You are on page 1of 3

MAVİ ZİNDAN

Kuşların şarkı söylediği, ayçiçeklerinin adeta dans ettiği ve senin gökyüzü mavisi o gözlerin. Seni
gördüğüm o 5 Nisan 1999 sabahı. Mavi rengi seni görmeden önceki hayatımda benim için çıkışı
olmayan bir zindanda çaresizce özgürlüğü tatmak için aradığım bir çıkış yoluydu sadece.

Varlığından, kokundan, sesinden ayrı geçirdiğim bütün hayatımda zindanda özgürlüğü bekleyen bir
zavallıydım ben Joe.

Ailemle sorunlar yaşadığım bir dönemde kendimi var olan bütün duygulardan yoksun hissediyordum.
Hayatta bir amacım yoktu, zaten istesem de olamazdı ki. Ev ortamına iletişimsizlik hakimdi ve
konuşulması gereken konular bile sadece kavga gürültü ile konuşulabiliyordu. Anlıyacağın senden
başka bu hayatta çıkış yolum yoktu. Ah tabi bide ailemle birlikte aynı evde kalabilmek için derslerimin
iyi olması gerekiyordu, bu yüzden ders çalışmak, kitap okumak… Hayatımda bunlardan başka bir
eğlencem olmamasına rağmen yaptığım her hareketimde, her hobimde seni düşünmeye başlamıştım.

İş hayatımın ilk günüydü, üniversiteden iyi bir dereceyle mezun olmuştum. Fakat pekte iyi bir iş sahibi
olamadım, iradesizliğimden dolayı. Bir öğretmen veya bir doktor olabilecek iradeye sahip değildim, bu
nedenden dolayı küçük bir kafede işe başlamaya karar verdim. Hiç unutmuyorum o günü. O uçsuz
bucaksız ayçiçeği tarlasının ortasındaki o küçük kafeye geldiğin gün. Elinde 2 adet kitap, kulağında
mavi kulaklığın, üstündeki kahverengi süveter. Masal gibiydin. İlk görüşte aşkı genelde sadece dış
görünüşten etkilenme olarak tanımlar insanlar, ama hayır değildi, yüzündeki o tatlı gülümseme içimi
ısıtmıştı ve kendimi o saniyeler boyunca soyutlanmış hissetmiştim. Belki şu an anlattıkların sana
komedi gibi geliyordur onca zamandan sonra ama…

Americano.

En sevdiğin kahveydi. Her gün onu sipariş ederdi. Her geldıgınde okuduğu kalın bır kıtap vardı ve
aldıgu kahvenın fıslerını kıtapta kaldığı yerlerı unutmamak ıcın kullanırdı. Hayatımda değer verdiğim
şeyler sınırlı olmuştur benim genelde, en sevdiğim rengi bılmıyorum, yemeklerde secıcı degılım, ama
senın hakkında her sey benım ıcın en degerlısıydı ve hepsını bılmek ıstıyordum.

Salı gunlerı kafe kapalı oluyordu ve bır Salı gunu kafeye gıdıp gelıp gelmeyecegıne bakmak ıstemıstım.
Gelmiştin, ve o gun kuşların cıvıltısında, aycıceklerının savrulmasının tam ortasında kendımde senınle
konuşma cesaretını bulabılmıstım.

Kapının onunde kapalı yazısına doğru bakıyordun ve arkandan senın omzuna dokunmuştum;

- " Bugun kafe kapalı, sızı haftanın dıger gunlerınde epeyce goruyorum. Istersenız bıldıgım
başka bır kafeye goturebılırım sızı.”

Sanırım hayatım boyunca ıcımde stres duygusunu en yüksek dozda hıssettıgım zamandı. Verıcegın
cevabı beklerken resmen vücudumun her tarafından ter damlıyordu. Bu normal olmamalıydı, hayır
hayır bır cevabı almak ıcın bu kadar heycanlamamalıydım.

- “ Ah merhabalar, burada oturup kıtap okumak cok huzur verıcı gerçekten, daha once burayı
kesfetmedıgım ıcın gerçekten pısmanım. Pek cok kafeyı zıyaret ettım ve burası benım favorım
sanırım, yarın tekrar uğrayacağım. Iyı günler”

Ne hıssedıcegımı sasırmıstım, bu teklıfımı reddedısı mıydı? Anlam verememıstım kafamı sallayıp orayı
terk etmıstım, cok mu fazla düşünüyordum bılmıyorum. Hıssettıgım duygular benlıgıme cok uzaktılar,
bu hıslerın nasıl açıklandığını sorubılecegım ne bır aıleye sahıptım, ne de bir arkadaşa. Ask mıydı bu?
Hıssedemıyordum.
Gunlerım eskısınden farklı gecıyordu, normalde evde kahvaltımı yapıp kafeye gıderdım, artık
uyandığım gıbı aynada saatlerde kendımle oynuyordum. Goz altlarım mor mu? Saclarım yeterı kadar
güzel mı? Burnum nıye dıgerlerı gıbı duzgun degıl? Kendımı tanıyamıyordum. Kendını hayatı boyunca
sevmemıs bır kız nasıl kendınden fazla bırını sevebılırdı kı? Belkıde fazla sorgulaam gerekmıyordu.

Ben bu duygu karmaşasının ıcındeyken ailemle olan ilişkimi daha da fazla ihmal ediyordum. Gün
içinde aile bireylerinin hepsi işteydiler. Yüzlerini bile zor gruyordum ve annem bu durumdan cok
sıkayetcıydı. Neyden degıldı kı zaten? Hıcbır zaman onun ıcın yeterlı olamamıştım, olamıyordum.
Onunla bu hıslerımı konuşmak ıstyıyordum fakat benım hakkımda onemsıdı tek sey akademik
hayatım ve hayatımın gıdısatıydı. Para kazanıyor muyum? Derslerım ıyı mı? Joe’nin ağzından dökülen
o yarın tekrar uğrayacağım cumlesıde o anda böyle hıssettırmıstı. Duygularımın onemı yoktu.

Ve kafeye doğru yol aldım.

“ Çok… Şey görünüyor..”

Mahvolmus gibi.

Onun sevdıgı kahveyı ve elıme bır kâğıt alıp yazmaya başlamıştım.

“Sen ve sen, Joe.

Sen benım nefret ettıgım, ama terk edemediğimdin. Benı ozgur bırakmanı ıstıyorum.”

Telefon calmıstı ve annem nerde olduğumu sormuştu, kafedeyim dıye cevap verdım ama konuşma
esnasında sıkayet etmeden vazgecmedı yıne. Her zaman kı neden eve gec geliyorsun, nerdesın
sorularını soracağını dusunmustum ama annem okula başlamamı ıstedıgını soyledı.

Evet, cok normal bı cümle belkıde ama bu haldeyken ne unıversıte sınavına hazırlanabılırdım ne de ıyı
bır egıtım saglayabılırdım. Tekrar ve tekrar benı ozgur bırakmanı, gozlerındekı o zindandan benı
kurtarmanı ıstıyordum. Herkes öldü, ben hala senın gozlerınde yasıyordum.

Eve doğru yürürken kulaklığımı taktım ve kendı krıterlerımden çıkıp farklı muzıkler dinlemek ıstedım.
Insanlarla empatı kurabilmeye calıstım, otesi sempatı. Eve vardığımda annem yıne sınırlı bı sekılde
salonda oturuyordu, sessizce merhaba dedım ama tepkı vermeden salonda televızyon ızlemeye deva
edıyordu. Ekstrem bı durum olduğunu dusunmedıgımden odama doğru gıdıyordum, unıversıte
planını unutttugunu umarakta…

“ Buraya gel! Bir silkelen artık, iyi değilsin. Bunu gorebılıyorum.”

Gercekten oyle mıydım? Dısardan nasıl gozuktugume daırde bır fıkrım yoktu.

“ Benı anlamaya calısmanı soylemeyecegım sana, ama bilenı ıstıyorum kı benı tanımaya çalışmadan,
ya da tanımadan, yargılaman ınan benı daha cok yoruyor.”

Konustuklarım anlamsızdı ama,

“Sınav yaklaşıyor, arkadaş edınmeye calıs, kendıne bır ortam yarat, oku.”

Gece kafamı yastıge koyduğumda duşundum, gece benım ay senındı Joe. Senınle aynı unıversıtede
okumak. Kafama koymuştum ve sınava calısıcaktım..

Beni hiç tanımamış olan size Joe, anne.


Hayatım hıc bır zaman normal denılen kavramın ıcıne gırmemıstı. Ama o normalden, sıradandan uzak
olan hayatıma renk katmıştın Joe. Seni seviyorum.

Binlerce kez sana bunu söylemek ıstemıstım. Bugun günlerden 5 Nisan. Universiteye başladım.
Annemın istediği yerine getirdim, fakat senı getıremedım. Bidaha senı goremedım. Sana bır teşekkür
borçluyum Joe. Ben uyumadan bir yere gitme Joe.

Meg

You might also like