You are on page 1of 43

Franz Kafka

Aforizmalar

2
Franz Kafka

(3 T e m m u z 1883, P rag 3 H aziran 1924, Kierlin g)

T aşralı Ç ek prolet aryasın dan gelip zen gin bir t ü ccar ko n u m u n a yü kselm iş bir baba ile
zen gin ve aydın bir Alm a n Yah u d isi an n en in ç o c u ğu olan F ran z Kafka, iç ed ö n ü k ve h u-
zu rsu z kişiliğin i bü yü k ölçü de an n esin e bo r ç lu yd u . Ç eşitli ailevi ve t o p lu m sal sebepler
yü zü n d en çevresin e yaban cılaşarak bü yü d ü . Ailesin in P rag'daki Alm a n t o p lu m u yla kay¬
n aşm a çabalan so n u cu n d a Alm a n okulların da o ku du . Ç ek kö ken li bir aileden geldiği hal¬
de Alm an c a'yı an adili olarak kullan dığı için t a m bir Ç ek sayılm ayan F ran z'ı, Alm a n la r da
t a m an lam ıyla ken d ilerin d en görm ediler.

Babasın ın zoru yla 1906'da t am am layac ağı h u ku k eğitim in e başlad ı. E ğitim in i t am am la -


dıktan son ra bir sigorta şirketin e girdi. M a x Brod ile tan ışıp, P rag edebiyat çevresin e ka-
tıldı. Sigorta şirketin de çalışm asıyla yaban cılaşm a d u ygu su iyice gelişen Kafka, 1912'd e
Velice Bau er ile tan ıştı. 1914 ve 1917'de iki kez F elice ile n işan lan m asın a rağm en yazmak¬
t an alıkoyacağı d ü şü n cesiyle bir türlü evlen em ed i. Bu ilişkiden geriye 500'ü aşkın m ekt u p
kalm ıştır.

1. D ü n ya Savaşı sırasın da fiziksel yetersizlik n eden iyle askere alın m adı. 1917 yılın da ve-
rem e yakalan d ın an laşıldı. 1920'd e yapıtların ı Ç ekç e'ye çevirm ek isteyen M ilen a Jesen ka
ile tan ıştı. K en d isin d en 12 yaş kü ç ü k ve evli olan M ilen a'yla birleşm elerin in u m u t su z ol¬
d u ğu n u bildiği h a l d e yıllarca m ektuplaştı.

Sağlık sorun ların ın artm ası üzerin e em ekliliğin i istedi, son yılların da 20 yaşın d aki D ora
D iam an t ile m u t lu lu ğa takıldı. 1924'd e Viyan a yakın ların d a K ierlin g San at o ryu m u 'n a
kaldırıldı ve oradan çıkam ad ı. P rag'a gö m ü ld ü .

N azilerin Ç eko slo vakya'yı işgali sırasın da üç kız kard eşi de t o p lam a kam p ların d a öldü¬
rüldü, Kafka ile ilgili birç o k belge yo k edildi. 20 yıl süren dostlukların ın so n u n d a Kafka
bü t ü n yazdıkların ı ö lü m ü n d en son ra yakm ası için M a x Brod'a verm işti. Am a Brod, dos¬
t u n a ih an et ed erek bu yapıtları bastırdı. 1935'de başlan an ilk t o p lu ba sım ö n ce en gellen d i
son ra da yasaklan dı am a zam an için de ü n e ve sıkı bir satış garan tisin e kavu şt u .

7
Kitap
AL T I K I R K BE Ş YAYI N 21/ 2
F ran z Kafka Afo rizm alar
T ü rkç esi: O sm a n Ç a km a kç ı
1. baskı: H aziran 1995
2. baskı: O cak 1998
Yayın Yö n et m en leri K aan Ç ayd an d ı / Ç etin Şan
K apak T asarım ı: 2 T asarım | M e h m e t U lusel / E ro l E gem en
D ü zelt m en : D . Ü zgü n
D izgi: Alt ıkırkyedi

Bu çevirin in t ü m yayın h akların ı sah iplen dik. T an ıt ım alın tıları dışın da m a k u l boyu t lar-
d a izin siz çoğaltılm ası ah lak kuralların a ve yasalarım ıza göre suç sayılm aktadır. Böyle
bir h areket e kalkışm ak istediğin izde ö n ce bize sorarsan ız uygar dü n ya adın a sevin iriz.

P .S.: T ü m fotokopi fan zin ler, yu kard aki açıklam adan bağım sızdırlar. O n lar istedikleri
AL T I K I R K B E Ş kitabın ı veya m etn in i çoğaltabilir, bo zu p yen id en yaratabilirler. O kurla-
rım ızı yasal dergileri değil "fotokopi fan zin leri" izlem eye çağırıyoruz. O n lar sizi uçurum¬
dan aşağı itecek gü ce sah iptirler ve u çm ayı ö ğren m en in zam an ı geldi.

Yaşasın F O T O K O P , Yaşasın K AO S.

AL T I K I R K BE Ş YAYI N
bir K aybeden ler K lübü tribidir.
Yazışm a Ad resi: P .K. 114 Ac ıba d em , stan bul
K o n u şm a Ad resi: ( 0 212) 244 02 85

8
ALTIKIRKBEŞ NOTU

D ah a yayın evi ku ru lm ad an ön ce, selüloz ürün leri üzerin e yo ğu n laşan bir dergiye, yayın e
vim izi ve yaptığı işleri bir n ebze olsun t an ıt abilm ek am acıyla yazd ığım ız bir yazıda, ayn en
şu cü m lelere yer verm işt ik: "Kafka kitapların a d o ku n m a isteğin e altern atif d o ku n m a nes¬
n eleri üretm ek... "

K o rkarız ki bu kitapla birlikte, yu kard a ifade ettiğim iz am ac ım ızd an sapm a n oktasın a


gelm iş o lu yo ru z. Sizin de t ah m in edebileceğin iz gibi, ço k sayıda gen ç kızın elin izdeki ki¬
tabı başın d an so n u n a kad ar o ku m a olasılığı h ayli yü ksek gö rü n ü yo r. Bu n u n T ü r k kültür
h ayatın a ve diğer h ayatlara n e gibi etkiler yapacağı ko n u su n d a h içbir fikrim iz o lm am akla
beraber, şu saatlerde yap abileceğim iz başka bir şey de yok. H iç o lm azsa bu kitapla Black
J ac k ya p m ış olu yoru z.

K itabın n gilizce versiyo n u n u , bah ara h azırlan an ya ğm u r lu bir gü n d e, Beyo ğlu 'n d a yü -
rürken gördü k. Son ra K ad ıkö y'd e çevirm en im ize gösterdik. H eyecan lan d ı. D erken zam an
geçti, çeviriyi so r u m lu m u z M . U lu sel'e gösterdik. D ah a ö n ce h iç Kafka kapağı d en eyim i
yo kt u . Bir eksiğin i dah a kapatabildiği için gü lü m sed i. F iltresiz P all M all'ın ı küllüğe bastı¬
rırken , evin deki bir gü n lü kte olan Kafka desen lerin i h issedip aradı. Aran a n bu lu n m a z ku¬
ralıyla karşılaşın ca, H .T.'yi A. K . ' e yollayıp görün tüleri sağladık.

H er şey bir yan a, sizin bu kitabı elin ize alıp o ku m an ız, ço k h oş, gerçekt en . Am a t ü m bun¬
ların ü st ü n e bir de ikin ci baskıyı yap abilm ek tuhaf, çok tuhaf.

K aran lık gü n ler için bir Kafka şekerlem esi. Yo l gösterici, Kafka'n ın özü.

Karsı cin sten u zak du ru n .

10
f r an z k af k a

af o r izm alar

( g ü n ah , ıst ır ap , u m u t ve d o ğ r u yo l üzer ine)

(O:1920 g ü n l ü ğ ü n d e n af o r izm alar )

t ür kç esi: o sm an ç a k m a k ç ı

d esenler : dr. f r an z k af k a

ALTIKIRKB EŞ YAYIN ist anb ul, 1998

11
13
kitap üze rine birkaç not

E lin izde t u t t u ğu n u z bu kitapta "G ü n a h , ıstırap, u m u t ve do ğru yo l üzerin e aforizm alar" ve


"O : 1920 gü n lü ğü n d en aforizm alar" başlıklarıyla iki ayrı bö lü m d e yayın lan an aforizm ala
rı F ran z Kafka, E kim 1917 ile Şu bat 1920 arasın da, kısa süren iki yaratıcılık d ö n em in d e
yazm ışt ı. O t arih lerde Kafka'n ın içdü n yası bü yü k yıkım larla karşı karşıyayd ı: ver em e ya-
kalan dığın ı dah a yen i ö ğren m iş; u zat m alı n işan lısı F elice Bau er'den ayrılm ış; 1908'den
1922'ye kad ar çalıştığı şçi Kaza Sigortası Şirketi'n den h astalığın dan öt ü rü u zu n süreli bir
izin alm ış ve 'tek oğu lların ın ' ailesin e n e evliliğin i n e de ün lü bir yazar olarak kabu l edil¬
diğin i gö r m e m u t lu lu ğu n u t at t ıram ayacağın ı artık kabu llen m işt i.

Bu aforizm aların yazım ın a gösterdiği ö zen d en , on ların rasgele şekillen m iş d ü şü n celer


değil, aksin e Kafka'n ın zih n in d e belirli bir bü t ü n lü ğe sah ip oldu kları ve h atta belki de on¬
ları yayın lam ayı d ü şü n d ü ğü an laşılıyor. Kafka'n ın ya şa m ve ö lü m , iyi ve kö t ü , ve san atın
işlevi üzerin e düşün celerin i açıkça ortaya ko yan bu aforizm alara h akim olan h ava bize
H ölderlin , R ilke ve H eidegger gibi ro m an t ik ve p o st r o m a n t ik yazarları an ım satıyor.

Am a n e yazık ki Kafka, ö m r ü n ü n son yılların daki tasarıların ın birç o ğu n d a o ldu ğu gibi, bu


tasarısın ı da t a m a m la ya m a m ış ve bu aforizm alar dizisi, başlıksız, yarım kalm ış çalışmala¬
rın ın arasın a katılm ıştı. E ğer "vefalı" arkadaşı M a x Brod, bu sayfalan bir araya getirip de
d ü zen lem em iş olsaydı, Kafka'n ın gerçekt en de ayrı bir eser bü t ü n lü ğü taşıyan bu aforiz
m aları gü n ışığın a ç ıkm am ış olacaktı.

Güna h, ıstırap, umut ve doğru yol üze rine aforizmalar

Kafka, sekiz tan esi h ariç bu aforizm aları E kim 1917 ile Şu bat 1918 arasın da, o sırada kul-
lan m akt a o ldu ğu ve "Oktav Defteri G" ve "H" olarak bilin en iki deftere kayd et m iş, ve Şu¬
bat son ların da, özel olarak h azırladığı ve n u m aralan d ırd ığı kü çü k sayfalara geçirm işti.
D ah a son ra eksik n u m araları bir ö n cekin e ekleyerek n u m aralan d ırm ad aki boşlu kları dol¬
d u rd u : 8/ 9, 11/ 12, 70/ 71 gibi. 65 ve 89 n u m aralı sayfalar hâlâ kayıptır.

Ö bü r sekiz aforizm a ise, 1920'lerin son ların a doğru ka lem e alın m ıştır. Kafka, bu n ları ayrı
ayrı aforizm alar olarak 26, 29, 39, 54, 74, 99, 106 ve 109 n u m aralı sayfalara ko p ya etmiş¬
ti.

0 : 1 9 2 0 günlüğünde n aforizmalar

Kafka'n ın Günlüklerinde aforizm a n iteliğin e sah ip birç o k bö lü m bu lu n u r, an cak bu r a d a


yayın lan an bö lü m bir bü t ü n lü k göst erm ekt edir. Bu bö lü m , bağım sız bir parça olarak, bi¬
zim de bu rad a ku llan d ığım ız "O" başlığıyla, M a x Bro d tarafın dan dah a ö n ce yayın lan m ış-
tı. ki aforizm a, "Dünyada korku, acı ve yalnızlığın..." ve "Zayıf dayanma gücü..." (2 Şu -
bat ) , G ü n lü k defterin de değil, ayrı bir sayfada bu lu n m u şt u r am a elyazm aların a bakılın ca
bu parçaların G ü n lü ğe dah il o ldu ğu an laşılm aktadır.

14
Türkçe 'de aforizmalar

Bu kitapt a bir arada ve bir bü t ü n lü k için de yayın lad ığım ız aforizm alar dah a ön ce, T ü r k
dilin in u zm an Kafka çevirm en i Kâmuran Şipal'in h azırladığı çeşitli kitaplarda ayrı parça¬
lar h alin de yayın lan dı, an cak elin izde t u t t u ğu n u z kitaba göre birt akım farklılık göster¬
m ekt edir.

Kafka'n ın ü lkem izd e parça parça yayın lan an aforizm aların ın , bir kitap bü t ü n lü ğü n d e
okurlara ulaştırılm ası işin in , d iğe r bazı ö rn eklerd e o ldu ğu gi b i bize, yan i Altıkırkbeş
Yayın 'a d ü şm esi tarih sel bir h atadır.

Aslın d a, yayın cılık t arih im izd e bö yle bir h ata yapılm ası bize bü yü k bir keyif verm ekt edir.

Bir yerlerd en h atırladığım ız şu cü m leyi sö ylem ed en geçem eyeceğiz:

"Ölümün olduğu yerde, hiçbir şey ciddi olamaz."

Alt ıkırkbeş Yayın Kafka Apati G ru bu

15
güna h, ıstırap, umut ve doğru yol üzerine

16
D o ğru yo l gergin bir ip bo yu n c a gider; yü kseğe değil de, h em en yerin üzerin e gerilm iştir
bu ip. Ü zerin d e yü r ü n m e k değil de, in san ı çelm elem ek için dir san ki.

2.

n san ların t ü m kusurları sabırsızlık, yapt ıkları işte yö n t em e vakt in d en ö n ce son veriş, ve
sö zd e bir soru n u sö zde bir çit için e alm aktır.

n san ın belli başlı iki gü n ah ı vardır, öbürleri bu n la r d a n çıkar: sabırsızlık ve tem bellik.
Sabırsız oldukları için C en n et 't en kovu ldu lar, t em belliklerin d en geri d ö n em iyo rlar. Am a
belki de belli başlı sad ece bir gü n ah ları var: Sabırsızlık. Sabırsızlıkların dan ötürü ko vu l
m uşlardı, sabırsızlıkların dan ötürü geri d ö n em iyo rlar.

Ö t e tarafa gö çen lerd en birç o ğu n u n gölgesi, ölüm ırm ağın ın dalgalarım d u rm aksızın ya-
lar; çü n kü ırm ak bizim bu lu n d u ğu m u z yerd en o tarafa akar ve h âlâ bizim den izlerim izin
t u zlu tadın ı taşır. Son ra bird en tiksin tiyle kabarır ırm ak, gerisin geriye akar, ve ölüleri
yen id en yaşam ın için e bırakır. Am a ölüler m u t lu du r; şükran türküleri söyleyip gazaba
gelm iş ırm ağı o kşayıp severler.

Belirli bir n o kt ad an son ra geri d ö n ü ş yokt u r. Bu n okt aya erişm ek de gerekir.

6.

n san o ğlu n u n gelişim in in kesin so n u ca ulaşacağı an , sürekli yin elen ip durur. D evrim ci
d ü şü n sel h areketlerin geçm iş bü t ü n h er şeyin geçersiz o ld u ğu n u ilan etm eleri bu n u n için
doğru du r, h en ü z h içbir şey olu p bit m em işt ir çün kü.

K ö t ü 'n ü n elin deki en ayartıcı silah , savaşa çağrıdır. K adın larla yapılan savaşa ben zer, ki

18
so n u yat akt a biter.

8./ 9

P is ko ku lu bir kan cık, sayısız yavru n u n üreticisi, dah a şim d id en yer yer çü rü yen , gerçi ço¬
c u klu ğu m d a ben im h er şeyim di, h er zam an sadakat le p eşim d en gelir, t ekm eleyem e m
am a, o n u n yerin e ken d im i adım ad ım geri çekerim , n efesin in ko ku su n a bile t a h a m m ü l
ed em em ; yin e de aksin i ya p m a ya karar verm ed iğim sürece, belli belirsiz bir karaltı halin¬
d e bü yü d ü ğü n ü gö r d ü ğü m kö şeye doğru sü rü klü yo r ben i; t a m a m en parçalara ayrışıyor,
ü st ü m e aban ıyo r ve ben im le birlikte, ku rt lan m ış ve irin li dili b i r o n u r m u bu ben im
i ç i n ? elim in ü st ü n de, ben im le son bu lu yo r.

10.

A.'n ın bu r n u pek h avalarda, iyilik yo lu n d a h ayli ilerlediğin i san ır, bu n u n n eden i


çekiciliği sürekli artan biri olarak gö rü yo r y a ken din i gid erek dah a ç o k ayartı karşısın da
h issetm esi, ve üstelik ayartıların şim d iye dek h iç fark etm ediği yö n lerd en geldiğin i dü¬
şü n m esidir. Am a bu n u n gerçek n eden i, bü yü k bir şeytan ın için e girip yerleşm esi, sayısız
kü ç ü k şeytan ın da bü yü ğü n e h izm et et m ek için ko şu şt u ru p du rm asıdır.

11./ 12.

Bir elm an ın birbirin d en farklı görü n ü şleri olabilir: m asan ın ü st ü n d eki elm ayı bir an ol¬
sun gö rebilm ek için bo yn u n u uzatan ço cu ğu n görüşü, ve bir de, elm ayı alıp yan ın d aki ar¬
kad aşın a rah atça veren evin efen disin in görü şü .

13.

Bilgeliğin başlad ığın a ilk işaret, ö lm ek isteğidir. Bu ya şa m d ayan ılm az görün ür, bir baş¬
kası ise erişilm ez. n san ö lm ek istediği için u t an m az artık; n efret ettiği eski h ü cresin d en
alın ıp ilk işi nefret et m eyi ö ğren m ek olacağı yen i h ü cresin e ko n u lm a k için yalvarıp yaka
rır. Bu n d a belirli bir in an cın kalın tısı da etkilidir; t aşın m a sırasın da efen di ko rid o rd a gö¬
rün ecek, t u t u klu ya şöyle bir ba ka c a k ve diyecekt ir ki: "Bu ad am ın yen id en h ü creye kapa-
t ılm asın a gerek yok. O ban a geliyor artık."

14.

D ü z bir yo ld a yü rü yo r olsaydın , t ü m ilerlem e isteğin e rağm en h âlâ gerisin geriye gitsey


din , o zam an bu çaresiz bir d u r u m olu rdu ; am a sen dik, sen in de aşağıdan gö rd ü ğü n gibi
dik bir yam ac ı t ırm an d ığın a göre, adım ların ın geriye do ğru kaym ası, bu lu n d u ğu n yerin
d u r u m u n d a n ileri gelebilir, o zam an da u m u t su zlu ğa kap ılm an a gerek yokt u r.

19
15.

So n bah ard a bir yo l gibi: t em iz pak sü p ü rü yo rsu n , son ra yo l bir kez dah a ku r u m u ş yap¬
raklarla örtülüyor.

16.

Kafesin biri, bir ku ş aram aya çıktı.

17.

D ah a ö n ce bu raya h iç gelm em işt im : dah a başka t ü rlü n efes alıyor in san bu rad a, yanında¬
ki yıldız, gü n eşt en dah a çok parıldıyor.

Ü zerin e t ır m a n m a d a n in şa et m ek m ü m kü n olsaydı, Babil K ulesi'n in yap ılm asın a belki


izin verilirdi.

19

K ö t ü 'n ü n on dan bir şeyler gizleyebileceğin ize in an m an ızı sağlam asın a izin verm eyin .

20

Leo parlar t apın ağa saldırıp ku t san m ış şarapları içiyorlar; bu sürekli yin elen iyo r; ve so¬
n u n d a ö n ced en kestirilebilir bir n itelik kazan ıyo r ve ayin in bir parçası h alin e geliyor.

21

E l taşı olabildiğin ce sıkı kavrar. D ah a da uzağa fırlatabilm ek için sıkıca kavrar taşı. Am a o
ka d a r uzağa da gö t ü rü r yo l.

22

Sen ödevsin . Am a gö rü n ü rd e öğren ci yo k.

20
G erç ek d ü şm a n d an sın ırsız bir cesaret akar için ize.

24

Bastığın yerin iki ayağın ın kap lad ığın d an dah a bü yü k o lam ayacağın ı an lam ak n e bü yü k
bir m u t lu lu kt u r.

25

Ac eleyle kaçıp on a sığın m ad ıkt an son ra in san ya şa m d an n asıl zevk alabilir?

26

Sayısız sığın ak vardır, an cak ku rt u lu ş yo lu tektir; am a ku rt u lu ş olasılıkları yin e de sığı¬


n aklar kad ar çoktur.

Bir h edef var, am a yo l yok; bizim yo l d ed iğim iz şey, bir d u raksam ad ır.

27
O lu m su z davran ışlarda bu lu n m a k bizd en isten ir, o lu m lu davran ışlar ise zaten bizim d ir.

28

K ö t ü 'ye bir kere kapıların ı açm aya gör, ken d isin e in an ılm asın ı beklem ez artık.

29

K ö t ü 'ye kapıları açm aya sen i iten art n iyetler sen in değil, K ö t ü 'n ü n d ü r.

H ayvan , h ışım la çekip alır kırbacı efen disin in elin den ve ken d i efen disi o lm ak için ken d i
ken disin i kırbaçlar, bilm ez ki bu , efen disin in kırbacın a atılm ış yen i d ü ğü m ü n yo l açtığı
bir h ayalden başka bir şey değildir.

21
30.

yi, bir bakım a rah atsızlık vericidir.

31.

N efsim e h akim olacağım diye u ğraşm ıyo ru m . N efse h akim iyet , tin sel varlığım d an saçılan
so n su z sayıda ışın ların rastgele bir yerin d e etkili olm ayı istem ektir. Am a ç evrem d e böyle¬
si çem berler ç izm em gerekiyorsa, o zam an ben im için en iyisi bu n u bir eylem d e bulun¬
m aksızın , şaşkın lıkla devasa düzen 'i ağzım açık seyred erim sadece, ve bu seyrin ban a e
contrario1 vereceği gü çt en yararlan ırım , o kadar.

32.

Kargalar, t ek bir kargan ın gökleri yo k edebileceğin i iddia eder. Bun a h iç ku şku yok, am a
bu yin e de gö klere ilişkin h içbir şey ifade etm ez, çü n kü gö kyü zü kargaların yo klu ğu de¬
m ektir.

33.

D in fedaileri bed en i kü ç ü m sem ez, çarm ıh a gererek yüceltirler o n u ; bu açıdan düşmanla¬


rıyla ayn ı görüştedirler.

34.

Bir glad yat ö rü n d ö vü şt en son raki yo rgu n lu ğu n a ben ziyo r yo rgu n lu ğu , yaptığı iş bir me¬
m u r odasın ın bir duvarın a beya z ba d a n a çekm ekt i.

35.

Sah ip oluş yokt u r, sadece oluş, son nefesi verm eyi, n efessiz kalarak bo ğu lm a yı özleyen
oluş vardır.

36.

Ö n celeri sorularım a n eden cevap alam adığım ı an layam ıyo rd u m , şim diyse soru sorabile¬
ceğim e n asıl in an abildiğim i an layam ıyo ru m . Am a gerçekt e in a n m ıyo r d u m ki, soruyor

1
e con trario: Bütün lükle karşıtlık için de.

22
d u m sadece.

37.

Belki bir şeylere sah ipsin , am a ken d i varlığın yo k savın a verdiği cevap, bir t it rem e ve yü¬
rek çarpın tısı oldu sadece.

38.

So n su zlu k yo lu n d a n asıl bö ylesin e ko layca ilerlediğin e h ayret eden birisi vard ı; gerçekt e
hızla bayır aşağı yu varlan ıyo rd u .

3 9 a.

K ö t ü 'ye taksit taksit ö d em e yap ılam az oysa h ep bö yle yap ılm aya çalışılır.

Bü yü k sken der, gen çliğin de kazan d ığı askeri başarılara, ku rd u ğu m ü ke m m el ordu ya,
için de h issettiği dü n yayı d eğişt irm eye yet en gü çlere karşın , Ç an akkale Boğazı'n ın ö n ü n d e
kalıp asla karşıya geçem eyebilirdi. Bu da n e ko rku d an , n e kararsızlıktan , n e de irade güç¬
sü zlü ğü n d en olurdu, sadece yerç ekim in e bağlan abilird i bu .

3 9 b.

So n su zd u r yo l, n e kısaltılacak n e de eklen ecek bir şey vardır, am a yin e de h erkes ken d i


ço cu ksu karışın ı t u t ar yo lu n üstün e. "G erç ekt en d e bu bir karışlık yo lu git m en gerekir, bu
sen den esirgen m ez."

40.

K ıyam et G ü n ü 'n ü bö yle ad lan d ırm am ızın n eden i an cak bizim zam an kavram ım ızd ır; as¬
lın da o bir t ü r sıkıyön et im m ah kem esid ir.

41.

D ü n yad aki u yu m su zlu k, şükü r ki, sadece sayısal bir u yu m su zlu ğa ben ziyo r.

42.

23
T iksin t i ve nefret do lu bir başı ö n ü n e eğm ek.

43.

Av kö p ekleri h en ü z avluda oyn aşıyor, am a avları, dah a şim d id en o rm an d a n e ka d a r hızlı


koşarlarsa koşsun lar, ellerin den ku rt u lam ayacaklar.

44.

Bu dü n ya için ko şu m ların ı t akın m an gü lü n ç.

45.

N e ka d a r çok at ko şarsan , o kad ar hızlı gider araban b u , bü t ü n ü n t em eld en söküp çıka¬


rılm ası an lam ın a gelm ez, ki bu im kân sızdır, am a kayışların ko parılm ası, bö ylec e ö zgü r ve
n eşeli bir yo lcu lu k olan ağın ın ortaya çıkm asıdır.

46 .

"Sein " sö zcü ğü Alm a n c a 'd a iki an lam a gelir: "var o lm ak" ve "o n u n o lm ak"

47.

O n lara kral ya da kralın h abercileri olm a seçen ekleri verilm işti. T ü m çocukların yaptığı
gibi h epsi h aberci o lm ak istedi. Sad ece h abercilerin olm asın ın sebebi bu d u r, dü n yayı do¬
laşıp durur, yeryü zü n d e kral kalm ad ığı için , artık an lam ı ka lm a m ış h aberleri birbirlerin e
ulaştırırlar. Bu sefil h ayatların a m em n u n iyet le bir son ver m e k isterlerdi, am a bağlılık
yem in i ettiklerin den bu n u göze alam ıyorlar.

48.

lerlem eye in an m ak h en ü z bir ilerlem e oldu ğu n a in a n m a k an lam ın a gelm ez. Yo ksa bu ,


in an m ak için yeterli o lm azd ı.

49 .

A. bir virt ü özdü r, T an rı da o n u n şah idi.

24
50.

n san , için de yo k ed ilem ez bir şeyin varlığın d an sürekli em in o lm ad an yaşayam az; an cak
gerek bu yo k ed ilem ez şey gerekse de bu gü ven ken d isin d en daim a gizli olabilir. Bu sü¬
rekli gizliliğin ken d in i açığa vu r m a yo lların d an biri, kişisel bir tan rıya in an çt a ken disin i
gösterir.

51.

Yılan ın aracılığı gerekliydi: K ö t ü , in san ı ayartabilir, am a in san olam az.

52.

D ü n yayla aran daki savaşım da, d ü n yan ın yan ın d a ol.

53 .

K im seyi ald at m am ak; h atta dü n yayı da aldatıp on u bir zafer o lan ağın d an yo ksu n bırak¬
m am alı.

54.

T in sel d ü n yad an başka bir d ü n ya yo kt u r; duyular d ü n yası dediğim iz tin sel d ü n yan ın kö¬
t ü lü ğü d ü r, ve kö t ü lü k d ed iğim iz de bizim so n su z gelişim im izd e bir an ın gerekliliğidir an¬
cak.

Alabildiğin e gü çlü bir ışıkla d ü n ya eritilebilir. Z ayıf gözlere katı gö rü n ü r dü n ya, dah a da
zayıf gözler için bir yu m ru ğa dön üşür, çok dah a zayıfların ö n ü n d e u t an gaçlaşır ve kendi¬
sin e ba km a ya yelten en leri vu ru p devirir.

55.

H er şey bir aldat m acadır: en az yan ılm aya bakm ak, n o rm al ölçüler için de kalm ak, en aşı¬
rın ın peşin d en gitm ek. Birin ci d u r u m d a on a u laşm ayı ken d isi için ko laylaşt ırm aya çalışa¬
rak in san aldatır yi'yi, ve elin e yet ersiz silah lar vererek aldatır K ö t ü 'yü . kin ci d u ru m d a,
d ü n yevi işlerde bile ele geçirilm eye uğraşılm adığı için aldatılır yi. Ü ç ü n c ü d u ru m d a ise,
ken d isin d en olabildiğin ce uzaklaşılarak aldatılır yi, ve en aşırıya vardırılarak gü ç sü z kı¬
lın acağı u m u ld u ğu için aldatılır K ötü . Bun ların için den yeğlen ebilir olarak ikin ci d u ru m
gö rü n ü yo r, çü n kü h er d u ru m d a yi aldatılırken , h iç olm azsa bu d u ru m d a, en azın dan gö¬
rün üşte, K ötü aldat ılm am akt adır.

25
E ğer ken d i d o ğam ız gereği o n lard an u zaklaşt ırılm asaydık, h içbir zam an ü st esin d en ge¬
lem eyec eğim iz soru lar vardır.

57.

O lgu lar dü n yasın ın dışın da kalan h er şey için dil an cak im a yo llu kullan ılabilir, am a yak¬
laşık olarak bile olsa h içbir zam an kıyas am acıyla ku llan ılam az, çü n kü olgular d ü n yasın a
u ygu n lu k için de yaln ız m ü lkiyet ve m ü lkiyet ilişkilerin den söz eder.

58.

n san an cak olabildiğin ce az yalan söylediğin d e olabildiğin ce az yalan söylem iş olur; yok¬
sa olabildiğin ce az yalan sö ylem e fırsatın ı bu ld u ğu n d a değil.

59.

Bir m erd iven in üzerin e basılm akt an yet erin ce çu ku rlaşm am ış basam ağı, basam ağın ken¬
di açısın dan , ıssız çatılm ış bir t ah t a parçasıdır yaln ız.

26
6o.

D ü n ya d a n elin i eteğin i çeken h erkes h erkesi sevm elidir, on ların d ü n yasın d an da elin i
eteğin i ç ekm ekt ed ir çü n kü . Böylece gerçek in san doğasın ın iç yü zü n ü sezm eye başlar; bu
varlık sevilm ez de n e yapılır; am a bu n u n t ek ko şu lu vardır: sevilen in den gi olm ak.

61.

Bu d ü n yad a h em cin sin i seven kim se, d ü n yad a yaln ızca ken disin i seven kim sed en n e dah a
ço k n e de dah a az h ata yap m aklad ır. Sad ece geriye bir soru kalıyo r ki, o da in san ın hem¬
cin sin i sevip sevem eyeceğid ir.

62.

T in sel bir d ü n yad an başka bir şeyin bu lu n m ad ığı gerçeği elim izd en u m u d u m u zu alır,
am a bize bir kesin lik bağışlar.

63.

San at ım ız, gö zü m ü zü n G erçekle kam aşm asıd ır: G eri geri kaç an u cu be m askelere vu ran
ışıktır gerçek, başka bir şey değil.

64.765.

C en n et 't en ko vu lu ş esas olarak ebedidir: Yan i C en n et 't en ko vu lu ş kesin ve yeryü zü n d e


yaşam a kaçın ılm azd ır; am a yin e de olayın ebediliği bize sürekli C en n et 't e kalabilm e olası¬
lığın ı ver m ekle kalm az, ayn ı zam an d a belki de gerçekt e h ep orada o ld u ğu m u z an lam ın a
da gelir, biz ister bilelim , ister bilm eyelim .

66.

O , yeryü zü n ü n ö zgü r ve ken d in i gü ven likt e h isseden bir vatan daşıdır, çü n kü bü t ü n dün -
yevi m ekân lara u laşm a im kân ın ı on a veren yet erin ce u zu n bir zin cirle bağlan m ışt ır, am a
yin e de h içbir şeyin ken disin i çekip yeryü zü n ü n sın ırların dan öteye alm asın a izin verecek
ka d a r u zu n değildir bu zin cir. N e var ki ayn ı zam an d a, gö kyü zü n ü n d e ö zgü r ve ken d in i
gü ven likt e h isseden bir vatan daşıdır, çü n kü yin e u zu n lu k ba kım ın d an ö bü rü n ü n ben zeri
göksel bir zin cirle bağlan m ışt ır. Yeryü zü n e in m ek m i istiyor, gö kyü zü zin cirin in t asm ası
yakasın d an çeker; gö kyü zü n e ç ıkm ak m ı istiyor, bu kez de yeryü zü zin cirin in t asm ası ya¬
par ayn ı işi. Am a bü t ü n bu n lara rağm en , t ü m olan aklar elin dedir ve bu n u n d a farkın da

27
dır; h atta t ü m bu olan ları ilk zin cirle bağlan ışın d aki bir h ataya bağlam ayı reddeder.

67.

G erçeklerin peşin d en paten ka ym a yı yen i öğren en acem i biri gibi ko şu yo r, üstelik bir de
yasak yerd e egzersiz yapıyo r.

68.

E v h alkın ı ko ru yan tan rıya in an m akt an dah a keyif veren n e olabilir!

69.

K u ram sal olarak eksiksiz bir m u t lu lu k olan ağı vardır: çim izd e yo ked ilem ez bir varlık ol¬
d u ğu n a in an m ak, ve on a u laşacağım diye çaba h arcam am ak.

70./ 71.

Yo ked ilem ez tektir; in san ların h er biri t ek başların a bu yo ked ilem ezd ir; öte ya n d a n bü¬
t ü n in san larda ortak özelliktir; dolayısıyla in san ları birbirin e bağlayan eşi ben zeri olma¬
yan bir ba ğ vardır.

72.

Ayn ı in san d a öylesin e algılar vard ır ki, birbirin den t am am ıyla farklı olm asın a rağm en
ayn ı n esn eyi ko n u alırlar; dolayısıyla bu n d a n an cak ayn ı in san da farklı özn eler o ldu ğu
so n u cu çıkarm ak gerekir.

73.

K en di sofrasın dan dü şen kırın tıları yiyor; bir süre için ö bü rlerin d en dah a t o k h issediyo r
ken d in i, am a sofradan n asıl yen ilir bu n u u n u t u yo r; an cak artık geride yen ec ek kırın tı da
kalm ıyo r.

74.

E ğer sad ece C en n et 't e yo k edilebilir o ld u ğu d ü şü n ü len şeyler yo k edilebilir idiyse, o za¬
m an bu kesin değildir; yo k eğer yo k edilem iyorsa, o zam an biz yan lış bir in an çla yaşıyo

28
ruz dem ektir.

75.

K en din i in san lığa ba ka r a k sın a. Şü p h e eden i şüph eye, in an an ı in an ca gö t ü rü r bu .

76.

Şu d u ygu : "Bu rad a d em irlem eyec eğim ", ve an ın da kabarıp coşan ve in san ı sarm alayan
dalgaları h issediş.

An i bir değişim . T etikte, ürkek, üm itli dolan ıyo r cevap so ru n u n çevresin de, bakışların ı
ü m it sizce so ru n u n ya n m a yaklaşılm az yü zü n d e gezdiriyor, en an lam sız yo llar bo yu n c a
o n u izliyor, yan i, cevapt an alabildiğin ce uzağa giden yo llar bo yu n ca.

77.

n san larla iç içe olm ak, in san ı ken d in i gö zlem lem eye götürür.

78.

Bir d ayan ak o lm akt an çıkın ca özgürleşir ruh an cak.

79.

Şeh van i sevgi ilah i aşka gözlerim izi kapar; ken d i başın a ya p a m a z bu n u , am a bilm ed en
için de ilah i aşktan bir parça t aşıdığın dan yapabilir.

80.

G erç ek bö lü n em ez, bu yü zd en ken d in i t an ıyam az; h er kim o n u t an ım a k isterse bir yalan


o lm ak zoru n dadır.

81.

H içkim se en in de so n u n d a ken d isin e zarar verecek bir şeyi ist eyem ez. K im i in san d a bö yle
bir d u ru m gö rü n ü yo rsa be lki d e h erkeste var bu gö r ü n ü m n eden i, o in san ın için deki
iki ayrı kişiden birin in ken d isin e yararlı bir istekte bu lu n m asın a karşın , bu isteğin karar

29
verilirken yarı d ü şü n cesin e başvu ru lan ötekisin e zarar verm esid ir. n san , an cak karar sı¬
rasın da değil, dah a başlan gıçt a için deki ikin ci kişin in tarafın ı tuttuysa, ilk kişi ve on u n la
birlikte söz ko n u su istek de silin ip gider.

82.

N ed en sürekli lk Günah'tan ötürü yakın ıp dururuz? lk G ü n a h yü zü n d en değil, H ayat


Ağacı'n d an ötürü ko vu ld u k C en n et 't en , o n u n yem işlerin d en yem eyelim diye.

83.

Sad ece Bilgi Ağacı'n ın yem işlerin i yed iğim iz için değil, H ayat Ağacı'n ın yem işlerin d en hâ¬
lâ yem ed iğim iz için gü n ah kârız. çin de bu lu n d u ğu m u z d u r u m d an dolayı gü n ah kârız, lk
G ü n ah 't an değil.

84.

C en n et 't e ya şa m a k üzere yaratılm ıştık, ve C en n et bize h izm et et m ek için dü zen len m işt i.
Son ra yazgım ız değiştirildi; C en n et 'in yazgısın da da bir değişiklik oldu m u, bu h içbir yer¬
de belirtilm iyor.

85.

K ö t ü , belirli geçiş d u ru m ların d a in san bilin cin in saçtığı bir ışın dır. Sad ece gö rü n ü ş olan
t am am ıyla du yu lar dü n yası değil, fakat on daki K ö t ü 'd ü r; n e var ki bu , bizim gö zü m ü zd eki
d u yu lar dün yasın ı oluşturur.

86.

lk G ü n ah 't an beri yi ve K ö t ü 'yü ayırt et m e yet en eğim iz aşağı yu karı birbirin e eşittir;
am a yin e de bu ko n u d a h em cin slerim izd en ü st ü n lü ğü m ü zü bu rad a ararız. Am a işte ger¬
çekte bu yi ve K öt ü bilgisin in ço k ötesin de gerçek farklılıklar başlar. Bu n u n aksi bir gö¬
rü n ü m olm ası şun a dayan ıyor: K im se sadece bilm ekle h o şn u t olam az, ayn ı za m a n d a bil¬
gisin e u ygu n olarak d avran m ak ister. An cak, bu n u yap abilecek güçle don atılm am ıştır,
dolayısıyla ken d in i yo k et m eye yazgılıdır, gerekli gü cü ele geç irem em e riski bile on u en¬
gelleyem ez, am a son d en em eyi ya p m a kt a n başka bir şey de kalm am ışt ır on a. (Bilgi Ağa
cı'n ın yem işlerin i ye m e yasağın ın çiğn en m esin e karşı ö lü m le t eh dit t e yat an saklı an lam
bu d u r; belki eceliyle ö lü m ü n , başlan gıçt aki an lam ı da bu yd u .) Şim di bu ya p m a ya korktu¬
ğu bir h am ledir; yi ya da K ötü bilgisin den vazgeçm eyi bile yeğler (" lk G ü n a h " terim i,
kayn ağın ı bu ko rku d a n alır); am a bir kere o lm u ş olan iptal edilem ez, sadece belirsizleşti
rilebilir. şte bu am açla birt akım m azeret ler uydurulur. T ü m d ü n ya bö ylesi m azeretlerle
doludur, h atta gözle gö rü lü r bü t ü n d ü n ya bir an lık h u zu r arayan in san ın ken d in i h aklı çı

30
karm asın d an başka bir şey değildir belki de. Bilgin in ö n ced en verildiği gerçeğin i bo zm a ,
bilgiyi ulaşılacak bir am aca d ö n ü şt ü rm e çabası.

87.

G iyo t in gibi bir in an ç, o n u n kad ar ağır, o n u n kad ar hafif.

88.

2
Ö lü m , sın ıf du varın da asılı skender'in Savaşı adlı t ablo n u n bir rö p ro d ü ksiyo n u gibi
ö n ü m ü zd e duruyor. Ya p m a m ız gereken , dah a bu ya şa m d a eylem lerim izle, t ablo yu karan¬
lığa gö m m ek, ve h atta ortadan silip atm aktır.

89.

(D efterin bu sayfası kayıp )

90.

ki olan ak: K en din i so n su z kü ç ü lt m ek ya da so n su z kü ç ü k olm ak. Birin cisi m ü kem m ellik,


yan i eylem sizliktir; ikin cisi başlan gıç, yan i eylem dir.

91.

Sö zcü klerin yo l açtığı ka r m a şa d a n ku rt u lu ş: E tkin olarak yo k edilecek olan ın , ilk ö n ce sı¬


kıca kavran m ış olm ası gerekir; ufalan ıp dökülen ufalan ıp dökülür, am a yo k edilem ez.

92.

P utlara t ap ın m an ın ilk n eden i, ku şku su z n esn elerd en ko rku , am a, bu n a bağlı olarak,


n esn elerin gerekliliğin den ko rku , ve bu n a bağlı olarak n esn elere karşı so ru m lu lu kt an
ko rku yd u . Bu so ru m lu lu k öylesin e d ayan ılm az bir şekilde ortaya çıktı ki, in san on u bir
t ek olağan ü stü in san ın o m u zların ın ü st ü n e yıkm ayı göze alam adı, çü n kü bir t ek aracı da
in san ın so ru m lu lu ğu n u azalt am ayacakt ı, yaln ızca bir t ek varlıkla ilişkisi, gereğin den fazla
so ru m lu lu ğu in san ın bir yü k gibi sırtın da t aşım asın a yo l açacaktı, işte bu n d a n dolayı h er
n esn en in so ru m lu lu ğu n esn en in ken d isin e verildi, dah a da ileri gidilerek n esn eler insan¬
lard an en çok soru m lu tutuldular.

2
sken der'in savaşı: Büyük bir olasılıkla, Altdorfer'in "Arbela Savaşı" adıyla da bilin en " sken der'in Z a-
feri ( 1539) " adlı tablosu.

31
93.

Son kez ru h bilim !

94.

Yaşam ın ın dah a başlan gıcın d a iki ödev: G id erek çevren i daraltm ak, ve ken d in i bu çevre
dışın da gizleyip gizlem ediğin i sürekli d en et lem ek.

95.

K ö t ü , bazen in san ın elin de bir alet gibidir; bilin sin ya da bilin m esin , eğer in san bu n u
ya p m a k istiyorsa, kaldırılıp bir ken ara ko n u lm asın a ses çıkarm az.

32
96.

Bu yaşam ın h azları, yaşam ın ken d i h azları değil, am a bizim dah a yü ce bir yaşam a yük¬
selm e ko r ku m u zu n h azzıdır; bu yaşam ın eziyetleri yaşam ın ken d i ıstırapları değil, am a
bu ko rku d an dolayı ken d im ize yap t ığım ız eziyettir.

97.

Sad ece bu rad a ıstırap ıstıraptır. Bu d em ek değildir ki, bu rad a ıstırap çeken ler bir başka
yerd e d e çektikleri ıstıraptan ötürü ödüllen dirilecek; bu n u n an lam ı, bu d ü n yad a ıstırap
den en şeyin bir başka d ü n yad a d eğişm eyip, yaln ız karşıt ın d an bağım sız kılın acağı ve
m u t lu lu ğa dön ü şeceğidir.

98.

E vren in so n su z gen işlikte ve zen gin likte t asarlan m ası, zah m et li bir yaratışla ö zgü r bir içe
bakışın en aşırıya vardırılm ış alaşım ın ın so n u cu d u r.

99.

E bedi yaşam ın bir vakit sü rd ü rü ld ü ğü n e ilişkin olup, zam an a bağım lılığım ızı h aklı göste¬
ren en gü ç sü z in an ış bile, gü n ah kârlık için de yaşad ığım ıza ilişkin şim diki en m erh am et siz
in an çt an n e ka d a r dah a ço k iç bun altıcıdır.. An cak, saflığı için d e ikin cisi bü t ü n ü yle kap¬
sayan birin ci in an ışa kat lan m a gü c ü d ü r ki, in an cın ö lçü sü n ü oluşturur.

Birçokları, ilk bü yü k aldatışın yan ın d a, h er d u ru m d a ken d i bireysel du ru m ları için kü ç ü k


çapta özel bir aldatışın dü zen len diği, üstelik de bu n u n on ların yararı d ü şü n ü lerek yapıl¬
dığın a in an ır, örn eğin , sah n ed e bir a şk o yu n u can lan dırılıyorsa, kad ın o yu n cu n u n ,
o yu n d aki sevgilisin e ya p m a c ık gü lü m sem esin in dışın da, üst galeride belirli bir seyirciye
sin si sin si gü lü m sediği kan ısın dadır. Bu bö yle sürer gider.

100.

Şeytan i olan a ilişkin bir bilgi olabilir, am a için de in an ç bu lu n a m a z, çü n kü ortada görü¬


n en d en dah a fazla şeytan i olan yokt u r.

101.

G ü n a h h er zam an açıktan açığa gelir ve aran da duyularla kavran abilir. K ökleri ü zerin d e
yü rü r ve t a n ın m ak için sö kü lü p çıkarılm ası gerekm ez.

33
102.

Ç evrem izd eki acıların t am am ın ı bizim de ç ekm em iz gerekiyor. H epim izin ortak bir vücu¬
d u yo kt u r, am a ortak bir bü yü m e yo lu m u z vardır, ve bu ise, şu ya d a bu biç im d e, acılar
için den gö t ü rü r bizi. N asıl ki ço cu k belli bir gelişim so n u c u yaşam ın t ü m evrelerin den ge¬
çer (h er evre de istek ve ko rku ba kım ın d an bir ön ceki için erişilm ez gö rü n ü r aslın da) ,
yaşlan ır ve so n u n d a ölürse, biz de bu n u n gibi (in san lıkla aram ızd aki bağ, ken d im izle
aram ızd aki ba ğd a n gü ç sü z değildir), yaşad ığım ız d ü n yan ın t ü m acıların dan geçerek geli¬
şiriz. Bu ko n u d a adalete yer yo kt u r, acılardan ü rkm eye ya da acıları ü st ü n lü k olarak nite¬
lem eye d e yer yokt u r.

103.

D ü n yan ın acıların dan u zak tutabilirsin ken d in i, bö yle yap m akt a ö zgü rsü n ve sen in doğa¬
n a kalm ışt ır bu , am a kaçın abileceğin bir acı varsa işte bu da belki bu ken d in i u zak tutuş¬
tur.

104.

n san ö zgü r irade sah ibidir, ve bu ü ç bakım d an d ır:

Birin cisi, bu yaşam ı istediği zam an ö zgü rd ü ; şim di, ku şku su z, geriye d ö n em ez artık, çün¬
kü bir zam an lar bu yaşam ı arzulayan kişi değil artık, bir zam an lar arzu lam ış o ld u ğu n u
yaşayarak gerçekleşt iriyor olm ası dışın da.

kin cisi, yaşam ı bo yu n c a ilerleyeceği yo lu ve biçim i seçebilm esi ba kım ın d a n özgü rdü r.

Ü ç ü n c ü sü , yen id en d ü n yaya geleceğin i d ü şü n erek, t ü m ko şu llar altın da ya şa m ve böyle¬


likle ken d in e varan yo lu bu lm ayı arzu lam ası bakım ın d a n özgü rdü r, an cak, bir tercih işi
olm asın a karşın , bu yaşam ın d o ku n u lm ad ık h içbir köşesin i bır a km a ya c ak ka d a r labiren t
biç im in d e olacaktır bu yol.

Ö zgü r iraden in ü ç gö rü n ü şü d ü r bu , am a üçü d e ayn ı zam an d a var o ld u ğu n d an , bir birlik


oluştururlar, ve t em eld e öylesin e t a m bir birliktir ki, bu rad a ö zgü r olsun ya da olm asın ,
h içbir iradeye yer yokt u r.

105.

Bu d ü n yan ın başt an çıkarm a aracı ile bu d ü n yan ın sad ece bir geçiş oldu ğu n a ilişkin gü¬
ven ce, bir ve ayn ı şeydir. Böyle olm ası da gerekir, çü n kü dü n ya an cak bir yo ld an yaratabi¬
lir bizi ve bu da gerçeğe u ygu n düşer. Am a işin berbat yan ı, ayartı başarıya ulaşın ca biz
gü ven ceyi u n u t u ru z, ve bö ylec e yi bizi kan d ırıp K ö t ü 'n ü n ku cağın a atar, kadın ın bakışıy¬
la bizi yatağın a çağırm ası gibi.

34
106.

Alçakgö n ü llü k, yaln ız başın a u m u t su zlu k için de kıvran an kişi de için de o lm ak üzere, in¬
san la h em cin si arasın da en güçlü ilişkiyi sağlar, yet er ki t a m ve so n su z bir alçakgönüllü¬
lü k olsun bu . Bu n u yapabilir çü n kü t ap ın m an ın gerçek dilidir, h em t ap ın m an ın ken disi,
h em de birleşm elerin en gü çlü sü dü r. n san ın h em cin siyle ilişkisi t apın m asıyla ilişkidir,
in san ın ken d i ken disiyle ilişkisi çabayla ilişkidir; t ap ın m ad an çaba gö st erm e gü cü de elde
edilir.

Sen , ald at m acad a n başka bir şey bilebilir m isin ? Ald a t m a c a yo k edilse bile, sen h içbir
zam an oraya bakm am alısın , yo ksa bir t u z sü t u n u n a d ö n ü şü rsü n .

107.

H erkes A. 'ya karşı pek n azik; yo ksa şah an e bir bilard o m asası iyi o yu n cu lard an bile titiz¬
likle saklan ır da son ra o bü yü k oyu n cu çıkagelir, m asan ın zem in in i dikkat le in celer,
o yu n d a vakt in d en ö n ce işlen ecek bir h ataya göz yu m m a z; am a son ra ken disi o yn am aya
başlayın ca, alabildiğin e kü st ah laşarak yap m ad ığın ı bırakm az, işte bö yle birin e davran ılır
gibi tıpkı.

108.

"Am a son ra san ki h içbir şey o lm am ış gibi işin e d ö n d ü . " Belki de h içbirin de geç m ez am a,
açık seçildikten yo ksu n eski h ikâyeler yığın ın dan ku lağım ıza t an ıd ık gelen sözlerdir bun¬
lar.

109.

" n an ç yo ksu n u o ld u ğu m u z sö ylen em ez. Sad ece yaşıyo r o lm am ız bile, t ü ket ilem eyecek
bir in a n ç d eğer id ir . "

"N eresin d eym iş bu n u n in a n ç d e ğe r i? Ya şa m a m a k elde değil ki."

" şte in an cın in san ı çıldırtacak ka d a r bü yü k gücü , bu 'elde değil k i 'dedir, bu olum suzla
m ad a açığa vu ru r ken d in i."

E vd en çıkıp git m en gereksiz. M asa başın d a kal ve ban a ku lak ver. K ulak verm esen de
olur, sadece bekle. Beklem esen de olur, t a m a m e n sessiz ve yaln ız ol. D ü n ya m askesin i
dü şü resin diye, ken d in i san a sun acaktır; başka bir şey gelm ez elin den , cazibeye kapılm ış,
ayakların ın dibin de kıvran ıp duracaktır.

35
" O"

(1 9 2 o günlüğünde n aforizmalar)

36
6 Ocak

O'n a yaptığı h er şey o lağan ü st ü yen i geliyordu . E ğer h ayatın t azeliğin den yo ksu n sa, o
zam an kaç ın ılm az olarak biliyo r b u n u ceh en n em in eski ç u ku ru n d an kalan bir nesne¬
n in esas değerin e sah iptir. Am a bu t azelik aldat ıyo r O 'n u ; bu gerçeği u n u t m asın a, yah u t
on a o m u z silkm esin e ya da o n u acısız kabu llen m esin i sağlıyor. Ç ü n kü h er şeye karşın ,
bu gü n , ilerlem en in dah a da ileriye git m ek için yo la ko yu ld u ğu şim diki bu gü n d ü r, yan i
bu gü n kü gü n dü r.

37
9 Ocak

Bir batıl in an ç, bir ilke ve yaşam ın ken d in i gerçekleşt irm esin e izin verilm esi: Kötülükle¬
rin cen n eti geçilerek erdem in ceh en n em in e ulaşılıyor: E n kolayı batıl in an ç...

38
ıo Ocak

D ilim şeklin de bir parça, başın ın arka kısm ın d an kesip çıkarılıyor. G ü n eş o bo şlu kt an içe¬
ri bakıyo r ve on u n la birlikt e t ü m dün ya. Bu O 'n u sin irlen diriyor, yaptığı işe olan dikkatin i
dağıtıyor, üstelik oyunun dışın da bırakılan ın özellikle ken disi olm ası sin irin e d o ku n u yo r.

Bir son raki gü n t u t u klu lu ğu n d eğişm ed en sürm esi, h atta dah a da sıkılaşm ası, h atta h iç
bit m eyeceğin in kesin likle belirtilm esi bile, kesin ö zgü rlü k ön sezisin in yü rü t ü ld ü ğü anla¬
m ın a gelm ez. Aksin e, bü t ü n bu n la r kesin ö zgü rlü ğü n zoru n lu bir ö n ko şu lu olabilir.

H içbir zam an , yet erin ce h azırlan m ış o lm u yo r, am a bu n u n için ken disin i su çlayam az,
çü n kü h er dakika h azır olu n m asın ı am an sızca isteyen bir h ayatta in san h azırlan m aya n e
zam an vakit bu labilir? Z a m a n olsa bile, görevin i bilm ed en ö n ce in san n asıl h azırlan abilir,
bir başka deyişle, h erh an gi bir doğal ehli olabilir, ya p ay olarak h azırlan m ış h erh an gi bir
işin ? şte bu sebepten dolayı u zu n zam an ön ce iflas etti; yet erin ce tuhaf, am a ayn ı za¬
m an d a yet erin ce avutucu , bu , ken disi için en az h azırlan dığı d u ru m d u .

Arşim et n oktasın ı bu ld u , am a ken d isin e karşı ku llan d ı on u; an laşılan bu koşu lla keşfet¬
m esin e izin verilm işti.

39
1 3 Ocak

Yapt ığı h er şey o lağan ü st ü geliyo rd u on a, am a ayn ı zam an d a, akıl alm az yen ilik sağana¬
ğın dan dolayı o lağan ü stü acem i; h atta kat lan ılm ası güç, geçm işt e ken d i yerin i bu lm a kt a n
yo ksu n , so y zin cirin i kesen , d ü n yan ın o zam an a dek en azın dan sezilebilen m ü ziğin i ilk
kez en derin kayn ağın d an sö kü p atan şeyler, olarak da geliyor. Bazen küstah lığa kapılıp,
ken d isin d en dah a ço k dü n ya için kaygılan ıyor.

O , ken d in i bir t u t u kevin e t eslim edebilirdi. Bir t u t u klu olarak ö l m e k bu yaşam ın bir
am acı olabilirdi. Am a parm aklıklı bir kafesin için deydi. D ü n yan ın gü rü ltü patırtısı par¬
m aklıkların arasın dan içeri akıyordu, san ki evm iş gibi vu r d u m d u ym a z ve zorbaca; tutuk¬
lu gerçekt e ö zgü rd ü , h er şeye katılabilirdi, dışarda olan bit en h içbir şeyi kaçırm ıyo rd u ,
h atta kafesten çıkabilirdi, h er şeyden ö n ce p arm aklıklar birbirin den m et relerce uzaktay¬
dı, yan i t u t u klan m ış bile değildi.

Ö yle bir d u ygu var ki için de, salt yaşıyo r olm ası ken d i yo lu n u tıkıyor. Am a yin e bu engel¬
lem ed en , yaşam akt a o ld u ğu kan ıtın ı çıkarıyor.

40
1 4 Ocak

O , ken d in i t an ıyo r; başkaların a in an ıyor; bu çelişki h er şeyin i bir testere gibi doğru yor.

O , n e cüretkâr, n e de pervasız. Ü rkek de değil. Ö zgü r bir ya şa m o n u ko rku t m azd ı. Am a


bö yle bir ya şa m ih san ed ilm edi on a, am a bu da t asalan d ırm ıyo r on u, doğru su ken d isi için
t asalan m ıyo r bile. Am a h iç t an ım ad ığı birisi var ki, sürekli o n u n için , sad ece o n u n için ta¬
salan ıyor. Birisin in ken d in e yö n elik tasalan , özellikle bu tasaların sürekli olm ası, yaln ızlık
an ların da işken ce eden bir başağrısı yap ıyo r on da.

O, bir D ağılış için de yaşıyor. E lem en t leri, avare avare do laşan o kalabalık d ü n yan ın çev¬
resin de başıbo ş dolan ıp duruyor. Ar a d a sırada, sırf ken d i odası da bu d ü n yaya ait o ld u ğu
için , u zakt an uzağa on ları gö rü yo r. O n lar için n asıl so ru m lu olm ası beklen ebilir o n d an ?
Bun a artık so ru m lu lu k den ilebilir m i?

O 'n un h er şeyi, bir lo kan t ad a ken d isin e h izm et edilm esi gibi en sıradan şeyi bile, polisin
yard ım ıyla zorla elde etm esi gerekiyor. Bu, h ayatın bü t ü n ko n fo ru n u alıp göt ü rü yor.
1 7 Ocak

K en di alın kem iği ken d i yo lu n u tıkıyor. (K en di aln ın a t o slayarak aln ın ı kan a bu lu yo r.)

O , ken d in i bu d ü n yad a h apsed ilm iş h issediyor, ku şat ılm ış h issediyor ken d in i; t u t u klu n u n
ü zü n t ü sü , acizliği, h astalığı, çılgın ku ru n t u ları on un için de de in filak ediyor; h içbir avun¬
tu on u avu t am az, salt avun tu o ldu ğu için , tutsaklığın h ayvan i gerçeğin e karşı n azik ve ba ş
ağrıtan bir avu n t u oldu ğu için . Am a eğer gerçekt en n e istediği sorulsa, cevap verem ez,
ç ü n k ü bu o n u n en sağlam delillerin den b i r i ö zgü rlü k fikrin e sah ip değil.

Bazıları ıstırabın varlığın ı gün eşi göst ererek reddeder; o ise ıstırabı göst ererek gü n eşin
varlığın ı reddediyor.

ki d ü şm an ı var; birin cisi arkasın dan , kö klerin d en sıkıştırıyor o n u ; ikin cisi ise ö n ü n d eki
yo lu sürgülüyor. kisiyle de m ü c ad ele ediyor. G erçekt e birin cisi ikin cisiyle m ü cad elesin d e
on u destekliyor, çü n kü on u ileriye doğru itm eyi istiyor, ve ayn ı şekilde ikin cisi birin cisiyle
m ü cad elesin d e on u destekliyor; çü n kü on u geriye doğru sürüyor. Am a bu an cak kuram¬
sal olarak bö yle; çü n kü sadece iki d ü şm an değil var olan , ken disi de var, ve o n u n niyeti¬
n in n e o ld u ğu n u kim gerçekten bilebilir?

Bir sürü yargıcı var, ağaca t ü n eyen ku ş ordusun a ben ziyo rlar. Sesleri birbirin e karışıyor,
m a ka m ve yet ki sorun ları için den çıkılam ayacak den li karışık, ve m a ka m la r sürekli deği¬
şiyor. Am a bu n u n la beraber in san on ların arasın dan bireyleri ayırt edebilir (örn eğin , içle¬
rin den biri, ku rt u lu şa ka vu şm a k için sadece yi'n in safına geç m en in yet eceğin i, bu n u n
için n e geçm işe ve h atta n e geleceğe başvu ru lam ayacağı gö rü şü n ü savun uyor.. )

Ç o ğu n lu kla u zu n sürelerle du raklayan am a esasın da son su zca süren , ken disin in ve baş¬
kasın ın , am a t ü m h ayatın eziyet eden , ağır aksak, dalga ben zeri devin im i on a işken ce edi¬
yor. Ç ü n kü bu on a so n su z d ü şü n m e zoru n lu lu ğu getiriyor. Bazen bu işken ce olayların
ö n ü n d e gid iyo r gibi geliyor on a. Arkad aşın ın ço cu ğu olacağın ı öğren diği zam an , bu do¬
ğu m için ken d i d ü şü n celerin d e zaten acı çekm iş o ld u ğu n u fark ediyor.

ki şey görebiliyor: birin cisi, n efsin t aşm aların d an , araşt ırm aların dan , yan sım aların d an
ve serin kan lı d ü şü n m elerin d en oluşuyor, ki bu n lar ya şa m dolu ve bir t ü r h az d u ygu su
o lm ad an olm ası im kân sız. Bun ların sayıları ve olasılıkları son su zdu r; bir tah ta biti bile
için e yerleşm ek için n ispeten dah a gen iş bir yarığa ih t iyaç duyar, am a söz ko n u su işler
için yere gerek d u yu lm az; kü ç ü c ü k bir yarık bu lu n a m a sa bile, bin lerce ve on bin lercesi
birbirleriyle içice geçerek yaşayabilirler. Bu birin ci şey.

Am a ikin cisi, in san ın h esap ver m eye çağırıldığı, am a ağzın ı açıp t ek bir ses bile çıkara¬
m adığı, gerisin geriye t ekrar gözlerin vs. ku cağın a fırlatıldığı, am a artık bü t ü n bu n ların
fayda etm ediğin i an layıp araların da dolaşm asın ın im kân sız o ld u ğu n u fark ed erek kendi¬
sini bıraktığı ve du daklarda bir lan et le gö m ü ld ü ğü an dır.

42
2 Şubat

3
T h a m e s ken arın d a yaz m evsim in d e bir pazar gü n ü n ü can lan dıran t a blo yu an ım sıyor.
Bü t ü n gen işliğiyle ırm ak, baraj kapısın ın açılm asın ı bekleyen kayıklarla d o lu yd u . Kayık-
ların h epsin i, açık ren k in ce giysiler giym iş şen şakrak gen çler d o ld u rm u ş; kayıklara sere
serpe uzan m ışlar, ken dilerin i sıcak h avaya ve su yu n serin liğin e bırakm ışlard ı. O kad ar
ortak şeyleri vardı ki, n eşeli h alleri ayrı ayrı kayıklarla sın ırlı değildi; şakalaşm alar ve
kah kah alar kayıkt an kayığa yayılıyo rd u.

An sızın ken d in i kıyıd aki çim en likt e t a blo d a kıyılar pek belirgin değildi ve h er t araf ka¬
yıklarla d o lu yd u a ya kt a yke n d ü şü n d ü . Şen liği seyred iyo rd u ; gerçekt e bir şen lik değildi,
am a yin e de şen lik den ilebilirdi. D oğal olarak için de şen liğe kat ılm ak için bü yü k bir arzu
d u yu yo rd u , h atta bu n u d en iyo rd u da, am a şen liğin dışın da kaldığın ı kabu llen m eye zorlu¬
yo r d u o n u için deki bir şey, oraya u ygun olm ası im kan sızd ı o n u n için ; bu n u n için öylesin e
bü yü k bir h azırlık gerekirdi ki, sad ece bu pazar değil, am a u zu n yılların , h atta ö m r ü n ü n
geçm esi gerekirdi; ve h atta zam an dursa, yin e de başka bir so n u cu elde etm esi im kân sız
o lu rd u ; t ü m so yu n u n , yet işm e tarzın ın , bed en sel gelişim in in başka t ü rlü olm ası gerekir¬
di.

Yan i gezin tiye çıkm ış bu in san lardan öylesin e uzaklaştırılm ıştı ki, am a bü t ü n bu n lara
rağm en yin e de ço k yakın d ı on lara; bu da an laşılm ası çok dah a zo r bir şeydi. O n lar da,
h er şeyd en ön ce, o n u n gibi in san dı, in san i olan h içbir şey bü sbü t ü n yaban cı o lam azd ı on¬
lara; dolayısıyla iyice ku rcalan d ı m ı, on a h ü km ed en ve on u ırm akt aki şen liğin dışın da bı¬
rakan d u ygu n u n kayıktakilerin için de de yaşadığı, am a ku şku su z on lara h ü km et m ekt en
ço k uzakta olup varlıkların ın ço k karan lık kö şelerin d e h ayalet ler gibi gezin diği saptan abi
lirdi.

D ü n yad a ko rku , acı ve yaln ızlığın varlığın ı algılayabiliyor, am a bu n ları da yü zeye sürtü
n ü p geçerlerm iş gibi bu lan ık, gen el d u ygu lar olarak an layabiliyor. Bü t ü n ö bü r duyguları
yo k sayıyor; bizim d u ygu olarak n itelen dirdiklerim izi o salt ku ru n t u , peri m asalı, ve anı¬
larım ızın ve bilgilerim izin yan sım ası olarak gö rü yo r. Başka t ü rlü n asıl olabilirdi ki, diye
d ü şü n ü yo r, çü n kü du ygu larım ız, bırakalım olayların karşıların a çıkm ayı, on lara asla yeti¬
şem iyo rlar bile. Akıl alm az bir hızla ku şlar gibi gelip geçen o laylardan ö n ce ya da son ra
yaşıyo ru z du ygu ları; on lar dü şsü ku rgu lardırlar ve sad ece bizim le sın ırlıdırlar. G ec e yarı¬
sın ın ıssızlığın da yaşıyo ru z, gü n d o ğu m u n u ve gü n bat ım ın ı d o ğu ya ve bat ıya d ö n erek his¬
sediyoru z.

Z ayıf d ayan m a gü cü , belirsiz yet işm e tarzı ve bekârlık, in an çsızı yaratır, am a h er zam an
değil; in an çsızlıkların ı saklam ak için bir ç o k in an çsız evlen ir, en azın dan ideal an lam d a
bir in an çlı olur çıkar.

3 Büyük olasılıkla E dward Jo h n G regory'n in "Boulter's Lock, Sun day Aftern oon ( 1895) " adlı yağlı boya
tablosu.

43
1 5 Şubat

So ru n şu: Yıllar ö n ce bir gün , tabii o ld u kça ü zgü n bir h alde, L au ren ziberg 4 yam aç ların d a
o t u ru yo rd u m . Ya şa m d a n dilediklerim i gö zd en geçiriyo rd u m . E n ön em li ya da ban a en
çekici gelen i, bir ya şa m gö rü şü ka za n m a dileğiydi (ve b u tabii ki o n u n zorun lu bir kıs¬
m ı yd ı yazarak bu h ayat gö rü şü n ü n do ğru lu ğu n a başkaların ı ikn a et m ekt i) ; öyle ki ya¬
şam yin e ken d i doğal, keskin in iş çıkışların ı ko ru yacak am a ayn ı za m a n d a ayn ı açıklıkta
bir hiç, bir rüya, bir bo şlu kt a dolan ıp du ru ş olarak kabu l edilecekti. G ü zel bir dilekti bel¬
ki, am a eğer do ğru dü rü st dilem iş o lsayd ım o n u . D iyelim ki, bin bir çabayla elde edilm iş
üstün bir ustalıkla bir m asayı çat m ak dileği gibi olsaydı, am a ayn ı zam an d a h içbir şey
ya p m a m a k, am a öte ya n d an in san ların , "çekiç sallam ak o n u n için bir h içti" değil de "çe-
kiç sallam ak o n u n için gerçekt en çekiç sallam aktı, am a ayn ı za m a n d a bir h içt i" diyecekle¬
ri bir şeydi, bu vasıtayla çekiç sallayış dah a da gözü pek, dah a da kararlı, dah a da gerçek
ve, n e bileyim , dah a da çılgın ca bir h ale gelirdi. Am a bu şekilde bir dilekte bu lu n am azd ı,
çü n kü dileği dilek değildi, bir savu n m ayd ı sadece, h içliğe yer bu lu n m ası, bu h içlik'e, ilk
bilin çli adım ların ı yen i yen i at m aya başladığı am a şim d id en ken d isin in bir öğesi olduğu¬
n u h issettiği bu bo şlu ğa bir can lılık ver m e isteğiydi. şte o an gen çliğin aldatıcı dü n yasın a
bir t ü r elvedaydı; gerçi gen çlik o n u h içbir zam an d o ğru d an doğru ya ald at m am ışt ı, am a
çevresin deki otoritelerin sözleriyle aldan m asın a n eden o lm u şt u . Ve bö ylec e "dileğin in "
zo ru n lu ğu ortaya çıkm ıştı.

Yaln ız ken d i ken disin i kan ıtlayabiliyor, t ek kan ıtı ken disi, t ü m d ü şm an ları an ın da alt edi¬
yo r on u, am a on u yalan layarak değil (o yalan lan am az) ken dilerin i kan ıtlayarak.

n san ların birlikteliği şun a dayan ır: n san , ken di varlığın ın gü cü yle aslın da ken d i içlerin¬
de ya d sın a m a z olan başkaların ın yad sıyo rm u ş gibi gö rü n ü r; bu da o in san lar için tatlı ve
rah atlatıcı, am a gerçeklikten , ve dolayısıyla süreklilikten h ep yo ksu n .

Bir zam an lar an ıtsal bir t o p lu lu ğu n bir parçasıydı. Yü ksek bir m erkezin çevresin de, ince¬
den in ceye d ü şü n ü lm ü ş bir dü zen le, askerliği, san atları, bilim leri ve elsan atların ı t em sil
eden sim gesel figürler dizilm işti. Bu çok sayıda figürlerden biri de o yd u . Şim di ise toplu¬
lu k dağılalı u zu n bir süre oldu, en azın dan o, t o p lu lu kt an ayrıldı ve ken d i yo lu n d a ilerli¬
yor. Art ık u zu n ca bir süredir eski m esleği bile elin de yok, h atta bir zam an lar n eyi t em sil
ettiğin i bile u n u t m u şt u r. G aliba asıl işte bu u n u t u ş bir çeşit h ü zü n e, güven sizliğe, huzur¬
suzluğa, kaybo lu p giden zam an ların , şim diki zam an ı bu lan d ıran , bir çeşit ö zlen m esin e
yo l açıyor. Am a yin e de bu özleyiş, in san ın yaşam a gü c ü n ü n ö n em li bir öğesidir, ya da
belki de o gü cü n ta ken disidir.

K en di kişisel h ayatı için ya şa m ıyo r o, ken d i kişisel dü şü n celeri için d ü şü n m ü yo r . O n a öy¬


le geliyo r ki, bir ailen in zorlam asıyla yaşıyo r ve d ü şü n ü yo r; bu aile o n u n d ü şü n m e gü¬
cü n d en ve can lılığın dan dah a fazlasın a sah ip, ve o bu aile için , ken d isin in bilm ed iği bir
yasaya u ygu n olarak, biçim sel bir gerekliliktir. Bu bilin m eyen aile ve bu bilin m eyen yasa¬
lard an dolayı serbest kalam ıyo r.

lk gü n ah , in san ın yaptığı bu eski h aksızlık, ken d isin e h aksızlık yapıldığı, ve ilk gü n ah ın


ken d isi ü zerin de işlen diği h akkın d aki bit m ek bilm eyen şikayetlerin de bu lu n u yo r.

ki çocuk, altı yaşların da bir oğlan çocuğuyla, pah alı giyim li yed i yaşın d a bir kız,

4
Lauren ziberg: P rag yakın ların da bir tepe.

45
C asin elli'n in 5 vitrin i ö n ü n d e bir aşağı bir yu karı dolan ıyor, T an rı'd an ve gü n ah t an ko n u -
şuyorlardı. Arkaların d a d u rd u m . Kız, galiba bir K atolik'ti, tek gerçek gü n ah ın T an rı'yı al-
d at m ak o ld u ğu n u d ü şü n ü yo rd u . Ç o c u ksu bir in atçılıkla oğlan , galiba bir P rot est an 'dı, in -
san ları ald at m an ın ya da h ırsızlık ya p m a n ın n e o ld u ğu n u sordu . "O n la r da bü yü k gü n ah , "
dedi kız, "am a en bü yü ğü değil, sad ece T an rı'ya karşı işlen en gü n ah lar en bü yü kt ü r; çün¬
kü in san lara karşı işlen en gü n ah lar için gü n ah çıkartırız. G ü n a h çıkarttığım zam an , he¬
m en bir m elek gelir ve arkam d a durur; am a gü n ah işlediğim zam an , şeytan gelir, arkam¬
da dikilir, am a şeytan göze gö r ü n m ez. " Ve kız yarı ciddi ko n u şm a kt an u san m ış, şakadan
t o pu kları ü zerin de d ö n d ü ve dedi ki: "Bak, ben im arkam d a kim se yo k. " O ğlan d a d ö n d ü
ve ben i gö rd ü : "Bak, " dedi, d u yu p d u ym ad ığım a aldırm aksızın , belki de bu n u hiç düşün¬
m eksizin , "Ben im arkam d a şeytan dikiliyor." "Ben de gö rebiliyo ru m on u , " dedi kız, "am a
ben im bah set t iğim o değil." H içbir avu n tu istem iyor, on u ist em ed iğin d en değil k i m is-
t em ez ki b u n u ? am a avu n t u peşin d e ko şm ak, in san ın yaşam ın ı bu işe adam ası, sürekli
ken d i varlığın ın kıyıların da ve n ered eyse dışın da yaşam ası, kim in için avun tu aradığım
gü çbela an ım sam ası, ve bu yü zd en etkili avu n t u yu (etkili, yo ksa gerçek avu n t u yu değil,
gerçek avu n t u yo kt u r ç ü n kü ) ele geçirecek gü çt en bile yo ksu n bu lu n m a k an lam ın a geldiği
için .

H em cin slerin in ken d isin e dikkatle bakm aların a karşı diren iyor. (H iç kim se, yan ılm az bile
olsa, ken d i bakış gü c ü n ü n ve bakış tarzın ın elverdiğin den dah a fazlasın ı gö rem ez başka¬
ların da. Am a o da h e r ke s gibi, am a dah a aşırı bir şe kild e ken disin i h em cin slerin in gö¬
rüş alan ların ın sın ırları için e sın ırlam a d ü rt ü sü n ü h issediyor, ki o n u görebilsin ler.)
R o bin so n C ru so e adan ın en yü ksek, dah a d o ğru su en iyi gö rü n ebilecek n oktasın ı, inatçı¬
lıktan , ya da alçak gö n ü llü lü kt en , ya da ko rku d an , ya da bilm ezlikt en , ya da ö zlem d en
t erk et m em iş olsaydı, kısa sürede m ah vo lu p giderdi; am a gem ilere ve on ların gü çsü z
d ü rbü n lerin e bel bağlam ayıp adasın ı başt an son a keşfet m eye ve o n u n zevkin i çıkarm aya
başlad ığın d an bu yan a sağ kalabildi, ve son u n da, m an t ıksal açıdan zo ru n lu bir so n u ç ol¬
m asa da, bu lu n u p kurtarıldı.

5
C asin elli: P rag'da bir kitapçı dükkân ı.

46
1 9 Şubat

"Yo ksu n lu ğu n u bir erd em yapıp çıkıyorsu n ."

"Birin cisi, h erkes yap ıyo r bu n u , ve ikin cisi, bu t a m d a ben im ya p m a d ığım bir şey. Ben
yo ksu n lu ğu m u yo ksu n lu k olarak alıkoyu yoru m , bat aklıkları ku ru t m u yo r, o n u n sıtm alı
bu h arı için de yaşıyo ru m . "

" şte sen bu n u bir erd em e d ö n ü şt ü rü yo rsu n ."

"D a h a ö n ce d ed im ya, h erkes gibi. H em bu n u yaln ız sen in h esabın a yap ıyo ru m ; ben im
d o st u m olarak ka lm an için ken d i r u h u m u n yaralan m asın ı kabu llen iyo ru m ."

Ben im h ü c r e m ben im h isarım .

H er şeyi yap m asın a izin verilm iştir, ken d in i u n u t m ası dışın da; bö ylec e yin e, h erşey on a
yasaklan m ışt ır; bü t ü n 'ü n o an da gereksin diği şey dışın da.

Bilin cin sın ırlan m ası, t o p lu m sal bir gerekliliktir. Bütün erd em ler kişisel, bü t ü n kötülük¬
ler t o plu m sald ır; t o p lu m sal erd em olarak görülen şeyler, örn eğin aşk, ben cil olm ayış, öz¬
veri, "şaşılacak ö lç ü d e" gü c ü n ü yitirm iş t o p lu m sal kö t ü lü klerd ir sadece.

Ç ağdaşların a söylediği "E vet ve H ayır" ile, on lara gerçekt en söylem esi gereken "E vet ve
H ayır" arasın daki fark, ya şa m ile ö lü m arasın daki farka ben zet ilebilirdi; h er ikisin de de
belli belirsiz kavrayabiliyo r bu n u .

G elecek n esillerin bir kişi ü zerin d e verecekleri yargın ın , çağdaşların ın o kişi ü zerin d e ve¬
recekleri yargıd an dah a do ğru olm asın ın n eden i, o kişin in ö lm ü ş olm asıdır. An c a k öldük¬
t en son ra ken d i bildiğin ce gelişiyor in san , an cak yaln ız kaldığı zam an . Ba c a t em izleyic isi
için C u m art esi gü n ü n eyse, bir kişi için de ö lm ek odur; vü c u d u n u yıkayarak ku r u m d a n
t em izler. Ç ağd aşların ın m ı on a, yo ksa o n u n m u çağdaşların a dah a çok zarar verdiği açığa
çıkar; ikin ci d u ru m d a on un bü yü k bir ad am olduğu an laşılır.

O lu m su zla m a gü cü , in san ın savaşçı yapısın ın en doğal d ışavu ru m u ; değişen , ken d in i ye¬


n ileyen , ç ü rü d ü kçe can lan an bu gü ce h er za m a n sah ibizdir, am a cesarete değil; ve zaten
yaşam ın ken d isi bir o lu m su zlam ad ır, dolayısıyla o lu m su zlam ak on aylam akt ır.

Ö len kişi, d ü şü n celerin in ölm esiyle ö lm ü yo r. Ö lü m , kişin in içd ü n yasın d aki bir o lgu d u r
( sadece bir d ü şü n c e olsa bile, d o ku n u lm am ışlığın ı ko ru r) , h erh an gi bir olgu gibi doğal bir
olgudur, n e sevin dirici, n e de acıklı.

"Bir çeşit ağırlık, h erh an gi bir olaya karşı gü ven likt e o ld u ğu du ygu su, ken disi için hazır¬
lan an ve sad ece on a ait olan bir yat ağın sezgisi on u d o ğru lu p kalkm akt an alıkoyuyor; am a
h u zu rlu yat m akt a n da bir telaş alıko yu yo r on u , yat akt an dışarı atıyor, bilin ci, durmaksı¬
zın çarpan kalbi, ö lü m ko rku su ve o n u yad sım a isteği rah at bır a km ıyo r b ü t ü n bu n la r
yat m asın a izin verm iyo r, o da t ekrar ayağa kalkıyo r. Bu yat ıp kalkm alar, ve yollard a yapı¬
lan bu ü st ü n kö rü, çabu k ve tesadüfi birkaç gö zlem h ayatın ı oluşturuyor."

"Ç izd iğin t ablo içkarartıcı, am a yaln ız t em el yan ılgıyı ortaya ko yan ç ö zü m lem e açısın dan .
Bu o ka d a r bö yle ki, in san kalkar, gerisin geriye düşer, t ekrar kalkar, ve bu bö ylec e sürüp
gider, am a ayn ı zam an d a ve ço k dah a bü yü k bir ge r ç e klikle bu t a m a m ıyle başka türlü,

47
çü n kü in san Bir'dir, yan i d evin im d e din gin lik, din gin likte d evin im vardır, ve bu ikisi ayrı
ayrı in san t eklerin de biraraya gelir, ve bu bö ylec e sürüp gider, ta ki, gerçek yaşam a vara¬
n a kad ar. Ben im çizdiğim bu tablo da sen in ki ka d a r yan lış, h atta belki de sen in kin den
dah a aldatıcı. G erçek şu ki, bu ran ın dışın da bizi yaşam a gö t ü recek bir yol yoktur, oysa bi-
zi ya şa m d a n bu raya getiren bir yo lu n olm ası gerekiyor. G ö rü yo r m u su n u z, n asıl da yitir¬
m işiz yo lu m u zu . "

Akın t ıya, karşı yü zü yo r; akın tı öylesin e gü çlü akıyo r ki bazen , bir dalgın lık an ın da, için d e
çırpın dığı ıssızlığın ortasın da üm itsizliğe kapılıyor; bir yetersizlik an ın da, öylesin e son
suzcasın a gerilere sü rü klen m işt ir işte.

48
2 9 Şubat

Susam ıştır, ve o n u pın ard an sad ece bir çalılık ayırm akt adır. Am a iki parçaya bölünm üş¬
t ü r o: bir parçası bü t ü n m an zarayı görüyor, orada dikildiğin i ve pın arın h em en
yan ıbaşın d a o ld u ğu n u görü yor; am a ikin ci parçası h içbir şeyin farkın da değil, olsa olsa ilk
parçasın ın h er şeyi gö rd ü ğü n ü sezin liyor sadece. H içbir şeyin farkın da olm adığı için de
pın ard an su içem iyor.

49
52

You might also like