Professional Documents
Culture Documents
Berrak Yurdakul Konuşmayan Tavus Kuşu Camio April Yayınları
Berrak Yurdakul Konuşmayan Tavus Kuşu Camio April Yayınları
TAVUS KUŞU
CAMI O
BERRAK YURDAKUL
A P
� R 1 L
Y A Y I N C IL I K
Yayın No: 060
•
� fı N� ı IL ı�
1. Baskı: Ekim, 2010
A ISBN: 978-975-6006-63-4
Yayın Yönetmeni
K. Egemen iPEK
Editör
Cihat TAŞÇIOGLU
Kapak Tasarım
Mineral Tasarım
Baskı
Özkan Matbaacılık
Yayın
A.P .R.I.l Yayıncılık
Cinnah Cad. Kırkpınar Sok.
5/4 06690 Çankaya-ANKARA
Tel: (0312) 440 80 11
Fax: (0312) 440 89 10
www.aprilyayincilik.com
bilgi@aprilyayincilik.com
oz
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio©2010 A.P.R.I.l Yayıncılık
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio©Berrak Yurdakul
armağan e d i l m i ştir.
1
Sera.pl-ı.iw/iV\ Doguwı.uV\a.
Nasıl l<.a.ra.r Verifdi9i ve
s
B e r r a k Y u r d a kul
6
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
7
B e rra k Y u rd a k u l
8
K o n u ş m a y a n T a v u s K u ş u C a m io
9
Be rra k Yurd a k u l
10
Ser-ap"'iW\'ivı Pek Qar-ip BiçiW\de
Düvıyaya Qefişi
ıı
B e r r a k Y u rd a k ul
"Bu kadını işe a l mazsa k Coronzon beni kesin başa r!" dedi
Avidya, ağlamaklı bir sesle.
�
Mama Nono'nun eviatia rına uygun bir dadı ol � p olmadı-
12
Kon u ş m a y a n T a v u s K u ş u C a m i o
ıs
Berra k Yurdakul
17
B e r r a k Y u r d a k ul
19
3
fvladaW\ Bobogef ve
Bobogefi;z.W\
21
B e rrak Yurd a k u l
ti. öğretinin toh u m larını atmaya başlad ığı yıl larda maddi du
rum u şimdi lerdeki kadar iyi olmadığı için e l i lanları bastırmak
veya çeşitli m ecralarda re klamlar yayın iatma k g i bi i m kan ları
maalesef bulamamıştı. Sonsuz lşı k'a şükürler olsun ki, a rtık o
kötü günler geride kalm ıştı ve müritlerin i n yaptığı cömert ba
ğ ışlar sayesinde a ltı yüz a ltmış a ltı adet vi Ila satın a la b i l m iş, şu
fa n i dünyada başını sokacak bir deliğe kavuşa bilmişti.
Madam Babagel'in ayd ı n lanmaya giden yolculuğu da ol
dukça eğitici ve öğreticiydi doğrusu. Gerçeği a ramak üzere
kendi ru hunun derinliklerine dalarak çıkmış olduğu o cesur
manevi macera boyunca onun saflığından ve tem izliğinden
istifade etmeye ça lışan n ice şarlatanlarla karşılaşm ıştı! Neyse
ki, Sonsuz Işık onu büyük hata lar yapmaktan her zaman ko
ru muş ve spritüel lider olarak geçinen bir takım düzenbazların
eli nde oyuncak olmasına asla fırsat tan ımam ıştı. Yine de,
Madam Boboge l'e göre gençli k yılla rında yaptığı en büyük
hata, Maharishi Alcofri bas adlı buram buram çü rüm üş ba l ı k
kokan maskaranın ( k i ezateri k v e batıni doktrinler söz konusu
olunca hiç kimse onun terl iğini bile öpemez) öğretilerini ta kip
etmek olmu ştu. B u sözde profesörün öğrenc i lerinin sorularını
ceva pladığı bir konferansa katı l m ış, son derece temiz duygu
lada şu iyi n iyetli ve masum soruyu yöneltm işti:
"Sayg ıdeğer Maharishi Alcofribas, bir ta kım maddi ve
ma nevi proble m lerimin üstesinden gelebilmek a macıyla aci
len ayd ı n lanmak mecburiyetindeyim. En kestirme yoldan ay
d ı n lanabilmem için ne yapmamı önerirsin iz?"
Maharishi'nin bu soruya verm i ş olduğu rezi l ya n ıt, onun
ne uydu rukçu bir yog i olduğunu gün g i bi ortaya çıkarm ı ştı:
"Sevg i l i Madam, e n kestirme yoldan ayd ınlanabilme niz
için günde üç defa (saba h la rı aç karnına, öğlen yemeklerinden
yarım saat önce ve beş çayından hemen sonra olmak üzere)
on yedişer dakika l ı k süreler boyunca a m uda kalkara k, bir za-
23
B e r r a k Y u r d a k ul
ı6
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
27
B e r r a k Y u r d a k ul
28
MaW\a Novıo'vıu.vı
SeraphiM'i Nast f Bü.yü.ttü.ğü.
ıg
B e r r a k Y u r d a k ul
33
B e r r a k Y u r d a k ul
34
Kon u ş m a y a n T a v u s K u ş u C a m io
35
B e r r a k Y u r d a k ul
39
B e r r a k Y u r d a k ul
"Avidya !" d iye avazı çıktığı kadar bağ ırd ı Aj nana. "Koş,
yetiş! Başımıza büyük bir fela ket geldi! Torun um demeye b i le
utandığım yaratık yerden beş karış havada bağdaş kurmuş
otu ruyor!"
Başını okuduğu dergiden kald ırm aya bile te nezzül etme
ye n Avidya, "Saçma lama an ne," ded i . "Gözüne toz fa lan kaçtı
senin herhalde. B i rleşik Ofta lmologlar Derneği Onursal Baş
ka n ı Büyük Üstat M . Alcofri bas'dan (ki içine toz kaçan gözle
rin iyi leşti rilmesi söz konusu olunca hiç ki mse onun te rliğini
bile öpemez) rica edelim de seni muaye ne etmesi için bir dok
tor göndersi n."
"Ay, üstüme iyi l i k sağ lık!" d iye çığ l ı ğ ı bastı Aj nana. "Şim
d i de havalandı; kollarını kanat gibi çı rparak ba hçeyi tavaf
ed iyor!"
"Ta nsiyonunu bir ölçtürsene," dedi Avidya, sakince der
g i n i n sayfa larını çevirmeyi sürdürerek. "Yüksek tansiyon bazı
i nsanların halüsinasyonlar görmesine sebep olabiliyorm uş. Bu
derg i n i n sağ l ı k bölüm ünde yazıyor."
"Amanın! Havada süzülüp göle kondu. Suları n üstünde
yürüyor ibi is yavrusu!"
"Ateşin çıkmış olabil ir. Belki de fena bir şey yedin, ka n ı na
karışan zeh irden beyn in falan uyuştu."
"Kurtarın! Gözünden alevler saçıyor, önünden gölgeler
geçiyor!"
"Bu a ktrisin nesini beğen iyerlar anlamıyoru m . Bana so
rarsan bizim geri zeka l ı tavus kuşu bile ondan daha güzel."
"Yetişin dostlar! Şeytan toh umu g üvenlik kulübesinin bü
tün cam larından aynı anda d ı şarıya bakıyor!"
K on u ş m a y a n T a v u s Ku ş u C a m i o
"Hava lar iyice ısı nsa da havuza g i rsek. Kendime nefis ma
yolar aldım. G iyrne k için sa b ı rsızlan ıyorum doğrusu."
"Şimdi bayılacağ ım! Bahçedeki ağaçların hepsi yerlere
kadar eğilmiş torun um demeye bile utandığım ecinniye selam
veriyor!"
"Bu sene bütün öd ül leri toplayan şu fi l m i bir türlü izleye
medi m. Ne yapa l ı m, hiç vaktim yok"
"Bu kada rı da fazla! Coronzon'un som a ltından yapılmış
güzelim büstünü çikolataya çevirip yemeye başlad ı yecüç
mecüç. Üste l i k bütün h izmetçiler, uşaklar başına toplaştı. On
lara da i kram ed iyor."
"Ya rın akşamki davete yeşi l tuva letimi g iysem fazla kaçar
m ı sence?"
"Annen olara k se n i uyarıyoru m ! Coronzon a ltın büstü
müsta hdem tarafından ye nilip yutulurken kılını bile kıpırdat
madığını d uyarsa seni kesi n boşar!"
"S iya h e l bise m i g iyemem, çünkü a ltına uygun aya kkabım
yok."
"Bu rezalete bir son vermenin zamanı geldi! El kada r ifri
tin maskarası olduk" d iye bağırdı Aj nana ve bir hışımla çıkarıp
eline aldığı terl iğini tehd itka r bir şekilde sa l iayara k öfke içinde
Sera p h im'e doğru koştu.
Ne yazık ki, bu kendi iradesiyle ya pabildiği son hareket
oldu çünkü saldırıya uğrad ığını gören Seraph im'in bir çırpıda
yaptığı büyü nün hemen ardından bütün vücudu taş kesilmişti.
"Umarım ben yokken iyi va kit geçirm işsind i r, Seraphim,"
dedi, b i r anda bahçenin ortasında be lire n Ma ma Nono.
"Hah! Bir sen eksi ktin uğursuz cad ı!" d iye söylendi
Ajnana. "Cehennemden geti ri p de başım ıza bela ettiğ i n bu
ze ba n iye toru num demeye bile uta n ıyorum doğrusu ."
41
Berrak Yurdakul
43
SeraphiM'iV\
8üfiüHe Nast f Merak Sardığı
45
B e r r a k Y u r d a k ul
"O kitapta yağm u rdan kaçmak için den ize atiayan ada
mın h i kayesi de anlatılıyor muydu?" d iye sordu Mama Nono
gülerek. "Bizi gerçeği bulmakta n a lıkoyan şey dünyanın ken
d i s i değ il, onu a lgılayış biçi m i m izdeki eksikli kler ve yanl ışlık
lard ı r, Sera p h i m . Duygularımızın ve düşünce sistem leri m izin
zincirlerinden kurtu l mayı başardığımız zaman bu güzel geze
gene a it olan her şeyde ve onun üzerinde yaşayan bütün ca n
lılarda tanrısa l olanın yansımalarını görebil meye başlarız."
"Okuduğum kita plarda a n latılan şeylerin hangilerine ina
nıp, hangi lerine inanmarnam gerektiğini nası l a n laya bi l i rim?"
d iye sordu Sera p h i m .
" B u konuda sana ve rebileceğ i m e n iyi tavsiye, okuduğun
ve duyduğun hiçbir şeye inanmamandır. Ben i m sana anlattı
ğım şeylere de kolayca inanmamalı, söylediğim her söze da
ima şüpheyle yaklaşmalısın. Ba şka larının ina nçlarına teslim
olursan, bir süre sonra o inançların sana a it olduğunu za n
netmeye başlarsın . Bu tuzağa düşmernek için zihnini hiçbir
şeyi reddetmeyen, ama hiçbir şeyi kendine katmayan bir ay
na gibi kullanmaya çalışmalısın. Elinde varlıklarına dair h içbir
ka nıt olmada n, hiçbir araştırma yapmadan, kişisel bir tecrübe
edin meden hayaletiere ve şeyta niara inanan biri batıl inançlı
46
Ko n u ş m a y a n T a v u s K u ş u C a m i o
olarak adlandırı l abil ir, ama bana göre bu kon uda hiç bilgisi
olmaksızın ona itiraz edip böyle şeyler olmadığını iddia eden
kişi de en az d iğeri kadar batı! inançl ıdır. Gerçek olup olmad ı
ğ ı n ı bilmediğin herhangi b i r şeye körü körü ne inanırsan, sen
de batı! inançlı olursun. O noktada inandığın şeyin ne old uğu
hiç fark etmez, senin zihnin artık safsataların ha nnabildiği bir
yer haline gelmiş demektir. Batı! inançların birinden kurtu l
d uğunda bir d iğeri hemen onun yerine yerleşir, aklın saçma
l ı klardan kurtu lamaz."
"Yani ke ndim tecrübe etmediğim, hakkında kesi n bilgiler
edin mediğim şeylere inanmama l ı, ama onları hemen yadsı
maya da ka lkışmamalıyım, öyle m i?" d iye sordu Sera p h i m .
"Evet, Sera p h im," dedi M a m a Nono. "Tam d a b u n u a n
latm a k iste m işti m . Merak ettiğin başka bir şey v a r m ı?"
"Hatırlama med itasyonlarımda be l l i bir süreden daha ge
riye g itmeme neden izin vermediğini a n layam ıyorum."
Aslında Seraphim bu konuyu ya ln ızca sohbetleri biraz
daha uzasın d iye açmıştı. Kısa bir süre sonra Mama Nono kişi
sel ça lışma ları üzerinde yoğunlaşabi lmek için bir süre l iğine
inzivaya çe kileeekti ve Seraphim bu ayrıl ığı gec i ktirmek için
e l inden geleni yapıyordu.
"Zi h n i n i n kocaman bir oda olduğunu farz ede l i m," dedi
Mama Nono. "Meditasyon yapmak odanın içindeki her yeri,
en ücra köşe leri bile ayd ı n lata bi lecek kadar kuvvetl i bir lamba
ya kmak gibidir. Med itasyonlarını ya ln ızca geçmiş g ü nlerini
araştırmaya yarayan bir a raç gibi kullan maya başladığın za
man lam bayı söndürmeye ve gücü yal n ızca be l l i bir noktayı
ayd ınlatmaya yeten, od anın d iğer bölüm lerini ka ra n l ı kta bı
ra kan bir el fe ne riyle yetinmeye karar verm iş olursun."
"Sanırım ne demek isted iği ni anlıyorum."
47
B e rra k Y u r d a k u l
49
B e rra k Y u rd a k u l
so
Ko n u ş m a y a n T a v u s K u ş u C a m i o
sı
B e rra k Yurd a k u l
52
K on u ş m a y a n T a v u s K u ş u C a m i o
53
Berrak Y u rd a k u l
cım kimseye bir kötü lük etmek değil ki! Ya l n ızca canım ne is
tiyorsa yapa bilecek kada r güçlü olmayı ve bütün d i lekleri m i
gerçekleştirecek yönte m le r öğrenmeyi istiyorum . "
"Ben, t ü m vaktini büyüyle uğraşmaya v e doğaüstü g üçler
gelişti rmeye ça lışarak geçirirsen d i leklerini gerçekleştirecek
yöntem ler öğrenebi leceğ inden em inim, Seraphim. Peki ya
sen, bu yöntem leri kul lanara k gerçe kleştireceğin d i lekleri n i n
s a n a ta m olara k n e l e r getireceğ i n i bildiğine e m i n m isin?"
"Boşuna korkutmaya ça lışma beni, Mama Nono!" dedi
Sera p h i m . "Ne dersen de, büyü yapmaktan asla vazgeçme
yeceğ im!"
"Ateşe kılıçla sa ldırmaya ka lkışa n bir adamdan farkın
yok!" dedi Mama Nono içi n i çe kerek. "Hakkında hiçbir şey
bilmediğin g üçlerle oynuyorsun."
"Sen büyü ça lışmalarıma devam etmemi engellemeye
çalışmasayd ı n, o g üçlerle ilgili her şeyi çoktan öğrenmiş olur
dum!"
"Peka la," dedi Mama Nono, gözleri n i Seraphim'in göz
bebeklerine kilitleyerek. "Seni başka türlü i kna edemeyece
ğim a n laşılan . . . Şimdi, bütün düşüneeni sonsuzl u k üzerinde
yoğ unlaştır ve derin derin nefes al. Ben üçe kadar sayınca ya
vaşça uykuya dalacaksın ve gözlerini açmanı söylediğimde
yokl uğumda ya ptığın her şeyi ta mamen unutacak, yaln ızca şu
a nda telepatiyle zihnine a ktardığım kitapları okuduğunu ha
tırlayaca ksı n . B i r, i ki, üç . . . "
Sayım tamam lan ınca hafif hafif gözlerini ara layan
Sera p h i m, sevg i l i dadısını karşısında görünce onu sevinçle
kuca kladı ve "Sen yokken bütün vaktimi kitap okuya ra k ge
çird i m, Mama Nono," dedi. "Artık bu d ü nyadaki en bilgili in
san ben im!"
"Yaşlılar her şeye inan ır, orta yaş l ı la r her şeyden şüphele
n i r, gençler her şeyi bil ir; Oscar Wilde," d iyerek kaçtı Cam io.
54
7 ve
SeraphiWt'ivı Okula Nastf Qövıderifdiği
Şair Tavus Kuşu CaWtio
ss
B e r r a k Y u r d a k ul
sG
K on u ş m a y a n T a v u s K u ş u C a m io
57
B erra k Yurdakul
ss
K on u ş m a y a n T a v u s K u ş u C a m i o
8 E d i p Cansever
59
B e r ra k Y u r d a k ul
9 Lale Müldür
6o
K on u ş m a y a n T a v u s K u ş u C a m i o
61
Berrak Y u rd a k u l
10
Ahmet Güntan
SeraphiM'i"' Perdurabo'da"'
Bu sessiz akşamüstü . . .
63
B e r r a k Y u rd a k ul
64
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
Gs
B e rr a k Y u rd a k u l
"
Süleyman'ın Anahtarı
Be rra k Y u rd a k u l
70
A5tarotl-l'uvı fvla lkutl-l'daki ilk Qüvılerivıi
,
.
Nastf Qeçirdiği ve
A5Moday'ıvı Sol T3aşıvıa Qelevıler
73
B e rrak Yurda k u l
75
10 Bayavı Hiç'ivı S.S. Dövıew.ivıivı
ifk Qüvıüvıü Nasıl Qeçirdi9i
79
11 S.S. DövıeW\ivıivı
ilk Haftasıvııvı Nasıl Qeçtiği
Bı
Berrak Yurda kul
ss
Berra k Yurda k u l
86
13 S.S. DöV\ewı..i""i""
ifer-feye"" Qü.V\(er-i""i"" Nasıl Qeçtiği
88
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
8g
Berrak Yurda kul
go
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
91
Astaroth,utı. S.S. Dötı.eW\itı.i
94
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
95
B e rra k Y u rd a k u l
g6
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
97
1) MadaM ikı'vı.ivı. Bunık Sevivı.ci
101
Berrak Yurda k u 1
102
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
104
Konuş maya n Tavus K u ş u C a m i o
ıo s
1&
"Şeytan Bey, lütfen kapınızı açar m ısın ız?"
Bay üçyüzyed i zili ısrarla çalmaya devam etti ve "Fazla
zamanınızı a l mayacağımıza dair söz veriyorum; ya l n ızca bir
kaç dakika konuşmak istiyoruz," ded i kten sonra kulağını evin
kapısına dayayarak içeriden bir ses gelip gelmediğ i n i kontrol
etti.
Bay üçyüzyedi öyle kolay kolay pes edecek biri değ ildi ve
gerekirse yıllarca o evin önünde beklerneye son derece hazır
dı. Kapıya yap ı ştırd ığ ı kulağı önce kıza rmaya, sonra hafif hafif
sızia rnaya ve uyuşmaya başladı. Yarım saatte bir kulak değiş
tirme nin iyi bir taktik olabi leceğ ini düşündü ve saatini kurdu.
Sağ kulağıyla iki, sol kulağıyla üç defa nöbet tuttuktan
sonra ka pının ardından küçük bir pa rke g ıcırtısı işitince, "Şey
tan Bey!" d iye seslendi heyeca nla. "Bizi ka ndıramazsın ız! Ev
de olduğ unuzu b i l iyoruz. Lütfen b izi daha fazla bekletmeyi n
ve te klifim izi değerlendirin!"
"Şeytan sen i n babandır, eşşoğl ueşşek!" dedi, ka pının ar
kası ndan gelen boğ u k ses. "Teklifin de yerin d i bine batsın!"
"Şirketimizin a raştırma geliştirme bölü m ü tüm mesaisini
sizi bulmaya harcadı, efendim," dedi bay üçyüzyedi. "Gece,
gündüz demeden çalıştılar."
"Şi rketinizin d e canı cehenneme!"
"Rica ed iyorum, bela okumayın ız, Şeytan Bey. Arkadaşla
rı çok ted i rg i n ed iyorsunuz, efendim."
107
Berra k Y u r d a k u l
"Ben son derece d indar bir a i leden geliyoru m!" d iye ba
ğ ı rd ı Şeytan Bey. "Şeytan ile işim olmaz!"
"Bu size m i lyarlar kazand ıra bilecek bir iş olsa bile m i?" d i
y e sordu bay üçyüzyedi.
ıoS
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
zaman düşünmüyor değ ilim," dedi. Sesinden kap ıya biraz da
ha yaklaşm ış olduğu anlaşılıyord u .
" M i lyarl ık, belki d e trilyon l u k b i r servet!" dedi bay
üçyüzyedi.
iki taraf da bir süre sessiz kaldıktan sonra yavaşça a ra la
n a n ka pının a rasından baş ı n ı d ışarı uzattı v e "Trilyon lar ded in,
değil m i?" d iye sordu Şeyta n Bey.
10 9
B e rrak Yurd a k u l
11 5
Berrak Y u rdakul
e n inde sonunda kend ini yine onun yanında bulm uştu bay do
kuz. Her konuda kendisine üstünlük taslayan, oyu n la rı daha
iyi oynayan, ağaçlara daha iyi tırmanan, derslerde daha başa
rılı olan, kızların daha çok beğendiği bu uğursuz adamın göl
gesi yaşamının üzerinden bir türlü kalkmam ış, mutlu luğunu
ve h uzuru n u emen bir va mpir gibi boyn una yapışan bu varlık
tan hiçbir şekilde kurtu lamam ıştı. En nihayetinde bay dokuz
da doğdukları günden beri etrafiarındaki herkesi etkisi a ltına
alan, kend ine hayran b ı ra kan, ufacık bir ricasını bile itaat
edil mesi gere ken bir emre dönüştüren karizmatik adamın bu
yurgan büyüsüyle baş edilemeyeceğine inanm ış, onları bir
a raya getirmekte ısrar eden olayla rla mücadele etmeye ça
lışmaktan vazgeçm iş ve tamamen pes etm işti .
Yıllar böylece gelip geçm iş, bay dokuz hayatın a kışına iç
ten içe ölesiye nefret ettiği o adamla bera ber bir şi rket kur
maya razı olacak kadar teslim olmuştu. Yaşamı boyunca ser
g i lediği kendini beğenmiş ve kibirl i tavırlarını iş hayatında da
sürd üren ortağı, şi rketlerinin elde ettiği bütün başarıları tek
başına sa hiplenmeye kal kışm ış, bay dokuza kend ini beceri k
siz ve değersiz hissertirmek için elinden geleni a rd ı na koy
mamıştı. B ütün girişim leri yapan, kara rları a lan, stratej i leri
beli rleyen, ihaleleri kazanan ve onları azımsanmayacak bir
servete kavuşturan ortağıyd ı, ama aslında bütün o işleri, hat
ta daha da iyi lerini bay dokuz da ra hatlıkla yapa b i l ird i. Bay
dokuza yine kendini göstermesi için fırsat verilmemiş, başarı
kaza nma i m kanı tanınmam ış, her zamanki g i b i a rka pla nda
bırakılm ıştı.
işte bütün bu nedenlerden ötürü, bir ömür boyu ona ar
kadaşlık maskesi altında çeşitli işkenceler çektiren, cehennem
azapları yaşatan, ruhunu kıskançlığın ateşleriyle ya kıp kavu
ra n o adamın kesin l i kle hadd inin bild iri lmesi, ceza land ı rılması
hatta m ü m künse yok edilmesi gerekiyordu. Onu ortadan kal-
ıı6
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
117
Berrak Yurdakul
dünyan ı n en zengin adamı ilan edi lecek olsa duyabi leceğ i se
vinç bile o andaki hisleriyle boy ölçüşemezd i .
Hayal görmed iğinden emin o l m a k i ç i n tekrar tekrar ba ktı,
bütün d i kkatini toplayara k sıfırları defalarca sayd ı bay dokuz.
H iç kuşku yoktu; tam 'dokuzyüzm i lyon' yazıyordu lanet olası
ca herifin a l n ında! Bir türlü gelmek bilmeyen bir sevg i l i gibi
be klediği o anı yaşıyordu nihayet; zaferinin g ü ndoğu mun
dayd ı !
118
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
11 9
B e rra k Y u rd a k u l
121
B e rrak Yurd a k u l
12 4
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
128
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
12 9
B erra k Y u rda k u l
131
Be rra k Y u rda k u l
bir a rbede ve itiş kakış içinde yol a l d ı ktan sonra rutu bet, mum
ve tütsü kokan bir yere ulaştılar.
Görevlilerden biri, "Geldik efendim," deyince hep bera ber
rahat bir sol u k aldıla r.
Ha latlar çözülüp başlıklar çıka rıldığı zaman bay dokuz
büyük bir merakla etrafı i ncele meye başladı. içinde bulunduk
ları salon daha ewel gördüğü hiçbir yere benzem iyord u. Ze
m i ne satranç tahtasını çağ rıştıraca k şe kilde siya h-beyaz kare
taşlar döşe nm işti. Yüksekliği metre lerce uzayan, insana hiç
bitmeyecekmiş gibi gelen d uvarların taşıdığı gece mavisi
kubbe, parlayan yıldız motifleriyle süslenm işti.
Karşılarında d uran ve üstat olduğu acemi gözler tarafı n
dan bile kolaylıkla algılanan adam onla rdan fa rklı olara k siyah
bir cüppe g iym iş, başına da siyah kuku leta geçirm i şti. Bay do
kuzu n bakışları adamın a ln ı n ı n ortası ndaki '3' ra ka m ına kilit
lendi. 'Saytst bu kadar küçük olduğuna göre gerçekten olağa
nüstü biri olmalt, ' d iye düşündü. S iya h lara bürü n m üş olan
adam gerçekten salonun ihtişa mının da etkisiyle çok görkem
li görünüyord u .
"Ka rdeşlerim," ded i üstat, e l lerini onları kuca klayaca kmış
gibi iki ya na açara k. "Kutsal biraderl iğim ize hoş geldiniz! Ta
pınağımızın tören salonu, Evren'i tasvir eden sembollerle be
zenmiştir. Yerde gördüğünüz kareler, d ü nya üstünde her za
man birbirine karşı savaş vermekte olan iyi l i k ve kötü lüğ ü,
kubbem izse bizleri kuşatan sonsuz gökyüzünü simge ler. Bu
raya geti ri l i rken sizleri birbi ri n ize bağladığımız ha lat da loca
m ıza ka bul edildikten sonra biraderleri nizle kuracağınız kuv
vetli bağ ları sem bolize etmektedir."
Bay dokuz ile avukatları ortamdaki g izem l i atmosferden
o kadar etkilenm işti ki, hepsi olduğu yerde donaka l m ıştı. Bir
yandan hiç kıpırdamadan olup bite n le ri izl iyor, d iğer yandan
bütün dikkatlerini vererek üstadın a n lattı klarını d i n l iyorlard ı .
133
• B e rra k Y u r d a k u l
13 4
Kon uşmayan Tavus Kuşu Camio
135
B e rra k Y u rd a k u l
14 2
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
"R ica ed iyorum, beyler!" d iye bir kez daha seslendi bay
dokuz. "Artık biraz da e l le tutu l u r şeyler konuşa l ı m . Alnımız
daki sayıların a ltın değerinde olduğunu sizlere anımsatmak is
tiyoru m . Güç birliği yapacak olursak küçü k sayılarımızı büyük
bir servete dönüştürebilir, olağanüstü başanlara imza atabili
riz."
"Aaa, bu da aklını parayla pulla bozmuş," dedi bay
yirmidokuz. "Vazıklar olsu n ! "
"Senin g i b i bir gerzeğ i n böylesine elit bir ortamda ne i ş i
var?" d iye bağ ırdı bay dokuz.
Onun sağında ve solunda oturan bay kırk i le bay k ı rkbir,
biraderlerin i n bu sözlerini pek beğenerek başıyla tasd i k etti.
"Ne bileyim ben?" dedi bay yirmidokuz. "Orasını bana
'çok öze lsin, seçi lm işlerdensin, seni a ra m ızda görm e kten şe
ref duyarız' d iye a l l ı pullu davetiye yollarken düşünecektiniz."
"Bu beş para etmez kaçığı derhal gönderelim!" dedi bay
dokuz.
Sağında ve solunda oturan bay kırk ile bay kırkbir, bira
derlerinin bu önerisini de pek beğenerek başıyla tasd i k etti.
"Siz bu gudubeti n avukatları m ısın ız, canlarım?" d iye sor
du bay yirm idokuz. "N için her lafından sonra başınızı sa l l ıyor
su nuz?"
"Saçma lamayı kesin!" d iye kü kredi üstat. "Kimseyi bir ye
re gönderemeyiz. Psişik çem berimizi ol uşturabilmemiz için
en az yed i kişi olmamız gere kiyor."
"Psişik çember m i ! " d iye çığ l ı k attı beş bey. "Yoksa bura
da bir r u h çağırma seansı d üzenlemek gibi çılgınca fi kirlere m i
kapıldın ız!"
"Tam üstüne bastınız!" dedi üstat. "B iraderliğim izin ata
ları Manu ve U l u'nun ru hlarıyla te mas edeceğ iz ve bir numa-
143
Be rra k Yurd a k u l
ra lı lideri m izi nasıl bulabi leceği m izi, ona nasıl h izmet edebile
ceğ imizi öğreneceğiz."
"Sayg ıdeğer biraderlerim," dedi beş bey panik içinde.
"S izlere ruh çağ ırmanın tehlikeleri n i an ımsatma k istiyorum.
Eğer bu ayi n i yapacak olursak, ta nımadığım ız, bi lmediğ i m iz
boyutlardan gelen her türlü varl ığın bizimle i letişim kurması
na izin ve rm iş ol uruz, efendim. Böyle bir şeye izin vermek,
evi mizin ka pısını ça lan herhangi bir yabancıyı sorgusuz sua lsiz
içeri almamız kadar sakı nca lıd ır."
"Sakin olun, beş birader," dedi üstat. "Biz bu ayinleri
yapmaya dün başlamadı k. Ta hmin ede meyeceğiniz kadar çok
tecrü bemiz va r. Şimdi ruhsal enerj i lerimizi kullana rak psişik
bir çember yapacak ve çemberi m izin etrafı na tuz serpeceğiz.
Ayrıca 333 halkadan oluşan kutsal zinciri m izle masam ızın et
rafına bir sınır çekerek önlemlerimizi artıracağız. Bu tür bir
engeli hiçbir ru hun aşamayacağına dair sizi tem i n ederim."
Dura layı p biradedere baktı.
"Ya ln ız, seansım ıza başlamadan evvel ufak bir uyarıda
bulunacağım. Gelen ru hlardan biri sizden kendisine kan i kram
etmenizi isteyecek olursa kesinli kle reddetme niz gerekir. Aksi
ta kdirde iyice şımarır, her isted ikleri n i yaptırmaya çal ışırlar."
"Gördünüz mü bakın!" d iye bağ ı rd ı beş bey. "Olaylar ya
vaş yavaş kontrolden çı kıyor. Daha şimdiden kandan söz et
meye başlad ık! Başım ıza türlü türlü felaketler g elecek, mah
volacağız . . . "
"Arkadaşım, sen de amma ödlekmişsin ya hu!" d iye söy
lendi on nu mara l ı delika n l ı .
" B e n de herkes gibi kandan korkarım, efendim," dedi beş
bey. "Bakın ız, korkudan gözlerim görmemeye başladı."
"Senin korkmadığın bir şey var m ı, ca nımın içi?" d iye sor
du bay yirm idokuz.
144
Konu�mayan Tavus Ku�u Camio
Beş bey bir süre dalıp düşündükte n sonra, " K u ruyem iş,"
ded i . "Kuruyemişten korkmam, efendim. Öze l l i kle fı nd ı k bü
yük ölçüde zararsızd ı r. Bir de yatak oda mdan korkmam. Bu
yüzden günlerimin çoğunu yatağımda fındık yiyerek geçiririm."
"Aaa, üstüme iyilik sağlık! Yatağından korkm uyorm uş!
i n sanları n neredeyse yüzde doksanı yata kları nda ö l ü r, ayol.
Olabi leceğ i n e n te h l i keli ye r orası!"
"Sevg i l i biraderlerim, a rtık boş kon uşmalarla vakit öl
d ü rmeyi bıra kı p işim ize başlasa k iyi olur," dedi üstat. "Şimdi
ayin i m iz için gerekli hazırlıkları yaparak evrenin d i kkatin i çe
kecek ve çağrı m ızın bütün alemlerde duyulmasını sağ layaca
ğ ız."
Üstat bir ya ndan sol e l iyle küçücük bir zili ça l ıyor, diğer
yandan da sağ e l iyle kara kaplı kutsal kita bın orta sayfa ların
dan bir bölümü h ızlıca çevirerek oradaki kimsenin n e olduğu
nu çıkaramadığı bir d i lde yazan dua ları yüksek sesle okuyor
du.
"Ayol, adamcağ ıza korkak dedim, ama bende de
mag nafundafobi va rmış," d iye fısıldadı bay yirm idokuz.
"Psikiyatristim öyle söyledi."
"O da neyin nesiymiş, bac ım?" d iye sordu on numara l ı
delika n l ı . "Daha önce h i ç d uymad ı m . "
"Kalça m ı büyük gösteren pantolon g iyme korkusu . "
" S e n de ne c i n s adammışsın, b e yengeciğim!"
Bu soh beti duyan üstat, "Sayg ıdeğer biraderler, ben bu
rada evrenin d i kkatini çekmeye ça lışıyorum, siz neler konuşu
yorsunuz!" d iye çıkışarak bay yirmidokuzia on numara l ı deli
kaniıyı susturd u .
Dualarını tamamlayıp, kutsal zinciri masanın etrafına ü ç
defa dola d ı ktan v e psişik çem berin üzerine tuz serpiştiri p, kü-
145
Berrak Y u rd a k u l
çük zilini son bir defa ça ldıktan sonra biraderlere e l ele tutu
şup, sessizl i k içinde ru hun gelmesini beklemelerini buyurdu.
K ısa süren bir bekleyişin ard ı ndan ayin salonunda bi rden
b i re esen hafif bir rüzga r bütün mumları söndürdü, he rkesin
koltuğu yavaşça sarsıldı ve masanın ortasında bir toz bulutu
oluşuverd i . Büyüklük ve şekil iti barıyla ufak tefe k bir insanı
çağrıştıran toz bulutu masanın tam ortasına yerleşerek kendi
etrafında hortum g i b i dön meye başla d ı .
" B e n i m korkudan ruhum çekti!" d iye bağ ırd ı beş bey.
"Ayy, ada mcağ ız kırk yılın başı doğru bir şey söyledi gali
ba ayol," dedi bay yirmidokuz. "Çok korkarsan ruhun kaynar
suya atı lmış kazak gibi büzüşüp çe ker, içi nde büyük bir boşluk
oluşur derler. Öyle değil m i?"
"Bak bacım, bu çok zor bir soru," dedi on numara l ı deli
kan l ı . "Durup dururken böyle soru lar soruyorsun, beni de bu
na ltıyorsun."
"Sevg i l i biraderlerim, sakın korkmayın!" dedi üstat. "Öyle
zanned iyorum ki, bu gelen bir toz şeytan ı ve üfleyince hemen
dağ ı l ı r." Sonra dönüp, "Çağrım ıza ka rş ı l ı k veren kimdir?" d iye
seslendi toz bulutuna doğru. "Ey ruh, bize hangi alemlerden
ne mesajlar getirdin?"
Toz bulutu soruya yanıt vermed i . O sırada üstadın gözü,
can l ı olduğundan şüphe ettirecek kada r hare ketsiz oturan beş
beye ta kıld ı. Korkudan şuuru kapanan adamcağızı ayı ltm ak
için ayine bi rkaç da kika a ra veren üstat, biraderi seri tokat
da rbeleriyle kendine getirmeyi başard ı . Tüm bu koşuşturma
ca boyunca toz bulutu masanın ortasında sessizce hare ket
etmeyi, olduğu yerde dönüp durmayı sürdü rm üştü.
"Arkadaşım, sen ölü d i l leri bilm iyor muydu n?" d iye sordu
on numara l ı delikanlı, ye n i yen i kend ine gelme belirti leri gös
teren beş beye. "Şu gelen toz bulutuyla bir konuşsana. Belli ki
çoktan ölmüş bu."
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
147
B e rrak Y u rd a k u l
14 8
Kon uşmayan Tavus Kuşu Camio
149
Berra k Yurda k u l
dedi üstat. "Şimdi ayi n i m iz için gerekli hazırl ıkları yaparak ev
re n i n d i kkatini çekeceğ iz ve çağrım ızın bütün a le m lerde du
yulmasını sağ layacağız."
Üstat bir yandan sol eliyle büyük bir z i l i çal ıyor, diğer
ya ndan da sağ e l iyle kara kap l ı kutsal kita bın a rka sayfa ların
dan bir böl ü m ü h ızlıca çevirerek oradaki kimsenin ne olduğu
nu çıkaramadığı bir d i lde yazan duaları yüksek sesle okuyor
du. Dualarını tamamlayıp, kutsal zinciri masa n ı n etrafına üç
defa dolad ıktan sonra psişik çe m berin üzerine tuz serpiştiri p,
zilini son defa ça ldı ve te hlike l i bir durum ol uşm ası i htima l i n i
göz önünde bulundurara k büyü l ü ha nçe ri ni cü ppesinin cebine
yerleştird i . Ayin bitince biraderler bir önceki sea nsta yaptı kla
rı gibi e l ele tutuşup, sessizlik içinde ru hun gelmesini bekle
rneye başladı.
K ısa süren bekleyişin a rdından ayin salonunda birdenbire
çıkan kuvvetl i bir rüzgar bütün m u m la rı söndürdü, herkesin
koltuğu şiddetle sarsı ldı ve masanın ortasında bir toz bulutu
oluşuverd i . B üyü klük ve şekil itibarıyla oldukça i riyarı bir i nsa
n ı çağrıştıran toz bulutu, masanın ortasına yerleşere k kendi
etrafı nda hortum gibi dönmeye başlad ı . Ayi n salonu nun için
de tu haf bir uğ ultu yankılan ıyor, tava nda bir pariayıp bir sö
nen, ışıklar saçan küçük şimşekler ça kıyordu.
"Bacım, odanın içinde şimşek m i ça ktı, yoksa bana m ı öy
le geldi?" d iye sordu on numara l ı del i kanlı. Artık onun da
korkmaya başlad ığı be l l i ol uyord u.
"Sevg i l i biraderlerim, sakın korkmayın!" ded i üstat, büyü
lü ha nçeri yavaşça cebinden çıkartıp eline a la rak. "Öyle zan
nediyoru m ki, bu gelen de bir toz şeyta nı. Psişik olara k önce
kinden biraz daha güçlü, o kadar"
"Ayol, bu adam da h iç durmadan a nneanneme toz şeyta
nı d iyor," d iye söylendi bay yirm idokuz. "Deli mi ne!"
ı so
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
"Çağrım ıza karşı l ı k veren kimd ir?" d iye seslendi üstat, toz
bu lutuna. "Ey ruh, bize hang i alemlerden ne mesaj la r getir
d in?"
Toz bulutu bu soruya bir patlamayla dağ ılarak ya n ıt ver
m eyi tercih etti. Birdenbire üç başlı, gövdesi tıpatıp bir i nsana
benzeyen, ama i nsan olmadığı başka alem lerden gelen bir
va rlıkla hiç karşılaşmamış ace m i gözler tarafı ndan bile kolay
ca teşhis edilebile n tuhaf bir yaratık ortaya çıktı.
"Masanın ortasında üç kafa lı bir i blis m i d u ruyor yoksa
bana mı öyle gel iyor, yenge?" d iye sord u on numaralı delikan
lı yutkunara k. "Şu koca defteri başlarından birine geçirsem
m i?"
"Dur ayol," dedi bay yirm idokuz, gayet serinkanlı bir tu
tumla. Biraderler a rasında karşı larındaki manzarayı e n az ya
d ı rgamış olan o gibiyd i . "Önce bir d i n leye lim, a n iayalım derdi
neymiş garibanın."
O sırada üstadın gözü canlı olduğundan şüphe ettirecek
kadar hare ketsiz duran bay dokuza ta kıldı. Bay dokuzun ade
ta taş kesi lmesine yol açan hayreti iki nedenden kaynaklanı
yord u . Karşısında üç başlı bir iblisin du ruyor olması yete rince
tu haf ve korkutucu değilmiş gibi, iblisin sol başı tüyler ü rper
tici derecede kendisine benziyordu . i b l islerle hiçbir a kra balığı
bulunmadığını bilmeyen biri kolayl ıkla onları ikiz zannedebi
lird i .
'Sakin olmaltytm . ' d iye düşündü bay dokuz.
. .
ların bu andan iti ba ren bil imsel bire r gerçek olara k a lg ı lanma
sını sağ layacak şekilde yeniden prog ram i ayarak duruma
adapte oldu. Soğukka n l ı l ı ğ ı n ı koruya bilirse be l ki o i biisi kendi
çıka rlarına hizmet etmek üzere buyruğu a ltına a la b i l i rd i .
"Anlat canımın içi," diyerek sessizliği bozdu bay yirmidokuz.
"Bize hangi alemlerden ne mesaj la r getird in? Anlat, fera h la r
sın."
"Fıstıklı kurabiye,'' dedi yaratığın sol başı.
"Fıstıklı kurabiye m i?" d iye sordu üstat.
"Evet," dedi sol baş. "Şu masada duran lardan bir tane
uzatır m ısınız?"
"Başım yok!" d iye feryat etti beş bey. "Şeyta nlar başımı
çalm ış, efendim!"
"Yeter a rtık, beş bey!" d iye çıkıştı üstat. "Sin irlerin ize ha
kim olun. Koskoca iblis ne ya psın sizin başın ızı? Kend isine ye
tecek de artaca k kadar başı olduğ unu görmüyor musunuz?"
"Görm üyorum, muhterem efendim!" dedi beş bey, göz
yaşiarına hakim ola mayarak. "Görm üyorum ta bii! Şu masaya
oturduğurndan beri beş duyumdan dördü g itti . Üstelik a rtık
be l i mden aşağ ısı da tutmuyor!"
Paniği g itti kçe artmakta olan beş bey, bir hışımla ayağa
fırlayıp e l iyle bacağının a lt bölümünü birkaç defa hızl ıca yok
ladı. "Şeyta nlar kaval kem iğimi ça lmış, efendim!" d iye bağ ı r
d ı kta n sonra titremeye başladı ve bayılara k yere düştü.
Beş beyin yaşadığı travma larla daha fazla uğraşmaya ni
yeti ol mayan üstat yerde yatan adama son defa baktı ve ba
şını ilg isizce masanın ortasındaki ibiise doğru çevirdi . "Kim
sin?" d iye sordu yaratığa. "Seni Manu ve Lilu m u yollad ı?"
"Beyaz şarap," dedi sol baş.
"Beyaz şarap m ı?"
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
"Biraz beyaz şarap yok m u?" dedi ibl is. " Boğazım kuru-
du."
154
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
ıs s
B e rrak Y u rd a k u l
1 57
B erra k Y u rd a k u l
kuz reenka rnasyon d iye bir şey olmad ığını adı gibi bilmese
onun ölüp de başka b i r alemde yeniden doğduğunu söyleye
bil ird i .
' O uğursuz herifin ibiisier/e bir akrabaltğt olduğu belliydi za
ten, ' d iye düşündü.
ı sa
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
159
B e rr a k Y u rd a k u l
ı 6o
,., Bayavı Yedi Milyar l<.üsur
Aja n üçyüzm i lyon, teşki latta ki gizli aja n ların başka n ı ol
masından ötürü teşkilatta ki bütün gizli aja n ların en g izl isiyd i .
Kim i leri görevine başladığı i l k günden beri h e m iş yerinde,
hem de öze l hayatında soytan kostümüyle dolaşmasının kim
liğini g izleme amacı taşıd ığını iddia ettiyse de, kıyafet seçimi
n i n temelinde yatan gerçek sebepler gizemini koru mayı sür
dürmekteyd i .
ı 6ı
B e rra k Y u rd a k u l
162
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
akıl? Varsa yoksa ku rabiye yiyelim, i n ieri cin leri çağ ı ralımı
Okudular, üfled iler, b i r şeyler yaptılar; birdenbire odanın orta
yerinde böyle üç başlı tuhaf bir yaratık belirdi ve ipe sapa
gel mez laflar etmeye başladı. Ben o a rada doğal olara k hafif
te n h uyla ndım. En sonunda delinin bi ri, 'Bu gelen cinin rütbesi
düşük; bununla muhatap olmaya l ı m, şeyta nın ta ke ndisini
çağ ı ra l ım,' d iye tuttu runca da aklı başında bir arkadaşla bera
ber arka kapıdan kaçı p kurtu ldum!"
Ajan üçyüzmi lyon, "O kada r ada m ı şeyta n çağ ı rmak için
mi toplam ışlar?" d iye sordu, güle rek.
Asistanının anıattı klarından yola çıkara k adamların ruhsal
safsatalarla uğraşan marjinal ve te hlikesiz bir top luluk olduğu
sonucuna varm ıştı. Meslek hayatında öyle gruplara o kadar
çok rastlam ıştı ki, a rtık on ları önemsememeyi öğrenmişti.
Saçmalıklarla kaybedecek vakti yoktu. En kısa zamanda 'ı'
numarayı bulması gerekiyord u ! Nerede bu lacağ ını bilm iyor
olabil ird i be lki, ama en azından büyücü lük oynayan bir avuç
delinin gizli toplantı larında bulamayacağını bilecek kadar ze
kası ve hayat tecrü besi vard ı ! "An laşılan sen de ora lara kadar
boşuna g itm işsin, vaktine yazık olmuş," dedi yirm idokuza.
"Asl ına bakarsan ız, her şeye rağmen g ittiğime değd i .
Rahmetli anneanneciğimle birazcık soh bet edip hasret g ider
d i m . Çok iyi geldi doğrusu. Gerçi, g itmeden evvel söylediği
son sözlere pek anlam ve remed i m . Üç defa üst üste, 'O soyta
rıya hiç güve n i l mez, dikkatl i ol evlad ı m,' d iye tem bi hledi."
"Öyle mi?" dedi ajan üçyüzmi lyon, şapkasını şıkırdatma
maya çal ışara k. "Çok enteresa n . "
"O te laşla, 'Ayol annean ne, etraf soyta ndan maskaradan
geçilm iyor; hangi birinden bahsed iyorsun, kime d i kkat ede
yim?' d iyecek o ldum, ama ceva p gelmedi. Herhalde o sırada
öte ki taraftan çağrıldı ve mecburen geri döndü ra hmetli . Ya
şarken de öyle şifreli konuşmayı pek severd i."
164
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
"Yaşlılık işte . . . " dedi aja n üçyüzm i lyon ve "Öyle san ıyo
rum ki, sana görevlerimizi açıklama m ı n zama n ı geld i," d iye
devam etti, konuyu değişti rmeye ça l ışarak.
"Açı klayın efendim, ferahlarsın ız," d iyerek d i n le meye ha
zırla ndı aja n yirm idokuz.
Aja n üçyüzm i lyon asistanına bir an ters ters baktıktan
sonra şoförün a rka koltu kta konuşulan ları d uymasını engelle
yen düğmeye bastı. Ara larındaki kurşungeçirmez camın tam
olara k ka pa l ı olduğundan da emin olunca, "Nereye g ittiğ imizi
b i l iyor mu sun?" d iye sordu .
"Rezçı let!"
"Aaa, hemen sin irlenmeyin öyle. Telaştan d üşünem iyo
rum . Şimdi bulacağ ı m . Bu teyze . . . Bu teyze-eee . . . Buldum ! B u
teyze sizin u z u n zamand ır ihmal ettiğ iniz ya kın b i r a kra ba nız
olduğundan elini öpüp hayır duasını a l maya gidiyoruz. Çok da
iyi ed iyoruz va llahi; işimiz gücümüz rast g ider."
"Skandal!" dedi ajan üçyüzmilyon. "Yaşlı kadını, bizimle
işbirliği yap maya ikna etmek için g id iyoruz. Bir süre ya n ı mız
da kalaca k ve kısa bir eğitimden geçecek. Kendisinden neler
istediğimizi ta m olara k anladığından emin olduğumuz zaman
onu ortaya çıka racağ ız ve '1' numara n ı n alternatifi olara k kul
lanacağız."
"Ayol, ne harika fikir!" dedi aja n yirmidokuz. "Aklım ızla
bin yaşaya l ı m ! " Birden dura ladı; "Peki, ya teyze bizimle ça
lışmak istemezse? O zaman ne yapacağ ız?"
"Hiç endişe etme," dedi ajan üçyüzm i lyon. "Çok etki l i
yöntem lerimiz va r. Eninde sonunda i kna olacaktır."
"Ayy, demek çok etki l i yöntem lerimiz var. Va liahi bizden
korku l ur!"
"Pe ki, bu görevi bize kimin verdiğini b i l iyor m usun? Bir
ta h m i n yap ba ka lım."
"Ayy, bugün de bilmece günü gibi oldu resmen."
"Haydi, ta h m i n i n i bekliyoru m ! "
"Bir dakika rahat vermed iniz ki düşüneyim! Bu görevi. . .
B u görevi - i i i i . . . B u l d u m ! Bu görevi bize, b i z verdik!"
"Yok, daha neler!"
"Öyleyse . . . Öyleyse-eee . . . B u görevi bize siz verd iniz!"
"Saçma lama!"
"Aaa, biz vermed i k, siz vermedi niz! Kim verd i bize bu gö
revi o za man, can ı m ı n içi?"
ı66
Konu�mayan Tavus Ku�u Camio
ı6]
Berrak Yurda kul
ı6 g
B e rra k Y u rd a k u l
" iyi g ü n le r hanı mefendi," dedi ajan üçyüzm i lyon. " Bizler
h ü kümet görevlileriyiz. Sizinle konuşmamız gere ke n çok
önem l i bir konu var."
"Bu evde görü meem i n yeğen iyle bera ber oturuyorum,"
dedi bayan yedimi lya rküsu r. "Bir görsen iz, öyle güzel e l bise
leri var ki!"
"Ayy, sa hiden m i?" d iye sordu aja n yirmidokuz hevesle.
"Biz de b i r göz ata b i l i r m iyiz aca ba?"
Bu sırada bayan ikibinyirm idokuz, "Kız anneanne!" d iye
seslenerek kap ıya koştu. O konuşan soytan da kimin nesiy
miş, ayol? Şehre sirk fa lan mı gelmiş?"
"iyi g ü n le r hanımefendi," dedi aja n üçyüzmi lyon. " B izler
h ü kümet görevli leriyiz. Anneannen izle konuşmamız gere ken
çok önem l i bir konu va r."
"Ay, g ü ldürme beni!" dedi bayan ikibinyirmidokuz. "Çok
öne m l i konu konuşacakmış! Görm üyor musun, ayol? Kadın
eağız bunad ı ! "
B i r yandan da aj an yirmidokuzun e l bisesini d i kkatlice s ü
züyor, en ufa k detayına kadar tepeden tırnağa i ncel iyordu.
"Ooo, dar kesimli ve kolsuz ça lışılan bu model sonradan ekle
nen yarasa kollarla cazibesini i kiye katlamış!" dedi beğen iyle.
"Bravo doğrusu . . . "
1]2
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
"Esas size bravo doğ rusu!" dedi aja n yirm idokuz büyük
bir sevinçle. "Tu n i k e l biseniz hem ra hat, hem de zarif. Vaka
kenarıyla kol ağızlarındaki delik iş da ntel bordür ayrı bir espri
katm ış. Elbisenin iyisinden a n l ıyorsunuz besbe l l i ! "
174
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
175
B erra k Yurd a k u l
"Ben ne bi leyim, can ımın içi? G izli işlere hiç aklım ermez
ki!"
"Neymiş?"
ın
Berrak Yurdakul
179
·z o
"Değerli seyircilerim iz, S . S . döne minin ikinci ayında ya
yınlanmaya başlayan ve her bö lümü izlenme rekorları kıran
Saytsal Dünyamtz prog ramına hoş geldiniz. B u hafta ki konu
ğu muz ünlü yaza r Kepekuş."
Sayısal Dünyamız: Merha ba, Sayın Kepekuş. Ö ncelik
le, prog ra m ı mızın sonunda kıçın ııda çıkan sayıların görü n
tülenmesine izin vereceğiniz için şimdiden teşekkür etme k
istiyorum.
Kepekuş: R ica ederim. Bu kara rımda kıçı m ı göster
mezsem prog rama kesinlikle katıla mayacağımı be l i rtme
nizin azımsana mayacak bir etkisi oldu.
Sayısal Dünyam ız: M üsaade nizle soh betimize herke-
sin en çok mera k ettiği soruyla başla mak istiyoru m .
Kepekuş: E l bette . . .
Sayısal Dünya m ız: B u sabah kahvaltıda neler yed in iz?
Kepekuş: lspanaklı börek ve ballı çörek yed i m . Kahve
içtim, elma . . .
Sayısal Dünya m ız: San ıyorum bu kada r b i l g i izleyicile
rimizin merakını g idermek için yeterli oldu, efendim. Bizle
re biraz çocukluğu nuzdan ba hseder m isin iz?
Kepekuş: Çocukken oyun oynamayı çok severd i m . E n
sevdiğim oyunlar. . .
Sayısal Dünyamız: Evet! Sanıyorum bu kadar bilgi iz-
ı Bı
Berrak Y u rd a k u l
ıS ı
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
ıB s
Berrak Yurdakul
188
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
ıgı
"iyi günler," dedi bay yetm işiki m i lyon. "Babamı ziyarete
geldim. Arka ba hçeye bakan odada kal ıyor."
"Hoş geldiniz," dedi görevli nazi kçe gülümseyerek. "Bay
üçyüzondördü m ü, yoksa Profesör P i'yi mi görmek istiyordu
nuz?"
"Ta bii ki ba ba m ı görmeye geldim! P rofesör Pi de kim
oluyor? B a ba m ı n bir a rkadaşı fa lan m ı?"
Bir a n dura ksayıp düşünen görevli, "Sanırım, öyle demek
çok ya nlış olmaz," d iye cevap verdi. "Birkaç gündür ayn ı odayı
paylaşıyorlar. Ne yazık ki, Profeser Pi bugün huzurevim izden
ayrı l ıyor. Hepimiz çok üzülüyoruz doğrusu!"
"Baba m ı n bir oda a rkadaşı olduğu bana neden bildirilme
di?" diye sordu bay yetm işikimilyon . "Tek kişi l i k bir odada ka
labilmesi için her ay maaşımın yarısını size veriyoru m . Nasıl
olur da ben i m iznim ol madan odasına birini daha yerleştirirsi
n iz? Reza lete bak! Yetkili bir kişi yok mu? Derhal görüşmek is
tiyorum!"
"Lütfen sakin olun, bay yetmişikimilyon . . . " dedi görevli.
"Durum zannettiğinizden biraz daha karmaşık. Asl ına baka r
san ı z, nasıl açıklayacağ ı m ı ben de tam olara k bilemiyoru m .
En iyisi g idip kendi gözleri n izle görmeniz."
Görevl inin a n lamsız sözleriyle iyice sinirlenen bay
yetm işikimi lyon, "Sen ben im le a lay mı ediyorsu n!" d iye hid
detle çıkışı rken koridorun sonundaki odanın kapısı hızlıca
193
Berrak Yurdakul
194
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
195
Berrak Yurdakul
ıg 6
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
197
Berra k Yurda kul
19 8
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
"Ası l gül ünç olan şey, kendine bilim ada m ı deyip dur
man!" d iye çı kıştı bay yetm işikimilyon. "Bu profesör saçmalı
ğ ı n ı nereden icat ettin? B u n ların hepsi içtiğin içkiler yüzünden
başına geldi. Beyin h ücreleri n i birer birer öld ürdün ve en so
nu nda a kl ı n ı kaybettin."
199
Berrak Yurdakul
203
'Bugün bütün acılarım sona erecek, ' d iye düşündü bay
onüç. Hafta lard ı r i l k kez biraz olsun keyifli uyanm ıştı. Evinden
vete riner kliniğine doğru giden yolda son defa yürü rken o la
netli sayının aln ında be l i rdiği günden o güne kada r başına ge
lenleri düşünüyord u .
"Uğursuzsun v e b u n u biliyorsun!" dem işti nişa n l ısı. Bay
onüç şimd iye kadar ne uğursuzluğunu gördüğünü soru nca da,
"Yirm i yaş dişleri m i n sırayla şişmesi n i mi söylesem, sol gö
zümün hiç durmadan seğ i rmesini m i, yoksa e n sevd iğim ete
ğimin üzerine kırmızı şarap dökü lmesin m i?" dem işti. Sonra,
"Bunların hepsinin tesadüfen olduğuna inanmamı beklemi
yersun herha lde, baykuş bakışlı!" d iye bağ ı rarak ka pıyı vur
muş ve bir daha dönmernek üzere hayatından çıkmıştı.
N işanlısı onüç sayısı aln ında belird i kten sonra onu terk
eden ne i l k kişiydi, ne de son olacaktı. En ya kın arkadaşı yolda
bera ber yürürlerken aya kkabısına taş kaçmasına bay on üçün
uğursuzluğunun se bep olduğuna karar verm işti ve o günden
sonra bir daha hiç görüşmem işlerd i .
K l i n i kteki asistanlarından biri istifa gerekçesi ola ra k an
nesin i n ku lağındaki çınlama ları gösterm işti. Kadıncağızın ba
şına gelen bu ta lihsizliğin bay onüçün uğursuzl uğundan kay
naklandığından adı gibi emindi. Diğer asista n ıysa gere kçe
göstermeye bile tenezzü l etmem işti. Ne de olsa sebep gün
gibi ortadayd ı .
20 5
Berrak Yurdakul
Bay onüç kırk yaşında, iflasın eşiğ i nde bir adamdı ve çev
resi ndeki herkes ona sırt dönm üştü.
Dü nya gözüyle son bir kez görmek için geldiği kliniğinin
bekleme odası n ı n ortasında durmuş, yaşlı göz lerle geçm işi
düşünürken kapının çalmasıyla irkilerek ye rinden sıçradı. K l i
niğin kapısı ça lı nmaya l ı o kadar çok zaman olm uştu k i , nere
deyse zilin sesini bile unutm uştu . Gelen dokuz-on ya şlarında
bir kız çocuğuydu ve kucağ ı nda kapkara bir kedi taşıyordu.
'Bir kara kedim eksikti, ' d iye söylendi içinden bay on üç.
'Kendim yeterince şansstz, yeterince uğursuz değilmişim gibi!'
"iyi gün ler," ded i kız, "Gözleri n iz ked imi görebil iyor mu
acaba?"
"Elbette görebil iyor," dedi ay onüç bir an dura ksad ı ktan
sonra. Çocukların söyled i kleri sözlerle ve sordu kları soru larla
yetişkin leri nasıl da kolayca şaşırta bildiklerini düşündü ve
uzun za mandır ilk kez g ü l ümsed i . "S iyah, g üzel bir kedi."
"Çok sevindim, " ded i kız. "Gerçi siyah değ i l omega grisi,
ya n i siyaha en yakın tondaki g ri, ama fark etmez. Onu mua
yene etmen izi rica ede b i l i r m iyim?"
Bay onüç diğer herhangi bir zamanda gelmiş olsa o kibar
çocuğun ricasını geri çevirmez, ked iyi m utlaka m uayene eder,
hatta karşı lığı nda ücret bile a l mazd ı, ama o gün durum bam-
2o6
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
"Haya l fa lan görmed in!" dedi kafasının içi nde bir ses.
"Ba ksana, küçük kız çantasını burada unutmuş!"
'Sağ /obum sol /obum/a konuşuyor!' d iye düşündü bay
on üç.
"Ça ntayı aç ve ka rıştır!"
'Küçük k1zlarm çantalan aÇibp kanştmlmaz, tamam m1!' di
ye çıkıştı bay onüç.
"Sana çantayı aç ve karıştır dedim!" d iye üsteledi ses,
otoriter bir tonda.
'Belki çantanm içinde bir telefon numarasi veya adres bu/a
bi/irim, ' d iye düşünen bay onüç çantayı e l ine a l ı r a lmaz b i r
deste tarot kartı yere dökülerek her tarafa dağıld ı .
Kartları toplamaya başlad ığı nda, e l i n e aldığı i l k kart olan
ı3 numara l ı 'ÖLÜM' kartının üstündeki iskelet resm ine dalıp
g itti . Bir süre öylece kalan bay on üç, çantanın içinden ders
notlarına benzeyen bi rkaç sayfanın daha düşmesiyle i rki lerek
kend ine geldi. Sayfa lardan birini eline alıp yüksek sesle oku
maya başlad ı:
"Cari Jung'a göre bir arketip aktive edildiği zaman büyük
bir enerj i boşalımı meydana gelir. Bu enerj i, atom parçalandı
ğ ında ortaya çıkan enerjiye benzeti lebilir. B i r d izi anlamlı te
sadüflerin yaşanmasına yol aça bilecek olan enerj i boşa l ı m ı . .. "
Bay onüç anlamlı tesadüfün ne demek olduğunu düşü-
210
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
212
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
214
Ma.da.W\ 8obo9ef'ivı Ko:zW\ik
Kra.fiçefiğivıi Na.sıf ifa.vı Ettiği ve
Ta.ç Cii�W\e Töreni
'Eğer gerçekten Sonsuz lş1k diye bir şey varsa umaflm ona
ne kadar yürekten inand1ğ1m1 biliyordur, ' diye düşündü Madam
iki.
215
Berrak Y u rd a k u l
Kendine ya ptığı bütün telkin lere rağ men, 'Ya kraliçe ol
maya yetecek kadar pozitif karma toparlayamad1ysam?' d iye
düşünüp telaşla n ıyordu Madam iki. Neticede kozm i k kra l içe
l iğe hak kaza nmak için işlenmesi gere ken sevapiarın toplam
ra ka m ı n ı Sonsuz Işı k'tan başka kim tam olarak bilebi l ird i?
Acaba kendisi nden evvel aydınlanmış olan birkaç ru hla
temas kursa onların karmalarına varis olabilir m iydi? Öyle
ya . . . Varl ığı Sonsuz lşık'a karışan ru h la rın karmaların ı n a i lele
ri ne, aileleri yoksa arkadaşlarına, o da yoksa kapı komşularına
m i ras ka ldığı herkes ta rafından bil inen bir gerçe kti. Belki kü
çük bir ücret karşılığında bu karmalardan biraz satın alabilir
di? Hatta be lki bundan daha da basit bir çözüm üretebilmesi,
mesela gelecekte yaratma ihtimali olan iyi ka rmalarından
avans kullanabil mesi mümkün olurdu?
Madam i ki, "Sonsuz Işık insa n ı onun bunun karmasına
m u htaç etmesin," diye m ı rıldandı. " Iyisi m i sen h iç böyle ol
madık şeyleri akl ına getirip kend ine negatif karmalar yarat
ma, Yüce Mada m ."
Bunların yerine tacını taktığ ı zaman kutsal şa hsın ı nasıl
şımartacağını fa lan düşünmeliyd i . lik olarak kozmik kral içele
rin şa nına yakışan, görkem l i ve gösterişli bir saray mı yaptır
malıydı acaba? Aslında öyle za hmetli işlere ka lkışmanın da
pek lüzumu yoktu. Ne de olsa kendi düzenleyeceği kozm i k
yasa lar yürürlüğe g irince c a n ı n ı n isted iği h e r şeye el koya bile
cekti.
Madam i ki, 'Nur/u suretimi para/ara m1 bast1rsam, ad1m1
dünyadaki bütün tarih kitap/anna m1 yazd�rsam ... ' d iye düşü
nürken odasının kapısı usu lca araland ı .
216
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
dim," ded i aja n üçyüzm ilyon. "Sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi
5 . 5 . döne m i olara k adlandırılan bu uğursuz olayın başla ngı
c ı ndan bu yana aylar geçmiş olmasına rağmen a lnında '1' sa
yısını taşıdığı ve sözüm ona yeni bir mesih olduğu rivayet edi
len şahıs hala orta larda gözükmem e ktedir. Bu d u rum bütün
dünyanın hali hazırda içine düşmüş bulunduğu kargaşa ve ka
os ortamını daha da olumsuz etkilemekte ve dü nya düze ninin
neredeyse bir daha ananlamayacak kadar bozulmasına sebe
biyet vermektedir. Geçtiğimiz günlerde '1' numara l ı şahsın
var olmadığına ve ona ithaf edilen uydurma efsa ne ve masal
ların derhal sona erdiril mesi gerektiğ ine kesin olarak kanaat
getirmiş olan hü kümeti min girişim leriyle olağanüstü bir top
lantı düzenlenmiş ve dü nya üzerindeki tüm ülke lerin liderleri
bir a raya gelerek bu meseleyi hal letmek için orta k bir çözüm
ü retmeye ça l ışmıştır. Top lantının neticesinde a l ınan kararla rı
size yayınlanan uluslara rası bildiriden aynen a ktaracağ ı m .
Yal n ız bildiride kullanılan dilin oldukça resmi olduğunu önce
den bel irtmek isterim. Bu yüzden anlamakta güçlük çektiği
niz bir madde olursa sözümü keserek bana dan ışm a kta lütfen
tereddüt etmeyiniz."
Aja n üçyüzmilyon kostümünün renkli ceplerinin birinden
buruşuk bir kağıt parçası çıkardı ve yüksek sesle oku maya
başladı :
U l uslara rası Resmi Bild iri:
1- Bir n umara l ı şa hıs diye biri yoktur.
2- Bir numara l ı şahıs, dünyan ı n yeni hükümdarıdır.
3- i ki numara l ı şa hıs diye biri vard ı r.
4- Bir numaralı şahsın var olmadığı durumlarda, bir nu
maranın bütün yetki leri iki numara l ı şahsa acilen dev
red ilir.
218
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
kümetirnin sizi memnun etme k için gere ken her şeyi yapaca
ğ ından hiç şüpheniz olmasın."
"Ayrıca o çakrası buruşuk, karması kokuşu k hükümetine
söyle ! " buyurd u Yüce Madam. "Unvanım 'Dü nya K ra l içesi'
değil, 'Kozmik K ral içe' olacak!"
2 21
Berrak Yurdakul
"Aa, neler oluyor ayol?" dedi süslü bey. "Kra l içe tacını ta
kacağına e l iyle, koluyla tuhaf hare ketler ya pmaya başladı.
Ayy, şimdi de kendi kutsal e l iyle kendi i la h i g ı rtlağını sı kıyor.
Üzüntüden içim bir tu haf oldu . . . Daha fazla bakamayacağ ı m
va Ilahi."
222
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
223
Asta.rotflı/u V\
Ko:z.W\ik Kra.lltğmt Na.st l ifa.V\ Ettiği ve
2 26
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
2 34
fvla iN\a NOV\0 1V\UV\ tvıa lkuth'a aetişi ve
2 35
B e rra k Y u rd a k u l
sol başı. "Kendi karan lığımda öyle büyük bir h uzur buldum
ki."
238
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
"Bir gece nehrin kıyısı nda ateşler saçara k duran bir kur
bağaya rastlamıştım," dedi Mama Nono. "Kara n l ığın içinde
gözlerimi kamaştıracak kadar parl ıyord u . Bunu nasıl becerd i
ğ i n i anlayabil mek için ya n ı na yaklaştığ ımda karşı kıyıda uçu
şan ateşböce klerini görd ü m . Ku rbağa o kadar çok ateşböceği
yutmuştu ki, onlar gibi parlamaya başlamıştı! Doğrusu nu is
tersen, ateşler saçıyor olması ateşböceklerinin hiç um urunda
değ i l d i . Diğer kurbağa larsa parla klığını yad ırgadıkları için on
dan uzak du rmaya ba şlamışlard ı . Ya payal nız kalan parla k
ku rbağa günlerini kendi va rl ığına bir anlam verm eye çal ışarak
geçi riyordu. Bir ku rbağa m ıydı, bir ateş böceği m iydi, yoksa
her ikisi de değil m iydi? Bana kal ırsa Seraph im, o hala tam
anlamıyla bir kurbağayd ı. Diğerlerinden biraz daha parlak bir
kurbağaydı, o kadar!"
"Bana Seraphim deyip durma; adım Astaroth!" d iye ba
ğırd ı, a n latı lan hikayeden hiç memnun kalmayan Kozm ik
Kra l . "Al ın bun ları karşı mdan, yoksa sabaha kadar bekleye
meyip ikisini de şuracı kta öldüreceğ i m ! "
" Eğer bu i d a m kararları infaz edilirse, affed i l mez bir suç
işlemiş oluruz" d iye fısıldadı Kral Asmaday'ın sol ba ş ı, yavaşça
ya n ı na süzülerek sol koluna g i re n Düşes Gamori'nin ku lağına.
"iç sesim bana bu ikisinin a n laşı lmaz g üçlere sa h i p, çok de
ğerli varl ıklar olduklarını söylüyor."
"Sezg ilerin ize güven iyorum, K ral Asmoday," dedi Düşes
Gamori. "Sol başınızın etrafı nda parlayan ışıkta n ne kada r et
kilend iğimi daha evvel söylemiş m iydim?"
"Sizi kendime çok yakın h issediyorum, sevg i l i Düşes,"
ded i K ra l Asmaday'ın sol başı. "Reen karnasyon d iye bir şey
olmadığ ı n ı adım g i b i bi lmesem, sizinle daha önceki bir haya
tımda ta nışmış olduğuma dair Malkuth üzerine yemin edebi
l i rdim!"
2 43
Koı:.W\ik Kral ile MaW\a NoV\01V\IAV\
ÇarptŞW\aSt ve
2 45
B e rra k Y u rd a k u l
2 48
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
tehd itkar bir bakış eşliğinde açtığı nda, boğazının içinden bin
lerce b içimsiz ve ka ra n l ı k gölge kusuverd i .
"Ama i z i n ver de sana en azından kim olmad ığını söyle
yeyim," ded i Mama Nono, bu büyük gösteriden h iç de ted i r
g i n olmadığ ını açı kça ortaya koyan bir sü kOnetle. "Sen bir ib
lis değilsin." Meydandaki ibiisieri işaret etti. "Şu gördüğün
varl ı kların h içbiri gerçe k değ i l ."
O sırada iğrenç gölgeler Mama Nonu'nun etrafını sarm ış,
onu tamamen kuşatm ıştı.
"Büyük bir ya lanı gerçek olara k ka bul etmeyi seçtiğin an
dan itibaren onu ta kip eden, tamam layan diğer küçük ya lan
lar da otomatik olara k gerçek g ibi görünmeye başlar," dedi
gölgelerin içi nde tamamen kaybolan Ma ma Nono.
Bir a n için düşmanından kurtulduğu nu, onu gölgelerin ka
ra n l ı klarında boğduğunu zanneden Astaroth tam rahat b i r
nefes a lmak üzereyken, Ma ma Nono'nun sesi tekrar d uyuldu.
"Ya rattığın sahte be nliğin var olmayı sürd ü rebilmesi için
ka laba l ı k bir gereklil iktir. O n la r seni gerçekte n o kişi olduğuna
ikna eder, ya lanının ka lıcı olmasını sağlar. B u yüzden iblis kılı
ğ ı na soktuğun bunca varl ığı buraya doldurdun. Te k başına
kalsan çıldıra b i l i rd in."
Mama Nono kendisini kuşatan tuhaf karanlığı sağ eliyle
dağ ıttı, inanliamayacak kada r derin bir nefes a la ra k gölgele
rin hepsi n i içine çe kmeye başladı. Göğüs kafesi şişti kçe şişti,
normalin yüzlerce katı büyü klüğe ulaştı. Soluğunu geri üfle
diğ inde ağzından d ışarı binle rce ke lebek çıkıp meydana doğru
akmaya, rengarenk kanatlarını çırparak etrafta uçuşmaya
başlad ı .
"Yarım veya çeyrek gerçekler, büsbütün hata l ı o l a n ina
n ı şlardan bile daha te hlikelid i rler," dedi Mama Nono. "Büyü k
hata lar eni nde sonunda ortaya çıkar, bir süre sonra m utlaka
2 49
Berra k Yurdakul
ı so
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
252
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
2 53
Berrak Yurdakul
nasıl terk ett iğ i, Mama Nono'nun şimdi kine benzer bir duru
ma düştüğü bir başka zamanda onu nasıl kurta rd ığı, kendi
zihninin kara n l ı klarında kim olduğunu unutmuş debelenirken
onu dü nyaya davet ed işi, küçüklüğü, Mama Nono'nun onu ne
kadar büyü k bir sevgiyle yetiştird iği, Camio ile oynadığı oyun
lar, Tiphareth'e duyd uğu derin aşk, Perduraba ve a rkadaşla
rıyla ettiği kavga lar, Ratziel'in ölümü . . .
Seraphim gözleri n i tekra r açtığında uzun süre tek kelime
bile etmed i; yaln ızca başını Mama Nono'nun d izlerine yasiadı
ve hıçkırıklara boğu larak uzun uzun ağladı. " K i brim, açgözl ü
lüğüm ve sabırsızlığım yüzünden cezalandırıldım, değ i l m i?"
d iye sordu n ihayet, gözyaşlarını şefkatle silen kadına.
"Hayır, tam olarak öyle değ i l," dedi Mama Nono, gülüm
seyerek. "Ki brin, açgözlülüğün ve sabırsızlığın tarafından ce
za landırı ld ı n . Onlar yüzünden değil."
" Dünyada iki çeşit trajedi vard ır. Bun lardan birincisi iste
diğin şeyi e lde edememek, iki ncisiyse istediğin şeyi elde et
mektir; Oscar Wi lde," dedi bir bu lutun içine g izlenerek olup
bite n leri izleyen ve Mama Nono'nun zaferi kesinlik kazan ınca
gökyüzünden süzülerek inip yanlarına konan Camio.
"Hafızam beni ya n ı ltıyar olabil ir, ama Camio bu söz leri
daha evvel de söylememiş m iydi?" d iye sordu Seraphim.
Soruyu duyunca üçü birl i kte ka hkahalarla güldü.
"Buradaki d iğer ibiisiere ne olacak, Mama Nono?" d iye
sordu Sera p h i m . "Olanla rı onlara nasıl açı klayacağım?"
"Bir açıklama yapmana gerek yok," dedi Mama Nono.
"Onları kendi yol larına g itmek üzere serbest bıra ktığını söy
lemen yeterli olacaktır. içindeki öfke nin şiddetiyle ke ndi
a lem lerinden çağırıp a it olmadıkl arı bir boyuta toplad ığın çe
şitli varlıkları a rtık özg ürlüğüne kavuşturman gere kiyor. Ayrı
ca insanların a l n ına yerleştirdiğin sayı ları silip, onlara başları
na gelenleri un utturman da şart e l bette ."
2 54
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
B i r a n dura ksad ı ktan sonra, "Ne yazık ki, bunun iyi bir fi
kir olduğunu ka bul etme k zorundayım!" d iyerek bir kahkaha
patiattı Mama Nono. "Onları izlerken ben de gerçekten çok
eğlendi m!"
"Çarçur etmek dem işken ... " dedi Avidya güle rek. "Şu fo
toğraftaki şişman adam varı n ı yoğ unu satıp bütün parasıyla
bir tapınak yaptı rmış. 'Şeytan öyle em retti, ben de mecburen
yaptım,' d iyorm uş. Akıl hastanesine yatı rmışlar garibanı."
"S ıyıran sıyırana, ayol," diye kıkı rdadı Avidya . "Bir başka
çatlak da, 'Ben karanlıklar prensiyim, o tapınak benim mül
küm,' d iye tutturmuş. 'Siz daha kısa pantolonla gezerken ben
cehennemde cirit atıyord um, piç kuruları!' d iye bağırarak olay
çıkarmış. Bir deli gömleği de ona g iyd i rm i şler."
2 59
Berra k Yurdakul
ı 6o
Konuşmayan Tavus Kuşu Camio
sa nki. Üstelik bu hafta bana hediye olara k yal iaya yal iaya tu
haf bir tavus kuşu yol ladı."
"Yaaa, gördün m ü bak! Bu anlattı klarının h içbirisi iyiye
ala rnet değil!"
Annesinin ısrarlı uyarıları yüzünden end işelen meye baş
layan Avidya, bir süre dalıp düşündükten sonra gözleri n i kor
kuyla açarak, "Ga l i ba hakl ısın," dedi ve hıçkırara k ağlamaya
başladı. "Kocam benden bıktı! Şimdi ne ya pacağ ız?"
"Sakin ol, hiç end işelenme," d iye kestirip attı Aj nana.
"Ben d üşündüm taşındım, bir ça re buldum. Derhal bir çocuk
doğuracaksın!"
Duyduğu son cümlen i n etkisiyle Avidya'nın ağlaması bı
çak gibi kesi l d i . "Çocuk mu?" ded i . "Sen iyiden iyiye üşüttün
herha lde! Hamile kalacak olursam tanrısal fiziğ imin ne kada r
bozu lacağını hayal etm ek b i l e istemiyoru m!"
"Koca nın sen i boşayıp atmaması için bir çocuk doğur
maktan başka çaren yok!" dedi Aj nana. "Şimdi beni dinle ve
hemen uşaklardan birini çağ ırıp Coronzon'a telgraf çekece
ğ i m izi haber ver. Ne yazacağını ke l i mesi kelimesine söylüyo
rum, not ed ive r."
"Giugglugglug . . . " d iyerek geçti Camio.
ı 6ı