Professional Documents
Culture Documents
Anayasa Ve Meşruti̇yet
Anayasa Ve Meşruti̇yet
D İV A N -I HÜMA YUN: Osmanlı Devleti’nin merkezi karar organı olan Divan-ı Hümayun, 18. yy. sonlarına doğru etkinliğini iyice
yitirmişti. III. Selim ’in bunun yerine canlandırmak istediği " meşveret” usulü de başanlı olamadı. Nihayet II. Mahmud daha
köktenci davranarak Divan-ı H üm ayun’u kaldırıp, Batı örneğine göre kurulmuş Meclis-i Vükelâ'yı oluşturdu.
Balkanlar’ın “ yan-feodal taşra aristok genel olarak devlet ile uyrukları olan re Devlet sisteminin bozulmasına karşı
rasisi” ™ meydana getirmişlerdir. Bü aya arasındaki ilişkilerin bozulmasıdır. yönelen bu tepkiler, 18. yy. başlarından
yük arazi ve mülk sahiplerinden oluşan Osmanlı klasik devlet sistemi, tabiatı itibaren, birtakım düzeltici çareler aran
bu sınıf, 17. yy.’dan itibaren, impara gereği, özgürlük ya da eşitlik (Müslü masına zemin ve olanak sağlayacaktır.
torluğun siyasal bütünlüğünü de sars m anlarla Müslüman olmayanlar ara Daha sonraki anayasal gelişmelerin de
maya başlamıştır. Siyasal birliği tehdit sında eşitlik) ilkelerine dayanmıyordu. habercisi sayılabilecek olan bu arayış
eden ikinci unsur ise, Fransız devrimi’ Fakat, Müslüman olmayan için tanınan lar, ilkin devlet çarkının ıslahına yöne
nin (1789) getirdiği ulus, ulusçuluk, ulu dinsel hakların ötesinde, devlet ile rea lik birtakım reform girişimleri şeklin
sal özgürlük ve ulusal egemenlik gibi fi ya arasındaki ilişkileri düzenleyen, bu de belirir.
kirlerin de etkisiyle gelişen ve Balkan iki unsuru birbirine kenetleyen bir un
ları kendi yayılma alanlarının bir par sur vardı: adalet ilkesi. İşte, gerileme III. Selim ve II. Mahmud
çası olarak gören bazı devletlerce de dönemiyle birlikte, bu yapıştırıcı unsu Reformizmi
desteklenen “ ulusal hareketler” dir. Bir run da çözülmeye başlam ası ve III. Selim reformlarından, siyasal sis
başka deyişle, içine girilen uluslaşma “ adalet” fikrinin yerini “ zulüm” olgu temin düzeltilmesine ilişkin olanları
çağı, ulus gerçeğine kapalı, çok unsur sunun daha açık bir şekilde alması, arasında, “ danışma” (meşveret) usulü
lu feodal Osmanlı Devleti’nin siyasal devlet ile toplum arasındaki “ nisbî ba nün yeniden canlandırılıp geliştirilme
çatısını sarsan bir başka olguydu. rış” ! da bozdu. Bu; Osmanlı monarşi si çabaları, en dikkat çekici örnektir. Bu
Nihayet, genel olarak Osmanlı siya sinin keyfî ve despotik bir karakter al usul, başlıca iki yoldan gerçekleştirilme
sal sisteminin parçalanmasına yolaçan ması demektir ki, birçok ayaklanma ye çalışılmıştır. Birincisi; devrin ileri ge
ya da bu parçalanmanın göstergesi ola hareketlerinde bu durumun izleri açık len kişilerinden, hatta bazı yabancılar
rak sayılabilecek bir başka nokta da, olarak görülür. dan, devlet işlerinin durumuyla ilgili ra
12 ANAYASALAR
Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış
porlar (“ layihalar” ) istenmesidir. Bu Alemdar Mustafa Paşa’yı saf dışı ettik Şûra-yı Askerî, Dâr-ı Şûra-yı Babıâli ve
yol, özellikle Batı düşüncesinin ülkeye ten sonra, bir dizi reform girişiminde Meclis-i Ahkâm-ı Adliye adında ve as
akmasını kolaylaştırıcı bir rol aynamış- bulundu. Yeni padişah, tıpkı III. Selim kerî, İdarî ve adlî konularla ilgili sürekli
tır. İkinci örnek; “ meşveret usulü” nün gibi, devlet sistemindeki dağılmanın an danışma organları kurulması (bunların
yeniden ve kalıcı bir şekilde düzenlenip cak reformlarla önlenebileceği fikrin sonuncusu, bugünkü Danıştay ve Yar-
kurumsallaştırılması anlamına gelen, deydi. Fakat, yumuşak ve kararsız tu gıtay’ınkilere benzer yetkilere sahip bir
“ Meclis-i Meşveret” in kurulmasıdır. tumlarıyla tanınan III. Selim’den farklı yargı mercii olduğu gibi, yasaların ha
Bundan başka, III. Selim, siyasî, İdarî olarak, katı ve radikal yöntemlerden zırlanm asında bir tür “ danışm a
ve adlî alanlarda başka birtakım reform yanaydı. Bu açıdan, Sened-i İttifak ti meclisi” rolü de oynuyordu); dışişleri,
girişimlerinde daha bulundu. Bunların pi, merkezle çevre güçlerini “ uzlaştır içişleri, ticaret, maliye, evkaf gibi yeni
başlıcalan şunlardır: Ayanların eskiden m a’^ amaçlayan bir formülü atlattık bakanlıkların kurulmasıyla ve idare
olduğu gibi yine seçimle işbaşına gelme tan sonra, olanca gücüyle merkezî dev içinde fonksiyonel bir işbölümüne gi
leri ve bunların seçimine valilerin hiç letin gücünü artırıcı, taşra güçlerini dilmesiyle, ilkel anlamda bir “ kabine
bir şekilde karışmaması; şehir kethüda merkeze bağlayıcı ve nihayet genel yö sistemi” ne adım atılması; buna para
sının da halk tarafından seçilmesi ve ka netim sistemini düzeltici reformlarını lel olarak sadrazamın rolünün silikleş
dıların buna karışmaması; kadı ve na birbiri peşisıra gündeme soktu. Bunla mesi, bir ara isminin de “ başvekil” ola
iplerin (kadı vekili) usulsüz işlemlerine rın başlıcalan şunlardır: Tımar sistemi rak değiştirilmesiyle, sadece kabine bir
son verilmesi; halktan alman resimle kalıntılarının ve sipahiliğin kaldırılması liğini temsil eden bir kişi, “ nâzırlar ara
rin (vergi) sınırlanması... Ancak bu ye suretiyle yerel hâkim güçlerin ekono sında nâzım” (bakanlar arasında dü
niliklerin hayata geçirildiği söylenemez. mik ve askerî temellerinin sarsılması; zenleyici) durumuna gelmesi...
Reformcu kanadın zayıflığı, reformların Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılarak (1826) II. Mahmud döneminde, bunlardan
esin kaynağı olan Fransa ile diploma askerî gücün siyasal iktidaraıtâbi kılın başka, devlet-toplum ilişkilerini yeni
tik ilişkilerin bozulması, reform girişim ması; merkezî-bürokratik bir sistemin den düzenleyici ve uyruklara yeni bir
lerinden rahatsız olan çevrelerin dire yeniden kurulması; ulemanın malî ve takım hak ve güvenceler tanıyıcı giri
nişi, devlet kadrolarının yozluğu vb. İdarî özerkliğine son verilmesi; Dâr-ı şimlerde de bulunulmuştur: kadıların
birçok sebep, bunda başlıca rolü oyna yetkilerini kötüye kullanmalarını önle
mışlardır. Nitekim, III. Selim yenilik mek ve rüşveti ortadan kaldırmak ama
lerinin can damarı olan askerî ıslahat’ cıyla çıkarılan “ Tarik-i İlmiyeye dair
tan (Nizam-ı Cedid ordusu) tedirgin Ceza K anunnam e-i H ü m ay u n u ”
olan yeniçeri ve öbür asker ocaklarının, (1838); memurların işleyebilecekleri
İstanbul’un yüksek ve orta tabakaları suçları ve bunların cezalarını gösteren,
ile taşra âyan ve voyvodalarının da des kanunsuz ceza verilemeyeceğini ve keyfî
teğini alan direnişi, yalnız III. Selim re- cezaların kaldırıldığını açıklayan, Os
formizminin değil, aym zamanda onun manlI ceza hukukunun belirsiz “ zulüm
saltanatının da sonunu ilân etmiştir suçu” ve “ siyaseten kati” cezalarından
(1808 Kabakçı Mustafa ayaklanması). uzaklaşma yolunda da bir adım sayılan
Böylece tahttan indirilen ve öldürülen “ Memurine Mahsus Ceza Kanunu”
III. Selim’in reformlarından, ilerki dö (1838) bu alandaki atılımları belgeleyen
nemlere, kalıcı ve kurumsal bir miras iki yeni ve önemli yasadır. Bundan baş
geçmemiştir. Bu dönem reformizminin ka; devlet hizmetinde bulunmuş kişile
asıl katkısı ve mirası, askerî yenilikle rin, ölünce mallarına elkonması (mü
rin Batı’ya dönük bir asker-aydm tipi, sadere) usulü kaldırılarak, bunların
diplomatik alandaki ilişkilerin de yine mülkiyet ve miras haklarına güvence
Batı’ya dönük liberal ve reformist bir getirilmiş, hukukî ve ekonomik durum
aydınlar çekirdeği yaratmış olmasıdır. ları bir ölçüde düzeltilmiştir, ö te yan
Bu oluşumun önemi, özellikle Tanzi dan II. Mahmud, din ve vicdan özgür
mat döneminin hazırlanması bakımın lüğü ile yasalar karşısında eşitlik yolun
dan dikkat çekicidir. da bir tutum takınmıştır. Onun, "Ben,
tebaamın Müslümanını camide, Hıris-
Rusçuk Ayanı Alemdar (Bayraktar)
tiyanını kilisede, Musevisini de havra
Mustafa Paşa’nın İstanbul’a yürüyüp
da fa rk ederim. Aralarında başka gû-
başkentte duruma hâkim olması ve
na (türlü) bir fa rk yoktur. Cümlesi hak-
ayaklanmayı bastırmasıyla yeni bir dö
kındaki muhabbet ve adaletim kavidir
nem başladı. Yeni hâkim güç, IV. Mus
ve hepsi hakikî evladımdır” şeklindeki
tafa’yı tahttan indirip II. Mahmud’u
sözleri, uyruklar arasında din ve mez
padişah yaptı; Alemdar da sadrazam /// . SELİM : Siyasî, İdarî, adlî ve askerî
alanlarda birçok reform girişimlerinde hep farkı nedeniyle ayrım yapılmama
oldu (1808). II. Mahmud, taşra güçle
bulunan IH. Selim, devlet yöneliminde sı ilkesinin ifadesidir.
ri ile merkez arasında bir sözleşmeyi ve
karşılıklı vaatleri içeren ve ilerde anla danışma (meşveret) usulünün yeniden
tılacak olan Sened-i İttifak adlı belge
canlandırılmasını istiyordu. Ancak bu Sened-i İttifak
yenilikçi padişah güçlü bir direnişle
yi önce imzalayıp, sonra hem bu bel karşılaştı. Sened-i İttifak, Alemdar Mustafa
geyi hem de onun başlıca yaratıcısı olan Paşa’nın çağrısına uyarak İstanbul’a
ANAYASALAR 13
Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış
gelen bazı Anadolu ve Rumeli âyanı ile Meşrutiyet’e (1908) kadar sürdüğü gö
valilerin, Alemdar ile yaptıkları toplan rüşünü savunanlar da vardır. Dar an
tıdan (“ Meşveret-i Amme” ) doğmuş lamıyla Tanzimat ise, genel olarak ka
bir belgedir. 1808 Ekim başlarında ha bul edildiği üzere, 1839 Gülhane Hatt-
zırlanan ve kabul edilen bu belgede, ı Hümâyûnu ile başlayıp 1870’Ii yılla
merkez adına ulema, devlet ileri gelen rın başlarına kadar süren sınırlı bir dö
leri ve askerî şeflerin, âyan adına da nemi ifade eder.
dört hanedanın temsilcilerinin imzası Dar anlamıyla Tanzimat döneminin
vardır. Böylece hukukî anlamda iki ta öncekilerden ayrıldığı birinci nokta,
raflı bir belge, bir misak ya da sözleş Tanzimat reformlarının padişahtan de
me niteliği gösteren Sened-i ittifak, da ğil, az sayıdaki fakat etkili devlet adam
ha sonra II. Mahmud tarafından, iste larından gelmesi ve bunlar eliyle yürü
meyerek de olsa, onaylanmıştır. Sosyal tülmesidir (Mustafa Reşid, Âli ve Fu-
ve siyasal oluşumu bakımından ise bel ad Paşalar...). O kadar ki, Tanzimat
ge, kimi yazarlara göre, çevre güçleri döneminin ve bunun etkilerinin bile, bu
olan âyanın merkeze dayatıp kabul et paşaların siyasî ve fizikî ömrüyle sınır
tirdiği bir belge; kimi yazarlara göre lı kaldığı bile söylenebilir.
askerî yenilikler için vakit kazanmak ve
Tanzimat’ın ikinci özelliği, Osmanlı
âyanı geçici olarak tatmin etmek iste II. M AHM UD: II. M ahmud da III.
devlet sistemiyle ilgili değişmelerde, dış
yen merkezin bulup kabul ettirdiği bir Selim gibi devlet düzenindeki dağılmanın
yapılacak reformlarla düzeleceğine etkenlerin rolünün elle tutulur hale gel
formül; bazılarına göre ise merkez ile
inanmıştı. Ancak III. Selim’in yumuşak diğini göstermiş olmasıdır, örneğin,
çevrenin ağırlıklarının birlikte rol oy
ve kararsız tutumuna karşılık II. Tanzimat’ın asıl mimarı olan Mustafa
nadığı bir “ anlaşma” niteliğindedir.
M ahmud daha sert ve radikal yöntemler Reşid Paşa, Batı uygarlığıyla bütünleş
Bir başlangıç bölümü, 7 madde ve bir uyguladı. Yeniçeri Ocağı’nı kaldırarak, menin zorunluluğuna inanan yeni bir
de Ek’ten (Zeyl) oluşan Sened-i ittifak’ askerî gücün siyasî güce tâbi olmasını aydın-bürokrat grubun temsilcisi olup
da merkez âyana güvence vermekte, sağladı. Batılı devletler ve özellikle İngiltere ka
âyan da merkeze olan sadakatini belirt tında büyük saygınlığı olan bir devlet
mektedir. Mutlak monarşi tipi bir dev adamıdır. Öte yandan, Mısır ve Kava-
lette bu sonuncu husus zaten doğal bir mü gerçek ve fiilî bir yaptırım haline
gelmekten alıkoymuştur. lalı Mehmed Ali Paşa sorunu yüzünden
olgu sayılmak gerektiğine göre, Sened-i başı dertte olan imparatorluğu bu du
Ittifak’ın asıl dikkati çeken özelliği, pa Sened-i ittifak; Alemdar Mustafa
Paşa’nın tasfiyesi ve devlet merkezin rumdan kurtarmak için başta Ingiltere
dişahın âyana verdiği güvencelerdir. olmak üzere diğer bazı Avrupa devlet
Padişah; onların hayatı, mal ve mülk de de âyan etkisinin kırılmasıyla hü
kümsüz bir belge durumuna düşmüş ve leri ile ittifak yollannı arayan Mustafa
leri üzerinde keyfî işlemlerde bulunma Reşid Paşa’ya, İngiliz yetkilileri, Os
ma sözü vermekte, âyanların kendile unutulmuştur. Sened-i Ittifak’ın geçer
liliğini koruyacak tarzda sürekli ve tem manlI Devleti’nin ekonomik, siyasî ve
rine tâbi küçük âyanlar üzerindeki ege idari hayatında birtakım reformların
menliklerini tanımakta, hanedan hak silî bir örgütün bulunmaması, âyanın
birliğini koruyamaması, direnme hak yapılması tavsiyesinde bulunurlar. Eko
larının babadan oğula geçmesini kabul nomik alandaki reform talepleri, Os
etmekle de, fiilen varolan feodal düze kının da koşullarının belirlenmemesi gi
bi nedenler, bu belgenin daha baştan manlI ekonomisinin, kendisini dış reka
ne hukukî statü ve süreklilik kazandır bete karşı koruyan himayeci setlerden
maktadır. ölü doğmuş olduğunu gösterir. Buna
karşın yine de, Tük tarihçi ve kamu hu kurtarılmasını, böylece liberalleştirile
Sened-i Ittifak’ın yaptırımı, ahlakî ve kukçularının önemli bir bölümü, mer rek dışa açılmasını amaçlamaktaydı.
dinîdir; taraflar karşılıklı vaatlerini Al kezî otoritenin mutlak egemenliğini dı Nitekim, Ingiltere ile yapılan 1838 Ti
lah’a ve Peygamber’e yemin ederek pe şardan sınırlayan bir belge olarak gör caret Antlaşması (bu antlaşmanın ben
kiştirmişlerdir. Bağlanmaların sürekli dükleri Sened-i Ittifak’ı meşrutiyete ve zeri daha sonra pek çok Avrupa dev
liğini sağlamak için Sened-i Ittifak’ın hatta hukuk devletine doğru bir geliş letleriyle de yapılacaktır), bütün bu ta
Divan-ı Hümâyûn kaleminde saklan menin ilk adımı saymışlardır. Buna kar lepleri fazlasıyla karşılamıştır. İngilte
ması, padişaha ve ilgililere birer sure şılık, Sened-i Ittifak’ı feodalitenin meş- re’nin ve diğer Avrupa devletlerinin si
tinin verilmesi, her yeni sadrazam ve rulaştırılması şeklinde görenler ise, yasî ve İdarî alanlardaki taleplerinin
şeyhülislam tarafından imzalanması gi olumsuz bir değer yargısına ulaşmışlar candamarı ise, imparatorluğun bütün
bi usuller benimsenmiştir. Padişah, dır. uyrukları arasında tam bir eşitliğin sağ
mutlak hakları gözönüne alınarak ye lanması noktasında odaklaşıyordu.
min dışı bırakılmıştı ama, devlet ricali Bundan beklenen de, özellikle Hıristi
ve sadaret makamının verdiği sözler,
Tanzimat Dönemi yan unsurların korunması ve gelişme
ayrıca kendisinin tuğrasını belgeye ko Geniş anlamıyla Tanzimat (düzenle lerinin sağlanmasıydı. İşte, başta 1839
yarak gösterdiği onay, onun da bu bel meler), Osmanlı devlet yapısında ve Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fer
geyle bağlandığı anlamına gelir. Sened-i devlet-toplum ilişkilerinde yapılan dü mam olmak üzere, Tanzimat’ın esas ic
Ittifak’da ayrıca, keyfi işlemlere ve zul zeltmeleri ifade eder. Bu açıdan, bu de raatı bu bağlam içinde ortaya çıkmış
me karşı direnme ve isyan hakkının da yimin kapsamına, III. Selim ve II. lardır.
tanındığı görülür. Ancak bunun koşul Mahmud reformlarını sokan yazarlar Tanzimat reformculuğunda dış bas
larının gösterilmemiş olması, bu hük- olduğu gibi, Tanzimat döneminin II. kı ve etkilerin bunca açık bir şekilde rol
14 ANAYASALAR
Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış
KHATHTHY HUMAIOUN
OU
EN FRANÇ.4IS ET EN TUItC;
Sl'IY IK OK IA PKONONCIATİON DU TURC FİGÜRLE EN LBTTRES FRANÇAISES, DE NOTES ET D E E PU C A T ÎO N S ;
AUJtBPACNKK D ANK TABLE SOBMAIRB ET INDIGAT1VR DES TRENTE-CINt? PARAGRAPH EM DONT SK OONPU&E CET *C T R PO U TIÇU E ;
LE TOCT FAISANT SCI TE E T CUHPLEHENT AU NOUVEAU GU1DE DE LA CONVERSATION EN FftANÇAlB ET EN TURC ,
PAR T. X. IHANCHI,
Aıtcıcn Secrûiaıre-inlerprtte ılu Roı, Oflicicr tie l'ordre ımpunal de la Lûfçion d'honneur, derore des ordres oltomans du NıchSn el du Mfcdjıdiie,
Meıubre de l'AcaıKnııe impuriale des Sciences el letlres de Oonslanlınopleet de pluaieur3 SociAtes savantes, françaises el etrangûres.
PARİS.
TYPOGRAPHIE ÜRIENTALE DE MADAME VEUVE DONDEY-DUPRE,
R1IE SAIMT-LOUIS AU MARAIS, 4 6 .
18ÖG.
H A Y IR L I TA VSİYELER: 1856’da Fransa’da T.X. Bianchi tarafından çevrilerek yayımlanan Islahat Fermanı, Fransızca baskısının
önsözünde, "çağın ışıklarının ve Bâbıâli’nin dostu ve m üttefiki güçlerin hayırlı tavsiyelerinin ürünü” olarak değerlendiriliyor.
Fermanı çeviren Bianchi, kralın eski çevirmeni ve Mecidiye nişanı sahibi.
hazırlatmıştı. Bunun ölümünden son cezalandırılmama vb. Bundan başka, lirmektedir: yasaların padişahın keyif
ra tahta geçen Abdülmecid’e de bu mülkiyet hakkına getirilen güvenceler ve iradesine ya da yalnız şeriata bağlı
esasları kabul ettirmesiyle, Tanzimat le, yeni vergileme ilkeleri dikkati çek olmaktan çıkarılması, yasa üstünlüğü
Fermanı adıyla da anılan Gülhane mektedir: vergilemede adalet ve eşitlik, ilkesinin kabulü, herkesin yasalar
Hatt-ı Hümayunu ortaya çıkmış oldu. harcamalarda denetim vb. Hattın, hak önünde eşitliğinin vurgulanması, me
Bu ferman, 3 Kasım 1839 günü Gülha- lar ve güvenceler açısından üzerinde murların yasal çerçeve içinde işgörme-
ne’de, elçiler, devlet ileri gelenleri ve önemle durduğu bir konu da, eşitlik so leri esası, bunu çiğneyenlerin yine an
halktan oluşan bir kalabalık önünde runudur. Din, dil ve mezhep ayrımına cak yasal yollardan cezalandırabilme
Mustafa Reşid Paşa tarafından okun bakılmaksızın herkesin yasalar önünde leri ve keyfî cezalara son verilmesi,
du. Böylece hatt-ı hümayun ilân olun eşit olduğu ilân edilmektedir. Nihayet, mahkemelerde duruşmaların açıklığı,
muş, “ Tanzimat dönemi” diye bilinen özellikle devlet adamlarını koruyucu ni vergi ve askerlik hizmetlerinin âdil ya
dönem de açılmış oluyordu. telikteki bir düzenlemeyle, müsadere salarla yeniden düzenlenmesi vb. Bütün
Padişahtan gelen tek yanlı bir işlem (elkoyma) yasağının getirildiği ve dev bunlar, devletin kendi iktidarım yine
olan Gülhane Hatt-ı Hümayunu, o dö let adamlarının usulsüz İdarî kararlara kendisinin sınırlaması yolunda bir adım
nem bozukluklarının nedenlerini saya karşı da korunduğu görülmektedir. atıldığını açıkça göstermektedir.
rak söze başlamakta, bundan sonra da, Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nda yoklu Tek taraflı bir işlem olan ve “ kendi
artık temel amacın “ mülk (ülke) ve mil ğu dikkati çeken hak ve özgürlükler ise; kendini sınırlama” anlayışına örnek
leti ihya” etmek olduğunu bildirmek düşünce, basın ve yayın, dernek ve top teşkil eden Gülhane Hatt-ı Hümayu-
tedir. Bu girişten sonra, hattın gövde lanma, çalışma ve kazanma, ticaret hak nu’nun güvencesi ve yaptırımı (müey
sinin, kişi hakları ve güvenceleri ile ye ve özgürlükleridir. yide) da, padişahın bu esaslara uyaca
ni yönetim esaslarına ayrıldığı görülür. Yeni yönetim usulleri ise; yasa üstün ğını bildirip yemin etmesinden ibaret
Kişi haklan, ilkin, kişi dokunulmaz lüğüne dayalı bir yönetime geçiş hazır tir. Padişahı, verdiği sözlerden caymak
lığı ve güvenliği konularında odaklaş lığı, yeni yasaların hazırlanmasında da tan alıkoyacak bir yaptırım ya da onu
mıştır: kişisel özgürlük, can güvenliği, nışma ve serbest tartışma ilkelerine denetleyecek temsilî bir kurum yoktur.
yasadışı nedenlerle suçlandırmamama ve uyulması şeklindeki düzenlemelerde be Ayrıca “ yemin” de, sadece sözvereni
16 ANAYASALAR
Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış
bağlamakta, ondan sonraki padişahlar ladığı vergilerin kaldırılması; dinsel top nunlaştırma hareketleridir. Bu çabalar;
bu yeminle bağlı sayılmamaktadır. Bu lulukların kendi kendilerini yönetebil- yeni ekonomik ilişkilerin gerektirdiği
noktalar, hattın yaptırım gücünün za meleri, okul ve ibadet yeri açabilmele yeni hukuk kurallarını yaratmak, dü
yıflığım ve iğretiliğini gösterir. Şu var ri; din ve mezhebi yüzünden aşağılan zensizlikten bunalan halka hukukî gü
ki, Abdülmecid’ten sonra tahta çıkan mama; din değiştirmeye zorlanmama; ven ve eşitlik getirmek ve nihayet Av
Abdülaziz’in ve hatta II. Abdülhamid’ Hıristiyanların da kamu hizmetlerine, rupa devletlerini tatmin etmek ihtiya
in bile, Gülhane Hatt-ı Hümayunu’ bütün okullara hatta askerî hizmetle cından doğmuştur. Yeni yasaların bir
ndan bir “ ana kanun” gibi söz etmiş re girebilmeleri, mahkemede tanıklıkla kısmı yerli nitelikte (arazi kanunları, ce
olmaları, manevî yaptırımın sanıldığı rının eşdeğerde sayılması; Müslüman za kanunları, mecelle), bir kısmı ise ya
kadar zayıf bir güvence olmadığını da larla Müslüman olmayanlar arasında bancı ülkelerden alınmaydı (deniz ve
ortaya koymaktadır. ki davalara karma mahkemelerce bakıl kara ticareti, ticaret yargılama usulü,
Gülhane Hatt-ı Hümayunu, devletin ması; yargılamaların açık olması; ver hukuk ve ceza yargılama usulü kanun
resmî gazetesi Takvim-i Vakayi’de(ya gide eşitlik; yabancı uyruklulara emla ya da tüzükleri...). Kanunlaştırma ha
yınlandığı gibi, taşra yöneticilerine de ke tasarruf hakkı verilmesi; banka, ti reketlerinin en önemli zaafı ise, birlik
iletildi, bunlardan metni halka okuyup caret ve tarım sermayesine olanak sağ ve bütünlükten yoksun olmalarıdır. Bir
açıklamaları istendi. Vergi ve askerlik lanması; “ sermaye-i Avrupa’dan istifa bölümü, İslâm hukukundan gelen,
dışında kalan konularda hattın derhal deye bakılması” ... öbür bölümü ise Batı kaynaklarından
uygulanmasına geçileceği de bildirili aktarılan yasaların yanyanalığı, bir
yordu. Tanzimat Fermanı, içte ve dış Tanzimat Reformları “ kurallar ikiliği” yaratmıştır. Buna,
ta genellikle olumlu karşılandı. Adalet, yargı mercileri düzeyindeki, şeriye ve
Tanzimat, sadece hat ya da ferman
düzenlilik ve yasal yönetim vaatleri hal nizamiye mahkemeleri ikiliği de eklen
lardan ibaret değildir, birtakım önem
ka umut verdi. Ondan sonra başka bir melidir. Bu yüzdendir ki kanunlaştır
li icraatları da vardır. '
takım reform fermanları daha çıkarıl ma hareketleri köklü bir değişikliğe ola
Bu dönemde, merkezî devlet örgü
dı. Bunların en önemlisi 1856 Islahat nak verdirmemişlerdir. Bununla birlik
tünde “ meclis” adını taşıyan, fakat bu
Fermanı’dır. te, meşruluk ve yasallık gibi temel hu
günkü karşılığı “ komisyon” olan ku
kuk ilkelerinin yerleşmesinde oynadık
rullar oluşturuldu. Bunlar; askerlik,
1856 Islahat Fermanı ları rol azımsanamaz. Bunlar ayrıca,
maliye, içişleri, ulaştırma, sağlık ve eği
padişahın mutlak iradesini sınırlayan
1839’da tanınan haklan yetersiz, ve tim alanlarında çalışıyorlardı. Yeni ku
rilen sözleri de tutulmamış sayan bazı bir mevzuat çerçevesi de oluşturmuşlar
rulların en önemlisi, Meclis-i Has ya da
dır.
Batılı devletler, 1856 Paris Konferansı Meclis-i Vükelâ adını taşıyan ve eski Di-
öncesinde, Osmanlı Devleti’ni Rusya’ van’ın yerini alan, kabine benzeri bir
nın müdahalelerine karşı korumanın kuruluştur. Ayrıca, 1837’de kurulmuş Tanzimat’ın Bilançosu
bedeli, Avrupa devletleri ailesine kabul olan Meclis-i Ahkâm-ı Adliye de, Tanzimat’la birlikte, sarayın karşı
edebilmenin de koşulu olarak, yeni bir 1868’de Şûra-yı Devlet ve Divan-ı sında yeni bir siyasal güç olarak, bir
takım istekler ileri sürdüler. Bunların Ahkâm-ı Adliye adlarını alan iki bölü “ Tanzimat bürokrasisi” oluşmuştur.
düğüm noktası, yine Hıristiyan halkla me ayrıldı. Ertesi yıl açılan Şûra-yı Siyasal düzeyde dikkati çeken en önem
ra tanınacak olan haklardı. Sonuçta, Devlet, her çeşit tüzük ve yasa tasarı li sonuç budur. Tanzimat; kişisel özgür
1856 Islahat Fermam’mn esasları, Âli larını inceleme ve hazırlama, mülkî iş lük, kişi dokunulmazlığı ve kişi güven
Paşa ile İstanbul’daki İngiliz ve Fran ler hakkında karar verme, yasa ve tü liği alanlarında da olumlu ve pratik iler
sız elçileri arasında kararlaştırıldı. Bu züklerin uygulanışında görüş bildirme, lemeler sağlamış sayıhr. Köle ticareti
nedenle, fermanın bir dış baskı ürünü memurları yargılama, ve nihayet, pa başkentte tamamen kalkmış, keyfi ve
olduğu açıktır. dişah ve nâzırlar tarafından kendisine gizli idamlar, işkenceler seyrekleşmiş,
Islahat Fermanı’nın ana hedefi, Müs danışılan her konuda görüş bildirme askerî ve sivil feodalitelerin yerli halk
lüman olmayan uyruklara eşitlik hak yetkilerine sahipti. Şûra-yı devlet Müs lar üzerindeki baskıları azalmıştır. Bu
ları getirmektir. Bunlara, bütün devlet lüman ve Hıristiyan unsurlardan oluş arada askerlik hizmeti de daha rasyo
memurluklarına atanabilmek, eyalet tuğu için adeta bir “ millet meclisi” tas nel esaslara bağlanmıştır. Nihayet Tan
meclislerine girebilmek ve Meclis-i Vâ- lağı izlenimi veriyordu. Ancak bu or zimat; sosyal ve siyasal kurumlarda
lâ’da temsil edilebilmek gibilerden ka gan, aşın yumuşak başlı tutumu yüzün köklü bir değişiklik sağlayamamış ol
musal ve siyasal haklar da tanınmıştır. den ağırlığını hissettiremedi. masına rağmen, anlayışlar (zihniyet)
Bir başka dikkat çekici yön de, yaban? İdarî alanda; valilerin nüfuz ve yet düzeyinde önemli ilerlemelere yol aç
cılara tanınan ekonomik hak ve kolay kilerinin azaltılması, malî işlerin mer mıştır. Yasallık, eşitlik_ve meşrutiyet fi
lıklardır. Bu konuda, 1858 Arazi Ka kezden atanan geniş yetkili âmirlerin kirlerinin kökleşmesi bunun en belirgin
nunnamesi daha da güvence getirecek, eline verilmesi, taşra yönetiminin her yanıdır.
1867’de de yabancılara kentlerde ve kademesinde yerel yönetim meclisleri Tanzimat’ın kurumsal desteklerden
kentler dışında taşınmaz mal edinme nin kurulması gibi yeniliklere rastlanır. yoksun olması ise, onun başarısızlıkla
hakkı tanınacaktır. Ayrıca, kadılık örgütü daha sıkı bir de rının başlıca nedenidir. Tanzimatçılar
Islahat Fermanı’ndaki esaslar özetle netime bağlanmış, 1864 tarihli Vilayet bir siyasal partiye ya da kitle tabanına
şöyledir: can, mal, namus, şeref doku Nizamnamesi ile de mülkî sistem Fran- dayanmıyorlardı. Ayrıca, Tanzimat re
nulmazlıklarının, Müslüman olmayan sa’dakine benzer şekilde yeniden bölün formlarını yürütecek temsilî bir organ
cemaatlerin ruhanî ayrıcalıklarının bir müştür. da yoktu. Bir başka yapısal güçlük de,
kez daha pekiştirilmesi; kiliselerin top Tanzimat’ın bir başka katkısı da ka uluslaşma çağına girildiği bir dönemde,
ANAYASALAR 17
Anayasal Gelişmelere Toptu Bir Bakış
OsmanlI’nın siyasal birliğini, bu gerçe rerek mutlakiyetçi sisteme geri dönül sızlıklar, dış müdahaleler ve nihayet
ği yok sayarak yeniden kurabilmenin müş oldu. 1870’den sonra yemden beliren keyfî ve
zorluğuydu. Nihayet, dış müdahaleler Tanzimat’ın yukarda değinilen ikili baskıcı yönetim, anayasacı ya da meş
ve bunlara bağlı olarak oluşan iç klik karakteri ve çelişkileri, Tanzimat değer rutiyetçi bir akımın doğuşuna zemin ha
ler ve bunlar arasındaki hesaplaşmalar lendirmelerinde başka türden bir fark zırladı. Ülke ekonomisini Batı’nın olum
da. reformlar yolunda derlenmesini lılaşmaya yol açmıştır. Klasik okula suz etkilerine açan Thnzimat, yine Batı
güçleştiriyordu. Bu yüzden, Tanzimat’ bağlı hukukçu ve tarihçilerin, genellik kaynaklı demokratik ve liberal fikirle
ın canlılığı adeta, birkaç devlet ileri ge le, bütün eksikliklerine rağmen Tanzi rin ülkeye taşınmasına da olanak sağ
leninin azim ve iradesine kalmış gibiy mat’ta hukuk devletine ve liberalleşme lamıştı. özellikle 1860’tan sonra basın
di. ö te yandan, Tanzimat’ın ürkek re ye doğru bir yönelim buldukları ve bu ve yayın hayatı ciddi bir canlanma dö
formculuğundan bile tedirgin olan fa yüzden de ona olumlu bir değer yargı nemi içine girdi. Şinasi, Namık Kemal,
natik dinci çevreler, iltizamın kaldırıl sı verdikleri söylenebilir. Buna karşılık Ali Suavi, Ziya Paşa gibi aydınlar,
masıyla gelir kaynakları kuruyan mül daha çok siyasal bilim çevrelerinde gö liberal-reformist fikirlerin sözcülüğünü
tezim, voyvoda, sarraf gibi asalak ke rülen bir yaklaşım, Tanzimat dönemi yaptılar. Mühendishane ve Tıbbiye öğ
simler, genel olarak taşra egemen güç ni, Osmanlı İmparatorluğumun yarı- retmen ve öğrenci çevrelerinden başla
leri, genişçe bir muhalefet bloku oluş sömürgeleşmesinin üstyapıdaki (hukuk, yıp, yeni gelişen yerli “ hayriye esnafı”
turmuşlardı. Bu koşullar Tanzimat’ın siyaset, ideoloji..) bir yansıması olarak na kadar uzanan bir kesim, adeta bir
da sonunu hazırlamıştır. Kurumlar ve ele almaktadır. Bu görüş açısından “ kamuoyu” durumuna geldi. Genç Os
kitle desteğiyle değil, büyük isimlerle Tanzimat yenilikleri ve kurumlan, Ba manlIlar adım alacak olan aydınların
ayakta duran Tanzimat da, Mustafa tı kapitalizminin imparatorluğu dene belirli bir doktrinleri yoktu. Pratikte
Reşid Paşa ve onun yetiştirdiği Âli ve timi altına almasını kolaylaştırıcı bir iş üzerinde anlaştıkları ortak noktalar; öz
Fuad Paşaların birbiri peşisıra hayat lev görmüşlerdir. gürlük, anayasalı bir rejim ve temsilî
tan ayrılmalarıyla ömrünü tamamladı. sistemdi (meclis). Bu görüşler kısmen
Özellikle 1871’den sonra, ülke, Bâbıâ- İslimi ilkelerden de hareketle savunu
li ve sadaret makamını yeniden kendi
Birinci Meşrutiyet luyordu.
ne bağımlı hale getiren sarayın (Sultan Tanzimat’ın ekonomik ve sosyal ba Genç Osmanlı hareketinin örgütü
Abdülaziz) hüküm ve otoritesi altına gi şarısızlıklarına eklenen siyasal istikrar 1865’te İstanbul’da gizlice kurulan
TERSANE KONFERANSI: 1876’da Osmanlı Devleti He Sırbistan arasında çıkan savaşın sonunda İstanbul’da bir konferans
düzenlendi. Rus Elçisi Ignatiev’in girişimiyle yapılan konferansta amaç, Sırbistan ve Karadağ’ın savaştan önceki statülerinin
korunması, Bosna ve H ersek’e özerklik tanınmasıydı.
18 ANAYASALAR
Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış
KANU N-I E SA SÎ’N ÎN İLÂ N I: Osmanlı Devleti Tersane Konferansının sonuçlarından çekindiği için Kanun-ı Esasî’yi ilân ederek
konferansın etkinliğini kırmak istiyordu. Midhat Paşa’ya göre konferansa karşı Kanun-ı Esasî’y i çıkarmak zorunluydu. 23 A ralık’ta
Bâbıâli’nin Hariciye kısmının önünde Kanun-ı Esasî ilân edilirken, Kasımpaşa Bahriye Nezareti’ndeki konferansta Hariciye Nazırı
Saffet Paşa yabancı temsilcilere karşı yakadan gelen top seslerinin anlamını açıklıyordu.
“ Ittifak-ı Hamiyyet” tir. 1867’de başa buna olanak bırakmadı. Düğümü çö letlerine verilen söz uyarınca Anayasa
rısız bir darbe girişiminden sonra Av zen etken, “ meşrutiyetçi” görünen ve- bir an önce bitirilip İstanbul Konferan
rupa’ya kaçan bu radikaller orada liahd Abdülhamid’in varlığı oldu. Mid sından önce ilân edilirse müdahaleler
“ Genç Osmanlılar Cemiyeti” adı altın hat Paşa ve Abdülhamid arasındaki uz de önlenir, aksi halde Avrupa’nın ve
da yeniden örgütlendiler. Cemiyet laşma, Abdülhamid’in tahta çıkması ve sayeti sürüp gider. Bu tutum, I. Meşru -
1871’de dağıldığı zaman, meşrutiyetçi anayasalı bir rejimin benimsenmesi şek tiyet’i hazırlayan nedenler arasında, dış
mücadeleye ilk ivmeyi de kazandırmış linde sonuca bağlanabildi. Böylece II. güçleri yatıştırma kaygusunun da ne ka
bulunuyordu. Abdülaziz’in baskıcı re Abdülhamid saltanat makamındaki, dar önemli bir yer tuttuğunu ortaya ko
jimi altında Genç Osmanlılar aradıkları uzun sürecek yerini aldı, Midhat Paşa’ yar.
önderi Midhat Paşa’nın kişiliğinde bul yı da istemeye istemeye sadrazam yap
dular. Başarılı devlet görevleriyle dolu- tı. 1876 Kanun-ı Esasîsi’nin
bir geçmişi bulunan Midhat Paşa, de Bu arada, anayasalı bir düzene geçi
ğişme fikrine iyice alışan İstanbul ka şi gerektiren bir dış etken belirmişti. Bir Getirdikleri
muoyunun da desteğiyle, Mütercim yandan Rusya savaş hazırlıkları içinde Kanun-ı Esasî, üyeleri padişah tara
Rüşdî Paşa’nın kabinesine nâzır olarak bulunuyordu; öbür yandan da impara fından seçilip atanan 28 kişilik bir ko
alındı. Reform önerilerine direnen Ab torluktaki Hıristiyan azınlıkların duru misyon tarafından hazırlandı. Cemiyet-
dülaziz’in tahttan indirilip yerine V. munu bir kez daha kurcalamak için İs i Mahsusa adındaki bu kurulun, daha
Murad’ın geçirildiği günlerde, Midhat tanbul’da uluslararası bir konferans önceden hazırlanmış birtakım taslaklar
Paşa Anayasa taslağı hazırlıklarını sür düzenlenmişti. Yeni sadrazam olan dan da yararlanarak oluşturduğu tasa
dürüyordu. Ama yeni padişahın akli Midhat Paşa’nm anayasacılık tezi bir rı, Midhat Paşa başkanlığındaki Heyet-
dengesinin pek yerinde görünmemesi de şu mantığı içeriyordu: Avrupa dev i Vükela (bakanlar kurulu) tarafından
ANAYASALAR 19
Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış
M E C LİS-t M EBUSAN: tik Meclis-i Mebusan 19 Mart 1877’de Dolmabahçe Sarayt’nın muayede salonunda II. A bdülham id’in
nutkuyla açıldı. N utkun Başkâtip Said Paşa tarafından okunmasından sonra dua edilerek, toplantıya son verildi. Çalışmalar ise
A yasofya’daki Meclis-i Mebusan binasında yapılacaktı.
bazı noktalardan değişikliğe tâbi tutul şisel olmayan (objektif) bir dille, yasa yetkileri ise kısıtlıdır; bakanlar kurulu
duktan sonra, padişah tarafından ka ve hukuk diliyle kaleme alınmıştır. Me üzerinde padişahın mutlak söz ve etki
bul ve ilân edildi. Anayasa çalışmaları tin, bir anayasaya özgü bölüm ve mad si olduğu gibi, bakanlar da meclise de
sırasında, başını Midhat Paşa’nın çek delerden oluşmaktadır. ğil padişaha karşı sorumludur. Ayrıca
tiği ve aralarında Askerî Mektepler Nâ Kanun-ı Esasî; devletin monarşik ya yasaların yapılmasında son söz hakkı
zın Süleyman Paşa, Ziya Paşa ve Na pısını korumaktadır: Devlet-i Osmani nın yine padişaha ait olduğu dikkati
mık Kemal gibi kişilerin de yer aldığı ye’de saltanat hakkı Osmanoğulları so çekmektedir. Üstelik padişahın Heyet-
liberal-reformist kanat, padişah hakla yuna ait olup, bunların bütün hakları i Mebusan’ı feshetme yetkisi de vardır
rını sonuna kadar savunan tutucu blok umumun kefaleti altındadır (md.3 ve ve bu yetkinin kullanılması oldukça ba
la (Mütercim Rüşdî Paşa, tarihçi Cev 6). Bu monarşik devlet aynı zamanda sit koşulların gerçekleşmesine bağlan
det Paşa, ulemâ..) sürekli çatışmak ve teokratik karakterlidir: devletin dini İs mıştır. Meclislerin toplantı halinde bu
zaman zaman da geriye doğru adımlar lâm’dır; padişah aynı zamanda halife lunmadığı dönemlerde, yürütme, ülkeyi
atmak zorunda kalmıştır. II. Abdülha olup, şeriat kurallarını uygulatır; Şey- kanun kuvvetindeki kararlarla yönete
mid’in de gitgide ağırlığını tutuculardan hülislâm’ın devlet örgütünde özel bir bilir. Görülüyor ki sistem, yürütme or
yana koym asıyla denge, liberal- yeri vardır; yasalar din kurallarına ay ganını yasama karşısında son derece
reformcu kanat aleyhine dönmüştür. kırı olamaz; ülkede şer’iye mahkeme güçlü kılmış, yürütme organı içinde de
Nitekim Kanun-ı Esasî’de de bunun iz leri de vardır. padişahı en üst mevkide tutmuştur. Üs
leri açık olarak görülmektedir. Kanun-ı Esasî ile anayasalı ya da telik bunca önemli yetkilere sahip bu
Bir kurucu meclis ya da parlamento meşrutî monarşi düzenine geçildiği hal lunan sultan “ kutsal ve sorumsuz” da
tarafından hazırlanmayan, padişahın de, padişahın yetkileri son derece geniş sayılmıştır.
tek yanlı bir işleminden doğmuş olan tir. Sadrazamı, vekilleri ve şeyhülislâ Buna karşılık, yargı gücü ile ilgili dü
1876 metni bir “ ferman anayasa” dır. mı o seçer ve atar; iki meclisli olan ya zenlemelerde, bu organın bağımsızlığını
Âyanın ağzından çıkmışçasına kaleme sama organından (Meclis-i Umumî) sağlayıcı, hâkimlere güvence getirici ve
alınan Sened-i İttifak’tan ve padişah Heyet-i Âyan kanadının üyeleri doğru yasal yargılama ilkelerini koruyucu il
adına kaleme alınan Tanzimat ferman dan padişah tarafından seçilirler; genel keler dikkati çekmektedir. Kişileri ilgi
larından farklı olarak Kanun-ı Esasî ki seçimlerle oluşan Heyet-i Mebusan’ın lendiren yargısal güvenceler bakımın
20 ANAYASALAR
AnayasaI Gelişmelere Toplu Bir Bakış
dan Kanun-ı Esasî önemli esaslar getir kişi güvenliği sistemini kökünden sars yasanın demokratik yönde değiştirile
miştir: Kimsenin yasayla bağlı olduğu maktadır. Din ve düşünce özgürlükle bilmesi de zordu, çünkü bunun yapıla
mahkemeden başkasına gitmeye zorla- rine gelince; Kanun-ı Esasî, din ve iba bilmesi için, üyeleri padişah tarafından
namaması, bir davaya ancak ait oldu det özgürlüğünü tanımakta, düşünce atanan Âyan Meclisi’nin de üçte iki oyu
ğu mahkemede bakılabilmesi, mahke özgürlüğünden ise söz etmediği gibi, gerekliydi. Üstelik, anayasayı yorum
melerin kendi görev alanlarına giren da basın “ kanun dairesinde serbesttir” lama yetkisi de yine Âyan Meclisi’ne bı
valara bakmaktan kaçınmamaları, var şeklindeki kaypak bir hüküm de getir rakılmıştı. Bu nedenle Kanun-ı Esasî
olan belli mahkemeler dışında olağan mektedir. Ekonomik alanda ise; mal ve yalnız içeriği bakımından değil, güvence
üstü yargı mercileri ya da yargı kara mülk güvenliğini kurmakta, ortaklıklar ve yaptırımlar bakımından da gerçek
rı vermeye yetkili özel komisyonlar ku kurabilme hakkını tanımakta, vergile ten meşrutî (anayasal) bir sistem getir
rulamaması, yargılamanın açık (âleni) mede yasallık ve herkesin “ kudreti miyordu. Uygulama da bunu ortaya
olması, herkesin mahkemelerde bütün nisbetinde” vergi ödemesi ilkelerini ge koymuştur.
yollardan yararlanarak kendisini ve da tirmektedir. Seçme ve seçilme hakkı ise
vasını savunabilmesi, işkence ve eziye anayasada açıkça belirtilmiştir. İlk Osmanlı Parlamentosu
tin yasaklanması vb. Kanun-ı Esasî; hiçbir hükmünün hiç II. Abdülhamid, iç ve dış sorunlar
Haklar ve özgürlükler sistemine ge bir sebep ve bahaneyle askıya alınama karşısında iyice bunalan ve yalnızlaşan
lince; Kanun-ı Esasî Osmanlı Devleti yacağını, uygulamadan düşürülemeye- Midhat Paşa’yı, bir “ komplo” hazır
uyruğu olan herkesi, din ve mezhebi ne ceğini bildirmekle, görünüşte, anayasa ladığı gerekçesiyle, Kanun-ı Esasî’nin
olursa olsun “ Osmanlı” , yasalar önün nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesini 113. md.sinin kendine tanıdığı yetkiye
de de eşit saymakta, kişi özgürlüğüne benimsemişti. Fakat, bu hüküm, ger dayanarak yurt dışına sürdükten son
ve kişi dokunulmazlığına yer vermek çek bir anayasal güvence ya da demok ra, yabancı devletleri yatıştırmak iste
tedir. Ancak, padişaha, “ hükümetin ratik koruma sağlayabilmekten uzaktı. ğiyle de olsa gerek, ilk seçimlerin yapıl
emniyetini ihlâl ettikleri” bir polis so Bir kere anayasanın kendisi, yukarda masına geçildi. Bu seçimlerde kadınlar
ruşturması sonucu anlaşılanları sürgü görüldüğü gibi, demokratik bir yapı ve oy verme hakkına sahip bulunmadık
ne yollama yetkisi veren 113. madde, sistem kurabilmiş değildi. Ayrıca, ana ları gibi, seçmen olabilmek için de bel-
tL K TO PLAN TILAR: Birinci Meclis-i Mebusan ilk yıl üç ay, ikinci yi! iki ay kadar faaliyette butundu. Bu meclislerde değişik
milliyetlere ve dinlere mensup üyeler olmasına rağmen meclisler, milliyetler ve dinler arası bir çatışma alanı haline gelmedi.
ANAYASALAR 21
Anayasal Gelişmelere Toptu Bir Bakış
di. Bu açıdan eksik de olsa bir insan ve parlamentonun haklanna sahip çık tihat ve Terakki Cemiyeti” ile devam et
haklan listesi getirmesi ve parlamento maya çalışmasının payı büyüktür. Za ti. Jön Türk muhalefeti, orta sınıf as
deneyini başlatması bakımından bir ten bu ilk parlamentoculuk deneyine ker ve sivil aydınlarından oluşuyor, ba
katkı niteliğindeydi. Çünkü böylece, son verilmesinin başlıca nedenlerinden sın yoluyla propaganda ve hatta darbe
yönetime katılma ve hukuk devleti ol biri de budur. girişimleri (1896, 1897) gibi eylem bi
ma yolunda ciddi bir adım atılmış bu I. Meşrutiyet deneyinin sosyal-siyasal çimleri deniyordu. Jön Türkler’in de,
lunuyordu. Padişahın o güne kadar tek alandaki en temel sorunu ise, çok-uluslu tıpkı Genç Osmanlılar gibi, işlenmiş ve
başına kullandığı egemenlik yetkileri bir imparatorlukta liberalizm ve parla tutarlı bir dünya görüşleri yoktu. Bu
nin, yasama-yürütme-yargılama fonk mentoculuk çabalarını sürdürmenin akım içinde, tslâmcı görüşlerle laik dü
siyonları halinde bölünmesi ve halkın güçlüğü idi. Daha çok özgürlük ve si şünceler, saf Batıcı eğilimlerle anti-
da temsilcileri eliyle devlet çarkının iş yasal katılma, siyasal birliğin bölünme emperyalist aranışlar yanyana yaşıyor
lemesine katılmaya başlaması önemli sine yol açmaz mıydı? I. Meşrutiyet’in du. İktisadî görüşler ise berrak değildi.
bir yenilikti. başlıca sorunsalı ve hatta açmazı bu ol Jön Türk siyasal düşüncesi ise, mutla-
Nitekim, Kanun-ı Esasî’nin bütün muştur. Bu çetin sorun, II. Meşrutiyet kiyete karşı çıkmak, anayasanın yeniden
olumsuz ve aksak yönlerine karşın, ilk deneyinin de gündemindeki başlıca yürürlüğe konmasını istemek, impara
Osmanlı parlamentosunun oluşmasıy madde olacaktır. torluğun bütün halkları için Osmanlı
la başlayan yeni siyasal hayat, Türki lık çerçevesi içinde özgürlük talep etmek
ye’de bir parlamentoculuk geleneğinin gibi noktalarda toplanmıştır. Ana he
yerleşmesi bakımından önemli bir baş İkinci Meşrutiyet def, “bütün OsmanlIların kardeşliği”
langıçtı. Bu şekilde doğan “ parlamen II. Meşrutiyet’i yaratan ana etken, II. fikrinden kalkarak, imparatorluğu dış
to ideali” , daha sonraki dönemlerin si Abdülhamid’in başlıca rejimine karşı müdahale ve iç bölünmelere karşı ko
yasal uyanışlarını da besleyen bir kay Jön Türklerin verdiği özgürlük ve ana rumaktı. Bu açıdan, asıl amaç özgür
nak oldu. Bunda, yetkileri Kanun-ı yasa mücadelesidir. “Ittihad-ı Osmanî” lük değil, “devletin kurtarılması”ydı.
Esasî tarafından hayli sınırlandırılmış (1889) ile başlayan gizli örgütlenmeler, Özgürlük ve anayasalı rejim, bunun en
olan Meclis-i Mebusan’ın meşrutiyete 1895’den sonra esas olarak “Osmanlı it elverişli aracı olacak, kaynaşan unsur-
YENİDEN: ikinci Osmanlı Parlamentosu 17 Aralık 1908 günü II. Abdülham id’in nutkuyla açıldı. Bu kez nutku okuyan, Mabeyn
Başkâtibi A li Cevad B ey’di. Bu yeni dönemle padişahtık kurumunun karşısında parlamento yükseliyordu. Daha sonra yapılan
Anayasa değişiklikleriyle gerçek anlamda meşrutî (anayasalı) bir düzene geçişin temeli atıldı.
ANAYASALAR 23
AnayasaI Gelişmelere Toplu Bir Bakış
C E N G İZ A R S L A N T E P E A R Ş İ V İ
KISA SÜ RE N ÖZGÜRLÜK: II. Meşrutiyet, kişi hak ve özgürlüklerinde önemli demokratik gelişmeler sağladı. Ne var ki, özgürlük
ve anayasa diyerek II. Abdülham id rejimini deviren İttihat ve Terakki, bir süre sonra komplocu yöntemlerle rakiplerini sindirdi,
hak ve özgürlükleri ortadan kaldırdı.
lardan bir “Osmanlı ulusu” çıkaracak, bireyciydiler. 1902’de Paris’te yapılan suretiyle pasif direnişe çağrılması,
“Osmanlı vatanı”nı yeniden tanımlaya 1. Jön Türk Kongresi bu iki akım ara silahlı-silahsız direnişler düzenlenmesi,
caktı. Bu nedenle Jön Türk akımının sındaki farkları daha da netleştirdi. Da greve gidilmesi, genel ayaklanma koşul
özü Osmanlıcılık’tır. Ancak, yabancı ha sonraki yıllarda, Ahmed Rıza kana larının hazırlanması gibi esaslar kara
uluslarla da temas sonucu, Türk ulus dı Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiye ra bağlandı. Bu tarihe kadar zaten hal
çuluğu fikri de Jön Türkler’de gelişmeye ti, Prens Sabahaddin kanadı ise kın kaynaşma içinde olduğu açıktı.
başlamıştı. İlkin edebiyat alanında uç Teşebbüs-i Şahsî ve Adem-i Merkeziyet Gerçekten de, çeşitli ulusların önder
veren bu eğilim, daha sonra, özellikle Cemiyeti adlı örgütler içinde iki koldan ve örgütlerinin sürekli faaliyet içinde ol
Balkan savaşlarıyla başarısızlığı ortaya ayrı ayrı faaliyette bulundular. malarının yanı sıra, 1906-1908 yılları,
çıkaran Osmanlıcılık ülküsünün alter 1905 sonrasında Jön Türk akımı as kitle mücadelelerinin de yükselişine sah
natifi olarak yükselmeye başlayacaktır. kerî çevreleri etkisi altına aldı, özellikle ne oldu. 1906’da Kastamonu’da halk
Makedonya’daki gizli ve yarı-askerî ih belediye seçimlerini boykot etti.
Jön Türk Muhalefeti tilalci örgütlenmeler etkinlik kazandı. 1907’de Erzurum’da, subayların ve
1906’da Selanik’te asker ve sivil aydın gençlerin aktif rol oynadığı önemli kitle
Devletin nasıl kurtarılabileceği soru ların kurduğu Osmanlı Hürriyet Cemi hareketleri görüldü. Asıl kaynaşma ise
suna getirilen cevaplar, Jön Türk mu yeti bütün Rumeli’de söz sahibi hale Rumeli’deydi. Buradaki muhalefet ha
halefetinin başlıca iki kanada ayrılma geldi. Bu örgüt, 1907’de Osmanlı Te reketi o boyutlara ulaşmıştı ki, Rumeli
sına yol açmıştır. Başını pozitivist Ah- rakki ve İttihat Cemiyeti ile birleşerek Genel Müfettişi Hilmi Paşa, Meşruti-
med Rıza Bey’in çektiği İttihat ve Te- onu ihtilalcileştirdi. Bu yılın sonlarına yet’in yeniden ilânından 10 gün önce II.
rakki’ci kanat, seçkinlerin rolüne ina doğru Jön Türk eylemi, bütün ülkeyi Abdülhamid’e çektiği telgrafta, "bu ta
nıyor, devletçi ve merkezci bir politika etkileyebilecek bir güç haline gelmişti. raflarda benden başka herkes itti
öngörüyor, Türkleri de yönetici ve ege 29 Aralık 1907’de Paris’te toplanan 2. hatçıdır” demek durumunda kalacak
men durumuna getirmeyi amaçlıyordu. Jön Türk Kongresi, bütün siyasal eği tı.
Prens Sabahaddin’in öncülük ettiği limleri ve çeşitli milliyetlerin temsilci
öbür kol ise, bölgesel özerklikler, ye lerini bir araya getirerek ciddî bir bir Uluslararası Durum •
rinden yönetim (adem-î merkeziyet), lik havası yarattı. Kongrede, II. Abdül- 20. yy. başlarında, Avrupa ve Asya’
özel teşebbüs ve yaratıcılık, bireycilik hamid’in tahttan indirilmesi ve parla- da demokrasiye doğru gidiş eğilimleri
gibi temalara ağırlık vermişti. Birinci mentolu düzene geçilmesi yolunda ka güçlenmişti. 1905’te Rusya’da meşrutî yö
lerin Türkçü, devletçi, merkezci, oto rarlar alındı. Eylem yöntemleri olarak netime geçilmesinden sonra, Avrupa’
riter ve seçkinci tavrına karşılık İkinci da, ordu içindeki propagandaya ağır da artık mutlakiyet ya da diktatörlük
ler, Osmanlıcı, yerinden yönetimci ve lık verilmesi, halkın vergi ödememek le yönetilen büyük devlet kalmamıştı.
24 ANAYASALAR
Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış
Uzakdoğu’da Japonya da meşrutiyete len Meclis-i Vükela mazbatasını onay rek demokratik bir denetim sistemi ku
geçmişti; Çin de bu yola girmek üzerey layıp Meşrutiyet’i ikinci defa olarak rulmuştur. Ayrıca, meclisin feshi şart
di. Ortadoğu’da ise İran 1905-1906 yıl ilân etti. ları da ağırlaştırılmak suretiyle parla
larında meşrutî düzene kavuşmuştu. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ağır mentonun konumu güçlendirilmiştir.
Böylece, uluslararası durumun ve dün lığını koyduğu seçimler sonunda oluşan Böylece 1909 metni, demokratik bir yü
yanın genel gidişinin demokrasi yönün Meclis-i Mebusan ile Heyet-i Âyan’dan rütme ve yasama (Heyet-i Âyan’ın var
de olması, ülke içindeki özgürlük ve kurulu Osmanlı parlamentosu 17 Ara lığını sürdürmesine rağmen) organlarım
meşrutiyet mücadelesine bir destek lık 1908 günü padişahın nutkuyla açıl yaratmış, kuvvetler ayrılığını yumuşak
oluşturuyordu. Gerçekten de Rus, Ja dı. Fakat ittihatçılar meclisi tam dene ve işbirliğine dayalı, ama meclisi daha
pon ve İran deneyleri, Osmanlı meşru timleri altında tutamadılar. Bunda, İt çok kollar biçimde gerçekleştirmiş, kla
tiyetçilerini yakından etkilemiştir. Bun tihat ve Terakki’nin hâlâ bir siyasal sik parlamenter hükümet sisteminin ti
lar, koyu bir mutlakiyetten meşrutî bir parti değil cemiyet olmasının da payı pik unsurlarını getirmiştir.
rejime geçilebileceğini (Rusya), bir As vardı. Yeni dönem, padişahlık kurumu Kişi hak ve özgürlükleri alanında da
ya devletinde bile bunun olabileceğini karşısında hükümet ve parlamentonun demokratik gelişmeler meydana gelmiş
(Japonya) ve nihayet İslâmiyet’le ana yükselişine sahne olmaya başlamıştı. tir.
yasalı bir rejimin bağdaşabileceğini Yine bu dönemdedir ki, Osmanlı siya Anayasa değişikliği ile; tutuklama
(İran) bir kez daha ortaya koyan canlı sal tarihinde ilk defa olarak bir hükü ve cezalandırmalarda yasaya uygunluk
örneklerdi. metin, meclisin güvensizlik oyu ile dü koşulu getirilmiş, ünlü 113. madde ile
Uluslararası durumun meşrutiyeti şürüldüğü görülecektir: Kâmil Paşa ka padişaha tanınan “ sürgüne yollama
besleyen karakterinin yanı sıra, bir baş binesinin 13/14 Şubat 1909 tarihinde yetkisi” kaldırılmış, basımn sansür edi
ka dış etken daha, meşrutiyete geçilme güvensizlik oyu alması ve yerine Hüse lemeyeceği esası korunmuş, toplanma
sinde önemli rol oynamıştır. İngiltere, yin Hilmi Paşa kabinesinin kurulması. ve dernek kurma hakları ilân edilmiş
Mart 1908’den itibaren Makedonya işi II. Meşrutiyet denemesi çok geçme tir. Fakat siyasal gelişmeler ve İttihat
ni yine kurcalamaya başlamıştı. Bu gi den, “ 31 Mart Vakası” adıyla bilinen ve Terakki otoritarizmi bu demokratik
rişimler ve özellikle İngiltere Kralı’nın olayla bir süre için kesintiye uğradı. 31 ilkelerin hayata geçirilmesine izin ver
Rus Çarı ile yaptığı görüşme (Reval Mart ayaklanması, meşrutiyete karşı memiştir.
Mülakatı), İttihat ve Terakki ve eylemci gerici bir ayaklanma olduğu kadar,
Bu dönemde hukukî, İdarî ve adlî dü
subaylar tarafından, imparatorluğun meşrutiyete karşı çıkmayan fakat İtti
zeni değiştiren birtakım önemli reform
paylaşılmasına yönelik yeni bir komp hat ve Terakki’ye karşı askerî bir dar
lar da yapıldı. Eski düzeni tasfiye ve ye
lonun başlangıcı olarak algılandı ve bü be hazırlığı içinde bulunan bir kesimin
nisini pekiştirme amacıyla çıkarılan bir
yük bir telaş ve tepkiye yol açtı. Bu ge de faaliyetleri sonunda ortaya çıkmış
takım yasa ya da “ irade-i seniye’Mer-
lişmeler, asıl amacı imparatorluğu kur tır. Bu ayaklanma günlerinde, parla
le, büyük gelir getiren bir kısım padi
tarmak olan Jön Türk muhalefetinin ve mento ve hükümet gibi anayasal kuru
şah emlâki devlete maledildi; saray per
özellikle onun asker kanadının daha ak luşlar işlemez hale gelirken, sarayın nü
sonelinde ve yüksek bürokraside (ule
tif bir tutum içine girmesi sonucunu do fuzu yine arttı. Ayaklanma, Selanik’
ma dahil); kısıntı, bürokrasi ve ordu
ğuracaktır. ten gelen Hareket Ordusu’nun 24 Ni-
da tasfiyeler (alaylı subaylar) yapıldı;
san’da İstanbul’a girmesinden sonra
saray ve hanedan ödenekleri azaltıldı,
II. Meşrutiyet’in İlânı bastırılabildi. 27 Nisan’da yeniden top-
şahsî hukuk davalarına şeriye mahke
lanabilen meclis II. Abdülhamid’in
Reval Mülakatı’nın yarattığı panik meleri yerine nizamiye (adliye) mahke
tahttan indirilmesine karar verdikten
havası içinde, bir başka etken, siyasal melerinde bakılmasına başlandı; yeni
sonra yoğun bir yasama faaliyetine gi
patlamanın hazırlayıcısı oldu. Bu, pa mülkî sistemin esasını kuran ve valile
rişti. II. Meşrutiyet’in siyasal ve huku
dişahın Rumeli’ye göndermiş olduğu rin yetkilerini genişleten bir Vilayetler
kî yapısı büyük çapta bu dönemdeki fa
“ güvenilir adamları” nın birbiri ardısıra Kanunu çıkarıldı ve modern bürokra
aliyetin eseridir.Bunun başlıca nokta
vurulmasıyla birlikte sarayla olan bağ sinin temelleri atıldı. II. Meşrutiyet hu
sını 1876 Kanun-ı Esasîsi’nde yapılan
ların tamamen kopması olayıdır.Bu or kuk reformlarının bir başka yönü de la
değişiklikler meydana getirir ki, bu de
tam içinde, 400 kişilik çetesiyle Resne’ iklik ve kadın hakları konusundaki tu
ğişikliklerin derinliği, pek çok yazarın
de dağa çıkan Kolağası Niyazi Bey’in tumunda kendini gösterir. Yargı organ
haklı olarak, yeni bir anayasadan söz
bu eylemi, ihtilalin de fiilen başlaması larını birleştirmek ve şerî kurumların et
edercesine “ 1909 Anayasası” deyimi
demek oluyordu. Sarayın bu ayaklan kisinden koparmak isteyen ittihat ve
ni kullanmalarına yol açmıştır.
mayı bastırma girişimleri sonuç verme Terakki, mahkemelerin doğrudan doğ
diği gibi, direniş daha da genişledi. Pa ruya ve yalnız adalet bakanlığına bağ
dişaha çekilen telgraflarda anayasanın II. Meşrutiyet Reformları lanmasını sağladı. Bütün mahkemele
yeniden yürürlüğe konması ve bir “ mil 1909 Kanun-ı Esasî değişiklikleri ger rin Adliye Nezareti’ne bağlanması aile
let meclisi” nin toplanması isteniyordu. çek anlamda meşrutî (anayasalı), sınır hukuku ve “ ahval-i şahsiye’' alanında
Nihayet 23 Temmuz 1908 günü ittihat landırılmış bir monarşi düzenine geçişi da dinî hukuktan ayrılma yolunda atıl
ve Terakki Manastır’da hürriyeti ilân ifade eder. Padişah, yasama ve yürüt mış bir adım oluyordu. Aynı yönde, ev
etti. Aynı gün bütün Rumeli bunu be me üzerindeki yetkilerini yitirmiş, yü lenme ve boşanmada kadının durumu
nimsediğini telgraf yağmurlarıyla sara rütme organı olarak hükümet (kabine) nu iyileştiren düzenlemeler yapıldı, hat
ya bildirdi. Aynı günün gecesi de II. devlet sistemi içindeki yerini almış, ay ta “ çokkarıhlık” olgusuna karşı da bir
Abdülhamid, Kanun-ı Esasî’nin yeni rıca bu kuruluşun sadece parlamento takım önlemler alındı. Dönem, kadın
den yürürlüğe konulduğu anlamına ge önünde sorumluluğu esası benimsene ların öğrenim ve kamu hizmetlerine gir-
ANAYASALAR 25
Anayasa! Gelişmelere Toplu Bir Bakış
SEÇİM LER: Kanun-ı Esasî’y e göre mebuslar halk tarafından seçilir, Ayan üyeleri de padişahça atanırdı. Seçim yasası ise iki
dereceli seçim sistemine dayanıyordu. II. Meşrutiyet ’ten sonra yapılan ilk seçimlerdeki nisbi demokratik hava daha sonraki
seçimlerde ortadan kalktı. “Sopalı seçimler" diye adlandırılan 1912 seçimleri ise ittihat ve Terakki'nin diktasına giden yolda önemli
adımdı.
me hakları konusunda da olumlu ka kili bir denetim gücü vardı. Bu, kısmen şına kaçıp partinin fiilen dağılmasından
zançlar sağladı. Padişah V. Mehmed Reşad’ın uysal ki sonra ise, yeniden güçlenen kurum sa
şiliğinden, kısmen İstanbul’daki sürekli ray olacaktır. Onun bu yeniden yükse
Siyasal Otoritarizm sıkıyönetim düzeninin sağladığı olanak lişi, Anadolu’da ulusal iktidarın kurul
Modern bir devlet cihazı oluşturmak lardan, kısmen de İttihat ve Terakki’ masıyla son bulacak, nihayet Kurtuluş
yolundaki bu olumlu adımlarına kar nin ülkedeki en etkili siyasal-askerî güç Savaşı ’nın başarıya erişmesinden son
şılık II. Meşrutiyet dönemi, siyasal mo oluşundan kaynaklanıyordu. İttihat ve ra, hem çağını doldurmuş hem de işgal
dernleşme ya da demokratikleşme ala Terakki, “ sopalı seçim” diye anılan ci güçlerle işbirliği yapmış olan salta
nında tersine bir çizgi izledi, özgürlük 1912 seçimleri ile 1913 “ Bâbıâli baskı nat kurumunun kaldırılması (1922) hiç
ve anayasa parolalarıyla II. Abdülha- n ın d a n sonradır ki, gerçek ve hatta gi de zor olmayacaktır.
mid rejimini deviren İttihat ve Terak derek rakip tanımayan bir iktidar hali
ki, 1913’ten sonra iktidarın tek ve ra ne geldi. 1913’te Cemiyet/Fırka ikiliği II. Meşrutiyet’in Bilançosu
kipsiz sahibi durumuna geldi. Komp ne son verip kendini siyasal parti ilan II. Meşrutiyet ilkin hazırlanış biçimi
locu yöntemlerle muhaliflerini sindirir ederek, Birinci Dünya Savaşı’nın biti bakımından dikkati çekmektedir. Aşa
ken, demokratik hak ve özgürlükleri de mine kadar ülkeyi adeta bir “ tek parti” ğıdan yukarı yükselen ve oldukça ge
kısma yoluna gitti. İşçi ve esnaf örgüt gibi yönetti. Bu dönemde, ülkenin ge niş bir tabana oturan özgürlük hareke
lenmeleri, eylemleri ve grevler yasaklan leceğini ilgilendiren en hayatî kararlar ti, halife-sultanı boyun eğmeye zorla
dı. Bu yasakların getirilişinde, Alman bile (savaşa katılma kararı başta olmak mış ve ondan “ meşrutiyet ve anayasa”
işverenleri ile Adliye Nezareti’nde da üzere) kapalı kapı siyaseti ve komplo tavizini koparmayı başarmıştır. Sulta
nışmanlık görevi yapan Kont Ostrorog cu yöntemlerle çalışan iktidar kliği, nın tek taraflı irade ve işlemiyle oluşan
önemli roller oynadılar. özellikle Enver, Talat ve Cemal Paşa “ ferman anayasa” tipinden, iki taraf
İttihat ve Terakki, 1908-1912 arasın lardan oluşan “ triumvira” tarafından lı bir hukuk belgesi olan “ misak
da, “ iktidar partisi” diye tanınmakla alındı ve oldu-bittiler şeklinde yürürlü anayasa” (1909 değişikliği) aşamasına
birlikte, aslında iktidarda değildi, ğe kondu. Birinci Dünya Savaşı’nın Os sıçrayış da bunun sonucudur. II. Meş
“ hükümet” olmamıştı ya da olamamış manlI imparatorluğu için yenilgiyle ka rutiyet ayrıca, egemenliği, kaynağı ve
tı. Ama, meclis ve hükümet üzerinde et panması ve ittihatçı önderlerin yurt dı kullanılışı bakımından hükümdara ait
26 ANAYASALAR
Anayasal Gelişmelere Toptu Bir Bakış
K AYN A K Ç A
□ ABADAN Yavuz-SAVCI Bahri, Türkiye'de
Anayasa Gelişmelerine Bir Bakış, Ankara, 1950
□ AHMAD Feroz, İttihat ve Terakki, İstanbul,
1984
□ AKŞİN Sina, Jön Türkler ve İttihat ve Terak
ki, İstanbul, 1980
□ ALDIKAÇTI Orhan, Anayasa Hukukumuzun
Gelişmesi ve 1961 Anayasası, İstanbul, 1982
□ Ali CEVATJ İkinci Meşrutiyetin İlanı ve 31
Mart Hadisesi, Ankara, 1960
□ AVCIOĞLU Doğan, Türkiye'nin Düzeni, 2
cilt, İstanbul, 1973
□ BERKES Niyazi, Türkiye'de Çağdaşlaşma,
Ankara, 1973
TEPKİLER: II. Meşrutiye! bir süre sonra “31 Mart Olayı” diye adlandırılan bir □ ENOELHARDT Ed., Tanzimat, İstanbul,
ayaklanma ite karşılaştı. Bu ayaklanma sırasında parlamento işlemez hale geldi. 1976
Ayaklanma 24 Nisan I908’de Selânik’ten gelen Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. □ FERİDUN Server, Anayasalar ve Siyasî Belge
ler, İstanbul, 1962
□ KARAL Enver Ziya, Osmanlı Tarihi,cilt 7 ve
8, Ankara, 1983
bir yetki sayan monarşik egemenlik an Bu dönemin siyasal hayatındaki □ KAYNAR Reşat, M ustafa Reşit Paşa ve Tan
layışını teoride ve pratikte temelinden olumsuzluklar ise; önceleri bir hâkim zimat, Ankara, 1954
sarsmıştır. Egemenlik yetkilerinin pa parti durumundaki İttihat ve Terakki’ □ KUBALI Hüseyin Naili, Türk Esas Teşkilât
dişah ile milletin temsilcileri arasında nin sonradan fiilen tek parti durumu H ukuku Dersleri, İstanbul, 1960
□ KURAN Ahmed Bedevi, Osmanlı İmparator
paylaşılması, parlamentolu düzene ge na yükselmesi, baskı ve terör yöntemiy luğunda inkılap Hareketleri ve M illî Mücade
çiş, kuvvetler ayrılığı ilkesinin kabulü, le muhalefeti sindirmesi, partinin le, İstanbul, 1956
yasama ve yürütme yetkilerinin padi Merkez-i Umumî’sinin adeta parlamen □ KUSHNER David, The Rise o f Turkish Nati-
onalism, London, 1977
şahtan koparak bağımsız ve demokra tonun yerini alarak gerçek “ karar or □ LEW1S Bernard, The Emergence o f Modern
tik organların eline geçmesi, bakanlar ganı” , böylece bir parti oligarşisinin Turkey, London, 1968
kurulunun sadece meclise karşı sorumlu egemenliğin fiilî sahibi haline gelmesi □ MARDİN Şerif, Jön Türklerin Siyasî Fikirle
hale gelişi vb., bütün bunlar, Osmanlı şeklinde özetlenebilir. Bu çığır genel ri, İstanbul, 1983
□ OKANDAN Recai Calip, A m m e H ukukum u
siyasal sistemindeki demokratikleşme olarak bütün demokratik kurum ve me zun A na Hatları, İstanbul, 1977
nin somut noktalandır. Bu çerçeve için kanizmaları, özel olarak da parlamen □ ORTAYLI llber, İmparatorluğun En Uzun
de, siyaset yapan kitlenin genişlemesi, toyu etkisizleştirmiş, 1914’ten sonra sa Yüzyılı, İstanbul, 1983
“ tebaa” anlayışından “ vatandaş” an vaş şartları da bahane edilerek meclis □ PETROSYAN Yuri Aşatoviç, Sovyet Gözüyle
Jön Türkler, Ankara, 1974
layışına geçiş, bir siyasal kamuoyunun lerin “ tatili” yoluna yeniden girilerek, □ RAMSAUR Emest Edmonson, Jön Türkler ve
doğuşu ve özgürlük düşüncesinin hal ülke kanun kuvvetindeki kararnameler 1908 İhtilâli, İstanbul, 1972
kın belleğine girmesi gibi gelişmeler özel le yönetilmeye başlanmıştır. II. Meşru- □ RUSTOW-WARD Ed., PoliticalModemizati-
bir önem kazanmaktadır. Bu dönem tiyet’in olumsuzluklarından biri de, or on in Japan and Turkey, Princeton, 1964
□ SHAW Stanford-Ezel Kural Shaw, Osmanlı
de yeşeren İktisadî ve siyasî bağımsız du ile politikanın birbiri içine geçmiş ol imparatorluğu ve M odem Türkiye, 2 cilt, İs
lık fikri, devlet cihazının modernleşti masıdır. Bu durum, rejimin yarı-askerî tanbul, 1982-1983
rilmesi ve laikleştirilmesi yolunda atı bir niteliğe bürünmesine yol açmıştır. □ SOYSAL Mümtaz, Anayasanın Anlamı, İstan
lan adım lar ve nihayet “ devleti Komitecilikten yetişme ittihatçıların or bul, 1979
□ TUNAYA Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasî Par
kurtarmak” düşüncesinden “ ulusu duyu siyasete iyice sokmaları ve muha tiler, İstanbul, 1952
kurtarmak” düşüncesine geçiş (ekono lefete karşı kullanmaları, kendi karşıt □ TUNAYA Tank Zafer, Hürriyetin İlânı, İstan
mik ve sosyal reformlar), 1920 sonra larının da ordu içinde örgütlenmeleri bul, 1959
□ ÜÇOK Coşkun-MUMCU Ahmet, Türk Hukuk
sının ulusal-demokratik-laik devlet tab ne yol açmış (Halaskâr Zabitan Grubu Tarihi, Ankara, 1981
losunun oluşumunu hazırlayan önemli ve Temmuz 1912 darbesi), iktidarın as
katkılardır. kerî darbeler dışında normal yollardan