Professional Documents
Culture Documents
ﻣﻢ<ت
٢٦^٨٦
•-٢-
أ؛ﻣﺖ
أؤﻣﺤﺔ w
ارةةو \.
•٠ ؛
ب ٨ﺗﻴﻢ
ص
٧
: :
■-
■غ
ﺀﺀﺟﺂ؛
~،
.٧٧ .
,ﻫﻤﻢ
،ص
,٧ [ص
ﻣﺤﺎﻇﻤﺤﻮﺋﻔﺖ؛ؤرة إل ﺗ إل ﺗﻴﺄ
S Ü N E N -I İB N İ M ÂCE
T E R ،E M E ^ v e ؛ERH İ
c m ■
Mütercim Naşir
Haydar HATİPOĞLU Kahraman Yayınları
(yarışları) Fethullah KAHRAMAN,
(VarisleriK / y
KAHRAMAN YAYINLARI
isteme Adresi-
KAHRAMAN YAYINLARI
Davutpaşa Cad. TİM2 No: 322
Topkapı-istanbul
Tel: 0212613 83 05
Fax: 0212 565 ^5 84
İstanbul 2012
ا
S Ü N E N -İ İR N İ M ^C E
■آﻟو - 'م
:T^cemeveŞerteden
Haydar HATİPOĞLU
Din
Yüksek» (٧؛٢٧١٧ راﺻﺮه
(§)er
NEŞREDEN
KARRA^AN YAYINLARI
ﺑﻤﺴﻤﻞﺀ
ماثﺑﻣﺎﻛﻣدﺑم
اﺑﺎﻟﺳﺳﺎﻛال ؛ ))u v
S A B A H N A M A Z IN D A N S O N R A V E İK İN D İ — 47»
N A M A Z IN D A N S O N R A N A M A Z K IL M A K T A N
N E H İY B Â B I
، ﻫﻤﺄﺗﺎﺗﺔمؤأ
j ﺋﺖ
، ظ ﻋﺘﺒﻪ ن.ن أ ق ﺷﻤﻪ ﺑﻤﺰمﻣﺢ
— ﺣﻤﺤﺎ
١٢٤٨
؛ ﻳﻰﺛﺮﻋﻢ، م أ، ﺛﻰﺣﻔﺺﻳﻰﺀاﺻﻤﻢ،دﻣﻲ اﻟﺮش ،- ﺛﻰ ﺣﻢ، ﻫﻤﺮ،م م؛دامت
، س’اﻛﻢ
ﻫﻠﻠﻊ،ن
ﺣﻰ ضاﻟﺼالة: ﺗﺰ ﺛﻦ ﺗآل ﺛﻴﺆ.
سﺀ <ﺛﻮﺗﺎﻧﻲ
أنت
. ﺗﻲ ; ﺛﺒﻤﺎﻣﺲ
آ E R € E M E ا ة
:Ebû Hüreyre ( R a d t y a l l â h ü anA)’den; Şöyle demiştir ...“ )1248
Ş ü p h e s iz , R e s û lu ila h ( S a lla lla h ü A le y h i ٧٠ -S e l l e m ) , i k i n a m a z
S a b a h n a m a z ın d a n so n ra g ü n e ş d e ğ u n cd aa yn a mk eandeat rt i؛ ٧٠
ik in d i n a m a z ın d a n sen ra g ü n e ş b a tın c a y a k a d a r n a m a z k d m a k ta n
m e n e t t i*’.(
(
ﺀﺗﻴﺔﺑﻤﻠﻰاﻗﺒﻢ،ﻣﻤﻴﺎﺗﻢ،
a . ﻣﺤﺎ - ١٢٤٩
ﻧﺎﺗﻴﻌﺔت» ال ﺀآﺗﺖ ام ؛، ﻗﺘﻴﻲ؛أ اﻣﻤﺪرئ
ﺀىﻣﺢﺀث"ﺀن
‘ ﺗﻤﺢا
.٠ ﺣﻰدﻟﻤﻴﻊ ا(ﺷﻨﺊ ﺑﻤﺪاأ؛ﺛﺜﺮ ٨٠٠ وأل،ﻣﺲ-ﺣﻰ آرباك
٠^
6 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
TER CE MES Î
، ،أ ﺛﺄدة£
ﻧﻰاﻟﻤﺎﺗﺔمةذأ . ﺋﺄب ئ jUى؛. . ﻓﻰﻧﻲمأ
ﻣﺢ م ن.دﻗﺄﺛﺂأ ع
ﺻﺎم
مؤأر
>،_ﺗﻠﻄﺎا
نﺀم ي ن اI وذ،ﻣﺘﺾjÇ j،*ى
ﻋﻦد
ت؛ ﺗﻤﺪ
س؛ ﻣﺄا7ﺀﻧﺎتﺀ
T ERCEMES Î
1250) (Abdullah) bin Abbâs ؛ ةﻫﺛﺻإل«ﻫﻬم a n h ü m â y d a n - , Şöyle de-
miştir:
îçlerinde Ömer bin el-Hattâb (Radıyallâhü a n h l’ın bulunduğu
merdi ( = Güvenilir, doğru ve çok dindar) bir çok adam — ki bence
en merdisi Ömer (Radıyallâhü anh)'dir. Resûlullah (Sallallahü Aley-
hi ve Sellem)'in şöyle buyurduğuna benim yanımda şahâdet ettiler
(= Bana bildirdiler) :
«Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar hiç bir namaz
olmaz ve ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar hiç bir na-
m az olmaz.»”
İZAHI
E b ü H ü r e y r e (Radıyallâhü anh) ve E b û S a i d (Ra
dıyallâhü anh)'ın hadîslerini B u h â r î ve M ü s l i m de rivâ-
yet etmîşlerdir. î b n - i A b b â s (Radıyallâhü anh)’ın hadîsini
.de B u h â r î , M ü s l i m , T i r m i z î , E b ü D â v û d ,
T a h a v î ve B e y h a k î de rivâyet etmişlerdîr.
Bu hadisler, sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar
ve ikindi الﻫﺴﺎ^ﻫﺎااﻫﻪsonra güneş batıncaya kadar namaz kılmayı
yasaklamışlardır.
147 KİTA b Ü İKÂMETÜ-S’SALÂ 7
;
اﺀا/أﺀث
ﺗﻘﺘﺄﻗﺶ ؛
؛ ئ
ةﺗﻠﻢ !ال ة تﺀﺀﺋﺔةئ ' ئ1 ﻗﺚ
da böyle demiştir.
2. Ş â f i î : Abdest almak, câmiye girmek gibi bir sebebe da
yalı olarak kılman abdest namazı ve “T h y y e t ü ’l-Mescid” namazı
gibi nâfileler kıluıır demiştir. Delili de Peygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem l’in öğle namazının son sünnetini ikindi namazından sonra
kılmasıdır. 1159 nolu hadis buna âittir.
Cumhur, Ş â f i i ’ nin gösterdiği delili kabul etmiyerek bu de-
lîl. Peygamber (Sallallahü aleyhi ve Sellem)'e mahsus bir hüküm
ifâde eder, demiştir.
SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
ة
. H a n b e l i l e r ’ e göre bu vakitlerde her çeşit nâfile kıl-
mak haramdır. Sebebe dayalı elanla oimayan arasında fark yoktur.
Yalnız tavaf sünneti müstesnâdır. Çünkü tavaf sünnetinin her zaman
kılınabileceği 1254 nolu hadisle bildirilmiştir.
, î b n - i A b b â s (Radıyallâhü anh) ’m hadisinde geçen “Mer-
di’’ kelimesi ‘Rıza’ kökünden ism-i mefuldur. Yâni ‘kendisinden râzi
olunmuş kişi’ demektir. Tercemede parentez ؛içi i fâdeyle belirttiğim
gibi burada kasdedilen m â n â : ‘Emniyeti, dürüstlüğü ve dindarlığı ile
her yönden itimada şâyan’ demektir.
Hadîsin ؛ وﺟﺎل 'ﻋﺋدى
ﺳﻬد' cümlesinin m ân âsı: “...adamlar benim
yanımda söylediler, bildirdiler.”
Y oksa san ıld ığ ı gibi, h ü k ü m v erm ey e esas tu tu la n şâh id lik m â-
n âsı kasdedilm em iştir.
ﻳﺈ ا ﻟﻤ ال م •م ﻳﺎ ب ﻣﺎﻣﺎﺀق اﻟﺴﺎﻋﺎت ا ﻟﻰ ز٢١٤٨(
NAMAZ KIT,MANIN MEKRÛH OLDUĞU — 148
SAATLAR HAKKINDA GELEN
HADÎSLER) BÂBI(
٠ ﺀ ﺗ ﻢ ا أ.ﻧﻤﻴﺦﺚ
ﺣﻤﺌﻄﺞﻮ ﻣاﻤ ﺨ ﺎ ﺛ
ﻧ ﺤ-ﺗﺪا ﻫﻤﺢ ﻧﺘﻨﺘﺎ •*ط ا ﻟﻤﺎ آل د
'دث ي ه
.• *'ﺷﺎل : ﺗﺜﻢ ﻧﻤﺘﻞ*ﺗﺎﺑﻤﺎ ة ق . ﻳﺒﻢ - ﺗﺠﺂﺀ ﺑﻤﺌﺎﺗﻄﺤﺎ رأ
,م ﻣﺤﻴﺮﻣﺜﺎ ﺀﺀ دا * م.م؛ر ﻣﻤﻤﺒﻤﺎ ﻣﺤﻤﺤﻞ ؛ ﻗﺨﻤﺌﺄ غ' ار 'ﻣ ﺎ
^^؛C ١. ا/ ﻳﺎﻣﺮ ﺛﻄﻴﻊ م ﺛﺮﻗﺎﺛ ال ذ ؤ ﻫﺪ رب م إ ^^^ ١،ﻧﻴﺤﻰﺛﺼﺐ
^ ’ﻣﺄا
TERCEMESÎ
1251) “... Amr bin Abese (1 6 ) ق ( R a d t y a l l â h ü a n h ) ’den; şöyle demiştir :
Ben (bir gün) Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ’in yanma
(138) 283 ﻫﻪ1 الhadis bahsinde hal tercemesi geçmiştir.
KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALA
İZAHI
M ü s l i m , E b ü D â v û d , T i r m i z î , A h m e d , Ta-
h a v i ve B e y h a k i de bunu uzun ve kısa metinler hâlinde
rivâyet etmişlerdir.
Hadis, gece yarısından şafak sbkünceye kadar olan zamanın nâ-
file namaz ve şâir ibâdetler için en makbul zaman olduğuna delâlet
eder. Allah katında çok sevimli ve daha makbul olmaktan maksat bu
süre içinde yapılan ibâdetin Allah katında kabule daha şâyan olma-
sidir-
H adîste: Yeni doğan güneş kalkana benzetilmiştir. Çünkü o es-
nada harareti yoktur, ışığı yayılmamış ve bakılabilir, durumdadır.
H adisin: «Direk kendi gölgesi üzerine kalkınca...» cümlesinden
maksat gündüzün tam ortasıdır. Bilindiği gibi güneş doğduğu zaman
her cismin gölgesi uzundur. Güneş yükseldikçe gölge kısalır ve is-
tiva zamanı yâni güneş semânın tam ortasına vardığında gölgelerin
kısalması son haddini bulmuş olur. Yere dikilen bir direğin gölgesine
dikkat edilirse gölgesi kısala kısala istivâ zamanı direğin gölgesi çok
az olur. M e k k e ve M e d i n e ile bunların dolaylarında yılın
en uzun günlerinde — yaz mevsiminin başında — yere dikilen dire-
ğin gölgesi istiva zamanında kalmıyor ve o anda direk sanki gölge-
sinin üzerine kalkmış olur. Hadisin:- أشﻣﺣماﺗﺣﻧدذﻋﻞظﻠﻪ/= «Di-
rek gölgesi üzerine kalkıncaya kadar...* cümlesi bunu ifâde eder. Ve
10 SÜNEN-1 İBN-1 MÂCE
mazdan sonra yasak vakit başlamış olur. Kezâ ikindi vakti girdik-
ten sonra ne zaman ikindi namazını kılarsa bundan sonra yasak va-
kit başlamış olur.
Bil iki vakitte namaz kılmakla ilgili âlimlerin görüşlerini bundan
önceki bâbta izah ettim.
Diğer üç vakit ise bağımsız ve sâbittir. Bu üç vakitte namaz kıl-
makla ilgili âlimlerin görüşlerini el-Menhel yazarı şöyle anlatır:
1. E b ü H a n i f e ve arkadaşları: Bu vakitlerde biç bir na-
maz kılınamaz. Ne farz, ne vâcip, ne sünnet, ne de edâ olarak ne
de kazâ olarak kılınır. Kılınacak olsa bile fâsittir, bâtıldır. ¥alm z şu
namazlar bundan müstesnâdır, demişlerdir.
Günün ikindi namazı, cenâze namazı, tilâvet secdesi, bir de E b ü
Y û s u f ’ a göre Cuma günü istivâ zamanı kılınacak nâfile namaz.
(El-Menhel yazarı, istisnâ edilen namazlara âit delilleri zikret-
miştir. Oraya mürâcaat edilsin.)
2. Ş â f i î mezhebine mensup âlim ler: Bu vakitlerde bir se-
bebe dayalı olmayan nâfile namaz kılmak mekruhtur. Fakat bir se-
bebe dayanan nâfile namaz ve farz namaz kılmabilir. Ancak günün
sabah namazını güneş doğacağı zamana ve ikindi namazını güne-
şin batacağı zamana bile bile tehir etmek câiz değildir, demişlerdir.
3. H a n b e l i l e r ’ e göre, bu üç vakitte hiç bir nâfile kılı-
namaz, kılınacak olsa bile bâtıldır, sebebe bağlı olan nâfile ile bağ-
İl olmayan nâfile arasında bir fark yoktur. Yalnız Cuma günü istivâ
zamanı ‘‘Tahiyyetü’l-Mescid” namazı kılınabilir. Bunlara göre cese-
din bozulması tehlikesi olmadıkça bu üç vakitte cenâze namazını kıl-
mak haramdır. Böyle bir zarüret olunca kılınabilir. Bu vahitlerde,
kazâya kalmış olan farz namazları kazâ etmek kerâhetsiz olarak
câizdir.
4. M â l i k i l e r ’ e göre, güneş doğarken ve batarken bir se-
bebe dayalı olanlar dâhil her türlü nâfile namaz kılmak haramdır.
Kezâ bozulma tehlikesi olmadıkça, cenâze namazını kılmak da ha-
ramdır. Fakat farz namazların edâsı da kazâsı da yapılabilir.
İstivâ zamanına gelince bu vakitte her tür namaz kılınabilir.
z e r k â n i , el-Muvatta’ şerhinde şöyle d e r : Cumhur ve üç
mezheb^mamları, istivâ zamanında nail ez kılmanın mekruhluğuna
ل
hükmetmişlerdir. M â l i k ise bu hadîsi (yâni 253 nolu A b d u l -
12 SÜNEN-İ İBN-1 MÂCE
T E H C E M E S İ
ءلء؛ة؛هأ'ءءةة
Resûlullah ﻣﺢ/اﻫﺎوء
' ءك//ء
»،رşöyle buyurdu demiştir.
( S a l l a l l a h ü v e
İZAHI
E b ü A b d i l l a h (Radıyallâhü anh)’in hadisi, güneş doğar-
ken, batarken ve semânın ortasında olduğu zamanlarda namaz kıl-
manın yasak olduğuna delâlet eder. Bunda g e ç e n : ‘Şeytan boynuz-
lannın güneşle beraberliği’ ile ilgili bilgi yukarıda verilmiştir. An-
cak notta işâret edildiği gibi hadis mül'seldir. Çünkü E b ü A b -
' -ااظﺔﻫﻬق ةء ؛: (Radyallahü anh) Peygamber (Sal-
14 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
13)ر؟ Hulâsa
231 :
149-150 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ ول
. مت
ﺑﻤﻠﻮﻧﺎﻧﺒﻢ هم ﻣﺄ وا ﻧﻴﺈ ؤا
TERCEMESİ
ا2 ةة -لﺀ؛ال أا « اا ال ا (ﺋﺎ M e s(' R
û da d ı y a l l â h ü a n h ) ' d e ı ı r i v â y e t 1»
ﻧﺦ ؛ ا إ ؛-
n e g ö r e ﺳﺎ اااه ﺀﺀ ةا S a l l a l l a h ü : \ l e y h i) م<أS e l l e m (, را 'إ؛آه b u y u r d u .'اا، ؛ااا. ا ؛ﻳﻲ: '
.»
Namazı vaktinden sonra kılan cemâatlara yetişmeniz umulur
-Eğer onlara yetişirseniz, bildiğiniz vakitte evlerinizde namazınızı kı
-Iınız. Sonra onlarla (tekrar) kılınız ve onlarla kıldığınızı nâfile ya
pınız.«”
16 SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
İZAHI
İ b n - i M e s ’ û d (Radıyallâhü anh)’m hadîsinin benzerini
B u h â r î , M ü s l i m , T i r m i z î , E b ü D â v û d ve B e y -
h a k î de rivâyet etmişlerdir.
E b ü Z e r (Badıyallâhüanh)’ınhadisini M ü s l i m , E b ü
D â V û •d, T i r m i z î , N e s â i ve B e y h a k î de rivâyet
etmişlerdir. Buradaki metin kısa olduğu için parantez içi ifâdelerle,
ISO KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 17
/ ﻣﺤﺮﻣﻮن"»ﻛﺎن ادن إ' إﻧﺘﻠﻮا٢٢ . وا ا ﺛﺌﺬ م ﻣﻌﺄﻣﻴﻴﻢم ﻧﺜﺪ اﻟﺪن، ﺛﻤﺮن٢٢
—'ث
ﺣﻮف ؛ن. ﺳﻪ،ﺳﻌﺪهﻟﺚ ﺑﺼ ال ﺀد م-رأ وا
ﻣﻦ اﻟﻄﺎﻣﺤﺖ_إإ حﻛﺰن
"ﻣﺘﻠﻰ
وة٠ ﻞ؛ﺻالم
ال أؤئ ﺀأﺀ، زج، ﻣﻤﺚ
». أ ﻗﺬونذ
. ﺑﻢ ; ﻧﻰإا ﺛﺒﻤﺔاا ﺛﻤﺢ: ﻇﺖ
T E R C E M E S Î
diğine göre:
R esû lu ilah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) salât-ı h a v f h a k k ın d a
^d^le b u y u rd u , d e m iş tir :
«؛a ıa m b ir g ru b la n a m a z a b a şlar, b irlik te b ir seede (rek 'at) kı
la rla r. Bir g ru p d a n a m a z a d u r a n la r ile d ü şm a n a ra s ın d a b u lu n u r.
S o n ra em irle b e râ b e r b ir r e k 'a t kılm ış o la n la r gidip d ü şm a n a k a rşı
(bekliyen ve) h e n ü z n a m a z k ılm am ış o la n la rın y erin d e b u lu n acak .
Bu d e fa n a m a z kılm am ış o lan g ru p gelip em irleri ile b e ra b e r b ir see-
de (rek ’at) k ılaeak lar. S o n ra em ir, k en d i n a m a z m ı b itirm iş o la ra k
çıkıp gideeek ve h e r g ru p ken d i k en d in e k a la n b ir re k ’ati kılaeaktor.
E ğer d a h a şiddetli b ir k o rk u v a rs a h erk es k en d i k en d in e y a y a ve-
y â binici o la ra k n a m a z kılacaktır.*
Râvi. d em iştir k i : Secde ile re k ’a t kasted iy o r.’’
İ Z A H I
1 م. ﻫﺪ ؛ ﻣﺄﺗﺖلﺑﺠﻲ م ﻧﻨﻴﺪا ﻟﺘﺜﺬ ةن* ﻧﺬآ ﻃﺪا ث. ﺀﺛﺪ ة3أأ
ﻟﻤﻤﻴﻰ
س ﺗﺶ، ﻣﺎ ت- ﻣﺤﺖ ﻧﻨﻲ ن٠ﻣﺤﺖ أﻳﻪ,،ﻣﺤﺖ *ي" ﻣﺤﺖ م ا ﻟﻢ ت'* ﻣﺒﻢ
•ض -
ي ت-'م*ث م ،؛ ؟ ؛.. ﺀن اي ك؛، ق.ﻣﺢا أ
ر' د ل•'ﻣﺚ)م،؛ظ اﺛﻠﺪ<ث- ؤﻟﻨﺚ أ.ﺑﺠﺐJi ﻣﻲ :ي-ﻣﺖ4 ﺀآت•• ﻗﺂت
■ .............................................................. . ﻣﺣﺊ
. ءم
TERCEMESİ
İZAHI
TERCEMESİ
ﻣﻬث
1 "... Câbir bin Abdillah
( R a d t y a l l â h ü a n k ü m â y d a n ; Ş ö y l e d e m i ş t i r :
İZAHI
Bu hadis Zevâid türündendir. £ b ü D â v ü d ,
N e s â i , İ b n - i H i b b â n ve e l - H â k i m bunun ben-
zerini E b û A y y â ş ez - z ü r e k i (Radıyallâhü anh)’den,
daha uzun bir metin hâlinde rivâyet etmişlerdir. E b ü D â v û d’un
rivâyetinde Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in ال$ااف؛
ve B e n î S ü l e y m savaşlarında böyle kıldırdığı belirtilmiştir.
Düşman kıble yönündeyken böyle kılış tarzını Ş â f i i , s ü f -
y â n - ı S e v r i , M â l i k ve A h m e d uygun görmüşlerdir.
Ş â f i i hadiste anlatıldığı gibi saflann yer değiştirmesinin efdal ol-
duğunu söylemiştir. Saflann yer değiştirmemesi de câizdir.
Bu kılış tarzmı, bâbın başında Ş â f i i mezhebine göre kılış
şekillerini anlatırken açıklamıştık^
ارﻣﻣﺮف
تﺻالابﻣﺎﻣﺎءق، ١٠٢^
KÜSÛF (güneş ve ay tutulması) NAMAZI — 152
HAKKINDA GEEEN HADÎSLER B^BI
ا ﻏ ﺔإ1 ا
E b ü M e s ’û d (R ad ıy allâh ü a n h )'u n had îsin i B u h â r i
ve M ü s l i m de riv â y e t etm işlerdir.
N û m a n (R adıyallâhü an h ) 'ın h ad îsin in b ire r ben zerin i E b ü
Dâvûd, Nesâi, T a h a v î , H â k i m ve B e y h a k î
de, riv â y e t etm işlerdir.
K üsûf ؛Ay ve g ü n eşin tu tu lm a sı dem ektir.
H usüf d a b u m â n â d a kullan ılır. B âzılarınca g ü n eşin tutu lm ası-
n a küsüf, ay m tu tu lm a sın a h u sü f denilir. Bilindiği gibi g ü n eşin tu-
tu lm a su u n sebebi a y ’ın y er ile g ü n eşin a ra s ın a girm esidir. A yın tu-
tu lm asm a sebebi de y erin Ay ile G üneş a ra s ın a girm esidir. G üneş ve
Ay tu tu lm a sı dolayısıyla h ad îslerd e b ey an edilen özel n am azın kılın-
m ası s ü n n e t ve icm â' ile m eşrû kılınm ıştır.
Bâb : 152 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 27
ﺗﺈرﻳﻰ-أ
.وزه.ﻳﺪاسﺑﻢدﺻﺮئ■ظ ,ﻣﺞﺀﻧﺎل ا
—ﺀﻣﺤﺎأﺣﻤﺪن رد١٢٦٣
ﺀإرق رؤة ﻧﺎﻟﺰ م ﻋﻦ ﺀا ﺳﺔ أﺗﺘﺂ ﻛﻤﺘﺎ ك-أ
سم ؛ ؛ ؛ . ﺛﻮﺑﻰ > ﺀﻧﺎﻧﻴﻴﻬﺎم
> -؛
'أﻫﻤﻖص
،ﺗﻄﻮة،ﻣﺄﺀاﻣﻤﺤﺜﺄﻣﺤﺎ
. ﻧﺔﻓﻄﺔ € ﻣﺤﺖﺀدم
م. / ﻫﻤﺤﻤﺴﻤﺨﺎف
İZAHI
B u h â r i , Mü s l i m , T i r m i z i , Ebû D â v û d , Ne-
s â î de bunu rivâyet etmişlerdir. B u h â r i ve M ü s 1 i m ’ in
r iv â ^ tferi^ ^ ^ b eb ııra d a to n d en d a h a u zım d u r. E b û D â v ü d ’ -
un rivâyetinde hutbe ile ilgili kısım yoktur.
Bu hadise göre Küsü ؛namazı iki rek’srttir. Her rek’atta iki kı-
yam ve iki rüku’ bulunur. Kıyam ve rüku’iar uzun tutulur. Jkinci
rüku’ ve ikinci kıyam, birincisinden nisbeten kısa olur.
Küsü ؛namazının her rek’atında üç, dört ve beş rüku’ bulundu-
ğuna dâir rivâyetler de vardır. Şu halde muhtelif şekillerde kılma-
bilir. Rivayetlerin değişik olması nedeniyle, namazın keyfiyeti husü-
sunda Elkıhçılar çeşitli görüşler beyan etmişlerdir. Şöyle k i :
. t — H a n e f i l e r , S e v r i ve N a h a i : Küsü ؛namazı,
şâir nâfileler' gibi iki rek’attir, demişlerdir.
2 — M â l i k , Ş â f i î , A h m e d ve Fıkıhçıların cumhû-
runa göre küsûf namazı iki rek’at olup her rek’atta iki rüku’ bulu-
nur
' İbn-i H u z e y m e , H a t t â b i
ve--'N e .v e V ؟: Küsü ؛namazının keyfiyeti hakkmda sâbit 1 سه
30 SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
İZAHI
E b û D â v ü d , N e s â i , A h m e d ve B e y h a k î de
bunu rivâyet etmişlerdir. Bunların rivâyeti çok uzundur namazın kı-
lınış şekli târif edilmiş ve E b ü D â v û d ile N e s â î ’ nin ri-
vâyetinde namazdan sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem l’in hutbe okuduğu da belirtilmiştir.
" an h l’in : “Namazda ةاام،ا
sesini işit-
medik.” sözünden maksadı Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem l’in bu namazda kırâatı gizli yaptığmı ifâde etmektir. Bu itibar-
la K ü s ü ^ ^ z ı n d a t o r â a t ı g z l i olduğuna delildir. E b ü H â n i -
fe. Mâ l i k , و â ،■i i âlimleri ve Fıkıhçıların cumhûru bununla
•• •• E b ü Y û s u f , M u h a m m e d ve A h -
m e d bu namazda açıktan okumaya hükmetmişlerdir.
6{ ﻫﺊ> ﺋﻦ م ح ة،• ، ت. ‘ة ﻇﺔ ا ﻟﺘﻖ. ﻣﺤﺎ ﻣﻤﺈ- ١٢٦٠
. ﻏﺘﺮف1ﺗأل؛ اث اق3 ﺗﺘﺪ
^ ﺗﻖ:' ﺗﻬﻢ ؛ ﺀآﺗﺖ، ﻧﻴﺄ ي.‘ﻗﺖ ص
تم ﻧﻎ "أﺀ
ﺗﻢ.'ﻳﻨﺘﺎ وم خ' ةأ"؛3 م.'ﻣﺦ ﻣﺂ غ' ة ﻇ ﺘﺎ آل- ةأم " ﻣﺤﺎ ي ﺀ
SÜ N E N İ İBN-İ MÂCE
ا ا ﺛﺒﻮآ، ﻇﺪﺀﺗﺒﻢ
. ﻧﻢ. ؛؛ ج. ﺛﺄ ج' ﻫﺘﺎﻟﺜﻤﺊ. ﻧﻢ'ج. وزغ
• ﺗﻢدحﻗﺎم جﺀد اإلم
• صﺀأرﻣﺦا
دح۶ .ا*ﻟﻤﺎم
ﺳﺄمفاﺀت
؛ ج٠
ﻣﺘﻤﺞﺀﻗﺖ.ﻣﺘﻤﺘﺞ. ﻣﺄﺗﺒﻤﻈﺎاﺗﺎد ﻣﺊ. ﻣﺘﻤﺘﺞ: ثأاا اوﻣﺦ ' ﺗﻤﺄج
ﺛﺎﺷﺄﻟﺴﻢ
؟ ﻣﻢ؛. ةئ< ﻣﺮأةﺀﻧﺒﻢ ﻧﻤﺌﺄﺑﺠﺌﺘﻢ {زأﺗﻘﺎ-:ائ. ﺋﺖ
إﺳﺄﺗﺬﺣﺘﺎش1 ﻣﻨﺄ ر ﻧﻢVj ﻋﻴﻰأﺛﺜﻤﺄآل/ . ﺷﺘﺎﺋﺌﺎ، ؛ ج ؛١٤^
. ر اأ آلد ﺿﻢ
T E R C E M E S Î
1265) Ebû ( آن؛اﻋﺔRadtyallâhü anh)’in kızı Esmâ (Radtyallâhü » ه-
hüntâ) ’d a n ; Şöyle demiştir :
İ Z A H I
B u h â r i , M ü s l i m ve A h m e d de h u n u riv ây e t et-
m işlerdir. Bu d a  i ş e (R ad ıy allâh ü an h â ) ’ n in h ad isi gibi k ü sü f
n am azın ın iki re k ’a t olduğuna, h e r re k ’a tta u zu n tu tu la n iki kıyâm
ve iki rü k u b u lu n d u ğ u n a , b u n a m a z ın cem âatla k ılm m asın ın meş-
rû lu ğ u n a d elâlet eder. A yrıca bu n a m azd ak i secdelerin u zu n tutul-
d u ğ ü n u ve k a d ın la rın d a b u n am azın c e m â a tın a k atılm asın ın meş-
rû lu ğ u n u ifâde eder.
Hadis, P eygam b er (S alialiah ü A leyhi ve S ellem )’in k ü sü f nam a-
zindan so n ra irad b u y u rd u ğ u h u tb e n in b ir p a rçasın ı ih tiv â eder. Bu
p a rç a d a cen n et ve ceh en n em in efendim ize çok y ak laştığ ı ifâd e bu-
y u ru lm u ştu r. H â f ı z î b n - i H a c e r : C ennet ve C ehenne-
m in y ak la şm a sın a â it bu fık ra âlim lerce iki şekilde y orum lanm ış-
؛،أﻫد|ﻗﺗﻲ
، ه, ﻣﺢ. ةآءاﻫت
/ ﺛﻣم. ءﻣﺣﺎ ؛إلﻣﺣﻣم
- ا' اﻣﺎ '
ا
266 ) ”... İshal ؛bin .)اا; اا؛ س bin Kinâne (138) (Radıyallâhü anh den:
y
Şöyle demiştir :
istiska’daki namazı (n d u ru m u n u ) (A bdullah) bin Abbas (Radı-
y a llâ h ü a n h ü m â ) ’ya sormam için emirlerden birisi benî ona gön-
derdi, (ish ak gidip ibn-i A bbas (R adıyallâhü a n h ü m â ) ’ya sorunca)
İbn-i Abbas (Radıyallâhü anhüm â : ه
emirin şahsen bana sorması-
na ne engel var? dedikten sonra şöyle d ed i : Resûlullah (S allallah ü
(138) İshak bin Abdlljah bin ei-Hâris bin Kinâne el-Âmirİ (R.A.) Peygamber
(S.A.V.)’den mürsel olarak rivâyette bulunmuş, a^nea Ebû Hüreyre (R.A.) ve ibn-i
Abbâs (R.A.)’den rivâyette bulunmuştur. Âmir bin Sa’d ve Abdülmellk bin Ebi
Bekir (R.A.)'den rivâyetleri var. Kendisinden de iki oğlu Abdurrahman ile Hişâm
ve Ömer bin Muhammed el-Esleml, rivâyet etmişlerdir. Sıkadir. üçüncü tabaka-
dandır. Ebû Dâvûd, Nesâ ؛ve Tirmizî de rivayetlerini almışlardrr. (El-Menhel:
cild 7, sahife 6)
153 KÎTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ
İZAHI
Ebû Dâvûd, N e s â i , T i r m i z i , A h m e d , H â-
ا، ﻣﺎ، , ' ال ؛اﻣﺎﻫﻪ، ؛ ه, i b n - i H i b b â n ve 'ارﻫﺔ،اءاه
de bunu benzer lafızlarla rivâyet etmişlerdir, i s h a k ’ ı î b n - i
Abbâs (Radıyallâhü anh)’a gönderen zâtın M e d i n e emirl
e 1- V e lî d b i n U t b e , râvi o s m a n ’ m dediğine göre e 1-
V e l î d b i n U k b e olduğu E b û D â V û d ’ un rivâyetinde
belirtilmiştir. (139)
Hadis, istiska namazının iki rek’at olduğuna ve bayram nama-
zma benzediğine delâlet eder. Ş â f i i l e r , bunu delil göstererek,
istiska namazının bayram namazı gibi olduğuna ve bayram nama-
zmda olduğu gibi bunun ilk rek’atında yedi ve ikinci rek’atmda beş
tekbir alınmasına hükmetmişlerdir. Ş â f i î l e r ’ in ikinci delili
H â k i m ve D â r e k u t n î ’ni n M u h a m m e d b i n A b -
d i l a z i z târiki ile yine î b n - i A b b â s (Radıyallâhü anh) ’-
den rivâyet ettikleri bir hadistir. Hadîste İh، rek’atta yedi ve ikin-
ci rek’atta beş tekbir alındığı tasrih edilmiştir.
M â l i k , A h m e d , î s h a k , E b û S e v r ve Cum hur:
îstiskâ namazında zevâid tekbirlerinin bulunmadığına hükmetmiş-
lerdir. Bunlara göre, istiska namazı, rek’at sayısı, açıktan okumak ve
hutbeden önce kılınması bakımından bayram namazına benzetilmiş-
tir. D â r e k u t n î ve H â k i m ’ in hadîsi ise râvi M u h a m -
m e d b i n A b d i 1 a z i z ' in zayıflığı nedeni ile delil olamaz.
îstiska hutbesinin diğer hutbeler gibi olmamasından maksat, bu-
nuh Cuma ve bayram hutbelerine benzememesidir. Çünkü bu hut-
benin hemen hemen tümü duâ, istiğfar, tazarru ve yakarıştan ibâ-
retti.
îstiska namazının meşrüluğuna ve iki rek’at olduğuna M â l i k ,
Ş â f i î , A h m e d , M u h a m m e d , bir rivâyete göre E b û
( ل3 ) وEl-Velid bin Utbe veyâ bin Ukbe’nin, hicretin 53. yılı Medine emîri bu-
lunduğu tbn-i Cerir tarafından ^kledilmiştir.
aö SÜNEN-t ÎBN-Î MÂCE
. ردا*م ؤءؤوﻛﺗم
ؤدﺗب
1 ﺗﻣﺑداأؤ؛آآ
-*ﻧﺷﺗﻲ•ظ-
ﺗﻤﺪ ؛ ا ﺟﺘﺒﺄﺋآلث م ة ﻧﺤﻢ ﺛﻨﻲ ا' د ﺳﺰﺑﺊ ؛*آﻟﺖ ؛ آ* ﻟﻔﺄ ؛، زأدﻧﻒ؛ان
١ ١ﻣﻞماأ؛ﻣﺈىﻋد
؛.^ . ال،(:ظاﻟﻘﺗﺎﻟﻲ ؟
أي اﻟﻧألق، أﺳﻧﺄال
TERCEMESÎ
رآم؛ﺋﺎ .ااراا
"... آ؛، )'!' اا؛(ا اmıbn
'bı ﻣﺤﺎ; ااااا؛
) ا. ﻇﺎ،؛ ااااا، آلbin Zeyd bin راااا؛ع
) Radıyallâhü ( )140 ﺀﻣﺤﻬﺴﻢ »'رﻣﺢ، الظ: rivâyet edildiğine göre
İ Z A H I
TERCEMESİ
ÎZAH1
Zevâid türünden olan bu hadi« de istiska namazının iki rek’at
olduğuna, hutbenin namazdan sonra okunduğuna, kıble’ye dönüle-
rek ve ridâ tahvil edilip Allah’a duâ edilmesinin meşrûluğuna delâ-
let eder. A ynca bu namaz için ezan ve ikametin meşrû olmadığını
ifâde eder. Bu hadîs, duânın namazdan sonra yapıldığına delâlet
eder. E b û D â V û d ’ un Î b n - i A b b â s (Radıyallâhü anh)’-
154 KÎTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 39
، ﻣﺮم ﺀ،ىرون
ﺀﻧﺎآلﻫﻤﺜﺮا، ﺒ ﺠ ﻨ ﻤ ﺄ ﺗ ﻮ١٢٦٩
ﺣ ﺘ -
TERCEMES İ
ﻣﺜﺎ ﻣﺮﻳﺌﺎ ﻣﺮﻳﻌﺎ ﻃﻤﺎ ﻋﺎﺟأل ﻋﻴﺮ زاﺛﺚ ﻧﺎﺑﻤﺎ ﺋﺮﻣﺤﻨﺎ ؛ ا ﺋﻠﻔﺰ ا ﻣﻴﺎ
= «A llahım ؛Bize âk ib eti h ay ırlı, bel, um um î, âcil, geç k alm ay an ,
y a ra rlı ve z a ra rsız b ir y a ğ m u r ver.» diye d u â etti.
R âvi d em iştir k i : ikinci C u m a n am azın ı k ılm ad an ev v el bul bol
y a ğ m u rla ih y ، edildiler. R âvi d em iştir k i : S ah âb iler, (tek ra r) O’n a
gelerek (bu defa) y a ğ m u ru n fazlalığ ın d an şik ây etçi o ld u lar v e : Yâ
R esü la llah ؛ev ler yıkıldı, d ediler. B unun ü zerin e E fe n d im iz :
«A llahım ؛E trafım ıza (yağsın), ü zerim iz e değil» diye d u â etti.
Râvi d em iştir k i : Bu d u â ü zerin e b u lu t p a rç a la n ıp şeh rin sağ ın a ve
so lu n a çekildi.”
ﻣﺢﺀﻣﺤﻬﻢ ﻳﻠﻢ
مة/ ﺗﺠﻤﺪاﻣﺢم ﺗﻤﻬﻤﺪﺋﺈ ^ض ؛ دثهت
ﻣﺤﺄ ؛ ي
س قم: إ أ ﻣﺎ
. ورإﻓﻲ ﻣﺤﺎت إﺳﻨﺎده ﻣﺢت ح ف اؤواﺗﺪ ؛
T E R C E M E S Î
1270) “ ... İbn-i Ahh&s (Radıyaüâhü anhümâ)’dan; ^byle demiştir :
ز ام ﻋﺎﺟأل ﻋﻴﺮ ﻣﺮﻳﻌﺎ ﻏﺬﻧﺎ ﻏﺴﺎﻣﻐﻴﺘﺎ ز ﻳﻐﺎ ﻃﻬﺎ اﻟﻠﻬﻢ اﺳﻘﻨﺎ
= -» A llah ’ım! Bize can k u rta ra n , âk ib eti h ay ırlı, u m um i,bol, s ır
-sıklam eden, âcil ve gecikm esiz b ir y a ğ m u r ver.» diye d u â etti. S on
-r a m in b erd en indi. E tra fta n gelen h erk es î (Bol y a ğ m u r ile) ih y â edil
”.dik, d ed i
Not : isnadının sahih ve ricâllnin sika ه1 الﺟﺮاهZevâid’de bildirilmiştir.
ﻣﺤﻲ ‘ص
ﻗﺬ أ، ﺗﻲ ﻧﺘﻪ• ى ﺛﺎ ن • ظ أق — ﺣﻤﺤﺎ أم أ ﻛﺮ ن
١٢٧١
أ ذ ' ذ ﺋﻪ ' ﺣﺂي ﺀ دا ﻳﺖ
، م ﺑﻤﻲ ن ﺷﻚ م ﺀنم أﻓﻰذد ر
؛؛. ،ﺋﺪﻛﺔ
■ ( آ ﻟﺘﺔ )ﻟﻎﺀﻣﺢ
. ﻗﺎﻣﺠﺜﺎ م أ ﻧﺎ آ: أآ ﺗﻲ
T E R C E M E S ]
Î Z A H I
) اب ﻣﺎ إ ﺀ قﺻالة ا ﻟﻤﺪن١٠٠)
155 — İKİ BAYRAM NAMAZI HAKKINDA
GELEN (HADÎSLERİ BÂBI
M ü s l i m ve E b ü D â v ü d d ^ u n u n benzerini riv ây et
etm işlerdir. A yrıca B u h â r i , M ü s l i m , Ebû D â v û d
ve N e s â i b u n u n benzerini C â b i r b i n A b d i l l a h (Ra-
d ıy allâh ü a n h )'d a n riv ây e t etm işlerdir. C â b i r (R adıyallâhü
a n h )'in riv ây eti m eâlen şö y led ir:
46 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
İZAHI
E bû D â v û d d a b u n u riv â y e t etm iştir. O rad ak i riv ây e tte
Ebû B e k i r (R adıyallâhü a n h ) ’ın d a b ay ram n am azın ı ezansız
ve ikâm etsiz kıldırdığı b elirtilm iştir. A yrıca Ö m e r (R adıyallâ-
h ü an h ) veyâ O s m a n (R adıyallâhü a n h ) ’m böyle yap tığ ı rivâ-
yet o lu n m u ştu r. A ncak râv i Y a h y â e l - K a t t a n , آ^او ه ل’؛؛
mi, O s m a n ’ m mı? zikredildiği h u sü su n d a tereddüt, etm iştir.
48 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
ﺳﻤﺘﺬ. ﻗﺶ آ ﻗﻲ ﺳﺪ١^ ٠ أﺛﺎ: ﺛﺄ دأو ﺳﻤﺪ. ﻣﺪاﻟﻪ؛آلؤ ؤإ* م ﺳﻤﺈﺳﺪأﻣﺘﻴﺎ
.ﻣﺌﻤﺤﻤﻢتﻳﻢ ﻣﻈﺎخ أذ ﺑﺞممؤد ﻏﺔﻣﺸﻨﺄىﺀاذآ.ﺗﻨﻮﺗﺎﺗﻲ
ء. اإلﺀﺀآن، ﺿﻤﻦ
وذوق أ. ﺑﻤﺶ *، ^ ٩ ؤن إ*ﻧﻘطﻊﻫﺎﺳﺎإهم •؛ن أ*ﻣطﻊ ؛
T E R C E M E S Î
1275) " ... Ebû أذﻣﺢ،) ا- ؛Hudrî) (Rudiyaltâhü anh ) ’de n; §؛iyk demiştir :
(M edine vâlisi) M ervân (1 ل^هb ay ram g ü n ü m in b eri (m usallaya)
ç ık a rta ra k b ay ram n am azın d a n önce (m in b er üzerinde) h u tb e oku-
m a y a başladı. Eir ad am a y a ğ a k a lk a ra k :
Yâ M ervânî Sen sü n n ete m u h â iefet ettin. B ayram g ü n ü m inberi
(m escidden m u sallay a) çık arttın . H albuki m in b er çıkarılm azdı. Na-
m azd an önce h u tb ey e b aşlad ın . H albuki h u tb e (n am azd an ) önce
okunm azdı, dedi. Ebü S aîd(-i H udri) (R ad ıy allâh ü an h ) :
Bu ad am k endisine d ü şen görevi ifâ etti, (çünkü) ben Resülul-
lah (S allallahü Aleyhi ve S ellem )’d en işittim buyurdu k i ;
«Kim bir münkeri görüp onu elile değiştirmeye muktedir ise, eli-
إ اه
le değiştirsin. Eğer buna güeü yetmezse dili ile değiştirsin. 1 ile de-
ğiştiremezse kalbi ile değiştirsin. Kalb ile değiştirmek İman ؛meyve-
sin) in en zayıfıdır.»”
İZAHI
Ahmed, Müslim,, Ebû Dâvûd ve Beyhakl
de bunu rivâyet etmişlerdir.
167. bâbta gelecek olan 1313 nolu hadîsin izahında belirteceğim
gibi hava yağışlı olmadığı zaman Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) ve -؛ ة؛ﻗﺎﻫال R â ş i d i n bayram namazını müsâit
bir meydanda kıldırırlardı ve 158. bâbta açıklanacağı üzere Peygam-
ber (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) bayram hutbesini minber üzerinde
okumazdı. M e d i n e vâlisi M e r v â n bayram hutbesi için
mesciddeki minberi, bayram namazının kılınacağı meydana çıkart-
tırmış ve bayram hutbesini okumak için minbere çıkmış. Bir de hut-
beyi namazdan önce okumaya başlamış, bunun üzerine cemâattan
bir zât vâlinin bu hareketine karşı çıkarak iki noktada sünnete mu-
hâlefet ettiğini cemâatin huzûrunda söylemiştir. Burada ‘Sünnet'ten
maksat, Resûlullah (Sallallahü Aleyhive Sellem )’dan> sâbit olan yol-
dur.
El-Menhel yazarının nakline göre vâliye itiraz eden zâtın imâ-
re b i n R u a y b a olduğu söylenmiştir.
Hadîsin zâhirine göre bayram hutbesini namazdan önce okuyan
ilk şahıs M e r v a n ’ dır. Bâzılan ه s m a n (Radıyallâhü anh) 'ın
da böyle yaptığını söylemiş ise de e l - A y n i.'nin dediği gibi bu
rivâyet subût bulmamıştır. Bâzılan da bunu ilk yapanın M u â V i
y e (Radıyallâhü anh) olduğunu söylemiştir. Ş â f i i ’ nin rivâ-
yetine göre A b d u l l a h b i n Y e z i d e 1 - H 1 t m I :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ebû Bekir, Ömer ve
Dsman (Radıyallâhü anhüm) önce bayram ا «ﺳﺎا
ondan sonra hutbe okurlardı. Muâviye (Radıyallâhü anh) iş başına
geçince hutbeyi ءااة
aldı, demiştir.
E b û S a i d (Radıyallâhü anh) : “Bu adam kendisine düşen
görevi yaptı.” demekle vâliye itiraz eden zâtın, mükellef bulunduğu
marufû emretmek ve münkeri nehiy etmek vecîbesini yerine getir-
diğini ifâde etmiştir.
Sünen-i îbn-i Mâce — c . : 4-F. :4
so SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
. ال ﻳﺮ ف ه
^ E B ^ E M E B İ
1276) “... Abdullah bin Ömer ( R a d t y a l l â h üŞöyle demiştir:
a n h ü m â y A a n ■,
İZAH!
، ﻟﺮﺗﻤﺘﻦ ن ﺗﻢ ق م ار ن ﺗﻢ
\ ظ ﺋﺪ .P ن ح) ﻋﺜﺎ م — ١٢٧٧
ﺣﻦ. ﻋﻦ ﺟﺪه؛ أأ ﺗﻨﻮﺗﺎﻧﻲ، ﺀﻧﺄ؛ﻳﻪ،اﺳﺆ§ق• ﺣﺪﺛﻴﻰأﻣﻴﻰ
■ ﺗﺮدن وﻧﻮل
• اأﻗﻨﺎ*ق، ؤق ااآلﺧﺮة خ* ﺳﺎﻣﻢ. نﺀآب*ل اأؤﻧﺎ؛ؤ،_ق اآلول ) ^ﺛﺮ ق-؛.
T E R L E M E S İ
T E R C E M E S İ
1278) "... Amr bin Şuayb’m dedesi (Abdullah bin Amr bin el-.^s (Radt•
yallâhü ankütn)’dan: Şöyle demiştir :
P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) b ay ram n am azın d a
(ilk r e k ’a tta ) yedi ve (son re k ’a tta ) beş (defa) te k b ir aldı.”
KÎTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ ة:ل
ﺻﺪ . ءذ
u ؛ *د ن،ﺻﺪ ن ز د اس ن ﺀ ، »ودﻣﻤﺚ
ﻫﺒﺠﻨﺎ أؤ -١٢٧٩
؛ *ﻋﻦ ﺟﺪﺀ، ﻣﻦ أ ﻳﻪ، ﻛﺠﺮ ﻳﻰ زد ه ﻳﻰﻫﻤﺮو ن ﺋﺬب، ﺛﻦ. ﺛﺎﻓﻲ ن ﺀ؛ﺛﻪ٩١
•رم٧١■ وﻫﻤﺎ> ف،_ ذ األول، ﺑﻤﺎ-<ةتﻳﻰ اﻟﻤﺪ_ﻳﻰ- م.
• أرة وﺳﺮ ام
ت
■اE1 اc E M ن'ل اة
Kesîr’in ..." )1279 ء
ﺳﻣﻞ
ءا.م
) ﻟﺑ.١١١١٢؛(ا
«.١١ ) ا،-.؛آاا/)'اا ﺻﺎءم
أر'اا
) (؟،) ؛،, /يءم
/اام
:Şöyle demiştir
-’R esûluilah (S allallah ü A leyhive Sellem ), iki b a y ra m d a ilk re k
a tta (k ırâ a tta n önce) yedi ve son re k ’a tta (k ırö atta n önce) beş (de
fa) te k b ir ald ı .”
، ﻛﺜﺔ ،؛ ١ﺀ ؛دا ﺳﻴﻰ ؤش• أﺧﺜﺮﻧﻰ v~ . — ﺣﺘﺒﺠﻨﻢ ﺗﺬﻧﺂة ﻳﻰ _ﻧﺤﻲ١٢٨٠
. ءنء\دﺛﺔ ؛ أ(آﺗﺛوﺗﺎؤ، زت
*ءر
* ﺛن، ﻳﻧﺎم٩
١زغ، وﺷد. ﻗنﻧﺎﻓﻳﻳﻰ_ر_د
•رى ﺗﻚ؛ ﺛﺮ ﻓ ﺮ ﻣ ﺮ ﻣ ﻊ- •آلغ'ﺳﺎ ﺗﻤﺎﻧﺒﻢﺀ ﻟﺮ وا*أل
ﻛﺒﺮﻓﻰ اﻟﻒ
T E R C E M E S Î
، ١٠٠١ Kesir’in ﺳﻢ ا, ﻣﻢAnır bin Avf el-Müzenİ’dir. Künyesi Ebû Abâil-
lah'tır. Sahâbidir. Bedir savaşma katılm،şt؛r. ( Tuhfetü'l-Ahvezi : 1 ه!إتﺀ, Sah. 276)
54 SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
Bu h u su sta k i â lim le r in g ö r ü ş l e r i:
ن اﻟﻤﺪ
ق اﻫﺮاﺀة ق ﺻالة٠١٠ \(سإ ﻣﺎovi
157 — İKİ BAYRAM NAMAZINDAKİ KIRÂAT
HAKKINDA GELEN (HADİSLERİ BÂBI
ص زﻣﺤﻘﺪ
ﺛﻦ إﻣﺮاﻣﺒﻢ،'ي ﺛﻤﺎ<ﺗﻢ ن- أﺑﺂ'أ. ﺻﺒﺠﺘﺎ ﺻﺪ ن ا ﻛﺘﺈ ج ١٢٨ ١
—
ذ- أى._ ئ ؛:ﻓﻰ ؤم اق. ﻣﺞ ﻫﻤﺪﺑﻤﻲ• ﺀﺗﺪأ ﻟﻰ أ: ﻣﺬاﻓﺚ ﺗﻤﺬا ف ؛أﻣﺢ
زت-اوم ؛
.• ؟ةل'ﺀإآف,ﻟﺬداادﺗﻢ,ﻏﺄﻳﻰ ؛
تم
^ صال
^
T E R C E M E Sİ
أم ﻗﺮ . ي ؛ ﺀن؛ﻳﻰ ﻣﺎس ؛ أن ،ص ذ م تﻫﻤﺮو نﺀ*الة ،
. ﻧﺎﺷﺜﺔ
ﻣﺚ ا*ا
_ وﻧأل"ﻣﺂﻟﺊﺣﺪ،| ﺗﻢ رﺗﻠﺚ اآلﺀؤ،ﻳﻤﻨﻲا ؛؛^^؛١
٠١ق
TERCEMES Î
ل
128 ) (Abdullah) bin Abbâs (Radıyallâhü anhümâ)'dan: Şöyle de-
miştir :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), her iki bayram nama-
zında (Fâtiha’dan sonra); ر ﺑﻢ ”الﺀﻟﻰ، ﺳﺘﻤﺮ
ﺳﻴﺢ ا اve; اﻟﻌﺎﺷﺌﺖ ﻓﻞ آﺛﺎﻟﺬﺣدﻳث
sûrelerini okurdu."
•م
ﺑﻢ4 ﺳ آل ﻳﺪﻧﺄ، - ﺻﻤﺤﺎﺀﺛﺪةﺀﻗﻨﺎﺧﻨﻤﺢ١—
ةويمﺣﺪ ٢٨٤
م ﻣﺄت^ﻣﺣﺎيءق، ﺛﻣﺄﻧﻳ ث:.- مؤﻣﺣﺗدم ﻣﺢ، ﻧﺛﺄآ ض. آ: ﺛﺂت
. ؤﻫﺑﻣدﻣﺣالغ، _ﻣﺤﺪﻳﺄآةه
T E £ € E M ES ا
ةا8 4 ( إ:ا'اال K âhilKadıyailâhü
(el-A h m esi) ( > رﺿﺎ« اd e n r h â y ،' i ؛ااﺀ1 ااا-
yine yöreءاوة ؛
: demiştir
Ben Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’i bir deve üstünde
hutbe okurken ve devesinin yularını ا-ir habeşi tutmuş olarak gör
d ü m .”
SÜNEN-1 İBN-I MÂCE
f E n u E M E S l
،1ﻣﺒﻤﺎﺳﻨﻤﺪاﻟﺮ
• م•ئ. ﻣﺢ
. ﺛﻢ•ئأ2 ﻣﺤﺎﺀﻧﻲ؛١—
٢٨٩
ف<§§ق
ه ؛ ﻣﺞ ﺑﻨﻮة ا ؛ ﺀﺀﻧﻴﺮ ﻣﺢ األﻧﻢ
.ئﺀﺑﻤﻴﻠﻮﺗﺴﻠﻢ اﻣال ﻧﺄ •ىأ
. ﺀآم٢٢ﻧﺪم ا ﺀم ﺳﺪ:ﺀﻣﺤﻨﺒﻤﺂﺀ. _ﺀوم ﻓﻄﺮ أو أش
)• إال ؟دﻓﻲ ( ﻧﺪم ﻓﻄﺮ ادا ﺿﺺ، ٠٢١٢ ﻓﻰ اؤواﺛﺪ ؛ روام ا ﻧﻤﺎﻟﻰ ق ا ﻟﻤﻔﺮى ش ﺣﺪﻳﺚ
. م ﺑﻤﺮﺿﻴﻒ.وا ﺷﻤﻨﻪ
• و ﻟﺪﻟﻬﻮ ا ﻣﻞ، ن ﻣﺎﺟﺔ ﻟﻴﻪ ﺳﻌﻴﺪﻣﻢ ﻣﺴﻢ.وإ ﺳﺌﺎ دا
T E R C E M E S Î
1289) "... Câbir ﻣﺤﻬﻤﺂ ،»و// ﻫﻬﻖanh )'den\ Şö^le dem iştir:
R e s û lu ila h ( S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) F ıtır v e y â K u r b a n b a y -
r a m ı g ü n ü (m u s a lla y a ) ç ık a r a k a y a k t a h u t b e o k u d u . S o n r a b ir a z
o t u r d u k t a n s o n r a ( t e k r a r ) a y a ğ a k a l k t ı (ik in c i h u tb e y i © k u d u .)”
Not : Zevâtd’de şöyle denmiştir : Nesâi, Câbir (R.A.)’in bu,hadisini küçük
süneninde rivâyet etmiştir. ¥aüıız orada : ﺣﻢ ﻓﻄﺮ آوﺳﻤﻢ ا ﺻﺤﻲ -= «Fıtır
veyâ Kurban bayramı (؛ünü» kaydı yoktur, ibn-i Mâceh’in süneninde bulunan is-
mail bin Müslim’in zayıflığı husûsunda âlimler ittifak etmişlerdir. Râvi Ebû Bahr
da zayıftır.
SUNEN-I İBN-İ MÂCE
İ Z A H I
... ﻋﻦ ﻧﻂ آﻧﺖرأى ا ﻟﺘﺒﻰ ﺻﺊاف ﻏﻴﻪ وﺳﺌﻢ؛ واﻗﻌﺎ ﺑﺰﻗﻪ ﻋﺊ ﻧﻌﻢ آﺧﻤﺰ
ﻣﺣف
= ... «Nubayt (R adıyallâhü a n h ) 'den rivâyet edildiğine göre ken-
disi Peygamber (S allallah ü Aleyhi ve S ellem )’ ؛Arafe’de Vakfe'de iken
kırmızı bir deve üstünde hutbe okurken gördüm.» dem iştir.
N u b a y t (R adıyallâhü an h ) V edâ h accın d a P ey g am b er (Sal-
la llah ü Aleyhi ve S ellem )'e r e ^ k a t etm iş ve bu h ac seferinde Pey-
g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem) arefe g ü n ü A ra fa t’ta deve üs-
tü n d e hu tb e ok u rk en N u b a y t (R adıyallâhü a n h ) o rad a bulun-
m uştur. E b û D â v û d ve A h m e d ’ in riv ay etlerin d e belir-
tildiği gibi P eyg am b er (S allallah ü Aleyhi ve Sellem ) A refe g ü n ü A ra-
fa t’ta okuduğu hutbeyi deve ü stü n d e irad b u y u rm u ştu r. Bu h u tb e
b ay ram d an b ir gün önce o ld u ğ u n a göre, bu had îsin bu b â b ta zikre-
dilm esinin gereği g örülm üyor. A ncak m üellifin riv ây etin d e hutbe-
nin okund u ğ u y er ve zam an belirtilm em iştir. Efendim izin vedâ hac-
çın d a b ay ram g ü n ü M i n a ' da h u tb e okuduğu sâb ittir. Bu hut-
be kastedilirse, h ad îsin bu bâb a u y g u n lu ğ u açıktır.
( 145) Nubayt bin Şartı bin Enes bin Mâlik el-Eşcai el-Kuii (R.A.) sahâbidir.
?؛)■(•؛amber, Enes bin Mâlik ye Sâlim bin Ubeyd’den rivayetleri vardır. Kendisinden
de oğlu Seleme, Nuaym bin Ebi Hind ve Ebü Mâlik el-Eseai rivâyet etmişlerdir.
Ebü öâvûd, Nesâi, ibn-i Mâoeh onun hadislerini rivâyet etmişlerdir. (El-Menhel :
eild Tekmile 2. Sah. 52)
١144 ٠. Ebü Kâhil'in isminin Kays bin Aiz olduğu ve sahâbilik şerefine maz-
har olduğu müellifin beyan ettiği s«؛n،؛dlerde belirtilmiştir. Râvisi ism âil bin Ebî
Halid'dır
KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 61
159 — BAYRAM N A M A Z IN D A N S O N R A
HUTBEYİ (D!NEEMEK İÇİN) B E K L E M E K
H A K K I N D A G E E E N (HADİS) B ^ B I
ىا ﻛﺘﺪ: ﺗﺎﻏﺎﺑﻨﺊ ؛ ﻣﺢ دوم ة، ﻣﻤﺎﻳﻢ ﻣﺤﺎ ﺿﻤﺔم’ ة -^ '■■ ﻣﺎم
ﺛﻔﺈ ت اﻟﻤﺪ:؛ ؟آل ﺛﻢﺀ ا
ا ﻟﻢ ﺀنﻋﺐ*د اف ن، ﺀ1ﻋﻦ ﻋﻂ ، ﺋﺮ غ.اى ى. ؛ﻳﻰ ﺛﻮﻫﻰ
ﻣﺤﻠﺲ،• ذق أﺣﺒﺔ أذ٧ ^٠١١ﻣﺘﻠﻰم؛ﻧﺎ اﻟﻤﺪ>رأ؛آت ﺀ ﻧﺪ"آض؛ﺛﺎ$ • ر ﻧﻮ ده ؛؛
E b ü D â v û d , N ٠s هi , D â r e k u t n i , 11 ااا؛ﻗﻒ ve
B e y h a k i de b u n u riv ây et etm işlerdir.
Ei-M enbei y azarı şöyle d e r :
“Hadis, b ay ram h u tb e sin in vâcip clm ad ığ ın a d elâlet eder. Çün-
k ü eğ er vâcip olsaydı, onu d inlem ek için beklem ek de vâcip olacak-
tı. B ütün im am lar, h u tb e n in vâcip o lm adığına h ü k m etm işlerd ir.
H utbeyi d in lem en in vâcip olm am ası, hutbeyi ال اأا ﻫﺎ ااالهvâcip ol-
m am asın ı gerektirm ez, denilem ez. Ç ü n k ü h u tb e ce m â a ta y ap ılan b ir
‘ Bu k onuşm ayı dinlem ek vâcip o lm ay ın ca k o n u şm an ın
kendisi de vâcip olm az
•ﻣﺤﺖ
' رم'ﻣﻤﻤﻠﻰﺑﻤﻤﺎ. ■ اف، ةأاس ؛ أد رﻧﻮل،ضات،ﻋﻦ ﻧﺒﻢ؛د نج؟ﺑﺮ، اﺋﻤﺎ؛ت
. أيﺀ ؛ إل ﺋﺜ ال ﻗﻖ
T E R C E M E S Î
-Amr bin Şuayb’ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-As) (R a )1292
: dıyallâhü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir
P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve Sellem ), hiç b ir b ay ram g ü n ü
”.b a y ra m n am azın d a n önee ve so n ra n a m a z k ılm am ıştır
-Bunun senedinin sahih ve ricalinin sikalar olduğu Zevâid'de bildiril :
miştir.
.ﺑﺎﺷﻨﺮواآلﺋﺈ ﺳﻤﺢ؛،ﺑﻤﻲ؛
ﺋﺎﻣﺤﺘﻢر- ﺣﺎﻧﺢ " ﻧﻤﺢا-<^ ام
: *رئ ؛ ﺛﺄت
ﺛﻦ‘ أﻧﻰ ف ةد،ﺳﻢ. ﺛﻦ ﺛﺶ ﻣﺢ، ئ ﺀﺑﻢما ةﻣﺤﻢ ن ﻳﺪ
• ﻇﺪارخ'إﻟﻰ ﺗﺰﻓﻤﻲا ر.ﻣﺤﺪ*ﺗﺪت اف^ ال ﺿﻠﻤ آل ا ﻟﺪ ظ
ﻗﻢ
٠ ﻣﺤﺎ ورب
ﺻﺤﻤﺢواؤوأد إ ﺳﻨﺎﻟﻪ ت٠
64 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
T ERCEMES İ
ول
3 2 ) "... Ebû Saîd-i Hudrî ( R a d t y a l l â h ü a n h ) 'd e n : Şöyle demiştir :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhive Sellem) bayram namazından ön-
ce hiç namaz kılmazdı. Bayram namazından senra evine dönünce iki
rek’at namaz kılardı.”
Not: İsnadının sahih ve ricalinin sikalar olduğu Zevâid’de bildirilmiştir.
İZAHI
İbn-i A b b a s (Radıyallâhü anh)’ın hadîsini Kütüb-i Sitte
yazarları. A h m e d , H â k i m , D â r e k u t n î ve B e y h a -
k i de rivâyet etmişlerdir. A b d u l l a h b i n A m r (Radıyai-
iâhü anh) ve Eb û S a î d (Radıyaliâhü anh)’ın hadisleri Zevâid
türündendir.
Bu hadîsler, bayram namazına bağil sünnetlerin bulunmadığına
delâlet ederler. Bu husûsta âlimler müttefiktirler
Bayram namazından önce veyâ sonra nâfile namaz kılmanın hük-
mü husüsunda âlimler arasında, ihtilâf vardır.
Ashab ı kiram ve tabiîlerden bir cemâat, bayram namazından
önce ve sonra nâfiie kılmayı mekruh saymışlardır. ا ﻟ أل ؛- اA b -
h â s (Radıyallâhü anh) ve i b n - i Ö m e r (Radıyaiiâhü anh)
böyle hükmedenlerdendirler.
Ashab ve tabiîierden diğer bir cemâat, bayram namazından ön-
ce ve sonra nâfile kılmanın câlzllğine hükmetmişlerdir. E n e s ,
~ b i n e l - H u s a y b ve R a f i ’ b i n H a d i c
bu cemâattandır.
Bir cemâat da bayram namazından sonra nâfile kılmayı câiz gör-
müştür. E b ü M e a ’ û d e l - B e d r î , A l k a m e , N a h a î ,
S e v r î ve R e y ehil böyle diyenlerdendirler.
El-Menhel yazarı bu arada her gruba dâhil bir çok sahâbi.ve tâ-
biinin ismini zikrettikten sonra mezheblere mensup âlimlerin görüş-
lerini anlatır. Görüşlerin özetleri şöyledir:
1. H a n ،; f ؛l e r ’ e göre musallada bayram namazından önce
ve sonra namaz kılmak mekruhtur. Bayram namazından önce evde
kılmak da böyledir. Fakat bayram namazından sonra eve dönülün-
ce kılmak mekruh değildir. Delil de i b n - l Mâ c e h ’ in rivâyet
ettiği E b û S a i d (Badıyallâhü anh)’in 1293 nolu hadisidir.
161 KİTÂBÜ ÎKÂMETÜ-S’SALÂ
' *م راد ن اؤم ن ﺳﻤﺪ ﻳﻰ ﺀب*دU؛ . ﻇﻬﻆ ﻣﺜﺎ م ن ﻫﻤﺎر ” ١٢٩٤
• ي ﻧﺮﺑﻊ
ا ﻟﻪ. ال
ف ﺑﻤﺮ ، وم.وآ
ﺿﻴﻒ ﺀ ن |رﺀ ا ﻟﺰ واﺋﺪ:دق
FE R C E ME S İ
، ةةأ ﺑﻤﻴﺘﺘﺎ ق، ﺋﺘ ال، ت. ﻣﺌﺎآئ. أ، ت. ﺑﻤﻴﺔ ث م ﻣﺤﺎ - ١٢٩٦
. ﺀن اد'رف ﻣﻤﻨ إل؛ةت؛ إذ ﻳﻦ ال؛ﺋﻲ أ ذي ﻓﻲ ا" ﺑﺪ
TERCEMES Î
و '،،),( .ا...
[ام■ ؛،آرأ
_ ا.;ا,أ ا :;dibi (Radıyallâhü anlı)'den: Şöyle dem iştir
Bayram namazına yürüyerek gitmek sü n n etin d i ”؛؟
ﺗﺄ ﺗﺘﻨﻞ. اب1 ى ﺛﺒﻢم آ ي ن ظ. ﻟﻤﺚ ؛اج
د، ةا ﻣﻤﺪ ﻣﺤﺎ - ١٢٩٧
ﺣﻤﻦ م أ ل. م ﺟﺪو؛ أﻳﻰ دﻧﻮت ' د، ﻣﺄﻳﻲ > ة*ب ام ن أق
راغ ﺀن ﺀ م نﺀ
. دسم آﻳ
،_""'ااال
١ ؛, ﻧﺎد،« ﺀ ﻣﺬااال, و ﺳﻤﻢ. ن ﺻﺪ اش. ﻣﻪ ﺷﺪ د و ﺀ د، ق اؤدا ﺛﺪت ﺀذا إ ﺳﺘﺎد ﺿﻌﻴﻒ
.) ١٣٠ ( ﺣﺪﻳﺚﺑﻤﺤﺮم
TERCEMES Î
1297) Ebü Râfi (Radıyallâhü anh)'den; Şöyle أ؛ او؛أأاﻳﺎ :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), bayram namazına yü-
rüyerek gelirdi.”
N b t: Bunun râvilerinden Mendel ve Muhammed bin Ubeydullah’ın zayıflığı
nedeniyle senedinin zayıflığı ve bu senedin gelecek bâbta <1300 nnlu hadiste) gele-
ceği Zevâid'de belirtilmiştir.
T E R C E M E S Î
T E R C E M E S Î
ذ
1 00 "...اادا
£ (" Râ
fi ) ﻣﺣﻬم
ه’إء//،م'رس ةه؛
ااءﻟ:ن؛و
ءا'ﻳdemiştir
162 KİTÂBÜ ÎKÂMETÜ-S’SALÂ
دا0 " ) ا... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'den: ا’ إ ةو،' demiştir:
P eygam b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) b ay ram n a m a z ın a çık-
tığı zam an geldiği yoldan b a şk a b ir yoldan dö nerdi.”
İ Z A H I
اءم،ﺑﺟﻣﺢ
•
٠ وﻋﻴﺎﻣﻨﻰ ا آل ﺷﺮ ئ د سﻓﻲ ﻋﺘﺪ ا ن ﻣﺎج ؛ ^وى ﻫﺬا ا ﻟﺨﺒﻴﺚ٠ ﻫﺬا إﺳﺘﺎدر'ﻣﺠﻨﺞ ﻣﺤﺎت٠ق از وا ﺛﺪ
•ﻳﻞﻟﻢ ﺑﻤﻮجﻓﻲ أ ﺣﺪﻣﻦ ا ﻛﺎ ب اذ ﻛﺘﺐ ا ﻟﺨﻤﺔ اآلﻣﻮل
T E R C E M E S İ
1ﻫﻞ2ر "...
Âmir (Radtyallâhü ره»ه-’den rivâyet edildiğine gdre Iyâz el
-E ş’arî (147) ( Radtyallâhü anh) el-Enbar (148) da bir bayram günü hazır bu
: )lunmuş ve (oranın halkına
-R esûlullah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) y a n m d a ta k lis yap ıl
”.dığı gibi niçin sizlerin ta k lis y ap tığ ın ızı g ü rm ü y o ru m ? d em iştir
N o t: Zevâid'de şöyle denmiştir: Bunun senedindeki rical sikalardır. Iyâz
-el-Eş’ari’nin ibn-i Mâceh yanında bundan başka hadîsi yoktur. Kütüb-i Sitte sa
hiblerinden ibn-i Mâceh müstesna أوهbirisi Iyaz’ın rivâyetlni tahriç etmemiştir,
, ق،ﺳﺄﻳﻰ ي , ﻧﺖﺀﺳ ال
. ز ﺛﺒﻢﺀ. ىأ. ' ﺀﻣﺤﺎﻧﺤﻘﺔﻧﺤﻲ - آا -م
(147) Iyaz bin ^mr el-Eş’ârî’nin ا ﻃ ﻘﻬﻬﺔ1 ﻟﺔلihtilâflıdır. Râvileri Şa”bl ve Samk
bin Harb’dır. Ebü Hatim : Iyaz tâbiidir, mürsel rivâyetleri vardır. Ebü Ubeyde’yi
görmüştür, der. (Hulâsa: Sah. 301)
(148) Enbar Irak’ta bir şehirdir.
163 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S'SALA 71
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
؛ ﻣﺖ
\ ﻣﺤﻲ
، ﻣﺢﻣﺤﺬﺗﻲ
1 ﺗﺎاالدﻧﺎئ: ﺀﻣﺢ
. ﺗﺄﻫﻢ ; ﻟﺜﺔ م. ﺛﻤﻢ.ما ﻧﺈ
.ث
„ داﻟﺚ;ﻧﺤﺚﻧﺼﺖ. ﺗﻤﻒ. ا ﻟﺜﺰ ذ4 'ةذﺑﻤﺒﺪ ^ أذدﻧﺪﺗﺎﻟﻪ
74 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
/و.ﻣﺤﺌﺒﺠﻤﺒﻤﻨﻘﻬﻢ
T E R C E M E S İ
1304) “ ... (Abdullah) أا؛ط Ömer (Radıyallâhü ankümâ)’dan; ^öyle de-
miştir :
R esûlullah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ), b ay ram g ü n ü sab ah le-
yin m u sallay a gid erd i a n a z a (krsa m ızrak ) d a ﺳﻪ’ هö n ü n d e g ö tü rü -
lü rd ü . ه, m u sallay a v ard ığ ı za m a n (götürülen) a n a z a (k ısa mız-
rak ) O ’n u n ön ü n e dikilirdi. A n aza (kısa m ızrak ) ye d o ğ ru b a y ra m n a-
m a zın a d u ru rd u . Böyle y ap m an ın sebebi ş u d u r : M u salla boş b ir m ey-
d a n idi. O nda s ü tre y ap ılaeak hiç b ir şey yoktu.”
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
نم
ﻣﺤﺠﻢ
ﻗﻄﺘﻪ ﺀآﺗﺘﺄ أﺗﺖ*آ دﻧﻮﺛﺎﻣﺆ§قأن ﻋﻰأم : ﺗﻤﻤﺘﻪ
-ﻋﻦ ؛ ،
TERCEMES Î
ي،ائ ., ﺗﻘﺼﺎﻟﻀﻢﺀ
ل رﺑﻤﻮ اﻛﻴﺒﻢ.اي
. يذﺑﻤﺬ
'؛ '
T ERCE MES Î
İ Z A H I
H adisin m â n â s ı:
P eyganıber (S allallah ü A leyhi ve Sellem! k a d ın la rın ö rtü lü ola-
rak b ay ram n am azı için m u sallay a ve m ü slü m an la rın d âv etlerin e
çık m aların ı enııetiniştiı-. ü n ııııü A tiyye (R adıyallâhü an h â! cilbabı
olm ayan k ad ın ın d u ru m u n u sorm uş, efendim iz, o k ad ın ın ark a d a şı
olan başk a k ad ın ın kendi eilb ab ın d an o n a giydirm esini em retm iştir.
B una â i t :
78 SÜNEN-I İBN-İ MÂCE
1روﻫﻞ ) Âbdullab)
•...‘ Uin Abbâs ( Radtyallâhü « ﻫﻪ «ه، ال ﻫﻞ’رﻣﺢŞöyle de -;
:؛
niştir
ة ﻧﻘﺎ ذ، إ ﻧﺘﺎﻳﺚ V! . ﺗﺌﺪ أؤأ VS. ﻫﻲ وﻫﻮ ﻗﻢ ؤى- ١٣١ ٠
''أﻳﻢ
دأ ﺑﻦ ؛ ﺀال ﺗﺄت-ﺳﻤﺬ ر :ﻛﺎﻳﻰ؛ ت؛ت مة ﻧﺈ إ ﺳﻨﺄ ﻗﺮ ةآا، ا ﻳﺎ* ﻣﺘﺆ
1510) "... îyas bin Ebi Ram la eş-Şâmî (152) ( ﻣﺢ'وﺀسﺀ/ ﻫﻬﻪanh )'den ri-
vâyet edildiğine göre şöyle dem iştir :
İZAHI
İZAHI
M üellif b u h ad isi iki senedle riv â y e t etm iştir. B irisi î b n - i
Abbâs (R ad ıy allâh ü a n h )'a , diğ eri E b ü H ü r e y r e (Radı-
y a llâ h ü an h ) ,a ulaşır. î^isi de• ﺿﻬﻬﻤﺤﻤﺎة. E b ü D â v û d ’ u n M u -
h a m m m e d b i n e l - M u s a f f â ’ d a n riv ây e ti E b ü H ٥-
r e y r e (R adıyallâhü a n h ) ’a yine m e rfü o la ra k u laşır.
H â k i m ve B e y h a k î de b u n u riv â y e t etm işlerd ir.
Bu h ad is de b ım d an önceki h ad isi teyid eder. B una ilâveten, bay-
ra m n am azın ı k ıla n la rın o g ü n k ü C um a n am azın ı d a k ılm aların ın
d a h a iyi o ld u ğ u n a d elâlet eder. Ç ü n k ü b u ra d a P ey g am b er (Sallal-
lâ h ü A leyhi v e Sellem ) o g ü n k ü C u m a n am azm ı isteğe b ağ la m a k la
b e ra b e r k en d ilerin in C u m a’yı k ıld ıra c a k la rın ı bildiriyor. Şu h ald e
k ılm am ak ru h s a ttır. K ılm ak azim ettir. A zim etle am el etm ek efdaldır.
T ERCEMES Î
م
ا.ر ﻳ ﺎ آ
in işi '!؛:
). اا...« ; ااااا،
( •ا 'ﻣﺎااز ) اا؛<ا ( ااR atlıyatlahü anhümâyt&'diı; Şöyk* de-
اﺀ0 ا: Râvilerden Cübâre ve Mendel zayıf oldukları için senedin zayıflığı Ze-
vâid’de bildirilmiştir.
ى ﺑ ﻤ ﺰ. ة ﺛ ﻢ. ا *زﻟﺪ، ت. ﻗﺎ ذما ﺣﺘﻲ ﻣﺤﺎ اﻣﺤﺜﺎس ة - ١٣١٣
.^ صم
ﺗﻴﺈﻗﺎ <^ ﺻﺈ ا ﺻﺪﻣﻠﻤﻤﺤ ال ف ﻫﻤﻢم. أﺻﺎب ا ة س ﺗ ال ﻓﺎ: ﻇﺖ
EERCEMESÎ
t 7. A H I
E b û D â v û d , B e y h a k î ve H â k i m de bunu rivâ-
yet etmişlerdir. Hadisteki Mescid ile Mescid-i Nebevi kasd edilmiş-
tir.
؛ ؛؛
م أذﻣﻣسال؛الخ .ﺑﻣﻰ؛ أئ' ي م اﻣنء٠٠١٤٠ ،ءى اءن ﻣﺣﻌﻰ
ﺿﻳﻌﺎ
ﺀ ك ا ﻟ ال ﺣﻞ م
ﺿﺮﺳﻮ لاش
.
ﺀﻫﺒﺞ
أنءمءؤااﻳدﺗﻳﻠأل
مءقﺑﺟداإلﻣﺗال
ﻧذإد, ن ﻧﻤﺢﺑﺳﻣﻞ.قاوﻟم ؛قءﺳﻣم (ار
> و ﻣﺎ
ال1ه )ﺳﻤﺤﺴﺎ
( ر bin Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)'dan; Şöyle de-
m iştiı:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve S e lle r ), (mü’minlere) düşman
karşısında olmadıkları müddetçe İslâm memleketlerinde bayramlar-
da silâh taşımayı yasaklamıştır.”
Net : Bunun isnadındaki râvi Nail bin Necih ve ismâil bin Ziyâd’m ﻣﻠﻬﻪ
ءا
oldukları Zevâid'de bildirilmiştir.
i 7■ A H i
Bâsri: وؤاﻳدا
ﻓﺎﻫواﻏ،آن'ﻧﺣﻠوا اﻟﻣﺗألخ _ﻣم'ﻋﻳد األان
= ‘Mü’minler silâh taşımaktan menedilmişlerdir. Düşmandan
korktukları zaman müstesnâ.' demiştir. Ve ااﻓﺎ- لÖ m e r (Ba-
dıyallâhü anhümâ) da H a c c â c ’ a:
KİTABİ! İ k A m e t ü -S’SALÂ 87
ئ
:’ﻣﺣﺞ
،ﻣﺣﻞ
ﻳﺪ ﻳﻮم ﺛﻢ ق اﻟﻤﻨالخ،ت
= ﺧﻠ S en silâh ı öyle h ir g ü n ta‘-
أ.im işsin
ki e g ü n siiâ h taşın m azd ı.' d e m iştir
B u h â r î ’ n in şerh in d e 8 ل- ' أ ال آ ﻟﺦn in zik re ttiğ in e göre
A b d ü r r a z z â k m ü rsel b ir isn ad la şöyle riv â y e tte b u lu n m u ş tu r :
T E R C E M E S Î '
1“ )ﻫﺎل... El-Fakîh bin Sa’d — ki sahâbîlik şerefine mazhar olmuştu —-
( ﻣﺤﻬﻢ،ﻫﻬﻤﺤﺌﺴال ره»ه15) )دşöyle demiştir: •
R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) fıtır b a y ra m ı g ü n ü , k u r-
b a n b a y ra m ı g ü n ü ve are fe g ü n ü bo^ ab d esti ah^dt. (Râvi d em iştir
ki) el-F âkih d e b u g ü n le rd e boy ab d esti alm ay ı ev h a lk ın a em red erd i.”
N o t: Bunun senedindeki râvi Yûsuf bin Hâlid hakkında, ibn-i Mûin’in : ‘٠ ,
kezzab’tır. habistir, zındıktır’ dediği Zevâid’de bildirilmiştir.
Shıd ؛de : ‘Ben derim ki, Yûsuf’u tekzib edenler çoktur. îbn-i Hibban’ın dedi-
ğine göre hadis uydururdu,’ demiştir.
İ Z A H I
(153) Sahâbi olsu bu zâtm râvisi, torunu olsn Abdurrahman bin Ukbe bin
e!-Fâkih’tir. îbn-i Mâceh, onun hsd!s؛er!ni rivâyet etmiştir. ( 1 ﺳﺴﻢ 3-)ل
170 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ
j\ J' c L .؛ إ ﻫﻴﺪ ﻧﻤﺄ ش- ﺀ ا. أث ﺿﻤﺤﺎﺛﺒﻢم ا ﻣﺒﻢ n v< -
İ Z A H I
E ؤ
û Dâvûd, Hâkim , ﻫطءآ: إااف٢®B e y h a k î
.de bunu rivâyet etmişlerdir
layın Ramazan veyâ Kurban bayramındâ olduğu husûsundaki©
.tereddüt râviye âittir
)Sahâbi olan A b d u l l a h b i n B ü s r (Radıyallâhü anh
Peygamber fSallallahü Aleyhi ve Sellem l’in vefatından sonra bir
bayram günü namaz için musallaya çıkmış, imam bayram namazını
ilk v a k t i^ e n t e t o ^ m iş , bunun üzerine A b d u l l a h (Radıyallâhü
.anh) imamın bu hareketine karşı çıkmıştır
H adisin : إى اﻟﺋﻧﻳﺢ
< وذﻟك-cümlesi Abdullah (Radıyal
lâhü anh)’ın sözündendir. Bu cümledeki ‘Teşbih’ kelimesi ile nâfile
-namaz veyâ kuşluk namazı kasdedilmiştir. Bilindiği gibi güneş do
-garken nâfile namaz kılmmaz. Güneş bir mızrak boyu kadar yükse
linçe nâfile kılınabili؟. .Bu vakit nâfilenin kılınabileceği ilk vakittir
Abdullah (Radıyallâhü anh)’m işâret ettiği saat n afilenink i -
SÜNEN-İ İBN-t MÂCE
lınabileceği ilk vakittir. Yâni bayram namazının ilk vakti, nâfile na-
ntıazmın ilk vaktidir.
ا ﺷﻨﻴﺢ ؛ وذﻟﻠﻰﺣﻳنcümlesi A b d u l l a h (Radıyallâhü anh) ’m
râvisi Y e z i d b i n H u m e y r (Radıyallâhü anh)’a âit ola-
bilir. Yâni A b d u 1 1 a h CRadıyallâhü anh) ’m işâret ettiği saat
nâfilenin kılınabileceği ilk saattir.
Rayram namazının ilk vaktinin, güneş doğduktan sonra nâfile
namazının kılınabileceği ilk vakit olduğu husüsunda icmâ vardır.
Ei-Bahır yazarı: Bayram namazıma ilk vakti güneşin etrafa ya-
yıldığı zamandır. Güneşin semânm ortasına çıkacağı zamana kadar
bayram namazı kıiınabilir. Bayram namazı vakti hakkında her han-
gi bir ihtilâfı bilmiyorum, demiştir.
>؛؛دن£م أ ﺑﻰ ﻣﺤﻢ *م. ز ة أ ﺑﺄ رأ ﺣﺎد . ﻳﻰ ﺛﺘﺪه أ ﻛﻦ — ؤ ﺑﺠﺜﻢ١٣١٨
م؛ ﺀن؛ ق، ﻋﻦ 'اغ، ﺗﻢ ن آ’أ ﻳﺄ ا ﻗﺘﺚ. ن ر ﻟﺢ ﺣﻤﺤﺎ ﻣﺤﺪ —
١٣١٩
T'£RC£M£Sİ
İZAHI
Gece namazmın ikişer rek’at. olarak kılınması hakkında mü-
teaddit senedlerle rivâyet edilen İ b n - i Ö m e r (Radıyallâhü
anh )'ﻫﺎ
hadisi benzer lafızlarla Kütüb-i Sitte’nin tümünde rivâyet
olunmuştur. İlk hadîs ayni senedle müellifin ‘Bir rek’atla vitir - س
mak' bâbında 1174 numara ile geçmiştir. Oradaki metnin sonunda;
f j S j i ^« — دﻳسe bir rek’at vitir kılar» ziyâdesi vardır. Geniş izah
için oraya mı'macaat. ftriiifthiiir
îbn-i آ؛اااه
(Radıyallâhü anh)’m 9 ﻟﻪnolu hadisi Kütüb-i
Sitte’nin tümünde rivâyet edilmiştir.
Bu bâbta ve bundan sonraki bâbta rivâyet olunan hadîslerde ge-
ç e n ; ‘؛ ﻧش = ikişer rek’at” kelimesi te’kit için iki defa tekrarlanmış-
tır. Bunun mânâsı her iki rek’atm sonunda selâm vermektir. Çünkü
M ü s l i m ve A h m e d ' in U k b e b i n H a r i s tarikiyle
İ b n - i Ö m e r (Radıyallâhü anhümâ)’dan olan rivayetlerinde :
172 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ
T E R C E M E S Î
î b n - i H u z e y m e , î b n - i H i b b â n ve e l - H â ^ i m
b u n u sah ih g örm ü şlerd ir. B e y h a k î d e : ‘Bu h ad îs sah îh tîr, A l î
e 1 - E z d ’ ؟yi M ü s l i m h ü ccet say m ıştır. S ik a râ v in in ziyâde-
si m a k b u ld ü r. B u h a r ’ ؛d en b u h ad îsin d u ru m u so ru lu n ca : Bu
h ad îs sah îh tîr, diye cev ap v ererek e l - E z d î ’ n in tâ rik iy le b u n u
riv ây e t etm iş v e : Bu h ad îs M u h a m m e d b i n S i r î n t â-
KİTÂBÜ ÎKÂMETÜ-S'SALÂ
1. H a n e f i l e r ’ den E b ü Y û s u f ve M u h a m m e d ’ e
göre gece namazında her il،i rek’atın snnunda ve gündüz nâfileleri-
nin her dört rek’atından sonra selâm vermek efdaldır.
2. E b û H a n î f e ’ ye göre gece ve gündüz nâfilelerinin her
dört rek’atından sonra selâm yermek daha efdaldır.
E bû H a n i f e 'n in delillerinden birisi M ü s 1 i m ’ in
Mu â z ' a n h l؛’dan rivâyet ettiği şu meâldeki ha-
diştir;
“Muâza (Radıyallâhü anhl Âişe (Radıyallâhü anhâ)’ya:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kuşluk namazını kaç
rek’at kılardı? diye sormuş. Âişe (Radıyallâhü anhâ) :
Dört rek’at kılardı ve Allah’ın dilediği kadar fazlalaştırırdı, diye
cevap vermiştir.”
Diğer bir delili de E b ü D â v û d ’ un  i ş e (Radıyallâhü
anhâ) ’dan rivâyet ettiği şu meâldeki hadîstir:
"Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in gece namazı hak-
' آهء-ءه
(Radıyallâhü anhâ)’ya soru s o r u lm u ş , kendisi şö y le
vermiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yatsı namazını
cemâatla kıldıktan sonra âile efradının yanma dönerdi. Dört lek ’at
(nâfile) kıldıktan sonra yatağına girerdi.”
H a n e f î âlimleri bu bâbta rivâyet edilen î b n - i Ö m e r
(Radıyallâhü anh)’m hadîsine yukarıda anlatılan gerekçe ile cevap
vermişlerdir.
3. Ş â f i î ve A h m e d ’ e göre tüm nâfilelerde her iki rek’a-
tm sonunda selâm vermek efdaldır. Bunların delillerinden birisi 1 b n-i
Ö m e r (Radıyallâhü anh)’m buradaki hadîsidir. B u h â r i ;
“Nâfile namaz ikişer rek’attır” bâbında şöyle der :
SÜNEN-İ İBN-Î
', A m m â r , E b û Z e r r , E n e s , C â b i r b i n Z e y d ,
J k r i m e ve Z ü h r î ’ n in tü m n afilele rd e h e r iki re k ’a tm sonun-
d a selâm v erm e n in efd al o ld u ğ u n u söyledikleri zik red ilm iştir. Y a h -
y â b i n S a î d e l - E n s â r i d em iştir k i : M em leketim izde be-
n im yetiştiğim b ü tü n fık ıh çılar g ü n d ü z n âfilelerin d e h e r ik i r e k ’a tte n
sorçra selâm v erirlerd i.”
4. M â l i k i m ezhebine gö re b ü tü n n afilele rd e h e r iki rek 'at-
ta n so n ra selâm v erm ek m a tlu b tu r. D ört r e k ’a tm so n u n d a selâm v e r ''
m ek ise m e k ru h tu r. El-M enhel y a z a rı âlim lerin g ö rü şlerin e m esned
olan delilleri “G ü n d ü z n am âzı” b ab ın d a zik retm iştir.
• ﻧﺮﺛﻰ"ﺧﻤألرﻛﺜﻤﺢ.ﻟﻔﻰ د ﻛﺄ ت
،ثىم ﻣﺰﻧﺤﺜ ﺎ ،ﻫﻤﻢ' ﻟﻨﻴﺈ.، . أن ﺗﻨﻮ ت'ذث
T ERCEMES İ
İZAH!
؛ ﺳﺄﻓﻰﻧﻔﺘﺎة
ئوة ﻧﺒﻤﻘﺎﻛﻨﺎ ﺗﺎﻣﺤﺘﻨﻜﻞ
، إ ا ﻣﺤﺎﺛﺖ
. - ^
» .ﻣﻴﺜﻪ
■
ﺿﺒﻞ اﻟﺨﺪﻳﺜﺮ ﺻﻤﺎ مؤآ ﺀه- ﻗﺎلارن ﻋﻌﺪ اﺑﺮت ا٠ إﺳﺘﺎده ارو ﺳﻨﻴﺎ زا ﻟﻌﺪ ئ,؛ ؤ
ق اوواﺗﻞ
T E KC E ME S I
1324) Ebü Saîd (Radtyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine göre; Pey-
gamöer (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ؛öyle buyurdu, demiştir :.
«(Nafilede! Her iki rek’atte selâm vermek vardır.»”
٠
^ ؛: Râvi Ebû Süfyân es-Sa’di'nin rivâyetlnin zayıflığı üzerinde âlimlerin
ittifâk ettiklerini ibn-i Abdi'i-Berr’in söylediği Zevâid’de bildirilmiştir,
. اﻳﻰ أقوداﻋﻪ ؛ﺀآﻟﺖ ؛ ﺀآت رﻧﻮداف ، ^^ ﻋﻦ ا ' ﻟﻄﺈ م، ١ص ﻣﺪاف ن
• ﺑﻢ • ؤ ﺛﺂﺀ س ؤ" ﻧﺴﻜﻰ و ذ ﺗﻴﻊ- ﻟﻜﺖ ؤ ﺗﺌ إل • ﺛﺘ آلة األ؛ل م ؛ ى م؛ﻧﻲ٠
T E R C E ME S İ
1325) El-M uttalib yâni ibn-i Ebi Vedâa (133) (Radtyallâhü ض « ه’ر-
den rivâyet edildiğine göre; Resülullab (Sallallahü Aleyhi ﺟﺎاSellem) ث؛و1^ﺀ
buyurdu, demiştir :
(1 ) ﻫﻮEl-Muttalib’in hangi zat olduğu husûsunda ihtilâf olmuştur. Çünkü bi-
أم : el-Muttelib bin Ebi Vedâa es-Sehmi Ebû Abdillah’tır, Bunun hadisleri var-
dır. Râvileri ise Ca’fer, Kesir ve Abdurrahman'dır. Diğeri d e : El-Muttalib bin
Rebia bin el-Hâris bin Abdilmuttalib el-Hâşimi'dir. Bu zât sahâbîdir. Râvîsi Ab-
âullah bin el-Hâris bin Nevfel’dir. Tehzîb’te belirtildiğine göre îbn-i Mâceh bu zâta
ei-Muttalib bin Ebi Vedâa demiştir. (Hulâsa : 279)
Bu duruma göre ibn-i Mâeeh’in kastettiği râvi sahâbi olan el-Muttalib bin
Rabîa (R.A.)’dır.
İ Z A H I
İZAHT
، ن م ا ﻣﺤﺪﻛﺂ مءﺟ
ءى، م اإلﻳﻲ ن م'داﻟﺮﻣﻰ اﻇﺮﺛﺊ، نمأ ﻗﻌﺘﺪ JİSﺀن؛
ﺣﻰ ق • ﺑﻤﺎﺷﺒﻤﻜﻦﺀ
وﺗﺼﺎن• ﻣﻠﻢ*اﻣﺈH l 1 ﻣﺘﻨﻨﺎخ رﺛﻮلاش: ﻋﻦ أقدر ﻧﺄل
آ-ﺗﻤﻤﺘﺘﺜﺎﻟﺌﻢ • ا ﻳﺘﺔﺀﺗﺺ ﻣﺤﻢﻣﺤﻰﺋﻨﺚ ا ﻟﺜﻞ1 ﻗﺂم م ﺗﺎل* ةاا. ﻧﺢم و ل
ﺗﺎﺀﺗﻀﺘﺞ / ﺗﻢث ام، الت ﻃﺎﻓﻲ ;ﻟﻢ ;ا: ﺷﻢ'م ة ﺛﺘﺎ. م *;ﻣﺤﺎ. ا ﺛﻈﺎ أى'ت ز ;ا
ﻗﺄتﺀ[إﺗﻬﺴﻤﺄم. أر ﻧﻮﺗﺎﺳ إل ﺗﺌﻘﺄ ' ﺋﺼﺄ ﺳﻢ: ة ﻟﻖ. ﺋﻈﺮ اؤ *ل
، ﻓﻲ
-ﺗﻤﺈﻗﺎﻣﺈ"هأم*دﻟﺔ ﺗﺎ م ﻧﺘﺔ ﺀ ^ﺗﺘﻲ ﻣﺌﺎم ﻧﺔ ا
لأ ) ﺗﻖ ﺗﻤﺮف٢^۶ خ
• ﺟﺜﻊ اﺋﺎئ ﻓﻲؤب؟ ﺀآت ﺗﺂخ ﻣﺎةدأﺗالدا ؛ ، . ﺗﻖ م
•.
T ER C E MES Î
ت
ﻣﺣ
7^ ) “... Ebû Zerr(-1 Gıfarî) ( R Şöyle demiştir :
a d t y a l l â h ü a r ı h y d e n \
i 7 A H I
î b n - i A b d i ’ l - B e r r : P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve
S ellem )’d en te râ v ih n a m a z ın m re k ’a t sayısı h a k k ın d a b ir ta h d îd vâ-
rid olm am ıştır. P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve S ellem ), E b û
B ekir (R ad ıy allâh ü an h ) z a m a n m d a ve Ö m e r (R ad ıy allâh ü
an h ) ’ın d ev rin in ilk z a m a n la rın d a 8 ve ﻫﺎre k ’a t k ılın d ığ ın a d â ir ri-
vâyetle am el etm ek efdaldir. B u n d an so n ra efd al olanı Ö m e r (Ra-
d ıy a llâh ü a n h ), O s m a n (R ad ıy allâh ü a n h ve A l i (R adıyal-
lâ h ü an h ) ’ın z a m a n la rın d a u y g u la n a n y irm i re k ’a t o la ra k k ılm ak tır.
Ç ü n k ü P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) H u l e f â - i R â -
s i d î n ’ in sü n n e tin e sıkı sarılm ay ı em retm iştir, der.
Terâv ih n am azı, y a tsı n am azı île ş a fa k ’a y ak ın za m a n a r a s ın d a ^
k i s ü re içinde k ılın ır. C u m h u ra g ü re e n efd alı y a tsm ın son sü n n etin -
d e n s o n ra ve v itird e n ö nce k ılın m asıd ır. H a n e f i l e r ’ e g ö re te-
râ v ih ’in v a k ti y a tsı n a m a z ı ile v itir n a m a z ı arasıd ır.
T erâv ih n a m a z ı d iğ e r n a m a z la rd a n fark sız o lduğu için n am azın
- • • ve ad a b ım ih lâ l edici b ir h ız la k ılın m am alıd ır. B u n u ace-
le b itirm eye m a âlesef b âzı im a m la r ve b ir k ısım c e m â a t â d e ta yarı-
şırla r. H a ttâ b âze n tâd il-i ö rk â n bile te rk e d iliy o r k i n a m a z ın ifsâdı-
n a k a d a r gidilm iş olur. A llah cüm lem ize ş u u r İh san eylesin.
' آلآل ة ' ﺀ "، ق ئ ' ضع ﺀﻣﺜﺼﻴﺪ- ة ﻣﻢﺀ. 'ﻣﺎﺀ ؛ -- ١٣٢٨
ى ﻧﺘﺖ. ﺗﺐ أود 'ود. ز د ضاﻣﺤﻢﻣﻴﻰ‘ ﺀن ' دم تشﻳﺒﺎن• ع ؤحدﺀ ﺛﺂﺑﻤﺘﻲ ن
3: ﺛﺘﺮ قث؛ ﻳﺎذ؛ ﺛﺄ١ﻛالﻣﺎ ﻗﻲ7، ﺛﺎ* ﻟﻲ ن اأ ﻣﻜﻞ اﻇﺬ' اأ٠،ﻳﻤﻰ ان ﺀ ألا
* ﺑﻴﻖ آل ه
ﺀ ددى ﺑﺞ_ت ﻳﺦ ﻳﻦ:ﻗﺊ ارم ﻳﻰ م'د٠٤٠لﻣﺘﺖ ؟أ
ه. ل أة ﻣﺤﺪاؤ.ﺣﻤﺤﺄ
؛ • ﺗﻤﻢ
ت؛ﻳﻰ؛ﻣﺮﺗﻀﺎن ■ ؛
.» مم ﻛﻮ وف" ه
ه. ؤاﺣﺴﺎك ﺛﺰخ ﺀن دز
T E R C E M E S Î
1328) “... En-Nadr bin Şeyban (156) ( R a d t y a l l â h ü a t ı k ) ’d e n ; Şöyle demiştir:
(156) En-Nadr büı Şeybân el-Huddânl el-Basri Ebû Seleme (R.A.)’den rivâ-
yet etmiştir. Hâvisi el-Kasım’âır. Buhâri: Onun hadisi sahih değil, demiştir. (Hu-
106 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
İZAHI
Ebû Seleme bin Abdirrahman bin Avf ez-Zühri el-Medeni büyük bir âlimdir.
Amr bin Ali, onun adı yoktur, demiş ise de et-Tehzîb’te adının Abdullah olduğu-
nu söyleyenler vardır. Bâzıiarı isminin ismâil olduğunu söylemiştir. Bâzılan da
adı ٥٠ künyesi birdir, demişler, diye bilgi verilmiştir. Ebû Seleme (R.A.) baba-
(Bevâmı 107.Cİ Sahifede)
174 KİTÂBÜ ÎKÂMETÜ-S’SALÂ 107
٠٠ ﻣﻴﺬ ا( ﺗﻘﺲماأ ﻳﺼﺐ ح ؛را- أﻣﺘﺨﺢﺀﺀ ﺛﻤ ال، ام ﻣﺘﺊ،ﺛﻴﺢ • ؤإ ذ • ،-» C » * ﻃﺌﺲم ا ﻟﺸﻰ ﺋﺪ
T E R C E M E S İ
1 د29" ر... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine göre:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«(Sizden b irisi u y u y u n ca) §eytan geceleyin en u n ensesine üç dü-
ğüm lü b ir ﺀ؛b ağ lar. ٠ kim se u y an ıp A llah'ı a n a rs a b ir diiğüm ÇÖ-
züm lenir. K alkıp ab d est aldığı za m a n b ir d ü ğ ü m (d ah a) çözülür. Na-
m a z a d u rd u ğ u za m a n b ü tü n d ü ğ ü m ler çözüm lenir. A rtık (gece na-
m a zın a k alk an ) o kim se, d ü ğ ü m ü çözük, hafif, gönlü hoş ve h a y ra
ulaşm ış o la ra k sa b a h la r. E ğer (A llah’ı anm ayı, ab d est alm ay ı ve na-
m az kılm ayı) y ap m azsa, u y u şu k , gön lü h a b is ve hiç b ir h a y ra ulaş-
m adiği b ir h ald e sab ah la r.» ”
İ Z A H I
ﺗﻞ3ه :Abdullah
•؛... ( (bin Mes’ud) ( R Şöyle demiştir
a d t y a l l â h ü a n h ) ’d e n - .
İZAHI
-B u h â r î , Mü s l i m ve Ne âi de bunu rivâyet etmiş
lerdir.B u h â r i ’ deki metinde : *اءام ؛ق؛ﻣﺣﻧؤ = »^ ﻫﺎاﺳﻬم-
ve maza kalkmadı.» cümlesi vardır ؛ أدم
110 SÜNEN-I İBN-İ MÂCE
،ﻣﺤﻤﺰاﺑﻢ
* ﺛﻨﻲ ا، ﺗﻢ ؛ا ا*زﺑﺒﻢ ن- اؤا.ﺀ ى ئ ن ا ﻟﺘﺎج -١٣٣١
. أد ؛ أد ﺗﻨﺮﻟﺖ'ﻧﻲ ﺀ ى ﺀﺑﻢ ا ﻣﺤﻦ ﻫﻤﺮد ؛، ﻧﺒﻢ ﺀ ىأ إ، ﻳﻰﻛﻤﺤﺐ. ﻧﺤﻲ ﺗﻴﺄ- ﻋﻰ
T EB C E ME S İ
İZAHI
B u h â r î , M ü s l i m ve N e s â ı de b u n u riv â y e t etm iş-
lerdir.
H a d îs te : “Falan adam” diye k in ay e y o lu y la an ıla n şah sın kim
olduğu bilinm em ektedir. M u h tem elen b ir râvi, o şah sın ad ın ı kesin
bilm ediği veyâ u n u ttu ğ u için b u ifâdeyi k u llan m ıştır. Y âh u t Peygam -
b e r (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) ad a m ın k u s u ru n u gizlem ek m ak-
şad ıy la ism ini zik retm em iştir.
Bâzı âlim lere göre şöyle de o la b ilir : A b d u l l a h b i n A m r
(R adıyallâhü an h ) evvelce gece n a m a z ın a k alk m ay ı itiy ad h âlin e ge-
tirdiği h ald e b ilâ h a re b u n u terk etm iş. P ey g am b er (S allallah ü Aley-
hi ve Sellem ) de d u ru m u bildiği için kin ây e yolu ile o n u u y arm ıştır.
Y âni o nu k astetm iştir.
H adîs, gece n a m â z ın a teşvik edicidir. A ynı z a m a n d a şu n u d a be-
l i r t i r : Gece n am a z ın a d ev am ed en b ir kim se so n ra d a n bu güzel alış-
k an lığ ı hırakm am alıd ır.
S i n d i de : “H adis şu n u ifâd e •e d e r: Gece n a m a z ın a u zu n sü-
reyi ayırm ak , bâzen tü m ü n ü terk etm ey e yol açar. Bu sebeple gece
n a m a z ın a n o rm al b ir zam an ı a y ırm ak d a h a u y g u n d u r. N itekim fa-
lan ad am gece n a m a z ın a fazla v ak it ay ırıyordu. S o n ra b u n u tam â-
m en b ırak tı. Sen o n u n gibi olma. N orm al b ir sû rey i a y ır ki b u n u
sürdüresin:
Bu hadîs ü zerin e A b d u l l a h (R adıyallâhü an h ) vefât edin-
ceye k a d a r gece n am a z ın a d evam etm iştir.” der.
ﺋﺼﺔﺑﺞ . ﺗﻰﺗﺞ ' ﻟﻄﺘﻘﺔ ،. ﻣﺤﺎﻧﺘﺜﺔﻣﻢ - آ ﻣﻤﺎ
،ﺗﺤﻨﺜﺒﻤﺌﻴﺘﻴﺎﻗﺘﺾ ا-. ﻧﺌﺎ و/ ﺀ ش: ﺋﺊ ؛؛ازا ﻧﺴﺔﻫﻢ د ا
ﻣﺔ ؛ ﺗﺄ م ﻧﻴﺎ ن ن ذ؛ﻧﺖ. ﻗﺬأ ﻳﺐ ﺀﻗﺬﺛﻨﻲ ن ﺋﺪ ام ؛ م؛ت ؛ آت رﻧﺮﻟﺘﺎش
ﺑﺠﺌﻠﻲ -ش _^ ش ﻛﻲﺀﻳﺌﻴﻤﺎﺗﻴﻨﻴﺈﺛﻠﺬ ه :ﻟﺜﻴﺬ
.٠ ﻣﺔ1إل ا
•ﻋﺪئ '•أرﺟﻮاﻧﻪ ال أ س ﻳﻪ وﻗﺎل إن . ﻟﺪﻳﺚ-ﻣﺎﻟﺢ ا ﻣﺢ زدﺀة؛.؛ ﺗﻚ *ال ﻗﺘﻪ أ ى ا ﻟﻤﻨﺪ
*اد
112 SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
TERCEMESÎ
وﻧﺪ آواردت ا؛وال اآلﻋﺔ ﻣﻞ ﻋﺪ ﻣﻦا ا ﻟﺨﺒﻴﺚ. واﻣﺎ ﻏﻴﺮ ذ ﻟﻚ ؛ ال ﺗﻮ م ﺀﻟﻪ. ﻏﺎط ﻣﻦ ا ﻟﺜﻴﺦ:آ ل
• م، ﻣﻨﺪ ا ﻟﺜﻤﺎ ب ﻓﺎ ل ق ا ﻟﺨﺪﻳﺚ إﻟﻰ ال اا؛ﻣﻤﻤﺪم و ﻏﺎﻟﻤﻤﻢ اﻟﺘﻌﻨﺎ ﻋﺊ ق، ق ا ﻟﻮﻋﻨﻮع ﻣﻠﻰ ﺳﺒﻴﻞ ا ﻟﻨﻠﻂ
. ا ﻟﻤﻨﺪ ى٠١
TERCEMESÎ
İ Z A H I
■S —
â b i t , faziletli, sâlih ve ib âd etle ta n ın m ış b ir h ad is şey
:hidir, diye cevap verdi. B e n
:Bu h ad îsin e n e dersiniz? dedim . K e n d isi —
Bu hadîs, s â b — آt ’ in b ir g alatıd ır. F ak at b u n d an b a şk a
-g a la t elm ası sa n ıla n hiç b ir h ad îsi y ek tu r. H adis im am ları b u h a
-dişin bile bile değil, y a n ılm a sonucu m evzu b ir h ad îs o lduğu y o lun
-’d a ittifa k etm iş g ibidirler. Y alnız e l - K u d a i , M üsn ed ü ’ş-Ş ih âb
ta b u n la ra m u h â lif k alm ak h ad îsin S â b i t o lduğu te m â y ü lü n ü
g dsterm iştir, diye cevap v erd i .”
T E R C E M E S İ
1334) "... Abdullah (158) bili Selâm (Radtyallâhü anh)'den; Şöyle de-
m iştir:
R esûlullah (S allallah ü A leyhive Sellem ), (hicrette) M edine’ye
geldiği za m a n h ail، h ızla O’n a g ittile r ve ؛R esû lu llah (S allallah ü Aley-
hi ve Sellem ) geldi, denildi. Ben de C ’n a b a k m a k için h a lk a ra s ın d a
geldim . R esû lu llah (S allallah ü A leyhi ve S e lle m l’in yüküne d ik k at-
la. b ak tığ ım zam an C ’n u n y ü zü n ü n y alan cı y ü zü olm adığını bildim
( = böyle tam dım .) ilk sözü şu o ld u :
- «Ey in san lar! S elam laşm ay ı yay g ın laştırın ız, yem ek yediriniz,
geceleyin h a lk u y u m u şk en siz n am az kılınız. (Böyle y ap arsan ız) se-
lâ m la cen n ete girersiniz.»”
İ Z A H I
' ve H â k i m de b u n u riv ây e t ed erek B u h â r î
ve M ü s l i m ş a rtı ü zerin e sah ih o ld u ğ u n u söylem işlerdir.
. ﺑﺠﻲ ق' ﺋ إل- ﻗﺘﻆ اآلﻳﻞ ﺑﻖ ﺣﺪ رأ ﻗﺊ ﻣﺘﺄ- •أد• إ داا. ؛ﺀ ' ي
ﻟﻤﺤﻨﺎﻓﺤﻤﺘﺎ ر ﻫﻜﻞ'ات
». 'ى ﺑﺬا
YERGEMESÎ
1335) “ ... Ebû Saîd(- ؛Hudrî) ve Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhümâ) ’dan
rivâyet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ؛öyle buyur-
m u ştu r:
ل33ﺀ ;Ebû
؛؛... (Hüreyre (Radtyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine göre
(Sallallahü Aleyhi
Resûlullah
ve kellem öyle buyurdu, dem ( ؛t؛؛
:؛r
vesile olan kadına da Allah rahmet eylesin (veyâ rahmet eder.) Eğer
eşi kalkmamazlık ederse yüzüne su serpsin.»”
İZAHI
îlk hadisi, E b û D â v û d , N e s â i , أل ﻃ ﺎ-إ H i b b â n
ve e l - H â k i m de riv â y e t etm işlerd ir.
Hadîs, bir ﻫﻠﺮه
!ﻫﺎاا
uyanıp eşini de uyandırması ve ikisinin iki-
şer rek’at namaz kılması hâlinde ikisinin de hadiste anılan âyetle
övülen zümreye dâhil olaeakiannı bildirir. Kadın uyanıp eşini uyan-
dırırsa veyâ ikisi de kendiliğinden uyanırlarsa yâhut bir başkası iki-
sini uyandırırsa hüküm aynıdır. ¥âni erkeğin, eşini uyandırması şart
değildir. Gâye eşlerin gece namazma kalkmalarıdır. Genellikle e^■-
kekler, eşlerini gece namazma kaldırdıkları için hadisteki ifâde böy-
le buyurulmuştur.
Hadis, gece namazına kalkan eşlerin asgari ikişer rek’at namaz
kılmaları hâlinde Ahzab sûresinin 35. âyetinde övülen mü'minler
zümresine girmiş olacaklarım müjdeliyor. Mezkûr âyette mü’minlerin
. övgüye lâyık meziyetleri sıralanıyor ve sonunda:
ومى/اص
.؛ ﺛﺬﻛﺎ ذ ا ﺗﻢﻣﺢﺛﻦ
'ﺀﻣﺤﺎﻣﻨﺎﻣﺘﺎﻣﺢ - ^ ﻣﺎ
ﻗﺎﺗﻦ ' ﻛﻢ: ؛ ةت ﺀﺑﻲﺀﺳﺌﻐﺎ ر ﺀﺷﺌﺎ ل
، ﻗﻄﻊئ . ﻧﺄ. ﻣﺢ ا، ج اأﻣﺤﺖ،'ن
..ﻗﺂ د '.ﺗﻴﻦ 1١
د ﺗﻖ أ ﻧﻖ ؛،.
: ﻧﺌﺖ ؛ ي ﻣﺤﺒﻤﺒﻢ
• " ه، ن؛ا ﻣﺎ،اﺑﻢ أي
١?« KİTÂBÜ ÎKÂMETÜ-S’SALÂ 119
T ER C EM ESÎ
İZAHI
(163) Abdurrahman bin es-Sâib isminde olup Sahâbilerden rivâyeti o!an ،i؟
kişiden Hulâsa’da bahsedilir. Bunlardan birisinin râvisinin ibn-i Ebi Miileyke ٠١-
âuğu bildiriliyor. Buradaki râvisi de odur. Bu itibarla Abdurrahman bin es-Sâib
bin Ebi Nehik el-Mahzumi’nin kastedildiği kamsma vardım.
120 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
ن/ ئ ﻇﺔ. ةم / ئ م' ﻳﺪ. ا الأل ﻧﺜﺊ: ﻣﺤﺎ اوا ﺳﻨﺔ - ﺣﻤﻤﺎ
،ﻟﺠﺎﻳﻢ ز،^ ه ﺘﻤﺤﺒﻤﺒﻤﻠﻤﺤﻨﺤﻤﻈﻢﺀ
ةا ﻫﻴﻘﺄا ق
» ^ ﺛﻨﺖ؟ ﻗﺂت ﺀ أن . ﺛﺎﺀ،آل ﺑﻤﺪال-^ ل
؛تم ﻣﺞ أﺑﻤﺄت ﻧﻢﺀر*د رﻧﻮداس:ﻣﺄﻟﺘﺎ
• أ ﻧﻢ،< مهنأأرمثمدﺻﻬﻤﻢ
ﻣﺢ
ﺛﻨﻖ؛ﺳﻤﻨﺖ أو ح ﺀدأ؛م دﺟﻮ ﺛﻰ أﻣﺤﺎ؛أذ ز* أﻣﻊﻣﺢ؛
ﻣﻤﻴﻰﻏﺌﺔ، ﻣﻤﺤ آل ة ﺗﻤﻆﺀ مام.؛ ﻛﻘﺄﻣﻴﻈﺖﺀﺀا ﻗﻌﻞم
.» ﺋﺪﻓﺎﻣﺤﻰﺗﺪﻗﺄ ﻣﺢ؛ ﺗﺬ ال مما
176 KİTÂBÜ İKAMETÜ-S’SALA 123
TERCEMES İ
1338) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ’in zevcesi Âişe (Ra-
dtyallâhü anhâ)'den rivâyet eöildiğine göre şöyle demişti،•:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hayatta iken bir gece
yatsıdan sonra (Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in yanı-
na gitmekte) geciktim. Sonra gittim. B ana:
— «Nerede idin?» diye sordu. Ben :
— Senin ashâbından bir adamın Kur'an okuyuşunu dinliyordum.
Onun okuyuşunun ve sesinin mislini hiç kimseden işitmedim, dedim.
Âişe (Radıyallâhü anhâ) demiştir ki, bunun üzerine efendimiz o sa-
hâbiyi dinlemek için kalktı. Ben de O’nunla beraber kaLktım. (Gidip
onu dinledikten) sonra Efendimiz bana dünerek şöyle buyurdu:
«Bu, Sâlim mevlâ Ebi Huzeyfe’dir. Allah’a hamd olsun ki bunun
mislini benim ümmetimde kılmıştır.»”
N o t; Bunun senedinin sahih ve rieâlinin sika oldukları Zevâid’de bildiril-
miştir.
İZAHI
Hadis, zevâid türündendir. Kadının, erkeğin Kur'an okuyuşunu
" câiz olduğuna delâlet eder. (Ancak fitne tehlikesi var-
sa câiz olmadığı mâlümdur.)
Hadîs Kur’an’ı güzel sesle okumanın övgüye lâyık bir meziyet
olduğuna ve S â l i m (Radıyallâhü anh)’ın Peygamber (Sallalla-
hü Aleyhi ve Sellem )’in takdirine mazhar olduğuna delâlet eder.
Sâlim (R.A.)’ın Hâl Tercemesi
Sâlim Mevlâ Ebi Huzeyfe bin utbe bin Rabia bin Abd-i Şems (R.A.) aslen
İranlIdır. Sâlim bin Makıl olarak da anılır. Bedir ehlinden olup kadir ve kıymet؛
büyük olan meşhur bir sahâbidir. Sabıkin-i Evvelindendir. Yâni ilk müslümanlar•
âandır. Ensâr-I Kiram’dan bir kadmın azadlısıdır. Ebû Huzeyfe’nin mevlâsı yâni
azadlısı değildir. Ebû Huzeyfe (R.A.) onu evlâd aldığı, sonra evlâd edinme ya■
" " " için ona mevlâ Ebi Huzeyfe denmiş. Ebû Huzeyfe oğlu denmemiştir.
Seçkin ve büyük sahâbilerdendir. Ebû Huzeyfe onu evlâd edindiği için Kureyş’ten,
aslen İranlI oldu^ı için acemden, hicret şerefine mazhar olduğu için muhâcirler-
den, ve Ensâr’dan bir kadmın mevlâsı olduğu için Ensâr’dan sayılırdı.
Kurrâ’dan sayılır. Çünkü Buhâri ile Müslim Abdullah bin Amr bin el-As
(R.A.)’dan Peygamber (S.A.V.)’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmişlerdir :
'وأ ﻧﻰ ﻣﺤﺂن ﻣﺢم آذﺑﻤﺚ م اﺋﻢ ﺳﻨﻲ دﺳﺎﻟﻢﺀ ﻣﻠﻰ’آﻳﻰ ﻳﺲ
حﻧﺪا ا
ﻳﻞﺀİJİ ض ﻛﻒ وﻣﻌﺎذ
(Devâmı 124.CÜ Sahifede)
SÜNEN-İ İBN-t MÂCE
مرا ﻣﺒﻢ.إ L
. ﺟﺘﻤﺮا' ﻧﻴﻖ؛ ه ن ﻧﺪ ى.ﺣﺘﻤﺤﺎ ﻫﻢ ن ﻣﻌﺎ ذا ﻛﺮ ر —
١٣٣٩
T E R € E M E S؛
ﻟﻞ
(ود "...
€ âb-؛r (Radtyallâhü anÂ)’den rivâyet edildiğine göre; Resâlul
:lah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu, demiştir
-K ur’a n o k u rk en sesini İşittiğiniz zam an A llah’ta n k o rk tu ğ u k a «
-n ısm a v ard ığ ın ız a d a m şü p h esiz K u r’a n ’ı en güzel sesle o k u y a n la r
”».dandır
Not: Râvi ﺄأإ
ﻬ اﻟ
؛اا bin îsmâil’in ve kendisinden rivâyet eden Abdullah’ın
İ Z A H I
-Bu hadis de zevâid türündendir. Hadîsten kastedilen m ânâ şu
-d ur: Kur’a n ) okurken sesi güzelleştirm ekten gâye okuyuşun gönül
-lere korku vermesidir. Kur’an okurken İlâhî korku duyduğunu zan
nettiğiniz kimse şer’an matlub olan güzel okuyuşu gerçekleştirm iş
sayılır .
• • ى اﻣﺪدد نﺀﻣﻨﺈأ• ئأداآلوزاع ة ﺷﻲ. ﺻﻤﺤﺜﺎ و ﺑﺊ١٣٤٠-
:ﺳﺪ؛ رأت ﻋﻦﻣﺾ\ةن ﻳﻰ >ﻛﺎﻟﻔﺖ ﺗﻮ ق ، ﻣﻢ،ت ﻋﻦ >م' ز اف ﺗﻢ إ ﺳﻤﺎﺀﺗﺊ ن
ﺻﻢ ﺑﻤﺄ ذ ﻳﻮ م
> ا آل ﺋﻞ ﻇﻨﻦ4 د' ص‘ أذ'ﺗﺄ <ه ﻧﺮ دا ذ: 3 ة
ﻣﺤﺔﺗﺎﺻﺎ و ﺋﺆ إل ﻣﺤﻲ ﺀ
■
■ ﺀﻣﺒﻦ٥ ^^ قت اؤوا ﺛﻚ
T E R C E M E S İ
1340) Fadâla bin Ubeyd (Radtyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ؛öyle buyurdu, dem iştir:
«Sesi güzel ،E riy en in sesin i efendisi n a sıl iyice d in liy o rsa güzel
sesle K u r’a n ’ı a ç ık ta n o k u y a n a d a m ın sesini A llah T eâlâ d a h a iyi
dinler.*”
Not: İsnadının basen olduğu Zevâid’de bildirilmiştir.
İ Z A H I
Bu h ad is de zevâid tü rü n d e n d ir.
K a y n a : C âriy e dem ek tir. S ıh a h ’t a ! K ayna, ؛ark ıcı olsun, olm a-
sın câriy e dem ek tir. B â z ıla n n ağ m e ile söyleyen câriy ey ؟m ahsus-
tu r, d em işler ise de böyle değildir, d enm iştir.
S i n d i , K ay n â’n ın güzel sesle söyleyen y ân i şark ıcı câriy e
a n la m m a a lın m a sın a ta r a f ta r olm uş ve b u h ad is de şark ıcı câriy e
a n lam ın ı te y id eder, d em iştir.
El-M ûncid y a z a n : K ayna, şark ıcı câriy ed ir, dem iştir.
H adîs, câriy e sâh ib in in , h a râ re tle ve zevkle câriy esin in sesini
dinlem esini ö rn e k v erm iştir. C âriy en in sesi g üzel olm azsa efendisi
o n d an h o şlan m az ve dinlem ez. F a k a t sesi güzel olan câriy e a n lam ı
a lın ırs a ö rn ek o lu şu açık olur.
H u lâsa k asted ilen m â n â şu d u r ؛A dam şark ıcı câriy esin in sesin-
d en n a sıl h o şlan ıy o r ve ş a rk ı o k u y u şu m ak b û le g eçiyorsa K u r’a n ’ı gü-
zel sesle o k u y an m ü ’m in a ç ık ta n K u r’a n o k u d u ğ u z a m a n A llah Teâ-
lâ o câriy e sâh ib in d en d a h a h o şla m r ve o n u n m ak b û lü n e geçer. Tabii
A llah’ın dinlem esi ve h o şlan m ası h ak ik i m â n â d a değildir. B undan
m a k sa t A llah k a tın d a m a k b u l olm ası ve bol m ü k â fa tla k arşılan m a-
sidir.
‘ رد و ﺀ مﻣﺤﺬ . ﻧﻘﺔ
أن، ة ﻓﺬ ئ . ﻣﺤﺞ ﻣﺤﺪ ﻣﺎ -ة ١٣٤١
ا*ﻟﺘﻨﻤﺎآ ﺻﺒﻊ أدا*م دﺟﻞ. دﺧﻞن<ﺛﻮث اﻓﺚ: ﺋﻦممأ ﻗﺼﺮ ؛ ﺀأت، ﺀنمأ ﻳﻰﺗﺘﻪ
ﻗﺄ ل ﺀ آﺀد أوي ﻧﺬ ا ﻣﻦ ﺗﻨﺎ وم . ﺻﺊ ؛ ﻋﺘﺐ اف ن ﺳﻲ٠ ص ﻋﺪم؟٠ ﻗﺄ ل '
».ادداود
٠ ﺳﻴﺄ ﻣﻦ ح د ﺛﺚ ؛راده
وف ﻣﻦ ﺣﺪﻳﺚ مآ ل م وق
*ﻣﻮﻋﻰ اوداد ؛ ﻗﻠﺖ
؛ن أﺻإلف اأﻣﺒﻢﺀﺣﻴﺠﻴﺈ ق
TERCEMESÎ
İ Z A H I
، ﻣﺤﺎﺗﻴﻠﻨﺔﻳﺎﻟﻬﺎﻗﺎد ﺗﺎاﺛﻠﻨﺜﻔﻨﺔآلامﺑﺊﺳﺰاﻗﺔ
، . - ١٣٤٤
. ه ﻣﻦ و ﺗﻪ ﺀ.ﺻﺪﺋﺖ ﺀل
T E R C E M E S İ
1344) Ebü’d-Derdâ ( R a d t y a l l â h ü rivâyet edildiğine göre;
a n h y & e n
İZAHI
Ö m e r (Radıyallâhü anh) ’ın hadîsini A h m e d , M ü s l i m ,
E b û D â v û d , T i r m i z i ve B e y h a k î de rivâyet etmiş-
lerdir. N e s â i de merfû ve mevkuf olarak rivâyet etmiştir. T i r -
m i z i , hadîsin hasen - sahih, N e v e v i de sahih olduğunu söy-
lemişlerdir.
Geceleyin âdet edindiği hizbinin tamâmmı veyâ bir kısmını oku-
yamayıp uyuyakalan bir kimse okumadığı hizbinin tamâmını veyâ
kalan kısmını sabah namazı ile öğle namazı arasındaki süre içinde
okuyan kimsenin geceleyin okumuşcasına sevap kazandığı müjde-
leniyor. Bu sevap Allah Teâlâ’nın bir ikramıdır. Tabiî bu ikram, uy-
kusu ağır bastığı veyâ kalkmasına engel olan bir özürün doğması
nedeni ile hizbini okuyamayan ve yatağına girdiğinde kalkmaya ni-
yetli olana mahsustur.
Hadîs, gece hizbini îtiyat etmenin ve uyuyakalmak veyâ başka
bir mâzeret dolayısıyla hizbini kaçıran bir kimsenin bunu kazâ et-
meşinin meşrüluğuna delâlet eder. Bu husüsta imamlar ihtilâf etmiş-
lerdir. Şöyle k i :
1. E b û H a n î f e ve E b ü Y û s u f ’ a göre gece nama-
zını veyâ ratip nafileleri kaçıran kimsenin bunu sabah namazı (gü-
neş doğup bir mızrak boyu kadar yükseldikten sonraki vakit) ile öğ-
le vakti arasındaki süre içinde kazâ etmesi müstahabtır. Bunların
dehli bu hadistir.
2. Ş â f i i , H a n e f î l e r ’ den M u h a m m e d ve bir ri-
vâyete göre A h m e d b i n H a n b e l bunu gündüz kazâ et-
menin müstahab olduğunu söylemişlerdir. Bunların delili M ü s -
1 i m ’ in  i ş e (Radıyallâhü anhâ) ’den rivâyet ettiği şu meâlde-
ki hadistir:
“Bir ağrı veyâ başka nedenle Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) gece namazmı kılamadığı zaman gündüz on iki rek’at nâfile
kılardı."
Bu hadiste gündüz kelimesi mutlaktır. Yâni öğle vaktinden ön-
ce veyâ sonra kaydı koşulmamıştır.
ﺀى _راوحﺗﺺ ﺑﺠﺜﻪ• زأﻛ ال ك ﺑﺠﺪﺛﺄ ﻣﺎ” ﻟﻘﺜﺊ*و- ، ﻣﺘﺪﺛﺄت؛ ﺋﺎﻣﺪ ر ذي
ﻣﺤﻲ
د_ﺗﺔ. ظﺀ■*رﺟﻤﺎقاأم. آ ذ ﻟﻰ1 ﻛﻈﺜﺘﺘﻘﺘﻲ مﺀ .ؤ"”_ﺗﻮال ه ؤأل< ﻧﻮ ام. ﺋﺮرإ ش
ﻣﻢ ؛ا ' ةذﺋﺎ ت' ﺑﺦ. ، ﻫﺜﺘﻜﻠﺘﺎ زذ ﺋ إل ا . ﺀﺗﺎﻣﺌﺮ ' ﺋﻴﺄ ت. ﻣﺢ
ﻟﺚ-* ﻗﺘﺄي*ﻧﺄتﻗﻴﺎﻟﻦ1 ﻗﻨﺚ آن<ﺗﻮت؛م
: . ﺀﺀﺷﻴﺎﻟﺰى ةن ﺗﺄع؛ﺗﺎ ﻧﻲ
■ أﺋﻘﺄ ﺀﻧﺎأن ؛
1" ) س... Evs bin Huzeyfe 164 ( )اRadıyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir:
Biz, S akif h ey ’eti içinde (M edine’ce) R esûluilah (S allallah ü Aley-
hi ve S ellem )'in y a n m a geldik. H ey’et, el-A hlaf ı M uğîre bin S u ’he
( R a d ı y a l l â h ü a n h ) 'a m lsâ fir etti. R esû lu ilah (S allallah ü A leyhi ve
Sellem ) de Beni M âlik’i k en d isin e âit b ir ça d ıra y erleştird i. R esûluilah
(S allallah ü A leyhi ve Sellem ), a rtık h e r geee y atsı ' son-
ra y anım ıza g elir ve a y a k la rı ü zerin d e d ik ilerek bizim le *
(A yakta y o ru ld u ğ u için) sıray la a y a k la rın ı din len d irird i. (= V ücü-
d u n u n ağ ırlığ ın ı b ir a y a ğ ın a verir, b iraz so n ra d iğ e r a y ağ ın a verirdi.)
K onuşm asının ekserisi, k av m i o lan K ureyş’te n b aşın a gelen şeylere
â itti ve şöyle b u y u ru rd u :
«Bizim h ic re tte n önceki h âlim iz ile h ic re tte n so n rak i h âlim iz b ir
değildir. Biz h ic re tte n önce zayıflık, h a k â re te m â ru z kalırd ık . Biz
M edine'ye çık tık ta n so n ra bizim le o n la r (M ekke m ü şrik leri) arasın -
d a sav aş (h er iki ta ra f için m u k a d d e r olan) n asib leri cerey an edi-
yordu. Biz o n la ra galebe çalıyorum o n la r bize galebe çalıyorlardı.»
R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve Selem ), b ir gece y an ım ıza mu-
ta t v ak tin d en so n ra geldi. B e n : Y â R esülallah! Bu gece bize gelm ek-
te geciktiniz, dedim , o :
< ) ﻣﻬﻞEvs bin Huzeyfe’ye Evs bin Ebi Evs es-Sakafi de denir. Bu zâtı Evs
bin Evs e^Sakati i؛e karıştıranlar olmuş ise de ayrı ayrı zatlardır. Eğerinin ha-
disi ل087 س، ﻫﻞgeçmiştir. Buradaki Evs (R.A.) ?eygamber (S.A.V.)'den ve Ali
<R.A.)’den rivâyet etmiştir. Râvileri de oğlu ٨٥١٢, torunu ©sman, Numan bin Sâ-
lim ve bir cemâattir. (El-Menhel : c. 8, Sah. 8)
SÜNEN-1 İBN-l MÂCE
residir.
Üçüncü hizib; Yûnus süresinden Nahıl süresine kadar olan yedi
süredir.
Dördüncü hizib, isrâ sûresinden Furkan sûresine kadar olan do-
kuzsûredir.
Beşinci hizib, Şuarâ sûresinden Yâsin sûresine kadar olan onbir
süredir.
Altıncı hizib, Saffât sûresinden Hucurât sûresine kadar olan on-
üç sûredir.
Yedinci hizib, el-Mufassal bölümüdür ki bu bölüm Kâf süresin-
den başlar ve Kur’an’ın sonuna kadar devam eder.
^ ﻧﺤﻢﺀ. اض، ﻧﺾ. ﻣﺢي- ﺗﺄ- ﻫﺎد ﻣ أل- تﻣﺤﻴﻰ- ﻣﺤﺎأﺀ- امأم ﻣﺎ
> ا-
TERCE'M£S't
İ Z A H I
Buhâri, Müslim ve Ebû Dâvûd da b u n u n ben-
zeriıû riv ây e t etm işlerdir. S i n d i h ad îsin ؛ ﺋﺮ|ىتﻛﻠﺖ ق ﻧﺔ
= “K u r’a n ’ın tü m ü n ü b ir gecede o kudum " cüm lesini : ‘Y âni K u r’a n ’ın
tam âm ın ı b ir gece n a m azın d a ok u m ay ı â d e t edindim .’ şeklinde yo-
ru m lam ıştır.
P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve S ellem ), A b d u l l a h (Ra-
d ıy a llâh ü a n h ) ,a : S enin y aşlan ıp zay ıflay ın ca b u âd eti sü rd ü rem i-
yeceğinden ve u sa n a c a ğ ın d a n y ân i y o ru lac ağ ın d an endişe duy arım ,
dem ek istem iştir. Ve a y d a b ir h atim indirm eyi â d e t edinm esini arzu-
lam ıştır. N ih ây et yedi g ü n d e b ir h a tim in dirm esini u y g u n b u lm u ştu r.
S i n d i ’ n in y o ru m u n a göre P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sel-
lem ) A b d u l l a h ( R a d ı^ llâ h ü a n h ) ’m h e r gece n a m â z d a K u r’-
a n ’ın yedide bi ؟b ö lü m ü n ü o k u m asın ı u y g u n b u lm ü ştü r.
ل36 SÜNEN-t ÎBN-İ MÂCE
B u h a d î s d e b u n d a n ö n c e k i h a d îs g ib i K u r ’a n ’ın y e d i h iz b e a y r ıl-
m a s ın ın u y g u n l u ğ u n u h ü k m e b a ğ la m ış tır .
G e c e n a m a z ı n d a h ıf z ı o l a n l a r ın b u h iz b i o k u m a s ın ın m ü s ta h a b -
lığ ı d a b u h a d i s l e r d e n ç ık a r ılır .
B u h a d îs y e d i g e c e d e n d a h a a z b i r s ü r e d e K u r ’a n ’ı h a t m e m ü s a a -
d e s in in A b d u l l a h ( R a d ıy a llâ h ü a n h l ’a v e r ilm e d iğ in e d e lâ le t
e d e r.
ÎZAHI
T i r m i z i ve E b û D â v û d d a b u n u b e n z e r l a f ı z la r l a
r i v â y e t e tm iş le r d ir . E b ü D â v û d ’ u n r iv â y e tin d e k i m e tin şöy-
le d ir:
ألﻣﻤﻪ ﻧﺬ ﻗﺮأ اﻣﺤﺂذﻓﻲ اﻫﺰأ ﻣﺬ ﻟالث = « K u r’a n ’m »وا، ااا ﺳﺔ üç gün-
d e n d a h a a z b i r z a m a n d a o k u y a n o n u a n lıy a m a z .»
E l-M e n h e l y a z a r ı şö y le d e r :
Y â n i K u r ’a n ’ı n ا ﻫﺎ الا ﺳﻢü ç g e c e d e n a z b i r z a m a n iç in d e o k u -
y a n k im s e m â n â s ı n ı a n lıy a m a z . Ç ü n k ü b u t a k d i r d e a d a m h ız lı o k u r
v e b ü t ü n ö n e m i K u r ’a n ’ın la f ız la r ı t a m v e u s ü l ü n e u y g u n o k u m a y a
v e r ir . A r tık m â n â s ı n ı d ü ş ü n m e y e z a m a n b u la m a z .
H a d is , K u r ’a n ’m ü ç g e c e d e n d a h a k ıs a b i r z a m a n z a r f ı n d a h a t-
m e d ilm e m e s in in m ü s t a h a b l ı ğ ı n a d e lâ le t e d e r.’
S i n d i d e : *üç g e c e d e n d a h a a z b i r z a m a n iç in d e K u r ’a n ’m
t a m a m m ı o k u y a n b i r k im s e , K u r ’a n o k u m a k t a n a s ıl g a y e o la n m â -
173 KİTÂBÜ ÎKÂMETÜ-S’SALÂ 137
T E R C E M E S İ
TERCEMES İ
1 ﺻد Ümmü Hânî "... ' ( Ebi Tâlib اأا؛ال an rivâyet ( R a d ı y a l l â h ü a n h â ) 'd
. ﺀة ﻳﻘﺘﻔﻰ أن ال ﻛﻮ ن ﻣﺤﺎ ﺀﻓﺪه ﻧﻠﻴﺄ» ل.ن ﻏﺰ."ﻗﺪم ﻧﻤﻠﻪ ﻋﻦ أ ؛ ﻋﺎل اﻟ ﻨ ﺪ ئ
TERCEMES İ
دا
50 ) "... Ebû Zer(r-1 Gıfârî) den; Şöyle demiştir:
( R a d ı y a l l â h ü a n h )
İ Z A H I
اا!اااأآ ، نH â n ı (R ad ıy allâh ü a n h â ) 'n in h ad îsin d e geçen *Arîş’in
asıl m â n âsı gölgelik ve ç a rd a k tır . ﺀü m m ü H â n î (R adıyallâ-
h ü a n h J ’ın evi ç a rd a k biçim inde olduğu için bu kelim e kullan ılm ıştır.
G âye evin dam ıdır.
S i n d i : H adîsin gece n am azın d a k i k ırâ a t d u ru m u n a delil
olabilm esi için h ad istek i gece o k u y u şu n d an gece n am azı içindeki
K u r’a n o k u y u şu n u n k astedilm esi gerekir. Açık ve a k la ilk gelen m â-
n â d a b u d u r. B unun için d ir ki; m üellif b u n u bu b â b ta riv â y e t et-
m iştir. B u n u n la b e ra b e r h ad îstek i k ırâ a tla , n a m a z d ışın d ak i K u r’a n
okuyuşu veyâ n a m a z içindeki K u r’a n ’d a n b a şk a şeylerin o k uyuşu
k asted ilm iş olabilir.
H adîsteki k ırâ a tı gece n am azın d a k i K u r’a n o k u y u şu n a yorum la-
dığım ızda, gece n am a z ın d a açık ta n o k u m an ın m e şrü lu ğ u n a h ad îs de-
lîl olm uş olur.
Ebû Zerr (R ad ıy allâh ü a n h l ’ın h ad îsin d e ? e y g a m b e r (Sal-
la lla h ü A leyhi ve S ellem )’in .b ir gece n am a z ın d a ay n ı ây eti s a b a h a
k a d a r te k ra rla d ığ ı belirtiliyor. P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sel-
le m )’in te k ra rla d ığ ı ây eti S a h â b ile r d u y d u ğ u n a göre, gece n am azın -
d ak i k ıra a tin b aşk ası ta ra fın d a n işitilecek ses to n u ile o k u n m asın ın
m e şrü lu ğ u n a h ad is delil olur.
S i n d i b u h ad îsin açık lam ası ile ilgili o la ra k özetle şöyle d e r :
“H adiste a n ıla n ây eti ?e y g a m b e r (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in
gece n a m azın d a te k ra r te k r a r o k u d u ğ u A h m e d ’ in riv ây etin d en
açık ça anlaşılıyor. Ç ü n k ü o rad ak i riv ây e tte ?e y g a m b e r (S allallah ü
A leyhi ve S e lle m l’in m e zk û r ây eti rü k û ve secdelerde de te k ra rla -
dıgı ifâde edilnıişlir. Bu riv ây et ’s ahih ise rü k û ve secde de K u r'an oku-
m a n ın m enadilm esin d en ö ncek ؛z a m a n a y o ru m lan ır. Y âh u t bu ây et
d u â niy eti ile rü k û ve secdede o k u n m u ştu r, diye y o ru m y ap ılır. A h -
m ٠d ’ in riv ây e tin d e şu ilâv e v a r d ı r :
(166) Mâide-118
140 SÜNEN-Î iBN-î MÂCE
ﺀ
‘E b û Z e r r (R ad ıy allâh ü a n h ), d e m i ş t ir k i S a b a h o lu n c a b e n ؛
Y â R e s û la lla h ! S a b a h a g ir in c e y e k a d a r s e n b u â y e ti t e k r a r l a d ı n .
R ü k û v e s e c d e le r d e d e o k u d u n , d e d im . B u y u r d u k i :
« Ü m m e tim e ş e f â a t e tm e k iç in R a b b im (Azze ve C e lle l'd e n d ile k -
te b u lu n d u m . R a b b im ş e f â a t e tm e m i k a b u l b u y u r d u . Ş e f â a tım A l l a h 'a
o r t a k k o ş m a y a n h e r k e s e i n ş a a l l a h y e tiş e c e k tir .’ S u y u t î bu bil-
giyi kendi hâşiyesinde vermiştir.»
، دمتءب
ﺳﺎآلﻫﻣش>ﻋن ﻧﻨﻲن، ره
^ﺗﻣﺎل
ﻣﺣﻲ• أأو
ﺻﺒﺠﻨﺎﻋﺊن ١٣٥ ١
—
1ق
5رت : Katâde (Radtyallâhü anhyâen: Şöyle demiştir
Ben, Peygember (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'İn okuyuşunu
Enes bin Mklik (Radıyallâhü anh)’a sordum. Dedi k İ !
ه, uzatmaya elverişli harfleri okurken) sesini uzatırdı)."
TERLEMESİ
İ Z A H I
Bu h ad îste geçen ‘V eyl’ kelim esi: ‘H elâk olm ak, azap, ceh en n em ’in
b ir deresi, y a z ık la r olsun, vay h â lin e ’ gibi değişik m â n â la ra gelir.
B urada, m e zk û r m â n â la rın hepsi d ü şü n ü leb ilir.
K a t â d e (R ad ıy allâh ü an h ) ’m h ad îsin i B u h â r i , T i r -
m i z î , E b û D â v û d ve B e y h a k î d e riv ây e t etm işlerd ir.
S i n d î şöyle d e r :
اااADAM
GEGE NAMAZINA KALKTIĞI — 0
ZAMAN (GKUYACA (! ؟DUA HAKKINDA
GELEN HADİSLER BABI
> ﺛﻦ ﻓﺒﻤﺎن اآلﺣﺆل، ﻓﺘﺎ ن نﻣﺘﻨﻪ L.ﺻﻲ ﺑﺚ ؛ﻳﻰ راو؛ —
١٣٥٥
Î Z A H I
E b ü D â v û d h â riç K ütüb-i S itte sâh ib lerin in hepsi b u ha-
disi riv â y e t etm işlerd ir. M ân ây ı etk ilem ey en az lafız değişikliği bâzı
riv ay e tle rd e v ard ır.
M üellif b u h ad isi iki senedle riv â y e t etm iştir.
T i r m i z i ’ n in şerh i T uhfe y aza rı şöyle d e r :
“ E l - H â f ı z : 'H adîsin ifâd e ta rz ın a göre ? e y g a m b e r (Sallal-
la h ü A leyhi ve Sellem ) gece n a m a z ın a b a şla rk e n b u d u ây ı o kurdu.
İ b n - i H u z e y m e b u ifâd e ta rz ın ı delil g ö sterere k ? e y g a m b e r
80ل KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 145
ﻣﺔ0 و_تﺀود م\ﺀ ﻣﻨﻲ قما ﻟﻈﻢ ﻧﻮم اأ؛٠ ى وﺀا*ى- ا ﺀﻓﺮﻟﻰ ؤا ﻧﺪ ق ؤا ﺗﺰ أ.
T ؤ ﺀCE M E s f ■" '
]356) Asını bin Hümeyd (bin Abdirrahman bin Avf) (Radtyallâhü
anhümâ)’dan: Şöyle dem iştir:
180 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 147
İZAHI
E b û D â v û d ve N e s â i de bunu rivâyet etmişlerdir.
N e s â i'n in rivâyetindeki duânın sonunda sığınmayı ifâde eden
.ه
duâ cümlesi vardır cümle şöyledir:
ﻟﺳﺎﻣﺔ
م ﻳؤﻟم ا،اءق
اﻋودﻳﺎﻓبﻣن'ﺻق = «Kıyamet günündeki durdu-
ruluşun sıkıntısından Allah’a sığınırım.»
S i n d i : Hadîste alındığı haber verilen on tekbir, iftitah tek-
biri ile beraber veyâ sonra alınırdı. Namaza başlamadan önce Pey-
gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in mezkûr tekbirleri alması
ihtimâli uzaktır, demiştir.
Hadis, gece namazında tekbir, hamd, teşbih ve istiğfarın onar de-
fa yapılmasının ve hadiste geçen duânın yapılmasının meşrüluğuna
delâlet eder.
TERCEMES İ
13 5 7 ) " ... ه(ا ﻳﺎ Selem e l)؛n .\ b t l i r r a h m a n (bin A v f) (R a d ty a llâ h ü anhü-
ﺀ
ا
?ﺢ') أا؛اr i v â y e t 'اإ“ا1ﺀ
ر
ﻣ لخ؛
ا؛،‘ "üre ş ö y l e d e m i ş t i r :
Ben, Âişe (Radıyallâhü anhâ)’ya Peygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) gece namazına kalktığı zaman namaza ne ile başlardı?
ه
diye sordum. Dedi ki ؛, (namaza başlayınca) şu duâyı okudu:
«Allah’ım ؟Cibrâil, Mikâil ve isrâfll’ln Rabbıî Göklerin ve yerin
yaratıcısı, gizli ve âşikâr her şeyin âlimi! Kullarının ihtilâfa düştük-
leri din konusunda onlar arasında Sen hükmedersin, ihtilâf konusu
edilen hakka irâdenle beni hidâyet eyle. Şüphesiz sen dosdoğru yo-
la hidâyet edersin.»
Râvi Abdirrahman bin Ömer demiştir k i : Cebrâil kelimesini hem-
ze'li olarak hıfzediniz. Çünkü Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem )’d e ^ ö y le r iv â ^ t olunmuştur•’’
İZAHI
Mü s l i m. T i r mi z i , Ebû D â v û d , ve
ط اn - ؛ H i b b â n da bu hadîsi rivâyet etmişlerdir.
El-Menhel yazarı bu hadîsin açıklamasında şöyle d e r : Yâni ?ey-
gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) geceleyin kalkıp namaza baş-
ladığı zaman iftitah tekbirinden sonra bu duâyı okurdu. Hadis, tfti-
tah tekbirinden sonra bu duânın okunmasının meşruluğuna delâlet
eder, ?eygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in bu gibi duâları üm-
metille duâ etmek usûlünü öğretmek içindir. Aynı zamanda G’nun
üstün tevâzu ve eşsiz takvâsını yansıtır. Bu rivâyet ile bundan ön-
،':eki rivâyetler arasında bir ihtilâf söz konusu değildir. Çünkü Pey-
gamber (Sallallahü Aleyh. ؛ve Sellem) bâzen bu duâyı, bâzen de bun-
dan önceki rivâyet.Ierde geçen duâları okurdu.
Bu hadiste meleklerden üçünün isminin anılmasının hikmeti on-
ların yüceltilmesi ve şereflendirilmesidir. Çünkü onların işleri, on-
larla düzenlenir. Zirâ C e b r â i l semâvi kitabları Peygamberlere
indirmek ve vahiy ile görevli idi. Şer’i hükümleri öğretirdi. M i -
آي
k i 1, canlıların rızıkları, bitkiler, yağmurlar ve tabiat olaylarını
• görevli idi. İ s r a f i l de Levh-i Mahfuz ile görevli
olup Sür’a üfler.
Müellifin rivâyetinde c i b r â i 1 olarak geçen bu kelime ye-
الل ه ة
liue E b û ^ ¥ ، ' ^ rivâyetinde C i b r i l kelimesi geçer.
C i b r i l , C i b r â i l ve C e b r â i l kelimelerinin hepsi, aynı
meleğin isimleridir.
KITÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 149
G E C E L E Y İN K A — 181؟ R E K ’A T N A M A Z K I L I N A C A Ğ I
H A K K IN IZ A G E L E N (H A D İS L E R ) BAPî
•ﻟﺪﻣﺖ|؛• ى ارب
ﺗﻨﻴﺂ ا.ة ا. ع ﺀﺑﻢم ﺗﺄﺋﺪ ﻣﻢ. ﻗﺬﻫﻮة،ﻗﺬﻗﺮ’ؤث
cJÎ «.: أممؤذذا ﺑﺜﺄ ﻳﻰ . م ﺗﺎم ﺛﺔ ، ﻗﺬ رؤة ،
•%< ﺗﻜﺖ ا*ﻟألل ﻣﺬاالذان االؤل ﻣﺬ ﺀإدا. أ ﻧﻪ3 ﺀﺑﻤﺘﺄﻟﻌﻤﻊ ، ﻣ ﺒﻤﺂ ' أ
İ Z A H I
T E R C E M E S İ
ﺗﺎﻳﺮ.ﺳﻤﺎآل'ض»ﺳﺎ
،" ، ﻣﺺ
ﻣﺤﺎ 'ألL..-ﻣﺤﺎ ظ ﻧﺎﺑﺘﺰئ ١٣٦.
-
ﻟﻠﺖ'ل ﺗﺢ دﺛﺄت
• ﺀﻣﺤﻖا
ي
TERCEMES Î
İZAHI
 i ş e (Radıyallâhü anhâ) ,nin ilk hadisinin benzerini B u h &-
r ı, M ü s l i m , E b û ^ ﻫﻪ ﻓﻪ
, N e s â i ve T i r m i z i
de rivâyet etmişlerdir. İkinci hadisini ise T i r m i z î ve N e s â i
rivâyet etmişlerdir.
“ Â i ş e (Radıyallâhü anhâ) ’nin bâzı rivâyetlerinde Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ,in geceleyin yedi rek’at, diğer bâzı ri-
vâyetlerinde cnbir rek’at kıldığı belirtiliyor. El-Menhel yazarı “Gece
namazı bahsi”nde bu rivâyetlerin arasını bulmak konusunda N e -
v e v i ’ ni n M ü s l i m ’ in şerhinde şöyle dediğini nakleder:
“ Â i ş e (Radıyallâhü anhâ) ’nin hadisindeki ihtilâfa gelince, bu
ihtilâfın kendisine âit olduğu söylenmiş ؛bâzılan da ihtilâfın kendi-
sine değil, râvilere âit olduğunu söylemişlerdir. Artık gece naıiıazı-
nin onbir rek’at olduğuna dâir rivâyetinin Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem )’in çoğu zamandaki tatbikatını diğer rivâyetlerinin
ise Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in zaman zaman yap-
tığı tatbikatını bildirdiği muhtemeldir. Yâni muhtemelen şöyle ol-
m uştur: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ekseriyetle onbir
rek’at kılardı. Bâzen diğer rivâyetlerde haber verildiği gibi kılardı.
Rivâyetlerin hepsi göz önüne alınınca Peygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) gece namazını âzami onbeş rek’at kılmıştır. Bunun iki
rek’ati sabah sünnetidir. Ye en az yedi rek’at kılmıştır. Bu değişik-
lik zamanın genişliği ve darlığı veyâ hastalık, uykusuzluk gibi çe-
şitli mâzeretlerin bulunup bulunmamasından ileri gelmiş olabilir.
Şöyle de söylenebilir: Â i ş e (Radıyallâhü anhâ) bâzı rivâ-
yetlerde gece namazının başlangıcında kılınanhafif iki rek’ati hesa-
ba katmış, diğer bâzı rivâyetlerde katmamıştır. Kezâ sabah sünneti-
ni bâzı rivâyetlerde hesâba katmış, diğer bâzı rivâyetlerde katma-
maştır. Veyahut bâzı rivâyetlerde bu dört rek’ati dikkate almış, di-
ğer bir kısım rivâyetlerde dikkate almamıştır.
152 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
TERCEMES İ
. ﺑﻤﺂ
زى دون اﻟﺚ؛ﻳﻦﺛﺐ*ذ،،م- ﺗﻢ رﻛﺖ. ﻟﻪ ،ف
ﻃﻮ_د ﺄ
ﺘﻮ_ﻟ
ﻠ
إ ﻃ، ن
ﺄإ
ﺌﻮ_ ﻟ
ﻠ ﻲﻃﺘ
ﺸ رﻛ٢
٢
،ا ﺛﻬﺄ ب*ألﻣﺂ• م رﻛﺖ ي *م ر ﻓﻲ> زى دون.ﺑﻴﺮﻣإلﻣﺂ. زى دون األآ،م ﻧﻜﺘﺘﻲ
•ه- ذ ك ﺛ ال ث ﻋﺸﺮه رﻣﺢ. *مأؤ"ر
TERCEMESİ
1362) ^eyd bin Hâlid el-Cühenî (Radtyallâhü anh )'den: Şöyle ■ل،;-
m iştir.;
Bâto : 131 KİTÂBÜ ÎKÂMETÜ-S’SALÂ 153
i / A H 1
ﻗﻦ؛ى واس ؛رأ ﻧﺮﻣﺄﺗﻪ زإم، ﻳﻰ ﻣﺎس١ ﻣﺆ،د ، ال1ﺿﻤﻬﻘﻨﺚ ﺀن
ض از»ﻣﺎدمﺗمقر،ص
م؛تﻣﺂﺻط
: ﺧﺎﺑﺎ
. ﻣﺊ
و، زوج اﺛﻰؤ؛وإؤ، ﺀﺋﺪﻣﺗﻣو< آ .
ص SÜNEN-t İBN-İ MÂCE
•أ ﻧﺄﺗﺪ اد ﺑﻤﺪﺑﻢ، ﻗﺒﻤﺪ ة ؛ﺷﺎر ، ﻧﺄﺑﻴﺜﺜﺈ أر م ' ؟.أ ١٣٦٤
‘م ن. ت-ن ﺀثﺀ* ﺀﻳﻰ ؤ ﺛﻦ* أ ﺗﻦ * ظ ئ؛ﺑﻪ • ﺟﺘﺰ ئﺀﻣﺢ د ة : أزم
T ER C E MES İ
1364) "... Amr bin Abese (Radıyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir :
Ren Resûlullah (Sahallâhü Aleyhi ve S'ellem).’« gelerek:
«Yâ Resûlallah! Kim seninle beraber müslüman oldu? diye sor-
dum. Buyurdu k i :
182 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 157
-*
Bir h ü r ve b ir köle.» Ben : A llah k a tın d a b ir s a a tta n d a h a m a k
:bul b aşk a b ir s a a t v a r m ıdır? diye sordum . B u y u rd u k i
”».Evet. En m ak b u l vakit, gecenin son y a rısıd ır «
Not : Zevâid’de şöyie denilmiştir : Râvi Abdurrahman bin el-Beylemâni’nin
sahâbîlerden sirf ve Yezid bin Talak müstesnâ herhangi bir zattan hadis işittiğinin
bilinmediği söylenmiştir, Ibn-i Hibbân: ه, mürselleri rivâyet eder, demiştir,
Resölullalı ،'
( S a l l a l l a h ü A l e y h i S e l l e m ) şöyle
«Gecenin (üçte ikisi geçip) üçte birisi k alın ca h e r gece R abbim iz
T ebâreke ve T eâlâ keyfiyeti bizce m eçhul b ir d u ru m d a (birinci göğe)
in e re k şa fa k sükünceye k a d a r b u y u ru r k i :
SÜNEN-Î ÎBN-İ MÂCE
Kim benden bir şey istiyor ki ben ona vereyim? Kim bana duâ
ediyor ki onun duâsına icâbet edeyim? Kim benden mağfiret diliyor
س
ki 0 mağfiret edeyim?»
ﻫﺎ
Bunun içind ir sabâbiler gece sonunda namaz kılmayı, gecenin
bvveiinden daba çok severlerdi.”
HABİSLERİN İZAHI
A m r (Radıyallâhü an h l’ın hadisi zevâid Müslü-
manlıği ilk kabul eden hür ile E b û B e k i r (Radıyallâhü anh)
kasdedilmiş, Köle’den maksat da B i l ^ l - i H a b e ş i (Radıyallâhü
anh )’dır.
H adisin: «Gecenin tam ortası...» meâlindeki ifâdesinden mak-
şadın gecenin son yarısı olduğu s i n d ' ؛de belirtildiği için terce-
mede buna işâret edilmiştir. Şu halde hadis, en faziletli olan gecenin
son yarışının başlangıcı olan gecenin ortasını bildirmiştir؛
Bu hadisteki: «Allah’a en yakın saat...» tâbirinden maksad, se-
vâbı en çok ve en makbul zamandır، Çünkü Allah Teâlâ’ya maddi
anlamda yakınlık ve uzaklık süz konusü değildir.
و خ i e (Radıyallâhü anhâ) ’nin hadis ؛zevâid türünden sayıl-
miştir. Halbuki Kütüb-i Sitte’nin tümünde A i ş e (Radıyallâhü an-
h â )’nin buna benzer hadisi vardır. B u h â r i ’ deki A i ş e (Ra-
dıyallâhü اااا'ﻟﻔطﻠﻠﻪ
؛hadisi şöyledir:
ﻋﻦ ﻋﺎﻣﻤﺔ ر ض اش ﻣﺤﻴﺎه ﻗﺎﻟﺘﺄ ﻫﺖ ﻏﺬ ﺻالة ﻧﺜﻮل افﺀﺻﻞ اذ
ﻣﺤﻠﻪ وﻳﺌﻮم آﺧﺮه ﻣﻴﺼﺊ ﺋﻢﻳﺮﺟﻊ إل ؛ ﻓﺮاﺷﻪ ﻏﻴﻲ ﺑﺴﻠﻢ ﻳﺎﻟﻠﻬﺒﺮ ﺋﺎﻧﺘﺄﻛﺎﻳﻰ ﺋﺌﺎم أ
ﻗﻤﺖ ﻓﺈن' ﻛﺎنﻳﻲ ﺧﺎﻳﺚ ا ﻏﺜﻨﻞ' ﻧﺈألﺛﺰﻣﺤﺌﺂ وﺧﺮج.]إدا أدن اﻣﺤﻖ
Âişe (Radıyallâhü anhâ)’dan Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem )’in gece namazı keyfiyeti sorulmuş ve kendisi şöyle cevap
vermiştir،
Resûllulah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gecenin evvelinde uyur-
du, sonunda da kalkıp namaz kılardı. Sonra yatağına dönerdi. Müez-
zin sabah ezanmı okuyunca (yatağmdan) sıçrardı. Şâyet kendisinin
bir ihtiyacı olursa guslederdi. Yoksa abdest (alıp (namaza) çıkardı.”
E b û H ü r e y r e (Radıyallâhü anh)’in hadisi Kütüb-i Sitte’-
nin tümünde rivâyet edilmiştir.
Bu hadiste Allah Teâlâ’nm her gece dünyaya en yakın olan birin-
ci göğe indiği bildirilmiştir. Mekândan münezzeh olan Allah Teâlâ’-
nin inişinden maksadın ne olduğu husûsunda âlimler arasında ihti
KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 159
H A D ÎS İN F IK IH YÖNÜ
، ةم ﻣﺤﺌﺜﺄ
ﻟﻴﻢ ﺑﻤﻤﺎﻟﻦم ﺀ إ داد. ﺗﻤﺖ:"ﺀﻣﺈن اف. ﺛﻮداﺗﻲ. أآ ﺗﻦ:ﻓﺄد
ﻣﺊ ﺗﻨﺄﻓﻲ أﻋﻄﻪ • ﺗﺊﻟﻤﻈﻤﺎﻓﻰ. ﻣﻦدءي أ ﻧﺠﺐآل. ﺗﻨﺄئ ﺀ؛ادى ﻣﻴﻰV
:ﻧﺄت
T E R C E M E S Î
1367) Rıfâa (168) ei-Cühenî (Radtyallâhü anh)'Aen rivâyet edildiği-
-؛ıe göre Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle الا)آال'إالدا. demiştir :
(168) Rıfâa bin Arâbe el-Cühenî veyâ el-Cühni el-Medenî sahâbîdir. Hadis•
leri vardır. Râvisi Atâ’ bin Yesâr’dır. Hadislerini îbn-i Mâceh kendi Söneninde,
Nesâi de «Kitâb-U ﺗﺴﻢ Yevmin ve Leyletin» adlı kitabmda rivâyet etmiştir. (Hu•
؛ ﺳﺗﺎطنﻣﻣﺗد
ﺋ منءﺗﺎثؤأL.داﻟﻪن ﺋم؛1 —ﺻﻣﺣﺗﺎ ﻋﺘﺜﺪنء١٣٦٨
إث
؛ ﻧ ظدأ ﻣﻣﺎﻫﺗم، ﺳﺔﺑﻣﺎﺗﻣﻬﻐد، ﻣﺈﺗﺎﻣﺑم،ءش < عءءآل
T E R C E M E S İ
ﻣﺢ
-ثﺗﺄاالة
آت« ﺗن. وت ام ﻟﺗﻧﻳد ؛ أةدﻧ،ﻋنأ، رﻧد. ناارﺧﻳﻰ
’د:ﻋنء
ﻛﺘﺎ،ؤ٠ •-ق لم اورةر؛ا ﺧﺮﻧﻮ،
ﺀن
KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 163
T E R C E M E S İ
1369) "... Ebû Mes'ud (Ukbe bin Amr el-Ensûri el-Bedrî) ( Radıyallâhü
anh) ’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ؛öy-
le buyurdu demiştir :
i z A H I
n ak lettiğ i T a b a r â n î ’ n in Ş e d d â d b i n E V s (Radıyal-
lâ h ü an h ) ,d en olan b ir riv ây e tin d e R esûlullah (S allallah ü A leyhi ve
S e lle m ):
«Bakara sû resin in so n u n d ak i iki ây et üç gece h a n g i evde ok u n u r-
sa şey tan o eve yaklaşam az.» b u y u rm u ştu r. Bu h ad îs bu y o ru m u te-
yid eder.
B âz d a n m e zk û r iki ây etin o k u y u cu su n u b ü tü n k ö tü lü k lerd en ko-
ru d u ğ u ؛b ir kısım âlim ler de itik a tla ilgili k ö tü lü k lerd en k o ru d u ğ u
yo lu n d a yorum y ap m ışlard ır. B aşk a b ir g rup, m e zk û r ây etlerin , oku-
y u cu su n u in san ların ve cin lerin şe rrin d e n k o ru d u ğ u şeklinde yorum
yap m ışlard ır. R âzıları d a ؛O k u n an b u iki ây etin sev âb ı o k a d a r çok-
tu r ki, o k u y u cu su n a k âfidir. B aşka b ir sevap istem eye ih tiy aç bırak-
m az diye te ’vil etm işlerdir.
Y u k arıd a a n la tıla n m â n â la rın hepsini k astetm ey e b ir m â n i yok-
tu r.
M ezk û r iki ây ette îm an ve itik ad ın b ü y ü k esasları ve sa h âb ilerin
övülm esi v ard ır. B unun y a n ın d a son â y e tte yedi d u â cüm lesi bulu-
nur.M ü s 1 i m ’ in b ir riv ây e tin e göre B a k a ra sûresi, R esûlullah
(S allallahü Aleyhi ve Sellem ) ta r a f ın d a n o k u n d u ğ u zam an h e r d u â
kelim esini o k u d u k ça A llah T eâlâ ta r a f ın d a n : «D uânı k ab u l ettim .»
b u y u ru lm u ştu r.
Bu iki ây etin fazileti h a k k ın d a v ârid olan h ad îslerd en birisi H â -
k im ve B e y h a k î ’ nin E b û ^^٢٢ (R adıyallâhü an h ) 'den
riv ây e t ettik leri şu m eâldeki h a d is tir :
R esûlullah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) b u y u rd u k i : “A lla h T eâ-
lâ B ak ara sû resin i a rşın a ltın d ak i h âzin esin d en b a n a verd iğ i iki âyet-
le ' ' A rtık b u iki ây eti öğren in iz ve eşlerin iz ile çocukları-
niza öğretiniz. Ç ü n k ü bu iki âyet, hem nam az, hem K ur’an, hem duâ-
d ır.”
ﻟﻰ إذا ﻟﺺ-) ;اب ﻣﺎ طﺀ ق اﻟﻢ١٨٤)
184 — NAMAZDA UYKUSU GELEN ADAM
HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI
لا
ﻋﻮﺣﺪﺗﺎأﺛﺮﻣﺮؤ •ﺑﻤﺰﺑﻤﺄﻳﺎﺛﻴﺒﻪ
مﻣتﻧﺎءﺑﻣﺎﺳنع-ء
• ﻫﻢم
— ﺧﻣﺣم أ١٣٧٠ .
ا ا
." ) ?؟... Enes bin >1 أ؛اة ( R Şöyle demiştir :
a d t y a l l â h ü a n k ) '( \ e n ;
İZAHI
1372) “ ... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine göre,
Feygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selle™) şöyle bayanla demiştir :
«Biriniz gece n a m a z ın a k alk tığ ı zam an (uyku basm ası nedeniy-
le okuduğu) K u r’a n o n u n dilin d en an laşılm az olup ne dediğini bil-
m ez ise (n am a za a r a verip) yatsın .»”
İZAHI
M ü s l i m , T i r m i z i , E b û D â v û d ve B e y h a k i
de b u n u riv â y e t etm işlerdir.
U y k u n u n a ğ ır b asm ası nedeniyle, gece n am azı k ılın ırk en o k u n an
K ur’an-ı K erihi ây etleri ra h a tlık la o k u n am ay ıp acem ice o k u n acak
d u ru m belirin ce n a m a z a a r a verilm esi ve u y k u h â li zâil o lu n cay a
k a d a r u zam p u y u m a em ri v erilm iştir. Tâ ki u y k u sersem liği yüzün-
den A llah 'ın kelâm ı y an lış okunm asın.
N am az dışımdaki b en zer h âlin h ü k m ü aynıdır. Y âni n am az hâ-
ricinde K u r’a n o k u rk e n u y k u su gelen ve dili ağ ırlaşıp n e okuduğu-
n a a n lam az d u ru m u n a d ü şen kişi K u r’a n o k u m ay a a r a v erip uy-
k u şu n u alm alıdır.
. \ ماشﻓﻴﻢم ت؟اق
>k> "ى، ﻗﺘﻪ ذر_ن أ، ﺛﺎ*ﺑﻘﺎﺀ
ا ﻟﻜﺬا ﻳﺘﻲ ﻣﻦ ت
ﺣﻣد
ا ﺗﻔﻘﻮاﻣﻞﺿده آللﻧﺗﻪ اإلﻣﺎمأ
٠ ، اﻟﻮﻳﺐ ن.تق إ ﺳﻨﺎده ﻳﻤﺘﻮب
ق اوواﺛﺪ
•ﻳﻔﻊ ا ﻟﺨﺒﻴﺚ وﻛﺎن، ا ذ ﻛﺎ ر
•ة ا؛إل أب. ث.م *آال ئ ز وم ﺣصن.وأ ، وﻣﺣم ءئ1 — ﺣﻣﺢ١٣٧٤
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
T E R C E M E S Î
ر ة ? ول ،٩"...
^١٨٦ bin ،٩٨٦٢ ) ل0( ر وRadtyallâhü anh)’den; Şöyle demiştir :
. دارأشنﻣﻢ*دﺀأ
* ى ﺀب:ف؟ ال. ﻣﺣد ن ﻧﺤﺊ
ؤ، ﺛﺎ ر —ﺣﺗﻣﺣﺎ ﻣﺤﺪن١٣٧٦
، ﻗﺬأ ق ﻧﺴﺪا ﻧﻠﺪ*رئ، ر ن ﺀﺗﺪام. ﻗﻦ إ، ﻋﻦمأ ﻳﻰﺛﻞ، ﻗﻦ اآلﻫﻤﺶ، ئ ﻧﺔ ؛ان
؛ن ه. ﺋﻔﻰ أ ﺛﻢ* ﺀﺗآلزة > ﻣﺘﻲ»زأ ﺗﻚ ﻳﻨﺂﻟﺼﻴﺒﺄ١! ؛٠ﻓﺂت ﻗﻦ؛ ي
٠• ﺀﺗﺪا-ف ﻳﻤﺤﺜﻰﻣﻤالﺋﻪ،ﺑﻤﺰ
. وإ ﻟﻪ ﻣﻤﺎت: ق ارواﺛﺪ
T E R C E M E S Î
ال7" ) ه... Ebû Saîd-i Hudrî (Radıyallâhü anh)'den rivâyet edildiğine
göre: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Biriniz farz namazını (bir mescidde) kıldığı zaman namazından
bir payını evine versin. Çünkü Allah Teâlâ onun evde kılacağı na-
mazdan onun evine bir hayır verir-»'•
Not : Ricalinin sıkâ oldukları Zevâid’de iaidirilmistir.
، ﻧﺎﻧﺣﻲن ﺳد
ع: ﺗﺂال. — ﺣﻣﺣﺎ زقن أﺧﺰم> وﺀب*داﻣﺒﻤﻦنﻫﻤﺮ١٣٧٧
' ال ﻳ ال.^ ﻣﻮ ا ف. ادت: ﺷﺎ در ؛ ةد؛ > ؛ق ;اج, ﺳﺘﺘﻤﺎﻓﺘﻢ
•م ﻗﺪﺋﺜﻜﺮ’ﻣﺤﺪا
ﻟﻢ7ال İbn-i Hibban onu Sikalardan saymıştır.
172 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
T E ECEME S i
« E v le rin l^ a b irle r ^ m a y ın ız .» ”
İ Z A H I
Âsim bin Amr (Radıyallâhü a n h l’ın ve Umeyr (Ea-
dıyallâhü ﻟال’اﻟﻠﺧﻪhadîsleri Zevâid türündendir.
Ehü Saîd-i H u d r ı (Radıyallâhü anh )’m hadîsi de Ze-
vâid türündendir. Ancak M ü s l i m bu hadîsi C â b i r (Ea-
dıyallâhü anh)’den rivâyet etmiştir. '؛ لء،؛$اا اااإل
rivâyetinde؛
ئﻣﺳﻣدilâvesi vardır. Tercemede bu ilâveyi parentez içi ifâdeyle
işâret ettim. Bu hadîste ?eygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) far-
zmı mescidde kılanın sünnetini evinde kılması ve evinin namaz sâ-
yesinde hayra kavuşmasını tavsiye eylemiştin
İbn-i Ömer (Eadıyallâhü anh)’in hadîsini B u h â r i ,
Müslim, E b ü D â v û d ve T i r m i z i de rivâyet etmiş-
lerdir.
A h m e d b i n H a n b e 1’ in  i ş e (Eadıyallâhü anhâ)’-
den rivâyet ettiği bir hadîste de Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem) şöyle buyurmuştur : ﺻﻮراﺻﻈﻮا,ﻳﺌﻮﻧﺎﻋﻠﻨﻜﻢ وأل,ﻓﻲﺑﺟﻳﺗﻜم
= «Evlerinizde (nâfile) kılınız. Evlerinizi üzerinize kahirler yanma-
yınız.»
T i r m i z î ’ nin şerhi T uhfe yazarı hadîsi şöyle yerum lar:
“Yâni ölüler gibi elmayınız. Onlar evlerinde namaz kılmazlar. On-
ların evleri kabirlerdir. Hadîsi şöyle yerumlayanlar da olm uştur:
Evinde namaz kılmıyan kimse, kendisini ölüye, evini de kabre ben-
zetmiş olur. M ü s 1 i m ’ in rivâyet e ttiğ i:
«! ؟inde A llah 'ın anıldığı ev ile içinde A llah'ın an ılm ad ığ ı ev, d iri
ve ölüye benzerler.» meâlindeki hadîs bu yorumu te’yid eder.
Bazıları: Hadîsin m ân âsı: ‘ölülerinizi evlerinizde gömmeyiniz.’
demektir, diye yorum yapmışlar ise de H a t t â b î : Bu yorum hiç-
bir şey değildir Çünkü Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) otur-
duğu evine defnedilmiştir. Peygamberlerin, öldükleri yerlere gömül-
dükleri rivâyetleri de vardır, demiştir.
187 KİTÂBÜ ÎKÂMETÜ-S’SALÂ 17ة
؛ ان ﺗﺎﻟﺢ> ﺛﻨﻲ اﺗ آلﺀ ن ا؛الﻳﺬث> ﺛﻦ •رام ن ﺛﻌﺎو”ﻟﺮه> ﻋﻦﻫﻤﻪ ﻋﻨﺪاﻓﻲ ﻳﻰ ﻧﻨﻲ
أأوا ﻟﻢﺀآ ﻓﻴﺎ ص أأ ﺋﺘﺜﺂما ﻟﻪ ؛ﻓﻲج، أل .: ﺛﻮﺗﺎﺗﻲ.ﻧﺄﻟﺜﺖ :ﺀآد
أي يﺗﻨﻰ أﺣﺐ إال ١ﻣﺴﺤﻲﻓﺂب ﺀ أآلرى إالﺛﻲ آ أرة ﻣﻦ ا؟ ؟
İZAHI
Zevâid türünden olan bu hadîs de farz namazların mescidde nâ-
file namazın da evde kılınmasının efdal olduğuna delâlet eder. Bay-
ram namazları ve terâvih gibi cemâatla kılınması meşrû olan sün-
netlerin de farz namazlar gibi mescidlerde kılınması efdaldir. Bun-
lara âit bâblarda gerekli açıklama yapılmıştır
ي-ث، أﺟﺬ أﺣﺪمﻣﺤﻦﺑﺮق أ'اث م» الﻧﺎ '؛ أؤ ﻣﺆ؛ﺋﺮن> ش ﺗآلؤ ؛ ذ ش، وا ؛ﺗﻮن
. أر ث ئ '■ة *ﺑﺮري أﺗﻪ <ﺗالﻧﺎ ﻋﺄن ر ﺛ ﺂ ت ﺀﺗﺮ، ؛ي
174 SÜ N E N İ ÎBN-İ MÂCE
T ERCE MES Î
İZAHI
M ü s l i m de bu hadisi rivâyet etmiştir. Bunun bir benzerini
E b ü D â v û d ve T i r m i z i , i b n - i E b i ﻫﺎ'ألءا
(Ra-
dıyallâhü anh) ’dan rivâyet etmişlerdir .ه
rivâyette ü m m ü H â nî
(Radıyallâhü anhâ). Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in
M e k k e ’ nin fetih günü onun evinde gusledip sekiz rek’at kıldı-
ğını ve ondan sonra bunu kıldığını kimsenin görmediğini söylemiştir.
E b û D â v û d ’ un başka bir rivâyetinde ümmü Hâni
(Radıyallâhü anhâ) şöyle demiştir :
“Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Fetih günü kuşluk na-
mazım sekiz rek’at olarak kıldı ve her iki rek’atin sonunda selâm
verdi.”
E b ü D â v ü d ’ un bu rivâyeti. Peygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem )’in Fetih günü kıldığı namazın kuşluk namazı olduğunu
açıkça bildirir ve Fetih namazı olduğunu söyliyenleri reddeder. E 1 -
H â f ı z ’ ın el-Fetih’te zikrettiği ve I b n - i A b d i ’ l - B e r r
(Radıyallâhü anh)’in rivâyet ettiği ü m m ü H â n i (Radıyallâ-
hü anhâ) nin:
“Resûlullah (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) Mekke’ye geldi de se-
kiz rek’at namaz kıldı. Ben : Ne namazıdır? diye sordum. Buyurdu k i :
«Kuşluk namazıdır.،’ meâlindeki hadîsi de bunu teyid eder.
ﺀى أﻓﻲ، ر ﺀن مﺀأﺗﻪﻳﻰ أﻓﻲ، ﻳﺄ ﻋﻰ ﻣﻮش، ظﻧﺤﺘﺖ ى ﺑﻤﺎث .وﻳﻰ ;■ﻛﻢ
، ﺀﺗﺬ ز اذ ﺗﻰم*ﺋﺊﺀث*ﻣﻢ رﻣﺤﺄ ﻣﻮ اس.تم
ﺣﻤﺚر*ﺛﺮت،3:ﻣﺄﻟﻚ؛ ة4 ار
. ﺑﻴﻰ ا ﻫﻴﻢ ، ﺗﺠﺎﺋﺬ آل تماشىأ
T E R C E M E S İ "
İ Z A H I
. أزم: ﺀأﻧﺖ١
’ﻛﻨﻰ آ ي ا. ﻧﻲ ' أﺟﻤﺊ: ﻟﻘﺔ،ةتماﻟﻤﺪو _ « ادن؛ ﻧﺂ*ﻟﺊ ﺀا
0 ﺀىﻣﻤﺎ
/ ضءاف.ﺗﺂزع/أر
^ E R ^ E M E S İ
1381) "... &luâza el-A،leviyye (173) (Radıyallâhü anhâ)'dan; Şöyle de-
miştir :
Ben, Âişe (Radıyallâhü anhâ) ’y a : P ey g am b er (Sallallahü Aley-
hi ve Sellem) knşlıık n am azın ı k ıla r m ıydı? diye snrriıım. اه؛؛هk i :
(175) 656 nolu ل1 ﻫﺎﺀ سdip notu olarak geçmiştir.
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
T E R C E M E S İ
1 82 " )ع... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Kim k u şlu k n am a z ın ın çiftin e (iki re k ’atin e l d ev am ed erse gü-
n a h la n d en iz k ö p ü ğ ü k a d a r bile olsa b ağışlanır.*"
İZAHI
T i r m i z i de b u n u riv â y e t etm iştir. H adis, k u şlu k nam azı-
n in iki re k 'a tin e d evam e tm en in faziletin i b elirtiyor. H adisteki m u-
h â fa z a d a n m ak sat, bu إﺀالre k ’a ti h e r g ü n k ılm ak tır. S i n d i ’ n in
b ey ân ın a g öre b u n d a n y ân i m u h â fa z a d a n m ak sat, b u iki re k ’a ti hak -
kiyle ve lâyıki vechiyle k ılm ak olabilir. B ir d efâ olsun böyle k ılan ın
m e zk û r m ü k â fa ta k av u şm ası u m u lu r.
« ...D en iz k ö p ü ğ ü k a d ar...* ifâd esin in k u lla n ılm a sın a gelince;
T uhfe y a z a n n ın b ey ân m a gö re deniz k ö p ü ğ ü h a ik a ra s ın d a çokluk-
la m e şh u r olduğu için, g ü n a h la rın çok lu ğ u n u ifâde etm ek am aoıy-
la b u tâ b ir kullan ılm ıştır.
K uşluk n a m a z ı vakti, g ü n eşin b ir m ız ra k boyu k a d a r yükselm e-
siyle b aşlar. Ve g ü n eş gök o rta sın a v a rın c a y a k a d a r d evam eder.
K uşluk n a m azın ın re k ’a t say ısın a gelince; en az iki ve en çok
oniki re k ’a t olduğu y u k a rıd a b e lirtilm iştir
C u m h û r’a g ö re k u şlu k n am azı sü n n e ttir. Bu n a m a z d a F â tih a ’d a n
so n ra birinci r e k ’a tte “Eş-Şem s" sü resin i ve ikinci re k ’a tte “Ed-D uhâ"
sü resin i o k u m ak m ü ste h ab tır.
ﻧﺎع م*د اآلع'ن.ﺧﺔل، ى ث\ﻧﻞ ك.ةﻟﺊ-_زﻧﻧﺎ اا "ﺣﻘﺑﺟﻧﺎ أﻣﺤﺖ ﻳﻰ ١٣٨٣
: ﺋدم؛ ﻗﺄت ق _ﻣﺣدث مرمإ دأﻣﺮءا
ﺳﻣﺗت ﺗﺬ د ﻳﻰ: اﻳﻰأﻳﺎاﻟﻣو'ﻟﻰ؛ ؛آت
! ااا ﺋﻢﺀ : ﺗﻢ وئ ، ئ ﻗﻢ اأﻫﺮ_ﺿﺔ ، ر ﻣﺤﻲ " ؛إآل ﻣﺮ. ؤا ﻧﻢن أ — ذ ك٠
Sünen-i tbn-i Mâce : —
4 - c.
F 12: .
178 S Ü N E N İ ÎBN-İ MÂCE
T E R C E M E S Î
1383) “... Câbir bin Ab؛iillah (Radıyallâhü anhümâ)’d a n: Şöyle demiştir :
R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) bize K u r’a n ’d a n sû re
ö ğ re tir gibi istih â re (keyfiyet ve duâstnı) ö ğ rete rek b u y u ru rd u ki ؛
«^izdett birisi b ir أولy ap m ak istediği zam an fa rz değil (istih âre
niyetiyle n âfile o larak ) iki r e k 'a t n a m a z ktlstn. N am azd an so n ra şöy-
le d u â e t s i n :
A llah'ım ! H ak k ım d a h ay ırlısın ı Sen bildiğin için b en h ay ırlısın a
irçad edilm em i sen d en iste rim ve g ü eû n d en y ard ım d ilile re k hayırlı-
s m a g ü cü m ü n y etm esini sen d en dilerim . S enin b ü y ü k fazl (ve ke-
re m lın d a n isterim . Ç ü n k ü S en (h er şeye) k ad irsin . Ben hiç b ir şeye
k a d ir değilim . Sen (h e r şeyi) bilirsin. Ben (b ir şe^) bilm em . Sen
(herkese) gizli olan h e c e y i çok bilicisin. A llah'ım ! istediğim b u iş
(b u ra d a y ap m ak istediği şeyi b elirtir) S enin ilm inde benim için di-
nim e, h a y a tım a ve âh ire tim e h a y ır ise (y â h u t şim diki ve gelecekteki
işlerim b ak ım ın d an h ay ırlı ise) b u n u b a n a m u k a d d e r kıl. (B una gü-
cüm ü yetiştir.) B unu b a n a m ü y esser kıl. Ve إوإ الطb a n a m ü b â re k ey-
le. Ve eğ er sen in ilm inde (birinci d e fa söylediğinin m islini b u ra d a
söyler) §٠٢ ise bu işi benden, beni (ve kalbim i) de bu işten çevir ve
h a y ır nerede ise هh a y rı b a n a m u k a d d e r eyle! S o n ra nefsim i bu hay-
٢٠ râzı kıl.»”
i 7A H 1
‘را
'أؤﺣﺈ ﻟﻰﺀﻋﺎﺟﻞ آزى وآ هcüm lesindeki te re d d ü t m â n â sın ı ifâd e
eden “Ev” kelim esi, râ v in in şü p h esin i ifâde eder. Y â n i: Yâ;
ﺣﺮا ﻟﻰ ى د ﻳﻨﻰ وﻣﻨﺎﻗﻰ ﻣﻌﺎﻗﺒﺔ آزف. b u y u ru lm u ş vevâ:
ﻣﺤﺎﺟﻴﻪ
ﺧﺬا ﻟﻰ ﻓﻲ ﻋﺎﺟﻞ أزى b u y u ru lm u ştu r.
“Ev” kelim esinin m u h ay y erlik için olm ası m u h tem eld ir. Y âni
d u â eden kişi isterse O şekilde söyler, isterse d iğ e r şekilde söyler.
ﺀﻋﺎﺟﻞ إزى = «D ünya h ay atım d a k i din im ve d ü n y am ile ilgili
işlerim » dem ektir.
اه = «G elecekteki d ü n y a h ay atım d a k i dillim ve d ü n y am , âhi-
retim le ilgili işlerim » dem ektir.
İstih â re y a p a n kişin in n am az ve n am azı tâk ib en okuyacağı duâ-
d a n so n ra ne y ap acağ ı h ad iste zikredilm em iştir. N e v e v î : Kişi
istih â re e ttik ten so n ra gö n lü h an g i ta ra f a m eylederse onu yapm alı
ve istih âred en önceki te m ay ü lü n e d ay an m am alıd ır. Bilâkis kendi İh-
tiy ârin i bırak m alıd ır. Böylelikle gerçek m â n â d a hay ırlısın ı A llah ’tan
dilem iş olur, dem iştir.
istih ârey e rağ m e n b ir tem ây ü l ve gönül y atışm ası gö rülm ezse bâ-
z ıla n n c a üç defa, b âzıların ca d a yedi d efa istih â re te k ra rlan m alıd ır.
El-M enhel y a z a rı bu g ö rü şlerin delilleri olan h ad isleri zik retm iştir.
ااﺀ؛»ﺀأ
Câbir bin Ahriillah (R.A.)’ın H â l<،؛؛
Câbir bin Abdillah el-Ensâri es-Selemi Ebû Abdillah’tır. İkinci Akabe görüş■
meşine katılan Ensâr'âandır. Bizzat Peygamber (S.A.V.)’den ilim almış, Medine’-
nin Müftilerindendir. Annesi bint-i Akâbe'dir. Bedir savaşına katıldığı ihtilâilıdır.
Fakat Hendek ve Biat-1 Rıdvan’da bulunduğu kesindir. Ayrıca ondokuz gazâda
bulunmuştur. Çok hadis rivâyet eden altı ^hâbidendir. 1540 hadisi vardır. Buhâri
ve Müslim 58 hadisini ittifakla. 28 hadisini Buhâri, 128 hadisini Müsiim münferiden
rivâyet etmişlerdir. Râvîlerinin başında Said bin Minâ, Ebü Zübeyr, Ebû Süfyân,
Talha bin Nâfi’, Hasan-1 Basri ve Muhammed bin Münkedir gelir. Yüz yıl kadar
(Devâmı İ82.Cİ Sahifede)
182 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
الﺟﺔ-ا ) ؛ابﻋﺎﻣﺎءقﺻالة١٨٩(
ا8 — ا؛HÂCET NAMAZI H A K K IN H A
GELEN HADİSLER BÂBI
آ: زا ل ﺀ رق.، ؤا' ي ﻣﻨﺴﻤﺖ ، ذ رو ﻟﺚ ورم ، ﻣﺞ ؛ات ن ' ﺟﻠﺚ إﻓﻰ أ ﻣﺎ ك
وال ئ، ﻏﻔﺮآ> و'ال ئ إ ال زﺀ ةأد
. ﺗﻌﻨﻰ ذ ﺀ إﺀال-ال ك أال إ ﻣمﺢ. ﺋﺴﻤﺖ
. ، ﻫﺚم ;ش'ث. ﻣﻢﻣﻄﺪ ا س مم أ ﺗﺮا أل ﺗﺄ ؤا آل ﺿﻤﺘﺎﺷﺎ. ﺗﺒﺠﺂﻟﻰ ئ ؛ ﻛﺪﺛﺈ ال ة
د- ث ﺋﺪ نi آلن . ﻣﻐﺎل وق ، ﺀذا ا ﻟﺪﻳﺚ ﺗﺪ أﺀرﺟﻪ ا ﻟﺰ د ئ وة'لت ﺀذا ﺀد ﻳﺚ ﻏ ﺮ ب
٠ وذ ﺋﺪ ﺀو اﺑﺮ ا'م زهﺀ٠ار"ﺀن ﻳﺬﻋﻰ ؤ اﻟﺪ<ث
T E R C E M E S İ
84) دا Abdullah bin Ebî Evlâ (176) el-Eslemi (R adıyallâhü anhy&çn .
Şöyle demiştir :
İZAHI
T i r m i z i bunu rivâyet etmiş, yalnız duânın sonundaki fık-
rayı rivâyet etmemiştir. Bir de hâcet namazı kıldıktan sonra hadîs-
teki duâya başlamadan önce kişinin Allah’a senâ ve ?eygamberine
salavât getirilmesi ilâvesi vardır.
))ق. ﺷﺼﻪ.مراﻟﻠﻪ ا ﺀ
. ؛ا ﻣﺤﺜﺪ ا إﻳﻰ ﺋﺪ ﻫﻤﺠﻪم ت؛ ذإ ﻟﻰ ر ي ق ﺣﺎﺟﻰ د ذ ه ات؛ ﻓﻰ.
TERCEMES Î
(177) ©sman bin Huneyf bin Vâhib el-Ensâri el-Evsi, el-Medeni meşhur bir
sahâbiüir. Halife Ömer (R.A.) ﻫ ال اااا« سKûfe’ye arâzi ölçümü görevi ile gön-
derilmiş ve halife Ali (R.A.) zamamnda Cemel vak’asmdan önee Basra Valiliğine
tâyi I',ddilmi$t؛r. Rivâyet ettiği hadisleri vardır. Râvileri übeydullah bin Abdillah
bin utbe ve Hâni’ bin Muâviye es-Sadefî’dir. Muâviye (R.A.)'m hilâfeti zama-
nında vefat etmiştir. Ebû Dâvûd, Nesâi ve ibn-i Mâceh onun hadislerini rivâyet
etmişlerdir. (Hülâsa: 259)
KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ
İ ZAHI
مﺑﻤﺪة ا:ﻣﺤﻠﺖ
ف ﻣﺬ '.= «Allah, ٠adamın
ﻣﺮﺟﻊو gözünü açm ış oldu-
ğu halde adam dönüp gitti.•
E l - H â k i m de bu hadîsi, N e s â î ’ deki ilâveyle birlikte
rivâyet etmiştir. T a b e r â n i de bunu rivâyet etm iş ve bu rivâ-
yetin başında şu kıssayı a n la tm ıştır:
“Bir adam, bir iş için defalarea halife ©sman bin Affân (Radı-
yallâhü a n h l’ın yanına gidip gelmiş، buna rağmen işi görülmemişti.
Adam bir gün Osman bin H uneyf (Radıyallâhü a n h l’e rastlam ış ve
derdini dökmüştür, ©sman bin Huneyf (Radıyallâhü anhl O n a : Ib-
İ'iki getir, abdest al sonra cam iye gidip orada iki rek’at nam az kıl-
diktan sonra şöyle duâ e t : (Hadisimizdeki duâyı zikretmiş) Bu duâyı
yaptığın zam an işini dile getir. Sonra bana uğra ki, ben de seninle
geleyim , demiş. Adam da gidip ااال ااهdediklerini yapmış, sonra ha-
lifenin kapısına varmış. Kapıcı hem en gelip elinden tutarak halîfe’-
nin yanm a çağırmış. Halife onu ﻫﺎ<اااﻫﺂلve minder üzerine oturt-
muş ve :
Hacetin nedir? diye sormuş. Adam da işini söylem iş. Halîfe der-
hal onun dileğini yerine getirmiş, sonra o n a :
Bu saate kadar ihtiyacını niye bana anlatmadın? Ne işin olursa
bize gel, demiş. Adam halife'nin yanından çıktıktan sonra Osman bin
Huneyf (Radıyallâhü a n h )’a rastalm ış ona duâ etm iş v e :
Seninle görüşünceye kadar işim olmuyordu demiştir. Osman bin
Huneyf (Radıyallâhü an h )d a:
ئ د.ق ن ﺀ ب
• • ﺧﻤﺢ 1ﺛﻮش تﺀﺑﻤﺎرتﺗﻢدت ،أ.ﻫﻢﺀﻣﻰئا ﻣﻮ ١٣٨٦
-
ﺣﺰ م، ﻳﻰ ن ﻫﻤﺮو أ ﺑﺪ أ ﻛﺮ ،ﺗﻮق ﻧﻴﺪ أ ق ن ﺣﺪﺛﻐﻌﻦ ؛د .ﺀﺳﺪ0 ش.ة ﺗﺮ ت)
ﺷﻰﺑﻢم؛اس إ ﺗ ﻢﺀ !' 1ال ﻣﺤﻚ ،أ الأ ﻣﺤﺎ ق ، ﻣﺄﻣﻴﻰ راغ ،ﺋﺖ :أأت 3ﻧﻮ أل ا
و ﻧﻴﺖ آ ﻧﺎ ﺣﺄرة ﻣﻨﻪ ق ا ﺷﻴﺔ أ ل داود ،ﻟﺤﺎﺷﻴﺔ ا آل ذ ك ﻟﻜﻮ دئ • ﻟﺜﺎﺳﻖ ذ ﻟﻚ . و ﻗﺪ ﺑﻤﻂ ا
TERCEMES İ
’Ebû Râfi ( R a d ı y a l l â h ü a n h ؛■؛)'den ...“ ) 386 1-
vûyel edildiğine göre, Re
-sûluliah ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m Âbbâs
) ( R )'a şöyle buyur
a d ı y a l l â h ü a n h
: muştur
— «Ey ا،اااي
ااال
؛Sana bir hediye vermiyeyim nti? Sana yarar[،
™أﻟﺔءالﻟال1هmı? S a n a اوﺳﺎ
ilerim e düşeni yapmıyayım mı?» Abbüs،
( : )Radıyallâhü anh
Buyur yâ Resülallah! dedi. Efendimiz —:
190 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ
ت; ﺛﻔﻰ أ ز غ ^ أت."’
ﻳﺬﻳﻰﺧﻤﺌﻬﻢ ; د إ آل ﻳﺔ ون1 . ﺿﻨﺂ ة ﺛﻴﺎ ﺑﻤﺜﻮ د ذ ت.
i 7■ A H 1
zaf ta k d ir edilir. B unun aslı ؛ ﻧﻜﻘﺰ ﻏﺜﺰﺧﺼﺎﻟﻲ 'dir. H adîsteki “Z âlike”
) اب ﻣﺎﺟﺎﺀق ﻟﻮ اﻟﻤﻤﻒﻣﻦﺷﻌﺒﺎن١٩١(
1او ŞABAN A¥1N1N ONBEŞİNCİ GECESİ —
HAKKINDA GEEEN HADÎSLER B ^B !
: ﻗﺂآل. ﻛﺮﺣﻢﻫﻢ د
مأ، رادإﻟﻲ° وﻣﺤﺪ ﻳﻰ ةب، ئ-*داف اﻧﺌﺰا
— ﺣﺮﻣﺤﻨﺎﺀب*دة نث١٣٨٩
ﺀن ﺀام ذه ؛، ﺛﻦ ﺀزوة، ي ن أﻣﻴﻰك؛إب-*
ﺛﻦﻣﺢ، ئ ﻧ ﺰ د ن ﻣﺎرون• أ ﺗﻨﺎأ ﺣﺠﺞ
ﻧﻚ-ﻧﺎ ئ ، ؛ ذآ ﻧﻮ '؛ * و ﺛﻊ . ﻧﺜﺄﻃﻤﺢ ' رة.ﺳﺎﻧﻲﺀ و ﺋﺎﺗﺌﻖ ة: ﻣﺢ
، ﺛﺄﺗﺖ »؟ ﻛﻮ ﺗﻮ آل3 ؛ ﻧﺄﻧﻬﻨﺤﺎ شر ة ل ؛ ﺋﻦ ؛ أ ﺳﻤﻨﺖ١
. أ ﺀ ا ؛ ﺳﺔ « ﻗﺄ ت. أل) ا ال ﺗﺎﺀ
آلﻟﻰ،« |ل اﺳﺄ3 ﺀةآ٠ ل ﻇﻘﺘﺚ أ ﻏﺬأ ﻳﺖ ﻧﺺ ﺻﺚ5 ؤاث. وت ى ذﻣﻤﻦ: ﺋﺪﻣﻤﻦ
- ﺋﺪ د ﺷﺮث؛ ﻣﺴﻤﺄ ب آل ﺳﻤﺮ ﻣﻦ/ ’اﺛﺎﺀاﻟﺚ ﻳﺂ ق*ﻧﻔﻦ، ﺋﺎل إإ1الاﻟﺼﻒ ﻣﻨﺶ.ﻣﻮرث ل
T E R C E M E S İ
İ Z A H I
A l î (Radıyallâhü anh)’m hadisi Zevâid türündendlr. Â i ş e
(Radıyallâhü anh) ’nin hadîsini T i r m i z i ٧٠
B e y h a k î de
rivâyet etmişlerdir.
Bu hadislerde geçen «Allah Teâlâ en yakın olan semâya iner.»
cümlesindeki inişle İlgili gerekli bilgi 1366 nnlu E b û H ü r e y r e
(Radıyallâhü anh) ’m hadîsine âlt îzahta geçti.
Ş a ’ b a n ayınm cnbeşincl gecesine “Berâat gecesi” denilir. Bu
gecenin İbâdetle geçirilmesinin fazileti bu hadislerden anlaşılıyc ؟.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ٧٠
Sellem )’İn hanımları yanında
nübetleşe yattığı bilinmektedir. A i ş e (Radıyallâhü anhâ)’ya âit
bir gece ؛ki ş a ’ b a n ayınm onbeşinci gecesi olduğu hadîsten an-
!aşılıyor, p^ygambeı; (Sallallahü Aleyhive Sellem) odadan ayrılarak
B â k i'iı ’ 1 - G a r k a d (178) اإﻫﻪ
semte giderek orada ibâdet ٧٠
duâ ile vaktini meşgul etmiştir. A i ş e (Radıyallâhü anhâ) Pey-
٧
gamber (Sallallahü Aleyhi e Sellem) odasında bulamayınca baş-
ka hanımlarının yanına gittiğini zanetmiştir. Ancak bu gidişin Pey-
gamber (Sallallahü Aleyhi ٧٠
Sellem) ٠٠
mübah olduğu kadısında
olduğundan dolayı, bu zan kdtü bir zan ٧٠
Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ٧٠ Sellem )’i zulüm etmekle ithamı gerektirmez. Yâni A i ş e
(Radıyallâhü anhâ) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem l’in
başka hanımlarına gitmesinin bir zulüm ٧٠
haksızlık olduğu kanaa-
tinde değildi. Bu sebeple  i ş e (Radıyallâhü anhâ) tahmin ٧٠
zannınm, kötü zan olduğunu sanmıyordu. Onun için Peygamber (Sal-
lallahü Aleyhi ve Sellem )’e verdiği cevapta Allah ٧٠
Resûlünün zu-
lüm etmelerinden korkusu almadığını ifâde etmek istemiş mübah ٧٠
olarak başka hanımlarma gitme zannını taşıdığını söylemiştir. Pey-
gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’e isnad edilecek haksızlığın
Allah’a da isnad edilmiş sayıldığı hadîsten anlaşılıyor. Çünkü Resü-
lullâh (Sallallahü Aleyhi ٧٠
Sellem), Allah’ın izni olmadıkça bir şey
yapamaz.
(178) Bu semt Medine şehrinin kenarında bir semt’tir. B ura^ Garkad ا ﺀ ةةه
bulunduğu için bu ismi almıştır. ?e>gamber (S.A.V.)’in zamanından bugüne kadar
bu semt mezarlık olarak ^ la n ’lagelmiştir.
196 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
إال ﺛﺛﺰﻛﺄوﺻن.ﺧﺺ
>،.
Bâb : 1ﺗﻮ KÎTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 197
T a b e r â n i ve İ b n - i H i b b â n , bu h ad isin benzerini
Muâz bin Cebel (R adıyallâhü a n h l ’den ve R e z z â ٢ ile
Beyhaki, Ebû Bekr-Î Sıddık (R adıyallâhü an h ) den
m erfu ' o la ra k riv ây et e d i ş l e r d ir .
Ş Ü K Ü R N A M A Z I V E S E C D E S İ H A K K IN D A — 192
E L E N H A D İS L E R B Â B I^
i، ي ﻗﻪ.ﺟﻢ؛ ﺣﺪث.ﻧﺰة ى ر L
.,'ن ﺣﺪ ف ، — ﻇﻬﻆ م ﺑﻤﺮ١٣٩ ١
■ د ﻣﺤﻢ،ﺟﺜﻞ زف
رأس.ﻣﺢ*م ﺑﻤﺮ، ﺀ . مﺛﺐ*راﻧﻲ نمأﻧﻰأدﻣﺤﺎ ؛ أدمر ﺛﻮﺗﺎف
ﻟﻴﻪ ، ل_ﺳﻠﺔ ن ربﺀ. ﻣﻜﻠﻢ ﺿﻢ ا ال ﺑﺠﺮ ح و ال ؛ ﺗﻮﺛﻴﻖ وﻟﻢ آد ﻣﻦ ، ﺷﻂﺀ،ق اؤوا ﺛﺪ ؛ ف إ ﺳﺘﺎ د
^ ت٠^ ١^ ٠ وﻣﺎل٠ﺳﻀﻤﺎ
، وﻗﺎل ا ﻟﺸﺎ ق؛ ض٠ ﻋﻴﺈ ﺣﺪ ث إ ﺣﺎ د ﻳﺚ ال ﻳﺘﺎﺑﻊ وﻗﺎل ون ﻋﺪ ئ؛٠ انﻣﺤﺒﻤﺘﻲ
ودر إ ن . و ﻗﺎ ل أ ﻳﻮ ﺣﺎﺗﻢت ﻣﺎ ﺑﺄﺣﺎد ﻳﺜﻪ ﻳﺄ س . و؛ أل ﻳﺪ زرﻣﺔ ؛ ﺻﺪ وق. ؛ﻧﺘﺮب ﻋﻦ ا ﻟﺘﺘﺎ ت ﻳﺄﺣﺎد ﻳﺚ
■
ﺣﻴﺎ ن ق ا ﻟﺜﻘﺎ ت
T E R C E M E S Î
T ERCEMES İ
رد
1 92 "... Enes bin Mâlik ; Şöyle demişlir :
( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’d e n
TERCEMES İ
1393) "... K a’b bin 9?) ) آ؛اﻗ ال ا ( R a d t y a l l â h ü a n h ) ’den rivâyet edildiği-
أ ال
: 1 . _ ؤأﺀد ن، ﻣﺪ اف اﻧﻠﺰاﺗﺠﺄ
“أو ﺛﻤﺎ ﺣﻤﺤﺎﻣﺪمن —١٣٩٤
ﻋﻦ، ﻋﻦ أ ﻳﻪ، صرمﺗﻜﺎ ن ﻫﻮ ﻓﺘﻲ ﻳﻰ ﻣﺪ ؛ؤ ﻳﻰ أ ق مدﻛﺮه، ﻫﻢ آم.ئ أ
ﺛﻤﺎ1 ث، م< ﻧﺎﺟﺪا ، يم
أ"دآث أﺗﺖ ﻧﻢﺀ أؤ ﻳﺆ، ﺀ ز أن؛ي ؛ ﺑﺠﻢﺀ
أي
. ﻧﻲ ' ﻧﺂﻧألؤﻧﺄق
TERCEMES İ
1394) “... Ebû Bekrete ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’dan Şöyle demiştir :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), kendisini sevindiren
veyâ onunla sevindiği önemli bir şey Ona gelhıce Allah Tebâreke ve
Teâlâ’ya şükür olarak secdeye kapanırdı.”
(179) Ka^ (R.A.)’ın hâl tercemesi ve tevbesi ile ilgili özlü bilgi 1082 sayılı
hadisin izahı bahsinde geçmiştir.
200 SÜNEN-t İBN-İ MÂCE
İ Z A H I
ئ وﻧﻪ،« =ﺣﻲ ﻟﺜﺎ ﺛﺛإل الانBu secde bizim için şükür, Dâvûd (Aley-
hisselâm ) için Tevbe (secdesi) dir.» h adisidir, dem iştir.
S i n d i ’ nin b ey ân ın a göre H a n e f i âlim lerin d en > اا ﻫﺎ ااا
Muham^ned Şeybanî de ş ü k ü r secdesinin m e şrü lu ğ u n a
hü k m edenlerden d ir.
£1-Fıkh Ala'l-Mezâhibi'l-Erbaa adlı k ita b ta ş ü k ü r secdesi hakkın-
d a şöyle d e n ilm iş tir:
Ş ü k ü r secdesi, tilâv et secdesi gibi b ir secdedir. B ir n im etin görül-
mesi veyâ b ir b elân ın defedilm esi h âlin d e yapılır. Ş ü k ü r secdesi an-
cak n am azın d ışın d a yapılır. N am az içinde y ap ılm asıy la n am az b©-
zulur. N am azd a y ap ılan rü k u ’ ve secdeye v arılırk en b u n u n zım nm -
d a ş ü k ü r secdesine de n iy e tlen irse ; ؛ap ılan rü k u ' ve secde kâfi gel-
mez. Ş â f i i ve H a n b e l i âlim leri ş ü k ü r secdesinin m eşrü-
lu ğ u n d a ittifa k etm işlerdir.
'٠ âlim leri : Fetvâ v erilen kavle g ö re ؛ş ü k ü r secdesi
- - - N am azın r ü k u ’ vey.: secdesinin zım n ın d a b u n a niyet
edilirse kâfidir. N am azd an s©nra ş ü k ü r secdesini y ap m ak m e k ru h tu r.
Ç ünkü av am ta b ak ası b u n u n sü n n e t veyâ vâcib ©iduğunu zannede-
bilirler, dem işlerdir.
M â l i k i ' le r ؛Ş ü k ü r secdesi m e k rp h tu r. Bir n im etin d ©ğması
veyâ b ir belân ın gitm esi zam an ın d a iki r^ k ’a t ş ü k ü r n am azı kılm ak
- - - - - dem işlerdir.
ﻣﺣﻣﻧﺮ
ﻧﺳﺮنءئ• *أال؛ىﺑﺟﺢ•ئ، نمأزﻣﻠﺮ مأﻳﻰﺛﺘﻪ
ﻣﺣﻧﺎ
< —ء١٣٩ ٥
أم ن ا ﻣﻢﺀ ‘ا'ﻟﺆااي
م ﻣﺔ:ن دل/ ﺳﻢ، ن ا*دﻧﺘﺮ؛ ال؛ س0 ﻋﻦ ﻗﺎ، ﺛﺌﺜﺎن.ز
202 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
TERCEMES İ
دا95ر ٨١؛
...“ bin Ebi 'l'âlib ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ' den; Şöyle demiştir :
Ben, Resûlullah (SaUaUahü Aleyhi ve Sellem )’den bir hadîs işit-
tiğim zaman, Allah dilediği ]،adar beni o hadisten yararlandtrırdt.
Ve başkası ondan bana hadis rivâyet ettiği zaman râviye yemin tek-
lif ederdim. Yemin ettiği zaman onu tasdik ederdim. Ebû Bekir
(Radıyallâhü anh) da bana bir hadîs rivâyet etti. Ebû Bekir (Radı-
yallâhü anh) doğru söyledi. Dedi k i : Resûlullah (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) :
«Bir günah işleyen hiç bir adam yoktur ki, günah işledikten son-
ra abdest alır, abdestini güzelce alır, som a iki rek’at namaz kılar
(Mis’ar demiştir k i : Sonra namaz kılar) Ve günahının mağfiretini
Allah’tan diler de Allah Cna mağfiret etmez.» .buyurdu.”
Not: Sindi Tirmizi’nin de bunu rivâyet ederek hasen olduğunu söylediğini
nakletmiştir.
İ Z A H I
.ﺳﻞﻣﻬﺄم أﻧﺰو
1 ﻇﻨﻪ ﻋﻦﻋﺎﺻﻢ؛رﻳﻤﺜﻒ ال! ﻗﻌﻖ؛أ'ﻣﻢ ﺀزؤ ﺀزﻟﻤﺎلال
، 1 1 ﺀﺷﺎش أ ان
) [
ﻟﺨﺎﺟﺪاآلرﺗﻤﺔﺀﻓﺖآلدزﻧﻪﻫﻨﺄت
: . ، أﺑﺎاﻟﺮزواﻧﺄم زن أﺧﻴﺮ*آأﻧﻪﻣﻦ ﺀؤق ا
' . «
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
،ﺀﺧﺈﻣﺄﺣﻲ ﻛﺈم ﺛﺂ'رﺀزﻳﻰةم ﻧﺴﺈ دي"ﻣﺖمأدم ﺀس رك أدوت رﻛﺎت٠ دم ﺗﺮ
'
آتﺀﺀ ﻇﻨﺎﻟﺼالم أذب اﻟﻦ؛مو ﺑﻜﺎ ﺀﻧﻢ ن. ﺛﺎﻛﺎ ن ﻳﺪﻣﻦ ذدﺀي؟ ﺀﻧﺄت؛ آل ﺛﻰ*ﺀ
ﻣﻤﺎر< ؛
. ن ﺷﺎ ن ﺑﺈﻟﻪ ﻣﻤﺎت • ورواﺀ ا ﻟﺘﺮذ ئ وا ﻟﻨﺎ ل *ن ﺣﺪﻳﺚ أ ل, ق اووا ﺛﺪ ؛ ﺣﺪﻳﺚ ﺀﺛﺎن
T E R C E M E S İ
!39?) Osmân bin Affân (Radıyallâhü anh) ’den rivâyet ﺳﻤﺘﺆ؛ﺳﻠﻊ ^ö-
re, şöyle dem iştir:
Ben, R esû lu llah (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’den işittim . Bu-
y u rd u k i :
«Söyleyiver, sizden b irisin in ev in in y ak ın m d a a k a r b ir n e h ir bu-
lu n u r d a ev sah ib i h e r g ü n beş d efa هsu d a y ık a n ırsa v ü eû d u n u n
k irin d en n e kalır?» P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in m u-
h â t a b ı : A dam ın k irin d en hiç b ir şey k alm az, dedi. B unun ü zerin e
E fe n d im iz :
«Şüphesiz su y u n k iri giderdiği gibi n a m a z g ü n a h la rı giderir.»
b u y u rd u .”
Not : Zevâtö’de şöyle denilmiştir : Csman bin Affân (R.A.)'ın 1 اسﺀﻫﻬﺎri-
اﻟﻘﻢ sika zâtlaröır. Tirmizi ve Nesâî, bu hadisi Ebû Hüreyre (R.A.)’den rivâyet
etmişlerdir.
.ﻣﺤﺂﺣﻤﺎز
ا،ﻟﻤﺊ> ﻋﺰﻣﺪا ﺳﺰﻧﻨﺘﻮد ؛ أﻧﺮﺟالأﺀﺗﺎﺑﻤﻨﺎﻣﺮأة> _ﻧﻲ ﺛﺎددذ أﻳﻰﺀﺗﻤﺄن ا
آل. ﻓﺪ م ذ ك . ﻛﺂ ز آل ئ |إق. ؛ ة١١ غ_تمأثوث ذ,'ﺀ أ ﻣﻰ ظ خ
ﺑﺬخ- ﺀظ*رتماف ﻧﺜﺜﺎﻣﻪ أ«م اﻟﺼالﻫﻂ؛ﻳﻰاﻟﻤﺄر وزل"ﻣﺎﺛﺊ اﺛﻞ؛ل إن ﻃﺒﻨﺎت
• ، :
» . دﻧﺄﺧذﻣﺄ «: ؛آت؟
دذه، أب
!شﻧوﺗﺎ3 آ:ق؛د. ؟رﻳﻰ1 ت؛تﻧﻧكءد ﻳﻰإلأ
اﻟﺋ
T E R C E M E S İ
1398) "... Abdullah bin ^les’ud ( Radıyalâhü anh)’den; Şöyle demiştir:
hü A leyh ive S ellem )’e g elerek b aşın d an geçeni an latm ış, b u n u n üze-
rin e A llah S ü b h ân eh u ve T e â lâ :
ﺛﻴﺄ ١ﻳﻖت ﺋﺘﻲ ا ان ؛م ﻣﻦ وق ا ﻗﻬﺮ " أل ز ئ م’آ ص ا ﻟﺜ ال
ه، ةأوةوﻳﻰأآلم.
ây etin i indirm iş, o a d a m ؛Y â R esülallah ! Bu y alm z benim için ? س
diye so rm u ş ؛R esü llu lah (S allallah ü A leyhi ve Sellem) :
«Ü m m etim den b u n u tu ta n h erk es içindir.» h » yıırm ıı ؟t» r . ”
İ Z A H I
س ى ؛ ﻣﺎدا ا ﻗﺮ ص
ﻫﺎﺗﻤﻮ ى- ﺀى اؤ ﺗﻰ ﺗﻮ- •ر ﺟ ﻨﺖ ﺀ دإلق
• ﺀﺗآل
• ؛ ش ﻧﻲ 1
ﻟﻖ• ﻣﺈف أم؛ك- *أرﺟﻊ إﻟﻰﺗﺄ1،أل: غ ؛
• رص هﺀﺳﺾ: ﻟﺘﺎ.أل ﺛﻖ أ ﻣ أل ؟ م-رإ
T E R C E M E S İ
ل
199 ) “... Enes bin Mâlik ( R a d t y a l l â h ü ) ’den rivâyet edildiğine göre,
a n h
i 7. A H T
ge
çen : ﻧﺎ ﻳﺬ ل* اﻟﻘﻨﻞ' ﻟﺬئ.nazm -ı celil’e işâ re t g ib id ir
-H adiste geçen kelim esi,“Y arım ” m â n â sın a geldiği gibi, ya
rım d an az veyâ çok m ik tâ ra d a d en ilir ,
ﻋ ﺬ ﺛﻢ ام، ﺛ ﺮ ﻟ ﺚ L
. ؛اﻟ ﻮو د U. ؛ م ﻰ ﺧالد ا
ﻣﻤﺊ ﺣ ﻤ ﺤ ﺎأﻣ ﺪ ﻳ ١٤٠٠
—
ةود ﻳﻢ أذ ﺗﺊﺀسﺀك . ، *
. داود م ق أق ﻧﺪﻳﺚ ﺀن إ ن ﺀ اس• واﻟﻤﺮاب ﺀن إن- روى إ ن ﻣﺎﺟﺔ ﻣﻨﺎا:ق ارواﺗﺪ
ﺀﻣﺪ اش ى ﺀﻫﻢ وأق اﻟﻮاد اا ﺛﻞ*ﺀ ﺀ* دروة ﻟﻘﺼﻮر، ﺀﺑﺎ ص واه ن.م ﻗﺎلت وإﺳﻨﺎد ﺣﺪﻳﺚ ا
. ﻧﻌﻆ ت ا إل ﻣﻤﺎ ت أ ﻣﺐ ا
T E R C E M E S İ
ﺀذ ﺀ؛اده،ﺀن ا*د ﺧﺪﺟﻰ ، ز.ﺛﻦ 'ﻳﻰ ذ ﺋﺐ ، ﻗﺬ ﺻﺪ ي ﺗﺤﺪي •ي< ﺑﺎن (ﻳﻰ ن«ﻳﺪ
،
اف-
ﻟﻤﺘﻐﻨﺎةا ﺑﻤﺘﻤﻴﻦ• ﻣﺈئ،ﺗﻴﺄىﺷﻂ-ﻏﺘﺘﺺ
دن إﺀﺑﻬﺰﻟﻢم إ. ﻫﺪﺧﺎدم
194 KİTÂSÜ IKÂMETÜ-S’SALÂ 213
ا4ﻟﻪ ) "... Ubâcle ilin es-Sâmit (liıidtyaliâhü anh)'den rivâyet ﺀاا؛غ؛ ا)ا؛اﺀﺀ
göre :
Ben, R esûlullah (S allallah ü Aleyhi ve S ellem )'den işittim . Şöyle
buy u rd u , d e m iş tir :
«Allah Teâlâ, k u lla rın a beş nam az] farzetm iştir. Kim b u n la rın
h ak k ın ı hafife tu tm a k la b u n la rd a n en u fak b ir şeyi n oksan bırak-
m a d a n h ak k ıy la ed â ederse, şü p h esiz A llah T eâlâ k ıy â m et g ü n ü (azap
verm eden) O nu C en n et’e dâh il etm esin e d â ir v a ’dinl y erin e getirici-
،lir. Kim l« ı« b n ıı h ak k ın ı h afife tu ta r a k b u n la rd a n b ir şey noksan
b ıra k a ra k k ıla rs a O n u n için A llah k a tın d a b ir va'd y o k tu r. Dilerse
O nu ta ’zib eder, dilerse bağ ışlar.» ”
İ Z A H I
A h m e d , M â l i k , E b û D â v û d , N e s â i ve Ibtı I
H i b b â n de bunu b en zer lafızlarla riv ây et etm işlerdir.
Hadis, h e rg ü n beş n am azın fa rz o ld u ğ u n a d elâlet eder. ¥ ؛trin
vâcip olm adığını söyliyenler b u n u delil g ö sterm işler ise d e bu onhm
için pek delil olm az. Ç ün k ü v itir n am azın ın farz olm adığı bu hadis-
ten anlaşılır. V itrin vâcip o lduğunu söyliyenler de fa rz olm adığını
söylerler.
H adisin «... b u n la rın b ak k ın ı hafife tu ta r a k ...» kaydı, y a n ıla ra k
veyâ u n u ta ra k n o ksan k ılan ı bu h ü k ü m d en çık a rır. H adisin «Onu
C ennet’e dâhil etm esine...» ifâdesinden m aksad, azap verm eden Cen-
n e t’e sokm aktır. Ç ü n k ü netice itib ariy le h e r m ü m in C ennet e girer.
N am azın farziy etin i kab u llen m ek le b e ra b e r k ıln u y an m ü m in de so-
n u n d a C ennetlik tir. الوh alde b u ra d a k asted ilen m ân â, azap görme-
den C e n n e te ir m e k ti r . H adisten şu neticeyi ç ık arm ak m ü m k ü n d ü r.
Beş v ak it n a m a z a sım sıkı s a rıla ra k n o ksansız devam eden mü min,
sâlih am ellere A llah’ın .inâyetiyle m u v affak olur. K ö tü lü k lerd en k(i
r u n u r ve böylece azap g ö rm eden C en n et'؛l e m ü k â fa tla n d ırılır.
Hadisteki istihfaftan namazın hakkını hakir görmek ve küçülil-
semek kastedilmemiştir. Çünkü namazı ve hakkını ؛h akir görmek ma-
SÜNEN-1 ÎBN-İ MÂCE
a za lla h in san ı k ü fre g ö tü rü r, is tih fa fta n m ak sad , pek önem verm e-
m ektir.
A llah T eâlâ noksansız o la ra k beş n a m a z a v ak tin d e d evam eden
için bu v a ’ad d e b u lu n m u ştu r. Hadîs, A llah ’ın bu v a ’dini â h ire tte ye-
rin e getireceğini h ü k m e bağ lam ıştır.
۶؛ن ﻳﺪ
اﻟﻤﺰىﺀ أﻳﺄ؛آ ماك ن ،
. -ص ﺑﻤﺶ ن ﺀﺀ ١٤٠٢
تءخ أﻧن ن ﻣﺄﻟك ; ﻗول
م: ق أﻳﻖ م ؛مأت ت.ﻣﺎف ﺛﺮك م ‘ ﻟﻣﻧﺣﻳﻰا
.ﺀﻣﻢ ﺀةﻟﺒﻢر . م ﻣﺎ؛اﺧﻪﻓﻰ اﻟﻤﺲ'ﺣﺪ ق*ﺛﺂ م*ىﺟﻤﺢ-س ف اﻟﻨﺘﺠﺪ ،دح 3درﺟﻞى
: .آت\J\fi ﺗ ال ظ ﺀ را' ﻣﻴﻢ . '
ﻧﻨﺤﻮ ال ﻧﻲ أ -ﻣﻢدص ؟ ﻣﺂﺗﻤﺤﻢم؛
^ ايماا ﺑﻤﻤﺎ ﻃﺒﻴﺈة ﻣﺤ ال
ذذااآل ﺛﺪاأ ﻣﺤﺴﻤﺤﻜﻤﺌﺘآلاآل ﺑﺞ ^
ﻟﻤﺴﺄﻟﺖ
ﻫﺬ ﻓﻰ ا' ت ن اال ﺑﻤﺄ ؛ أ ﺻﺪ 1إل
-ا“ ﻣﻤﻦ وﺗﺸﺪد أﺟﺒﻤﺸﺎ>*ﻣﺎ
؛ أد
* ﺀ
ممﺀ ! ﺗﻢ • »
^ ^ﻧﺢ ﻇﺘﻤﺤﺘﺎ ف ﻫﻢ ؟ مشا
أرم * ﻇﺬ 4
در ﺑﻤﻰ م -ﻣﺢ :اف
ؤاة1ق ؟ Jİİ آت ^^ ٤ :؛؛ف ،ماش أرك أذ آ ﺀ أﻟﻢﺀ'ت ﻇﺺﻳﻰ اﻟﻮ*م
؛ ؤي ،ماش أﺗﺮﻟﺚ أف ﻣﺤﺮم ث ﺿﺖ ﺋالح
' آت
: ﺀ " اف،آ۶١ ﺀ . رﻧﻮت ه
نمآ ف ﻣﻜﺄ
0ﺀا أل ﺋﺈ 1ﺗﻤﻢ » آت :ة ﻣﺤﻚ ؛إس ، ﻣﻢ ' ﻟﻤﻚم ؟ ةأ ﺗﻤﺤﺪا ف
ﺀ ه اإلﺀم 1ﻟﺒﻢم ^^ ٠١ﻣﻦ أﺀﺗﻴﺎ.ﺗﺎﻫﺘﺔﺳﻢ،.ا ؤ* ﻣﺘﺎﻳﺎ ؟ ﻗﺄترﻧﻮت ه
، —آر والم"ﻧﻮزاﻳﻰ م.ﻧﻤﺺ .ؤأﺛﺂ
ض 11م ن 'دﺗﺜﺔ ﺗﻨﺌﺎ ﺟﺬا از .ؤأ' ﺋﻤﺄﺗﺎآل-ﺟﺊ ١:
• أﺧﻮ ه“ م ن مآﻣﺢ
T E R C E M E S Î
> ة ﺳﺎ “ ... Enes bin آا؛اةأال (Radıyallâhü anh) ’den ; Şöyle dem işlir:
Bîz bir gtin mescidde oturmuş iken bir adam devesine binmiş
194 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 215
İZAHI
Buhârî ve Müsl i m de bunu benzer lafızlarla rivâyet
etmişlerdir.
216 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
ﺀﺗﺮم ؛ أن ر ﺛﻮ داف ؤ|ؤ زآد-»ى أ، إأل ؛آ ﺛﺂ دآ ن رل: رأت ﻧﻌﻄﺐﻳﻰ ا*دﺳﻲ: ﺋﺂد
و ﺀ ؛ ﻧﺖ ﻋﻨﺪىم*دا أﺗﻪ. رن؛ث ا ﻣﺮﺿﺖ ق أﻣﺘﻞ؛ا ضﺻﻴﺎ: « ؛آدﻓﺚ ﺀر و ﺟﺪ
• ﺀ*دى ﺀ ﻣ أل ﺀﺀد ﺛﻢt د س زم ﻧﻤﺄﻏﻆ ﻋﺄﻣﻰ •ا ﻃﻨﺔ ذﻗﺖ ﻋﻨﻴﻦ آوز ﻧﻴﻦ\د ﺣﻠﺘﻪ£ ﺗﻦ
٦ ■ﻧﺈ دة ﻟﺪ ود
T F. B O F. M F. s ا
Ebû Katâde bin Rib'î (1^1) (Radıyallâhü an/r)-den rivâyet
1403■؛،..
(
-edildiğine göre1: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle bu.vurdu. de
: miştir
-Allah (Azze ve Celle) buyurdu k i: Ben senin ümmetine beş na «
-mazı farz ettim ve bunlara vakitlerinde devam edip sımsıkı sarılan
-lan C en n et’e dâhil etmemi kendi katımda va’dettim. Banlan vaktin
-de kılmaya devam etmiyenler İçin benim yanımda hiçbir va’d yok
”».tur
Not : Râvi Dubâre ve Düveyd’den dolayı isnadına itiraz olabileceği Zevâid'de
bildirilmiştir.
İ Z A H I
E b û D â v û d d a b u n u riv a y e t etm iştir. Zevâid y a z a rın ın bu-
n u Zevâid tü rü n d e n s a y m a s ı n ı n sebebini bilem edim .
El-M enhel y a z a rın ın dediği gibi h ad isin m â n â sı ş u d u r :
A llah T eâlâ ? e y g a m b e r (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’e ve O nun
üm m etin e h e rg ü n ve geee beş n am azı ؛arzetm iş ve b u n la rı zam anm -
d a sıh h atli b ir şekilde k ılm ay a devam ed en m ü ’m in lerl a z a b a sok-
m a d an C en n et’e k a v u ştu ra c a ğ ın ı v a’det.mlş, n a m a z a devam etm iyen-
le r İçin C en n et’e azapsız k a v u ştu rm a v a ’di y o k tu r. N am azı k a ç ıra n
veyâ kılm ıyan m ü ’m in lerl dilerse affeder, dilerse cezâlan d ırır.
H A D ÎS İN FIKIH ¥O N Ü
. و ﻣﺴﺠﺪاﻟﺘﻲ ب ال ارام
ﺀﺳﻠﺴﻤﺔ ق ا ﺑﻤﺎ إ/ ١٩٠)(
ه«ل MEKKE’DEKİ) MESCİD-İ HÂRÂM’DA VE) —
M EDİNE’DEKİ) MESCİD-İ NEBEVİDE K IL IN A N (
NAMAZIN FAZİLETİ HAKKINDA
ÇELEN HADİSLER BABI
. اﻣﻧﺎﻳﺎم ﺀ إ ال
ﺳﻤﻴﻤﻤﻤﺤﺔ
• ، ﺀﺋﺎﻫﻤﻤﺂ
T E R C E M E S İ
1404) Ebû Hüreyre (Radıyallâhü «« ’رأمden rivâyet edildiğine göre,
Resûlullah (Sallallahü .Aleyhi ve kellem) şöyle buyurdu, demiştir :
KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 219
،ﻏﺮ
ﺛﻦ*أ، ﺋﻢ> ﺛﻦتم*داس ظ ﻣﺪﻃﻲ ن.ﺣﻤﺤﺎ إ ﻧﻨﺎق ن ﻣﻨﺜﻮر ١٤ ٠٥
—
أ ﻓﺘﻞ ئ أﺛﻨﻲ ﻧﺘآلؤ، ﺀﺻالة ﻳﻰ ﻧﻦﺀ دى ﻧ ﺬ م3، ش ' ي ^ ﻣﺂ، ﺀن ازﻫﻤﺪ
. ﻣﺪا ﺗﻴﺎﻧﺈﺀ: إ أل اد. ﺗﺠﺪ ’ ﻓﺒﻤﺴﺆامام ﺛﺬ
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
M üellif, £ b ü H ü r e y r e (R ad ıy allâh ü a n h ) ’in h ad isin i iki
senedle riv â y e t etm iştir. £ b ü D â v û d hâriç, K ütüb-i S itte’n in
d ik erlerin d e de E b û H ü r e y r e (R adıyallâhü a n h ) ’؛n m e zk û r
hadisi riv ây e t edilm iştir.
! ،؛،-؛ Ö m e r (R adıyallâhü a n h ) ’in had isin i M ü s l i m
ve N e s â i de riv ây e t etm işlerdir.
H er iki h ad îsin m â n âsı aynıdır.
H adislere göre, M e d i n e ’ deki Mescid-i N ebevi’de k ılın an b ir
nam az, M escid-i H arâm hâriç, d iğ e r m escidlerde k ılm an b ir n am az-
d a n fazilet b ak ım ın d an h ay ırlıd ır
T uhfe y azarı, bu h ad îsin şerh in d e şöyle d e r :
“ N e V e V i ; P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in Mes-
cidinde n am az k ılm ay a d ü şk ü n olan kim se, P ey g am b er (S allallah ü
A leyhi ve Sellem ) zam an ın d ak i m escid sem tin d e n a m a z kılm alıdır.
P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’den so n ra ilâve edilen kı-
sım da değil. Ç ü n k ü faziletin bin k a t artışı, O n u n M escidi h a k k ın d a
v ârid olm uştu r. P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) bu m ânâ-
y i: « ...b u m escidim de...» b u y ru ğ u y la te ’yid etm iştir. F a k a t M e k -
k e m escidi böyle değildir. Ç ü n k ü M escid-i H arâm tâ b iri, tü m M e k -
SÜNEN-İ İBN-İ MACE
وﺗ آلة قام ا ﺛﻨﻨﺒﺪ اﺗ ﻠﺆ ؛١^. ١ اد ﺳﺤﺪ إال . ٠١٣٠ أ ﻓﺰ ذ ﻣﻦ أ ف ﺻالة ي»»ا
أ ﻓﺬ تم ون ﻣﺎ أ ﻟﻒ ﺻالة ي
ه«ا»ﻣﻮاﺀ.
آ ﺳﺪ و ؛ ﻗﻪ اﻟﺰار واﻟﺪارﻗﻄﻖ آل ن إﺳﻤﺎﻋﻴﻞن. ﻣﻴﺢ ورﻣﺎﻟﻪ ﻣﻤﺎت اؤواﺛﺪت إ ﻣﻨﺎ ﺣﺪﻳﺚﺟﺎﺀر
د ف
. ؤا ﻟﻤﺤﺤﻤﻦ اإل ﻧﺘﺎد ﻣﺤﺘﺞم وإق رﻣﺎل. وﻗﺎل أﺑﻮ ﺣﺎﻳﻢ؛ ﻣﺤﺪوق٠ وا ﻟﻬﻲ ق ا ﻟﻜﺎﺛﻒ
T E R C E M E S İ
ﺀﻫﺒﻤﺎ
<( )''؛،)(؛٢ (R a d ty a lâ h ü ال'اا)'رسﺀrivâyet ﺀ ^؛غ؛ ا)ا ؛göre, R esûlul-
)ا“ا
( اSallallahü A lev in VC <ذ// ر »ا'؛şöyie buyu niu . ،k m iştir :
ﺀﺗﻨﻞ
«Benim (M edine’deki) bu mescidimde kılınan bir namaz, (Mek-
ke’deki) Mescid-i Harâm müstesnâ, diğer mescidlerde kılınan bin na-
ntazdan (sevab- b ak ım ın d an ) hayırlıdır. (M ekke’deki) Mescid-i Ha-
râm’da kılınan bir namaz, başka mescidlerde kılınan yüz bin namaz-
dan (sevap b ak ım ın d an ) efdaldır.»”
Not : Zevâid’de şöyle denilmiştir. Câbir (R.A.)’in hadisinin isnadı sahih ve
ricâli sika zâtlardır. Çünkü Bezzâr, Dârekutni ve Zehebi; ismâil bin Esed’i sika
saymışlardır. Ebû Hâtim de : c çok sâdıktır, isnadın kalan râvilerini Buhâri ve
Müslim hüccet saymışlardır.
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
İZAHI
؛ *ﻋﺊ ز،ص أﺧﻪ ﻫﺜﺎن ن أﻳﻰ ﺳﺮده، ﺛﻰز_اأد ن أﻳﻰ ﺛﻮﺑﻪ
ﻣﺆآلؤ[ي، ﻣﻤﻮ'ت
, أرص ا ﻟﺤﺸﺮ ز اأ ﺛﻨﺜﻢ ﺀآﻟﻂ ﺀ, أ ﻧﻴﺂﻳﻰﺀإلت ا ﺛﺘﻤﺪس 1 آرﺳﻮت اف: ﺋﻨﺘﺚ، ﻟﺖ
: ١٠
أروت إن إ* أ ﺛﺘﻄﺢ :؛ﻃﻨﻂ ))ﺻالة ﻳﻰ ﺀﻳﺮه ﺀإف ﺻاله. اث؛وة ﻧﺺ؛راﻏﻲ
» ﻛﻨﺄﺀه
. ﺻﺌﻨﺘﺬﻣﻤﺔ ه ﺀ و •ﻟﻤﺮج ﻣﻲ.مث ا
, ﻧﺄﻣﺤﺜﺮآإﻟﻪم زأالﺀﻣﻢ*دﻳﻰ رم د
؟ أ
و ﻫﻮ ا ﺻﺢ ﻣﻦ. ود ه ﻣﺤﺎت ﺻﺢ نﻣﺎﺟﺔ.ا وإ ﺳﺌﺎ د ﻃﺮﻳﻖ •روى ا ﻳﻮ داود ﻳﻤﻪ ﻓﻰ اروا ﺛﺪ؛
إز ﻋﺎﺟﻪ ق٠ ﺀر*ح .ده أ ل ﺳﻮك؛ا ﺀ،نة,آن
و ﺳﻤﻮ إل ﺳﻮ
دة ن؛ن,اد
زإ ﺑﺘﻲ داود
ﻃﺮ•؛ ﻗﻠﻞ
ن
•ﻗﺎﻟﺪﺑﻞ• وﺗﺪ ر ﻛﻘﺄ ل داود ن. ﺻالح اﻟﺪ،آم ﻛﺎ،ﻃﺮﻳﺘﻪ
Bâb : 196 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ
T E R C E M E S İ
1407) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in mevlâs] Meymû-
ne (182) (Radıyallâhü anhâ)'dan; Şöyle demiştir :
Ben (bir gün) : Y â R e s û la lla h ! B eytü’l-M akdis (M escid-i A ksa)
h a k k ın d a bize fe tv â ver, dedim . B u y u rd u k i :
«(O rası) m a h şe r (k ıy am et gün ü ) y erid ir. O ra y a v arıp içinde na-
m az kılınız. Ç ü n k ü O n d a k ılın an b ir n am az, b a şk a y erd e k ılın an bin
n a m a z gibidir.» B e n :
E ğer o ra y a k a d a r yolculuk etm eye g ü cü m yetm ezse ne edeceği-
m i h a b e r v e rir m isin? diye sordum . B uyurdu ki ؛
«Ben O n a zeytin yağ ın ı hediye edersin, ay d ın latılm a sın d a kulla-
nılır. Kim b u n u y a p arsa, o ra y a v arm ış gibi o lu r.”
N o t: Zevâid’de şöyle denilmiştir : Ebû Dâvûd bunun bir kısmım rivâyet et-
miş. İbn-i Mâeeh'in senedi sahih, rieaii de sika zâtlardır. Bu sened Ebû Dâvûd’un
rivâyetiödeki senedâen daha sıhhatlidir. Çünkü Ziyâd bin Ebi Sevdete ile Mey-
mûne ( ه ﺀ. رarasmda ©sman bin Ebi Sevdete vardır. İbn4 Mâceh, senedinde bu-
nu tasrih etmiştir. Selâhüddin de el-Merasil’de bunu anlatmıştır. Ebû Dâvûd’un
senedinde ise râvi Osman bin Ebi Sevdete terkedilmiştir.
İ Z A H I
Zevâid tü rü n d e n olan b u h ad îsin şerh in d e S i n d i şdyle d e r :
B e y t ü ’ l - M a k d i s h a k k ın d a fetv a so ran M e y m û n e
(R adıyallâhü a n h â ) ’n in m ak sad ın ın n am azd a B e y t ü ’ 1 - M a k -
d i s ’ e k a rşı d u rm a h ü k m ü n esh ed ilerek m ü slü m a n la rm kıblesi
K â ’ b e olunca B e y t ü ’ l - M a k d i s ’ de n am az k ılm an ın m ü-
b ah olup olm adığını ö ğrenm ek olabilir. H a ttâ m a k sad ın ın bu olduğu
kuvvetli um u lu r. H adîsin : «Orası m a h şe r ve m en şer arzıdır» ifâde-
sindeki m a h şe r ve m en şerd en m a k sad k ıy âm et g ü n ü d ü r. Yâni kıyâ-
m et g ü n ü o n u n y a k ın ın d a h alk to p lan ır. H ad îsler b u n a d elâlet eder.
B e y t ü ’ l - M a k d i s ve M e s c i d - i A k s â , K u d ü s ’ -
teki m e şh u r m escidin isim leridir. Bu m escid’de k ılm an n am azın di-
ğer mescidlerde kılınan bin namaz gibi olduğuna dâir buradaki hü-
kümden M e s c i d - i N e b e v i ve M e c c i d - i H a r â m
müstesnâdır.
Bu hadise göre bu mescid’de kılınan namaz fazilet bakımından
M e s c i d - i N e b e v i ’ de kılınan namaz gibidir.
M e y m û n e (Radıyallâhü anhâ)’nin “Oraya kadar gitmeye
gücü yetmezse” şeklinde sorduğu soruya karşılık verilen cevapta, o
mescidin aydınlatılmasında kullanılmak üzere zeytin yağının hedi-
ye edilmesi hâlinde oraya kadar gidilmiş gibi sevâbın kazanılacağı
bildirilmiştir.
Ebü D â V û d ’ un rivâyetinde Me y m û n e (Radıyallâ-
hü anhâ)’nin:
“Beytül - Makdis hakkında bize fetvâ ver” sorusu üzerine ?ey-
gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in şöyle buyurduğu belirtil-
miştir:
- زﺋﻬﻈﻮا ف ﺗﻲ ذاك' < ﺛﺎ ﻓﺈذ ﻧﺰ ف وﻧﻤﺎﺛﺖ اﻟﺒالد إذ إ ﺋﺌﻮإ ﻓﻤﻈﻮا
ﻓﺎﺑﻤﺌﻮا ﻳﺰﻳﺖ ﺳ ال ج ق ﻣﺤﻨﺎدﻳﺒﻪ
:آآل*آا ﺗﺄت اف، ىئ ﺗﺎﺀ ﺗﺈ*ت ﻗﻤﺪس ﺀأتﺀﺀئ ا ﻳﺈﺋﻮ ان. ﻋﻦ \ﻟﻨﻰ
ﻫﺸﺄﺗﺠﺪ رأ ال ;أ، ئ ﺛﻈﻜﺎ ال ;ﻧﺒﻤﺪﻣﺢﻧﻴﻚ ،ظ ﺗﺎﺑﻰ ، ﻇﺎ
. إﺀ الذ ئ ون ﺗﺂوز< ﺷﺬرزﻟﺪأهم أق ه ﻫﺎت ادى، ﺗالة ﺛﻪ،آلال/ر_ ذإ V، _أ ﺛﺪ
TERCEMES İ
1408) "... Abdullah b؛ıı ٨١١١٢ ﻫﻬﻤﺢ،؛
) ه'ا ﺀﻣﺤﻬﻢ// رس
’den rivâyet edildiğine
göre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, dem iştir:
«□âvüd (Aleyhisselâm)’in oğlu Süleyman (Aleyhisselâm) Beytü'l-
Makdis’in binasını bitirince Allah Teâlâ’dan üç dilekte bulunmuştur!
1 — İlâhî ﺳﺎا
uygun bir hüküm verme kudreti.
2 — Kendisinden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk
٧ « saltanat-
3 — Yalnız namaz kılmak için Mescid-i Aksâ’yı kastedip gelen
kimsenin annesinden doğduğu gün gibi günahlar؛ndan çıkması.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki ١
Süleyman (Aleyhisselâm)’m dilediği ilk iki şey kendisine veril-
miştir. Üçüncü dileğinin de kendisine verilmiş olmasını umarım.»"
Not: Zevâid’de şöyle denilmiştir: Ebû Dâvûd 1ﻣﺎ baş kısmıru rivâyet etmiş
ve; زآن' أل ﻧﺎش ﻓﻨﺎ ا ﻧﻨﺠﺬilâvesini rivâyet etmemiş, Nesâî de Sünen-i Suğra’sında
bu hadisi Amr bin Mansûr’dan, Ebû Misher’den, Said bin Abdül-Azîz’den, Rabia bin
Büreyd’den, Ebû İdris el-Hülâni’den, tbnü’d-Deylemî’den... mislini rivâyet etmiştir.
tbn-i Mâceh’in târikine âit sened zayıftır. Çünkü Ubeydullah bin ﺀ1' اا ﻟﻠﻬﻢ،اا
hâli ' " Ve Eyyûb bin Süveyd’in zayıflığı üzerinde ittifak vardır.
Sünen-i ibn-i »ا، — ﻫﻬﻪc. : 4- P . :15
SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
İ Z A H I
N esâi, İbn-i H u z e y m e , i b n-i H i b b â n ve
el-H âkim de b u n u b en ze r la fız la rla riv â y e t etm işlerdir.
" " ' (A leyhisselâm ) 'm İlâhi h ü k m e u y g u n h ü k ü m
verm e k u d retin i istem esin d en m aksadı, h a lk a ra sın d a k i İh tilâfla rı
h alletm ek ü zere h ü k ü m ü v e rirk e n ve ic tih ad ed erk e n isâb etli h ü k ü m
verm eye m u v a ffa k olm asıdır.
* so n ra hiç kim seye n asip o lm ay acak m ü lk ve s a lta n a t
sâh ib i olm ayı dilerken, m ü lk ve s a lta n a t h a şm etin in m addî y ö n ü n ü
d ü şü n m ey ip b u n u n h alk ın im ân ve h id ây etin e sebep olm asını d üşün-
m ü ştü r.
Bu h adîs de B e y t ü ’ l - M a k d i s ’ e n a m a z için gitm en in
faziletine d elâlet eder.
, ظ؛؛؛ وا آل ﺋﺬ ﺗﻢ؛ي
' أل ﻳﺔ ‘ ﻳﻰﺗﻴﺘﺊ
_ ﺋﻴﻆﻣﺢ'منأ١٤ ٩ > • — •
• ٠ ﻧﻨﺊ ﺛﻴﻰﻧﺬ ا ؤ؛أ ﻧﻨﺜﻲ اآل؛ﻣﻰ ، £ ، ﺀ م؛آ ﻣﺴﺎﺟﺪت س؛ﻋﺪ اﺗﻨﺮأم الأل |
T E R C E M E S Î
. 1 ، ""ﺳﺤﺪاآل؛ﻣﻰ
ىاؤإؤ ﺗﺴﺤﺪ ذذ ه وإﻟﻰاﻟﻢ، ا ﻟﺴﺠﺪازام، إئ:إآلإﻟﻰم<أل*ﻟﺰﻧﺘﺎﺟﺪ
^ E B ^ E M E B Î
E b û H ü r e y r e (d ıy a llâ h ü ﺻﻪ ) ve A b d u l l a h b i n
A m r ( d ıy a llâ h üس ) ’m hadislerini Kütüb-i Sitte sâhibleri ve
başkaları rivâyet etmişlerdir.
Rihâl s Hahl’in çoğuludur. ﺳﻪ deve palanıdır. Şedd-i Eihâl, as-
lmda deve palanmı sıkmak ve yolculuğa hazırlanmaktır. Burada yol-
culuğâ çıkmaktan kinâyedir. Hadis namaz ve ibâdet için M e k k e ' -
deki M e s c i d - i H a r â m ’ a, M e d i n e ’ deki M e s c i d - i
N e b e V i ’ ye ve K u d ü s ’ teki M e s c i d - i A k s â ’ ya yol-
culuk etmenin me؟rûluğuna ve bunlarm dışında kalan mescidlere na-
maz kılmak için yolculuk edilmemesine delâlet ediyor.
M e s c i d - i N e b e v i ’ ni n Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) zamanındaki kısma sonradan yapılan ilâvelere şümullü olup
olmadığı husüsunda âlimlerin görüşlerini bundan önceki bâbta zik-
retmiştim.
M e s c i d - i H a r â m ’ dan neyin kastedildiği husûsundaki
ihtilâfı da orada zikretmiştim.
ﻣﻌﺪﻧﺎ ق
ﻳﺎ ﻣﺎ ﻣﺎﺀقة اﻟﺼال م ١٩٧)( ب
KUBA MESCİDİNDE KILINAN NAMAZ — 107
HAKKINDA GELEN HADİSLE» BABI
•ﺟﻌﻔﺮ ﻟﻤﺪ ق- دا- ﺀن ﺀ، ة.أم أﺳﺎم ،ﺛﻦ. ة أق ث؛ﺑﺔ أأدم؟رI ” ١٤١١
آلدﻣﺎرى> وأنﻣﺤﻰ/ ﺗﻮق ؛ﻳﻰﻏﺄﺛﺔ؛ أﻫﺪ ﺣﻤﻊ أ ﺳﺪ ن ذم ا،رﺀ.ى أر اال
.، ﺣﻤﺘﻦﺀﻣﻠﺞ
1 دأ ال ﻣﺄﺗﻤﺾ ﻗﻦI ﺎﻳﻮ
؛ ﺛﺸ ﻣﺎﻟﺘﻴﻬﻲ مأ
E ? وc E M E ا ة
1 ةPeygamber (Sallallahü AIcŞ’hi ...“ 111 م'آSellem) 'in aslıâlıuulaıı olan
üseyd bin Züheyr el-Ensâri (Radtyallâhü ﺀ' ره»ه1 ااﺀ-rivâyet edildiğine göre. ■Pey
: gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir
-T i r m i z i , B e y h a k i , A h m e d ve H â k i m d e bu
nu rivâyet etmişlerdir. K u b a mescidi M e d i n e ’ den üç mii
El-Fetih’te beyân edildiğine göre " ' " ه
semtte bulunan bir
kuyuya izâfeten mescide bu isim verilmiştir. Bu mescid B e n i
A m r b i n A v f kabilesinin mescididir. Resûlullah (Sallallahü
’Aleyhi ve Sellem l’in ilk te’sis ettiği mesciddlr. Hicret esnâsında İnşâ
.edilmiştir
TERCE MES İ
İZAHI
^ E k c e m e s İ
1" ) ﻗﻠﻪ... Enes b؛n Mâlik (R adıyallâhü ، «؛A ’den rivâyet ediidiğine gö-
re, Resâlullah ( Sallallahü A leyh i ve «ﺀﺀﻣﺤﻚ، رşöyie buyurdu, demiştir:
«Adamuı kendi ekinde kıldığı namaz, b ir أ ﻫﺴﺎاolarak hesapla-
nır, kabileler (mahalleler) mescidinde kıldığı namaz yirmi beş nama-
za bedeldir, içinde C um a ؛ا، ﻫﻬﺎ اkılınan mescidde kıldığı namaz beş-
yüz namaza bedeldir. Mescid-i Aksâ’da kıldığı namaz elli bin nama-
za tekâbül eder. Benim (Medine’deki) Mescidimde kıldığı namaz elli
bin namaza denk olur. Mescid-i Harâm’da kıldığı namaz yüz bin na-
maza tekâbül eder.»”
N o t: Zevâid’de şöyle denilmiştir. Bunun senedi zayıftır. Çünkll Ebü’l-Hat-
tâb-i Bımışlrl’nüı bâll bilinmiyor. Züreyk aleyhinde konuşulmuştur. Ebû Zür’a’dan
hikâye edildiğine göre kendisi: Züreyk’in rivâyetinde bir beis yok, demiştir, ibn-i
Hibbân da onu hem sikalar hem de zayıflar arasında zikrederek: Tek başına bâzı
şeyler rivâyet eder. Sikaların hadislerine tenzemez. Sika zatların hadîslerine uy-
gun وا ﺳﻠ ال ا؟onun rivâyetiyle delil gösterilme, demiştir.
) /. ٨ H 1
Bu badis Zevâid türündendlr. Buna göre Cuma namazı kılınma-
van mescidlerde kılınan ؛arz namaz evde kılınan namazdan yirmibeş
derece üstündür. Cuma namazı kılınan câmilerde kılınan bir ؛arz na
SÜNEN-t ÎBN-t MÂCE
maz evde kılınan farz namazdan beşyüz derece üstündür. Vârid 1 سه
sahih hadislere göre Cuma namazı kılınan câmller ile kılınmayan
mescidler arasında bir fark kaydı olmaksızın buralarda kılınan bir
farz namaz evde kılınan namazdan yirmibeş derece üstündür. El-
Menhel ya za rı: Bu hadis ile diğer hadislerin arasını bulmak şöyle
demekle mümkündür.
Cemâatia kılınan bir farzın tek başına kılınan namazdan yirmi-
beş derece üstünlüğüne dâir hadisler, ilk zamanlara âit idi. Sonra
Cuma namazı kılınan mescidlerdeki namazın sevâbı beşyüz dereceye
çıkarıldı. M e s c i d - i A k s â ve M e s c i d - i N e b e v i ’ de
kılınan namazın sevâbı hakkında da aynı şekilde uzlaştırıcı yorum
yapılabilir, diyerek bunu açıklar.
Her ibâdetin en az on kat arttırıldığına dâir hadîsin hükmü umu-
midir. Evde kılınan namaz da bunun hükmüne dâhildir. Namazla-
٢٧١ farklı dereceleri bu hadiste ifâde edilirken mezkûr hadîs hükmü
mahfuz tutulmakla berâber belirtilmemiştir.
T E R C E M E S Î
1414) "... Übeyy bin Kâ’b ( Radtyallâhü anh) den; Şöyle demiştir :
(M edine’deki) M eseid-i N ebevi ça rd a k şeklinde iken R esû lu llah
(S allallah ü A leyhi ve Sellem ) (M eseidin kıble ta ra fın d a b u lu n a n ) b ir
h u rm a k ü tü ğ ü n e d o ğ ru n a m a z k ılıyor ve o k ü tü ğ e d a y a n a ra k h u tb e
okuyordu. A sh âb ’m d a n b ir ad am P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve
S ellem )’e ؛
C um a g ü n ü ü zerin d e d u ra e a ğ ın b ir şey (m inber) y apm am ızı ar-
zu e d e r m isin? T â ki, c em âat seni gö rebilsin ve h u tb e n i o n a d u y u ra-
bilesin, diye sordu. Efendim iz :
«Evet,» b u y u rd u . B unun ü zerin e ad am o n u n için üç b asam a k
y ap tırd ı. M inberin en y ü k seğ i odur. M in b er k o n u lm ak isten in ee efen-
dim izin (konu şu rk en ) b u lu n d u ğ u y ere k o y d u lar. S o n ra R esûlullah
(S allallah ü A leyhi ve Sellem ) m in b ere d o ğ ru k a lk m a k isteyince ev-
velce y a s la n a ra k h u tb e okuyageldiği k ü tü ğ ü n y a n ın d a n geçti. K ütü-
ğ ü geçince; k ü tü k , y arılm ca y a k a d a r fe ry a t etti. R esû lu llah (Sallal-
la h ü A leyhi ve Sellem ) k ü tü ğ ü n sesini işitin ce m in b erd en in d i ve kü-
tü k sesini kesinceye k a d a r m ü b â re k elini o n a sü rd ü . S o n ra m in b ere
döndü. P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) b u n d a n s o n ra na-
m az k ılm ak istediği zam an k ü tü ğ e d o ğ ru n a m a z kılıyordu. M escid
yıkılıp değiştirilin ce U beyy b in K â'b (R ad ıy allâh ü an h ) b u k ü tü ğ ü
alıp g ö tü rd ü . Ve çü rü y ü n cey e k a d a r onun e rin d e y an ın d a idi. Son-
r a ağaç k u rd u k ü tü ğ ü yedi ve dağılm ış oldu."
T E R C E M E S Î
• 14) ةا "... Enes bin Mâlik (Radtyalâhü anh)’den; Şöyle demiştir :
P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) b ir h u rm a k ü tü ğ ü n e
d a y a n a ra k h u tb e o k u rd u . ٠, m in b er ittih a z edilince m in b ere d o ğ ru
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
رق
N o t: isnadının sahih ve ricalinin sika olduğu Zevâid’de bildirilmiştir.
•ﺗﻢ: أ ﻗﺎ د . ﻧﻌﻖ د ' ﺗﻦ . ﺗﻖ أﺀت رﻧﻮت خ.آ ﺗﻨﻲ ﺗﺖ ' أ ﻧﺪ
TERCE MES İ
i 7. A H I
İ b n - i E b i H â t i m ’ in dediğine gö re Ş â f i i : ‘A iiah
P eygam berim iz (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’e v erd iğ in i hiç b ir pey-
g am b ere v erm em iştir.’ dem iştir. î s â (A leyhisselâm ) ’y a ölüleri di-
riltm e m ûcizesinin verildiğini a n la ta n Ö m e r b i n S e v â d e :
‘M u h a m m e d (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) E fendim iz’e h u rm a
k ü tü ğ ü n ü n fery ad ı m ûcizesi verildi. Bu fery âd ı h erk es duydu. Bu
m ûcize ölüleri d iriltm ek ten d a h a b ü y ü k tü r’, diye Ş â f i i ’ ye cevap
verm iştir.
Enes (R ad ıy allâh ü a n h ) ’m h ad îsi Zevâid tü rü n d e n d ir. A h -
med, î bn- i H u z e y m e , T a b e r â n î , D â r e m i , Bey-
h a k i ve Ebû N u a y m da E n e s (R ad ıy allâh ü a n h ) ’in
hadisini riv ây et etm işlerdir.
Sehl (R ad ıy allâh ü a n h ) ’m hadîsin i T i r m i z î h âriç Kü-
tüb-i S itte sah ip leri ve B e y h a k î riv â y e t etm işlerdir.
Bu h ad îste P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in m inbe-
rin in han g i a ğ a ç ta n yapıldığı h u sû su n d a b ir g ru p a ra s ın d a m ünâ-
k aşa yapıldığı belirtiliyor, ih tilâ f eden ce m â a tta k i z â tla rın isim leri
bildirilm em iştir. B u n lar S e h l b i n S a ’ d (R ad ıy allâh ü a n h ) ’a
b a ş v u ra ra k d u ru m u ö ğren m ek istem işler, هd a : B unu ben d en d a h a
iyi bilen kim se k alm ad ı dem ekle vereceği bilginin kesin ve in a n d ın -
cı olduğunu b elirtm ek istem iş ve m in b erin ةâ b e ’ n in E s 1 ağa-
çın d an yapıldığını bildirm iştir.
ة â b e ؛Ş a m • istik âm etin d en M e d i n e ’ y® dokuz mil me-
sâfede ağaçlık b ir y erin adıdır. M inber bu orm an cığ ın E s 1 ağa-
çın d an yapılm ıştır.
K âm us’un tercem esi ö k y a n u s ’ta şu bilgi v a rd ır : ^ a r f â ’ , b ir
ağaç ism idir. Ki, d ö rt sınıfı olur. Bir sınıfı E s 1 d ed ikieridir. Bu ağaç
İ l g ı n ağacıdır. E s i , acı î l g ı n ağ ac ıd ır ki, büyüğü, kü-
ç ü ğ ü , r a y v e f l s i , m e y v e s iz i o lu r.
T E R C E M E S İ
1418) "... Abdullah (bin Mes’ud) ( Radıyalâhü a«A)’dert; Şöyle demiştir :
Bir gecede R esü iu llah (S allallah ü A leyhi ve Sellem l ile b e ra b e r
n a m a z kıldım , o, a y a k ta o k a d a r d u rd u ki b en fe n â b ir şey işlem eye
‘ (Râvisi Ebû V âîd d em iştir hi :1 B e n :
N ed ir o fe n â iş? diye sordum . îbn-i M es’û d (R ad ıy allâh ü a n h l :
O nu a y a k ta b ırak ıp o tu rm a k istedim , dedi.”
İ Z A H I
B u h â r î , M ü s l i m ve T i r m i z î de b u n u riv â y e t et-
m işlerdir.
S i n d î : î b n - i M e s ’ü d (R adıyallâhü a n h l ’u n o tu rm a k
istem esi, y a o tu ra ra k n am aza d e v a m etm ek veyâ n am azı y a rıd a kes-
m ek a n la m la rın a m u h tem eld ir. A n latılan olay, gecenin n âfile nam a-
zın d a idi. Ç ü n k ü fa rz n am azla rd a , im am ın c e m âatin h âlin e riâ y e t et-
وسh ü k r a v ard ır, dem iştir.
H adis, n âfile n a m azın d a kıy âm ı u zu n tu tm a n ın faziletin e delâ-
let eder.
240 SÜNEN-t ÎBN-Î MÂCE
t 7. A H İ
ﺳﻠﻰ
-. فا
^ل ﺑﻐول: أدق
ﺗم ؛.ﻣﻠﻰﻋد
■م أ،ﺗﺎﻟﺞ، ﻗنأؤ، ا*ألﻣﺢ ٧
. إذ اس آد* ﻏﺘﻲ ئ ﺗﺎ ﻣﺪ م ﻣﻦ د ﺑﻠﻦ ؤﺗﺎ ” أم: ص ﻟﻰ آل:. ﺋﺪﺛ ال i z S j ' t' ﺣﻰ
l ' £ R ^ £ M £ S l
Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ...“ )1420 ل’ ره»ه€ هöyle demiştir؛:;
س ﺳﺎ S a llallah ü A leyhi) ١٠•Sellem ) a y a k la rı (v ey â b a ld ır -
) ﻞFetih
ﻣ sûresinin 2. âyetincteki )4 :م ر
= -»
AUali senin için seçm iş ve gele
cek olan.çünamnı
؛ k u ş l u m , diye...» nazm -1 çelilme işârettir
Sünen-i ibn-i
ce —Mâ
F .c؛
؛4. '. 1®:
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
ﻣﺢ 'ﻣﺤﻤﺤﻨﺢ، ﻣﺤﻢ
•‘ L' ■ﻣﺒﻤﻲ- أ,ش
‘ ' ﺀﻣﺤﺎ ' ﺑﺠﺒﻢ- ١٤٢١
1ت
> ﺗﻨﻮ
. ﻣﺂﺗﻤﻄﻮﺗﺎأ
T E R C E M E S İ
İZAHI
ﺣﻮ ث ﺀأ'ال ﺀ
. ' رص ﺛﻘﻤﺒﻤﻦ ة ﺀ ى ب ﺀ إ ه ﺀ ر ت- ١٤٢٢
. .
، ﺀن م ﺛﺪﺛﻮ ل٠ﻣﺤﻲ
ص أ٠ن ﻣﺢ؛ان ﺑﻤﺖﺀآ
ئ ﻗﺪ 'رش ن . ﺛﺴﻢ أ*رﻟﺪ ﻳﻰ C
ﺀﺋﺒﻤﺮ . او' ﺀﻳﺜﺘﺜﺚﺀما، ت. ' ﺗﺎ ؛ﺑﻢ. ة ﻣﺤﺎ ؛ ﺑﻤﺎ ا ﻧﻤﺒﻤﺈ- ا، ﻣﺂ
ﻧﺪ ■;ﻧﺎذال، ﻗﻴﺊ ' ﻳﺪﺑﻤﻌﺘﺎ م.ﻣﻢ : آلؤداﺑﻢ &ت
• ﻣﺤﺪب ا ٠م.أ
اة ﻣﺮ د
آل1 ﺗﻢ ﻏﺪ ة ﺗﺰ : ' آل ﻗﻨﺊ ﻣﺤﺌﻤﺚ؛ذ :ه ؛ ﻗﺌﻨﻖ ﻋﻤ أل اةرا
م'ت
. ﻧﻨﺤﺖ ﺀﺀ ألث
. . ﺛﺘﺜﻘﻨﺌﺈ زأ ؛-م ﺋﻜﺚ
. ~ ﺀأو م. ﻧﺄﺗﻲ غ أ
ﻫﺔت
. ذ7ﻣﻤﺜﺎ ﻣﺄﻣﻢم وت أااﻟﺔد؛ﻣﺌﺎﺀ ■:مم
*آت ﻣﺘﺪ ان
T E R C E M E S İ '~
ﺋﺒﻤﺎ.آ ...ة،م؛
• (’*؛ي
ااا اا؛ال Kbî ا؛'آ1ﺳﻢ ¥.ı'm
el-ur -'))Radıyallâhü
؛ anh ( )186
: ieiı: Şiiyle ،lenılştlr(
< ئ ﺀ رMa’dân eş-Şâmi, Ömer (R .a.)'den rivâyet etmiş, Râvisi Sâlim bin Ebi
ة
Ca'd’dir. Bier ؛ve İbn-i Sa’d ©nu sika saymışlardır. (Hulâsa : 383)
201 KİTÂBÜ İKÂMETÜ-S’SALÂ 245
• ﻟﻴﻢب
* ﺣ إل وا ﺛﻰ ا1 ﻣﺎﻣﺘﺖ. م ﻧﺎ در ف،ور ﻓﺦ ل ، وﻣﺤﺎ ﺛﺔم وا ﺗﺈ ؛ه، ﺀس ﻧﻪ-
T E R L E M E S İ
İ Z A H I
Ebû F â t i m e (R adıyallâhü a n h )'n in h ad isin i b aşk aca bir
riv ây et edene r a s tla m a d ım
S e v b â n (H adıyallâhû a n h ) ’ın h adisini M ü s l i m , T i r -
mizi, Ebû D â v û d ve A h m e d de riv ây et etm işlerdir.
T uhfe y aza rın ın dediğine göre M ü s لi m , A h m e d ve E b û
Dâ v û d ’u n riv ây etin d ek i P e^ g am h er (S allallah ü A leyhi ve Sel-
le m )’e â it 'hadis m etn in in b aşı ş ö y le d ir:
ﻓﻴﻚ ﻏﺰة ا ﻟﺠﺪد = «Çok secde etm eye d ev am et...»
Ş e v k â n i , e n -N e y l'd e : Bu hadis, çok secde e tm en in m atlû b
o ldu ğ u n a delâlet eder. B uradaki secdeden m aksat, n a m a z İçindeki
secdedir. Y â n i: Bol n am az kıl ki bol secde edesin. Çok secde etm eye
teşvikte b u lu n m an ın sebebi, E b û H ü r e y r ٠ (R adıyallâhü
a n h )'d e n riv â y e t edilen şu m eâldeki h a d istir:
dlr.» N e V ٠
V i böyle d e m iş tir . ره
«Kulun R ab b ’ine e n y ak ın olduğu h âl, k u lu n secdede okluğu hâl-
hadis, secdenin k ıy am d an ve
n am azın d iğ er rü k ü n le rin d e n efdal o ld u ğ u n u söyliyenler için delil-
dir, dem iştir.
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
BU BABTAKİ h a d îs l e r d e n ÇIKARILAN
FIKIH HÜKÜMLERİ
1 — Çok secde etmek tavsiye edilmiştir. Bu secdeden maksadın,
namaz içindeki secde olduğu yukarıda belirtilmiştir.
2 — Kulun yaptığı her secdeye karşılık Allah onun mertebesini
bir derece yükseltir, bir günahını siler ve ona bir hasene yazar.
ا ﻟﺒﺪ اﻟﺼالة٩ ) ﻳﺎ ب ﻣﺎ ﻣﺎﺀ ق أو ل ﻣﺎ ﻣﺤ ﺎﺳﺐ٢٠٢)
202 - KULUN ÎLK HESABA ÇEKİLECEĞİ
ŞEY NAMAZDIR, HAKKINDA GELEN
HADÎSLER BÂBI
ﺗﺎﻧﺮ ذ، رد ق. و ﺻﺪ م ة ﻇﺪ• آ آل ؛ ئ، ﻫﻤﻮ أد ﻧﺄﻳﻰ ئ.أ ﻣﺤﺎ -١٤٢٥
T E R C E M E S İ
1425) "... Enes bin Hakim ed-Dabbî ( ل8 7 ر ( R a d t y a l l â h ü a»/’)؛den; Şöy-
le demiştir :
Ebû Hüreyre ! R a d ı y a l l â h ü ٤٠١^
٨bana dedi kî ؛
Sen şehrinin haikına vardığın zaman, benim Resûlullah ( S a l l a l -
l a h ü A l e y h i v e S e l l e m l ’den şunu buyururken işittiğimi onlara haber
v er:
«Kıyâmet günü müslüman kulun ilk hesaba çekileceği şey, farz
namazdır. Eğer farz namazı tam yapmış ise (mesele yek.) Aksi tak-
dirde (Allah t a r a f ı n d a n meleklere) :
Bakınız, onun nâfile namazı var mı? buyurulacak. Eğer nâfilesi
varsa farz namazları ondan ikmâl edilir. Sonra şâir farz âmeller
hakkında bunun misli İşlenir.»”
(187) Enes bin Hakim ed-Dabbi ei-Basri, Ebû Hüreyre (R.A.)'den hadis ri-
vâyet etmiş, kendisinden de el-Hasan ve Ali bin Zeyd rivâyet etmiştir. Ebû Dâvûd
ve İbn-i Mâceh onun rivâyetlerini almışlardır. (Hulâsa : Sah. 40)
SÜNEN-İ ÎBN-İ MÂCE
İZAHI
1 ﻟﻨﺎﻓالﺟﻤﺚ أﻣال
ﺳﻜﺘﻮﻣﻦ ) اب ﻣﺎ ﻣﺎﺀ قﺻالة ا٢٠٣)
203 — FARZ NAMAZIN KILINDIĞI YERDE
NAF1EE NAMAZIN KILINMASI HAKKINDA
GELEN HADÎSLER BÂB
ÎZAHI
Ahmed, Ebû Dâvûd ve Beyhaki de bunu rivâ-
yet etmişlerdir.
Hadîsin mânâsı şudu r: Biriniz farz namazı kıldığınız yeri değiş-
tirerek nâfile namazı kılmak için önce, arkaya, sağa veyâ sola gitmek-
ten âciz midir*?
Hadisteki “Subhâ” nâfile demektir. Hadisteki «...yâni subhâ...»
ifâdesi, bâzı râvilerin açıklamasıdır.
Hadis, kişinin farz namazı kıldıktan sonra nâfileyi kılmak istedi-
ğinde yerini değiştirmesinin meşrüluğuna delâlet eder. Bu husüsta
imam olan ve olmayan arasında bir fark yoktur. Bunun hikmeti, sec-
de yerlerinin çoğaltılmasıdır. Çünkü B u h â r i ve B a ğ a V i ’ nin
dediği gibi secde yerleri, secde eden kişi için ktyâmet günü şehâdet
edecektir.
SÜNEN-İ İBN-I MÂCE
En-Neyl yazarı: Kişi, farz olsun, sünnet olsun her namazdan son-
ra kılacağı Ikl’ncl namaz için yer değiştirmelidir. Eğer yer değiştir-
miyecek olsa, hiç olmazsa yanındakilerden birisiyle, usûlü dâiresin-
de bir konuşma yapmalıdır. Çünkü ara^a konuşmadan ve yer değiş-
tirmeden iki namazı üst üste kılmak, E b û D â v û d , H â k i m
ve T a b e r â n î ’ nin el - E z r a k (Radıyallâhü an h l’dan rivâ-
yet ettikleri bir hadîsle yasaklanmıştır, demiştir.
H A D ÎS İN FIKIH YÖNÜ
i 7■ ٨ H I
مدﻛﺮن،ﺷﺮ ﻣﺢ
.دﺣﺪﺛﺄأ ﻳﻰﺿﻤﺔ•ءﻧﺎ
ﻫﻤﻤﺮﺑﻤﺄم.—ﻇﻤﺤﻢأ١٤٢٩
، ودر
ﻋﻦ " ﺗﻢ ﻳﻰﻣﺢ، ﻋﻦ أ ﻳﻪ،ﻋﺘﺒﺎﺗﻠﻤﻴﺪ ن ﺟﺘﻤﺮ : * أ ؛ال. ى ﻣﺪ ي ن» ﺗﻤﺪ. ﺣﻒ
U
TERCEMES Î
i 7 A H 1
ة
Ebü D â v û d , A h m e d , H e s 1 , i b n - i H u z e y -
m e , İ b n - i H i b b â n ve H â k i m de bunu rivâyet etmiş-
lerdir.
El-Menhel yazarı, hadisin açıklaması bahsinde şöyle d e r :
“Karganın gagalaması rükû ve secdeye varış ve kalkışında ace-
le etmekten kinâyedir. Bilindiği gibi rükû ve secdelerde rükû’dan ve
birinci secdeden sonraki kalkışlarda, yâni i’tidâl ve iki secde arasın-
ﻣﺣﻪ
ا oturuşta asgari bir veyâ üç “Sübhânellâh” diyecek kadar dur-
mak gerekir. Bu rükünlerde acele edenler, gagasıyla yerden bir şey
alan kargfl’ya benzer.
Yırtıcı hayvanın yayılışından maksad, secdede kolları yere yay-
maktır. Bilindiği gibi köpek ve başka hayvanlar yatarken kollarım
yere yayarlar.
Deve, sulanmaya götürüldüğünde biraz su içtikten sonra su çev-
resinde muayyen bir yere çöker. Orada dinlendikten sonra tekrar su
içmeye gider. Dönüşünde aynı yere çöker. Devenin çökmek için bel-
1 ؛bir yeri seçmesi ve hep oraya çökmesi gibi kişinin mescidin muay-
yen bir yerini kendine tahsis edip dâima Olmada namaz kılması ve
mescidin başka yerlerinde namaz kılmaması yasaklanmıştır. Bunun
hikmeti; Böyle bir davranışın şöhret, riyâkârlık ve gösterişe yol aç-
masıdır.”
(188) Abdurrahman bin Şibl bin آسbin Zeyd bin Necde el-Ensâri el-Evsi’-
a ta -
ﻪﻬ أ ﺳolduğunu B uhârt söylemiştir. Abdü’s-Samet de onun Humus’a yerleşen
sahâbilerden olduğunu söylemiştir. Hâvileri Yezid bin Humeyr, Ebû Hâşid el-H؛b-
râni, Ebû Selâm el-Esved ve Temim bin Mahmuö'dur. (El-Menhel, €i،d ; 5, Sah. 307)
204 KİTÂBÜ İKAMETÜ-S’SALÂ
ﺗﺎﺋﻨﺎ ؟،الﺿﻠﻰ1 : ﻓﺂﺛﻮتلا. زي\ ﻟﺠﺄ ﺛﻤﻤﻠﻰ، ﻣﺤﻒ. ﺀ ون اأ،ﺳﺪﻓﻲ ا آل ﻧﻤﺘﻴﺎ اآز
T E R C E ME S İ
Niçin صءااو
namaz kılmıyorsun? diyerek mescidin bâzı taraf-
larını işâret ederdim, o derdi İli:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’! gördüm. (Namaz
kılmak için) burayı arzulardı.”
؛ZAHI
Hadis, S e l e m e b i n e l - E k v â (Radıyallâhü anh)'m
kuşluk namazı için H z . o s m a n (Radıyallâhü a n h l’ın mus-
hafinin bulunduğu yere yakın olan sütunun bulunduğu, semti seçerek
orada kuşluk namazına durmayı itiyad ettiğine delâlet eder ve sebe-
bî sorulduğunda Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem l’in orada
namaz kıldığı için Ona uymak ve feyiz ١ ٢٠• bereketini almak niyetiyle
böyle yaptığı verdiği cevaptan anlaşılır.
S i n d i : Ru• hadisten anlaşılıyor ki: Mescidin muayyen bir ye-
rinde çok namaz kıhnakta beis yoktur. Bilhassa büyük zâtların izle-
rinde» feyiz almak ve onlara uymakla bereket kazancı: düşüncesiyle
böyle davranmakta hiç mahzur yoktur. Bir önceki hadîsteki yasakla-
ma, mescidin muayyen bir yerini tahsis etmek hakkındadır, demiş-
tir.
254 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
»A H -7*
ى: ٠VI . ور ﻣﺪ ؤﻣﺤﺜﺪ، ﻧﻨﻢ ﺗﺎﻣﺒﻢ؛ . ﻣﺤﺎﻳﺎ ذ ﻧﺈ -١٤٣٢
فﻫﻢ*رم؛.أ ﺀ،ى
ﺀىأﻣﺤﻲ، ﻳﺪ ن أﻧﻰﻋﻲ؛ز-• ﺛﻦ ﺛﻢ اش ق، ةﺗﺎرئ، ﺋﺶ اأ1ﺛﻢ ا
ﺀﻳﺪﺟﻴﻰ-ﻧﺄﻳﻪ ؛ ﻛﺈن. ﺋﺪﺗﺘﻠﺬ « أ'ﻟﺰم ﻫﺘﺜ أل. ^ ١رة رﻧﻮت
ﻓﺄ: ﻇﺖ
•٠ ﻟﺆذﻳﻰ ﺗﻰ •<ﻟﻨﻠﺬ، ؤآلزت ' آل، ﺑﻤﺎف- زآلﺀن ﻳﻤﻢﺻﺎ، مؤآلﺀﺋﺘﻠﺮ أ ﺛﻦ ﻳﻠﺬ
. ز ﺗﻐﻤﺘﻪ ﻣﻖ ،ب روى أم داود ﺑﺾ ﻣﺬا ا:قاوواﺀد
ﻣﺪ اشﺀن، وق إﺳﻨﺎد. ﻟﺨﺪﻳﺚ
İ Z A H I
ﻛ ﺘﺎ ب ا ﻳﻨﺎ ر —٦
6 — C EN Â İZ (C EN A ZELER ) KİTABI
ضء؛؛ادة اﻟﺮﻳ
) ﻳﺎ بﻣﺎ ﻣﺎﺀق١(
HASTA ZİYÂRETİ HAKKINDA — 1
ÇELEN HADÎSLER BÂBI
، ﻋﺰاﻃﺎرث، ثمأﻰإلﺣﺎ
ﻣﺢ اآلﻣﺆص مﻧ.ىأ
، “ . ﻣﺮﻛﺎﺀ
— ﺣﺘﺰﻣﺤﻨﺎﺛﺎب ن ال
١٤٣٣
ﻓﻪ ﺗﺘﻠﻢم: ﺳﻮ ف:J L»؛؛ ^ممإﻓمءالﺋﺗﺑﻠ. رظت 'ﻧوﺗﺎش :؛ ه
و ﻳﻊ ﺟﻨﺎز"ة •ﻣﻮدم إدا ﺗﺮ ص1 ؤ. سدامو ﺑﻤﻤﺘﻪ إ ءط. ام؛ؤ ﺑﺞ ﺛﻬﺈ دادﺀ. ه،ق
ادا ﻟ
)) . ء؛ﻣب إن؛اﺳﻪL ؤرﻣﺤﺴﺄ آه. ت،|دات
T E R C E M E S Î
Alî (Radtyallâhü anh)'den rivâyet edildiğine göre, Resûluilah ..." )1433
Sallaakü Aleyhi ve Sellem(.( :؛öyle buyurdu, demiştir
M üslüm an için m ü slü m an ü zerin e ö rf ve â d e t veçhiyle (yerine «
getireceği) altı (hak) v ard ır. C n a rastlad ığ ı zam an selâm v e rir .© ٨٧
dâv et e t t i ğ i ﺳﺎ اهﺀ-d âv etin e icâb et e d e r •Aksırdığı (ve a k sırın ca Al
-la h ’a h am d ettiği) zam an teşm it eder, (© na ra h m e t diler) H a sta la n
dığı z a m a n onu z iy âret eder, ö ld ü ğ ü zam an cenâzesine gider. Kendi
nefsi için arzu lad ığ ın ı o n u n için de a rz u la r .«”
i 7■ A H I
، دﺀ\م٩ موﻧﺠﺜﻪ،ؤا ﺛﻄﺲ ﺛﻢمأر اﺣﺨالل ﺋﻘﺾم ﻟﻢ ﻗﻠﻰام1 آدﺀ ذت ﻋﻦ
» رص
. ل ﺀﺑﻢم، ؤ _ ﺛﻤﺪ ت و ﺗﺎ س
. ﻋﻨﺪ وا ﺋﻨﻎ؛رم، ﻟﻨﺪد ﺛﻖ ا ﻟﻤﻌﻤﻴﻦ و ﻏﺮﻣﺎ-ﻣﺘﺢ■ وأ ﻣﻞ ا ﻣﺴﻌﻮ د آه ﺣﺪﻳﺚ ق اوواﺛﺪ؛ إﺳﻨﺎد
TERCEMES İ
1434) “... Ebû Mes’ud den rivâyet edildiğime göre;
( R a d t y a l l â h ü a n h ) ’
.>، ﻣ ال س ٧١^
١
.. ﻟﻜﻦ ﻟﻔﺮﻣﻦا ا ﻟﺒﻖ، وا ﻟﺪﻳﺚ بﺀذا اﻟﻮﺟﻪ ﻟﻰا ﻟﻤﻤﺢ؛ن •ﻗﺎ ووا ؛ د؛ إسﺗﺎدﻫﻤﺤﺢ ورب ﻣﺤﺎت
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
TERCEMESİ
4.55" )ا... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh )'de n rivâyet edildiğine »öre;
Resûlullah (Sallallahü .-ا/ ﻫﻮﺀ/ﺀآ،ﺀﻣﺢث// را«ﺀşöyle buyurdu, demiştir :
«(Şu) beş şey müslümanın müslüman üzerindeki hakkındandır:
Selâmı reddetmek (= Selâmı selâmla karşılamak), dâvete icâbet et-
mek, cenazede hazır bulunmak, hastayı ziyâret etmek, aksıranı Al-
lah'a hamd ettiği zaman teşmit etmek (ona rahmet dilemek).»”
N،n : Zevâid’de şöyle denllmişttr : Bunun isnadı sahih ve riealı sika zâtlar-
dır. Hadis. Buhâri ve Müslim’de mevcuttur. Lâkin ifâdesi değişiktir.
İZAHI
زس ﺀؤب ؟ﻟﻤﻢ'ﻣﺈم ﻋﺪ آﺟﻴﻪ رزأ اﻟﻤالم وﺳﺠﻴﺘﻢ اﻟﻐﺎﻃﺲ واﺟﺎﻳﻪ اﻟﺪﻓﻮئ
دﻋﻴﺎذﺀ ا ز ﻳﺨﻰ زاﻳﺎغ ا ﻳﻨﻨﻲ
= Bey şey müslüman için din kardeşi üzerinde vâcibtir. Selâmı“
-reddetmek, aksıranı teşmit etmek, dâvete icâbet etmek, hastayı Zİ
».yâret etmek ve cenâzelere gitmek
-Bu hadiste anılan haklardan selâmı reddetmek, yâni sejâm vere
n e : “Aleykümü’s-Selâm” di^e cevap vermek vâcibtir. Diğerlerinin
hükmü yukarıda anlatıldı
ﺳﻤﺘﺖﻣﺤﺖ: ﻧﺄتt اﻣﺜﻒ؛ان- ع. ﺛﺘﺎ ق٠دم اف ال
ﺣﻤﺤﺎ ﻣﺤﺪ ق ﺀب ١٤٣٦
—
İZAHI
Buhâri , Ti rmi zi , Ebû ﻫﻪ^ﻓﻪ
-ve H â k i m bu
nun benzerini rivâyet etmi ؟lerdir. E b û D â V û d ’ un rivâyetinin
zâhirine göre Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) defâlarca
y a y a olarak C â b i r (Radıyallâhü anh)’in ziyâretine gitmiştir. Bu
-ziyâretin hasta ziyareti kabilinden olması hasebiyle, hasta ziyâreti
ne yaya olarak gitmenin efdâliyeti anlaşılıyor ,
ﻣﺖﺀ ذ . ا ﺑﻤﻴﺘﻠﺢﺀ، ت.ي. ذ- ﻧﻔﺎ a . ﺑﻢ 'ﺀي ؛ ﺿﻰﻳﺚ - ١٤٢٧
ﺑﺂ ل ؛ ﻳﺘﺘﺰ ى ﺑﺼﻤﺎ ، ﻟﻜﻦ ا أل ﺣﺎد ﻳﺚ دﺀز ﻋﺎ ا ﻟﻤﺨﺎ وى ق ا ﻟﺘﺎﻣﺤﺪ ا ﻟﻤﻨﺔ ﺗﻚ ﺀ ل ا ﻟﻤﻨﺪ ى ؛
٠ﺗﺎﺑﻌن
ضادوﻛذﻟكآﺧذﺑﻪ ﻟ٠ﻳﻣﻧﻲ
i z ٨ H ١
ا
S i n d i : Ben derim ki; Ann ، ،^ e s l e 111 e ' nin hadislcı-ini
kişiyi hastalığın ilk üç gününde ziyâret etmeyip, bundan sonra ziyâ
-ret etmek meşrûdur. Eğer hadis sahih ise bunun hikmeti şu olabi
lir : Müslümanın hastalandığı kesinlik kazanıncaya kadar ziyâreti ge -
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
T ERCEMES İ
1 4 8 " )ق... Ebû Saîd-i Hud،■( ؛Radıyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine gö-
re; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ؛öyle buyurdu demiştir :
«Hastanın yanma girdiğiniz zaman ömrünün uzunluğu husûsun-
da onu umutlandırıp kederini dağıtınız. Çünkü bu umut hiçbir şeyi
geri çevirmez. Ve 1 اا ﺳﺎ
gönlünü hoş eder.»”
İZAHI
»ﺀﺛﻠﺒﻤﻌﺘﻪ
. ، إل ؤإم ؤإ ؛ا-ﺀ ؤم ا<ةﺛﺺ ﺗﺮﺑﺺ أ
ال ﻳﺘﺎ ح ﺀﻟﻰ: ”^ ١ • وآ ل اﻟﻤﻤﺎت دم ﺀ إ ن ﺣﺒﺎ ن ق ﻣﻢ ؛
، ﻓﻰ إ ﺳﻨﺎ د ه ﺻﻨﻮ ان ﺀن: ﻗﺎ روا ﺋﺪ
٠ ت اإ ن ا ﻟﺨﺒﻴﺚ
TERCEMESÎ
1439) "... (Abdullah) İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)’dan; Şöyle de-
miştir :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hasta bir adamı ziyâret
ederek:
«Canın ne çeker?» diye sordu. Adam: Buğday ekmeğine iştahım
var dedi. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Kimin yanında buğday ekmeği varsa, kardeşine göndersin» bu-
yurdu. Sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Birinizin hastasının €anı bir şey çektiği zaman, hastasına onu
yedirsin» buyurdu.”
N o t: Zevâid’de şöyie d e m iş tir : Bımun senedinde Safvân bin Hubeyre var-
dır. ﺳﺔ-لHibbân onu sıkâlardan saymıştır. En-Nuteyli d e : Onun hadisini te’yid
ed،m rnütâba yoktur, demiştir. Ben diyorum k i : Takribü’t-Tehzib’te y a z a r: Onun
hadisi gevşektir, demiştir.
İ ZAHI
Bu hadis Zevâid türündendir. Hadis, hastanın hâlinin ve ihtiyaç-
larınm sorulmasmın uygunluğuna delâlet eder. Ayrıca hastayı ve
muhtaç kimseyi tercih ederek ihtiyaçlarının giderilmesinin meşrülu-
ğuna delâlet ediyor. Çünkü burada Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) :
«Kimin yanında buğday ekmeği varsa kârdeşine göndersin» bu-
yurmuştur. Ekmek sâhibinin veyâ âile fertlerinin ihtiyaç fazlası kay-
dı koşulmamıştır. Ancak eğer bu kayıt varsa kişinin hastayı ve muh-
taç kimseyi kendi nefsine ve âile fertlerinin tercih etmesi hükmü Ç1-
karılmaz.
Hadîs, hastaya canının çektiğini vermeyi emrediyor. Bundan
maksad, hastalığına zarar vermiyen şeylerdir. S i n d i ' nin dedi
SÜNEN-Î İBN-Î MÂCE
T ERCEMES Î
1440) "... Enes bin آ؛اﻓﻠال den; Şöyle demiştir :
( R a d t y a l l â h ü a n h y
، ﻣﺎﻟﻢ ،ﻧﺤﻦ ﺗﺎا آل. ﺗﺎ أأو ﺗﻮ ;ﻣﺂ. ﻣﺤﺎ ة ' ﻣﺎذ ﻧﺄﻓﻰﻗﺘﺚ - ^إا
1442) "... Alî (bin Ebi Tâlib) (Radiyallâhü anh)’den: Şöyle demiştir :
Ben, Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’den işittim. Bu-
yurdu k i:
«Hasta ziyâretçisi olarak müslüman kardeşinin yanma varan bir
kimse, hastanın yanında oturuncaya kadar Cennet meyvelerini ko-
para kopara (veyâ Cennet meyveleri içinde) yürümüş olur, oturdu-
ğu zaman rahmet onu kaplar. Eğer ziyâret ؛sab^leyin olursa gece-
leyinceye kadar yetmiş bin melek ona duâ ve istiğfar eder. Ziyâreti
akşam olursa sabahlayıncaya kadar yetmiş bin melek ona duâ ve is-
tiğfar eder.»”
i z  H 1
Tirmizî, Ahmed ve Beyhaki de bunu rivâyet et-
mişlerdir.
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
٧
fatlara vesile olmaz.
١ y \ u . أوﻧﻔننﻧﻘﺮب؛٠— ﺣﺘﺒﺠﻨﺎ ﻣدنﺑﺷﺎر١٤٤٣
، ^ ^>ﻣﻨﺎ ن
ﺗﻮﺗﺎﻓﻤﺢ « ﺗﻦ ; ا ﻧﺸﺒﻢ'ا . ﺗﺖ أل: أد ﻧﺄﻗﻤﻦ ' ؛ ؛ ؛،؛ م'ئ. ﺗﺎ ذ ﺗﻴﺄ ق:ﺛﻨﺚ
ه ﺗﺮ أل ه ن- ﻗﺄ وأت، ﻃﻨﺖؤث'ب ' ظ(ث , :ث ' م ئ أدى. ’
KİTÂBÜ-L CENÂİZ 267
T E R C E M E S Î
1443) Ebû Hüreyre ( R a d ı y a l l â h ü rivâyel edildiğine göre;
a n h y & z n
İ Z A H I
T i r m i z i ve i b n - i H i b b â n d a b u n u r i v â y e t e tm iş-
le rd ir.
S i n d i ’ n in b e y â n ın a g ö r e Tı y b i h a d î s te k i c ü m le le r i şöy-
le y o r u m l a m ı ş t ı r :
ﻃﻨﺘﺎ c ü m le s i z iy â r e tç i n in d ü n y a h a y a t ı n d a m e s ’u d o lm a s ı iç in
b i r d u a d ır . Y â n i d ü n y a d a m e s ’u d y a ş a y a ş ın .
وﻃﺎب ﻣﺤﺎك c ü m le s i y a p ıla n y ü r ü y ü ş ü n C e n n e t y o l u n d a y a p ıla n
y ü r ü y ü ş t e n o ld u ğ u n a k in â y e d ir . Y â n i y a p tığ ı y ü r ü y ü ş C e n n e te gö-
t ü r ü c ü lı.ay ırlı b i r y o lc u lu k tu r .
b ir d u â d ır . Y â n i : Â h ir e tte m e s ’u d y a ş a y a s ın .
B u d u â l a r m k a b u l b u y u r ü l m a s ı y o lu n d a d u y u l a n b ü y ü k ü m id v e
b e s le n e n k u v v e tli h ı r s d o la y ıs ıy la b u d u â b â z ı fiille riy le y a p ılm ış tır .
، ﺳﻨﺘﺖ ' ﻳﺊ ، م, ﺀﺛﺎأ ﻋﻤﻢ اآل- ﻣﺤﻤﺒﻤﺄﻫﺌﺖ ؛ ، ﺿﻤﺢ- ؛ ا، ؛
SÜNEN-İ ÎBN-Î MÂCE
1445) "... Elıû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü ا< ر س، ' إrivâyet edildiğine gö-
r e : Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ؛öyle buyurdu, demiştir :
İZAHI
yâ : Söylediğinizi söylemem gibi sakat bir lâf edebilir ki, bunun îman
bakımından tehlikesi büyüktür.
Telkin ve hatırlatma ؟öyle o lu r: Hastanın başında bulunanlar-
dan bir münâsibi açık sesle kendi kendine tevhid kelimesini okur.
Hasta onun sesini işitince bu kelimeyi ğetirir. Böylece maksad hâ-
sil olmuş olur.
،ﻳﻦ' ام اﻟﻨﻬﺪ ا ﻟﻠﻲ ﺣﺰﺟﺬ ﻗﺪﺗﻪ ؛ ﺑﻤ الذ اﺛﻦ ﺑال ﺛﺆﺑﻴﺎﻋﻴﻦ اﻓﻪ اﺛﻦ؛ .آﻧﻮاف
ا أل و ﺀ ذ ؛ أذ آل؛ﻧﻦ اآل ا ذ ﻧﻲ ؛ ﻣﺢ؛ '.،ه' ن؛ذ ﻧﺤﺜﺎ ﻧﺪ ؛ ﻧﻴﺘﻪن؛ئ
اﺀئ؛م ص ﻧﺄنﺀ ادارﺣﻖ وآن اﻟﺘﻨﺚﺣﻴﻰ وآد اﻟﻤﺜﺎﻧﺔ اﺳﻪ ألرﻧﺠﺖﻓﻴﻨﻲ زأر1؛ض
ﻳﺒﻢ -ا ض ﻓﺪ ا ﻣﺤﺪ ردآ ﺋﻠﺊ ر ﺿﻴﻴﺚ ﺑﺎش ز ﺋﺎ و ﻳﺎ ال ﺷ ال م د ﻳﻨﺎ ؤ ﺋﺤﻤﺪ ﺻ الاف ، *
ﺋﻤﺢ .ا ﺀﻧﺪﻧﻈﺮ .ئ أ .ﻫﻤﻤﺮ .ﺗﺎﺣﻤﺜﺮ م ﻧﻨﻢ ،ﻫ ال ﺑﻤ آل ١٤٤٦
—
ﺀﻣﻢ ؛ أل ﺑﻢ
' ﺗﻤﺤﺜﺎﻓﺒﻤﺄﻣﺢ ﻳﻤﺎﻓﺜﺒﺞ ،ﻣﺄ ي ؛ ؛ آت =اة ; ا
ا ﺗﺎﻳﺂﺀ رب ز أل ﻗﺎﺗﻠﺒﻢم ا ال ﻳﺈ ،ﺛﻴﺎﺋﺎﻓﻲ د ﺑﺄﻣﺶ اﺗﻔﺈﻳﻢ tا ﺗﻠﺪﻓﻲ
،وأﺟﻮد•٠ ﻓﺄرا :آت<ﺛﻮآلاس . 1ﻛﻨﺂ ﻟألﺛﺎﺀ ؟ ﻧﺄت ﺀأﺑﻮد
ﻓﻪ ا ﺣﺪ ت*اآرى ،مد
ﺟﺮﺣﻪ و ﻛﺸﺮ ن ز_
• ز اروا ﺛﺪ :ق ﺑﻤﺎدﻫﺈ"ﺀﺀاق ﻟﻤﺎر ﻣﻦ و ﻗﻪ و ال ﻣﻦ
ﺑﺴﺒﻤﺪ ى وأزال ، ﻟﻘﺎﻟﻢ ؛ ﺻﺎﻟﺢ
: س
وﺗﺎل ﻣﺮة ؛ﻟﻬﻰ ٠أ • ﺳﺘﻲ ا؛س إ ﺛﻰ •ﺀ
: وﺗﺎل إ ن . ٠؛ ٠أ ﻣﺎ
ﻣﻤﺎت
• و ﺗﻞ ؛ ﻣﻤﺔ .و إق وإ ﻟﻪ ﺿﻴﻒ
• اﻟﻨﺎﻓﻰ
؛
^ E R C E M B S İ
( ) "... Abdullah bin Cafer’in babasmdanل446 R a d ı y a l l â h ü den ri-
’ ) a n h
vâyet edildiğine göre; Resûlullah ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) şöyle buyurdu.,
dem iştir:
«Mevtânıza (ölüm döşeğinde olanlarrnrzal :
زب' اث،ﺑﺌﺘﻲ ؛ ﻣﺤﻢ زب^^ ١ أل ؟ ﻟﺔ ا أل اف اﻣﺤﻢ اﻟﻜﺮﻳﻢ ﺳﺤﺎف اﻓﺐ د
hâ) demiştir k i: Ben (bunu) yaptım. Allah bana ondan hayırlı bir
eş verdi, (ki) Allah’ın Resulü Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem )’dir.»”
İZAHI
(1) Ebû Seleme (R.A.)’nin hâl tercemesi 1328, üm m ü Seleme (R.A.)’nin hâl
tercemesi 600 nolu hadîslerde geçmiştir.
KÎTÂBÜ-L CENÂİZ 273
H A D ÎS İN F IK IH Y Ö N Ü
ﻋﻦ،ﺛﻲ؛ق ن، ٢٠٤١ ~ا ﺀئ ن •ي م؛ ﻣﺤﺎ * أدمن مأﻳﻰ ١٤٤٨
—
£ b ü D â v û d , B e y h a k î , î b n - i H i b b â n ve H â -
k i m de bunu rivâyet etmişlerdir. A h m e d ve N e s â i de bu-
nu daha uzun bir metin hâlinde rivâyet etmişlerdir.
Mevtâ : Meyyit’in çoğuludur. Burada ölüm döşeğine düşen
ağır hastalar kastedilmiştir. Çünkü D e y l e m i ve başkalarının
E b ü ’ d - D e r d â ’ dan merfu’ olarak rivâyet ettikleri bir hadiste
m eâlen :
« Ö lü m d ö ş e ğ in d e o la n h iç b i r h a s t a y o k t u r k i ü z e r in d e Y â sîn
o k u n s u n d a A lla h o n u n s e k e r â t ı n ı h a f if le tm e s in » buyuruluyor.
(2 ) i s r â : 24
KİTÂBÜ-L 0 ة ﺀ س
5) اآلرﻣﺤﻰ ﻟﻦ ق و ﻳﺸﻐﻔﺮ ون ﻳﺤﻤﺪ زﺑﻤﻢ ﻳﻤﺤﻮ ن )واﻟﻠﺜﻜﺔây etin d e m elek-
lerin m ü ’m in ler için istiğ fa r ettik lerin i h a b e r verm iştir.
A d a m : E v e t, d iy e c e v a p v e r d i. E f e n d i m i z :
«٠ h a ld e k a r d e ş i n in A lla h T e â lâ ’y a â i t b o r c u n u ö d e . ه, ö d e n m e -
y e d a h a lâ y ık tır .» b u y u r d u ."
M ü s l i m , E b û ﻣ ﻬ ﻪ ^ﻓ ﻪ T i r m i z i , N e s â i ve
İ b n - i M â c e h ’ in riv â y e t e ttik leri şu m eâld ek i h ad îs de ay rt b ir
delildir-.
« İn s a n ö ld ü ğ ü z a m a n a m e li k e s ilir. A n c a k ü ç ş e y d e n k e s i l m e z :
S a d a k a - i C â riy e , y a r a r l ı ilim v e o n a d u â e d e n s â l i h b i r e v lâ t.»
(3) Şûrâ : 5
(4) Mü’min : 7
(5) Necm : 39
276 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
وا ﻟﺬﻳﻦ ﺟﺎؤا ﻣﻦ ﺑﻌﺪﻫﻢ ﻳﻘﻮﻟﻮن ر ﺑﻨﺎ اﻏﻔﺮﻟﻨﺎ والﺧﻮا ﺗ ﺘ ﺎ ا ﻟﺬﻳﻦ ﺳﺒﻘﻮﻧﺎ ﺑﺎالﺑﻤﺎن
ﻟﻤﻘﻞ
(• ﻣﻊ ﻣﺤﻢ اﻋﺬر إل ﻓﺰ
'آ = Allah’ım! B^lü’l-Ğarkad (mezar»
{؛- .-
ج
ال halkına m ağfiret eyle» hadisi ile ;
A llah’ım! Bizim dirimize ve ölüm üze m ağfiret eyle.» hadîsi de« =
-hu konudaki delillerdendirler. Âlimler, Kur’an okuma sevâhının baş
-kasına ulaşm ası husüsunda ihtilâf etmişlerdir. Ş â f i î ’ nin m eş
hur kavli ile bir cem âatin kavline gbre ulaşmaz. A h m e d bin
-H a n b e l , âlim lerden bir cem âat ve Ş â f i i ’ nin arkadaşların
-dan bir c e m â a t: Ulaşır, demişlerdir. En iyisi okuyucu kırâatını biti
,r in c e : A llah’ım! Okuduğum Kur’an’ın sevâbını falan kişiye ulaştır
.şeklinde duâ etm esidir
-Ücret karşılığında okum aya gelince H a n e f i ve H a n — 2
b e l i âlim lerine göre bunda sevâb yoktur, ü cret alan da veren de
günah işlem iş olur ,
ﻬ ﻮ ﺛل؛-ve M â l i k i âlim lerine göre Kur'an okumak kar
şılığında ücret alm ak câizdir. Bunların delili, B u h â r i ’ ni n İ b n - i
Abbâs (Radıyallâhü a n h )’den rivâyet ettiği Peygam ber (Sallal
lahü Aleyhi ve S ellem )’in şu h ad îsid ir :
إﻧﻰ اﺣﻰ ﻣﺘﺎآﺧﻦ'ﻧﻢ ﻣﺤﻢ آﺟﺮا ﺑﻤﺎب ام = K arşılığ ın d a ü cret aldığınız»
şeylerin oianı,
ücret almaya
Allah’ınenkitabıdır
liyakat.«؛،
) >اه ﺷﺌﺮ ﺗﺊ-* 'ن، ﺗﻘﻮد ﺀإ ن أؤدإﺣﺎﻟﻮﻣﺘﻴﺮ> ﻗﻂ ؛رﺧﺼﺮ.أك ﻣﺘﺖ ﺗﻨﻮ دا ﻧﻲ
، آل ﻫﺖ ؛ ﺀﺗﺬ. ﺀ تﺀﺀ
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
: ذﺗﺖ. وثمأ
د'ف ؤص. ق ﺀj C ﺛﻠﺖ ؤ-ى ﺻﺪﻳﻰ ا' ﻟﺖﺀﺑﺮ؛ آت؛ د
T E R C E M E S Î
5014 ( "...
؛اا ال ا إ،اأااا ا ﺀﺀ ١١(اما؛- ال ا ال ا إ ،*)آ ! ا -)R adıyallâhü anh) (S) d en : § ö y
: ie dem iştir
(?١Mü’minun : 99 -100
(8) Muhammed bin el-Münkedir bin Abdillah et-Teymi Ebû Abdillah el-Me-
deni, âlim imamlardandır. Aişe, Ebû Hüreyre, Ebû Katâde, Câbir ﻋﺎ. خ. اve bir
cemâattan rivâyet etmiş, ه؛ ﺳﻠﺲde Ze^d bin Eşlem, Yahya ei-Ensâri, Zühri
v e bir cemâat rivâyet etmişlerdir. İbnü’l-Medini’nin dediğine göre ikiyüz kadar
hadisi vardır. Hadis okuduğu zaman kendisini tutamayıp ağladğimı Ibn-i Hibbân
söylemiştir. Sıkâdır. 130. yılı vefât ettiğini Vakidi söylemiştir. (Hulâsa : 360)
و KÎTÂBÜ-L CENAÎZ
İ ZAHI
Tirmizi, N e s â 1 ve H âkim de b u n u riv ây e t etm iş-
lird ir-
، ﺀاد ظ ﺗﻮ ز
. ﻟﻬﻤﺞ ى ﺋﺘﺖ ﻳﻰ
• *ﻣﺤﺎ ردخ ن ا ١٤٥٣
—
T E R C E M E S İ
Ebû .Musa ..." ) 1453 آ، آ،»/ س' وﺀ، ﺋﻤﺔ،، ﻣﺲ,',ﺳﻤﺎ)' ا Şöyle d em iştir: ؛
هﺀ1ال
ﺻ öşeğine
d giren) k u lu n -؛،
m anlar، ta n ım asın ın n e zam an k e
.- sildiğini R esûlullah (S allallah ü A leyhi V،-. S ellem )’e sordum . B u y u r
du ki؛
،*)
R uh alm a k la görevli m elek leri ve b erzah âlem i ile ilgili şe y le ri
”».m ü şâh ed e ettiğ i z a m a n
•N o t : Zevâid’de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Nasr bin Hammâd var
dır k i ; ا ؟، ﻓﺎال ؛-bin Main ve başkaları onun yalancı olduğunu söylemişlerdir. Ebü’l
Petb el-Ezdî de onun hadis uydurduğunu söylemiştir .
6 KİTÂBÜ-L CENÂİZ
اوت; ﺗﻲ إل. ﺑﻤﺖ ﻫﺜﻮ اا ، ﺋﺘﻢ ﺗﺘﺔ أ ا: ﻣﺘﺎﻓﺎ و م إ . ﺀﻫﺖ.ﻫﺄ
İ ZAHI
Zevâid tü rü n d e n o lan bu h ad isi A h m e d ve H â k i m de
riv ây e t etm işlerdir.
H adis, ö lü n ü n gözlerini k a p atm ay ı ve o n u n h a k k ın d a iyi konuş-
m ayı em reder. V eyâ ölüye h a y ırla d u â etm eyi em reder.
ö lü n ü n gözlerini k a p a tm a ile ilgili em rin ve gösterilen gerekçe-
nin İzahı b u n d a n önceki h ad îs b ah sin de geçm iştir.
H adisin «Ve h a y ır söyleyiniz.» cüm lesi ile ilgili g erekli bilgi ise
1447 nolu hadis b ah sin d e geçm iştir.
وي د
، ف' ال ؛ ع ﻧﺎ ﻣﺤﻢ ؛ وﺀ ئ ن ،ﻳﻰﻳﻤﺚ ن مأ ﻛﺮﺣﻢﺀد د
. ﺣﻤﺤﺎ أ ١٤٥٦
—
. ﻣﻞ ﺷﺤﺪ _ م د ﻣﻮﻳﻪ 4، د ﻛﺄ دأ ﺋﻈﺮ . ' ﺗﺒﻤﺂ ﺗﺜﺰ زوﺗﻮ ن ﺀ؛ ﻣﺎن. ر*ﺛﺮﻟﺘﺎس
T E R C E M E S İ
Âişe
(Radıyallâhü ..." )1456
);»ض
، ااا؛ا)'رة: ' أإا'اخ dem iştir: ،
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
İ Z A H I
Tirmizi, Ebû Dâvûd ve Reyhaki de b u n u riv â
yet etm işlerdir.
Hadis, ölüyü öpm enin m e şrû lu ğ u n a ve sessizce a ğ lam an ın câiz
ligine d elâlet eder. Â i ş e (R adıyallâhü an h â ) ’n in :
“P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in y a n a k la rı ü zerin e
a k a n göz y a ş la rın a ...” sözü P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sel-
le m )’in O s m a n (R adıyallâhü an h ) ü zerin e çek ağ lad ığ ın d a n ki-
nâyedir.
O s m a n b i n M a z ’ ü n b i n H a b i b , cn ü ç ad am d an
se n ra m üslüm an lığ ı k ab u l etm iş ve oğlu s â i b ile b irlik te H a -
، ؛ ؛ وﺑ ﻢ، ' ا ههilk اh ic re t eden kâfile içinde o ra y a göç etm iştir.
^ ا ا ؛ ؟ أﻟ ﻮ آ الm’ü slü m an lığ ı k ab u l ettiği h ab erin i alın ca geri gel-
m iştir. P e y g a ^ e r (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in sü t k ardeşidir.
R e d i r sav aşm a k a tıld ık ta n so n ra M e d î n e ’ de v efât etm iş-
tir. M uhâcirin-i K irâm ’d a n M e d i n e ’ de v efât eden ve R a k î ’ a
defnedilen ilk zâttır. H icretten otuz ay so n ra Ş a ’ b a n ay ın d a V 8 -
fâ t etm iştir. (El-M enhel : c . 8, Sah. 325)
،س1ﺛﻲ* د ﻗﻦ ، ﻗﻢ\ د ذ ة أ ن ﻣﻮﻋﻰ ﺛﺊ ،ﻣﻴﺬ ، ﻋﺰ ،ﺷﻴﺪ ن ﻧﺤﻲ ى ﻧﺎ؛ آ
) ﻳﺎبﻣﺎﻳﺎءقﻧﺣﻞ اﻟﻳت٨)
8 — ÖLÜYÜ YIKAMAK HAKKfNDA GELE^
HADÎSLER BÂBI
İ Z A H I
tur. Kezâ dördüncü defa ile temizlik hâsıl olursa, tekleştirmek için
beşinci defa yıkanmalıdır. Bundan sonraki sayılarda da aynı usul tat-
bd ؛edilir,
‘Hakv’ veyâ ‘Hikv’ kelimesinden maksat, belden yukarı giyilen
ve izâr adı verilen elbisedir. Asıl mânâsı izârın bağlandığı bel kıs-
mıdır.
HADÎSİN FIKIHYÖNÜ
1 — ölü yü yıkamak vâcibtir.
2 — Yıkama sayısını tekleştirmek müstehabtır.
3 — ölü yü yıkarken suya Sidr veyâ benzeri temizleyici ve temiz
bir maddeyi karıştırmak, müstehabtır.
4 — Son yıkamada suya bir parça Kâfur veyâ benzeri güzel ko
kuyu karıştırmak müstehabtır.
5 — Sâlihlerin elbiselerinden teberrük için Ölüye kefen yapmak
meşrûdur. Nitekim hadiste belirtildiği gibi Feygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) kendi izarını vererek kızına ص
kefen yapılmasını
emretmiştir. Bunu iç kefen yapmanın hikmeti, mübârek izarın doğ-
.rudan doğruya cesede sarılmasıdır.
وﻛﺎن ﻗﺤﺎ د _ ﺗﺤﻤﻤﻨﻪﺀﺀ ﺷﺒﻤﺄ و"را. ﻟﻤﺤﺜﺎ ﻣﺤﺘﺪ، ﻏﺴﻠﺢ4ﺀن أمﺀﺀث >
ﻟﺌﺤﻤﻤﻪ ،ﺣﺪم ا
مم ن
ﻣﺢ زأأاﻫﺎ-ت ﻧ ﺘ ﺄ١ أ أل م ؟: ﻣ ﻪ
أ: ه.ﺀط نمآ ﻛﺎ-
t V r c e m e s . '
T E R C E M E S İ
ﻫﺎ
Alî bin £bî Tâlib ( R a d t y a l l â h ü a n h ) ’den rivâyet edildiğine
:göre; Peygamber ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) şöyle buyurdu, demiştir
”،.Uyluğunu açma. Ne dirinin ne de ölünün uyluğuna bakma«
b u n u r i v â y e t e tm iş le r d ir . B iU ndiğı g ib im iz k a p a ğ m d a n ^ o ^ e ^ a d a r
o la n e r k e ğ in v ü o û d u a v r e t t ir , ö r t ü l m e s i g e r e k ir . E r k e ğ in e ş in d e n
-b a ş k a s ın ın b u r a l a r a b a k m a s ı h a r a m d ı r . P e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y
-h i v e S e lle m l A l î ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’a u y lu k k ıs m ın ın a v r e t o l
• * d u ğ u n u , ö r t ü l m e s i n in g e r e k liliğ in i b ild ir m e k is te m iş v e
b a ş k a s ın ı n y a n m d a b u r a y ı a ç m a m a s ın ı e m r e tm iş tir . K e z â ö l ü o ls u n
" • ' d ir i o ls u n h e r h a n g i b i r k im s e n in b u r a l a r ı n a b a k m a s ın ı
-A v r e t m a h a l l i n e b a k m a s ı h e l â l o la n e ş le r, b u y a s a k ta n m ü s t e s n â
-H a d is , ö lü n ü n a v r e t m a h a l l i n e b a k m a n ın , d i r i n in a v r e t m a h a l l i
.n e b a k m a k g ib i h a r a m o l d u ğ u n a d e lâ le t e d e r
-b ü H a n i c e , M â l i k , Ş â f i î ve A h m e d , bu£
n u n l a h ü k m e t m iş l e r d i r ,
T E R C E M E S İ
أةﺑﻣﺂ
> "... Abdullah bin Ömer ( R a d t y a l l â h ü a n h ü m rivayet edüdi-
â y â m
İ Z A H I
T E R C E M E S İ
1462( .٩١ -bin
؛Ebi Tâlib (Radıyallâkü atıhyden rivâyet edildiğine gö
: re; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir
,Kim bir ölüyü yıkar, onu kefenler, kefenine güzel koku saçar «
-cenâzesini taşır, üzerinde namaz kılar ve (kötü belirtilerden) gördü
ğünü ölü aleyhinde yaymazsa, anasından doğduğu gün gibi hatâla -
؛س،ال ”».çıkmış olur
N o t: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi zayıftır. Çünkü ©ndakl râvi
Ömer bin ةآأ’ ﻫ ال
إAhmed ve ibn-i Muin yalanlamışlardır.
T E R C E ME S İ
ا46" زد... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'den rivâyet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sette™) şöyle buyurdu, demiştir :
«Bir ölüyü yıkayan kimse (yıkadıktan sonra) gusletsin.»”
8 KİTÂBÜ-L c e n A İz
İZAHI
Y E R € E M E S ل
ﻫﺔﻫﺎ
< A
:§؛
e ( R a d t y a l l â h ü a n h â ) ’d a n \ Şöyle demiştim
-Bana şimdi beliren görüş, daha önce belirseydi Peygamber (Sal
٨
lallahü Aleyhive Sellem )’i) -cenazesini) hanımlarından başkası yıka
".mıyacaktı
N o t: Sindi şöyie demiştir : Bil hadisi Ebû ﻫﻪ ^ ﻗﻪ-da rivâyet etmiştir. Bu
nunia beraber Zevâîd sahibi bunu zikrederek -isnadı
؛ sahih, rieâii sikadır. Çlin
kü râvi Muhammed bin ishak tedlisçi ise de Hâkim ve başkasının rivâyetinde bu
.hadisi an'ane ile değil, tahdis ile rivâyet etmiştir, demiştir
İZAHI
Ahı^ed, Ebü Dâ v û d , Beyhakl , îbn-i H i b b ân
^ ve H â k i m bunu uzun bir metin hâlinde Âişe (Radıyallâ
.anhâ) ’den rivâyet etmişlerdir
-Â i ş e (Radıyallâhü anhâ) galibâ Peygamber (Sallallahü Aley
hi ve Sellem )’in mübârek cenâzesi yıkandıktan sonra, ölen erkeğin
-eşlerinin iddet süresince nikâh hükmü bakımından kocalarına bağ
-lılıklarını bilmiş ve bu bilgisi daha önce olmuş olsaydt kendisi-'ve ar
dadaşlarından başkasınm Peygamber (Sallallahü Aleyhive Sellem )’i
yıkamayacaklarını söylemek istemiştir. Veyâhut bu hükmü bundan
.sonra gelecek hadîsten kıyas yoluyla çıkarmıştır
Hadis, kadının vefât eden kocasını yıkamasının ve bunun aksinin
c'âizliğine delâlet eder ,
KlTÂBÜ-L €ENAIZ
ﺀن ﺀ\دﺛﺔ ؛، ل !ف،ن ﺀم ضﻋﻘﻲا؛ؤي،^^^ ١م ، ﺑﻪ- ﺀئ_دﻧﺔوب تﺀ، إﻧﻲ إﻧﻮاﻳﻰ
.ﻓﻰ يﺗﻰtöz و ﺑﻤﻖ ؤأﺗﺄ أ أل.ه ئﻣﺤﻨﺠﺞ زئ ر ﻣﺪ اف: ؟اﻧﺘﺖ
ﻗﻢ ﺛﺮﻣﺢ ﻓﻲ ﻣﺖ1ﺗﺎث ﺀ ﻧﻢ آت «ت، ﻧﺎﻧﺄ١ ؛ﺀآت«ﻣﺖ أزل _اﺀاﺛﺔ. ﺗﺎم.وآ*أأﻗﺮث؛ؤارأ
İZAHI
T E R C E M E S İ
146)ة Büreyde (Radıyallâhü anh)'den \ Şöyle demiştir :
(V efât eden) P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’! yıka-
m a y a b aşlam ak isted ik leri zam an , d âh iid en seslenen b irisi o n la r a :
R esüluiiah (S allallah ü A leyhi ve S ellem )'in göm leğini soym ayınız!
diye seslendi.”
N ot: Zevâid’de şöyle denilmiştir : Bunun senedi zayıftır. Çünkü râvl Ebû
Bürde zayıftır, adı Ömer .bin Yezld et-Teymi’dir. El-Hâkim’in şüphesiz bu hadis
zayıftır ve Ebü Bürde Yezid bin Abdillah’tır, sözü bir vehimdir. Nedenin! el-Müzzi,
el-Etraf’ta ve et-Tehzîb’de zikretmiştir.
SÜNEN-İ İBN-I MÂCE
İ Z A H I
B e z z â r ve B e y h a k i ’ n in riv ây e tin e gö re P ey g am b er
(S allallah ü A leyhi ve Sellem ) A 1 i (R ad ıy allâh ü a n h ) ’a : «Senden
b aşk ası beni yık am asın . Ç ü n k ü kim benim av retim i g ö rü rse gözleri
k ö r olur.» b u y u rm u ştu r. P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in
A 1 i (R adıyallâh ü an h ) ’i b u işe ta h sis etm esin in sebebi, A 1 i (Ra-
d ıy a llâh ü a n h ) ’in a v re t y erin e b a k m a k ta n çok sak ın d ığ ın ı bildiğinden
dolayı olabilir.
KİTÂBÜ-L CENÂÎZ 299
، ﻣﺪﻣﺮﻳﻰ
’ ﻣﺦ ا، ص١٠٠ • نﺀﻳﺬا ﻣﻢ ﺗﻨﻪ ﺻﻘﺮان ن ﻣﺒﻤﻰ، _ﺛﻢ-ﺣﻤﺤﺎﻧﺞ ١ ٤٠٦٧
—
٠ اق ﻣﺼﺎن ق ا ﻟﻘﺘﺎ ت آلن ﺑﻤﻲ ﻣﻦ ﺧﺪ ا م٠ ﻟﻢ ﺛﻘﺎ ت-ﻣﻴﺢ ووﺟﺎ ﻫﺬا إﺳﺘﺎد ؛ ف اؤواﺑﺪ
واالق*شﺀودون
• نم
• ٠ ﺀﻳﻰ اﺣﺘﺞ ن.و ﺻﻮ ان
TERCEMES İ
1467) "... ثا
. 1 bin Ebi ( ط ؛ ﻟﻘﺂR adıyallâhü a n h ) ’den rivâyet e،)؛،d؛ğine
t M1
Zevâid türünden olan bu hadis. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) ’in vücûdu Aldatılırken avret mahallinde bir necâsete rastian-
madığına delâlet eder. Hadîs, ölü yıkatılırken avret mahallinde bir
necâsetin bulunup bulunmadığının araştırılmasmm ve varsa gideril-
meşinin gerekliliğine delâlet eder.
>ن ﺀﺋﺈ ﻧﻬﻲ ﺣﻤﺤﺎ ﺀ؟اد ن آ ﻧﺘﻮب• عﻧﺎاﺗﻠﺘﺺ ن وﺗﺪ ن ﻗﺊ ١٤٦٨
—
٠ < ﺑﻤﺔ ةد = ةﻟﺖ ؛ ﺳﺌ آل ، ي؛ ﻣﺄ > ؛ ذ ا ﻣﺪ د ﺋﺬ ام د ﺗﻤﺢ
•٠ ز ر س، ﻣﺤﻰ ز ى، دا« إ أ*ا ﺗﺖ ﻣﺄﺀﺀاوإ_ر ﻳﺴﻊ ﻧﺮس
وع٠وب ﻣﺎل ﻓﻴﻪ اﻣﻦ ﺣﻴﺎن ت*ﻛﺎن راﻓﻤﻨﻴﺎ داﺀﻳﺂ
ألن ﻋﺈديﻳﺷ٠إ ﺻﻄﺎد ﺿﻴﻒ ^ ٠ ق اؤواﺛﺪت
ﻣﺴﺘﺤﻖ،ﻣﺤﻮﻣﻦ ﻏالة اروا ﻓﺾ، وﻗﺎل اﻣﻦ ﻃﺎﻫﺮ٠ ﻓﺎﺳﺘﺤﻖ اﻟﺘﺮك٠ ﻟﻤﺸﺎﻣﺤﺞ
ذأكﺀ ﻛﺎن روى ا ﻟﺘﻤﺮﻋﻦ ا
ﻓﺘﺪ أ ﺑﻜﺮ ا آلﺀﺀة ق ﺣﺪا
> وإن روى ﻋﺘﻪ ﺣﺪﻳﺜﺎ وا ، وا ﺑﻐﺎ رى . ق ا ﻟﺜﺎ م، اﻟﺘﺮك آل'ه ^وى ا ﻟﻨﺎ ك
ﻣﺘﺮﺑﺔ اﻟﺨﺘﺎظ و؛ ل اد ﻣﻰ ت دوى ﻋﻨﻪ اا؛ﺀﺗﺎدى
• ﻋﻠﻴﻪ رواﻳﺘﻪ ﻋﻨﻪ •وز ك ارواﻳﺔ ﻋﻨﻪ ﺟﺎﻋﺔ ﻣﻦ،ﻣﻤﺮ
٠ﺷﻳﺧﻪﺧﻠفﻓﻳﻪ
؛^ *و
٥
300 SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
T E R C E M E S İ
1468) "... Alî (bin Ebî Tâlib) (Radıyallâhü anh) ’deh rivâyet edildiğine
göre; Resâlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
« Ö ld ü ğ ü n z a m a n b e n i Ğ a r s a d lı k u y u m d a n y e d i k ı r b a s u y la yı-
k a y ın ız .» ”
N o t: Zevâid’de şöyle d enilm iştir: Bu isnad zayıftır. Çünkü ibn-i H ib b â n :
Râvi Abbad bin Yâkub açık râfiziydi. Bununla beraber meşhur râvllerden mün-
ker hadisleri rivâyet ederdi. Bu sebe?le terkeâilm eyi س ؛<ا ؤdemiştir. îbn-i Tâ-
hir de ه ؛, râfizilerin aşırılannâandır. Terkedilmeye m üsthaktır. Çünkü münker
hadisleri meşhur hadisler arasında zikreder. Buhâri ondan tek bir hadis rivâyet
etmiş ise de m uâsırı olan im am lar onun bu rivâyetine karşı çıkmışlardır. Hadis
hâfızlanndan bir cemâat, ondan rivâyeti terketmişlerdir, demiştir. Zehebî de ؛Bu-
hâri ondan yaptığı rivâyeti başkasından olan bir rivâyetle birlikte almıştır, demiş-
tir. Abbââ’m şeyhi (Hüseyin bin Zeydl’in sıkalığı ihtilâflıdır.
İ ZAHI
Zevâid türünden ◦la n bu hadis ?eygam ber (Sallallahü A leyhi ve
S ellem )’in, vefât ettiği zam an Ğ a r s kuyusundan alınacak yedi
kırba su ile yıkatılm asını vasiyet ettiğine delâlet eder.
Ğ a r s: K u b a köyünde bulunan ve S a ’ d b i n H a y s e -
m e (Radıyallâhü anh) ,a âit kuyunun adıdır. Peygam ber (Sallal-
lahü A leyhi ve Sellem ) هkuyudan su içerdi. Bu kuyuya وآالﺀdi-
yenler de vardır.
İ Z A H I
KADININ KEFENÎ
ﺀﻧﻤﺘﺪ ا ف، ﺀﻧﺄ غ، ﺋﻦ ﺛﺂﺗﺎ ن ن ﺛﻮ ز ، ﺗﺲ نﺀ* ال ن، ﺗﻤﺘﺜﺌﻠﻴﻰﺛﻴﻤﻲ ا
T E R C E M E S İ
1) ه? ه " ... A bdullah bili Öm er (R adtyallâhü a n h ü m â yâ m \ Ş öyle dem iştir:
، ذادمﻓﻰ
ﺀ ى ﺀ ا ﺗﺄ ، ض.ﺑﻤﺎﻓﺔ إم ﻣﺤﺎ م؛ ة ﺀ م• ى ة —
١٤٧١
: ﻣالﺛﺄزاﻫﻤﻞ اف <§§مؤ ق، ﺀن اقﺀﺛﺎس ؛ آت؛ﺳﻤﺘﻲ رﻣﺜﻮل، ﺀﻧﺜﺒﻤﻢ ﺀ م، ﺀﻧﻄﻢ
٠ ﻣﻞ زذ ه ألن ح ﺋﺪ ر أ ل زﻳﺎد٠٩ الﻳﻤﻤﺢ اال ﺣﺘﺠﺎج، ،_ﺗﺎل اﻟﺘﺰوى ت ﻫﺬا ا ﺀﻟﺪﻳﺚﺻﻌﻴﻦ
٠وﺗﺪ ﻏﺎﺛﻒ دواﺑﻤﻪ رواﻳﺔ أ ﺛﺜﻔﺎﺗﺎ
T E R C E M E S Î
İZAHI
Bu had îsi E b ü Dâvüd, A h m e d ve B e y h a k î de
riv ây e t etm işlerdir.
304 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
1472(-îbn-i
؛؛... Abbâs (Radtyallâhü anhümâyâan rivâyet edildiğine gö
re; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve را»ﺀﺀﻣﺤﺔ: şöyle buyurdu, demiştir
E lbiselerinizin en h ayırlrsı b ey az o lan ıd ır. B unun için ö lülerinizi «
b ey az elbise için d e k efenleyiniz ¥ ٠”».b ey az elbise giyiniz
İ Z A H I
ﻫﺎ7“ رق Ubâde bin es-Sâmit (Radtyallâhü anhy&en rivâyet edildiğine ...
göre: Resûlullah ﺀﻣﻤﺼﻜﺂ، ﻫﻬﺎAleyhi ve Sellem ( :؟öyle buyurdu, demiştir
K efenin h ay ırlısı h ü lle d ir «.«”
İ Z A H I
E b û □ â v û d ve B e y h a k î d e b u n u r iv â y e t e tm iş le r-
d ir. T i r m i z i is e b u n u E b û ü m â m e (R a d ıy a llâ h ü a n h â l
d e n r iv â y e t e tm iş tir.
. E l - ^ n h e l y a z a r ı ş ö y le d e r :
ة ﺗﺘﻨﺪ أل اغ:'ش ؛؛ ﻣﺄﻗﺌﺄ د ، ﺗﺼﺖ. ﺳﻤﻢ >ﻧﺘﺎ ذ ذ./ ' م ؛ت
. ﻣﻤﻬﻤﺠﻢ أ-• أا ﻧ آلأ ﺗﻢ
T E R C E M E S İ
« S iz d e n b ir is i (ö le n i d in k a r d e ş in in te ç h iz v e te k f in i iş in i ü z e ri-
n e a l d ı ğ ı z a m a n o n u n t e k f i n i n i g ü z e l c e y a p sın ,» ”
İ Z A H I
T i r m i z î d e b u n u r iv â y e t e tm iş tir.
s a d k e fe n in lü z u m u n d a n f a z la o lm a s ı, p a h a lı o lm a s ı, d e ğ ild ir . Ç ü n -
kü E b û D â V û d ’un A I î ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’d e n r i v â y e t e t -
tiğ i m e r f u ’ b ir h a d îs te p a h a lı k e fe n k u lla n ılm a s ı y a s a k la n m ış tır .
M ü s l i m , E b ü D â v û d , N e s â î ve B e y h a k i de
b u h a d is in b ir b e n z e rin i C â b i r b in A b d i l l a h (R a d ıy a l-
l â h ü a n h ) ’d e n r i v â y e t e t m i ş l e r d i r . O r a l a r d a k i h a d i s u z u n c a d ı r . B e n -
d in k a r d e ş in i k e fe n le m e k is te d iğ i z a m a n enun k e fe n in i g ü z e l y a p s ın
v e ^ â g ü z e lc e k e fe n le s in .»
E l-M e n h e l y a z a r ı ş ö y le d e r : H a d îs in m â n â s ı ş u d u r : K e fe n iç in
e lb is e le r in e n te m iz in i, b e y a z ın ı v e n o r m a l o la r a k y e te c e k m ik ta r ın ı
te r c ih e ts in v e h a y a t t a ik e n g iy m e s i m ü b a h o lâ n c in s te n o ls u n . K e-
fe n ; p a m u k , y ü n , k e te n , k ıl g ib i d ir i iç in k u lla n m a s ı m ü s te h a b o la n
m a d d e l e r d e n m a ’m u l c i n s t e n o l a b i l i r . E r k e k i ç i n k u l l a n ı l m a s ı h a r a m
o la n ip e k te n k e fe n y a p ıla m a z . K a d ın iç in ip e k te n k e fe n y a p m a n ın
m e k r u h o ld u ğ u n u s ö y liy e n le r o ld u ğ u g ib i h a r a m o ld u ğ u n u s ö y liy e n -
le r d e v a rd ır.
N e ١٢e Vi : M ü b a h k e fe n h u s ü s u n d a ö lü n ü n m a d d î d u r u m u n a
î t i b a r e d ilir . E ğ e r m a l ı ç o k is e , e lb i s e s i n in iy i s i n d e n k e f e n y a p ıl ır . E ğ e r
o r t a h a l l i is e , o n a g ö r e k e f e n y a p ı l ı r . M a d d î d u r u m u d ü ş ü k is e h â li -
n e g ö re k e fe n i y a p ılır , d e m iş tir.
ه ق أﻛﻤﺎ إذاأد ﺑﺞ اﻟ ت ﻓﻰ ا ﻟﺘﻈﺮإ ﻟﻰ٠١٢ ابﻣﺎ, ) ١٣)
13 — Ö E Ü Y E K E F E N L E R İ N E D Â H İ L E D İ L D İ Ğ İ Z A M A N
B A K M A K H A K K IN D A G E L E N H A D İS B Â B I
T E R C E M E S Î
«B en o n a (o ğ lu m a ) b a k m a d ı k ç a o n u k e f e n l e r i n in iç in e d â h il e t-
m e y in iz » b u y u rd u . ( Y ık a m a iş i b itip k e fe n le rin e s a rıla c a ğ ı z a m a n )
E fe n d im iz o n u n y a n m a g e ld i v e ü z e r in e e ğ ilip d u r d u v e a ğ la d ı.”
Not: Zevâid’de şöyle denilmiştir : Bunun senedi zayıftır, ibn-i Hibbân : Se-
neddeki râvi Ebû Şeybe Enes (R.A.)’in hadisinden olmıyan şeyleri ondan rivâyet et-
miştir. Ebû Şeybe’den rivâyet etmek helâl değildir, demiştir. Buhâri de : ٠ , acâi?
sahâbiâir, demiştir. Ebû Hâtim de; Onun hadîsleri zayıftır, mûnkerdir, ondan
acâip şeyler rivâyet edilmiş, demiştir.
İ Z A H I
Z e v â id t ü r ü n d e n o la n b u h a d i s l e İlg ili o l a r a k S i n d i s ö v le
d e r:
‘H a d i s , ö l ü y e b a k m a k i s t i y e n k i m s e n i n , ö l ü k e f e n l e n m e d e n ö n c e
b a k m a s ın ın uygun o ld u ğ u n a d e lâ le t e d e r, □ o la y ıs ıy la k e fe n le n d ik -
te n so n ra a ç ıp b a k m a n ı n iy i o lm a d ığ ı a n l a ş ı l ı r . K e fe n e s a rıld ık ta n
s o n r a a ç m a k k ü lf e ti n e ih tiy a ç d u y u la c a ğ ın d a n d o la y ı P e y g a m b e r (S a l-
l a l l a h ü A le y h i v e S e l l e m l ’i n b u e m r i v e r m i ş o l m a s ı m u h te m e ld ir .'
H a d îs , ö lü y e k e f e n l e n m e d e n ö n c e b a k m a n ı n m e ş r ü l u ğ u n a d e lâ l e t
e d e r. T a b i ö lü n ü n a v r e t m a h a llin e b a k m a k y a s a k tır. B u ra d a k i b a k -
m a k ta n m a k s a d , b a k ılm a s ı m ü b a h o la n y ü z , e l g ib i y e r le r e b a k m a k -
tır A y r ıc a s e s s iz o la r a k a ğ la m a n ın c â iz liğ in e d e lâ le t e d e r.
M â r i y e - i K ı b t i y y e ( R a d ı y a l l â h ü a n h â ) ’d e n d o ğ m a ,
Peygam ber (S a lla lla h ü A le y h i v e S e l l e m ) ’i n o ğ l u İ b r â h î m ,
h i c r e t i n s e k iz in c i y ılı Z i l h i c c e a y ın d a d o ğ m u ş v e h ic re tin o n u n -
c u y ılı R e b ' ı ü ’l - E v v e l a y ın ın o n u n c u g e c e si v e fâ t e tm iş tir.
V â k ı d i b ö y le d e m iş tir . İ b n - i H a z m ’m d e d iğ in e g ö re
is e İ b r â h î m , Peygam ber ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n v e -
fâ tın d a n üç ay önce v e fâ t e tm iş tir. İ b r â h î m , o n s e k iz v e y â
o n a ltı a y lık ik e n v e f â t e tm iş v e B a k î ’a d e fn e d ilm iş tir .
14 KÎTÂBÜ-L CENAİZ
•ﻣﺤﻤﺈ ' ﻟﺰ ﻣﺎﺛﻨﻲ أ مﺗﺄدف. ، ث أن ﺣﻤﻮن ذزﺀا• ﻟﻔﻰ ﺣﻤﺬ ﺗﻨﻮ ت'ﻧﻲ-إؤ ا أﻏﺎم
T E R C E M E S İ
İ Z A H I
. رة ؛ ﺀآت ؛ ﺀآت ؤﻧﻮﻟﺔ اﻓﻲ. ﻗﻢ. ﺀى أ، ﺗﻢ ؛د ﻧﺎد ﺳﺈ ب. ﺀن، ﻋﻦ
ئراألن
ﻛﺊ ﻣﺮ ذﻣﻣن- ؤإن ت. ﻣﺎإ؛ﺗﺔ ﻋﻳث "ﺑﺛت ﺗ ورآ إز*ﺗﺮ " ﺗﺌﻦ > ﺋﺛﺎرة.ء أ ﻧﺮ ءوم دا
»ﺛﺄﺑﻤﺜﻤﺈ
. مرﺗﻤﺖﺛﻦ
»و
ض ق؛
T E R C E M E S Î
İZAHI
A h m e d , K ütüb-i S itte sah ip leri ve B e y h a k î bu hadîsi
riv â y e t etm işlerdir.
H a d is in : «Cenâzeyi s ü r’atle naklediniz» em rin d en m aksad, cenâ-
ze k a b ire g ö tü rü lü rk e n n o rm al y ü rü y ü şte n b ira z hızlı y ü rü m ek tir.
C enâzeyi ta şıy a n la ra vey â cenâzeye k a tıla n la ra zo rlu k verecek yâ-
h u t cenâzeden k a n ak m ak , pislik çık m ak gibi b ir sa k ın c a d o ğ u racak
hızla y ü rü m e k k asted ilm em iştir.
Bâzı âlim ler : Bu cüm led en m aksad; kişin in ö ldüğü ta h a k k u k edin-
ce teçhiz ve d efni için acele etm ek tir, dem işlerdir.
En iyisi ö lü n ü n k ald ırılm ası ve k a b re taşın m ası işini içine ala-
ca k geniş m â n â d a y o ru m y ap m ak tır. B una g öre cenâzeyi s ü r ’atle
**' em ri hem cen âzen in k ald ırılm ası için ç ab u k d a v ra n m a k
hem de k a b re g ö t ü r ü l ü r k e n n o rm al y ü rü y ü şte n b iraz fa rk lı b ir hız-
la y ü rü m e k işin e şü m u llü d ü r.
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
ﻣﺪ ﻫﻦ، ﺀن ﻧﻤﻮ ر، ﺗﻲ. ﺣﻤﺤﺎ ﻣﺪ ﻳﻰ ﻧﺘﺘﺪ م• ى ﺣﺎد ن' د ١٤٧٨
—
. . ﺗﻤﺈﻟﺸﺎﻣﻐﺚﺀ خ
آددعأو ﻳﺸﺎ . ﻓﺒﻤﺌﺎﻟﻤﺦ .
ﻧﻴﺎﻟﻤﻤﺤﺂ ﺑﺞ 'ا
ﻓﺈن. م ﻣﻨﻘﻄﻊ وأ ﻳﻨﺎ
> . ﻧﻜﻬﺎ ر ؛ع . ﻟﻜﻦ ا ﻟﺪﻳﺚ ﻣﻮﻗﻮ ف ، و إل اإلﺳﺘﺎدﻣﺤﺎت ؛ ف اؤواﺛﺪ
T E R C E M E S İ
İ ZAHI
Hadis, Zevâid tü rü n d e n d ir. C enâzeyi ta şırk e n ﺳﻮ’ﻫﻊsağ, sol ve
ön, a rk a ta ra fla rın ı sıra y la tu tm a k sû retiy le ta şım a n ın faziletin e de-
15 KİTÂBÜ-L CENÂİZ 313
آد ،• ﺳﺮﻫﻮ ذ دأى ﺟﺎ دة ﻳﻬﺄ 'ثم ا ﺀن ، ﻳﻰﺗﺮ س،ﺀ ن أ ، ﺋﻢ ر. ﺀ ن أ ﻳﻰ
. »*هثيمة ؤ ﻇﻦ ﺀﻟﺜﺘﻜﺈم «
147
9 ( “ ...£ ﻫﻂ-Mûsa (el-£ş’ari) (Radıyallâhü anh)’den rivâyet edildi
;ğine göre
-P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) sa h âb ilerin b ir cen â
zeyi س:o la ra k g ö tü rd ü k le rin i g ö rm ü ş v e
".G idişiniz v a k a rlı olsun.» b u y u rm u ş tu r «
N o t; Zevâlü’de ş.،؛
yle denilm iştir: Râvi Leys, ibn-i Selim’dir ki, zayıftır
-Yahyâ bin Kattan, ibn-i Muin ve ibn-i Mehdi onu terketmişler. Zayıf olmakla be
râber b u hadis, B uhâri ve Müslim’deki «Cenâzeyi sür’atle <ﻣﻢ ؛ا؛ا hadisine
.m uhâliftir
İ ZAHI
,N o tta belirtildiği gibi Zevâid tü rü n d e n o lan bu h ad îsin z â h iri
-K ütüb-i S itte’n in tü m ü n d e m ev cu t )4?? nolu h ad îse m u h â liftir. Ç ü n
-k ü cen âzen in s ü r ’atle n ak led ilm esi o h ad iste em red ilm iştir. Bu h a
-dîs aşırı hızla g ö tü rm e m â n â sın a y o ru m lan sa ve P eygam beri (Sallal
la h ü A leyhi ve S ellem )’in y asak la m ası aşırı h ıza â it olsa d iğ e r had ise
314 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
T E R C E M E S İ
İ Z A H I
ﻣﺄﺛﻰم^ان*ط ﺛﺎ
.ﻣﺼﺖ ﺛﺄﻧﺂﻫﺎزؤزاأ > » . » ، J > ؛ ؛r . ﺳﻤﻂد"وتام
T E R C E M E S İ
t 7. A H T
H a n e f i â l i m l e r i : C e n â z e n in ö n ü n d e b in e r e k g itm e k m e k r u h -
tu r . A r k a s ı n d a m e k r u h d e ğ ild ir, d e m iş le rd ir.
B u h a d is , b in ic in in c e n â z e n in a r k a s ı n d a g itm e s in in e f d a l c ld u -
ğ u n a d e lâ le t e d e r. M â l i k î l e r , H a n e f i l e r , H a nb elîler
v e â lim le r in c u m h u r u b ö y le h ü k m e tm iş tir .
ş â f i î 1 e r , b in ic in in y a y a g ib i c e n â z e n in ö n ü n d e g itm e s in in
e f d a l o ld u ğ u n u s ö y le m iş le rd ir. L â k in b u h a d is in z â h ir i, o n l a r ı n gö-
r ü ş ü n ü re d d e d e r .
H a d is , y a y a l a r ı n c e n â z e n in h e r t a r a f m d a g itm e le r in in m e ş r û lu -
ğ u n a d e lâ le t e d e r. S e v r i , b u n u n z â h ir in i t u t a r a k b ö y le h ü k m e t-
m iş tir .
Y a y a la r ın c e n â z e n in h a n g i t a r a f ı n d a g itm e le r in in m ü s te h a b lığ ı
h a k k ı n d a k i â lim le r in g ö r ü ş le r in i b u n d a n s o n r a k i b â b t a z ik re d e c e ğ iz .
ﻟﻨﺎزة-أﻣﺎم ا ﻟﻤﺚ
قىا »U اب ﻣﺎ ) ١٦)
16 — C E N Â Z E N İN Ö N Ü N D E Y A Y A Y Ü R Ü M E K
H A K K IN D A Ç E L E N H A D ÎS L E R BÂKİ
ﺑﻜﺮ ؤمس
ؤآ ﻳﺄ . اي رأ ﺗﺬ :ت ﺀ رآأ ﻳﻲ ؛ ﻣﺎ *ى ، ﻟﺮﻧﻤﺢﻳﻰ
تا
ﺀن ‘؛ان ى ﻧﺊ
.ﺛﺎرة1ﺑﻤﻮ أل ﺗﺎﻣﺎ
T E R C E M E S Î
T E R C E M E S Î
1483) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü س ’ )ﺀden; Şöyle dem iştir:
R esûlullah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ), Ebû Bekir, Ö m er ve
O sm an (R adıyallâhü an h ü m ) cen âzen in ö n ü n d e y a y a y ü rü rle rd i.”
İ Z A H I
t Z AHI
) ﻳﺎ ب ﻣﺎ إ ﺀ ق ا ﻟﺘﺮﻋﻦ ا١٧)
ﻣﺤﺴﺎﻣﺐ ﻣﻊ اﻟﻨﺎزم
17 — CENÂZEYE KATILMAK ÜZERE BÂZI
ELBİSELERİ SOYMAKTAN NEHlY HAKKINDA
GELEN HADİS BÂBI
•ﻳﻮﺀﺛﺪﺀﻣﺜﺄ ة أل ةا آل
: نو ﻧﺎﻛﺎ
أ < ﻳﻰم. ﻣ ﺤ ﺎ أ ﻣ ﻢمﻧ ﺔ ﺑ ﻤ ﺔ- ه^ إ ا
• إا ﺑﺎ زز. ر ﺛﺄﺧﺘﺸﻤﻠﻲ'ﻧﻲ:آل ؛،
ﻋﻦ زرث'ل ﻳﻰا*ﺿﻤﺆأﻓﻴﻤﺮ*دم،ﻗﻦ' ﺛﻤﺞ
ﻣﺤﺘﻞ
ﺀأ . ﻧﻨﻮ ل ام ،( ٤٠• ﺑﻤﻮ ن ذض ﺛﻢﺀ
ﻣﻮا أرد-ﺀﻟﺮ *ﻧﺄ ى ر ﻣﺎﻧﺪ
أد ﻋﻮ ﺀﻟﺜﺎﺛﻢم دﺀؤه أن
؟ أ ق ﻣﺤﺚ ﺳﺞ ا؛ ﺋﺎﻋﺞ
نودذﺑﻢ ط\ﻋﺠﺄ ﺗﻤﺄﺧﺬوذ ؟ أؤ
•ﻳﺮدواإذ'إإث * ﺛﺄﺛﺬوم أرإل؛ﻣﻢ ؤأ، م ﺻﻮدﻛﺮ* ﺀ ﺛﺄت ر*ﺟﺒﺮن ق
ﻣﻲ. د ﺳﻪ. رك ﻏﺮ وا ﺣﺪ، ن اﻟﺨﺎرث أﻳﻮ داود ا أل ص. ب ﺗﺘﺢ. ﻣﺬا إ ﺳﻨﺎد ﺿﻴﻒ :ق ؛وواﺛﺪ
،ﻟﺪﻳﺜﺘﻨﺪ * ﻛﺮ ا * وآ ال ﺑﻐﺎ ؛دى. " ﻛﺬﻟﻚ ﻋﺰ وك ا ﻟﺪﻳﺚ،ن ا ﻟﺰ ور. و ﻋﻞ. ﻧﺴﺘﻲ وﺻﺮم ﻟﺪوﻧﺢ,ا
. و؛ال ؛م ؛ آﻳﻪ ﻧﻈﺮ. ﻋﺠﺎ ﺛﺐ
-’) imrân bin el-Husayn ve Ebû Berze (Radıyallâhü anhümâ ..." )1485
: dan; Şöyle demişlerdir
İ ZAHI
Zevâid tü rü n d e n o lan b u hadis, cenazeye k a tıla n kim selerin,
ü zü n tü le rin i ifâd e etm ek için elbise d eğ iştirm elerin in y a sak lığ ın a ve
câhiliyyet d ev rin in âd e tle rin d e n o ld u ğ u n a d elâlet eder, c ^ h iliy y e t
devri a d a m la rı b u h u su sta çok a ş ın g iderlerdi. A sr -1 S a â d e tte rid â
(om uza a tıla n elbise) la n n ı a tıp göm lekle cenâzeye S atılan lar, y ân i
m â tem elbisesini g iy e n le ri p e k aşırı g itm ed ik leri için câh iliy y et dev-
ri ' b enzetilm işlerdir. Bu h âlin ? e y g a m b e r (S allallah ü Aley-
h i ve S ellem )’in öfkesine sebebiyet verdiği h ad îste b elirtilm iştir.
ﻳﻨﺎر ﺗﺒﻊ
< ” وال إذا ﺣﻔﺮت ﻳﺎ ب ﻣﺎ ﻣﺎﺀ ق ا ﺑﻨﺎزة ال"ﻣﺆﺧﺮ ) ١٨)
18 —CENÂZEHAZIRLANDIĞI ZAMANTE’HİR
EDİLMEMESİVEARKASINDAATEŞ GÖTÜRÜLMEMESİ
HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI
عﻧﺎم*داش ن د ف•مأﺧﺖﻳﻰسﺀد ن ﻫﻤﺰام.ي-ﻇﺊ ﺗﻨﻪ ن ﻣﻢ ١٤١١٦
—
1486) "... Ali bin Ebi Tâlib (Radtyallâhü «س ’رden rivâyet edildiğine gö-
re, Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Cenâze hazırlandığı zaman onu te’hir etmeyiniz.»”
İZAHI
T i r m i z î , H â k i m ve ١- ؛
٥^ H i b b â n d a b u n u ri-
v ây et etm işlerd ir. T i r m i z i ’ n in riv ây eti ş ö y le d ir:
«Yâ Alî! Üç şey vardır ki, onları geciktirme: Namaz, vakti gel-
diği zaman; cenâze, hazırlandığı zaman; kocasız kadın, ona denk bir
eş hoiundugo zaman.»
“Tuhfe” y a z a rın ın el-M irk ât’ta n n ak len b ey ân ettiğ in e göre
e l - E ş r e - f şöyle d e m iş tir : Bu hadis, m e k ru h v ak itlerd e cenâze
n a m azım n kılın m asın ın m e k ru h olm ad ığ ın a d elâlet eder. T ı y b i
de b u n u n ak letm iştir. Bizce de böyledir. Y âni g ü n eş d o ğ ark en , b a
18 KÎTÂBÜ-L CENÂİZ
ﻣﻮس
- ردم ﺣﺪ”ره* آد؛ أدس أف.أن آ
* ﻋﺊمأﻳﻰﺣﺮز؛،ﻣﻢ-رأ ذ ﻫﺪما أل ﺗﻠﻦ ﻣﺈ
•. اد أﻟم،3
ﺛﺋﺗﻧ و- ’ﻟﻲ ﺛﺂ؛
. ﻣﺤﺔ: آ ل ا ﻳﻮذ ر ﻳﺔ. ﺑﻦ (أ ﻳﺎﺣﺮ ز ) ﺧﻠﻒ ﻧﻪ آلن ﻋﺒﺪ ا ﻓﻦ. ﺣﻦ إ ﺳﺌﺎﺗﻢ: ق از وا ﺋﺪ
وآ ل • ﻣﻤﺐ ﺣﺪﻳﺜﻪ، ﺀﻛﺮ ا ﻟﺤﺪﻳﺚ, ر ﻳﻰ،ﺣﻦ ا ﻟﺤﺪﻳﺚ ؤﺋ أل ﻳﻮط " ﺑﻢ؛.إ ن ﺀ إ ن ق ا ﻟﺜﻘﺎت
وآ ل إ ن ﻋﺪى؛ ا ﻣﺔ * اروى ال ﺋﺘﺎ غ ﻋﻠﻴﻪ• وا ﺧﺘﻒ •ﺿﻴﻒ وآ ل ا ﻟﻨﻤﺎ ز؛. ﻣﻨﻜﺮ ا ﻟﺤﺪﻳﺚ :أص
• وﻣﺮة ﻗﺎل ؛ ﺿﻴ ﻒ. ﻣﺤﺔ: ﻓﺮة آ ل. ﻫﻮل إ ن ﺳﻨﻲ ﻳﻪ
• وآﺑﺪ داود ق ﺳﻨﺌﻪ، رواﺀ ﻣﺎﻟﻚ ق اﻟﻮﻃﺄ. وﻓﻲ ﺷﺎس ﻋﻦ ﺣﺪﻳﺚ ا ل ﻣﺮ رة
T E R C E M E S İ
İ Z A H I
Z e v â id t ü r ü n d e n o la n b u h a d îs , c e n â z e n in a r k a s ın d a a t e ş g ö t ü r -
m e n in y a s a k lığ tn a d e lâ le t ed e r .
M ic m e r ٠ A s ıl m â n â s ı a t e ş k o n a n b u h u r d a n lık v e b e n z e r i ş e y l e r -
d lr . B u r a d a a t e ş m â n â s ı k a s t e d i l m i ş t i r .
e d ilm iş tir : آل ﺋﺜﺘﻊ ا ﻳﺜﺎ ز ت ﺑﺼﺆة و آل ﻧﺎ م ) ﻗﺎ ل ﺻﻞ اف ﻋﻠﻴﻪ و ﺳﻠﻢ ﻋﻦ ا ﻟﻨﺜﺊ )
— « C e n â z e n in a r k a s ı n d a s e s y ü k s e l t il m e z v e a t e ş g ö t ü r ü lm e z .»
E l - M e n h e l ’i n b e y â n ı n a g ö r e E b û H ü r e y r e (R a d ıy a llâ h ü
a n h ) : C e n â z e n in b e r a b e r in d e m ic m e r i ta ş ım a y ın d iy e v â s iy e t e t-
m iş tir .
ﻣﻦ ا ﻟﺴﺒﺈ
ﺑﻤﺎﺀ ن- ﻳﺈ ﻣﺎ إ ﺀﻧﺒﻤﻦ ﻫﻞ ﻋﻠﻪة ١٩١^ ب
، س أﺑﺄاثان ﺀﻧﺎآلض
،ﺛﻤﺘﻪ ﺀﺑﻤﺎ
ؤﻫﻈﺄرﻣﺰﻳﻰأﻳﻰ١٤٨٨
؛؛ * . ؛ . L؛ - —
ﺋﺎت«ﺗﻨﻤﺘﻠﻰ ﺀي اق ﻣﻢ ا' ﺷﻤﺤﺎ. ﺛﻨﻲ ام، ره. ﺀن أﻧﻰ ﻣﺮ، إج.ﻋﻦ أﻧﻰﺻﺎ
•>ﻏﻴﺘإل ؛
. وإ ﺷﺎدﺀ ﺻﺢ ورﻣﺎﻟﻪ و إل ا ﻟﻤﺤﻤﺘﻲ. اﺋﺸﺔ ق ا ﻟﺰﻣﺬ ئ وا ﻛﺎ ئ ﻣﺜﻠﻪ،^ ﻫﺪ بﺀ ﺀن؛٠:١^ ١ق
T E ' R C E ^ E S İ
,Ü z e rin d e m ü s l ü m a n la r d a n y ü z k iş in in n a m a z k tld ığ ı c e n â z e «
”».m a ğ f i r e t o l u n u r
N o t: Zevâid’de şöyle denilmiştir : Tirmizi ve Nesâî de bunun -misli Âişe
-R.A.)’den gelmiştir. Bu hadisin isnâdı sahih olu? ricâli Buhâri ve Müslim’in ri(
.câlidir
İ Z A H I
Z e v â id tü r ü n d e n o la n b u h a d is , y ü z k iş ilik m ü s lü m a n c e m â a t in
n a m a z ı n ı k ı l d ı ğ ı m ü ’m i n c e n â z e n i n İ l â h i m a ğ f i r e t e m a z h a r o l a c a ğ ı n ı
.m ü i d e l e r
-N o t t a i ş â r e t e d i l e n  i ş e ( R a d ı y a l l â h ü a n h â ) ’n i n T i r m i
-z i ’ d e k i m e r f u ’ h a d is i m e â l e n ş ö y l e d i r : “M ü s l ü m a n la r d a n b ir k im
-s e ö l ü p ü z e r i n d e s a c l a r ı y ü z k i ş i y i b u l a n b i r m ü s l ü m a n c e m â a t n a
m a z k ılıp ö lü y e ş e f â a t e d e r s e (d u â e d e r se ) b e h e m e h a l A lla h T e â lâ
o n l a r m ö l ü h a k k m d a k i ş e f â a t ı n ı k a b u l e d e r .”
Y â K ü r e y b ! K a lk d a b a k , o ğ lu m (u n c e n â z e s i) iç in k im s e to p la n -
m ış m ı? d e d i.
B en d e (b a k t ım v e ) E v e t, d e d im . B u n u n ü z e r i n e :
V a h s a n a ! T o p la n a n l a r ı k a ç k iş i s a n ı y o r s u n ? K ır k ( k iş i v a r ) m ı?
d iy e so r d u . B e n ;
H a y ır , o n la r d a h a f a z la d ır , d e d im . B u n u n ü z e r in e d e d i k i :
٠ h a ld e o ğ lu m u n c e n â z e s in i ç ık a r ın . B e n ş e h â d e t e d e r im k i R e-
s ü l u l l a h ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’d e n ş ö y l e b u y u r u r k e n i ş i t t i m :
« A l a h T e â l â b i r m ü ’m i n e ş e f â a t e d e n k ı r k k i ş i l i k m ü ’m i n c e m â a -
t ın ş e f â a t ı n ı b e h e m e h a l k a b u l b u y u r u r .» ”
İ Z A H I
M ü s l i m , E b û D â v ü d , A h m e d ve B e y h a k î
de K ü r e y b ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’i n h a d i s i n i b e n z e r l a f ı z l a r l a r i-
v â y e t e tm iş le r d ir . E b û D â v û d ’un r iv â y e t in d e ?eygam ber
( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’e â i t h a d î s i n m e â l i ş ö y l e d i r :
« H iç b i r m ü s l ü m a n y o k t u r l، i, ö l ü r , A l l a h ’a h i ç b i r ş e y i o r t a k e t -
m i y e n k ı r k k i ş i o n u n c e n â z e ةااﻫﻬﺎاﻟﻬﺎلd u r u r d a A l l a h o n l a r ı o ö l ü
h a k k ın d a ş e f â a t ç ı e t m e z .» ( Y â n i : e d e r , d e m e k t ir .)
C e m â a tin ö lü y e ş e f â a t e t m e s in d e n m a k s a d , ih lâ s la ö lü ^ e d u â e t-
m e le r id ir . B u h a d îs e g ö r e b ir m ü s lü m a n c e n â z e n in ö n ü n d e k ır k k iş i-
l i k b i r m ü ’m i n c e m â a t i h l â s l a n a m a z k ı l ı p , ö l ü y e d u â e d e r s e A l l a h
T e â lâ b u c e m â a t in ş e f â a t ın ı y â n i d u â s ın ı k a b u l b u y u r u r
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
1490) "... Mersed bin Abdillah el-Yezenî (Radtyallâhü anh) ’den rivâyet
edildiğine göre ؛öyle demiştir :
M Â İik bir» H u b e y r e e $ - ؛â n t i ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’a — B u z â t s a h â -
b i id i. — b ir c e n â z e g e t ir ild iğ i z a m a n c e n â z e y le g e le n le r i a z g ö r d ü -
g ü n d e o n la r ı ü ç s a f f a a y ır ır d ı. S o n r a c e n â z e ﺳﺎ ا ؛، ه »ا k ıld ır ır d ı. V e
ş ö y le d e r d i: Ş ü p h e s iz R e s ü lu lia h (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) bu-
yurdu k i:
« M ü s iü m a n la r ü ç s a f h â lin d e d iz ilip b ir c e n â z e ü z e r in d e n a m a z
k ıld » ğ m d a o n la r ın d iz iliş i, b e h e m a h a l ( ö lü n ü n m a ğ f ir e t i n i v e y â C e n -
n e t l i k » İ m a s ı n ı ) v â c i b ( = s â h i t ) k ı l a r .»
İ Z A H I
A h m e d , T i ٢ mi z i , E b û D â v û d ve "
d e b u n u r iv â y e t e tm iş le r d ir .
B u h a d i s e g ö r e c e n â z e n a m a z ı n â d u r a n c e m â a t , e n a z ü ç s a f 1 ه-
m a lıd ır v e ü ç s a f o la r a k n a m a z a d u r m a la r ı h â lin d e A lla h T e â lâ ö lü -
y ü m a ğ f ir e t e y le r v e y â o n u C e n n e tlik e d e r . H a d îs te k i v â c ib lik t e n m a k -
sa d , A lla h 'a b u n u n v â c ib o lm a s ı d e ğ ild ir . A lla h h iç b ir ş e y e h â ş â
m e c b u r d e ğ ild ir . V â c ib lik t e n m a k s a d , s â b it o lm a k tır . Y â n i b u h u s ü s -
t a A l l a h ’ı n v a ’d i v a r d ı r . A l l a h , v a ’d i n d e n c a y m a z .
B u b â b t a r iv â y e t e d ile n ilk h a d îs e g ö r e y ü z k iş ilik c e m â a t , ik in -
c i h a d îs e g ö r e k ır k k iş ilik c e m â a t , ü ç ü n c ü h a d îs e g ö r e ü ç s a f lık c e -
m â a t , b ir c e n â z e ü z e r in d e ih lâ s la n a m a z a d u r u p , ö lü y e d u â e d e r le r -
s e A lla h T e â lâ ö lü y ü m a ğ f ir e t e d e r .
N e v e v î , M ü s l i m ’ in şe r h in d e ş ö y le d e r : K â d 1 1y â z :
D e n ild iğ in e g ö r e b u h a d îs le r , m u h t e lif z a m a n la r d a P e y g a m b e r (S a l-
l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’e s o r u l a n s o r u l a r a , z a m a n ı n d a v e r i l e n c e
SÜNEN-Î ÎBN-İ MÂCE
v a p la r m â h iy e t in d e h u y r u lm u ş , d e m iş tir . N e v e v î sö zü n e d evam -
l a : ‘M u h t e m e l e n P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’e ö n c e y ü z
m ü ’m i n i n ş e f â a t ı n ı n m a k b u l o l d u ğ u A l l a h t a r a f ı n d a n b i l d i r i l m i ş , P e y -
g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) d e b u n u h a b e r v e r m iş tir . S o n -
r a k ır k k iş ilik c e m â a t m ş e f â a tın ın k a b u l b u y u r u la c a ğ ı d a h a so n r a
s a y ı l a n a z b i l e o l s a ü ç s a f l ı k c e m â a t i n ş e f â a t ı n ı n m a k b u l o l d u ğ u b il -
d ir ilm iş ؛P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) de bunu haber
v e r m iş tir . S ö y le b ir ih t im a ld e v a r d ı r : U s û l â lim le r in in c u m h û r u , s a -
y ıla r ın m e f h û m u n u d â h il s a y m a z la r . B u r a d a d a s a y ıla r ın m efh u m -
la n v a r d ır . H â l b ö y le o lu n c a y ü z k iş ilik c e m â a tin ş e f â a tın ın m ak-
b u l o ld u ğ u n u n b ild ir ilm e s i, d a h a a z c e m â a t in ş e f â a t ın ın m a k b u l o l-
m a m a s ın ı g e r e k tir m e z . A y n ı s ö z , k ır k k iş ilik c e m â a t h a k k ın d a d a
s ö y le n e b ilir . H a d is le r , y u k a r ıd a a n la tıla n ş e k ille r d e y o r u m la n ın c a
h e p s i iş le r liğ in i k o r u m u ş o lu r v e ş e f â a t k ır k k iş ilik c e m â a t la h â s ıl
o ld u ğ u g ib i b u n d a n az o la n ü ç s a flık c e m â a tla d a h â s ı l o lu r .’ d e -
m iş tir .
T u r b e ş t i d e : B u ü ç h a d is a r a s ın d a te z a t y o k tu r . B u g ib i
m e s ’e l e l e r d e i z l e n e n y o l ş u d u r ; i k i s a y ı d a n a z o l a n ı ç o k o l a n d a n s o n -
r a b u y u r u lm u ş o la r a k k a b u l e d ilir . Ç ü n k ü A lla h T e â lâ b ir s a y ıy a
" b a ğ l a d ı ğ ı v e v a ’d b u y u r d u ğ u z a m a n , b u y u r u l a n v a ’d ı n o k -
' O nun s ü n n e tin d e n d e ğ ild ir . B ilâ k is , f a z l v e k e r e m in i
z iy a d e le ş tir ir , d e m iş tir .
T ü r b e ş'.'t i ş u n u d e m e k i s t e m i ş t i r : M e s e l â A lla h T e â lâ k ır k
k i ş i l i k b i r c e m a a t ı n ^ e f â a t ı n ı k a b u l b u y u r a c a ğ ı n ı v a ’d e t t i k t e n s o n r a
bu v a ’d i n i d e ğ i ş t i r i p ؛B e n k ı r k k iş ilik c e m â a t in ş e f â a t ın ı k a b u l e t-
m em . C em â a tm s a y ıs ı y ü z e u la ş ır s a o z a m a n k a b u l e d e r im , b u y u r -
m a z . Ç ü n k ü k u lla r ın a fa z l v e k e r e m i so n s u z d u r . A m a b u n u n a k s in i
b u y u r u r . Ç ü n k ü b ö y le b ir d e ğ iş ik lik , k u lla r ın a le y h in d e d e ğ il le h in -
d e o lu r . M e s e lâ ö n c e y ü z k iş ilik c e m â a t in ş e f â a t ın ı k a b u l b u y u r a c a -
ğ ı n ı v a ’d e d e r . D a h a s o n r a b u s a y ı y ı a z a l t a r a k k ı r k k i ş i l i k c e m â a t i n
ş e f â a t ı n ı k a b u l b u y u r a c a ğ ı n ı v a ’d e d e r . B u t a s a r r u f , m ü ' m i n k u l l a r ı n
le h in d e o la n b ir t a s a r r u ft u r .
؛ م أ ﺑﻰﻳﻰc f" ، ن ﻧﻢ>ﻋﻰ *اﺛﺖ ﺗﺄ. ﺧﺰى أﺗﻨﺖﻳﻰ ﻋﺘﺒﺔ ١٤٩١
—
، هﺀآت ﺀد ﺟﺂﻧﻢ*• ﻧﻢ ﺛﺮﺀﺛﻲ ﺑﺠﻨﺎذم، ى ﺀل;ﺑﻢ ﺣﺌﺮا-* ﺑﺠﻨﺎزة ﻣﺄ. س ﺀ ل ؛ ي: ﻣﺄت
ذث-وﺟﺒﺖ وأم
• أ رﺳﺮت اف ا ﺋﻠﺖ ﻣﺤﺪث: ﻗﺂت ﻧﺒﺠﺐ"ت » ﺳال
« )ﻣﺂ > م.ﺛﺄ*دئ ﺀل
T E R C E M E S İ
* V â c ib (s a b it) o ld u .» b u y u r d u . S o n r a b a ^ k a b ir c e n â z e o r a d a n
g e ç ir ild i. O r a d a b u lu n a n s a h â b ile r t a r a f ın d a n o c e n â z e ş e r ile a n ıl-
d ı. R e s û l - i E k r e m (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) de (y in e ) :
« V â c ib ( s â b i t ) o l d u .» b u y u r d u . B ı^ n u n ü z e r i n e Ö m e r b i n e l - H a t -
tâ b (R a d ıy a llâ h ü anh) t a r a f ın d a n : Y â R e s û la lla h ! O (ilk ) cenâze
i ç i n “ ؛V â c ib o ld u .” b u y u r d u n . B u (s o n ) c e n â z e iç in d e “ ؛V â c ib o ld u . ”
b u y u r d u n . R e s û l- i E k r e m (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) :
« K a v m in ş â h i t li ğ i v e y â g e r e ğ i (v â c ib v e s â b i t o ld u .) M ü ’m i n l e r
y e r y ü z ü n d e A lla h ’ın ş â h itle r id ir .» b u y u r d u .» ’’
' ، ﻧﻤﺤﺪﻧﻤﻮ ة، ﻧﺾ ز ﻟﺒﻴﺎﻧﺎ رو ﺗﻤﺄ <ىأ- ١٤٩٢
،، ث ى ﺗﺒﺒﺂ-* ﻣﺎ • ﻣﻰ ﺀﻟﻪ م أ ' ﻣﺮ و م • مو ﻧﺖ ﺀ «ت ﻗﺄ . ﺗﺒﻲتا ﻧﻠﻴﺮ ﻓﻲ
. ﺑﺤﺘﻲ إ ال- ورإ ﻟﻬﺮ، ﻣﻴﺢ وإﺳﻨﺎد إ ن ﻣﺎﺟﺔ. رواﺀ ا ﻟﺘﺮ ذ ى' وا ﻧﻤﺎﻧﺂ، وﻳﻮ اص ﺣﺪ_ث ﺣﻤﺮ. أﻧﺲ
SÜNEN-t IBN-Î
T E R C E M E S İ
* V â c ib ( = S â b it ) o ld u » b u y u r d u . S o n r a O n u n y a ıu n d a n b a ş k a
b ir c e n â z e g e ç ir d ile r . (O r a d a k i s a h â b île r t a r a f ın d a n ) b u cen â ze şer
f iille r d e n s a y ıla n b ir k ö t ü lü k le a n ıld ı. E fe n d im iz ؛
« V â c ib ( = s â b it) o ld u . Ş ü p h e s iz s iz le r y e r y ü z ü n d e A l l a h ’ı n şâ-
h it le r is in iz « b u y u r d u .”
İ Z A H I
E n e s ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’i n h a d i s i n i B u h â r i ve M ü s -
1 i m b e n z e r la f ız la r la r iv â y e t e tm iş le r d ir . B u h â r i ’ n in r iv â -
y e tin d e R e s û lu lla h (S a lla lla h ü A le y h i v e S e l l e m ) ’a : S en O cenâze-
y e d e b u c e n â z e y e d e : “V â c ib o ld u .” d e d in ! d iy e n s a h â b în in Ö m e r
b i n e l - H a t t â b (R a d ıy a llâ h ü a n h ü m â ) o ld u ğ u b e lir tilm iş tir ,
t i r m i z i d e b u h a d îs i k ıs a c a r iv â y e t e tm iş t ir .
E b ü H ü r e y r e ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ,i n h a d î s i n i n o t t a b e l i r -
t ile n k e lim e le r h â r iç N e s a i d e r iv â y e t e tm iş tir .
E b û D â v û d da E b ü . H ü r e y r e ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’-
den b u n u n b e n z e r in i r iv â y e t e t m iş t ir . Z e v â id y a z a r ın ın b u n a n iç in
e ğ i l ^ d i ğ i ^ b ile m iy o r u m . E b ü H ü r e y r e ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’in
o r a d a k i r iv â y e t i m e â le n ş ö y le d ir :
“R e s û lu lla h ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n y a n ı n d a n b i r c e n â -
z e g e ç ir d ile r d e (E fe n d im iz in y a n ın d a b u lu n a n s a h â b île r ) ه cenâze-
y i h a y ı r i l e a n d ı l a r . E f e n d i m i z d e : « V â c i b o l d u .» buyurdu.
G e ç ir ile n c e n a z e le r h a k k ın d a a n ıla n h a y ır la r ın v e ş e r le r in m â-
h iy e t le r i ^ ظ' ﺀ ا؛؛اف E n e s (R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’d e n o l a n r i-
v â y e t in d e a ç ık la n m ış tır , © r a d a k i r iv â y e tte E n e s
anh) m e â le n ş ö y le d e m iş t ir :
“B en ? e y g a m b e r (S a lla lla h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n y a n ı n d a o tu -
ru yord u m . B ir c e n â z e g e ç i r i l d i . E fe n d im iz : « B u c e n â z e n e d ir ? » b u -
yurdu.
S a h â b i l e r : F a la n c a k iş iy e a it tir , o k i ş i A l l a h ’ı v e R e s ü l ü n ü s e -
v e r . A U a h ’a i t a a t e d e r v e b u y o l d a ç a l ı ş ı r d ı , d e d i l e r . . . S o n r a b a ş k a
b ir c e n â z e g e ç ir ild i. S a h â b i l e r : F a la n c a ş a h s ın c e n â z e s id ir . B u c e n â -
z e A l l a h ’a v e R e s u l ü n e b u ğ z e d e r , A l l a h ’a i s y a n e d e r v e b u y o l d a ç a -
lış ır d ı d e d ile r ..."
B u s o r u y a ş ö y le c e v a p v e r i l e b i l i r : © lü le r in k ö t ü lü k le r in i a n la t -
m a n ın y a s a k lığ ı m ü n â f ık , k â f ir v e a ç ık ç a f ıs k v e b i d ’a t i ş l i y e n l e r i n
d ı ş ı n d a k a l a n m ü ’m i n l e r h a k k ı n d a d ı r . B u i t i b a r l a m ü n â f ı k l a r ı n , k â -
f i r l e r i n , a l e n i b i d ’a t ç ı l a n n v e a ç ı k ç a f â s ı k l ı ğ ı g e r e k t i r e n g ü n a h l a r ı i ş -
liy e n le r in k ö tü lü k le r in i a n la t m a k v e to p lu m u n , o n la r ın y o lu n d a n sa -
k ın m a s ın ı s a ğ la m a y a ç a lış m a k c â iz d ir . Ş u h a ld e b u b â b ta k i h a d îs le r ,
y a s a k l ı ğ a â i t h a d is le r i n h ü k m ü n ü h u s u s i l e ş t i r m i ş o lu r .
N e v e v i , ﻫﻪ ü s1i m ’ in ş e r h i n d e ş ö y l e d e r : ‘S â l i h v e s e ç -
k in g ö r ü ş , b u h a d is le r d e k i ş a h it liğ in u m u m î o l m a s ı d ı r . B ir m ü ’m i n
ö ld ü ğ ü z a m a n A lla h m ü s lü m a n la r ın tü m ü n e v e y â ç o ğ u n a ilh a m ve-
r ip ö lü y ü iy ilik le a n a r la r s a b u d u r u m , ö lü n ü n C e n n e tlik o ld u ğ u n a
d e l â l e t e d e r . O n u n g e ç m i ş t e k i e f ’a l i i s t e r C e n n e t l i k o l m a s ı n ı g e r e k -
t i r s i n , i s t e r g e r e k t i r m e s i n . Ç ü n k ü e f ’a l i C e n n e t l i k o l m a s ı n ı g e r e k t i r -
m e s e b ile m u t la k a C e h e n n e m e g ir m e s i m e c b u r iy e ti y o k tu r , o k im s e ,
A lla h 'ın d ile m e s i h ü k m ü a ltın d a d ır . A r tık A lla h in s a n la r a o n u ö v m e -
y i ilh a m e d in c e b iz b u k e y f i y e t t e n d e lil ç ık a r a r a k A lla h 'ın o n u b a -
ğ ış la d ığ ı n e t ic e s in e v a r a b ilir iz . H a y ır la a n m a n ın f a y d a s ı b ö y le c e b e-
h r g in o lu r .’
E l - H â f ı z , E l - F e t ؛h ’t e : ‘ N e v e v i ’ n in b u g ö r ü ş ü h a y ır
b ö lü m ü n d e a ç ık t ır . A h m e d , İ b n - i H i b b â n ve H â -
k i m ’ in E n e s ( R a d ı y a l l â h ü a n h l ’d e n m e r f u ’ o l a r a k r i v â y e t e t -
tik le r i ş u m e â ld e k i h a d is , N e v e v i ’ n in s ö z ü n ü t e ’y i d e d e r :
H A D ÎS İN F IK IH ؛Y Ö N Ü
1 — Ö lü y ü , t a ş ıd ığ ı iy ilik v e y â k ö t ü lü k le a n m a k c â iz d ir . B u k o -
n u d a k i a y r ın t ılı b ilg i y u k a r ıd a g e ç ti.
3 — S a lâ h a t v e t a k v â s a h ip le r in in k ö t ü lü k le a n d ığ ı b ir c e n â z e n in ،
c e h e n n e m lik o ld u ğ u s a n ılır , ö l ü n ü n k ö tü lü k le a n ılm a s ı, h a r a m o la n
g ıy b e t e g ir m e z . B ilâ k is h a lk ın k ö t ü y o lla r d a n s a k ın d ır ılm a s ı iç in ö lü -
n ü n k ö tü lü k le r in i a n la t m a k m ü b a h tır . B u h u s u s t a g e n iş b ilg i y u k a -
r ıd a v e r ilm iş t ir .
21 — İM Â M IN , C E N Â Z E N A M A Z IN I K IL D IR A C A Ğ I
Z A M A N N E R E D E D U R A C A Ğ I H A K K IN D A
Ç E L E N H A D İS L E R B Â B I
، ﺋﻰ . ر ﺑﻲ3 ﻗﻨﺄم ث. رﺟﺪ. أ ﺗﻰ ﻳﻰﻣﺎﻣﻤﻖﺀؤﺛﻖ ﺟﻨﺎن ﺗﺊ.دأ ؛ ؛ ﻓﻬﺎﺑﻲ
SÜNEN-Î İBN-İ MÂCE
.١
^ ١:آه ،ي .م؛ :ﺗﺜﺎﻣﺤﺌﺎﻣﺤﺂ ق ؟ ةأت ^١^ ١^? ؤﺀآﺀ-ﺀ ذ اؤ ﺀ ؤ
T E R C E M E S İ
E v e t, d e d i. B u n u n ü z e r in e e l-A lâ ’ ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) b iz e d ö n e r e k :
(B u n u ) B e lle y in iz , d e d i.”
İ Z A H I
S e m ü r e (R a d ıy a llâ h ü a n h â ) ’n in h a d îs in i K ü tü b -i S itte sâ-
h ip le r i v e B e y h a k i r i v â y e t e tm iş le r; أ ^؛ ﺻ ﺂ ؛ أh a d îs in h a -
se n - s a h ih o ld u ğ u n u s ö y le m iş tir. K a d ın ın is m in in ü m m ü K a ’b
o ld u ğ u N e s â i ’ d e b e lir tilm iş tir .
ö l e n e r k e ğ in A b d u l l a h b i n U m e y r ( R a d ıy a llâ h ü
a n h ) o ld u ğ u v e ö le n k a d ı n ı n E n s â r ’d a n o ld u ğ u E b ü D â V û d ’un
r iv a y e tin d e b e lir tilm iş tir . T i r m i z i ’ n in r i v â y e tin d e k a d ın ın K u -
r e y ’ ؛te n o ld u ğ u b ild ir ilm iş tir .
E l-M e n h e l y a z a r ı n ı n d e d iğ i g ib i b u ik i r i v â y e t a r a s ı n d a i h t il â f
y o k tu r . Ç ü n k ü k a d ın ın a s le n K u r e y ş ’ t e n o lu p , E n s â r ’d a n bi-
ris iy le e v li o lm a s ı m u h te m e ld ir .
E bü H a m z a , E n e s ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’in k ü n y e s id ir .
S ik a ta b i i le r i n m e ş h u r â b i d l e r in d e n o la n B a s r a ’ İl e l - A l â ’
b i n Z i y â d , E n e s ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’in e r k e k c e n â z e n in
b a ş ın ın h i z â s ı n a v e k a d ın c e n â z e n in k a lç a s ın m h i z a s ı n a d o ğ r u d u r -
d u ğ u n u g ö r ü n c e ? e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y h iv e S e lle m ) ’i n m i b ö y -
le y a p tığ ım E n e s ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’e s o rm u ş . E n e s (R a d ı-
y a llâ h ü a n h ) d e P e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) ’in b ö y le
y a p to ğ ım g ö r d ü ğ ü n ü b ild ir m iş tir .
BU H U S U S T A Â L İM L E R İN G Ö R Ü Ş L E R İ
B u h a d is le r , im a m ın , c e n â z e n a m a z ın ı k ı l d ır ır k e n e r k e k c e n â z e -
n in b a ş ın ın ٧® k a d ın c e n â z e n in k a l ç a l ı n ı n h i z â s ı n a d o ğ r u d u r m a s ı-
n in ’ d e lâ le t e d iy o r la r . A lim le r b u h u s u s t a d e ğ iş ik gö-
r ü ş l e r b e y a n e tm iş le r d ir . Ş ö y le k i :
) — Ş â f i i l e r , D â v û d , ibn-i H a z m v e h a d îs eh -
li, m e z k û r h a d î s le r e g ö r e h ü k m e tm iş le r d ir .
. أةلﻫﺰأﻋﺪاﺛﺎزةﻳﻘﺂﻣﺤﺘﺔادم
!ﺳﻢ ﺀﻧﺎتﺀﺑﺎسأفﻧﻴﻎؤى؛إ
ﻋﺰاوﺀم ﺀ ؛ ، ، ،
T E R C E M E S Î
ﻟﻤﺜﺜﺖ ﺋﺄآل
: *ﻋﻴﻢ ا
ةمرا.
ﻟﻨﻲ؛آل ﺛﺈ
؛ ﻓﻰﻋﺎﺻﺒﻢ ا
ﺀ؛ﻣﺤﺎ ﻣﻮىأم١٤٩٦ . ، ، —
N o t : Z e v â lû ’d e ş ö y l e d e n i l m i ş t i r : S e n e d i n d e k i ٢٤٧! Ş e h r b i n H a v ş e b ’i A h-
m e d , i b n - l M u i n v e b a ş k a la r ı s i k a s a y m ı ş l a r , lb n -1 A v f o n u b ı r a k m ı ş , B e y h a k î o n u
z a y ı f s a y m ı ş , N e s â l , H a m m â d v e b a ş k a l a r ı o n u g e v ş e k g ö r m ü ş l e r d ir .
İ Z A H I
î b n - i A b b â s ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’ı n h a d i s i n i T i r m i z i
d e r iv â y e t e tm iş v e ö z e d e ş ö y le d e m iş tir : İ b n - i A b b â s (R a -
22 KİTÂBÜ-L CENÂİZ
d ı y a l l â h ü a n h ) ’m b u h a d î s i n i n s e n e d i p e k k u v v e t l i d e ğ i l d i r , i b n - i
A b b â s (R a d ıy a llâ h ü a n h ) 'd e n r iv â y e t o lu n a n s a h ih h a d îs ;
k ılın ır k e n ) F â t i h a o k u m a k s ü n n e t t e n d i r . » k a v l i d i r . ( O n u n b u h a d î-
s in i ^؛ ٧١١^ ٢ , N e s a i ve E b û D â v û d d a r iv â y e t e tm iş -
l e r d i r .)
B u h a d îs le r , c e n â z e n a m a z ın d a F â tih a o k u m a n ın m e ş r û lu ğ u n a
d e lâ le t e d îy o r la r . F â tih a 'n ın ilk te k b ir d e n s o n r a o k u n a c a ğ ı, H â -
k i m ’ in C â b i r (R a d ıy a llâ h ü a n h ) 'd e n v e Ş â f i î ’ ni n E b û
Ü m â m e ( R a d ıy a llâ h ü a n h )'d e n r iv â y e t e tt ik le r i h a d îs le r d e b e-
lir tilm iş tir .
 L İM L E R İN , C E N A Z E N A M A Z I N D A F  T İH A
O K U M A K H A K K IN D A G Ö R Ü ŞL E R İ
1 — ş â f i î â l i m l e r i : C e n â z e n a m a z ın d a F â tih a o k u m a k fa r z -
d ır . E f d a l © la m , i i k t e k b i r d e n s o n r a o k u n m a s ı d ı r , d e m i ş l e r d i r . Bun-
la r a göre ik in c i te k b ir d e n so n ra P eygam ber (S a lla lla h ü A le y h i v e
S e lle m ) 'e s a la v â t g e tir m e k v e ü ç ü n c ü te k b ir d e n s o n r a ö lü y e d u â e t-
m e k d e fa r z d ır . D ö r d ü n c ü t e k b ir d e n s o n r a k ıs a b ir d u â y a p ılıp se-
lâ m v e r ilir .
2 — H a n b e l î l e r de Ş â f i î l e r g ib i s ö y le m iş le r d ir . Ş u
fa r k la k i : H a n b e l î l e r ’e g ö r e ؛F â t i h a ' n ı n i l k t e k b i r d e n s o n -
r a o k u n m a s ı fa r z d ır .
İ b n - i M e s ’u d , î b n - i zü b e y r, U b e y d b i n
ü m e y r , 1s ha k ve D â v ü d ( R a d ıy a llâ h ü a n h ü m ) ile M i s -
v e d b i n M a h r e m e ’ n in d e F â t i h a ’y ı o k u m a n ı n f a r z i y e t i n e
b ü k m e d ik le r i r iv â y e t o lu n m u ş tu r .
E b û H ü r e y r e , E b ü D e r d â , İ b n - i M e s ’u d ve
E n e s (R a d ıy a llâ h ü a n h ü m ) ’d a n r i v â y e t e d i l d i ğ i n e g ö r e k e n d i l e -
ri c e n â z e n a m a z ın ın ilk ü ç t e k b ir in d e n s o n r a F â t ih a o k u r la r , d u â v e
is t iğ f a r e d e r le r d i. D ö r d ü n c ü te k b ir d e n so n ra b ir ş e y o k u m a d a n se-
lâ m v e r ir le r d i.
3 — T â v û s , A t â ’, İ b n - i Ş î r î n , İ b n - i C ü b e y r ,
ş a ’b î , M ü c â h i d , H a m m â d ve S e v r i , cen âze na-
m a z ın d a F â tih a o k u m a n ın o lm a d ığ ın ı s ö y le m iş le r , İ b n - i Ö m e r
( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’d e n d e b u h ü k ü m r i v â y e t e d i l m i ş t i r . H a n e f î - ٠
لﺀ؛ ’ آ ﺀ
ا m e z h e b i d e b u d u r . B u n la r a g ö r e c e n â z e n a m a z ı d ö r t t e k
SÜNEN-t İBN-1 MÂCE
قم ﻓﻰ
ﺳﺄ/ مةنﻣﺢ! ﺑﻨﻠﺮا ﻣﻤﻦ \ ﺿﺜﺎﺋﺘﺒﻢ، ﺳﻤﺤﺪﻧﻬﻴﻰ ، اﻣﺎيﺀ
ﺗﻀﺚ« إﺋﺎظ؛ﺗﻤﻢ.ﻳﻨﺘﺜﻨﻨﻮﺗﺎﺗﻲ ؛ ؛ ﺀأت ﻳﻰﻣﺤﺮ
ةم
ﺀﻧﺄ، م ! ا ﻧﻤﺎ م
•» ﻳﻠﻬﺜﻮاﻟﺒﻢم اﻟﻢ؛ ﺛﺎأ. ا'ﻟﺒﻤﺚ ﺀاJc
T E R C E M E S İ
: Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)’den; Şöyle demiştir )1497
-B en, R e s û lu lla h (S allallah ü A leyhi ve S ellem ) ’d e n iş ittim . B u
:y u r d u l a r k i '
Ö lü ü z e r in d e n a m a z k ıld ığ ın ız z a m a n i h l â s l a o n a d u â e d in iz «.« ”
23 KİTÂBÜ-L CENÂİZ
İ Z A H I
Ebû Dâvûd, B e y h a k î ve i b n - i H i b b â n d a
b u n u riv ây e t etm işierd ir. El-M enhel y a z a n , hadîsi şöyle a ç ı k la r :
Y âni ölü iyi olsum fe n â olsun, siz A llah rızâsı için ve h âlisân e
o n a d u â ediniz. Ç ü n k ü g ü n a h k â r ölü, m ü slü m an k a rd eşle rin in d u â
ve şe fâ a tın a d a h a çok m u h taçtır. B unun için d ir ki m ü slü m a n la r d u â
etsin diye ölü o n la n n ö n ü n e k o n u lu r. H âlisâne duâ, d ü n y a m eşga-
lelerini h a tırd a n ç ık a rm a k la ve gönül alçaklığıyle h u şû içinde A llah ’a
y a lv a rm a k la gerçekleşebilir.
H adîsin m â n âsı şöyle de o lab ilir : D uânızı ölüye tah sis ediniz.
Y âni ö lü n ü n ş a h s ın a özellikle d u â ediniz, ş â f i i 1 e r ’ in cum hû-
ru böyle h ü k m etm işlerd ir. F a k a t fık ıh çıların ekserisi, d u â n ın um u-
mi yapılm asının câizliğine h ü k m etm iştir. Bu hadis, Ş â f i î l e r ’ in
g ö rü şü n ü kesin o la ra k y ansıtm az. Bu sebeple, bu h ad is o n la r için tam
delil sayılam az.
İ Z A H I
T E R C E M E S İ
İ Z A H I
B u h a d îs i E b û D â v û d d a r i v â v e t e tm iş tir .
H a d is te k i “Z im m e t” k e lim e s i e m n iy e t, h ıfz v e h im â y e a n i a m ı n a
y o r u m la n m ış tır . P e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) h a d î s te
- - - - - - g ib i c e n â z e y e d u â e d e r k e n ş u n u d e m e k i s t e m i ş t i r : A l-
l a h ’ım ! F a la n o ğ lu f a l a n S a n a î i n a n e ttiğ i iç in S e n in h im â y e n d e d ir .
؛ﻣﺪت: آت ؛ ﺀنﺀؤف د ﻣﺎ ك ، ﻣﻢ ن ﻟﻤﻢ ﻗﻒ، ﻏﺎﻧﻴﻤﺔ ذ ﺑﺎﺑﻲ-ﺣﺪم
ؤ؛ ﻣ ال وا، وأ*د آلإ ﻋﺎر ﻣﺬ ارا مروا ﻣﻔﺪ ا ﺑﻤﺘﺘﺔ ا آل •ر؛ اؤا ﻟ ﻤﺤﺒﺎ آل؛ ﻛﺎ
. )) ﺛﺎ١ر
وﺀذرت • و ﺋﺄﻣﻴﻲ
؛أرمؤأه ﻣﺘﻦ_اﺛﺎ،أ
T E R C E M E S Î
(11) Avf bin Mâlik el-E؟câi el-öatafâni. Mekke Fetih günü E؟€a’ kabilesinin
bayraktarlığını yapmış olup 67 hadisi vardır. ﺳﻪ ve Müslim müttefiken bir
hadisini rivâyet etmişler, ayrıca Bulıâd bir hadisini, Müslim de beş س؛ﺳﺎاri-
vâyet etmişlerdir. Râvileri Cübeyr bin Nüfeyr ve Nesir bin M ürre’dir. Vâkuü,
Hayber savaşma katıldığını söylemiştir. Hicrî 73. yılı vefat etmiştir. (Hulâsa : 2981
SÜNEN-İ ÎBN-İ MÂCE
A v f ( R a d ıy a lâ h ü a n h ) d e m i ş t ir k i : A n d o ls u n k i b e n o r a d a d u -
r u r k e n k e n d im i ( v e fâ t e d e n ) هa d a m ؛n y e r in d e o lm a m ı te m e n n i e d e r
d u r u m d a g ö r d ü m .”
ن'الم،ﻧ ال ﻣﺢ 'م ., ، اأ؛ ؛ ﺧﺔﻣﺤﻠﺔاف : ' ؛ن ﺗﻨﻲ؛ ؛ات. ز: أ ﻫﺎ أل
ﻧﺖ
• ﻳﻨﻲ ؤأو ت
■ ث
ﻗﺪ اﺛﺖ ^^ ١ق س ﺀﺗﺎأ ﺑﺎﺋﺮ اق
.ﻫﻮدأ ﺑﺬﻟﻚ • و ﺗﺪ رواه إ ﻟﺴﺔ-اﻟﺘﺪا؛س ﻋﺚ ﺛﻤﻢﺀم
ن آرﻃﺎةﺀﻣﺪﺀﻛﺎزا. ﺣﺠﺎج •ﻓﻰ اؤواﺛﺪ
T E R C E M E S İ
ﻞ ﻛ ©ل ) Câbir ( Radtyallâhü a n h )’den; Şöyle dem iştir :
N e R e s ü lu lia h ( S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ), n e E b ü B e k ir v e n e
d e Ö m e r ( R a d ıy a llâ h ü a n h ü m â ) c e n â s e n a m a z ı h a k k ı n d a c e v â z v e r-
d ik le r i k a d a r h iç b i r ş e y h a k k ı n d a b iz e c e v â z v e r m e d ile r . Y â n i (c e n â -
z e n a m a z ın ı) b ir v a k te b a ğ l a m a d ıl a r .”
N o t: Zevâid’de şöyle denilmiştir : Râvi Haecâc bin E rtât çok tedlisçi idi.
Tedlisçilikle meşhurdu. Bu hadisi de an’ane ile rivâyet etmiştir.
İ Z A H I
A v f ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’m h a d is in i M ü s l i m ve B e y -
h a k i d e r i v â y e t e tm iş le r d ir . D u â n ın b â z ı k e lim e le r in d e أل ﻟﻔﺎ اةه
e tk ile m iy e n a z b i r f a r k v a r d ır .
S i n d i ’ n in z ik r e ttiğ i s o n y o r u m a g ü re h a d îs in s o n c ü m le s i-
h a r f i n in y a z ılış ı b i r b i r i n e y a k ın d ır . Y â n i b i r k a le m h a t â s ı ih tim â li
ü z e r in d e d u r u lu y e r .
B e n c e h a d î s te k i i b â h a ’d a n m a k s a d ؛c e v â z v e r m e k d e ğ il, a ç ık t a n
c k u m a k t ı r . V e h a d î s t e n m a k s a d ş u d u r : ‘R e s û lu lia h ( S a lla lla h ü A ley -
h i v e S e lle m ) c ls u n , E b û B ekir ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) v e Ö m e r
( R a d ıy a llâ h ü a n h ) o ls u n , b u n l a r c e n â z e n a m a z ı n d a b iz e a ç ık t a n d u â
o k u d u k l a r ı k a d a r , h i ç b i r ş e y d e b iz e a ç ı k t a n d u â o k u m a m ı ş la r d ı r .’
Z â te n b u b â b t a k i h a d îs le r , ? e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y h i v e S el-
le m ) in c e n â z e n a m a z ı n d a k i d u â l a r ı a ç ı k t a n o k u d u ğ u n a d e lâ le t ed i-
y o r la r . B u h a d îs , b d y le y o r u m la n m c a b u b â b l a o la n m ü n â s e b e ti a ç ık -
tır. H a d is in s o n u n d a k i ؛ ﻧﺰ ﻣﻘﺖ c ü m le s in in m â n â s ı d a ş u o l a b i l i r :
C en âz e n a m a z ın d a k i d u â y ı a ç ık ta n o k u m a y ı h e rh a n g i b ir v a k te b ağ -
la m a m ış tır . Y â n i c e n â z e n a m a z ı, g e c e k ıld ır ıls ın , g ü n d ü z k ıld ır ıls ın ,
d u â a ç ık t a n o k u n m u ş t u r . B ilin d iğ i g ib i ş â i r n a m a z l a r d a d u r u m d e-
ğ iş ik tir . A k ş a m , y a ts ı v e s a b a h n a m a z l a r ı n d a a ç ık t a n k ı r â a t e d ilir.
G e c e k ılın a n ş â i r n a m a z l a r d a d a a ç ı k t a n o k u m a k m e ş r û d u r . G ü n d ü z
k ı l ın a n ö ğ le, ik in d i f a r z l a r ı v e ş â i r n â f ile le r d e k ı r â a t g iz li y a p ılır.
M if tâ h ü ’l-H â c e 'd e n a k le d ild iğ in e g ö r e H â f ı z I b n - i Ha-
c e r : B e n im m u t t a l i ’ o ld u ğ u m şey , b u r a d a k i ib â h a n m c e h r e n y â n i
a ç ı k t a n o k u m a k m â n â s ı n d a o lm a s ıd ır . Z â h ir b u d u r ki; C e n â z e d u â s ı
a ç ı k t a n d a o k u n a b ilir , g iz li d e o k u n a b ilir , d e m iş tir .
Y u k a r ı d a â c lz â n e a ç ık la d ığ ım ız m u h te m e l y o ru m , A h m e d ’ in
C â b i r ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’d e n r i v â y e t e ttiğ i v e e l-M e n h e l. y a z a -
r ı n ı n “ö l ü ^ e d u â b â b ı ”n d a z ik r e ttiğ i ş u h a d îs e a y k ı r ı d ı r :
ﻋﻠﻴﻪ ﺛﻨﺎدإ اذ 'ذ ل ز ﻧﻮ ال اف ذﻏﺎ ؛ اﺋﺜﺎزة 'ﻟﺜﺎﻓﻲ ﻏﻦ• ﻳﺎ ي ﻓﺎد' ﻧﺎﻳﺎخ
)د آل ﻋﻤﺮ (وﻣﻠﻪ ﻧﺎخ ﺑﻤﻨﻰ ﺟﻬﺪ د إلأ ﺗﻮ؛ ﻛﺐ و ﺳﻨﻢ
= :» C â b ir (R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’d e n ş ö y le d e m i ş t i r
N e R e s û îlu la h ( S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) n e E b û B e k ir n e d e
-Ö m e r (R a d ıy a llâ h ü a n h ü m â ) c e n â z e d u â s ı n ı b iz e a ç ık t a n o k u m a d ı
Y u k a r ıd a k i d u r u m m ü v â c e h e s in d e h a d îs in a s ıl m â n â s ı n ı A lla h ’a
v e R e s ü lü n e h a v â le e tm e k e n i h t iy a tl ı o l a n ıd ı r ,
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
) 24 — C E N Â Z E Ü Z E R İN D E (K IL IN A N N A M A Z D A
D Ö R T T E K BİR A L M A K H A K K IN D A
Ç E L E N H A D İS L E R B Â B I
اآلح'ن
. ب*د
ﻛﺎﻣﺲ ى اأث؛ذت ﻳﻰ ﺀ
. ﺣﺘﺒﺠﻨﺎ ﻧﻤﺘﻮ ب ﻳﻰ م*د ،من ١٥٠٢
—
رون ﺷﺐ ن ،٧٧١ﺀن ة؛ﻣﺎن ق م*ﺑﻈﻲ إإلا ،؛ ز ث، ظ ﺣﺎث ن االﻣﺎس ،ﻋﺊ
TERCEMES Î
ر ةه $ا Affân ( 12) ( R adıyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir :ال؛ال ".... Osmân
P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) O s m a n b in M a z ’ü n
(R a d ıy a ll h ü a n h ) ’m ( c e n a z e s i) ü z e r in d e n a m a z k ıld ı. V e (n a m a z -
”d a ) c e n â z e ü z e r in e d ü r t d e f a te k b ir a ld ı.
Net : Zev^d’cte şöyle denilmiştir : Bu hadisin isnadında Hâlid bin ilyas var-
dır. Âlimler onu zayıf görmekte ittifak etmişlerdir.
.ق أئ،ﺋﺆ ١ت ؛ أه . ﺻﺎ ص و ﻧﻮ ل اس ﻧﻴﻰ، ﺀﻳﻖ ﺗﻊ ﻣﺪ اف ن أي ،أو ل ،ا آل
ﺗﺄﻣﺄ ; ه .ﺋﺈ ; ﺗﻨﺤﺬﺗﺎ؛آ . ﺀأت ؛ إ ,أ 'ﻣﺢ'ال؛ ﻧﺪ .د ﻫﺌﻨﻤﺤﻠﺘﺎف ^ 'رةذ
. ﻫﺜﺘﺎﺋﺎ>اف ' أ ذ ; آدد ،ﺗﻢ .ﺗﺐ
ﻣﺘﻌﻪ ﺳﻨﺈ ننم ﻋﻴﻴﺔ رص ئ.ا ﻟﻜﻮ
ﺑﺎﺳﻤﻪ إراﻣﺠﺮ.ن ﺳﻢ ﻓﻰ إﺳﺂ ى ،ادﺟﺪ
دم داد؛از
ق
.ن ﺳﻴﻦم وا ﻛ •ال وﻏﻴﺪ
Osman bin Maz’un'un hâl tercemesi İ456’da geçmiştir) )12.
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
T ERCEMES İ
1S03) "... El-Hecerî (Radıyallâhü anh) (13) ’den; Şöyle demiştir:
B en , R e s d lu lla h (Sallallahü Aleyhi ^e Sellem) ’i n a s h â b ı p d a n A b-
d u l l a h b in E b l E v f â e l-E sle m i (Radıyallâhü anh) ile b e r a b e r k ız ın ın
c e n â z e n a m a z ım k ıld ım . A b d u lla h (Radıyallâhü anh) o n u n c e n â z e -
si ü z e r in d e (namazda) d ö r t d e f a t e k b i r a ld ı. D ö rd ü n c ü t e k b ir d e n
s e n r a (hemen selâm vermeyip) b i r a z d u r d u . B en s a f la r ı n m ü t e a d d i t
y e r le r i n d e n c e m â a t i n im a m ı u y a r m a k iç in ‘S ü b h â n a l l a h ’ seslerini
iş ittim . S o n r a s e lâ m v e r d i. D a h a s o n r a : S iz b e n im b e ş d e f a t e k b i r
a la c a ğ ım ı m ı s a n ıy o r d u n u z ? d e d i. C e m â a t : B u n d a n e n d iş e ie n d ik , d e-
d ile r. K e n d i s i : B en (beş defa tekbir) a l a c a k d e ğ ilim . L â k in R e s ü lu l-
la h (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) d ö r t d e f a t e k b i r a h r d ı, s o n r a b ir
s ü r e d u r u p d e m e s in i A lla h ’ın d ile d iğ i (kelimeleri) s ö y le d ik te n s o n r a
s e lâ m v e r ir d i.”
N o t: Zevâid’de şöyle denilmiştir. Senedindeki râvi el-Heeeri’nin adı ibrâhim
bin Mtisilm el-Kûfî’dir. Süfyân bin Uyeyne, Yahyâ bin Muin. Nesai ve başkaları
Onu zayıf saymışlardır.
. ﻳﺲ'أدﻣﺒﻢ أةا
T E K ظ ;ا إ
M <؛
E
İ Z A H I
B u b â b t a r i v â y e t e d ile n h a d is le r , c e n â z e n a m a z ı n d a k i t e k b i r sa -
y ıs ın ın d ö r t o ld u ğ u n a d e lâ le t e d iy o rla r.
D ö rt m e z h e b im a m la r ı ile S e v r î , Î b n ü ’î - M ü b â r e k ,
î s h a k , . ibn-i Ebi E v f â , A t â ’ , ^ ^ اا ؛ ﺀﻫﻪ: ' d e n
M u h a m m e d ve E v z â î (R a d ıy a llâ h ü a n h ü m ) b u n u n l a h ü k -
m e t r i k l e r d i r . S a h â b î le r d e n d e Ö m e r bin e l H a t t â b , oğ-
lu A b d u l l a h , zey d b i n S â b i t , H a ş a n b i n Ali,
B ı e r â ’ b i n  z i b v e E b û H ü r e y r e (R a d ıy a llâ h ü a n h ü m )
b ö y le h ü k m e tm iş le r d ir . T i r m i z î : S a h â b i l e r d e n v e b a ş k a la r ı m
d a n o la n ilim e h lin in t a t b i k â t ı b ö y le d ir, d e m iş tir .
K a d ı I y â z : M u h te lif m e m le k e tle r d e k i f e tv â e h li v e F ık ıh -
ç ı l a r b u n d a i t ti f a k e tm iş le r d ir . Ç ü n k ü b u n a d â i r s a h i h h a d i s l e r v a r -
d ır. B u k a v lin d ış ın d a k i g ö r ü ş le r e i l tif â t e d ilm e m e lid ir. M e m le k e t-
l e r in f ı k ı h ç ı l a r ı n d a n î b n - i E b i L e y l â h â r iç , h iç b ir is in in
te k b i r l e r i b e ş y a p t ı ğ ı n ı b ilm iy o ru z , d e m iş tir .
S e v r i , E b û H a n î f e , Ş â f i i v e b i r r iv â y e te g ö r e
' ' İm a m , t e k b i r s a y ıs ın ı d ö r t t e n f a z l a l a ş t ı r ı r s a c e m â a t
b u h u s u s t a i m a m a u y m a z . B u n u n la b e r a b e r im a m s e lâ m v e r m e d e n
ö n c e c e m â a t s e lâ m v e rm e z , ö n ü n s e lâ m v e r m e s in i b e k le r.
ص، ﻋﻰ ﻫﻤﺮو ﻳﻰ ﺛﺮم، ﻋﻦ ﺛﺘﺄ، ﻣﻮداوئ. ؤأ، أق ﻋﺪئU '\ vs .ى ذ ﻛﻢ1
KİTÂBÜ-L CENÂİZ 347
İ Z A H I
M ü s l i m , T i r m i z i , E b û D â v û d , N e s a i ve
B e y h a k î d e b u n u r i v â y e t e tm iş le r d ir .
H a d is , e n l a r ı n c e n â z e n a m a z ın d a d ö r t d e f a t e k b i r a l m a l a r ın ı n
y a y g ın v e ç e k o ld u ğ u n a , f a k a t b e ş d e f a te k b i r a l m a n ı n n â d i r o ld u -
ğ u n a d e lâ le t e d e r. B u n u n iç in d ir k i Z e y d (R a d ıy a llâ h ü a n h )
b e ş d e f a t e k b i r a l ı n c a h e m e n s e b e b i s e r u lm u ş t u r .
D â v û d - i Z â h i r i , b u h a d îs i t u t a r a k c e n â z e n a m a z ın d a
d ö r t v e y â b e ş d e f a t e k b i r a lın m a s ın ın m e ş r ü lu ğ u n a h ü k m e tm iş tir .
C u m h u r , b u h a d î s i ş ö y le y e r u m l a r : Y â n i P e y g a m b e r (S a lla lla -
h ü A le y h i v e S e lle m ) ilk z a m a n l a r d a b e ş d e f a t e k b i r a lırd ı. S o n
z a m a n l a r d a d ö r t t e k b i r ile k ıld ır ır d ı. V e iş, b ım a g ö r e s â b itle ş ti.
C e n â z e n a m a z ı n d a k i t e k b i r s a y ıs ın ın b e ş e l d u ğ u n u s ö y liy e n le rln
b a ş ın d a Z e ^ d b i n E r k a m ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) , H u z e y f e
b i n e l - Y e m â n ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) v e Ş i i m e z h e b i â lim -
le r in in b u l u n d u ğ u n u e l-M e n h e l y a z a r ı b ild ir m iş tir .
T EK B ÎR LER D E ELLER K A L D IR IL IR M I ?
B u h u s û s t a â lim le r a r a s ı n d a i h t i l â f v a r d ır . E l-M e n h e l y a z a r ı b u
k o n u d a ö z e d e şö y le d e r :
SÜNEN-Î İBN-İ MÂCE
لb n Ü ’'1 -M هn z إr : ilk te k b ird e ellerin k ald ırılm ası huSû-
su n d a â lim ler ic m â ’ etm işlerd ir, dem iştir. D iğer te k b irlere g e lin c e :
1 — i b n -i Ömer , Ö m e r bin A b d ü l a z i z , Atâ',
E v z â ı , Ş â f i î , A h m e d , i s h a k ve İ b n ü ’ l - M ü n z i r
(R adıyallâhü an h ü m ) : H er te k b ird e eller k ald ırılır, dem işlerdir.
2 — Eb û H a n i f e , Se v r î , Sâl i m, Z ü h r i ve
K a y s b i n E b i H â z ı m : Eller y aln ız ilk te k b irle k ald ırılır,
dem işlerdir.
3 — M â l i k ’ ten, h e r te k b ird e ellerin k ald ırılm ası ve yalnız
ilk te k b ird e k ald ırılm ası diye iki riv â y e t v ard ır. M ezhebinin m e şh u r
riv ây etin e göre y aln ız ilk te k b ird e kald ırılır.
وﻗﺎل اﻟﺜﻮوى؛ ﺿﻌﻴﻒ٠ ﻋﻴﺪ اﻟﺒﺮ ت ﺟﻤﻊ ﻣﻞ ﺻﻌﻘﻪ٧٢١ وﺀل٠ روى ﻋﻦ آده ﻋﻦ ﺟﺪم ﻧﺴﺨﺔ ﻣﻮﺿﻮﻋﺔ
ﻛﺒﺮ ات، ﺣﺪﻳﺚ اﻟﺼﻠﺢ ﺣﺎ ر؛ ﻋﺰا ﻟﻠﻌﻦ و ﺣﺪﻳﺚ اأ،ى ﻣﺢ اا. إ ال آن اﻟﺘﺮﻣﻦ٠ﻣﻮﻛﺬﻟﻚ ﺗﻠﺖت٠ؤالﻣﻤﺎق
, ﺻﻌﻘﻪ ا ﻟﺒﺨﺎ رى واﻳﻤﻦ ﺣﻴﺎن ول*ام ﺑﻤﻨﻴﻬﻤﺈل— ﻛﺬ ب، ﻣﻞ٧٢ واراوى ﻋﺌﻪ إ را ﻣﻢ٠ق ا ﻟﻴﺪ
T E R C E M E S Î
1S06) "... Kesir bin Abdillah’ın dedesi (Anır İlin١٧.؛ cl-Ycşkurî) (14)
(Radıyallâhü anhüm)’den rivâyet edildiğine göre :
R esûlullah (S allallah ü A leybi ve Sellem ) (cenâze n am azın d a)
beş d efa te k b ir alm ıştır.
N o t: Zevâid’de şöyle denilmiştir ؛Kesir bin Abdillah hakkında Ş â fii: ه,
yalancılık temellerinden birisidir, demiştir, ibn-i Hibbân d a : ه, babası aracılı-
ğıyla dedesinden, mevzu’ hadislerden bir nüsha rivâyet etmiş, demiştir, ibn-j
Abdi’l-Berr ve Nevevi: Onun zayıflığı hakkında ittifak var, demişlerdir. Ben de-
rim k i : Bu, böyledir. Ancak Tirmizi Onun : Miislümanlar arasında sulh câizâir,
meâlindeki hadisi ile bayram namazındaki tekbirlere âit hadisini sahih saymıştır.
Onun râvisi ﺳﺎ؛إ، bin Ali’yi de Buhâri ve ibn-i Hibbân zayıf saymışlar, bâzı-
la n da Ona p lan cılık isnad etmişierdir.
Ç O C U K Ü Z E R İN D E C E N A Z E N A M A Z I K IL M A K — 26
H A K K IN D A Ç E L E N H A D İS L E R BÂBI
: . رو ح ن ﻣﺎده
ف1 \ ﺷﺪﻳﻰ ﻣﺮ2 ﻓﺂت L ؛. ﺣﺘﻤﺤﺎ ﻣﺤﺪ ن ﺷﺎر ١— ه٠٧
T E R Ç ' E M E S Î
<?ﻫﻜﺎ E l- M u ğ îr e "...
أ!؛ال: Ş u ’b e ( R a d t y a l l â h ü a n h ) ’d e n : Ş ö y le d e m iş t ir
T E R C E M E S Î
M u ğ i r e (R a d ıy a llâ h ü a n h l ’ln h a d îs in i A h m e d , E b ü
D â v ü d , . N e s a i , îbn-i H i b b â n , H â k i m ve Bey
h a k i d e r iv â y e t e tm i ؟l e r d؛r.
K â m u s ’t a : “Tıfıl”, h e r ş e y in k ü ç ü ğ ü n e v e d e ğ a n ç o c u ğ a d e n ilir.
“S ık t” , a n a r a h m i n d e a s g a r î b e k le m e s ü r e s i d o lm a d a n d n c e d o ğ a n
ç o c u ğ a d e n ilir, d i^ e t a r i f y a p ılm ış tır .
B u h a d îs d ü ş ü k ç o c u k d o ğ a r k e n se s ç ık a r s ın , ç ı k a r m a s ın , y â n i
h a y a t b e lir tis i b u i u n s ^ n , b u l u n m a s ı n ü z e rim d e n a m a z k ılm a n ın m eş-
r û l u ğ u n a d e lâ le t e d e r. E l-M e n h e l y a z a r ı n ı n b e y â n ın a g ^ r e A h m e d
ve D â v û d b ö y le h ü k m e tm iş le r d ir . İ b n - i Ö m e r (E a d ıy a l-
lâ h ü a n h ) , İ b n ü ’ l - M ü s e y y e b ve î b n - i Ş î r î n ’ den
r i v â y e t o lu n a n d a b u d u r .
C â b i r (R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’in h a d îs in i T i r m i z î ve Ne-
s a î d e r i v â y e t e tm iş le r d ir .
i s t l h l â l : Ç o c u ğ u n d o ğ a r k e n ç ı k a r d ığ ı s e s tir. T u h fe y a z a r ı n ı n n a k -
lin e g ö r e N ih â y e 'd e : Ç o c u ğ u n is tih lâ lin d e n m a k s a d , s e s ç ı k a r m a k ve-
y â h a r e k e t e tm e k v e y â h u t a k s ı r m a k y â h u t d a n e f e s a lıp v e r m e k gi-
b i h a y a t b e lir tis id ir , d e n ilm iş tir . اا أل أ، ل ' ل-ال ا ﻗﺎ اا ﻫﺎ ؛ d a is tih lâ li
b ö y le t â r i f e t m i ş ti r . E l-M e n h e l y a z a r ı d a a y n ı ş e y i s ö y le m iş tir.
B u h a d îs e g ö r e d o ğ a r k e n h a y a t b e lir tî s i b u l u n a n ç o c u k ü z e r in d e
c e n â z e n a m a z ı k ılın ır , a k s i t a k d i r d e k ılın m a z . E l-M e n h e l’d e b ild iril-
d iğ in e g ö r e E b û H a n î f e , a r k a d a ş l a r ı, M â l i k , Ş â f i î
ve E v z â î b ö y le h ü k m e tm iş le r d ir .
ﺣﺘﻰﺳﻨﻨﻬﻞﺀ رث
« ••• ألﻧﺮث والﺗﻮ... i s tih lâ l e tm e d ik ç e s a b i m ir a s ç ı o lm a z
v e k e n d is in d e n m i r a s a lın m a z .»
M ir a s la ilg ili f ık ıh y ö n ü “F e r â îz ” b ö lü m ü n d e k i 2750 - 275Î n o lu
h a d î s l e r b a h s î n d e i n ş a a l l a h a n l a t ı l a c a k t ır .
. ي ﻧﺪمV ﻛﺊ-ؤا • ذه.ﺑﻤﺪ ﻣﺤﺪ إ ﻳﻠﻐﺂﺳﺎ ﻣﺤﻮن دﻧﻮ ﻣﻨﻴﺮ • ؤإل ﺳﻰ أن
. ﻧﻴﺈﺀ
آلﺳﻤﺎﺀ ا
ﻣﻨﺴﻤﻰ أ
.بف إ، دب
ق اآلﺳﻨﺎدﺑﻤﺘﻲﻫﺬا اإل
رى\ﻟﺦ
ﺧﺮﺟﻪ ا ﻟﺪ-ا
<ثﻫﺪأ
^ E R G E M E S İ
151ره ”... ismâil h؛n Eh ؛Hâlid ( Radtyallâhü anhümâ)’dan; Şöyle de-
miştir :
Ben, Ahriııllflh bin Ehi Evfâ (Radıyallâhü anhümâ)’ya:
Sen Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in oğlu ibrâhim’i
gördün (mü?) dedim.
Dedi ki: Küçük iken öldü. Eğer Muhammed (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem)’den sonra bir peygamber’in olmasına İlâhî hüküm olmuş
olsaydı Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in oğlu yaşıyacak-
tı. Lâiğin Efendimizden sonra hiç bir peygamber yoktur.”
N b t : Buhâri El-Eâeb bölümünün 'Peygamberlerin isimleriyle isimlendirilen-
ler’ bâbında bu hadisi aynı senedle rivâyet etmiştir.
إﻣﺮاﻣﺒﻢمu ؛. أﻋﺊ.ن ﺷﺒﻴﺲ اأ ى ﺋﺎﻧﺊ. نﻣﺤﻢ ﺧﻤﺤﺎﺀب*د ا ﺛﺘﺎ ؛وم —
١٥١١
؛ ن*ماآ ذإ ﻣﺮا ﻣﺒﻢ٥٤ ﻣﺄ > ﻋﻰ و ﺗﺘﻢ >ﺀﻧﺎى ﻣﺶ ؛ ن ما ﻟﻤﻤﻜﻢU ؛. ﺗﺚ ﻫﺜﺎن.ا
T E R Ç E M E S Î
ا { ﻗﺎ ( الاﺀ،ﺳﺎ اال bin .\bbâs (Radtyallâhü anhümâ)'dan: Şbyle de-
miştir:
R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in oğlu İb rah im v efât
edince R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) cenâze n am azım kıl-
dırdı. Ve şöyle b u y u rd u ؛
«Şüphesiz C en n et’te onu em ziren v ard ır. E ğer y aşam ış olsaydı,
sıddîk b ir nebi olacaktı. E ğer y aşam ış olsaydı k ıb tî d ay ıları â z a t ola-
çaktı. Ve hiç b ir k ıb tî köle o la ra k k u llan ılm ıy acak tı.» ”
N ot: Zevâid’de şöyle denilmiştir : ^ س > اsenedindeki İbrahim bin ©sman
Ebû Şeybe Vâsıt kadısıdır. Buhâri > اااهhakkında : Âlimler onun sika veyâ za-
yıflıgı konusunda susmuşlar, demiştir. İbnü’l-Mübârek: Onun hakkında susarım,
demiştir, ibn-i M uin: Sika değil, demiştir. Ahmed : Hadisi münkerdir, demiş.
Nesâi de : Hadisi metruktıır, demiştir.
٠ ﻳﺐﺀ
ئ أز ذادد • ى ﻳﺜﺎر ن إي اأر . ﻣﻬﺜﺎ ﻣﺪأذي ن ١٠١٢
—
İ Z A H I
• ﻣﺪمﺀاﺀ3ي
ﺑﻢﺀإﻣﺢ, ﺀ3 ﻣﺤﻢ ؛؛ا.ﻣﺤﺎ، مم ﺀ
ﻣﺢ، ﻳﻰﺑﻢ.ﻣﺤﺄ
. رﻗﻮذ دﺋﺆﻛﺂﺋﻮﻧﻮﺻﻮع، ٠ﻣﺶﻣﺪﻣﺤﺰمﻋﻢ دمﺀﻟﻢ'ﺛﻠﻜﺂم
"ﻗﺪأ •؛
٢ E B c E ME s ا
اةا.رآ Abdullah hin Abbâs) ﺑﻤﺎﺀﺳﻢ
"... //، ﺳﻢ؛anhiimâyA&n \ -؛؛؟
yle de
:nıişiir
Uhud (savaşıl günü şehidlerin cenâzeleri Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)'in yanma getirildi. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) sırayla onar cenâze grubu üzerinde namaz k ıld ır m a y a
başladı. Hamza (Radıyallâhü anh)’m cenâzesi olduğu gibiydi. Diğer
cenâzeler (namaz bitiminde) kaldırılıyor (ve yerlerine başka cenâ
zeler konuluyordu.) Hamza (Radıyallâhü anh)'ın cenazesi, konuldu
”.ğu gibiydi
-Not : Sindî demiştir ki : Bunun senedinin iıasen olduğu Zev^d’den anla
şılıyor.
Bâb : 28 KİTÂBÜ-L CENÂİZ 3&'،'
İ Z A H I
Zevâid tü rü n d e n olan bu hadisi H هk i m , T a b a r â n ı vc
B e y h a k i de riv ây e t etm işlerdir. U h u d şeh itlerin in yetm iş
kişi olduğu m a'lu m d u r. Bu hadîse göre şeh itlerin cenazeleri, ?eygam -
b er (S allallahü Aleyhi ve S ellem )’in b u lu n d u ğ u sem te getirilm iş, Re-
sü lu llah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) b u n la r؛n n am azın ı kıldırm ış-
tır. H er d efasın d a on cenâze ü zerinde n am az kılm ış, P ey g am b er (Sal-
la llah ü A leyhi ve Sellem ) ’in am cası H z . H a m z a (R adıyallâhü
a n h ) 'in cenâzesin in n am azı ilk g ru b u n içinde kılınm ış, n am az bit-
tik ten so n ra H z . H a m z a ؛R ad ıy allâh ü a n h ) ’ın cenâzesi hâ-
riç, d iğ e r cen âzeler k ıld ırılarak y erlerin e dokuz cenâze getirilm iş, bu
d efa H z . H a m z a (R adıyallâhü an h ) dâh il bu g ru b u n cenâze
nam azı kılınm ış. H er d efasın d â g ru p la r değişm iş, fa k a t H a m z a
(R adıyallâhü a n h ) ’m can âzesi kald ırılm ad ığ ı için h e r g ru p la birlik-
te te k ra r te k ra r o n u n n am azı kılınm ıştır.
İ Z A H I
A h m e d , B u h â r î , T i r m i z î , E b ü D â v û d , Ne-
s a i ve B e y h a k î de b u h ad îsi riv â y e t etm işler; T i r m i z i
h ad isin h a se n - sah ih o ld u ğ u n u b ildirm iştir.
H adisin : ﺣﻲ
ﻟﺆم وا ق ifâd esin in zâhiri, iki vey â üç şehidin b ir
kefene k onulm asın ı ifâde ed erse de, s i n d i ’ n in n a k le n beyâ-
n m a göre M esâbih şerh in d e e l - M u z h i r : B u ra d a b ir sevbden
m a k sad b ir k ab ird ir. Ç ü n k ü iki v e y â üç şeh id in çip lak v ü cu d iarı bir-
b irin e değecek ta rz d a elbiselerini soym ak ve b ir k efen e s a rm a k câiz
değildir, dem iştir. M ezk û r ifâdeyi böyle y o ru m la y a n la r ço k tu r. Di-
ğ e r âlim ler d e bu y o ru m a k a rşı çık m am ışlard ır. L âkin h ad îsin zâh iri
iki veyâ üç şeh id in b ir te k k efen e sarılm asıd ır. D iğ er ta ra f ta n h a tır a
şu g e le b ilir:
B undan sonı^a gelen h ad iste şeh id lerin elbiseleriyle ve k a n la rı
içinde defnedild ik leri b ild irilm ek ted ir. H âl böyle o lu n ca şehidi kefen-
lem enin m â n âsı n ed ir? S i n d i b u k o n u d a şöyle d e r :
B ana öyle geliyor ki, k efenlem e işi sav aş e sn a sın d a elbisesi p ar-
çalan m ış ve bed en in i ö rtecek k a d a r elbisesi k alm am ış o la n la ra tat-
bik edilm iştir. Ş ehidin elbisesi k ısm en de kalm ış olsa iki şehidi b ir
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
أم-
• ؤأإزﺗﺎ.ق ﻣﻴﺎ وأن،،د,ا؛ﻟﺒﺈن ؤاﻃﻠﻮ
T E R C E M ظ S1
.E b ü D â v û d ve B e y h a k î de b u n u riv ây e t e tm iş le d ir
Ş ehidlerin üzerlerin d e b u lu n a n d em ir ak sâm m d an m aksad, silâh ve
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
االي^ا
Ti r mi z i , Ah me d , Ebû Dâ v û d , N e s a i ve Bey-
h a k i de buna benzer lafızlarla rivâyet etmişlerdir.
Hadis ؛şehidlerin, şehid edildikleri yerlere defnedilmelerinin ge-
rektiğine ve ^aşka ^ere nakledilmelerinin câiz olmadığına delâlet
eder. Âlimler böyle hükmetmişlerdir.
Şehidlerin şehid edildikleri yerlere defnedilmeleri emri vücub
için ^rum lanm ıştır.
Bu emrin, şehidlere mahsus olup, U h u d savaşının başlangı-
cma âit olduğu zâhirdir. Daha sonraya şümulü yoktur. Çünkü U h u d
savaşında şehid edilen A b d u l l a h (Radıyallâhü anh)’m cenâ-
zesinin, oğlu C â b i r (Radıyallâhü anh) tarafından ve savaştan
altı ay som a B a k i ’ a nakledildiği rivâyet olunmuştur. T ı y b i :
Zâhir şudur ki; nakle zarüret varsa nakledilir, yoksa nakledilemez,
demiştir.
،ﻣﺘﻠﺠﺘﺘﻞﺀﺷﺞ أ ﻫﺒﻞ
. ﺗﺎﺋﻲ. ﺀ
ة ﻣﻢ، ﺀﻣﺤﺎم-- إلاﻣﺎ
ﺗﻖﺻﻖﻫﺪﺑﻨﺎرت ق ف٠ا. ذأة وﻧﻮت: رم آد.ﻧﺮ
؛ اﻟﺘﺆأﺗﺔ»ﻋﻦ أ_ل
364 SÜNEN-I TBNÎ MÂCE
T ١
٠:١
١ا: ١
٠
:M ٢
: »١
1517) ‘ ... ان'ء
ﻫﺎllöreyrr ( R a d t y a l l â h ü )'den rivâyet
a n h ؟اﻧﺎأء1اا؛غ؛€ göre:
«(' اااااآلﺑم
;،اا( S a l l a l l a h ü A l e y h i ve S e l l e ™ ) ﻣﺎا'الةو lıu^ıırdu. (lenöştir:
«Kim bir cenâze üzerinde mescidde namaz kılarsa, ona b؛r şey
yoktur.»"
* ﻓﺎ م M 1
İZAHI
وال د ﻣﻦ ﻣﺎإ ﺀ ق األو ﺗﺎت اﻟﻖ ال ﻧﻤﻞ ﻳﺈﻋﻞ اﻧﻴﺖ ﻳﺎ ب )٣٠)
30 — ÖLÜ ÜZERİNDE NAMAZ KIEMANIN VE ÖLÜVÜ
DEFNETMENİN YASAK OLDUĞU VAKİTLER
HAKKINDA ĞELEN HADİSLER BABI
ﺻﻤﺤﺎﻋﺊ ن ﻣﺤﻢ • ى وﺀأﺗﻊ”• ع وﺣﺪداﻫﻤﺮو ن ﺑﺎغ• ظﻫﻤﺪ ام٣١٥١٩
ﺳﻤﺘﺬ ﺛﻦ: ﺣﻤﺼﺎأﻣﻨﻰ م_ﻣال: ﻓﺂت, ﻋﻦ ﻣﻮ ز ز ﻋﺊ ق ر؛آج ة1؛
ﻣﺖ
1 ^^*،- ١!ﻳﻰ
أذ ﻗﻲ ﻳﻢ، ه/ ﻣﻮاف ه. تot'ş&c م ا" ﻫ آل م|؛ ؛ ﻣﻒ٩١
ﻧﻠﻰﺗﻤﺪ ؛ دمﺀ_ﻣﺮم ه ﺀ أأ ﺷﺖ ، ﺳﻊ ' ذس أزﻗﻪ ، ﺣﻢ ﻳﻴﻢ اا
؛؛- أ ذ ﻗﻲ
.
TERCEMES Î
ÎZAH1
Mü s l i m , A h m e d , T i r mi z i , Ebü D â v û d , Ne -
. ؟a i ve B e y h a k î de bunu rivâyet etmişlerdir.
Hadîsin : = «Yeyâ هsaatlerde ölülerimizi def-
netmemizden...» cümlesi, âlimlerin ekserisince zâhirine göre mânâ-
landırılmıştır. Buna göre hadîste anılan zamanlarda ölüler ؛gömmek
yasaktır. I b n - i H a z m bunun zâhiriyle amel ederek: Bu va-
kitlerde ölüleri defnetmek haramdır, demiştir. H a n b e l î l e r ’ ، ؛
göre mekruhtur.
Î b n ü ' l - M ü b â r e k , H a n e f î âlimleri ve â f i i 1e r , و
hadîsi» mezkûr cümlesini ölüler üzerinde namaz kılmak mânâsı»»
yorumlamışlardır. Çünkü î b n - i D a k î k ı'i' 1 i y d ’ in rivâyet
lerinde U k b e (Radıyallâhü anh) :
“Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) güneş doğarken 1 - هه
İtrimiz üzerinde namaz kılmamızdan bizi m enetti...” demiştir, deni-
lerek bu hadîs sonuna kadar zikredilmiştir Yâni oradaki rivâyette
yukarıdaki cümle yoktur.
Namaz kılmanın yasak edildiği üç vaktin birincisi, Güneş'in do-
" göz ayarıyla bir mızrak boyu yükselinceye kadar geçen
süredir. îkincisi, Güneş semânın tam ortasına vardığı zamandan, Gü-
neş’in batıya kaydığı âna kadardır. Güneş, semânın ortasına vardı
ğında görünüşte gölge durmuş gibidir. Aslında güneş durmadığı gi
bi gölgesi d،ı (hu'maz ،•’akal gölgenin harekeli ı;ok yavaşladığı için
،^، ﻫﻤﻤﺢ
^ س، أ ﺛﺄﻟﻢ ؛ةﻣﺎص. ﻣﺤﺎﻣﻤﺪةاﻟﺘﺈج- ﻣﻤﺎﻫﺎ
• وأﺷﺮح ﻧﻤﺤﻮ، ﻋﻦ ا ﻧﻤﺎ س؛أل دﻧﻮت اإإي"ﺳﺄﺗإلزﺑآلإلث ﻓﻴآل، ﻋﻰ ﺗﻨﺎﺀ
T ERCEMES İ
İZAHI
T i r m i z î de bu hadîsi rivâyet etmiştir. T i r m i z î ’ deki ha-
dîsin meâli şöyledir:
“Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) geceleyin bir kabrin
içine ^rdi. Onun için bir lâmba yakıldı Efendimiz, cenâzeyi kabrin
kıble tarafından aldı (kabre indirdi) ve cenâzeye hitâben:
؛ZAH1
N e s â î de bunu benzer lâfızlarla rivâyet etmiştir.
Hadis, geceleyin defnetmenin câiz olmadığına delâlet eder. Câiz-
liğine hükmeden âlimler bu hadîsi şöyle yorumlamışlardır: Peygam-
ber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bütün müslümanların ölüleri üze-
rinde namaz kılmak istediği için, sahâbîlerini geceleyin ölüleri def-
netmekten men etmiştir. Bir kavle göre bâzı kimseler, gecenin ka-
ranlığmdan faydalanarak ölülerini iyi olmıyan kefenlerin içine ko-
yuyorlardı. Bunun önlenmesi için Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) gece defin işini nehyetti.
TERC ME S
1522) “ . Câbir bin Abdillah ’dan ^vâyet edildi-
( R a d t y a l l â h ü a n h ü m â )
■ T ER C E M ES İ
1523) “... İbn-i Ömer ’dan; Şöyle demiştir :
( R a d t y a l l â h ü a n h ü m â )
• مؤآلﻣﺮ ى مﺀ١^
ﺀذ ؛م ؤآلﺋﺘﺪى أﺗﺐ
١ ﻣﺤﺘﻢ س • ذآمﻣﺪ
ي أرتا
T ER C EM ESİ
ﺑﻢ ^ ﻗﻞ "... Câbir ( R a d t y a l l â h ü ’ ر ﺳﺂden; Şöyle demiştir :
Medine’deki münâfıkların reisi (Abdullah bin übeyy) öldü ve
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selleml’in kendi gömleğini una ke-
fen yapmasını vâsiyet etti. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Selleml onun cenâze namazını kıldı. Kendi gömleğiyle onu
kefenledi ve kabri başında durdu. Bunun üzerine Allah Teâlâ:
«Münâfıklardan ölen hiç birisinin üzerinde namaz kılma, meza-
rı başında da durma.» âyetini indirdi.”
! z AHI
İbn-i Ö m e r (Radıyallâhü an h l’in hadisini ا آ ﻗ ﺎ؛ ال أل,
Müslim ve hi e s a i de rivâyet etmişlerdir.
B u h â r î ve M ü s l i m ’ in İ b n - i Ö m e r (Radıyallâ-
hü anh l’den olan rivâyetleri meâlen şöyledir:
“Abdullah bin übeyy öldüğü zaman oğlu (Abdullah) Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem ) ’in yamna gelerek: Yâ Resûlallah! Göm
leğini bana ver. Babamı onunla kefenliyeyim. Onun üzerine namaz
kıl ve ona istiğfar et, diye ricâda bulundu. Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) gömleğini verdi v e :
«(Cenâze hazırlanınca) bana haber ver. üzerinde namaz kıla-
yım.» Buyurdu. Abdullah (Radıyallâhü anh) efendimize haber ver-
>لTevbe )8:80
، رول Tevbe
84 :
31 KÎTÂBÜ-L CENAİZ
B U H A D ÎS L E R D E N Ç IK A R IL A N F IK IH H Ü K Ü M L E R İ
الﺀر اL؛
، « . ^ ١^ ن ﺑﻘﺤﻂ • ئ ﺛﺠﺄ
ﻧﻨﺄ ا — ﺀﺑﺠﻨﺎ أ ﻣﺪد ن أو١٥٢٠
ﻣﺘﻜﻨﻮل ﺛﻦ ؤاآ ﻳﻰ ا آل ﺛﺞ ؛
> ن' ﺗﻘ ال ن'> ﻋﻦ أ •ق ﺗﻤﺪ> ﺛﻦﺣﻢ ث. ال4ان ت
وأ ﻳﺆ ٠ م ﻣﻞ ﺻﻔﻪ ، ن ﻳﻬﺎن, واﻟﺨﺎرث ٠ و م ﺿﻴﻒ، ن ﺛﺘﻈﺎن. ق إﺳﻨﺎده ﻋﺘﺒﺔ ارداﺛﻖ
• ق
• ﻛﺬ اب،ا ﻟﻄﻠﻮ ب ﻫو، س«ﻳد
T E R C E M E S İ
İ Z A H I
Z e v â id t ü r ü n d e n o la n b u h a d îs e g ö r e , k ıb le e h lin d e n o la n , y â n i
z â h ir e n te v h id k e lim e s in i s ö y liy e n h e r k e s in ü z e r in d e c e n â z e n a m a -
z ın ı k lim a k m e ş r û d u r . H a d is te k i ö lü d e n m a k s a d , m ü s lü m a n ö lü s ü -
dür. B u n d an ş e h id le r m ü s te s n a d ır . Ş e h it le r ü s t ü n d e de cenâze na-
m a z ın ın k ılın d ığ ın ı s ö y liy e n â lim le r e g ö r e ş e h id le r m ü s t e s n â d e ğ ild ir .
H a d is te n m a k s a d , c e n â z e n a m a z ı y a ln ız ib â d e t in e b a ğ lı ö lü le r e m a h -
s u s d e ğ i l d i r , i b â d e t b a k ı m ı n d a n k u s u r l u o l a n m ü ’m i n l e r i n d e c e n â z e
n a m a z ı k ılın ır .
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
A h m e d , M ü s l i m , T i r m i z i , Ehü D â v û d , N e -
s a i ve B e y h a k i d e b u n u r iv â y e t e tm iş le r d ir . B â z ı r iv â y e t le r
uzundur.
M e ş â k ı s : “M i ş k â s ” ı n ç o ğ u lu d u r . M iş k â s : O k u n g e n iş ve uzun
o la n d e m ir k ıs m ıd ır . O k u n u c u n a t a k ıla n b u d e m ir p a r ç a ; g e n iş v e
u z u n o lm a d ığ ı z a m a n o n a m ış k a s d e n ilm e z . M iş k a s ile k e n d in i b o -
ğ a z lıy a n a d a m ın is m i b ilin e m iy o r . E b ü ﺀ م ' ه ؛ا ' ؟ ﻫ ﻪ r iv a y e tin e
g ü r e a d a ttım k o m ş u s u o la n b ir z â t, y a r a lın ın k e n d in i b o ğ a z la d ığ ın ı
g ü r m ü ş v e d u r u m u P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’e b i l d i r -
m iş tir . P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) d e : « S e n b iz z a t g ö r -
d ü n m ü ? » d iy e s o r m u ş . H a b e r c i: E v e t, d e y in c e P e y g a m b e r (S a ila lla -
h ü A le y h i v e S e lle m ) :
«٠ h a ld e b e n O n u n ü z e r in d e n a m a z ! ا ؛ ق « اا ط.■ b u y u r m u ştu r .
E l-M e n h e l y a z a r ı, b u h a d is in a ç ık la m a s ı b a h s in d e ş ü y le d e r : H a -
d is , in t ih â r e d e n a d a m ın cenâze لﺀ اااا^ةاااةاا k ılın m a m a s ın a d e lâ le t
eder. Ö m e r b i n A b d ü l a z i z ve E v z â i b ü y le h ü k -
m e t m iş le r d ir .
A h m e d ’e g ü r e i m a m o n u n n a m a z ı n ı k ı l m a z . B a ş k a s ı k ıl a r :
E b ü H a n î f e , M â l i k , Ş â f i i v e â lim le r in c u m h ü -
r u n a g ü r e n a m a z ı k ılın ır . P e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m )
in t ih a r e d e n a d a m a b ir n e v î c e z â o la r a k v e b u g ü n a h ın iş le n m e s in -
d e n h a l k ı m e n e t m e k g â y e s i y l e o n u n n a m a z ı n ı k ı l m a m ı ş t ı r . N a s ı l k i,
N e s a i ’ n in r iv â y e t in d e b e lir tild iğ i g ib i P e y g a m b e r (S a lla lla h ü
A le y h i v e Ş e lle m ) b o r ç lu ü le n in n a m a z ın ı k ıld ır m a z d ı. B u n u n s e b e b i
d e h a ile m b o r ç la r ın ı ö d e m e d e ih m a lk â r d a v r a n m a la r ın ı ü n le m e k ti.
P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) in tih â r e d e n o a d a m ın ü z e -
r in d e n a m a z k ılm a k t a n k im s e y i m e n e t m e m iş tir . N ite k im N e s a i ’-
SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
؛ا
ه rivayetinde ؛ ﻏﻠﻪ ﺻﺊ
ال؛ = أ
فﺛأﺎ ﻓ «Bana gelince ؛ben şahsen
onun üzerinde namaz kılmam.» buyruimuştur.
Bütün fâşıklar,, intihar eden gibidir. Yâni cenâze namazları kılı-
nır. Çünkü D â r e k u t n î ’ nin müteaddit yollardan rivâyet et-
tiği bir hadiste Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selleml :
«Lâilâhe illâllah diyenin arkasında namaz kılınız ve lâ ilahe il-
lâllah diyenin (cenâzesi) üzerinde namaz kılınız.» buyurmuştur.
Ebû 1 ءءأﻫﻬﺎ
, İslâm devletine karşı isyan edenleri ve yol
kesenleri istisnâ ederek bunların üzerinde namaz kılınmamasına hük-
^metmiştir.
. ﺛآلت: ﻟوا1 ق. ﻧﺄ ترءﻧﺔ . ﺟﺪﻳﺪ ﺛن ﻳ م ﺛﻧﺂ ورد اﺗﺄل_ح '. ﺗﻊ ؛ ي
. ذ ﻛﺮ ت أن م؛ذﺗﻠﻖ. أزم ز ك أم ﻧﺎ؛دا٠ ﻣﺤﻔﺔا-ت *أآل اذ،رﻣﺄث،أتم
Eâb : 32 KİTÂBÜ-L CENÂİZ 37S
.سإﻣﺎد ﻣﺬﻳﻴﻰإز
،مت ؛ وأ إل ﺛﻤﻢ
^ £ > اا ﻣﺄﺗﻤﻤﺤﺴﻠﻮ * الأ ﺀ ر ﺗﻨﺘﺎ ﻣﺎﺛﺘﺜﻢم ﺗﺜﺘﻢ
. C jj* ﻫﻲ ﻧﺤﺖ >ﻗﺄ آل ﺛﻈﺄ >؛ ﻗﺖ أش٢٢ € ﺋﻲال رﺗﻌﻪ ؤذﺗﺆن
T E R C E M E S Î
1528) “ ... Zeyd bin Sâbit’in büyük kardeşi Yezid bin Sâbit (20) (Radı-
yallâhü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir :
(B ir g ü n l B iz , ? e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e S e l l e r i ile b e -
r a b e r ( d ı ş a r ı ) ç ı k t ı k . E f e n d i m i z B a k i ’a v a r ı n c a y e n i b i r k a b i r l e k a r -
ş ıla ş t ı v e k im e â it o ld u ğ u n u so r d u . D e d ile r k i : E a la n k a d ın ın d ır .
E fe n d im iz , ﺻﺲ ه ا ta n ıd ı v e :
«N eden onun c e n a z e s in d e n b a n a h a b e r v e r m e d in iz ? » buyurdu.
D e d ile r k i : S e n g ü n d ü z ü n o r t a s ın d a u y u y o r d u n . C r u ç lu id in . B u s e -
b e p le s a n a h a b e r v e r m e k t e n h o ş la n m a d ık . E f e n d im iz ؛
« Y a p m a y ın ız (b ir d a h a b d y le b ir ş e y ) b ilm iy e y im . B e n a r a n ız d a
o ld u ğ u m m ü d d e t ç e s iz d e n h e r h a n g i b ir k im s e ö ld ü ğ ü n d e m u t la k a
O n u b a n a h a b e r v e r in iz . Ç ü n k ü ü z e r in d e k ıld ığ ım n a m a z , o n u n iç in
r a h m e t t ir .” b u y u r d u . S o n r a k a b r in y a n m a v a r d ı. B iz d e O n u n a r k a -
s ı n d a s a f o ld u k . K a b ir ü z e r in d e d ö r t t e k b i r a ld ı ( n a m a z k ıld ı.) »
T E R C E M E S Î
إ52)و "... Âmir bin Rabîa (Radtyallâhü ank)’âen\ Şöyle dem iştir:
S i y a h b i r k a d ı n ö l d ü . P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A î e y h i v e S e l l e m ) ’e
h a b e r v e r ilm e d i. D e f in d e n s o n r a h a b e r d a r e d ild i. B u n u n ü z e r i n e :
« N iç in b u n u b a n a h a b e r v e r m e d in iz ? » b u y u r d u . S o n r a a s h â b m a :
« K a d ın (m k a b r i) ü z e r in d e s a f o lu n u z .» b u y u r d u v e ü z e r in d e n a -
m a z k ıl d ı r d ı ."
N o t: Zevâid’de şöyle öenllmlştlr : Bu hadisin aslını başkası rivâyet etmiş-
tir. Bu i؟nad hasendir. <ﻓﻴﻜﻠﻬآلﺗﺖrâvi Ya’kub bin Hümeyd’in sıkalığı ihtilaflıdır.
(20) Yezid bin Sâbit el-Ensârî (R.A.) Bedir ehlinden yüce bir sahâbidir.
Hadisleri vardır. Râvisi, kardeşi oğlu Hârice bin Zeyd bin Sâbit’tir. ibn-i Mâceh,
Nesai ve Ta’likat’mda Buhâri, ondan rivâyet etmişlerdir. (Hulâsa : 430)
380 SÜNEN-I IBN-İ MÂCE
ءى أﻧﻰ؛.ء
د> ﻋﻰ*آﺑﻣﺗم.ﻟﺛﺗﻬﻲ
ﻋﻦشءذﻳﻰا،ﻋﻦ ﺳﺄ ظ. أﺣدن ﺟد١
؛؛
٠
. ﺗﻠﻰﻣﻠﻣﺮﺗﻣﺗﺎمأناي ^ء
TERCEMESİ
ن زذﻓﺗﺔ>ﺳﺎ.ﻣﻳﻰ
ﻋنأ، ن أﻳوم0 ظﻳﺮا. —ﺻﺑﺟﻧﺎﻣﺣدن ﻛد١٥٣٢
. ﺗﺎدئ سءءءم ﺗ . م أﻳﻪ ؛أو' ي، رﺗﺑﺔ. ءنان، ان رم
. ﻣﺤﻠﻒ ﺑﻬﻢ، ﻓﻦ ﺣﻮﺗﻪ، ﺣﺴﻦ• أرو' ﻣﻄﻦ،^•؛ إ ﺳﻨﺎد١^ ٧
TERCEMESİ
1532) “ ... Büreyde (Radtyallâhü awA)’den; Şöyle dem iştir:
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
-P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) b i r ö l ü ü z e r i n d e d e f i n
”.d e n s o n r a c e n â z e n a m a z ı m k ı l d ı
ن،ﺑﻣﺊ ؛
• ' >' ﺋﻧﺎﺗﻲ ةﺗﺮ' ﺑﻞ. ث*ج ﺗﻳن. ءﻣﺣﺎورﺗب- ١٥٣٣
ﺗﻠﺬام’ م.مﺀت:ﺗﺖ
٠ *ﻟﻨﺞﺀا ﺛﻦ أﻧﻰ ﺳﺪ ؛ﺀآ،ﺀىمأﻧﻰ'ﻧﺤﻢ،ﻳﺔﻣﺢ
ﻣﻢ امﻳﻰ ا*د
ﻗﺂته أأل اإ ﻧﻤﻠﻤﺔا؟و.أ ﺟﺔﺑﻢ. ﺛﻨﺂأ ﺣﻨﺸﺘﺨﻢ. ﺛ ال،ةوﻣﺖ
.^^ ١ م. ﺛﺄ، ﻧﺔ، ﺑﻤﻮا ﺋﺎﺳﻤﻴﻨﺌﻒ.ت؛ﻛﺒﻢ ذل < وﺻﺄ، ﺑﻢ.ﻣﺞ
٠وﻫوﺛﺑﻞ، ﻧﺎﻟﻪونﻟﻣﺔ
د-اوواد ؛قإ
ق
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
B u b â b t a • r iv â y e t e d il e n E b û H ü r e y r e (R a d ıy a llâ h ü
a n h ) ,i n h a d î s i n i B u h â r i , M ü s l i m , E b ü D â v û d , i b n - i
H i b b â n , H â k i m ve B e y h a k î d e r iv â y e t e tm iş le r d ir .
B u h a d îs t e s i y a h k a d ın d iy e t â b ir e d ile n k a d ın ın is m i, B e y h a k i ’-
n in r iv â y e t e tt iğ i B ü r e y d e ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’i n h a d is in d e
Ü m m ü M i h c e n o la r a k g e ç m iş tir . î b n - i M e n d e sa-
h â b ile r i a n la t ır k e n : H a r k a a ’ is m in d e b ir k a d m M e s c i d - i
N e b e V i ’yi s ü p ü r ü y o r d u , d e m iş tir . B u it ib a r la k a d ın ın a d ın ın
H a r k a a ' o lm a s ı v e ü m m ü M i h c e n ’ in d e on u n k ü n y esi
o lm a s ı m ü m k ü n d ü r . K a d ın ın ö ld ü ğ ü n ü P e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y -
h i v e S e l l e m ) ’i n s o r u s u n a c e v â b e n s ö y l i y e n z â t ı n E b ü B e k i r
(R a d ıy a llâ h ü a n h ) o ld u ğ u , B e y h a k i . ’ ■nin r iv â y e t in d e b e lir til-
m iş tir .
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
،ﻳﻤﺴﻨﻢ ﻣالز ئ
‘ ﺛﺒﻤﺎإل، د ﺛﺘﺌﺖ. ةأ. أﻣﺤﻤﺢ،ﺿﻤﺢ
- »ﻣﺎ
٠ﺋﺌﺪﻧﺎ ذ ا ﻛﺜﺎ ؛ إ٠ آتن. ﻧﻴﺪ ﻧﺎ * ﻟﻨﻤﺒﻲ ﺀىأﻳﻰذر„رم؛ اف ر* ﻣﺖ اف ﺀى
SÜNEN-Î ÎBN-İ MÂCE
T E R C E M E S İ
1534) ،'... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine göre;
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Setten) :
« Ş ü p h e s i z N e c â ş I ö ld ü » buyurdu. S o n r a R e s û lu lla h (S a lla lla h ü
A le y h i v e S e lle m ) v e a s h â b ı B a k î ’a ç ı k t ı l a r . E f e n d i m i z b i z i a r k a s ı n -
d a s a f d iz d i v e R e s û lu lla h (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m l önüm üze
geçerek (n a m a z a d u rd u ) d ö r t te k b ir a ld ı.”
A h m e d v e K ü tü b -i S it t e s a h ip le r i b u n u r iv â y e t e tm iç le r d ir .
E b ü D â V û d ’un r iv â y e tin d e :
N e e â و î ( R a d ıy a llâ h ü a r th ) H a b e ş i s t a n k r a lı n ın lâ -
k a b ıd ır . A d ı A s h a m a b i n E b h â r ’ d ır . N e c â ş i k e li-
m e ş in in m â n â s ı, h e d iy e d e m e k t ir . B u z â t; s â lih , z e k i, a k ıllı, â d il v e
b i l g i l i id i.
İ b n - i C e r i r v e b ir e e m â a t ın d e d iğ in e g ö r e N e e â ş i
(R a d ıy a llâ h ü a n h ) 'm ö lü m ü h ic r e tin و. y ılı R e c e b a y ın a r a st-
la r . B ir k a v l e g ö r e M e k k e f e t h in d e n ö n c e v e f â t e tm iş tir .
B u r a d a k i r iv â y e te g ö r e N e c â ş i ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’ı n n a -
m azı B a k i ’de k ıld ın lm ış tır . E b ü D â V û d ’ un r iv â y e t in e
g ö r e m u s a lla d a k ılın m ış t ır . M e d i n e ’de ik i m u s a llâ v a r d ı. C e-
n â z e le r in m u s a llâ s ı B a k i ’ de id i. B a y r a m n a m a z la r ı m u s a llâ s ı
B a t h a n ’da id i. O n a B a t h a n , B a k î ’i d e d e n ilir d i. B u
gün B a k i ’ a d ıy la m e ş h u r o la n B a k î ’a B a k î ü ’l - G a r -
k a d d a d e n ilir . N e c â ş î ’ ni n n a m a z ın ın B a t h a n ’da k ıl-
d ir ilm iş o lm a s ı d a m u h te m e ld ir .
H a d i s ؛P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n , N e c â ş î
( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’i n c e n â z e n a m a z ı n ı d ö r t t e k b i r l e k ı l d ı r d ı ğ ı n a d e -
lild ir . V e b a ş k a b ir b e ld e d e ö le n b ir m ü s lü m a n ın g ıy â b i c e n â z e n a
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
. ﺑﻤﻘﺎ’ ﺷﻞ ئ: ﻣﺄال. وﻣﺤﻤﺪ ززإ د، ﻣﺤﺎﺀ دن' ﻧﺨﻖ ١٥٣٥
—
ﺀ،ﻟﺘﺒﻤﺲ
ص آﻣﻴﻰا، ص أق ﻗالهم،' يص _زش، ظ ﺋﺘﻨﺮم. اغ3 ع و ﺛﺪﺛﺂ ﺣﻢ'رون
، ﻛﺈﺀ م ا ﻛﺜﺎﺛﻰ ﺋﺪ ﺗﺎت
إن أﺧﺂ٠ ا ﺳﺆ|إإ ؤأت، ﻧﺎﺛﻠﻢ؛؛ن ؛ أن د ﻧﻮا ن1ﻋﻦ ﺀض
. ﻗﻲ ﻧﺆﻫﻲ •ي ؤا ﻟﺸﺂ ا ﻗﺎ ﻧﺘﺄﺛﺜﺎﺣﻘﺔ•م ؤإﻓﻰ ت ﺛﺂ م، ٠ ﻳﻦ ) ال ذي '
TERCEMES Î
-imrân bin el-Husayn (Radıyallâhü anh)'den rivâyet edildiği ...“ )1535.
: ne göre; Resâlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şö^le buyurdu demiştir
-Şüphesiz karde^niz ^eeÂ^i öldü, üzerinde namaz kılınız.» im «
rân anh) demiştir k i: Efendimiz namaza kalktı. Biz de
Onun arkasında namaz kıldık. Ben ikinci safta idim, iki saf hâlinde
".Onun namazını kıldırdı
j C ،ﺛﻢ u.؛ ى ﺛﺘﺎوهم_ ن ﻣﺘﺎم. ﺣﺘﺖرﻣﺤﺜﺎأ؛ل ﺀ ﺳﺰى أي ؛ﺷﻴﺒﺔ
— ١٥٣٦
(21) Mücemmi’ bin Câriye veyâ bin yezid bin Câriye el-Evsi sahâbîdir. Kur’-
an’ın hemen hemen tamamını cem edenlerden birisidir. Peygamber (S.A.V.)’den
rivâyet etmiş, râvişi de Ebu’t-Tufeyl Âmir bin Vâsîle’dir. Ebû Dâvûd, Tirmizî ve
İbn-i Mâceh onun hadîslerini almışlardır. (Hulâsa : 369)
SÜNEN-Î ÎBN-1 MÂCE
ﺀﻧﺘﺎﺗﻰ
. »مأوا ﺗﻨﻤﻮ؟ﻣﺂﺗﻢا
' دت
ﻣﺎ ذرا
: ؛ *دم أؤذ ﻣﺣ» م *ﻣﻞ ي ﺛ م ء
TERCEMESİ
1537) "... Huzeyfe bin Esid (22) (Radıyallâhü anh)d en rivâyet edildiği-
göre;
١١٢ Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sahâbileri (dışarı) çıkararak ;
TERCEMESİ
1538) "... İbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâ)’(lan; Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) Necâşî (Radıyallâhü
anh) üzerinde (gıyâbî) cenâze namazı kıldı da (namazda) dört tek-
hir aldı ”
Not. : İsnadının sahih ve rlcâhnln sika oldukları Zevâid’de bildirilmiştir
(22) Huzeyfe bin Esid el-Cıfârl Ebû Serîhe, sahâbidir. Hudeybiye’de ve Şam
fethinde bulunmuş, dört hadisi vardır. Müslim iki hadisini rivâyet etmiştir. Râvi-
lerl Ebu’t-Tufeyl ve Şa’d'dir. (Hulâsa : 73)
KİTÂBU-L CENÂIZ
Kim bir cenâze« اااا ﺀﻣﺴﺎا.kılarsa Ona bir kırat (sevap) vardır
-Kim cenâzenin defin işi bitinceye kadar beklerse Ona iki kırat (se
:vap) vardır.» Sahâbiler: iki kırat nedir? diye sordular. Buyurdu k i
iki dağ mislidir«.«”
. ﺳﺜﺄ آث، ﻣﺢ
ى ﻳﺪ . ﻇﺨﺎ ذ ﻧﺎ؛الوث -. ﻣﺤﺎﻛﺒﻤﻨﻨﺘ ﺪ ة - ﻣﺄﻫﺎ
ه ﻗﺬ م;ﻣﺎذ؛ ؛أت
: ،' أردك ﻗﺬ ﻧﻨﺬاذ ن ، ﻳﺪ زق
ﺛﺪﺛﺘﻲ ﺗﺎ إل و
€ ﻣألﺧﺮاﻃﺎن دي و ﺗﺬ ﺷﻬﺪ .ﺑﺎ ر؛ ﻣال ﻗﺮاط ﺗﻦ ﻣﺘﻖ ﻣﺪ ٠ه ﺗﻦتو اذي
.٠ ه ﻣﺆ أ ﺣﺪ،3ﻳﺮاط ؟ ﺛﺂ٠١١ﺀن
SÜNEN-İ ÎBN-İ MÂCE
T E R C E M E S İ
م ﻧﺘﺎ ج ،.
ﺷﺎﻟﻤﻞ 'ر ﺑﺎ ، ت. ﺗﺒﻤﺐ و.ﺑﻢ 'ف ﻣﺤﺎ - ١٥٤١
T £ R C E M E S l
İ Z A H I
E b û H ü r e y r e ( R a d ı y a l l â h ü a n h l ’i n h a d î s i n i A h m e d
v e K ü tü b -i S it t e s a h ip le r i r iv â y e t e tm iş le r d ir .
S e v b â n ( R a d ı y a l l â h ü a n h l ’i n h a d î s i n i M ü s l i m d e r i-
v â y e t e tm iş t ir .
Ü b e y y ( R a d ı y a l l â h ü a n h l ’i n h a d î s i Z e v â i d t ü r ü n d e n d i r .
E b û H ü r e y. r e ( R a d ı y a l l â h ü a n h l ’i n h a d î s i E b û D â -
V û d ’un s ü n e n in d e m e â le n ş ö y le d ir .
KİTÂBÜ-L CENÂİZ 391
« K im b i r c e n â z e n i n b e r a b e r i n d e g i d e r e k ü z e r i n d e n a m a z k ı l a r s a
O n a b ir k ır a t (se v a p ) v a r d ır . € e n â z e d e fn in in s o n u n a k a d a r k im
c e n â z e d e h a z ır b u lu n u r s a , o n a ik i k ır a t (se v a p ) v a r d ır . K ır a tla r ın
e n k ü ç ü ğ ü U h u d m is lid ir . V e y â b ir is i U h u d m is lid ir .»
v a r d ır .
B u h â r i ’ n in b ir r iv â y e t in d e b u k ıs ım :
= « K im b ir c e n â z e y i t e ş y i e d e r s e » ş e k l i n d e d i r . D i ğ e r b i r r i v â y e t i n d e :
M ü e llifin r iv â y e t in in z â h ir in e g ü r e c e n â z e y i tâ k ip e t m e y ip y a l-
m z n a m a z ın d a b u lu n a n a b ir k ır a t s e v a p v a r d ır . B u h â r i ve
£ b ü D â V ü d ’un y u k a r ıd a a n ıla n r iv â y e tle r in in z â h ir in e g ö r e
b ir k ır a t s e v a p , c e n â z e ^ le b ir m i k t a r g i d e n v e n a m a z ın ı k ıla n iç in
h â s ıl o lu r , is t e r c e n â z e y i e v d e n it ib a r e n t â k ip e t s in , is t e r b a ş k a b ir
s e m t t e tâ k ip e ts in , fa r k e t m e z .
E l - H â f ı z , B u h â r i ’ deki b u h a d i s ş e r h i n d e : ‘B u r i v â -
y e t t e a d a m ın c e n â z e y i n e r e d e n it ib a r e n tâ k ip e d e c e ğ i b e y a n e d ilm e -
m iş tir . F a k a t B u h â r î ’ deki £ b ü s a Id -i M a k b u r i
( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’n i n r i v â y e t i n d e , M ü s l i m ’ deki H a b b â b
( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’m r i v â y e t i n d e v e A h m e d ’ in £ ط ü S a i d - i
H u d r i ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’d e n o l a n r i v â y e t i n d e :
«U enâzeyi evd en it ib a r e n t â k ip e d e n le r » k a y d ı v a r d ır ، B u k a y -
da g ö r e c e n â z e , b u lu n d u ğ u e v d e n a lın ır k e n , o r a d a n it ib a r e n cenâ-
z e y le g id ip , n a m a z ı k ılın ın c a y a k a d a r a y r ılm a y a n a b ir k ır a t h â s ıl
o l u r . B e n c e c e n â z e y i t â k i p e t m e y i p s a d e c e n a m a z ı n d a b u l u n a n a k ı-
r a t s e v â b ı v a r d ır . Ç ü n k ü n a m a z d a n ö n c e k i t e ş y i ’ n a m a z a v e s i l e o lu r .
A m a y a ln ız nam azda b u lu n a n ın k ır a tı, e v d e n it ib a r e n v e y â b a şk a
y e r d e n c e n â z e y i tâ k ip e d ip n a m a z ın d a b u lu n a n ın k ır a t ın d a n k ü ç ü k
o lu r ,’ d e m iş tir .
H a d i s i n : « . . . d e f i n i ş i b i t i n c e y e k a d a r b e k l i y e n e i k i k ı r a t v a r d ır .»
• • • z â h ir in e g ö r e b u ik i k ır a t, n a m a z k ılm a k iç in v e r ile n اآا -
r a t t a n b a ş k a d ı r . Y â n i c e n â z e y i d e f i n s o n u n a k a d a r t a ’k i p e d e n kini■-!',
ik i k ır a t a lm ış o lu r . C e n â z e n a m a z ın ı d a k ılm ış s a b u n u n iç in a y r ı bir
k ır a t a lır . T o p la m ü ç k ır a t a lm ış o lu r .
SÜNEN-Î İBN-İ MÂCE
« K im i n a n a r a k v e k a r ş ı l ı ğ ı n ı A l l a h ’t a n b e k l i y e r e k b i r m ü s l ü m a -
n in c e n â z e s in i tâ k ip e d ip , c e n â z e n a m a z ı k ılın a r a k d e fn i b itin c e y e
k a d a r c e n â z e y e r e f a k a t e d e r s e , h e r b ir i U h u d d a ğ ı m îs li o la n ik i k ır a t
(s e v â b ı) ile d ö n e r . K im c e n â z e n a m a z ı n ı kıldıktan s o n r a d e fin d e n
ö n c e d ö n e r s e b ir k ır a t ( s e v â b ı ) i l e d ö n e r .»
B u h a d îs , n a m a z v e d e f in d e n d o la y ı y a l n ı z ik i k ır a t ın h â s ı l o ld u -
ğ u n u a ç ık ç a b ild ir iy o r . B u d u r u m a g ö r e h a d îs in m e z k û r c ü m le s in d e
' v e r i le c e ğ i h a b e r v e r ile n ik i k ır a t ın b ir is i, n a m a z k ır a t ıd ır . ﻣﻢ
Y i n e b u c ü m l e n i n z â h i r i n e g ö r e d e f i n k ı r a t ı v e r i l m e s i , d e f n i n b i-
tim in e k a d a r b e k le m e y e b a ğ lıd ır .
H a d îs te m e z k û r e c r in h â s ıl o lm a s ı iç in c e n â z e y e g id e n in m a k s a -
d in in A lla h r ız a s ı o lm a s ı ş a r ttır . R iy â v e y â k a r ş ılık o ls u n d iy e c e n â -
z e y e g id e n e b u e c ir y o k tu r .
K ı r â t : B u k e l i m e n i n a s l ı “ K ı r r â t ” t ır . Ç ü n k ü ç o ğ u l u “ K a r â r î t ” t ir .
K ır â t ; y a r ı m “ d â n ı k ” t ı r . D â n ı k is e ; d i r h e m i n a l t ı d a b ir 'id ir . Ş u h a l d e
b ir d ir h e m , a lt ı d â n ık t ır v e o n ik i k ır â t a t e k â b û l e d e r . B u r a d a k ır â t
k e lim e s i p a y m â n â s ın a k u lla n ılm ış tır . H a lk a r a s ın d a b ilin e n k ır â t ,
k ıy m e t s iz b ir a ğ ır lık ö lç ü s ü o ld u ğ u iç in P e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y -
h i v e S e lle m ) k a s t e d ile n m â n â n ın b ü y ü k e c ir o ld u ğ u n u b e lir t m e k iç in ,
b ü y ü k d a ğ k a d a r o ld u ğ u n u if â d e e tm iş tir . A s lın d a s e v a b , m â n e v îd ir .
M a d d iy a tla a n la ş ılm a z . Y â h u t A lla h T e â lâ , v e r d iğ i s e v â b ı, U hud
d a ğ ın a b e n z iy e n b ir ş e k le s o k a r . V e â h ir e t t e h a y r â t m t e r â z is in e k o y -
durur.
H A D Î S İ N F IK IH Y Ö N Ü
1 — M ü s lü m a n ın c e n â z e s in in şâ n ı y ü c e d ir . Bunun h iz m e t i ile
m e ş g u l o la n a v e y â c e n â z e y e iş tir a k e d e n e b o l s e v a b v e r ilir .
إدم مدأ ﺗﻢ٠> ﻣﻌﻪ ﺀددط ﺀن ادى ؤ|قﻣﺂل، ﻣﺤﻲ ﺀى آمن رﻳﻤﻪ ، * ﺀﻳﺎ، ﺀى*ﺛﺎﻟﻢ ﺀ
YEKCEME^İ
-Âmir bin Rabia (Radtyallâhü anh)’den rivâyet edildiğine gö ..." )1542
:re; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, dem iştir
-Cenâzeyi gördüğünüz zaman, cenâze geçip sizi arkastnda bira«
-kıncaya kadar veyâ (yere) indirilinceye kadar ayağa kalkınız. (Ayak
"»).ta durunuz
İZAHI
,r e m e . H a ş a n b i n A l i . K a t â d e , i b n - i S i r î n
و
N e h a i , a ’b i , S â l i m b i n ؛ طﺦ،طﻬﺎا ا
-ve M â l i
-k i l e r ’ den i b n - i H a b î b de İ b n ü ’ l - M â c i ş û n (Ra
.dıyallâhü anhüm’dür
H adisin : ﺻﻊ
آذﺋد ,»
V e—
yâ in d ir ilin c e y e k a d a r ...» cümlesi ile
-muzlardan yere indirilmesinin mi, •mezara indirilmesi mi kastedil©
diği husûsuna gelince
Ebû؛ ه
â V û d ’ un zikrettiği senedlerden
-S e v r î ’ ni n S ü h e y l aracılığımla E b û H ü r e y r e (Radı
yallâhü anh)’den ettiği rivâyette : ﺿن
ﺻﻊﻳﺈآلز
ﺣﺶ ﺋو = »-V e r e in d i
- r i l i n c e y e k a d a r . . . » buyurulmuştur. E b û M u â v i y e ’ ni n S ü
h e y l aracılığıyla E b û H ü r e y r e (Radıyallâhü anh)’dön
ettiği rivâyette: ﺻﻊ ﻓﻲ اﻟﻠﺤﺪ
ﺣﺶ ﺋو = »» ... K a b r e in d ir ilin c e y e k a d a r
.buyurulmuştur
E b û D â V û d ق ؛،ﻫ ﻔ ﻤ ﻞ؛ ؛- ا-S e v r î ’ nin, hıfzetmek yö
.nünden E b û M u â v i y e ’ den kuvvetli ©lduğunu belirtmiştir
-E l - H â f ı z : B u h â r i , yere indirmenin kastedildiği mâ
nâsını tercih etmiştir, demiştir. Gerekçe de s ü h e y i ’ in şeyhi
-E b û S â 1 i h ’ in tatbikâtıdır. Çünkü B e y h a k î ’ nin rivâye
tinde S ü h e y l demiştir k i : Ben, E b û S â l i h ’ i cenâze
omuzlardan indirilinceye kadar oturmaz olarak gördüm ,
T E R C E M E S İ
1543) "... Ebû Hüreyre ( R a d ı y a l l â h ü ^byle demiştir:
a n h ) ’d e n :
İZAHI
Bu hadîs Zevâîd türündendir. Bu hadîs de cenâze geçerken aya-
ğa kalkmanın meşrûluğuna ve ayağa kalkmanın ölüye ta’zim için 1 - ه
mayıp, ölümün dehşet ve kcrkunçluğunu ta’zim için olduğuna delâ-
let eder. Durum böyle olunca, cenâze kime âit olursa olsun ayağa
kalkılmalıdır.
. م ﺑﻤﺎ، ﺀﺑﺞ.ﺛﺘﺂ
TERCEMES İ
1544) "... Alî bin Ebi ط؛اﻗﺂ ( R a d t y a l l û k ü ض«ه
’رden; ^ةو
ﻋﻞdemiştir ;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir cenâzenin geçmesi
dolayısıyla ayağa kalktı, biz de kalktık. Nihayet ayağa kalkmayı ter-
kedip oturdu. Artık biz de ayağa kalkmayı terkedip oturduk.”
İZAHI
B u h â r i müstesnâ diğer Kütüb-i Sitte sâhipleri, A h m e d ,
I b n - i E b î ş e y b e ve B e y h a k i de bunu rivâyet etmiş-
lerdir.
Âlimlerin çoğu, bu hadîsi terceme ettiğim şekilde açıklamıştır.
Yâni ?eygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ilk zamanlarda cenâ-
ze için ayağa kalkardı. Sahâbîler de ona uyarak kalkarlardı. Bilâ-
here cenâzelerin geçişinde ayağa kalkmayı terketti. Sahâbîler de ter-
kettiler. Hadis böyle yorumlanınca, cenâze için ayağa kalkmamn
mensuh olduğuna hükmeden âlimler için delil olur. Ancak hadîsin
bu şekilden başka bir tarzda mânâlandırılması mümkündür. Hadisin
zâhirine göre mânâsı şöyledir :
“Resûlulah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir cenâze için ayağa
kalktı. Biz de ayağa kalktık. Nihâyet هoturdu. Biz de oturduk.” Bun-
dan maksad; ‘Cenâze geçince ه
oturdü, biz de oturduk’ olabilir. Böy-
le bir ihtimâl bulunduğu için, hadîs kalkmanın neshine kesin bir de-
lil değildir. Lâkin T a h a v i ’ nin A 1 i (Radıyallâhü anh)’den
olan rivâyeti kesindir.
El-Menhel’de zikredilen o hadis meâlen şöyledir:
“Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) cenâze ile beraber iken
ayağa, kalkardı. Cenâze indirilinceye kadar ayakta dururdu. Cemâat
SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
TERCEMES Î
545)ل "... Ubâde bin es-Sâmit ( Radtyallâhü anhydtn Şöyle dem iştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir cenâze ile gittiği za-
man; cenâze kabre indirilinceye kadar oturmazdı. Sonra bir Yahudi
âlimi Ona uğrayıp ؛
Yâ Muhammed! Biz böyle yaparım dedi. Bundan ؛sonra Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) oturdu ve (bize) :
٠
« g i d i l e r e muhâlefet ediniz. (Oturunuz.) buyurdu.”
Nnt: Sindi : Bunun senedinin zayıf olduğu söylenmiş, demiştir.
إ-Z A H 1
ه
Ebû D â V û , T i r mi z î T a h a v î , Bezzâr ve
B e y h a k î de bunu rivâyet etmişlerdir.
Ebû D â V û d ' un rivâyetinde ?eygamberimize âit metin؛
=زﻫﻧواﺣﺎﻛوﻫم «Oturunuz, onlara muhâlefet ediniz.» şeklindedir.
Bu hadise göre Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir ce-
nâzeyi teşyi’ ettiği zaman cenâze kabre indirilinceye kadar oturmaz-
dt. Sonra onunla görüşen bir Yahûdi â lim i: Biz cenâzeyi teşyi’ et-
tigimiz zaman, cenâze kabre indirilinceye kadar oturmayız. Aynen
sizin gibi yaparız, demiş. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aley-
hi ve Sellem) artık oturmaya başlamış ve sahâbilere oturmalarını,
Yahüdilere muhâlefet etmelerini emretmiştir.
Hadis, cenâze kabre indirilinceye kadar ayakta durmanın neshe-
dildiğine ' âlimler için bir delildir. Lâkin senedinin zayıf
olduğu söylenmiştir. Çünkü râvi A b d u l l a h b i n S ü l e y -
m a n ile babası S ü l e y m a n ’ ın aleyhlerinde konuşulmuştur.
ﻧﺨﺪم اﺟﻨﺒﻤﺄ
= Selâm sizlere ey mü’min bir kavmin kabristan (halk)ı! Siz»
.bizim için faratlarsınız (23) ve biz muhakkak size iltihak edicileriz
Allah'ım! Bizi onların sevâbmdan mahrum etme. Ve bizi onlardan
sonra hak yoldan saptırma .«
ﺗﻣﺮﺛﻲ
، صﺗﺄﺗث، أﻣﻤﺪ •ى ﻳﺎن U
.؛ مم ﻧﺂﺋ
ﺣﻣﺣﺎﺻدنءﺑﺎي
— ١٠٤٧
ﺿﺒﺞ م^ا ^ ﺀﻣﺤﺔ اف = ﻣﺄﺑﻢ ؛ دأ > ﺗﺒﻢ' آ. ﻳﻤﺤﺖ - م
(23) Farat: Yola çıkacak bir kavmin varacağı yerde gerekli hazırlığı yapmak
üzere oraya gidecek öncülere denilir.
Bâb: 3Ö KİTÂBÜ-L CENÂİZ
İ Z A H I
ﺛﺂﺀ اﻓﻪ 'ان ﻧﺎﺛﻮﻏﺬ وذ ﻣﻮﺟﻠﻮ ن زإﺋﺎ ﺀﻟﻢ ذان ﻣﻢﺀ ﻣﺆﺟﻨﺲ
ﻓﺂﻓﺎﻣﺤﻤﺄ آدﻧالمﺀ
ﺑﻢم الﺟﻤﻮذ أﻟﺘﻲ اﻋﻔﺮ الص ﺷﻊ ا ﻟﺮﺑﺪ
B ü r e y d e ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’i n h a d i s i n i d e M ü s l i m
r iv â y e t e tm iş tir .
D â r k e lim e s in in a s ıl m â n â s ı e v d ir . “D iy â r ”d a onun ç o ğ u lu d u r .
H a t t â b î : M e z a r lığ a D â r d e n ile b ile c e ğ i, h a d îs te n a n la ş ılıy o r . D o ğ -
r u s u d a b u d u r . Ç ü n k ü D â r , A r a p d i l i n d e m e s k e n e d e n i l d i ğ i g ib i ; h a r â -
b e le r e d e D â r d e n ilir , d e m iş tir .
E l-M e n h e l y a z a r ı d a : K a b ir le r e D â r d e n ilm iş . Ç ü n k ü k a b ir le r ,
d ir ile r in m e s k e n le r in e b e n z e r . D ir ile r , m e s k e n le r d e t o p la n d ık la r ı g ib i,
ö lü le r d e k a b ir le r d e to p la n ır , d e m iş tir .
H a d i s l e r : D ir ile r e o ld u ğ u g ib i ö lü le r e d e s e lâ m v e r m e n in m eş-
r ü lu ğ u n a d e lâ le t e d e r le r .
E l-M e n h e l y a z a r ı, m e ş r ü k a b ir z iy â r e t in in â d a b ın ı N e v e v i ’-
d e n n a k le n ö z e tle ş ö y le if â d e e d e r :
“ K a b i r z i y â r e t ç i s i ; a l ç a k g ö n ü l l ü , A l l a h ’ı n a z a m e tin i d ü ş ü n ü c ü ,
k e n d is in d e n önce ö le n le r d e © ib r e t a lıc ı o la r a k v e A lla h r ız a s ı iç in
m e z a r lığ a g it m e lid ir . K a b r in y a n ın a v a r d ığ ı z a m a n s ır t ın ı k ıb le y e v e -
r ip y ü z ü n ü k a b r e d ö n d ü r e r e k s e l â m v e r ir . Y e d u â e d e r . H a d is le r d e
v â r i d o la © s e l â m v e d u â ş e k lin i t e r c ih e tm e lid ir , ? e y g a m b e r (S a lla l-
la h ü A le y h i v e S e lle m ) B a k i ’a g ittiğ i z a m a n a y a k ta d u rd u ğ u
g ib i z iy â r e tç i a y a k t a d u r m a lıd ır . A ncak b ir ö z ü r v a r s a o tu r m a k ta
b e is y o k tu r . K a b r in ç e v r e s in d e t a v â f y a p m a k , k a b ir s â h ib in d e n d ile k -
te b u lu n m a k s a k ın c a lıd ır .” (Y â n i z iy â r e t ç i: E y k a b ir s â h ib i! B ana
e v l â d v e r , b e n i ş u k a z â d a n k o r u v .b . s ö z l e r d e © s a k ı n m a l ı d ı r . Ç ü n l ؟ü
v e r e © k o r u y a n a n c a k A l l a h ’t ı r . B i l e b i l e b ö y l e s ö y l e m e k k ü f ü r d ü r . F a -
k a t : £ y k a b i r s â h i b i ! A l l a h k a t ı n d a b a n a ş e f a a t ç i o l. V e y â : E y A l-
l a h ’ım ! Ş u s e v g i l i k u l u n h a tır ı iç in b e n i b a ğ ış la . Ş u d ile ğ im i k a b u l
e y le , d iy e d u â e t m e k t e s a k ın c a y o k tu r .)
36 KİTÂBÜ-L CENÂÎZ 401
ﺀﻧﺎﻟﻢ؛ل٠ي*س
،ﺛﻖ ﻣﺮدن، ﻣﺮﻧﻢ ى أوﺛﺎل 'ﻣﺤﺖ.ﺻﻤﺤﺎأ
• ١٥٤٩
—
ﺿﺜﺎﺗﻢ' ﻣ ال ف | و ق ة
. ؛3 ؟ : ﻧﺎﺛﺘﺎﻣﺘﺜﺎﺑﻢ ؛ ؛ اد ة، ا ﺛﻤﺪ > ﺳ ال ﺋﺎ ذ
ﻛﺄن ﻏد رﻗث ﺳﻣﻪ، ﻣﺣس دﺟﺑث. ﻗ م 4؛ ﻣﺂﻧﻣﺑﺂ
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
B e r â ' ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’m h a d îs in i E b ü D â v û d ve
N e s a i d e r iv â y e t e tm iş le r d ir . E b û D a v u d ' u n r iv â y e t in d e
B e r â ’ ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) m e â l e n ş ö y l e d e m i ş t i r : “ B iz , R e s û l u l l a h
( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n b e r a b e r i n d e E n s â r ’d a n b ir a d a m ın
c e n â z e s in e ç ık t ık d a k a b r in y a n ın a v a r d ık . H e n ü z k a b r in k a z ılm a s ı
t a m a m la n m a m ış tı. P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) k ıb le y e
d o ğ r u o t u r d u . B iz d e O n u n l a b e r a b e r o t u r d u k .”
N e s a i ’ nin rivâyetinde ise hadîsin son kısmı şöyledir :
ا ق رؤو ﺳﺎ ﻋﺪ ﻛﺄ ن ﺟﻠﺘﺎﺧﺰﻧﻦ و ﺀ “ B iz d e b a ş la r ım ız ın ü s t ü n e k u ş -
la r k o n m u ş g ib i O n u n e t r a f ın d a o t u r d u k .”
37-38 KİTÂBÜ-L CENÂİZ 403
B a ş la r ım ız ın ü stü n d e k u ş la r v a r m ış g ib i o tu r m a k s a h â b ile r in
-e f e n d i m i z i n h u z û r u n d a ç o k e d e b l i , s â k i n v e m ü t e v â z i b i r t a r z d a o t u r
-m a l a r ı n d a n k i n â y e d i r . B i l i n d i ğ i g i b i k u ş , h a r e k e t s i z o l a n ş e y l e r i n ü z e
.r i n e k o n a r . K o n d u ğ u y e r d e h a r e k e t o l d u m u k u ş d u r m a z
S i n d i ’ n in b e y â n ın a g ö r e s a h â b ile r , e fe n d im iz in durum ve
-z a m a n l a r ı n a ç o k r i â y e t e d e r l e r d i . B â z e n O n u n h u z û r u n d a k o n u ş u r
.l a r , h a t t â g ü l ü m s e r l e r d i . B â z e n d e ç o k s â k i n v e s e s s i z o t u r u r l a r d ı
-H a d i s , ö l ü n ü n d e f n i n d e n ö n e e k a b r i n y a n ı n d a o t u r m a n ı n m e ş r û
lu ğ u n a v e o tu r u r k e n k ıb le y e d o ğ r u o tu r m a n ın m ü s t e h a b lığ ın a d e lâ le t
-e d i y o r . A y r ı c a s a h â b i l e r i n e d e b t i m s a l i o l a r a k P e y g a m b e r (S a lla lla
.h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ' e k a r ş ı d a v r a n ı ş l a r ı n ı y a n s ı t ı y o r
-B ü y ü k l e r i n h u z û r u n d a e d e b l i , m ü t e v â z i v e s â k i n o t u r m a n ı n m ü s
te h a b lığ ı h ü k m ü d e ç ık a r ılıy o r ,
/ ﻣﺤﺜﻴﺎ ال م ا ﺷﺘﺶ ت
، . ﻣﻢﻫﻢﻋﺒﻢمة
.ﺳﺎﺗﻴﻪ ، شﺀ انﺀ م،ﺻﺄأغ
، إدا أد ﺧﻞ ا ﺛﻧﺛﺗ ث ا*ﻟص. ءآد ؛ خمﺎ ا ﺛﻰ t ازم ش ،م ’أ ﻓﺞ 1 ا ﻇﺜﻴﺞ ظ
مادس ذ ﻳﻰﻧﺌﺪﺀ
ﻣﺮة إداوﺿﻊ
: ﻫﻢ ﻓﺎد. وﺀآتأ٠
• ﻣﺤﺆدﻣﺜﻮل ام،دأ ^ ١
^•٢ ٠^٥٤
دﻣﺎف • دذﺑﻤﺒﻞ م. ﺑﻲ م.ﺣﻲ،ت ﺑﺜﺎﻣﺬ،• ث٠أم دﻣﻞ ﻧﻨﻲ د ﻧﺪ دام
■ ' • ﺀﻳﻢ٠٥٤
.ﻓﺐ
اﻓﺐ و ﻗﺊﻣﻠﺔ ﻧﻨﻮل ا ؟ ﻧﻢ E b üb uHy âu lri du r b
d iur . dReâf av ؛
SÜNEN-İ İBN-Î MÂCE
İ Z A H I
İ b n - i Ö m e r (R adıyallâhü a n h ) ’in bu hadîsin i m üellif
H i ş â m b i n A m m â r ile A b d u l l a h b i n S â i d ’ den
iki ay rı senedle riv ây e t etm iştir. A b d u l l a h b i n S â i d ’ in
şeyhi E b ü H a l i d , i b n - i Ö m e r (R adıyallâhü a n h ü m â )’nm
h adîsini iki a y rı m etin h âlin d e ri.vâyet etm iştir. Ririnci m etin m eâlen
ş ö y le d ir:
“Ö lü k a b re k o n u ld u ğ u zam an P ey g am b er (S allallah ü Aleyhi ve
Sellem : ﻳﻤﻢ اﻓﺐ ﻧﻌﺪ ﺑﻘﺎ ﻧﻨﻮل اﻓﻪ b u y u rd u .” B uy ru lan bu eüm le-
lerin m â n âsı özetle şöyledir :
«Ey ölül Seni A llah'ın ad ıy la in d ird ik . Ve R esü lu llah ’ın yol ve
dîni ü zerin d e seni teslim ettik.»
E b ü H â 1 i d ’ in b ir d efa y aptığı riv ây et m eâlen ş ö y le d ir:
“Ö lü k a b re k o n u ld u ğ u zam an P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve
Sellem : م اف دﺀق ﺣﻨﺔ ﻧﺤﻮل اف ; b u y u rd u .” R uyrulan bu cüm le-
’ cüm lenin m eâli gibidir. Bu cüm ledeki «S ünnet»ten m a^-
sad, şe ria t ve yoldur.
M üellifin H i ş â m ’ d an riv ây et ettiğ i sened ile zik redilen Pey-
g am b er (S allallah ü Aleyhi ve S ellem )’in b u y ru ğ u ş ö y le d ir:
ا ﻓﻪ ﻣﻠﻖرﺳﻮل ﺑﺴﻢاف و ق ﺳﻄﻞ اف وﻋﻞ M eâli ş ö y le d ir: «Seni Al-
la h ’}n adıyla indirdik; A llah’ın y olunda ve R esû lu llah ’m d ini üzerin-
de seni teslim ettik.»
Bu hadisi A h m e d , E b ü D â v û d ve B e y h a k i de
riv ây et etm işlerd ir.
Hadîs, ö lü n ü n k a b re indirileceği zam an bu zikri o k u m an ın müs-
te h ab lığ ın a delâlet eder. Tâ ki A llah ’ın ad ı ve R esü lü n ü n sünneti;
fitn e ve k o rk u la rd a n ko ru y u cu kale gibi ölüyü korusun.
KİTÂBÜ L CENÂİZ 405
TERCEMESİ
Ehli Râfi ..." ) 5511 ’م؛،ا،/' إا،ا//ﻣﺢ/ ﻓﺎ:anh)\\cn \ Şöyle demiştir
)Ölen Sa’d (Radıyallâhü anh)’ın cesedi kabre indirileceği zaman (
R esûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) S a’d (Radıyallâhü anh) ’m
-cesedini y av aşça ve ted ricen n a ’şın ü zerin d en çekip çıkardı. (Ve kab
”.re indirdi) K ab rin in ü stü n e de su s e rp ti
Net : Zevâlü’de şöyle denilmiştir : Bunun senedindeki râvi Mendel bin Ali
ft bin Ubeydullah’m zayıflığı husûşjında ittifâk vardır؛
za^ı
،ﺋﻮ ردن مام ﻗﺬ ، ﻧﺜﺎث • ظ-ﻇﻐﻨﻢ ردن ن إ —١٥٥٢
داﻣﻤﺄ ،( ﺷﺒﻤﺎال
داﺗﺠﺖا ، ﻣﺤﺬﺗﻞ اإلؤ
أﺀذ. ﻳﻰﺷﺪ ؛ أنرﻧﻮت ام
1 ﻗﺬ
.)^ ١
. و ذ ﻣﻪ ا إل ﻣﺎم ا ﺣﺪ، ا ﻟﻮ ئ ﻋﻄﻴﺔ ق ﺑﻨﺎﺑﻪ: ق اؤوا ﺛﺪ
TERCEMES İ
ﻗﺎ.ﻣﺤآل Klıû Sa
îd "...
ﻣﺢ»( م ؛
،ﺻﻮ/، ره«هﻣﺤﻪ؛d en ; خ، 'اا 'إن: demiştir
ﻳﺄ ؛ 1اا
Bu İM hadîs de Zevâid türündendir. îlk hadiste geçen “Selle” fii-
linin masdarı ©lan “Seir’in mânâsı, yavaş yavaş ve tedricen bir şeyi
çekip çıkarmaktır. Cenâze hakkında kullanıldığı zaman âlimler şöy-
le ta’rif etmişlerdir : Na’ş mezarlığa götürüldüğünde kabrin ayak ucu-
na ve kabrin hizâsına konulur. Sonra cesed na’şın üstünden yavaşça
çekilip çıkarılır ve önce baş kısmı kabre konulur. Sonra ayak kısmı
406 ؛؛TjNEN-İ İBN-İ MÂCE
kabre indirilir. Veyâhut önce ayaklar kabre indirilir, snnra baş kıs-
mı kabre indirilir, işte buna ‘ Seli" adı verilir. Bâzen Seli ve istilâl
lügat mânâsıyla hadîslerde gelir. Nitekim müellifin süneninin bâzı
nüshalarında buradaki ikinci hadîste mevcud Istilâl; yavaşça ^ekip
çıkarma mânâsına gelmiştir.
Ebü Râ ؛i' (Radıyallâhü anh)’in hadîsinde Resûluilah (Sal-
؛ا،ﻧﺳﻞAleyhi ve Sellem) tarafından defnedildiği ve kabrine su ser-
pildigı bildirilen S a ’ d (Radıyallâhü anh)'in hangi S a ’ d 1 - ه
dugu husûsunda sarih bir şeye rastlamadım. Ancak Peygamber (Sal-
lallahü Aleyhi ve Sellem )’in S a ’ d b i n M u â z (Radıyallâhü
anl،)'ın cenazesine katıldığı sâbittir. Hadîsteki S a ’ d ile bu zâtın
kastedilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Onun hâl tercemesi, 407
nolu hadis bahsinde geçmiştir.
م < ﺗﻳ م آل ﻣﺢ1 ﻳﻲ ئ ﻓ ذاب ا ﻣﺢ) ﻣﺣﻲ ﻛﺑﻣ ن ا ار ﺗﻲ ءذهم
Şak ş e k li ş ö y l e d i r : M e z a r n o r m a l o la r a k g e n iş ç e k a z ılır . T a b a n a
in ild ik te n s o n r a k ıb le t a r a f ın d a 30 - 40 s a n t im y ü k s e k liğ in d e in c e b ir
d u v a r ö r ü lü r . C e s e d in y e r le ş e b il e c e ğ i b ir a r a lık b ır a k ıla r a k o d u v a -
r ın k a r ş ı s ın d a , y â n i m e m le k e t i m i z d e k i k ıb le is tik â m e tin e g ö r e k a b -
r i n k u z e y t a r a f ı n d a d a o d u v a r a p a r e l e l b i r d u v a r ç e k i l i r . C e s e d ik i
d u v a r ın a r a s ın d a k i b o ş lu ğ a , y ü z ü k ıb le y e g e le c e k ta r z d a k o n u lu r . D u -
v a r la r ın ü s t ü k e r p iç , a ğ a ç v e t a ş g ib i m a d d e le r le ö r tü lü r . Y in e to p -
r a ğ m s ız m a m a s ı iç in ü s t ü n e o t v e y â ç a m u r g ib i b ir ş e y k o n u lu r . S o n -
r a ü s t ü to p r a k la ö r tü lü r .
T E R C E M E S İ
»،•ﻗﻲ
. دا ﻛﻘﻢ، |>إإ ا ﻛﺔ
. ة ﺗﺒﻤﺮ واف:ﺋﻤﺎﻓﺎﻟﺘ آل ؛ ةت ﺋﺂﻣﻲ ق
واﻣﻠﺪﻳﺚﻣﺊ٠ اﻟﻄﺎن واﺳﻤﻪﻋﻤﺎن نﺣﻤﻴﺮ
، قاؤواﻛﺪت إ ﺳﻨﺎ دم ﺿﻴﻒ ال ﻣﺎﺀﻣﻢ ﻣﻞ ﺗﻀﻴﻒ أﻧﻰ
٠٠ ٢^ ن ال دﻣالق.ﺑﻤﺔ دشدواﺋﺖﺳﻌﺪ • دواﺋﺄ اﺑﻢﺀاس ق اﻟﻴﻦ اآلد
T E R C E M E S İ
1555) "... ('erir bin Alıdillah el-Becelî (24) ( Radıyallafıâ anh)'rieıı; Şöy-
le demiştir : Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ﺀ'آSelle/») buyurdu ki :
1 5 6 ” ) ة... Âmir bin Sa’d (25) (Radıyallâhü anhümâ) ’dan rivâyet edildi-
ğine göre, (babası) Sa’d (bin Ebî Vakkâs) (Radıyallâhü anh) (vefât edeceği
zaman) :
İZAHI
ا؛ظﺄ- إ Abbâs (Radıyallâhü anhüm â)’nın hadîsini T i r -
mizi, E b û D â v û d ve N e s â i de rivâyet etmişlerdir.
C e r i r (Radıyallâhü anh)’in hadîsi Zevâid türündendir.
 m i r (Radıyallâhü anh)’in hadisini M ü s l i m ve N e -
s a î de rivâyet etmişlerdir.
Bu bâbta rivâyet edilen hadîsler, mezarın lahid usûlü ile yapıl-
masının efd’a liyetine delâlet eder.
İlk iki hadiste «Lahit hizedir, şak başkalarmadır.» buyurulmuş-
tur. Bu eümleler, çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. El-Menhel yazarı
bu şekilleri şöyle sıralamıştır:
Yâni lahit usûlü biz müslümanların ölülerine mahsustur. Şak
usülü de bizden olmıyan Ehl-i kitâba mahsustur, A h m e d ’ in bir
rivâyetinde bu mânâ açıkça belirtilmiştir.
İ b n - i T e y m i y e : Bu badîste, Ehl-i kitabın şiârı olan tüm
işlerde onlara muhâlefet etmemiz için bir uyarı vardır, ö y le ki, ölü-
yü mezarın dibine indirmekte bile muhâlefet etmemiz emredilmiş,
demiştir.
Bir kavle göre hadisin m ân âsı: ‘Lahit usûlü, ?eygamber (Sallal-
lahü Aleyhi ve Sellem )’in ümmetine mahsustur. Şak usülü, geçmiş
ümmetlere mahsustur.’ Veyâhut ‘Lahit usûlü, Peygamberlere mah-
sustur. Şak usûlü peygamber olmıyanlara mahsustur.’ olabilir.
Bu hadîsler, lahit usülünün şak usûlünden daha faziletli olduğu-
na delâlet ederler. Şak usûlünün câiz olmadığı kastedilmemiştir. Bu-
na delîl ise, 155? nolu E n e s (Radıyallâhü anh) ’in hadisidir. Bun-
dan sonra o hadise geçilecektir.
N e v e v î , «1-Mühezzeb şerhinde: Âlimler, lahit ve şak usul-
leri ile kazılan mezarlara ölüleri defnetmenin câizliği üzerinde icmâ’
etmişlerdir, demiştir.
Toprak sert ve sık olduğu yerlerde lahit usulü efdaldır. Toprağı
gevşek olan yerlerde ise şak usûlü efdaldır. Elkıhçıların ekserisinin
kavli budur.
412 SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
ر
tık tedlis yapması imkânı zâil olmuştur. Senedin kalan ricâli sika zâtlardır. Bu
sebeple isnad sahihtir.
T ERCEMES İ
*İZAHI
T E R C E M E S Î
26) Sahâbi’dir. Yalmz bu hadîsi vardır. Râvisi Saîd bin Ebî Saîd’dir. (Hu-
41 KİTÂBÜ-L CENAİZ 415
İZAH.I
(27) Hişâm bin Amil bin ümeyye bin el-Hashâs bin أل؛اقﺀه, sahâbîdir. Amil
bin Ğanem bin Adiyy ei-Ensâri en-Neccârî’den hadîs rivâyet etmiştir. Basra’da yer-
leşmiştir. Bir kaç hadîsi vardır. Müslim bir hadîsini rivâyet etmiştir. Râvileri oğlu
Sa’d ve M u^a el-Adeviyye’dir. Dört sünen sahipleri, onun hadslerini rivâyet et-
mişlerdir. (Hulâsa: 41U)
4Î6 SÜNEN-Î ÎBN-İ MÂCE
B u b â b ta k i h a d îs le r , k a b r in g e n iş v e d e r in k a z ılm a s ın ı e m r e d i-
y o r la r . K a b r in d e r in liğ in in m ik ta r ı h a k k ın d a â lim le r ih t ilâ f e tm iş -
le r d ir . Ş ö y le k i :
1 — M â l i k i l e r ’e g ö r e e n a z ı, ö lü n ü n k o k u s u n a m â n i o la -
س v e y ır h c ı h a y v a n la r d a n k o r u y a b ile c e k d e r in lik t ir . D e r in liğ in â z a -
m is i iç in b ir s ın ır y o k tu r . B â z ı H a n b e l î l e r d e b ö y le d e m iş -
le r d ir .
2 — şâ f i î 1 e r ’e ve H a n b e l î l e r ' i n e k s e r is in e g ö r e
d e r in liğ in s ın ır ı o r t a b o y lu b ir a d a m k a b ir d e a y a k t a d u r u p k o lla r ın ı
h a v a y a k a ld ır d ığ ı z a m a n p a r m a k u ç la r ı y e r s e v iy e s in e d e n k g e le c e k
m ik ta r d ır . Ö m e r b i n e l - H a t t â b ( R a d ı y a l l â h ü a n h l ’d e n
d e b u k a v il r iv â y e t e d ilm iş tir .
) ﻳﺎب ﻣﺎ ﻣﺎﺀقﺣﻔﺮاﻟﺘﻌﺐ٤١)
42 — M E Z A R D A İ Ş A R E T İ N B U E U N M A S I
H A K K IN D A G E E E N H A D ÎS B Â B I
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
H A D Î S İ N E IK I H V O N Ü
T E R C E M E S Î
A h m e d , M ü s l i m , Ebü D â V û d ve N e s a i de
bu h a d isi riv â y e t eletm
rd؟؛
^؛r. Ebü D â v û d ’ d a k i riv â y e t m e
:len ş ö y le d ir
-P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) k a b ir ü z e r in d e o tu r “
m a k ta n , k a b r in k ir e ç le y a p ılm a s ın d a n v e ü z e r in d e b in â y a p m a k t a n
”. n e h i y e t t i
TERCEMES Î
Î Z A H I
^ م^ ﻳﻰ ض ؛ أ ﺋﺎ ذ ﺑﻢ، ﻧﻴﺔﺀﺿﺎﻣﺤﺄم
، ﺗﺬﻧﻨﻘﺪﻧﻴﺮ ; ا ﻣ ﺘ ﺎ إل
• ﺗﺰأتﺑﻣﻰ ﻣﺪا^ﻣﺰ
. ؛ات،<
ﻓﻲ ورإ
، ﻣﻳﺢo ﺳﺎ
إ: ارواﺛد
ق
FERCEMESİ
1ﻫﻬﺊ 1اث
"...
( ( هSa
îd (Raflıyıi/lıi/ıii ،اﺀا/ راd e n : ’<؛.؟،
ا،■ k*nı)
:؛؛،؛
r
-Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kabir üzerinde binâ ya
”.pılmasını men etmiştir
Ne، ; Zevâid’d e ﺀ؛إلةوdenilmiştir : Bunun ﺑﻢﺀن
ﻟﺲ؛ câh sikasahih
zâtlardır؛
ve ı
İ Z A H I
M ü s l i m , E b ü D â v û d , A h m e d ve N e s a i ' nin
C â b i r (Radıyallâhü anh)'den rivâyet ettikleri ve yukarıda meâli
yazılan hadîste de Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem ( kabir ٦٨
üzerinde bim't yapılmasını menettiği hildirilmiştir
،•٦ M enhel p a z a rı öyle
ş )ا ')ا
-T u r b e ş t i : Kabir üzerinde binâ yapmak iki şekilde düşünü
.lebilir. Birincisi, kabrin taş ve benzeri malzemelerle yapılmasıdır
.İkincisi de, kabrin üstünde kubbe ve benzeri binaların yapılmasıdır
Bunların ikisi de bu hadisle yasaklanmış, demiştir .
H a b : 44 KITÂBÜ'L CENÂIZ 421
İ Z A H »
ﻣﻤﺄﻧﺒﺠﺂﻳﻢ م
• ﺀﻣﻪﺀ د آل
TERCEMES Î
İZAHI
Ahmed, M üslim , Ebü Dâvüd, N e s a î ve
ة€اﻫالأل
، ؛de bunu rivâyet etmişlerdir.
E b û D â V û d ' un rivâyetindeki hadis, meâlen şöyledir:
«Ândolsun ki sizden birisinin elbisesini yakıp derisine bir ateş
28)؛ Tâ Hâ sûresi, âyet: 55
KİTÂBÜ-L CENÂİZ 423
: ﻫﺘﻖ ٠ ؤ ت ﻳﻤﻮ ﺛﻰ 'آ ﺳﻤﺖ أ ف ؟ ال ﻣﺤﺄﻣ اآ ا ﻣﻤﺔ ٩ ١ أ ٠ آل ل
ص إ ﻣﺎ ٠ ﺻﺂت. ﺋﺘﺶ ا*تﺀاإر قU H ﺑﻤﻰ ﺀ ال-ﻣﺂﻛﺘﺖ> ﺗﻲ *ى ر 3 ﺀأ ٠ وا ﺣﻢ ؛ ﺗﺎ
B e n , b ،r g ü n R e s û lu ila h ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n b e r a b e -
r in d e y ü r ü d ü ğ ü m e s n a d a K e n d i s i :
— « Y â İ b n e ’l - H a s â s i y y e ! H a n g i ş e y s e b e b iy le A lla h 'ta n r â z ı d e-
ğ i l s i n ? S e n A l l a h ’ı n R e s û l ü i l e b i r l i k t e y ü r ü m e k n i m e t i n e k a v u ş t u n . »
buyurdu. B e n :
— Y â R e s ü l a l l a h ! A l l a h ’t a n h i ç b i r ş i k â y e t i m yok. ه , h er hayrı
b a n a v e r m iş t ir , d e d im . B ir a z s o n r a m ü s lü m a n l a r ın m e z a r l ığ ı n d a n g e ç -
ti v e (o r a d a k i ö lü le r e iş â r e t e d e r e k ) :
— « B u n la r , ç o k h a y r a k a v u ş t u la r .» b u y u r d u . S o n r a m ü ş r ik le r in
m e z a r lığ ın ın y a n ın d a n g e ç ti v e (o r a d a k i ö lü le r e iş â r e t e d e r e k ) :
— « B u n la r ç o k h a y r a s ı r t ç e v ir ip g e ç t ile r .» b u y u r d u . S o n r a d ö n -
d ü d e m e z a r la r a r a s ın d a a y a k k a b ı ile y ü r ü y e n b ir a d a m gördü ve
— «F.y S i b t ( = t a b a k l a n m ı ş s ı ğ ı r k ö s e l e s i n ) d e n m a ’m ı ı l a y a k k a -
b ı l a r s â h i b i ! A y a k k a b ı l a r ı n ı a t .» b u y u r d u .
M ü e llif d e m iş t ir k i : M u h a m m e d b in B e ş ş â r b iz e t a h d is e t t i. (D e-
d i k i :) B iz e A b d u r r a h m a n b i n M e h d i t a h d i s e t t i . ( D e d i k i :) A b d u l l a h
b in O s m a n : B u h a d îs iy id ir . R â v is i, s ik a b ir a d a m d ır , d iy o r d u .”
İZAHI
A h m e d , E b û D â v ü d , N e s a î , H â k i m ve B e y -
h a k i d e b u n u r iv â y e t e tm iş le r d ir .
ta n r â z ı d e ğ ils in ? » d iy e t e r c e m e e tt ik . C ü m le d e k i f iilin a s ıl m â n â s ı
k ı n a m a k t ı r . B u n a g ö r e c ü m l e n i n a s ı l m â n â s ı : “ N i ç i n A l l a h ’ı k ı n ı y o r -
s u n ? ” ş e k l i n d e d i r . B u m â n â s a k a t t ı r . H â ş a b i r m ü ’m i n A l l a h ’ı k ı n a -
m a k ta n u z a k tır . B u s e b e p le d ir k i S i n d i b u c ü m le y i: «H an gi şey-
d e n d o l a y ı A l l a h ’t a n r â z ı d e ğ ils in ? H a lb u k i b a k A lla h sa n a ne bü
SUNEN-İ IBN-İ MÂCE
yük İhsanda bulundu. Sen, Onun Resülü ile beraber yürümek nime-
tine kavuştun.” diye yerumlamıştır.
H adisteki: “Sibtiyyeteyn” kelimesinin tek ili: “Sibtiyye”dir. Bu
kelimenin mânâsı “S؛bt”ten imâl edilmiş olan ayakkabıdır. “Sibt” ise
selem ağacının meyvesi ile tabaklanmış olan sığır derisidir. Bu de-
riden ayakkabılar imâl edilir. Derinin kılları giderilmiş olduğu için
veyâhut tabaklanma ile deri yumaşadığı için ona “Sibt” adı veril-
miştir .
?eygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) mezarlığa saygılı olmak
için adama, ayakkabılarını çıkarmasını emretmiştir. Alimlerin bu hu-
susta^i görüşlerine gelin ce:
1 — A h m e d ve Ş â f i i l e r ’ den el-Hâvl’ sâh ib i; Mezar-
lıkta ayakkabı ile yürümek mekruhtur. Mezarlığa girildiği zaman
ayakkabıyı çıkarmak sünnettir. Ancak pislik korkusu, diken batması
veyâ yerin sıcaklığı gibi bir zarûret varsa, ayakkabı de mezarlıkta
yürümek mekruh değildir, demişlerdir.
2 — Cumhüra göre ayakkabıyla mezarlıkta yürümek mekruh de-
B u h â r î , M ü s l i m , E b û D â v û d ve baş-
kalarının E n e s (Radıyallâhü anh)’den rivâyet ettikleri bir ha-
dişte ?eygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
رغ
ﻳﻨﺎﻟﻬﻤﺎ ﻓﻨﻊ ﻓﻨﻖ ﻫﺰﻟﻦﻋﻨﻪ آﺻﺨﺎﺗﻪ إﺛﻪ،ﺿﻴﻊف
اﻧﺄ اﻣﺤﺬ إذاو
.؛م اأمم
ﺛﻦ م ﻗﻢ
TERCEMES İ
1569) "... Ebû Hüreyre ( R a d ı y a l l â h ü den rivâyel ؛
a n h ) ' ؛س
؛™ﻏﻧالgöre.
Resûluilah ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) şöyle buyurdu, demiştir :
«Kabirleri ziyâret ediniz. Çünkü size âhireti hatırlatır.»"
ﻣﻰﺳﺈأ
. 1دﺑﺦ ظ ﻳﻒ
. ﺗﺌﻮﺗﺮﻛﺄ ئ
• ن“ﻧﻴﻲ ا ﻣﺒﻢﺀﺣﺘﺒﺠﻨﺎإمرا
١—
٥٧٠
.ﻟﺘﻐﺘﺎﻓﺬ ﺳﻤﺤﺄ ؛ أ، ﻳﻨﺎﻧﺄﻓﻀﺚ : أت. ااة;م ﺳﺄ ' أد ؛
'' د.ق ﻣ ﺣ ﻘن ﻫ
. ن ﻣﻨﻲ وأﺛﻮزرﻋﺔ واﺛﻮ داودو ﺻﺮم،وش ا، ﺑﻂم ﺀ ن ﻋﻤﻢ ق اؤوا ﺛﺪ ؛ ﺑﺈ ل إﺳﺘﺎده ﻛﺎ ت •آلن
ﺳﻢ
• دﻳﺎق دب ز ﻣﺮﻣﻞ
T E R C E M E S Î
ﻗه ﻞ٠
7 • ...
( .'^işe ’dan: Şöyle demiştir:
( R a d t y a l l â h ü a n h â )
ﻣﺎﻟﺢ
• دم إن اﻧﻢ ؛ - ؛ﺳﻤﻒ م إنﺳﺘﻲ ،' ﻣﺎ ق وأ ﻳﻮ بﺑﻤﺄ •ﻣﻦ ق اووا ﺛﺪ ة إ ﺳﻨﺎ ده
T E R C K M E S İ
İ Z A H I
E b ü H ü r e y r -e ( R a d ı y a l l â h ü a n h l ’ın h a d i s i d a h a u z u n u la -
f a k v e a y n ı s e n e d le b u n d a n s o n r a g e le c e k o la n b â b ta 1572 n u m a r a
ile g e le c e k tir . B u r a d a k i m e t in d e b u lu n a n â h ir e t k e lim e s i y e r in e o r a d a
m evt ٢= ö l ü m l k e l i m e s i b u l u n u r k i; m â n â l a r ı b i r b i r i n e y a k ı n d ı r . H a -
d iş le il g il i g e r e k li iz a h o r a d a } m p ıla c a k t ır .
 i ş e (R a d ıy a llâ h ü a n h â ) v e i b n - i M e s ’u d (R a d ıy a llâ -
h ü a n h ) ’m h a d i s l e r i i s e Z e v â i d t ü r ü n d e n d i r l e r . i b n - i M e s ’u d
( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’m h a d i s i n i n b i r b e n z e r i n i M ü s l i m , T i r m i -
zi, £ ﻫﻂ D â v û d , İ b n - i H i b b â n , H â k i m ve ^ $ ١٢-
h a k i , B ü r e y d e ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’d e n m e r f u ’ o l a r a k r i v â y e t
e tm iş le r d ir .
« B en s iz i k a b ir le r in z iy â r e tin d e n m e n e tm iş tim . B u n d an so n ra
k a b ir le r i z iy â r e t e d in iz . Ç ü n k ü o n la r ın z iy â r e tin d e te z k ir e (ﺀ n a s i-
h a t , ö l ü m ü h a t ı r l a m a k v e k a b i r h a l k ı n d a n i b r e t a l m a k ) v a r d ır .»
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
H a d is le r , k a b ir z iy a r e t in in ilk z a m a n la r d a y a s a k o ld u ğ u n a de-
lâ le t e d iy o r la r . Y a s a k la m a s e b e b i h a k k ın d a e l-M e n h e l y a z a r ı ş ö y le
der:
İlk z a m a n la r d a h a lk , c â h il iy y e t d e v r in e y a k ın o ld u ğ u iç in , c â h i-
liy y e t d e v r in d e k i a lış k a n lık la r ın eseri o la r a k m e z a r lık ta u y g u n su z
k o n u ş m a y a p m a la r ı e n d iş e s iy le b u y a s a k k o n u lm u ş o la b ilir . İ s lâ m
k â i d e l e r i y e r l e ş i p , h a l k ş e r ’ ؛h ü k ü m l e r e i n t i b a k e d i n c e v e İ s l â m ؛â d â -
b a a lış ılın c a b u e n d iş e k a lk m ış v e k a b ir z iy â r e t ؛m e ş r ü k ılın m ış t ır .
N ite k im N e s a i ’ n in r iv â y e t in d e R e s û lu lla h (S a lla lla h ü A le y h i
v e S e lle m ) m e â le n ş ö y le b u y u r m u ş t u r : « ...A r t ık k im k a b ir le r i z iy â -
r e t e t m e k is t e r s e z iy â r e t e t s in . Y e s a k ı n k ö t ü l â f e t m e y in iz .»
" « K a b ir le r i z iy â r e t e d in iz .» e m r i, c u m h û r a g ö r e m e n d u p -
lu k iç in d ir . F a k a t  i ş e ( R a d ı y a l l â h ü a n h â ) ’n i n h a d i s i n i n z â h i-
r in e g ö r e k a b ir z iy â r e t in e r u h s a t v e r m iş t ir . Y â n i z iy â r e t e t m e k c â -
iz d i r .
B u h a d îs le r d e n ç ık a r ıla n n e t i c e ؛K a b ir z iy â r e t in in m e ş r û lu ğ u v e
b u n a t e ş v ik t ir . Â lim le r , k a b ir z iy â r e t in in e r k e k le r iç in s ü n n e t o ld u -
ğunda it tif â k e tm iş le r d ir . K a d ın la r ın z iy a r e tiy le i l g i l i ş e r ’î hüküm
is e b u n d a n so n r a g e le c e k ik in c i b â b ta k ، h a d is le r b a h s in d e a n la t ıla -
ç a k tır .
ܧR M
N KABİRLERİNİ ZİYÂRET ET
El،EN HADİSLER
HAKKINDA
BÂBI)؛
ي
> د ى _زﻳﺪ . ،دتنﺀ
ى ﻣﺤﺘﺪ. ﻧﻲ ن أق ﺣﻘﺒﺠﺖ) \ ل 'ل^ل —١٥٧٢
أروت ﻳﺮ ث واﺷﺘﺄد'ت رق ذ أن. "أدن د٢٤٠٧ ﺳﺄت ﺀاﺛﺎ د؛ت ﻳﻰأن أ ﺷﻢ •
İZAHI
B i r i n c i K ı s ı m : B a s i r e t ؛v e a k l ı y l a A l i a h ' ı t a n ı y ı p O n a i n a n a n v e
p u t la r a ta p m ıy a n la r d ır .
İ k i n c i K ı s ı m : A l l a h ’a o r t a k k o ş m a y a n v e a k l ı y l a A l l a h ’ı t a n ı y a -
m ıy a n , h e r h a n g i b ir P e y g a m b e r i n d în i n e g ir m iy e n , k e n d i k e n d in e b ir
d in ve ş e r i a t i h d a s e tn d 'y e 'n k im s e le r d ir . B u n la r , ö m ü r le r i b o y u n c a
g a f l e t iç in d e k a lm ış la r d ır .
F e t r e t e h l i n i n b u ik i k ı s m ı , t a ’z i b e d i l m i y e n l e r d i r .
Ü ç ü n c ü k ı s ı m : B ir p e y g a m b e r i n d î n i n i d e ğ i ş t i r e r e k A l l a h ’a o r t a k
k o ş a n v e k e n d i k e n d in e b ir ş e r ia t ic a d e d ip b â z ı ş e y l e r i h e lâ l, b â z ı
ş e y l e r i d e h a r a m k ı l a n k i m s e l e r d i r . C e h e n n e m ’d e t a ’z i b e d i l e n l e r b u n -
la r d ır . B u h â r i ve M ü s 1 i m ’ de r iv â y e t e d ile n v e F e tr e t e h -
lin in b ir k ıs m ın ın t a ’z i b e d i l d i ğ i n e d e l â l e t e d e n h a d îs le r , b u ü ç ü n c ü
k ıs m a y o r u m la n m ış la r d ır .
M â l i k i '؛i l i m l e r i n d e n İ m a m £ b ü B e k i r b i n
e' 1 - A r a b î ■y e : P eygam ber ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n b a -
b a sı C e h n e m lik t ir , d iy e n a d a m ın durum u s o r u lm u ş ; ş ö y le cevap
v e r m i ş t i r : B ö y l e s ö y l i y e n k i ş i m e l ’u n d u r . Ç ü n k ü A l l a h T e â l â :
ﻧﻤﻬﻢ اف ق ا ﻟﺪﻧﻴﺎ وا آل ﺧﺮة ور ﺳﻮﻟﻪ اف ﻳﺆ ذون ان ا ﻟﺬﻳﻦ = ﺀﻟﺔ ؛» ا ﺀ ه § م A lla h 'a
v e R e s ü l ü n e e z i y e t e d e n l e r e , A l l a h d ü n y a d a v e â h i r e t t e l â n e t e d e r .»
وأ1 ل b u y u r m u ştu r . P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n ba-
b a s ı C e h e n n e m lik t ir s ö z ü n d e n d a h a b ü y ü k b ir e z iy e t y o k tu r .
B u n u n i ç i n d i r k i; E b ü N a î m ’ in z ik r e t tiğ in e g ö r e ٥ ١١ ١ ٢^
b in A b d ٥ 1a z i z , b ir k â t ib in in b ö y le s ö y le d iğ in i d u y a r d u y m a z
ş id d e tle ö fk e le n m iş v e g ö r e v in e so n v e r m iş , b ir d a h a d a h iç görev
v e r m e m iş tir .
= « ¥ e m u h a k k a k A l l a h s a n a ö y l e v e r e c e k k i, s e n r â z ı o l a c a k s ı n . » (3 2 )
â y e ti b a h s in d e ş ö y le d e m iş tir : M u h a m m e d (S a lla lla h ü A le y h i
v e S e l l e m ) ’i n r ı z â s ı c ü m l e s i n d e n b i r i s i d e O n u n e v h a l k ı n d a n h i ç k im -
s e n in C e h e n ı ^ e g ir m e m e s id ir .
İ b n - i S a ’d t a h r iç e t t iğ i b ir h a d îs e g ö r e P e y g a m b e r (S a lla l
la h ü A le y h i v e S e lle m ) :
« B e n , e v i m i n h a l k ı n d a n h i ç b i r k i m s e n i n C e h e n n e m ’e g i r m e m e s i -
n i R a b b i m ’d e n d i l e d i m R a b b im d e b u d i l e ğ i m i b a n a v e r d i.» buyur
m u ştu r .
. دمﻳﺈﻛﺎ
ﺗﺄﺗﻨﺰث ﺛﺰﻣﺈالﻗﻨﺖ.ﻛﻠﺸﺘﻨﻮﺛﺎﻓﻬﻮ ا '*ش
•ﻣﻴﺢ ق اؤواﺛﺪت إﻣﺤﺬادﻣﺤﺬا ا ﻟﺤﺪﻳﺚ
T E R C E M E S Î
B ir a ’r â b l . P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’e g e l e r e k :
Y â R e s â la lla h ! B a b a m g e r ç e k t e n y a k ın la r ıy la g e r e k t iğ i g ib i ilg i-
i e n i r d i . Ş b y l e i d i , b ö y l e i d i ( d i y e r e k b a b a s ı n ı ö v d ü v e :) B a b a m n e r e -
d e d ir ? d iy e s e r d u . E f e n d im iz :
« A t e ş t e d i r .* b u y u r d u . A b d u l l a h ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) d e m iş t ir kİ !
B a n a ö y l e g e l i y o r k i; A d a m b u e e v a b ta n d o la y ı iç e r le n e r e k !
Y â R e s ü la lla h ! S e n in b a b a n n e r e d e d ir ? d iy e so r d u . R e s ü llu lla h
(S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) :
« S e n n e r e d e b i r m ü ş r i k i n k a b r i n e u ğ r a r s a n o n u a t e ş l e m ü j d e l e .»
b u y u r d u . A b d u lla h ( R a d ıy a llâ h ü anh) d e m iş tir k i : B u a ’r â b i , b i l â -
h e r e m ü s lü m a n o ld u v e d e d i k i ؛R e s û lu lla h ( S a lla lla h ü A le y h i v e S e l-
le m ) b a n a c id d e n y o r u c u b ir g ö r e v y ü k le d i . B e n y a n ın d a n g e ç ip d e
O n u C e h e n n e m le m ü j d e le m e d iğ im h iç b ir k â f ir in k a b r i y o k t u r .”
İ Z A H I
B u h a d is , Z e v â id * ü r ü n d e n d ir . P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e
S e l l e m ) ' ؛٨ b a b a s ı n ı n C e h e n n e m l i k o l d u ğ u m â n â s ı , b u h a d i s t e n ç ık ، i-
SÜNEN-İ ÎBN-İ MÂCE
ﺑﻲﺀﺗﻪ• ع و ﺣﺪة
* r،
ﻫﻢ ﺑﻤﺮ*؛ أب ؛.ؤأ، ﺻﻰ أي م ن < ي زق ١٥٧٤
—
إؤإ، ى ام.ﺳﻌالﻳﻰ، ع و ﺣﺪة ﻣﺤﺪ ن ﺣﻜﺎأ.ﺀﺑﺖ*دن ﻧﻴﺪ،ت. ﻫﻢﺀ ﺀم؟ر_ﺷﺎ
أ
، ﻋﺸﺒﺎﻧﺮ ش ن أ ﻳﺎ د م ، ﺧﻢ ﻗﺎ د ن ﻋﻦ ﺛﺪ ! ف ن > و ﻣﻴﻂﺀ ﻛﺔ م ﺀئ ﺳﻤﻴﺎن
TERCEMESÎ
ﻗﺎ7ره "... Hassân bin Sâbit ( ﻣﺢ4( رR adtyallâhü a tık )'den: Şöyle demiştir:
Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), kabirleri ziyâret eden
kadınları lânetlemiştir.”
Not • Hassân bin Sâbit (R.A.)’in hadisine âit isnadın sahih ve rieâiinin sika
oldukları Zevâid’de bildirilmiştir.
T E R C E M E S İ
* '/ * M »
da şüm ullüdür. Bunlara göre ruhsat veren hadislerdeki zam irler er•-
keklere ait ise de; erkeklerin kadınlara gâlip kılınm ası yuluyla böyle
hitab edilm iştir. A slında hitap, erkeklere m ünhasrr değildir.
^ آواأأو ﻟﻠﻪ ’ ه ؛bir delili de İ b n - i A b d i ’ l - B e r r ’ in
et-T em hid’de A b d u l l a h bi n E b i M ü l e y ke (Radıyal-
lâhü a n h )’den rivâyet ettiği şu m ealdeki haberdir :
“Â işe (R adıyallâhü anhâ) bir gün m ezarlıktan döndü. Ben O n a :
Ey M ü'm inlerin annesi! N ereden geliyorsun? diye sordum . K endisi î
K ardeşim A bdurrahm an (R adıyallâhü a n h )’m kabrinden geliyorum ,
dedi. Ben ؛R esûlullah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) kabirlerin ziyâ-
retini m en etm em iş m iydi? dedim . K e n d isi : Evet, E fendim iz kabir Zİ-
yâretindeh m en ediyordu. Sonra ziyaretini em retti.”
El-M enhel yazarı, H a n e f i '1 ٠ ٢ ٨ ’ ؛gösterdikleri başka de-
lilleri de " sonra : K adınların ziyaretiyle ilgili hadisler ile
d iğer h ad îslerin uzlaştırılm ası m üm kündür Şöyle k i : Ziyâret hakkın-
da verilen izin; örtülü olarak çıkan, âhireti düşünen, k ab ir halkından
ihret alan, bağırıp çağırm ayı, yüzünü dövm eyi, yak alarım yırtm ayı ve
kötü lâ f etm eyi terkeden kadınlar içindir. K ohulan yasak da, anılan
uygu n su z davranışlarda bulunan kadınlara m ahsustur, dem iştir.
N' ٠ V e V î , el-M ühezzeb şerh ind e el-M üstezhar sahibin in şöyle
dediğini n a k le tm iştir : Bence eğer kadınların ziyâreti, ü zü ntüyü yeni-
lem ek, ağlam ak, bağırıp çağırm ak ve benzeri olum suz h arek etler için
ise haram dır. K adınların ziyâretin i yasa k lıy a n hadisler, bunlara yo-
rum lanır. Eğer bu gibi olum suz harek etler için değil de ibret alm ak
için ziyâret etm ek isterlerse, bu ziyâret m ekruhtur. A ncak iştah çek-
m ek hâlin i yitirm iş bu lu n an ihtiyar kadınlar için câizdir, denilebilir.
N e v e v î , bu nakli yap tık tan sonra, bunu b en im sediğin i ifâde ede-
rek : Bununla beraber hadîsin zâhirini dikkate alarak ziyâreti terk
etm esi ih tiyatlı olanıdır, dem iştir.
İZAHI
تئ
ﻋﻦ إتﺀاﺀ، ظ إ< ﻣﺎﻳﺊ. ﺣﻤﺤﺎﺻﺪ ن ا ﺛﻨﺆ• ظ ١٥٧٨
—
اف|إق، ﺧﺌﺪﻣﻤﻞ: ﺀنﺀو ؛أﻣﺢ، ﻋﻨﺎﻧﺎ ك ، ﻳﻰﻣﺢ
. ا ن ﺀ * ﺛﻰﺛﺄ دأ
R e s û lu ila h ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ç ı k t ı . B a k t ı k i , b ir g r u p
k a d ın o tu r m u ş la r . O n l a r a :
— « S iz i o t u r t a n n e d ir ? » d iy e s o r d u . K a d ı n l a r :
— C e n û z e y i b e k l i y o r u z , d e d i l e r . E f e n d im iz :
— « (C e n â z e y i) S iz y ık a y a c a k m ıs ın ız ? » b u y u r d u . O n l a r :
— 'H a y ır , d e d ile r . E f e n d i m i z :
— « (C e n â z e y i) S iz t a ş ıy a c a k m ıs ın ız ? » b u y u r d u . O n la r :
— H a y ır , d e d ile r . E f e n d im iz :
— « C e n â z e y i k a b r e in d ir e n le r m e y â n ın d a s i z in d ir e c e k m is in iz ? »
b u yu rd u . O n la r :
— H a y ır , d e d ile r . E f e n d im iz :
— (ه h a ld e ) G ü n a h iş le m iş o la r a k v e s e v a b s ız o la r a k g e r i d ö -
n ü n ü z .» b u y u r d u . "
Not : Zevâid’de şöyle denilmiştir : Bunun isnadında Dinar bin Ömer (Ebû
Ömer) bulunur. Bunu Veki' sika saymış, İbn-i Hibbân da sıkaiar arasında zikret-
miş ise de Ebû Hâtim : ه, meşhur delildir, demiş. El-Ezd ؛de : Metruktür, demiş.
El-Halili de ei-irşâd’d a : Kezzâbtır, demiştir. Diğer râvi îsmâil bin Siileyman
hakkında Ebû Hâtim : o sâlihtir, demiş. Lâkin İbn-i Hibbân, Onu sikalar arasın-
da zikretmiş ve : Hatâ eder, demiştir. Senedin diğer râviieri sika zâtlardır.
İ U H I
( ) ﺛﺎ ب ﻳﻰ ا ﻟﺲ ﻋﻦ ا ﻟﻴﺎﺣﺔ٠١
١§— NİYÂHAT ( = Ö L Ü İÇİN YÜKSEK SESLE
AĞLAMAK) TAN NEHİY HAKKINDA BİR BÂB
ﻳﻢ
. دم ﺧﻒ، ن ﺑﺪ اف.ذ اؤداد ؛ ﻓﻰ إ ﺳﺘﺎدم زﻳﺪ
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
H adîste ge^en nazm -ı çelil, ﻫﺴﻢ ااا، ا ا م، ه€ sü resinin 12’nci
âyetindedir. Bu âyet-i kerîm enin ، ال ا ال اا « ﻫﺎ اا هm eâli ؟ö y le d ir :
*Ey P eygam beri M ü’m ln k a d ın la r s a n a gelip; A llah’a h içb ir şe-
yi o rta k k o şm am aları, h ırsızlık y ap m am aları, zinAda b u lu n m am ala-
rı, gocuklarını ö ldürm em eleri, elleriyle a y a k la n a ra s ın d a u y d u raeak -
la n b ir iftira y la gelm em eleri v e m a ’ru f olan hiç b ir h u s u sta s a n a Asi
o lm am aları ü zerin e s a n a b ia tta b u lu n a c a k la rı zam an sen de o n la rla
b ia tta b u lu n ve o n la r için A llah’ta n m a ğ firet dile. Ş üphesiz A liah
G a fû r'd u r, R ahîm ’riir-»
Ü m m ü S e l e m e (R adıyallâhü anh); âyetin m ezkûr cüm-
leşindeki P eygam ber (Sallallah ü A leyh i ve S e lle m )’e âsi olm an ın؛
Peygam ber (Sallallah ü A leyhi ve Sellem ) tarafından nevh ile, yâni
ölü için yüksek sesle ağlam ak la tefsir edildiğin i etm i ؟tir.
SÜNEN-Î İBN-İ MÂCE
1580) “ ... Cerîr >levlâ Muâviye ( R adtyallâhü anküm â)'dan: Şöyle de-
miştil :
TEKLEMESİ
T E R C E M E S Î
1582) ” ... Abdullah bin Abbâs (Radıyallâhü anhümâ) ’darı rivâyet edil-
diğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ا'ؤنﺀو
)! ﺀuyurdu, demiştir :
ﺑﻤﺘﻲ
‘ ﺀﻳﻰأال،ﻧﺮا ﻳﺪ- ﺀ؛ﺑﻤﺎف• أ ﺑﺂﻣﺄ إ، ﺛﻦ، •رﻧﻦ. — ﺻﻤﺤﺘﺎ أﺣﺬ ن
١٥٨٣
. ﺀﻧﺎ*ال آل ^ أذ ﻫﻢ || ﻣﺤﻤﺤﺪا ﻣﺢ: م؛ ا ﺗﻤﺢ ؛ةأت، ﺀن ﺀﻣﺢ
روى ﻋﺘﻪ: ﻣﺎل اإلﻣﺎم أ ﺣﺪ٠ دﺛﻘﺎو:و ﺑﺪ i ق اروا ﺛﺪت ق ا ﺳﻂ دم أ ﻳﻮ ﺑﻤﺒﻲ ا ﻛﺎ ت ا ﺗﻜﻮ ق زاذ ان
وﺗﺎل ﻳﺘﻮ ب رن ﻃﻴﺎ ن٠ وﺗﺎل إ ن ﻣﻌﻴﻦ ؛ ق ﺣﺪﻳﺜﻪ ﻣﻨﻤﻒ٠ ﻣﻢﻣﺌﺎ ﻛﺄر ﺟﺪا ،إﻣﺤﻤﺮاﻣﻤﻞ ةمأاد ﻳﺚ ﻛﻴﺮ
٠• واﻟﺰارت ال ؛أس
T ERCEMES İ
1583) "... Abdullah liin Ömer (R adıvallâhü anhüm â)’Aan: Sövle de-
iniştir:
T E R C E M E S Î
« ö lü le r iç in ( e l iy l e ) y a n a k la r ı n ı ( y ü z ü n ü ) d ü v e n , y a k a la r ı n ı y ır -
t a n v e e â h il ly y e t â d e t i ü z e r e ( m ü n a s e b e t s iz ) d u â e d e n k im s e b iz (im
e h l-i s ü n e t im iz ld e n d e ğ ild ir .» b u y u r d u .”
i z A H I
B u h â r i , M ü s l i m ve T i r m i z i d e b u n u r iv â y e t e t-
m e le r d ir .
C ü y ü b ! “C e y b ” i n ç o ğ u l u d u r . C e y b , y a k a d e m e k t i r .
Şak ﺀ Y a r m a k , a y ı r m a k g i b i m â n â l a r a g e l i r . B u r a d a y ı r t m a k d i-
y e te r c e m e e tt ik . E l-M e n h e l y a z a r ı ile T u h fe y a z a r ın a g ö r e b u r a d a y a -
k a la n ş a k e tm e k te n m a k s a d , e lb is e n in y a k a s ın ı tu tu p , a ş a ğ ıy a k a d a r
a ç m a k v e b e n z e r i h a r e k e tle r d ir .
H u d ü d ! “H a d ” in ç o ğ u lu d u r . H a d d ın a s ıl m â n â s ı y a n a k tır , ö lü
iç in y ü z ü n ü d ö v e n le r e k s e r iy e t le y a n a k la r ın ı d ö v d ü k le r i iç in b u k e-
lim e z ik r e d ilm iş tir . E sas m ak sad yüzdür. Ç ünkü y a n a k la r ın ı d e ğ il
d e y ü z ü n ü n h e r h a n g i b ir t a r a f ın ı d ö v m e k d e b u y a s a ğ a d â h ild ir .
« C â h iliy y e t â d e ti ü z e r e duâ»dan m a k s a d , a ğ la r k e n sö y le n m e s i
d în e n c â iz o lm a y a n v e c â h iliy y e t d e v r i in s a n la r ın ın d e d ik le r i: “ö l-
d ü m , h e lâ k o ld u m , m a h v o ld u m ..." g ib i s ö z le r i s ö y le m e k tir .
B u h a r e k e t l e r , A l l a h ’a k a r ş ı a ç ı k b i r i s y a n v e h ü k m ü n e r ı z â g ö s -
t e r m e m e k m â h iy e t in i ta ş ıd ığ ı iç in y a s a k la n m ış t ır H a d îs , h ıı t ü r h a
r e k e tle r in h a r a m lığ ın a d e lâ le t e d e r
İ b n ü ’l - M ü n z i r : M e z k û r ifâ d e d e n m a k sa d ; B u tü r h a r e -
k e tle r d e b u lu n a n la r ı te r k e tm e k , o n la r d a n y ı'îz ç e v i r m e k v e o n la r )a
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
o la n m ü n â s e b e ti k e s m e k tir . T â k i b u c e z a y la t e ’d i b e d i l i p , I s l â m ’ın
.ç i r k i n g ö r d ü ğ ü b u h a r e k e t l e r i b ı r a k s ı n l a r , d e m i ş t i r
، ﻫﻤﺎﻧﺎﻧﺔ
ﺗﺎمأ:ةآال - ﻣﺤﺪ
ﻓﻰ و
ماﻟﺜﻢJ.ç ﻣﺤﺎﻧﺤﺪن١٥٨٥
، ~
*ى،ي ﻣﺪ اف ا ﻟﻤﻐﺮ ﻫﻣﺔ و ﻗﻪ، ﺷﻴﺦ إ ن ﻣﺎﺟﺔ، ن ﺟﺎر. ﻳﻰ اودارد • إ*ﺷﺎدم ﻣﻴﺢ• آل ن ﺀ د
. و ش ﺑ ﺈ ل اإلﺳﺘﺎد ﻣﻤﺎ ت ﻣﻞ ﺷﺮ ط ﻣﺴﻢ •
ﻟﻜﺎﺷﻒ داد ﻣﻲ ق ا ، دم “ ﻟﺔ
T E R C E M E S Î
•٠ﺣﻤﺚ
-ﻧﻖد رﺀآﺀ ﺣال و. زأت ﺀ آ ﻣﺄ
T E R L E M E S İ
م،’ ) ا «ﻣﺢ-
1586) "... Abdurrahman bin Yezîd ve Ebû Bürde ( R adtyallâhü « »،؛
dan : Şöyle demişlerdir :
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
İZAHI
رم؛.ﺀﻃﺎﺀ ﺀى أ ﻗﻬﻢ
، ن،ﻧﻤﺪ ﻣﻨﺤﻢم ، نمإلﻛﻤﺎ
ﻋﻦ دف، دةم ﻧﺮ
ﺀى ﺑﺜﺎم
.أم ÇpS ٠ ا إل؟أ س3 ه ﻗﺂ رأم ﺻﺎح، رأى م ا. ﺀ ذؤازت. أو ا ي
. مواممدد ﻟﺐ، ﺛﺎ ; ة: وا ﻟﺾ، ﺛﺒﻤﺎذ ﺑﻤﺌﺎﺛﺖ
ذروة
ﺋﺎ،ﺛﻦ>ع
م، ﻋﻦ ﺗﺜﺎب ﻳﻰ ﻧﺪ ه، ﻫﺜﺎن , ﺷﻤﻪ
ظ أي أ ﻛﺮ،
ﻫﻢ.ﺣﻤﺤﺎأ
ن
TERCEMES İ
ا.آ الﺑﺎ7#
"... ( > ؛Hüreyre (R adıyallâhü anh) den: Şöyle demiştir :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir cenazede idi. Ömer
(Radıyallâhü anh) ağlayan bir kadını gördü de susturmak için kadı-
na bağırdı. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ğnu bırak yâ Ömer! Çünkü göz, yaş dökücüdür, kalbe musibet
gelmiştir. Dlüm vukuatı yakında nlmuştur.» buyurdu.”
Not : Sindi, ei-Fetih’te : Bu hadîsin ricâii sika zâtiardır, demiştir.
53 KÎTÂBÜ-L CENÂİZ 451
İZAHI
N e s a i ve İ b n - i Ş e y b e de bu hadîsi rivâyet etmişler-
dır. N e s a i ’ nin rivâyetindeki hadis meâlen şöyledir:
“Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) şöyle dem iştir: Resüiuiiah ($al-
lallahü Aleyhi ve Sellem )’in yakınlarından birisi öldü. Kadınlar top-
lanıp onan ء ﻣس 1 ağladılar. Ömer (Radıyallâhü anh) kalkıp ©nla-
rı men etmeye ve kovmaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah (Sal-
lallahü Aleyhi ve Sellem) ؛
«Onları bırak yâ Ömer! Çünkü göz, yaş döküeüdür, kalbe musi-
bet gelmiştir. Ve ölüm vukuatı yakmda olmuştur.» buyurdu.”
S i n d i : Hadisteki «Çünkü göz، yaş dökücüdür.» cümlesi, anı-
lan kadımn ağlamasının yüksek sesle olmayıp, göz yaşı dökmekle ol-
duğuna delâlet eder. Bunun içindir ki, ?eygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) kadının o ağlayışına ruhsat vermiştir. Hadisin böyle yo-
rumlanmasıyla ölü için ağlamak hakkında gelen hadîslerin arası böy-
le bulunmuş olur. Doğru olanını Allah bilir, demiştir.
Müellifimiz bu hadîsi iki senedle E b û H ü r e y r e (Radı-
yallâhü anh )’den rivâyet etmiştir.
.ىﻳﺪا'آلاﺣﺪنذإد٠ ادبمﻗﺎﻛﺆ
ده ةﺻﺪا*س ﻧﺄ ﺣﻤﺤﺎﺀث١٥٨٨ —
’اآل
;؛:'■ﻣﻤﻤﺖ ﻓﺈأ؛ﺗﻦﺀﻣﻤﻪ ة..■ﺑﻤﻤﺎتﺀ؟اﻓﻴﺒﻤﻬﺎفﺀ ﻗﻬﺂ م
TERCEMES Î
İ Z A H I
c ib o lm a d ığ ın ı a ç ık la m a s ı m u h t e m e ld ir , z e y n e b ( R a d ıy a llâ h ü
anhâ) ik in c i d e f a P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’ ؛ç a ğ ı r t -
m ı ş v e İ s r a r la g it m e s in i is t e m iş t ir . Ç ü n k ü Z e y n e b
anhâ) P eygam ber (S a lla lla h ü A l e y h i v e S e l l e m l ’i n g itm e s iy le duy-
d u ğ u e l e m i n d i n e c e ğ i v e P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m l ’in
d u â s ın ın b e r e k e tiy le ç o c u ğ u n ş if â b u la c a ğ ı k a n â a tin d e y d i.
B â z ı r iv â y e t le r d e اﻧﺐ,ﻧﻨﻮ ل ﻓﺒﻜﻰ c ü m le s i y e r in e ;
g ö z le r i y a ş la r la d o lu p t a ş t ı.” c ü m le s i b u lu n u r . B u r iv â y e t . P e y g a m b e r
( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m l ’i n a ğ la y ış ın ın s e s s iz v e g ö z y a ş la r ın ı
d ö k m e k s û r e t iy le o ld u ğ u n a d e lâ le t ed e r .
E b ü D â V û d ’ un r iv â y e t in d e h a s t a ç o c u ğ u n o ğ la n v e y â k ız
o ld u ğ u if â d e s i b u lu n u r . B u te r e d d ü t ü s â m e (R a d ıy a llâ h ü a n h ü -
m â ) ’d e n o la b ild iğ i g ib i, o n d a n so n ra g e le n h e r h a n g i b ir r â v iy e â it
o l m a s ı d a m u h t e m e l d i r . E l - P e t i h ’t e h a s t a ç o c u ğ u n ü m â m e a d lı
k ız o ld u ğ u r iv â y e t in in is â b e t li o ld u ğ u s ö y le n m iş v e T a b a r â n i ’-
n in r iv â y e t i d e lil g ö s t e r ilm iş t ir .
E l-M e n h e l y a z a r ı ş ö y le d e r : A lla h T e â lâ P e y g a m b e r in e ik r â m
e d e r e k , ö lm e k ü z e r e o la n to r u n u ü m â m e ' ye ş i f â v e r d i . V e ÇO-
cuk büyüdü. F â t ı m a ( R a d ı y a l l â h ü a n h â ) ’n i n v efâ tm d a n son -
ra A l i b in Eb i T â 1 i b (R a d ıy a llâ h ü anh) ile e v le n d i.
A 1 i ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ş e h i t e d i l d i ğ i n d e h a y a t t a İd i.
B â z ı r iv â y e t le r d e P eygam ber ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’e :
« N e d ir b u a ğ la m a ? » d i g h a y r e t i n if â d e e d n s a h i b i n i n S a ’d b i n
u b â d e (R a d ıy a llâ h ü anh) o ld u ğ u b ild ir ilm iş t ir . S o r u sâ h ib i sa -
h â b in in h a y r e t e t m e s in in s e b e b i ş u o l a b i l i r : K e n d is i a ğ la m a n ın her
ç e ş id in in h a r a m o ld u ğ u n u v e P e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y h i v e S e l-
l e m ) ’i n b u h ü k m ü u n u t t u ğ u n u z a n n e t t i ğ i i ç i n h a t ı r l a t m a * * '
s o r m u ş o la b ilir . P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) d e s e s s iz
a ğ l a m a n ı n c â i z o l d u ğ u n u h a b e r v e r m i ş v e : ‘g ö z y a ş l a r ı A l l a h ' ı n d i-
le d iğ i k u lla r ın ın k a lb le r in e y e r le ş t ir d iğ i m e r h a m e t in e s e r id ir . K a ste n
v e is t iy e r e k y a p ıla n b ir h a r e k e t d e ğ ild ir ’ d e m e k is te m iş tir .
H A D İ S İ N F IK IH Y Ö N Ü
و ) اﺗﻖ أ خ
‘ رو ﻣﺢ' ﺗﻢون : آل ﻫﺘﻲ3 ئ ه
.. ﺀ
وال؛وت، ﺗﺬﺗﻢافﺀ ث ﺛﺄت ﺗﻤﻤﺔاﻣﺼﻢ؛ﺗﻊ«وق وﻣﺤﺰن ص ، '
• ﻣﻦ ﺣﺪﻳﺚ أ
ﻧﺲ ، ﻣﺢ, رواه ا ﻟﺒﺨﺎ ر ئ و ﺳﻢ وأ٠ ق ال'واﺛﻞت إﺳﻤﺜﺎدﺀ ﺣﺴﻦ
داود
آ E R c E M ئء
S أ
,Esmâ’ bint Yezid bin es-Seken bir Râfi’ bin İmrü’l-Kays el-Eşheliyye )36(
hitabeti kuvvetli bir kadındı. Yermük savaşına katılmış ve şehit elmuştur. Bir kaç
hadisi vardır. Buhâri, Onun لﺀإل-hadisini almıştır. Kendisinden Mücâhid ve baş
4و8
kaiarı rivayette bulunmuştur. (Hulâsa :(
Bâb
در؛: KİTÂBÜ-L CENÂİZ 4ةة
İZAHI
B u h â r î ve - E b ü D a v u d ' u n E n e s (Radıyallâhü
anh)’den olan rivâyetlerinde Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem )’in ağlamasını ifâde eden cümle :
“Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem l’in güzleri yaşardı.”
şeklindedir. Gerek bu cümle ve gerekse Peygamber (Sallallahü Aley-
hi ve Sellem)'e âit metin cümleleri, Onun sesli ağlamadığını, sadece
gözlerinden yaş aktığını belirtirler.
M â r i y e - i K ı b t i y e (Radıyallâhü anhâ) ’den doğma olan
1 b r â h i m , hicretin sekizinci yılı Z i l h i c c e ayında doğmuş,
onuncu yıl R e b i ü ’ l - E v v e l ayının onuncu gecesinde vefât
etmiş ve B a k i ' a defnedilmiştir.
İ b n - i B a t t a l : Bu hadis, nıübalı ağlamayı ve câiz olan
üzüntüyü açıklar. ه
da Allah Teâlâ’nın rızâsına aykırı davranmak-
sızın gözünün yaşarması ve kalbin mahzun olmasıyla olan ağlama
ve üzülmedir, demiştir.
،ر ﺀب*داش ن٧ . إ ﻧﻨﺎ ق ن ﻧﺤﻢ \ ﻣﻮ ى،ﺑﻢ ت-إلﺀت
• ﺀﺀﻣﺤﺎﻧﺢ د “ ١٥٩٠
TERCEMES İ
TERCEMES İ
هاش دﺗﺎ
ﻳﻰأه ؛ *آد = ﺳﻤﺤﺪاﻣﺤﺦ. ن أ.ا-
ﺗﻘﻪ ﻏﻴﺮ وا ﺣﺪ ،ﺛﻤﻒ ﺟﺪا وﻣﺤﻮ، ق إ ﺳﻨﺎﻟﻢ ا ﻟﺠﺮ ى٠ • ق اووا ﺛﺪ
T E R C E M E S Î
R e s û lu lla h ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) m e r s i y e l e r ( ö l ü n ü n iy i
ta r a f la r ın ı s a y ıp d ö k e r e k a ğ la m a k ) d a n m en e t m iş t ir .”
İ Z A H I
H a d is te k i m e r s iy e if â d e s in d e ^ m a k s a d ın n ü d b e o ld u ğ u s ö y le n m iş -
t ir . Y â n i ö l ü n ü n i y i l i k l e r i n i s a y ı p d ö k e r e k a ğ l a m a k d i y e ^ r u f ^ a n m ı ş -
tır . H a t t â b i : M e r s iy e le r d e n y a s a k o la n , c â h iliy y e t â d e t i ü z e -
r e n i y â h a t y â n i s e s li a ğ la y ı p ö v m e k t e o la n ıd ır . N ih â y e t o lm a k s ız m ,
ö lü y ü ö v m e k v e o n a d u â e tm e k is e m e k r u h d e ğ ild ir . Ç ü n k ü b â z ı s a -
h â b île r m e r s iy e le r s ö y le m iş le r d ir , d e m iş tir .
M e r s i n e ; lü g a t it ib a r iy le , s e s li a ğ lıy a r a k ö lü n ü n iy i ta r a f la r ım
a n la t m a k m â n â s ın a g e ld iğ i g ib i, ö lü ﺳﻠﺼﺎ y a z ıla n ş iir le r e d e d e-
n ilir . H a t t â b i ’ n in y u k a r ıd a k i b e y â n ın a g ö r e c â h iliy y e t â d e -
tin e g it m e d e n ö lü ^ ü ö v ü c ü s ö z le r s ö y le m e k t e b e is y o k tu r .
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
اتمة ﺑﻢ.L ﻧﺔ آل؛/ ﺀﺑﻤﺘﺂﺋﺰ ع. ﺑﺞ ى ﻣﺤﺪ من: ﺛﺂ ال. ﻧﺎﻟﻮ' ﻟﺪ / ﻣﺢ و
، ﻫﻤﺮ، ﻋﻦ ات، ﻣﺤﺘﺒﻲ ﺀأ(وا ؛ ى ﺷﻂ> ﻋﻦ ﻗﺎ دم> ﻋﻦ > ﻧﻴﺪ ﻳﻰ. وو ﻧﻲ ن ﺟﺮ ر
T E R C E M E S İ
1593) Ömer bin El-H attâb (Radtyallâhü arthyAtn rivâyet edildiğine
göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ٤١،; Sellem) şöyle buyurdu, dem iştir:
İZAHI
B u h â r i - M ü s l i m , N e s a l ve T i r m i z i de bunu
r iv â y e t e tm iş le r d ir .
a ğ l a m a s ı y l a t a ’z i b e d i l m e z . Ç ü n k ü A l l a h T e â l â ; ، ^ ١ و ال م ر وا ز رة و ز ر أ
54 KİTÂBÜ-L CENÂİZ
T E R C Ü M E S İ
İZAHI
Hadîs, Zevâid türündendir. Hadisteki bâzı kelimeleri açıklayalım :
ء
Hayy Kabile ve kişinin yakınları demektir. Bu kelimeden sonra
gelen ve buna râci olan “Kaâlü” zamiri, çoğul için olduğundan dola-
yı Hay^ kelimesini ölüniin kabilesi ve yakınları diye terceme ettim.
Bu kelime ile, diri mânâsı kastedilmiş olabilir.
Adud ! Pazı demektir. Burada “Koruyucu” mânâsı kastedilmiştir.
Çünkü k o lla insanı korur. V e: Falan adam k o lu m d a” denilirken;
Beni korur” mânâsı kastedilebilir.
Kâsi i Giydirici demektir.
Cebel: Dağ demektir. Burada melce' ve sığınak mânâsı kastedil-
miştir.
Bu kelimelerin başında gelen “Vaa” harfleri nüdbe ve çağrı eda-
fidir.
Dirilerin ağlaması ile ölünün ta’zibi hakkında gereken bilgi, bun
dan önceki hadis izahında geçmiştir.
TERCEMES Î
İZAHI
الو1ا , M ü s l i m , E b ü D â v û d , N e s a i ve T i r -
m i z i dşfbu hadisi kısa ve uzun metinler hâlinde rivâyet etmiş-
lerdir.
T i r m i z i ' nin rivâyeti ıneâien şöyledir :
SÜNEN-Î İBN-İ MÂCE
A l l a h E b û A b d i r r a h m a n ( y â n i i b n - i ö m e r l ’e m a ğ f i r e t e y l e s i n ٠ ,
ş ü p h e s iz y a la n s ö y le m iy o r . L â k in اااااا، وااﻋﺎ. v e y â y a n ılm ış , (M e s e le
ş u d u r :) R e s û l u l l a h (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) ü z e r in d i a g t n a n
b ir Y a h û d ı k a d ın ın k a b r in in y a k ın ın d a n g e ç t i d e ş ö y le b u h u r d u ؛
Y a h û d ile r , b u k a d ın ü z e r in d e a ğ lıy o r la r v e ş ü p h e s iz bu k a d ır t
( k ü f r ü n d e n d o la y ı) ta 'z ib e d ilm e k te d ir .»
B â z ı r iv a y e tle r  i ş e ( R a d ıy a llâ h ü a n h â ) b u s ö z ü n d e n s o n r a :
* H iç b i r g ü n a h k â r , b a ş k a s ı n ı n g ü n a h ı n ı y ü k l e n m e z . » m e â l i n d e k i
â y e ti, î b n - i Ö m e r ( R a d ı y a l l â h ü a n h ü m â ) ’n i n h a d i s i n i r e d e t -
m e k ü z e r e o k u m u ştu r .
B u h a d îs te n a n la ş ılıy o r ^ i  i ş e (R a d ıy a llâ h ü a n h â ) ö lü n ü n
y a k ı n l a r ı n ı n a ğ l a m a s ı i l e t a ’z i b e d i l m e s i h ü k m ü n e k a r ş ı d ı r . Y â n i b u
g ö r ü ş t e d e ğ ild ir . E b û H ü r e y r e (R a d ıy a llâ h ü a n h ) E b û
H â m i d ve Ş â f i î l e r ’ den b ir c e m â a t  i ş e (R a d ıy a liâ -
h ü a n h â ) 'n in g ö r ü ş ü n d e d ir le r .
İ b n ü ’l - K a y y ı m d a : S ik a r â v ile r in r iy â y e t le r in d e n s o n r a
 i ş e ( R a d ı y a l l â h ü a n h â ) ’n i n i t i r a z ı n a g ö r e h ü k ü m v e r i l m e z . Ç ü n -
kü Â i ş e (R a d ıy a llâ h ü a n h â ) 'n in b u lu n m a d ığ ı m e c lis le r d e s a h â -
b ile r b u lu n u r v e O nun g ö r m e d iğ i b â z ı d u r u m la r ı s a h â b île r g ö r ü r ,
î b n - i Ö m e r ( R a d ı y a l l â h ü a n h ü m â ) ’n i n u n u t m u ş v e y â y a n ı l -
m ış o lm a s ı ih t im â li, c id d e n u z a k tır , d e m iş tir .
Î b n ü ’ l - K a y y ı m ’ in iş â r e t e t t iğ i s ik a la r ü z e r in d e Ö m e r
b i n e l - H a t t â b , E b û M û s â e l - E ş ’â r î ve e l - M u -
ğ i r e b i n Ş u ’b e (R a d ıy a llâ h ü a n h ü m ) b u lu n u r . Ç ü n ^ ü ö lü -
n ü n t a ’z i b i n e â h h a d i s , İ b n - i Ö m e r ( R a d ı y a l l â h ü a n h ü m â ) ’-
d e n s â b it. o l d u ğ u g i b i b u n l a r d a n d a s â b i t t i r , d e m i ş t i r .
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
T E R G E M E S İ
1596) ” ... Enes bin ( آ؛ اة)إRadtyallâhü anh ) ,den rivâyet edildiğine göre;
Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve ﺀة؛// ر «ﺀﺀöyle buyurdu, demiştir :
H a d is in m â n â s ı ş ö y le d ir : Ç o k s e v â b a v e s ile o la n m ü k e m m e l sa -
b ir , a n c a k m u s i b e t i n b a ş l a n g ı c ı n d a k i s a b ı r d ı r . Ç ü n k ü o e s n â d a s a b -
r e tm e k , c id d e n z o r d u r .
Sadme : B u n u n a s ı l m â n â s ı, s e r t b ir ş e y e v u r m a k t ır . B u r a d a k a l-
b e m u s ib e tin g e liş i m â n â s ın d a k u lla n ılm ış tır .
E l - H a t t â b î : H a d î s i n m â n â s ı ; ö v g ü y e l â y ı k s a b ı r , ! ؟u s i b e t l e
k a r ş ıla ş ıld ığ ı ilk z a m a n d a k i s a b ır d ır , z a m a n ile r le d ik ç e m u s ik e t a ğ ır -
lığ ın ı y it ir ir v e s a b r e t m e k d e k o la y la ş ır , d e m iş t ir
SÜNEN-t İBN-t MÂCE
ﻳﻒ
، 'و آتم
ئ. وﺣﻤﺎر ﻣﻤﺮ ﺑﻢ ؛ ﻳﺪ ن ﻣﺎش
• ﻣﺤﺎ ﺑﺸﺎم ١٥٩٧
~
ﻣﺘﺎ ق' ﻧﻒ ' ة ؛ 'ا؛اةآئ. ات- 0 ﻣﺎ ي، ﻣﺤﺘﺔ، ﺳﺄ ي، ﺳﺎ ك' مﺀ
T E R C E M E S İ
«HİÇ b i r m ü s l ü m a n y o k t u r k i , b a ş ı n a b i r m u s i b e t g e l i r v e s ö y l e -
m e ş i n i A l l a h ’ı n e m r e t t i ğ i :
b e d e l o l a r a k d a h a i y i b i r k o c a v e r .» d e m e k i s t e d i ğ i m z a m a n , i ç i m d e :
E b û S e le m e (R a d ıy a llâ h ü a n h ) 'd e n d a h a iy i b ir k o c a b e d e l o la r a k b a -
n a v e r i l e c e k (m i? ) d e d im . S o n r a ٠ (d u â )n ın m e z k û r c ü m le s in i o k u -
dum . B ilâ h e r e A lla h , M u h a m m e d (S a lla lla h ü A le y h i ve S e lle m )'i
— E b ü S e le m e (R a d ıy a llâ h ü a n h ) ' d e n — b e d e l o la r a k b a n a n a s ib e t-
ti. V e m u s i b e t i m h u s ü s u n d a b e n im e c r i m i v e r d i ."
İZAHI
B u h a b is i b e n z e r la f ız la r ! » M ü s l i m d e m ü te a d d it s e n e d le r le
r iv â y e t e tm iş t ir . H a d is b ir m ü s lü m a n ın b a ş ın a b ir m u s ib e t g e ld iğ i z a -
m a n , h a d is t e k i d u â y ı d e r h a l o k u m a s ın ı t a v s iy e e d iy o r . V e b u n u İh -
l â s l ı o l a r a k o k u d u ğ u z a m a n A l l a h T e â l â ’n ı n O n a o m u s i b e t i n e c r i n i
v e r e c e ğ in i v e o m u s ib e t d o la y ıs ıy la k a ç ır d ığ ı n im e t y e r in e d a h a iy i-
s in i v e r e c e ğ in i m ü jd e le r . آل اا ؛ اا؛ ال S e l e m e (R a d ıy a llâ h ü a n -
h â ), E b ü Se 1 e m e ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ,n i n e ş i y d i . E b ü S e -
ل€ةااا ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’i n v e f â t ı n d a n s o n r a y a p t ı ğ ı b u d u â b e -
T E B € E M ل ة ﺀ
ا؛وةا . أ...
ﻣﺎو؛
( )ص 'إر،ا//)ﻣﺤﺈﻣﺖ
ﻣﺢﺀ ، ااةاﺀ'رﺳﻢ «ا: Şöyle
; demiştir
)Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (vefât edeceği gün
-kendisiyle cemâat arasında bir kapı açtı veyâ aradaki bir örtüyü kal
-dırdı. Baktı ki, cemâat Ebü Bekir (Radıyallâhü anh)'m arkasında na
maz kılıyor. Cemâatin bu iyi hâlini görmesinden dolayı ve gördüğü
bu hâlin kendisinden sonra da devam etmesi husüsunda kendisine
-Allah Teâlâ’nm halife olması ümidiyle Allah’a hamd etti. Sonra bu
:yurdu k i
40 ة:،-ةل
Bakara sûresi )15 157-6
55 KÎTÂBÜ-L CENÂİZ 467
İ Z A H I
Z e v â id tü r ü n d e n o la n b u h a d îs in a ç ık la m a s ı b a h s in d e S i n d i
ş ö y l e d e r : “P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n v e f â t ı y l a il-
g ili b â z ı h a d is le r d e b e lir tild iğ i g ib i P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e
S e lle m ) v e f â t e d e e e ğ i g ü n  i ş e ( R a d ı y a l l â h ü a n h â ) ’n i n o d a s ı i l e
m e s c id a r a s ın d a k i k a p ıy ı a ç m ış v e y â a r a d a k i p e r d e y i a ç m ış ve ce-
m â a t a b a k m ış . C e m â a t, E b û B e k i r ( R a d ı y a l l â h ü a n h l ’ı n a r -
k a s ın d a nam aza d u r m u ş tu . C e m â a tin im a m la b e r a b e r to p lu h a ld e
n a m a z a d u r u ş la r ın d a n h o ş la n a n P eygam ber (S a lla lla h ü A le y h i v e
S e l l e ^ ^ h e m c e m â t ı n b u i y i h â l i n d e n d o l a y ı A l l a h ’a h a m d e t m i ş h e m
d e ö lü m ü n d e n s o n r a ü m m e tin in bu iy i h â lin in d e v a m ı iç in A l l a h ’u
T e â l â ’n ı n C n u n y e r i n e y a r d ı m c ı o l a c a ğ ı n ı u m d u ğ u n d a n h a m d e t m i ş -
t ir . P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) k e n d i s i n d e n s o n r a ü m -
m e t in in b a ş ın a g e le c e k m u s ib e tle r d e n d o la y ı d a ğ ılm a la r ın d a n kork-
t u ğ u iç in , g e le c e k m u s ib e t le r e k a r ş ı s a b ır lı o lm a la r ın ı t a v s iy e e t m iş
v e ü m m e t i n b a ş ı n a g e l e n e n b ü y ü k m u s i b e t i n , A l l a h ’ı n R e s ü l ü n ü n v e -
f â t e t m e s i m u s i b e t i o l d u ğ u n u h a t ı r l a t m ı ş , m ü ’m i n l e r i n b a ş ın a bun-
d a n d a h a ç e t i n b ir m u s ib e t in g e lm iy e c e ğ i n i b ild ir m iş v e e n ç e t in o la n
bu m u s ib e tin h a tır la n m a s ı iç in m ü ’m i n i n b a ş ın a g e le n her hangi
b i r m u s i b e t i n h a f i f l e t i l m e s i y o l u n u g ö s t e r m i ş t i r . Z ir a k ü ç ü k m u s i b e t ,
büyük m u s ib e t y a n ın d a yok o lm a y a m a h k û m d u r . B üyük m u s ib e te
k arşı sa b red en m ü ’m i n i n , k ü ç ü k m u s ib e t k a r ş ıs ın d a s a b ır s ız lık e t-
m e s i y a k ış m a z .”
G e r ç e k m â n â d a A l l a h ' ı n R e s ü l ü n ü t a n ı y a n v e s e v e n b i r m ü ’m i n ,
s a h ih h a d is le r le s â b it o ld u ğ u g ib i. P e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e
S e l l e m ) ’i b a b a s ı n d a n , a n n e s i n d e n , e v l â d ı n d a n , m a l ı n d a n v e k e n d i c a -
n ın d a n d a h a fa z la s e v e r . H â l b ö y le o lu n c a R e s û lu ila h (S a lla lla h ü
A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n v e f â t ı m u s i b e t i n i e n b ü y ü k m u s i b e t o l a r a k g ö -
٢٥٢ v e tü m m u s ib e tle r , b u m u s ib e t y a n ın d a o n u n g ö z ü n d e k ü ç ü lü r .
A lla h b iz i v e o k u y u c u la r ım ı g e r ç e k m â n â d a R e s û l-i E k r e m (S a lla l-
l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i s e v e n v e ş e f â a t m a k a v u ş a n l a r d a n e y l e s i n .
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
أﺻﺐ
، ﺑﻤﺴﺴﺔ اي١٠أﺛﺐ ؛آؤﺛﺔﻳﺘﺎﺛﻞﺑﻢ أﻳﻴﺎﻫﺂت
ﻣﻦ٠ ؛3 ؛ > ﻋﻦ 1 > ﻋﻦ ﻋﻦ
ﺟﺮ-"ﻛﺄﻣﺐ اﻓﺜﺂ ؤ؛؛ة اآل،ﺑﻤﻤﺎ. ﺳﺄدم ﺀ،إلإ >ى ؤإذ. أ ﺣﺪث ا، إﺳﻪ.ﻧﺬ آﻣﺺ
.٠ إأل_ﻣﻮم أﺻﺐ
و ﺗﺪا ﺧﺘﻠﻒ ا ﻟﺸﻴﺦ ﻣﻞ م روى ﻋﻦ أ ﺳﻪ أو٠ ﻛﻒ ﻣﺸﺎم ﻣﻦ زﻳﺈد ، ﻧﺬ ق اؤوا ﺛﺪت ق إ ﺳﻨﺎ ده
T E R C E M E S İ
ﻫﻢﺀاإلﺗﺒﻢ
. ما ﻟﺒﺠﺎﺗﻲ إ ال ﻣﻤﺎ فم ﻧﺒﻤﺜﻪ
ﻟﻜﺎﺷﻒ
: ل ا ﻟﻨﻤﻲ' ق ا،و . ذي إ ن ﻋﺒﺎن ق ا ﻟﺨﺎ ت ردﻛﺎد ؛
، .آ ﺑﻤﺎﻫﻤﻤﺲ ق اروا ؛ د ؛ ﻓﺈ
•م• د إق ﺑﺠﻪ ﻣﻞ ﻣﺮط ﺳﻢ ﻛﺔ• ث؛ال ا ﺑﺨﺎ دئت؛؛ه
ة6 KİTÂBÜ-L CENÂİZ
TERCEMES Î
1601) •’... Abdullah bin Ebî Bekir bin Muhammed bin Amr bin Hazm’ın
dedesi (41) (Radıyallâhü anhüm)'den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (Sal-
lallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, dem iştir:
« B ir m u s i b e t n e d e n i y l e d u t k a r d e ş i n e t a ’z i y e t t e b u l u n a n h i ç b ir
m i i ’m i n y o k t u r k i, A l l a h S û b h â n e h u K ı y a m e t g i i n ü O n a k e r a m e t e l-
b is e le r in d e n b ir t a k ım e lb is e g iy d ir m e s in .» ”
Not ؛Zevâid’de şöyle denilmiştir : Bunun isnad]nda Kays Ebû ümâre vardır.
İbn-i Hibbân onu sikalar arasında zikretmiştir. Zeheb’ de el-Kâşil’te sika olduğunu
Buhârî; Durumuna bakılmalıdır, demiştir. Kalan râviler Müslim’in
şartı üzerinedir.
İ 2 A H I
H a n e f i l e r , M â l i k i l e r , Ş â f i i l e r ’ in cumhuru
ve A h m e d ’ e göre ta’ziyet definden önce ve definden sonra ٥؟
güne kadar müstehabtır. Daha sonra ta’ziyet mekruhtur. Çünkü ta’-
ziyetten gaye, musibet sahibini teskin etmektir, ü ç gün sonra ekse-
riyetle acı ve keder hızını kesmiş olur. Ta’ziyet, üzüntüyü yeniletir.
KİTÂBÜ-L CKNÂİZ 4VJ
*Üç çocuğu Ölen adam, Allah’ın andı yerini bulacak kadarlık SÜ-
re hâriç Cehennem ateşine girmez.»”
İZAHI
B u h، â r i , M ü s l i m , Tirmizi ve Nesai de bunu
rivâyet etmişlerdir.
Bâzı rivâyetlerde «Cehennem ateşine girmez.» cümlesi yerine “Ce-
hennem ateşi ona dokunmaz.» cümlesi bulunur.
Hadisteki «...adanı...» tâbirinden maksad, yalnız erkeklerin bu
musibetten yararlanıp, kadınların yararlanmaması değildir. Hüküm
umumidir. Nitekim B u h â r i ve T i r m i z i ’ nin rivâyetlerin-
de bu kelime yerine: «Müslümanlardan her hangi bir kimse...» ifâ-
desi bulunur. Kadınların üzüntüsü daha çok ve kalbleri daha zayıf
olduğuna göre erkekler mezkur mükâfata kavuşurken kadınların mü-
kâfatının daha az olması düşünülmez.
Hadisin m etnindeki:« =ﻣﺣﻠﻪ اﻟﻣمYeminin çözülmesi.» ifâde-
siyle ؛ واردﻫﺎﻛﺎن ﻋﻞ رﻳﻚﺣﺘﻰﻣﻘﻔﺟﺎ
(« — دانﻣﻧﻜم االVallahi) Siz-
den hiç kimse yoktur ki illâ Cehennem ateşine uğrayacaktır. Bu, Rab
bin tarafından hüküm ve kaza buyurulmuş bir şeydir.» (42) âyetinin
hükmü olan, herkesin Cehennem’e uğraması kastedilmiştir.
Bu ve bunu tâkip eden âyetler ؛bütün insanların kıyâmet günün-
de Cehennem'in müthiş manzarasını göreceklerini, muttaki olanla-
rm selâmete kavuşacaklarını ve zâlimlerin Cehennem'e atılacakları-
nı bildirir. Ayetteki uğrayış, geçerken yol uğrayışı şeklinde olabilir.
Tuhfe yazarının beyânına göre e l - C e z e r - i en-Nihâye’de
şöyle dem iştir: ‘Hadisteki kasemden maksad, Allah Teâlâ’nın :
وان ﻣ ﻨ ﻜ ﻢ ا ال واردئ kavlidir. Araplar bir işin az sürdüğünü
ifâde etmek için : Şu iş yemin tahlili (= çözülmesi) kadar sürdü, der-
ler. M eselâ: Falan eve uğrayacağına yemin eden kişi, o yere en ha-
fif bir uğrayışla uğramakla yeminini çözmüş olur. Onun o kısa uğ-
rayışına kasem tahlili veyâ tahillesi denilir. Hâl böyle olunca hadi-
sin m ân âsı: ü ç evlâdı ölen erkek veyâ kadının Cehennem’e girmesi,
bir yeminin yerine getirilmesi kadar çok kısa sürer. Cehennem’e uğ-
ramak ile Cehennem’in üzerinden geçmek kastedilmiş olabilir.
E l - H â f ı z , e l - F e t i h ’t e ş ö y l e d e r : C u m h u r ؛h a d î s t e k i « T a h i l l e -
tü 'l-k a s e m » île m e z k û r â y e t k a s t e d ilm îş , d e m iş tir . H a t t â b i de:
H a d î s i n m â n â s ı ş u d u r : ü ç ç o e u ğ u ö l e n k i m s e , t a ’z i b e d i l m e k i ç i n C e -
h e n n e m ’e g i r m i y e c e k . C e h e n n e m ’i n ü stü n d e n g eçm ek s û r e tiy le C e-
h e n n e m ’e g i r m i ş e l a c a k t ı r . B u g e ç i ş s ü r e s i d e , b i r a d a m ı n y e m i n i n i
ç ö z e c e ğ i s ü r e k a d a r k ıs a o la c a k , d a h a u z u n o lm ıy a c a k tır , d e m iş t ir .’
T u h f e y a z a r ı n ı n b e l i r t t i ğ i n e g ö r e h a d i s t e v a ’d e d i l e n m ü k â f a t , s a b -
r e d e n k a d ın v e e r k e ğ e m a h s u s tu r . Ç o c u k la r ın ö lü m ü d o la y ıs ıy la sa b -
r e tm e y ip n iy â h a t e d e n v e y â y a k a s ın ı y ır tm a k , y ü z ü n ü , d iz in i d ö v -
m e k v e s a ç ın ı y o lm a k g ib i y a s a k la n a n h a r e k e tle r i iş le y e n e b u s e v a b
y o k tu r .
ﻣﺮﻣﺮ :داود وآ ل ا ﻳﻮ . ذم إ ن ﺣﺒﺎن ق اﻟﻤﻤﺎت ، ﻣﺮﺟﻞ ن ﺛﻨﺔ ق اؤوا ﺛﺪ ؛ ق إ ﺳﺘﺎﺗﻢ
. ا ﺑﻐﺎ ر ئ ز ﻣﺮ ط ، د ﻳﺎ ق د إ ل ا إل ﺳﺘﺎد •٠١ م ﻣﺤﺎت ، وﺣﺪي
T E R C E M E S İ
م" ال ه
” أ ﻗﺄ S 'jr3. ﺳﻠﺘﻢ ؛ ﻣﺎﻣﻦ ٠٧٤ اي. ص ﻣﺎﺛﻚ
> ﻧﻢ ز ﻫﺊ أ >
1 ” رة ﻫﻪ... Enes bin M âlik ( Radtyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ﺀﺀأ،ﻣﺢ؟/ زأﺀرﺀşöyle buyurdu, dem iştir :
İ Z A H I
e d e c e k y a ş a g e l m i ş e v l â t i ç i n o l m a z m ı ? d e m i ş l e r i$ e d e ; B e n d e r i m
s in il C e n n e t ’i n k a p ıs ın d a n k a r ş ıla r la r .» c ü m le s i, bu s ö z e m â n id ir .
Ç ünkü b u c ü m le , ç e c u k la r ın C e n n e tlik o ld u k la r ın a d e lâ le t e d iy o r .
H a lb u k i e r g in lik ç a ğ ın ı a ş m ış o la n e v lâ d ın m ü s lü m a n o lm a s ı v e C e n -
n e t lik o lm a s ı k e s in d e ğ ild ir . B u k e s in d e ğ il ik e n O n u n b a b a s ın ı v e-
y â a n n e s i n i C e n n e t ’i n s e k i z k a p ı s ı n d a n k a r ş ıla m a s ı k e s in o lu r m u ?
K e z â h a d i s i n : « A lla h T e â lâ , ç o c u k la r a o la n r a h m e t in in f a d lı ile ...»
if â d e s i buna m â n id ir . Çünkü büyük y a şta ö le n e v lâ d ın İlâ h î r a h -
m ete k a v u ş m a s ı k e s in d e ğ i l k i, A l l a h O na o la n ü stü n ra h m eti ile
b a b a s ın a r a h m e t e y le s in . E v e t, m ü s lü m a n k iş in in y a k ın la r ın ın ö lü -
m ü n e k a r ş ı s a b r e tm e s i s a y e s in d e C e n n e tlik o ld u ğ u n a d â ir h a d îs le r
v a r d ır . B u h a d î s l e f d e ö le n y a k ın ı n büyük veyâ k ü ç ü k o lm a s ı k a y d ı
y o k tu r .
ﻧﺒﻤﺎﺗﻴﺎمﺀﺋﺪﻧﺘﺜﺆاﺀدا ةﺗﻤﻤﻤﺎﺀدﺀا ,، . :
T E R C E M E S Î
« K im , g ü n a h i ş l e m e ç a ğ ı n a h e n ü z g e l m e m i ş o l a n ü ç ç o c u ğ u k e n -
d iş in d e n ö n c e ö lü r (d e s a b r e d e r ) s e ٠ ç o c u k la r , o n u n iç in C e h e n n e m
a te ş in d e n k o r u y u c u k a le (p e r d e ) o lu r la r .» Bunun ü z e r in e E b û Z err
(R a d ıy a llâ h ü a n h ) ik i ç o c u ğ u g ö n d e r d im , d e d i. E f e n d im iz (S a lla lla h ü
A le y h i v e S e lle m ) :
İ Z A H I
T i r m i z i d e b u h a d îs i r iv â y e t e tm iş tir . T i r m i z i ’ n in r i-
v â y e tin d e h a d îs in s e n u n d ^ ş u ilâ v e v a r d ır :
= « L â k in b u m ü k â f a t a n c a k m u -
s i b e t i n i l k d a r b e s i a n ı n d a s a b r e t m e k l e h â s ı l o lu r .»
H a d i s , e r g i n l i k ç a ğ ı n a h e n ü z v a r m a m ı ş o i a n ü ç ç o c u ğ u ö l e n b ir
baba veyâ a n n e , ç o c u k la r ın ın ö lü k le r i m u s ib e tin in İh ، d a r b e s in d e
s a b r e t tik le r i ta k d ir d e b u ç o c u k la r m k e n d is in i C e h e n n e m a te ş in d e n
b ir k a le g ib i k o r u y a c a k la r ın ı m ü jd e liy o r , ? e y g a m b e r ( S a lla lla h ü A le y -
h i v e S e lle m ) b u h a d is i b u y u r u r k e n E b û Z e r r (R a d ıy a llâ h ü
a n h ) k ü ç ü k y a ş t a ik i ç o c u ğ u n u n ö ld ü ğ ü n ü h a b e r v e r e r e k b u n u n s e -
v â b ın ı ö ğ r e n m e k is te m iş , R e s û lu lla h (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m )
ik i ç o c u ğ u ö le n in d e b u m ü k â f a t a k a v u ş a c a ğ ı n ı b ild ir m iş t ir . B u d e f a
ü b e y y b i n K a ’b ( R a d ıy a llâ h ü anh) b ir ç o c u ğ u n u n ö ld ü -
ğünü b ild ir m iş , ? e y g a m b e r (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) b ir ÇOCU-
ğ u ö le n e d e b u m ü k â f a t ın v e r ile c e ğ in i b e lir tm iş tir . T i r m i z i ’ n in
y u k a r ıd a k i ilâ v e s in d e b e lir tild iğ i g ib i b u s e v â b a e r iş e b ilm e k iç in ÇO-
c u k J a r ın ın ö lü m m u s ib e t in in ilk d a r b e s in d e s a b r e t m e k ş a r t ı m e v c u t -
tu r . H a d is te ü b e y y b i n K a ’b (R a d ıy a llâ h ü anh) iç in ;
" K u r ’a n o k u y u c u la r ın ın b ü y ü ğ ü ” v a s f ı v e r ilm iş tir . Ç ü n k ü ?eygam -
ü b e y y 'd ir ,» b u y u r m u ş t u r .
B u n la r ın C e n n e t e h lin in h iz m e tç is i o ld u k la r ı h a k k ın d a r iv â y e t
v a r d ır .
C e l â l e d d i n - i D e v v â n i is e , b u n la r ın C e h e n n e m lik
o ld u k la r ın ı s ö y le m iş tir .
KİTÂBÜ-L CENÂİZ 477
) ﻳﺎبﻣﺎﻣﺎءﺑﺑنرﻳب ﺑﺛﻞ٥٨(
— S IK T ، = düşük س، ل M U S ÎB E T İ B A Ş I N A
G E L E N H A R K IN D A K İ H A D İS L E R B Â B I
رد ة. ى٠ن ﺀ م ؟ عﻧﺎ ى:أد .ي ، ال ﻣﻤﺔ أؤ.أ ﺀ- ١٦٠٧ئ
ﻣﺜﻮﻟﻚ ا ﻓﺆﻗﻖ
رم ؛ ﻣﺄد؛ﻣﺄتو. ﻧﺪ٧٠١م ذن دوﻣﺎذ. ر. م
، ، م’ا س اﻟﻨﻮ«ئ
٠• ﻣﺤﻰ*أدس أ ﺣﻠﻦ ﺣﻠﻖ،دﻳﻰ* أ ﺧﺐف. ﻟﻨﻞ"اﺋﺌﻤﻤﺢﺗﻴﻦ٠
، ن ﻣﺪ ا ﻟﻤﺪ. آ ل ارى ق ا ﻣﺬ ب داآل ﻣﻠﺮا ف ؛ ز د ﻟﻢ ﻳﻌﺪك آﺑﺎ ﻣﺮر ؛ • و ز د: ﻗﺎ ت اؤواﺗﺪ
: ق
• أ ﻣﺪ و إ ن ﺳﺘﻲ و ﺧﺎ ف4 ﻫﺪ ﺿﺬ، وإ ن وأ ﺛﻢ ان ﺳﻤﺪ
T E R C E M E S İ
1607) Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyûtn rivâyet ل؛ﻟﻊ،ﻃﻎ؛ ا göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve. S e lle r ) şöyle buyurdu, dem iştir :
«Ö nüm de gön d ereceğim b ir düşük çocuk, arkam da b ırak acağım
b ir atlıdan şüphesiz bana daha s e v im lid ir.»”
Zevâid'de şöyle denilmtştir : Ben derim ki : Râvi yezid’in Ebû Hüreyre
(R.A.)’e yetişmediğini el-Müzzi, Tehzîb’te ve Etrâf'ta söylemiştir. Hiğer râvi olan
Yezid bin Abdülmelik’i ibn-i Sa’d sika saymış ise de Ahmed, ibn-i Muin ve halef,
onu zayıf saymışlardır.
ﻛﺂﺀواﻧﺤﺌﺈد
إذا ﻟﺘﻨﻞ٠^ ﺛﺪﻟﺌﺎف. ةﺛﺖ: م أئ إة"ت٠؛ينﻳﻨﻒ* ﺛﻦ أاي
•ق ﻃﻪ،ن. ت. أﺀ'ﺗﻲ أ١ﺀﺗﻤﺢ
ث' ا'ﻟﺘﺎﺑﻢ أي: إلﺛﺎ'ت. ال'ا أ ﻗﺘﺪأ ي ;م اة؛ت
.»ﺗﺌﺒﻤﻴﺌﺎ ' ة ؛ . ﺗﺒﺒﻤﺘﻲ
ؤإ؟قﻓﺂب
ءﻧﺎئءﻧ، م ﺛﺂؤ ﻟﺟم،ﻣﺣﻣﺣﺎ
ﻳﻰﻣﺳﻠمما
مﻣﺣدام٠ﻣﺑم'ﻓث
». ﻳﺴﺜ ال. إد؛ اا، ﺿﻤﺈ ل ا ﻃﺌﺔ، ﺻﺪﺛﻢ أﻣﻪ إﻳﻰ ا١ وا ﻟﻰ ﻣﺠﻦ ث ﺀ٠
• و ﻗﺪ اﻣﻤﺘﻮا ز ﻣﺘﻤﻤﻪ ، _ن ﻣﻮﻣﺤﺐ ق إ ﺳﻨﺎد • ﺑﻤﻲﺀ
ن ﻋﺒﺘﺪاف ؛ قارواﺛﺪ
T E R C E M E S Î
1609) "... ال1 ? ةااbin Cebel (Radıyallâhü anhyûen rivâyet edildiğine ة؛؛-
re: Peygamber ( ﻫﺔ//و/ ﻫﺲAleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
7 اA H !
م ﻣﺎ
صﺟﻨﻲﻳﻰ
ﺛﻮ دام٠د.
T E R L E M E S İ
ﺀآ*د اآلﺀق >ﻋﻦ ﺗﺘﻢ£ ؛: أ ل.ﻫﻢ ﻓﻖ، أ، ﺀ ش- ﺧﻤﺤﺎ ﻣﺤﻴﻮ ١٦١ ١
— .
ذآﺗﺘﺂ
: ادممﺀﻣﻰاﻃﺰ ؛
ﺀﻳﻰا، ﻣﺎثﺑﻤﺰﺀﺣﺪﺛﻴﺔﻣﺪا ﻣﻤﻨﺎإا-اﻳﻰإ
•
ﺟﻢ ﻋﻰﺟﺪه أ*ﺀاﺀا'ل؛تﻫﻢ؛ﻣﻰ ؛ زأﺗﺘﺄ ؛ ل" اأ * ﺑﻔﺒﻤﺮ
، -ﺛﻪ ﻫﻤﻢ ن.أم ﺀرﻧﺎ
C44) Abdullah bin Ca’ter bin Ebi Tâlib el-Haşimî Habeşistan’a hicret edenle-
rin omda doğan ilk çocuklarıdır. Cdmertliğinin fazlalığı nedeniyle ona «Per^â»
denilirdi. 25 hadisi vardır. Buhâri ve Müslim iki hadisini ittiafkia rivâyet etmiş-
terdir Hicretin 80.nci yılı vefât etmiştir. (Hulâsa : 193)
SÜNEN-1 İBN-İ MÂCE
T ERCEMES İ
ﻫﺎ1 را "... Esmâ’ binti Umeys (45) ( Radtyallâhü anhâ)’ûan\ Şöyle de-
m iştir:
İZAHI
Cer
îr bin ..." اااااال اا
)1612- (! ; * ،'‘)؛
C1-
İ!
1>(Radıyallâhü ı i n h (\ آل*اا
. ا)اا'<ﻣإل،•-
‘
: iniştir
Biz ölünün ev halkının yanında toplanmayı ve onların (toplantın
”.lar için) yemek yapmalarını niyâhattan (bir çeşit) görürdük
N o t: Zevâld’de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahihtir ili، tarikin r6vi-
-؛eri, Buhâri’nin şartı ii^erinedirler. ikinci tarîkin râvileri, Müslim’in şartı üzerine
dirler .
lâ ta’ziyet için uzak bir yerden *bir adam gelip, geeeleyin orada yat-
mak ihtiyacını duyarsa, ona ^eme^ yapmak câizdir. Ancak yetim-
lerin malından ona yemek yedirilemez. Eğer ölünün malı yetimlere
kalırsa, uzak yerden gelenleri ağırlamak, köy halkına âittir.
ن ﺻﺪئت.ﺀال ب اﻟﺨﺎدى ؛ ﻣﺪم اﻟﺨﺪﻳﺚ• ﺑﻤﺎلا، ن ادم. قا ب اﻟﻤﺬ؛ل ﺳﺖﺀﻋﺎﻣﻢ ص' أ دى ؛ . -
. « ﻣﺬاا ﻟﺨﺒﻴﺚ ﺷﻜﺮ ﻟﻤﻰ ﺑﻤﻰ:ﺀ ا ﻟﺪﻳﺚ ﺟﺪا •ﺑﻤﺎل إ ن ﺳﺘﻲ ال م ادأث• و؛ال رن ﺀإ ن ؛
• إس٠. و ﺗﺒﻜﻴﺖ ص اﻟﻤﺬﻳﻞ
TERCEMES Î
1ر ال ه i b n - i .^ lıb â s ( R a d t y a l l â h ü a n h ü m â y â a n r iv â y e t e d i ld iğ i n e g ö r e ;
R e s û lu lla h ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ş ö y l e b u y u r d u , d e m iş t ir :
«Gurbet ölümü şehidliktir.»
N o t: Zevâid’d e ﻫﺎ^ةوdenilmiştir : Bu isnadda el-Hüzeyi bin el-Hakem bulu-
nur, Buhârî Onun hadîsinin münker olduğunu, tbn-i Adiyy Onun hadisinin doğru
olmadığını, tbn-i Hibbân da Onun hadisini cidden münker olduğunu söylemişlerdir.
İbn-i Muin de : Bu hadis münker olup bir şey değildir. Ben el-Hilzeyl’den hadis
yazmışımdır. Onun hadîsinde beis yoktur, demiştir.
İZAHI
Zevâid türünden olan bu hadisi D â r e k u t n i , اا ألإ-ن
Ömer (Radıyallâhü anh)’den rivâyet etmiştir, ©radaki rivâye-
tin senedinde e l - H ü z e y l A b d ü l a z i z ’ den, ©da N â ^ i ’ -
den, © d a î b n - i Ö m e r (Radıyallâhü anh) ’den rivâyet etmiştir.
S i n d i şöyle dem iştir: S u y ü t i : Î b n ü ’ l - C e v z i bu
hadîsi başka bir yoldan A b d ü l a z i z ’ den rivâyetle mevzu’
hadisler arasında zikretmiş ise de bunda ؛sâbet etmemiştir. Ben,
ŞÜNEN-t ÎBN-t MÂCE
ﻧﺴﻢ ■ﻧﺮمﻧﺊ
ي ﺀآت ظ ﻣﺪه ﺛﺂو-ﺣﺆﺗﻒ ﻧﻢ
. ﺣﻤﺎ١٦١٤ : • -
İ Z A H I
T ERCE MES İ
«Hasta İken ölen bir kimse, (âhiret sevâbı bakımından) şehld ela-
rak ölmüş olur. Kabir fitnesinden korunur. Sabah, akşam cennetten
rızıklandırılır■»”
N o t: Zevâid yazan şöyle demiştir : Mâlik, Yahyâ bin Said, el-Kattan ve
İbn-i Muin bu seneddeki râvi İbrahim bin Muhammed’i tekzib etmişlerdir.
İZAHI
: أد. *ام_زة ﺻﺪاآلرادر* دﻛﺄ ﺗﺎ ة ﺑ م: ﻣﺄ ت- م ﻣﺣﺎ ﺑﺸﺎ م ة —١٦١٦
İZAHI
A h m e d , E b û D â v û d ve B e y h a k î de bunu rivâ-
yet etmişlerdir. El-Menhel yazarı, bu hadîsin izahında şöyle der : Ha-
dişten maksad; kişinin hayatta iken eziyet duyduğu şeylerden ölü iken
de eziyet duyduğunu beyan etmektir. Şu halde diri iken ona ihânet
edilmediği gibi, ölû iken de ihânet edemez. Nitekim ' î b n - i E b i
Ş e y b e ’ ni n tahriç ettiğine göre î b n - i M e s ’ u d (Radıyal-
lâhü anh) ؛
“Mû’mine ölû iken eziyet etmek hayatta iken eziyet etmek gibi-
dir” demiştir. î b n - i H a c e r de : Bu duruma göre dirinin lez-
zet duyduğu şeylerden ölü de lezzet duyar, demiştir.
Hadîsten maksad, dirinin kemiğini kırmak haram olduğu gibi ölü-
nün kemiğini kırmak da haramdır.
S u y û ' t i , E b ü D â V û d ’ un hâşiyesinde bu hadîsin se-
bebini şöyle zikreder ؛c â b i r (Radıyallâhü anh) ’den rivâyet edil-
diğine göre şöyle dem iştir: “Biz Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem) ile beraber, bir eenâzeye çıktık. Peygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) kabrin kenarmda oturdu. Biz de beraberinde oturduk. Me-
zar kazıcısı toprak altından bir baeak veyâ kol kemiğini çıkardı. Onu
kırmak istedi. Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Onu k ırm a! S e n in on u ölü iken kırman, onu diri iken kırman
gibidir. Lâkin onu kabrin kenarında toprağa göm.» buyurdu.”
H A D İSİN FIKIH Y Ö N Ü
^ وﻣﻮلاف رضم
ف دﺀ؟ل٠١٣) ؤب ط٦٤)
«4 — RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)’İN
(SGN) HASTALIĞININ ANLATILMASI HAKKINDA
GELEN HADÎSLER BÂBI
ﺳﻤﺪاس،،؛اننﻣﺘﺔ ﺀزالﻋﺮﺀ
ﻣﺜﺊ ﺣﻤﺤﺎﺗالﻣﺰﺛﺄﺑﻤﺘﻢئ١٦١٨
، • . “
T E R C E M E S Î
اصهةل
٠ إﻧﺄ در' ﺗﺄﺗﺎV > ﻧﻤﺎآ٠ؤﻟﺚ1 ﺷﻢV،]ﺛﻤﺎ V. دب اﺋﺎس• واﺷﻒ أتاﻧﺸﺎف
• ^ ﻣﺌﺬﺛﻰ ﻛ أل
ﻣﺤﺆ ^
TERCEMES İ
1619) " ... Âişe (Radtyallâhü ; آاةه’رقﺀاسŞöyle d e m iştir'.
P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) (şe y ta n la rd a n ve has-
ta lk la r d a n ) şu kelim elerle A llah ’a s ığ ın ırd ı:
: ﻣﺌﻬﺪ ﺷﻖ ا آل : ةة ﻟﺜﻲ ' آل م واﺷﻒ آ ﻧﻒ ا- آدم ا ﻳﺄ س رب ا ﻗﺎ
ﺗﻔﻤﺤﻢﺀ. آل-.
= «Ey in s a n la rın Rabhi! Şu h a s ta n ın h astalığ ın ı g id er ve şifâ
b u y u r. A n cak sen şifâ v erirsin . S enin şifan d an b a şk a hiç b ir şifâ
yo k tu r, (Bu h a sta y a ) öyle b ir şifâ v e r ki, هşifâ hiç b ir h astalığ ın
irin i bırakm ıyacak.» P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem) ve-
fâ t ettiği h a sta lığ ın d a ağ ırla şın c a O n u n elini tu ttu m . Ve bu kelim e-
leri okuyup. O n u n m ü b â re k v ü c û d u n a elim i sü rm ey e başladım . Son-
r a elini benim elim den çekip çıkardı. D ah a s o n r a :
ا آل م ﺷﻰ أ ﻟﺮﻓﻘﻢ-دأ اﻟﻠﻬﻢماﺀﻣﺤﻠﻰ = «A llah’ım b a n a eyle
ve beni refik-i a ’lâ ’y a eriştir.» b u y u rd u .
64 KİTÂBÜ-L CENÂtZ
İZAHI
B u h â r i de bu iki hadisi rivâyet etmiştir.
İlk hadîste Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in hasta-
lığındaki üflemesi, kuru üzüm yiyenin üflemesine benzetilmiştir
S i n d i : Yâni çekirdekli kuru üzüm yiyen kişinin, çekirdeği ağ-
Zindan atarken üflemesine benzetilmiş, diyer.
Miftâhü’l-Hâce yazarı d a : Kuru üzüm yiyen kişinin, kuru Ü Z Ü -
mün üstündeki hafif tozu ve toprağı gidermek için hafifçe üflediği
gibi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hastalığın ve zayıflı-
ğın şiddetinden dolayı mübârek vücûduna üflerdi, diyor. Bu arada
S i n d i ’ nin yukarıdaki benzetme آه؛ﺳوde te k r a rlıy o r
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sağlığında muhterem
eşlerinin odalarında sırayla gecelerdi. Son hastalığının ilk günlerin-
de nöbet işini aynen tatbik ettiği; ağırlaşınca bütün eşlerinin muvâ-
fakatıyla  i ş e (Radıyallâhü anhâ)'nin odasında devamlı kal-
dığı ve eşlerinin sırayla  i ş e (Radıyallâhü anhâ)’nin odasında
Onun yanında kaldıkları, bu hadisten anlaşılıyor.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ağırlaştığında A b -
b â s (Radıyallâhü anh) ile A l î b i n £ b i T â l i b (Radıyal-
lâhü anh) Onun koltuklarına girmişler ve kendisi onlara dayanarak
Âişe (Radıyallâhü anhâ)’nin odasına götürülmüş; hastalık nede-
niyle ayakta tutunamadığı için mübârek ayakları yerde çizgi çizer-
؛:esine sürtüne sürt.üne götürülmüştür.
İkine ؛؛hadiste Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Al
lah’ım ؛Bana mağfiret eyle. Ye beni refik-i a’lâ'ya eriştir.» buyur
muştur.
Refik'i a’lâ’dan kasdedilen mânâ husûsunda müteaddit beyanlar
vardır.
؛b n i 1 s h a k V ؛؛c e V İl e r i ’ ye göre «Refik i A’lâ» Cen
net’tir. H a t t â b i : «Refi^-1 A’lâ» Peygamber (Sallallalıö Aleyhi
ve Sellem)'in mübârek rûhu, yüksek makamlara yükselirken kendi
sine refakat eden meleklerdir, demiştir.
Şârih K i r m â n i : R efik-iA ’lâ, ^ ا،ف؟ sûresi âyetinde:
«Güzel refik» diye vasıflandırılan Peygamberler, sâdık kullar, şehid-
SÜNEN-İ ÎBN-1 MÂCE
، ﺛن ردة، ءن أﻧﺗﻲ،ر'ﻣﻳم ﻳﻰﺳ د. ﻫم ردان 'أﻗﺮئ • ﺗﺈإ.— ﺣﻘﺑﺟﻧﺎأ١٦٢٠
ؤذسVI ص ةرتﺀﻣﺎﻣﺰئ „ﺗﺮ 'ت. ﺀى ﺛاله؛ ﻓﺄﻧﺖ؛ ﺣﻤﺬ رﻧﻮت ' م
ﺋﻣﻣﻣ. ثم هءة ﺗﺛﺎﺻﻣﺢ'ﻣﻬﺂﻗص: ةﻟت. األﺗﺄواأﻣﺔم
إىمء«ﻟﺗم أﺋؤ9إء
م"داءؤاﻟﻣﺋﺎ
ﺗﺈىواﻛ1_ﺻد
ﻳن'ﻟإلﺗﻲؤاا افءأإم
ءﻣم'دن
T E R C E M E S İ
t z AH1
B u h â r i de bu hadîsi rivâyet etmiştir. Peygamber (Sallalla-
hü Aleyhi ve Sellem )’in sekerât hâlinde okuduğu bildirilen âyet, N i -
s â sûresinin 69’uncu âyetinin bir parçasıdır. Ayetin tamamının
meâli şöyledir:
«Kim A llah’a ve R esûlûne itâ a t ederse, o n la r A llah’ın kendile-
rin e nim et verdiği P eygam berler, sıddıklar, şeh id ler ve sâlih lerle be
rab e rd irle r. B u n lar ne güzel ark ad aşlard ır.»
ﺗﺎﻣﺤ إل ي : ع. ﺀﺗﺂ م ﺋﺜﻤﺤﺄ ؤاا ﺑﻤﻬﻤﺎ ةت/ ﻳﻤﺚ د ^ ﻧﻬﻤﻞر ا ف:
! ﻧﻮل ا ﻓ ؤ3ﺟﻌﻤﺤﻰ
. إأق اأؤ
T E R C E M E S Î
622" ) ا... Âişe (Radıyallâhü anhâ)’dan; Şöyle demişliı :
R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’den fa z la h astalığ ı şid-
detli olan hiç b ir kim se görm edim .”
: ﺀنﺀا ﻳﺜﺄ ؛ أ ﺗﺖ،م ن ﺀﺳﺪ- ﺀﻧﺎﻟﻤﺄ، ﻣﺜﺪ زز ﺗﺮﺟﺲ٠م- ﻳﺔ ت. د. زاد-،م
t ود * ﻫﺒﻤﺚ ﻓﺎ' ﻛﺪ ج . ﻣﺬ د ﺑﻤﻤﻤﺪ ح ؛ ﺗﻲ ﺗﻨﻲ- د ﺀ ت. تمار ز ﻟﺔ-د
C .ﻟﺗﺎﻣﺎﺗﺎﻣ ت أء ى ء١ اﻟﻠﻤﻢ٠م ﺗﻤﻮل ﻣﻴﻤﺤﺪﺟﻢﺀه
T E R C E M E S Î
162د ( :Âişe
"... ( Radtyallâhü anhâ) dan; Şöyle (letııiştir
R esûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem ) ’i gördüm . Vefât ediyor -
KİTÂBÜ-L CENÂİZ 497
-du. Yanında bir kab su vardı. Elini kaba sokup yüzünü suyla mes
hediyordu. Sonra•٠
Allah’ım! ölümün şiddetler»
-karşısında
؛ bana yardımcı ol.» bu
yuruyordu.”
İZAHI
 i ş e (Radıyallâhü anhâ) ’nin yukardaki hadislerini Buhâri
de rivâyet etmiştir.
1621 nolu hadîste Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in
kızı F â t 1 m a ’y a :
«Benim ehl-i Beytimde ilk olarak sen benim yanıma geleceksin.»
buyurduğu belirtilmiştir. Bu haber. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem )’in bir mucizesi idi. F â t ı m a (Radıyallâhü anhâ) Pey
gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’den sonra ancak altı ay yaşa-
mış ve Ehl-i Beyt’den ilk vefât eden هolmuştur. E n e s (Radıyal-
lâhü anh)’in hadisinde Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’in
،ﺣﻤﺎم ﻣﻘﺎﺋﺔ
ﺀ.ﻣﻦ ﺛﻮذ
4 ﻳﺚ ة. ﻓﻰﻗﺒﻢ
.ﻣﻤﺢ ةأ. ﻣﺤﺎ أ١٦٢٠
، U.? -
دذاﻣﻨﻪ
3* ' ﻧﺪهأفﻣﺢاف٢١ﻧﻨﺠﻨﻢص
./،،; ﻣﻠﻴﻞ ﺀى
3 ﺀىﻋﺘﻲأي ا ؛ ، ، ،
T E R C E M E S Î
1625) "... Ümmü Seleme (Radıyallâhü anhâyûan: ﺀﻟﺮؤن؛؛وlemi ؛tiı :
R esûlullah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) v efât ettiğ i h a sta lığ ın d a :
«N am aza ve sağ ellerin in m âlik o ld u ğ u şeylere (önem veriniz.
İh m al etm eyiniz.)» b u y u ru y o rd u . M ü b ârek dili b u kelim eyi dö ndür-
m eyecek h âle gelinceye k a d a r devam lı b u n u söy lüyordu.”
Not : Bunun senedinin Buhâri ve Müslim'in ؟art] üzerine sahih olduğu Ze-
vâ^d’de bildirilmiştir.
1 ?ا ا ا ف
، ﺗﻲ
’ﻫﻤﻤﺔأﻣﻴﻰئ ى أﺋﺎﻳﺚ د ﺋﻮ م إﻳﺔر. ﻣﺤﺎأ١٦٢٦
، . -
: ﻫﺄﺗﺘﺄ . وﻣﻲ ﺀﻣﻢ ﺀا*ﺛﺊ أن ﻋﻪ ؛ اآل~*ود؛ أت- ﺀنi ﻫﻦ إ’راﻋﻴﻢ '
1626) "... El-Esved (bin Yezîd) (Radtyallâhü anh) (48)’den; Şöyle de-
m iştir:
( رصEl-Esved bin yezld bin Kays en-Nahaî, fıkıhçıdır. ibn-i Mes’ud, âişe,
Ebû Mûsa ( ه. م. رve bir cemâattan rivâyet etmiştir. Kendisinden de ibrâhim Na-
hal, oğlu Ebû ishak ve bir cemâat rivâyet etmişlerdir. Sikadır, sek-
sen defa hac ettiği rivâyet edilmiştir. Her gece iki defa Kur’an’ı hatmettiğini ibrâ-
him söylemiştir. Hicri 74-75 yılı vefât etmiştir. (Hulâsa : 87)
SÜNEN-t iBN-İ MÂCE
İZAHI
و ﺛﻢ؛ ﺗﻨﻲ ﻋﻘﻪ، ﻧﻤﻤﻨﺂ إل زإ خ ، ﻫﻢ م ﺑﻤﺮ. ﺀ إ ام آ. ﺗﺎ ^ ذ ﺗﺄﺧﺬ آ ﻣﺤﺪمأ ﻟﺮﺧﻰ
وي .. آذ دﻧﻮت ه١ *ﺋﺪ، •ﺛﺘﻲ أك ؛ ؤ؛ف أن_ ﺀ;ﺗﺎث ر ؛ ث*آال •' أت
ؤآل أرث
ﻏﻠﺢﻣﺢ_ مأة ﻳﺌﺄ أﻣﻰ
< ى- .. ؛ دام؛ ﺛﺎﺗﺎت د ﻧﻮ دام،(ق*آ ﺣﻬﺎﻛﺠﺪ م
ة ﺑﻢ افﺀ. ﺗﺌﺠﺬ 3 ﻗﺂ
: نمﺑﻤﺘﺰصﺀداﻟﺘﺄ
ﻫﻢ.ﺑﻤﻨﻴﺈ ﺳﺄم أ-ؤأت، ﻛﻢ
. ، ص؛يﺗﻰ اﺗﺘﺎ
ص^ذ ﺗﺒﻤﺴﺎإلذ ﻣﺤﺪا ﻣﻤﺘﺎت ﻣﺒﻤﻤﻢم إ ال ﻣﻞ- ﺀذ اف'ﺧﻤﺂزم ;ﺀت
ﻣﺢ
وﻣﻦت*ﻣﺪﺑﺖ. ﺋﺪ ﺛﻨﺘﺂﻣﺤﻰ ﻣﺆ اؤﺛﺖ• أﻫﺎن ﻣﺎت أذ ﺛﻞ اا"ﺗﻠﺜﺘﻢ ﻣﺪ أﺀةا؛ﺧﻤﻢ
. ﻧﻨﺄ ﻳﻨﻢ اسﺀ ﺛﻆ ؤﻧﺒﻤﺬزىماس اك رﻳﻰ
0 ﺀﻣﻪ ؤ
زي • ﺀ*ﺗﻴﺬVJ ﻧﺄﺗﻢ ؛ ﻣﺜﺘﺔﻓﻰز*أﻫﻤﺘﺄﻧﺎ
T E R C E M E S Î
: Âişe {Radıyallâhü anhâyfran ; Şöyle dem iştir ... “ )1627
Ebû Bekir (Radıyallâhü anh), Avâli(nin Sunh köyün)de oturan
eşi bint-i Hârice (Radıyallâhü anhâ)’nin yanında iken Resûluilah
Sallallahü Aleyhi ve
fât Sellem)
edince sahâbiier
ve Peygamber (؛
Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ölmemiş, ancak vahiy geldiği zaman (
-Onu tutan hâlin bir parçası o،nu tutmuş, demeye başladılar. Ebû Be
-kir (Radıyallâhü anh) biraz sonra geldi. (Mesciddeki kalabalığa bak
mıyarak ve kimseye bir şe^ söylemeden doğruca Peygamber (Sal-
1ظإلﻫﻬك Aleyhi ve Sellem) in odasına g ird i, P e y g a m b e r (Sfl.IlaiIfl.hil
-Aleyhi ve Sellem )’in mübârek yüzünü açtı, ild gözünün arasım hür
etl^ ؟öp tü v e > • س
و ﺳﻴﺠﺰى اﻓﻪ ا ﻟﺸﺎﻛﺮﻳﻦ ﻳﺨﺮ اﻓﻪ ﺷﻴﺌﺎ ﻓﻠﻦ ا ﻋﻘﺎﺑﻜﻢ و ﻣﻦ ﻳﻨﻘﻠﺐ ﻋﻞ ﻋﻘﺒﻴﻪ
İZAHI
T E R C E M E S İ
İZAHI
TERCEMESÎ
1629) Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anh)’den; Şöyle demiştir :
Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (vefât edeceği gün)
ölüm ızdırabım duyunca (kızı) Fâtıma (Radıyallâhü anhâ) : Vay ba-
bamın ızdırabına! dedi. Bunun üzerine Resûluilah (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) :
«Bu günden sonra babanın üzerinde hiç ızdırap olmıyacaktır. Kı-
yâmete kadar hiç bir canlıyı bırakmıyacak olan ölüm şüphesiz, ba-
bana yaklaşmıştır.» buyurdu.”
N o t: Zevâid’de şöyle denilmiştir : Bunun isnadında Abdullah bin Zübeyr
el-Bâhilî Ebü’z-Zübe؛yr bulunur. Ona Ebû Ma’beâ el-Mısrl de denilir, ibn-i Hibbân
Onu sikalar arasında zikretmiş; Ebû Hâtim ise : o meçhuldür, demiş; Dârekutni
de; Sâlihtir, demiştir. İsnâdm kalan ricâli, Buhâri ve Müslim’in şartı üzerine-
dirler.
İZAHI
Buhâri bu hadisin baş kısmını rivâyet etmiştir.
ز... ؛؛ ئ ﻣﺤﺖC ü m le s in i rivâyet etmemiştir.
S i n d i şöyle demiştir: Hadisteki Peygamber (Sallallahü Aley-
hi ve Sellem) ,in buyruğu, muhtemelen vefât ettiği gün söylenmiştir.
Hadîsteki ‘‘Kerb”den maksad, ızdırabtır. Bunun için ölümle son bu-
Jur, buyurulmuştur.
أي• ﺣﺪﺛﻨﻲ. *أو أﻣﺎﻣﺔ • ﺣﺪﺛﻨﻲ ﻛآل نز، ت. ﺻﻰ ﺀئ نﻣﺤﺘﺪ ١٦٣٠
—
،؛ ادﺀآل! ﻳﺈ ج
. ﺗﻬﺠﻤﺄﺑﻤﺄﺀﺀﻣﺢﺀﺑﻤﻤﺒﻤ ال ه
T E R C E M E S I
Enes bin ^lâlik ( Radıyallâhü )1630 ه«ه ’(
ه؛ اه-rivâyet edildiğine gö
re şöyle demiştir ,
KİTÂBÜ-L CENÂİZ
İZAHI
Buhârî, Dârekutnî ve Taberânı de bunu rivâyet
etmişlerdir.
Enes (Radıyallâhü anh) F â t ı m a (Radıyallâhü anhâ)’-
ya hürmeten ve teeddüben cevab vermeyip susmuştur. Ama hâl lisa-
m ile E n e s (Radıyallâhü anh) şöyle diyordu: Bizim gönlümüz
buna râzı değildi. Ancak Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )٦١٦
emrine uymak üzere bunu yapmak zorundaydık.
F â t ı m a (Radıyallâhü anhâ)٥١٥
'؛ ‘Ey babam.. sözü niyâhat-
tan sayılmaz. Çünkü Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) he-
nüz vefât etmemiş iken de; ‘Vay babamın ıstırabına, demişti. Pey-
gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Onun bu söyleyişine karşı çık-
maniış idi. F'â t 1 m a. (Radıyallâhü anhâ) Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem )’den sonra altı ay yaşamış, bu süre içinde hiç gül-
memiştir. Gülmemek Onun hakkı idi. K a s t a 1 â n î ’ nin nakline
göre aşağıdaki beyitler F â t ı m a (Radıyallâhü anhâ)’nin Pey-
gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hakkında söylediği mersiye-
TERCEMES Î
،■ﻳﺮ؛ ﺋﺚﺀ ة ﻟﺒﻢ * ﺛﺒﻤﺎ أ * ﺛﺎﺗﺂ . ﺗﻨﺜﺮ ب ة ﻫﺆ <ى- ١ ٦ ٣
دإظ. جارﻧﻮت فﺀو0 ^ إل م ؛ﻣﺄت ؛. ق. ﻣﻨﺎ٠ ﺀ ن'م، ﺀن ' ﻳﻤﻦ
. م*أم ﻛﺪ م اؤ ﻣﺘﻜﺬ .ص-و ﺟﻤﻨﺎ ؤا
ﻧﺺﺀﻣﺢ ا
؛د ﺧﻞﻳﺘﻬﻤﺎ-، ﻣﻨﻲ ؛ه ا ﻟﺴﻦ وال رأ ﻛﺐ٠١را ﺳﻠﻢ• إ ال،م ز •*ودم؛ دظ
, ﻟﻰ
• ﺿﻢ
ن ؛.م •
T KI1CEMESİ
ةا3)ل "... t'bey ■؛(؛، K a’b (Radıyallâhü anlı)'den: § ؤن؛1'ا ؛ ا؛؛اآاﺀإ،' :
Riz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile heraber iken
hedef ve gayemiz tek idi. o , vefât edince İliz şöyle baktık, böyle bak
م
؛. (Hedeflerimiz ayrıldı.)”
N o t: Zevâid’de ş6y،e denmiştir : Bunun isnadı Müsiim’in şartı üzerine sa•
hîhtir. Ancak el-Hasan ال. Ubey bin Ka’b (R.A. ),nin arasında inkıta (kopukluk)
vardır. Bunlar arasına Yahyâ bin Damre girer.
i 7, A H T
ظم
mâruz kalmamak için 0 dikkatli davranırlardı. Peygamber (Sal-
lallahü Aleyhi ve Sellem l’in vefâtından sonra bu korku kalmadığı
için zühd ve takvâ konusunda eski titizlik kalmamıştır. Bu süz yan-
ول
1 anlaşılmasın. Yâni sahâbilerin Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem )’i vefâtından sonra hâşâ hatâ işlemeye cesâret ettikleri sa-
nılmasm. Böyle bir şey olmamıştır. Gâye şudur: Peygamber (Sal-
lallahü Aleyhi ve Sellem )’in vefâtıyla din kemâle ermiştir. Helâl ve
haram, sünnet ve mekruh ile mübahlar yerleşmişti. Meşrû görülen
her hangi bir hareketin haram kılınması ve bu konuda âyetin inme-
si dürumu kalmamıştı. Sahâbiler meşrû saydıkları ve bildikleri dav-
ranış ve hareketlerde bulunmaktan çekinmezlerdi. Bütün mes’ele bun-
dan ibârettir.
ö b e y y h i n K a ’ b (Radıyallâhü anh)'in hadisi Zevâid
türündendir.
ü b e y y (Radıyallâhü anh)’in maksadı şudu r: Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hayatta iken hepimizin hedefi İslâmî
ayakta tutmak ve yüceltmek idi. Hedef ve gâyemiz bir idi. Birlikte
hareket ediliyordu. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) vefât
edince maksadlar, gâyeler ve önemli tutulan mes’eleler dağıld]. Ki-
misi dünyevî maksatlara, kimisi başka gâyelere eğildi.
ﺀﺑﻤﻰﺻﻢ ﻣﺤﻠﻤﺢ ال إ ;ة ﺗ ال ك؛ ﻓﻢ ﺑﻤﺌ إل ، ﻳﺒﻤ ال ؛ ﺻﺬ ق
ﻣﺊ ﻣﺤﺒﺎﻇﻤﻚم ﻣﻤﻴﻠﻰ إ ﻣﺒﻢ ﺀ ك ﺀم
/ ﻧﻜﺎ ذ ا ، و | ﺑﻤﻴﺌﺒﺠﺪ اد
ﻣﻴﻤﻢ-ا ﻳﻤﻠﻠﻢمﺗﺘﺐ ﺑﻤﺘﺮآ, ﺀآﻣﺄﺣﺪ١م
^ م ﻣﻜﺎذاذاس.م
اؤ؛ﺗﺎال1ﻗﻜﺘﺎﻛﺎﺳﺘﻲ
. 4اإلئ
. ةا'ﺋﺖ 1، انن1ﺀﻫﺪمﺀث
>ﺀم\ل و. م« ﻧﻌﺎ إل ق
وس
تﻣﺤﺔ• وﻣذك* إن ﺣﺒﺎنق اﻣﺤﻘﺎتءلاﻟﺟذ، اف
٠ ﻓﻳﺎوداﺛد ؛ﻳﻰ إﻣﻄﺎﻟﻢ ﻣﺼﺐ نﻣد
.ت ذي ان ﺣﺒﺎن قاﻟﻔﺎ، و ﻣﺪ ن ﺀإ رام. ﻟﻢ أرﻣﻦ ﺟﺮﺣﻪ والوص، افﻟﻤﻦ'ﺀﺑﺪ
T ERCEMES Î
1634) Peygamber ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’ in muhterem eşi üm-
mü Seleme binti Eh! ümeyye ( R a d t y a l l â h ü ض»ه
’رﻗdan; Şöyle demiştir :
55 KİTÂBÜ-L CENÂİZ 513
İZAHI
T ERCEMES İ
ا6رةد Enes (Radtyallâhü anhyûen rivâyet س؛غ؛ ال؛ ﻟﺦ göre şöyle de-
miştir:
ﺀﺗﺸﺘﺶ ؤ
3 ﻳﺜﺄ رم؛؛؛ثﺀ؛؛-ﺳﺄت،ق,قا آل ﻧﻨﺎﻟﺜﺚ؛.ﻣﺢ< ﺳﺄ
.ن ﺗﺈ.ز. تا
(50) Ümmü Eymen (R.A.), ?eygamber (S.A.V.)’in dadısı idi. Adı Bercket’dir.
İlk muhacirlerdendir. Kendisinden Enes (R.A.) rivayette bulunmuştur, ?eygamber
(S.A.V.) Cnun evine giderek ziyaret ederdi. Vâkidî'nin dediğine göre Rz. Osman
(R.A.)’m hilâfeti devrinde vefât etmiştir, tbn-i Mâceh Onun hadisini rivâyet et■
miştir. (Hulâsa: 497)
KİTÂBÜ-L CENAİZ 515
ﺑﻤﺎف' ﺗﺂﻣﻴﺎ آل ﻣﺤﺄ ذ 'إ ﺧﻢ. ر'ﺳﺎدﺗﺖ, زﺗﺖ اﺗﻲ ؛اةت:ا؛ت ﻧﺊ
.. ﻳﺎﻧﻴﺘﻴﺚ’ ﺛﺬ . أي'اﺋﺎآلﺗﻴﺄم
1 رواإ؛ ﺗﻪﺀ ن أ ل ا ﻟﺮ دا ﺀ ﻣﺮ ئ، ﻣﻴﺢ إ ال أ ﻧﻪ ﻣﻨﺘﻌﺢ ز ﻣﻮﺿﻌﻨﻲ * آل ز ﻣﺒﺎ دؤ ل اروا ﺛﺪ ؛ ﺀﻧﺎ ا ﻟﻠﻴﺚ
،ة Bu hadisin metni, 1085 nnlu hadis metninin aymdjr. Senedler de ((ﺳﺮه-
arkla ki: Oramn ilk râvisi Şeddad bin ®vs (R.A.)'dir. r. d ط؟ل-oraya ha
izah؛
Şu؛
k ı l a b il i r
516 SÜNEN-Î ÎBN-İ MÂCE
TERCEMESİ
ﻣﺎﻧﺂن ﺀﺑﻤﺎئ،'ﻟﻠﻰ.; تدن 'ف '^ق '/ ةل:ةت ﻣﺄﻫﻤﻦ '؛؛- ﻗﺘﻠﺞ. ﻣﺄ.
T E R C E . M £ﻟﻊ
t Z' AH l
: ﻣﺜﺎدﺀ ؛ﺗﺎن. يإ ﻗﻤﺘﺎم: ﻗﺄت ﻣﻄﺮذا. إفﺗﺷو1;^دىﻟﺒﻢم ١ﻗﺄ ذن أال* ﻟﺶ أد
». ﺑﻴﻦما ﻟﻤﺎل، ﺗﻘﻮ ث « اﻟﺺ؛ام ﺟﺜﻪ ون اﺋﺎد ﺀﻣ إل أ ﺣﺪﻛﺈ. ﺗﻤﺖ رﻧﻮت ا ﻧﻲ
T E R C E M E S Î
ق
169 ) "... Benî Âmir bin Sa'saa kabilesinden Mutarrif ( R a d ı y a l l â h ü
İ Z A H I
N ٠s a i ve ibn-i H u z e y m e de b u n u riv â y e t etm iş-
lerdir.
İZAHI
Tirmizi de bunu rivâyet etmiştir. Buhâri ve MÜ S -
1 i m ’ de و ﻣﺬ ﻧﺤﻠﻪ ﻧﻢ ﻳﻐﻠﻬﺄ آدا ؛ kısmı hâriç bunu rivâyet etmişlerdir.
Nesai ve ibn-i H u z e y m ' e ’ nin rivâyetinde hadîsin son
kısmı şöyledir: ا ﻧﺬا ﻣﻦ ﻧﺤﺪ ﻗﺮ ب وﻣﻦ ﺛﺰ ب ﻧﺰ - «Kim bu kapı-
dan gireree içer ve kim içerse ilelebed susuzluk duymaz.»
Reyyân kelimesinin lügat mânâsı, suya, kanan, demektir. Cruç-
lulara tahsis edilen Cennetin bir kapısına özel isim verilmiştir. Bu
isim oruçluların hâline münâsibtir. K u r t u b i : Suya kanan mâ-
nâsını ifâde eden Reyyân kelimesinin Cennetin kapısına isim olarak
verilmesiyle yetinilmiş, tokluğu ifâde eden bir isim verilmemiştir.
Çünkü suya kanmak tokluğu gerektirir ve dolayısıyla ona da delâ-
let eder, demiştir. E l - H â f ı z da : Veyâ oruçluya susuzluk açlık
KİTABÜ-S’SIYÂM
tan daha zor olduğu için suya kanma mânâsım ifâde eden bir keli-
me tercih edilmiş, demiştir.
ل ﺀ ﻓ ﺎ ا ال ةve M •ü s لi m ٠in bir rivâyetinde Cennet’in sekiz
kapısının bulunduğu, bunlardan birisinin isminin Reyyân olduğu ve
bu kapıdan yalnız oruçluların gireceği bildirilmiştir.
S i n d i : Hadisteki oruçlulardan maksad, çok oruç tutanlardır.
Nasıl ki; adâleti alışkanlık hâline getirene âdil, zulmetmeyi alışkanlık
hâline getirene zâlim denilir. Bir defa adâlet edene âdil, veyâ zul-
medene zâlim denilmez. (;؛٠^ oruç tutan kimse, farz oruçla beraber,
nâfile oruç da tutana denilir. ¥almz Ramazan orucunu tutmakla ye-
tinene zâhiren çok oruç tutucudur denilmez.
Hadisin: *...tlelebed susuzluk duymaz.» cümlesinin zâhirine gö-
re, susuzluk duymamak vasfı Reyyân kapısından girenlere mahsus-
tur. Allah Teâlânın : أل ﺛﻤﺎ ﻧﻬﺎ âyeti ise Cennet’te hiç kimsenin su-
suzluk duymayacağına delâlet eder. Bu durumda hadisin zâhiri âyete
ters düşer. Ancak âyet şöyle yorumlanabilir: Âyetten maksad, Cen-
net’te susuzluğun olmaması değildir. Maksad, içkilerin aralıksız ik-
râm edilmesidir. Artık insan, Cennet’te susuz kalmaz. Fakat ikram
edilen içkileri kullanmasa bile susuzluk duymıyacağı mânâsı kaste-
dilmemiştir. Hadîste kastedilen mânâ ise, Reyyân kapısından Cen-
net’e girenlerde susuzluk duyma durumunun kökünden kaldırılmış ol-
masıdır. Yâni Cennet'teki içkileri içmeseler dahi susuzluk duymıya-
caklardır.
Şöyle yorum yapmak da mümkündür : Hadisten maksad, Reyyân
* Cennet’e girenler, giriş anından itibaren susuzluk duymı-
yacaklardır. Diğer kapılardan girenler ise, Cennet’teki makamlarına
ulaştıktan zaman susuzluk du^yacaklardır. Aradaki fark budur,
demiştir.
T E R C E M E S İ
ل64 " رل... Ebû Hüreyre ( Radıyallâhü ،*’رسden rivâyet edildiğine göre:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ﺀ'آSellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Kim in a n a ra k ve sevâbrnr A llah ’ta n b ekliyerek R am azan orucu-
n u tu ta r s a geçm iş g ü n a h ı bağışlanır.»
İ Z A H I
T i r m i z i , N e s a i , H â k i m Ve İ b n - i H u z e y m e de
b u n u riv â y e t etm işlerd ir. B u h â r i de h ad isin :
«R am azan geldiği zam an C en n etin k a p ıla rı açılır, C ehennem in
k a p ıla rı k a p a tılır ve şe y ta n la r zincire vurulur.» kısm ını riv ây e t et-
m iştir.
T uhfe y aza rı bu h ad isin açık lam ası b ah sin d e şüyle d e r :
M erede î “M ârid ”؛n ço ğuludur. M â r id ! Ş er işlem eye ken d in i ada-
y a n a denilir. C inlerin m ârid leri şe y tan ların b ir tü rü d ü r.
Ş e y ta n ların zin cirlere v u ru lm asın d ak i hikm et, o ru çlu la ra vesve-
se * B unun b ir belirtisi, R am azan ’d an ünce g ü n a h la ra
dalm ış o la n la rın ço ğ u n u n R am azan o ru cu n u tu tm a y a b a ş la r başla-
m a / k ü tü a lışk an lık ların ı te rk e tm e leri ve A llah ’a dö nüş y a p m a la rı
526 SÜNEN-t IBN-Î MÂCE
وﺗﻮل اﻟﺰار إ ن٠ ﻫﺎل ﺛﻤﺔ. آلن آﻳﺎ ﻣﻨﻴﺎ ن رواﻳﺘﻪ ﻋﻦ ﻣﺎب ﻣﻴﺤﺔ. رﻣﺎل إﻣﺪﻧﺎده ﻣﺤﺎت٠ف ارواﺛﺪ
٠ وم ﻣﻌﺮوف إ ردا ﻳﺔ ﻋﻘﻪ٠ اا ﻟﻨﺔ, ؛إن رواﻳﺘﻪ ؤا ﺗﻜﺖ٠ ﻏﺮ؛ﻣﺐ، ﺳﻨﻴﺎن األﻫﻤﺜﻰ ﻟﻤﻴﺴﻌﺢ ﻣﻦأب
T E R C E M E S İ
٠•دالﺑﻤﺘﺄﺀدﻋﺎأالﻳﺮدم
،
ﻫﻄﺎن ﺧﻠﻒب رث اإلﻣﺎم ﻟﻌﺪ ددص ﺀم'ن
ﻛﺎدوام ا.نداودا.ﻣﺪن
. . ، '
ﻳﺚ
م ﻳﺮان اﺣﺎد دددى. ران نﺀد. دﻫال. ﻧ ﺒ ﻨ ﻒ 'ﻛﺎت. دذﻛﻤﺎ-'و 'دﺟﻠﻰ
ﻳﻰ ؛ﻣﺨﺮبﺀز
. الﻳﺄسﻳﻪ • وإق ﺑﺈل اإلطﺀﻣﻤﺎت٠١ﺟﻮ
ﺋﺐ • وأر
ﻏﺮا
T E R C E M E S İ
İZAHI
سه
Zevâid türünden 1 bu hadis. Kadir gecesinin, içinde Kadir ge-
cesi bulunmayan bin aydan hayırlı nlduğuna delâlet ediyor.
S i n d i şöyle der: Hadisten maksad, Kadir gecesini ihyâ et-
meye muvaffak olmayan ve o gecedeki İlâhi lütuf ve ikramda nasi-
bini almayan kimse hayrın tümünden mahrum kahnış olur, diyen-
ler vardır. Kadir gecesinin lütuf ve ihyâsından mahrum olan kim-
senin, oğecenin yatsı farzım bile kılmayan kimse olduğunu umanm.
S i n d i ' nin maksadı gâliba şudur: Kadir gecesinin yatsı far-
zını kılan kimsenin, ٠
gecenin lütuf ve ikramından mahrum sayıl-
mıyacağı umulur .هgece her türlü ibâdeti ve hayrı ihmal ettiği gi-
bi yatsı namazını dâhi kılmayan kimse ise, o gecenin faziletinden ve
haynn tümünden mahrum kalmış olur. Bu kutsal geceyi bu derece
gafletle geçirip hayır ve bereketinden mahrum olan kişi, ancak ve
ancak saâdetten nasibi olmayan kimsedir.
•)
Hilâlin görüldüğü söylentisi halk arasında dolaştığı, fakat sübûta erme )2
diği için Ramazan’dan mı ŞaTaan’dan mı diye şüphe edildiği ve ŞaTJan’ın 29’uncu
gününü takip eden güne «Şek günü» denilir,
T E R C E M E S Î
İ Z A H I
Bu hadisi E b ü D â v û d , N e s â î , î b n - i H u z e y m e ,
î b n - i H i b b â n ve D â r i m î de riv ây e t etm işle r ؛T i r m i z î
de riv ây e t ed erek h asen - sah ih b ir h ad îs o ld u ğ u n u sö ylem iştir ٥٤ -
r e k u t n i de ta h riç ed ere k isn ad ın ın h asen - sah ih ve tü m râvile-
rin in sik a o ld u k ların ı söylem iş; H â k i m de riv ây e t edip, B u h â -
r i ve ^ ، ؛$ لﺀ ؛' ﺻﺈاş a rtı ü zerin e sa h ih o ld u ğ u n u söylem iştir.
Sek günü; R a m a z a n ’ dan mı S â b a n ’ dan mı oldu-
ğunda şüphe edilen ve ş â b a n ’ ın 29’uncu gününden sonra ge-
len gündür. Bunda şüphe etmenin sebebi. Hilâlin görüldüğü söylen-
tisinin dolaşması fakat Hilâlin görüldüğünün ispat edilmemesidir.
Yâhut fâsıkhk ve benzeri sebeplerle şâhitliği reddedilen kişilerin,
Hilâli gördüklerine şâhitlik etmeleridir.
T i r m i z i , N e s a i , D â r i m î ve D â r e k u t n î ’ n in
riv ay e tle rin d e belirtildiği gibi ik râm edilen koyun etin i y em ek ten im-
tin â edenler, oruçlu o ld u k ları m âzeretin i b ey an etm işlerd ir. B unun
ü zerine A m m â r (R ad ıy allâh ü an h ) b u g ü n oruç tu ta n la rın Pey-
g a m b e r (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’e m u h â lefet ettik lerin i bildir-
m iştir. N itekim D â r e k u t n i ve B e z z â r ’ ı n riv ây e t ettik-
leri b ir h ad iste E b û H ü r e y r e (R ad ıy allâh ü an h ) :
“R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) (şu) altı g ü n d e ٠٢٧؟
tu tm ay ı y a s a k la m ış tır: R am azan ’d a n o ld u ğ u n d a şü p h e edilen gün,
R am azan b ay ram ın ın ilk gü n ü , K u rb an b a y ram ın ın ilk g ü n ü ve teş-
(3) El-Abs؛, el-Kufi, büyük ve sıkâ bir tabiî’dir. ٨١١, îbn-i Mes’ud, ibn-i Ab-
bâs ve Ammâr bin Yâsir (R.A.)’den rivâyet etmiştir. Râviieri Eyyûb es-Sahtiyânî,
Ebü ١٢^١ ١, el-Müstevrid bin el-Ahnef ve başkalarıdır, Kütüb-i Sitte sahipleri onun
rivayetlerini almışlardır. (el-Menhel : cild ه, sahife 317)
KÎTABÜ-S’SIYÂM
1 — H a n e f i âlimleri, M â l i k , İ s h â k , * E v z â i ve
e l - L e y s b i n S a ’ d : Ramazan niyetiyle ٠٠
gün oruç tutmak
tahrimen mekruhtur, nâfile veyâ kazâ ve adak niyetiyle oruç tut-
makta beis yoktür, demişlerdir.
٠
2 — ş â f i i : Ramazan niyetiyle gün oruç tutmak, sahih de-
ğildir. Âdetine rastlamadığı takdirde nâfile niyetiyle de tutamaz. Ka-
zâ ve adak gibi bir niyetle veyâ âdetine rastladığı için nâfile niye-
tiyle oruç tutmakta sakınca yoktur, demiştir. Meselâ her haftanın
p e r ş e m b e gününü nâfile oruçla geçirmeyi âdet edinen bir
kimse, şek günü Perşembeye tesâdüf ettiği takdirde âdeti olduğu için
t .ı ı t .» h i l i r
• اتاﻟﻔﺄ
ﻣﺣﻣﻣم. ﻣﺣﻠﺻمقءىد ﺳﻣﺣداﻣﺢ §ﻗ:ﻗﻣﺣﺮم ؛ ه.ﻣﺟﻣﺢءﻧﺄ
٠ﻣﻰ
1( ﺳﻴﺪاjfاشاؤواﺛد؛ إﺳﺘﺎده ﺿﻴﻒ ال ﻣﺎﻣﻢ ﻣﻞ ﺿﻒ ﻋﻴﺪ
ق
T E R C E M E S Î
ﻫﺒﻢﺀل
ر Ebû Hüreyre (Radtyallâhü a«A)’den; Şöyle demiştir :
Resûlullah (S allallah ü A leyhi ve Sellem) hilâli görmeden önce
(R am azan niyetiyle) bir gün oruç tutmaya acele etmeyi yasaklamış-
tır.”
N o t: Zevâid’de şöyle denilmiştir : Râvi Abdullah bin Said el-Makberî’nin za-
yitildi üzerinde âlimler ittifak ettikleri için bu sened zayıftır.
İZAHI
Zevâid tü rü n d e n o lan b u h ad istek i y asak lam a, tercem ed e p aren -
tez içi ifâdeyle iş â re t ettiğim gibi, R am azan niyetiyle oruç tu tm a y a
m a h su stu r. H adisteki acele etm e tâ b iri de bu y o ru m a işâ re t ediyor.
B undan önceki h ad îsin iz âh ın d a belirttiğ im gibi îtiyad edilen b ir nâ-
file niyetiyle ¥eyâ k azâ ve a d a k niyetiyle hilâli g örm eden b ir g ü n
önce oru ç tu tm a k ta beis y oktur. B undap so n ra gelecek d ö rd ü n cü ve
beşinci b âb ta k i h ad îsler de bu y o ru m u g erekli kılar.
ف
. ﻟﻜﺎﺷ داﻟم قا، صاﻟﺰئ ق اﻣذب ، وىال ﻣﻦاس؛ةﺳ أ ﻣﺎﻣﺔ
1ر?ﻫﻪ El-Kâs
m"؛...
£ ﻫالAbdirrahman ( Radtyallâhü رﺀ»ه -)den rivâ ’) 4
yet edildiğine göre kendisi, Muâviye bin Ebi Siifyân (Radıyallâhü anhümâ)’y\
minber üzerinde şöyle söylerken işitmiştir :
R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) R am azan ay ın d an ünce
m in b er üzerinde şöyle b u y u r u r d u :
« ö ru ç şu g ü n d ü r. Biz o g ü n gelm eden önce o ruç tu ta n z . A rtık
k im dilerse önceden tu ta r . V e kim dilerse oru ç tu tm a y ı o g ü n e k a d a r
te h ir eder.»”
N o t : Zevâid’de şdyie denilmiştir : Bunun isnadı sahih, ricâli sika zâtlardır.
Lâkin el-Mizzi’nin et-Tehzîto’te ve Zehebî’nin el-Kâşif’te dediklerine göre seneddeki
el-Kâsım hin Abdirrahman’m sahâbîlerden yalnız Ebû ümâme (R.A.)’den hadis
işittiği, başka sahâbilerden hadis işitmediği söylenmiştir.
İ Z A H I
S i n d i , Zevâid tü rü n d e n o lan b u h ad isin açık lam asın ı y ap ar- '
k e n : P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) Ş a ’b a n .a y ın d a çok
oruç tu tm a y ı â d e t edindiği için bu h ad îste R am azan ’d a n önce oruç
tu ttu ğ u n u beyan b u y u rm u ş ve ؛D ileyen kim se benim âd etim i tu ta ra k
R am azan ’d a n önceki g ü n le rd e o ruç tu tm ay ı itiy ad edinsin, buyur-
m a k istem iştir. Bu h ad îs böyle y o ru m lan ın ca 1650 ve 1651 no lu hadîs-
lere te rs düşm ez, dem iştir.
؛ E b ü ﻫﻪ ^ ﻓﻪ d a bu h ad isin ben zerin i e l - M u ğ î r e b i n
F e r v e ’ den riv â y e t etm iştir, ö r a d a k i riv ây e te göre M u â v i y e
(R adıyallâhü an h ) H u m u s ’u n civ arın d ak i M i s h a l kilise-,
sinde h a l k a :
Ey C em âat! Biz Ş âb an h iiâlm ı fa la n g ü n g ördük. Ben o gü n d en
önce (Ş âb an ay m ın son g ü n ü ) o ruç tu ta rım . A rtık benim gibi yap-
m a k istey en y ap sın , dem iş. B unun ü zerin e o ra d a b u lu n a n sah âb i Mâ-
lik hin H ubeyre (R adıyallâhü an h ) k a lk a ra k ؛
Ey M uâviye! Şu dediğin husıis, R esûluilah (S allallah ü Aleyhi ve
S ellem )'d an işittiğ in b ir şey m idir? Y oksa sen in g ö rü şü n m ü d ü r? di-
ye sorm uş. M uâviye (R adıyallâhü an h ) d e ؛Ben R esûluilah (Sallal-
la h ü A leyhi ve S ellem )’den işittim . B uyurdu k i؛
اي | إل ي ا اة ﺛﺊ ؛ا = «Aym b aşın ı ve so n u n u o ru çla geçirin.»
El-M enhel y a z a n : M u â v i y e (R ad ıy allâh ü an h ) P eygam ber
(S allallah ü Aleyhi ve S ellem )'in bu h adîsle h e r ayın ilk ve son gü-
n ü n ü oruç tu tm ay ı m eşrû saydığını an lam ıştır. B u em rin Ş âb an a^ı-
n a d a şü m u llü olduğu k a n a a tın a v arm ış ve âd etin e te sa d ü f etm e-
yen k im sen in Ş â b a n ay ın ın so n u n d a o ru ç tu tm a sın ın yasaklığı-
n a g alib a m u tta li’ olm am ıştır, dem iştir.
SÜNEN-1 İBN-İ MÂCE
, ﻗﻮ م ، ن;ث ة ﻫﻒ L.- ﻗﻮ اى م ة ع ﻣﺤﺎ أ - ١٦٤٨
^ن: ' ؛ ﺷﺘﺖ؛ م؛ ﻟﺖ١ ﺗﺘﺂ> ﺗﻦ أد م ٠ أد؛ ﻣﺪ (ت ﺗﺎ ﺛﻦ٠ ﺗﻨﺘﻮ ي م
T E R C E M E S İ
Ümmü ..." ، *؛
)1648 ﺀص اﺀﺑﻢ:)Radıyallâhü anhâ)’dan; Şöyle demiştir
R esûlullah (S allallah ü A leyhi ٧٠ S e lle r ) Ş ab an ayını ٠٢٧ ؟-tu ta
ra k R am azan a y ın a b irle ştirild i .”
>ت.ة ئ/; م'آ ض' ﺋﺒﻤﻢ ة ى ﻣﺤﻲ. ﻣﺤﺎ ث ؛ ﺑﻢ " ﺗﻲ -١٦٤٩
. ﻃﺚ ﺀ ثب؛ام دنؤ س * ﺑﻤﺔ ﻧﺄ ت آ أ 'ه ﻫﺘﺄ ر ﻳﻤﻪ أ ﻳﺎ ؟ ﻧﺎ ذ ؛ 1 ٧١١^ ن ﺀ ن ﺀا ﻓﻲ
T E R C E M E S İ
Rebîa bin el-Ğaz veyâ bin Amr yâhut bin el-Har£ el-^،irsi ed-Dımışki )5 ( اﺀ-
kıhçjdır. Âişe (R.A.) ve Ebû Hüreyre (R.A.)’den rivâyet etmiş, kendisinden de
-Hâlid bin Ma'âân ve Atiyye bin Kays rivâyet etmişlerdir. Dârekutni Onu sıkâ say
r. Ibp-i Sa’d’m dediğine göre hicretin 74. yılı Râhıt karışıklığı günü katle^؛،؛
m-
mistir. Dört Sünen sahipleri Onun rivâyetlerini almışlardır, (h u lâ sa،؛؛؛
: 116(
KİTABÜ-S’SIYÂM
m e d , E b û D â v û d , N e s a î ve T i r m i z î de. riv â y e t
etm işler, T i r m i z i h ad isin h asen o ld u ğ u n u söylem iştir. E b û
D â v û d ’ u n riv ây e tin d e ü m m ü S e l e m e (R ad ıy allâh ü
anhâl ؛
“R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) yılın hiç b ir ay ın ta-
m arnını o ru çla geçirm ezdi. Ş âb an ayı m ü stesn â. O nu, oruç t u t a r a k
R am azan ’la b irleştirird i.”
 i . ş e (R ad ıy allâh ü a n h â ) ’n in had îsin i N e s a î ve T i r m i -
z i de b en zer la fızla rla riv â y e t etm işlerdir. Bu h ad îslerin zâh irir.e
göre P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sellem Ş a b a n ay ın ın
tam am ın ı o ru çla geçirirdi. L âkin P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve
S ellem )’in Ş â b a n ay ın ın çoğ u n u o ru çla g eçirdiğine d â ir riv â-
y etler v ardır.
El-M enhel y a z a rı bâbım ızın b aşlığ ın a b en zer b ir b aşlık la açtığı
b â b ta riv â y e t ettiğ i ü m m ü S e le m e (R ad ıy allâh ü a n h â ) ’n in
h adisini aç ık lark en bu k o n u d ak i riv ây e tle ri z ik re ttik te n so n ra şöyle
der :
P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in b âzı y ılla rd a ş â -
b a n ay ın ın ta m am ın ı ve d iğ er b âzı y ılla rd a Ş â b a n ay ın ın
ço ğunu o ru çla geçirdiği y o ru m u y la m ev cu t riv ây e tle rin a ra s ın ı bul-
m a k m ü m k ü n d ü r. T i r m i z î , ü m m ü S e le m e (Radıyal-
lâ h ü a n h â ) ’n in m e zk û r h ad îsin i ve E b ü H ü r e y r e (R adıyal-
lâ h ü a n h l ’in ( ا65 هnolu) h ad îsin i n a k le ttik te n so n ra Î b n ü ’ l - M ü -
b â r e k ’ i n : B ir kim se ayın ço ğ u n u o ru çla geçirdiği zam an A rap
d ilin d e : F alan ad am b ü tü n ay oruç tu ttu denilebilir. K e z â : F alan
ad am b ü tü n gece ib âd et etti denilir. H albuki o adam , ak şam yem e-
ğiyle ve bâzı d iğ e r işleriyle m eşgul olm uş o labilir,’ d ediğini zikret-
m iştir. T i rm i z i d a h a s o n r a : B ana öyle geliyor ki ﻫﻈﺎ، ا ' إ-
M ü b â r e k bu k o n u d ak i riv ây e tle rin a ra s ın d a zâh iri b ir ih tilâ f
bile bu lu n m ad ığ ı g ö rü şü n d ed ir, dem iştir.
T i r m i z î ’ n in söylem ek istediği h u su s şu d u r : Â i ş e (Ra-
d ıy a llâh ü a n h â ) ’n in h ad isin d e P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve Sel-
le m )’in, Ş â b a n ay ın ın tam am ın ı o ru çla geçirdiği; bâzı rivâyet-
lerde ise O n u n Ş â b a n ay ın ın çoğ u n u o ru çla geçirdiği b ey ân
edilm iştir. A rap dilindeki k u llan ış ta rz ın a b ak ılaca k o lu rsa Peygam -
b e r (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) Ş â b a n ay ın ın çoğ u n u o ru çla
' b u n u ifâde etm ek için  i ş e (R adıyallâhü an h â)
O nun Ş â b a n ay ın ın ta m am ın ı o ru çlag eçird iğ in i söylem iş ola-
bilir.
SÜNEN-1 İBN-İ MÂCE
H A D İS L £ R İN F IK IH Y Ö N Ü
Hadisler, Şâban
ayındaki orucun faziletine, Ş â b a n ayı-
ا،ﻫﻞtamamını oruçla geçirmenin meşrüluguna ve Ş â b a n ayını,
oruç tutarak Ramazan ayı ile birleştirmenin câizliğine delâlet edi-
yorlar.
ة
ÂDET EDİNDİĞİ ORUCU RASTblYANDAN —
BAŞKASININ RAMAZAN DAN (BİR - İKİ GÜN) ĞNCE
ORUÇ TUTMASININ YAŞARLIĞI HAKKINDA
GELEN HADİSLER BÂBI
«Ramazan (ayı) orucunu bir veyâ iki gün (oruç ،utmak) ile kar-
şılamayımz. Ancak oruç ، ﻫﺎ ا)ال ٠
âdeti olan adam, orucu tutar (tut-
sun.)»”
İZAHI
ه لءل
إ
Âdeti güne rastiayan ^ , bu yasaktan istisna edilmiştir. Ka-
zâ, adak ve kefâret oruçları, âlimlerce âdet orucu hükmüne tâbi sa
yılmıştır.
. رك 'ﺀﻟﺚ ؛ ﻣﻴﻤﺒﻢ " ﺗﻲ. ﺑﻤﺎﻳﺰ ة س ؛ ﺗﺎ. أ ؛ ﺳﺔ ؛ ﺑﻢ، ﺿﻤﺢ- ١٦٠١
:ﻧﺮ _رم؛ ﻣﺂل ﻋﻦ أق ، ﺀن أ ؛ب،ار ﺑﻢ 'ن اش‘ﻳﻰ م*د ٧ : ﻗﺎال. ﻧ إلﻳﻰ ﺛﺎﺑﻲ،ت
T ERCEMES İ
İZAHI
T i r m i z i , Eb ü D â v û d , N e s a i , T a h a v i , i b n - i
H i b b â n , D â r i m î ve B e y h a k i de bu hadisi benzer la-
fızlarla rivâyet etmişlerdir. Hadîsin zâhirine güre Ş â b a n ayı-
nin ilk on beş günü geçince nâfile oruç tutulamaz. El-Menhel yazarı
bu hadîsin açıklaması bahsinde özetle şöyle d e r :
“1 — ş â f i i 1 e r ’ in çoğu bu hadîsin zâhirini tutarak : Ş â -
b a n ayının ilk yarısında nâfile oruç tutmıyan ve ayın belirli gün-
lerini oruçla geçirme âdeti olmayan bir kimsenin, ş â b a n ’ m
son yarısında oruç tutması yasaktır, demişlerdir .و
â f i i 1 e r ’ den
R u y â n î : R a m a d a n ’ dan bir veyâ iki gün önce R a m a -
z a n ’ ı karşılamak üzere nâfile oruç tutmak haramdır ve ş â -
b a n ’ m son yarısının diğer günlerinde tutmak mekruhtur, demiş-
tir.
2 — Cumhüra göre Ş â b a n ’ ın ilk yarısında oruç tutmayan
ve ayın belirli günlerini Oruçlâ geçirme âdeti olmayan kimsenin bi-
le, الا'ﻟﻠﺔظﻔو son yarısında nâfile oruç tutması mübahtır. Cum-
hüra göre bu hadîs zayıftır. A h m e d ve İ b n - i M u i n : Bu
hadis münkerdir, demişlerdir. H a t t â b î : Bu hadîs, ?eygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ’in « ؛Şâban’ı oruç tutarak Ramazan’la
birleştirdi» meâlindeki hadîslerine muhâlif olduğu için A h m e d
bu hadîsi münker saymış, demiştir. Lâkin ﻟﻠظﺎ- إ
H i b b â n ,
6 KİTABÜ-S’SIYÂM
أرم ﻳﻰfC 3: س ؛ ﺀا1 ^ إل٠١ ش، ﻋﻦ ﺀﺗﻚ رﻣﻪ، ن ﺣﺪ ب. ﺛﻰ ﺳﻤﺎك. ن ﺀداﻣﻪ. رادة،ﺛﻦ
وأد ، م، ﺀﺀأد ﺀ أ؛ ﺋﺒﻤﺄﻧﻴﺈﻟﻪ إآلاف. ال-'أﺑﻤﺆت اأ؛ﻟﺤﺪ ال د ؛،ق || * ا ﻟﻞ4
» .م ﺀأل « ﻗﻢم آ ;يت ! ﺛﺄأ'نﻳﻰ اداس أنﺋﺺموﺗﻮاﻋﺪ. ﺋﻢ:ﺀآت ﺛﺚ؟
»ﺻﺪارﻧﻮت ا
؛١٢ ورؤ'م •و' ﻃﻨﻨﻴﻰﺀؤ ق ، ”ز
ﺗﻠﻔﻰ و ا رو ﺗﻪ اأوﺀا;د1 ﻣﻚ ة؛ أل ؤةئت
T E R C E M E S Î
Abdullah ( )1652(ااﻃﻞ- إ-Abbâs (Radtyallâhü anhümâ),dan; Şö
: miştir
:Bir A ’rabî, P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’e g e l e r e k
:Ben b u gece R am azan h ilâlin i gördüm , dedi. Efendim iz © n a
-A llah’ta n b a şk a ilâh o lm ad ığ ın a ve M u h am m ed ’in A llah'ın Re «
.sü lü o ld u ğ u n a şeh âd et ediyor m usun?» b u y u rd u . A d a m : Evet, d ed i
:E fe n d im iz
-K alk y â Bilâl! Y arın o ru ç tu tm a la rı için h a lk a ilân yap.» b u «
.y u rd u
R âvi Ebü Alî d em iştir k i : El-Velid b in Ebi S ev r’in ve el-H asan
bin Ali’n in riv ây e tle ri (de) böyledir. (Y âni ibn-i A bbâs (R ad ıy allâh ü
440؛ SÜNEN-Î İBN-Î MÂCE
İ Z A H I
M üellifin E b û A l î ' d en n a k le n H a m m â d b i n S e -
l e ’ صden riv â y e t e ttiğ i h ad îsi E b ü ﻫ ﺄ ' ﻫ ﻢ، ا, M û s â b i n
1 s m â i 1 aracılığ ıy la H a m m â d ’ dan, H a m m â d d a S i -
m â k ’ ta n , هd a l k r i m e ' d en m ü rsel n la ra k riv ây e t etm iştir.
اةاااااا ﻫﺎ، ا’االriv ây e tin d e b u lu n a n h ad îs m e tn in d e B i l â l (Ra-
d ıy a llâh ü a n h ) ’m ç ağ rısın d a h alk ın هgeceyi ih y â etm eleri em ri de
v ardır.
H adîs, R a m a z a n h ilâlin in gö rülm esi için âdil b ir şâh id in
şah itliğ in in k âfi ö ld u ğ u n a d elâlet eder.
1653) "... Ebû üm eyr (Abdullah) bin Enes bin Mâlik (Radıyallâhü ٠٠-
kümâ)'dan; Şöyle demiştir :
İ Z A H I
Ahmed, Ebû Dâvûd, Nesâî, ibn-i Hibbân,
B e y h a k î ve T a h a v î de b u n u riv â y e t etm işlerdir.
U m ûm et s *Amm”ın ço ğ u lu d u r. A m caları d em ek tir. S ah âb ilerin
tü m ü sik a o ld u k ları için isim leri v erilsin verilm esin fark etm ez.
H adisin açık lam ası b ah sin d e el-M enhel y a z a n şöyle d e r :
“Y âni R a m a z a n ’ ı n o tu zu n cu gecesi M e d i n e h^ıva-
sı b u lu tlu olduğu için M e d i n e ’ de Ş e v v â l hilâli görülm e-
m iş ve h alk o tu zu n cu g ü n oruç tu tm u ş . هg ü n a k ş a m a d o ğ ru M e -
d î n e dışın d an b ir ce m â a t g elerek d ü n ak şam hilâli g ö rd ü k lerin e
P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in y a n ın d a şeh âd et etm iş-
ler; P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) de o ru ç lu la n n h em en
.o ru çların ı b o zm aların ı ve y a rın b a y ra m n a m azın ı k ılm ak ü zere m u-
sa lla y a çık m ala rın ı em retm iştir. Bu had îs, b ay ram ın ilk g ü n ü öğle-
den önce b a y ra m n am azın ı l^ılam ıyanların ertesi g ü n öğleden önce
k ılm aların ın tn e şrü lu ğ u n a d elâlet eder. E b û H a n i f e , E b û
Y û s u f , M u h a m m e d , E v z â i , S e v r î , A h m e d ve
î s h a k ’ a gö re h ü k ü m b u d u r. B u n la ra göre B ay ram o lduğu bilin-
m ediği için v ey â b a ş k a m â zeret için b a y ra m n am azın ı v ak tin d e kıla-
m ıyanlar, ikinci g ü n öğleden evvel kılab ilirler. Bâzı â lim le r : B ayram
olduğu bilinm em esi h âlin d e h ü k ü m böyledir. B aşka m â z e re tle r hâ-
ü nde ikinci g ü n kılınam az, dem işlerdir.
Ş â f i i l e r ’ e göre b irinci g ü n b a y ra m n am azın ı kılam ıyan-
lar, ikinci veyâ b a şk a g ü n lerd e k a z â edebilirler. Ç ü n k ü ş â f i i 1 e r ’e
göre m uayyen v ak itlere bağlı sü n n etler, v ak tin d e k ılın m ay ın ca k azâ
edilebilirler.
M â l i k ve E b ü S e v r ’ e gö re b ay ram ın ilk g ü n ü h en ü z
öğle o lm ad an önce b ay ram o ld u ğ u an laşılın ca b ay ram n am azı kı-
lınır. D aha so n ra an la şılırsa n e ilk g ü n öğleden so n ra n e de ikinci ve-
y â b aşk a g ü n kılınam az.
Bu hadîs, M â l i k ve E b û S e v r aley h in d e delildir.
E l - H a t t â b i : Bu h adîs sah ih tir. P ey g am b er (S allailah ü Aley-
hi ve S ellem )’in sü n n eti ve yolu h ad îste bildirilm iştir, © na rü c u ’ et-
m ek gereklidir, dem iştir.
ﻫﻣﺮ رن آل» وﻛﺎن ﺀ ا ﺋﺜﻢم ا؛أ ﻣﺪ روا ءءم إل'ن. ؤاداؤ * ﺋﻤﻮه ﻫﺄذﻫﻠﺮ^وا . ۶ ١٠ ٠^^
اأ؛ آل ت
رااﺑﻤﺦﻣﺤﻮم-*ﻫﻮﻣﺊ
•م
T E R G E M E S İ
16ة4 ” ر... Abdullah bin Ömer (Radtyallâhü anhümâyâan rivâyet edildi-
ğinegöre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve ﺀك// رشﺀşöyle buyurdu, dem iştir:
«R am azan hilâlin i g ö rd ü ğ ü n ü z za m a n oruç tu tu n u z ve Şevvâl hi-
lâlini g ö rd ü ğ ü n ü z zam an if ta r ediniz (bayram yapınız.) E ğer b u lu t
(veyâ toz) h ilâli görm enize engel o lu rsa R am azan hilâli için (otuz
günü doldurmayı) ta k d ir ve h esap ediniz. (Ramazan’ı otuz güne dol-
durarak bayram ediniz.)» ibn-i Ö m er (Radıyallâhü anhüm â) (hava
bulutlu olduğunda) R am azan hilâlinden bir gün önce oruç tu ta rd ı."
İ Z A H I
m iş tir . Ç ü n k ü ş â b a n ’m y ir m id o k u z günü d o lu n c a , g ö z le r in i
k a y b e tm iş o la n İ b n - i Ö m e r (R a d ıy a llâ h ü a n h ü m â ), ad am
g ö n d e r e r e k h ilâ li g ö z e t le t ir d i. E ğ e r b u lu t v e to z g ib i b ir e n g e l b u lu n -
m a d iğ i h a ld e h ilâ l g ö r ü lm e z s e , e r t e s i g ü n o r u ç tu t m a z d ı. E ğ e r b u lu t
v e y â to z b u lu n s a y d ı e r te s i g ü n o r u ç tu ta r d ı.
A h m e d ’ in b u g e r e k ç e s i r e d d e d i l m i ş t i r . Ç ü n k ü r â v i n i n r e ’y i
d e ğ il, r iv â y e t i m u t e b e r d ir . İ b n - i Ö m e r (R a d ıy a llâ h ü a n h ü -
H a t t â b i : B u c ü m le n in m â n â s ı, R a m a z a n orucunu
o t u z g ü n e d o ld u r m a k t ır . Â lim le r in b ir k ıs m ı, b u c ü m le y i r a s a t h e s a p -
la n n a g ö r e h ilâ lin d u r u m u n u ta k d ir v e h e s a p la m a ş e k lin d e y o r u m -
la m ış la r s a d a b u y o r u m is â b e t li d e ğ ild ir . Ç ü n k ü b â z ı r iv â y e t le r d e b u
c ü m l e y e r in e : « ö t u z g ü n o r u ç t u t u n u z .» b u y u r u lm u ş t u r . il im e h lin in
k â h ir ç o ğ u n lu ğ u ilk y o r u m u y a p m ış tır . Ş e k g ü n ü o r u ç t u t m a n ın P e y -
gam ber (S a lla lla h ü A le y h i v e S e lle m ) ta r a f ın d a n y a s a k la n m a s ı d a
b u y o r u m u t e ’y i d e d e r . A h m e d b i n H a n b e l : şâ b a n ’ ın
y ir m id o k u z u n d a n s o n r a k i g e c e g ö k t e k i b ir e n g e l d o la y ıs ıy la h ilâ l g ö -
r ü le m e d iğ i z a m a n h a lk o r u ç tu ta r . E ğ e r h a v a a ç ık k e n h ilâ l g ö r ü lm e z -
s e o r u ç tu t m a z la r , d iy e r e k i b n - i Ö m e r (R a d ıy a llâ h ü anhü-
m â ) ’n i n m e z h e b i n e t â b i o l m u ş t u r .
R A S A T H A N E H E S A P L A R IN A G Ö R E R A M A Z A N Ö R U C U N U
TUTM AK VE BAYRAM YAPM AK DOĞRU M U D U R ?
E l - M e n h e l y a z a r ı ‘O r u ç K i t â b ı ’n ı n ‘A y y i r m i d o k u z g ü n o l u r b â -
b ı ’n d a r i v â y e t e t t i ğ i b u h a d î s i n i z a h ı n d a b u h u s u s t a g e n i ş b i l g i v e r -
m iş tir . Ö n e m in e b in â e n b u b ilg iy i ö z e tliy e r e k b u r a y a a k ta r m a y a ç a -
lış a c a ğ ım :
c ü m l e s i n i : “E ğ e r h a v a b u lu t lu is e g ö k a y ın ın
İ b n - i S ü r e y e : H a d is t e k i b u c ü m l e a s t r o n o m i ilm in d e İh -
tis â s ı o la n la r a m a h s u s tu r . R a m a z a n ’ı O tu z g ü n e ’ ’’
h ü k m ü is e u m û m a â it tir , d e m iş s e d e İ b n ü ’l - A r a b î O nun
b u s ö z ü n ü r e d d e d e r e k : A r tık İ b n - i S ü r e y c ’e göre R a -
m -a z a n a y m ı n g ir iş i, h a lk ın d u r u m u n a g ö r e m u h t e lif t ir . K im is i-
n e g ö r e G ü n e ş v e A y h e s a b ı ile o r u ç f a r z o lu r . K im is in e g ö r e ş â-
b a n a y ı n ı o t u z a d o ld u r m a k la o r u ç f a r z o lu r . B ö y le b ir a y ır ım , z e -
k î in s a n la r d a n u z a k tır , d e m iş tir . B e n d e r im k i b ö y le b ir sö z, d oğ-
r u lu k t a n d a u z a k tır . Ç ü n k ü Ş â r i - i H a k î m R a m a z a n oru-
c u n ü tu tm a y ıy a 'H ilâ li g ö r m e y e v e y â Ş â b a n a y ı n ı o t u z g ü n e d o l-
d u r m a y a b a ş la m ış tır . B u n u n iç in d ir k i ş â f i î â lim le r in d e n e r -
R a m İ i , Minhâc’ın şe r h in d e N e V e v i ’ n in : ‘R a m a z a n
orucu Ş â b a n a y ın ı o tu z g ü n e t e k m i l e t؛h ^ k l e v e y â h i l â l i g ö r^
m e k le y â h u t â d ilâ n e b ir ş e h â d e t s o n u c u n d a h ilâ lin g ö r ü ld ü ğ ü n ü n s^ -
b it o lm a s ıy l a f a r z o lu r .’ s ö z ü b a h s in d e ş ö y le d e r : Ş a y e t â d il b ir a d a m
h il â li g ö r d ü ğ ü n e ş e h â d e t e d e r d e r a s a t ç ıla r la ^ f r o n o m ^ u z m a n la r ı-.
nm h e s a p la r ı ٠ gece h ilâ li g ö r m e n in m üm kün o lm a d ığ ın a d e lâ le t
e d e r s e v e ş â h ld ln h ilâ li g ö r d ü ğ ü g e c e d e n it ib a r e n ü ç ü n c ü g e c e â d e te
a y k ır ı o la r a k h ilâ lin y a t s ıd a n ö n c e u f u k t a b a tm a s ı ta h a k k u k e d ip u z-
m a n la r ın h e s a p la r ın a e k le n ir s e y in e o ş â h id in ş e h â d e t i ile h ü k m e d l-
le c e k t ir . Ç ü n k ü Ş â r i - i H a k i m , h e s a p iş in e d a y a n m a m ış , b i
lâ k is b u n u k ü lliy e n ip ta l e tm iş tir . Ç ü n k ü B u h â r î, ، ﻫﻪ $ ااا ؛ ل,
H e s a î ve E b û D â V û d ’ un î b n - i Ö m e r (R a d ıy a llâ h ü
a n ^ m â l ’d e n r i v â y e t e t t i k l e r i b i r h a d î s t e P e y g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y -
d o ğ r u d u r . N it e k im b a b a m d a b ö y le f e t v â v e r m iş tir . N e v e v î ’ n in
s ö k ü n d e n a n l a ş ı l ı y o r k i; a s t r o n a m i u z m a n ı n ı n sö z ü ile o r u ç tu tm a k
v â c ib d e ğ il, h a t t â c â iz d e ğ ild ir E v e t, o a s t r o n o m i u z m a n ı k e n d i h e-
s a b i il e a m e l e d e b ilir v e t u t t u ğ u o r u ç f a r z y e r in e g e ç e r . M e z h e b im i-
z i n m u t e m e t k a v l i b u d u r . E l - M e c m u ’d a i s e o n u n t u t t u ğ u o r u c u n f a r z
y erin e geçm ediği b e l i r m i ş t i r . ’
A s tr o n o m i u z n ia n ın ın k e n d i h e ^ b ı ile a m e l e tm e s in in c â iz lig in e
â it e r - R e m 1 I ’ n in sözü r e d d e d ilm iş tir . Ç ünkü Ş e r ’i Ş e r i f ’in
k â id e le r i b u n a m â n id ir . N it e k im ا ' ﻫ ا- اﺀ. ﺂ ه
؛ ا ا ل، ال اﻫ ا ، ؛ ال آ ا
M a t l a ’l a r a i t i b a r e t m e k , h e s a b i ş i n e v e a s t r o n o m i u z m a n l a r ı n ı n h ü -
k ü m l e r i n e i t i m a t e t m e y i g e r e k t i r i r . Ş e r ’i k â i d e l e r b u n a e n g e l d i r , d e -
m i ş t i r . B u n u n i ç i n d i r k i; e r -R e ş i d i: Ş â r i- i H a k im , o r u ç tu t-
m a m ız ı h ilâ lin v a r lığ ı ile d e ğ il, g ö r ü lm e s iy le f a r z k ılm ış tır . H e s a p u z -
m a n ı is e h ilâ lin v a r lığ ın ı h e s a p la y ıp a n la y a b ilir . K i b u k â f i d e ğ ild ir .
A s ı l o l a n , h d t ^ ؛% g ö r ü l m e s i d i r , d e m i ş t i r .
R. e m 1 إ : M u te m e t k a v le g ö r e h e s a p u z m a n ın ın tu t tu ğ u o r u ç ,
O n u n f a r z o r u c u y e r im e g e ç e r d e m i ş s e d e e l - i r ş â d ş e r h i n d e m u t e m e t
g ö s t e r ile n g ö r ü ş , o n u n o r u c u n u n fa r z y e r in e g e ç m e m e s id ir . Ç ünkü
a y n e n ş ö y le d e r : M ü n e c c im in v e y â h e s a p u z m a n ın ın k a v lin e it im a t
e t m e k c â iz d e ğ ild ir . K e n d ile r i k e n d i h e s a p la r ıy la a m e l e d e r le r s e k u v -
v e t l i k a v le g ö r e o n la r u ı o r u c u f a r z ın y e d in e g e ç m e z . Z a y ıf b ir c e m â a t
g e ç tiğ m i-s ö y le n ıiş tir .
R e m li n in v e b a b a s ı n ı n ^ k a ^ ؛i , f e t v â l a r ı n d a n a n l a ş ı l d ı
ğ ı g ib i Ş â r i-i H a k im , h e s a p la m a y ı k ü lliy e n ip ta l e tm iş t ir . B u h u s u s -
ta ın ü c te h id le r in ic m â ı v a r d ır . D o ğ ru su Ş e r h ü ’l - i r ş â d ’d a k i hüküm -
dür.
E l - B e r m â v i , N e v e v i ’ n i n ’v e y â h i l â l i g ö r m e k ’ s ö z ü i l e
ilg ili o la r a k ş ö y le d e r :
‘H i l â l i a y n a g i b i b i r a r a ç l a g ö r m e k y e t e r s iz d ir . B ir a d a m ı n rü-
yad a P eygam ber (S a lla lla h ü A le y h i v e S e l l e m ) ’ ؛g ö r ü p P eyggm ber
(S a lla lla h ü A le y h i ve S e l l e m ) ’i n ' «Yann Ramazan dır.»
g ib i s ö z s ö y le m e s iy le R a m a z a n a h ü k m e d ile m e z . Ç ü n k ü P e y -
g a m b e r ( S a l l a l l a h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i r ü y â d a g ö r m e k g e r ç e k i s e d e
r -ü y â s â h i b i k e s i n l i k l e g ö r d ü ğ ü n ü z a p te d e m e z . Ş e r ’a n d e lil o la m a z .
K ezâ • • v e h e s a p u z m a n ın ın s ö z ü n e it im a t e d ilm e z . E v e t,
k e n d ile r i • a m e l e d e b ilir le r . T u ttu k la r ı o r u ç fa r z y e r in e
g e ç e r v e h e s a p la r ın ın d o ğ r u lu ğ u n a in a n a n la r a d a o r u ç tu t m a k v â c ib
o lu r .’
E l-M en .h el y azarı,B e r m â v i ’ n in h esap U zm anları ve bun-
la ra in a n a n la rla ilgili fetvâsını, y u k a rd a k i n ak illerle red d ettik ten
so n ra İ m a m M â l i k ’ i n şöyle dediğini n ak le d e r :
KİTABÜ-S’SIYÂM
T E R C E M E S İ
165?) “... Sa’d bin Ebi Vakkâs ( Radtyallâhü anh)’dan rivâyet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (ellerinin parmaklarımla i^âret
ederek) :
«Ay şu k a d a r, şu k a d a r ve الوk ad ard ır.» b u y u rd u . Ve ü çü n cü de-
fa d a (bir p arm a ğ ın ı y u m m ak la) y irm id ek u z say ısın ı b elirtti.”
İ Z A H I
Ebû H ü r e y r e (R ad ıy allâh ü a n h l ’ın h ad isi Zevâid tü rü n -
dendir. S a ’ d (R ad ıy allâh ü a n h ) ’in h ad isin i M ü s l i m d e r i -
v ây et etm iştir.
S a ’ d (R ad ıy allâh ü an h ) ’ın M ü s l i m ’ deki h ad isin d e Pey-
g a m b e r (S allallah ü A leyhi ve S ellem )’in b ir elini d iğ e r eline v u ra
KİTABÜ-S’SIYÂM
T E R C E M E S İ
1658) "... Ebû Hüreyre ( R adıyallâhü « «’ ر هden; Şöyle demiştir ;
R esûluilah (S allallah ü A leyhi ve Sellem) ^ ıa y a tta iken R am azan
ayı o ru cu n u yirm id o k u z g ü n o la ra k tu tm a m ız, otuz g ü n o la ra k tu t-
m am ızd an fazla idi.”
Net; ZevâiU’de şöyle denilmiştir : Bunun senedi, Müsiim’in şartı üzerine sa-
hihtir. Ancak adı Saîd bin iyâz Ebû Mes’ud olan el-Cüreyri ömrünün sonunda ri-
vâyetleri karıştırmıştır. Bu hadisi Ebû Dâvûd ve Tirmizî ibn-i Mes’ud (R.A.)’deıı
rivâyet etmişlerdir.
Î Z AH1
N otta belirtildiği gibi T i r m i zi ve E b û D â v û d , bu
hadisi î b n - i M e s ’ u d ( R a d ı ^ l l â h ü ^ h ) 'd e n riv â y e t etm iş
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
le r d ir . D â r e k u t n î de i b n - i M e s ’u d (R a d ıy a llâ h ü
a n h ) ’d e n r i v â y e t e t m i ş t i r . A h m e d de bunu A i ş e (R a d ıy a l-
l â h ü a n h â ) ,d e n r i v â y e t e t m i ş t i r .
B u h a d is . R a m a z a n a y ın ın e k s e r iy e t le y ir m id e k u z g ü n e l-
d u ğ u n a d e lâ le t e d iy o r .
İ Z A H I
B u h â r i , M ü s l i m , T i r m i z i , E b ü D â v û d , T a-
h a v i ve A h m e d d e b u n u r iv â y e t e tm iş le r d ir . B â z ı r iv â y e t le r -
d e m a n â y ı e t k ile m iy e n a z la f ız fa r k ı v a r d ır
Y âni R a m a z a n ve Z i l h i c c e a y la r ı o tu z a r g ü n d e ğ il
y ir m id o k u z g ü n ç e k m e k le s a y ıc a n o k s a n o ls a la r b ile s e v a p v e e c ir b a -
k ım ın r ia n n n k s a n o lm a z la r , t a m d ır la r .
B â z ıla r ın a g ö r e h a d îs t e n m a k s a d , Z i l h i c c e a y ın ın ilk o n
g ü n ü n d e y a p ıla n ib â d e tle r in fa z ile t in i v e s e v a p y ö n ü n d e n R a m a -
z a n a y ın d a n e k s ik o lm a d ığ ın ı a ç ık la m a k tır .
D iğ e r b ir k a v l e g ö r e h a d îs in m â n â s ı ş u d u r : B ir y ıl iç i n d e R a -
m a z a n a y ı ile Z i l h i c c e a y ı n ı n h e r i k i s i y i r m i d o k u z g ü n o l-
m a z . B ir is i y ir m id o k u z g ü n ç e k e r s e , d iğ e r i o tu z g ü n o lu r , am a bu
KİTABÜ-S’SIYÂM
d â im i d e ğ ild ir . E k s e r iy e tle b ö y le © lu r . B â z e n d e h e r i k i s i y i r m i d o -
k u zar g ü n çeker. Z i l h i c c e a y ın d a K u r b a n b a y r a m ı b u lu n d u -
ğ u iç in O n a b a y r a m ayı dem ek ta b iid ir . R a m a z a n bayram ı
R a m a z a n a y ın d a d e ğ ild ir . B ilin d iğ i g ib i Ş e v v â l a y ın d a d ır .
L â k in R a m a z a n a y ın ın b it im in d e e ld u ğ u iç in R a m a z a n
a y ın a b a y r a m a y ı d e n ilm iş tir .
B u a y la r ın b ir is in d e o r u ç , d iğ e r in d e h a c ib â d e t i b u lu n d u ğ u iç in ,
h a d iş b u a y la r ın f a z ile t in i b e lir tm iş tir . M a k s a d , d iğ e r a y la r d a y a p ı-
la n ib â d e t le r in s e v â b m ın n o k s a n o la c a ğ ı d e ğ ild ir . A s ıl m a k s a d , R a -
m a z a n a y ı y ir m id o k u z g ü n o ls a b ile h a k k ın d a v â r id o la n fa z ile t -
le r in v e h ü k ü m le r in se v â b ı ta m o la r a k h â s ı l o lu r . K e z â h a c m e v s i-
m in d e A r a f â t d a ğ ın d a k i V a k f e ( = D u r m a k ! iş i Z i l h i c c e
a y ın ın d o k u z u n c u g ü n ü n e v e y â b a ş k a g ü n ü n e te s â d ü f e ts in h a c fa -
z ile t i v e h ü k ü m le r in in s e v â b ı n o k s a n o lm a z . T a b iî h ilâ li g ö z e t le m e k t e
k u s u r v e ih m â l o lm a m a s ı ş a r t tır . G e r e k R a m a z a n a y ın ın b a ş-
la n g ıc ı v e g e r e k s e Z i l h i c c e a y ın ın b a ş la n g ıc ı h u s ü s u n d a b ir
y â n ılm a v u k u b u ld u ğ u ta k d ir d e t u t u la c a k R a m a z a n orucu
v e y â y a p ıla c a k h a c ib â d e t i v e A r a f â t ’ ta k i v a k fed e n h â s ıl
o la c a k s e v â b ın n o k s a n lığ ı ş ü p h e s i k a lp le r e g e le b ilir . H a d is te n m ak-
sa d , b u ş ü p h e y i g id e r m e k tir . Y a n ılg ı s ü b u t b u lm a d ık ç a y a p ıla n ib â ,-
d e t s a h ih tir . K e z â h a c ıla r ın Z i l h i c c e ’ n in d o k u zu n cu g ü n ü de-
ğ il, o n u n c u g ü n ü A r a f â t ’ ta d u r d u k la r ı b ilâ h e r e a n la ş ıls a b ile
y a p ıla n h a c s a h ih tir . A m a s e k iz in c i g ü n d u r d u k la r ı a n la ş ıls a v e d o -
kuzuncu gü n A r a f â t ’a ç ık m a la r ı im k â n ı v a r ik e n s e k iz in c i g ü n
y a p ıla n v a k t e k if â y e t e tm e z . E r te s i g ü n v a k f e y i iâ d e e tm e le r i g e r e -
k ir . İ â d e e t m e z l e r s e h a c c ı k a ç ı r m ı ş s a y ı l ı r l a r .
T E R C E M E S Î
« F ıtır (R a m a z a n b a y r a m ı! ifta r e tt iğ in iz g ü n d ü r . K u r b a n
( b a y r a m ı! g ü n ü k u r b a n ı k e s t iğ in i z g ü n d ü r .» ”
554 SÜNEN-İ ÎBN-I MÂCE
İ Z A H I
E b û D â v û d , T i r m i z î ve D â r e k u t n î de bu ha-
disi riv ây e t etm işlerd ir. E b û D â v û d ve D â r e k u t n ! ’ nin
hadis m etn i d a h a u zu n d u r. T i r m i z i ’ n in riv ây e tin d e k i h ad îs
m etn i m eâlen ş ö y le d ir:
«R am azan o ru cu oru ç tu ttu ğ u n u z g ü n d e (başlam ış) olur. F ıtır
(bayram ı) ifta r ettiğ in iz g ü n d ü r. K u rb an (bayram ı) g ü n ü k u rb a n
kestiğiniz gündür.»
T i r m i z i : ‘İlim eh lin in bâzısı b u h ad isi şöyle y o ru m la m ış tır:
Y âni R a m a z a n o ru c u n a b aşlam ak ve R a m a z a n b ay ra-
m im y a p m a k ؟c em âatla ve h alk ın b ü y ü k çoğ u n lu ğ u y la b e ra b e r olma-
İldir,’ dem iştir.
^1-M enhel y a z a rın ın dediğine göre bâzı â lim le r : H ad îsten m ak-
sad şudur, d e m iş le rd ir: H adis, şek g ü n ü n d e o ru cu n tu tu lam ıy aca ğ ın a
işâ re ttir. Ç ü n k ü şek g ü n ü , h alk ın R a m a z a n o ru c u n a başla-
dığı g ü n değildir. Ve ikinci işâret, § e ^ â ] h ilâlin i gö rü p h e r
h a n g i b ir sebeple şâh itliğ i red d ed ilen kişinin, h ilâli g ö rd ü diye o rucu
b ırak m am a sın ad ır. Ç ü n k ü h a lk o g ü n ifta r etm em iştir.
S i n d i : d e : H adisin açık o lan m ânâsı; R a m a z a n bay-
ra m ı ve K u rb an b ay ram ı g ü n le rin in tâ y in ve tesb iti h u sû su n d a ki-
şilerin m ü d â h ale y etkisi y o k tu r. K işiler, c e m â a tta n ve h alk ın b ü y ü k
ço ğ u n lu ğ u n d an a y rıla ra k k endi k en d ilerin e h a re k e t ؟dem ezler. Bu
g ü n le rin tâ y in ve tesb it yetkisi, devlet yetkilisine ve Islâm cem âati-
n a â ittir. F ertler, devlet yetk ilisin e ve ce m â a ta u y m ak zo ru n d ad ırlar.
H a 11 a b i şöyle d em iştir:H ^؛disten m aksad; ic tih ad la y ap ılacak
h u su sla rd a İslâ m cem âatin in iç tih ad a d a y a n a ra k y a p tık la rı ibâdet-
lerd en dolayı m u a h aze Ğ dilem iyeceklerini b ild irm ek tir. Şu h ald e b ir
bölge h alk ı Ş e v v â l h ilâlin i o lan ca güçleriyle gö zetledikleri hal-
de a n c a k o tuzu n cu g ü n d e n so n ra h ilâli gö rebildikleri ve dolayısıyla
otuz g ü n oru ç tu ttu k ta n sonr& o yılki R a m a z a n ’ ı n yirm idokuz
g ü n olduğu sâb it o lu rsa, o n la rın o ru çla rı ve b a y ra m la rı geçerlidir.
H erh an g i b ir v ebâl a ltın d a kalm ış olm azlar. K ezâ h ac ib âd etin d e
A refe g û n û tesb itin d e h a tâ e ttik leri zam an A r a f â t d ağ ın d ak i
vakfeyi iâde etm eleri gerekm ez. K estikleri k u rb a n la r k âfid ir. Bu
hüküm , A llah ta ra fın d a n İh san ed ilen b ir kolaylık ve k u lla rın a b ir şef-
k a ttır, dem iştir.
KÎTABÜ-S’SIYÂM
İ Z A H I
B u h û r i , M ü s l i m , E b u D â v û d , N e s a î , Ta-
h a v i , B e y h a k i ve أااا؛آ ﻓﻪ de b u h adîsi b ir b irin e ya-
k m lafrzlarla riv ây e t etm işlerdir.
H adîs, y o lcu lu k ta oruç tu tm a n ın da, ifta r etm en in de câiz oldu-
ğ u n a d elâlet eder.
، رؤممنﺀ
ﻋﻦ ﺑﺘﺎم، أ؛ﻳﻰﻳﺒﺔ ى ﻧﺪاف ى ﺋﺰ
• ﻣﺤﺄﻛﺮ ن.ﺣﻤﺤﺎأ —١٦٦٢
• أﺻﻮم Sı ؛ ﻗﺂت. أ ك ؛ﻣﺘﺎت ز ؛ اآلﺣﺂئ رﻧﻮتإلت ﺀىﺀامدﻧﺔ، ﺀى أﻳﻪ
؛؛
( ) ةHamza bin Amr bin Umeyr Ebû Sâlih, büyük bir sahâbidir. Eşlemi kabi-
leşine mensubtur. Peygamber (A .s.)’den, Ebû Bekir (R.A.) ve Ömer (R.A.)’den
rivâyette bulunmuştur. Kendisinden de oğlu Muhammed, Hanzala bin Ali, Süley-
man bin Yesâr, Ebû Seleme ve başkaları rivâyet etmişlerdir. Müslim, Ebû Dâvûd,
Nesâi ve Ta’liklerinde Buhâri, ©nun rivayetlerini almışlardır. Hicretin 1ة. yılı ve-
fât etmiştir.
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
İ Z A H I
اﺗﻪ3ﺗﻤﺪا ﻓﺔ ت
10 KİTABÜ-S'SIYÂM
T E R C E M E S Î
E bü H a n i f e , M â l i k , ş â fi i, S e v r i , F u d a y l
b i n l y â z ve A b d u l l a h b i n e l - M ü b â r e k yolcu-
ta k ta R a m a z a n o ru cu n u tu tm a n ın efd al o ld u ğ u n a hükm eden-
lerdendirler. S ah âb ilerd en H u z e y f e (R adıyallâhü an h ) ve O s -
m a n b i n E b i ’ 1 - Â s (R adıyallâhü an h ) d a böyle h ü k m etm iş
lerdir. E n e s , S a i d b i n C ü b e y r ve i b r â h i m e n -
N e h a î ’ den de bu kavil riv ây e t edilm iştir.
SÜNEN-İ İBN-İ MÂCE
ﻏﻴﺔ ه: ة'ال. ﺛﺒﻤﺪ ﺑﻤﺎﻧﻢ "اج ■ قﺀأ.ﺑﻤﺄ م ﻣﺤﺎ أع - ١٦٦٤
ﺳﻜﺜﻤﻢ؛ ،،'ﺋﺎ/ ﺳﻢ' اد، ﺳﻤﺤﺎ ذ ﺛﻤﻤﻒ، ام ألﻫﻤﺊ،ا ﺑﻤﻲ
.€ﻣﺤﻬﺎﻣﺤﻤﻤﺢﺀﻗﺎ إل ﻋﻴﺄﻓﻴﻤﺢ د،:؛ت
ı n ،r i ،C E ı v I E S İ
1664) " ... K a’b bin Âsim ( R a d ty a llâ h ü a n h ) ’den rivâyet edildiğine göre;
Resûluilah ( S allallah ü A le y h i v e S elle m ) ؛öyle buyurdu, d e m iştir :
«Y ulculukta oruç tu tm a k . (M atlub) ib â d e tte n değildir.»”
İ Z A H I
K a ’ b (R ad ıy allâh ü an h ) ’m hadîsin i A h m e d , N e s a i ve
T a b e r i de riv â y e t etm işlerdir.
İbn-i Ö m e r (R adıyallâhü a n h ü m â )’n in h ad isi Zevâid ص-
rü n d e n d ir. T a h a v l de b u n u riv â y e t etm iştir.
أ ﻛﺔ الال ة, M ü s l i m , E b ü D â v ü d , D â r i m î , B e y -
h a k i ve N e s a î b u n u n b ir ben zerin i C â b i r b i n A b d i l -
1 a h (R adıyallâh ü an h ) ’den riv â y e t ''
١١ KÎTABÜ-S’SIYÂM
İ Z A H I
Bu h ad îsin şerh in d e S i n d i şöyle d em iştir : H ad isten m ak sad
şu o la b ilir : Y olculukta R a m a z a n o ru cu n u tu ta n kişi, h azerd e
iken R am a z a n d ışın d a oruç tu tm a y a n gibidir. Bu ta k d ird e ha-
dişten ç ık a rıla n sonuç, oruç tu tm a m a n ın d a h a iyi olm asıdır. M uhte-
m elen k asted ilen m â n â şu d u r : Y olculukta R a m a z a n o ru cu n u
tu ta n kim se. R a m a z a n ’ da evinde iken oruç tu tm ıy a n gibidir.
Bu y o ru m a g ö re çık arıla n h ü k ü m ؛y o lcu lu k ta o ru ç tu tm a n ın h aram -
lığıdır. Birinci y orum u y g u n d u r. B u nunla b e ra b e r c u m h ü ra göre ilk
yorum , oruç tu tm a y a kuvveti pek yetm iyen kim selere m ah su stu r.
12 KÎTABÜ-S’SIYÂM
İ Z A H I
A h m e d , T i r m i z î , E b û D â v û d , N e s a î ve
B e y h a k l de bunu rivâyet etmişlerdir. E!-Menhel yazarının de-
diğine göre hadîsin râvisi E n e s b i n M â l i k (Radıyallâhü
anhl 'm A b d u l l a h b i n K a ’ b oğullarından olduğu rivâyeti
doğrudur. B u h â r î bunu kesinlikle söylemiştir. A b d ü ’l - E ş -
h e l oğullarından olduğuna dâir rivâyet yanlıştır. Bu E n e s ,
?eygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in hizmetçisi olan E n e s
(Radıyallâhü anh)'den başka bir zât olup Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)’den yalnız bu hadisi rivâyet etmiştir. Dört sünen
sâhibi Onun rivâyetinl almışlardır.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in süvârileri gâliba bu
kabîlenin kâfir olduklarını îtikad ettikleri için mallarını alıp götür-
müşlerdir.
E n e s (Radıyallâhü anh); A h m e d ’ in rivayetine göre kom-
şusunun götürülen develeri; N e s a î ' nin rivâyetine göre ise ken-
dişine âit olup götürülen develeri hakkında görüşmek üzere Peygam-
ber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanına gittiğini söylemiştir.
E n e s (Radıyallâhü anh)’m tutmuş olduğu orucun nâfile oldu-
ğu ve kendisinin yolcu olduğu S i n d i ’ de bildirilmiştir. E n e s
(Radıyallâhü anh)’m M e d î n e ' ye gidip orada Peygamber (Sal-
lallahü Aleyhi ve Sellem) ile ve Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)’in o esnâda yemek yemekte olduğu, hadîsin muh-
telif rivayetlerinde belirtilmiştir. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) M e d î n e ’ de öğle yemeğini yediğine göre, görüşme R a -
m a z a n ay} dışında olmuştur.
Hadîs, yolculuk hâlinde dört rek’atli farz namazın yarıya indiril-
diğine işâret ediyor. Kılınmayan yarısının sonradan kazâ edilmesi
söz konusu değildir. Bu husüsta geniş malûmat namaz bahsinde geç-
miştir.
Hadis, yolculuk hâlinde farz orucun tutulmasının mecburiyetinin
kaldırıldığını bildiriyor. ¥olculukta tutulmayan R a m a z a n oru-
cu sonradan kazâ edilir. Bu husüs da bundan önceki bâblarda belir-
tilmiştir.
Hadîs, hâmile ve süt emziren kadının da R a m a z a n orucuhu
tutmayabileceğini bildirmiştir. Râvi E n e s (Radıyallâhü anh)
yemin ederek, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ya hâmi-
le ile süt emrizenin ikisini veyâ birisini buyurduğunu söylemiştir. Da-
ha sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in yemeğindim ye-
mediği için duyduğu üzüntü ve hasreti dile getiri iştir.
: 12 KİTABÜ-S’SIYÂM
ﻣﺎﻫﻢ' ﺋﻴﻰ
■* » م. ظ اﺻﻊ ة. ﻣﺤﻤﺢ،ﺑﺘﺎﺀ ؛ ﻗﻤﺎ ﺀ- ١٦٦٨ى
، ؤة؛ق؛ﻓﻲ ﻣﺤﻨﺄىﻣﺪﺻﻤﺎ. ﺻﺮﻧﺮ داةو-ﻣﺎإلث ؛ﺛﺄت؛ر، ﺀﻧﺄ؛سر، ن1 ،ﺀﻧﺎﻟﺢ
•— ﻣﻞ وﻟﺪﻧﺎ،
وﻣﻤﻤﺮض_ج اشﻧﺤﺄف. أن ﻫﺘﻲ
TERCEMESÎ
i 7. A H T
) ﻳﺎبﻣﺎﻣﺎﺀ ﻟﻰﻧﺨﺎﺀرﻣﺤﺎن١٣)
13 — RAMAZAN (ORUCU) KAZÂSI HAKKINDA
GELEN (HADÎSLER) BÂBI
9166( ...
ﺀ'؟أي arı: Şöyle demiştir
R a d ı y a l l â h ü a n h:û( ') ) ؛
İ Z A H I
Buhâri, Müslim, Ebû D â v û d ve B e y h a k î
.de b u n u riv ây e t e tm işle rd ir
:Ei-M enhel y aza rı bu h ad îsin açık lam ası b ah sin d e özette şöyle d e r
-Â i ş e (R adıyallâhü an h â ) şu n u söylem ek is te m iş tir : “R esûlul
lah (S allallahü Aleyhi ve Sellem) h a y a tta y k e n b o y n u n d ak i R am azan
”.ru e u n u Ş âb an ay ın a k a d a r k azâ edem iyordum ©
-Â i ş e (R adıyallâhü a n h â ) ’n in oruç b o rcu n u Ş âb an ay ın a k a
d a r k azâ edem eyişinin sebebi, o n u n P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve
S ellem )’in h ak k ın ı verm ekle m eşgul olm ası ve ailevi ilişki için d âim a
h azırlıklı bulunm asıydı. N itekim B u h â r i ’ n in riv ây etin d e
Y a h y â bin S a i d : Â i ş e (R adıyallâhü a n h â ) ’n in oruç
-b o rcu n u d a h a önce k azâ etm esine m ân i o lan sebep. O n u n P eygam
b e r (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) de m eşgul olm asıydı, dem iştir. Yâ -
٨ ؛٨ i وe (R adıyallâhü an h â) P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve
S ellem )’in m u h tem el cinsel a rz u su n a k a rşı oruç en g elin in b u lu n m a -
ıası için oruç b orcunu Ş â b a n ’ a k a d a r g eciktirirdi. Ç ünkü؟
٨ ^؛؛-)R ad ıy allâh ü a n h â ), P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve Sel
le m )’in izni olm aksızın oruç tutm azdı. P ey g am b er (S allallah ü Aleyhi
ve Sellem) bâzen O n a izin verm ezdi, ikinci R a m a z a n ay ın ıp
-y ak laşm asıy la v ak it d a ra lın c a izin verirdi. Z âten P ey g am b er (S allal
la h ü A leyhi ve Sellem) de Ş â b a n ay ın d a çok oruç tu ta rd ı. Bu
13 KÎTABÜ-S’SIYÂM
. ١^
٢ ﺋ إل;؛ ﺑﻤﺘﺎم، ﻧﻤﺌﺈﺗﺎﻳﺘﻴﻖ ' ال ’'م: ه؛ ﻣﺜﺎ ، ﻣﻐﺎ ' ﻣﺤﺪ
T E R L E M E S İ
* Z A H I
ﻣﻠﻜﺖ . .رﺟﺊ"ةأال : م أﻳﻰ ﻣﺮ.ره ؛ ﺗﺄت :أش٤٢١١ م، ا آل ﺛ ن ﻣﺪ نم*د
؛ ه ﺀ*ﻣﺘﺊ ^؛١١
آت :ؤﺛﻨﺘﻪ ﻣﺪ اﻣﺮأل> ق رﻣﺼﺎذ .ﻗﻌﺂن و ﻣﺎأ ﻧﺜﺤ آل» ؟ ؛آت ﺀ
أ ﻳﺊ .آت ﺀ* إل آتV: ت؟أﺀ آت :ال*ﺟﺪ .آت ﺀﻧﺤﺈ*آﻣﺘﺘﻲ ﺗﺔامﻧﻤﺈﺑﻢﺀ
م إد ﻣﺄ ' .و ﺗﺄ ﻣﺤﻢ'إ ﻟﻖ |ذأق « أﺟﺪ .آت» ﺑﻴﺘﻮﻧﻴﻤﺞ » آت V:
.ذك . . ،ﺛ ن ﺗﻦول 'س ﺋﻨﻴﺎﻳﺎ’ ﻟﻨﺘﺒﻲ ،ﺛ ن* أ.ﻳﻰﻣﺤﺮة ﺑﻣﻲ ة ﺷ د ،
TERCEMESÎ
1671) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü atıh)'den; Şöyle dem iştir:
Bir adam. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e gelerek:
— Helâk oldum, dedi. Efendimiz :
— «Seni helâk eden nedir?» diye sordu. Adam ؛
— Ramazan’da (gündüz) eşimle cinsî münâsebette bulundum,
dedi. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
— «Bir köle azâd et» buyurdu. Adam ؛
— Bulamam, dedi. Efendimiz ؛
— «üstüste iki ay oruç tut» buyurdu. Adam :
— Gücüm yetmez, dedi. Efendimiz ١
— «Altmış yoksula yemek yedir.» buyurdu. Adam î
— Bulamam, dedi. Efendimiz i
— «Otur» buyurdu. Adam da oturdu. Adam oturup beklerken
arak denilen bir sebet hurma getirildi. Efendimiz o n a :
— «Git bu hurmay، sadaka olarak dağrt» buyurdu. Adam:
— Yâ Resülallah! Seni hak (din) ile gönderen Allah’a yemin ede-
rîm ki Medine’nin kara taşl] iki dağı arasında âilemizden daha muh-
taç bir ev halkı yoktur, dedi. Efendimiz (Ona) :
— «Pel،i git bunu aile fertlerine yedir» buyurdu.
Müellif bu hadisi Ebü Hüreyre (Radıyallâhü anh)’den merfu ola-
rak ikinci bir senedle de rivâyet etmiştir. Bunda şu ilâve vardır: Ve
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) adam a:
— «Ve o gün yerine bir gün oruç tut.» buyurdu.”
N o t: و ﺻﻢ ﻳﺆﻣﺎ ﻣﻜﺎﺋﺪ ilâvesi hakkında Zevâid’de şöyle denilmiştir : Bu
ilâveyi Kütüb-i Bitte sahiplerinden yalnız ibn-i Mâcete rivâyet etmiştir. Bu ilâvenin
bulunduğu seneddeki râvi Abdiil-Cebbâr bin Ömer zayıftır, ibn-i Muin, Ebû Dâvûd
ve Tirmizi Onu zayıf saymışlardır. Bûhâri de : Onun yaıunda miinker hadisler bu-
lunur, demiştir. Nesai de : o , sika değildir, demiştir. Dârekutni de ﺳ ال هterkedil-
ﻟﺦ؛ﻏﻠﻪsöylemiş ■ve' ibîı-i Yûnus : önün hadisfriTünkerdir, demiştir, ibn-i Sa’â d a:
O sikaydı, demiştir. Ebû Hüreyre (R.A.)’den meriu’ olarak rivâyet edilen (1672
nolu) hadiste :«Ruhsatsız elarak Ramazan’dan tür giin oruç bozan bir kimseye ام
boyunca tuttuğu oruç kâfi değildir.» buyurulmuştur. Yukarıdaki ilâve bu hadise
aykırıdır.
İ Z A H I
Kütüb-i Sitte sahibleri, A h m e d , Mâl i k ve B e y h a k i
de bu hadisi rivâyet etmişlerdir.
Müellifin ikinci senedindeki; ﻧﻜﺎﺗﻪ ﻳﺰﻧﺎ ﻧﺼﻢ ilâvesinin yalnız mü-
ellif tarafından rivâyet edildiği Zevâid’de bildirilmiş ve notta da
bu durum belirtilmiş ise de E b û D a v u d ’ un C a ’f e r b i n
14 KİTABÜ-S’SIYAM
M ü s â f i r ’ d en b ir senedle E b û H ü r e y r e (R adıyallâhü
a n h ) ’den m e rfu ’ o la ra k y ap tığ ı b ir riv a y e tte P ey g am b er (S allallah ü
Aleyhi ve Sellem) a d a m a : ﻣﻤﺖ
أﺋﺖ زأﻓﺊ ﻳﻚ وﺻﻤﺄ ﻳﺆﻣﺎ واﺳﻘﻤﺮاﻓﻪ
= «Bu h u rm a y ı sen ve ev h alk ın yiyiniz. Sen b ir gün oruç tu t ve Al-
la h ’ta n m a ğ fire t dile» b u y u rm u ştu r. M â l i k ' ’ i n de el-M u v atta’de,
Saîd b i n e l - M ü s e ^ y e b (R adıyallâhü a n h )'d e n m ürsel
o la ra k yaptığı b ir riv ây e te göre P ey g am b er (S allallah ü A leyhi ve Sel-
lem) ad a m a : 'ﺻﻧذ و ﺻﻢ ﻳؤﻣﺎ ﻣﻜﺎن ﻣﺎ آ ﻛﻠﻪ = «Bu ، ١٧١١١
١١١^
ye ve işle-
diğin fiil y erin e b ir g ü n oruç tut.» b u y u rm u ştu r.
Bu ilâve ile ilgili âlim lerin g ö rü şlerin i sırası geldiğinde an latac a-
ğız. B aşından itib â re n hadis m etn in i a ç ık la y a lım :
El-M enhel y aza rı şöyle d e r :
"P eygam ber (S allallah ü A leyhi ve S ellem )'e m ü ra c a a t eden ada-
m ın ism inin S e l m â n veyâ S e l e m e b i n el-Be-
y â z i olduğu söylenm işse de e l - H â f ı z , el-F etih’te bu sözü
red d etm iş v e : Ben b u n u n ism inin ne o ld u ğ u n a rastl}yam adım , de-
m iştir.
A dam : “Ben h elâk oldum .” sözü ile : Ben h elâk olm ayı g erek tiren
b ir g ü n a h a girdim , dem ek istem iştir.
A dam ın R a m a z a n ’ d a âilesine g ü n d ü z y aklaştığı, Bu h â -
r i ’ n in riv ây etin d e açıklanm ıştır.
H adîsin z âh irin e göre oruç bozm a k efâreti o la ra k âzâ d edilecek
kölenin m ü slü m an veyâ k â fir olm ası, erg in lik çağ m a erm iş veyâ er-
m em iş olm ası, erk ek veyâ k ad ın olm ası câizdir. Ç ü n k ü “R ak ab e’’
kelim esi b u n la rın hepsini k ap sar. H a n e f i âlim leri, h ad isin zâ-
biriyle hü k m etm işlerd ir. F ak at cu m h u r, âzâd edilecek kölenin müs-
lü m an olm asını ş a rt koşm uş ve kâtil k e fâretin e â it ây ettek i rak ab e,
m ü’m in kaydıyla k ayıtlı olduğu için b u ra d a k i rak ab e y i O na ham let-
m işlerdir.
H adis, oruç bozm a k efâreti o la ra k tu tu la c a k iki aylık o ru cu n ara-
İlksiz tu tu lm a sın ın ş a rt o ld u ğ u n a d elâlet ediyor. ؛b n - i E b î
L e y l â h âriç âlim lerin cu m h ü ru bu h u s u sta ittifa k hâlin d ed ir. Cum-
h û ra göre bu iki ay içinde R a m a z a n ayı ve oru ç tu tm a n ın
y asak olduğu R a m a z a n b ay ram ın ın ilk ve K u rb an bayram ı-
n in d ö rt g ü n ü gibi g ü n le rin b u lu n m am ası şa rttır.
H adisin zâh irin e göre o ru ç bozm a k efâreti o la ra k d o y u ru lac ak
y oksullar sayısının a tm ışta n aşağ ı olm am ası gerekir. C u m h ü ru n gö
. و70 SÜNEN-Î ÎBN-Î MÂCE
رم أت.م
: ؛ ﻟﺘﻈﻮ؛ىﻳﻰ اﻓﻰأﺑﻤﺘﺎ ﻋﻦا
ﺀ ن *ل، ﻋﻦ أ ﻳﻪ ا ﺛﺜﻠﺆس، ﺀى م؛ ﺳﻢنمأ ، *
T ٢ R C F M E S İ
Ebâ Hürevre (Ruıiıytıllâhü ..." ) 672 1 ،»ا// ﻓﺮ1 ااﺀ:rivâyet edildiğine göre
Resâlııllah ؛. ه؟// ﻣﺤﻬﻬﺺ:.Aleyhi Vf Sellem) şöyle buyurdu, demiştir
Kim ruhsat olmaksızın Ramazan’dan bir gün bile bile orucunu«
"».bozarsa yıl boyunca oruç tutmak Ona kâfi gelmez
n naklettiğine göre Buhârî şöyle demiştir : İbnü’i-Mutavvis'in؛
Not : Sindi’n
bu oruç hadisinden başka herhangi bir hadisini tanımam ve Onun Ebû Hüreyre
.R.A.)’in hadisini babası (el-Mutavvis)den işitip işitmediğini bilemem (
i z.٨ H
1
pleri ile B e y h a k i ، د, ﻓﺄ-r i m i ve D â r e
Dört sünen sahi
k u t n î de bunu rivâyet etmişlerdir. B u h â r î de bunu ta’lîkan
rivâyet etmiştir,
SÜNEN-Î İBN-İ MÂCE
E l-M e n h e l y a z a r ı b u h a d is in a ç ık la m a s ı b a h s in d e ş ö y le d e r :
,,Y â n i h a s t a l ı k v e y â y o l c u l u k g i b i ş e r ’î b i r m â z e r e t o l m a k s ı z ı n
b ile b ile R a m a z a n a y m d a b ir g ü n o r u c u n u b o z a n b ir k im s e ,
d e v a m lı o r u ç t u t s a b ile o g ü n k ü o r u c u n f a z ile t v e b e r e k e tin i k a z a n a -
m a z . M a k sa d o g ü n y e r in e y ıl b o y u n c a k a z â n iy e t iy le tu ta c a ğ ı o r u ç
k â fi g e lm e z v e k a z â s ın ı y a p m ış s a y ılm a z d e m e k d e ğ ild ir . Ç ü n k ü â lim -
lp r i n e k s e r i s i n i n h ü k m e t t i ğ i g i b i o k i ş i R a m a z a n ’dan so n ra
k a z â n i y e t i y l e b ir g ü n o r u ç t u t a r s a , v â c ib o la m y a p m ı ş o lu r . V e y u -
k a n d a a ç ık la n d ığ ı ü z e r e k e f â r e t ö d e m e s i g e r e k ir .
A li ve î b n - i M e s ’u d ( R a d ıy a llâ h ü a n h ü m â i b u h a d i-
s in z â h ir in i t u t a r a k : M a z e r e ts iz b ir g ü n R a m a z a n orucunu
b o z a n k im s e y e y ıl b o y u n c a t u t a c a ğ ı o r u ç k â f i g e lm e z , d e m iş le r d ir .
S a î d b i n e l - M ü s e y y e b ’e g ö r e o k iş i, b o z d u ğ u b ir
g ü n y e r in e k a z â n iy e t iy le o tu z g ü n o r u ç tu ta r .
D ö r t m e z h e p im a m la r ı v e â lim le r in e k s e r is in e g ö r e b u k im s e , k e -
f â r e t t e n a y n o la r a k k a z â n iy e t iy l e b ir g ü n o r u ç t u t m a k la m ü k e lle f -
H a d is , R a m a z a n p r u c u n u , b ile b ile b o z m a n ın g ü n a h ın ın
b ü y ü k lü ğ ü n e d e lâ l e t e d iy o r .
İ Z A H I
K ü tü b -i S it te s a h ip le r i, D â r e k u t n i , H â k i m , i b n - i
H u z e y m e , D â r i m i ve B e y h a k î , m ü te a d d it s e n e d le r -
ıs KİTABÜ-S'SIYAM
E b û H a n i f e , Ş â f i i , H a s a n -1 B a s r i , M ü c â -
h i d , E v z â î ve b a şk a â lim le r: O ruçlu ik e n u n u ta ra k oruç bo-
zucu h a re k e tte b u lu n a n ın o ru cu bozulm az ve O n a b ir şey lâzım gel-
mez, dem işlerdir. A sh a b tan E b û H ü r e y r e , الﻃﺎ- لO m e r
٧٠ A l i (R adıyallâhü a n h ü m l’ü n kavli de b u d u r.
A h m e d ’ e göre o ru çlu kim se, u n u ta ra k ailesiyle cinsi m ü n â-
seb ette b u lu n u rs a hem k a z â hem k e fâ re t g erek ir. F a k a t u n u ta ra k b ir
şey yem ek, İçm ekie n e k azâ, n e de k e fâ re t gerekm ez.
M â l i k ’ e gö re o ru çlu kişi, u n u ta ra k o ru ç bozucu b ir şey işler-
se k a z â g erek ir, k e fâ re t gerekm ez.
ذوق
•ﻣﺪت إﺑﺜﺎﻣﻢ أﺗﺮدم إإأﺛﺘﺎﺀﻣﺂت ﺛألﺛﺪﻛﻰ
؛ ؟ ؛ ،
T E R L E M E S İ
1674) “ ... Esmâ’ bint-i Ebi Bekir (Radtyallâhü anhümâ)’dan; Şöyle de-
miştir ;
R esû lu ilah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) h a y a tta y k e n b ir b u lu t-
lu g ü n d e biz iftârım ızı açtık. S o n ra d a g ü n eş doğdu.
(Râvi E bû ü s â m e d em iştir k i:) Ben, H işâm ’a ؛ifta rın ı a ça n la r, o
g ü n k ü o ru c u n u k a z â etm ek le em red ild iler (m i?), dedim . H işâ m : Ka-
z â e tm ek te n kaçış y o k tu r, dedi."
،
الﻳﻌﺮف اﺳﻤﻪ،
واﻳﻮ «وزوق. ﺑﺎﻟﺴﺔ وﺗﺪ روى،دم ﻣﺪﻟﻰ ،
ﻣﺪ< ﻧﺈﺳﺤﻖ ﻓﻰاود؛ﺗﺪت ﻓﻰ إ ﺳﻨﺎده
. ﻟﻠﻴﺚ ﺿﻒ وا ﻣﻤﻠﻎ ﻧﻖ ا . ﺑﻤﺢ ﻋﻦ ﻧﻤﺎﻟﺖ دﻟﻢ
T E R C E M E S Î
T E R C E M E S İ
1676) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh )'de n rivâyet edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selle.™) şöyle buy urdu, demiştir :
«İrâdesi d ışın d a k u san o ru çlu y a k a z â gerekm ez. K endini kustu-
ra n a k a z â gerekir.»"
İ Z A H I
Fadâle ( ﻫﻊ
.ااا’رHâl Tercemesi
Faüâle bin Ubeyd el-Ensâri el-Evsî Ebû Muhammed, Uhud savaşında ve biatü’r-
Rıdvân’da hazır bulunmuş ve Dımışk kadılığını yapmıştır. Elli hadisi vardır. Müs-
lim Onun iki 1، اا سrivâyet etmiştir. Buhâri el-Edebü’l-Mütred’de ve dört sünen
sâbiplerl Onun rivayetlerini almışlardır. Râvileri Abdurrahman bin Muhayrîz ile
' bin Ka’b'dır. El-Medâinî'n؛n dediğine göre hicretin elli üçüncü yılı ve•
fât etmiştir. (Hulâsa : 308)
17 KİTABÜ-S’SIYÂM
. ٠^ ١١^ ١^^،^
روام ا ﻟﺨﺎ رى. ﻧﺮﺳﻤﺔ. ﻟﻜﻦ ﻟﻪ ﺷﺎﻫﺪ ﻣﻦ ﺣﺪﻳﺚ ا ﻣﺮ • ﺿﻴﻒ دم ، ﻣﺎ د ،
ق إ ﺳﻨﺎد ؛ ق ا ز وا ﺛﺪ
•ﻟﺘﺮﻣﺬ ى وأ;و داوددا
SÜNEN-Î ÎBN-t MÂCE
T E E C E M E S İ
y o rum lanm ıştır. G eniş izah için oruç b ah sin d e geçen b u h ad îse m ü-
ra c a a t ediisin.
3 — M â l i k ve a rk a d a şla rın a güre m isvak yaş o lduğu zam an
oru çlu için k u llan ılm ası m e k ru h tu r. K u ru olduğu zam an , o ru çlu öğ-
leden evvel de öğleden so n ra d a k u llan ab ilir. Bu görüş, وa ’ b i ,
K a t â d e , b a ş k a â lim ler ve E b ü Y û s u f ’ ta n riv ây e t edil-
m iştir.
4 — A h m e d ’ e gö re öğleden so n ra o ru çlu n u n m isv ak kul-
lan m ası m e k ru h tu r. M isvak yaş olsun, k u ru olsun fa rk etm ez. Ke-
zâ yaş iken öğleden önce de k u llan m ak m e k ru h tu r.
T E R C E M E S İ
1678) "... Âişe (Radıyallâhü ﻗﻪ »ه،’<
ﻫﻞاا: Şöyle demiştir :
R esûlullah (S allallah ü A leyhi ve Sellem ) o ru çlu y k en gözüne sür-
m e s ü rm ü ş tü r.”
N©t: Zevâid’de şöyle denilmiştir : Bu hadisin isnadı zayıftır. Çünkü râvi
Zübeydi zayıftır. Onun adınm £ ﻓﻠﻪbin Abdül-Cebbâr olduğunu Ebû Bekir bin
Ebi Dâvûd beyan etmiştir
i 7A H T
م ﻣﺘﺆ ، أ ﺑﺄ’ ا ﻧﺘﺎ ف. ﻣﺒﻢ'س،ﺛﻦ.ن أو ﺷﻨﺄ ال؛دﻳﻰ ﻣﻤﺤﺎ أئ * ١٦٨ ٠
ﻫﻤﺤﻘﻮﺋﻢ ق؛ ، ﺀﻧﻢ أل أاا ﻗﺎ ؛ ا ﺀ ع ﺀأ آل ت. ﻣﺢ، ﺀ ص.ا ﻗﺎ د ﻣﺢ
t ﻜﻮم
. أ خ اﺗﺤﺎج*اداﺗﻢﺀ>ﺛ٠^ ﺛﻪ• ﺳﺂت وﻧﻮالم
18 KİTABÜ-S’SIYÂM
TERCEMESÎ
1681) "... Şeddâd bin Evs (Radtyallâhü anh)'den rivâyet edildiğine göre :
Ramazan ayından ©nsekiz gece geçtikten sonra bir gün kendisi
Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraber Baki’da y ü r ü r -
ken Efendimiz hacâmet olan bir adama rastlamış ve Resûluilah (Sal-
lallahü Aleyhi ve Selleml ؛
«Hacâmet edenin ve hacâmet olanın orucu bozulur.» buyurmuş-
İ Z A H I
â lim le r d e n d ir le r . F a k a t c u m h û r a g ö r e n e h a c â m e t e d e n in , n e d e e la -
n in e r u e u b o z u lm a z . H a n e f î â lim le r in e g ö r e , o r u ç lu ik e n b u n u
yapm ak m e k r u h d e ğ ild ir . Ç ü n k ü F eygam ber (S a lla lla h ü A le y h i v e
S e lle m ) 1682 n o lu h a d îs t e b e lir t ild iğ i g ib i h a c â m e t o lm u ş tu r . M â -
l i k , Ş â f i î ve S e V r 1’ye g ö r e o r u ç lu ik e n y a p m a k m e k r u h -
tu r .
C u m h ü r a g ö r e b u h a d îs le r ş ö y le y o r u m la n ır :
Ş e d d â d (R a d ıy a llâ h ü a n h ) ’ı n h a d i s i n d e s ö z k o n u s u e d ile n
a d a m ın is m in in M a ' k i l b i n Y e s â r (R a d ıy a llâ h ü anh)
o ld u ğ u , H â k i m ’ in r iv â y e t in d e a ç ık la n m ış tık .
İ b n - i A b b â s ( R a d ı y a l l â h ü a n h ü m â ) ’m n h a d î s i , h a c â m e t
ال؛ ﻫﻬﺎاا ﻟﻪ o r u c u b o z m a d ığ ın a d e lâ le t e d iy o r . S a h â b ile r in v e ta b iîle r in
c u m h û r u n u n k a v li b u d u r . E n e s , E b û S a i d - i H u d r î ,
Z e y d b i n E r k â m , S a ’d b i n E b î V a k k â s , î b n - i
M e s ’u d , İ b n - i A b b â s , i b n - i Ö m e r , ü m m ü S e -
1 e m e (R a d ıy a llâ h ü anhüm ) b u g ö r ü ş t e o la n s a h â b île r d e n d ir le r .
K eza Ş a ’bî , U r v e , A t â b i n Y e s â r , Z e y d b i n
E ş l e m , E b ü i k r i m e , E b û H a n i f e ile a r k a d a ş la r ı,
M â l i k , ١$ â f i î v e a r k a d a ş l a r ı d a b u g ö r ü ş t e d i r l e r .
E l-M e n h e l y a z a r ın ın b e y â n ın a g ö r e , b u â lim le r , h a c â m e t lc oru-
c u n b o z u ld u ğ u n a d â ir y u k a r d a k i h a d is le r e ş ö y le c e v a p v e r m iş le r d ir .
B u h a d îs le r , i b n - i A b b â s ( R a d ı y a l l â h ü a n h ü m â ) ’n i n h a d î s i y -
le v e b e n z e r i h a d î s l e r l e m e n s u h t u r . E l - M e n h e l y a z a r ı , i b n - i A b -
b â s a n h ü m â ) 'ﻫﺎ ا h a d î s i n d e k i h ü k m ü t e ’y i d e d e r m â -
h iy e t te k i E b û S a î d - i H u d r î ( R a d ıy a llâ h ü a n h ) ile E n e s
b i n M â l i k ( R a d ı y a l l â h ü a n h ) ’ı n H â r e k u t n i ta r a f ın -
d a n r iv â y e t e d ile n h a d is le r in i z ik r e tm iş tir . G e r e k d u y m a d ığ ım iç in
b u r a y a a k ta r m a d ım .
î b n - i A b b â s ( R a d ı y a l l â h ü a n h ü m â ) ’n i n h a d i s i , o r u ç l u y k e n
h a c â m e t o lm a n ın c â iz l ig i n e d e lâ le t e t t iğ i g ib i, ih r a m d a y k e n d e h a c â -
m e t o lm a n ın c â iz liğ in e d e lâ le t e d iy o r . Ş â f i î , i b n - i A b d i 1-
B e r r v e b a ş k a ^ n n ın r iv â y e t in d e k i ilâ v e y e g ö r e P e y g a m b e r (S a l-
la lla h ü A l e y h i v e S e l l e m ) ’i n h a c â m e t o l m a s ı , v؛؛d â h a c c ı y o l c u l u ğ u
e s n a s ın d a v u k u ’ b u lm u ş tu r .
ول KİTABÜ-S’SIYÂM
، |ﺛﻤﺺ ;ة ظ: أأآل. مة ج/ مد، ﻣﺤﺔأ ﻧﻰ ئ.ﺀﻣﺤﺎأﺗﻢ- ا-ﻫﺤﺎ
ﻣﺤﻖ ﻣﺄ ن . م ﺣﻔﺘﻪ ؛' أد؛ ي ،ﺗﻢ م ﻣﻤﻮ ن، ﺀى ﺳﺈ أﺀ،ا آل م م
/ ﻧﻤﺤﻨﺎﻣﻢ
TERCEMESÎ
İZAHI
 i ş e (Raüıyallâhü anhâ)’nin ilk hadîsini ا أ ا ﻟ ﻪ ' أ إ آve
E b ü D â v û d da rivâyet etmişlerdir. îkinci hadisinin benzeri-
ni de N e s a î hâriç diğer Kütübd Sitte sahipleri de rivâyet etmiş-
lerdir.
H a f s a (Radıyallâhü anhâ)’nm hadisinin başkaca kim tara-
fından rivâyet edildiğini bulamadım.
Bu hadisler, nefsine hâkim cruçlunun eşini öpmesinin câizliğine
delâlet ediyor.
A i ş e (Radıyallâhü anhâ)’nin hadîsinde geçen “Resûluilah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) nefsine hâkim olduğu gibi hanginiz
nefsine hâkim olabilir.?” cümlesinin açıklaması hakkında N e v e -
v i ’ nin şöyle dediğini “Tuhfe” yazarı nakletmiştir: Â i ş e (Ra-
dıyallâhü anhâ)’nin sözünün mânâsı şudur: Sizler oruçluyken eş-
lerinizi öpmekten sakınmalısınız. Kendinizi Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)’e kıyaslamayınız. Çünkü o, nefsine hâkimdi. île-
ri şehveti doğuracak öpmekten emindi. Sizler emin olamazsınız. Bu
itibarla yolunuz, öpmekten kaçınmadır.
Oruçlunun eşini öpmesini câiz görenlerin, Â i ş e (Radıyallâ-
hü anhâ) 'nin sözünü şöyle yorumladıklarını S i n d i belirtmiştir.
Yâni Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) herkesten fazla nef-
sine hâkim olduğu halde oruçluyken eşini öptüğüne göre, sizler de
oruçluyken eşinizi öpebilirsiniz.
ﺀ ن وﻫﻞ . ﻛﻰ ا ا ﻟﻤﺰﻳﺪ ﺛﻴﺨﻪ ﺗﻒ و ال ﻣﻤﺎﻣﻢ ز ﻣﻨﻒ ن'ﻳﺪ آ ﻗﺠﻴﺮ،ﺷﻒ د ﻗﺎ ووا؛د ؛ إ ﺳﻨﺎ
. داﻳﺪ زﻳﺪ ﻣﻤﻮل، ﺛﻢ * ﺣﺪﻳﺚ: ك ز ﻳﺪا ﻟﺲ ﺟﻤﻮل * وﺀل او ﻳﻴﺪئ.ا ﻓﺘﺮ ب ؛ ا
'!'ERM EM ESİ
168ق “ ر... Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in mevlâsı M eym ^e
(Radtyallâhü anhâ)’d an ; ^öyle demiştir :
SÜNEN-1 İBN-l MÂCE
İ Z A H I
^؛ ﻣﺤﺸﺪ ف أ: ة آ ال. ﻣﻠﺜﺊ ﻣﻤ آل 'ﻣﺤﻴﺪ ﻧﺌﻞ' اا : ص '؛ ةت :ﻧﺈ
İ Z A H I
Bu h ad isin benzeri, d iğ e r Kütüb-1 S itte ’de riv â y e t edilm iştir. Ha-
dls, o ruçluyken m ü b â şe re t etm en in câizliğine d elâlet eder. O ruçlu-
n u n m ü b â şere t etm esin in câizliği h u sü su n d a âlim ler a ra s ın d a ih tilâ f
vardır. Bu İh tilâf öpm enin câizliğine d â ir ih tilâ fın ay nısıdır.
£i-M enhel y azarı; O ru çlu n u n eşini öpm esi v ey â o n a m ü b â şere t
etm esi h u sû su n d a k i ihtilâf, m en in in gelm em esi ş a rtın a bağlıdır. Gel-
diği ta k d ird e âlim lerin ittifâ k ıy ia o ru cu b o zu lu r ve k azâ etm esi ge-
rek ir. M â l i k ve i s h a k ' a g ö re ay rıc a O na k e fâ re t g erekir.
Ş ây et b u h a re k e tle rd e n dolayı m ezi g elirse ؛H a n e f î ve Ş â f i î
âlim lerin e göre k a z â gerekm ez. M â l i k , A h m e d ve İ s -
h a k ’ a göre k azâ gerekir. Bu h âlin belireceğini önceden bilirse öp-
m ek veyâ m ü b â şere t h aram d ır.
İ Z A H I
، ذ « اه6 { ﺋﻦ، ادم ﺀﺗﻖ ف ن . ' اغ/ ﺑﻢ/ ﺀﻣﺤﺎ م -١٦٨٩
1689) “... Ebâ Hüreyre (Radtyallâhü anh ) ’den rivâyet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
İ Z A H I
M ü s l i m ’ d en b a şk a K titüb-i S itte sahipleri, A h m e d ve
B e y h a 1 ؛i de b u n u riv â y e t etm işlerd ir.
21 KÎTABÜ-S’SIYAM SOI
؛ ٤٨^ ١
Zevâid türünden olan bu hadîs, oruç tutan bîr çok kim senin oru-
ا
ال؛ﻠ الm akbul olm adığına ve sevap sağlam adığına delâlet ediyor. Mü-
الﻟ
elllf bu hadîsi bu bâbta zikretm ekle oruçtan sevap kazanm am anın
sebebinin, oruçlunun bâtıl söz söylem esi olduğuna zım nen işaret et-
miş olur. Gece nam azına kalktığı halde uykusuzluktan başka kazan-
cı olmayanlar, bu hizm etlerine riyâkârlık karıştıranlar veyâ benzerî
günahları işliyenlerdir.
1691) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh) ’den rivâyet ﺳﻢ؛غ؛ ال؛س göre:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, dem iştir:
«Birinizin oruç günü olduğu zam an sakm çirkin söz söylem esin.
Ve cehâietin gereklerinden bir şey işlem esin. Eğer bir kim se ،ma kar-
şı câhilce d av ra n sa : Ben oruçlu bir adamım, desin.»”
İ ZAHI
Kütüb-i Sitte sahipleri, M â l i k ve و، ةالآل، ؛ اbu hadîsi
benzer lâfızlarla rivâyet etm işlerdin Bâzı rivayetler biraz daha uzun-
dur.
Hadîsin : «Câhilce davranmasın» diye tercem e ettiğim iz cümlesi-
nin açıklam ası bahsinde el-M enhel y a z a n : Yâni gıybet, boş lâf, alay
etmek V.S. günahlar gibi câhillerin kârı olan şeylerin hiç birisini ؤإ -
lemesin. Maksad bu hareketlerin yalm z oruç hâlinde yasak olduğu-
nu, diğer zam anlarda mübah olduğunu bildirmek değildir. Maksad,
oruç hâlinde bu gibi hareketlerden daha çok uzak kalmaktır.
Hadîsin : «Ben oruçlu bir adamım, desin.» cüm lesinin açıklam ası
bahsinde el-Menhel yazarı şöyle der :
Oruçlunun bu sözü diliyle mi söyliyecegi yoksa kalbinde mi söy-
liyecegl husûsunda ihtilâf edilmiştir. R â f 1 î ’ nin nakline göre
22 KÎTABÜ-S’SIYÂM
1692) "... Enes ة ااﻟﻆ1 ( آا؛اقRadıyallâhü atık )'den rivayet edildiğine göre:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi v e <ف//،'/»ر:
İ / A H I
Bu h هr i, M üslim ve T
i r m i z 1 de bu hadisi riv ây et
etm işler; T i r m i z i h ad isin H asen - S ah ih o ld u ğ u n u söylem iştir.
İ Z A H I
İ Z A H I
، *ﺋﺜﻢ د؛ ﺗﻲ ؤن م‘؛، . رم ﺷﺌﻮ ﻣﻦ ؛١ ^ن؛،أ *م ذ —ح " ﺑﻤﺊ أ V ٠ ،( ظ
i / A M 1
T E R C E ME S i
» ﻋﻤﺤﺪذ
• ﺑﻢﺀ ا ﻟﻢم وة إلال اةم- ؛ ا ﻣﺢا ا ﻣﺢ
رواه ا ﻟﺸﻴﺨﺎن،
واﻟﺨﺪﻳﺚ ﻣﻦ دواﻳﺔﻣﺤﻤﻞ ﻣﻦ ﺳﻤﺪ٠ ﻣﻞ ﻣﺤﺮط ا ﻟﺜﻴﻐﻌﻦ،
ﻣﻴﺢ إ ﻣﻨﺎده ؛
اؤوا ﺛﺪ ق
دﺀ؛ﻟﻤﺎ
•
T E R C E M E S İ
1698) " ... Ebû Hüreyre ( Radıyallâhü anh)'den rivâyet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selle™) şöyle buyurdu, dem iştir :
İZAHI
S e h l (Radıyallâhü anh)’m hadisini B u h هr i , M ü s l i m
ve T i r m i z î de rivâyet etmişlerdir.
E b û H ü r e y r e (Radıyallâhü anh)'in hadîsini Zevâid ya-
zarı Zevâid türünden saymıştır. JH â k i m de• bunu rivâyet etmiş-
tir. E b û D â v û d ile N e s a î de E b û H ü r e y r e (Ra-
dıyallâhü anh)'m hadisini merfû olarak;
. ﻣﺔﺑﻤﺎﻣﺔﺛﻮﻫﻠﺌﺜﺔﺛﺌﻢ ةآؤاه ة
. ' ﻣﺤﺎﻗﺎ ئ - ١٦٩٩
ﺀئ ﺧﺘﺚi ﻣﻞ-م ﻋﻨﻤﻢ اآل ،»<* ; ل
ﻫﻢ أر ﻳﻰمأﻳﻰ’ ﻳﺒﻖ• ~ا ﺻﺪ ن.ع ؤﺣﺪﺛﺄأ
3 ةآ:مﻫﻣﻣﺎﺷﻧﺂنﻳﻰ ﻣﺎم ؛ آت ، ﻣﺄﺑﺄم اﻟﺮاﻏم ﻳﺧت ﻣﻳﺞ.م اار ، ﺋت*ﺗﻬﺗن
. ﻋﻧﺗﻲممؤا أل، ﻳ ن أمﻋﻌد،ؤم ﺛﺛﻧﻲ ءإداأش أ ﺣ دم
*، . ﺑﻧ ودام
TM1CEMESİ
<) ا،
" ) ور... Selıııân bin .( آ؛آااآRadıyallâhü anhyûtn rivâyet edildiğine gö-
r e ; Resâlullah (Sailıitlnhu ؛م/ ئﺀ' إ مve ،ﺀ ؟// ﻣﺎ« ﺀşöyle buyurdu, dem iştir :
İZAHI
A h ■nı e ri T 1 r m اz î E b û D â v û d , أااا؛آةه ve
H â k i m de bunu rivâyet etmişlerdir.
Hadisteki emir mendupluk içindir. El-Menhel yazarı, hurma ile
iftar açmanın hikmeti hakkında şöyle diyor:
‘‘Çünkü hurma tatlıdır. Oruç tutmayla zayıflanan gözler, tatlı ye-
mekle kuvvet bulur. Hurma yemek, îman tatlılığına ve günah acı-
lığının giderilmesine işârettir. Çünkü oruç, ibâdetlerin en büyükle-
rindendir ve ibâdetler kötülükleri giderir
İbn-i H a c ا ؤ e l - M e k k i : Hurmanın özelliklerinden
birisi şudur: Hurma, iTHik ve ا: اﺑﻤﺒﻢ؛,«،nail Onu boş bulursa gıda
görevini yapar. Midede yemek artığını bulursa, onu tarak lara SÜ-
rükler, demiştir. ’ ' ا ﻫﺎﻇﺂﻇﻞ؛ آhurmanın gözü zayıflattığını söylemişler-
se de onların sözü, çok hurma yemeye âittir.
Hurma bulunmadığı takdirde su de iftar açılması emredilerek su-
yun çok temizleyici olduğu bildirilmiştir. Su, susuzluğu giderir, V Ü -
cudun maddi ve mânevi yönlerden temizlenmesi yorumuna vesile
olur.”
Bâb : 25-26 KÎTABÜ-S’SIYÂM 601
،ا ﻳﻰﻫﻣد، ﺗﺎﻳﺈ م > م. ءن، ز ﻫﻣﺮد ن ﺗﺰﻣﺮ أزم ﻳﻰ
ء ﻣﺣﺎﻧﻲ ﻳﻰأ، ءز، ا ﻳﻰﻣﺎزم ﺀ
» ﻗﻧﻞ
. ا دن أ ﺑﻣﺮﻣﺔ ﻣﻦ ، ﺻﺎمV « . ﺛوﻟث اﻓﻲ- ذآﻟﺚت: 'ئ ﺿﻧ ن ؛ ﻗﺎﻧﺗﺄ
TERGEMESI
İZAHI
-A h m e d , E h،t D a v ü d , T i r m i z i , N e s a i , D â r e
-k u t n i , i b n - i H u z e y m e ve î b n - i H i b b â n da bu
.nu rivayet etmişlerdir
.Hadis, oruca geceleyin niyet etmenin vâcibltğıne delâlet ediyor
El-Menlıel yazarı, âlimlerin bu husustaki görüşlerini izah etmiştir. Bu
; cümleden olarak şöyle demiştir
I — İbn-i Ömer (Badtyailâhü anh), c “ ةh i r b i n
3 - E b û H a n i f e ve a r k a d a ş la r ı: R a m a z a n , , be-
lirli a d a k ve n â file o ru ç la r için geceleyin ve g ü n d ü z öğleye k a d a r ni-
y et edilebilir. B u n ların delili «Fecir doğuncaya kadar yiyiniz içiniz...»
9 )؛m eâlindek i o ru çla ilgili ây ettir. Şöyle k i : A llah T eâlâ fecre ka-
d a r yiyip içm eyi m ü b a h kılm ış, so n ra o ru cu em retm iştir. Ş u h ald e
o ru c a niyet, fecird en so n ra b ir şey yem eyip içm em eye k a r a r verm ek-
tir. İkinci delilleri, Â i ş e (R ad ıy allâh ü a n h â l ’n in 17 اهno lu hadi-
sidir. H a n e f î âlim leri, H a f s a (R ad ıy allâh ü a n h â l’n in b u
hadîsini, faziletin olm ayışı a n la m ın a y o ru m lam ışlard ır. Y âni gece-
leyin n iy et etm iy en in orucu, fazîletli ve m ükem m el b ir oruç değildir,
dem ektir. V ey âh u t h ad isten m ak sad , ak şam o lm ad an y arın k i o ru ca
niyet etm en in y asak la n m asıd ır. Şöyle de y o ru m la n a b ilir: Bu hadîs,
k a z â ve ^ e fâ re t o ru ç la rı gibi m u ay y en o lm ay an o ru ç la ra m ahsus-
tu r.
El-M enhel y a z a rı b u y o ru m la ra k a rşı ş â f i i 1 e r ’ in cevapla-
rın ı zikretm işse de b u ra y a a k ta rm a y a g erek görm üyorum .
4— A t â , ه ؛ ال ﻫﻤﻬﺮﺀ, Z ü f e r ve z ü h r I ’ ye göre
m ukim ve sıh h a ti o lan kim se için R a m a z a n o ru cu n a n i y e t et-
m ek fa rz değildir. Ç ü n k ü zam an , y â n i R a m a z a n ay ın d a b u lu n -
m uş o lm ak R a m a z a n o ru c u n u g erek tirir.
Bu hadis, R a m a z a n ’ ı n h e r g ü n ü için ay rı ay rı n iy etin
farziy etin e d elâlet ediyor. ٥٥١^ ٢, İ b n - i Ö m e r , H a s a n -1
B a s r i , E b ü H a n î f e , Ş â f i î , en sa h ih riv ây ete göre
•• — ' ” " " an h ü m ) ve âlim lerin c u m h ü ru böyle hük-
m etm işlerdir.
M â l i k ile arkadaşları ve i s h a k ; R a m a z a n ’ m ilk
gecesi bayrama kadar bir niyet kâfidir. Her gün için ayrı ayrı niyete
gerek yoktur. Yapılması müstehabtır.
، ﻋﻦﻣﺤﺎﻣﺪ4 ﺛﻦ ﺷﻪ زﻧﺒﻤﺘﻲ4 ﺗﺎﺛﺮ ال • — ﺣﺌﻤﺤﺜﺎ إﻣﺎﻫﻤال ن ﻣﻮ ز١٧٠ ١/
• أل: زه؟ ﺀآلﺗﻮث ﻣﻞ ﺀﺗﻨﻢم٠3 ﻗﺎ . ٠٢٠١يﺀ وﻧﻮل دﺧﻞ:ﺛﻦ ﻣﺎئ ؛ ﺀاﺛﺘﺖ
. ؤرأﺀأﺻﺎﻣﺆ * ﻧﻠﺮ: إﻗﺼﺎم*م ﺛﺔﻳﻢمﻣﻞﺀﺗﻮﻣﻲ•أم؛زﻣﺪﻳأل ﺳﻪم ﺷ آل• إ ﺗﺘﺄ٠
م ﻧﺜﺘﻨﻴﺖ؛ﻣﻤﺎوﺑﻤﺈث>ﺗﻨﻨﺎ.ا ؛ د ى ﺀرﺟﺴﺪﺋﺖ1 ﺛﺂ ة ﻟﻊI : ؟ «آﺗﺖ، ﻣﺒﻢ:ﺛﻨﻖ
TERÇEMES İ
لÂişe (R a d ıy a llâ h ü a n h â ) ’dan: Şöyle dem iştir ..." )701 :
İZAHI
' ' Ebû Dâv û d , Nesai, D â r e k u 1 ؛n i ,؛
B e y h a k i ve T i r m i z 1 ’ de de  i ş e (R adıyallâhü a n h â ) ’-
n in h ad îsin i k ısa ve u zu n m e tin ler h âlin d e ve b e n z e r la fızla rla riv ây e t
etm işlerdir.
Hadîs, nâfile c ru c a g ü n d ü z n iy et etm en in câlzliğlne d elâlet edl- '
yor. E b û H a n i f e ve Ş â f i î b u n u n la h ü k m etm işlerd ir. Bu
hüküm ; A l î , E b û E y y u b - i E n s â r î , H u z e y f e ,
İbn-i Mes'ud, Ebû T a l h a , S a î d b i n C ü b e y r
ve N e h a i (R adıyallâhü a n h ü m )’d en de riv â y e t edilm iştir. Bu
g ru p ta k i âlim lere göre n âfile o ru ca öğleden önce n iy e t edilebilir. Ada-
m ın fecirden îtib â re n oru ç bozucu b ir şey y ap m am ış olm ası ş a rttır.
A h m e d ve S a î d b i n e l - M ü s e y y e b ’ e göre nâ-
file o ru ca öğleden so n ra d a n iy e t edilebilir.
M â 1 i k ’ e göre n âfile oru ç için gece n iy et etm ek g erek ir. An-
cak devam lı oruç tu ta n için geceden n iy et etm ek ş a r t değildir.
Z ü f e r , e l - M ü z e n i ve bâzı âlim lere göre n âfile o ru ca da
f a r z oru ç gibi geceden n iy et etm ek fa rz değildir.
Hadîs, n âfile o ru ca n iy etlen en k im sen in o ru cu n u bozm asının câiz
liğine de d elâlet ediyor. Â lim lerin b u h u su sta k i g ö rü şleri ş ö y le d ir:
Hadîs, n âfile o ru ca n iy etlen en k im sen in o ru c u n u bozm asının câiz-
liğine de d elâlet ed iy o r  lim lerin bu h u su sta k i g ö rü şleri şö y led ir:
SÜNEN-İ İBN-1 MÂCE
1 — Ö m e r , A l i , i b n - i M e s ’u d , i b n - i Ö m e r ,
ﻄ ﺈ-
ن ﻠ
ﻟ Abbâs, Câbir, H u z e y f e, Ebü'd-Derdâ,
S e v ri, Şâfii, A h m e d ve i s h a k (R ad ıy allâh ü an-
h ü m l’e göre n âfile o ru ca n iy etlen en b ir kim se, o ru cu n u bozabilir. Ve
k a z â etm esi gerekm ez. Bir ö zü r yokken bozm ak m e k ru h tu r. B unun-
la b e ra b e r nâfile o ru cu bozduğu ta k d ird e k aza etm esi m ü ste h ab tır.
2 - Z â h irü ’r-R ivâye’de E b ü H a n 1 f e ve M â l i k ’ e
göre b aşla n a n n âfıie o rucu ta m am lam a k vâcıbtir. Bir ö zü r yokken
bozm ak câlz değiidir. ö z ü rs ü z bozduğu ta k d ird e g ü n a h işlem iş olur.
Ve kazâ, etm esi gerek ir. Nâfi'le o ru cu n u bozm ası için babası, an n esi
veyâ hocası şefk at dolayısıyla em retm eleri gibi b ir ö zü r dolayısıyla
o ru cu n u b ozarsa g ü n a h bozm uş olm az. M â, 1 i k i 1 e r ’ e gö re ka-
zâ etm esi gerekm ez, fa k a t H a n e t i l e r e göre k azâ etm ؟si ge-
rekir. Ç ünkü M â l i k , E b û D â v ü d ve N e s â i ' ni n A i ş e
(R adıyallâhü a n h â ) ’den riv ay et ettik leri b ir hadise göre  i ş e
(R adıyailâhü an h â) Re H a f s a (R ad ıy aiiâh ü an h â ) n âfile oruç-
ia rın ı özü rsü z bozm uşlar, so n ra d u ru m u P ey g am b er (S allallah ü Aley-
hi ve S ellem )’e an latm ışlar; P ey g am b er (S allallah ü Aleyhi ve Sellem ):
«B oynunuza vebal girm iş değildir, o g ü n y erin e b ir g ü n o ruç tu-
tunuz.» b u y u rm u ş tu r.
H a n e f i âlim lerin d en e iM u n te k â sah ib i Re e l - K e m â l
b i n e 1 - H ü m â m ve T âcü’s-Şerla n âfile oru cu ö zürsüz bile
olsa bozm anın m übahlıgı h ü k m ü n ü tercih etm işlerd ir. Ç ü n k ü bu ko-
n u d a h ad isler sâ b ıttir
N âfile oru ca n iy etlenip b ir kaç ؛ﻫﺔ، اoruç tu ttu k ta n so n ra bozan
b ir kim senin, oruçlu d u rd u ğ u s a a tle r içiıı sevap kazandığı, Â i ş e
(R adıyaliâhü a n h â ) ’nin ٧ اc ةİl '(ﺀ؛e verdiği cev ap tan anlaşı-
hyor.
ﺟﺘﺈ و ﻣﻮ ر_ﻳﺪ اد ﻳﺎ م
_ ابﻣﺎاﻣﺎﺀ ق اﻟﺮﺟﻞ ) ٢٧)
27 - ORUÇ 'I UTM AK İSTEDİĞİ HALDE
GÜNÜB OLARAK SABAHLIYAN ADAM
HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI
؛ ص ﻣﺪ ام ن ردا ﻟﻤﺎر ﻛﺔ، ص ﺗﺤﺘﻲ ﻳﻰﺟﻤﺪت، ﻗﻦ ﺣﻤﺮو ى ﺑﺘﺎ ر ، نﻋﺘﺘﻨﻪ١
وﻧﺪو ،ﻣﺴﺦ
ﺗﻰ أ٠أﺗﺂﺛﻨﺊ ^.ﺑﺎﻟﻜﺘﺔ اؤر V: •ﻣﻮال
,ﺣﻢ أﻋﺮ. ﺳﻤﺘﺜﺄ:ؤد
رم.
27 KÎTABÜ-S’SIYÂM
TERCEMESİ
1702) " ... Ebû H üreyre (Radıyallâhü anh)Wex\ : Ş öyle dem iştir :
TERCEMESİ
İZAHI
( li) Abdullah bin ؟ه- أ ﺳﻠﻮbin Avf el-Hureyşî Muâviye bin Ka’b bin Rabia
bin Âmir bin Sa’saa, Basra’l، sahâbîdir. Rivâyet ettiği bir kaç hadisi vardır. Mils-
lim Onun bir hadisini, dört sünen sahipleri Onun hadislerini rivâyet ' ' ' "
Râvileri ise, oğullan Mutarril, Hâni’ ve Yezîd'dir. (Hulâsa : 201)
T E R C E M E S İ
1706) "... A bdullah hin Amı■ ( Radıyallâhü anhiimd) û'dn rivâyet ﻧﺔﻧﺎﻣﻠﻠﻞ* ا -
ne göre; R esû lu llah (Sallallahü Aleyhi ve Selle»») :
İZAHI
اؤه؛ ﻧﺜﻮ إل ﺛﻦ، ﻫﻦ أﻳﻪ، ﻗ ذ ﻣﺪا * ﻣﻢ ﻧﺎمدﻣﺂل ، ءن أ ﻧﻲنم ﻧﺟﻣ
ﺗوﻟت.ﻫﻣﻰﻗﺛﻣت • ز
• ؤ،وأر ﺑﻊ ﻋﺷﺮء , س؛ام ا'ﻧﻴﺾ
• ت،ثءماال ءﺷﻣ تءأﻣ
مأةمﻣ ﻛﺎن
» اآلﻧﻲ
. أز ﺣﻣ ن؛ؤ ذز م، ﺛﺬﺣﻤﺬ م ؛ألﻧﻲ «
İZAHI
1)ق En’âm
160 : (
SÜNEN-İ ÎBN-Î MÂCE
İ Z A H I
. ﻣﺬ ؛ دﻣﺎﻟﻤﺪق
ERCEMESİ ^ ' 'م
İbn-i ..." ) 711
1 ، $ ب
ﻓظط :)R Şöyle demiştir
a d ı y a l l â h ü a ı t h ü m â ) 'd a n :
İ ZAHI
ل
3 — □ÂVÜD (ALEYHÎSSELÂM) ’İN ORUCU HAKKINDA
GELEN HADİSLER bABI
ﺛﻖ ئ. ز'؛ا ﺑﻢ ة ﺻﺒﻴﺎ داى. إ،.ﺑﻤﺎﺗﺎﻛﺎ ؛ ﺑﻢ ز. ﻣﺤﺎ أ - ١٧١٢
ئﺀﺑﻢ'ف ن رد : ﻣﺤﻖ ﻛﺮد نأدس؛أد-.آد ردن ﻫﺘﺎ؛د اة ﻣﺘﺊ مt
ﺀث'ﺀ ةذ' ﺑﻤﺪ؛ ﺗﺘﺎ. ا ﻧﺎﻣﺜﺈﺋﺎ دم. ة ﺗﺘﻨﺮ ؤا ﻓﻎ< أ ﻧﺈ ام: ﺻﺪ:
ه- ' ة ﻟﻆﺀ ذ ﺛﻨ إل ﻟﻨﺴﻠﻰ. ﺛﺄ' ﺑﺎﻫﺜﻔﻴﺎﺗﻴﺔ ؛' ﺋﺎﻧﺖ. دﺗﺎ/ د ﺑﺞ
م.ﻣﻤﻚ ﺋﻘ إل
T ERCEMES Î
)ةل?ا Abdullah bin Amr bin el-As ( R a d t y a l l â h ü a n h ü m â y â a n riv â v e t
31 KÎTABÜ-S’SIYÂM 617
إZAHI
-A b d u l l a h (Radıyallâhü anh)’ın hadisini B u h â r i , Mü s
.l i m , E b ü D â v û d ve N e s a i de rivâyet etmişlerdir
Bu hadiş, nâfile orucun faziletçe en üstününün, yıl boyunca gün
aşırı tutulan oruç olduğuna delâlet ediyor. Kezâ gece namazının en
618 SÜNEN-İ ÎBN-Î MÂCE
. ١^؛
؛م/ ذ، ' >ﺗﻦ'ﺗﺎﺀﻣﺜﻦ آﺀ ﺋﺪ ﺷﺰ
م < أي أد. ؛ اف ٢؛ذ ;د
.» ت' ﺣﺂا ﺀ
ﺗﻨﺒﺠﺎ ل ﺀ ة
٠ ﺗﻤﺚﺀﺣﻪ نق ﻣﺎ إ ن ﻗﺪ روام ﻟﻠﺪﻳﺚ ت ق اوواﺛﺪ
.ﺧﺎﻣﺪ و؛ال؛ وﻓﻲ،ﺗﻤﺢ ﻧﻤﻮ ،ص ا ﻟﺸﺪئ؛ ؛ﺑﻴﺪ
T E R C E M E ^ I
17" ) ةا... Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn)"m mevlâs■ Sevbân
(Radtyallâhü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) ؛öyle buyurdu, demiştir :
«Kim Ramazan (orucunu tutar ve) bayramdan sonra aRı gün
oruç tutarsa, onun tutmuş olduğu oruç, yılın tamamının orucu olmuş
٠
olur. Kim iyilik işlerse, ona iyiliğin on misli verilir.»”
Not ; Zevâid’de şöyle denilmiştir : Bu hadisi ibn-i Hibbân kendi sahihinde
rivâyet etmiştir. Sindi : Zevâid yazarı bu hadisin sahih olduğunu söylemek iste-
miş ve ; Bu hadisi te’yid eden şâhit vardır, demiştir, der.
TERCEMES İ
İZAHI
Sevbân (Radıyallâhü an h l’ın hadisi Zevâid türünden olup,
notta belirtildiği gibi, i b n - i H i b b â n ’ m sahihinde de rivâ-
yet edilmiştir. D â r i m î de bunun benzerini rivâyet etmiştir.
El-Menhel yazarının beyânına güre bu hadisin benzeri E b ü H ü -
r e y r e , c â b i r , B e r â ’' b 1 n  z i b , i b n - i A b b â s
ve A i ş e (Radıyallâhü anhüm)'den de rivâyet edilmiştir.
Ebû E y y ü b (Radıyallâhü a n h l’ın hadisini A h m e d ,
M ü s l i m , T i r m i z i , E b û D â v û d , B e y h a k i ve
D â r i mi de rivâyet etmişlerdir. E b û E y y û b (Radıyallâhü
anh)’ın hadisine göre R a m a z a n orucundan sonra Ş e v v â l
ayından altı gün oruç tutan kimse, bütün yıl oruç tutmuş gibi sevap
kazanır. Çünkü R a m a z a n ayı orucu, on kat artmakla on aylık
oruca tekâbül eder. Ş e v v â l altı günlük orucu da altmış günlük
oruca denk gelir.
S e v b â n (Radıyallâhü anh )’ın hadisinin zâhirine göre R a -
m a z a n * dan sonraki altı günlük orucun Ş e v v â l ayı içinde
olması şart delildir. Bu hadiste anılan âyet-i kerime, her iyiliğin on
katının verileceğini hükme bağlamıştır. R a m a z a n orucundan
ayrı olarak ş e V V â 1 ’ in dışında bile altı gün oruç tutulunca, bu
âyetin hükmü gereğince onun orucu, bütün yılm orucuna tekâbül
eder. Fakat hadisteki; «...bayramdan sonra...» tâbiri, Ş e v v â l
ayını hatırlatır. E b û E y y û b (Radıyallâhü anh)’m hadisinde de
“Şevvâl" kaydı mevcuttur. Şu halde bir an önce yıllık orucun sevâ-
bmı elde etmek için R a m a z a n ’ ، tâkib eden Ş e v v â l ayin-
da bu altı günlük oruç tutulmalıdır.
El-Menhel yazarı, E b û E y y û b (Radıyallâhü a n h l’ın lıa-
dişini açıklarken özetle şöyle d e r :
“Hadisin mânâsı şudu r: Her yıl R a m a z a n orucuna ve
ş e V V â 1 ’ in alta günlük orucuna devam eden kimse, ömür boyun-
ca oruç tutmuş gibi olur. Ve bir yıl R a m a z a n orucunu ve
34 KÎTABÜ-S’SIYÂM
، دما ﻧﺎﻣﺄ
ﻋﻦ، ىﻣﺴﺪ، ﻣﺖ
أﺛﺂﺀآائ؛ • ا ﺛﻨﺎ ﺟﺮ ﺣﻤﺤﺎﺻﺪ ن ﺑﻠﺢ ن ١٧١٧
—
^ ١ ،ﻣﻨﻲ*م
سم مذ'ﻫﻖ ا
، أﻏﺬ ا،ف' ﺀﻣﻦ ﻣﺬام ﺀﺀ ذ ﺣﻴﺪ. ه ﺑﻨﻮد ام
ﺀ. ﻧﻴﺘﻲ ﺗﺮﻫﺎ ﻣﻦﻟﻤﺤﻲ
SÜNEN-İ İBN-t MÂCE
TERCEMESÎ
«Kim Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah Onun vücüdunu
cehennem ateşinden yetmiş yıl uzaklaştırır.»”
İZAHI
؛ ذ ﻧﺤﻢ، ه ﺀآ ذ ﺋﺒﻤﺎ٧ﻳﻲ؛ر'م
. .ﺛﻤﺢ ةأ
. ﻣﺤﺎ أ- ؟ ﻣﺎ
I رﺛإلﻗﺎﻓﻬﺈإة ﺀأةﻣﻤﺦ،ﺗﺄل
، رم؛ ؛أت.ﺋﻦ أق ر
: ، س*ﻓﻰ٠ ﺗﺒﻤﺪ.ا
. ﻣﺌﺘﻲ 1م
,ﺳﻦ ا ﻟﺮط،<ل اورا ﺛﺪ ؛ ﻟﻤﻨﺎدﺀ ﺻﺢ
TERCEMES İ
وا?ا "...
£ ﻫﺮا
( H üreyre
( Radıyallâhü ö«â|;den rivâyet edildiğine :؛؛
d re
Resûlullah ( Sallallahü Aleyhi ﺀ'آSellem ( ؤا’إ؛؛و: buyurdu, dem iştir
T ER CE MES Î
İZAHI
İki hadis de Zevâid türündendir.
Bu hadisler, teşrik günlerinde oruç tutmantn yasaklığına delâlet
ediyorlar. Bu günlerde oruç tutmanın yasaklığı hakkında M â l i k ,
E b û D â v û d , İ b n - i H u z e y m e , 1 ؛. ®, N e s â î , ءا ﻓﺎ
T i r m i z i , B e y h a k i ve başkalarının rivâyet ettikleri mütead-
dit hadisler de vardır.
Teşrik günlerine M i n â günleri denilmesinin sebebi, hacıların
btı günleri M i n â ’ da geçirmeleridir.
Teşrik günlerinde oruç tutma hakkında âlimlerin görüşlerini el-
Menhel yazarı şöyle nakleder :
“ 1 — A l ı b i n E b i T â l i b (Radıyallâhü anh), e l - H a -
s a n , A t â ’ , e l - L e y s , E b ü H a n i f e , Onun arkadaş-
lan, İ b n ü ’ l - M ü n z i r ve ş â f i i mezhebinin meşhur kav-
line göre teşrik günlerinde hiç kimse oruç tutamaz.
2 — M â l i k , E v z â i , i s h â k ve K a d i m kavline göre
Ş â f i î : Temettü’ (14) haccım yapıp kurban kesemiyen ve z i 1h i c
c e ’ nin Kurban bayramından önceki günlerinde temettü’ dolayısıy-
la üç günlük orucu tutamıyan kişi, teşrik günlerinde oruç tutabilir.
Bundan başkası tutamaz, demişlerdir. Â i ş e , A b d u l l a h b i n
Omer ؟$■ ٧٢٧ ^ b i n Z ü b e y r (Radıyallâhü anhüm )’ün
kavli de budur.”
El-Menhel yazarı, bunların delillerini zikretmiştir. îstiyenler ora-
ya mürâcaat edebilirler.
،14) Hacca giderken Mikat’ta Umre niyetiyle ihrâma giren ve Mekke’ye va-
rıp umresini tamamlayıp ihramdan çıkan ve bayrama yakın hac ihramına girenin
yaptığı bu işe temettü’ denilir.
36 KİTABÜ-S’SIYÂM
؛ *
ﻟﺪﻣﺪﻳﻰ م أقﺀﺗﺪ؛ ﻓﺂت ﺀنا، ﻣﻞ• ئ ﻣﺤﺎذ-— ﻣﺤﺎﺗﻴﺪﺑﻤﺄؤا١٧٢٢
إة ﺗﻤﻤﻬﻤﻤﺮ: ةت. وأ إ د ﺀ ؛ ﺛﺪا ﺀ ك. ﻋﺈﻳﺘﺎﻟﺪﺣ ﻤﺤﻤﺤﺎﺗالاس
ﻣﻀﻨﺮﺛﺮ رم ا*ﻛﻄﺮ•ور.ﻣﺤﻤﺎآلض• أﺛﺎ.ﻣﺮمماﻣﺤﺰد،نمﻣﺪ و ﺗﻢ ' ﺗﺰﻣﻤﻌﻢ
آلض ' أ ﺀو/زت_رﻣﺎ. ةﻣﻢ1•ﻣﺰﻣﻦ
ﻟﻨﻜﺌﺜﻢﺀﻧﻬﻤﺌﺈم
آ E R € E ME s 1
1722) “ ... Ebû Ubeyd (Sa’d bin Ubeyd) (Radtyallâhü anh)’den; Şöyle
dem iştir:
TERCEMESÎ
ر72) ل Ebü Hüreyre ( Radıyallâhü anh)’deıı; Şöyle demiştir :
Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Cuma günü orucundan
nehiy etmiştir. Fakat bir gün öncesi veyâ bir gün sonrasıyla beraber
Cuma günü orucundan nehiy etmemiştir.”
ﻧﻴﺘﻴﻴﻲ ' ﻗﺬﻣﺎ ، ﺛﻦم ﻧﺜﺘﺒﻢ ظ. ة ﺗﻲ/ ﻣﺤﺎ ﺑﺜﺎم- ١٧٢٤
: أﺋﺮﻧﺚ؛اإلﺗﺖأرن ﻣﺪاف>ؤأ*أ ا ﻟﺬ:ض* ﺻﺪنﺀ ؛ ادد ﺟﺘﺲ ؛ آت، اﻧﺚ ؛ ﺑﺂ
١* ورب ث اي*ت.ﻣﺔﺀﻣﺤﻢ اإل ؟آت ؛ أﻟﻢ
. ﻋﻦ ﺻﻢ
. أش اي
T E R C E M E S İ
1724) ” ... Muhammed bin Abbâd bin Ca’ier (Radtyallâhü anh ) ’den. Şöy-
le demiştir :
و7 KÎTABÜ-S’SIYÂM 627
. ﻣﺒﻢ _رم اﺛﺌﺜﺘﺔ. م. «دأ وأﺗﺖ دﻧﻮت اف:؛ ﻣﺄ ت ﺀن ﺻﺪ 'م ن ﺗﺜﻮب،ﺀﻧﺰ ر
TERCRMES!
İZAHI
£ b ü H ü r e y r e (Radıyallâhü anh)’ın hadisini N e s a i
hâriç Kütüb-i Sitte sahipleri, A h m e d , H â k i m ve B e y h a -
k i de rivâyet etmişlerdir.
(Radıyallâhü anh)’ın hadisini B u h â r l ,
Dârimî ve B e y h a k l de rivâyet etmişlerdir.
' (Radıyallâhü anh)’m hadîsini T i r m i z i ,
Nesai ve İ b n - i H i b b â n da rivâyet etmişlerdir.
£ b ü H ü r e y r e (Radıyallâhü anh) ile M u h a m j^Ted
(Radıyallâhü anh)'in hadisleri, haftanın yalnız Cuma günü orûç tut-
manın haram olduğuna, fakat Perşembe ile veyâ Cumartesi ile be-
raber oruç tutmanın haram olmadığınâdelâlet ediyorlar.
M ü s l i m ile B e y h a k i ’ nin £ b ü H ü r e y r e (Radı-
yallâhü anh)'den merfu’ olarak rivâyet ettikleri bir hadise göre oruç
tutmayı âdet edinen bir kimsenin âdeti Cuma gününe tesâdüf eder-
se o gün oruç tutmak eâizdir.
nü oruç tutmak haramdır. Deliheri, mezkûr ه hadis ile benzeri ha-
dişlerdir.
2 —- Ş â f i î l e r , H a n b e l i l e r , ^ ،؛١١٢ !, M u h a m -
m e d b i n Ş i r i n ve T â v û s ’ a göre mekruhtur. Bunlar,
mezkûr hadîslerdeki yasaklamayı kerâhet mânâsına yorumlamışlar-
3 - E b û H a n ! f e , M â l i k ve M u h a m m e d b i n
e l - H a s a n ’ a göre mekruh değildir, ©nların delili ( 2 nolul ة?ل
İ b n - i M e s ’ u d (Radıyallâhü an h l’ın hadîsi ve benzerî hadis-
lerdir. Lâkin bu hadis tam delil olamıyor. Çünkü Peygamber (Sal-
lallahü Aleyhi ve Sellem )’in Cuma günüyle beraber P e r ş e m b e
veyâ C u m a r t e s i günü de oruç tutmuş olması muhtemeldir.
E l - A y n î böyle demiştir.
H a n e f î Fıkhına âit et-Tecnîs’t e : E b ü Y û s u f demiştir
k i : P e r ş e m b e veyâ C u m a r t e s i ’ yle beraber olmadıkça
C u m a günü orucunun mekruhlugu hakkında hadîs vardır. C u -
m a gününe bir gün eklemek, ihtiyatlı olandır, denilmiştir.
T a h a v i de: C u m a günü oruç tutmak ve tutmamak, ha-
dişle sâbittir. Son hadîs, tutmamak hakkındadır. Çünkü C u m a
günü bir takım görevler vardır. Kişinin oruç tuttuğu zaman o görevi
tam yapamaması beklenebilir, demiştir.
C u m a günü oruç tutmanın yasakhğı hikmeti husûsunda muh-
telif şeyler söylenmiştir. En açık olan hikmet şudur ki; C u m a gü-
nü bir bayram günüdür. Bayram günü oruç tutulmaz. Çünkü A h -
m e d ve H â k i m ’ in E b ü H ü r e y r e (Radıyallâhü anh)’-
den merfu’ olarak rivâyet ettikleri bir hadiste :
“Cuma günü bir bayram günüdür. Bayram gününüzü oruç gü-
nü yapmayın. Meğer ki bir gün önce veyâ sonra oruç tutarsınız.” bu-
yurulmuştur.
) إﺑﻤﺎﻣﺎﻣﻘﻤﺈم_ﻣﻮﻣﺎﻟﺪت٣٨(
38 — CUMARTESİ GÜNÜ ORUCU HAKKINDA
GEI.EN HADÎS BÂBI
. ﻫﺒﻢﺀم، ﻗﺄﺀ
KİTABÜ-S’SIYÂM
TERCEMBSİ
1726) "... Abdullah bin Büsr (Radıyallâhü anhünıây&dn rivâyet edildi-
ğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ؛öyle buyurdu, آ؛اه؛صﺀاﺀ:
İZAHI
T E R C E M E S İ
İ Z A H I
İbn-i A b b â s (Radıyallâhü anh) ,m hadîsini ؛ 1آ ﻓﺎ الة
,
Ebü D â v û d , اة ؛ ا ﻫﺂ ؛آ ve B e y h a k i de rivâyet et-
mişlerdir.
Ebü H ü r e y r e (Radıyallâhü anh) ’ın hadisini Tirmizi
de rivâyet etmiştir.
Z i l h i c c e ’’ nin ilk on gününden maksad, ilk dokuz gündür.
Çünkü onuncu gün Kurban bayramıdır. Kurban bayramı günü oruç
tutmanın haram olduğu 36’ncı bâbta anlatılmıştır.
Bu iki hadis, bu on günde yapılan her türlü ibâdetin, yılın diğer
günlerinde yapılan ibâdetlerden daha faziletli olduğuna delâlet edi-
yorlar. Oruç da bir ibâdet olduğu için, bu günlerdeki orucun üstün
faziletine de dalâlet etmiş olur.
ikindi hadis, bu günlerdeki bir günlük orucun, bir yıllık oruca
ve bir gecesindeki ibâdetin, kadir gecesindeki ibâdete eşit olduğuna
delâlet ediyor.
El-Menhel yazarı, ilk hadisin açıklam ası he ilgili olarak özetle
şöyle d e r :
“Hadisten maksad, bu günlerde işlenen sâlih ameller öyle yüce
ecir kazandırır ki o ameller başka günlerde işlenirse bu kadar s e v a b
kazandıramaz. Başka günlerde işlenecek amel cihad bile olsa durum
aynıdır. Ancak bir adam, nefsiyle ve malıyla Allah yolunda s a v a ş a
çıkıp şehit olur ve malı Allah yolunda harcanmış olduğu takdirde
onun sevâbı daha çoktur.
Muhtemelen hadisten maksad şudu r: Bu günlerde işlenen sâlih
amel az bile olsa şâir zamanlarda işlenen çok amelden efdaldir.
Tuhfe yazarı ikinci hadisin açıklaması bahsinde şöyle d e r : Yâ-
ni bu günlerde tutulan bir günlük nâfile oruç, içinde bu günlerin bu-
lunmadığı bir yıllık oruca denk gelir, içinde R a m a z a n ayının
bulunmadığı bir yıl demeye gerek yoktur. Çünkü onun orucu f a rz -
dır.
S i n d i de : Hadisteki «... on gün erucu...« ifâdesinden maksad
dokuz gündür. Çünkü onuncu gün Kurban bayramıdır. Ve onda oruç
tutulamaz, demiştir.
Tuhfe yazarı e 1- M i r k â t “tan naklen şöyle der: Alimler,
bu on gün ile R a m a z a n ayının son on gününden hangisinin
KİTABÜ-S’SIYÂM
ا/, A ■H 1
Bu hadisi M ü s l i m , E b û D â v u d , T i r m i z i , N e -
s ı'ı i ve B e h a k i de rivâyet etmişlerdir.
El-M،؛ııh('l yazan, bu lıadisilt uçdvlanıası balısuıde şöyle der :
“ Â i ş e (Radıyallâhü anhâ) bilebildiğini bildirmiştir. Kendisi-
nin görmemiş olması, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in,
bu günlerin orucunu tutmamış olduğunu gerektirmez-. A h m e d ,
N e s a i ve E b û D â v û d ’ un H ü n e y d e (Radıyallâhü
anh)’ın hanımından rivâyet, elt.ikleri bir hadiste Peygamber (Sallal-
lahü Aleyhi ve Sellem)’in muhterem hanımlarından bâzısı, Peygam-
ber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in Z i l h i c c e ayının ilk do-
kuz günü orucunu, Aşure orucunu ve her aydan üç gün oruç tut-
tuğunu rivâyet etmişlerdir- Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem)’in oruç tuttuğunu rivâyet edenin sözü, onun ٠٢٧ ؟tuttuğunu gör-
mediğini rivâyet, edenin sözüne takdim edilir.
Şöyle de söylenebilir: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
bâzen bu günlerin orucunu tutardı, bâzen de tutmazdı. Her hanım bil
d iğ i اآة ﺳ ال س h a b e r v e rm iş tir.
SÜNEN-1 İBN-1 MÂCE
م ، ن زأد • ئ ﺀ؛الن ن ﺟﺮر ﺣﻤﺎد أﺛﺄرأ. ﺻﺪ م ﺻﺊ أﻣﻢو ن — ١٧٣ ٠
T ERCEMES Î
17ﻫﺪ Ebû Katâde ( Radtyallâhü anh) 'den rivâyet edildiğine
( "...
؛;؟
öre
: Resûlıdiah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir
-Allah’ın, Arefe günü orucunu ondan önceki yıla ve ondan son «
raki yıla kefâret kılmasını umarım .«”
، ه ﻳﻰ ﺻﺪ ﺛﻦ زﻧﺗﺎث >نﺣﻤﺰﺀ ﻧﺒﻤﺒﻲ ة ؛
.Lﻣﻤﺎر ؛ — ﺣﻣﺣﺎ ﺑﺗﺎ١٧٣١
ﺣﻤﺖ 3 ﻣﺂ
: ؛ ن ' ﺋﺘﺎ ب ﺑﺂ دم ﺛﻦ >ﻧﻤﺪاﻧﺌﺪ *رى ﺛﻦ أ ق ، ﺛﻦ ﺀإض ن ﺛﺘﺪ ام
. ' أ ﻧﺎﺗﺔ و' ظ'دش'مم ﺀ ظر
ﺑﻢﻏﻘﺮل
، وم' ر ؛ ه/ ر ﻣﺘﻨﻤﺘﺎم
^;ﺿﻞ ﺛﻮل'اف.'ل
.<ﻟﺼﻢﺀ،ﺛﺎ م 4ل . وة ذ،_ ﻧﺂ ل4 ﺀﻧﻤﻒ ال ﻣﺎﻣﺪ ؤ ﻣﻨﻌﻒ إ ﺳﺤﺎق ﻧﻌﻤﺪاذل٠ :^^؛ ذ اؤوا ﻣﻖ؛
İZAHI
İZAHI
Ebû Dâvûd, N e s a i , Hâkim ve Be y h ﺀ١٤أ de
bunu rivâyet etmişlerdir.
El-Menhel yazan, bu hadisin açıklamasıyla ilgili ularak şöyle
٢E R 'أE M E ا ة
ءوأة
733 1 (. "...
’ ﺳﺎ)' ر ﻣﺤﻪ « ة: : Şöyle demiştir
R n d t y n U n b i) '
TERCEMESÎ
1734) "... İbn-i Abbâs (Radıyallâhü anhümây dan; Şöyle demiştir :
Peygamber, (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Medine'ye hicret bu-
yurduktan senra oradaki yahûdîleri (aşure günü) oruçlu olarak bul-
du. V e !
«٠٥ ne oruçtur?» diye sordu, Yahüdller ؛Bu gün Allah’tn Mûsâ'yı
(düşmanlarından) kurtardığı ^e Firavun’u boğdurduğu gündür. Mü-
sâ (Aleyhisselâm) (Allah’ın bu lütfüna) şükür olarak bu gün oruç
t^muştur, dediler. Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Biz Mûsâ'(nın sünnetini ihyâ)ya sizden ziyâde yakın ve hak
sahibiyiz» buyurdu. Ve o gün oruç tuttu . هgün oruç tutmayı da em-
retti."
İZAHI
 i ş e (Radıyallâhü anhâ)’nin hadîslerini Kütüb-i Sitte sahip-
leri, B e y h a k i ve D â r i m i de uzun ve kısa metinler hâlin-
de rivâyet etmişlerdir. Uzun olan rivâyetlerde  i ş e (Radıyaliâ-
hü anhâ) meâlen şöyle diyor :
“Aşüre günü; Kureyşin, câhiliyyet devrinde oruçla geçirdiği bir
gündür. Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de câhiliyyet dev-
rinde (yâni Peygamberlikten veyâ hicretten önce) ٠ gün oruç tutar-
dı. Medine'ye hicret buyurunca Aşûre günü orucuna devam etti. Ve
o gün oruç tutmayı emretti. Ramazan orucu farz kılınınca artık farz
oruç Ramazan orucu oldu. Ve Aşûre’yi bıraktı. Artık dileyen Aşûre
orucunu tuttu, dileyen tutmadı.”
Fİ Menhel yazar; bu hadîsin açıklaması bahsinde özetle şöyle der':
Bu hadîsin zâhiri, Aşûre günü orucunun, ilk zamanlarda vâcib
olduğuna, sonra R a m a z a n orucunun farz kılınmasıyla onun
vâcibliğinin nesh edildiğine delâlet ediyor.
SÜNEN-t ÎBN-Î MÂCE
،ل7ر En’am
90 :
41 KİTABÜ-S’SIYÂM
ﻣﻲ.ﻟﻤﺪ
• ذآت أ ﺗﻲ أﻧﺪا"ﻟﺼﻠﺾ ﺣﺮت ا
و( ﻫﺜﺎﻣﺪ. وﻟﻢ رو ﻋﻦﺀد مﻧﺼﻤﻖ ﻳﺮ ا ﻟﺜﻌﻰ. ﻋﻤﺮب ز ﻣﺮ ط ا ﻟﺜﺒﻐﺘﻲ،ق ارواﺋﺪ ؛ إﺳﻨﺎد« ﺀﻣﺢ
و ﻳﺲ، وا ﻟﺨﺒﻴﺚ ؛د ﻋﺰاﺀ الزئ إﻟﻰ ا( ذ ا ل. ن ا آل ﻣﺮ ع وار ﻳﺢ؛لﺀﻗﻤﻌﻮذ. ﺣﺪﻳﺚ ﺳﻠﺔ-ق اﻟﻤﻤﺼﻤﻬﺘﻲ ﻣﻦ
ﻧﺎﻟﻨﻰ
"• . ف رواﻳﺔ ا
TERCEMESÎ
1735) •،... Muhammed bin Sayfî (1( رةRadtyallâhü anh) ’den; Şöyle de-
miştir: Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Aşure gûnû bize ١
— «Sizden bugün bir şey yiyen var mı?» diye sordu. Rlz s
— Bizden yiyen de var, yemiyen de var, diye cevap verdik. ه ؛
— «Artık (bir şey) yemiş olan ve (bir şey) yememiş olan hepi-
niz, bu gününüzün kalan kısmını (oruçla) tamamlayınız ve Arüd hal-
kına haber günderin. Cnlar da günün kalan kısmını (oruçla) tamam-
lasmlar.» buyurdu. Râvi demiştir ki î Medine doiayiarındaki Arüd eh-
lini kasdetmiştir.”
N o t: Z e v â id ' d e ş d y le d e n i l m i ş t i r : B u n u n is n a d ı , B u h â r i v e M ü s l i m ’i n ş a r t ı
ü z e r in e Ş a ’h i 'd e n b a ş k a k i m s e M u h a m m e d b i n S a y f î ( R A . ) ’d e n
r i v â y e t e t m e m i ş t i r . B u h â r î v e M ü s l i m ’d e S e l e m e b i n e l- E k v â ' ( R .A .) v e ﺀﺀ. ﻣﻮﻫﺎ ه
ل؛ﻃﻂ M u a v v i z ( R . A . ) h a d i s i n d e n b u h a d i s i n ş â h i d i v a r d ır . E l- M ü z z i, N e s a î ’n i n d e
b u h a d i s i r i v â y e t e t t i ğ î n î s ö y l e m i ş v e Î b n ü ’s - S e n î ’n l n r iv a y e tin d e y o k tu r .
İZAHI
Bu hadis Zevâid türümdendir. Ancak notta işâret edildiği gibi
e 1-M i z z i , bunun N e s a î rafından da rivâyet edildiğini ١
söylemiştir. B u h â r i ile Mü s ] ، m ' in rivâyet ettikleri S e -
1 e m e (Radıyallâhü anh) ve e ı R u b e y y i (Radıyallâhü
anh )’in hadîsleri bu hadîsi te’yid ederler.
(18) Muhemmed bin Sayfi bin Sehl el-Hatmî, sahâbîdir. Râvisi Şabi’âir. Ne-
sai ve îbn-i Mâceh Onun haritsfa* rivâyet etmişlerdi Hulâsa : 342)
SÜNEN-t İBN-Î MÂCE
T E R Ç E M E S İ
رﻫﺪ?ا İbn-i Abbâs (Radtyallâhü ankümâ ) ’dan rivâyet edildiğine ^ ة-
re; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
*(And olsun) Eğer ben gelecek yda kadar sağ kalacak olursam.
Muharrem ayının dokuzuncu gttnû oruç tutacağım.» buyurdu.
Ebû Alî demiştir ki: Ahmed bin Y u n u s bu hadisi ibn-i Ebi Zi’b’-
den rivâyet ederek şu ilâveyi yapmıştır: Aşûre gününü kaçırmak kor-
kuşuyla (?eygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) büyle buyurmuş-
tur.)”
İZAHI
Bu hadisi M ü s l i m , E b û D â v û d ve B e y h a kİ de
rivâyet etmişlerdir. M ü s l i m ve E b û هâ V û d ’ un rivâ-
jetlerinde Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in işâret buyur-
duğu gelecek yıla varılmadan vefât ettiği ilâvesi vardır. Fakat A h -
m e d b i n Y û n u s ’ un ilâvesi yoktur.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) *Gelecek yıl (Muhar-
rem’in) dokuzuncu günü oruç tutarız» buyururken; Aşûre olan onun-
cu gün yerine dokuzuncu gün oruç tutarız demek istemiş olabilir. Ve-
yâ Aşûre günü ile beraber dokuzuncu günü de oruçla geçiririz, de-
mek istemiş olabilir. Çünkü A h m e d ’ in İ b n - i A b b â s (Ra-
dıyallâhü anh)'dan merfu’ olarak rivâyet ettiği bir hadiste Peygam-
ber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şüyle buyurmuştur:
ﺑﻤﺪةl ﻓﻨﻨﻦ آن ﺗﻨﻢI ﻫﻮﻧﺮا ﻳﺆم ﻏﺎذوزاة ﻧﺤﺎﻟﻤﻮا اﻟﻨﻴﻮن ﺻﺜﻮﻧﻮا ﻳﻨﻢ
= «Aşûre günü oruç tutunuz ve yahüdilere muhâlefet ediniz.
Aşûre’den bir gün önce veyâ bir gün sonra oruç دااا >
Her iki yorumda da yahüdilere ve hıristiyanlara muhâlefet var-
d ır
A h m e d b i n Y û n u s ’ un rivâyetindeki ilâveye göre Pey-
gattıber (Sallallahü Aleyhi ve Sellen؛،) Aşûre günü fazilefini kaçır-
mamak maksadı ile ve ihtiyatlı davranmak üzere Aşûre gününden bir
gün önce oruç tutmaya başlamak istemiştir. Yâni hilâlin tesbitinde
bir yanılma olabilir ve Aşûre günü sanılan gün, Muharrem’in األ ااه-
rinci günü olabilir. Bu durumda asıl Aşûre günü kaçırılmış olur. Bir
اآﻫﺔönceden oruca başlamak ihtiyat olur.
س ؛اج > م؛ ﻣﻤﺎ ق، ةت . ا ﻳﻖ، ا ﺛﺄ. ﻳﻰﻣﻢ' ة ﺗﻠﺞ - ١٧٣٧
ﺗﺂ. ﻣﺬ،ﻗﺄﻟﺘﻨﺪﺗﺎﻣﺤﻪ . رت؛ ﻣﺤﻨﻲ. ﺷﻴﺎﻣﺢ: > ﺑﻢ
ﻟﻤﻢ؛أت' ذ ك
.» ﻣﺢﺀﺋﻘﺘﺜﺘﺘﺘﺬ ﻣﺔﺋ ﻎﺀ
' ﻣﺤﻨﻢي ﺀا أ ذ
- . ﺋﻤﻬﺼﻈﺎﺀ ث
TER CE MES İ
M ü s l i m , E b û D â v û d , T a h a v i ve I b n - i Hu-
z e y m e de bunu benzer lafızlarla rivâyet etmişlerdir.
Bu hadisten maksad şudu r: Aşüre günü orucu vâcib değildir.
Maksad bu olunca bu hadîs, Aşüre günü orucunun faziletine âit olup,
bundan sonra gelen E b ü K a t â d e (Radıyallâhü an h l’ın ha-
dîsine ve benzerî hadîslere ters düşmez.
E 1 - H â f 1 z , el-Fetih’t e : Aşüre günü orucu hakkında ğelen ha-
dişlerin tümünden alınan sonuç şudur: Bu günün orucu için emir
verildiğinde ilk zaman vâcib idi. Sonra bu emir te’kid edildi. Daha
sonra ilân yapılmak süretiyle verilen emir daha da kuvvetlendirildi.
Daha sonra verilen bir emirle o gün oruç tutmamış olanların, günün
kalan kısmını oruçlu geçirmeleri ve emzîkli kadınların çocuklarını
o gün akşama kadar emzirmemeleri buyurulmakla önem ؛daha da
arttırıldı. En son R a m a z a n orucu farz kılınınca Aşüre günü
orucu terkedildi. Ama müstehablığının terkedilmediğ ؛bililiyordu. §٧
halde terkedilen şey, Aşüre orucunun vâcibliğidir, şiddetli müstehab-
lığı değildir. Bâzı âlimler: Cnun şiddetli müstehablığı terkedilmiş,
normal müstehablığı kalmış, demişlerse de bu görüşün zayıflığı açık-
tır. Bilâkis müstehablığının şiddeti bâkidir. Hele Peygamber (Sallal-
KlTABÜ-S’SIYÂM
1758) “ ... Ebû Katâde (Radtyallâhü anh) ’den rivâyet edildiğine ğöre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve رﺀ»ﺀهﺀكşöyle buyurdu, demiştir :
«Allah'ın, Aşûre günü orucuyla ondan önceki yıl (m günahların)!
b a ğ ış la ^ m ı şüphesiz umarım.»”
İZAHI
Müslim, Tirmizi, Nesai ve A h m e d de bunu
rivâyet etmişlerdir.
Tıihfe yazarı şöyle d er: N e V e V î : Hadisten maksad, küçük
günahların bağışlanmasıdır. Eğer küçük günahlar yoksa, büyük gü-
nahlann hafifletilmesi umulur, o da yoksa dereceler yükseltilir, de-
miştir. K a d ı l y â z da: Ehl-i Sünnetin mezhebi budur. Büyük
günahlara gelince; Onlar ya makbul tevbe il© veyâ Allah’ın rahmeti
ile bağışlanır, demiştir.
ﻣﺤﺘﻲ واﻟﺠﺲ
ﻋﺰﻟﻢ اال
) إ ب ﺻﺈم٤٢١
PAZARTESİ VE PERŞEMBE GÜNLERİ ORUCU — 42 ٢٨»!
TERCEMESÎ
1739) Rebîa bin el-Ğaz (19)’dan ؛•؛vâyet edildiğine göre :
Kendisi Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in (nâfile) oruç
durumunu Âişe (Radıyallâhü anhâ)’ya sormuş, Âişe (Radıyallâhü
anhâ) d a :
ه, Pazartesi ve Perşembe (günleri) orucunu öncelikle arzulardı,
demiştir.”
ﺀﻣﻢ£ ; ﻣﻤﺎﺿﺔ ه . ﺛﻤﺘﻨﺔﺷﻬﻤﺎﻣﺤﺄ ﻣﺤﺎ ا -^ ﻣﺄ
ﻣﺬ. ﻗﻤﺤﺮة ؛ أةا ي. ﺀﻧﺄ٠ مم أﺑﻢ٠ﻳﻰﻣﺘﺎﻟﺞ
ﺀﻧﺜﻤﻨﺄم، اﻣﺤﺪﻣﺢ
1 أث’ ﺗﻤﺌﻮم اال*ﻧﻢ
إ١>داﻣﻠﺲ ﻫﺪ ؛ أ ﺑﻤﺮﺗﺎف
• أﻣﺜﻮم ا إل ﺛﻢ
ن•صﺗﻮال ؛, ﺛﻤﺂﺟﺪV ] اب ﻧﻴﻤﺎﻳﺄﻛﻞ.. آل أدمماإل رﺗﻤﺢ داﻣﻠﻤﺲ آﻣﺢ٠،(ئ
أ ﻳﺄﺗ د ﺑﻣﺄ م
.
ل7ﻫﻪ :Ebû
...،، (Hüreyre (Radtyallâhü a»A)’den; Şöyle dem iştir
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Pazartesi ve Perşembe
günleri) oruç tutardı. Kendisine( ؛
-Yâ Resûlallah! Sen Pazartesi ve Perşembe oruç tutarsın, diye hik
neti soruldu*. ه:buyurdu k i
-Pazartesi ve Perşembe günleri Allah i'eâlâ her nıüslümanı mağ«
-firet eyler. Küs olanlar müstesnâ. Allahı ‘Küs olan bu iki kişi barı
”».şmcaya kadar onları bırak’ buyurur
N o t: Zevâid’de
öyle
ş denilmiştir; Bunun -؟enedi sahih-gartbtir. Râvi Mu
hammed bin Rifâa’y، ibn-i Hibbân sikalar arasında zikretmiştir. Ondan yahuz
Dahhâk bin Mahled rivâyet etmiştir. S e n lin kalan râvileri Buhâri ve Müslim'in
şartı üzerinedirler. Ebû Dâvûd ve Nesaî’nin rivâyet ettikleri üsâme bili Zeyd’in
-hadisi, bu hadis için şâhid durumundadır. Tirmizî de bu hadisin bir parçasını ken
di silneninde rivâyet ederek hasen-garib olduğunu söylemiştir,
) ولRebia bin el-Oaz veyâ bin Amr yâhut bin el-Hars el-Cürsî ed-Dımışkİ (
Fıkıhçıdır. Âişe (R.A.) ve Ebû Hüreyre (R.A.)’den rivâyet etmiştir. Kendisinden
de Hâlid bin Ma’dân ve Atiyye bin Kays rivâyet etmişlerdir. Dârekutnî onu sıkâ
-saymıştır. Dört sünen sahipleri onun rivâyetlerini almışlardır, tbn-i Sa’d’m de
diğine
öre hicretin
g 74’ncü yılı Râhıt karışıklığı günü katledilmiştir. (Hulâsa 116(؛
k î t a b ü -S’s i y A m
İZAHI
/ زآى ءﺛﺋم
ﺋﺳﺂذ ﺑﺟﺗﻐﺮ,ﺋﻣﺣﺎآلءآل'ﺗﻧﻲ'اإلﺋﻣﺢ دﻋ س
= «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu k î:
«Ameller, Pazartesi ve Perşembe günleri (Allah’a) arzedilir. Ben,
oruçlu iken amelimin arzedilmesini severim.»
S i n d i : Amellerin bu iki günde Allah’a arzedildiği hadislerle
sâbittir. Bana öyle geliyor ki; Ameller arzedildiği zaman Allah müs-
lümanlara mağfiret eyler. Bu mağfiretten, meşru’ bir neden yokken
birbirine küs olan kişiler istifâde edemezler. Din uğrunda veyâ âile
fertlerinin te’dibi için küs kalmak câizdir. Böyle bir nedene dayalı
olarak başkasına küsenler o mağfiretten yararlanırlar.
Küs olanlar hakkında Allah Teâlâ: «Bunları barışıncaya kadar
bırak» buyurur. Allah'ın muhâtabı amelleri arz eden melek olabilir.
Bu takdirde «... bırak» emrinden maksad, onların amellerini arzetme-
mektir. Söyle de olabilir: Allah birisine mağfiret eylediği zaman me-
lek Onun hatâlarını örter veyâ defterinden siler. Bu ihtimâle göre
«... bırak» emrinden maksad, böylelerin günahlarını örtme veyâ sil-
me işini bırak demektir, demiştir.
Bu hadîs için şâhit. durumunda olan ve E b û D â v û d ile
N e s a î ' nin rivâyet ettikleri ü s â m e b i n Z e y d ’ in hadîsi
meâlen şöyledir:
“Bir yolculukta üsâme bin Zeyd, Pazartesi ve Perşembe günleri
oruç tutardı. Beraberinde yolculuk eden mevlâsı kendisine; Sen çok
yaşlı olduğun halde niye Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutu-
yorsun, demiş; kendisi de ؛Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
SÜNEN-1 ÎBN-İ MÂCE
ل2ﻫﻪ No.lu Cübeyr b. Mut’im (R.A.) hadisi ... ... ... ... ... 14
İZAHI ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... )٠
150 Fara namazı (ihtiyar) vaktinden tehir ettikleri zaman hakkında ge-
len (hadisler) bâbı 15
1255— No.lu Abdullah b. Mes'ud (R.A.) h a d isi 15
1256— No.lu Ebû Zerr (R.A.) hadisi 16
1257— No.lu Ubftde b. Sâmit (R.A.) hadisi ... ... ... ... ... 16
İZAHI ... ... 16
Hadisin fıkıh 18 ... ... ... ... ... ... ... ... ا!ه
151 (Savaşta) tehlike zamanında namaz kılmak hakkında gelen hadîsler
No. Hadîs No. Hadîsin Râvisi Sahife No.
1258— No.lu Abdullah b. Ömer (R.A.) hadis؛ ... ... ... ... 21
21
1259— NoJu Sehl b. Hasme (RA.) hadîsi '''
1267— No.lu Abbâd b. 'l'emîm (R.A.) hadisi ... ... ... ... ؛؛
37
1268— N o lu؛Ebu Hüreyre İr.A .) hadisi إ.’إ
154 » ﺳﺎا1^ه م1 ااﺀ1ا ﻣﺎ »ﺀط1(ﻫﺲ ؟ ا ا >ا1. ه ... ... ... ... 39
1269— NoJu Şürahbil b. es-Semut (R.A.) hadîsi ... ... ... 39
1270— NoJu ibn-i Abbâs (R.A.) hariisi 40
1271— NoJu Ebû Hüreyre (R.A.) hadisi 41
1272— NoJu İbn-i Ömer <R.A.) hadîsi 41
42
155 îkl bayram namazı hakkında gelen hadisler bâbı ... ... ... ... 45
1273— NoJu İbn-i Abbâs ﻫﺔ ا.> hadisi 45
45
1274— NoJu Abdullahb. Abbâs (R.A.) badisi ... ... ... ... 47
47
1275— NoJu Ebû Saîdpl-Hııdrî (R.A.) hadîsi ... ... ... ...
ة
1276— NoJu Abdullahb. Ömer (R.A.) hadîsi ... ... ... ... 51
İZAHI ... ... ... ... ... ... ... ... 51
57ل İki bayram namazındaki kırâat hakkında gelen (hadisler) bâbı ... 55
ل28 ﺑﻞNo.lu Numan b. Beşir (R.A.) hadisi 55
1282—
r- No.luUbeydullah b. Abdillah (R.A.) hadisi ...
1283— No.lu Abdullah b. Abbâs (R.A.) hadîsi ... ... ... ...
İZAHI ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
158 İki bayramdaki hutbe hakkında gelen hadisler bâbı ... ... ... ... 5?
1284— No.lu Ebû Kâhil (R.A.) hadîsi 57
1285— No.lu Ebü Kâhil (R.A.) hadisi
1286— No.lu Nubayt, (R.A.) hadisi
1287— No.lu Sa’d (R.A.) hadisi ... ... ... ... ... ...
1288— No.lu Ebû Said-i Hudri (R.A.) hadisi ... ... ... ... 59
1289— No.lu Câbir (R.A.) hadisi
İZAHI ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... fin
159 Bayram namazından sonra hutbeyi dinlemek için beklemek hakkında
gelen (hadis) bâbı 62
1290— No.lu Abdullah b. Es-Sâib (R.A.) hadisi ... ... ... ...
İZAHI ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ة
169 Bayram namazından ﺀم»ا؛ve sonra namaz kılmak hakkında gelen
hadîsler bâbı* ... ... ... ... ... ... ... ■■■ ... ... ... ... 65
1291— No.lu Abdullah b. Abbâs (R.A. ١hadisi
1292— No.lu Amr b. Şuayb (R.A.l hadîsi
1293— No.lu Ebü Said-i Hudri (R.A.l hadisi 64
IZAIII ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... 64
161 Bayram namazına yürüyerek çıkmak hakkında gelen hadisler bâbı
1294— N o .lu S a ’d ( e l-K a r a z ( ( R .A .l h a d îs i
1295 N o .lu A b d u lla h b . Ö m e r ı R . A . ) h a d is (
1296- N o .l u A li b . E b l T â li b ه ﺀ ا.ا h a d is i
1297 — N o .lu E b û R â z l < R ..A ) b a d i s؛ ... ... ...
IZ A III ... ... ... ■■■ ... ... ■■■ 66
162 Bayram günü bayram namazına bir yoldan gitmek ve ba؟ka bir yoi-
dan dünmek hakkında gelen hadislerİlâhı ........................................ 67
1306— No.lu Enes b. Mâlik (R.A.) hadisi ... ... ... ... ... ?5
?5
Hadisten çıkarılan fıkıh hükümleri .'. ?5
185 Kadınlar،« bayramlarda namaza çıkmaları haklımda gelen hadisler
?6
1307— No.lu Ümmü Atıyye (R.A.) hadisi ..” ؟6
1808— No.lu Ümmü Atiyye (R.A.) hadisi 76
77
Kadınların bayram namazına gitmeleri hakkında Alimle
rin görümleri 76
Bay ram namazının hükmü
ل3ﺀم- No.lu İbn-i Abbâs (R.A.) hadisi ... ... ... ... ... ...
٢٠
166 Bir günde شbayram (Bayram ve Cuma) toplandığı zaman hak-
kında gelen hadisler bâbı ... ... 80
1810— No.lu iyas b. Ebl Ramle (R.A.) hadisi 80
1811— No-lu ibn-i Abbâs (R.A.) hadisi
ل3ﺀل- No.lu Abdullah b. Ömer (R.A.) hadis ؛... ... ... ...
167 ¥a£mur olduğu zaman bayram namazım mescidde kılmak ﻣﺴﻤﻤﻪ
gelen hadisler bâbı ... ... ... 84
1313— No.lu Ebü Hüreyre (R.A.) hadisi ... 84
84
168 Bayram güllü silâh taşımak hakk،nda gelen badis bâbı ... ... ...
1314— No.lu Abdullah b. Abbâs (R.A.) hadisi
::: ::: İM
1328— No.lu Nadr b. Şeybân (R.A.) hadisi 105
İZA H I ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... 106
171 Geceibâdetine kalkmak hakkında gelen hadîsler bâbı ... ... ... 106
Ebû Seleme ١
* ”؛ hal tercemesi 106
1329— Nolu Ebû Hüreyre (R.A.) hadisi 107
ﺀﻗﺔ ، ﻧﺤﺘﻲ س
■■■
1330— Nolu Abdullah b. Mes’ud (R.A.) hadisi
::: ::: ة؛:::
109
175 Eşini geceleyin namaz için uyandıran >ﺳﻬﻬﺎ gelen hadisler bâbı 116
1335— No.lu Ebû Said-i Hudrl (R A . رhadîsi 116
1336— No.lu Ebû Hüreyre (R.A.) hadisi ... ... ... ... ... 116
1341— No.lu Ebû Hüreyre (R.A.) hadisi ... ... ... ... ... 126
İZAHI 127
653 FİHRİST
Bab No. Hadis No. Hadîsin Râvisi Sahile No.
176 Gece namazındaki kıraat hakkında gelenhadîsler bâbı ... ... ... 136
ا3 وه N o .lu Ü m m ü H â n i b in t- i E b i T â l ib ( R A . ) h a d i s i -
N o .lu E b ü Z e r r i G ı f â r i ( R .A .) h a d îs i • -1350
182 Gecenin hangi saatlerinin efdal olduğu hakkmda gelen hadisler 156' ﺧﻪ،ا
1364— N o .lu A m r b . A b e se ( R . A . ) h a d is i ... ... ... ... 156
1365— N o .i u A iş e (RA.) h a d is i 157
No. Hadîs No. Hadisin R&VİSİ Sahlfe No.
83
1385— Na lu Osman b. Huıieyf (R.A.) hadisi !!! إ ؛ 84
1402— No.lu Enes b. Mâlik (R.A.) hadîsî ... ... ... ... ... ...
İZAHI ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
1402— No.lu Enes h. Mâlik (R.A.) hadisi ... ...........................
İZAHI ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
1403- No.lu Ebû Katâde b. Rib’î (R..A) hadîsi ... ... ... ...