You are on page 1of 9

1184

Milli Mücadele ve Dış Dünya

Faruk Sönmezoğlu

Belirli topraklar üzerinde varolan bir dengeye dayalı diplomasinin yerini bir
devittin yerini bir yenisine bırakması başka denge anlayışına bırakışının ilk
olayı, tarihin genel akışı içerisinde çok­ habercileri görüldü. Bunagöre, Rusya’­
ça rastlanılan bir durumdur. Bu türden ya karşı bir denge sağlamak için İngil­
bir durumda genellikle hem bir eskiden tere’den çok Almanya’nın desteği alın­
kopuş, bazı yeniliklere yöneliş eğilimin­ maya çalışılacaktı. Bu yeni denge anla­
den, hem de devralınan mirasın kaçı­ yışı, II. Abdülhamid’i devirerek iktidarı
nılması güç yükümlülükleri çerçevesin­ ele geçiren İttihat ve Terakki Cemiye-
de geçmişle olan bağlardan söz etmek ti’nin yönetim döneminde daha da be­
mümkündür. Bu yazıda ele alınan Tür­ lirgin bir görünüm kazanacaktı. İki ra­
kiye Cumhuriyeti örneğinde ise esas kip iktidar odağının dış politikalarırı-
olarak sorunun birinci yönü üzerinde daki bu benzerlik farklı sayılabilecek se­
durulacak, geçmişten devralınan diplo­ beplerden kaynaklanıyordu.
matik mirasla ilgili olarak çok genel
bir görünüm vermekle yetinilecektir. Kurtuluş Savaşı’nda
Dış Politika
Son Dönem
Bu yeni denge anlayışı içinde I. Dün­
Osmanlı Diplomasisi ya Savaşı’na Almanya ve Avusturya-
Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihin­ Macaristan İmparatorluğu safında ka­
de 19. yy merkezin çevre üzerindeki et­ tılan Osmanlı İmparatorluğu savaş son­
kisinin zayıfladığı, sürekli toprak ka­ rasında yenik düşen devletler arasında
yıplarıyla bir genel çöküşe doğru yol yer almıştı. Osmanlı orduları, özellik­
alındığı bir dönemdi. Bu durum, Os­ le 1917 Rus Devrimi’nden sonra Kaf­
manlının o yıllarda izlediği dış politi­ kasya cephesinde bazı başarılar elde et­
kaya da yansımaktaydı. Gerçekten de tilerse de güney cephelerinde, sayı ve
19. yy’daki Osmanlı diplomasisini yön­ donanım bakımından kendilerinden
lendiren temel endişe “ elde olanı çok üstün İngiliz-Arap kuwetleri kar­
korum ak” veya “ mümkün olduğunca şısında sürekli geri çekilmek zorunda
az kaybetmek” olmuş, nihayet I. Dün­ kaldılar. Sonuçta Osmanlı Devleti 30
ya Savaşı sonrasında ise sadece “ hane­ Ekim 1918’de Müttefiklerle Mondros
danı korum ak” noktasına gelinmişti. Mütarekesi’ııi imzalayarak savaşı sona
Özellikle 19. yy’ın ortalarından itiba­ erdirdi. Müttefikler, mütareke anlaş­
ren Osmanlı İmparatorluğu'nun dış po­ masının 7. maddesinde yer alan, İtilâf
litikasında iki büyük devlet, İngiltere ve devletlerinin kendi güvenliklerini tehli­
Rusya önem kazanmıştı. Aynı dönem­ ke altında gördüklerinde her yeri işgal
de, Avrupa güç dengesinin bu iki temel edebilecekleri ifadesine dayanarak ül­
birimi, özellikle Asya’da yoğunlaşan kenin çeşitli bölgelerine asker çıkardı­
büyük bir rekabet içerisindeydiler. Dö­ lar. Bu çerçevede İngilizler Güneydo­
nemin Osmanlı diplomasisi de bu du­ ğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’i,
rumdan yararlanmaya çalışmaktaydı. Fransızlar Adana’yı, İtalyanlar da An­
Sürekli olarak Osmanlı İmparatorluğu talya’yı işgal ettiler. İstanbul da bu üç
aleyhine güneye doğru genişleyen Rus­ devletin yüksek komiserlerinin deneti­
ya’nın sıcak denizlere açılma arzusu ve mi altında bulunuyor, bu iılkelerin iş­
bu açıdan Boğazlara duyduğu ilgi, bu gal kuvvetleri istedikleri gibi bir barış
yıllarda Bâbıâli’nin en fazla endişe duy­ anlaşması hazırlayarak bunu Osmanlı
duğu konuydu. Rusya’nın bu arzu ve Devleti’ne kabul ettirmeye çalışıyorlar­
eğilimleri, kendi çıkarları açısından İn­ dı. Nihayet 15 Mayıs 1919’da Yunan
giltere’yi de endişelendirmekteydi. Bu­ ordusunun İzmir’i işgal etmesiyle yeni
nun farkında olan Osmanlı diplomasi­ bir aşamaya geliniyordu.
si de, sürekli üzerinde hissettiği Rusya Başta Padişah Vahideddin olmak
baskısını, başarabildiği oranda İngiltere üzere dönemin Osmanlı devlet adam­
desteğiyle dengelemeye çalaşıyordu. larının bir kısmı İtilâf devletleriyle ba­
II. Abdülhaınid’in uzun süren salta­ şa çıkmanın imkânsız olduğunu, İngil­
natı boyunca izlenen diplomasi de esas tere’nin himayesini kabul etmekten baş­
itibariyle bu temele dayanmaktaydı. ka çare bulunmadığını öne sürüyorlar­
Bununla beraber, özellikle dönemin dı. Fakat, başta Mustafa Kemal olmak
sonlarına doğru, yukarıda sözü edilen üzere bazıları da bu görüşte değillerdi.
1185
MÜTAREKE VE MİLLÎ MÜCADELE
Millî Mücadele ve Dış Dünya

Bu gibi kişiler birer birer Anadolu’ya kısmı, bunun ancak, başta Padişah ol­ çiınsel bir yapıya sahip olmasını sağla­
geçiyor, biraraya gelmeye çalışıyorlar­ mak üzere İstanbul hükümetiyle birlikte mıştı. Erzurum Kongresi sırasında oluş­
dı. Mustafa Kemal’in de Anadolu’ya davraııılınarak sağlanabileceğini düşü­ turulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
geçişinden sonra sürdürülen çeşitli te­ nüyorlardı. Bazıları ise bunun ancak bir Hukuk Cemiyeti’nin yürütme organı
maslar sonucunda 1919 sonlarına doğ­ büyük devletin himayesini kabulle sağ- niteliğindeki Heyet-i Temsiliye Musta­
ru iki kongre toplandı, 23 Temmuz-6 ian.ıbileceğini, bu iş için en uygun dev­ fa Kemal'in liderliğinde bu temsil' gö­
Ağustos tarihleri arasında yapılan ve letin de ABD olduğunu ileri sürüyor­ revini üstleniyordu. Bu tarihten itiba­
kapsamı itibarıyla “ Vilayât-ı Şarkiye lardı. Aralarında Mustafa Kemal’in de ren hareketin İstanbul hükümeti ve di­
Kongresi” olarak da bilinen Erzurum yer aldığı ve genellikle asker kökenli ğer devletlerle olan ilişkileri bu organ­
Kongresi'nin hemen ardından 4-11 Ey- üyelerden oluşan bir başka grup da bu­ ca yürütülüyor, yapılan yazışmaları bu
lu! günleri arasında Sivas’ta, tüm ülkeyi nun ancak, gerektiğinde direniş göste­ organ adına Mustafa Kemal imzalıyor­
temsilen delegelerin yer aldığı Sivas rebilecek bağımsız bir hükümet tarafın­ du.
Kongresi gerçekleştirildi. Bu kongrele­ dan gerçekleştirileceğini savunuyordu. Bu dönemde İtilâf devletleriyle ve
rin Kurtuluş Savaşı’nda izlenecek dış Bu görüşler arasındaki etkileşim sür­ özellikle de ABD’yle temas kurmaya
politikayla ilgili olarak iki açıdan öne­ mekle beraber olayların genel gelişimi çalışan Mustafa Kemal, İstanbul hükü­
mi vardı. ilkin, bu toplantılarda Ana­ içerisinde Mustafa Kemal’in önderliğin­ metiyle ortak bir tutum içerisine gire­
dolu topraklarının bütünlüğünü korıı- de üçüncü eğilim ağırlık kazanmış, bu bilmek için çaba sarfetmişti. Bu amaç­
ma, diğer devletlerle olan ilişkileri bu durum dış ilişkilere de yansımıştı. Bu la İstanbul hükümetini temsilen Bahri­
eksene göre değerlendirme ilkesi, katı- çerçevede Anadolu topraklarının bü­ ye Nazırı Salih Paşa’yla 1919’un Ekim
lanlar arasında ortak bir payda oluştur­ tünlüğünün kabulü, diğer devletlerle gi­ ayında Amasya’da görüşmeler yapmış­
muştu. Bununla beraber bu “ toprak­ rişilen ilişkilerde temel ölçüt alınmış, ge­ tı. Salih Paşa şahsen Heyet-i Temsili-
ların bütünlüğünü korum a” nın nasıl rilen ittifaklar, sürdürülen diplomatik ye’nin izlediği politikaya yakınlık gös­
sağlanabileceği konusunda farklı görüş­ çabalar hep bu ölçüte göre belirlenmiş­ termiş, İtilâf devletleriyle yapılacak ba­
ler mevcuttu. Nitekim, özellikle Sivas ti. rış görüşmelerine bu kuruluşun temsil­
Kongresi sırasında konu üzerinde yapı­ Bu kongreler ikinci olarak da, A na­ ci göndermesini kabul etmişti. Fakat bu
lan görüşmelerin uzunluğu, bu kanıyı dolu hareketinin dış dünyayla giriştiği görüşünü İstanbul hükümetine kabul
desteklemekteydi. Kongre üyelerinin bir ilişkilerde, kendisini temsil edecek bi- ettirememişti. Her şeye rağmen sadece

YENİ D IŞ POI.İTIKA: Sivas Kongresinde toprakların bütünlüğü sorunu tartışılırken üyelerden bir bölümü İstanbul hükümetiyle
birlikte davranılmastm savunmuş, bir bölümü A B D ’nin himayesini istemiş, Mustafa Kemal ve arkad !IŞ/an hu sorunun ancak
bakımsız hir hükümetle çözüm/eneceğinde ısrar etmişti. Bu anlayış daha sonra kurulacak dış ilişkiler ve izlenecek dış politikada
belirleyici bir temel olacaktı.
1186 MÜTAREKE VE MİLLÎ MÜCADELE
Millî Mücadele ve Dış Dünya

S O V Y E T L E R ’L E İLİŞKİLER: Sovyetler
Birliği, Anadolu’da gelişen Millî
Mücadele’yle Erzurum Kongresi’nden
önce ilgilenmeye başlamıştı. Gerçekte
Sovyetler’in iyi ilişkiler kurmaya ihtiyacı
vardı. Ekim Devrimi’nden sonra gelişen
siyasal konjonktür bunu zorunlu
kılıyordu. Lıgiltere’nin her iki ülkenin de
düşmanı olması, Sovyetler’in güney
sınırını tehdit ederken, A nadolu’ya çıkan
Yunanistan ’ı desteklemesi gibi faktörler
bu yakınlaşmayı daha da pekiştirdi. 28
Mart 1922’de A nkara’ya giden Rus
■W Heyeti. Mustafa Kemal’in solundaki
Sovyet Elçisi Aralof'tur.

bu görüşmenin gerçekleşmesi bile, Bu gelişmeler olurken İtilâf devletleri lî amacına en yakın bir çözüm sağlana­
Heyet-i Temsiliye’nin zımnen de olsa Osmanlı Devleti’yle yapılacak barış bilmesi, Ankara hükümetinin bu iki dış
İstanbul hükümeti tarafından tanınma­ antlaşmasının imzalanması için İstan­ politika aracını birbiriyle uyumlu, bir­
sı anlamını taşıdığından Mustafa Kemal bul hükümetini Paris’te yapılacak ba­ birini tamamlayan bir şekilde kullan­
ve arkadaşlan için yine de bir başarıy­ rış görüşmelerine katılmaya davet et­ ması zorunluydu. Bu amaca yönelik
dı. mişlerdi. Konferansta Damat Ferid P a­ olarak izlenen stratejinin ana hatları
Öte yandan Erzurum Kongresi’nde şa hükümetini Tevfik Paşa başkanlığın­ birkaç noktada toplanabilirdi. İlkin,
alınan kararların bir tanesi de, İstan­ da b ir heyet temsil ediyordu. İtilâf dev­ Ankara, İtilâf devletlerini dengeleyecek
bul hükümeti ülkenin bağımsızlığını letlerince kabulü istenen teklifler çok bir başka güç bulmak zorundaydı. Bu
sağlamaya yönelik önlemleri almadığı ağırdı. Bunlara göre, egemenliği kısıtlı güç, o dönemin koşullarında ancak
takdirde, bunu sağlamak amacına yö­ bir Osmanlı Devleti’ne O rta Anadolu’­ Sovyetler Birliği olabilirdi. Ankara açı­
nelik olarak geçici bir hükümetin oluş­ n u n ufak bir parçası kalıyor, Trakya sından, yeni Sovyet yönetimiyle İtilâf
turulmasını öngörüyordu. Nitekim İti­ bölgesi ve Edirne, bütün Boğazönü ve devletleri arasında sürmekte olan kıya­
lâf devletleri 16 Mart 1920’de İstan­ Ege Adaları tamamen, İzmir ve çevre­ sıya mücadelenin değerlendirilmesi ge­
bul’u resmen işgal ederek Meclis-i Me- si ise fiilen Yunanistan’a bırakılıyor ve rekiyordu. İkinci olarak, Yunanlıların
busanı kapattılar. Damat Ferid Paija Boğazlar’ın denetimi Osmanlı yöneti­ Anadolu’ya çıkışıyla iyice belirginleşen
Kabinesi yerine kurulmuş olan Ali R ı­ minden bağımsız olarak faaliyet göste­ Müttefiklerarası anlaşmazlıklardan ola­
za Paşa kabinesi üyesi ve Anadolu h a ­ recek bir komisyona devrediliyordu. bildiğince yararlanmak zorunluydu. Bu
reketine sempati besleyen birçok kijiiyi Doğu’da özerk Kürt yönetimi oluşturu­ konuda en önemli hedef, Yunanistan’ın
M alta’ya sürgüne gönderdiler. Bu du­ luyor ve Doğu illerinin çoğ,unu içine mümkün olduğunca yalmz bırakılma­
rumda Heyet-i Temsiliye, Erzuı um alan bağımsız bir Ermeni devleti kuru­ sını sağlamak için İngiltere ile Fransa
Kongresi’nde alınmış olan sözkonusu luyordu. İlaveten, daha önceden sağ­ ve İtalya arasındaki anlaşmazlıkların
kararı uygulamak için harekete geçti. lanmış olan imtiyazların sınırları daha değerlendirilmesiydi. Bu şekilde askeri
Bu gelişmeler sonucunda 23 Nisan 1920 da genişletiliyordu. Nihayet İtilâf dev­ bir başarının yolu da açılmış olacaktı.
tarihinde A nkara’da Türkiye B üyük letleri Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Lozan’da ulaşılan sonuç hatırlandığın­
Millet Meclisi oluşturuldu. Mustak'a Ke­ etki alanlarına sahip olacaklardı. Sev- da, bu stratejinin oldukça başarıyla uy­
mal’in meclis ve hükümet başkamı se­ res Antlaşması olarak bilinen ve özetle gulandığı söylenebilirdi.
çilmesi sonucunda Anadolu’n u n işgal bu noktaları içeren metin 10 Ağustos
altında bulunmayan bölgelerini . yönet­ 1920’de Osmanlı heyeti tarafından ka­ Doğu Cephesi ve Sovyetler
me durumunda bulunan de flıc to bir bul edilerek imzalanmıştı. İşte bu tarih­
hükümet kurulmuş oldu. Böy’lece He- ten itibaren İtilâf devletleri ve onlarca
Birliği ile Hişkiler
yet-i Temsiliye’den daha k u n ımlaşmış desteklenen Yunanistan ile Ankara’da Anadolu hareketini yönetenlerin dev­
bir yapıya sahip olan Ankara hüküme­ oluşturulmuş bulunan TB^MM hükümeti raldıkları dış politika mirası, sürekli Os­
ti, fiili denetimi elinde bulur ıdurduğu arasında, her iki tarafın da kendi amaç­ manlı aleyhine genişleyen Rusya’nın
bölgelerdeki halkı temsil yetkisinin ol­ larını gerçekleştirmeye çalıştıkları bir (İngiltere veya Almanya gibi) bir büyük
duğunu ilan ediyor, M üttefiklerin elin­ mücadele başlıyordu. Bu mücadelede devletle dengelenmesi temeline dayan­
de esir durumunda bulunanı İstanbul başlıca iki araç kullanılmaktaydı: Sa­ maktaydı. I. Dünya Savaşı öncesinde
hükümetinin yaptığı ve yapac; ağı antlaş­ vaş ve diplomasi. Bu açıdan, Anadolu oluşan İngiliz-Rus ittifakına karşı iyi­
maların kendisini bağlam ayacağını hareketinin Heyet-i Temsiliye dönemin­ ce Almanya’ya yaklaşarak bu ülke ya­
açıklıyordu. de şekillenmeye başlayan Misak-ı Mil­ nında savaşa katılan Osmanlı Devleti
MÜTAREKE VE MİLLİ MÜCADELE 1187
Millî Mücadele ve Dış Dünya

bu ülkenin mağlup olarak etkisiz hale etmek istiyordu. Bu türden bir durum lerarası iyi ilişkileri sürdürmeyi seçmiş­
gelmesiyle uluslararası alanda oldukça ise Sovyetlerin çıkarlarına tamamen ay­ lerdi.
yalnız kalmıştı. Öte yandan 1917’de kırıydı. Ayrıca Sovyetler, İngilizler’in Sovyetler, Anadolu’da ortaya çıkma­
Rusya’da Bolşeviklerin iktidarı ele ge­ Kafkasya’daki Ermenistan, Gürcistan ya başlayan millî hareketle daha Erzu­
çirmesiyle bu ülkenin İngiltere ve Fran­ ve Azerbaycan devletleri aracılığıyla rum Kongresi öncelerinde ilgilenmeye
sa ile olan ittifakı da sona ermişti. Böy- oluşturdukları “ Cordon Sanitaire” i an­ başlamışlardı. 1919 Mayıs-Haziran ay-
lece Osmanlı diplomasisinin birbiri cak Ankara ile iyi ilişkiler içinde olur­
üzerine oynamaya çalıştığı bu denge un­ larsa yıkabilirlerdi.
surları arasındaki mücadele yeniden, Diğer taraftan, Anadolu’da İngilte­
belki de eskisine oranla daha da şiddetli re’nin desteğindeki Yunan ordusuna
bir şekilde ortaya çıkmıştı. Fakat An­ karşı bağımsızlık mücadelesi veren An­
kara’nın İstanbul’dan devraldığı miras­ kara hükümetini desteklemek, Sovyet-
ta önemli bir değişiklik vardı. Ankara, ler Birliği’nin o dönemde tüm dünya­
daha önceki durumların aksine bu de­ da izlediği genel siyasi stratejiye de ol­
fa İngiltere’ye karşı giriştiği bir müca­ dukça uygundu. 1917 Rus devriminden
delede Rusya’yı denge unsuru olarak sonra yeni yönetimin liderleri, kısa bir
kullanmaya çalışacaktı. Nitekim Hari­ süre sonra sanayileşmiş Batı ülkelerin­
ciye Vekili Ahmet Muhtar Bey yaptığı de de benzer hareketlerin ve iktidar de­
bir konuşmada Yunan kuvvetleriyle ğişikliklerinin gerçekleşeceğini umuyor­
sürdürülen mücadeleyi kastederek lardı. Özellikle 1918’de Almanya’da ik­
“Ankara Millî hükümetinin muhtaç ol­ tidarın ele geçirilmesinde uğranan ba­
duğu dış kaynağı Batı’da bulmanın im­ şarısızlık, Sovyet liderlerinin dünya
kânı yo ktu r" tesbitini yaparak, “Bizim devrimiyle ilgili beklentilerinin ağırlığı­
istediğimiz, M illî sınırlarımız içinde ik­ nın Doğu ülkelerine, sömürgelere kay­
tisadi ve siyasi istiklalimizdir. Bunu, ması sonucunu doğurdu. Rus devrimi-
bugün resmî ve aleni bir dil ile bize söy­ nin benzeri siyasal hareketlerin gelişme­
leyecek ve kabul edecek her devlete şim­ si beklenen kapitalist Batı ülkelerinin
diden elimizi uzatmaya hazırız” diyor­ ekonomileri sömürgeleri olmadan ya­
du. Bu son ifadeden de anlaşılacağı gi­ şayamazlardı. Dolayısıyla bu sömürge­
bi, izlenen dış politikanın temel hedefi lerde, başta İngiltere olmak üzere Ba­
Misak-ı Millîsınırlarının bütünlüğünün tılı ülkelere karşı hareketler geliştirile­
sağlanmasıydı. Dolayısıyla bu amaca bilirse ve bu ülkeler Batılıların deneti­
ulaşmak için izlenen dış politika çerçe­ minden kurtarılabilirse metropollerde
vesinde oluşturulacak ittifak ve koalis­ kriz başlayacak ve devrim için uygun
yonlarda, karşı tarafın bu konudaki tu ­ şartlar oluşacaktı. Ayrıca bu durumda
tumu birincil öneme sahip olacaktı. Ta­ Batılı ülkeler coğrafi anlamda da Av­
rafların siyasi rejimlerinin farklılığı rupa sınırlarına itilecekler ve askeri-
ikinci derecede bir sorundu. Nitekim stratejik açıdan eski avantajlı konum­
Mustafa Kemal de dönemin Sovyet yö­ larını kaybedeceklerdi. Bu açıdan, baş­
neticilerini kastederek “Görüşebilmek ta İngiltere ve bu ülkenin desteğindeki
için, komünist olunuz veya olmaya Yunanistan olmak üzere Batılılara karşı
mecbursunuz diye kimse bir şey deme­ anti-sömürgeci bir mücadele veren
diği gibi sizinle dost olmak için kom ü­ Anadolu hareketi desteklemneliydi. Bu­
nist olmaya karar verdik dememişiz- raya kadar Sovyet liderleri arasında pek
dir” diyerek bu durumun iki ülke ara­ bir görüş ayrılığı yoktu. Fakat bu des­
sındaki bir işbirliğine engel oluşturma- tek karşılığında Ankara hükümetinden
dığırn belirtmekteydi. ne gibi bir beklentinin sözkonusu ola­ G E L İŞ M E L E JİN SONUCU: TBM M ’nin
Öte yandan Sovyetler Birliği’nin de bileceği konusunda farklı görüşler mev­ açılmasından sonra Mustafa Kerrat
Anadolu hareketiyle iyi ilişkiler kurma­ cuttu. Fakat sonuçta, ideolojik düzey­ Lenin’e gönde, .Jiği mektupta Ankara ile
M oskova arasındaki ilişkilerin
ya ihtiyacı vardı. Bunun siyasi, askeri- de bir beklentinin resmen, hükümetle- başlamasını ve oir ittifak oluşturulmasını
stratejik ve ideolojik sebepleri vardı. rarası bir düzeyde gündeme getirilme­ istedi. Dışişleri Bakanı Çiçerin ise verdiği
Bir defa İngiltere her iki ülkenin de or­ diği, Mustafa Kemal’in yukarıda aktar­ cevapta Sovyt’l hükümetinin A nkara’y ı
tak düşmam durumundaydı. Dönemin dığımız ifadesinden de anlaşılmaktay­ tanıdığını resmen bildirdi. 1920’de
en güçlü devleti olarak gözüken İngil­ dı. Bununla beraber Sovyet yöneticile­ A nkara’ya elçi olarak atanan
tere Kafkasya, İran ve Afganistan’a hâ­ ri Anadolu’daki çeşitli hareketler, özel­ M edivani’derı sonra M oskova’ya da Ali
kim duruma gelerek Rusya’yı güneyden likle de Halk İştirakiyun Fırkası aracı­ Fuad Paşa (Cebesoy) gönderildi.
kuşatmıştı. Üstelik Mondros Mütareke- lığıyla, bu bağımsızlık mücadelesini sos­ Ardından 16 Mart 1921 ’de Türk-Sovyet
Dostluk A nt, aşması imzalandı. Bütün
si’yle Boğazlar da bu ülkenin denetimi yalist nitelikli bir harekete dönüştürme
bunlar olum/,u gelişmelerin sonucuydu.
altına girmişti. Ayrıca kendi denetimin­ yolunda çaba harcamışlardı. Her şeye Sovyet Dışiş/ı :ri Bakanı Çiçerin (üstte),
deki Yunanistan’ı Anadolu’ya yerleşti­ rağmen bu iki durum arasında kaçınıl­ A li Fuad Paşa (altta).
rerek bu bölgeyi de dotaylı yoldan elde maz bir tercih gerektiğinde, hükümet-
1188
MÜTAREKE VE MİLLÎ MÜCADELE
Millî Mücadele ve Dış Dünya

larında Albay Budiyenni Havza’da nun saldırısı başladığından ilk başlar­ niz’e sahildar devletlerce saptanması
Mustafa Kemal ile görüşmüş, aynı yı­ da Ermeni saldırıları durdurulamamış, görüşünü destekliyordu. Ayrıca her iki
lın sonlarına doğru bu defa Sovyetle- girişilen karşı hareket sımrlı tutulmak taraf da Osmanlı İmparatorluğu’yla
rin Kafkas Orduları Başkomutanı Eli- zorunda kalınmıştı. Ancak Eylül ayı Çarlık Rusyası arasında yapılmış olan
ava İstanbul’a gelerek Anadolu hare­ sonlarında genel bir harekata girişen her türlü siyasi ve mali anlaşmaları ge­
ketiyle temas sağlamıştı. Nihayet, İti­ Türk Ordusu Sarıkamış, Kars ve Güm- çersiz ilan ediyorlardı. Böylece Ankâ-
lâf devletlerinin İstanbul’u işgal ederek rü’yü almıştı. Ermenistan’ın barış iste­ ra hükümeti Doğu’da hedeflediği dış
Meclis-i Mebusanı dağıtmaları üzerine mesi üzerine 3 Aralık 1920’de Taşnak politika amaçlarına büyük ölçüde ulaş­
Ankara’da TBMM açılmış ve bundan Ermeni hükümetiyle Gümrü Antlaşma­ mış, esas mücadelenin sürdüğü Batı
üç gün sonra, 26 Nisan 1920’de Mus­ sı imzalanmıştı. Bu, Ankara hüküme­ cephesinin gerisini güvence altına almış­
tafa Kemal, Lenin’e gönderdiği bir tinin imzaladığı ilk antlaşma olmaktay­ tı. Ayrıca daha önceki dönemde olduk­
mektupta Ankara ile Moskova arasın­ dı. Tam bu sıralarda Bolşevikler de Er­ ça sınırlı kalmış olan Sovyetler’in yap"
daki ilişkilerin başlamasını, taraflar menistan’da iktidarı ele geçirdiler. Böy- tığı para ve silah yardımları bu antlaş­
arasında askeri ve siyasi bir ittifak oluş­ lece Doğu cephesinde Sovyetler ile mayı takiben önemli ölçüde artmıştı.
turulmasını istemişti. Sovyet dışişleri Türkiye arasında İngiltere’ye yakın bir
bakanı Çiçerin 3 Haziran 1920’de bu yönetim olarak sadece Gürcistan’daki
mektuba verdiği cevapta hükümetinin Menşevik hükümet kalmıştı. Gelişme­ Batı’da Savaş ve Batı ile
TBMM Hükümetini tanıdığını resmen leri gören İngilizlerin de askerlerini Ba- Diplomatik İlişkiler
bildirmişti. Bununla beraber Çiçerin tum ’dan çekıneleri üzerine Sovyetler bu
herhangi bir ittifaktan söz etmiyordu. yönetim üzerindeki baskılarını iyice ar­ İtilâf devletlerine karşı girişilen mü­
Oysa Ankara’nın böyle biır ittifaka ve tırdılar. Nihayet 1921 başlarında Kızı- cadelenin savaş ve diplomasi alanların­
bu yolla sağlanacak yardınılara ihtiya­ lordu Gürcistan’a girdi ve 14 M art’ta da olmak üzere başlıca iki veçhesi ol­
cı vardı. Bu amaca yönelik olarak da­ da Sovyetler ile Menşevik Gürcü hükü­ muştu: Bunlardan birincisi, esas itiba­
ha Sevres Antlaşması metninin ortaya meti arasında ateşkes imzalandı. Böy- riyle Yunan ordusuyla girişilen muha­
çıktığı gün, l l Mayıs 1920’de Sovyet- lece Kafkasya’daki durum belirginleşi­ rebelerdi. Gerçekten de, Anadolu’da
ler Birliği ile bir anlaşma yapmak ve bu yor, Ankara ile Moskova bütün hat bo­ yabancılara karşı belirgin direnişin, 15
ülkeden silah ve para temin etmek için yunca sınırdaş oluyorlardı. Mayıs 1919’da Yunan askerlerinin İz­
Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey baş­ Bu gelişmeler sonrasında Ankara ile mir’e çıkması, daha doğrusu çıkarılma­
kanlığında bir heyet Moskova’ya doğ­ Moskova arasındaki diplomatik ilişki­ sıyla başladığı söylenebilirdi. Özellikle
ru yola çıkmıştı. Yapılan temaslar so­ ler daha da gelişti. Bu arada Batı cep­ 1920’de Sevres Antlaşması’nın uygu­
nucunda bir dostluk anlaşmasının esas­ hesinde I. İnönü Savaşı kazanılmış, do­ lanmasına engel olan Ankara hüküme­
ları 24 Ağustos’ta hazır olmasına rağ­ layısıyla A nkara’nın prestiji artmıştı. tinin ortadan kaldırılması için İngiliz­
men Kafkasya’daki gelişmeler dolayı­ Öte yandan Çiçerin tarafından 1920 lerin, Yunanlıları Anadolu içlerine sür­
sıyla sonuca ulaşılamadı. Ekimi’nde Ankara’ya Sovyet Büyükel­ meleri bu direnişi daha da güçlendir­
Kafkasya’nın durumu, Ankara ile çisi olarak atanan M. Budu Medivani mişti. Bu sırada Doğu cephesinde Er­
Moskova arasındaki ilişkilerin gelişebil­ kente ancak 1921 Şubatı’nda ulaşabil­ menilerle mücadele eden Ankara hükü­
mesi açısından son dereoe önemliydi. mişti. Buna karşılık Ali Fuad Paşa (Ce- meti kuvvetleri her şeye rağmen lO
İngilizlerin etkisindeki Azerbaycan, besoy) da Moskova’ya ulaşmıştı. 26 Şu- Ocak 1921’de Yunan ordusunu 1. İnö­
Gürcistan ve Ermenistan devletleri iki b at’ta Ali Fuad Paşa ile Sovyet yetkili­ nü Muharebesi’nde yenıneyi başarmış­
tarafın yakınlaşması önünde bir set leri arasındaki görüşmeler başlamış ve lardı. Bu başarı, dolaylı yoldan da ol­
oluşturuyorlardı. Bu engellerin mutla­ 16 Mart 1921’de iki ülke arasında bir sa, Ankara hükümetinin Londra Kon-
ka ortadan kaldırılması gerektiği Mus­ Dostluk Antlaşması imzalanmıştı. Sov- feransı’na çağrılmasını sağladı. Fakat
tafa Kemal ve Kâzım Kavabekir paşa­ yet-İngiliz ticaret görüşmelerinin olum­ Batılılar hâlâ Sevres Antlaşması teme­
lar tarafından da önem'ıe dile getiril­ lu sonuçlanması ve Anadolu hareketi­ linde bazı teklifler öne sürüyorlardı.
mekteydi. Tam bu sıralarda Bolşevik- nin Ermeni ve Yunan cephelerinde el­ Türkiye iseYunan ordusunun Anado­
ler Azerbaycan’da iktidarı ele geçirmiş­ de ettiği başarılar da, bir süredir sürün­ lu topraklarını terketmesi ve Misak-ı
ler ve Ermenistan devlet i üzerinde de cemede kalan anlaşmanın gerçekleşme­ Millî ile belirlenen toprakların Ankara
önemli ölçüde etki sahibi olmuşlardı. sini kolaylaştıran etkenler olmuşlardı. hükümetinin egemenliğine bırakılma­
Ankara hükümetinin temsilcileriyle Bu antlaşmayla Sovyetler Birliği Sevres sında ısrarediyordu. Sonuçta görüşme­
Sovyet yetkilileri arasında Moskova’da Antlaşması’nı tanımayıp Misak-ı Mil- lerden bir sonuç alınamazken cephede
süren görüşmelerin çıkınıza girmesinin lî’de belirlenen sınırlar içindeki Türki­ Yunan ordusu 1921 Nisan’ında 2. İnö­
bir nedeni de bu gelişmelerle ilgiliydi. ye’yi ve onun hükümeti olarak da A n­ nü Muharebeleri’nde ikinci defa mağ­
Ermenistan üzerindeki Sovyet etkisinin kara hükümetini tanıyordu. İki ülke lup ediliyordu. Nihayet 23 Ağustos-13
artması üzerine Çiçerin Bekir Sami arasındaki bugünkü sınır kesinleşirken Eylül 1921 tarihleri arasında cerayan
Bey’den Bitlis, Van ve M uş’un Erme­ taraflar “ bütün milletlerin bağımsızlık, eden Sakarya Meydan Muharebesi’nde
nistan’a verilmesini istemiş, teklifin hürriyet ve arzu ettikleri hükümet sis­ Yunan ordusu bir defa daha yenilgiye
reddi üzerine görüşmeler tıkanmıştı. temini seçme hakkını” tanımaktaydı­ uğratılmca, askeri açıdan kesin zafere
Bu şartlar altında Ermeniler 1920 lar. Antlaşmaya göre Sovyetler, Boğaz­ giden yol açılmış oluyordu.
Temmuz’undan itibaren Türk bölgelerine lar üzerinde Türkiye’nin egemenliğini Mücadelenin bir de diplomasi cephe­
saldırılara başlamışlardı. Tam bu sıra­ kabul ediyor, buna karşılık Türkiye de si vardı. Bu mücadelede Ankara hükü­
larda Batı cephesinde Yunan Ordusu’- Boğazların statüsünün sadece Karade­ metinin karşısında o dönemin en güç-
1189
MÜTAREKE VE MİLLÎ MÜCADELE
Millî Mücadele ve Dış Dünya

lü devleti olarak kabul edilen İngiltere


başta olmak üzere I. Dünya Savaşı ga­
lipleri olan “ Düvel-i muazzama” yer
almaktaydı. Dolayısıyla bu gücün den­
gelenmesi gerekti. Nitekim, Kurtuluş
Savaşı boyunca İtilâf devletlerinin An­
kara üzerindeki baskıları arttıkça ABD İL E İLİŞKİLER:
TBMM hükümeti Sovyetler Birliği’ne A BD, I. Dünya Savaşı
yaklaşmış, İtilâf devletleriyle ilişkiler sırasında OsmanlI
düzeldiği oranda da Türkiye-Sovyetler Devletiy le ilişkilerini
Birliği ilişkileri normal düzeyde kalmış­ kesmemiş ve daha sonra
da işgal kuvvetleri
tı. Öte yandan İtilâf devletleri ne oran­
arasında ye almamıştı.
da yekpare bir blok olarak davranırlar­ O dönemde A BD
sa, Ankara’nın işi o oranda zorlaşacak­ başkanı olan Woodrow
tı. Dolayısıyla, Misak-ı Millî ile özetle­ Wilson’ın 1918’d e ilan
nen dış politika amaçlarına ulaşmak ettiği ünlü 14 Nokta
için Ankara diplomasisinin, İtilâf dev­ Prensipleri’nin 12.
letleri arasındaki çelişkilerden olabildi­ maddesi Türklerin
ğince yararlanması da gerekiyordu, Ni­ çoğunlukta olduğu
bölgelerde egemenliği
tekim Mustafa Kemal de Erzurum
sağlamalarını istiyor,
Kongresi öncesinde yaptığı bir konuş­ A BD himayesini
mada galip devletlerin ganimet paylaş­ zorunlu görüyordu. Bu
mada anlaşmazlığa düşmüş oldukları­ görüş bazı Osmanlı
na işaret ediyordu. Özellikle Yunanis­ aydınları arasında da
tan’a karşı sürdürülen askeri harekatın destek bulmuştu. W.
başarısı, bu ülkenin diplomatik düzey­ . Wilson.
de mümkün olduğunca yalnız bırakıla-
bilmesiyle yakından ilgiliydi. Neticede Mustafa Kemal’in N utuk’ta mesele dar odaklarından muhafazakârlar, her
Ankara Hükümeti bu diplomatik stra­ “ortalam a bir çare ile son buldu" de­ şeye rağmen Osmanlı İmparatorluğu’-
tejiyi küçümsenmeyecek bir başarıyla mesinden de anlaşılabilmekteydi. So­ nun toprak bütünlüğünün korunması
uygulamıştı. run, ABD Kongresi’ne bir telgraf çeki­ gerektiği kanaatindeydiler. Bu görüşe
lerek, gözlemlerde bulunmak için Ana­ göre, İngiltere’nin en önemli rakibi
ABD ile Hişkiler ve dolu’ya bir heyet gönderilmesinin tek­ Rusya olduğundan Osmanlı İmparator­
lifi şeklinde karara bağlanmıştı. luğu İngiltere açısından bir tampon gö­
Manda Sorunu Sivas Kongresi’den hemen sonra, 22 revi görebilirdi. Oysa 1880’de Gladsto-
ABD I. Dünya Savaşı sırasında Os­ Eylül 1919’da Heyet-i Temsiliye Reisi ne liderliğinde iktidara gelen liberaller,
manlı İmparatorluğu ile ilişkilerini kes­ Mustafa Kemal, Kafkasya’da inceleme­ özellikle ülkesindeki Hıristiyan tebaya
mekle yetinmiş, bu ülkeye savaş ilan et­ ler yapmak üzere bölgeye gelerek bazı kötü davrandığı gerekçesiyle Osmanlı
memişti. Savaş sonrasındaki işgal kuv­ temaslarda bulunan General Harbord İmparatorluğu’na karşı olumsuz bir tu­
vetleri arasında da yer almadı. O yıllar­ ile bir görüşme yapmış ve kendisine bir tum içerisindeydiler, Nihayet, I. Dün­
da Yakın ve Ortadoğu’da herhangi bir memorandum sunmuştu, Mustafa Ke­ ya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu­
toprak talebi olmayan ABD, imparator­ mal bu memorandumda bir yandan İn­ nun Almanya safında yer almasıyla bu
luğun kurtuluş ümidini bir büyük dev­ giltere’ye karşı ABD’nin desteğini sağ­ durum daha da pekişti.
letin himayesinde gören bazı aydınla­ lamaya çalışırken, diğer taraftan da Lloyd George dönemindeki İngilte­
rın ilgisini çekmekteydi. Kaldı ki o dö­ Anadolu hareketiyle ilişkin olarak bu re, Ortadoğu politikasındaki iki hede­
nemin ABD Başkanı Woodrow Wil- ülkede var olan bazı olumsuz kanıları fe 1918 Mondros Mütarekesi’yle eriş­
son’ın 1918 Ocağı’nda ilan ettiği ünlü değiştirmeye çalışıyordu. Fakat bütün mişti; Irak petrolleri ve Boğazların de­
“ 14 Nokta” dan 12.’sinde imparatorlu­ bu çabalar somut bir sonuç oluştura- netimi. Bölgedeki İngiliz çıkarları açı­
ğun, Türklerin çoğunlukta olduğu böl­ madı. ABD Senatosunun Başkanı Wil- sından geriye üç ana hedef kalıyordu:
gelerinin egemenliğinin sağlanacağın­ son’ın Avrupa siyasetini onaylamaması Bolşevik Rusya’yı Anadolu’dan tecrit
dan söz ediliyordu. Bu, Anadolu hare­ üzerine gelişen olaylar, idealist ABD ederek bölgeye etkisini engellemek, Os­
ketini örgütleyen Mustafa Kemal ve ar­ başkanının görevinden uzaklaşmasını manlı hanedanına ait olan Hilafet ku-
kadaşlarının amaçlarına en azından ters da beraberinde getirdi. Böylece ABD rumunu ya ortadan kaldırmak ya da et­
düşmüyordu. yeniden “ Monroe Doktrini” olarak bi­ kin bir denetim altına almak ve de Do­
Bu arada, ülkenin bütünlüğünün ko­ linen yalnızcılık politikasına dönüyor, ğu Akdeniz’in, diğer bir deyişle Süveyş
runması açısından bir büyük devletin Avrupa ile ilgili konulardan uzaklaşı­ ve Hindistan yolunun güvenliğini sağ­
desteğini zorunlu görenler arasında yordu. lamak. İngilizler birinci amaca yönelik
ABD Mandası fikri oldukça yaygınlaş­ olarak Kırım’da Bolşeviklere karşı mü­
mıştı. Bu görüş özellikle Sivas Kongre- cadele eden General Wrangel’i, Gürcis­
si’nde oldukça belirgin bir şekilde dile
İngiltere ile Hişkiler tan’daki Menşevik hükümeti, Azerbay­
getirilecekti. Durumun böyle olduğu 19. yy sonlarında İngiltere’deki ikti­ can’daki Müsavatçıları ve Taşnak Er-
1190
MÜTAREKE VE MİLLİ MÜCADELE
Millî Mücadele ve Dış Dünya

nanistan, İngiliz İmparatorluğu için de­


ğer biçilmez bir kazanç olacaktı” İngi­
liz başbakanına göre. Ayrıca Süveyş yo­
lu üzerinde bulunan Yunan adaları İn­
giltere donanması için uygun birer üs
olabilirlerdi. Dolayısıyla diyordu Lloyd
George “ Eğer onlara millî yayılışları
devrinde sağlam bir dostluk gösterirsek,
imparatorluğun birliğini sağlayan bü­
yük yolun başlıca koruyucularından bi­
ri olurlar.” İşte bu görüşlerin sahibi
Lloyd George Yunanlılan Doğu Trak­
ya ve İzmir’e çıkartarak “millî yayılma­
larını” sağlamaya çalıştı. Kendisi tam
bir Yunan hayranı, ayrıca da Yunanis­
tan’ın liberal görüşlü Başbakanı Veni-
zelos’un çok yakın dostuydu.
İngiltere’nin bu tutumuna en büyük
tepki İtalya’dan geldi. Fransa durum­
dan pek memnun değildi. Öte yandan
İngiltere’de de Disraeli'nin izinden gi­
den muhafazakârlar ve olaya stratejik
açıdan bakan askerler de bu politikayı
İ n g il t e r e 1l e İ l iş k il e r : eleştirmekteydiler. Muhafazakâr poli­
İngiltere’nin Ortadoğu ’daki politikasının tikacılar daha çok (özellikle Sovyetle-
birçok hedefivardı. Irak petrolleri ve rin Kafkasya’ya hâkim olmasından
Boğazlar üzerinde denetim, Sovyetler sonra), Yunanistan’ı Ankara hüküme­
Birliği'nin bölgedeki nüfuzunu kırmak, ti üzerine sürmenin, Mustafa Kemal ve
kısaca Doğu A kdeniz’de Britanya
İmparatorluğu’nun çıkarlarını koruyacak arkadaşlarını Sovyetler Birliği’ne yak­
devletlerin varlığını sağlamak. Başbakan laştıracağını düşünmekteydiler. Aske­
L/oyd George bunu sağlamak için ri stratejistler ise birincil olarak Sovyet-
Yunanlılara güveniyordu. Bunun için de ler Birliği’nin Doğu Akdeniz’i denetle­
Yunan Başbakanı Verıizelos’un yebilecek bir konum elde etmesini en­
desteklenmesinden yunaydı. Ancak h g iliz gellemeye çalışıyorlar, özellikle bu ül­
muhafazakârları buna karşıydı. Onlara kenin Musul bölgesine doğru etki ala­
göre Yunanistan'ı Ankara üzerine sürme nını genişletmesini önlemeye yönelik
politikası son tahlilde Mustafa Kemal ve
tedbirler düşünüyorlardı Kafkasya de­
arkadaşlarım Sovyetler’e yaklaştıracaktı.
Lloyd George (yanda), Venizelos (üstte). neyi, bölgede küçük birimlerden oluşa­
cak tamponların tekrar tekrar Sovyet-
ler’in etkisine gireceğini göstermişti. İn­
menilerini destekliyorlardı. Böylece, açısından önemi büyüktü. Bu açıdan giltere’ye düşman olmayan bir büyük
hepsi de Bolşeviklere karşı olan bu güç­ halife ya yakın denetimlerinde olmalıy­ devletin varlığı, Sovyetler karşısında en
lerden oluşturulan bir duvar, Sovyetler dı, ya da tamamen ortadan kaldırılma­ güvenilir engeldi. Yunanistan’ın tek ba­
Birliği ile Mustafa Kemal’in önderliğin­ lıydı, İngilizler ilk başlarda birinci yo­ şına tüm Anadolu’yu denetim altında
deki Anadolu hareketi arasındaki iliş­ lu denedilerse de gelişen olaylar çerçe­ tutması ise askeri açıdan mümkün de­
kiyi ve yardımlaşmayı engelleyecek, vesinde ikinci yol gündeme geldi. ğildi.
Anadolu hareketi desteksiz kaldığı gi­ Nihayet üçüncü olarak da, Irak pet­ Lloyd George, muhafazakârların ve
bi bu durum Bolşeviklerin Güney’den rollerinin ve Hindistan yolu üzerinde­ stratejistlerin bu eleştirilerine rağmen
kuşatılmasını de sağlamış olacaktı Yu­ ki Süveyş kanalının, diğer bir deyişle Venizelos Yunanistanı’nı destekleme
karıda da işaret edildiği gibi İngilizler Doğu Akdeniz’in güvenliği için Küçük arzusundaydı. Fakat ortaya çıkan bazı
bu amaçlarına ulaşamadılar. Kafkasya Asya’da, Britanya İmparatorluğu’na gelişmeler sonucunda bu tutumunda
Bolşeviklerin denetimine girince, Anka­ yakın devlet veya devletlerin varlığının bazı değişiklikler yapmak zorunda kal­
ra hükümetinin denetimindeki toprak­ sağlanmasıydı. Bu, İngiltere’de hemen dı. Bir defaAnadolu hareketi beklenen­
larla Sovyetler Birliği sınırdaş oldular. hemen herkesin üzerinde anlaştığı bir den çok daha çabuk gelişmiş ve güçlen­
Böylece iki ülke arasındaki doğrudan konuydu. Sorun, bunun hangi devlet mişti. Batı’dan gelen baskının artması
iletişim de kolayiaşmış oluyordu. veya devletlerin aracılığıyla gerçekleş­ ise Mustafa Kemal ve arkadaşlarını gi­
İkinci olarak, sömürgelerinin arasın­ tirilebileceğiydi. İngiltere’nin o dönem­ derek Sovyetler’e yaklaştırmaktaydı
da İslâm uJkelerinin çokluğundan d o ­ deki Başbakanı Lloyd George’un bu Öte ya;:dan, gelişen olaylar içerisinde
layı İngilizler kendilerini “ en büyük İs­ konudaki tercihi çok belirgindi: Yuna­ Mustafa Kemal’in hilafet makamını ele
lam devleti” olarak niteliyorlardı Do­ nistan. “ Yunanlılar, Doğu Akdeniz’de geçirip bunu İngilizlere karşı kullanmak
layısıyla hilafet makamının ingilizler geleceğin milletiydiler” ve “ Büyük Yı; gibi hir amacı olmadığı anlaşılnıaktay-
MÜTAREKE VE MİLLİ MÜCADELE 1191
M illî Mücadele ve Dış Dünya

dı. Nihayet, 1920 Kasım’ında İngiliz Fransız Yüksek Komiseri ülkesi adına liği ile bir Dostluk Antlaşması imzalan­
dostu Venizelos’un seçimleri kaybetme­ bir anlaşma yapmaya yetkili olmadığı­ mıştı. Böylece Ankara hükümetinin
si ve Almanya’ya yakınlığıyla bilinen nı belirtmiş, bununla beraber ülkesinin prestijinin yüksek olduğu bir dönemde
Kral Konstantin’in iktidara gelmesi, İn­ Anadolu hareketine karşı olmadığını, Franklin Bouillon Fransa’yı temsilen
giltere’nin Yunanistan’a yaptığı yardı­ diğer ülkelere de bu yönde etkide bu­ A nkara’ya geldi ve Mustafa Kemal ile
mı etkileyecek önemde bir gelişmeydi. lunmaya çalışacağını ifade etmişti. uzun görüşmelerde bulundu. Sonuçta,
Nitekim İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Mustafa Kemal de bu görüşmeyle Fran­ 20 Ekim 192l’de Türk-Fransız Antiaş-
Curzon 1921’de ülkesinin Atina Büyü­ sa ile İngiltere arasındaki çatışmanın ması (Ankara İtilafnamesi) imzalandı.
kelçisi Lord Granville aracılığıyla Yu­ boyutu hakkında iyi bir fikir edinme Bu antlaşmayla A nkara’nın temel dış
nanistan hükümetine artık İngiltere’ye imkânı bulmuş, bundan yararlanmaya politika amacı bir Batılı ülke tarafın­
güvenmemeleri gerektiğini iletiyordu. çalışmıştı. dan resmen onaylanıyordu. Ülkenin
Diplomasi düzeyindeki bu gelişmeler Bütün bu diplomatik yakınlığa rağ­ güney sınırı belirginlik kazanıyor, as­
sonucunda olayların ağırlığı Ankara men Kilikya cephesindeki mücadele ol­ kerî açıdan da Doğu cephesinden son­
hükümeti kuvvetleriyle Yunan ordusu dukça sert bir biçimde sürmüş, Fran- ra Güney cephesi de güvence altına alın­
arasındaki askeri mücadele alanlarına sızlar Maraş, Urfa ve Antep’ten dire­ mış oluyordu. Dolayısıyla da, Kuva-yı
kayacaktı. İngiltere ile süren mücade­ nişin şiddeti yüzünden ayrılmak zorun­ Milliye tüm gücüyle Batı cephesine yük­
lenin ikinci aşaması ise Lozan’da baş­ da kalmışlardı. Bu arada kazanılan 1. lenme imkânını elde ediyordu.
layacaktı. İnönü muharebesi, Ankara hükümeti­ Fransa’yı Avrupa’da izlediği politi­
nin Londra Konferansı’na çağrılması kayla küstüren İngiltere, İtalya’yı da
sonucunu doğurmuştu. Esas itibariyle Yunanlıları İzmir’e çıkartarak kendin­
Fransa ve İtalya ile İlişkiler bir çözüme ulaşılamayan bu toplantı sı­ den uzaklaştırmıştı. İtalyanlar, 19 15
Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara hü­ rasında, 11 Mart 1921’de Türkiye tem­ Londra ve 1917 St. Jean de Maurienne
kümetinin bu iki ülkeyle olan ilişkile­ silcisi ve Dışişleri Bakanı Bekir Sami gizli antlaşmalarıyla İzmir ve Antalya
rini İngiltere faktöründen soyutlayarak Bey ile Fransızlar arasında, iki taraf yörelerinin kendilerine bırakıldığını öne
ele almak oldukça zordur. Savaş son­ arasındaki çatışmaları sona erdiren ve sürüyorlardı. İngilizler de Rus Çarlığı’-
rasında Fransa’nın en önemli dış poli­ Sevres’den farklı olarak Urfa ve An- nın yıkılmasından dolayı 1917 St. Je-
tika amacı, Almanya’ya bir daha beli­ tep’i Türkiye’ye bırakan bir antlaşma an de Maurienne Antiaşması’nın geçerli
ni doğrultamayacağı ölçüde ağır bir ba­ imzalandı. Fakat bu antlaşma, özellikle olmadığını, Londra Antiaşması’nda da
rış antlaşması imzalatabilmek ve bunun Fransızlara bazı ekonomik ayrıcalıklar İtalya’ya sadece Antalya yöresinin va-
uygulanmasını sağlamaktı. Bunun ger­ tanıması sebebiyle TBMM tarafından ad edildiğini iddia ediyorlardı. Bu an­
çekleşebilmesi için ise İngiltere’nin des­ onaylanmadı. Bu arada 2. İnönü Mu­ laşmazlık sebebiyle İtalyanlar, özellik­
teği zorunluydu. Bu sebeple Başbakan harebesi de kazanılmış ve Sovyetler Bir­ le Yunanlıların İzmir’i işgalinden itiba-
Clemanceau, İngiltere’nin Ortadoğu’­
da “ aslan payı” nı almasına ses çıkar­
mıyor, hatta ilk başlarda İngilizlerin
desteklediği Yunanlıların Anadolu’ya
çıkmalarını olumlu karşılıyordu. Oysa
İngiltere, klasik “dengenin dengeleyici­
si” rolü gereği, herhangi bir Avrupa ül­
kesinin (örneğin Fransa) bir diğer Av­
rupa ülkesine (örneğin Almanya) kesin
üstünlük sağlamasını kendi çıkarlarına
aykırı görüyordu. Bu sebepten de İn­
giltere, Ren Bölgesi ile ilgili sorunlar­
da Almanya karşısında Fransa’yı des­
teklemedi. Bu durum da Fransa’nın İn­
giltere’ye karşı olan tutumunun değiş­
mesine yol açacak, sonuç Kurtuluş Sa-
vaşı’na da yansıyacaktı.
Fransızlar, İngilizlerin boşalttığı Ki-
likya bölgesini işgal etmişler, fakat kı­
sa bir süre sonra hatırı sayılır bir dire­
nişle karşılaşmışlardı. Bu şartlar altın­ FRAN SA İL E İLİŞKİLER: İşgal ettikleri Maraş, Urfa ve A n te p ’teki direnişlerden sonra
da çatışmaları durdurmak, ilişkileri yu­ bölgeden çekilmek zorunda kalan Fransızlar ile Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey
muşatmak amacıyla Fransa’nın Suriye arasında Urfa ve A ntep'i Türkiye’ye bırakan bir antlaşmanın imzalanması ilişkilerde
yeni bir dönemi başlattı. Ankara hükümetinin prestijinin yüksek olduğu bir dönemde
Yüksek Komiseri Georges Picot 1919
Ankara'ya gelen Fransız temsilcisi Franklin Bouillon’un amacı ilişkileri ayrı bir düzeyde
Aralığı’nda Sivas’a gelerek Mustafa ve yumuşak bir biçimde götürmekti. Nitekim 20 Ekim 1921 'de imzalanan Türk-Fransız
Kemal ile görüşmüştü. İtilâf devletle­ Antlaşması bir bakıma A nkara’nın temel dış politikasının bir Batılı ülke tarafından ilk
rinden birinin yetkilisinin Heyet-i Tem- kez onaylanması anlamına geliyordu. Mustafa Kemal, Franklin Bouillon, İsmet Paşa,
siliye Reisi Mustafa Kemal ile ilişki kur­ Yusuf Kemal (Tengirşek).
ması diplomatik açıdan önemliydi.
1192
MÜTAREKE YE MİLLÎ MÜCADELE
Millî Mücadele ve Dış Dünya

ren Ankara hükümetine karşı, İngilte­ cek heyetin başkanının belirlenmesi çe­ lanma imkânını elde etmişlerdi. Sovyet-
re’den çok farklı bir tutum içerisine gir­ şitli tartışmalara yol açmıştı. Mustafa ler, Boğazların mümkün olduğunca ka­
diler. Özellikle, daha işgal kuvvetlerin­ Kemal Lozan’a Osmanlı diplomasi ge­ palı tutulması görüşünü savunurken İn­
de görevliyken İstanbul’da Mustafa Ke­ leneğinden yetişmiş bir diptomatın git­ giltere de bunun tam aksi görüşü dile
mal ile ilişkiye girmiş olan Kont Sfor- mesini istemiyordu. Bunun sakıncası, getirmekteydi. Türkiye de, başka bazı
za İtalya’da dışişleri bakanı olunca, Bekir Sami Bey’in Londra Konferan­ konularda aldığı tavizler karşılığında
Ankara hükümetiyle İtalya arasındaki sı’na katılışı sırasında ortaya çıkmıştı. İngiliz tezine yaklaşmış ve böylece Bo­
ilişkiler daha da yumuşak bir döneme Bu heyete başkanlık edecek kişi yeni ğazların yeni statüsü bu temel üzerin­
girmişti. İtalyan işgali çok yumuşak ol­ devletin amaç ve özelliklerini yakından de oluşturulmuştu.
duğu gibi Kuva-yı, Milliye bu bölgeler­ tanımalıydı. Mustafa Kemal, Mudan­ İsmet Paşa'nın Ankara’ya dönmesin­
de çok kolay örgütlenebiliyordu. Kısa­ ya Mütarekesi görüşmelerindeki başa­ den sonra TBMM’de konuya ilişkin yo­
cası İtalyanlar, kısmen İngiltere ve Yu­ rısından dolayı İsmet Paşa’nın bu gö­ ğun tartışmalar olmuş, sonuçta 6 Mart
nanistan’a karşı olan politikalarından, reve getirilmesini sağladı. Böylece dışiş­ 1923’de, görüşmelerin yeniden başla­
kısmen bölgedeki ekonomik çıkarları­ leri bakanı olarak heyetin başkanlığı­ ması için tekiifte bulunulması kararlaş­
nı koruma endişesinden, kısmen de na getirilen İsmet Paşa ve aralarında tırılmıştı. Yapılan temaslar sonucunda
kendi iç sorunlarıyla meşgul oldukların­ maliye bakanı Hasan Saka ve sıhhiye Lozan Konferansımın ikinci dönem
dan, Ankara hükümetiyle doğrudan bir bakanı Rıza Nur beylerin de bulundu­ toplantıları 23 Nisan 1923’te başladı.
çatışma içerisine girmek istemiyorlardı. ğu 20 kişiyi aşkın bir heyet Lozan’a Yaklaşık üç ay süren bu toplantılar sı­
Bu hava içerisinde Kont Sforza ile Be­ gönderildi. rasında kapitülasyonlar konusunda yo­
kir Sami Bey Londra görüşmeleri sıra­ Konferans 20 Kasım 1922’de açıldı. ğun tartışmalar olmuş, sonuçta Türki­
sında iki ülke arasında bir antlaşma im­ Bu ilk dönem görüşmeleri sırasında İs­ ye çok küçük bir-iki nokta dışında Os­
zalamışlardı. Antlaşma, İtalya’ya bazı met Paşa temelde, Türkiye’nin bağım­ manlInın bu mirasından yakasım kur­
ekonomik imtiyazlar sağladığı için sız ve egemen bir devlet olarak varlığı­ tarmayı başarmıştı. Öte yandan. birinci
TBMM tarafından onaylanmamakla nın kabulünü sağlamaya ve diğer ülke­ dönemde halledilemeyen Yunanistan’ın
beraber İtalyanlar kendiliklerinden ya­ lerle eşit hak ve yetkilere sahip olduğu­ ödeyeceği tazminat sorunu da, bu ül­
vaş yavaş bölgeden çekilmişlerdi. nu anlatmaya çalıştı. İngiltere adına gö­ kenin Karaağaç bölgesini tazminat kar­
rüşmelere katılan dışişleri bakanı Lord şılığı olarak Türkiye'ye terketmesiyle
Curzon’un en çok üzerinde durduğu halledilmişti.
Mücadele Salonlara Kayıyor konu Musul ve Boğazlardı. Fransa ile, Nihayet antlaşma 24 Temmuz 1923’te
30 Ağustos 1922 zaferi ve ardından daha çok mali konulara ilişkin anlaş­ imzalanmıştı. Bu antlaşma 23 Ağustos
11 Ekim 1922'de de Mudanya Mütare- mazlık noktaları vardı. Konferansın ilk 1923’te TBMM’de 227 üyenin 213'ünün
kesi’nin imzalanması sonucunda aske­ bölümü 4 Şubat 1923’e kadar sürdü. kabul oylarıyla onaylanmıştı. Ardından
ri mücadele yerini diplomasiye bırakı­ İtilâf devletlerinin ortaklaşa sunduktan İtilâf devletleri kuvvetlerinin İstanbul’­
yordu. Bu düzeydeki temel amaç da, bir tasarının bazı maddeleri Türkiye ta­ dan ayrılmalarıyla Misak-ı Millî büyük
askeri olarak ulaşılan durum a uygun rafından reddedilince görüşmeler kesil­ ölçüde gerçekleşmiş, mücadele sırasın­
bir siyasi ve hukuki çözüm sağlanma- di. Bu ilk dönem görüşmeleri sırasın­ da izlenen dış politika temel hedefleri­
sıydı. da Yunanistan ile esirlerin mübadele­ ne ulaşmıştı. Bununla beraber Lozan’­
Mondros Mütarekesi’nden Lozan si, iki ülke arasındaki sınırların tesbiti, dan arta kalan birkaç konu yeni devle­
Konferansı’na kadar İtilâf devletleri üç iki ülke arasında gerçekleştirilecek ahali tin dış ilişkilerinde ilk sorunları oluştu­
defa bir anlaşma yapılması için girişim­ mübadelesi gibi konularda ya nihai çö­ racaklardı. Bunlar Yunanistan ile ger­
de bulunmuşlardı. 1920, 1921 ve 1922 züm sağlanmış, ya da nasıl ve ne zaman çekleştirilmesi gereken ahali mübadele­
yıllarına rastlayan her üç teklif de Sev- çözüleceği konusunda anlaşmaya varıl­ si, Fransa ile olan Osmanlı borçları so­
res Antiaşması’nın izlerini taşıdığından mıştı. Sadece Yunan ordusunun yaptı­ runu ve İngiltere ile halledilmesi gere­
Ankara hükümeti tarafından ya dikka­ ğı tahribatın tazmini konusunda her­ ken Musul sorunuydu. D
te alınmamış ya da reddedilmişlerdi. hangi bir anlaşmaya varılamamıştı. Si­
Nihayet Mudanya Mütarekesi görüş­ yasi açıdan pek bir sorunun bulunma­ K AYN AK Ç A
meleri sırasında, bir barış anlaşması ya­ dığı Fransa ile ise Osmanlı borçlarının D'AKŞİN Aptüiahal, Atatürk’ün Dış Politi­
ka İlkeleri ve Diplomasisi, İstanbul, 1964
pılabilmesi için bir konferans toplan­ ödenmesi konusunda bir anlaşmaya va- C ARMAOGl U Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Ta­
ması kararlaştırılmıştı. Konferansa bir rılamıyordu. Yeni Türkiye Devleti’ni, rihi, 1914-1980, Ankara, 1983
yanda Türkiye, diğer yandan I. Dünya Osmanlı İm paratorluğunun bir deva­ C GÖNLÜBOL Mehmet - vd., Olaylarla Türk
Savaşı galipleri olarak İngiltere, İtalya, mı olarak gören İtilâf devletleri eskiden Dış Politikası, 1919-1973, Ankara, 1974
Japonya, Yugoslavya, Yunanistan ve elde etmiş oldukları imtiyazlan da ko­ C KÜRKÇÜOĞLU Ömer, Turk-İngiliz İlişki­
Romanya katılacaktı. Sovyetler Birliği, lay elden bırakmak istemiyorlardı. İn­ leri (1919-1926), Ankara, 1978
C SELEK Sabahattin. Anadolu !htilali, isıan-
Ukrayna ve Gürcistan da Boğazlar so­ giltere ile yapılan temaslar sonucunda bul, 1968
runu görüşülürken toplantıda yer ala­ da Musul sorunu halledilememekle be­ C ÜLMAN Haluk, Birinci Diinyu Savaşı'na
caklardı. ABD’nin gözlemci gönde! !i- raber sonradaı görüşmeler yoluyla hal­ Giden Yol (ve Savuş) Ankara, 1973
ği konferansın toplanma yeri, M ütte­ ledilmesi konusunda bir anlaşmaya va­
fiklerin ısrarı üzerine Lozan olarak ka­ rılmıştı. Boğazlar konusunda yapılan
rarlaştırılmıştı. görüşmeler ise daha çok bir İngiliz-
Öte yandan, İsviçre’nin Lozan ken­ Sovyet rekabeti şeklinde geçmiş, Tür­
tine Ankara hükümetini temsilen gide­ kiye temsilcileri de bu durumdan yarar­

You might also like