You are on page 1of 6

TÜRKİYE-AMERİKA İLİŞKİLERİ

Nesrin KALKAN*

Özet

1800’lü yıllarda başlamış olan Türk-Amerikan ilişkileri ticaret ve


ekonomik çerçevede yürütülmüş olsa da dönem dönem ilişkiler duraksamış
ya da kesilmiştir. Osmanlı Devleti-Amerika ilişkilerinde daha çok Amerika
Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilen devletlerin ve Osmanlı’nın
toprak bütünlüğü güvencesi adına Wilson ilkeleri yayınlayarak yenilen
devletlerin garantörü durumunda olmuş; Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ilişkilerinde ise daha çok Avrupa ve Sovyet Rusya’ya karşı aldığı
önlemleriyle, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmiş; nüfuzunu
sağlamak adına ekonomik planlar adı altında diğer devletleri kendine
bağlama politikaları izlemiştir. Kendi çıkarlarına ters düşen durumlarda
Türkiye’ye daha çok ekonomik ve askeri alanda ambargo uygulamış, bunun
adına birçok yaptırımlardan bulunmuştur.

Anahtar Kelime: Amerika-Truman-Marshall-Demokrat Parti-Kore


Savaşı

Giriş

1776’da yayınladıkları Bağımsızlık Demeci’ni yayınlayarak


Amerika Birleşik Devletleri adıyla bağımsızlığını ilan eden ABD,
bağımsızlık mücadelesini 1783 yılına kadar sürdürmüştür.1 Amerika
Birleşik Devletleri, Avrupa’daki iç savaşlardan kendini korumak adına bazı
önlemler almıştır. Avrupa’dan uzak durması ama onlarla ticarete devam
etmesi gerekiyordu. Amerika’nın ilk cumhurbaşkanı George
Washington’dan itibaren Amerika yöneticileri, Amerika’yı Avrupa
politikasından uzak tutmaya dikkat etmişlerdir. Bu politikaya Amerika’nın

*
Yüksek Lisans Öğrencisi, Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye
Cumhuriyeti Tarih Anabilim Dalı, E-posta: nesrinkalkan@gmail.com, Orcid ID: 0000-
0001-5076-447X
1
Fahir Armaoğlu, “20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1995”, Timaş Yayınları, İstanbul 2016,
s.69

1
infirat (Isolation) politikası2 denir.3 Bu politikayı, ABD’nin V.
Cumhurbaşkanı James Monroe’nin mesajı ile 2 Aralık 1823 günü Amerikan
Kongresi’nde Monroe Doktrini4 adı ile onaylamışlardır.

Osmanlı Devleti ile temaslar öncelikle 19. yüzyılda yapılan antlaşma


ile başlamış, dönem dönem denge politikalarıyla günümüze kadar
ulaşmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri-Osmanlı Devleti Münasebetleri

Amerika Birleşik Devleti’nin Osmanlı’yı ilk ziyareti George


Washington zamanında, fırkateyn ile 9 Kasım 1800 yılında olmuştur.5
Osmanlı Devleti’nin 1827 yılında gemileri batılı müttefikleri tarafından
Navarin’de batırılmış ve dönemin padişahı olan II. Mahmud batılı devletlere
güvenmemesi gerektiğini düşünerek Amerika ile Osmanlı Devleti arasında
Seyr-i Sefain6 adında antlaşma imzalanmıştır. Antlaşmanın bir maddesine
göre Osmanlı’da yaşayan Amerika vatandaşları bu kapitülasyon ve
ayrıcalıklardan yararlanacaktı. Bahsi geçen madde Osmanlı Devleti’nde
ilerleyen zaman içerisinde hem siyasal hem de sosyal olarak problem
oluşmasına sebep olmuştur. Anlaşma sonrasında Osmanlı topraklarında
konsolosluklar açılmıştır.

Amerika ile ilişkiler genel anlamda ticari yapıda olsa da devlet,


Osmanlı topraklarında misyonerlik faaliyetleri yürütmüş; bu bağlamda
protestan okulları açmışlardır. Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı’nı
fırsat bilerek bu okullara yenilerini eklemişlerdir. “Amerikan kiliselerinin
“American Board of Commisioners for Foreign Missions”7 kanalıyla
yaptıkları misyonerlik çalışmaları Osmanlı sınırlarında yaşayan Rum ve
Ermenilere nüfuz etmeye başlayınca, Babıali 1860 yıllarından başlayarak
misyonerlerin çalışmalarını denetlemek ve daha sonraları da Türk olmayan

2
İnfirat Politikası: Ayrı durma. İzolasyonizm ve Monroe doktrini kavramlarıyla kullanılır.
Uluslararası sorunlara aktif olarak katılmamayı, ticari ilişkileri en alt düzeyde tutmayı
öngören dış politika stratejisidir.
3
Armaoğlu, Siyasi Tarih, s.72
4
Armaoğlu, Siyasi Tarih, s.73
5
Remzi Durmuş, “Geçmişten Günümüze Türk-Amerikan İlişkileri”,
https://tasam.org/Files/Icerik/File/gecmisten_gunumuze_turk_-
_amerikan_iliskileri__cff226c0-9cc8-4b1b-95a1-a352e377de84.pdf
6
7 mayıs 1830’da imzalanan ticaret antlaşmasıdır
7
Amerikan Dış Misyonlar Komiserliği, 1810 yılında Williams Koleji mezunları tarafından
kurulmuştur. İlk Amerikan Hristiyanlık misyoner örgütleri arasında yerini alır.

2
unsurlarda milliyetçilik şuuru uyandırmasından korktuğu ve Ermeni
ayaklanmalarını desteklediklerini tespit ettiği Amerikan okullarını kapatmak
isteyince, Amerika Birleşik Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında Birinci
Dünya Savaşına kadar süren anlaşmazlıklar çıkmıştır.”8 Açılan bu
protestan misyonerlik okulları ile birçok Ermeni azınlık protestan olmuştur.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı Devleti’nin aldığı ağır yenilgi
sonucunda antlaşma imzalanmıştır. Bu savaş, günümüze kadar ulaşan
‘Ermeni Sorunu’ meselesine dair madde içeren Berlin Antlaşması’nın
imzalanmasına sebebiyet vermiştir. Bu antlaşmadan sonra Osmanlı
Devleti’ne dış baskılar giderek artmış; ABD meclisi ise Ermenileri din
birliği düşüncesiyle koruma altına alarak, Osmanlı aleyhine Ermeni
haklarının daha fazla korunması talebinde bulunmuşlardır. Bu sebepten
Amerika Devleti, Osmanlı tebaası olan Ermenilerin isterlerse Amerikan
vatandaşlığa geçerek Osmanlıdaki Amerikan haklarından yararlanmaları
konusunda hak tanımışlardır ve bunu kendi lehlerine çevirmişlerdir.

XX. yüzyıla gelindiğinde 1909 yılında Amerikan Albay Chester,


Türk meclisine demiryolları ve madenlerle ilgili Chester Projesi’ni9
sunmuştur. Projede istenen Bağdat demiryoluna ek demiryolu hatları
açılması ve bu hatların alanında maden çıkarma imtiyazı elde etmektir. Bu
plan daha sonra Lozan Barış Antlaşması için Türk Devleti’nin kendine
verilmesi istenen bir destek hamlesi olarak 1923 yılında imzalanmışsa da
Lozan’a destek gelmeyince daha sonra iptal edilmiştir. I. Dünya Savaşı’nın
başlamasının ardından batılı devletler Osmanlıyı parçalama düşüncesinde
kendi aralarında gizli antlaşmalar imzalamışlardır. Savaşa Amerika’nın
girmesiyle savaş seyri değişmiş, sonucunda ise Amerikalı başkan Woodrow
Wilson 8 Ocak 1918’te barış ilkelerini belirlemek amacıyla 14 maddelik bir
bildiri yayınlamıştır.10 Bu bildiriye göre Osmanlı Devleti çoğunluğu Türk
olan bölgelerde güvenli hakimiyet sağlanacak, ekonomik yaptırımlar
uygulanmayacaktı. Güvenliği sağlamak amacıyla bir örgüt kurulacaktı. 18
Ocak 1918’te Paris’te bir konferans düzenlendi ve Milletler Cemiyeti
kuruldu.11

Türkiye Cumhuriyeti Devleti sürecinde Amerikan ilişkileri

1918 Wilson İlkeleri’ni yayınladıktan sonra tekrar yalnızlaşma


politikasına giden ABD, Türkiye ile ticarete devam etmiştir. II. Dünya
Savaşı ile birlikte güç dengeleri değişmiş, Türkiye’de batılı devletlerce

8
Durmuş, Türk-Amerikan İlişkileri, s. 3
Demiryolları kurma ve maden çıkarma projesi olarak sunulan aslında ABD’nin imtiyazları
9

almak istediği kendi nüfuz plandır.


10
Rıfat Uçarol, “Siyasi Tarih 1789-2014”, Der Yayınları, İstanbul 2013, s.509
11
Uçarol, Siyasi Tarih 1789-2014, s. 509

3
savaşa çekilmek istenmiştir. ABD ise tarafsız kalmayı tercih ederek,
Avrupa’da savaş sırasında oluşan ekonomik sorunlara kendi nüfuzunu
göstermek için Pasifik’te oluşan tehdide karşı silahlanmaya hız vermiştir.
Bu amaçla 1941’de Ödünç Verme ve Kiralama Kanunu’nu senatosundan
geçirerek kabul etmiştir. İngiltere’ye askeri yardımda bulunmuştur12. Savaş
seri sırasında Japonya, Amerika’yı tehdit edip saldırıda bulunmuştur. Pearl
Harbor13 baskınına maruz kaldıktan sonra Midway14 hava saldırısıyla
Japonya’ya karşılık verip aktif olarak savaşa katılan ABD, bu kez kanunu
ödünç verme, kiralama ve takas etme yetkisiyle genişletmiştir. Kanunun
ilanından önce Refik Saydam’a böyle bir tasarıdan söz etmiş olan
Roosevelt, Türkiye’nin de bu kanundan yaralanabileceğini aslen belirtmiştir.
Savaş sırasında İngiltere ile silah yardımı konusunda talepte bulunan
Türkiye’ye yardım edilemeyince İngiltere durumu Amerika’ya bildirmiş ve
ABD’den Türkiye’ye silah yardımında bulunulması gerektiğini talep
etmiştir. Bunun üzerine Amerika, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü koruma
konusunda destek olacaklarını bildirerek talebi kabul etmiştir.

Savaş sırasında yapılan konferanslardan biri olan Kahire


Konferansı’nda gündem Türkiye olmuştur. İsmet İnönü ile görüşen
Roosevelt ve Churchill, Türkiye’nin savaşa girme konusunda İnönü’den üs
istediklerini belirtmişlerdir.15 Savaş sırasında yapılan tüm konferanslara
rağmen Türkiye savaşa fiilen girmemiştir. II Dünya Savaşı sonrasında iki
etkin güç olarak Sovyet Rusya ve Amerika Devleti dünya siyaseti ve
ekonomisi üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Sovyet Rusya’nın Ortadoğu,
Balkanlar ve Avrupa’da yayılmacı politikasına ve komünizm yayma fikrine
dur demek isteyen ABD, önce Truman Doktrini sonra ise Marshall
yardımları adı altında ekonomik politikaları piyasaya sürmüştür. Truman
Doktrini’nin temelinde Sovyet yayılımı korkusu vardır.16 Doktrin, 12 Mart
194717 yılında başkan Truman’ın bildiri okumasıyla kabul edilmiştir. Aynı
yıllarda Yunanistan’da iç savaş olması Yunan ekonomisinin yara almasına
olmuştur. Truman, Sovyet Rusya’nın Yunan’ı etkisi altına aldığı
düşüncesiyle hareket edip, aynı politikayı Türkiye’yi etkisine alarak
yapacağını düşünerek Yunanistan ve Türkiye’ye verilmesi öngörülmüş ve
22 Mayıs 1947’de Truman yardımı başlamıştır.18 Marshall Planı adıyla
bilinen Avrupa Kalkınma Projesi 16 devletin katılımı ile Paris’te toplanan
bir konferansla 12 Temmuz 1947’de başlamıştır. Temelinde yiyecek

12
Nuri Karakaş, “Amerika’nın Ödünç Verme ve Kiralama Yardımlarında Türkiye”,
Tarih İncelemeleri Dergisi, C.24, S. 1, Temmuz 2009, s. 22
13
7 Aralık 1941’de Japonya’nın ABD hava üssüne saldırısı
14
4 Haziran 1942’de ABD’nin Pearl Harbor baskınına karşılık verdiği Japonya’nın hava
üssüne yaptıkları saldırı
15
Oral Sander, “Siyasi Tarih 1918-1994”, İmge Kitapevi Yayınları, 2004, s.192
16
Sander, Siyasi Tarih, s. 257
17
Sander, Siyasi Tarih, s. 258
18
Sander, Siyasi Tarih, s. 258

4
yardımının dışardan alınmaması için veya dış kredilerle alışverişin
yapılmaması için Avrupa’yı kendine bağlama projesidir. Avrupa Ekonomik
İşbirliği Konferansı (CEEC)19 adı altında çalışan konferans, ihtiyacı olan
devletlerin raporunu hazırlamış ve hükümete göndermiştir. Böylece 1947-50
arası dönemde plan uygulanmaya başlamıştır.20

1950 yılında Demokrat Parti’nin Türkiye yönetimine gelmesiyle


beraber ABD ile olan ilişkiler daha artmıştır. Alınan Marshall yardımlarıyla
birlikte Türkiye ekonomisinde geçici olarak fayda sağlanmışsa da
karşılığında Amerika’ya, Türkiye’de bulunan maden ve petrollerin çıkarımı
ve kullanım hakkı verilmiştir. ABD’ye sağlanan bu yetki daha sonra
günümüze kadar Amerika’nın ekonomisine olan bağlılığı arttırarak devam
ettirmiştir. 1950 yılında Türkiye, Amerika Devleti’nin yanında yer alarak
Kore Savaşı’na katılmıştır. Asıl amacı NATO’ya üye olmak olan Türkiye,
ABD ile olan ilişkilerine ilerleme katmıştır. Aynı zamanda Amerika ile
ortak inşası yürütülen İncirlik Hava Üssü21 1951 yılında Adana’da inşasına
başlamıştır ve 1954’te hizmete açılmıştır. 1952 yılında ise NATO’ya giren
Türkiye aynı zamanda 1955 yılında imzalanan Bağdat Paktı (CENTO)’nın
kurucu üyesi olmuştur. İncirlik Hava Üssü’nden sonra Türkiye, ABD’nin
1959’da Jüpiter füzelerini topraklarına yerleştirmesine izin vermiştir.

Türkiye, Avrupa Konseyi ile NATO’ya katıldıktan sonra 1957


yılında kurulan Avrupa Ekonomi Topluluğu’na katılmak istemiştir. 25
Haziran 1963 yılında Türkiye bu topluluğa kabul edilmiştir.22 Türkiye
garantör devlet sıfatıyla Kıbrıs adasına asker çıkarmış, bunun üzerine
başkan Johnson, Kıbrıs konusunda sert tutum sergilemiş, İnönü’ye bir
mektup göndererek kendisine nota vermiştir. Mektupta müdahale
yapılacaksa burada müttefiklere de danışılması gerektiğini vurgulamıştır ve
iki devlet arasında mektuplaşmalar başlamıştır. Bu mektup Johnson
Mektupları olarak bilinmektedir. Türkiye’nin 1968 yılında Sovyet Rusya’ya
yanaşmasıyla beraber Türkiye anti-Amerikan öğrenci hareketleri baş
göstermiştir. Amerika’nın ambargo ve kapitalist uygulamaları protesto
edilmiştir.

“Türkiye’nin ABD baskısı ile 1971‟de yasakladığı Afyon ekimi


1974’te serbest bırakılmıştır.” 23 1974 yılını müteakiben Türkiye, NATO’da
Amerika’dan aldığı silahlarla Kıbrıs’a çıkarma yapınca bu kez 1975 yılında

19
Marshall Planı'nın uygulanmasını kolaylaştırmak amacıyla kurulan bu örgütün adı 30
Eylül 1961' de Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) şeklinde değiştirilmiştir
20
Sander, Siyasi Tarih, s. 260
21
Türkiye ile ABD’nin askeri kuvvetlerinin bulunduğu üs Sovyet Rusya’yı izlemek adına
geliştirilen U-2 casus uçaklarının kullanım sahası olmuştur. Üs aynı zamanda I. Körfez ve
Irak Savaşları’nda Amerika Devleti’nin önemli üssü haline gelmiştir.
22
Uçarol, Siyasi Tarih 1789-2014, s. 739
23
Durmuş, Türk-Amerikan İlişkileri, s. 6

5
ABD, Türkiye’ye silah ambargosu uygulamış ve dönemin başkanı Bülent
Ecevit ise 1969’da imzalanmış olan Türk-Amerikan Antlaşması’na son
vererek İncirlik Üssü’nü -1978’te ABD’nin ambargoyu kaldırmasına kadar-
ABD’ye kapatmıştır.

1980’lere gelindiğinde ABD, Türkiye’nin serbest piyasa geçmesini


desteklemek amacıyla borç ertelemesi yardımında bulunmuş, 1980 yılında
Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında Savunma İşbirliği
Antlaşması imzalanmıştır. Türkiye’ye 13 milyar dolarlık kaynak aktarımı
yapılmıştır.24

Sonuç

Amerika Birleşik Devletleri her zaman çıkarlarını gözeterek hareket


ettiğinde Türkiye’yi kendine bağlamaya çalışma da kısmen başarılı
olmuştur. Bunun karşılığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1960’tan sonra
değişen hükümetle bir nevi Amerika’nın ambargolarına ve yaptırımlarına
nota verip, karşı yaptırımlar ile kendi gücünü ekonomik bağımsızlığını
zedeleyecek her türlü emellere karşı korumuştur.

24
Durmuş, Türk-Amerikan İlişkileri, s. 6

You might also like