Ankaralıyım. Şimdi yirmi üç yaşındayım. 1997 yılında Ankara’da doğdum. İstanbul Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği bölümünde okuyorum. Dördüncü sınıftayım. Şu an bir işte çalışmıyorum. Bazen hobi olarak bilgisayar programları yazıyorum. Yani benim işim ve hobim, kodlar ve yazılım. Bölümümü çok seviyorum. Gelecekte çok iyi bir bilgisayar mühendisi olmak istiyorum. Bu benim hayalim. Bunun için her gün saatlerce ders çalışıyorum. Yeni şeyler yapıyorum ve deniyorum. Şimdiden bir cep telefonu uygulaması yazdım. Adını söylemeyeceğim. Sürpriz olsun. Yakında göreceksiniz. Size biraz kendimden, ailemden ve hayatımdan bahsetmek istiyorum. İlkokulu ve ortaokulu Ankara’da bitirdim. Ben on beş yaşındayken ailem babamın işi nedeniyle İstanbul’a taşındı. Tabii ki ben de onlarla beraber gittim. İstanbul güzel bir şehir. Bence Ankara’dan daha güzel; çünkü Ankara çok sakin bir şehir. Tam bir memur şehri. İstanbul öyle değil. Her gün her saat canlı bir şehir.
Anneme göre Ankara İstanbul’dan daha
güzel ama herkes farklı düşünebilir. Özellikle yaşlı insanlar daha farklı düşünüyor tabii. Sizce de öyle değil mi? Ama İstanbul’un kötü tarafları da var tabii ki. Mesela burası çok pahalı bir şehir… Bu çok doğal; çünkü İstanbul bir ticaret ve turizm merkezi. Kalabalık bir şehir burası… Ünlü bir türk şairine sormuşlar: Ankara’nın en çok nesini seviyorsunuz, efendim? Ünlü şair bu soruya şöyle cevap vermiş: İstanbul’a dönüşünü… Ben de şairle aynı fikirdeyim. Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü seviyorum. Benim için Ankara demek çocukluk arkadaşlarım demek. Çocukluk arkadaşlarımı özlüyorum. Annemin adı Hatice. O kırk sekiz yaşında. Annem ev hanımı, yani bir işte çalışmıyor. Ev işleriyle ilgileniyor. Ev işleri de hiç kolay değil biliyorsunuz… Bulaşık, çamaşır, ütü, yemek… Annemin yemekleri harika. Onun yemeklerini çok seviyorum. Biber dolmasını muhteşem yapıyor. Evimizdeki mutfak dolabında farklı renklerde tabaklar var. Annem çok iyi yemek yapıyor ve bu yüzden tabakları da çok seviyor galiba. Onun bir tabak koleksiyonu var. Annem çok sıcakkanlı, misafirperver bir insan. Evde misafir görmeyi çok seviyor. Misafirleriyle muhabbet ediyor, bazen dedikodu da yapıyorlar. Biliyorum, dedikodu kötü bir şey. Ama kötü niyetli değiller. Kimse hakkında kötü şeyler söylemiyorlar. Babamın adı Hasan. Babam kırk dokuz yaşında. Yani o annemden sadece bir yaş büyük. Babam bir lokantada aşçı. Babamla çok iyi arkadaşız. Babam aslında sakin bir biri; ama bazen çok sinirleniyor. En çok yalandan nefret ediyor. Yalancı insanlara çok kızıyor. O çok iyi bir baba.
Ablamın adı Nurten. Nurten ablam yirmi
sekiz yaşında ablam bir şirkette sekreterlik yapıyor. Ablamın kocası yani eniştemin adı Orkun. Onların bir çocuğu var. Yani benim bir yeğenim var. Onun adı Emir. Emir çok sevimli bir çocuk. Onunla çok güzel vakit geçiriyorum.
Babam Hasan futbolu çok seviyor. Koyu bir
Beşiktaş taraftarı. Unutmadan söyleyeyim. Ben de Beşiktaş’ı tutuyorum. Babamla ayda bir defa Beşiktaş maçına gidiyoruz. Eniştem ve yeğenim Emir de bizimnle geliyor. Onlar da Beşiktaş’ı tutyor. Maçta çok bağırıyoruz ve eğleniyoruz.
Benim bir de kız kardeşim var. Adı Zeynep.
Zeynep daha on beş yaşında. O lise öğrencisi. Zeynep’in aile arasındaki lakabı Zeyno. Ona hiç Zeynep demiyoruz. O da bunu çok seviyor ve gülümseyerek karşılık veriyor. Zeyno derslerine çok çalışmıyor. Ama öğretmenlerine göre zeki bir öğrenci. Öğretmenlerin klasik bir lafı vardır: Zeki ama çalışmıyor. Zeyno da öyle bir öğrenci. Bütün dersleri çok iyi. En çok resim dersini seviyor. Sanırım üniversitede resim ile ilgili bir bölüm okumak istiyor. Zeynep’le bazen bisikletle gezmeye gidiyoruz. O yüzmeyi de seviyor. Zeynep nasıl biri mi? Açık konuşayım; dağınık bir kız. Odası çoğu zaman dağınık oluyor.Annem ona bu konuda çok kızıyor.