You are on page 1of 76

Ebu Hanife en-Numan b.

Sabit
Adı Numan, babası Sabit, dedesi Zuta'dır. Lakabı lma­
mu'l-Azam (en büyük imam), künyesi Ebu Hanife'dir.
80/ 699 yılında Kufe'de doğmuştur. Ömrünün çoğunu
orada geçirmiştir. Kendisi tüccar bir ailenin çocuğudur.
Ebu Hanife, loraat ilmini yani Kur'an okuma usulünü yedi
kurra'dan biri olan Asım'dan öğrenmiştir. Genç yaşta ha­
dis tahsil etmiş, kelam ve akaid bilgilerini tamamlamış
ve daha sonra fıkha yönelmiştir. Fıloh ilmini Hammad b.
Ehi Süleyman'dan öğrenmiştir. Hocasının ölümü üzerine
onun yerine geçerek ders halkasını devam ettirmiştir. O,
birçok talebe yetiştirmiştir.
Abbasiler iş başına geldikten sonra, onlar tarafından tek­
lif edilen kadılık görevini kabul etmemiştir. Bu yüzden
Abbasi Halifesi Ebu Cafer Mansur tarafından hapsedil­
miştir. 150/ 767 yılında hapiste ölmüştür.

Prof. Dr. Mustafa Öz


Mustafa Öz 1941'de Çorumda doğdu. ilk ve orta öğre­
nimini Çorum'da tamamladıktan sonra, 1963 yılında
girdiği lstanbul Yüksek İslam Enstitüsünü 1967 yılında
bitirdi. Sırasıyla Düzce ve Gerede İmam-Hatip okulla­
nnda meslek dersleri öğretmenliği, İzmir Yüksek İslam
Enstitüsünde Mezhepler Tarihi öğretim üyeliği görevini
takiben 1973 -74 yıllannda askerlik görevini ifa ettikten
sonra İstanbul Yüksek Enstitüsüne mezhepler tarihi öğ­
retim üyesi olarak tayin edildi. 1984 yılında doktorası­
nı tamamlayarak adı geçen dersin öğretim görevliliğine
atandı. 1990yılında doçent, 1995'te profesör oldu.
2008 yılında yaş haddinden emekli olan Mustafa Öz'ün,
Başlangıçtan Günümüze lslam Mezhepleri Tarihi, Başlan­
gıçtan Günümüze Şfflik, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Söz­
lüğü, Anahatlanyla lslam Mezhepleri Tarihi, Yıllann Özü
adlı kitaplanyla lmam-ı Azam'm Beş Eseri ve ilmin /şlğm­
da /s/amiyet isimli tercümeleri ve Diyanet Vakfi /s/am An­
siklopedisi'nde çok sayıda makalesi bulunmaktadır.
Ankara Okulu Yayınlan: 320

lslam Klasikleri: 20

Bu Proje T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı


Telif Haklan Genel M QdQrlQiü Tarafından Desteklenmektedir

© Ankara Okulu Basım Yay. San. ve Tic. Ltd. Ştl.


Editör: Mehmet Azimli
Son Okuma: Fatma Zehra Kurt
Dizgi, kapak: Ankara Dizgi Evi
Baslo, elit, kapak baslosı: TDV Yayın Matbaacılık ve Ticaret işletmesi
Birinci baslo: Aralık 2019

ISBN: 978-605 -7596 -38-3

Ankara Okulu Yayınlan


Şehit Mehmet Baydar Sokak 2/A Maltepe/ANKARA
Tel: (0312) 341 06 90 GSM: 0542 382 74 12
web: www.ankaraokulu.com
e-mail: ankaraokulu@ankaraokulu.com
ankaraokuluyayinlari@gmail.com
el-Alim ve'l-Müteallim

Kelami Tartışmalar

Ebu Hanife

Çeviren
Mustafa Öz

Ankara Okulu Yayınlan


Ankara 2019
iÇiNDEKiLER

EDiTÖRDEN ....................... ... ....................................................................................... 9

ÖNSÖZ .......................................................................................................................... 11

EBU H ANfFE NUMAN B. SABiT B. ZUTA B. MAH (Ö.150/767) ....... 13


Hayatı .
......................... . 13
....................................................................................... ...

Eserleri ve Kitabü'l-Alim ve'l-Müteallim ... . . . . . .. . . 14 . . .. ... .... ......... . ........ ...... ..

EL-ALIM VE'L-MOTEALLIM . . . . . .
....................... ....... .... 21 ........ ...... ............. ............

1. Doğru Bilgiye Dayalı Az Amelin


Bilgisizce Yapılan Çok Amelden Daha Faziletli Oluşu 21 ......................

2. Yeni Delillere Olan ihtiyaç ve imanın


Dil ile ikrar Kalp ile Tasdik Olması . . . . . . . . . . . . . . . . 22... . . ........ . . .. .... ... .. .... . .... ..... . .

3. Hata Edeni Doğruya Ulaşandan Ayıramamanın


Olumsuz Sonuçları . .
.......................................... 24
.................. ............................

4. Hakikat, Adalet ve Zulmün Kişi


ve Mezheplerden Bağımsız Gerçeklikler Olduğu . . . . . . 24 ....... .... . . ..... .... ...

5. Hz. Muhammed'in Tefrika için Değil Aynlıklan Gidermek


için Gönderildiği ve Mensuhla Amel Edilemeyeceği .. 25 ....... . ..............

6. Din (lslam)in Tek ve Değişmez, Şeriatlerin Çeşitli


ve Değişken Oluşu ... ................... . . 26
...................................................................

7. Farzlann ve Amellerin imanın Aslı


veya imanın Bir Parçası Olmadığı . . 27
........................ ................ ...................

8. iman ve lslam'ın Neliği ve Nasıl Gerçekleştiği . . 29 ......................... ..........

9. Tasdik Açısından lnsanlann Üç Farklı Konumu . . 29 ..... ............ ...............

10. Fikirleri Dinleyip Anlamanın Önemi


ve Ön Yargılı Olmanın Sakıncası . . .. . . . . . . . . . 29
.......... .... ..... . ..... ..... .. .......... . . . .... ..

11. Tasdik. Marifet, ikrar, lslam


ve Yakin Kavramlannın Açıklaması ......................................................... 30
12. Mü'minlerin imanının Meleklerin
ve Peygamberlerin imanıyla Eşitliği 30
.........................................................

13. Yakinin Allah'a ve Ondan Gelenlere


Şeksiz Şüphesiz iman Olduğu ...................................................................... 31
14. Meleklerin ve Peygamberlerin Allah'tan Daha Çok
Korkmalan ve Masum Olmalannın Sebepleri .. .................................... 32
15. Dini Sorunlann Anlaşılmasında Kıyas Yönteminin Önemi
ve Meleklerin Yakini ve Korkusunun Kıyasla Açıklanması.............. 32
16. Resullerin lmanlan ve Amellerine Karşılık Verilecek
Sevabın Mü'minlere Nazaran Fazla Oluşunun Sebepleri . 33 .............. ..
6 el-Alim ve'l-Miiteallim

17. Şirkin Dışındaki Büyük Günahlann


Mutlaka Cezalandıracağına Dair Şehadette Bulunulamaması
ve Onlann Durumlannın Allah'a Havale Edilmesl... . . . . . 34 ..... . ........ . ... ....

18. Büyük ve Küçük Günah işleyenlerin Alabetleri


Konusunda Korku ve Ümit Arasında Olmak 35 ..........................................

19. Şirkin Dışındaki Günahların Affı için


Dua Etmenin Fazilet Olduğu . 36
......................................................... ...............

20. Ehl-i Kıble'den Adalet ve Haktan Yana Olanlann


Ortak ve Farklı Özellikleri . . .. . ..
.. . .. .
... . .
..... ........ . . . 37
........ . .. ......... ..... ............ ......

21. Mü'minlerin Tevhidi Terk Etmedikleri Sürece


Allah'ın Düşmanı Olmayacağı . ............ . 38
............................................. ...........

22. Allah, Mü'mine Her Şeyden Sevimliyse


Onun Allah'a isyan Etmesinin Sebebi Nedir? . .. ... . . 38 ..... ... ...... ... . ... ...........

23. Mü'min Hesaba Çekileceğini Bilerek mi Günah işler? 39 ......................

24. Kişi Azaba Uğrayacağından Korkmasına Rağmen


Günah işlemeye Teşebbüs Edebilir mi? . . .. . . . . . . . 39
........... . . . .. . . . ........ ........ .....

25. Küfrün Mahiyeti ve lnk!nn Hangi Şartlarda Gerçekleştiği . 39 ........ ...

26. Tevhide inanıp Hz. Muhammed'i lnk!r Edenin Durumu . 40 ........... .....

27. Allah'ın Resulüne inandığı Hilde


Onu Öldürmek isteyenin Durumu . . . . . . . . .. . .. . ..... 41
.... . ... . . ................... .... .. . . .. .. .

28. Allah'a inandığı Hilde


Onun Çocuk Edindiğini iddia Edenin Durumu . 42 .. ..................................

29. ilk Devir Münafıklığı ile Bugünkü Münafıklığın Farkı 43 ......................

30. lnsanlann Kifir ve Mü'min ismini


Nasıl Alacağı ve Nasıl Kaybedeceği . .. . 43
........................................... ............

31. Kalplerdeki iman ve Küfrü Allah'tan Başkasının


veya Allah'ın Vahiyle Bildirdiği Resulünden
Başkasının Bilemeyeceği . . .. .
............ . .... .. . . .
. 44
................................ . ..... .... ........

32. "Bilinemeyen Konulann Allah'a lrci Edilmesi"


Fikrinin Kaynağının Meleklere Dayandınlması ... .. . .. .. 45 .. .. ... ............. .. ...

33. Müslümanlar Arasında lrcinın ilk Siyasi Örneği . . .. . 46 ... ................. .... ...

34. lrcinın ltikadileşmesi ve Günah işleyenlerle


ilgili Hükmün Allah'a Havale Edilmesi . . ............ 46 .......................................

35. Hakkında Nas Bulunmayan Kimselerin


Cennetlik veya Cehennemlik Olduğu Söylenemez 47 ..............................

36. Büyük Günah işleyenin imanını Kaybedeceğine Dair


Rivayetin Eleştirisi 47
............................................................................................

37. •içki içen Kimsenin Kırk Gün ve Kırk Gece


Namazlannın Kabul Edilmeyeceği" Rivayetinin Eleştirisl... . . 49 . ...... ...

38. iyilikleri Boşa Çıkaran Üç Şey:


Şirk, iyiliği Başa Kakma ve Riya . .. . ..
......................... . 50 ... .... ........ . ........... .......

39. Ebu Hanife'nin Kendisini Tekfir Edenlere Tepkisi . . .. . 51 ......... .............. . .


içindekiler 7

40. Kendisinin Iafir Olduğuna Şehadet Edenin Durumu 52 .......................

41. Senin Dininle ilgim Yoktur Diyenin Durumu 52


........................................

42. Şeytana itaat Eden KAfir ve Şeytana Tapan Olmaz mı? 52 ....................

43. ibadetin Mahiyetinin Açıklanması 53


............................................................

44. Allah'tan Başkasından Korkan


veya Ondan Başkasından Menfaat Umanın Durumu 53 ........................

45. Mahluklardan Allah'tan Daha Çok Korkan


Mil'minin Durumu 54
...........................................................................................

46. iman ve Küfrün Ne Olduğunu Bilmeyenin Durumu 55 ...........................

47. imanın Mü'mini Şiddetli Azaptan Koruması 56


.........................................

48. KAfirlerin Küfrü ile Mü'minlerin imanının Eşit,


Amellerinin Farklı Olması 56
.............................................................................

49. Allah Rabbimizdir Dedikleri HAide


Allah'ı Bilmeyenlerin Durumu .......................................................... . .......... 58
50. Peygamber mi Allah Vasıtasıyla,
Allah mı Peygamber Vasıtasıyla Bilinir? ........... ....................................... 59
51. Velayet ve Beraet Bir Kimsede Birleşebilir mi? 59 ...........................

52. Nimetlerin Allah'tan Olduğunu lnkAr Edenin Durumu 60 ................

KAYNAKÇA ................................................................................................................. 61

DIZIN ............................................................................................................................. 65

ALIM VE'L-MOTEALLIM ORiJiNAL METiN ................................................ 75


EDiTÖRDEN

Ankara Okulu Yayınları "İslam-Klasikleri" projesi üst baş­


lığı kapsamında yayınlanan serinin 20. kitabı olarak, o döne­
min en önemli tartışmalan olan kelami konulann aktanldığı
Ebu Hanife'ye ait Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim adlı eseri ile
karşınızdayız.
Eserin müellifinin dünya Müslümanlannın önemli bir las­
mınca mezhep imamı addedilmesi bir yana, eserin ilk kelami
metin olması orijinalliğinin önemini göstermektedir. Bu eserin
takdimiyle dönemin itikadi tartışmalannın ne boyutta cereyan
ettiğinin en iyi şekilde görülebileceğini düşünüyoruz. Kitap bu
zemini aktarması açısından çok önem arz etmektedir.
ilk dönemi güzellikleriyle, olumsuzluklanyla olduğu gibi
önünüze sermeye devam ediyoruz. Tarihin bu kesiminde iti­
kadi tartışmalara panaromik olarak yolculuk yapmak üzere
sizi Kitdbü 'l-Alim ve'l-Müteallim ile baş başa bırakıyoruz ...
Hayırlara vesile olması dileğiyle ...
Mehmet Azimli1
Çorum-2019

1 Prof. Dr., Hitit Üniversitesi ilahiyat Fakültesi.


ÖNSÖZ

Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim ile Risale ila Osm an el-Betti


fi'l-lrcd adlı eserleri, Ebu Hanife'nin itikadi ve siyasi görüşleri­
ni doğru anlama konusunda önemli bir yere sahiptir. Özellikle
bu iki eser, Ebu Hanife ve taraftarlarının iman, büyük günah
ve iman-amel ilişkisi ve irca konusundaki görüşleri içermek­
tedir. Bu eserler konuyla ilgili tartışmaları alevlendirmiş ve
Kitabü'l-lm an adıyla onlarca eserin yazılmasına sebep olmuş­
tur. Irak, Şam ve Mısır Hanefileri, başlangıçta bu esere gerekli
ilgiyi göstermedi. Daha çok Horasan ve Maveraünnehir olarak
bilinen Doğu Hanefileri arasında bu eser bilinmekteydi. Çün­
kü bu eser Ebu Hanife'nin Semerkantlı öğrencisi Ebu Mukatil
es-Semerkandi tarafından kaleme alınmıştı. İmam Matüri­
di'nin bu eseri rivayet edenler arasında olması ve eserlerinde
ondan nakillerde bulunması bu esere ayrı bir itibar kazan­
dırmıştı. Kitô.bü'l-Alim ve'l-Müteallim, Selçuklular döneminde
Irak, Şam ve Anadolu'ya ulema göçüyle ve onların yazdıkları
eserlerdeki alıntılarla birlikte Batı Hanefiliğinin muhalledatı
arasına girdi.
Kitô.bü'l-Alim ve'l-Müteallim, itikadi ve siyasi konularda
Ebu Hanife'ye nispet edilen beş eserden birisidir ve o eserle­
rin en sahih olanıdır. Öğrencilerinden Ebu Mukatil es-Semer­
kandi onun görüşlerini alim ve müteallim/öğrenci arasında
cereyan eden soru-cevap şeklinde kaleme almıştır. Ebu Hani­
fe'ye nispet edilen ve onun itikadi görüşlerini içeren bu beş
eser, tarafımızdan Türkçeye çevrilerek lm am -ı Azam 'ın Beş
Eseri adıyla daha önce yayınlanmıştı. Elinizdeki Kitô.bü'l-Alim
ve'l-Müteallim de bu eserin içerisinde yer almaktadır.
Değerli meslektaşım Sönmez Kutlu, Ebu Hanife'nin Kitô.­
bü'l-Alim ve'l-Müteallim'inin Ankara Okulu'nun klasik metin­
ler dizisinde yayınlanmasının yararlı olacağını söyledi. Çünkü
12 el-Alim ve'l-Müteallim

Ebu Ubeyd'in Kitabü'l-lman'ının da bu dizide yayınlanması


kararlaştırılmıştı. Bu ikinci metnin daha doğru anlaşılabilme­
si için Kitô.bü'l-Alim ve'l-Müteallim önemli bir zemin oluştu­
ruyordu. Bunun üzerine im amı Azam'm Beş Eseri içerisinde
daha önce yayınlanmış olan Kitô.bü 'l-Alim ve'l-Müteallim'in
çevirisinin bu dizide yayınlanması teklifini kabul ettim.
Ebu Hanife'nin Kitô.bü 'l-Alim ve'l-Mü teallim1nin Türkçe
çevirisi için, Muhammed Zahid Kevseri'nin neşri esas alındı.
Bu neşrin beş eserle ilgili mukaddime kısmı Arapça metnin
başında muhafaza edildi. Ancak bu kısım çeviriye dahil edil­
medi. Onun yerine Sönmez Kutlu tarafından Ebu Hanife'nin
kısa hayatı, eserleri ve Kitô.bü 'l-Alim ve'l-Mü teallim'in önemi
ve üzerine yapılan incelemeleri içeren giriş mahiyetinde bir
bölüm ilave edildi.
Kitô.bü 'l-Alim ve'l-Müteallim'in metni soru cevap şeklinde
olduğundan okuyucunun belli sorunları seçip okuyabilmesi
zordu. Bu sebeple her bir sorunla ilgili bir başlık koyduk. Bir­
kaç yerde, cevap içerisinde, konunun çeşitli boyutlarını göste­
recek şekilde birden fazla başlık verildi. isteyenlerin istediği
konuyu okuyabilmesini sağlamak veya okuyucunun dikkatini
çekmek için bu başlıkları içindekilere dahil ettik.
Kitabü 'l-Alim ve'l-Müteallim'in çevirisinin klasik metinler
dizisine dahil edilmesine vesile olan Prof. Dr. Sönmez Kut­
lu'ya, eserin yayınlanmasında emeği geçen başta dizi editörü
Prof. Dr. Mehmet Azimli'ye ve Ankara Okulu Yayınlarının de­
ğerli yöneticilerine teşekkür ediyoruz.
Prof. Dr. Mustafa Öz
İstanbul 2019
EBU HANiFE NUMAN B. SABiT B. ZUTA B. MAH
(Ö.1S0/767)

Hayab
Ebu Hanife en-Numan b. Sabit b. Numan b. Kays b. el-Mer­
zuban el-Kufi (80/699-150/767): Adı Numan, babası Sabit,
dedesi Zuta'dır. Lakabı lmamu'l-Azam (en büyük imam),
künyesi Ebu Hanife'dir. 80/699 yılında Kufe'de doğmuştur.
Ömrünün çoğunu orada geçirmiştir. Kendisi tüccar bir ailenin
çocuğudur.
Ebu Hanife, kıraat ilmini yani Kur'an okuma usulünü yedi
kurra'dan biri olan Asım'dan öğrenmiştir. Genç yaşta ha­
dis tahsil etmiş, kelam ve akaid bilgilerini tamamlamış ve
daha sonra fıkha yönelmiştir. Fıkıh ilmini Hammad b. Ebi
Süleyman'dan öğrenmiştir. Hocasının ölümü üzerine onun
yerine geçerek ders halkasını devam ettirmiştir. O, birçok ta­
lebe yetiştirmiştir. Bunların başında imam Ebu Yusuf, imam
Muhammed, İmam Züfer ve Hasan b. Ziyad gelmektedir.
Akıl ve re'ye dayalı fikirleri geliştirerek sistemleştirmiş ve
Ashabu'r-Re'y adıyla bilinen bir akılcı zihniyetin temellerini
atmıştır.
Ebu Hanife Ehl-i Sünnet'in fıkıh mezheplerinden Hanefi
mezhebinin imamıdır. Fıkıhla uğraşanların en zekisi, ibade­
te düşkünü, vera sahibi ve cömerti idi. Devletten ücret almaz,
kazancından dağıtırdı. Yezid b. Harun, "Ebu Hanife'den daha
akıllı ve vera sahibi olan birini görmedim:· demiştir. Akla,
re'ye ve fikre önem verdiği ve Mürcie tarafından oluşturulan
bir iman nazariyesini desteklediği için Hadis Taraftarlan'nın
acımasız ve haksız eleştirilerine uğramıştır.
Ebu Hanife, Emevi yönetiminin kadılık ve benzeri teklif­
lerini reddederek görev almak istememiştir. O, Emevi Ehl-i
Beyt'ine karşı Haşimi Ehl-i Beyti'ni destekliyordu. Fakat bir
14 el-Alim ve'l-Müteallim

Şii değildi. Abbasiler iş başına geldikten sonra, onlar tarafın­


dan teklif edilen kadılık görevini kabul etmemiştir. Bu yüzden
Abbasi Halij'esi Ebu Cafer Mansur tarafından hapsedilmiştir.
150/767 yılında hapiste ölmüştür.
Türklerin fıkıhtaki mezhebi denince akla Ebu Hanife'nin
öncülüğünde oluşan Hanefilik gelmektedir.1
Eserleri ve Kltibü'l-Aıim ve'l-Mütealllm
Ebu Hanife'nin itikadi ve siyasi konularda, bizzat kendisinin
yazmış olduğu bize ulaşan herhangi bir eseri yoktur.2 Sadece
ona nispet edilen ve günümüze kadar ulaşan bazı eserleri var­
dır. Ancak onlar üzerinde de bazı tereddütler bulunmaktadır.3
1 Bkz. lbn Sa'd, Tabakdtü'l-Kübrd, Beyrut 1958, Vl/368-69; el-BuhAri, et-Tdrl­
hu'l-Kebfr, Beyrut trz., VIII/81; el-Eş'ari, Makdldtü'l-/sldmtyyfn ve lhtildfü'l­
Musallfn, thk. Helmut Ritter. Wiesbaden 1980, 138; Yeki, Ahbdru'l-Kuzdt.
thk. Abdülaziz Mustafa Merağt, Kahire 1947, III/77-78; el-Makdlsi, el-Bed'
ve't-Tdrlh, Paris 1926, V/145 vd; lbnü'n-Nedtm, el-Fihrist, Beyrut 1964,
285; el-Mekld, M uvaffak b. Ahmed (568/1172), Mendkıbü Ebf Hanife,
Beyrut 1981, 1/145-47; el-Bezzizt, Mendkıbu Ebt Hanife, Beyrut 1981;
es-Saymeri, Ahbdru Ebf Hanife ve Ashdbihi, Beyrut 1976, 1-89; et-Temimi,
Tabakdtu's-Seniyye /f Terdcimi'l-Haneflyye, Thk.: Abdülfettah M uhammed
el-Hulv, DAru'r-Rıfli. Riyad 1983, 1/73 vd.; el-BağdAdt, Tdrlhu BflAddd,
Kahire 1931, XIII/323-450; lbn el-'lmAd el-Hanbeli, Şezerdtu'z-Zeheb ve
Ahbdru Men Zeheb, Beyrut 1986, 1/229-232; eş-Şehrist!nt, el-Milel ve'n-Nf­
hal, thk. Abdülemir Ali MehnA- Ali H asan FaO.r, Beyrut 1990, 1/164 ; el-Bağ­
dAdi, Mezhepler Arasındaki Farklar, Çev. Ethem Ruhi Fığlalı, lstanbul 1991,
149; el-Kureşt, el-Cevdhfrü'l-Mudte /f Tabakdti'l-Haneflyye, Haydarabad
1322, 1/26 vd.; ez-Zehebi, el-lber /f Haberi men C:aber, thk.Muhammed b.
Said b. Zağlul, Beyrut 1985, 1/164 vd.; ez-Zehebi, Slyeru A'ldml'n-Nübeld',
thk. Şuayb el-ArnaO.t ve arkadaşları, Beyrut 1981-1988., Vl/397-403;
ez-Zehebi, Mendkıbu /mdm Ebf Hanife, Haydarabad 1366; Taşköprüzade,
Miftilhü's-Sadde ve'l-Mlsbdhi's-Siydde, thk. KAmil Bekri-AbdülvehhAb
EbO.'n-NO.r, Kahire 1968, 11-15; el-BağdAdi, Hediyyetü'l-Arijfn, lstanbul
1955; Zirikli, el-A'ldm ve'l-Esmd; Kahire 1954-1959, Vlll/36; EbO. Zehra,
Eba Hanife, Kahire 1974; Abdulhalim el-Cündi, Ebt1 Hanife, Kahire 1970;
M uhammed YO.suf MO.sA, EbQ Hanife, Mısır trz.; Vehbi SüleymAn Cbici,
EbQ Hanife en-Nu'mdn, Dımaşk 1987; lnAyetullah lblAğ. el-lmdmu'l-A'zdm
el-Mütekellim, Mısır 1971; Mehmet Şener, "/mdm A'zdm Ebt1 Hanife•,
Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi, lstanbul 1987, 99-101; Halim SAblt
Şibay, "Ebt1 Hanifen, DIA, iV/20-28.Yusuf Şevki Yavuz, "EbQ Hanife•, DIA,
X/138-143, Ali Bardakoğlu, "Ebt1 Hanife", DIA., X/143-145.
2 C. Brockelmann, Tdrlhu'l-Edebi'l-Arabf, çev. Abdülhalim Neccar, Kahire
1991, III, 237; Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda /'tikadl /sldm Mezhepleri, 3.
Baskı, lstanbul 1986, 61.
3 el-Beyazi, /şdrdtu'l-Merdm, Mısır 1949, 22; el-Kerderi, Mendkıb, Beyruttrz.,
il, 122; Taşköprüzade, Miftahü's-Saade, il, 29; ez-Zebidi, Kitabü'l-Jthafl's-
Ebu H anife Numan B. Sabit B. Zuta B. Mah ıs

Kaynaklar, Kitabü'l-Fıkhı'l-Ekber, Kitabü'l-Fıkhı'l-Ebsat, Kitdbü'l­


Alim ve'l-Müteallim , Risale ila Osman el-Betti4 ve Vas{Y.ye5 ol­
mak üzere ona ait beş eserden bahsetmektedirler. Bu eserler,
Kevseri'nin neşri esas almarak lm am-ı Azam 'ın Beş Eseri adıyla,
Mustafa Öz tarafından Türkçeye çevrilerek, Arapça metinleriy­
le birlikte lstanbul'da 1981'de neşredilmiştir.
Risale ila Osm an el-Betti'nin dışmdaki eserler, Ebu
Hanife'nin öğrencilerinin ders notlanna ve ondan gelen ri­
vayetlere dayanmaktadır. Öğrencileri, muhtemelen Ebu
Hanife'nin görüşlerini kaydederken bunlara kendi görüş
ve yorumlannı da katmıştır. Diğer yandan bu eserlerin yaz­
ma nüshalan arasında, bazı farklılıkların bulunması ve Ebu
Hanife hayatta iken henüz tartışılmamış bazı problemlerin
yer alması bunu açıkça göstermektedir. Bununla birlikte bu
fikirler, esas itibariyle Ebu Hanife'ye ve daha sonra bu fikirler
üzerinde bazı ilaveler ve düzeltmeler yapan taraftarlarına ait
olup, Mürcii-Hanefi çevrenin gerçek dini düşüncesini yansıt­
maktadır.6 Çünkü bu eserlerde tartışılan meseleler ve bu me­
selelere getirilen çözümler, genelde iman problemi ile ilgilidir
ve diğer kaynaklarda Mürcie'ye ait olarak gösterilen fikirlerle
tam bir uyum içerisindedir. Kitdb ü'l-Alim ve'l-Müteallim , Ebu
Hanife'nin Mürcie ile uyuştuğu ve diğer mezheplerden ayrıl-

Saade, Mısır 1 3 1 1, il, 13; EbQ Zehra, Eb(J Hanife, 149; Ali EyyQb, el-Akf­
detü'l-Mdturldiyye, 106, (Kahire Ünlv. Diru'l-UIQm Fakültesi Kütüphanesi,
No:24954/ 485, Basılmamış Doktora Tezi),
4 Osman el-Betti (143/760) hakkında geniş bilgi için bkz. lbn Sa'd,
Tab'akdtü'l-Kübrd, Vll, 257; ez-Zehebi, Mtzdnü'l-/'tiddl, Diru'l-lhya, 1963,
111, 59; Tdrlhü'l-lsldm ve Tabdkdtü'I- Meşdhfr ve'l-A'ldm, Mektebetü'I Kudsi,
Kahire 1 947, V. 276-277; lbn Hacer. Tehzfbü't-Tehzfb, Beyrut 1 967, Vll,
153-154; lbliğ, Ebü Hanife el-Mütekellim, 1 1 9-120; EyyQb, agt, 1 1 9-120.
5 Bkz. lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, 285; Bağdidi, Mezhepler Arasındaki Farklar,
289; Usülu'd-Dfn, Beyrut 1981, 308, el-lsfer.ilni, et-Tabsfr ff'd-Dfn, Beyrut
1 988, 1 7 1 ; el-Pezdevf, Ehl-i Sünnet Akaidi, Çev. Şerafettln Gölcılk, Istanbul
1 988, 5; Katip Çelebi, Keşfü'z-Zünün, lstanbul 1971, I, 842, (Risale..), il,
1287 (Fıkhü'l-Ekber); 1437 (Kltdbü'l-Alim ve'l-Mütealllm); 2015 (Vasiyye);
Mekld, Mendkıbü Ebf Hanife, Beyrut 1981, 1, 366, 371; el-Kerderi, Mendkıb,
il, 122, 159; el-Beyazi, /şdrdtü'/-Merdm, 2 1 .
6 Joseph Schacht, •New Sources for the Hlstory of M uhammedan Theology",
Studla lslamica, 1 (1953), 24. Joseph Glvony, The Murjla and The Theologlcal
School of Ebu Hanifa: A Historical and ldeolojlcal Study, 1 1 7, (Edlnburgh
Üniversitesinde Basılmamış Doktora tezi, Edinburgh 1977).
16 el-Alim ve'l-Müteallim

dığı görüşleri geniş ve toplu olarak ele alan kaynakların ba­


şında gelmektedirler.
Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim , ilk defa Haydarabad'da 1349/
1930 yılında, basılmıştır. Daha sonra, Zahid Kevseri, Daru"l­
Kütübi'l-Mısrıyye'deki 64 numaralı mecmuada bulunan yaz­
ma nüshayı esas alarak el-Fıkhu'l-Ebsat ve Risale ila Osman
el-Betti ile birlikte Kahire'de 1368/1948 yılında yayınla­
mıştır.7 Bu iki basım da, tek yazma nüshaya dayandığından,
maalesef tahkikli bir neşir değildir. Bu eserin tahkikli neş­
ri, 1972 yılında, Muhammed Revvas Kalaci ve Abdülvehhab
el-Hindi en-Nedevi tarafından yapılarak, Halep'te neşredil­
miştir. Yukarıda zikredilen baskıların hiç birisinde, eserin
Mürcie'nin temel kaynaklarından olup olmadığı ve eserdeki
diyalogun kimler arasında geçtiği konusu ciddi bir şekilde
tartışılmamıştır.
Ebu Hanife'ye nispet edilen eserlerin ciddi bir tahkikinin
yapılmasına acilen ihtiyaç vardır. Bununla birlikte Muhammed
Zahid Kevseri tarafından neşredilen elimizdeki metin ve onun
çevirisi, Ebu Hanife'nin itikadi görüşlerinin anlamamız konu­
sunda belli ölçüde ihtiyaca cevap vermektedir. Fakat yeni tah­
kikli metinler ve ona dayalı çeviriler, genç akademisyenlerin
himmetini beklemektedir.
Kitdbü 'l-Alim ve'l-Müteallim'e, ilk defa 1912 yılında F. Kem,
tarafından dikkat çekilmiştir. 8 Joseph Schacht ise, 'l\n Early
Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteallim", (Oriens,

7 Zahid Kevseri, kendi neşrinden bir asır önce, bu eserin, el-Fıkhu'l-Eb­


sat ve Risdle ila Osman el-Bettf ile birlikte Fatih Kütüphanesi'ndeki nüs­
ha esas alınarak lstanbul'da bir mecmuada basıldığını zikrebnektedir.
(Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim, Önsöz, 3). Schacht, bunun, 3138 numa­
ralı Fatih Defterindeki nüshanın olabileceği fikrindedir. Bkz. "An Early
Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteallim", Oriens, XVll (1964),
96. Brockelmann, bu eserin lstanbul Kütüphanelerinde yazmasının bu­
lunduğundan bahsebnez. (Tdrlhu"l-Edebi'l-Arabf, III, 243-244). Sezgin ise,
Schacht'ın zikrettiği nüshadan söz ebnemekle beraber; bu eserin lstanbul
kütüphanelerinde bulunan yedi ayrı nüshasını vermektedir.
8 Von Fr. Kern, "Murgitische und anti Murgitische Tendenztraditionen in
SujQti's al la' ali al masnu'a fi 1 ahadis al mavdu'a ", Zeitschriftfur Assyrologie
26 (1912), 169. (Dipnot 1). Diğer ikisi de, el-Fıkhü'l-Evsat ve Risale ila
Osman el-Bettf'dir.
Ebu Hanife N uman 8. Sabit 8. Zuta 8. Mah 17

XVII (1964), s. 96-117) isimli makalesinde, bu eserden bah­


setmiş ve Ebu Mukatil'in, eserin sadece ilk ravisi değil aynı
zamanda sahibi olduğunu da iddia etıniştir.9
Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim , öğrenci ile hoca arasında ge­
çen bir diyalogdan ibarettir. Alimin Ebu Hanife olduğunda
şüphe yoksa da, soruları yönelten öğrencinin kim olduğu tar­
tışmalıdır. Eserin mevcut yazmalarında ve diğer kaynaklarda
verilen bilgilerden üç ihtimal ortaya çıkmaktadır:
1- Eseri Ebu Hanife'den rivayet eden ve öğrenci (müteal­
lim) olarak zikredilen Ebu Mukatil Hafs b. Selm es-Semerkandi
(208/823)'dir.10 Birinci alternatifte, Ebu Hanife'den sonraki ilk
ravinin Ebu Mukatil olduğunda birleşilmekle beraber, ondan
sonraki ravi olarak farklı isimler zikredilmektedir. Bu yüzden,
eserin üç ayn senedle rivayet edildiği anlaşılmaktadır:
a- "... Ebu Said Hatim b. Ukayl el-Cevheri, Feth b. Alvan (?)
ve Muhammed b. Yezid, Hasan b. Salih b. Hayy, Ebu Mukatil,
Ebu Hanife."
b- "...Ebu Muhammed el-Harisi el-Belhi, Muhammed b.
Yezid, Hasan b. Salih b. Hayy, Ebu Mukatil, Ebu Hanife".11
c- "...Ebu el-Matüridi, Ebu Bekr Ahmed b. İshak el-Cüzcani,
Ebu Süleyman Musa b. Süleyman el-Cüzcani ve Muhammed
b. Mukatil er-Razi, Ebu Muti el-Hakem b. Abdillah el-Belhi
ve Ebu isme İsam b. Yusuf, Ebu Mukatil Hafs b. Selm es-Se­
merkandi, Ebu Hanife".12
Yukarıda a ve b şıklarındaki senedle rivayet edilen metin,
elimizde yoktur. Fakat böyle bir senedin doğru olması müm­
kündür. Schacht, Hasan b. Salih'in politik fikirlerinin, bu eser-

9 J. Schacht, "An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteallim",


Oriens, XVll (1964), 98.
10 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, 285; el-Mekki, Mendkıb, 1, 76, 86, 224; Katip
Çelebi, Keşfü'z-Züntln, il, 437; Daru'l-Kütüb, Halep ve Rampur yazması
(8kz. Schacht, "An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteal­
lim", Oriens, XVll (1964), 97); Nedevt ve Kal'aci, KitiJbü'l-Allm ve'/-Mütea/­
lim Önsözü, 21-23; iblağ. Ebtl Hanife, 112; el-Kevseri, Kitdbü'l-Alim ve'l-Mü­
teallim Mukaddimesi, Kahire 1368/1948, 4-5.
11 el-Kerderi, Mendkıb, 1, 76, 86.
12 Daru'l-Kütüb, Rampur ve Halep yazmalan.
18 el-Alim ve'l-Müteallim

deki Mürcii doktrine ters düştüğü ve biyografik kitapların,


onun Ebu Mukatil'den rivayet ettiğine dair bilgi vermediğini
belirterek, bu senedlerin uydurma olduğunu ileri sürer.13 Bu
iddialar tutarsızdır. Çünkü Nevbahti ve Kummi, onu eserle­
rinde Mürcii olarak göstermektedirler.14 Diğer taraftan, Salibi
ailesinden irca akidesini benimsemiş başka kişiler de vardır.15
O, gerçekte, Mürcii olmayıp Zeydi olsa bile, bu durum onun
böyle bir eseri rivayet etmesine engel teşkil etmez. Çünkü,
Zeydilik, Şii eğilimler arasında, ilk dört halifeye bakış açısı ko­
nusunda, Mürcie'den etkilenmiş bir akımdır.
Schacht, biyografik kaynakların Hasan b. Salih'in Ebu
Mukatil'den böyle bir eseri rivayet ettiğine dair bilgi verme­
mesine dayanarak Ebu Mukatil Hafs b. Selm es-Semerkandi
(208/823)'den rivayet edilen böyle bir eserin bulunmadığı
iddiasında bulunmuştur. Bize göre, bu tez tutarsızdır. Çünkü
Hasan b. Salih ve Ebu Mukatil'in Ebu Hanife'den ders aldığı16
dikkate alınırsa, birbirlerinden rivayet etmiş olabilecekle­
ri ihtimal dahilindedir. Üstelik Mekki, Hasan b. Salih'in Ebu
Mukatil'den rivayet ettiğine dair bilgi vermektedir.17
Burada asıl üzerinde durulması gereken, elimizdeki me­
tinlerde bulunan ve rivayet zincirinde Ebu Mansur el-Matüri­
di'nin de bulunduğu c şıkkındaki senettir. Ebu MansQr
el-Matüridi'nin Ebu Bekr Ahmed b. Ishak'tan, onun da Ebu
Süleyman Musa b. Süleyman el-Cüzcani ve Muhammed b.
Mukatil er-Razi'den rivayet ettiği metin zamanımıza kadar
gelmiştir. Buradan Ebu Bekr el-Cüzcani'nin hicri III. asrın
ortalarında ölmüş olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu takdir­
de Ebu Mansur el-Matüridi'nin onu görmüş olması mümkün
görünmektedir. Bu sebeple senedin Matüridi'ye kadar olan

13 Schacht, "An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Mutealllm",


Orlens, XVll (1964), 98.
14 el-Kummi, Kitabü'l-Makdldt ve'l-Fırak, nşr., M uhammed Cevad Meşkur,
Tahran 1964, 6; en-Nevbahtf, Fıraku'ş-Şia, thk. Helmut Ritter, İstanbul
1931, 6.
15 el-Eşa'ri, Makdldtü'l-lsldmtyyfn, 133.
16 el-Kerderi, Mendkıb, il, 399; el-Mekki, Mendkıb, 1, 224; ez-Zehebt. Mizdn, 1,
557; İbn Hacer. Ltsdnü'l-Mfzdn, Haydarabad 133 1, il, 3 23.
17 Mendkıb, I, 77.
Ebu Hanife N uman B. Sabit B. Zuta B. Mah 19

kısmından şüphelenmek için bir sebep bulunmamaktadır.


Çünkü, bu durumda birbirinden rivayet eden şahıslar arasın­
da, tarihi bakımdan bir kopukluk yoktur. Aynı zamanda bu
kişilerin, Ebu Hanife'nin görüşlerini benimsedikleri ve nak­
lettikleri bilinmektedir. Ayrıca Matüridi, adını bizzat vermese
de, Kitabü 't-Tevhid'inde bu eserden alıntı yapmıştır.1 8
2- Eseri Ebu Hanife'den rivayet eden ve öğrenci (müteal­
lim) olarak zikredilen Ebu Muti el-Hakem b. Abdillah el-Belhi
(199/814)'dir.19 Bunun çok zayıf bir ihtimal olduğu kanaa­
tindeyiz. Çünkü bu metinle, Ebu Muti'nin rivayeti olduğunda
şüphe olmayan el-Fıkhu'l-Ebsat metni arasında, hem ifade,
hem stil olarak farklılık vardır. Bu tartışmalardan sonra, eser­
deki öğrenci (müteallim) rolündeki kişinin Ebu Mukatil oldu­
ğu ortaya çıkmaktadır.
3- Ebu Mukatil'in bu eserin sahibi olduğu iddiası doğru
değildir.20 Çünkü Ebu Mukatil, Ebu Hanife'nin derslerinde
tartışılan sorulan ve hocasının bunlara verdiği cevapları bir
araya getirmiş ve kendi ifadeleriyle kayda geçirmiştir. O, bu
anlamda eserin sahibi olabilir. Eserdeki soru ve cevaplarda
ifade itibariyle bir farklılığın olmaması eserin tek kişi tarafın­
dan telif edildiğini göstermektedir. Onun, hocasının fikirleri­
ni, bu şekilde toplarken, bazı ilaveler veya yorumlar katmış
olması muhtemel olmakla beraber, bu görüşler, genel olarak,
Ebu Hanife'ye aittir. Bize göre, bu eser, Ebu Hanife'nin, itikadi
görüşlerini aksettirmesi bakımından Risli.le ila Osman el-Bet­
ti'den sonra en güvenilir ikinci eseridir.

18 Kitabü't-Tevhid, thk. Fethullah Huleyf, lskenderiye trz. 382; Te'vildtü


Ehli's-Sünne, thk. Seyyid Avadeyn, lbrahim Avadeyn, Kahire 1971, 1, 99-
100. O'nun, EbQ Hanife'nin lrd filainin kaynağı konusundaki ifadeleri,
KittJbü'l-Alim ve'l-Müteallim1n 93-97. sayfalanndan aldığı açıkbr.
19 Schacht, Garret'taki iki yazma ve Cambridge'deki yazmalarda, paragrafla­
ra ve bölümlere •EbQ Muti' dedi ki", •EbQ Hanife dedi ki•, şeklinde başlan­
dığını zikretmektedir. (Bkz. "An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim
va'l-Muteallim", Oriens, XVII (1964), 98); Halep nüshasının kenannda da,
öğrencinin EbQ Muti' olduğuna dair bir kayıt bulunmaktadır. (KittJbü'l­
Alim ve'l-Müteallim, thk. Muhammed Revv.is Kal'aci-Abdurrahman el-Hin­
di en-Nedevi, Halep 1972, 29).
20 ez-Zehebi, Mizdn, 1, 557; lbn Hacer. Lisdn, il, 323.
20 el-Alim ve'l-Müteallim

Bu kısım, daha önce yapmış olduğum Türklerin Jslamlaşm a


Sürecinde Mürcie ve Tesirleri adlı çalışmamdan yararlanılarak
hazırlandı. Ancak bazı tasarruflarda bulunuldu ve dipnotla­
rın sadece bir kısmına yer verildi. Kullanılan kaynaklarla ilgili
Kaynakça Türkçe çevirinin sonuna eklendi.
Prof. Dr. Sönmez Kutlu21

21 Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi, lslam Mezhepleri Tarihi Anabilim


Dalı.
EL-ALIM VE'L-MÜTEALLIM

İbn Kadı'l-Asker diye bilinen Ebu'l-Hasen Ali b. Halil [ 1]


ed-Dımeşki şöyle dedi: Bize Ebu'l-Hasen Bürhanud­
din Ali b. el-Belhi, Ebu'l-Muin Meymun b. Muhammed
el-Mekhuli en-Nesefi'den, o babasından, o Abdulkerim
b. Musa el-Pezdevi'den, o Ebu Mansur el-Matüridi'den, o
Ebu Bekr Ahmed el-Cüzcani'den, o Ebu Süleyman Musa
el-Cüzcani'den, o da Muhammed b. Mukatil er-Razi'den,
son ikisi Ebu Muti el-Hakem b. Abdillah el-Belhi ve İsam
b. Yusuf el-Belhi'den, bu ikisi de Ebu Mukatil Hafs b. Selm
es-Semerkandi'nin Ebu Hanife'ye sorduğu suallerin ce­
vaplarını naklederek şöyle dedi:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Hamd alemlerin Rabbi'ne, salat ve selam peygamberle­
rin efendisi ve sonuncusu Hz. Muhammed'e ve Allah'ın sa­
lih kullarına.
Ben sana Allah'a karşı taat ve takva tavsiye ederim. Allah
hesaba çekici ve cezalandırıcı olarak yeter. Allah bize ter­
temiz bir hayat ve iyi bir akıbet nasip etsin. İşte senin sor­
duklarını cevaplandırdım. Eğer uzatma endişesi ve senin
için gereğinden çok açıklama yapma durumu olmasaydı,
cevaplandırdığım hususlarda daha çok bilgi verirdim. Sana
ve kendime hayır dilerim. Kendisinden yardım istenen ve
güvenilen ancak Allah'nr.
1. Doğru Bilgiye Dayalı Az Amelin
Bilgisizce Yapılan Çok Amelden Daha Faziletli Oluşu
Talebe Ebu Mukatil şöyle dedi: Ey Alim, faziletine inan-
dığım ve birlikte bulunmaktan istifade edeceğim için sana
geldim. Allah'ın beni senden faydalandırmasını niyaz ede-
22 el-Alim ve'l-Müteallim

rim. Allah sana iyilik versin, sana sorduğum suallerin ceva­


bını ver ki, Allah'ın sevabına nail olasın.
121 Karşılaşnğım bazı kimseler, bana birtakım şeyler sor-
dular, sorulanna cevap veremedim. Cevap veremediğim
için de hak bildiğim şeyi terk enııedim. Hakkı açıklayacak
bir kimsenin mevcut olduğuna inandım. Zira hak ortadan
kalkıp, bani onun yerine kaim olamazdı. Keza dinin aslını,
mensup olduğu hak yolu ve iddia ettiği konularda ne söy­
lediğini bilmeyen, öğrenme çağındaki bir çocuk yahut hafif
akıllı veya kendini nakzederek saçmalayıp, kendisine utanç
getiren bir delinin durumuna düşmek istemedim. Ki bu sa­
yede, bana karşı direnen ve beni hak yoldan uzaklaşnrmak
isteyen bir sapkın gelirse, buna gücü yenııesin. Öğrenmek
için gelen olursa ona da hakkı açıklayayım ve işimde basi­
retli olayım istedim.
Alim Ebu Hanife şöyle dedi: Araştırmanda sana fayda
verecek iyi bir yola koyulmuşsun. Bil ki, uzuvlann göze tabi
olması gibi, amel de ilme tabidir. Az amelle beraber olan
ilim, çok amelle birlikte olan cehaletten daha hayırlıdır.
Bunun gibi hayat için zaruri olan azık ile hidayet, cehaletle
beraber olan çok azıktan daha faydalıdır. Bundan dolayıdır
ki, Allah: "Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?"1 buyur­
maktadır.
2. Yeni Delillere Olan ihtiyaç ve imanın
Dil ile ikrar Kalp ile Tasdik Olması
Talebe: Benim ilim öğrenmek hususundaki isteğimi art­
nrdınız. Çeşitli insanların sözlerine gelince, inşallah ben
onlara, kendime göre aşağı seviyeden başlayacağım. Siz,
onlara karşı kullanacağım delilleri bana söyleyin.
Birtakım kimseler gördüm. Onlar "Bu meselelere asla
girme, zira Hz. Peygamber'in ashabı bu konulara girmedi-

1 Zümer, 39/ 9.
el-Alim ve'l-Müteallim 23

ler, onlar için kafi olan şey senin için de kafidir:' diyorlar­
dı. Böyle söyleyenler benim üzüntümü arttı rdılar. Onların
halini, büyük ve suyu bol bir nehirde çıkış yerini bilmediği
için boğulacak olan kimseye, bir başkasının "Yerinde dur,
sakın çıkış yeri arama!" demesine benzettim.
Alim: (Allah kendisine rahmet etsin) şöyle dedi: Se­
nin onların bazı kusurlarını tespit ettiğini ve onlara kar-
şı bazı delillerin olduğunu görüyorum. Fakat onlar sana
"Hz. Peygamber'in ashabı için kafi olan senin için de kafi
değil midir? dediklerinde, 'evet, ben onların durumunda
olsaydım, onlar için mümkün olan benim için de müm­
kün olurdu: şeklinde cevap ver." Oysaki onların şartları
ile bizim şartlarımız birbirinin aynı değildir. Biz, bize ta'n
eden, kanımızın dökülmesini helal sayan kimselerle karşı
karşıyayız. O halde aramızda isabetlinin ve hatalının kim
olduğunu bilmememiz, canımızı ve ırzımızı müdafaa et- (31
mememiz caiz değildir. Hz. Peygamber'in ashabının hali,
kendileriyle vuruşanı olmayan, silah taşımaya ihtiyaç
duymayan bir kavmin hali gibidir. Halbuki biz, bizi vuran
ve kanımızı helal sayanlarla karşı karşıyayız. Öyle ki kişi,
insanların ihtilaf ettikleri konuda dilini tutsa bile, işitti-
ği hususlarda kalbindeki hisleri men edemeyecektir. Zira
kalp iki şeyden birini yahut her ikisini de kötü görecektir.
Kalbin, birbirinden farklı iki hususu da sevmesi mümkün
değildir. Kalp zulme meylettiği zaman, zalimleri sever, za­
limleri sevdiğinde de onlardan olur. Hakk'a ve hak ehline
meylettiği zaman, onlarla dost olur. Bu duruma göre söz
ve amellerin gerçekliği ancak kalp cihetiyle mümkün olur.
O halde lisanı ile iman eden ve fakat kalbi ile iman etme­
yen kimse Allah katında mü'min olamaz. Buna mukabil
kalbi ile iman eden, fakat dili ile söylemeyen kimse ise,
Allah katında mü'mindir.
24 el-Alim ve'l-Müteallim

3.Hata Edeni Doğruya Ulaşandan Ayıramamanın


Olumsuz Sonuçlan
Talebe: Evet, bu sizin dediğiniz gibidir, fakat hata edenle,
isabet edeni bilmediğim takdirde, bu husus bana zarar ve­
rir mi? Bu hususu açıklayınız .
Alim (ra.): Bu sana sadece bir konuda zarar vermeme­
sine karşı, birçok konuda zarar verecektir. Zarar verme­
yecek olan cihet, senin hata eden kimsenin amelinden do­
layı mes'ul tutulmamandır. Buna karşı sana zarar verecek
hususlardan birisi; önce doğruyu hatalıdan ayıramadığın
için, cehaletle itham edilmendir. İkincisi; senden başkala­
rı için olduğu gibi, senin için de çıkış yolunu bilmeyeceğin
bir şüphe durumunun ortaya çıkmasıdır. Zira sen hatalı
mı yoksa isabetli mi olduğunu bilemediğin bu durumdan
kurtulamazsın. Üçüncüsü ise; hatalıyı isabetliden ayırama­
dığın için kimi Allah için seveceksin, kime Allah için buğz
edeceksin? İşte bunu bilemezsin.
4. Hakikat, Adalet ve Zulmün Kişi
ve Mezheplerden Bağımsız Gerçeklikler Olduğu
Talebe: Benim gözümün perdesini açtınız. Sizinle konuş-
mamızdaki bereketi görmeye başladım. Peki hakkı tavsif
eden fakat muhalifinin zulüm ve haklılığını bilmeyen kimse
için ne dersiniz? Bu, o kimse için caiz olur mu? O kimsenin
hakkı bildiği yahut hak ehli olduğu söylenebilir mi? Bu hu­
susu açıklayın .
Alim (ra.): O kimse hakkın özelliklerini ortaya koyup,
muhalifinin haksızlığını bilmediği zaman adaleti de, zulmü
de bilmiyor demektir. Ey kardeşim, bil ki bana göre bütün
zümrelerin en cahili ve en kötüsü, şüphesiz bu kimseler­
dir. Onların durumu kendilerine beyaz bir elbise getiren ve
rengi sorulan dört kişinin durumuna benzer: Bu dört kişi­
den birisi "bu bir kırmızı elbisedir", diğeri "bu bir sarı elbi-
el-Alim ve'l-Müteallim 25

sedir", üçüncüsü ise "bu bir siyah elbisedir", dördüncüsü ise


"bu elbise beyazdır" diye cevap verir. Bu sonuncuya önceki
üç kişinin hatalı mı yahut isabetli mi olduğu sorulduğunda:
"Şüphesiz ki, ben elbisenin beyaz olduğunu biliyorum. Fa- 141
kat onların da doğru söylemiş olmaları mümkündür." der.
Böylece bu sınıfa giren insanlar; "Biz biliyoruz ki zina
eden kimse kafir değildir. Fakat zina edenin zina fiili, ken­
disinden elbisenin çıkarılması gibi iman özelliğini de gide­
rir, görüşündeki kimselerin kanaatlerinin de doğru olması
mümkündür, biz onları yalanlayamayız:' derler.
Keza; "Hacca gitmeye gücü yettiği halde hacca gitmeyen
kimseyi mü'min olarak isimlendirir ve cenaze namazını kı­
larız, onun için Allah'tan af dileriz, haccını kaza ederiz. Fa­
kat o kimsenin Yahudi veya Hıristiyan olarak öldüğünü ileri
sürenleri de yalanlamayız." derler. Bunlar Şia'nın görüşünü
hem reddederler, hem de benimserler. Havaric'in sözünü
hem inkar ederler, hem de kabul ederler. Mürcie'nin düşün­
cesini hem reddederler, hem de benimserler. Bu halleriyle
de kendi düşüncelerinin doğrulanmasını, bu üç zümrenin
de görüşlerinin tezyif edilmesinin gerektiğini ileri sürer­
ler. Ayrıca bu konuda birtakım rivayetler de kullanarak Hz .
Peygamber'in böyle söylediğini naklederler.
S. Hz. Muhammed'in Tefrika için Değil
Aynlıklan Gidermek için Gönderildiği
ve Mensuhla Amel Edilemeyeceği
Şüphesiz biz biliyoruz ki, Allahu Teala elçisini tefrika ve
Müslümanları birbirleriyle vuruşturmak için değil, ayrılığı
gidermek ve aralarındaki sevgiyi arttırmak için bir rahmet
olarak gönderdi . Halbuki onlar ihtilafın rivayetlerde na­
sih ve mensuh olması dolayısıyla meydana geldiğini iddia
ederek, "Biz duyduğumuz şekilde rivayet ederiz ." diyorlar.
Yazıklar olsun, kendi akıbetleri ile ilgili konuda ne kadar
az ihtimam gösteriyorlar. Öyle ki insanların karşısına çıkıp
26 el-Alim ve'l-Miiteallim

mensuh olduğunu bildikleri şeyleri naklediyorlar. Halbuki


bugün mensuh ile amel etmek dalalettir. İnsanlar da onla­
rın sözlerini kabul ederek dalalete düşüyorlar. Biz şüphesiz
biliyoruz ki, Hz . Peygamber bir ayeti iki nevi tefsir etme­
miştir. Kur'an-ı Kerim'in nasih olan ayetini herkes için na­
sih, mensuh olanını da herkes için mensuh olarak tefsir et­
miştir. Kur'an'daki ilahi sıfatlar ve haberlere gelince; bunla­
rın hiçbirinde mensuh yoktur. Nasib ve mensuh ancak emir
ve nehiyde cereyan eder.
Talebe: Bana yardım ettiğiniz için Allah sizi cennetiyle
mükafatlandırsın. Siz ne iyi öğreticisiniz, bana ulaşamadı­
ğım bir ilim kapısını açtınız . Bu kavmin sözlerinden öyle
şeyler naklettiniz ki, artık onların düşünce ve görüşlerinin
zayıflığı ve acizliği konusunda daha fazla bilgi sahibi olma­
ya ihtiyaç duymuyorum . Fakat siz ikinci zümrenin; Allah'ın
farz kıldığı her şeyi işlemek, haram kıldığı her şeyden de
kaçınmak manasında ·�llah'ın dini çoktur.'' şeklindeki iddi­
alarının nasıl reddedileceğini açıklayın .
6. Din (lslam)in Tek ve Değişmez, Şerlatlerln Çeşitli
ve Değişken Oluşu
Alim (ra.): Bilmiyor musun ki, Allah'ın resulleri -Allah
hepsine salat ve selam eylesin- değişik dinlere mensup
değillerdi. Hiçbiri kendi kavmine, kendisinden önce gel­
miş olan resulün dinini terk etmeyi emretmemiştir. Çünkü
peygamberlerin dini birdir. Buna mukabil her resul kendi
[5] şeriatına davet etmiş, kendinden önceki resulün şeriatı­
na uymaktan nehy etmiştir. Zira resullerin şeriatları çok
ve muhteliftir. Bundan dolayı Allah Kur'an-ı Kerim'de "Si­
zin h er biriniz için bir şeriat, bir yol tayin ettik Eğer Allah
dileseydi sizi bir tek ümmet yap ardı."2 buyurmuştur. Allah,
bütün peygamberlere tevhid demek olan dinin ikamesini,
dinlerini tek bir din kıldığı için de ayrılmamalarını emret-

2 Maide, 5/48.
el-Alim ve'l-Müteallim 27

miştir. "O, size, dinden Nuh'a emrettiğini, san a vahy ettiğimi­


zi, lbrahim 'e, Musaya ve /saya emrettiğimizi; dini doğru tu­
tun ve onda aynlığa düşmeyin diye, kanun yaptı.",3 "Senden
evvel hiçbir peygamber göndermedik ki on a, benden b aşka
hiçbir ilahyoktur, an cak b an a ibadet edin diye vahy etmiş ol­
m ayalım.'',4 "Allah 'ınyarattığı değiştirilmez, en doğru din bu­
dur."5 Yani Allah'ın dini değiştirilemez. Nitekim din; tebdil,
tahvil ve tağyir edilmemiştir. Şeriatler ise tebdil ve tağyir
edilmiştir. Zira birtakım şeyler bazı insanlar için helal iken,
Allah onları diğer insanlara haram kılmıştır. Birçok emir­
ler vardır ki, Allah onların yapılmasını bir kısım insanlara
emrettiği halde diğer insanları, onları işlemekten nehy et­
miştir. O halde şeriatler çok ve muhteliftir. Şeriatler, yapıl­
ması farz kılınan şeylerdir. Eğer Allah'ın bütün emrettikle­
rini yapmak ve bütün nehy ettiklerinden kaçınmak din olsa
idi; bu durumda Allah'ın emrettiklerinden herhangi birini
terk eden yahut nehy ettiklerinden herhangi bir şeyi işle­
yen kimse, Allah'ın dinini terk etmiş ve kafir olmuş olurdu.
Bu durumda kafir olan kimsenin de Müslümanlarla ken­
di arasında cereyan eden nikahlanma, miras, cenazesinin
peşinden gitmek, kestiklerini yemek ve benzeri hususlar
ortadan kalkmış olurdu. Oysaki Allah, mü'minler arasında
can ve mallarının korunup haram kılınmasının sebebi olan
iman dolayısıyla bu hususları farz kılmıştır.
7. Farzlann ve Amellerin imanın Aslı
veya imanın Bir Parçası Olmadığı
Allah, mü'minlere farz olan şeyleri, onların dini kabul et­
melerinden sonra emretmiştir: "İm an eden kullarım a söy­
le, n am azı dosdoğru kılsınlar.",6 "Ey im an edenler, size kısas

3 Şura, 42/13.
4 Enbiya, 21/25.
5 Rum, 30/30.
6 lbrahim, 14/31.
28 el-Alim ve'l-Müteallim

farz kılmdı.",7 "Ey im an edenler, Allah 'ı çok amn ."8 ayetleri
ve benzerleri bu hususu belirtmektedir. Eğer farz kılınan
şeyler bizatihi iman olsaydı Allah o amelleri işleyinceye
. kadar kullarını mü'min olarak isimlendirmezdi . Oysaki
Allah, iman ve ameli birbirinden ayırmıştır. "im an eden
ve salih ameller işleyenler. . ", 9 "Hayır, kim muhsin olarak
.

im amyla bütün varlığını Allah 'a teslim ederse .. ",10 "Kim de


.

ısı mü'min olarak ahireti diler ve onun için çalı şırsa "11 ayet­
...

lerinde imanın amel olmadığı ortaya konulmuştur. O hal­


de mü'minler, imanlarından dolayı namaz kılar, oruç tutar,
zekat verir, hacceder ve Allah'ı zikrederler. Yoksa namaz,
zekat, oruç ve haccetmekten dolayı iman etmiş olmazlar.
Bu onların iman ettikten sonra amel işleme durumlarını
ortaya koyar. Farz olan şeyleri işlemeleri de iman etmiş ol­
malarından dolayıdır. Yoksa onların imanı, farz olan şeyle­
ri yaptıklarından dolayı değildir. Bu durum, üzerinde borç
bulunan bir kimsenin haline benzer. Borçlu önce borcunu
kabul eder, sonra da öder. Önce ödeyip, sonra da borcunu
kabul etmez. Borcunu kabul etmesi ödemesinden dolayı
değil; bilakis ödemesi, borcunu kabul etmesinden dolayı­
dır. Köleler, efendilerinin kölesi olduklarını bildiklerinden
dolayı onların namına hizmet ederler, yoksa onlara hizmet
ettiklerinden dolayı onların kölesi olduklarını kabul et­
mezler. Zira nice insanlar vardır ki başkalarının işinde ça­
lışırlar, fakat onlar bu çalışmaları sebebiyle ile başkasının
kölesi olduklarını kabul etmezler. Onların çalışmaları da
köleliği kabul manasına gelmez . Bir başkası ise köleliğini
kabul ettiği halde çalışmaz, fakat onun çalışmaması, köleli­
ğini ortadan kaldırmaz .

7 Bakara, 2/178.
8 Ahzab, 33/ 41
9 Asr, 103/2.
10 Bakara, 2/1 1 2.
11 lsra 17 /19.
el-Alim ve'l-Müteallim 29

B. iman ve lslam'ın Neliği ve Nasıl Gerçekleştiği

Talebe: Çok güzel belirttiniz. Fakat imanın ne olduğunu


açıklayın.
Alim (ra .): İman; tasdik, marifet, yakin, ikrar ve islamdır.
İnsanlar tasdik konusunda üç halde bulunurlar. Bir kısmı
Allah'ı ve Allah'tan gelen şeyleri kalp ve lisanla tasdik eder­
ler. Bir kısmı da kalp ile tasdik eder, lisanla yalanlar.
9. Tasdik Açısından lnsanlann Oç Farklı Konumu

Talebe: Benim cevabını bulamadığım bir meseleyi açtı­


nız. Bu üç kısımdan bahsedin. Onların Allah katında mü'min
olup olmadıklarını açıklayın .
Alim (ra .) : Allah'ı ve Allah katından gelen şeyleri kalp ve
lisanla tasdik eden kimse, Allah katında ve insanlar yanın­
da mü'mindir. Lisanıyla tasdik, kalbi ile tekzib eden kimse,
Allah katında kafir, insanlara göre ise mü'mindir. Çünkü in­
sanlar onun kalbinde olanı bilmezler. İkrar ve şehadetin­
den dolayı onu, mü'min diye isimlendirmeleri gerekir. Zira
kalptekini öğrenme külfetine girme durumu yoktur. Bir kı­
sım kimseler de Allah katında, mü'min, insanlara göre kafir
olur. Bu, imanını gizleme durumunda, lisanı ile küfür izhar
etmiş kimsenin halidir, imanını gizlemek için böyle yaptı­
ğını bilmeyen kimse, onu kafir olarak isimlendirir. Fakat o
kimse Allah katında mü'mindir.
1 O. Fikirleri Dinleyip Anlamanın Önemi
ve Ön Yargılı Olmanın Sakıncası
Talebe: Hakkı açıkladınız . Fakat görüyorum ki sözleri­
nizde imanı; tasdik, marifet, ikrar, islam ve yakindir şeklin- [7]
de çoğaltmış oldunuz .
Alim (ra.) : Allah iyiliğini versin. Acele etme, fetva ko­
nusunda daha ağır ol. Sana bahsettiğim şeylerden beğen­
mediklerin olursa, eğer ihlaslı isen, bana açıklamasını sor.
Nice insanlar vardır ki bir sözü ilk işittikleri zaman beğen-
30 el-Alim ve'l-Müteallim

mezler, fakat açıklaması yapıldığı zaman memnun olur­


lar. Sakın bir sözü duyup beğenmeyen, sonra da sahibini
lekelemek için o sözü insanlar arasında söyleyip ifşa eden
kimselerden olma. Zira o tip kimseler "söylenen sözün bel­
ki benim bilmediğim bir yönij vardır, arkadaşıma sorayım,
herhalde bunu kastetmediği halde söyleyiverdi, benim için
gerekli olan dikkatli olmak, arkadaşımı kötülememek, sö­
zünü niçin söylediği anlaşılıncaya kadar onu lekeleyecek
bir şey söylememektir." diye düşünmezler.
1 1 . Tasdik, Marifet, ikrar, lslam
ve Yakin Kavramlannın Açıklaması
Talebe: Allah seni ilimde sabit ve muvaffak kılsın, sana
verdiği iyilikleri devam ettirsin. Söylediğinizi öğrendim .
Ben talebeyim, kusurumu bağışlayın. Fakat belirttiğiniz
tasdik, marifet, ikrar, islam ve yakinin size göre mevkii ve
tefsiri nedir? Bunu açıklayın.
Alim (ra.): Bunlar birbirinden farklı ve fakat hepsi de
bir manaya, iman manasına gelen kelimelerdir. Allahu Te­
ala'nın Rab olduğunun ikrarı, tasdiki, kesin inancı ve ke­
sin bilgisidir. Bütün bunlar, muhtelif lafızlar olmalarına
rağmen manaları birdir. Mesela, bir kimseye, ey insan, ey
adam veya ey filanca denmesi gibi. Söyleyen kimse, bu ke­
limelerle aynı manayı kastettiği halde, muhtelif isimlerle
çağırmış olmaktadır.
12. Mü'minlerln imanının Meleklerin
ve Peygamberlerin imanıyla Eşitliği
Talebe: Allah sana rahmetiyle muamele etsin. Eğer kıt
bilgim ve görüşümdeki aczi bilmeseydim, sana gelmezdim.
Bende hoşlanmadığın bir şey görürsen yahut ben sizi sıkın­
nya sokarsam, beni ayıplamayın. Çünkü hastanın hastalığı­
nın tedavi zahmeti tabibe aittir. Keza görmeyen kimsenin
elinden tutma zahmeti de görene aittir. Bunun gibi alim de
el-Alim ve'l-Müteallim 31

cahilin sıkıntısına katlanmalıdır. Cahilin birtakım sözleri


duyunca korkup uzaklaştığını, fakat bu sözler kendisine
açıklanınca sükunete ulaştığını öğrenmiş oldum, iman, tas­
dik, yakin ve ihlası ne kadar güzel açıkladınız. Fakat nasıl
olur da, bizim imanımız, melekler ve peygamberlerin ima­
nı gibidir, diyebiliriz? Oysaki onların, Allah'a karşı bizden
daha itaatli olduklarını biliyoruz.
Alim (ra.): Şüphesiz onların Allah'a karşı bizden daha
itaatli olduklarını biliyorum. Ben sana imanın amelden
başka bir şey olduğunu söylemiştim. Buna göre bizim ima­
nımız da onların imanı gibidir. Çünkü biz, Allah'ın birliği­
ni, rububiyetini, kudretini ve ilahi katından gelen her şeyi, ıeı
meleklerin ikrar ettikleri gibi ikrar, peygamberlerin tasdik
ettikleri gibi tasdik ettik. Bundan dolayı iddia ediyoruz ki,
bizim imanımız, meleklerin imanı gibidir. Çünkü biz, me­
leklerin görüp inandıkları, Allah'ın akıllara hayret veren
ayetlerinin hepsine görmediğimiz halde tamamen iman et­
miş bulunuyoruz.
13. Yakinin Allah'a ve Ondan Gelenlere
Şeksiz Şüphesiz iman Olduğu
Talebe: Allah sizi kurtuluşa erenlere katsın . Ne güzel
belirttiniz. Şimdi; iman, tasdik ve yakinimizin meleklerin
imanı, yakini ve tasdiki gibi olduğunu anladım. Fakat niçin
onlar bize nazaran, Allah'tan daha çok korkarlar ve O'na
daha çok itaat ederler? Keza cahiller bir musibet anında
bir kimsenin sürçmesini veya feryadını yahut düşmandan
korktuğunu veya arzusundaki hırsını görünce, niçin, bu
yakinin zayıflığındandır diyorlar? Bunu açıklayın .
Alim (ra.): Cahil kimseler "Bu yakinin zayıflığındandır."
sözünü yakinin açıklamasını bilmedikleri için söylerler. Bir
şey hakkında kullanılan yakin ifadesi, o şeyi kesin olarak,
şek ve şüphe etmeyerek bilmek demektir. Bundan dolayı
şehadet ehli olan bir Müslüman hangi günahı işlerse işle-
32 el-Alim ve'l-Müteallim

sin, Allah, kitaplar ve resuller konusunda şüpheye düşmez.


Diğer insanların durumunu kendi durumumuzla kıyaslar­
sak, bizden bir musibet anında bazen sürçme, feryat veya
düşmandan korku sadır olduğunu görürüz. Bu durumda
iken Allah ve Allah katından gelen şeyler mevzuunda bize
herhangi bir şek ve şüphe arız olmaz. Bizim anlayışımıza
göre, kendi durumumuz ne ise, başkalarının durumu da
odur.
14. Meleklerin ve Peygamberlerin Allah 'tan
Daha Çok Korkmalan ve Masum Olmalannın
Sebepleri
Melekler bize nazaran Allah'tan daha çok korkarlar ve
O'na daha çok itaat ederler, sözüne gelince; bu onların bir­
takım özelliklerinden dolayıdır. Bu özelliklerinden biri on­
ların nübüvvet ve risaletle üstün kılınmaları yanında, Allah
korkusu, sevgisi ve bütün güzel ahlak ile başkalarından
üstün yaratılmaları durumudur. Bir başka özellik, onların
diğer melekleri ve akılları hayrete düşüren başka hususları
görmeleridir. Üçüncü özellik, onların musibet anında fer­
yat etmemeleridir. Bu ve benzeri özellikler onları masiyet­
ten alıkoymaktadır.
1 5. Dini Sorunlann Anlaşılmasında
Kıyas Yönteminin Önemi ve Meleklerin Yakini
ve Korkusunun Kıyasla Açıklanması
Talebe: Belirttiklerinizi anladım . Doğruyu ifade ettiniz,
güzel söylediniz . Fakat burada, bizim yakinimiz, korkumuz
ve cüretimiz ile meleklerin yakini, korkusu ve cüretinin na­
sıl olduğu konusunda bir kıyas yapmanızı arzu ediyorum.
Çünkü cahil, akıbeti ile ilgili bir hususa değer verirse öğ­
renmek ister. Siz onun anlamadığı bir hususu belirttiniz.
(9) Bu konuyu bir kıyasla bağlarsanız, daha rahat anlar.
el-Alim ve'l-Müteallim 33

Alim (ra.): Kıyas istemeniz iyi bir şeydir. Meselelerin kar­


şılıklı müzakeresinden faydalanmak isteyen kimse o esna­
da söyleneni anlamadığı zaman kıyas yapılmasını ister. Bil
ki kıyas, hakkı bulmak isteyenin aradığı hakkı ortaya koyar.
Kıyas, hak sahibinin iddia ettiği hakka ulaşmasında adil şa­
hitler gibidir. Eğer cahiller hakkı ink3.r etmeselerdi, alimler
kıyas ve mukayese külfetine girmeyeceklerdi. Meleklerin
ve bizim yakinimizin bir olması, fakat onların bize nazaran
Allah'tan daha çok korkmalarının nasıl olduğu konusunda
istediğin kıyasa gelince; bunu sana şöyle anlatayım: Yüz­
me bilen iki kimse var, bunlardan biri diğerinden daha usta
yüzücü değil. İkisi de suyu bol, şiddetli akıntılı bir nehre
geliyorlar. Bunların biri suya girme konusunda çok cüretli,
diğeri ise korkuyor. Yahut aynı hastalıktan muzdarip olan
iki hastadan biri, kendisine getirilen çok acı bir ilacı içmek­
te cüretli, diğeri ise korku duyuyor. İşte bu hususta kıyas
budur.
1 6. Resullerin /manian ve Amellerine
Karşılık Verilecek Sevabın Mü'minlere Nazaran
Fazla Oluşunun Sebepleri
Talebe: Gayet güzel açıkladınız. Fakat bizim imanımız,
resullerin imanı gibi ise, imanımızın sevabı da onların
imanının sevabı gibi değil midir? Eğer bizim imanımızın
sevabı, onların imanının sevabı gibi ise, onların bize karşı
üstünlükleri nelerdir? Zira biz onlarla dünyada iken iman­
da müsavi oluyoruz, ahirette de imanın sevabında müsavi
oluyoruz. Eğer bizim imanımızın sevabı onların imanının
sevabından daha aşağı olursa, bu zulüm değil midir? Böyle
olduğu takdirde, imanımız onların imanı gibi olduğu halde,
sevabımız, onların sevabı gibi olmuyor.
Alim (ra.): Meseleyi büyüttün, fakat fetva hususunda
dikkatli ol . Bizim imanımızın onların imanı gibi olduğunu
bilmiyor musun? Biz de peygamberlerin iman ettikleri her
34 el-Alim ve'l-Müteallim

şeye iman ettik . Fakat bunun ötesinde, iman ve bütün iba­


detlerin sevabı hususunda onların bize üstünlükleri var­
dır. Çünkü Allahu Teala peygamberleri, diğer insanlardan
peygamberlik hususiyeti ile üstün kıldığı gibi, sözlerini,
namazlarını, evlerini, meskenlerini ve bütün her şeylerini,
diğer insanlardan üstün kılmıştır. Allah, bize onlara verdiği
sevap gibi sevap vermediği zaman bize zulmetmiş olmaz .
Zulüm, ancak bizim hakkımızın karşılığını vermeyip, bizi
mahrum etmesi halinde bahis konusudur. Bunun yanında
Allah'ın, hakkımızı tam olarak verip bizi hoşnut kılmasın­
dan sonra, peygamberlere daha çok ihsanda bulunması
zulüm değildir. Oysaki nebi ve resullerin, dünyadaki bütün
insanlar üzerinde üstünlükleri vardır. Çünkü onlar önder­
lerdir. Allah'ın emin kullarıdır. Hiç bir kimse; ibadet, Allah
korkusu, huşu ve zat-ı ilahi hakkında meşakkatlere katlan-
1 1 01 mak hususunda, onların seviyesine ulaşamaz . Keza bütün
insanlar, Allah'ın izni ve onlar vasıtasıyla fazilete ulaşmış­
lardır. Onların duaları sonucu cennete gireceklerin ecirleri­
nin bir benzeri de yine onlara aittir.
1 7. Şirkin Dışındaki Büyük Günahların
Mutlaka Cezalandıracağına Dair
Şehadette Bulunulamaması
ve Onların Durumlarının Allah'a Havale Edilmesi
Talebe: Şüphesiz ki doğruyu açıkladınız . Allah sizi cen-
netiyle mükafatlandırsın. Fakat şirk haricinde, Allah'ın
mutlaka cezalandıracağı bir kısım günahlar biliyor musu­
nuz? Yahut hepsinin affedileceği kanaatinde misiniz? Eğer,
bir kısmı affolunur, bir kısmı affolunmaz görüşünde iseniz,
affolunanlar hangi günahlardır? Bunu açıklayın.
Alim (ra .) : Allah'ın şirk haricinde mutlaka cezalandıra­
cağı günahlar hakkında bir şey bilmiyorum. Ehl-i Kıbleden
günahkar olanların herhangi biri için, şirkten maada işledi­
ği günahlar hususunda, Allah onu mutlaka cezalandıracak-
el-Alim ve'l-Müteallim 35

tır, şeklinde şehadette bulunmam . Bildiğim şudur ki; gü­


nahların bir kısmı affedilir. Fakat hangisidir? Bunu bilmi­
yorum . Zira Kur'an-ı Kerim'de "Eğer yasakladığımız büyük
günahlardan kaçınırsanız sizin kusurlarınızı örteriz."12 bu­
yurulmaktadır. Büyük günahların hepsini yahut affoluna­
cak kusurların tamamını bilmiyorum . Fakat Allah'ın, şirk­
ten başka bütün günahları affetmesi mümkündür. Çünkü
"Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Onun
ötesinde dilediği kimselerin günahlarım affeder."13 buyrul­
maktadır. Allahu Teala kimi affetmek ister, kimi affetmek
istemez, bunu bilemem .
18. Büyük ve Küçük Günah işleyenlerin
Akıbetleri Konusunda
Korku ve Ümit Arasında Olmak
Talebe: Allah'ın katili affetmesinin, harama bakan bir
kimseye de azap etmesinin mümkün olduğunu bilmiyor
musunuz? Affedilmelerinin umulması bakımından size
göre ikisi de aynı durumda değil midir?
Alim (ra.): Eğer Allah katili affederse, harama bir defa
bakan kimsenin affedilmeye daha çok layık olduğunu bili­
yorum . Bir bakıştan dolayı Allah azaba çekerse, öldürme fi­
ilinden dolayı azaba çekmesi daha uygundur. Zira Allah, "Al­
lah katında en şerefliniz, en çok takva sahibi olammzdır."14
buyurur. Buna göre bakma fiilinin sahibi, eğer adam öldür­
me fiilini işlememişse, katil olan kimseden daha çok takva
sahibidir. Belirttiğin şekilde her ikisinin de affedilmesinin
umulmasında, bana göre ikisi de aynı seviyede değildir.
Çünkü ben, büyük günah işleyen kimseye nazaran, küçük
günah işleyenin affedilmesini daha çok ümit ederim . Bu ko­
nuda, şöyle bir kıyas yapalım: İki kimse var, bunlarda biri

12 Nisa, 4/31.
13 Nisa, 4/48.
14 Hucurat, 49/10.
36 el-Alim ve'l-Müteallim

denizde, diğeri de küçük bir nehirde yolculuk yapıyor. Ben


her ikisinin de boğulmasından endişe eder ve fakat ikisinin
de kurtulmasını ümit ederim. Bununla birlikte, denizdeki
kimseye nazaran, küçük nehirdeki şahsın kurtulacağını
[1 1] daha çok ümit ederim. Tıpkı bunun gibi, büyük günah işle­
yenin durumundan da, küçük günah işleyene nispetle daha
çok korkanın, küçük günah işleyenin, büyük günah işleye­
ne nazaran affedilmesi durumunu daha çok ümit ederim .
Buna mukabil, her ikisinin affını ümit etmeme rağmen, her
ikisinin de amelleri nisbetinde akıbetlerinden korkanın .
1 9. Şirkin Dışındaki Günahlann Affı için
Dua Etmenin Fazilet Olduğu
Talebe: Ne kadar güzel kıyas yapıyorsunuz . Fakat büyük
günah işleyen kimsenin affedilmesini dilemek mi, yoksa
ona beddua etmek mi daha iyidir? Yahut siz onun için istiğ­
far veya lanetle beddua etmek arasında muhayyer misiniz?
Bütün bunlan bana açıklayın .
Alim (ra .): Allah'a şirk koşmak ötesindeki günahlar iki
kısma ayrılır. Kul bu iki kısım günahtan hangisini işlerse
işlesin, onun affı için dua etmek daha iyidir. Fakat ona bed­
dua etsen de günahkar olmazsın . Bu, sana karşı bir kötülük
işleyen kimseye, beddua etmek yerine affetmenin daha iyi
olması gibidir. Eğer bir kimse kendisi ile yaratıcısı arasın­
da şirk koşmaksızın bir günah işlerse, ona merhamet edip
şehadet hürmetine işlediği günahın affı için dua edersen,
bu daha iyidir. Eğer onun helak olması için "Ya Rabbi! Şu
adamı günahıyla cezalandır." şeklinde beddua edersen, gü­
naha girersin. Günahkar kimse için Allah'tan af dilemek,
iki husustan dolayı daha faziletlidir. Birincisi, o kimse ne­
tice itibariyle günahkar da olsa mü'mindir. Diğer taraftan
Allah'ın o kimseye mutlaka azap edeceğini bildirdikten
sonra, onun için af dilersen bu senin için haramdır. Çünkü
Allah cehenneme layık kıldığı kimseler için af dilenmesini
el-Alim ve'l-Müteallim 37

yasaklamıştır. Allah'ın, azap edeceğini bildirdiği kimse için


af dilenmesi ve "Ya Rabbi, sadece beni öldürme!" şeklinde,
Allah'ın vadinden dönmesinin istenmesi nehy olunmuştur.
Zira Allah, Kur'an-ı Kerim'de "Her nefis ölümü tadacaktır.''15
buyurmaktadır. Şehadet kelimesine inananlar için, bu şe­
hadet ve ikrarları hürmetine affedilmelerine dua etmek
efdaldir. Zira Allah'a itaat hususunda, şehadet kelimesini
ikrar etmekten daha faziletli bir şey yoktur. Allah'ın emret­
tiği bütün farzlar, bu şehadeti kabul ve tasdik muvacehe­
sinde, yedi kat gök ve yerler arasında bulunan şeylerle, bir
yumurtanın mukayesesinden daha küçük bir yer işgal eder.
Nasıl ki şirkin günahı en büyük günah ise, şehadetin ecri de
en büyük ecirdir. Allah, şirkin günahının ne kadar büyük ol­
duğunu, hiç bir kötü amel için ifade etmediği bir şekilde be­
lirtmiştir. "Şüphesiz şirk, büyük bir zulümdür.''16 Hiçbir kötü
amel için Allah, böyle bir ifadede bulunmamıştır. Keza, "Her
kim Allah 'a şirk koşarsa, yüksekten düşüp de parçalanmış,
kuşlar tarafmdan kapışılmış yahut rüzgar taraftndan uzak
bir yere sürüklenmiş gibi olur.'',17 "Onlarm, Rahman olan
Allah 'a oğul isnat etmelerinden neredeyse gökler parçala­
nacak, yer yarılacak, dağlar parçalamp çökecektir.''18 ayet­
lerinde görüldüğü gibi, adam öldürme veya daha başka gü-
nahlar için, bu şekilde buyurmamıştır. 11 21

20. Ehl-i Kıble'den Adalet ve Haktan Yana Olanlann


Ortak ve Farklı Özellikleri
Talebe: Konuştukça, meselelerin müzakeres.ine arzumu
daha çok artırıyorsunuz. Bütün mü'minlere hizmetinizden
dolayı Allah sizi hayırla mükafatlandırsın. Mü'minlerin iyi­
si ve günahkarı hakkındaki sözleriniz, görüş ve davranış­
larınız ne kadar güzel. Onların faziletini ne kadar müdrik

ıs Ali lmran, 3/185.


16 Lokman, 31/13.
17 Hac, 22/31.
18 Meıyem, 19/91.
38 el-Alim ve'l-Müteallim

ve onlara karşı ne kadar müşfiksiniz. Fakat adaletli ve hak


ehli, ehl-i kıble olmalarına rağmen, birbirlerine karşı üstün
olma durumu var mıdır? Bunu açıklayın .
Alim (ra.): Adaletli ve hak ehli, Allah'ın mukaddes emir­
lerine hürmet konusunda aynı seviyededirler. Fakat on­
ların bir kısmı; ilim, delil, mukaddes ilahi emirlere tazim
ve davet, bu konuda sıkıntılara katlanmak ve ümmetin
bozulmaması hususunda büyük gayret sarf etmelerinden,
onların haklarını aramak ve müdafaa etmek bakımından,
diğerlerinden üstündür. Tıpkı, düşman karşısında el ve gö­
nül birliği yapmış bir ordunun fertlerinin; harp bilgisi, kar­
şılıklı mücadele, hile, silah ve harp malzemelerini kullan­
mak ve askeri harbe teşvik hususunda, birbirinden farklı
bir durum arz etmesi gibi, onlar da, birbirinden farklıdırlar.
21. Mü'minlerin Tevhidi Terk Etmedikleri Sürece
Allah'ın Düşmanı Olmayacağı
Talebe: Yemin ederim ki, bundan daha açık bir kıyas bil­
miyorum . Fakat mü'min büyük günahları işlediği zaman,
Allah düşmanı olur mu? Bunu açıklayın.
Alim (ra .): Mü'min tevhidi terk etmediği müddetçe, bü­
tün günahları da işlemiş olsa, yine Allah düşmanı olmaz .
Zira düşman, düşmanına buğz ve nefret besler, noksanlık
izafe eder. Hfübuki mü'min, büyük günah irtikap etmesine
rağmen, Allah'ı her şeyden daha çok sever. Keza mü'min,
ateşte yakılması yahut da Allah'a kalbinden iftirada bulun­
ması hususunda muhayyer bırakılsa; ateşte yakılmayı, Al­
lah'a gönlünden iftira enneye tercih eder.
22. Allah, Mü'mine Her Şeyden Sevimliyse
Onun Allah 'a isyan Etmesinin Sebebi Nedir?
Talebe: Eğer Allah, mü'mine her şeyden daha sevimli ise,
niçin mü'min O'na isyan ediyor? Seven, sevdiğinin emrine
isyan eder mi?
el-Alim ve'l-Müteallim 39

Alim (ra.): Evet; çocuk babasını sever, fakat bazen de ona


asi olur. Mü'min de böyledir, her ne kadar isyan etse de, Al­
lah ona her şeyden daha sevgilidir. Şehvet, zahir ve galiptir,
birçok şiddetli arzular üstün geldiği için, mü'min Allah'a
asi olur. Bir sultanın işini yapan vazifeli kimse, işini terk
ederse karşılığında çeşitli işkenceler görür. Fakat serbest [1 3)
bırakılınca, eğer gücü yeterse işine döner. Keza kadının, do­
ğum esnasında en büyük sıkıntılarla karşılaştığı halde, ara­
dan zaman geçip iyi olunca çocuk istemesi bunun misalidir.
23. Mü'min Hesaba Çekileceğini Bilerek mi
Günah işler?
Talebe: Şehvetin galip gelmesi hususunu belirtiyorsu­
nuz. Zira birçok abid kişiler vardır ki, şehvet onları sars­
mıştır. Fakat günahkar mü'min günah işlerken işlediğinden
dolayı hesaba çekileceğini biliyor mu? Bunu açıklayın .
Alim (ra.): Mü'min irtikap ettiği günahı, azaba çekile­
ceğini bilerek işlemez. Fakat işlediği günahı ya Allah'ın af­
fedeceğini ümit ettiği için veya hastalık ve ölümden önce
tevbe edeceğini umduğundan dolayı işler.
24. Kişi Azaba Uğrayacağından Korkmasına Rağmen
Günah işlemeye Teşebbüs Edebilir mi?
Talebe: Kişi azaba uğrayacağından korktuğu bir şeyi iş­
lemeye teşebbüs eder mi?
Alim (ra.) : Evet, kişi kendisinden korktuğu yiyecek, içe­
cek, harp, deniz yolculuğu vs . gibi şeylere yönelir. Eğer in­
san için, batmadan kurtulmak ümidi olmasaydı hiçbir za­
man deniz yolculuğu yapmazdı . Yahut zafer ümidi bulun­
masaydı, hiçbir zaman harp etmezdi .
25. Küfrün Mahiyeti ve lnkdnn
Hangi Şartlarda Gerçekleştiği
Talebe: Doğru söylediniz . Ben kendimden biliyorum . Za­
rarlı bir yiyecek yediğim zaman, pişman olup, bir daha o
40 el-Alim ve'l-Müteallim

yiyeceği yememeye karar veriyorum, amma onu görünce


[14) de sabredemiyorum . Fakat acaba küfür nedir?

Alim (ra.): Küfrün ismi ve açıklaması vardır. Küfür, inkar


ve yalanlama manasıyla açıklanır. Küfür, Arapça bir kelime­
dir. Araplar, küfür kelimesini, inkar manasına koymuşlar­
dır. Allahu Teala da kitabını Arapça inzal etmiştir. Mesela;
bir kimsenin diğerinde, birkaç dirhem alacağı varsa, za­
manı gelince alacak-borç muamelesi bitirilir. Eğer, borçlu
borcunu kabul edip de ödemezse alacaklı Arapçada "ma­
taleni-benden mühlet istedi" der, fakat borçlu borcunu red
ve inkar ederse "kafereni-inkar etti" der ve bir önceki keli­
meyi kullanmaz . Keza mü'min de red ve inkar etmeksizin,
bir farizayı terk edince günahkar olarak isimlendirilir. Eğer,
farizayı inkar ederek terk ederse, bu takdirde kafir ve Al­
lah'ın farzlarını inkar eden kimse diye isimlendirilir.
26. Tevhide inanıp Hz. Muhammed'#
inkar Edenin Durumu
Talebe: Kişinin inkar ettiğinden dolayı inkarcı; tasdik et­
tiğinden dolayı tasdik edici, günah işlediği için günahkar,
iyilik yaptığı için de iyi diye isimlendirilmesi doğru ve bi­
l.inen bir şeydir. Fakat acaba tevhidi benimseyen ve fakat
Hz. Muhammed'i inkar ediyorum, diyen kimsenin durumu
nedir? Bunu açıklayın.
Alim (ra .): Bu vaki olmaz. Eğer olursa o kimseyi Allah'ı
inkar eden, Allah'ı bildiği iddiasında yalancı kimse saya­
rız. Onun, Hz. Muhammed'i inkar etmesi ile Allah'ı inkar
ettiği neticesine ulaşılır. Çünkü Allah'ı inkar etmiş olan,
Hz. Muhammed'i de inkar etmiş olur. Allah'ın inkarı, Hz .
Muhammed'i inkarı cihetinden dolayı değildir. Nitekim
Hıristiyanlar, tek olan, evlat edinmeyen, Allah'ı inkarların­
dan dolayı onun, üç ilahın üçüncüsü olduğunu iddia ettiler.
Keza Yahudiler, hiçbir şeye muhtaç olmayan, lütfunu esir­
gemeyen, benzeri olmayan, mülkün sahibi Allah'ın fakir, eli
el-Alim ve'l-Müteallim 41

bağlanmış, Üzeyir'in de Allah'ın oğlu olduğunu ve Allah'ın


insan şeklinde bulunduğunu iddia etmişlerdir. Ateşi ilah
edinenler, güneş ve aya secde edenler de bu durumdadır.
Oysaki Kur'an'da "Bizim ayetlerimizi ancak kdfirler inkdr
ederler.",19 "Öyle değil, Rabbine yemin olsun ki, onlar ara­
larında çıkan ih tilaflarda seni hakem kılmadıkça, verdiğin
hükümden dolayı hiçbir sıkıntı duymayıp o hükme teslim
olmadıkça iman etmiş olmazlar."20 buyurulur. O halde Al­
lah'ı bilen ve fakat Hz. Muhammed'i inkar eden kimsenin,
Allah'ı inkar ettiğine, Hz. Muhammed'i inkarı ile istidlal
ederiz. Mesela; bir adam 20 kafiz (18 kg'lık bir ölçü) ağır­
lığındaki bir yükü taşıyabileceğini iddia eder, biz de onun
iki kafızi bile taşımaktan aciz kaldığını görürsek; iki kafızi
taşımaktan aciz kalan kimsenin yirmi kafızi taşımak husu­
sunda daha çok aciz kalacağını anlarız. Bunun gibi, "Ben
Allah'ın hak olduğunu biliyorum, fakat şu insanın onun
mahluku olduğunu kabul ve ikrar etmiyorum ." diyen kim­
senin, iddia ettiği konuda yalancı olduğunu hemen anlarız.
Çünkü o kimse Allah'ı hakikaten bilip O'na inansa idi, bü­
tün her şeyin O'nun mahluku olduğunu da bilirdi. Keza ya­
kınında aynı mesafede yanan bir kandil ile yanmakta olan
büyük bir ateş bulunan kimse, kandili gördüğünü ve fakat
yanan koca koca odunları görmediğini iddia ederse, onun
yalancı olduğunu anlarsın . Çünkü kandilin yandığını gören
kimsenin, yanmakta olan kocaman ateşi daha çok görmesi
icap eder.
27. Allah'ın Resulüne inandığı HIJlde
Onu Öldürmek isteyenin Durumu
Talebe: Beni itminana ulaştırdınız. Fakat Allah'ın Resulü
için: "Ben senin Allah'ın Resulü olduğunu biliyorum, fakat
seni öldürmek istiyorum." diyen kimsenin durumu nedir? (1 5)

19 Ankebut, 29/47.
20 Nisa, 4/65.
42 el-Alim ve'l-Müteallim

Alim (ra.): Bu; mevzuyu karıştırmak isteyenlerin ileri


sürdükleri meselelerdendir. Allah'ın Resulü olduğunu bil­
diği halde bir kimsenin, onun katlini, ölümünü veya eziyet
çekmesini istemesi mümkün değildir. Bu, bir başkasının
kendisi için, bütün insanlardan daha sevgili olduğunu id­
dia etmesine karşılık, "Ben seni ellerimle öldürmek, etini
yemek istiyorum ." demesine benzer. Allah'ın birliğini ka­
bul ve Hz . Muhammed'e iman ettiğini belirten kimse, Hz.
Peygamber için "O bir Arabi idi veya fakirdi .'' şeklinde bir
ayıp ve kusur ortaya koyma çabası içinde bulunmaz . Eğer
Allah'ı bilir ve Hz. Muhammed'in, O'nun Resulü olduğuna
iman ederse, Allah ve Resulü onun gözünde, belirtilmek
istenen ayıp ve kusurlardan münezzeh olur. Yüce Allah,
Kur'an'da Resulünün makamının yüksekliğini "Kim Resule
itaat ederse, Allah 'a itaat etmiş olur.''21 ayetinde belirterek,
onu mahlukatından bütün insan ve cinlerin önderi, emir ve
kanunlarının emini kılmıştır. Bunun için Kur'an-ı Kerim'de
"Resul size neyi verirse, onu alın; sizi neyden yasaklarsa on­
dan kaçının.''22 buyurulmuştur.

28. Allah 'a inandığı Halde Onun Çocuk Edindiğini


iddia Edenin Durumu
Talebe: Siz bana bir nur getirdiniz, Allah da kıyamet
günü sizin yolunuzu aydınlatsın. Acaba Allah'ı bildiğini ileri
süren ve fakat Allah'ın çocuk edindiğini iddia eden kimse­
nin durumu nedir? Bunu açıklayınız .
Alim (ra .): Allah Allah! Bu sualin şıklarından biri veya
diğeri mümkün olmaz . Mesele, tek bir meseledir. Bu ve
benzeri sualler, zihin karıştırmak isteyenlerin sualleridir.
Ölü katiyen ihtilam olmayacağı halde, nasıl olur da ölünün
ihtilam olduğunu söyleyebilirsiniz? Bunun gibi Allah'ın bir­
liğine inandığı halde böyle söyleyen bir kimse olmaz .

21 Nisa, 4/80.
22 Haşr, 59/7.
el-Alim ve'l-Müteallim 43

29. ilk Devir Münafıklığı ile


Bugünkü Münafıklığın Farla
Talebe: Yemin ederim, bu sualler sizin dediğiniz gibi
zihinleri karıştırmak isteyenlerin sualleridir. Şüphesiz ki
bunlar muhal sözlerdir. Fakat acaba bu günün münafıklığı
nedir? Bu münafıklık ilk devrin münafıklığı değil midir? Bu
günün küfrü de ilk devrin küfrü değil midir? İlk devrin mü­
nafıklığı nasıldır?
Alim (ra.): Evet . Bu günün münafıklığı ilk devrin müna­
fıklığı, bu günün küfrü de ilk devrin küfrüdür. Keza bu gü­
nün İslam'ı da ilk devrin İslam'ıdır. Bunu sana anlatayım: İlk
münafıklık, kalple inkar ve yalanlama, dille tasdik edermiş
gibi görünme ve ikrar idi. Aynı halde olanlar için durum,
bugün de aynıdır. Yüce Allah, münafıkları kitabında şöyle
tavsif eder: "Münaftklar sana geldiğinde, biz şahitlik ederiz (1 6]
ki, sen Allah 'ın Resulüsün, derler." Allah onları reddetmek
ve yalanlamak için "Şüphesiz, Allah, senin Resulü olduğunu
bilir. Allah şahitlik eder ki münafiklar şüphesiz yalancıdır­
lar."23 Allah'ın onları yalanlaması, onların dedikleri şeyin
yalan olmasından dolayı değildir. Fakat onların yalancılık­
ları, dilleri ile açıkladıkları gibi, ikrar ve tasdik durumunda
bulunmamalarıdır. Keza Allah onlar hakkında şöyle buyu­
rur: "İman edenlerle karşılaştıkları zaman, biz iman ettik,
derler. Şeytanları ile baş başa kaldıkları zaman, biz sizinle
beraberiz, biz ancak alay edicileriz, derler."24 Yani onlar, Hz.
Peygamber ve ashabı ile alay ettiklerini dilleriyle ikrar edip
tasdiklerini açıklamak suretiyle bu alayı belirtmektedirler.
30. lnsanlann Kdfir ve Mü'min ismini
Nasıl Alacağı ve Nasıl Kaybedeceği
Talebe: Yemin ederim ki bu, bilinen doğru bir şeydir. Fa­
kat hangi sebepten dolayı Allah, insanları kafir ve mü'min

23 Münafikun, 63/1.
24 Bakara, 2/14.
44 el-Alim ve'l-Müteallim

diye isimlendirdi? Biz de onları hangi sebepten dolayı,


mü'min veya kafir diye isimlendiririz? Bunu açıklayın.
Alim (ra.): Allah insanları, kalplerindeki şeylerden do­
layı, mü'min ve kafir diye isimlendirmiştir. Çünkü Allah,
kalplerde olanı bilir. Biz de insanları, lisanlarından sadır
olan tasdik, tekzib, kıyafet ve yaptıkları ibadetle, mü'min
veya kafir diye isimlendiririz. Mesela; tanımadığımız halde,
mescitlerde bulunan, kıbleye yönelerek namaz kılan kim­
seleri gördüğümüz zaman, onları mü'min olarak isimlen­
diririz, kendilerine selam veririz. Bununla beraber, onların
Yahudi veya Hıristiyan olmaları da mümkündür. Keza, Hz.
Peygamber devrinde, lisanlarıyla iman ettiklerini açıkla­
yan münafıkları, ashab mü'min olarak isimlendiriyordu.
Halbuki onlar, kalplerindeki inkar ve tekzipten dolayı Al­
lah katında kafirdirler. İşte bundan, kafir olmaları mümkün
olduğu halde, insanların açığa vurdukları iman alameti ile
onların, mü'min olduklarına hükmedeceğimiz neticesini
çıkaracağımızı iddia ediyoruz. Diğer bir kısım insanları da,
mü'minlerin şekil ve kıyafetlerini izhar etmeyip kafirlere
ait şekli özellikler gösterdikleri için kafir diye isimlendiri­
riz. Muhtemelen bunlar, Allah'a imanları ve bizim bilgimi­
zin dışında namaz kılmak gibi bir durumları varsa, Allah
katında mü'min olabilirler. Bizim onları kafir bilmemizden
dolayı Allah bizi cezalandırmaz .
31. Kalplerdeki iman ve Küfrü
Allah'tan Başkasının veya Allah 'ın Vahiyle Bildirdiği
Resulünden Başkasının Bilemeyeceği
Çünkü Allah bizi, kalplerde bulunanı ve gizli niyetleri bil­
mekle mükellef kılmamıştır. Ancak Rabbimiz, insanlardan
sadır olan amellere göre onları, mü'min diye isimlendirme­
mizi, buna göre onları sevmemizi veya sevmememizi teklif
etmiştir. Kalplerde gizli olan şeyleri ancak Allah bilir. Keza,
Kiramen Katibin melekleri bile, insanların açığa vurdukları
el-Alim ve'l-Müteallim 45

amelleri yazmakla vazifelidir. Çünkü kalpte bulunan şeyleri


bilmeye imkan yoktur. Kalplerde olanı ancak Allah ve Al­
lah'ın kendisine vahy ettiği peygamberlerinden başka kim­
se bilmez. Vahiy olmadan, kalplerde bulunanı bildiğini id­
dia eden, Alemlerin Rabbi'nin ilmine sahip olduğunu iddia
etmiş olur. Kalplerde ve hariçte, Allah'ın bildiğini, kendisi­
nin de bildiği iddiasında bulunan insan, büyük bir günah
işlemiş, cehennem ve küfrü hak etmiş olur. [1 7)

32. "Bilinemeyen Konulann Allah'a irca Edilmesi"


Fikrinin Kaynağının Meleklere Dayandınlması
Talebe: Şüphesiz doğruyu belirttiniz . Fakat acaba, irca-
nın25 aslı nereden gelmiştir? Açıklaması nedir? Akıbetini
irca eden kimdir?
Alim (ra.): İrcanın aslı meleklerden gelmiştir. Allah, me­
leklere isimlerin delalet ettiği eşyayı göstererek "Bana bun­
ların isimlerini haber verin."26 buyurdu . Bütün melekler ha­
tadan ve ilimsiz söz söyleyerek dalalete düşmekten korkup
duraklayarak "Seni tenzih ederiz, senin öğrettiğinden başka
bir bilgimizyoktur:'27 dediler. Böylece bilmediği şeyi soran,
sorduğu konuda aldırmayıp konuşan, isabet etmezse hata­
lı, isabet ederse ilimsiz ve cahilce söylediği için övülmeyen
kimse gibi bidat işlemediler. Bunun için Allah, "Bilmediğin
şeyin peşine düşme, çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi
bundan mesuldür:•ıa buyurur. Yani, gerçek olarak bilmediği­
ni söyleme, demektir. Bu ayetle Allah, Resulüne kesin bilgi
olmadan zan ile konuşmak, incitmek, herhangi bir kimseye
iftira atmaya ruhsat vermemişken, nasıl olur da insanlar,
kesin bilgileri olmadan zanla birbirlerine tecavüz eder ve

25 irca büyük günah işleyen mü'minler haklonda cennetlik yahut cehennem­


lik şeklinde kesin bir hüküm ortaya koymayıp onların akıbetlerini Allah'a
havale etmektir.
26 Bakara, 2/31.
27 Bakara, 2/32.
28 lsra, 17 /36.
46 el-Alim ve'l-Müteallim

birbirlerini ayıplarlar? Tevakkuf yahut duraklamanın ma­


nası ise, haram, helal veya bizden önceki ümmetler hakkın­
da bilmediğin konularda, sana sorulanlar için "En güzelini
Allah bilir." demendir. Eğer üç kimse, bilmediğimiz, tecrü­
belerimizle ve kendi ölçülerimizle de bilemeyeceğimiz bir
sözü bize getirirlerse, bunun ilmini Allah'a havale eder ve
tevakkuf edersin.
33. Müslümanlar Arasında lrcanın ilk Siyasi Örneği

İrca şöyle bir misalle açıklanabilir: Sen durumları iyi


olan bir toplulukta idin. Daha sonra onları, birbiriyle iyi
olarak bırakıp ayrıldın. Sonra onların iki zümreye ayrıldık­
larını ve birbirlerini öldürdüklerini duydun, onlara geldin .
Ayrılırken iyi olarak bıraktığın halde, sonradan birbirini
öldüren bu kimselere sorduğun zaman iki zümreden her
biri kendisinin zulme uğradığını söyledi. Oysa leh ve aleyh­
lerinde kendilerinden başka şahit de yoktur. Aralarındaki
öldürme fiili sabit olduğu halde mazlum ve zalim ortada
yoktur. Çünkü hasım olan bu iki tarafın birbiri için şehadet­
leri caiz değildir. Bu takdirde birbirini öldürmekten dolayı
her iki tarafın da, isabetli olmadıklarını bilmen gerekir. Ya
iki taraf da hatalı yahut biri hatalı diğeri isabetlidir.
34. lrcanın ltlkadlleşmesl ve Günah işleyenlerle ilgili
Hükmün Allah'a Havale Edilmesi
Günah işleyenlerin cennetlik veya cehennemlik oldukla­
rını söylemeden, onlar hakkındaki hükmü geciktirmen de
( 1 8) ircadır. Zira insanlar bize göre üç sınıfa ayrılır: Peygamber­

ler ve peygamberlerin cennetlik olduğunu bildikleri kimse­


ler cennetliktir. İkinci kısım insanlar, müşriklerdir. Biz on­
ların cehennemlik olduklarına şehadet ederiz . Üçüncü sınıf
insanlar ise; Allah'ın birliğine inananlar zümresidir. Biz bu
konuda tevakkuf ederiz, onların cennet ve cehennem ehli
olduklarına şehadet etmeyiz . Onlar için ilahi affı ummak­
la birlikte, azaba çekileceklerinden de korkarız . Onlar, Al-
el-Alim ve'l-Müteallim 47

lah'ın buyurduğu gibi "İyi ameli, kötü bir amelle karıştırmış­


lardır, olur ki Allah onların tevbelerini kabul eder."29 deriz ve
Allah'ın onları affedeceğini umarız. Keza, "Allah şüphesiz ki,
kendisine şirk koşulmasını affetmez, ondan başkasını dileye­
ceği kimse için ajfeder."30 buyurulmuştur. Bunun için günah
işleyenlerin de günah ve hatalarının neticesinden korkarız.
35. Hakkında Nas Bulunmayan Kimselerin Cennetlik
veya Cehennemlik Olduğu Söylenemez
Talebe: Ne kadar doğru, açık ve hakka yakın söz söyle­
diniz . Fakat acaba, peygamberler ve onların söyledikleri
kimselerin dışında, pek çok oruç tutup, namaz kıldığını
gördüğümüz kimsenin cennete girmesi gereklidir, diyebilir
miyiz? Bunu açıklayın .
Alim (ra.): Hakkında nas ile cennet vacip kılınanlardan
ötesi için cennetliktir, diyemem . Cehennemlikler için de
durum aynıdır.
36. Büyük Günah işleyenin imanını Kaybedeceğine
Dair Rivayetin Eleştirisi
Talebe: "Mü'min zina edince, başından gömleğinin çıka­
rıldığı gibi, imanı da çıkarılır, sonra tevbe edince iman ken­
disine iade edilir.''31 hadisini rivayet eden kimseler için ne
dersiniz? Eğer tasdik ederseniz Haricilerin32 prensiplerini
kabul etmiş olursunuz . Onların görüşlerinden şüphe eder­
seniz Haricilerin prensiplerinde de şüpheye düşmüş ve (1 9]
ifade ettiğiniz haktan rücu etmiş olursunuz . Eğer, ravilerin
sözünü tekzip edecek olursanız, onlar da sizi Hz. Peygam­
ber'in sözünü yalanlamış olmakla suçlarlar. Çünkü onlar,
Hz . Peygamber'e ulaşıncaya kadar, bu hadisi muteber kişi­
lerden nakletmişlerdir.
29 Tevbe, 9/102.
30 Nisa, 4/48.
31 Bkz. Ebu Dbud "Sünne" ıs, Timıizi, "iman", 11.
32 Ameli imanın bir cüzü olarak düşünen ve büyük günah işleyenlerin kafir
olduğunu iddia eden bir fırkadır.
48 el-Alim ve'l-Müteallim

Alim (ra.): Tekzip etmek, ancak "Ben Hz. Peygamber'in


sözünü yalanlıyorum." diyen kimsenin sözü ve yalanlama­
sıdır. Lakin bir kimse "Ben Hz . Peygamber'in söylediği her
şeye iman ederim, fakat o kötülük yapılmasını söylemedi,
Kur'an'a da muhalefet etmedi:' derse, bu söz o kimsenin,
Hz. Peygamber'i ve Kur'an-ı Kerim'i tasdik etmesi; Allah'ın
Resulünü, Kur'an'a muhalefetten tenzih etmesidir. Eğer, Hz .
Peygamber, Kur'an'a muhalefet etse ve Allah için hak olma­
yan şeyleri kendiliğinden uydursa idi, Allah onun kudret ve
kuvvetini alır, kalp damarını koparırdı . Nitekim bu husus
Kur'an'da şöyle belirtilir: "Eğer peygamber söylemedikleri­
mizi bize karşı, kendiliğinden uydurmuş olsa idi, elbette onu
kuwetle yakalar, sonra da kalp damarını koparıverirdik Si­
zin hiçbiriniz de buna mani olamazdı.''33 Allah'ın peygambe­
ri, Allah'ın kitabına muhalefet etmez, Allah'ın kitabına mu­
halefet eden kimse de Allah'ın peygamberi olamaz. Onların
rivayet ettikleri bu haber Kur'an'a muhaliftir. Çünkü Allah;
Kur'anı Kerim'de "Zina eden kadın ve erkek .. "34 ayetinde
zani ve zaniyeden iman vasfını nefy etmemiştir. Keza, "Siz­
den fuhşu irtikap edenlerin her ikisini de.. .''35 ayetinde Allah
"sizden" kaydı ile Yahudi ve Hıristiyanları değil, Müslüman­
ları kastetmektedir. O halde Kur'an-ı Kerim'in hilafına, Hz.
Peygamber'den hadis nakleden herhangi bir kimseyi red­
detmek, Hz . Peygamber'i reddetmek veya tekzip etmek
demek değildir. Bilakis, Hz. Peygamber adına hanlı rivayet
eden kimseyi reddetmek demektir. İtham Hz. Peygamber'e
değil, nakleden kimseye racidir. Hz . Peygamber'in söyledi­
ğini duyduğumuz yahut duymadığımız her şey can, baş üs-
1201 tünedir. Biz onların hepsine iman ettik, onların Allah'ın Re­
sulü'nün söylediği gibi olduğuna şehadet ederiz. Keza Hz.
Peygamber'in, Allah'ın nehy ettiği bir şeyi emretmediğine,

33 Hakka, 69/45, 47.


34 Nur; 24/2.
35 Nisa, 4/15.
el-Alim ve'l-Müteallim 49

Allah'ın kullarına ulaştırılmasını emrettiği bir şeye de mani


olmadığına şahitlik ederiz. O, hiçbir şeyi Allah'ın tavsif etti­
ğinden başka şekilde tavsif etmez. Yine şehadet ederiz ki O,
bütün işlerde Allah'ın emrine muvafakat etmiş, hiçbir bidat
ortaya koymamıştır. Allah'ın söylemediği hiçbir şeyi de, Al­
lah'a isnat etmemiştir. Bunun için Allahu Teala "Kim Resule
itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur."36 buyurmaktadır.

3 7. "içki içen Kimsenin Kırk Gün ve Kırk Gece


Namazlannın Kabul Edilmeyeceği"
Rivayetinin Eleştirisi
Talebe: Çok güzel açıkladınız. Fakat içki içen kimsenin,
kırk gün ve kırk gece namazının kabul olunmayacağını id­
dia eden kimse için ne dersiniz? Bana iyilikleri yıkan ve ip­
tal eden bu hususu açıklayınız.
Alim (ra .): 'i\.llah, içki içen kimsenin kırk gün ve kırk gece
kıldığı namazı kabul etmez."37 sözünün açıklamasını bilmi­
yorum. Söz sahiplerini, sözlerinin hakikate kesin olarak ay­
kırı olduğunu bildiğimiz bir açıklama yapmadıkları sürece,
onları yalanlamam. Biz biliyoruz ki Allah, kulunu işlediği
günahtan dolayı cezalandırır veya günahını affeder. Allah,
kulunu işlemediği günahtan ötürü cezalandırmaz, kulun iş­
lediği farzları hesap eder, günahlarını da yazar. Mesela, bir
kimsenin malının zekatından, daha fazla vermesi gerekir­
ken, elli dirhem verdiğini kabul edelim. Bu durumda Allah
onu verdiği miktardan dolayı değil, vermediği miktardan
dolayı cezalandırır. Verdiği miktarı kul lehinde değerlendi­
rir. Keza bu kimse oruç tutar, namaz kılar, hacca gider ve
adam öldürürse, bu hususta iyilikleri hesap edilir, kötülük­
leri ise aleyhine yazılır. Allah bu konuda Kur'an'da şöyle
buyurur: "Kazandığı iyilik kendi lehine, yaptığı kötülük de

36 Nisa 4/80.
37 Timıizi, "Eşribe"l, lbn Hanbel 11.176, V, 171.
50 el-Alim ve'l-Müteallim

kendi aleyhinedir.",38 "Bir iş yapanın amelini elbette boşa çı­


karmam."39 "Yalnız işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırıla­
caksınız.",40 "Ancak işlediklerinizin cezasını göreceksiniz.",41
"Kim zerre miktarı iyilik işlerse karşılığım görür, kim de zer­
re miktarı kötülük işlerse karşılığım görür.",42 "Küçük, büyük
her şey yazılıdır."43 Bu duruma göre, iyilik ve kötülükler az
da olsa Allah tarafından yazılmaktadır. "Biz kıyamet günü
adalet terazilerini koyacağız. Hiçbir kimse hiçbir şeyle hak­
sızlığa uğratılmayacaktır. Hardal tanesi ağırlığınca olsa da
biz onu hesaba katacağız. Bizim hesap görmemiz elverir."44
Bütün bunların aksini iddia eden kimse Allah'ı zulümle
tavsif etmiş olur. Oysaki Allah zulmet!Jleyeceği hususunda
[2 1) kulların güvence vermiştir: "Hiçbir kimse hiçbir şeyle hak­
sızlığa uğratılmaz.",45 "Ancak işlediklerinizin cezasını görür­
sünüz.",46 "Kim bir zerre miktarı iyilik işlerse onun mükafa­
tım, kim de zerre miktarı bir kötülük işlerse onun cezasını
görür."47 ayetleri bu hususu belirtmektedir. Allah, iyiliklere
mukabelede bulunduğu için, kendisinin şekur olduğunu
ifade etmiştir. O merhametlilerin en merhametlisidir.
38. iyilikleri Boşa Çıkaran Oç Şey:
Şirk, iyiliği Başa Kakma ve Riya
İyiliklere gelince, onları üç şeyden biri boşa çıkarır.
Bunların birincisi, Allah'a şirk koşmaktır. Bu konuda Al­
lah, "Her kim imam inkar ederse, b ütün işledikleri boşa gi­
der."48 buyurmuştur. İkincisi, bir kimseyi azat etmek, sıla-i

38 Bakara, 2/285.
39 Ali lmran, 3/195.
40 Yasin, 36/54.
41 Tahrim, 66/7.
42 Zilzal, 99 / 7-8.
43 Kamer, 54/53.
44 Enbiya, 21/ 47.
45 Enbiya, 2 1/47.
46 Saffat, 37/39.
47 Zilzal, 99/7-8.
48 Maide, 5/5.
el-Alim ve'l-Müteallim 51

rahimde bulunmak, Allah rızası için bir malı sadaka ola­


rak verdikten sonra gazaplanmak veya gazap haricinde
iyilik yaptığı kimseyi minnet altında bırakmak için "Ben
sana sıla-i rahimde bulunmadım mı?" ve benzeri şeyler
söyleyerek başa kakma durumudur. Bu ve benzeri durum­
larda o kimsenin sevabı suratına çarpılır. Zira Yüce Allah
"Sadakalarınızı, başa kakma ve eza vermek suretiyle iptal
etmeyin."49 buyurmaktadır. Üçüncüsü, başkalarına gösteriş
yapmak için, amel işlemektir. Riya için yapılan salih ameli
Allah kabul etmez. Bu üç günahın ötesindekiler, iyilikleri
yıkıp boşa çıkarmazlar.
39. Ebu Hani/e'nin Kendisini Tekfir Edenlere Tepkisi

Talebe: Çok güzel ifade ettiniz . Fakat acaba, sizin kafir


olduğunuz hususunda şahitlik eden bir kimse hakkında, si­
zin şehadetiniz nedir? Bunu açıklayınız.
Alim (ra.): Benim şehadetim, onun yalancı olduğu yö­
nündedir. Bundan dolayı onu, kafir değil, yalancı olarak
isimlendiririm . Zira haram iki türlüdür: Allah'a karşı işle­
nen haram, kullara karşı işlenen haram . Allah'a karşı işle­
nen haram, şirk koşmak, tekzip etmek ve küfürdür. Allah'ın
kullarına karşı işlenen haram ise, kullar arasında cereyan
eden haksızlıklardır. Allah ve Resulünü yalanlayan kimse­
nin, beni yalanlayan kimse gibi olması gerekmez . Çünkü
Allah ve Resulünü yalanlayan kimsenin günahı, bütün in­
sanları yalanlamasından dolayı kazanacağı günahtan daha
büyüktür. Benim kafir olduğuma şehadet eden kimse bana
göre yalancıdır. Onun benim hakkımda yalan söylemesi,
benim de onun hakkında yalan söylememi helal kılmaz.
Zira Allah "Bir kavme düşmanlığınız, sizi adaletsizliğe sevk
etmesin. Adil davranın, çünkü adalet takvaya en yakın olan­
dır.''50 buyurmaktadır.

49 Bakara, 2/264.
50 Maide, 5/8.
52 el-Alim ve'l-Müteallim

40. Kendisinin Kli.fir Olduğuna Şehadet Edenin


Durumu
Talebe: Bu iyi bir hususiyettir. Fakat kendisinin kafir ol­
(22) duğuna şehadet eden kimse için ne dersiniz?

Alim (ra.): Onun kendisi hakkında söylemiş olduğu yala­


nın, tahkik edilmesinin benim için gerekli olmadığını söy­
lerim. Çünkü o, kendisinin eşek olduğunu söylese, benim
doğrudur, demem icap etmez. Fakat Allah ile bir ilgisi ol­
madığını belirtir veya "Ben Allah ve Resulüne iman etmi­
yorum." derse, kendisinin mü'min olduğunu söylese de ben
onu kafir diye isimlendiririm. Keza Allah'ın birliğini kabul
eden ve Allah katından gelen her şeye iman eden kimse,
kendisi için kafir dese bile ben ona, mü'min derim .
41. Senin Dininle ilgim Yoktur Diyenin Durumu

Talebe: O kimsenin kendisi için ifade ettiğinden daha


güzelini söylediğinizi görüyorum. Siz bu iyiliğe daha çok
Jayıksınız. Fakat o kimse bana "Senin dininle veya kulluk
ettiğinle bir ilgim yoktur.'' derse durumu ne olur?
Alim (ra.): Bana böyle söylerse acele etmem ve o kimse­
ye '�llah'ın dini ile mi, yoksa Allah ile mi ilgin yoktur?" diye
sorarım . Bu iki sözden birini söylerse ona kafir ve müşrik
derim. Fakat "Ben Allah'tan ve Allah'ın dininden ilgimi kes­
miyorum, fakat senin dinin ile ilgimi kesiyorum. Çünkü se­
nin dinin, Allah'ı inkardır, senin taptığından ilgimi kesiyo­
rum, zira sen şeytana tapıyorsun ." derse ona kafir demem,
çünkü o, beni tekzip etmektedir.
42. Şeytana itaat Eden Kli.fir
ve Şeytana Tapan Olmaz mı?
Talebe: Yemin ederim, bu söz takva ve ihtiyat ehlinin
sözüdür. Fakat acaba şeytana itaat eden, onun rızasını gö­
zeten kimse, kafir ve şeytana tapan olmaz mı? Bu hususu
açıklayınız .
el-Alim ve'l-Müteallim 53

Alim (ra.): Bu sual ile ne kastettiğini biliyor musun? Şüp­


hesiz mü'min, Allah'a isyan ettiği zaman, ameli her ne ka­
dar taat ve rıza yönüyle şeytana muvafık olsa da, işlediği bu
masiyet ile şeytana itaat eden, onun rızasını isteyen ve ona
yönelen kimse olmaz.
43. ibadetin Mahiyetinin Açıklanması

Talebe: Bana ibadetin açıklamasını yapın.


Alim (ra.): İbadet kelimesi, taat, rağbet ve rububiyetin
ikrarı manalarına gelen şümullü bir kelimedir. Kul iman et­
mek konusunda, Allah'a itaat ederse, kendisinde Allah'tan
ummak ve korkmak durumu hasıl olur. Bu üç haslet kulda
mevcut olunca, Allah'a ibadet etmiş olur. Allah'tan ummak
ve korkmak hali bulunmayınca, bir kimse mü'min olamaz .
Fakat nice mü'minler vardır ki, bir kısmında Allah korkusu
daha çok, bir kısmında da daha azdır. Keza, Allah'tan başka
bir kimseye, sevabını umarak ve gazabından korkarak itaat
eden kimse, ona ibadet etmiş sayılır. Eğer her konuda yal­
nız itaat ile amel etmek ibadet olsa idi, Allah'tan başkasına
itaat eden herkes, itaat ettiklerine ibadet etmiş olurdu . (23)

44. Allah'tan Başkasından Korkan


veya Ondan Başkasından Menfaat Umanın Durumu
Talebe: Ne kadar güzel söylediniz . Fakat acaba bir şey-
den korkan yahut bir şeyden menfaat uman kimse, kafir
olur mu?
Alim (ra.): Korku ve ummak iki ha.Ide yahut da iki hal­
den birinde bulunur. Bir kimseden uman yahut korkan
kimse, onun Allah'ın izni olmadan kendisine zarar veya
fayda vermeye muktedir olduğu görüşünde ise, Icafir olur.
Diğer durumda, bir kimse hayrı Allah'tan umduğu, Allah'ın
kendisini başkalarının eline düşürmek yahut bir şeyi sebep
kılmakla vereceği beladan endişe ettiği için başkasından
korkar veya bir şey umarsa bu kimse kafir olmaz . Çünkü
54 el-Alim ve'l-Müteallim

baba evladmm kendisine faydalı olmasını, kişi hayvanı­


nm kendisini taşımasmı, komşusunun kendisine iyilik et­
mesini, devlet başkanının kendisini korumasmı umar. Bu
durumda kafirlik bahis konusu olmaz. Çünkü burada um­
duğunu Allah'tan ummak vardır. Kendisini evladmdan ve
komşusundan faydalandırmasını, içtiği ilaçtan şifa ihsan
etmesini, Allah'tan ümit eden kimse kafir olmaz . İnsan ba­
zen şerden korkar; Allah'm kendisini kötü şeylere müptela
kılmasmdan korkarak kaçar. Mesela; Allah'm resul seçtiği
ve kelamı ile mümtaz kıldığı Hz. Musa, Allah ile arasmda
bir elçi olmadan "Beni öldürmelerinden korkarım."51 demiş­
ti . Peygamber Efendimiz mağaraya saklanmıştı . Bu durum­
da onlar için küfür katiyen mevzu bahis olamaz . Keza insan
yırtıcı hayvanlardan, yılandan, akrepten, evinin yıkılmasm­
dan, sel afetinden, zarar verecek yiyecek yahut içecekler­
den korkar. Bütün bu durumlarda insana küfür veya şüphe
hali değil, ancak korkmak arız olmuş olur.
45. Mahluklardan Allah'tan Daha Çok Korkan
Mü'minin Durumu
Talebe: Şüphesiz bildiklerimizi söylediniz. Fakat bu
mahluklardan, Allah'tan korktuğumuzdan daha çok korkan
mü'minin durumu nedir? Bunu açıklaym .
Alim (ra.): Mü'minin, Allah'tan daha çok korktuğu hiç bir
varlık yoktur. Zira mü'min şiddetli bir şekilde hastalandı­
ğı yahut Allah'tan gelen kötü bir musibete uğradığı zaman
bile gizli veya açık olarak "Ya Rabbi, ne kötü yaptm!" demez.
Bunu içinden de söylemez . Buna mukabil Allah'ı daha çok
zikreder. Eğer bu musibetin yüzde biri, dünya hükümdar-
[24) larmm birisinden gelmiş olsa idi; o kimse güvendiği kimse­
lere, hükümdarlarm duymadığı yerde onun zulmünü, kalbi
ve lisanı ile ifadeden çekinmezdi. Halbuki mü'min gizli, aşi­
kar; sıcak, soğuk her yerde Allah'm emrini gözetir. Dünya

51 Şuara, 26/14; Kasas, 28/33.


el-Alim ve'l-Müteallim 55

hükümdarlarının emirleri ise gizli, açık, isteyerek yahut is­


temeyerek, her hal ve karda gözetilmez . Mesela; bazen bir
mü'minin soğuk bir gecede yıkanması gerekir, bu durum
onun hoşuna gitmese de uykusundan uyanır, Allah'tan baş­
kasının bilmediği bir durum için ve sırf Allah'tan korktuğu
için gusleder. Keza şiddetli sıcakta, susuzluktan yanıp kav­
rulduğu halde orucunu tutar. Yanında kimse bulunmadığı
halde Allah'ın emrini gözetir, sabreder. Allah'tan korktuğu
için feryat etmez . Buna mukabil bir kimse, bir hükümdarın
huzurunda bulunduğu müddetçe ondan korkar, fakat uzak­
laşınca korkmaz . Bütün bunlardan anlıyoruz ki, mü'minin
Allah'tan daha çok korktuğu (saygı duyup emrine uyduğu)
hiçbir varlık yoktur.
46. iman ve Küfrün Ne Olduğunu Bilmeyenin
Durumu
Talebe: Yemin ederim, kendi nefsimizden de anlayabi­
leceğimiz bir hususu ifade ettiniz . Fakat acaba, iman ve
küfrün ne olduğunu bilmeyen bir kimsenin durumu nedir?
Bunu açıklayın.
Alim (ra .): Şüphesiz ki insanlar; Yüce Allah'ı bilme ve
tasdik etmeleri ile mü'min, inkar etmeleri sebebiyle de
kafir olurlar. Allah'ın kulu olduklarını ikrar, Allah'ın birli­
ğini ve O'nun katından gelen şeyleri tasdik ettikleri zaman,
iman ve küfrün ne demek olduğunu bilmeseler de, imanın
hayırlı, küfrün de şerli bir şey olduğunu bildiklerinden
dolayı, kafir olmazlar. Mesela; kendisine bal ve sabır52 ge­
tirilen bir kimse ikisinden de tadar; balın tatlı, sabrın da
acı olduğunu bilir. O kimsenin acılık ve tatlılık mefhumu­
nu bilmediği söylenemez. Söylenecek tek şey, onun acılık
ve tatlılık isimlerini bilmediğidir. İman ve küfür isimlerini
bilmeyen de böyledir. Fakat o kimse imanın iyi, küfrün de
kötü olduğunu bilir. Bu durumda olan bir kimsenin Allah'ı

52 Sarı renkli acı bir madde.


56 el-Alim ve'l-Müteallim

bilmediği söylenemez. Sadece iman ve küfür isimlerini bil­


miyor denilir.
4 7. imanın Mü'mini Şiddetli Azaptan Koruması

Talebe: Acaba mü'min azap görürse, imanı ona fayda ve­


rir mi? Kendisinde iman mevcut iken, iman ettikten sonra
azaba maruz kalır mı? Bunu açıklayın.
Alim (ra.): Suallerin içinde, benzerini sormadığın me­
seleleri sordun. Ben inşallah sana o konularda fetva vere­
ceğim. "Mü'min eğer azap görürse, imanı kendisine fayda
verir mi? Kendinde iman olduğu halde azaba uğrar mı?"
diyorsun. Evet, iman mü'mine fayda verir, çünkü iman onu
en şiddetli azaptan korur. En şiddetli azap ise, kafirin aza­
bıdır. Zira küfürden daha büyük günah yoktur. Bu durumda
bulunan mü'min Allah'ı inkar etmemiş, fakat emrettiği bazı
hususlarda ona asi olmuştur. Eğer Allah, ona azap ederse
işlediği nisbetinde azap eder. işlemediği şey için azap et­
mez . Tıpkı adam öldüren ve fakat hırsızlık yapmayan kim­
senin, sadece katil suçu ile cezalandırılıp, hırsızlık suçu ile
[25) cezalandırılmaması gibi . Nitekim Allah Kur'an-ı Kerim'de
" Yaptıklarmızdan başkasının karşılığım görmezsiniz."53 bu­
yurmaktadır. Hastalığı az olan hastanın durumu daha eh­
vendir. Dünyada azap çekip, en şiddetli azaptan kurtulan
sadece bir nevi azap çeken kimsenin durumu, iki çeşit azap
çeken kimseden daha kolaydır. Mü'min de böyledir, eğer iş­
lediği bir günah için azap görürse, bu iki günah için çekece­
ği azaptan daha hafif olur.
48. Kdjirlerln Küfrü ile Mü'minlerln imanının Eşit,
Amellerinin Farklı Olması
Talebe: Yemin ederim ki bu, doğru bildiğimiz şeylerden­
dir. Fakat acaba ibadetleri muhtelif ve çok olduğu halde, ka­
firlerin küfrü niçin aynıdır? Keza semadakilerin imanı ile

53 Yasin, 36/54.
el-Alim ve'l-Müteallim 57

yeryüzündekilerin imanı -meleklerin yapmaları gereken


çeşitli amelleri varken- niçin birdir?
Alim (ra.): Meleklerin yapmaları farz olan ameller, bizim
yapmamız farz olan amellerden başkadır. Meleklere farz
olan ve bizden önceki ümmetlere de farz kılınmış olan şey­
ler de, bize farz kılınanlardan farklıdır. Sema ehlinin ima­
nı, evvelki ümmetlerin imanı ve bizim imanımız ise, birdir.
Çünkü hepimiz iman ettik ve yalnızca Allah'a ibadet ettik .
Tıpkı bunun gibi, kafirlerin küfrü ve inkarı bir ve fakat iba­
detleri farklıdır. Mesela bir Yahudi'ye kime ibadet ettiğini
sorarsan sana 'J\llah'a ibadet ediyorum." der. Allah'ı sordu­
ğun zaman, onun beşer şeklinde yaratılmış olan oğlu Üze­
yir olduğunu söyler. Bu durumda olan kimse Allah'a iman
etmiş olmaz. Eğer bir Hıristiyan'a, kime ibadet ettiğini so­
rarsan, '�llah'a ibadet ediyorum:· der. Allah'ı sorduğun za­
man da, O'nun İsa'nın cesedinde ve Meryem'in rahminde
gizlenen, bir yere sığan ve giren varlık olduğunu söyler. Bu
durumda bulunan kimse ise Allah'a iman etmiş olmaz . Bir
Mecusi'ye de, kime ibadet ettiğini sorarsan, o da; 'J\llah'a
ibadet ediyorum." diye cevap verir. Fakat Allah'ı sorduğun
zaman, onun ortağı, eşi ve çocuğu bulunan bir varlık oldu­
ğunu söyler. Bu durumda olan bir kimse de, Allah'a iman
etmiş olmaz . Bütün bu kimselerin Allah'ı bilmemeleri ve
inkarları birdir. Vasıfları, sıfat ve ibadetleri ise çok ve de­
ğişiktir. Mesela, üç kişi var, bunlardan biri kendisinde, dün­
yada eşi bulunmayan bir beyaz inci mevcut olduğunu id­
dia ediyor. Daha sonra bir kara üzüm danesini çıkararak,
bunun inci olduğuna yemin ediyor. Diğerleri ile bu konuda
tartışmaya giriyor. Bir başkası kendisinde dünyada benzeri
bulunmayan bir inci olduğunu iddia ederek bir ayva çıkarı­
yor ve bunun inci olduğuna yemin edip insanlarla münaka­
şaya giriyor. Üçüncüsü, eşsiz kıymetteki incinin kendisinde
bulunduğunu iddia ederek, bir çamur parçası çıkarıyor ve
bunun inci olduğu hususunda yemin ederek, başkalarıyla
58 el-Alim ve'l-Müteallim

bahse giriyor. Bu üç kişi inciyi bilmedikleri konusunda bir­


leşmişlerdir. Zira sıfatları çok ve değişik olmasına rağmen,
hiçbiri inciyi bilmemektedir. İşte böylece sen, onların tav-
(26) sif ve ibadet ettiklerine, ibadet etmediğini bilirsin. Çünkü
onlar üç yahut iki ilah tavsif ediyorlar, tavsif ettiklerine de
ibadet ediyorlar. Oysaki sen, bir olan Allah'ı tavsif ediyor­
sun. O halde senin ibadet ettiğin mabudun, onların ibadet
ettiklerinden başkadır. Onların mabudu da, senin ibadet
ettiğinden başkadır. Bunun için Kur'an'da: "De ki: Ey Kdfir­
ler! Ben sizin taptıklarımza tapmam, siz de benim taptığıma
tapmazsmız. "54 buyurulmuştur.

49. Allah Rabbimizdir Dedikleri Halde


Allah'ı Bilmeyenlerin Durumu
Talebe: Anlattığınız bu konuyu, belirttiğiniz vecihle öğ­
rendim . Fakat niçin onlar, Allah Rabbimizdir, dedikleri hal­
de, Allah'ı bilmeyen kimseler oluyorlar?
Alim (ra .): Şüphesiz ki onların Allah Rabbimizdir, de­
diklerini biliyorum . Oysaki onlar bununla da Allah'ı bil­
miyorlar. Çünkü Allah "Onlara gökleri ve yeri kim yarat­
tı ?" diye soracak olsan, ''Allah 'tır." derler. Sen de ''Allah 'a
h a m dolsun de!" Fakat onların çoğu bilmezler."55 buyur­
maktadır. Yani onların çoğu, anasından kör olarak doğan
bir sabinin, hiçbir şey bilmeksizin geceyi, gündüzü, sarıyı,
siyahı söylemesi gibi, bu sözü gayri şuuri olarak söyleyen­
ler gibidir. Böyle kafirler Allah'ın ismini, mü'minlerden işit­
mişler, işittiklerini de bilmeden söylemektedirler. Bunun
için Kur'an-ı Kerim'de "Ahirete ina n m ayanların kalpleri
inkdrcı, kendileri de kibirlidir. "56 buyurulmuştur.

54 Kafirun, 109/1-3.
55 Lokman, 31/25.
56 Nahl, 16/22.
el-Alim ve'l-Müteallim 59

50. Peygamber mi Allah Vasıtasıyla,


Allah mı Peygamber Vasıtasıyla Bilinir?
Talebe: Bu husus belirttiğiniz gibi. Fakat acaba pey­
gamberi Allah vasıtasıyla mı bilirsiniz, yoksa Allah'ı
peygamber vasıtasıyla mı bilirsiniz? Peygamberi Allah
vasıtasıyla bilirseniz, bu nasıl olur? Halbuki peygamber
sizi Allah'a çağırmaktadır. Bunu açıklayınız.
Alim (ra .): Evet, peygamberin peygamberliğini Al­
lah tarafından biliriz . Her ne kadar peygamber Allah'a
çağırırsa da, hiç bir kimse, Allah'ın, gönlüne tasdik ve
peygamber olduğu bilgisini koymadan, peygamberin
hak ve doğru söylediğini bilemez. Bunun için Allah "Sen
şüphesiz ki, sevdiğini h idayete u laşt1ramazsm, fakat Al­
lah dilediğini doğru yola iletir. "58 buyurmaktadır. Eğer
Allah'ı bilmek, peygamberler vasıtasıyla olsaydı, insan­
lara marifetullah nimetini ihsan etmek, Allah'tan değil,
peygamberlerden gelirdi. Halbuki yaratıcıyı bilme ni­
metini peygamberlere ihsan eden de Allah'tır. Peygam­
beri insanlara da tanıtıp tasdik ettirmesi, Allah'ın insan- (27]
lar için bir nimeti ve lütfudur. Kul, bildiği hayrı ancak
Allah cihetinden bilir, dememiz gerekir.
51. Velayet ve Beraet Bir Kimsede Birleşebilir mi?

Talebe: B eni rahatlattınız. Fakat acaba, velayet ve be­


raetin açıklaması nedir? Velayet ve beraet bir kimsede
içtima eder mi?
Alim (ra .): Velayet, iyi amelden dolayı hoşnutluk,
beraet de kötü amelden dolayı hoşnutsuzluk demek­
tir. Her ikisi de bazen bir insanda birleşebilir, bazen de
birleşmez. İyi ve kötü işler işleyen bir mü'mine yaptığı
iyi işlerde muvafakat eder ve onu seversin, işlediği kötü
şeylerden dolayı da ona muhalefet eder, ayrılır ve sev­
mezsin. Bu, sorduğun velayet ve beraetin bir kimsede
60 el-Alim ve'l-Miiteallim

birleşmesinin misalidir. K�fir olan, kendisinde iyi bir


durum bulunmayan kimseye de buğzeder ve bütün kö­
tülüklerinde kendisinden ayrılırsın. Daima sevdiğin ve
hiçbir davranışından hoşnutsuzluk duymadığın kimse
ise bütün iyi şeyleri işleyen ve kötü şeylerden sakınan
mü'min kimsedir. Sen onun her hususiyetini sever, hiç­
bir şeyinden hoşnutsuzluk duymazsın.
52. Nimetlerin Allah 'tan Olduğunu
lnklir Edenin Durumu
Talebe: Çok güzel söylediniz. Fakat acaba, nimete kü­
für ne demektir? Bunu açıklayın.
Alim (ra.) : Nimete küfür, kişinin nimetlerin Allah'tan ol­
duğunu inkar etmesidir. Eğer nimetlerden birini inkar ve
onun Allah'tan olmadığını iddia ederse, o kimse Allah ka­
tında kafir olur. Böylece Allah karşısında kafir olan, nimet­
lerini de inldr eder. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de "Onlar
Allah 'ın nimetlerini itiraf ederler, sonra da inkdr ederler."57
buyurur. Yani kafirler gecenin gece, gündüzün de gündüz
olduğunu bilirler. Sıhhat, zenginlik ve ulaştıkları rahat ve
bolluğun nimet olduğunu itiraf ederler. Fakat onlar bunları
asıl lütuf ve ihsan edici olan Allah'a değil, kendilerinin iba­
det ettikleri şeye nispet ederler. Bundan dolayı Allah, on­
ların Allah'ın nimetlerini itiraf edip sonra da onları inkar
ettiklerini ifade eder. Yani onlar, nimetlerin hiçbir benzeri
olmayan Allah'tan olduğunu inkar ederler.
Ancak Allah'tan yardım dileriz. Onun yardımı bize Jcl.fi­
dir, O ne güzel vekildir. Allahu Teala, Efendimiz Muhammed
Aleyhi's-Selam ve onun aline ve ashabına salat ve selam ey­
lesin.
Elhamdülillah. el-Alim ve'l-Müteallim burada bitti.

57 Nabi, 16/83.
KAYNAKÇA

Ahmed b. Hanbel ( 241/ 855), el-Müsned, Beyrut trz.


el-Bağdadi, Abdülkahir b. Tahir b. Muhammed ( 429/1037),
Mezhepler Arasmdaki Farklar, çev. Ethem Ruhi Fığlah,
İstanbul 1 991.
el-Bağdadi, Abdülkahir b. Tahir b. Muhammed ( 429/ 1037), Usalu'd­
Dfn, Beyrut 1 9 81.
el-Bağdadi, Ahmed b. Ali b. Sabit ( 463/ 1070), Tarlhu Bağdad,
Kahire 1931.
el-Bağdadi, İsmail Paşa, Hediyyetü'l-Arifin, İstanbul 1955.
Bardakoğlu, Ali, "Eba Hanife", DIA, X/143-145.
el-Beyazi, Kemaluddin Ahmed b. Hasan (1098/ 1 687), lşardtu'l
Meram an IMrCitı 'l imam, thk.Yusuf Abdürrezzak, Kahire
1949.
Brockelmann, Car i, Tlirlhu'l-Edebi'l-Arabf, çev. Abdülhalim Neccar,
Kahire 1991.
el-Buhari, EbQ Abdillah Muhammed b . İ smaii b . İ brahim b. el-Muği-
re ( 256/ 870), et-Tdrlhu 'l-Kebfr, Beyrut trz.
el-Cündi, Abdulhalim, Eba Hanife, Kahire 1 970.
EbQ DavQd, Sünen, İ stanbul 1 9 81.
EbQ Hanife, en-Numan b . Sabit (150/ 767),
1- Rislile ild Osman el-Betti,
2- Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim,
3- Kitabü'l-Fıkhı'l-Ebsat,
4- Kitabü'l-Fıkhı'l-Ekber,
5- Vas(Y.ye (imamı Azam 'm Beş Eseri), çev. Mustafa Öz, İ stanbul
1 9 81.
Ebu Hanife, en-Numan b . Sabit ( 150/ 767), Kitdbü'l-Alim ve'l-Müte­
allim, thk. Muhammed Revvas Kal'aci-Abdurrahman el-Hindi
en-Nedevi, Halep 1 972.
EbQ Zehra, Muhammed, Eba Hanife, Kahire 1991.
el-Eş'ari, EbQ Hasan Ali b.lsmail ( 330/ 9 41), Makdldtü 'l-lsllimfyyfn
ve lhtillifü 'l-Musallfn, thk. Helmut Ritter, Wıesbaden 19 80.
EyyOb, Ali, el-Akfdetü'l-Mdtürldiyye, Kahire 1 955. (Kahire Üniv.
Darü'l-UIQm Fakültesi Kütüphanesi No: 24954/ 4 85'de kayıtlı
doktora tezi).
Fığlah, Ethem Ruhi, Çağımızda l'tikadi /silim Mezhepleri, 3. Baskı,
İstanbul 1 986.
62 el-Alim ve'l-Müteallim

Cavici, Vehbi Süleyman, EbO. Hanife en-Nu'mdn, Dımaşk 198 7.


Givony, Joseph, The Murjia and The Theological School of Ebu
Hanifa: A Historical and ldeolojical Study, Edinburgh 1977.
(Edinburgh Üniversitesi'nde doktora tezi) .
iblağ, İ nayetullah, el-lmdmü'l-A'zdm EbO. Hanife el-Mütekellim,
Kahire 1971.
lbn Hacer, Ebü'l-Fazl Ahmed b . Ali (8 52 / 1448), Lisdnü'l-Mfzdn,
Haydarabad 1331.
lbn Hacer, Ebü'l-Fazl Ahmed b. Ali (8 52 / 1448), Tehzfbü't-Tehzfb,
Beyrut 196 7.
lbn el -'I mad el -Hanbeli, Ebil'l -Felah Abdulhayy 108 9/ 16 78),
Şezerdtu 'z-Zeheb ve Ahbdru Men Zeheb, Beyrut 1986.
lbn Sa'd, Muhammed b. Sa'd (2 36/8 50), Tabakdtü'l-Kübrd, Beyrut
1958 .
lbnü'n -Nedim, Muhammed b . ishak ( 38 5/ 955), el-Fihrist, Beyrut
1964 .
el -lsferayini, Ebü'l- Muzaffer (4 71/ 1078), Tabsfrjf'd-Dfn ve Temyfzi'l­
Fırkatı'n-Ndciye an Fırakı'l-Hdlikfn, thk.Zahid el-Kevseri,
Beyrut 1988.
Katip Çelebi, Mustafa b. Abdullah ( 106 7/ 16 57), Keşfü'z Zünan,
İstanbul 1971.
el -Kerderi, Hafızüddin Muhammed b. Muhammed b. Şihab el-Ha­
rizmi el-Bezzazi(82 7/ 142 3), Mendkıbü Ebf Hanife, Beyrut
198 1.
Kem, Van Fr., "Murgitische und anti Murgitische Tendenztraditionen
in Sujutf's al-la'ali al-masnu'a jf'l-ahadfs al-mavdu'a';
Zeitschrift fur Assyrologie, 26 ( 19 12), 16 9 -174 .
el -Kummi, Sa'd b. Abdillah Ebu Halef el -Eş'ari ( 301/ 9 13), Kitdbü'l­
Makdldt ve'l-Fırak, Tahran 1964.
el -Kureşi, Muhyiddin Ehil Muhammed Abdül k 3adir b . Muhammed,
el-Cevdhfrü 'l-Mudfe fi Tabakdti'l-Hanefiyye, Haydarabad
132 2 .
el- Makdisi, Mutahhir b. Tahir, el-Bed' ve't-Tdrih, Paris 192 6 .
el -Matüridi, Ehil Mansilr Muhammed b . Muhammed b. Mahmud
( 333/ 944), Te'vildtü Ehli's-Sünne, thk. Seyyid Avadeyn,
lbrahim Avadeyn, Kahire 1971.
el -Matüridi, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud
( 333/ 944), Kitabü't-Tevhid, thk. Fethullah Huleyf, lskenderiye
trz .

el-Mekki, Muvaffak b. Ahmed ( 568/ 1172), Mendkıbü Ebf Hanife,


Beyrut 198 1.
Milsa, Muhammed Yilsuf, Ebu Hanife, Mısır trz .
Kaynakça 63

el-Nevbahti, el-Hasan b. MQsa ( 300/ 912), Fıraku 'ş-Şfa, lstanbul


1931.
el -Pezdevi, Ebu Yüsr Muhammed( 493/1099), Ehl-i Sünnet Akaidi,
Çev. Şerafeddin Gölcük, lstanbul 1988.
es -Saymeri, Ebu Abdillah Hüseyin b. Ali ( 436/ 1044), Ahbdru Ebf
Hanife ve AshtJbihi, Beyrut 197 6.
Schacht, Joseph, "New Sources for the History of Muhammedan
Theology", Studia lslamica, 1 (1953), 23- 42.
Schacht, Joseph, ''An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim
va'l-Muteallim � Oriens, XVll (1964), 9 6 -117.
Sezgin, Fuad, Ttirihu't-Türtisi'l-Arabf, Riyad 1 984.
Şibay, Halim Sabit, "EbQ Hanife", DIA, iV. 20 -2 8.
eş-Şehristani, Ebu Feth Muhammed b. Abdilkerim, ( 548/1153)
el-Milel ve'n-Nihal, thk. Abdülemir Ali Mehna -Ali Hasan Faur,
Beyrut 1990.
Şener, Mehmet, "imam Azam Eba Hanife", Mezhepler ve Tarikatlar
Ansiklopedisi, lstanbul 19 87, 9 9 -101.
Taşköprüzade, Ahmed b. Mustafa, Miftahü's-Saade ve'l-Misbd­
hi's-Siytide, thk. Kamil Kamil Bekri-Abdülvehhab Ebu'n-Nur,
Kahire 196 8.
et-Temimi, Takıyyüddin b. Abdülkadir el -Gazzi ( 1010/ 1601),
Tabaktitu's-Seniyye fi Terticimi'l-Hanefiyye, Thk.: Abdülfettah
Muhammed el-Hulv, Daru'r -Rıfai, Riyad 1 9 83.
- irmizi, Ebu İsa Muhammed b. lsab Sevde ( 297 / 909), es-Sunen,
et T
Kahire 19 82.
Yeki', Muhammed b. Halef b. Hayyan, Ahbdru'l -Kuztit, thk. Abdülaziz
Mustafa Meraği, Kahire 1947.
Yavuz, Yusuf Şevki, " EbQ Hanife", D/A, X, 138-143.
ez -Zebidi, Muhammed Murtaza b. Muhammed el -Hüseyni
( 1205/ 17 90), Kitabü 'l-Jthafi's-Saade, thk., Ahmed b. Suud es­
Siyabi, Mısır 1311.
ez -Zehebi, Ebu Abdillah Şemsüddin Muhammed b . Ahmed b. Osman
(7 48/ 1347), Miztinü'l-/'tidtil fi Nakdi'r-Rictil, Kahire 1963.
ez -Zehebi, Ebu Abdillah Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman
(7 48/ 1347), Ttirihü'l-lsltim ve Tabdktitü'I- Meştihfr ve'l-A'ltim,
Mektebetü'l Kudsi, Kahire 1947 .
ez-Zehebi, Ebu Abdillah Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman
(7 4 8/ 1347), Mentikıbu lmtim Ebf Hanife, Haydarabad 1366.
ez-Zehebi, Ebu Abdillah Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman
(7 4 8/ 1347), Siyerü A'ltimi'n-Nübelti, thk. Şuayb el-Arnaut ve
arkadaşları, Beyrut 19 81-19 88.
64 el-Alim ve'l-Mıitealllm

ez-Zehebi, EbO. Abdillah Şemsüddin Muhammed b . Ahmed b. Osman


( 74 8/ 1347), e/-/ber /f Haberi men l:aber, thk. Muhammed b.
Said b. Zağlul, Beyrut 19 85.
Zirikli, Hayreddin, el-A'ldm ve'l-Esmd; Kahire 1954 -1959.
DiZiN

A Allah'ın Resulü 41
Abbasi Halifesi Ebu Cafer Mansur Allah'ın vadi 36
14 Allah'ı zikretme 27
Abbasiler 14 Allah korkusu 31, 33, 52
Abdulkerim b. Musa el-Pezdevi 21 Allah'tan af dilemek 35
Abdülvehhab el -Hindi en -Nedevi Allah'tan ümit 52
16 amel 22, 23, 27, 30, 35, 43, 44, 51,
adalet 24, 36 52
adil şahit 32 Anadolu 11
af 34, 35, 36, 48 Arapça 39
ahiret 33 Araplar 39
akaid 13 ashab 22, 23, 42, 43
alobet 25, 32, 3435 Ashabu'r -Re'y 13
Akıl 13 Asım 13
alolcı 13 asi 55
alay 4 2 Ateşi ilah edinenler 40
Alemlerin Rabbi'nin ilmi 44 aya secde edenler 40
alim 30 ayet 30
Allah 31 ayrılıklar 25
Allah'a isyan 38, 51 az amel 21, 22
Allah'a itaat 36, 41, 48, 52 azap 34, 36, 38, 45, 54, 55
Allah'a karşı işlenen haram 50 azat 4 9
Allah düşmanı 37
Allah'ı bilme 54 B
Allah'ı bilmeme 56, 57 baloş 34
Allah'ı inkar 39, 40, 47, 51, 55 başa kakma 49, 50
Allah'ın affı 38 Batı Hanefiliği 11
Allah'ın birliği 30, 41, 45, 51, 54 batıl 22
Allah'ın çocuk edindiğini iddia 41 batılı rivayet 4 7
Allah'ın dini 26 beddua 35
Allah'ın emri 53 beraet 58
Allah'ın emrine muvafakat 48 bidat 4 8
Allah'ın inkan 40 bilenler 22
Allah'ın insan şekli 40 bilgi 21
Allah'ın izni 52 bilmeyenler 22
Allah'ın kulu 54 borç 28
Allah'ın oğlu 40 bu günün lslam'ı 42
Allah'ın peygamberi 4 7 bu günün küfrü 42
66 el-Alim ve'l-Müteallim

bu günün münafıklığı 42 Ebu Mukatil 11, 17, 18, 19, 21


büyük günah 11, 34, 35, 36, 37, Ebu Muti el -Hakem b. Abdillah
44, 46, 55 el -Belhi 17, 19, 21
Ebu Said Hatim b. Ukayl el -Cevhe­
c ri 17
cahil 30, 32 Ebu Süleyman Musa el-Cüzcani
can 23 17, 18, 21
cehalet 22, 24 Ebu Ubeyd 12
cehennem 36, 44, 45 ecir 36
cehennemlik 44, 45 efdal 36
cenaze namazı 25 ehl -i kıble 34, 36, 37
cennet 33 Ehl -i Sünnet 13, ıs. 62
cennetlik 44, 45 Emevi Ehl -i Beyt'i 13
cinler 41 Emevi yönetimi 13
cüret 32 emin 33, 41
emir ve nehiy 25
D
F
dalalet 25
delil 23, 37 farizayı terk 39
deniz yolculuğu 38 farzlar 27, 36, 48
ders notlan 15 fayda 55
dil ile ikrar 22 fazilet 21, 33, 35, 36
dille tasdik edermiş gibi görünme Feth b. Alvan 17
42 fetva 29, 33
din 26, 27 fıkıh 13
doğru 24 F. Kem 16
Doğu Hanefileri 11
dua 33, 35, 36 G

galip 38
E gizli niyet 43
Ebu Bekr Ahmed b. ishak el-Cüz- gören 30
cani 17, 18, 21 görmeyen 30
Ebu Hanife 11 gösteriş 50
Ebu isme lsam b. Yusuf 17 günah 31, 33, 35, 46, 48
Ebu'l-Hasen Ali b. Halil ed -Dımeş- günahkar 34, 35, 37, 38, 39
ki 21 günahkar mümin 38
Ebu'l-Hasen Bürhanuddin Ali b. güneş 40
el -Belhi 21 güzel ahlak 31
Ebu'l -Muin Meymun b. Muhammed
el- Mekhuli en-Nesefi 21 H
Ebu Muhammed el-Harisi el-Belhi haber 25
17 hac 25, 27, 48
Dizin 67

hadis 46, 47 lbn Kadı'l -Asker 2 1


hadis nakleden herhangi bir kim - içki 48
seyi reddetmek 47 iftira 44
Hadis Taraftarları 13 ihlas 2 9, 30
hak 22, 2 4, 32, 36 ihsan 33, 58
hak ehli 2 3, 2 4, 37 ihtilaf 2 5
hakikat 2 4 ikrar 2 8, 2 9, 30, 36, 40, 42, 54
Hakk 2 3 ilahi af 45
haklılık 2 4 ilahi emirlere tazim 37
haksızlık 50 ilahi sıfatlar 2 5
Halep 16 ilim 22, 2 6, 37
Hammad b. Ehi Süleyman 1, 13 ilk devrin lslam'ı 42
Hanefi mezhebi 13, 14 ilk devrin küfrü 42
haram 2 6, 34, 45, 50 ilk devrin münafıklığı 42
Hariciler 46 llm 2 2
Hasan b. Salih 17, 18 imam Ebu Yusuf 13
Hasan b. Ziyad 13 imam MAtüridi 11, 17, 18, 19, 2 1
hasta 30 imam Muhammed 13
Haşimi Ehl -i Beyti 13 imam Züfer 13
hata 2 3 iman 15, 2 3, 2 4, 2 7, 2 8, 30, 33, 46
Havaric 2 5 iman alameti 43
Haydarabad ı'6 iman -amel ilişkisi 11
hayır 54 imanını gizleme 2 9
helal 2 3, 2 6, 45 inldr 2 5, 32, 39, 54, 56
hesab 38 lrcA 11, 18, 44, 45
Hıristiyan 2 5, 40, 43, 47, 56 ircAnın itikadlleşmesi 45
hırsızlık 55 lsa 56
hidayet 22, 57 lsam b. Yusuf el -Belhi 2 1
his 2 3 islam 2 8, 2 9
Horasan 11 istidlal 40
huşu 33 istiğfar 35
Hz. Muhammed'e iman 41 isyan 38
Hz. Muhammed'i inldr 39, 40 itaat 30
Hz. Musa 53 iyi amel 58
Hz. Peygamber 22, 2 3, 2 5, 39, 41, iyiliği başa kalana 49
42, 43, 46, 47 iyilik 2 1, 39, 48, 49, 50, 52
Hz. Peygamber'i reddetmek 47
K
1-1 kadılık 1, 13, 14
Irak 11 ldfir 2 4, 2 7, 2 8, 2 9, 43, 50, 51, 52 ,
ırz 2 3 54, 55
ibadet 33, 43, 52, 55, 56 ldfirin azabı 55
68 el-Alim ve'l-Müteallim

Kahire ı 6 marifetullah S 8
kalp 23, 28 masiyet 3ı, sı
kalple tasdik 22 Maveraünnehir ı ı
kalple inkar 4 2 mazlum 4S
kalplerdeki iman 4 3 Mecusi S 6
kalplerdeki inkar 4 3 Mekki ı0
kast 29, 30 melekler 30, 3ı, 44, SS
katil 34, ss meleklerin imanı 30, 3ı
kelam ı 3 meleklerin yakini 32
kesin bilgi 30, 44 menfaat S 2
kesin inanç 30 mensuh 2S
Kevseri ı 2, ıs mensuh ile amel 2S
loble 4 3 merhamet 3S
loraat ilmi ı 3 Meryem S 6
losas 27 mescit 4 3
kıyafet 4 3 Mezhep 24
loyas 32, 3S Mısır Hanefileri ı ı
Kiramen Katibin 44 minnet 4 9
kitaplar 3ı miras 27
korkmak S 2 muhalif 24
korku 32, 34, S 2 Muhammed b. Mukatil er -Razi ı 7,
kötü amel 36 ı0, 2ı
kötülük 3S, 4 7, 4 8, 4 9 Muhammed b. Yezid ı 7
Kufe ı 3 Muhammed Revvas Kalaci ı 6
kullara karşı işlenen haram SO mü'min 23, 2S, 26, 27, 28, 29, 3S,
Kummi ı0 36, 37, 38, 4 3, sı. S 2, S4,
Kur'an 4 7 S8
Kur'an'a muhalefet 4 7 münafık 4 2, 4 3
küçük günah 34, 3S münafıklık 4 2
küfür 39, SO, SS Mürcie ı 3, ıs, ı 6, ı0, 20, 2S
Mürcii ı s. ı0
L Mürcii doktrin ı0
lafız 30 Müslüman 27, 4 7
lanet 3S müşrik s ı
lisan 23, 28, 4 3
lisanı ile küfür 29 N
lisan ile iman 4 3 nakleden 4 7
lütuf 40, S 8 namaz 27, 28, 4 3, 4 6, 4 8
nasih 2S
M nebi 33
mana 28, 30 Nevbahti ı0
marifet 28, 29 nikah 27
Dizin 69

nimet 58 şartlar 2 3
nimete küfür 58 şehadet 29, 31, 35, 36
nübüvvet 31 şehadetin ecri 36
şehvet 38
o-O şekli 43
oruç 2 7, 2 8, 46, 48 şek ve şüphe 31
öldürme 34 şeriat 2 6, 2 7
önceki ümmetler 45, 55 şeytana itaat 51
önder 33 şeytana tapma 51
ön yargılı olma 29 Şia 2 5
şiddetli azap 55
p Şii 14, 18
şirk 33, 34, 35, 36, 46, 49, 50
peygamberin peygamberliği 57
şirkin günahı 36
peygamberler 30, 44, 46, 57
şüphe durumu 2 4
peygamberlerin dini 2 6
peygamberlik 33
T

R taat 52
tabib 30
Rab 30
tağyir 2 6
rahmet 2 5
tahvil 2 6
resul 2 6, 31, 33
takva 2 1, 34, 51
resullerin imanı 32
tasdik 2 8, 29, 30, 31, 36, 39, 42,
re'y 13
43, 46, 47, 54, 57, 58
Risale ila Osman el-Betti 19
tebdil 2 6
risalet 31
tedavi 30
riya 49, 50
tefrika 2 5
rububiyet 30, 52
tefsir 2 5
tek ümmet 2 6
S-Ş
tekzip 2 8, 43, 47, 50
sadaka 49 tevakkuf 45
salih amel 2 7, 50 tevbe 38, 46
Salihi ailesi 18 tevhid 2 6, 37, 39
Schacht l 5, 16, 17, 18, 19 tüccar 13
selam 43 Türkler 14
Selçuklular ı ı
semadakilerin imanı 55 u-0
sevap 32, 33
ummak 52
sıfat 56
üç ilah 40
sıla-i rahim 49
ümit 34, 35, 38
söz 2 3
ümmet 37
Şam 11
Üzeyir 40, 55
70 el-Alim ve'l-Müteallim

v z

vahiy 44 Zahid Kevseri 16


Vasıf 56 Zahir Kevseri 16
velayet 58 zalim 23, 45
vera 13 zan 44
zarar 24
y zekat 27, 28, 48
Yahudi 25, 40, 43, 47, 55 Zeydi 18
yakin 28, 29, 30, 31, 32 Zeydilik 18
yakinin zayıflığı 31 zina 46
yalancı 39, 40, 50 zulüm 23, 24, 33, 36
yalanlama 39, 42 Zuta 13
yaratıcıyı bilme 58
yeryüzündekilerin imanı 55
Yezid b. Harun 13
yol 26
Editör: Prof. Dr. Mehmet Azimli

Yayınlananlar
1. Salim b. Zekvan ( 70/ 689), es-Sire (Arapçası ile), çev. Harun Yıldız.
2. lbnü'l-Kelbi (2 04/82 0), Kitlibü'l-Esnam (Arapçası ile), çev. Beyza
Bilgin.
3. Kasım b. Sellam (22 4/838), Kitlibü'l-Emval, çev. Cemalettin Say­
lık
4. Zühri ( 12 4/ 741), el-Meğazi (Arapçası ile), çev. Muhammet Nur
Akdoğan.
S. lbn Hibban (3 54/9 65), es-Siretu'n-Nebeviyye, çev. Harun Bekiroğ­
lu.
6. Ezraki (2 50/8 64), Ahbaru Mekke, çev. Yunus Vehbi Yavuz.
7. Ebu Hanife Dineveri (282/89 5), el-Ahbaru 't-Tıval, çev. Zekeriya
Akman, Hüseyin Siyabend Aytemür.
8. lbn Kuteybe (2 76/889), el-imame ve's-Siyase, çev. Cemalettin Say­
lık
9. lbn Rüsteh (300/9 12), el-Alaku'n-Nefise (Arapçası ile), çev. Ali
Fuat Eker.
10. Minkari (2 12/82 7), Vakatu Sıffin, çev. Cemalettin Saylık
1 1. lbn Zebale ( 199/8 14), Ahbaru'l-Medine ve Ezvacu'n-Nebi (Arap­
çası ile), çev. Fatih Mehmet Yılmaz.
12. Yahya b. Adem (2 03/8 18), Kitdbü'l-Haraç (Arapçası ile), çev.
Osman Eskicioğlu.
13. lbn Habib (2 45/8 59), el-Muhabber, çev. Adem Apak-İsmail Güler.
14. lbn Ebi Davut (3 16/92 7), Kitlibü'l-Mesahif(Arapçası ile), çev. Ab­
dülkadir Karakuş.
15. Taberi (3 10/923), Tarihu'l-Ümem ve'l-Mülı1k, çev. Cemalettin Say­
lık
16. Hayyat (3 00/9 12), el-lntisar (Arapçası ile), çev. Metin Yıldız.
17. lbn Ebi Şeybe (23 5/8 50), Kitlibü'l-Meğazi (Arapçası ile), çev.
Ramazan Önal, Ahmet Şen.
18. lbn Sellam lbazi (2 73/88 7), Kitlibün fihi Bedu'l-lslam (Arapçası
ile), çev. Selim Yılmaz, Nurullah Aydın.
19. lbn Hayyat (2 40/8 54), Tarih, çev. Ömer Sabuncu, Mahmut
Sabuncu.
20. Ebu Hanife ( 150/ 767), el-Alim ve'l-Müteallim, çev. Mustafa Öz.
2 1. Kasım b. Sellam (2 2 4/838), Kitlibü'l-lman, çev. Sönmez Kutlu.
72 lslam Klasikleri

Baskıya Hazırlananlar
22. Mes'udi ( 345/9 56), et-Tenbih ve'l-lşraf. çev. Mithat Eser.
23. Kummi ( 30 1/9 13), Nevbahti (310/922), Makalat ve'l-Fırak, Fıra­
ku'ş-Şia, çev. Heyet.
24. İbn Abdurrabbih ( 32 8/9 40), el-lkdu'l-Ferid, çev. Musa Kazım Yılmaz.
25. Muhammet Şeybani ( 189/ 80 3), es-Siyeru'l-Kebir, çev. İbrahim
Sarmış, Said Şimşek.
26. İbn Şebbe (2 62/ 87 6), Tarihu'l-Medineti'l-Münevvera, çev. Şahin
Bal, Bilal Ahır.
27. İbn Asem ( 320/9 32), el-Fütuh, çev. Mehmet Cevher Caduk .
28. Gırnati ( 566/ 117 1), el-Muğrib (Arapçası ile), çev. Seher Parlak .

Çevirisi Yapılmakta Olanlar


29. Abid b. Şeriyye ( 67 / 6 86), el-Ahbar, çev. Fatih Çakmak.
30. Süleym b. Kays el -Hilali (7 6/ 69 5), es-Sakife, çev . Muhammed Nur
Akdoğan.
31. İbn İshak ( 151/7 68), Siretü lbn ishak, çev. Selahattin Yıldınm.
32. Mamer b. Raşid ( 153/770), el-Cami, çev. Ahmet Oğuz.
33. Ebu Mihnef ( 157 /77 4), Maktelu Hüseyin, çev. Fahrettin Haliloğlu.
34. Rebi b. Habib ( 180/79 6), Müsned, çev. Ahmet Özdemir.
35. Seyf b . Ömer ( 180/79 6), Kitdbü'l-Cemel, çev. Sıddık Korkmaz.
36. Ebu Yusuf ( 182/79 8), Kitlibü'l-Asar, çev. Yahya Solmaz.
37. Ebu Yusuf ( 182/79 8), Kitlibü'l-Haraç, çev . Süleyman Şahin, Mus­
tafa Yüceer.
38. Ebu Yusuf ( 182/79 8), er-Reddü ala Siyeri'l-Evzai, çev. İbrahim
İlhan.
39. Fezari ( 186/ 80 1), Kitdbü's-Siyer, çev; Mahmut Sabuncu.
40. Muhammet Şeybani ( 189/ 80 3), Kitdbü'l-Hiyel, çev. Saffet Köse.
41. İbnü'l-Kelbi (20 4/ 820), Mesalibu'l-Arab, çev. İlyas Uçar.
42. Vakıdi (207 / 82 3), Fütuhu'ş-Şam, çev. Musa Bağra, Yusuf Öglü.
43. İbn Hişam (2 18/ 833), es-Siretü'n-Nebeviyye, çev. Cahit Külekçi.
44. Ezdi (2 31/ 846), Futuhu'ş-Şam, çev. Ali Dadan.
45. İbn Habib (2 45/ 859), el-Munemmak, çev. Adem Apak-İsmail Güler.
46. İbn Habib (2 45/ 859), el-Muğtdlfn, çev. Adem Apak -İsmail Güler.
47. İbn Zenceveyh (2 51/ 865), el-Emval, çev. Ahmet Yıldınm.
48. Cahız (2 55/ 869), el-Osmaniyye, çev. Muhammed Nur Akdoğan.
49. Cahız (2 55/ 869), el-Beyan ve't-Tebyin, çev. İsmail Araz.
50. lbn Abdülhakem (2 57 / 892), Futuhu Mısr ve'l-Mağrib, çev. Mus­
tafa Kılıç.
5 1. İbn Abdülhakem (2 68/ 882), Siretü Ömer b. Abdülaziz, çev. Mus­
tafa Gerçekçioğlu.
52. Zubeyr el-Bekkar (2 56/ 870), el-Muvajfakiyyat, çev. Yalçın Atalık.
53. Fakihi (2 7 5/ 888), Ahbaru Mekke, çev. Mehmet Yalar, Hasan Taş­
delen.
/s/am Klasikleri 73

54. lbn Kuteybe Dineveri ( 2 76/ 889), el-Mearif. çev. Harun Bekiroğlu.
55. lbn Kuteybe Dineveri ( 276/ 889) , Uyunu'l-Ahbar, çev. lsmail Araz .
56. lbn Kuteybe Dineveri ( 276/ 889), Fazlu'l-Arab ve't-Tenbih ala Ulu-
miha, çev. lsmail Araz.
57. lbn Tayfur ( 2 80/ 893), Kitl1bü Bağdat, çev. Mustafa Hizmetli.
58. Ebu Zura Dımeşki ( 281/ 894), Tarihu Ebu Zura, çev. Edip Akyol.
59. lbn Ebi'd -Dünya ( 2 81/ 894), Hilmu Muaviye, Maktelu imam Ali,
çev. Halil Ortakçı.
60. lbnu'l -Fakih ( 290/ 902), Kitlibü'l-Buldan (Arapçası ile), çev. H.
Avni Güllü.
61. Naşi el -Ekber ( 293/ 906), Kitlibü Uşuli'n-nihal, çev. Hasan Onat.
62. Yakubi ( 292/ 905), et-Tarih, çev. Murat Ağarı, Sedat Seçkin Boz­
kurt.
63. lbn Hayyan el -Vekii ( 306/ 918), Ahbaru'l-Kuzat, çev. Yunus Koca-
bıyık.
64. Kudame b. Cafer. (319/ 931), el-Harac, çev. M. Nuri Güler.
65. Ebu Hatim er-Razi ( 322/ 934), Kitlibü'z-Zine, çev. Adem Gün.
66. Cehşiyari ( 331/ 942), Kitlibü'l-Vüzera ve'l-küttab, çev. Selahattin
Polatoğlu, M . Şirin Aladağ.
67. Mağribi ( 333/ 944), el-Mihan, çev. Mehmet Kavşut.
68. Hemdani ( 334/ 945), Sıfatu Cezirati'l-Arab, çev. Hayri Alkan.
69. Mesudi ( 345/ 956), Mürucu'z-Zeheb, çev. Heyet.
70. Yazan Meçhul ( 350/ 961), KittJbü'l-Uyun ve'l-Hadaik fi Ahba­
ri'l-Hakaik, çev. Saim Yılmaz .
71. Makdisi ( 355/ 966), el-Bed ve't-Tarih, çev. Heyet.
72. Ebu'l-Ferec lsfahani, ( 356/ 967), Mekatilu't-Talibiyyin, çev. Cemil
Keskin.
73. Hamza lsfehani, ( 360/ 970), Tarihu Sini Müluku'l-Arz ve'l-Enbiya,
çev. Habib Demir.
74. Taberani ( 360/ 971), el-Evail (Arapçası ile), çev. Hakan Temir.
75. lbn Nedim ( 385/ 995), el-Fihrist, çev. Tahsin Koçyiğit.
76. Bakıllani ( 403/1013), el-lntislir, çev. Heyet.
77. lbn Miskeveyh ( 421/ 1030), Tecaribu'l-Umem, çev. Heyet.
78. Biruni ( 453/1061), el-Kanunu'l-Mesudi, çev. Seher Parlak.
79. Gerdizi ( 453/ 106 1), Zeynü'l-Ahbar, çev. Kasım lbadi.
80. lbn Abdilber ( 463/1071), el-lnbah ve'd-Dürer, çev. Hakan Temir.
81. Beyhaki ( 470/1077) , Tarih-i Beyhak, çev. Yeser Savaş.
82. lbnü'l-Kalanisi (555/1160), Zeylü Tarihi Dımaşk, çev. Hasan
Aydın.
83. lbn Adim ( 660/1262), Buğyetü't-Taleb fi Tarih-i Haleb, çev. Hayri
Alkan .
84. lbn Ebi Useybia ( 668/1269), Uyunu'l-Enba, çev. Zehra Efe.
85. lbn Abdi'z-Zahir ( 692/1292), er-Ravzu 'z-Zahir fi sireti'l-Meli­
ki'z-Zahir, çev. Musa Demir.
86. lbn Vasıl (697/1298), Müferricü'l-kürub fi Ahbari Beni Eyyub, çev.
ilhan Baran.
74 /s/am Klasikleri

87. lbnü'l-Ferra ( 698/12 99), Nüzhetü'l-Ebsar fi Fezaili'l-Ensar, çev.


Hakan Can.
88. lbnü'l-Futi ( 72 3/ 132 3), el-Havadisü'l-Camia, çev. Yusuf Büyükyıl­
maz.
89. Yazan Meçhul ( 763/ 1362), Ahbaru'd-Devleti'l-Abbasiyye, çev. Ah­
met Nuri Koca.
90. Makrizi ( 808/ 1405), /ğasetü'l-Ümme, çev. Hakan Can.
91. Yazarı Meçhul, Ahbaru'l-Beramika, çev. Zeynep Dağ.

You might also like