You are on page 1of 57

• Teo+dike (Tanrı+adalet)

• Teodise
• “Tanrı savunusu” “Tanrı’yı haklı çıkarma”
• Dünyada kötülük var mıdır?
• Varsa kaynağı nedir?
• İnsana etkisi var mıdır? İnsanın İlahi ve ruhani
Varlığa, alem algısına etkisi var mıdır?
• Kötülük problemi insanlık kadar eskidir.
• Antik dönem düşünürlerinden gelen temel
meseleler, islam düşüncesine tesir etmiş,
kelam ve mutasavvıfları etkilemiştir.
• Batıda bir çok ortaçağ düşünürü dünyada
kötülük olmadığını ifade etse de diğer bazıları
kötülük olduğunun açık olduğunu
belirtmişlerdir.
• Düşünce tarihinde bu problem şöyle ortaya
konmuştur:
I. Tanrı vardır.
II. Tanrı mutlak iyidir.
III. Tanrı her şeye kadirdir. Onun her şeye gücü
yeter.
IV. Kötülük vardır.
Kötülük meselesine üç tür yaklaşım.
1. Aşkın bir gücün kötülüğü isteyip
isteyemeyeceği, onun bu fiille nitelenmesinin
imkanı
2. Kötülüğün doğanın tabii bir işleyişi olarak
görülüp görülemeyeceği, daha açığı alemdeki
kötülük nasıl anlaşılmalıdır.
3. Kötülüğün insanın bir eylemi olduğunun
kabul edilip edilmeyeceği.
Tarihsel süreçte kötülük problemi
Temel sorular:
• İnsanlar sorumluluklarını yerine getirmelerine
rağmen neden beklenilen iyilikleri elde
edemiyorlar?
• Kötüler nasıl oluyor da iyilerden daha fazla
nimete sahip oluyorlar?
• Masum ve mazlumların sıkıntıları neden
süreklilik arz ediyor.
• Deprem ve sel gibi felaketlerde neden masum
insanlar da var?
• Yeni doğan çocuklar niçin engelli olarak dünya
ya gelmektedir?
• Bu sorular iki alanı doğurmuş:
• 1. kötülün insanı aşan aşkın bir varlıkla ilgili
olduğunu öne süren metafiziksel kötülük
• 2. insan davranışlarını konu alan ahlaki
kötülük.
• “Teodise” yeryüzündeki kötülüğü genellikle
Tanrı’nın kötü olmadığını, aksine onun adaletli
ve yüce olduğuna dair eğilimi ifade eder.
• Kötülük var olsa bile bu durum ilahi yaratıcıya olumsuz bir
nitelik kazandırmaz.
• Epiküros, Lactantius ikilemi:
• Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz;
veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne
kaldırmak ister, ne de kaldırabilir; yahut da hem kaldırmayı
ister hem de kaldırabilir.
• Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O her
şeye kadir değildir; ki bu durum Tanrı’nın karakteriyle
uyuşmaz;
• eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, O
kötü niyetlidir; ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz;
• eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor, ne de kaldırabiliyorsa,
hem kötü niyetlidir hem de her şeye kadir değildir; bu
durumda da Tanrı değildir;
• eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor, hem de
kaldırabiliyorsa – ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur–, o
zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da o kötülükleri niçin
ortadan kaldırmamaktadır?
• St. Agustine, ibn Meymun, T. Aquinas:
Problem İlahi Varlık’da değil kötülülüğün
yorumundadır.
• Varolan herşey O’nun iyiliğinin sonucudur.
• Kötülük insanın özgürlüğüyle, tamamen
insanla ilişkilidir.
• O en yetkin varlıktır ancak devamlı yetkinlikleri
yaratmak zorunda değildir.
• Kötülük yalnızca sözde bir problemdir, kötülük
aslında iyiliğin olmamasıdır.
• Hıristiyan batı dünyası ile islam dünyasının
yaklaşımı farklıdır.
• Batıda kötülüklerin ilahi varlıkla nasıl
uzlaştırılacağı temel problemdir.
• Zaman zaman farklı yaklaşımlar vardır.
Örneğin Spinoza “bu dünya bütün mümkün
dünyaların en iyisidir”
ِ ‫ْس فِى اْ ِال ْم َك‬
• َ‫ان ا َ ْب َدعُ ِم َّما َكان‬ َ ‫ لَي‬:Gazzali
İSLAM DÜŞÜNCESİNDEKİ ALGISI
• Bu mesele İslam dünyasında 8. yy’dan itibaren
tercüme faaliyetleri sonucu felsefi ve kelami
meselelerde problem edilmiştir.
• Ancak Müslümanları kötülük problemiyle
uğraşmaya asıl iten
1. faktör hicri ilk yüzyıllardaki siyasi çalkantılar
dır.
2. bu duruma bağlı olarak gerçekleştirilen dini
düşünce hareketleri
• İslam dünyasında bu problem şu konular
etrafında şekillenmiştir.
• Mutlak iyilik sahibi Allah’ın var ettiği doğal
felaketler nasıl anlaşılmalıdır.
• Yaratıcı kötülüğü istemiş midir? Onun yetkinliği ile
nasıl irtibatlandırılabilir.
• Kötülük sadece bu dünyaya mı has?
• Kaza, kader, kulun rızasının doğal kötülükle ilgisi
nedir?
• Allah’tan gelen iyilik ve kötülük insan iradesini
sınırlar mı?
• Dua ve yakarışlar doğal kötülüğü engeller mi?
‫‪• Konuyla alakalı görülen ayetler:‬‬
‫ّللا َما الَ ت َ ْعلَ ُمونَ •‬ ‫وء َو ْالفَ ْحشَاء َوأ َن تَقُولُواْ َ‬
‫علَى ه ِ‬ ‫س ِ‬‫ِإنَّ َما َيأ ْ ُم ُر ُك ْم ِبال ُّ‬
‫•‬ ‫‪O size kötülüğü, fuhşu (hayasızlığı) ve Allah’a karşı (Allah hakkında) bilmediğiniz şeyleri‬‬
‫)‪söylemenizi emreder. (bakara 169‬‬

‫س ِيهَئَةٌ •‬
‫ص ْب ُه ْم َ‬ ‫سنَةٌ َيقُولُواْ َه ِذ ِه ِم ْن ِعن ِد ه ِ‬
‫ّللا َو ِإن ت ُ ِ‬ ‫ص ْب ُه ْم َح َ‬ ‫َو ِإن ت ُ ِ‬
‫ّللا )‪(nisa 78‬‬ ‫َيقُولُواْ َه ِذ ِه ِم ْن ِعن ِد َك قُ ْل ُك ًّل ِ هم ْن ِعن ِد ه ِ‬
‫س ِيهَئ َ ٍة فَ ِمن •‬ ‫صابَ َك ِمن َ‬ ‫ّللا َو َما أ َ َ‬
‫سنَ ٍة فَ ِمنَ ه ِ‬ ‫صابَ َك ِم ْن َح َ‬ ‫َّما أ َ َ‬
‫)‪(nisa 79‬نَّ ْف ِس َك‬
‫س ِيهَئ َ ِة فَالَ يُ ْجزَ ى •‬ ‫ع ْش ُر أ َ ْمثَا ِل َها َو َمن َجاء ِبال َّ‬ ‫سنَ ِة فَلَهُ َ‬ ‫َمن َجاء ِب ْال َح َ‬
‫ظلَ ُمونَ‬ ‫)‪ِ (enam 160‬إالَّ ِمثْلَ َها َو ُه ْم الَ يُ ْ‬
‫وء ِإالَّ َما َر ِح َم •‬ ‫س ِ‬ ‫س أل َ َّم َ‬
‫ارة ٌ ِبال ُّ‬ ‫َو َما أ ُ َب ِ هر ُ‬
‫ئ نَ ْف ِسي ِإ َّن النَّ ْف َ‬
‫ي‬‫‪(yusuf‬ر ِبه َ‬
‫َ‬ ‫)‪53‬‬
• ‫ظ َّال ٍم‬ َ َ ‫صا ِل ًحا فَ ِلنَ ْف ِس ِه َو َم ْن أ‬
َ ‫ساء فَ َعلَ ْي َها َو َما َرب َُّك ِب‬ َ ‫َم ْن‬
َ ‫ع ِم َل‬
(fussilet 46)‫ِله ْل َعبِي ِد‬
• Zilzal 7-8
• İslam düşüncesinde kelamcı, filozof ve
ahlakçılar, fakih ve mutasavvuflar meseleyi şu
kavramlarla bağlantılı görmüşlerdir:
• Hüsün-Kubuh
• Hayr-şer
• Birr-şeka
• Nizam-fesad
• Kötülük: insan eylemleri ve olumsuz olarak
nitelenen doğa olayları sonucu hüzün, ürperti,
acı, korku, nefret, üzüntü, endişe, korku gibi
duyguların insanda yarattığı olumsuz ruh
halidir.
• İslam düşüncesinde bu problem temel olarak
üç başlık altında ele alınabilir:
• Metafizik Kötülük
• Doğal Kötülük
• Ahlaki Kötülük
Metafizik Kötülük
• Alemdeki kötülük Allah’a nispet edilebilir mi?
• Mutezile: var olan her şey Allah’ın hikmet ve
adaletine uygundur.
• Ehli Sünnet:İyi ve kötü her şey Allah’tan gelir,
onun adaletinin ve doğruluğunun bir gereği
olarak teslimiyet ve tevekkül gerekir.
Doğal kötülük
• İnsanın iradesini aşan
doğal felaketler ve
durumlar.
• Doğal çevreler (çöller,
buzullar, dağlar)
• Zararlı yaratıklar (yılan,
akrep, zehirli hayvanlar,
mikrop)
• Doğal afetler
• Bedensel kusurlar
• Bütün bunlarda problem olarak konan “Yüce
Yaratıcı’nın bunlara niçin izin verdiği, insanın
acı çekmesini ve ezilmesini niçin istediği”.
• İnsan iradesiyle olanın aksine iradesi dışında
gerçekleşen fiilere aynı derecede yaklaşmaz
• Doğal felaketler insanı üzer ve acı çektirir fakat
onların bedbahtlığına ve mutsuzluğuna sebep
olmaz.
• Zira bunlarda kasdi bir iradi bir amaç yoktur.
• Çoğu zaman insanlar bu felaketleri Allah’dan
bildikleri için kader sayarlar.
• 17 ağustos depreminde insanlar yüce yaratanı
suçlamadılar aksine,
• Mimarları, mühendisleri,
• Rant peşinde koşanları,
• Tedbir almayanları,
• Yönetmelik ve standartlarda belirtilen
konstrüktif ayrıntılara dikkat etmeyenleri,
• Yapı yerinin zemininin incelenmemesi ve
zemine uygun temel ve yapı sistemi
oluşturulmamasını eleştirdiler. (kendim ettim
kendim buldum)
Ahlaki Kötülük
• Ahlakın girmediği alan yoktur.
• İnsan-Yaratıcı
• İnsan-Evren
• İnsan-Toplum
• Ahlaki Kötülük: irade sahibi insanın bilerek,
isteyerek taraf olduğu veya bizzat eylediği her
türlü zulüm, işkence, merhametsizlik, katliam,
düşmanlık, savaş, bencillik ve onursuzluk gibi
kötülüklere denir.
• Bu konudaki problemler:
• Ahlaki kötülüklerin nedeni irade hürriyeti ise
Allah niçin insanı hür yaratmıştır?
• Sorumluluk iyi bir şey ise neden tüm canlılar
sorumlu değildir? kötü ise neden sadece insan
sorumludur?
• Allah hey şeye gücü yeten varlıktır o halde
niçin insanın iradesini kötüye kullanılmasına
engel olmuyor?
• İnsan fiillerinde tamamen bağımsız mıdır?
• İslam ahlakçıları konuya şöyle yaklaşırlar:
• İnsan hangi eylem olursa olsun onu azmeder
• Allah da onun bu kesbini yaratmayı diler ve
eylemi yaratır.
• İnsan özgür eylemi yapmayı diler, Allah da
onun özgürce dileyip azmettiği bu eylemi
onaylar.
• Böylelikle insan özgürce dilemiş ve özgürce
eylemde bulunmuş olur.
• İnsan ister, tercih eder Allah da bu tercihe
taratmayla mukabele eder.
• Tercih eden insan olduğu için sorumluluk
onundur.
İslami Disiplinlerin Kötülük
Problemine Yaklaşımları
• Allah niçin kötülüklerin çıkmasına fırsat veriyor
sorusuna iki şekilde cevap vermişlerdir.
• 1. kötülük var olmasaydı iyinin değeri bilinmezdi.
O kadar çok iyilik var ki bunların yanında kötülük
nedir ki (bu yanıt kötülüğün varoluşunu ve niçin
yaratanın engellemediğine cevap olarak
yetersizdir)
• 2. Allah’ın inayeti; Allah varlıklar alemini
hikmetiyle takdir ettiği ahenk ve düzenle yönetir.
Kelamcıların Yaklaşımı
• Eşariye, Selefiyye, Şafii, Maliki, Hanbeli
usulculerinin çoğunluğu ile bazı hanefi
usulceler’e göre iyilik ve kötülük şeridir. Tespit
ve tayininden sonra bilinir.
• İmam Eşari: Kötülük yüce Allah’tandır, fakat
Allah kötülüğü kendisi için değil başkası için
kötülük olarak yaratmıştır. Bu zulüm değildir.
• Cüveyni ve Gazzali: kişi 2*2=4 aksiyomeyik
olarak bilir, ancak yalan söylemenin iyi ve kötü
olduğunu bilemez zira bunlar doğruluğunu
yaygınlığından alan bilgiler kategorisine girer.
• Cehmiyye, Mutezile, Şia, Kerramiye, bazı
Maturidiye ve Hanefi alimleriyle, islam
filozoflarına göre:iyilik ve kötülük aklidir, akıl
yürütmeyle bilinebilir, bir şeyin mahiyetine
dahil olup zati bir vasfını teşkil eder. Ancak
ibadetlerin şekli, zamanı, bazı hukuki şeri
ilişkiler vahiyle bilinir.
• Bakıllani: Emirler ve yasaklar insanlar için geçerli
olup, Allah katında kanun ve kaidelerden çizilmiş
bir hayat olamaz. Ona emreden olmadığı gibi ona
yasak da konamaz. Zaman ve mekanda geçerli
olan deyimler insan için söylenemez.
• Allah’ın maddi alemleri yaratması onun özüne
zarar vermez.
• Gazzali: iyiliklerde Kötülüklerde Allah’dan
gelmektedir. Allah’ın evrende yarattığı her kötülük
salt kötülük değildir, iyiliklerle birliktedir, daha
büyük iyiliğin ortaya çıkması içindir.
• Kusursuzun yarattığı da kusursuzdur.
• Noksan olmadan kemalin kıymeti bilinmez
• Kangren olan el insanın sağlığı için feda edilir.
• Gece olmadan gündüz, hastalık olmadan sıhhat,
cehennem olmadan cennet bilinmez.
• Felaketler ibret vericidir.
• Bir zümre için felaket olan diğer zümre için fırsat
olur.
• Kötülükler çoğu zaman kılık değiştirmiş iyiliklerdir.
• İnsan dünyada çektiği ıstırapların nihai iyilikler
için tahammül edilmesi gereken dikenler
olduğunu bilmelidir.
Filozofların Yaklaşımı
• Farabi ve İbn Sina’ya göre kötülük izafidir,
• Varlığın özünde kötülük yoktur.
• Sadece başka bir varlığa nispetle daha az
iyiden söz edilebilir.
• Sühreverdi ise ilahi olana kötülüğü nispet
etmez.
• Ebubekir z. Razi : iyi ve kötü akılla bilinir.
• İhvan-ı Safa: evrende iyilik gayedir ve
yaygındır, kötülük ise bu gayeye hizmet eder.
• İbn rüşd: iyi ve kötü özsel olup akıl tarafından bilinebilir.
Din ve akıl da daima uzlaşır.
• İbn Sina: Varoluşsal nesne kendiliğinde kötü olmayıp,
bu şeyle irtibatı bağlamında kötüdür. Örneğin sıcaklık
bazılarına acı verirken diğerleri ondan faydalanır.
• Bütün kötülüklerin sebebi ayaltı alemde bulunur.
• İlk müdebbir her şeyi iyi yaratamazmıydı? Mümkündür
fakat mükemmelden az mükemmele doğru yaratılış
vardır.
• İyiliğin olabilmesi için arızi kötülük şarttır.
• ………..Çok zayıf--zayıf– normal—şişman---çok
şişman………
• Hangisi kötü?
• Sühreverdi: bu dünya olduğu halden daha
yetkin bir dünya olamaz, çünkü yaratıcı değerli
olan dururken daha az değerli olanı yaratmaz
• Yani “önce en değerli olan sonra daha az
değerli olan” kuralı geçerli.
• Düşük bir imkan bulunduğu zaman ondan
önce daha değerli bir imkanın bulunması
gerekir
• Dolayısıyla bu alem kötü değildir.
• Şehrazuride hocasıyla aynı fikirleri paylaşır.
• Varlık “Eşref-i imkan” olduğundan kötülük
bulunmaz.
• Kötülük itibaridir, asıl değildir. iyilik hem nitelik
hem de nicelik olarak kötülüğe hakimdir.
• Örn: ateş, bir çok fayda sağlar ama fakirin
elbisesini de yakar. Bu ateşin kötü olduğu
anlamına gelmez.
• “Bedenin kurtuluşu için hastalıklı organın
kesilmesi”
• Sühreverdi: kötülüğü Allah’a nispet eden
şübheci, ilahi olanla insani olanı karıştırıyor
demektir.
• İnsan bu dünyadaki cahilliğinin cezasını öbür
dünya da çekecektir.
• “Bu dünyada kalbi kör olan ahirette de kör ve
daha şaşkındır”. (isra/72)
Ahlakçıların Yaklaşımları
• İyi insanın aklına ve iradesine uygun olarak
yaptığı seçiminin sonucunda oluşan değerli ve
yararlı bir şeydir. Tersi kötüdür.
• Hiçbir şey kendi tabiatından dolayı iyi ve kötü
değildir.
• Akıl ve heva neden oldukları eylemin
sonuçlarına göre değerlendirilir.
• Heva, ona engel olunmadığında kötülüklerin
kaynağı akıl, doğru kullanıldığında iyiliklerin
kaynağıdır.
• Ahlaki değerler, en basit anlatımla, kendilerini
iyi veya kötü diye tanımlamamızın mümkün
olduğu şeyler veya davranışlarla ilgili
değerlerdir. Örneğin 'Yalan söylemek nasıl bir
davranıştır?' veya 'Yalan nasıl bir şeydir?'
sorusunu sorduğumuzda, buna bazılarımız
“günahtır”, bazılarımız “çirkin bir şeydir”;
bazılarımız “yanlış bir şeydir” diyeceklerdir.
• Ebu bekir Z. Razi’ye göre kötülük Allah’a isnad
edilemez, 5 ezeli ilkeden olan Külli nefse isnat edilir.
• Kınalızade Ali efendi: kötülüğün sebebi Allah’ın
belirlemiş olduğu çizginin aşılmasıdır.
• Ahlak düşünürleri konuya üç farlı yönden
yaklaşmışlardır:
• İyi kendi özünden dolayı kötü de kendi özünden dolayı
kötüdür. Adalet tamlık ve iyidir.zulüm eksiklik ve
kötüdür.
• İyi amaca uygun olmak kötü de amaca aykırı olmaktır.
İyi olan şey oluşan şey sağlanan fayda yönünden
iyiliktir.
• Örn: acı bir ilaç iyi bir amaç için meşrudur.
• Bekletilen üzüm suyu amaçlana sirke ise meşru şarapsa
meşru değil.
• İyi, iyiliğe yaptığı katkı nedeniyle dünyada övülen,
ahirette de sevap kazanılan şey, kötü kötülüğe
yaptığı katkı sebebiyle dünyada ve ahirette yerilen
ve azaba sebep olan şeydir.
• Genel çerçeve bütün müslümanlara göre iyilik de
kötülük de Allah’tandır.
• İnsan iradesi dışında meydana gelen kötü sayılan
şeylerin anlaşılır bir hikmeti vardır.
• İnsan özgür olarak işlediği kötülüklerin
sonuçlarından sorumludur.
• Ancak teferruatlarda düşünürler arasında
farklılıklar mevcuttur.
Mutluluk
• Ahlak ilminin en önemli kavramı “saadet”
• Lezzet, haz, neşe, sevinç
• Saadetü’l kusva (uzma-ulya)
• Kitaplar: tahsilüs sasade, essaade ve isad,
tenbih ala sebilis saade, risale fissaade.
• Yakın anlamda Lezzet (ilahi, ruhani, maddi)
tabir kullanılmış
• Kindi: duyusal hazlardan ayrılarak sıyrılan insan
ruhunun ilahi nurlarla aydınlanmasına ve hakikat
bilgisine ulaşmasına mutluluk denir.
• İhvanı safa: 1. Dünyevi mutluluk:her varlığın en iyi
durumlarla, en mükemmel gayelere doğru
ilerlerken en uzun süre yaşaması
• 2. uhrevi mutluluk: nefsin en iyi durumlarda ve en
yetkin gayelere doğru yükselerek ebediyen mutlu
olmasıdır
• Farabi:insan ruhunun varlık bakımından kendisine
dayanacağı bir maddeye ihtiyaç duymayacağı bir
mükemmellik derecesine ulaşmasıdır.
• İbn Miskeveyh:nefsin akli ve ruhi yetkinliği
sonucu oluşan bilgi ve eylem bütünlüğü
halidir.
• Mutluluk: gaye+yetkinlik+iyi
Mutluluk:

dünyevi
mutluluk sahte Hakiki mutluluk
mutluluk
Mutluluğu elde etmenin yolları
• Aklın şehvet ve öfke gücünü kontrol etmelidir.
• Akıl gücü: bilgi ve hikmet
• İstek gücü: iffet
• Öfke Gücü: şeceat
• Hayâ
iffet• Düzene Koyma
• Nefsin kötülükleri yapma hususunda • Nefsin işleri ve olayları gerektiği şekliyle
korku duyması ve kınanmaktan düzene koyması. (el-İntizam)
çekinmesi. • İyi Hal
• Sukûnet • Güzel nitelikler kazanıp nefsi
• Şehvetin ortaya çıkması sonucu nefsin güzelleştirmektir. (Husn-ü Hedy)
sakinliğini koruması. (ed-da’at): • Barıştan Yana Olma
• Sabır • Diğer insanlarla yasalarla ve zorlamayla
• Nefsin kendisini çirkin zevklere çeken değil kendiliğinden, içtenlikle
bedeni arzulara karşı mukavemeti. anlaşmaktır. (el-Musâleme)
• Cömertlik • Vakar
• Malı gerektiği yerde gerektiği zaman ve • Nefsin isteklerini yaparken sabır ve
gerektiği ölçüde vermek. (Seha) sebat gösterilmesidir.
• Hürriyet • Vera
• İnsanın usulüne uygun mal edinmesi ve • Kötülüklerden kaçınma ve nefsin
onu usulüne uygun harcaması yetkinleşmesini sağlayacak güzel işlere
harcaması. yönelme.
• Kanaatkârlık İ
• Yemek içmek ve süslenme hususunda
aşırılık göstermemek
• Yumuşak Huy
• Nefsin iyi olana eğilmesi, güzele doğru
istekle yönelmesi. (ed-Dimase)
şeceat
• Nefsi Yüceltme erdemdir. (Hilm)
• Ufak şeyleri küçümsemek, felaketlere ve zor • Sukunet
durumlara katlanma gücüne sahip olma. • Bu, genellikle tartışmalar ve kutsal şeylerin
(Kiberu’n-Nefs): savunulmasında ortaya çıkar, bu esnada
• Gözüpeklik taşkınlık yapmamak aşırılığa gitmemek
• İnsanın korkuya kapıldığı anlarda umudunu anlamında kullanılır. (Idemü’t-tayş):
kaybetmeyerek öz güven kazanması, dayanıklı • Yüreklilik
olması. (en-Necdet): • Ün kazanmak için ulaşılması zor işlere yönelik
• Yüce Gönüllülük hırstır. (eş-Şehamet):
• Nefsin hem aşırı derecede mutlu olmaya karşı • Sıkıntıya Tahammül Etmek
sukuneti hem de ölürken meydana gelebilecek • Nefsin iyi alışkanlıklar kazanması ve alıştırmalar
sıkıntılara katlanmasıdır. (Izamu’l-Himmet): yapması konusunda bedenin aletlerini
• Sebat kullanma erdemi. (İhtimalü’l kidd):
• Nefsin acılara katlanması, özellikle korku
verecek durumlara tahammül etmesi.
• Sabır
• Şeceat altında verilen sabırla iffet altında
verilen sabır arasında İbn Miskeveyh fark görür.
Bu erdem altındaki sabır, insanın başına
gelebilecek ürkütücü ve korkunç olaylara karşı
olan sabırdır, diğeri ise nefsin bedenin aşağılık
isteklerine kapılmaması ve güçlü şehvetlere
direnç göstermesidir.
• Yumuşaklık
• Nefse gönül rahatlığı veren aceleci olmaktan
koruyan, ani öfkelenmemesini sağlayan
Mutluluğa ulaştıran dış şartlar
• Toplum
• Siyaset
• , Fârâbi, İbn Sina, İbn Miskeveyh gibi filozofların ifade
ettiği gibi “insanın tabiatı gereği medeni”dir.
• “insanın, insanî mutluluğa ulaşmak için birçok kişinin
yaşadığı şehir (Medine) hayatına ihtiyacı vardır.
• insanlar yaratılış icabı diğer insanlara muhtaçtır, çünkü
bir insan diğer insanın özünü (zat) kemale erdirir ve
insaniyetini tamamlar.
• Toplumların varlık nedeni, insanın kendi kendine
yetmemesi, yetkin olmaması, diğer insanlara muhtaç
olmasıdır.
• İnsanın yaratılıştan getirdiği bu yakınlaşma ve birlikte
olma duygusu bireylerin hataya düşmesini engeller.
insanların toplum bilincine ulaşma konusunda el birliği
yapmasının gerektiğine vurgu yapılmaktadır.
• insanların tabiatında var olan bu yakınlaşma ve toplum
olma duygusunun aynı zamanda Yüce Yaratıcının
(Sahib’ü-Şeria) emri olduğunu belirtmektedir
• toplu şekilde yapılan günlük, haftalık, yıllık ibadetler bu
birlikteliği sağlamak için emredilmiştir. Zira evlerde
(mahalle ve sükke) oturanlar nasıl beş vakit için
toplanıyorsa şehirde oturanlarında her hafta (Cuma)
toplanmasını zorunlu kılmıştır. Yine din yılda bir defa
farklı şehir halklarının Mekke’de toplanmalarını
emretmiştir.
• Fârâbi, toplulukları ikiye ayırır. Tam topluluklar,
eksik topluluklar. Tam toplulukların en büyüğü
yeryüzündeki bütün insanların oluşturduğu
topluluk, diğeri milletlerin oluşturduğu
topluluk ve bir diğeri de şehirlerde oturan
topluluktur.
• Eksik topluluk ise daha küçük birimlerdir.
Bunlar köy, mahalle, sokak ve evden oluşur.
Fârâbi’ye göre mutluluğun unsurlarını
oluşturan olgunluk ve erdem, şehirden ufak
olan yerlerde gerçekleşmez.
• farabiye göre toplumda taklit edilecek sözüne ve fiillerine
güvenilecek insan hakiki melik ve ilk reistir. Bunun altı şartı vardır,
hikmet, tam taakkul (tam ameli hikmet), ikna gücü, hayal ettirme
yeteneği, cihada bedenen katılma, bedenen onu engelleyen bir
şeyin bulunmaması.
• Eğer bu özellikler bir kişide bulunmazda ayrı ayrı insanlarda her bir
özellik bulunursa bu yönetim en erdemliler yönetimi olur. eğer bu
şartlar kimsede bulunmazsa şehrin reisi şu özellikleri taşımalıdır.:
1. ilk imamların şehri yönetme konusunda uyguladıkları eskim
kanunları (şerai) ve adetleri (sünen) bilmek
2. Öncekilerin amaçları göz önünde bulundurularak bu kanunların
kullanılacağı yerleri ve durumları tam olarak ayırt etmek.
3. Sözlü ve yazılı olarak bulunan eski kanunlarda kapalı olan kısımları
eski kanunların örneğini (sünen) taklid ederek kullanma gücüne
sahip olabilmek.
4. Şehri mamur olması için kısım kısım meydana gelen, eski
kanunlarda olmayan olaylarda tam fikir ve taakkul sahibi olmak
5. İkna ve hayal ettirme gücüne sahip olmak
6. Cihad yeteneği bulunmak

You might also like