You are on page 1of 202

20.

Yüzyıl modern Alm anca şiir geleneğinin en önemli


tem silcilerinden olan In g e b o rg B a ch m a n n (1924-1973),
Avusturya'nın Klagenfurt kentinde doğdu. Graz ve Viyana
Üniversitelerinde felsefe okuyan Bachmann, özellikle
Heidegger ve W ittgenstein üzerinde yoğunlaştı.
W ittgenstein konusundaki çalışmaları, dil olgusuyla
hesaplaşm alarıyla sürdü. 1952'de şiirlerini ilk kez bir
toplantıda okudu, ilk kitabı Ertelenmiş Z a m a n la (Die
gestundete Zeit) tanındı. Lirik bir yapı içerisinde yüzyılım ız
insanının dünyasına, neredeyse katı denebilecek bir
gerçeklikle yaklaşması, 'görünüş'ün arka düzlemindeki
'temel acı'ya sürekli atıfta bulunması, dize konusunda çok
yalın sözcük birikim lerinin çıkış noktası alınması şiirinin
başlıca özelliklerlndendir.
1956'da yayım lanan ikinci kitabı Büyük Ayının Ç ağrısı'yla
(Anrufung des grossen Baren) tüm Avrupada ünlendi.
Radyo oyunlarıyla, bu türde yeni bir anlayışın temsilcisi
oldu, ilk kez O tuzuncu Yaş (Das dreissigste Jahr) kitabında
topladığı öyküleriyle, bu alandaki ustalığını da kanıtladı.
Çeşitli konulardaki denem eleriyle büyük ilgi uyandırdı.
1959'da Frankfurt Üniversitesinde kurulan Poetrka
Kürsüsünün yönetim ine getirildi. 1971'de Malina adlı
romanını ya yım la d ı.1973 Ekim inde Roma'da, evinde çıkan
yangın sonucu yaşam ını yitirdi. Malina ve bütün radyo
oyunları Ahm et Cemal tarafından dilim ize çevrilmiştir.
BACHMANN
K avra m Y ayınları
61
K avram Yeryüzü Şairleri 6
Birinci B asım : Ş ubat 1995

A vu stu rya Kültür O fis i’nin D eğerli K atkıla rıyla

Dizi editörü: Erdal A lova


K ap ak ve iç tasa rım : S adık K ara m ustafa
Y ayım hakları K a vra m ’dadır.
Y a yın e vin in yazılı İzni olm adan, şiir ve yazıla rda n
hiçbir b içim d e alıntı yap ılam a z, se çkile rd e kullanılam az.
ISBN 975 366

Dizgi: K avram , Baskı ve cilt: N um une


K avram , B aşkurt Sk. 4I/2 C ihan gir 80090, İstanbul
Tel: (0 212) 2 4 4 02 85, Fax: 245 25 22
INGEBORG BACHMANN
Bütün Şiirleri

AHMET CEMAL

m
İÇİNDEKİLER

Ingeborg B achm ann 'ın D ünyası


A h m et C e m a l 11

1. Ş İİR L E R (1 9 4 8 -5 3 )
S orarım A n n e m e A kşam ları 19
Gidiyoruz, Tozlanm ış Yüreklerimizle 20
Ç ok Anlam lı Olabilirdi 21
Y ab an c ılaşm a 22
Sarhoş A kşam 23
D uvarın A rkasın d a 2 4
G ecenin N al Sesleri A rasında 25
A kşam a S öylen enler 26
Vizyon 27
İn san sız 28
N asıl A d lan d ırm alıyım Kendim i? 2 9
A çılm ıştı Lim anlar 3 0
Engindir D ünya 31
H enü z Korkuyorum 33
Hiçliğin K anıtı 34

2. E R T E L E N M İŞ Z A M A N (1 9 5 3 )
D e n ize Ç ıkış 37
İngiltere'den Ayrılış 39
Dökül, Yürek 4 0
Karanlık Şarkılar 41
Paris 42
Büyük Yük 43
Rondo 44
S on b ah ar M an evrası 45
Ertelenm iş Z a m a n 46
M art A yın da Y ıld ızla r 4 7
A lacakaran lıkta 4 8
T ah talar ve T alaşlar 49
T e m a ve Varyasyon 51
Erken G elen Öğlen Vakti 53
Hergün 55
Bir K um and an a 56
H aber 58
Köprüler 59
G e ce Uçuşu 6 0
M ezm u r 62
G üllerin F ırtın asın d a 64
T uz ve Ekm ek 65
Büyük V iyana P eyzajı 67
"Budala" Adlı B ale-M im Gösterisinden
Prens M işkin’in Bir Monologu 7 0

3. B Ü Y Ü K A Y I’YA Ç A Ğ R I (1 956)
O yun Bitti 91
Bir Ülke, Bir Nehir ve Göller Üzerine 93
Büyük A yı'ya Ç ağrı 113
Benim Kuşum 114
Fetih 116
Curriculum Vitae 117
Dönüş Yolu 121
Sisler Ülkesi 123
Mavinin Saati 125
Anlat B ana, Aşk 1 2 7
C am Kırıkları T e p e s i 129
B eyazlı G ünler 130
H arlem 132
R eklam 133
Ölü Liman 134
Söylev ve Son Söylev 135
Doğru O lan 137
İlk D oğduğum Ülke 138
Bir A dan ın Şarkıları 140
K uzey ve G üney 144
G ü n eşe 145
Kaçarken S öylenen Şarkılar 147

4. Ş İ'IR L E R ( 1 9 5 7 -6 1 )
Kardeşlik 165
Bu S oya inanç Y a zm a y ın 1 6 6
H ôtel de la Paix 167
Sürgün 1 6 8
Bu T ufand an Sonra 169
M iriyam 170
A kıntı 171
Git, Ey D üşünce 172
Aşk: K aranlık Kıtası D ün yan ın 173
Arya I 175
S erbest Geçiş H akkı (Arya II) 176
Siz K elim eler 177

5. Ş İİR L E R İ 1 9 6 4 -6 7 )
işin Doğrusu 181
B oh em ya D eniz K ıyısın dad ır 182
Prag, O cak 64 1 8 4
Bir T ü r Yitiriş 185
Bilm ece 186

K ISA Y A Ş A M Ö Y K Ü S Ü 1 8 9
Ş İİR A D L A R I D İZ İN İ 193
İLK D İZ E D İZ İN İ 197
INGEBORG BACHMANN’IN DÜNYASI

Bu y a zıy a önce “Ingeborg B achm ann ’ın Şiir D ünyası” diye bir
başlık koym ayı düşünm üştüm ; a m a bir şairin “şiir d ün yasının ”,
onun geri kalan dünyalarından ne ölçüde ayrı ele alınabileceği
sorusu kafam ı kurcalayınca, başlığı da genelleştirdim . Bütün
şairler ve y a za rlar gibi, B achm ann açısın dan da o laya b a ­
kıld ığ ın d a, böyle bir ayrım a gitm eye olanak bulunm adığı a n ­
laşılıyor. A yrıca e ğ er bir sanatçı -B a c h m a n n g ib i- ya za r/ş a ir
ise, şiirin yanı sıra öykü, rom an, d e n e m e ve oyun dallarında da
ürün verm işse, bu dallardan herhangi birini bütünden mutlak a n ­
lam da ko pararak irdelem e konusu yap m ak, kan ım ca sağlıklı bir
yol değil. Ç ünkü böyle sanatçıların yaratıları, tek tek ürünler
kadar, o ürünler aras ın d a - a ç ık ya da örtülü b iç im d e - g er­
çekleşen atıflardan da oluşur; bu atıflar, örneğin sanatçının bir
d ü zle m d e noktalı virgül kullanarak bıraktığı bir anlatıyı bir
başka d ü zle m d e sürdürm esi diye de tanım lanabilir. Bu b a ğ ­
lam da b akarsın ız bir öykünün kalıbı içersinde dünyaya gelmiş
bir özlem , bir noktadan sonra dizelerin ezgileri eşliğinde b e ­
tim lenir oluverm iş, onun ardından bir rom anın geniş soluklu
sahnesini ya da bir tiyatro oyununun dram atik kişilerini g e ­
reksinmiş.

B achm ann da bu san atçılara tipik bir örnek. G erçi olayın teknik
y a n ın a ağ ırlık ta n ım ak , dolayısıyla bu şairin ve y a za rın ö y ­
külerini, şiirlerini, oyunlarını, rom an ve denem elerini b ağım sız
türler niteliğiyle tek tek ele alıp, her birinde eg em en yapısal
özellikleri, cüm le ve dize yapılarını, öngörülen dram atik etkiyi
vb. irdelem ek, elbet olası. A m a böyle bir incelem enin, bir şairin

11
bütün şiirlerini içeren bir kitabın başında, giriş ya da sunuş y a ­
zısı niteliğiyle yer alm ası durum unda, okurun aydınlanm aktan
çok ö nced en aklından geçirm ediği yönlendirm elerin ya da kı­
sıtlam aların etkisinde kalm ası, sonuçta kendi dolaysız et-
kileniminin ve sanatçıyla kendine özgü bir diyalog kurm a gi­
rişimlerinin gereksiz engellerle karşılaşm ası gibi bir sakın ca her
z a m a r var. Bu nedenle, sözü edilen türden incelem eleri daha
çok bilimin, edebiyat söz konusu olduğunda bile kimi za m a n y a ­
şam ı, yaşan anları ve yaşayanları, bir yan a bırakıp, yalnızca m e ­
tinleri ve m etne ilişkin özellikleri odak noktası kılan yöntem lerine
bırakm ak, kan ım ca d aha doğru olacaktır Bu düşünceler b a ğ ­
lam ın d a, bu giriş yazısın d a B achm ann'ın kendim ce önem li bul­
duğum b azı özelliklerine değinm eyi, böylece de bu şairin ve y a ­
zarın d ü n y asın a yine kendi a çım dan ışık tutm ayı uygun
buluyorum . Elbet burada okuyucu, benim bu ölçüde "kendim ce’'
işe girişme hakkına sahip bulunup bulunm adığım ı sorgulayabilir.
Böyle bir sorgulam a karşısında kendimi “ak la m a k” için y a ­
pabileceğim en güçtü savunm a, yazar/şair ile onun çevirm eni
a rasın d a varolan/varolm ası gereken çok özel ilişkiye atıfta bu­
lunm ak olacaktır Bütün çeviri uğraşım boyunca benim sediğim
ilke, çevirm enin işe a n cak bu türden bir ilişki kurabilmişse gi­
rişmesi olm uştur H ele B achm ann gibi, bütün yaratısın d a şiirin
n ered e bittiği, d ü zyazın ın n ered e başladığı kolay s a p ­
tan am ayan , başka deyişle şiirle kullanılan bütün biçim lerde ve
türlerde karşılaşıtabilen bir sanatçı söz konusu olduğunda, a n ­
dığım ilişkinin kurulm ası d ah a da önem k azan ır

AvusturyalI şair ve y a za r Ingeborg B achm ann, ilk tanıştığım


günden b a şlaya rak b ırakm adığ ım ve beni bırakm ayan, dile g e ­
tirdikleri onu çevirm ediğim za m a n la rd a bile düşüncelerim den
hiç çıkm ayan bir sanatçı oldu. “M a lin a ” adlı rom anını ç e ­
virdiğim den bu y an a, bu sanatçıyla yaşam ı sanki, belli bir a n ­
lam da hep paylaştım . Bunca yoğun bir ilişki, sanırım kişisel
olm a hakkını k a za n d ırm a y a da yeterlidir.

B achm ann, ilk dizelerinden b aşlayarak, yaşam ının sonuna


değin dil'i, şairlik ve yazarlık uğraşının birincil öğesi saym ayı
sürdürdü. Bunda, sanatçının Ludwig W ittgenstein'in dil fe l­
sefesiyle yakın d an ilgilenmiş o lm asının payı da büyük olsa g e ­
rekir.1 1955 başlarında, kendisiyle yapılan bir söyleşide Bach-
m ann, dile verdiği önem i şöyle belirtir: ...y a zm a eylem i
sıra s ın d a an lam taşıyan tek bir çaba vardır: Dil için harcanan
çaba. Dün, bugün ve yarın, dildedir. Bir yazarın dili kalıcı ol­
m adığı takdirde, söyledikleri de kalıcı o la m a z ”2 Y a za rın “M a -
lina” adlı rom anının h em en b aşın d a, tek bir sözcüğün, “bugün”
sözcüğünün kullanılm ası s ırasın d a ne gibi sorunlarla kar­
şılaşılabileceğini dile getiren şu satırları da bir a n lam d a belli bir
dil kaygısını içerir: “Y a ln ızc a za m a n ı belirtirken uzun uzun dü­
şü nm ek zorunda kaldım , çünkü insanların her gün ‘bugün’ d e ­
m elerine, d ahası d em ek zorunda o lm alarına karşın, benim için
‘bugün’ diyebilm ek n ered eyse im kânsız; örneğin insanlar bana
-y a r ın bir y a n a - bugün ne yap m ak istediklerini bile a n ­
lattıklarında, çoğunlukla san ıldığ ın ın aksine, dalgın bakm aya
değil, a m a ne y ap acağ ım ı bilem ediğim den, çok dikkatli b ak­
m aya başlıyorum ; ‘bugün’ ile a ram d a işte bu denli um utsuz bir
ilişki var: çünkü bu B ugün’ü a n cak delicesine bir korkuyla ve ko­
şarcasın a yaşayabiliyorum , Bugün olup bitenler üzerine ancak
böyle bir korkunun pençelerinde yazabiliyor ya da ko­
nuşabiliyorum ; çünkü Bugün üzerine yazılanları hem en yok
e tm ek gerekir; tıpkı bugün yazılm ış ve yerine hiçbir Bugünde
v a ra m a y a c a k m ektupların bu nedenden ötürü yırtılm ası, bu-
ruşturulm ası, bitirilem em esi, yollanm am ası gibi.”3

B achm ann, E rtelenm iş Z a m a n (D ie gestundete Zeit) ve Büyük


A y ı'ya Ç ağ rı (Anrufung des großen B ären) adlı iki şiir kitabının
ardından, şiir y a zm a y a çok uzun süre a ra verdi ve bir d ah a şiir
kitabı yay ın lam ad ı. Bu uzun aranın nedenine ilişkin olarak,
1 9 6 3 O c ağ ın d a kendisiyle yap ılan bir söyleşide verdiği gerekçe,
oldukça ilginçtir: “Şiir yazm a k zorunluluğunu d u ym am am a kar­
şın, istersem şiir yazm a y ı ‘başarab ileceğim ’ kuşkusuna k a ­
pılınca, şiir y azm a yı bıraktım . V e yeniden şiir y a z m a k zorunda
olduğum u duyu m sayın caya kadar, y azacaklarım ın , son y a z ­
d ıklarım dan bu yan a edinilen deneyim leri kapsayacak ölçüde

II
yeni şiirler o lacağ ın a inanıncaya kadar şiir kalem e al-.
m a y a c a ğ ım .”4 Bu sözler, şairin şiir y a zm a konusundaki d ü ­
şüncelerini, d ahası, g eneld e y a zm a eylem inin gerekçesine iliş­
kin genel görüşünü çok özlü bir biçimde yansıtm aktadır. Şiirin,
“a n c ak şiir ya zm a d a n y a ş a n a m a y a c a k s a ” yazılm ası gerektiği
noktasında Rilke'yle birleşen Bachm ann, “deneyim leri kap ­
s ayacak ölçüde yeni” nitelendirm esiyle de, “söylenecek şeyin
tükendiği y e rd e ” susulm asını öngören VVittgenstein’a katılm ış
olm aktadır.

Böyle bir tutum un en doğal sonuçlarından biri olarak, Bach-


m a n n ’ın şiirinde “sırad an lığ a” hiçbir za m a n rastlanm az. Şair, ne
m oda olan söylem leri yin elem eye kalkışm ış, ne de ucuz bir a n ­
la ş ılm a ' m erakıyla hedeflediği dilden herhangi bir ödün ver­
miştir. Bu şiir, yine an ılan tutum un bir sonucu olarak, ne p a ­
h asın a olursa olsun güncelliği y a kalam ak peşinde de değildir.
B una karşılık insan’ı ve evrensel olan’ı çok iyi yakalayabildiği
için, güncellikten hiçbir za m a n yoksun kalm am ıştır.

B achm ann 'ın şiiri -ö te k i eserleri g ib i- bir O rta AvrupalI k a ­


rakterini sürekli yansıtır. V atan daşı olan şairlerden özellike
G eo rg Trakl ve Paul C e la n ’la birlikte, bu karakteri çok belirgin
biçim de paylaşan B achm ann, Birinci D ün ya Savaşı sonrasında,
çok uluslu A vusturya M acaristan İm parato rlu ğ u nd an Avusturya
C um huriyeti'ne dönüşen ve toprak b akım ın dan çok küçülen ül­
kesini hep “d ün yaya bakabileceği” bir pencere saym ış, b a ­
karken görm e eylem ini de başarıyla gerçekleştirmiştir.

Ingeborg B achm ann, bütün eserleri b ağlam ınd a olm ak üzere,


k atıksız bir gerçekçidir. O lm asını istediği bir dünya, hep vardır;
a m a bu ideal, sanatçıyı hiçbir şiirinde ve d ü zy a zıs ın d a olm asını
istediğini olmuş varsaym ak gibi bir tutum a ya da p em b e g ö z­
lüklere götürm ez. D ahası, sanatçı çoğu kez ideal bildiklerinin
hiç g erçekleşm eyeceğinin de bilincindedir. Ö rneğin yü zyılım ızın
geniş ölçüde endüstrinin ve a c ım a s ız bir akılcılığın e g e ­
m enliğindeki d ün yasınd a gerçek aşka p ek yer olm adığının da

14
a y ırd ın a varm ıştır. B a c h m a n n ’ın g erek M alina adlı rom anı, g e ­
rekse “M an h attan 'ın İyi T a n rıs ı” adlı radyo oyunu, aşkı y ü ­
celten, buna karşılık g ünüm üzde o lan aksızlığ ın ı da vurgulayan
belgelerdir.

Bu kitapta Ingeborg B achm ann ’ın hem en bütün şiirleri yer a lı­
yor Ö lüm ünden sonra y ayın lanm am ış olarak bulunan kimi şi­
irleri, ulaşılm ası o lan aksız oldukları için, başka birkaç şiiri de
telif h akların ın tartışm alı konum da bulunm ası nedeniyle, kitabın
d ışınd a kaldı. A ncak Türk okuru, duyarlılık ve söyleyiş biçimi
açısın d an bizim iklim lerim ize çok yakın olan bu şairi bu kitapta
bir a ra ya getirilen toplu şiirleriyle yeterince tan ım a olanağını bu­
lacaktır.

A hm et C em al
M o d a, O cak 1995

1 Bachm ann, yüzyılım ızın en önem li filozoflarından olan W ittgenslein üzerine


“ Ludwig W ittgenstein Felsefenin Yakın Tarihinden Bir Bölüm" (Ludwig W itt­
genstein - Zu einem Kapitel der jüngsten Philosophie geschichte) başlıklı bir
denem e de kalem e almıştır.
2 Ingeborg Bachmann: W ir m üssen wahre Sätze finden.. G espräche und In­
terviews. Verl. Piper & Co., Münih 1983.
3 Ingeborg Bachmann: Malina. Roman. Türkcesi: Ahm et Cemal. Can Yayınları,
İstanbul 1990, s. 14.
4 Ingeborg Bachm ann: W ir m üssen wahre Sätze finden, s. 40 vd.
I. ŞİİRLER, (GEDICHTE, 1948-53)
SORARIM A N N EM E AK ŞAM LAR I

Sorarım anncıııc akşamları


şaıı seslerinin ardından gizlice
g ü n le ri nasıl yorım ılanıalıyım
ve ırasıl geceye hazırlanayım diye.

D e rinlerde yaran tııtk u ın hep


a nlatm aktır o ld u ğ u g ib i her şeyi
şcvrcıııdc dolanan onca ezgiyi
seşm ektir akorla rııı işinden.

B irlik te kulak ve ririz hafiften:


A ııııem yine düşlem ekted ir b e ııi>
b u lu r, eski şarkılardaki g ib i
ru h u m d a ki m ajörlerle m in ö rle ri.

19
G İD İYO R U Z, TO ZLA N M IŞ
Y Ü R E K L E R İM İZ L E

G id iy o ru z , tozlanm ış, oııc.ı y itirişte n


n ice d ir katılaşmış yüreklerim izle.
Yalnız b izi dinlem em eleri değil mesele,
sağırlaşmışlar da üstelik, tozlanm ış
inlem eleri duyup yakınamayacak kadar.

Şarkı sö ylüyo ru z, ezgi yüreğim izde.


O radan çıka b ild iğ i biç duyulm am ış.
Yalnız arada bilenlere rastlanırmış:
T u ra n olm am ıştı b izi, kalalım diye.

D u ru y o ru z , l’ avdos a rlık ağırdan yürüm eye.


İşin sonu ila kalmayacak yoksa.
Ve çcvirivo rıız g ö z le rim iz i lanrıya:
A lın te rim iz in karşılığıdır ayrılık!

20
ÇOK A N LA M LI O LABİLİRDİ

Ç o k anlam lı o la b ilird i: tüken m ekteyiz,


g itm e k zorundayız, çağrılm adan g e liriz.
Ama konuşm ak ve anlaşamamak,
ve b ir an bile kavuşamayan e llerim iz,

vıkmakta bııııca şevi: kalıcı değiliz.


İlk adım larım ızı k o rk u tu r yabancı işaretler,
b ir ç ırp ı işareti parçalar bakışmaları,
istenen, yalnızlıklarda eriyip g itm e m iz.

21
YABA N C ILA ŞM A

Ağaçlarda g ö re m iy o ru m artık ağaçları.


Rüzgâra yelken aşm ıyor dalların yaprakları.
Ta d var yem işlerde, ama tükenm iş sevgileri.
D oy u r m u v o r 1ar b i 1e.
N e olaeak şimdi?
O rm a n kaçmakta g ö z le rim in önünde.
A ğzı m ü h ü rle n m iş yakınım daki kuşların,
D öşeğim olabilecek çayır da kalmamış.
D o ym u şu m a rtık zamana
ve içim de zamana susamışlık.
N e olaeak şimdi?

Dağlarda ateşler yanacak gece bastığında.


Yine davranıp vaklaşmalı mı her şeye?

Y ollarda g ö re m iy o ru m artık yolları.


SARH O Ş AKŞAM

Sarhoş akşam, sırtında ıııavi ışıklarıyla,


yalpalıyor pcııccrcdc, istediği şarkı söylemek.
C am lar sımsıkı sarılmışlar b irb irle rin e korkudan,
akşamın eteklerine dolanm ış yansımalarıyla.

C) ise evler boyıınea sendelemekte, orta lığı karartarak,


b ir yoeıığa rastlıvor, ö nünden çığlıklarla kaçan
ve soluk soluğa koşuyor herkesin ardından, kulaklara
en korkunç şevleri fısıldayarak.

Karanlık duvar boyunca uzanan ıslak avluda


farelerle c irit atıvor şim di ve b ir kadın, sırtında
eskimiş, kurşuni renkteki elbisesi, kaçıyor
akşamdan, daha kuytularda saklanmak için.

Sieiııı g ib i b ir su akmakta çeşmeden daha,


dam lalar b irb irin i yakalamanın peşinde
ve akşam, ansızın iç iy o r paslı yalaklardan,
yardım ederek karanlık sokakların yıkanmasına.

Sarhoş akşam, mavi ışıklarıyla sırtım la,


b ir şarkı tu ttu ru y o r pencerede yalpalayarak.
K ırılıy o r camlar. Akşam , y iiz iin d e kanlı çiziklerle
g iriv o r; istediği, benim karanlığım la boğuşmak.

23
DUVARIN ARKASIN D A

K ar o lu p dallardan sarkarak
u zanıyorum vadinin ilkbaharına,
b ir damla o lııp rüzgârın önünde
soğuk b ir kaynak g ib i,
çiçeklere yağıyorum ,
ç ii r ü y o r 1a r ç ev r e m d e
b ir bataklığı kıışatırcasına.
Ben, hep ö lü m ü düşünm ek g ib iy im .

Uçarcasına geçiyorum b ü tü n cennetlerin


enıiıı diye b ilin e n m ekanlarından,
bana göre değil çünkü sakin yürüm ek,
sütunları devirip d in ar altlarını ovuvoruııı.
D e n izin uzak hışırtılarıyla uyarıyorum başkalarını,
çünkü bana göre değil geceleri uyumak.
Ta ağzına dalıyorum çağlayanların
ve dağlardan çığları yuvarlıyorum .

Ben, günü bölen çan sesleri g ib i


barışın ve m u tlu lu ğ u n vakasına vapışaıı
ve o lg u n tarladaki orakları andıran
o büyük dünya korkusunun çocuğuyum .

Ben, hep ö lü m ü düşünm ek g ib iy im .

24
G E C E N İN N AL SESLER İ ARASIN D A

G cccııin b iiy ü k kapısı önünd eki kara beygirin nal sesleri


arasında,
bâlâ titriy o r vüreğim b ir zaınaıılarki g ib i ve uzatıyor eğeri
uçarcasına,
D io m c d c s 'in ödünç verdiği yular g ib i, kıpkırm ızı.
G üçlü rüzgâr ö n cü lü ğ ü m ü yapmakta karanlık yollarda,
ikiye bölerek uyuyan ağaçların kapkara örgüsünü,
öyle ki, av ışığında vıkanan meyvalar
korkuyla sırtlara ve kılıçlara atlam aktalar
ve ben in d iriy o ru m kırbacım ı
çoktan ölm üş b ir yıld ızın sırtına.
Yalnızca b ir kez yavaşlatıyorum adım larım ı,
senin nankör dudaklarını öpm ek için,
saçların dizginlere dolanm ış bile
ve pabuçların kum larda sürükleniyor.

H âlâ duym aktayım soluğunu,


b ir de hançer g ib i sapladığın
o sözcüğü.

25
AKŞAM A SÖ Y L E N E N L E R

K uşkularını, b ıırıık ve dovm aıııış,


dam lam akta akşamın d e rin likle rin e .
B ir şarkı söylüyor y o rg u n lu k kulağıma.
D in liy o ru m ...
Daha d ü n d ü !
Ama geçer nasıl olsa!

U y k ım ıın en güzel diyarlarını ta nıyorum .


Asla g itm e k istem iyorum oralara.
H e n ü z b ilin iy o ru m , kapkara göl
nerede son verecek acılara.
B ir ayna varmış orada,
parlak ve sağlam b ir ayna,
ve isle d iğ i, bize,
acının vansımalarıyla,
d e rin le ri gösterm ekm iş.
V İZYO N

Ş im di iiç iin c ii kez bıı g ö k g ü rü ltü sü !


Ve gem iler, ağırdan, b ir b ir çıkm akta su yüzüne.
K ö m ü rle rm iş d irekleriyle, batık gem iler,
göğüslerinden vurulm u ş, batık gem iler,
bedenleri yarı yarıya parçalanmış.

Ve dilsiz yüzm ekteler gecenin içinde,


kimselere duyurm adan.
H iç b ir dalgayı varmaksızın.

Yolları yok, b ir yol da bulm ayacaklar,


h iç b ir rüzgâr cesaret edemeyecek onlara el uzatmaya,
ö nlerinde h iç b ir lim an açılmayacak.
U vııyo rm u ş g ib i yapabilir deniz feneri!

Bu ge m ile r kıyıya kadar geldiklerind e...


H a yır, kıvıva gelmeyecekler!
B izler, o g e m ile rin çevresindeki
geniş dalgaların sırtım la leşleri in ip kalkan
Halik sürüleri g ib i öleceğiz!

27
İN SA N SIZ

B u lu tla rd a n yapılm a ilcnçli b ir saray,


iyinde sü rü kle n d iğ im iz...
Belki kaç cennetten geçm işiz,tiir
böyle d o n u k g özlerle, kim bilir?
B izlcr, zaman sürgünleri,
topraklarından kovulm uş, b izlcr,
yersiz, yurtsu z gece uçucuları.

T anrının etrafında da kanat çırpm ışızdır belki,


ve ok g ib i, k ö p ü kle r saçarak uçtu ğu m u zd an , onu
gö rm e ksizin,
ve sü rd ü rd ü ğ ü m ü zd e n to lıu n ı saçmayı, daha
karanlık kuşaklar bovunca sürdürelim divc yaşamayı,
sııçlıı g ib iv iz d ir şim di, kim bilir?

K im söyleyebilir belki nice zam anlardır ö lm e d iğ im izi


Sürekli yükselm ekte tu tu n d u ğ u m u z b u lu tla r
İncelen has ada şim diden felce uğramış elle rim iz,
va a ıtık sesimiz soluğum uz da kesildiğinde...?

Son anlarımıza ııu kalacak ilençler?


N A SIL AD LAN D IR M ALIYIM KENDİMİ?

Ağaçtım b ir zam anlar, yerim den ayrılam azdım ,


sonra b ir kuş olu p kanat çırp tım özgürlüğ e ,
b ir hendekte b u lu n d u ğ u m d a , bağlanmış her yanım,
k irli b ir vıım u rta çatlayıp saldı beni enginlere.

Nelere dayanm ıştım , u n u ttu m epeydir,


nereden g e ld iğ im i ve g ittiğ im yeri,
eski efendile rim acaba hangi bedenlerdir,
sert b ir diken ya da kaçan b ir ceylan, belki.

İsfeııdiyar dallarının dostuyum şim di,


oysa yanıt b ir günahı paylaşabilirim gövdeyle...
N e zaman başlamıştı suçluların valsi,
beni yü zdüren , b ir to h u m d a n ötekine?

Ovsa hâla b ir şarkı sanki içim de, başlamak


\ a da tükenm ek - ve kaçışımı engellem ekte,
istediğim , bu günahın okuna hedef olm am ak,
saklanmışçasma vahşi ördeklerde ve kum tanelerim le.

Belk i tan ıya b ilirim g ü m iıı b irind e suretim i,


bir g ü v e rcin d e , yu varlan an b ir taşta...
B ir kelim e eksik1 N asıl adlançhrm alıvım kend im i,
m e cb u r kalm adan bir başka dile sığınm aya.

29
A Ç ILM IŞT I LİM A N LA R

A çılm ıştı lim anlar. B in d ik gem ilere,


yelkenler lora, d iişle r fırlatılm ış küpeşteden,
ziııeire v u ru lm u şu z, neşenin esintisi saçlarımızda,
kavuştu dive kü re k le rim iz sııva tanrıdan öııee.

V u rd u k ü re k le rim iz ta n rm ın k ile ri ve vardı


dalgaları:
gün ö n ü m iiz d e v d i, arkada kalmıştı geeeler,
yükseklerdeydi artık yıld ızım ız, ö te k ile r batarken,
d ilin i y itirm iş ti dışardaki fırtına, büyürken yu m ru ğ u m u z
içim izde

N e zam anki tutu ştu b ir yağm ur, kulak kesildik yeniden;


yağan, m ızraklardı ve daha karanlıktı m eleklerin
g ö zle rim ize tl i kilen bakışları biz.imkilen.len.
Yıkılıp kalm ıştık. A rm am ız dalgalandı yükseklerde:

Kanlı b ir haç ve daha b iiy ü k b ir gem i yüreğin üzerinde.

.10
E N G İN D İR DÜNYA

K liğ in d ir diiııya vc ülkelerden ülkelere giden yollar,


ve n ice d ir diyarlar, ben hepsini ram dım ,
b ü tü n kulelerden seyrettim ken tleri,
gelm ekte ve g itm e kte olanlarıyla, insanları.
Raylarla yolla r, dağlarla g ö lle r arasında uzanan
güneş vc kar tarlaları engindi.
Ve e n gind i dünyanın ağzı, b ir dolu sözcükle
kulaklarım da
ve bestelem ekteydi gece bile alaca ezgileri.
Beş kadehin şarabını b ir dikişte iç tim ,
saçlarım d ö rt rüzgârın değişen barınaklarında
kurum akta.

B itti yo lcu lu k ,
ama varabilm iş d eğ ilim h iç b ir soııa,
her diyar b ir şeyler g ö tü rm ü ş sevgim den,
b ir g ö zü m ü s akmış her ışık,
giysilerim parçalanmış her gö lge likte .

B itti yo lcu lu k.
ama prangasındayım lıe n iiz b ü tü n uzaklıkların,
h iç b ir kuş taşımamış beni sınırların ötesine,
denize akan h iç b ir nehir,
sürüklem em iş aşağılara bakan v iiz iim ü ,
ne de gezinm ek istemeyen uykum u kucaklamış...
B iliy o ru m , şim di daha yakım la dünya, ve sessiz.
D ünyanın arkasında
b u lu tla rd a n yapraklarıyla
ve m a vilikle rle tepesinde,
b ir ağaç yükselecek.
Kızıl güneşten kabuğuna rüzgâr
b izim y ü re ğ im iz i kazıyor
ve se rin le tiyo r çiğ taneleriyle.

D ünyanın arkasında,
tepesinde b ir mcvvavla,
ve b ir kâsevle som altından,
b ir ağaç yükselecek.
Gel, scvrcvlcyclim , o kâse
zamanın sonbaharında
kaydığında tanrının ellerine!
H E N Ü Z KO RKUYORUM

H c ııiiz ko rk u y o ru m seni nefesim in incecik telleriyle


bağlam aktan,
düşlerin mavi bayraklarıyla süslemekten
ve sisli kapılarında karanlık .şatomun,
beni bulasın diye meşaleler yakm aktan...

H e n ü z k o rk u y o ru m , seni alacalı günlerden


ve güneş zam anının altın çavlanlarından çözm ekten,
avın o ko rku n ç çehresinde
güm üş kö p ü k le r saçtığında yüreğim .

Bakışlarım kaldır, ama bakına bana!


İn d irilm e k te bayraklar, meşaleler sönmüş
ve ay kapanmış kendi yörüngesine.
Gel, zam anıdır artık, gel ve sarıl bana,
ev kutsal çılg ın lık!

33
H İÇ LİĞ İN KANITI

A ciz kaldıklarında yer b e lirtm e kte enlem lerle boylam lar,


o zaman, dünyanın karanlık b ir köşesinden, çocuklarının
sana el salladıklarını b iliy o r m usun, anııe?
Y üreğinin dağarcığı her yabancıya açık, beklem ektesin
yolların b irb irin e dolandığı yerde.
V aram ıyo ru z uzaklara, eserlerim izi saçıp
geriye bakıyoruz. Ama ocaktan yükselen dum an
e n g e lliy o r ateşi g ö rm e m izi.

Sor: D önm eyecek m i hiçbiri? C ennet yönünde değil,


aıııa iskandilin doğrultu su nd a çıkartm aklayız gün ışığına,
yıkım ı da, teselliyi de işeten b ir şeyleri. B ir h iç liğ in kanıtı
b u lu n b u nla r ıısielik kııııscıe talep edilm em iş. Ye sen,
yemden k ö rü kle d iğ in d e ateşi, tanınm az o lu yo ru z,
sı ııııı beyaz yuzıııııın karşısında kapkara yüzlerim izle.
\e.la1 \ 111 a s.ıkııı el sallama bizlere.
2. ERTELENMİŞ ZAMAN
(DIE GESTUNDETE ZEIT, 1953)
/ ¿ t t c ¿ S kjL^djL a^ -
4* iC$\J¿J% 'A ^ 2 ^ r/U |

/skülA^ oUn *-^vÂÎ *At_ <**+_


¿UJtiA*. ( S f Cjl^ l* - n jf-

V ¿Vurğ \ ^ ^ < A t ^ ' s ü ß t,^

Í» / Û ^TSCl ^ M T l-C ß*J&£*A Æ i ö ğ ç tt,

^ /^ t.-L '* '* ^ '1^ i 'tc £ £ -o

• -^ í^ t^ ix r » Ir^'*-» LJ*-.’ -Acn JZ rrtA J ^ C*~ ~ £ f T ^i< J ^


a ^ ^B d . /*<a B ■/ ^F A ^
A>Vy-*S<AsV»*&^~x i 'P * '* ^ ıs*-'lx~<Â. ^ £&*,■ TTtnıa

I ö^>c_ ¿ ÍX .^

jÖ vo rf W O -o ^ ı ¡ íA - ,'6L- t, , u z v „ <Âe^_*
ic ÎN . / İ T ' 'L*+A.
'¿ fxJİ\ ^Lyl* J Ç )< ^ k

|U
/'* '-*cÆ .
$C l^ı^-~. c /-t* A*"1*? -r*’ -< f
/U v « ( o L^j¿ f< f tX Z x . ^ r J le ^ ,

ft^ rC * ut/O oc/o*»"" os/v«^¿ ^


g J ^ ı> v w ^ ((, ıS^ıiGzı ■İ.ALtf-*,'
^Z U ^A - ¿ É *A í o ^a A c - t, O « -o f * ”■«-•

Í-q A 0 ^ - , ______ ___


(Jf-~ O Í U'V* C ?^-» *A-*-~i
^ - jO ı ( j f C-o-T. /ır c*'
D E N İZ E ÇIKIŞ

D um an yükselm ekte karadan.


G özden kaybetm e balıkçı kulübesin i,
çünkü batmış olacak güneş,
sen dalıa on m il aşmadan.

Karanlık sıı, sanki bin gö/.üvle,


beyaz kö p ü klü k irp ik le rin i kaldırm akta,
sana uçsuz bucaksız bakm ak için,
tam o tu z g iiıı boyunca.

Sertçe vıırsa bile ayağıyla gem i,


ve ürkek b ir adım atsa,
sen yine de sakin kal güvertede.

Şim di hepsi masa başlarında,


füm e balık yem ekteler;
ondan sonra erkekler d iz çöküp
ağlarını dikecekler,
ama uyunacak gece bastığında,
b ir ya da iki saat boyunca
ve yum uşak olacak elleri,
arınmış tuzdan ve yağdan,
kaçtıkları rüyadaki
ekm ek kadar yumuşak.

Kıyıya v u ru y o r gecenin ilk dalgası,


hem en İkincisi varıyor saııa kadar.
Am a dikkatle bakarsan ötelere,
g ö re b ilirsin ağacı daha,
kaldırırken b ir ko lu n u inatla
- b irin i koparm ış bile rüzgâr

t7
- vc sen düşünürsün: dalın ne kadar,
daha ne kadar
dayanacak o çarpık dal bu havalara?
G ö rü n m e z o lm u ş tu r artık kara.
B ir elini daldırm alıydın kum lara pençe g ib i
ya da b ir tutam saçınla kayalara bağlanm alıydın.

D e n iz kabuklarına üfleyerek kaym aktalar denizin


canavarları,
dalga sırtlarında, parlak kılıçlarla keserek g ü n le ri,
b ir kırm ızı iz kalıyor suda, kalan saatlerin için
oraya ya tırıyo r uykun seni,
y itip g id iy o r b ü tü n duyuların.

B ir sonııı çıkmış halatlarda,


çağrılıyorsun ve m u tlusun
seni gereksindikle ri için. Enginlere,
açılan gem ilerde çalışm aktır en iyisi,
halat düğ ü m le m e k, su boşaltm ak,
D e lik le ri yamayıp yüklere bakmak.
En iyisi v o rıılm a k ve yığılıp kalm aktır
akşamları. En iyisi, uyanm aktır
sabahın ilk ışıklarıyla, yerinden oynatılamayan
ıd kıın karşısına d ik ilm e k , aldırm am ak
h oyrat denize ve dalgaların üzerine kaldırm ak
g em iyi, çevirm ek hep geri dönen
güneş ku llarına.
İN G İLTE R E'D EN AYRILIŞ

Scıı, ey suskunluklar ülkesi,


hemen hiç avak basmadan toprağına,
b ir taşına bile dokunm adan neredeyse,
ve öylesine viic e lm iş tim ki gökle rin d e ,
b u lu tla ra , sislere ve daha uzaklara karışmış,
bırakıp g ittim seni,
dalva d e m ir attığım anda.

D e n izin soluğuyla ve meşe yapraklarıyla


ö rttü n g ö z le rim i,
benim göz yaşlarımı akıttın
çim e n le rin i sulamak için,
benim düşlerim den azatlı
güneşlerdi gelenler,
ama çekip g ittile r
senin g ü n ü n başladığında,
her şey söylenemedeıı kaldı.

C addelerde kanat çırpan, o b ü yük ve gri


kuşlardı beni sımrdışı edenler.
H iç g e ld im ıııi ben bıırava?

Beni g ö rsü nle r iste m iyo rd um .

Ç ö zle rim açık şim di.


Ya denizin soluğu ve meşe yaprakları?
D e n izin yılanları arasında
g ö rü y o ru m ki şim di, senin verine
ru h u m u n ülkesiym iş kurban edilen.

Ben lıiç avak basmadım onun topraklarına.


D Ö KÜ L, YÜ R EK

D ö k iil ey yürek, zamanın ağacından,


d ö k ü lü n yapraklar, kim b ilir ne zaman
güneşin kucakladığı, soğum uş dallardan,
d ö k ü lü n , büyüyen gözlerden d ökülen yaşlar g ib i.

Uyuşm akta daha saylar g iin b o y u rüzgârda,


güneş yanığı alnında to p ra k tanrısının,
g ö m le ğ in altında y u m ru k bastırılm ıştır,
daha şim diden ayılmış yaraya.

O n u n iyin yunnışam am alısm , önünd e yine


e ğ ild ikle rin d e b u lu tla r, incecik boyunlarıyla
ye öncm scm cm clisin H y m e rto s ’ ıı, senin iyin
kalkıp petekleri yeniden d o ld u rd u ğ u n d a .

Ç ünkü az g e lir toprağın adamına


kuraklıkta tek b ir buğday sapı,
az g e lir te k b ir yaz yiiee soyumuza.

Ve neyi kanıtlar ki yüreğin?


B ir rakkastır dünle varın arasında,
sessiz ve yabancı,
ve ilân e ttiğ i artık
kendi d ö k ü lü p g id iş id ir zamandan.
K ARAN LIK ŞAR K ILAR

Ren de O rpheııs g ib i çalıyorum .şimdi


hayamı te llerind e ö lü m ü n ezgisini
ve ve ryiizü n ü n , b ir de cennetin efendisi
g ö zle rin in g ü ze lliğ in e söyleyebileceklerim
karanlık şarkılardır yalnızca.

U n u tm a , sen de ansızın, bani


o sahalı, kılınm am ışken daha
döşeğin çiğ yağm urlarından,
karanfil lıe n iiz uyurken göğsünde,
g ö rm ü ştü n o karanlık nehri,
akıp giderken senin kıyılarından.

G erip suskunluğun te lle rin i


akan kanının dalgalarına,
ses veren yüreğine sarılm ıştım .
Gecenin saçlarına döııüşüvernıişti
b ir tu ta n ı saçın gölgelerde,
karanlığın o k ö m ü r rengi taneleri
kar g ib i yağarken yüzüne.

Senin b ir parçan d e ğ ilim ne yazık ki,


yakınm aktır şim di tek yap ab ild iğ im iz.

O rpheııs g ib i, ben de b iliy o ru m artık


hayatın asla ayrılm adığını ölüm den.
.Şimdi ben, sonsuza kadar kapanmış
g ö z le rin in m a vilikle rin d e yüzm ekteyim .

41
PARİS

Gecenin yam uklarına gerilm iş


ııyum akralar, her şeylerini yitire n le r,
g ü rü ltü le rle sarsılan dehlizlerde,
ama biz neredeysek, orada ışık var.

Ç iycklcrlc dolu kolla rım ız,


nice yıllardan kalma m im ozalar;
her kö p rü de n b ir altın yağm uru,
soluğu kesilmiş, nehre dökülm ekte.

Buz g ib i b ir ışık,
daha da soğuk b ir taş, b ü yü k kapının önünde,
havuzlar ise yoklan
boşalmış yarı yarıya.

Uyuşan saylarımızm diplerine kadar


sarsılıp b ir yurtsam anın acısıyla, du ru p
sorduğum u zda: Ne olacak, g ü z e lliğ in arkasından da
ayakta kala b ild iğ im izd e , diye, ne olacak?

B in d irild iğ im iz d c ışıklı arabalara,


üstelik uyanıkken, yııkardaki dahilerin
yollarında, y itip gide riz,
ama biz nerede yoksak, orada gece var.
BÜ YÜ K YÜ K

Viiklcnnıi.> yazın b üyük yükü,


güne* gemisi hazır bekler lim anda,
düştüğünde m artı arkandan, yağlıklarla.
Yüklenm iş vazııı b üyük yükü.

Güneş gemisi lıaz.ır bekler lim anda,


vc dudaklarında, kalyon buru nların d a ki kadınların,
yayılır gülüm sem esi geceye yargılı ruhların.
Güneş gemisi hazır bekler lim anda.

D üştüğün de m artı arkandan, çığlıklarla,


em ir g e lir batıdan, artık g ö m ü lm e k iyin denize;
oysa sen b ir ışık selinde boğulacaksın ayık gözle rin le,
düştüğünde m artı arkandan, yağlıklarla.

4 .’
RONDO

R oııdo - sevgi bazen yok o lu r


sön üşü ııdc g ö z le rin ,
ve sönmüş gözlerine
bakarız sevginin.

D o k ıın ıır kiq nklcrim iz.c dum an,


kraterden yükselen soğuk;
sadece b ir defa tu ttu
nefesini, korkum ; boşluk.

Ö lii gözle ri
g ö rd ü k ve u n u tm a d ık asla.
S evgidir en ıız.un siireıı
ve tanım az b izi b ir daha.

4-1
SO N BAH AR M AN EVRASI

n iiı ı d ii d ivip g cym ivorıım . C eplerim izde bitm iş


b ir yazın kırın tıla rı, viııe uzanmışız kötü cül
ahu ların döşeğine ve zaman, sonbahara talim etmekte.
C iineye kayış yolu da kapalı b iz le r iyin,
kuşlara o ld u ğ u n u n tersine. Akşam lan önüm üzden
g o n d o lla r, balıkyı kayıkları geçiyor ve bazen,
düşlere dovnuış m erm erden kopm a b ir kıym ıkla
varalam vorum ,
g ü ze llikle r karşısında savunmasız gözlerim den.

Pek yok şev o kuvorıım gazetelerde, soğuklar


ve sonuçları, budalalar ve ölü le r,
kovulanlar, ka tille r, kalabalıklar
ve buzlar üzerine, hoşuma gid e ni yok az.
N eden olsun ki hem? Ö ğlende gelen dile ncin in
yüzüne kapatıvorıım kapıyı, y ü n k ii barış zamanı şim di
ve insan k o ru y a b ilir kendini bu m anzaradan, oysa
kolay mı kaymak, yağm ur altındaki
yaprakların o m utsuz ölüm lerinden?

C e lin , b ir yolculuğa yıkalım ! S clvilcriıı


ve palm ivclerin altında, portakal bahçelerinde,
o eşine rastlanmayan g iin h a tım la rım
in d irim li fiyatlarla izleyelim ! U n u ta lım isterseniz,
geçmişe g ö n d e rilip yanıtsız kalan m ektupları!
M u cize le r varatır zaman. Ama gelirse uvgıınsıız anda,
suçluluğun sesiyle kapıyı çalarak, evde yokıızd ur.
Ben, ka lb im in m ahzenlerinde uykusuz, altım da yine
d ö k ü n tü le ri k ö tü c ü l alayların,
zaman, sonbahara ta lim etm ekte.

45
ER T E L E N M İŞ ZAM AN

Daluı çetin g ü n le r gelm ekte.


B ir zaman ki, geri çağrılm ak üzere
ertelenm iş, g ö rü n ü y o r şim di ııhıkta.
Bağlamaksın artık neredeyse pabuçlarını,
köpekleri de kovm aksın toplanm a yerlerine.
Ç ünkü balıkların barsakları
buz. kesmiş rüzgâr altında.
Yoksul b ir ışık serm ekte ka ndiller
Bakışların b ir havalet olm uş sisler denizinde:
B jr zaman ki, geri çağrılm ak iizere
ertelenm iş, g ö rü n ü y o r şim di ııhıkta.

Ö telerde sevgilin, g ö m ü lm ekte yavaş yavaş,


dalgalanan saçlarına kadar viikselmi.ş kum ,
sözünü kesivor konuştuğunda,
susması için e m ir s ererek,
ö lü m lü d ü r nasılsa sevgilin kum lara güre
ve avrılışlara da g ö n ü llü ,
her kucaklaşm anın ardından.

Bakma etrafına.
Bağla pabuçlarını.
(deri kosala köpekleri.
D ö k balıkları denize.
S öndür ka n dilleri!

Dalıa çetin g ü n le r gelm ekte.

46
M ART AYINDA Y ILD IZ L A R

H e n ü z ıızakrır ekin zamanı. Kabarır


M a rt yağm urlarının ve yıldızların altında tarlalar.
Kvreıı, verim siz düşüncelerin kalıbındadır,
karları eritem eyeıı gün ışığım yansılamasına.

T o z da olacaktır karların altında


ve ne varsa y iirü y iip g itm em iş, sonradan
toprağın besinidir. Ya şu dalgalanan rüzgâr!
Yine parçalam aktadır karanlığı sabanlar.
G ü n le rin n iye ti, daha b ir uzam aktır.

U z u n günlerde ekerler b iz i, fik rim iz i sormadan,


o çarpık ve uzun ç iz g ile r boyunca ve
ç e k ilir yıldızlar, H izler ise o tarlalarda
gelişigüzel ya veşerirva da ç ü rü rü z,
vağm ıırun ve ardından gün ışığının buyruğunda.

47
A LA CA K A R A N LIK TA

Yine ik im iz , ko vuyo ru z elle rim izi ateşe,


sen nice zam andır villanm ış gecenin şarabı aşkına,
ben ise sababm lıiı; sıkılmamış pınarı uğruna.
K ö rtik , g ü v e n d iğ im iz ustasını beklem ekte.

Keder yaydığında sıcaklığını, g e liyo r cam ustası.


G idişi o rta lık ışımadan, gelişi çağırmadan sen, hem de
yaşlı, aklaşmış kaşlarımızın alacakaranlığı kadar.

Yine kurşun dökm ekte g özya şların ın kazanında,


sana b ir kadeh için - k u tla m a ktır önem li olan y itirilm iş i -
bana da isli cam kırıklarım için - ateşe saçılmakta.
Ve sana kadeh kald ırıyorum , gölgele ri çınlatarak.

A nlaşılır şim di k im in ç e kind iğ i,


ve k im in sözünü u n u ttu ğ u . Sense
ne b ilirs in , ne de istersin tanım ayı,
kenardan içersin, serindir diye
ve ayık kalırsın, tıpkı eskisi g ib i,
üstelik belli ki, kaşların hâla çıkm akta!

Bana gelince, b ilin cin d e yim yaşadığım


aşk ânının, cam kırıklarım saçılıp ateşe,
yine o eski kurşuna dönüşürken. D uran
benim m e rm in in ardında, hayal g ib i,
yalnızca tek g ö z ii açık, bedelinden em in,
ve sıkıyorum o n u , sabahın ortasına.

-IX
TA H T A LA R VE T A LA ŞLA R

Eşek anlarından söz etm eyeceğim ,


çünkü kolaydır onları tanım ak.
S ü riip giden ih tilâ lle r de
değil te h like li olan.
Eskiden beri revaçtadır
nasılsa, g ü rü ltü lü ölü m ler.

Ama g ü n ü b irlik sineklerle kadınlara,


iş olsun diye avlananlara gelince,
b ir de makyajcılara, kararsızlara,
hiç aşağılanmamış iyi n iyetlilere,
d ik k a tli ol onların karşısında.

O rm anlardan taşıdık çalılarla k ü tü k le ri,


ve ıı/.ıın zaman yükselem edi güneşim iz.
Eabrikalardan çıkan kâğıdın esrikliğiyle,
tanıyamaz o ld u m ağaç dallarını,
daha kovu m ürekkeplerde d in le n d irilm iş bataklığı,
ve ağaç kabuklarına kazınmış,
doğru ve ö lçü lü sözleri.

49
Kâğıt israfı, sloganlar,
kapkara afişler... gece g iin d ii/ ,
hangi y ıld ı/la m ı altında olursa olsıııı,
çalışmakta inandırm anın aygıtları.
Ama benim istediğim yazm aktır tahtaya,
yeşil kaldığı sürece, ve safrayla,
korudukça acılığını, vazm aktır,
ne o lııp bitm işse ta başlangıçta!
U vaııık kalmaya bakın!

Uçuşan talaşları izlem ekte


eşek arısı sürüsü, ve havuz başımla
direnm ekte, b ir zam anlar bizi
zayıf düşüren baştan çıkarmaya,
saçlar

âl)
T EM A V E VARYASYON

Bal alınamadı hıı yaz.


K raliçeler g ö tü rd ü le r öteki arıları,
b ir günde kuruyu verdi çilek hasadı,
erken d ö n d ü le r çilek arayanlar.

B ü tü n tatlıları taşıdı b ir ışık dem eti


b ir ııykııva. K im d i vaktinden önce ona dalan?
Bal ve çilekle r mi? T a lim lid ir acıva vaşavaıı
her şeyi ve v o k tıır herhangi b ir eksiği.

Ve y o k tu r b ir eksiği, yalnızca biraz


dinlenm ed en va da d ik d u ra bilm ekte n yana.
Bovıııı iviee b ü k ü k lü gölgelerle ve mağaralarla,
önünd e h iç b ir ülkenin kapıları açılmayınca.
Dağlarda bile g üve nlikte değildi
dünyanın, ölü uydusu aya sürgün e ttiğ i
b ir partizan g ib iy d i.

T a lim lid ir acıva, her şevi vaşavaıı,


ve neler yaşamadı ki o insanoğlu? Sürülerle
böcek yapıştı ellerine, yanıklar yüzünde
izleri çoğalttı ve pınar, olm adığı halde,
cm iinde b ir diiş g ib i som utlaştı.

Bal ve çilekle r mi?


Tanısaydı kokuyu, çoktan giderdi peşinden!
B ir uyurgezerin uykusu sanki, yürürken,
kim daldı ona, zam anından önce?
Ö yle b iri ki, daha do ğ du ğ un da yaşlanan,
ve erken g ö m ü le n , karanlıklara.

âl
B ürün tatlıları taşıdı b ir ışık d cıııc ti,
geçip g itti vanm dan.

O ise, kuraklığı getiren ilenei


tiik iir d ii çalılara, haykırdı
ye du yu ld u bağırışı:
Hrkeıı d ö n d ü le r çilek arayanlar!
K ö k ye rin ile n d o ğ ru ld ıığ ım d a
ye ıslıkla kaydığında peşlerinden,
b ir yılan derisi, ağaeın son kılığıydı.
B ir günde ku ru yu ve rd i çilek hasadı.

Aşağıda, köyde boş durm aktaydı kovalar,


av luda, davul g ib i çalınmaya hazırdılar.
İşte o zaman in d ird i güneş darbelerin i,
ö lü m ü b ir fırtınayla ge tird i.

Kapandı pencereler,
kraliçeler b ü tiiıı arıları g ö tü rd ü le r,
ve kimse engellem edi uçup g itm e le rin i.
Vahşi doğa açtı onlara kapılarını,
gövdesi boşalmış ağaca sığındılar,
ilk ö z g ü r devlerin v atandaşlarıydılar.
B ir diken, son insana battı,
acısızdı.

Bu vaz bal alınamadı.


ERICEN G E LE N Ö Ğ LEN VAKTİ

Sessizce ycşillcnm cktc ıh la m u rla r yaz arifesinde,


gün ortasının m ehtabı, ke ntle rin çok uzağında,
d o n u k yakam ozlar saçmakta. O ğle ıı olm uş bile,
şim diden yükselm ekte havuzlarda fıskiyeler,
uıasal kuşunun yaralanmış kanatlan,
şim diden kıpırdanm akta eaııı kırıklarının arasımla
ve taş atm aktan bozulm uş eller
uyanan bıığdav tarlalarına g öm ülm ekte.

A lm a m anın cenneti nerede karartıyorsa toprağı,


o cennetin başı kesilmiş m eleği orada arar
nefreti göm ecek b ir mezarı
ve sana yüreğin anahtarlarını uzatır.

B ir tutam acı kavbolııp gide r tepenin ardında.

Aradan vedi vıl geçtikten sonra,


yeniden akima g e lir b ü tü n bunlar,
b iiy ü k kapının önünd eki havuzda,
bakma sakın çok derinlerine,
g ö zle rin i y itire b ilirs in .

Aradan yedi vıl geçtikten sonra,


b ir ö lü le r evinde,
daha dünün cellatları
kutlam a yaparlar altın kadehlerle.
Sen, hiç gö zle rim olmasaydı diyebilirsin.

51
Ö ğlen olım ış bile, k ü lle rin arasımla
d e m ir eğ ilip b ü kıılm e kte , b ir dikene
çekilm iş bayrak ve soıısıı/. eski düşlerin
kayalarında kartal, bundan böyle hep
zincire vu ru lm u ş olarak kalacak.

Yalnızca u m u t, ışıktan körleşm iş, d iz çökm ekte.

Ç öz bağlarını o u n u ıd ıın , g ö tü r
bayırdan aşağı, ellerini
koy ki gözlerine ,
h iç b ir gölgeden yanmasın!

A lm anyanın cenneti nerede karartıyorsa toprağı,


b u lu t sözcüklerin peşine düşer ve d o ld u ru r krateri
suskunlukla, yaz. m evsim i, seyrelmiş yağm urlarının
ortasında kulak kabartm adan onlara.

Fısıltıyla geçip g itm e kte söylenemez olan,


toprağın üzerinden: Ö ğlen olm uş bile.

sa
HERGÜN

Savaş, ilân e d ilm iy o r artık,


sü rd ü rü lü yo r. İnanılm az olan
sıradanlığa dönüştü. Çarpışmalara
ka tılm ıyo r kahraman. G üçsüzler
g ird i ateş hattına.
G ünün üniform ası sahır,
nişan, zavallı vıldızı u m u d u n ,
yüreğin tam üstünde.

Yıldız
her şey sona e rdiğinde ve riliyo r,
yaylını ateşi sustuğunda,
düşm an gö rü n m e z olduğunda
ve sonsuz silâhlanm anın gölgesi
göğü kapladığında.

Yıldız
çarpışın ahırtlan kaçmalar,
arkadaşa kanıtlanan cesaretler,
aşağılık sırların açığa vurulm ası
ve her tü rlü bu vru ğu ıı
yerine getirilm em esi
karşılığında v e riliy o r

55
BİR KU M AN D A N A

B ir g iiıı, yaşlanmış ve körleşm iş halkların


o n ıırıı adına, yeniden g iriş ik liğ in d e
o b ilin e n işe, sen,
b ir suç orta klığıyla , bizden olanlara
h izm e t edeceksin, b ild iğ in için
sınırlarım ızı kanla çizm eyi.
Ö n d e rliğ i, kitaplara geçmiş adının
gölgesi üstlenecek ve on un kanatlanmasıyla
gövcrccck defneden zafer taçları.

B izim anlayışımıza gelince: Kim scvi ne


kurban et kendinden öııee, ne de Tanrıya
yalvar. (O hiç pav istedi m i ganim etlerinden?
H iç eşlik e tti m i um utlarında sana?)

Yalnızca şunu bilm elisin:


N e zaman ki, senden öncekilerin aksine,
kalkışmazsan kılıcınla, parçalanamaz
g ö kyü zü n ü parçalamaya, işte o zaman
b ir yaprak da sana düşer defne dalından.
Ne zaman ki, dev b ir kuşkuyla,
kendi ta lih kuşunu kovup atılırsın
ortaya, zaferden em in olabilirsin.

Ç ünkü b ir zam anlarki galib ivetin


yalnızca ta lih in in senin yerine kazandığıydı;
gerçi e ğ ilm işti düşm anın sancakları,
ga n im e tin o lm uştu silahlar
ve b ir başkasının bahçesinde
yetişme meyvalar.

Sfi
U fk u n hangi noktasında kesişirse,
ta lih in in ve ta lih s iz liğ in in yollan ,
orada ver savaşını.
Nerede basarsa karanlık ve uyurlarsa
askerler, nerede sana ilc ııy lc r yağdırıp,
uğrarlarsa senin ile n le rin e , işte orada
davetive yıkar ölüm e.

D iiş iip yuvarlanacaksın


dağlardan vadilere, sayılacaksın, delicesine
akan sularla bereketli diplere, toprağın
to h um larına , sonra altın m adenlerine,
b ü yü kle rin heykellerini d ö k tü k le ri eriyiklere,
u n ııtu lm u ş lu ğ u n d e rin lik le rin e , oradan
m ilyonlarca kıılay uzaklıktaki diiş evrenlerine.
Ama en sonunda da ateşe.

O zaman, b ir yaprak ila sana diişer,


defne dalından.
H A B ER

C ennetin ö lii sıcaklığındaki kapısından doğm akta güneş.


O ra d a kile r ö lü m sü zle r değil,
takat savaşta ölenlerm iş, duyduğ um uza göre.

Ve çürüyenlerden yaııa d e ğ ild ir ihtişam .


T a rih , yani b izim tanrım ız, b ir m ezar hazırladı bizlere,
b ir daha göğe çıkışı olmayan b ir mezar.

58
ICOPRULER

R iizg â r şim di daha b ir germ ekte kö p rü le rin


ö n ünd e ki kurdeleyi.

G ökyüzü en kovu mavisini


istavrozlara sürterek eskitıııişti.
Şimdiyse orada burada
g ö lg e le rim iz ışıklarla oynaşmakta.

P on t M ira b c a ıı...W a tc rlo o b rid g c ...


Nasıl dayanabiliyorlar bu adlar aeaba,
adsızları taşımaya

N e h rin d ib in d e k i tro m p e tle r,


inançlarına karşın y itip g itm iş le rin
dokunuşlarıyla ııyanm aktalar.

Y alnızdır b ü tü n kö prüle r,
ve ün te h lik e lid ir on la r için, tıpkı
bize de oldu ğ u nca , d e ğ ilin i ki om uzlarım ızda
sanki, hissederiz yıldızların adım larını.
G e lg e ld im y o k tu r fan iliğ in çağlayanından
öteye bizi taşıyacak b ir düş köprüsü.

Kıyıların buyru ğ un d a yaşamaktır en iyisi,


uzanm ak b ir kıyıdan ötekine,
ve g ü n d ü z le ri n ö be t tu tm a k ,
kaderin seçtiği, kurdeleyi kessin diye.
Ç ünkü o, ancak sisler bastığında ulaşır
güneşin makasına ve o makas kamaştırdığında
g ö z le rin i, düşerken b u lu r kendini
sislerin kucağında.
G E C E U Ç U ŞU

G ö k y ü z ü d ü r bizim tarlam ız,


gecenin ortasında,
m o to rla rın alın teriyle sürülür,
düşlerin seferberliğiyle -

kafatası ve odıın yığınlarının üstiinde,


dünyanın, k ire m itle rin i rüzgârın g ö tü rd ü ğ ü
dam ının altında g ö rü lm ü ş düşler - ve şim di
e vim izin lıe r tarafında yağm ur, değirm enlerde
ise, k ö r uyuşları yarasaların.
K im d i vaşavaıı orada? K im in elleri tem izdi?
K im in hayaletiydi geee
gözüken öteki hayaletlere?

Ç elikte n tiiv le rin barınağında, dinlem ekte


aygıtlar uzayı, k o n tro l saatleriyle ölçekler,
kulak kabartm akta b u lu t dem etlerine,
sevgi, yani yü re ğ im iz in u n u tu lm u ş d ili ise
gezinm ekte usulca: kısa ve ıız.un, uzun...
B ir saat için çarpm akta dolu kulak zarlarına,
bizden yana olm ayan, d in le d ikte n sonra
lıer şeyi ardında bırakan kulaklara.

Ne güneş ıı.e de yeryüzü battılar,


sadece yıldızlara dönüşüp, tanınm az oldular.

60
B izlcr, yeniden oraya dönüşün,
yüklem elerin ve ganim etlerin
önem senm ediği b ir lim andan kalktık.
H in d ista n m baharatı ve Japon ipekleri
tüccarlara a ittir, tıpkı balıkların
ağlara ait olması gibi.

Ama b ir koku duyulm akta .şimdi,


b ir ku yru klu vıldı/.a ö n c ü lü k edercesine,
ve havanın tü lle rin i
düşen yıldız lıer yanından delm ekte.
Yalnızların kon u m u adını tak buna,
lıep hayret uyandıran b ir ko n u m ,
hepsi o kadar.

Biz ka lktık ve m anastırlar bom boş, sabretmeyi


ö ğ re n d iğ im iz d e n beri, kurtarm ayan ve inandıramayan
b ir tarikat. Kvlcın d e ğ ild ir p ilo tla rın işi.
Ü slerini b ilirle r yalnızca ve d izle rin e yaym ışlardır
h iç b ir ekleme gerektirm eyen b ir dünyanın haritasını.

K im yaşıyor orada, aşağılarda? K im d ir ağlayan...


K im y itirm iş evinin anahtarını?
K im d ir yatağını bulam ayan, ııvııyan k im d ir
kapı eşiklerinde? K iıııd if e iire t eden, gün ışıdığında
güm üş çizg iyi yorum lam aya: Bakın, başımın yukarsında...
Sular yeniden döndü rm eye başladığında değirm eni,
k im d ir cüre t eden, geceyi hatırlamaya?

61
M EZM UR

Sıısıııı b c ııiın lc , nasıl susmuşsa b iitü n çanlar!

D ehşetin uzantılarım la arar


haşarat, veııi besinlerini.
Ç arm ılnıı y ıld ö n ü m le rin d e b ir el b e lirir
gökte, g e lg e ld im eksiktir iki parmağı,
yem in edemez bu yüzden, hepsi,
ama hepsi boştu ve bundan sonrası ila
olmayacak diye D alar b u lu t kızıllığına,
salar ortaya veııi ka tille ri,
ve gider, ö zg iiıv e

Geceleri, bu yeryüzünde,
uzanır pencereye, ayıp çarşafları,
ortava yıksın hastaların m ahrem iyeti dive,
besinlerle do lu b ir yıbaıı, her damağa göre
hazırdır sonsuz acılar.

Kasaplar, ellerinde eldivenle,


yıplaklarm soluklarını keserler,
kapı ağzındaki m ehtap yere düşer,
bırak, kalsın kırıklar ve ku lp , o ld u ğ u yerde...

Herşey hazırdı son takdis iyin.


(G e lg e ld im olanaksızdır gcrycklcşm csi.)

62
2

Nasıl da abartı b ü tiin bunlar


Yuvarlayarak g e tir b ir ke nti,
d o ğ ru l o kentin tozla rın ın arasından,
sonra üstlen b ir resmi görevi
ve tak yii/.üne b ir maske,
ortaya çıkmasın kim o k lu ğ u n .

G e tir yerine s erilen sözleri,


havada asılı k ö r b ir avnamıı,
rüzgârdaki b ir k ilitli kapının önüm le.

Ayak basılm am ıştır gö ğü n sarp yamaçlarındaki vollara.

ley gözler, güneşi b irik tire n yeryüzünün yanığı,


b ü tü n gö zle rin yağm ur yüküyle ezilm iş,
ve şim di, yaşanan zamanın tra jik ö rü m ce kle rin in
ağlarıyla ö rü lü p perdelenm iş gözler...

S uskunluğum un kuytu lukla rın a


yerleştir b ir sözcük
ve büyük o rm a nla r ve riştir iki yanda,
övle ki, dudaklarım
b iitü n ü v lc gölgede kalsın.
G Ü L L E R İN FIRTINASINDA

Nereye dönersek d ön elim g ü lle rin Fırtınasında,


gece dikenlerle avdınlanmış, ve vaprakların,
çalılıklardayken oııea sessiz gö k g ü rü ltü s ü ,
.şimdi peşim izden ayrılm am akta.

6-1
T U Z V E EKM EK

Şim di rüzgâ r döşem ekte rayları,


ağır aksak kafilelerle geçeceğiz o yollardan,
ve dolduracağız bu adayı,
güvene karşılık güven ödeveeeğiz.

Kıı eski d o stu nu m ellerine bırakıyorum


gö re vim i; vağm ıır adam dır şim di vöneteıı
kasvetli evim i ve borç defterinde çe ktiğ im çizgileri
tam am layan, gelişlerim azaldığından bu yana

Sen, ateş beyazı cübbeyle sırtında,


yetişiyorsun sürgün kafilesine ve kaktüslerin
etinden koparıyorsun b ir d ike ni,
- sanki aczin, bizim de iradesizce
boyun eğd iğ im iz b ir işareti.

Biz.lcr b iliy o ru z
bu kıtanın tutsakları olarak kalacağımızı,
yine onun aşağılamalarının tiryakisi olacağım ızı,
ve doğruya ilişkin g e lg itle rin de
bugüne göre azalmayacağını.

Ç ünkü kayalıkta uyum akta


pek ışığa boğulm am ış kafatası,
pençe, pençeye takılm ış
kapkara taşlarda, ve vara izleri
iyileşmiş yanardağın menekşesinde.

65
Işığın b iiy ıık fırtınalarından h içb iri
lıavata kavuşamamış bugüne kadar.

Bu yüzden, deniz kapladığında b izi,


alıyoru m tu z u n birazını
ve geri d ö n ü y o ru m ,
eşiğe serpiyorum
ve eve g iriy o ru m .

B ir ekm eği yağm urla paylaşıyoruz,


b ir ekm eği, b ir borcu ve b ir evi.

66
B Ü YÜ K VİYANA PEYZAJI

Kv ovaların' vc giderek b iiy iiy e n n eh rin ruhları, çağnldınızsa


sonum uzu görm eye, d u ru p kalm ayın ke n tin kapılarında!
K ırık d ö k ü k kenarlardan sızan şaraptan geriye ne kalmışsa,
yanınıza alın, ve kim varsa b ir çıkışın arayışında olan, onu
g ö tü rü n b ir sızıntının başına ve açın d ü z lü k le rin yo lu n u !

Ö telerde çarpılm akta b ir ağaç çıplak boğ um yerlerinden,


b ir tekerlek coşmakta, tarlalarda ise delm e kuleleri kovm akta
ilkbaharı, vcşiliıı aşağılanan torsosu verini bırakm akta
heykel orm anlarına, ve şim di p e tro lü n gözbebeği almakta
n ö b e ti, ülkenin b ü tü n havuzlarında.

Ne önem i var? A ıtık bıraktık dansları uzun b ir aradan


sonra: D ü z e ld i akortsu zlukla r, biraz da caııtabilc.
(Ve soluğunu artık hissetm iyorum yanağım da!)
Sessiz kalmış çarklar. Dev dönm e dolap sürüklem ekte
sevgim izi ö rtc ıı pelerini tozların ve b u lu t se rp in tile rin in
arasından.

Başka h iç b ir yerde g ö rü lm e m iş tir, buradaki g ib i, son


öpüşlerin ilk in d e n ünce algılandığı. A ğızda kalan tadla
devam edip yola, susm aktır ö n e m li olan. T u rn a n ın
sığ suların sazlıklarında; çem berini dalgadan daha
sesli, tam am ladığı yerde, çalar son saati, b ir kamışla.

Ta ö te le rd e d ir Asya'nın soluğu.

67
R itm ik b ir yükseliştir (¿(iletişten önce, olg u n k ü ltü rle rin
sergiledikleri hasat, kanıtlanmışlarsa eğer, o /am an vardır
benim daha anlatacaklarım rüzgâra. T epe nin ardında
tatlı sıı b u la n d ırır g ö zleri, ve sanki sarhoş b ir sınır
d u yg u su d u r üstüm e varan; Roma kalıntılarının yanındaki
kavakların d ib in i kazıp ararım kavim lerin h ü zü n le rin i;
Evet ve H ayırların ezgileriyle, b iitiin o eski gülüm sem eleri.

Yaşam dive ne varsa göy etmiş şim di yapı bloklarına,


sağlıklı yoldan haHHetilmekte yeni sıkıntılar; çiçek aymakta
yol kenarındaki kestane ağayları, kokm adan; ve hava,
tadam az olm uş a ıtık m ıım kokusunu, parktaki trabzanlardan
uyuşan saylar, yalnızlık k o k ııv o r; top la r, yocıık elle rinin
yanından
geyip suyun ta d ib in e b atıyor ve ölü g özler, b ir kez daha
karşılaşıyor b ir zam anlar paylaşılan m aviliklerle

Sayısızdır inanysızlığın yarattığı m ucizeler.


Y ürek olm akta direnen b ir yürek, var mı daha?
Düşle hâlâ k irle n m e d iğ in i, kaldır elini andına,
düşle seni yenen soyunu, düşle, ama yine de ona
d iren, protesto yerine m is tik b ir sırt çev irişle'.
Ö te ki elin başardığı ise, üstündeki büyüye
son veren savılar ve yözü m lcm e lerdcn geyer.
Şensin aslında, seni senden ayıran. Başla akmava,
geriye bilerek d ö n , yeni b ir vedanın kılığında.

6K
G iincş, fırtınanın önünden koşmakta lVatıya,
ik ib iıı yılın ardından b ir şey kalmayacak bize.
Rüzgâr havalandırm akta çiçekli B arok hevenkleriııi,
trab/.anlardan d ökülm e kte bebek heykelleri,
hisar duvarları loş avlulara çökm ekte,
maskeler ve b u ke tler ise çekm elerden taşmakta...

Yalnızea öğlen ışığında uzanan alanda, sütun


ayağındaki z in c irin karşısında, en geçicisini
yaşarken anların, ve g ü ze lliğ in umarsız tiryakisi
kesilm işken, k u rta ra b iliy o ru m ken dim i zamandan,
herhangi b iri g ib i, gelm ekte olaıı ruhlardan.

.Şimdi hevkelleşmiş M eryem Ana -


gem i bom boş, taşlar ise kö r olm uş,
olm am ış k u rtu la n , çokları vuru lm uş,
yağ b ir tü rlü yanm ıyor, aslında
hepim iz iç tik ondan - hani nerede
senin o sonrasız ışığın?

A rtık balıklar ila ö ld ü le r ve s ü riik lc n m c k te lc r


şim di, b izle ri bekleyen kapkara denizlere.
Oysa bizle r, başka akıntıların girdabında,
çoktan d ö k ü ld ü k , dünyanın olm adığı,
neşenin de çok azaldığı âlemlere.
O valardaki kule le r y ü c c ltm c k tc lc r b izle ri,
iradesizce sürükle nip g e ld iğ im iz ve gittikçe
daha aşağılara yuvarlandığım ız için
h ü zn ü n basamaklarından, düşüşün sesine
a labildiğine kulak kabartarak.

69
"BUDALA" ADLI B A LE MİM
G Ö STER İSİN D EN
PRENS MİŞKİN İN BİR MONOLOGU

Oyun k iş ile ri -P o rfio n Royoşitı, Nastasya P ilıpovna, 'l'otzki,


Onuya İv o ly in . d e n e m i Ppantsin ve A y la y a - b ire r kuklayı
eayrıştıran a d ım la rla y ir e r le r M im sahnesi, y ir iş u ıü z iy in in
kapanış notasıyla b irlik te son b u lu r ve Prens M is k in , sahnenin
ortasına y e lir R iitiin monoloyu m üziksiz söyler

Söz bende .şimdi, onu


h ii/.n ü n elim le n aldım ,
lavık olm aksızın, ç iin k ii ben
nasıl ilaha lavık o la b ilirim
b ir başkasından ben ki,
ke n d im , g ö kte n düşüp
içim ize vavılan o korkunç
ve vabancı, bu dünvam n
b ü tü n g ü z e llik le rin e ve
k ö tü lü k le rin e katılan b u lu t
için, b ir kaptan başka
b ir şev de ğilim .

( Kv avdm lığın acısı, öteki


ateşlere çok benzeyen,
hak e ttiğ im iz hastalıktan,
ortak acılarım ızdan kavnaklanan
ateşin acısı! j

70
Bırak, kaplasın b ir sessizlik
yü re ğ im i, kararıneaya kadar
orta lık, ve neyse beni
aydınlatan, yeniden karanlığa
iteri verilene kadar.

Hvet, bu acı iyinizde


o lduğu iy iııd ir ki, yaptığını/, neyse
yaşamınız iyin, aslımla
yapılm ıyor yaşamınız uğruna,
ve neyse yabanız o n u ru n u z iyin,
aslımla yaramaz onurunu za.

E cin n ile rin kahkahalarıyla yanar,


d ip sizd ir, taşma noktasına kadar
bizi düşünen şu m utsuz yaşamın
kapları. Ç arptı mı b iri ötekine,
y ıkım ı/ b ir ses, y iin k ii engellenm e/
göz yaşları, yuvarlanırlar dilsizce
uyurum dan uyurum a ve y itip
g ittik le ri en sonuncusu,
karşı kovar hep işitm em ize
Ev, aşkın d ils iz liğ i'

K onuşm asının burasında, k im in a d ın ı söylerse onu elinden


tu ta r

7i
Porfıon R ogoşiıı, b ir tüccarın o ğ lu ,
b ilm e / b ir m ily o m m ne o ld u ğ u n u .
Kış gecelerinde arabası
d u ru r dünvanm satılık sokaklarında,
ama k u lla n a n la / o yolları.
Karlara saçar hep parasını,
çünkü o karlar, ö lç ü tü d ü r
senin yanaklarının, Nastasya F ilipovııa,
adın, te h lik e li b ir k ıv rım d ır her dudakta,
derler ki, karla ölçerm işsin yanaklarını,
rüzgârların vııvasıvımş saçların,
(hercaidir, de m iyo ru m onlara),
ve g ö zle rin b ir dar boğazm ış, arabaları
yuvarlanırm ış içine, karmış onları
sayan ve karlardan alırmışsın
yanaklarının ö lç ü tü n ü .

T o tz k i - bu katları lâzla herhalde,


istirahate çekilm ezden önce: Bakışı,
b ir ço cıığ u n k i, kollarında olan, geçm işti,
ve şim di bakışların ve dudakların zamanı,
ik in iz i birden gelip kucaklayan.

Gaııya İv o lg in , b ir bağ k u ru ld u ğ u n d a
herkesin arasında,
o zaman senin ellerin olacak
o bağlara d ü ğ ü m le ri atan,
çünkü iyi becerem iyorsun gülüm sem eyi.
K e n d in için çok şey d iliyo rsu n ,
oysa çok az kendind en istediğin.
Pek b ir tu tk u kıpırdanm akta içinde:
Sen tekerleklerin altında son bulm adan,
başkalarının b in d ik le ri arabaların
d e v rild ik le rin i gö rm e k istiyorsun.

72
General Kpantşin - rastlantılar d e ğ ild ir
bizleri g ö tü re n kaçtıklarım ızın yakınına,
tıpkı kaçıp saklanışımız g ib i çocuklara,
sığınırız söylemeye k o rk tu ğ u m u z arzulara
ve unca acizken ke n d im iz i ko ruyabilm ekte n,
d ik iliriz korııvucıı olarak başkalarının kapılarına.

l’ eki, ne o lu r kaçırılan?
H o şg ö rü dilenm eyen b ir gençliğin
a rlık soğum uş düşleri mi?
Y e tk in lik m i o lıaldc? \'e yalnızca
bilmecesiyle yel indiğim iz, b ir g ü z e llik mi?
Kvct, Ağlaya, bundan böyle sende
ancak girem eyeceğim b ir dünyanın
habercisini, tutam ayacağım b ir vaadi
ve koruyamayacağım b ir değeri
g ö re b ilirim .

Döner, ş im d i yü zü izleyicilere d ö nü ktü r.

G örünüşte kavuşmuş olarak yaşama,


ve bizden b ir ifade takınm am ızı isteyen
gezegenlerce baştan çıkarılm ış b iri
kim liğ iy le , sınırsız m ü z ik eşliğinde
g ö rd ü ğ ü m , d ilsizlerin d e v in im le rid ir.

K u m d a sözcükleri, b ir kuklayı eajjrıştıran b ir dansla


n o k ta la n ır

A d ım la rım ız, bize kadar


varabilen birkaç ezginin yetersiz
tın ıla rıd ır yalnızca.

l'ck tek herkesin y a ln ız lık tım dile (¡etirmesi tituj örülen dansa
M iş k in de k a t ı lı r
71
B ir sirk arenası atm osferi y a ra ta n b ir içmek ân. Nastasya,
beyaz şe ritle rin y a rd ım ıy la lö tz k i'y i, G anya'yı ve jje n c ra li
kukla jı ib i yö ne tir; bu a ra d a tra jik , cüretkâ r ve tehlikeli b ir
dans a ra c ılıs ıy la üç erkek üzerindeki e tk in liğ in i dile jje t ir ir
D aha sonra Rojjoşin b e lir ir ve Nastasya erkeklerin ya tım d a n
dönerek jje çip jjid e r Giysisi üstünden parça parça d ö kü lü r; so­
n u n d a Nastasya, yalnızca beyaz b ir ¿çömlekle, a ltın b ir k ü ­
re ttin a ltın d a d u ru r. B ir e lin i küreye, öteki e lin i de kenarda
d u ru p beklemekte olan Rojjoşin 'e u z a tır. O anda M iskin, k a ­
d ın a d o jjru j j c l i r

D u r ! Yalvarırını sana,
varolan tek aşkın sûreti,
aydınlık kal ve k irp ik le rin le
kapat ¿çözlerini dünyaya,
ıçüzcl kal, tek aşkın sıireti,
ve kaldır alnını
kuşkunun şim şeklerinden.
Ö püşlerinle dağıtacaksın onları,
bakarsan eğer, herkesin
o ld u ğ u n aynalara,
uykunda bozacaksın çehreni

M iskin, Nastasya'vı sahnenin ön ta ra fın a jj ö t ü r i i r ve onunla


b irlik te s a rk ıtıla n b ir trapeze biner. İk is i b irlik te y ü k ­
selirlerken, çok z a r i f b ir m ü z ijjitı yalnızca birkaç notası d u ­
y u lu r

74
H a k ik i ol vc karlara yılları geri ver
kem im le ölç kendini yalnızca, bırak kar taneleri
>alnı/ca okşayıp geçsin tenini.
İ mi da b ir dünyadır:
b ir eski yıld ızd ır, yalnızca
Çocuk yaşlarımızda ülke dediğim iz-
/.im a n ın yağm uru g ib i indiğim izde’
ım ız ia ra , neşeli zam anların b irik im le ri gibi.
bu da b ir ru h tu r, zavallı ve neşeli
b ir oyuna ail olsa da, rüzgarda
h ır salıncak ve b ir kahkaha,
hem yukarda, hem de aşağıda;
bu da b ir hedeftir, k e n d im iz in tu tk u n u
olm am ak ve şaşırmak b ü tü n hedefleri-
v’c bu da m ü z ik tir,
\ ani budalaca b ir tınıyla,
hep ayııı,
H'k b ir şarkıyı, bize b ir soııravı
vaat eden b ir şarkıyı izlem ek.

•Sakın düşme, orkestranın


dünyaya düşman kargaşasına,
düşersin, eğer şim di bırakırsan kendini
vc teninle konuşursan fim i b ir dilde.

a mn N n u m ,

75
K ırm ız ı re n k li, der b ir ikonun önündeki b ir merdivende M in­
kin o tu rm a k ta d ır. B ir ranzaya s ırt üstii uzanm ış olan Ro-
jioşin, y ittik ç e a rta n b ir heyecanla M is k in 'in a n la ttık la rın ı
dinlem ekte ve M is k in 'in basam akları a y ır a y ır in iş in i iz ­
lemektedir.

Yaşamımın her anına b ir yabancı


anı ela e kliy o ru m , g izlid e n içim de
hep taşıdığını b ir insana ait olan,
ve o insanın yüzünü h iç b ir zaman
bana unutturm ayacak b ir an'ı.

(Akşam lan içten olgunlaşan


b ir yüz değil b u !)
Sabaha doğru esen, k iil yeşili ve
b ir zindan gecesinin kırağıyla kaplı
b ir yüz, g özle rin üzerinde ise
b ir zam anlar göğe açılmış parm aklıklar.

U yku kaçar, hapisteki adamın buz kesmiş


uzuvlarından.
N ö b e tç in in adım lan göğsünde yankılanır.
Sonra b ir anahtar, in iltile rin in kapısını açar.

Söyleyecekleri olm adığından,


anlatam adığından d erdin i de kimseye,
zindanına et ve şarap g e tirirle r,
insanları sevmek adına.

76
Ona gelince, dalmışken
g iy in m e n in telaşına,
ne yapılan iy ilik le ri anlayabilir,
ne de verilen b ııyn ığ ım
amansızlığını.
Zaten ıızıın b ir yaşam başlayacaktır,
kapı ayıldığında ve ayık kaldığında,
yollar, yollara kavuştuğunda ve
b iitiin b ir halkın seslerinden oluşan
yağlayan onu aşağıya, b ü tü n dünyanın
katil yargıçlarının idam kararlarıyla
besledikleri kan den izinin
kıyılarına sürüklediğin de.

Am a şim di b ir o rta k no ktam ız var,


verilen h ü k ü m le ; o büküm ki,
yüzü tam am en hakiki olan bu adamın,
başını d ikka tle koym azdan önce
celladın sehpasına, b ir hakikate
vardığını da sövler
(oysa bem beyazdır
yüzü ve hareketsizdir,
ve kalasından geyebileeek
düşünceler belki de önem sizdir,
o, yalnızca celladın ceketindeki
paslı düğm eyi g ö rü r.)

77
B ir o rta k n o k ta m ı/ da
m ahkûm la, d e ğ ilin i ki o, b izi,
h akikatin, b izim hazırladığım ız
cinayetle, bize hazırlanan
cinayetten önce geldiğine

ina n d ıra b ilm cktc


Ve sim tli var ön üm de b ir cinayet,
beti de b irin i işlemek üzereyim ,
bu hakikate ilişkin b ü tü n olasılıklarla,
hem onu vaşatmak için, hem de
ö lü m ü m ü z için gerekli cesaretle.
G e lg e ld im bu ö lü m lü lü ğ ü m le
h iç b ir şey öğretem em ,
ve ö ğ rctcb ilscyd im bile,
bunu ancak sözünü e ttiğ im anda
y a p abilirdim ve kalmazdı artık
o an herhangi b ir söyleyebileceğim .

Rojjoşin, verinden f ı r la r ve a n la ttık la rın ın sonuna doğru


m erdivenin en a lt basam ağına jje lm if olan M is k in 'i yere
y u v a rla r T ine çok z a r if b ir m ü z ik d u y u lu r. Rojjoşin, fa r k lı
b ir ifadeyle M iskin'e doğru jjid e r, onu k a ld ır ır ve ku ca kla r
B o y u n la rın d a k i h a çla rı b irb irlc riy lc değiştirirler.

7X
Simsiyah ve boş sahnede ince, beyaz çizgilerle sarayı a n d ır ır
b ir ev k u ru lm u ş tu r Ev boyunca yine beyaz renkte b ir bale çu­
buğu u z a n m a k ta d ır; üstünde göz kam aştırıcı beyazlıkta b il­
imle giysisi b u lu n a n A ğlaya, çubuğun y a tım d a d ır. Ön sah­
nede P u şk iıı'in yoksul şövalyeye b a la d ın ın b ir varyasyonunu
izleyiciye bakarak okuyan M işkin , b ir kez bile dönüp A g -
laya'yıı bakm az; A ğlaya, m etin ne zam an b ir m ü zik (r i-
tornel) ta ra fın d a n kesilse, bale çubuğunda g ü z e l b ir bale alış­
tırm a sı gerçekleştirm ektedir. Sahne, m üzikle başlar.

K efaletim , bıım lan ıızım süre önce


bu dünyada yaşamış ve kendisine
lıcp rıılıa i denm iş b irin e a ittir, b ir
şövalyeye, ama bugün ne d iy e b ilirim
böyle b irine, artık b ir erdem sayılmazken,
saraylarda ve şatolarda değil de,
y o ksu llu k içersinde yaşamak?
Ö zensizdi giysilerine g ü n le r boyunca,
ta ki b iri om uzla rın ı saçaklarla donatıp ,
oıııı, utanca ve sabrın sonsuz huzuruna
taham m ülsüz b ir ışığa boğana kadar.

Savaşı lânetleye nlerdir bu ışıkta


çarpışmak için seçilmiş olanlar.
O n la r serperler to h u m la n
dünyanın ö lü tarlalarına,
b ü tü n b ir yaz. boyunca
ateş hatlarında yatarlar,
O n la r bağlar bizim için
ekin d e m etle rini
ve rüzgârın şehirleri olurlar.

19
A jjla y a , rito rn c lin ilk bölüm ü için varyasyonunu yineler.

H a z ırlık zam anlarında yaklaşmadım kentlere


ve aşk uğruna vapıldığı g ib i, te hlikeli yaşadım.

Sonradan b ir akşam toplantısına katıldım


ve b ir idam dan söz e ltim . Bövlece viııe yanıldım .

B ir fırtın an ın elinden o ldu ilk ö lü m ü m


ve şöyle düşünd üm D em ek dünya, bunca aydınlık
ve yılgın,
nerede karartsam cayırları, riiz g â r to prak atmakta
b ir haçın üstüne ve bırakm akta beni vüziistü vatmaya!

A tılan mavi taşlarla m a ild im o lıim d en .


Yıldızlardan örü lü b ir v iiz iin kırıklarıvdı.

A ıjlaya . rito rn c lin ilk bölüm ü için varyasyonunu yineler

Ve şövalyelerin tarikatından kovulm uş,


baladlardan da atılmış b iri olarak,
b ir yol bıılmava çalışıyorum şim d iki zamanda,
parçalanmış güneşlerin toza d ön üştü ğ ü,
gölge oyunların ın da,
g öğün sağır d in arlarında
değişim lerden m edet umarak,
ç o cu klu k dualarım ın b ir zam anlarki
inançlarından düşlerde ona
b ir kumaş d oku du kla rı ufuklara
uzanan b ir yol.
Parçalanmışsa da ç e ld ik le r,
in cile r dökülm üşse bile,
M adonıvalarm mavi kıvrım larına

xo
k o n d u ru la n ö p iic iik , oııca gecenin
e srikliğ in in ardından tadını y itirip ,
daha ilk solukta g irin tile rd e k i
m um ları söndiirse de,
ben, inançsızların kapkara kanlarından
çıkıp kendi kanıma g iriy o ru m
ve kurbanlarım ızı aşağılayan
b ir ö ykü n ü n son yankılarına
kulak veriyo ru m .

A ylaya, rito rn c lin ilk b ö liim it için varyasyonunu yineler.

B ir zaaf var içim de, deliliğe çanak tu tan ,


istediği, kapatm aktır yolum u
ve koparm ak beni ö z g ü rlü ğ ü n kucağından.

Anafora boyun eğen bedenim ,


tanı zamanında kaçtı onu
parçalamak için havaya kaldırdığım
bıçaklardan. Ş im di aynı beden,
onu saran solukla b irlik te ,
ve benim so luğ um un eşliğinde,
kaymak istem ekte aşağılara,
kanıtlam ak için , dudaklarınım
sorgulam adığım benim yaşamımı,
b ir de, yaradaııa yaratabilm em iz için
varolan koşulları.

Sahne, rito n ıe lin ik in c i bölümüyle sona erer ve A ylaya, p a r­


m a k la rın ın ucunda, son h areke tle rin i yaparken öylece donup
k a lır

81
B ir kaplıcada, yaya yolunu gö rü rü z; arka planda küçük b ir or­
kestra yeri v a rd ır Buraya b ir kuş sürüsü toplanm ıştır be­
timlemek istenen, Petersburg yüksek sosyetesidir. Perde açıl­
dığında, küçük orkestranın şefinin bageti havadadır. Kuş
topluluğu hareketsizdir. H e r b iri bulunduğu pozda donmuş g i ­
b id ir; böyleee sahne, b ir renkli baskıymış iz le n im in i uyandırır,
ü n kısımda, kendini bu çevrede yabancı hisseden M işkiıı d u r­
m a k ta d ır

Kıskanacak d e ğ ilin i kolay uyanları,


yani bu kuş sürüsünü,
pek yok vere değip geyen ve
en hızlı uyuşlarda bile,
b ık k ın lık iyersinde olanları.

M iskin çıka r K iie iik orkestranın şefi, bagetiyle başlama


iş a re tin i v e rir iv o zam ana k a d a r donmuş g ib i d u ra n kuşlar,
"yolda gezinenlere" dön üşürler M ü z ik b ittiğ in d e hepsi
orkestra şefine dönüp a lk ış la rla r. Dansın b itim in d e n biraz
önce M iskin ile A glaya g ö rü n ü rle r. Önce kalabalığa
k a rış ırla r, sonra öıı sahneye g e lirle r Ve M işkiıı, A g la ya 'ya
kendine iliş k in a ç ık la m a la r ya p a r

N ereye g ittiıııs e , taşların altında b u ld u m kendim i,


kırlaşmış ve güvenm ek yüzünden kargaşaya
düşmüş taşların altında.

K esinlikle b iliv o rıım ki, senin yüzün de,


oııca yaşlanıp ybktü ve uzandı yanıma,
buz beyazı yağlayanın altına,
ilk ben ku rm u ş tu m orada yatağım ı,
ve ö ld ü ğ ü m d e , g ö z le rim in önünde
el değm em işliğ in yöküşiiyle,
yatacağım o yağlayanın altında

K2
M iskin ve A ğ la ya çıka rla r. Akçanı olur. B irka ç küçük lam ba
vanar, orkestra çalmaya son v e rir, to p lu lu k ç iftle r halinde b ir
araya g e lip sahneyi terk eder. Y u ka rd a n m avi re n k li dekor
p a rç a la rı in e r ve b ütün sahne, canlı m a vi renjje b ü rü n ü r
Sonra A ğ la y a , beyaz g iy s ili erkek dansçılar peşinde olduğu
halde, uçarak içeriye g ir e r ; M iskin, üstünde beyaz b ir giysiyle
A glaya'ya gerçekleşmesini istediği b ir düş olarak gözükür.
A ncak Nastasya'nın araya g ire n g ö rü n tü sü , ik i sevgiliyi b ir ­
b irle rin d e n a y ır ır M a v i dekor p a rç a la rı k a ld ır ılır Gecenin
bastığı bahçede yalnız kalan Ağlaya, düşten u y a n ır ve ke n d in i
a ğlayarak b ir sıraya a ta r M işkiıı, bu kez gerçek kişiliğiyle
aelip onun önünde d iz çöker

Feragate güvenm eye başladım artık.


Seni isteklerim e yeğlem em m id ir ağlamanın nedeni?
Sen, kısa b ir vazgı seçtin: Benim zam anım ı, ve ben,
b irlik te ııvııd ıığ ıın , bu dünyanın dışına çıktığın
b ü tiin düşlerin yıkılıp gitm esin i istiyorum .

B ir tesellim yo k senin için.


Dağların hareket edişi başladığında,
taşlara o /g ii b ir duyguyla ve yaşları
belirsiz, b irg e e e korkusunun /e m in in d e
ve çok b iiv iik b ir te d irg in liğ in kapısında,
b iz, seninle b irlik te vataeağız

Yalnızea b ir k e /d i m ehtabın hoşgörüsü.


Y ü re ğ im izin dallarının arasına
aşkın daha b ir yalnızlık kokan
ışığı d ö kü lm ü ştü .
Ne kadar ila soğıık bu dtinya,
ve gölgele r, ne kadar da
çabuk sarmakta k ö k le rim iz i!

S1
A ğlaya, d e d ik le rin i anlam akstzttı M iş k itı'i d in le r; lek-
le n tile rin d e düş k ırık lığ ın a uğram ıştır, yerinden f ı r l a r ve
neye u ğ ra d ığ ın ı şaşıran M is k in 'i oracıkta b ıra kır. K uşlar, g e ­
cenin bastığı bahçeye g e r i dönerler; bu kez Nastasya Fi-
lip o v n a 'n ın çevresini a lm ış la rd ır; Nastasya ise baş döndürücü
g ü ze lliğ iyle kışkırtıcı b ir dans eder ve herkesin soluğunu keser
D aha sonra ik i k a d ın . karşı karsıya g e lirle r Nastasya, A ğ ­
laya'ya hakaret eder. h a k a re tin in y a n ıtın ı A ğlaya'ya eşlik
eden erkeklerden b irin d e n a lır. M iskin ç e k ilir. ürken kuşlar
da k a ç a rla r D e ko rla r k a ld ırılırk e n . ışık sahnenin ön ta ra fın ı
a y d ın la tm a k ta d ır; sahnede yalnızca siyah kumaşla kaplı ve
ik i y a n ın d a m erdivenler b u lu n a n b ir yükselti k a lır; A ğ la ya ile
Nastasya. siya hlar g iy m iş eşleriyle b irlik te sanki ölüm üne b ir
k ılıç düellosu ya parçasına dans varyasyonlarını sergilerler
M iskin g e r i döndüğünde ise ik i kadın, yü kseltin in yan ta ­
r a fla r ın d a k i m erdivenlere çıkarak M is k in 'in açıklam asını
bekledikle rin i söylerler M is k in ’in te re d d ü tü n ii gören Ağlaya,
ke n d in i yükseltiden aşağı a ta r ve kendisine eşlik eden erkek ta ­
ra fın d a n g ö tü r ü lü r M iskin onun arkasından gitm eye v a k it
bulam ada n. Nastasya onun önünde cansız yere y ığ ılır M is­
kin. onu yerden k a ld ırıp k o lla rın d a tu ta r

X4
Boş sahnede siyah g iy s ili insa nla r, ellerinde şam da nlarla , iz ­
leyiciye a rk a la rı dönük d u rm a k ta d ırla r; M iş k in ise yüzü iz ­
leyicilere dönük konuşur.

Ö d ü n ç b ir sözle g e ld im , yoksa
elim de ateşle değil, ve sııçlıısııyıım
her şeyin, ey Tanrım!
R irb irle riyle değişildi çarm ıhlar,
ve b iri hiç taşmmayaeak.
Z a y ıf b ir sesle övüyorum
senin vargının katılığını,
ve bağışlanmayı düşün ü yorum ,
daha sen bağışlamadan.

K o rk u n ç keşiflerde b u lu n u y o ru m ,
içim de ko rk u n u n uyanıp önüm e
ışık tu ttu ğ u yerde, her şeyden
suçlu o ld u ğ u m u ve cinayetim i
a nlıyorum , o suç ki, hemen bu gece
onunla gelm ek zorundayım senin gecene,
umarsız b ilg im i ise
feda etm ek istem iyorum vicdanım a.

Sen sevgi ol, ben, h a fif b ir ateşle


yaratıldım senden ve ilence uğradım
ateşler içinde kavrulanların arasında.
Karanlıkta, önünde h e pim izin
eşit o ld u ğ u m u z o k ö rlü ğ ü n ü n b ilin ciyle,
itir a f ediyorum her şeyin suçlusu o ld u ğ u m u ,
çünkü sen, b izi g ö rm e d iğ in d e n bu yana,
yalnızca b ir sözcüğü öııemsemektesin.

85
K ırm ız ı b ir ha lı ya y ılır. M iş k in , döner, şim d i onun da s ırtı iz ­
leyicilere d ö n ü k tü r. Nastasya jjö r ü n ü r ve ön sahnede, M işkin 'c
ulaşmaya çalışır, ancak Rojjoşin, elinde b ir bıçakla, birkaç kez
a ra la rın a a tla r. Siyah silu etle r, b u lu n d u k la rı yerde b ir bo­
leroya uyjjun a d ım la r a ta rla r. Sonunda Rojjoşin, Nastasya'yı
y a k a la r ve onu, s ırtı izleyicilere dönük olarak sahneden çı­
k a rır. Siyah silu e tle r de ç e k ilirle r İkon, sahnenin üst kıs­
m ın d a n aşağıya doğru kayar. M işkin , çaresiz b ir ifadeyle
onun önündedir.

A çıl bana!
Kapandı b ü tiin kapılar, şim di gece vakti,
vc ııc varsa söylenecek, daha söylenm edi.
A çıl bana!
Ç ü rü m ü şlü kle d o lıı lvava ve dudaklarım
daha öpm edi mavi pelerini.
Açıl bana!
E lin in çiz g ile rin d e o ku ya b iliyo ru m şim diden,
alınma dokun m akta ru h u m , geri g ö tü rm e k için.
A çıl bana!

Sonunda Rojjoşin ortaya ç ık a r ve M iş k in ona doğru ilerler.

G iz lid ir yarın konuşacağım dudaklar. Bıı gece istediğim ,


seninle ııvanık kalm ak ve ihanet etmeyeeeğim sana.

86
Rogoşin, M iş k in 'i d ik k a tli a d ım la rla ikonun arkasına g ö ­
tü rü r. Sahne tam am en k a r a r ır ve M iş k in , k a ra n lığ ın içinde
ik i üçlüyü oku r

Sessizliğin idam sehpalarında asılıdır çanlar


ve .şimdi uykuya çağırm aktalar,
uyu o halde, çanlar uykuya çağırm aktalar.

Sessizliğin idam sehpalarında çanlar


dinlenm eye çekilm ekteler, bu, ö lü m d ü r belki de,
gel o halde, artık çekilm ek ge rekiyor dinlenm eye.

O rta lık b ira z a y d ın la n ır Sahne üstünden beyaz ip le r, apo-


teozun tın ıla r ı arasında aşağıya u za n ır. M işkin , hareket et­
meksizin yerinde k a lır; y u ka rd a n inen ip le r çoğalırken, ortaya
çıkan dansörler ölçülü ve törensi hareketlerle d e liliğ in baş­
lam asını betim lerler.

K oreografı ’l a r v a n a Cî s o vs ki
M iiz ik H an s W erner H enze

87
3. BUYUK AYI YA ÇAĞRI
(ANRUFUNG DES GROSSEN BAREN,-1956)
OYUN BİTTİ

Sevgili kardeşini, ne /am an b ir sal yapacağı/ kendim ize


ve yelken açacağı/ g ökyüzün den aşağıva?
Sevgili kardeşim , yakında v iik çok ağır gelecek
ve batacağız uçurum lara.

Sevgili kardeşim , ç iz iy o ru z kâğıdın üstüne,


nice ülkelerle rayların resm ini.
D ik k a t et sivalı çizgilere,
havaya uçuyorsun, g örm eyip mayınları.

Sevgili kardeşim , işte o zaman ben istiyorum ki,


b ir kazığa bağlanayım çığlıklarla.
Am a sen, at sırtında terk ediyorsun ö lü le r vadisini
ve kaçıyoruz seninle b irlik te .

U yanığız, ister çingene kam pında olsun, ister çöl çadırında,


K u m la r, saçlarımızın arasından süzülüyor,
ne senin yaşın, ne benim kisi, ne de dünyanınki
yıllarla ö lçü lü yo r.

Sakın aldanma kurnaz kargalara, yapışkan örüm ceklere


ve çalılara takılıp kalmış tüylere,
yiyip içmeye de kalkma efsane ülkelerinde,
çünkü kö p ü k le r, yalnızca g ö rü n ü ş te d ir tencere ve testilerde.

Yalnızca altın köprüde kızıl yakut için geçerli


parolayı hâlâ b ile n d ir ancak kazanan.
Söylem ek zorundayım ki, son kar eriyeli,
o parola da y itip g itti bahçede.

91
B iiy iik varalar aldı ayaklanınız oııca taşlarla.
B iri iyileşti. İs te d iğ im iz , atlam aktır onu n yardım ıyla,
yocıık kral, ağzında ülkesinin anahtarlarıyla,
alana katlar b iz i, ve o zaman şarkım ızın yankılanmasıdır:

M evsim g ü z e ld ir yiyeklendiğiııde hurm a çekirdekleri!


Kanatları vardır her düşenin.
K ırm ızı vüksükotları süsler yoksulların kefenini,
benim m ü h rü m e düşer y ü re ğin in k iiy ü k yaprağı.

A rtık uyum a v a k tid ir sevdiceğim , oyun b itti.


Usulca v iiriim e liv iz . Bevaz. gecelikler havalanmakta.
A nnem le babama göre havaletler gezm ekte sanki,
biz. karşılıklı d eğ iştiğim izde nefeslerim izi.

92
BİR ÜLKE,
BİR N E H İR V E G Ö LL E R Ü Z E R İN E

Korkm avı öğrenm ek istediği için ülkeyi,


n e lııi ve g o lle ri bınıkıp giden b irin in
iz le rin i, ve de nekesinin, T anrı isterse, rüzgârla
dağılacak bu lu tla rın ı savmaktayım şimdi.

Say ve tu t belleğinde benzeyecekler çünkü çoklarına.


Yazgılar da benzer, sonsuz yo lc u lu k la r da.
Ama sonradan öğrendi ki, kuzuların otladığı yerlerde,
k u rtla r önceden beklerler hep, karanlık bakışlarla.

Daha sürüklenip acı çekm ezden önce öğrendi


payına düşen dalganın gözden çıkarılmış o ld u ğ u n u ;
yüksekli dalgası denizde ve salladı, burcu nu n
b ir peçenin ardından izle d iğ i beşiğini.

O ise salladı ve ezdi sağır tındıkları,


dalva sert b ir tonda seslendi ıstakozlara,
ve Pazarlar, ta tlı b ir çan sesinden fazlasıydı -
Y itird iğ i her g ü n , onun için b ir Pazardı.

Ç ekti arabayı gevşemiş tavlardan,


lıafil tekerleklerin yardım ı da v o k tıı,
s iird ii ilk taş atımıvla vüzevleri kırışan göllere,
suların yankılandırdığı çığlığın eşliğimle.

91
G elgelelim çaresizlikten sığındığında geceye,
yedi taştan yedi ekmek doğ du ;
o, daldı tatlı k o k u la n ve k ırın tıla r serpti
giderken, her şevlerini vilirm işlere

H a tırla ! Ç o k iyi bilm ektesin artık:


H e r kim ki sadıktır, yuvasına kan ıştır ilk ışıklarla.
Kv ertelenm iş, ey bize bırakılm ış zaman!
G ö rke m li duygulara sardı beni, u n u ttu ğ u m ne varsa
II

Sabahın ışıklarında havuzlar b e lirir ortada,


ralıip, dua kitabı ve b ü tiin Pazar cemaati,
soğuk p ip o la r ve siyah şapkalar,
beden, o n u r ve iy ilik , en yücenin karşısında.

H areketsizdir nehir, vıkanır otlaklar,


es lere kadar yansır sığır kuvrukla rıııın parıltısı,
ağır yem ekler g e tirilm iş tir bile sofraya,
konuşm aların ardından am inle n oktalan ır dualar.

A v d ın lık ve te d irg in e d ic id ir öğlen sonraları


iğne g e z in ir örülecek çorapların içinde, yün parçalanır,
ve p a rla tılır atların koşum takım ları,
la ki yolculuğa çıkacak b iri şakırdayıncaya kadar.

Yaşlılar, kucaklarında In c il’le, loş odalarda


ikin ci uykularını ııvıırlar, oğullarına gelince,
yeni o ğ u lla r ü re tirle r tek söz etm eksizin,
T a n rın ın yağm ur g ib i yağdırdığı hizm etçilerle.

D o y m u ş tu r dudaklar ve g ö z le r -
tahta ku rtla rı yuvalarına ç e k ilm iş tir sandıklarda,
ve g iib re kokusu, sinek sürüleriyle b irlik te ,
yükselir pencerelere erken b ir günbatım ında.

9.s
Akşam sesler çoğalır ç itle rin çevresinde,
dualar ve g iille r, yüksek sesle to plan ır,
kediler korkuyla sıçrar uykularından,
ve rüzgâr, kırınızı korsenin yerini d eğiştirm iştir.

Saç ö rg ü le ri ç ö z ü lü r, dağılır gölge ç iftle r


sisin içersinde, yakınlardaki tepeden
yuvarlanarak gelen kısır ay, vayılır tarlalara,
ve b ir gece için kiralar b ü tü n toprakları.

96
III

Yalnızca b ir kale kalm ıştır dağın payına,


dağ k o ru r onu kayalarla sararak, g ö n d e rir
akbabayı pençe simgesiyle kira lın armasına;
isteği, kale bü tü n ü yle çökm eden yetişm ekti.

U ç ölü g iz le n m iş tir surların arkasına;


b irin in kuleden hâlâ saçları dalgalanır,
b iri için d e n ir ki, hep taş atm aktadır,
b irin in ise iki başlı o ld u ğ u söylenir

Ü ç ü n ü n b irlik te b u yru k ve rd ikle ri, yangın çıkarır,


cinayet işler kapkara saçlarla sanlı olanı,
ve g id ip taşı kaldıran ise, can verecektir
o akşam, karatavuk daha söylemeden şarkısını.

B urçlardadır çıplak ayaklı ruhlar,


korunm ası/, ceset ise zindanda,
ko n u k listesinde otopsiye gelenlerin adları -
onları siler, g elm em izi bııyrııklayan gece.

Açar yeryüzü haritasını, bedelleri saklar;


buz çağı diye kaydeder zamanı,
çakıltaşlı patikaları buztaşlarıyla ö ıte r,
yol, kıım taşlarıyla tebeşir taşına dönüşür.

97
Ejderha re sm id ir övdü ğü , b ir de kale,
yukarının aşağıda, aşağının ise yukarda olduğu
eski dünyanın kıvrım larına sanlı.
M avi çatlağın ii/e rin d e d ir heıniz toprağın dansı.

Sel basan topraklara açılır gece. Yeni zamanların


buz g ib i m ahzenlerine sü rü kle n iriz b ir kez daha.
Mağara resim lerinde aramalısın insanoğlunun düşlerini!
Giysine tak kaıtavuğuıuın tüyü nü .
IV

başka şeylerle ö ıtiin iir d ü k tarihöncesinde,


semle tilk i, bende ise kokarca postu vardı;
daha eskiden ise, T ib e t'in derin b ir vadisinde
karlar altım la kalmış çiçeklerdik.

Zam an ötesinde, ışıksız kristalle rd ik,


eriyip g ittik dalıa ilk saatlerde,
bürün b ir vaşamııı korkıısııvla ü rp erdik,
çiçek aylık, dalıa ilk mananın esrikliğiyle.

M u cize le r arasında g e z in d ik ve attık


eski g iysile rim iz i, ye n ile rin i giyd ik,
b ir kat dalıa g ü çle n d ik her vcııi zem inle
ve soluğum uzu a rlık lıiç tutm ad ık.

Kuşken lıa lü tik , ama ağırdık ağaçlığımızla,


yunusken cesur, kuş yum ıırtasıyken sessizdik.
O liiy d iik , yaşıyorduk, kiıııi zaman b ir canlı,
bazen de b ir n e s n e y d ik .(O z g iir ise, asla!)

T u ta m ıy o rd u k k e nd im izi ve taşındık
her bedene b iiy ü k b ir sevinçle.
(b e n im için ne o ld u ğ u n u anla tm ıyo ru m kimseye -
tatlı b ir güvercin, sert b ir taş için neyse!)

m
Reni seviyordun. Ren de vu rg u n d u m peçene,
sanki rüzgârda uçuşan o incecik tüllere,
ve m erak etm eksizin sarılıyordum sana geceleri.
(Yalnızca sevsen! Z ira gö rm e k değil n iye tim seni!)

G e ld ik kaynakları bol ülkeye.


Relgeler b u ld u k . Oııca sınırsız ve
sevilen ülke, b iz im d i artık. Sığıyordu
senin istiridye kabuğu ellerine.

100
V

K im b ilir ne zaman çekild i bıı sınırlar


ve çam ağaçlarının çevresindeki d ik e n li teller?
Valışi dere söndürdü yanmakta olan fitili,
tilk i ise binadan attı patlayıcı m addeyi.

K im b ilir zirvelerde ne aradıklarını?


B ir sözcük mii? İy i sakladık ağzım ızda;
Daha güzel o lu y o r iki d ilde söylenmesi
ve o, çiftleşm esini sürdürecek b iz sustuğum uzda.

Başka yerlerde dam galar vurulm akta pasaportlara;


burada ise karşılıklı selam ve rilip , ekm ek paylaşılmakta.
H erkes b ir avuç gökyüzü ve b ir tu tam to p ra k getirm ekte,
bövlece sınır yaralan kapansın diye, yanında.

Kargaşaya sürüklenm iş o la b ilir BabiI'ele dünya,


d ille rim iz i değiştirm iş olsalar da ağızlarla,
kafamızı karıştıran o nefes ve dudak seslerini
K u d ü s'te dolaşan ruh da sövlem işti.

Nesnelere adlarla ulaştığım ızdan,


işaret verip, işaretler aldığım ızdan bu yana,
kar, vııkardaıı gelen b ir beyaz v iik değil yalnızca;
çünkü b izi saran sessizliğin adı da kar.

101
A y rılık diye algılanm alı, h iç b ir şevin bizi ayırmaması;
adım lar da b ird ir, solunan hava aynı olduğunda.
G ecenin adım adım ilerleyen rüzgârları,
iyileştirm e kte veşilin ve havanın sınırlarını.

Ovsa b iz im iste d iğ im iz , sınırlardan konuşm ak,


tek tek her sözcükten b ir sınır geçse bile,
am acım ız, onları yurtsam alarla aşmak
ve sonra uyum sağlamak her yöreyle.

102
VI

Kesini g iin ii, parıltılı b ir bıçak kargaşasıyla yaklaşmakta,


D o n u k bıçak ağızları sabalı rüzgârıyla b ile n iyo r,
hayvanların çevresinde toplanan adamların ö n lü k le ri,
m eltem i yi vince sanki daha b ir katılaşıyor.

İp le r daha sıkı çekiliyo r,


havvanların ağızları köpürm üş, d ille ri sanki yüzm ekte;
T ıız ve bib e r tanelerini komşu ye tiştiriyo r,
ve kurbanların ağırlığı saptanıyor terazide.

Burada ö lü le rin kilosu daha hafit'çekm ekte,


çünkü kandan yana eksiği olm ayan canlı,
- ve taıtıda ken din i savunan, canlıdan da öte! -
burada h iç b ir ib re nin ölçemeyeceği önem de.

O nedenle uzak durm alısın ağzı buharlı köpeklerden


ve aşağılık varatıklardan, kana asla doyamayan,
ta ki g ö lge le r akan kanı her yandan
sahipsiz, ve kapkara b irik in tile re dönüştürene kadar.

Ve b ir kan dalgasının ardından: Lekeli y a n a k la r-


sonra ilk utanç, acıdan ve suçluluk duygusundan,
b ir de, kesilen hayvanların bağırsakları,
ilk geleceğin haberciliğine başladığından;

l(rt
lezzetli etle, ilik d o lu kem ikler, a ıtık
seninkisi g ib i soluklardan yoksun kaldığından.
B ir kenara kaldırılm ış eski örekedeki hırka,
hem en g ö rü n m e z o lm u ş tu r örü m cek ağlarından.

G ö zle r d o la r yaşlarla. Y ıllar geçip gider.


B e lirir genç kaşlarda beyaz kalem darbeleri.
G ö rü n ü r o lu r çayırda iskeletler,
haçlar yazılarıyla solm uş çiçekleri çağrıştırır.

104
VII

Bayram için b ü tü n ru h la r arınm ıştır,


yerler danstan önce sodalı sııyla silin m iştir,
çocuklar ü fle rle r suya inançla,
sabun k ö p ü ğ ü d ü r parlayan, saman çöpünün ucunda.

M askeli alay, evleri dolanır,


k o rk u lu k la r yalpa v u ru r buğday duvarları boyunca,
atlılar, çiçek balyalarının ii/.erinden uçar,
ve m ü z ik d o la r yaz (ilkesine.

F lü tle yakınmalara d ön üşü r ağız tam buraları.


Gecenin baltası, çürüm üş ışığa iner.
Sakat, kam bu ru nu uzatır d o ku n u lsun diye.
Budala, hep düşlediği yüze kavuşur.

T u tu ş u r o d u n yığını: Ü rü n le re ve günlere
yetişir, yeni ay çıkm azdan önce;
to h u m la r ve kıvılcım lar, yıldızlara yükselirler
ve ö ğ re n irle r cennetin neve değdiğini.

K urşunlar geçer çam ların üzerinden.


'l'ende yankılanan b ir kurşun, hep sıkılır.
Ve b iri kalır oracıkta, çam yapraklarıyla ö rtü lü ,
Kara orm anda yosunlarla, suskunluğa yargılı.

105
Son dansın işaretini ve rirle r h iiz iin lii bekçiler.
Ayaklar vahşi b ir ezgiyle v u ru lu r tahtalara,
ve sarhoşlar, ardıç rakısıyla başları dönm üş,
evlerine d ö n e rle r sallanarak, y itik adımlarla.

Karanlıkta daha uzun zaman uçuşur süsler,


ve kâğıtlar, hüzünle dam ların üzerine eser.
R üzgâr to p la r ortalığı terk edilen yerlerde
ve düş gezginlerine şekerden yürekçikler, taşır.

106
V III

(Ben değil m iy d im bulan, bu g ö lle ri


ve bu nehri! Dağı bilen var mı başka?
Ü lke yi geçiyor mu b iri dev adım larla,
güvenen var mı iyi yürekli cüceye?

W" hangi vöııe? Peki va dönenceler?


S oruyor m usun h;ilâ?! Arla ateş arabalarına,
dolan bu v e rv ü /iin ü , göz vaşlarıvla
dolaş b ü tü n dünvavı! Oraya asla yaramazsın.

N e d ir bizi çağıran ki, bunca tü yle r ürpertici?


B clla d o n n a 'la r titreşm ekte sıcak kulağın çevresinde.
Sessizliğin d o ld u rd u ğ u damarlarda g ü rü ltü le r var.
Ü liim çanı sallanıyor büyük kapının üzerinde.

Ne ilg ile n d irir bizi taşranın k ö r pencereleri,


kuzular, kabuk bağlamış yaralar, yaşlılar?
D u d a kla r ve gözler, sabit bakışları amaçlar.
Kalıcı fig ü rle rd ir bizim için ön görüle n.

Ne ilg ile n d irir bizi atlar ve kahverengi b u lu tlar,


rüzgârlıklar, aldatıcı ışıklar ve uslu boynuzların sesleri!
B izler başka hedeflere doğru yükselm iştik.
Başka engeller oldu düşürm ek için önüm üze çıkanlar

107
Ne ilg ile n d irir bizi av ve yıldızlar,
biz.ler ki, ahularım ız kararmakta ve korla,şmakta!
Ç ökerken b ü tü n ülkelerin en güzeli,
b izle riz oıııı b ir diiş kılanlar iç dünyalarım ızda.

Nerede peki yasa ve düzen? Nerede karşılaşmaktayız


bü tü n ü y le anlayabileceğim iz'yaprak, ağaç ve taşlarla?
O n la r, yalnızca güzel b ir dilde varolm akta,
salt va ro lu ş ta ...)
IX

B ir erkek karıleş g e lir akdiken gözlerle,


göğsünde kuluçka sepeti ve ökseyle;
karatavuk düşerken uçar değneğine, onunla
b irlik te d ö n d ü rü r sığır sürüsünü ağıla.

Karatavuk on u n sarı saçlarımla yuva yapacaktır,


ahırda, o kaybolduğunda samanlıkta,
hayvanların buğusunu soluduğunda ve bakındığında,
gölgelerden b ir yular ve eğere b ir karayağız at bulm ak için.

Gülyağında ıslatacaktır karatavuk gagasını,


delikanlının g özlerine ise g ü lü n ışıklarını dam latır.
Gece yükselir kabaran tü y le rin in arasından,
ve havalandırır on u, kutsanmış b ir vazgeçişle.

"H y kızkardeşim , söyle uzak g ü n le rin şarkısını!"


"H e m e n söyleyeceğim, daha güzel b ir yerde.
"E ve t sövlc ve b ir balı doku şarkılardan, sonra
beni de al ve uç onu n üstünde, hem en bugü n , uzaklara!

M o la verelim anların b izi ağırladıkları


ve m elek kadar güzel olanın ziyaretim e g eldiği yerde...
"Neredeyse başlayacağım şarkıma - ama kulede
uçuşm alar başladı, uyu! Ş im di yarasaların zamanıdır.

109
Balkabaklarma yerleştirilm iş m u m la r başlamıştır
tıırlam ava, ıışak kamçısıyla yerinden sıçrar,
g ö /.im ü d ik ip ışığa, karatavuğu gabi avlar,
ram da çobanların ülkesinin son çıkışında.

O rak, vahşi kanatlarıyla a tılm ıştır kavgaya,


çatal, titre m e k te olaıu b üyü k kapıya m ıhlar.
Am a daha uvııvam verinden sıçratmadan çığlıklar,
v iire ğ i korkuyla dola r g ü lle rin ilk fırtınasında.
X

D erin g ö lle rin ve yusufçukların ülkesinde,


b itk in dudaklarını asırlık taşlara yapıştırmış b iri,
ilk ışığın ru h u n u çağırm ak peşindedir,
bu ülkeden sonrasız çıkıp gitm ezden öııee.

Yaban teresi bastırır acıyan gözlerine;


soğuk ve sihirden arınmış olarak g ö rü r g ö rd ü ğ ü n ü .
Ne varsa venilm ez kılan, s u ım lıır kendisine:
K ng iıı b ir yürek ve b ir arm onika.

Klına şırasının ve kırlangıçların zam anıdır şim di;


delikle ri açılır artık fıçıların,
kapkara kuş sü rü le rin in şerefine içer şim di içen,
ve ç ıld ırtır yü re ğ ini tü m ıraklıkların düşüncesi.

Kapatır dem irci dükkânla rın ı, d eğirm enle ri ve kiliseleri,


v iir iir mısır tarlası boyunca, keser koçanları,
altın kıvılcım larla sıçrar taneler,
ve sö n iip g id er, ne geçmişse besin yerine.

Vedalaşma zamanı geld iğin d e kardeşler,


yem in ederler suskunluktan ve güvenden oluşma bağlarına,
dıılavratotu n da n ö rü lü taç in d ir ilir saçlardan,
ve h içb iri cesaret edemez verdeıı bakışlarını kaldırmaya.
Kıış yuvaları dallardan aşağı diişcr,
tu tu ş m u ş tu r fitil, alevler yapraklara dalar,
ve mavi arı kovanları boyunca m elekler,
yıllanmış bal yağmasının öcünü alırlar.

Şu m eleklere özgü sessizlik, ne zaman ki,


yürürken o lta la r her yana atılm ıştır!
M u tla k ö z g ü rlü ğ ü n e rağm en, çözülnıeycccktir,
insanı b ir labirente girm ezden önce tu ta n el.

112
B Ü YÜ K AYI YA ÇAĞRI

Ey b ü y lik ayı, tü y lü gccc, gel aşağıya,


b u lu t postlu hayvan, yıllanm ış g ö zle rinle ,
yıldızlardan gözle rin le ;
ışıkları kırılm akta çalıların arasında
ayaklarındaki pençelerinin,
yıldızlardan pençelerinin,
n ö b e tin i tutm aktayız sü rülerin,
ama büyülen m işiz karşında, keskin,
yarısı görün en dişlerin ve yo rg u n sağrılarınla,
kuşkuyla bakıyoruz sana,
ey yaşlı ayı.

B ir kozalak: sizleriıı dünyası.


Sizlerse üstündeki kozaklar.
S iiriik lü y o ru m , yu varlıyorum onları,
başlangıçtaki çam ağaçlarından
sondaki çam ağaçlarına,
k o k lu y o rıım , tadına bakıyorum ağzımda,
ve tu tu y o ru m pençelerim le.

K o rku n va da korkm ayın!


Para atııı çanağa ve söyleyin
k ö r adama tek b ir sevgi sözcüğü,
söyleyin ki, avının ip in i bırakmasın,
ve ko ku lu otla rla besleyin kuzuları.

O la b ilir ki, bu ayı


ip in i koparıp, ko rku salmaz artık,
ve çam lardan dö kü lm ü ş b ü tü n kozalakları,
büyük, kanatlı, cennetten kaçma olanları
avlar.

113
BEN İM K UŞUM

N c olursa olsun: Yanıp yıkılm ış diinva,


g ö m ü lm e k te b ir alacakaranlığa,
ona b ir uyku iksiri sunm akta orm anlar,
ve bekçin in terk e ttiğ i kuleden,
baykuşun g ö zle ri sakin ve sabit, bakmakta.

N e olursa olsun Renim kuşum ,


sen b ilivo rsu n zam anım , ve peçeni takıp,
sisin içinden bana uçuyorsun.

Işıklarla bezenm iş b ir pusta bakınm aklayız.


Sen, işaretim e uyup çıkıyorsun enginlere,
b ir tiiv b u lu ru n u havalandm vorsıın

Sen, benim kurşun grisi yoldaşım , silâhını,


o tek silâhınım tü v ü n ii lakınm ış olan silâhım !
T e k süsüm Senden gelen tü y le r ve peçe.

Yansa renim , ağacın altındaki


iğne yapraklarının dansında,
ve varı bele kadar uzanan çalılar, baharatlı
yapraklarla baştan çıkarmava çalışsalar,
saçlarımın ucu yalazlanıp uçuşsa
ve kavrıılsa bile susuzluktan,
yıld ız kalıntıları yine de
se rp ilir tam saçlarımın üstüne.
Başımda dum andan siperim le,
veniden anlavab ildiğiınde olanları,
benim kuşum , gece dayanağım,
ateşlendiğim de gecenin iyim le,
yala/.ların çıtırtısı d u y u lu r karanlıkta,
ve s ö n d iiriiriu n iyim deki kıvılcım ı.

O ld u ğ u m g ib i, ateşimle kaldığım da
ve sevildiğim de ateş tarafından,
ta ki reyine ağay gövdelerinden yıkıp,
yaralara damlavana ve toprağı ağ g ibi
sıcacık kaplavana kadar,
(ve sen, benim ölesiye inandığım kuşum ,
gece benim y iire ğ iın d e k ile ri yalsan bile! )
senin artık, varışmış olarak,
g ö rke m li b ir lıu /u rla ve ne [tabasına
olursa olsun, kanat ayrığın kule
b o ğ u lu r ışığa.
F E T İH

Gece o lm u ştu bile,


vardığım da otlaklara,
kokusunu alıvordıım çayırdaki
vara iz le rin in ve henüz çıkmamış
rüzgârın.
Sevgi, otlam az o lm u ştu ,
yankıları silin m işti çanların,
dem etler, acılarla d ü ğ ü m len m işti.

B ir h ovn ıız saplıydı toprağa,


süriibaşınm avakları altım la ezilm iş,
ve karanlığa batırılm ış.

O nu to p ra kla n çıkardım ,
k a ltlird im göğe,
olaııea giieüm le

Ve bıı ülkeyi ezgilerle


baştan başa d o ld u ra b ilm e k için,
üfledim boynuza;
gelm ekte olan rüzgârda
ve sallanan b ü tü n
başakların altında
yaşamaya hazırdım !
C U R R IC U LU M VITAE

U z u n d u r gece,
u z u n d u r, ölcm cycıı
adam ¡(¿in, uzun şiire
yalpa v u ru r çıplak bakışları
sokak lam balarının altında,
iç k ili soluğuyla körleşen gö zleri
ve tırnakların ın altındaki et kırın tıların ın
ko k u la n , uyuşturm az her zaman, T a n rım ,
u z u n d u r gece.

B ey azl aşın ıy o r saç Iarı m ,


çünkü ben, m akinelerin rahm inden çıktını
sürünerek, çam katram pembe b ir çizgi
çekmiş alınma ve saç örgüsüne,
saçlarda karbeyazı boğulm uş. Am a ben,
büyük reis, y ü rü d ü m onçarpıyüzbin
rııh lu k kent boyunca ve ayaklarım,
o nçaıpıvü zb in soğum uş barış çub uğ u n u n sarktığı,
eleri kaplı g ö kyü zü n ü n altında kırkayaklar gibi
kaynaşan ruhlara bastı. Ç oğu kez
m eleklerin h u zu ru n u istedim kendim e,
b ir de, dostlarınım çaresizlik çığlıklarıyla
dolm uş av bö lg ele rin i.

I 17
Ayaklan vc kanarları iki yana adılmış,
herkesin b ild ik le riy le havalandı ge nçliğ im ,
k irli su b irik in tile rin in ve yasem inlerin üzerinden
uyularak varıldı, kare k ö k le rin in g iz in i saklavan gecelere,
sim di ö liim iiıı söylencesi, sanki her saat penceremde,
k u rt sütü verin baııa vc gırtlağım a benden öncekilerin
kahkahalarını akıtın, eğer savlaların üstünde
ııvııva kalırsam, ve eğer görürsem utandırıcı b ir düşte
düşünm eyi becerem ediğim i, ancak vılaıı b iyiıııi
saçakların püskülleriyle oynavab ildiğiıııi.

A n n e le rim i/ de düşleıııişlerdi
erkeklerinin geleceğini,
pek e tkileyiciyd i g ö rd ü k le ri,
her b iri devrim ci ve valnızlıgına göm ülm üş,
ama bahçede, duanın anlından,
vala/.laıımış o lla rın üstüne e ğ ik lik le rin d e ,
aşklarının geveze çocuğuyla e ld e y d ile r
Sövlc, beııiııı kederli babacığım, neden
susmuştunuz, o zam anlar,
düşüıııııevi sürdürecek yerde?
Gecelerden b irin d e , y itip g ittiğ in d e insan,
ateş etmeyen b ir to p u n yanında
ve ateş fıskiyelerinin ortasında,
kahredesiye ıız ıın d ıır gece; sarılık olm uş
avın atığının, safra rengi b ir ışığın altında,
ik tid a r özlem iyle dolu b ir düşün ardından
fırtına g ib i geçip g itti (en g e lle m e d iğ im ) kızak,
içinde kürklere bürünm üş tarihle b irlik te .
U yu d u ğ u m d a n değil: U yan ıktım aslında,
buz iskeletlerinin arasında aradım y o lu m u ,
eve d ö n d ü m , kollarım a sarmaşıklar doladım
ve bacaklarıma, güneşin kalıntılarının yardım ıyla
yıkıntıları aklaştırdım .
K u tladım b iiy iik bayram ları,
ve ancak m ü jd e le n d ik te n sonra,
ekm eği ikis e as ırdım .

B üyük izler bırakan b ir zamanda,


çabuk g itm e lid ir insan, b ir ışıktan
(»tekine va da b ir ülkeden b ir başkasına,
g ö k kuşağının altında, pergelin ucu yürekte,
odak noktası alman ise, gece.
A la b ild iğ in e açık. Dağlardan
g ö lle r, g ö lle rin içinde dağlar g ö rü n ü r,
s'c b u lu tla rın arasında, çalar
b irin in dünyasının çanları.
K im in diinvası o ld u ğ u n u öğrenm ek ise
bana yasaklanmıştır.

1 19
B ir C ıım a g iin ii oldu
- o ru ç lu y d u m yaşamım adına,
havadan sanki lim o n suyu dam lam aktaydı
ve kılçıkla r saplanmıştı damağıma -
o sırada b ir y ü z ü k çıkardım
açılan balığın içind en , d oğ um um d a
gecenin nehrine atılm ış ve batm ıştı.
O nu geceye geri verdim .

A h, keşke korkm asaydım ölüm den!


B ıılabilscydim sözcükleri,
(kaçırm asaydım ),
d ike n le r olmasaydı yüreğim de,
(güneşi v ııra b ils c y d im ),
olmasaydı ağzım da hu susamışlık,
(vahşi suları içm eseydim ),
açmasavdım k irp ik le rim i,
(sicim i görm eseydim ).

G ökyüzü mü çekip götürdü kle ri?


Taşımasavdı eğer yeryüzü beni,
çoktan uzanmış ya tıyor o lu rd u m ,
çoktan yatardım , gecenin
olm am ı istediği yerde,
daha kabartm adan bu ru n d e lik le rin i,
ve ayağını kaldırm adan
yeni darbeler için ,
hep peşinde yeni darbelerin.
H e p gece.
Ve gün, hiç yok.

120
D Ö NÜŞ YO LU

Kv çıılıa çiçeklerinden
ve ilençli yoncalardan oluşma gece,
yardım cı ol yürüm em e,
n e m le n d ir ayaklarımı.

S ırtım daki vam pir,


gitm eye çalışır çoeıık adım larıyla,
d u yd u ğ u m , onu n nefesidir,
çapraz adım lar attığında.

N ic e d ir m i gelm ekte peşimden?


Yoksa ben, b irin i m i in cittim ?
Beni kurtarabileceklerden
olm adı henüz armağan e ttiğ im .

Ka y aIarı n ç ev r esi n d e,
başakların kamp k u rdu kla rı yerde,
çıkar doğruda n kaynaktan,
açık konuşan, eski b ir ağızdan:

"B o zu lm a m a k istiyorsan eğer,


gecikm e daha fazla,
anahtar seslerine kulak ver,
gel çayırların yurduna!

A rınm ış bedenle ölecektir,


artık bedeni sevmeyen,
coşkuyla m atem in
yalnızca haberini getiren.
Beni yere seren
k ö tü lü ğ ü n giieüyle,
daha ela aymakta kanatlarını
vam pir, uyuşa geytiğ iıu le ,

kaldırm akta hin katin ı,


dost ve düşman v iiz lc riv lc ,
üstlerinde yem heri kıran
S a tü rn 'ü n gölgesiyle.

B ir kez vu ru ld u mu damga
tam ense köküne,
ayılır h ü riin kapılar,
yeşil ve sessizce

Ve yayım ı eşiği
parlaktır heııiın kanımla.
O rr g ö z le rim i, ev gece,
d e liliğ in rüyalarıyla.

122
SİSL E R ÜLKESİ

Kış m evsim inde benim sevgilim


orm andaki hayvanların arasındadır
Sahalı gelm eden dön m ek zorunda o ldu ğu m u
b ilir dişi tilk i ve güle r halime.
Nasıl da titre r bu lu tla r!
Ve kardan vakamın üstüne
iner kırılgan b ir bıız tabakası.

Kış m evsim inde benim sevgilim


b ir ağaçtır öteki ağaçların arasında
ve davet eder umarsız kargaları
güzel dallarına. B ilir ki rüzgâr,
g ü n d o ğ u ım ın d a o donm uş, kırağı
dcscıılcrivlc süslü akşam giysisini,
kaldırıp, beni eve kovalar.

Kış m evsim inde benim sevgilim


balıkların anısında ve d ilsizd ir.
T iry a k is iy im d ir onun yüzgeçlerini
içerden devindiren suların, kıyıda
d u ru p izlerim dönüşle rin i ve dalışım,
to p ra k parçaları beni sürükleyene kadar.

Ve yine, kanatlarını üzerim de açan


kuşıııı av çığlığına hedef o lu p,
düşerim tarlada: O ise tavukların
tü y le rin i vo lııp , beyaz b ir k ö p riie iik
kem iği atar bana. Bovııum a asar,
sonra geçip g ide rim
acı b ir tiiv fırtınasının içinden.
Sadık d e ğ ild ir benim sev g ilim ,
b ilirim , süzülüp gid e r k im i /.amaıı
yiiksek ökçeli pabuçlarıyla kente,
barlarda ağzında saman çöpüyle,
öper kadehleri dudaklarından,
ve b u lu r her şev için b ir sözcük.
Ama benim için anlaşılm azdır bu dil.

Sisler ülkesini g ö rth im ,


sislerin ka lb iyd i, yediğim .

12a
M AVİNİN SAATİ

Yaşlı adanı der: M e le ğ im , ııasıl istersen,


yeter ki, şu pırıl pırıl akşamı doyurm ayı bilseıı
ve kolum a g irip b ir şiire yiiriise ıı,
sözleşmiş ıhlam u r ağaçlarının kehanetini çözebilseıı,
şu şişmiş, m aviliklerde ezik g ö ziike n lambalar,
son viizle r! valnızca seninki tam anlamıvla parlar.
O liid ü r kitaplar, g e rilim in i y itirm iş tir dünyanın kutupları,
kalmışsa daha karanlık akışın b ir arada tu ttu k la rı,
onları ela b irb irin d e n avırır senin saçlarındaki toka.
R üzgâr, durm aksızın g ire r, vurm adan kapıma,
avın ıslığı ve sonra b ir hamle, gö zü n alabildiğine,
aşk, artık b ile n m iş tir anıların güeiivle.

Genç adam sorar: ve hep gelecek misin?


O dam daki g ö lge le rin üstüne yem in etm elisin,
ve karanlık, ama gerçekse ıhlam urların kehaneti,
söyle onu çiçeklerin d iliy le , aç saçlarının tellerini
ve gecenin eoşııp taşmak isteyen nabzını!
Ç ünkü aydan gelen b ir işaret, d u rd u ru r rüzgârı.
Rahatı sim geler mavi ışıkta lambalar,
ta ki oda, soluk b ir zamana bürünene kadar,
batikten ışınlan dudakların varır benim kilere,
o zaman acıdır başlayan, sana ders vermeye:
D ünyanın kazandığı, oynadığı ve y itird iğ i sözcük, canlıdır,
ondan sonrası ise, aşkın başlangıcıdır.

125
Satılık g e lin c ik le r var1 ig dilek karşılığı b ir dem et, alın,
dile kle rin soluklanmasına bile i/ in verm ezler atılışında
ağızların.
Sirk çadırındaki yüksek rrape/deıı
atlayıp geçiyorum dünyanın ateş çem berinden,
bırakıyorum ke n dim i, efendim in ellerine,
o da v o llu v o r bana akşam vıldızım , b ü tün cö m e rtliğ iyle

120
A N LA T BANA, AŞK

Şapkan çıkıyo r hatifçe, selam verip havada dolanıyor,


çıplak hasın sanki bulutlara d o ğrulım ış,
yüreğin ise çok başka yerlerde,
ağzın yeni d ille r e kliyo r b ild ik le rin e ,
çayır ¿tüzelleri artm akta her yanda,
yıldız çiçeklerini solum akta yaz m evsim i,
tanelerle körleşm iş olarak kaldırıyorsun yüzünü,
¿tülüyorsun, ağlıyorsun ve keıuliıı gidiyo rsu n yıkım a,
ilaha nelerle karşılaşacaksın -

A n la t bana, aşk!

Tavus kuşu ağırbaşlı b ir şaşkınlıkla açıyor yelpazesini,


güvercin, tüylerle ö rü lü vakasını kaldırıyor,
guruldam a larla dolan hava, esnedikçe esniyor,
ördek bağırıyor, b ü tü n ülke ta d ıyo r yaban balından
ve özenle düzenlenm iş olan parkta bile
her tarhın etrafında altın to z yığınları toplanm ış.

Kızıllaşan balık, sürüyü geride bırakıp


mağaradan geçiyor ve mercan tarlalarına koşııvor.
kum ların güm üş fırtınasında dans ed iyo r yengeç.
Böcek, en g üze lin kokusunu ta uzaklardan alıyor;
yalnızca duyuları olsaydı bende, algılayabilirdim
zırhının altından kanatların parladığını
ve yola k o y u lu rd u m , uzaklardaki b ö ğ ü rtle n le r için!

A n la t bana, aşk!

127
Konuşm asını b iliv o r sular,
dalga, dalganın elinden tu tu y o r,
bağda tom bullaşan iiz ü m tanesi, düşüyor.
Ovlesine ivim ser ki salyangoz, evinden çıkarken!

b irb irle rin i yum uşatm asını b iliy o r taşlar!

A nlar bana, aşk, benim kendim e anlatam adığım ı:


biçilen bu kısa ve korkunç zaman boyunca,
yalnız düşüncelerle yetinm ek, buna karşılık
hoş b ir şevler yapmamak ve tatm am ak mı yazgım?

D üşün m e k zo runda mı insan? A lgılanm az mı yokluğu?

D iyorsun ki: B ir başkasıdır ona g ii\ eneıı...


A nlatm a h iç b ir şev C iörüvoruın semenderi
her ateşin içinden geçerken.
Ne korkuyla kaçmakta, ne de acı çekiyor.

128
CAM KIRIKLARI TEPESİ

Kırağı ile çiftleşm iş bahçeler -


ekm ek yanmış fırınlarda -
hasat söyleııeelerinden çelenkler
fitild ir senin elinin altında.

Sus! K endine sakla d ilen m e ni,


göz yaşlarına bulanm ış sözeiikleri
hasat toprağ ını hep koruyan
cam kırıkları tepesine göm .

K ğcr kırılırsa b ü tiin testiler,


ne kalır testilerde göz yaşlarından geriye?
Ateşle d o lu d u r aşağıdaki delikler,
alevlerdir atılan ileriye.

B uharlar şim di hâlâ


su ve ateşin sesleriyle yaratılm akta.
Ey yükselen b u lu tla r ve sözcükler,
adanmışsınız eaııı kırıklarından oluşma dağlara!

129
B EYA ZLI G Ü N L E R

Kayın ağaçlarıyla uyanıyorum bugünlerde


ve buzdan b ir aynanın önünd e,
alnınıa d ö k ü lm ü ş buğday saçları tarıyorum .

S oluğum la karışarak
k ö p ü rü y o r süt.
Erken saatte kolay kö p ü rü yo r.
Ve nerede eamı buğulatsam ,
yine senin b ir çocuk parmağıyla resm edilm iş
adın çıkıyor: M asum iyet.
O ııca uzun zam anın ardından.

b u g ü n le rd e aeı ve rm ivo r
u n u ta b ilm c m
ve anımsamak zorunda kalmam.

Seviyorum , beyaz b ir k o r g ib i tutuşarak


seviyorum ve teşekkür e d iyo ru m İn g iliz selamlarıyla,
b u n u yapmayı uçarken öğrendim .

bu g ü n le rd e m artıları düşün ü yorum ,


onlarla b ir aşağı,
b ir yukarı kanat açarak,
bembeyaz b ir ülkeye uçtum .

130
U fu k ta bcııim efsane kıtam ın,
oralarda beni, üstüm de
b ir kefenle te rk etmiş
kıtam ın g ö rke m li çöküşünü
algılıyorum .

Ben yaşıyorum ,
uzaklardan o n u n kuğu şarkılarını d in liy o ru m !
H ARLEM

B ü tiin b u lu tla r çözülm ekte sanki halkalarından,


yağm ur, b ü tü n o lu k la r bovunca süzülm ekte,
yağm ur sıçrıyor yangın m e rd iven le rin in basamaklarından,
m ü z ik dolaplarına m e telikle r g ib i g irm e k üzere.

Kara ke n t bembeyaz g ö z le rin i d e viriyo r


ve kaçıyor her köşede dünyadan.
Y ağm urun ritm in i suskunluklar destekliyor.
Y ağm uru n h iiz iin lii ezgisi kapatılıyor yankılanmadan.
R EK LA M

Am a ııcrcyc gideceğiz
jjıım çekme sen jja m çekme
o rta lık kararıp hava soğuduğunda
jjn m çekme
ama
m ü z ik li
ne yapm alıyı/
neşeli ıv m ü z ik li
ve ne düşünm eliyiz
neşeli
b ir sonla karşılaşınca
m ü z ik li
ve nereye taşıyacağız
en iyisi
oııca vıIlık sorularım ızı ve korkularım ızı
ıl ¿işler en m nşırhan esin ejja m çekme sen jj anı çekme
ama ne olacak
en iyisi
ö lü m ü n sessizliği

başladığında

ı ta
O LU LIM AN

D ireklerde ıslak bayraklar asılı,


renkleri daha h iç b ir ülkenin olm am ış,
ve dalgalaıım aktalar, çam urlu yıldızlarla,
gözcü yerinde yemyeşil dinlenen aya karşı.

Ta kâşifler zam anından kalına b ir su dünyası!


D algalar b ü tü n yolları kaplayıp tıkamış,
ve yukardan ışık, havaya uzatılm ış
yeni cadde ağlarının arasından damlamakta.

Aşağıda sular, kutsal kitapları karıştırm akta,


pusulanın ibresi ise geceyi gösteriyor
A ltın , düşlerin arasından yıkanıp çıkarılıyor,
denize valııızca b ir tereke kalmakta.

d ek, ama tek b ir ülke kalmadı avak basılmadık!


Ve sürüklenm ekte denizcin in ağları paramparça ,
çünkü kahkahalar atan çılgın kâşifler,
şim di ölü b ir su yoluna düşm üşler
SÖ YLEV V E SON SÖ YLEV

B izim ağzım ızdan çıkmasın,


ejder to h u m u eken söz.
Hava bunaltıcı, d o ğ ru ,
usık ise bayat ve b u ru k b ir köpük,
ve bataklığın üzerinde kara b ir sivrisinek ordusu.

Baldıran, sever çanaklanmayı.


B ir kedi postu yayılmış,
yılan tıslamakta üstünde,
akrep ise dansına başlamış.

Kulağım ıza ulaşmasın


yabancı b ir suçun söylentisi,
b irik in tin in kaynadığı bataklıkta,
sen, ey söz, boğulm aksın.

Ey söz, ol yanım ızda,


sevecen b ir sabırla
ve sabırsızlıkla. Sonu gelm eli
b ü tü n bu ekilenlerin!

Hayvan sesini ta k lit eden, hayvanın üstesinden


gelemez.
B ü tü n aşkları y itirm iş o lu r, yatağının sırlarını
açan.
Sözün p içi, b ir budalayı kurban etm ek için iııizaba
h izm e t eder.

K im is tiyo r senden, bu yabancı için b ir vargıya varmanı?


Ve istenm eden yaparsan eğer bunu, o zaman lıe r gece
ayaklarında on un yaralarıyla dolaş, g it! b ir daha gelme.

\35
Kv söz, b izd cıı o l,
ö z g iir, ayık ve giize l.
E lb e t b ir sonıı gelm eli
hcsapçılığm.

(Yengeç geri ç e kiliyo r,


köstebek aşırı ıızıın uyuyor,
yum uşak sıı, taşlan geren
kireci çö zü y o r )

Gel, sesten ve soluktan oluşma nim et,


güçlü kıl bu ağzı,
zayıflığı bizi k o rk u ttu ğ u n d a
ve engellediğinde

Gel ve salon venilıııe,


b iz bıınea k ö tü lü k le savaşırken.
E jder kanının m ıin a lik ı korıımasındansa,
bıı el ken d in i ateşe tu ta r
G el, sö ziim , k u rta r beni!
DOĞRU OLAN

D o ğ rıı olan, kum atmaz gözlerine,


uyku ve ö lü m , valvarır sana onu almak için,
çünkü senden b ir parçadır ve her acının öğrencisi,
D o ğ ru olan, taşını ite r m ezarının ötesine

A la b ild iğ in e derinlerde ve so lg u n d u r doğru olan,


robum da, vaprakra ve tem bel b ir ililin yuvasında,
b ir vıl, b ir vıl daha ve b ü tü n vıllar bovunca -
doğru olan, zamanı yaratm ak yerine ödeşir onunla.

D o ğ ru olan, saçları ayırıreasma b ir çizgi çeker yeryüzüne,


taravıp atar düşleri, çiçekleri ve ısmarlananları,
giderek do la r tarağın dişleri, koparılm ış yemişlerle d o lu ,
saplanır sana ve içip b itir ir b ü tü n sende kalanları.

D o ğ ru olan hareketsiz kalmaz, belki de oııea


her şeyini ortaya ko vdu ğ u n yağma seterine kadar.
O n u n kurbanı olursun, yaraların açıldığında;
aslında ele ve rir seni başına gelenler

Av viikse lir, beraberinde b u ru k içkile rin tadıyla,


İç kendi pas ını. Acıtan b ir gece başlar.
Tek b ir dal olsun, kıırtarılamazsa,
atıklar g ü ve rcin in tü y le rin i yolar.

Z in c irle rin ağırlığıyla kenetlenm işsin dünyaya,


g e lg e ld im doğ ru olan, çatlatır d in arları.
Uyanırsın ve yo lu n u bulmaya çalışırsın karanlıkta,
y ö n e ld iğ in , kim senin b ilm e d iğ i b ir çıkıştır.
İLK D O ĞD U Ğ U M ÜLKE

G ittiğ im d e gi'meye, ilk d o ğd u ğu m


iilkeyc, çıplak, voksııl ve batık
denize, varı bel e kadar,
bu ld u m kenti ve kaleyi.

boz yüzünde n uyuyakalmış,


ra tıyo rd u m ışığın altında,
re üzerim de, İyonyanm tuzuyla
rapraklanm ış b ir ağaç iskeleti asılıydı.

D üşler d ö k ü lm ü y o rd u dallardan.

Ladenler aymaz, orada,


re h iç b ir kuş, şarkılarını
pınarların sularında canlandırm az.

Güneyde, ilk d o ğ d u ğ u m ülkede,


engerek yılanının ve ışıktaki
dehşetin saldırısına uğradım .

Kapat,
kapat g ö z le rin i!
Vapıştır dudaklarını ısırıldığııı yere!
Yc kendi ken d im i iğneye k o vu ldu ğ um d a,
ve ilk d o ğ d u ğ u m ülke
sarsılmaya başladığında deprem lerle,
görm ek iyin uyananlardandım artık.

Orada kazandım vaşarnı.

O rada taşlar, ö lii değil.


F itil hemen parlıyor,
b ir bakış onu ateşlediğinde.
BİR A D AN IN ŞARKILARI

G ölg e le rin m eyveleri dö külm ekte duvarlardan,


m ehtabın ışığıyla sıvanmakta ev; deniz rüzgarı ise
soğum uş kraterlerin k ü lle rin i taşımakta uzaklardan.

G iizel delikanlıla rın kollarında


uyum akta kıyılar,
te n in , hep beni anımsamakla,
bana vu rg u n d u önceden,
gem iler ayrıldıklarında kısadan
ve çarm ıhlar,
ö lü m lü kalıntılarım ızla b irlik te
geçtiğind e dire kle rin yerine.

.Şimdi boş artık infaz alanları,


aravanlar, b iz lc ri bulam ıyorlar.

Sen d ö n d ü ğ ü n d e yaşama,
ben yeniden başladığımda yaşamaya,
ne b ir taş var kapının önünde,
ne de denizde b ir tekne

Fıçılar yuvarlanıyor yarın o lduğu nda,


pazar g ü n ü n ü n dalgalarına d o ğ ru ,
kutsanm ış tabanlarım ızla
sarıp kıyıya yıkıyo ru z üzüm leri
ve haşatlı ezip
dönüştü rii y o rıı z. şa ra ba,
varın, kıs ıda.

140
Sen d ö n d ü ğ ü n d e v.ış.ııın,
ben yeniden balkıdığım da yaşamaya,
asılmış cellat kapının önünde,
çekiç, d e ııi/e batıyor.

G ü n iin lıirin d e gelm ek zorunda bayram!


Hrıııiş A n to ııiııs , çe ktiğ in acılar adına,
ermiş I.eonha rd , çe ktiğin acılar adına,
ermiş V itııs, çe ktiğin acılar adına.

Yer açın d ile kle rim ize , yer açın duacılara,


yer açın m üziğe ve neşeye!
SaIlık nedir, ö ğ re n d ik artık,
ağustos böceklerinin korosunda s ö yliivo rıız,
yiyip içiyo ru z,
sıska kedile r dolaşıyor
masamızın etrafında,
akşam ayini başlayana kadar
seııi elinden tu tu y o ru m ,
g ö zle rim le ,
ve lu ı/ıır lu , cesur b ir yürek,
sana d ile kle rin i kurban cdivor.

Bal ve fın d ıkla r çocuklara,


do lu dolu ağlar balıkçılara,
v e rim lilik bahçelere,
yanardağa ise ay, ay yanardağa!

141
Sınırların ötesine sıçradı kıvılcım larım ız,
gecede çem ber çizdi fii/.eler,
karanlık sallarla uzaklaşan alay,
zamanı sunm akta tarihöneesine,
sürüngen kertenkelelere,
o b u r b itkile re ,
ateşler içinde vanan balığa,
rüzgârın çılgınlıklarına
ve dağın hazzına, o dağ ki,
yo lunu şaşıran b ir sat yıldız,
çarpar göğsüne ve parçalanır.

Bari şim di v ü rc k li o lu n , budala erm işler,


ve söylevin karava, kraterlerin susmadığını!
Erm iş Roeluıs, çektiğ in acılar adına,
ve sen, çe ktiğ in acılar adına, ermiş Eıaıız

B iri çıkıp g ittiğ in d e , vazboyıı topladığı


deniz kabuklarıyla bezeli şapkasını
denize atmalı ve saçlarını
dalgalandırarak yelken açm alıdır,
denize d ö k m e lid ir aşkı
uğruna ku rd u ğ u sofrayı,
ve denize akıtm alıdır
kadehte kalan şarabı,
ekm eğini balıklara verm eli
ve b ir damla kanını denize karıştırm alıdır,
bıçağını dalgalara iyice saplamak,
ve sonra pabuçlarını,
yü re ğ in i, d e m iri, Ivaçı
denizin dib in e yollam ak

142
ve saçlarım dalgalandırarak yelken açmalıdır!
İşte o //aman yine gelir.
N e zaman?
Sorma.

Ateş var yerin altında,


ve ateş tertem iz.

Ateş var yerin altında


ve sıvı halinde taş.

B ir ne h ir var yerin altında,


bizim içim ize akan.

B ir n e h ir var yerin altında,


kem ikleri kavurm akta.

B üyük b ir ateş gelm ekte,


büyük b ir n e hir, yeryüzüne.

Biz çağrılacağız tanıklığa.


K U Z EY V E G Ü N E Y

Ç ok geç vardık bahçelerin bahçesine,


o h iç b ir iiçüneü kişinin b ilm e d iğ i uykuda.
K ar yağmasını zeytin dalında beklem ekti istediğim ,
yağm uru ve buzların gelm esini ise badem ağacında.

Am a ıvasıl dayanabilir palm iye,


senin yum uşak yapraklardan ö rü lü duvarı yıkmana,
ıvasıl yo lu n u bulsun yaprakları sisin içinde,
sen kış giysilerine büründüğünde?

D üşün ki, yağm ur ü rkü tm ü ştü seni,


açılmış yelpazeyi sana g e tird iğ im d e .
Sen onu kapattın. Y itird in zaman sezgini,
bcıı kuş sürüsüyle havalandığım dan bu yana.

144
G Ü N EŞE

Daha g ü z e ld ir küçümsenemeyecek avdan ve onıın soylu


ışığından,
Daha g ü ze ld ir, gecenin ünlü tarikatları olan yıldızlardan,
Ç o k daha g ü z e ld ir b ir ku y ru k lu yıldızın ateşli gösterisinden
Daha b ü y ü k b ir g ü z e llik tir m isyonu öteki
gezegenlerinkinden,
G ü z e ld ir güneş, çünkü senin ve benim yaşamımız her gün
on u n arm ağanıdır.

G ü z e ld ir doğan güneş, yaratacağı eseri unutm am ıştır


Ve tam am lar, en g iize l şekilde yazları, ne zaman ki gün,
Buharlaşır kıyılarda ve yelkenler, g iiç s iiz yansımalarla geçer
G ö z le rin in üzerinden, ta sen yo rg un düşene ve
sonuncusunu kısaltaıva kadar.

Güneş olmazsa sanat da takar yüzüne peçesini yeniden,


Sen artık g ö rü nm ez olursun hana, ve deniz ve kum lar,
G ölgelerle kırbaçlanarak kaçarlar göz kapaklarım ın altına.

Ey bizi sıcak tu ta n , koruyan, m ucizeler yaratırcasına


kollayan ışık,
H e p g ö rm e liy im seni ve yeniden g ö rm e liy im !

G üneşin altında y o k tu r daha güzeli, güneşin altında


olm aktan...

145
Y o k tu r daha g ü ze li, değneği sııda, kuşları yukarda
g ö rm e kte n ,
O kuşlar ki, nasıl uçacaklarını düşünürler, ve sonra
aşağıdaki balık sürüleri,

R enkleri ve biç im le riy le , dünyaya b ir ışık m isyonuyla


g elm işle rd ir,
Y o k tu r dalıa g ü ze li, çevreyi, b ir tarlanın karesini, ülkem in
b in köşesini görm ekten
Ve senin üstündeki giysiyi. Ve senin bol etekli, mavi
giysini!

O güzel mavi ki, içinde tavus kuşlan gezinip başlarını


eğerler,
U zakların mavisi ki, d uyg ula rım ın iklim le rin d e ,
m u tlu lu ğ u m u n o k lu ğ u yerlerdir,
Ve m avi b ir rastlantı ufukta! H ayran g özle rim veniden
açılır,
K ırp ıştırılır ve b ire r yara g ib i yanar.

T ozun to p ra ğ ın bile sonsuz hayranlığını kazanacak kadar


g ü z e ld ir güneş,
O nedenle ben, ay ve yıld ızla r yüzünden değil,
Gece b ir k u y ru k lu yıldızla ö ğ ü nd ü ğü ve bende b ir deliyi
aradığı için değil,
Ama senin yüzünden ve çok vakında sonsuz ve h iç b ir şeye
olm adığı kadar
Yakınacağım, engellenem ez biçim de y itip gidişine
g ö z le rim in .

146
KAÇARKEN SÖ YLEN EN ŞARICILAR

D u r a Icetgc d 'A m o r! m a, ben ehe obliqua,


S ervar convcnsi; peri) ch'ella aggiunjqc
D i cielo in te rra , universale, a n tiq im .

l ’ctrarca, > 1 1 rio n fi<


I

Palmiye dalı k ırılıy o r karda,


basamaklar çökü yor,
parlıyor donm uş kent,
kışın yabancı ışığında.

Ç o cu kla r bağırarak geçm ekte,


açlık dağının yanından,
beyaz undan yerlerken,
duaları göğe yükselm ekte.

Kışın zengin alacası,


altın rengi m andalinaların,
valışi rüzgârlarla savruluyor.
Y uvarlanıyor kan portakalı.

147
II

Ben ise yalnız başıma yatm aktayım


yaralarım la, buzdan dike nlerin içinde.

K ar henüz başlamamış
bağ koymaya gözlerim e.

Bana sımsıkı sarılan ö lüle r,


susmaktalar b ü tü n dillerde.

H iç yok sevenim
ve kimse lamba tu tm a d ı önüm e.

148
III

Sporadlar, o adalar,
den izin güzel in cile ri,
soğuk akıntılarla kuşatılm ış,
hâlâ yem işlerini uzatm aktalar.

O bembeyaz kurtarıcılar, gem iler,


- ya ln ızlık kokan yelkenler! -
batm azdan hem en önee
karayı işaret etm ekteler.

149
IV

Daha öııcc g ö rü lm e n i iş b ir soğıık bastı ortalığı.


Uçan k o m u tla r d enizi aşarak geldiler.
K örfez, b iitiin ışıklarıyla çekti teslim bayrağını.
D üşm anlar kapılarını açan kente g ird ile r.

Rense suçsuzum ve hapisteyim


yenik düşen N a p o li'd e ,
bu kentte kış,
P osilip ile V o n ıe ro 'y ıı gerdi gökyüzün e,
yani beyaz şim şeklerinin,
şarkılar arasında eleme yaptığı ve
kısık sesli gü rle m e le rin i
harekete g e çird iğ i yere.

Ren suçsuzum ve ta C a m a ld o li'yc


kadar değm ekte çam lar bulutlara;
umarsız b ir uzanış, zira yağm urun pulları
hem en d ö k ü lm ü y o r palm iyelere;
u m u t yok, ç ü n k ii kaçmamam ö n gö rü lm ü ş,
balık, yüzgeçlerini ko ru m a k istercesine gerse,
kışın sahillerinde, hep sıcak dalgalardan doğm a
k ö p ü k dum anları hana
koruyucu b ir duvar örse,
üstelik dalgalar
kaçarken
kaçanları
b ir sonraki hedefe götürseler bile.

150
V

Kalksın artık kar lııı baharatlı kentten!


Yolları sarmalı yem işlerin kokıısıı.
Serpin kuru ü zü m le ri her yana,
g e tirin in c irle ri, gebre fidanlarını!
C anlandırın yaz m evsim ini,
yenileyin h ü tiin b ir dolaşım ı,
d o ğ u m u , kanı, pisliği ve atıkları,
ö lü m ü -
peşinden g id in derideki izle rin ,
onlar ki, çiz g ile r çekerler yüzlere,
kuşku d o lu , tem bel ve yaşlı yüzler,
kireçlenm iş ve yağa batmış,
kurnaz kesilm iş pazarlıklardan,
tehlikeyle, lavların tanrısının
öfkesiyle, tanış olm uş,
m eleklerin sisleriyle,
ve kahrolası ateşle!

LSI
VI

Ders alınm ıştı aşk konusunda,


o n b iıı kita bın yardım ıyla,
çok az değişebilen jestlerin
ve budalaca yem in lerin
deneyim iyle ö ğ re n ilm iş ti -

açılmıştı aşkın sırları


ama ilk kez burada -
lavlar aktığında aşağı
ve soluğu yaladığında bizi
dağın eteklerinde,
sonunda tükenen krater
bu kapalı bedenlerin
anahtarını ve rd iğ ind e -

G ird ik ilence uğramış odalara


ve karanlığı parm ak uçlarım ızla
aydınlattık.

152
VII

İnerde b ir penceredir senin gö zle rin ,


aydınlıkta d ıırd ıığ ım ı b ir ülkeye ayılır.

İçerde b ir d e n iz d ir senin göğ siin,


beni dibe çeker.
İçerde kalçaların, çok b üyük
yolculuklard a n geri dönen
g em ilerim için b ir rıh tım d ır.

M u tlu lu k , beni karaya bağlayan


b ir güm üş halattan kaynaklanır.

İçerde senin ağzın yum uşacık b ir yuvadır,


benim ııçmavı öğrenm ek üzere 006167621 Jl
İçerde e tin , karpuz rengi b ir ışıktır sanki,
sonsuz tatlı ve keyifli.
İçerde senin dam arların, g ö z yaşlarımla
yıkadığım ve günü g e ld iğin de
tartılacağım altınla d o lu d u r.

U nvanlar almaktasın, kucaklamışsın


önce sana verilecek sen e tle ri.

İçerde senin ayakların asla yolda d e ğ ild ir,


çünkü daha önce varm ıştır benim kadife ülkem e.
İçerde ke m ikle rin , parıltılı flü tle rd ir;
onlarla, sanki büyülem esine, ölüm ü
bile süsleyecek ezgiler yaratabilirim ...

15.t
VIII

... Toprak, deniz ve gök.


Ö püşlerle d e lik deşik
toprak,
d eniz ve gök.
S özcüklerim e yakalanmış
toprak,
lıâlâ son sözcüğüm ün kıskacında
deniz ve gök!

Benim seslilerim in saldırısına uğramış


bıı yeryüzü,
hıçkırarak d işle rim in arasında
d e m ir atmış,
b ü tü n o yüksek fırınlarıyla, kuleleriyle
ve kendini beğenmiş zirveleriyle,

bu yenik düşmüş yeryüzü, önüm de


b ü tü n va d ile rin i, ovalarını,
ç ö lle rin i, tundralarını y itirip çıplak kalmış,

bu huzursuz yeryüzü
titre ye n m anyetik alanlarıyla,
ken d in i henüz b ilm e d iğ i güçlerin
zin cirle riyle buraya sımsıkı bağlamış,

IS4
bu uyuşturulm uş ve uyuşturucu ycrvüzü,
patlıcangilleriyle,
kurşunlu zehirleriyle
ve b ir dolu güzel kokusuyla -

batmış denize
ve vüksclm iş göklere
bu ve rviizü !
IX

Kanı kedi,
yerde yağ b irik in tis i,
kem gözler:

U ğ u rsu z lu k !

Çek mercan boyn uzu ,


boynuzla rı evin önüne as,
karart, ışık olm asın!

156
X

Ey kabuklarım ızı kıran,


zırhım ızı, kiııı b ilir kay y ıld ır bizi havaya karşı
koruyanı vc kahverengi pasını sıyırıp atan aşk!

Ey bizim sevgim izi ezen,


duyarlı bölgelerdeki o nem li ateşi söndüren acılar!
D um anlarla, dıım aıı içersinde can çekişerek sönm ekte alev.

157
XI

şim şekler çaksın istiyorsun, fırlatıyorsun bıçağı,


lıavamıı sıcak dam arlarım açıyorsun;

ıteşin son .şenlikleri, seni k ö r ederek


re sessiz fışkırıyor açılan nabızlardan:

Ç ılgın lık, nefret, sonra in tika m ,


una hemen ardından pişm anlık \e vadsıma.

Bıçaklarının k ö re ld iğ iııi anlayacak /.aman buluyorsun,


re sonunda dııyuınsııyorsun nasıl kapandığım aşkın:

O n u rlu fırtınalarla ve tertem iz b ir solukla.


Ve aşk, seni itiv o r düşlerin zindanına.

iVItın saçların sarktığı verde, uzatıyorsun elini


ona, hiçliğ e inen b ir m erdiven.

B iııb ir gece yüksekliğinde basamaklar.


Son adını ise, boşluğa atılanı.

Ve düştü ğü n yer, hep eski m ekânlar,


her b irin e kanından üç damla veriyorsun.

K aranlıklar içinde tu tu yo rsu n saç lü le le rin i.


Ç ıngırak çalıyor, tam am dır artık.
XII

D udaklarım da gccclcvcn dudaklar,


g ü zü m ü n n ö b e tin i tu ta n göz,
eller -

ve beni sürükleyenler, gözler!


karan b ild ire n dudaklar,
beni idam eden eller!

159
X III

Isıtm ıy o r güneş, deniz sesini y itirm iş.


Karlarla paketlenm iş mezarları kimse açm ıyor
H iç b ir m angal d o ld u ru lm u y o r mu
korlarla? Am a yapan, k o r değil.

K u rta r beni! Daha fazla ölem em .

H rm işin işi başka yerde;


o, kenti d iiş iin ü p ekm ek peşinde koşuyor.
Çamaşır ipine çok ağır gelm iş çarşaf;
neredeyse düşecek. Ama beni ö rtm iiv o r.

H e n ü z suçluyum . Beni kaldır.


Suçsuzum . Beni kaldır.

Çakar buz kıym ığını donm uş gözden,


bakışlarla del,
ara mavi de rin likle rd e ,
yüz, bak ve dal:

Ben d e ğ ilim .
Benim .

160
XIV

Bekle ö lıiim im ii ve sonra kulak ver bana yine,


kar sepeti d e v riliy o r ve .şarkı s ü v liiy o r sular,
T o le d o 'va d ö k ü lü y o r b ü tü n ezgiler, orası çö zülü yor,
b ir tatlı ses e ritiy o r bıı/.ıı.
Ky b iiy ü k çözülüş!

Ç o k şey beklem elisin!

Z akkum rengi lıeeeler,


S özcükler akasya yeşili,
d in a rd a n dökülen çağlayanlar

H avuzu,
aydınlık ve hareketli
b ir m ü z ik doldurm akta .

161
XV

Aşkın da b ir zaferi vardır, ö lü m ü n d e ,


zaman ve ondan sonraki zaman.
B izim y o k tu r zaferim iz.

Ç evrem izde yalnızca batan yıldızlar. D o n u k lu k ve


suskunluk.
Am a sonradan, to zların üzerinde yükselecek şarkı,
aşacak b iz im yazgım ızı.

162
4. ŞİİRLER, (GEDICHTE, 1957-61)
KARD EŞLİK

H e r şev yaralam aktır aslında,


ve rastlanm am ıştır b irb irin i bağışlayana.
Senin g ib i incinm iş ve inciterek,
kıılay attım hep sana.

Arı olaıva, vani başka her temasla


çoğalan rulısal temasa gelince,
yaşlanarak e d in ir i/ o deneyim i ancak,
en soğuk suskunluğa g ö m ü ld ü ğ ü m ü zd e .

165
BU SOYA İN A N Ç YAZMAYIN

Hu soya inanı; yazmayın,


yeteri iti ir yıldızla r, gem iler ve dum an,
nesnelerin iyine iner bu sov, b elirle r
yıldızları ve sonsuz sayıyı,
ve b ir iz, b ir sevginin izi de d e n eb ilir,
hepsinden daha arı, yıkar oıtaya.

G ö kle r solm uş g ib i sarkmakta ve yıldızlar


yö zülm ekte avla gecenin bağından.

166
H O T EL DE LA PAIX

G iillc r d ö kü lm e k te sessizce duvarlardan,


yer ve toprak ortaya çıkmış halının altından.
K ırılm ış lam banın ışıktan yüreği
karanlık. Avak sesleri.
Sürgülenm iş kapılar, ö lü m le rin ardından.

167
SÜRGÜN

B ir ö lü y ü m ben, dolaşıp dıır.ın


artık h iç b ir yerde kaydını yok
b ilin m iy o ru m n n ilk i am irin görev verinde
sayı Kazlasıyım altın kentlerde
ve yeşeren taşra yörelerinde

V azgeçilm işim çoktan


ve h iç b ir şeyle anımsanmamışım

Yalnızea rüzgarla ve zamanla ve sesle

ben insanlar arasında vaşavamavaıı

Ben Alm anca d ilişle


çevremde kendim e mesken
e d in d iğ im bu b u lutla
b ü tü n tüllerde sürüklenm ekteyim .

Nasıl da kararıyor b u lu t
sa ğım ın ın to nla rı da kos’iılaşmakta
çok azı yağıyor

O zaman b u lu t öliis'ü daha as'dınlık bölgelere laşıvor


BU T U FA N D A N SONRA

Bu tu la n ıla n sonra, isterim ki


valııı/.ca güvercin,
.ııııa tek b ir güvercin
ku rtu lsu n b ir k e / ilaha.

B o ğ u lu ru m çü ııkii bu dcııi/.dc,
uçup girmese güvercin
ve getirm ese son anda
o yaprağı.

16a
M İRİYA M

Nereden aldın o kopkoyu saylarım,


ve badem lerin tadındaki adını?
Cîcnyliğin değil sana sahalıların parlaklığım veren -
iilk e n , bin v ıld ır yaşamakta hep sabahı.

Vaat et bize Y eriha'yı, ııyaıı m cznm rlarla,


elinle sun Ü rd ü n 'ü n kaynaklarını
ve bırak k a tille rin taşlaşsınlar şaşkınlıkla
ve benimse b ir an ikiııei vatanım ı!

D o k u n taştan ovulm a h e rgö ğ ü se,


m ucize yarat ki, taştan da yıksın gözyaşları.
Ve bırak, va ftiz etsinler seni onların hararetiyle.
Yabancı kal, biz bize daha vahancılaşıııcaya kadar.

Ç oğu zaman b ir kar düşecektir beşiğine.


B uzlar uzanacaktır kıyıların altında.
Am a dünya vcııik d e m e k tir sen derin uyuduğunda.
K ızıld c n iz yekm ekte dir sularım geriye!

170
A K IN TI

Bunca yaşamda vc ölüm e bunca yakın,


o yüzden hesaplaşamıyorum kimseyle,
koparıp alıyorum yeryüzünden kendi payımı;

saplıyorum veşil hançeri yü re ğ in in ortasına


Atlas O kyanusun un, kendi sularımda b o ğ u lu y o ru m .

Tarçın kokusu yükseliyor çatılardaki kuşlarla!


K a tilim olan zamanla yalnız başımayım.
H srikliklere ve m aviliklere sığınıyoruz b irlik te

171
GİT, EY D Ü ŞÜ N C E

(bit, cv düşünce, ııçmas’a yetecek kadar açık b ir sözciik


kanalların ise, seni havalandırıp g ö tiire b iliyo rsa eğer,
h a liI'm a d e n le rin sallandıkları,
vcııi b ir akim m üjdesiyle
has aııın keskinleştiği,
kendine ö/.gii silahların
konuştuğu sere
Orada sa\ıın bizi!

B ir ağacı sürükledikten sonra b alıyo r dalga.


Ateş, öııee kendine çekm işken, bırakış tır seni.
İnanç, valnızca b ir dağı serinden o snalab ildi.

Ne s arsa bırakıp g it, es' düşünce1

acılarım ızdan başka b ir ses' olmasın ham urunda.


B iirünüs'lc tercüm an ol bize!

172
AŞK : KARAN LIK KITASI DÜNYANIN

Kara h ü kü m d a r gö ste riyo r yırtıcı hayvan tırnaklarını,


011 solgun m ehtabı yörüngeye kovalıyor,
ve b u yru kla r yağdırıyor bü yük tro p ik yağm urlara.
D ünya, sana ö te ki ku tbund a n bakıyor!

D e n izle ri aşıp, altın ve fild işi sahillerine


varıyorsun, kara hükü m da rın ağzına kadar.
Ama orada, hep d iz çökm üş kalıyorsun,
b ir nedeni v o k seni bırakmasının da, seçmesinin de.

Ve b u yru kla r vağdırıvor b üyü k öğlen dönencesine.


Hava, veşilin rengi ve mavi camlar, parçalanıyor,
güneş haşlıyor balığı sığ sularda,
ve manda sürüsünün etrafında o tla r tutuşuyor.

Ö te ki aleme g id iy o r körleşm iş kervanlar,


ve hükü m d a r, çölde kamçısıyla kum fırtınaları estiriyor,
istediği, seni g örm e k, ayaklarında yalazlarla.
T en in d e ki kırbaç izlerinden kırm ızı kum akıvor.

O ise postuvla ve alacasıyla, senin yanında,


Yakalayıp, ağını üzerine atıyor
Beline sarmaşıklar dolanıyo r,
yağlı e ğ re ltio tla rı ise b o yn u n u n çevresinde.

17t
in le m e le r ve haykırışlar yükseliyor orm anın her yanından.
H ü k ü m d a r fetişi kaldırıyor. Sözü yitiriy o rs u n .
Kapkara davullara v ıırııy o r yum uşak tahtalar.
Sen, biivülenm işcesine kendi ö lü m verine bakıyorsun.

Hak, ceylanlar uçmakta havalarda,


hurm a sürüsü yarı yolda kalıyor!
H e r şey tabu: toprakla r, yem işler, akarsular...
K ro m kaplı b ir yılan dolanm ış koluna.

H ü k ü m d a r bırakıyor elinden alam etlerini.


'Kakın m ercanları, bırak kendini ışıklı b ir çılgınlığa!
Sen alabilirsin krallığın elinden kralını,
sen, kendin de b ir esrar, bak onu n esrarına.

B ü tü n sınırlar çö kü y o r E kvator boyunca.


Panter, aşk odasında yalnız başına kalıvor.
Ö lü m ü n vadisini aşarak g e liyo r bu vaııa,
ve pençesi, g ö ğ ü n eteklerine değiyor.

174
ARYA I

Ne vaııa dönersek d önelim g ü lle rin Fırtınasında,


dikenlerle aydınlanmış gece, ve yaprakların
çalılıklarda oııea sessiz olan g ö k g ü rü ltü sü ,
.şimdi adım larım ızı izlem ekte, arkamızda.

Nerede söndiirü lürse söndürülsün g ü lle rin tu tu ş tu rd u ğ u ,


yağm ur bizi nehre sürüklem ekte. Ey uzaklardaki geee!
ü e lg e le lim bize rastlayan b ir yaprak, dalgaların üstünde,
iz liy o r b iz i, nehrin d ö kü ld ü ğ ü yere kadar.

175
SER BEST G E Ç İŞ HAKICI (ARYA II)

U vkıı sersemi kuşlarla


ve rüzgârda hırpalanm ış ağaçlarla
ııyanıvor g iiıı, ve deniz
b ir kadelı köp ük iç iv o r şerefine.

B üyük sııva doğrıı dalgalanıyor n ehirler,


ve toprak, taze çiçekler aracılığıyla,
te rte m iz havanın ağzından
sevgi vaatleri e ılivo r

D um an m antarlarını istem iyor artık v e rv iiz ii,


g ö ğ ü n altım la h iç b ir .şey tiikü riırce sin e yaratılsın, istem iyor,
istiyo r ki, yağm urla ve öfkenin şimşekleriyle susturulsun
vıkım ın d u yulm a dık sesleri.

İs tiy o r ki, b iz lc rlc g ö z le rin i açsınlar


rengarenk insanlar yeryüzüne,
selamlansınlar balıklar kral, b ü lb ü l majeste,
ve semender ateşlerin prensi dive.

M ercanlar e kiyo r denize b izim için.


K m re d ivo r orm anlara sakin durm alarını,
merm ere o güzel dam arlarını kabartmasını,
ve b ir kez ilaha küllere serpilm esini, kırağıya.

Yeryüzü serbest geçiş hakkı is tiy o r evrene,


geceden her yeni g ü n ü,
eski g ü ze llik le rin yeni cö m e rtliğ in d e n ,
daha b in b ir sahalı doğm asını d iliy o r.

176
SİZ K E LİM E LE R

Şair dost Nclly Sachs için , saygıyla

Siz kelim eler, kalkın, izlevin beni!


biz ileri giderken, çok g itm iş olsak
bile, ilaha vardır gidilecek
ver, ç iin k ü vol varmaz b ir sona.

A ydınlanm az.

Kelim e,
nasılsa valııız
başka kelim eleri çağıracaktır,
cüm le de cüm leyi.
Böylccc dünya,
kesin b ir tu tu m la ,
zorlar, ister ki,
artık söylenmiş olsun.
Söylemeyin.

K elim eler, beni izlevin,


izles in ki, son bulmasın
ne bu kelim e tutku su ,
ne de çelişkilerin yanıtları!

.Şimdi b ir süre
konuşturm ayın h iç b ir duygus u,
bırakın kalbin adalesi,
biraz barklı çalışsın.

Bırakın, d iy o ru m , bırakın.

177
Kıı yiicc kulaklara bile,
d iy o ru m , b ir şey Fısıldanmasın,
ö lü m için bulm a söyleyeeek b ir şev,
bırak, ve izle beni, ne tatlı,
ama ne de acı,
a vutm ası/,
ama umarsız da olm ayan,
ne belirle yici,
ne de b e lirtile rd e n yoksun -

Yalnızca şu olmasın: to z to prak içinde


im geler, hece d ö k ü n tü le ri,
tek kelim e söylemeler.

T e k kelim e söylem eyin,


Siz, kelim eler!

I7H
5. ŞİİRLER, (GEDICHTE,1964-67)
İŞİN D OĞRUSU

Arım ı Abmatovn için

H e r kim ki, İliç tu tu lm a m ış tır konuşurken,


ve d iyo ru m s i/c ,
her k im ki yalnızca kendine yardım ı d o k u n u r
ve o da sözcüklerle -

ona yardım edilem ez.


Ne kısa voldaıı
ve ne ile ıı/.un yoldan.

Tek b ir c iim le v i kalıcı kılabilm ek,


dayanabilm ek oııca sözcük kargaşasında.

A ltın ı im zalam ayanın harcı d e ğ ild ir


hu c iim le vi yazabilm ek.

181
BO HEM YA D E N İZ KIYISINDADIR

Hıırada evler vcşilsc eğer, g ire rin i b ir eve daha.


Sağlamsa k ö p rü le r burada, iyi basıyorum dem ektir.
Y itirilm işse sevme yabalan b ü tü n zam anlar iyiıı,
yeğlerim ben de burada yitirm e y i.

Ben olmasam bile, viııe ben g ib i b irid ir.

Burada geyiyorsa yanım dan b ir sözcüğün sınırları,


bırakırım geysin.
Bohem ya deniz, kıyısındaysa Ivâlâ, yeniden denizlere
inanırım .
Ve hâlâ inanıyorsam denize, o zaman karava ila
u m u t bağlarım.

Bu bensem eğer, o zaman herkes de b ııd ıır, b irid ir


ben g ib i.
A rtık h iç b ir şey istem iyorum kendim iyin. Batm ak
istiyo ru m .

Batm ak - yani denize, orada Bohem ya'yı yeniden


b u lu y o ru m .
Sakin uyanıyorum batışın ardından.
Sil baştan yapıyorum şim di ve y itik de ğ ilim .

Buraya g e lin , B olıem yaiılar, hep iniz, denizciler, lim an


orospuları ve ge m iler
dem irsiz. Siz Bohcm valı olm ak istem iyor m usunuz,
İliry a lıla r, V croııalıla r,
ye V e n e d ik lile r, hepiniz. O ynayın g ü ld ü re n kom edileri.

182
Ve ağlanası olanlarını. Vc yanılın y iiz kez, tıpkı
benim de yanıldığını ve sınavlardan asla geçem ediğim
g ib i,
ama geçtim yine de, b ir defa olm adığında b ir başka
zamanda.
Tıpkı B ohem ya'nın da başardığı ve güzel b ir giin d e
denize bağışlanıp, şim di kıyıda oluşu misali.

Avrıca, b ir sözcükle daha kom şuyum ve b ir başka ülkeyle,


şim di, az savıda olsalar da, her şeye daha b ir kom şuyum ,

b ir Bohem yalı, b ir serseri, h iç b ir şeyi olm ayan, h iç b ir şeyin de


tutm a d ığ ı b iri,
yalnızca kavgalı denizden bakınca, seçtiği ülkeyi görm eye
yetenekli biri.

183
PRAG, O CAK 64

O geceden lıcri,
yeniden y iiriiv ü p konu şuyo ru m ,
sanki Bohem ya d ili,
yeniden evdevm işim g ih i,

orası ki, M oldava, Tuna


ve ç o cu klu ğ u m u n nehri arasında,
herkeste henden h ir şeyler var.

A d ını adını ö ğ re n d im yeniden y iiriim e v i,


ancak hana bakılınca, vcııidcn g ö re b ild im .

H e n ü z ik ib ü k lü ııı, g ö zle rim i kırpıştırar.ık,


tu tu n ııı ııştu 111 pencere ve,
oradan, ağzıma doğru
İliç:hir vıldız uzatm a\’aıı
b ü tü n o gölge v illa m ı
tepenin arkasında uzaklaştığını g ö rdü m .

H radschhı üzerinde
sahalım altısında,
T a tra'd aıı gelen kar işçileri
dev pençeleriyle
hu hıız örtü sü n ü n parçalarını te m izle d ile r

Beııinı ve ııe lıriıııin


parçalanan blokları arasından,
ku rtu la n su fışkırdı.

Urallara kadar d u vu lııvo rd ıı.

184
BİR T Ü R YİTİRİŞ

B irlik le kullanılm ış: M evsim ler, kitaplar ve b ir m üzik.


A nahtarla r, çay fincanları, ekm ek sepeti, çarşaflar
ve b ir yatak.
Sözcüklerden, jestlerden oluşma b ir çeviz, beraber
g e tirilm iş , kullanılm ış, eskitilm iş.
U yu lm u ş b ir ev düzeni. Söylenmiş. Yapılmış. Ye hep
el s erilm iş.

Kışa, b ir Viyana ezgisine ve yaza g ö n ü l verdim .


H aritalara, dağda b ir vuvaya, b ir kıvıva ve b ir yatağa.
Kutsal saydım randevuları, vaadleri dönülem ez ilân ettim
(.oşkuyla taptım Birşeye vc dinim e bağlı kaklım
önünde b ir H iç in ,

( - katlanm ış gazetenin, soğum uş kü lü n , üstünde


no t bulunan kağıdın)
korkusuzdum dinde, çünkü kilise bu vataktı.

D enizin manzarasından doğdu tükenm even


resim sanatım.
Balkondan e ğ ild iğ im d e halkları, yani kom şularım ı
selam layabiliyordum .
Şöm inedeki ateşin başında, güve nlik içindeyken,
saçlarım en canlı rengindevdi.
Kapının çalmışı ise alarm z iliv d i sevincim için.

Sen değilsin y itird iğ im ,


diinva.
B İL M E C E

H aas U 'rrn rr H rtızr'vr, Aria.fi dönem i için

H iç b ir .şey gelm eyecek bundan böyle.

B ir daha ilkbahar olmayacak.


Herkese ke h an e tidir bin v ıllık takvim lerin.

Ama vaz, ve bani derler ya,


"yazdan kalm a" diye, onlar da o lm ayacak-
artık h iç b ir şey gelmeyecek.

Asla ağlamamalısın,
der b ir şarkı.

O n u n dışında
b ir şey
diyen
kimse vok.

1X6
[. B a c l ı m a n n ' ı n " R a s t l a n t ı l a r İ ç i n B i t M e k a n ” k n n u l ı ı k o n u ş m a s ı i yi n
(îi in te r G r a s s ’ m yaptığı d e se n
INGEBORG BACHMANN'IN
KISA YAŞAMÖYKÜSU

1926 25 T e m m u z günü Avusturya'nın Klagenfurt kentinde


doğdu.

1 9 3 2 -1 9 4 4 K lagenfurt'da ilk ve orta öğrenimini tam am ladı.

1 9 4 5 -1 9 5 0 Innsbruck, G ra z ve V iyan a Üniversitelerinde


öğrenim gördü. Ö nce hukuk ve felsefe, ardından yaln ızca
fe ls efe d alların d a öğrenim yaptı.

1946 "Sal" adlı ilk öyküsü bir dergide yayım landı.

1 9 4 8 -1 9 4 9 B aşka öykülerle birlikte ilk şiirleri çıktı.

1949 V iyan a yakınlarındaki Steinhof Ruh ve Sinir H astalıkları


H a stah an esi'n d e psikoloji stajı gördü.

1950 Viyana Üniversitesi'nde, "Martin Heidegger'in


V aroluşçuluk Felsefesinin Eleştirel irdelenmesi" başlıklı teziyle
doktorasını verdi.

1 9 5 0 -1 9 5 1 P a r is ve Londra yolculukları. 1951 Şubat'ında


Londra'daki A n g lo -A u s tria n S o c ie t)/d e okum a günü düzenleyen
B achm ann, V iyan a'ya dönüşünün ardından, A m erikan İşgal
Y önetim im de sekreter, d ah a sonra da "RotA/Veib/Rot" Radyo
Y ayın G rub u n da senaryo yazarı ve redaktör olarak çalıştı

1 9 5 2 "Bir Düş Alışverişi" (Ein G eschäft mit Träu m en ) adlı


radyo oyunu A vusturya ve Alm an radyolarında yayım landı

IKV
B achm ann aynı yıl İngilizceden tiyatro ve radyo oyunları
çevirdi. S tad t ohne N a m e n (A dsız Kent) adlı ilk rom anı büyük
yayın evlerin ce kabul edilmedi.
Ç ağrı üzerine, "Gruppe 47"nin 10. toplantısına Paul C elan ve
İlse A ichinger'le birlikte katılarak şiirlerini okudu. Aynı toplantıda
besteci H ans W e rn e r H e n ze ile tanıştı. Eylül ayın d a ilk İtalya
yolculuğunu yaptı.

1 9 5 3 Şiirlerine "Gruppe 47" ödülü verildi. 1 9 5 3 -5 7 yılları


a ra s ın d a sık sık İtalya'da kaldı. Ludwig W ittgenstein üzerine
ya zd ığ ı d en em esi v e D ie gestundete Z e it (Ertelenm iş Z am an )
başlıklı ilk şiir kitabı çıktı.

1 9 5 4 Robert Musil üzerine bir d en em e yazdı. A lm an Federal


Endüstri Birliği'nin "EdebiyatıTeşvik" ödülünü kazandı.

1 9 5 5 "R om a'da G ördüklerim ve Duyduklarım " ve "Kör


Yolcular" adlı d enem eleri yayınlandı. 25 M art günü ikinci radyo
oyunu olan "Ağustos Böcekleri" (D ie Zikaden), A lm anya'da,
Kuzeybatı A lm an Radyosu'nda. H ans W e rn e r H enze'nin
m üziğiyle yayım lan d ı.
H arvard Üniversitesi'nin daveti üzerine A m erika Birleşik
D evletleri'ne gitti, H enry Kissinger'ın yönettiği uluslararası
sanat, bilim ve eğitim sem inerine katıldı.

1 9 5 6 A nrufung des Grossen B ären (Büyük A y ı'y a Ç ağrı) adlı


ikinci şiir kitabı A lm anya'da yayım landı. Bu eserinden ötürü
"Brem en E debiyat Ödülü nü kazandı. M üzik üzerine iki d en em e
y a zd ı.

1 9 5 7 D arm stadt'daki Alm an Dil ve Edebiyat Akadem isi'nin


üyeliğine kabul edildi.
H ans W e rn e r H e n ze, B achm ann'ın bazı şiirlerini seslendirdi.

1 9 5 7 -1 9 5 8 Bachm ann, Münih'te, B avyera T elevizyon u ’nda


d ram aturg o larak çalıştı.

IVO
1958 A lm an ordusunda atom silahlarının bulunm asına karşı
çıkan kom itenin üyesi oldu.
"M anhattan'ın İyi Tanrısı" (D er gute Gott von M an h attan ) adlı
radyo oyunu, A lm an ya'd a yayım landı. Bu oyun nedeniyle
y a za ra savaşta gözlerini yitirenler için konulan ödül verildi.
B achm ann, 17 Mart 1 95 9 günü Bonn'daki Parlam ento
B in ası’nda düzenlenen ödül töreni sırasında "İnsanoğlu Gerçeği
Taşıyabilecek Güçtedir" (D ie W ahrheit ist dem M enschen
zum utbar) başlıklı ünlü söylevini verdi.

1 9 5 8 -1 9 6 2 R om a'da ve Zürih'te yaşadı.

1959 İtalya'da çıkan "Botteghe Oscure" adlı uluslararası


edebiyat dergisinde, "Bir A vusturya Kentinde Gençlik" (Jugend
in einer österreichischen Stadt) başlıklı öykünün özgün metni
y a yım lan d ı. Bu öykü d ah a sonra, 1 9 6 1 'de yayım lan an D as
dreissigste J a h r (O tuzuncu Y aş) adlı öykü kitabında da yer aldı.
"M üzik ve Edebiyat" başlıklı d e n e m e yayım landı.
Frankfurt/Main Üniversitesi’nde, yeni kurulan poetika kürsüsünde
doçent olan Bachm ann, 1 9 5 9 -1 9 6 0 kış yarıyılında "Çağdaş
E debiyatın Sorunları" başlıklı derslerini verdi.

1 9 6 0 Hans W e rn e r H enze'nin "Budala" adlı bale pandomimi


B achm ann'ın librettosuyla "Berlin Balesi" tarafından temsil edildi.
B achm ann , H ans W e rn e r H enze'n in "Ham burg Prensi" operası
için y a zd ığ ı librettoyu v e buna ilişkin olarak kalem e aldığı "Bir
Librettonun Oluşum u" başlıklı d enem eyi yayım ladı.
S on b ah ard a "Her Şey" (Alles) adlı öyküsü A lm anya'da
yayım la n d ı.

1961 H a zira n ayın d a O tuzuncu Yaş adlı ilk öykü kitabı


A lm an ya'd a çıktı. Bu eseri için y a za ra Alm an Eleştirm enler
Birliği Edebiyat Ödülü verildi. B achm ann 2 0 K asım 'da Berlin
S a n a tla r A kadem isi üyeliğine seçildi. G uiseppe Ungaretti'den
yaptığı şiir çevirileri ya yım lan d ı.

19 I
19 6 3 Ford Vakfı tarafın d an bir yıl kalm ası için Berlin'e davet
edildi.

1 9 6 4 Prag, M ıs ır ve Sudan'a gitti. 17 Ekim 'de ya za ra Alm an


Dil ve Edebiyat A kadem isi tarafın d an "Georg Büchner Ödülü"
verildi. B achm ann, ödül töreninde "Rastlantılar İçin Bir Mekân"
(Ein Ort für Z ufälle) başlıklı konuşm asını yaptı.

1 9 6 5 22 O ca k tarihinde Berlin'den Sim on W iesen th al'e yazdığı


m ektupta, N azilerin savaş suçları için öngörülen zam a n a ş ım ı
süresinin u zatılm asınd an y a n a olduğunu belirtti.
H ans W e rn e r H enze'nin komik operası "Genç Lord" için kalem e
alm ış olduğu librettoyu y a yım lad ı. "Vietnam S a v a ş ın a karşı
Bildiri"yi im zalayan yazar, sonbaharda Hans M agnus
E n zen sb erg er'le birlikte C O M E S (Avrupa Y a za rla r Birliği)
yönetim kuruluna seçildi.
Yıl sonunda ölüm üne kadar yaşayacağ ı R om a'ya yerleşti.

1 9 6 6 Zürih. Ham burg, H ann o ver Berlin ve Lübeck'de,


y a zm a k ta olduğu Todesarten (Ö lüm Türleri) başlıklı
rom anından parçalar okudu.

1968 "Avusturya Büyük D evlet Ödülü"ne layık görüldü.

1971 M alına adlı rom anı, "Ölüm Türleri"nin ilk kitabı olarak
Frankfurt'da yayım lan d ı.
A vusturya Sanayiciler Birliği, y a za ra "Anton W ildgans Ödülü"nü
verdi.

1972 S im ultan adlı ikinci öykü kitabı çıktı.

1 9 7 3 V arşova'daki Avusturya Kültür Enstitüsü'nün daveti


üzerine M ayıs ayın d a Polonya'ya giden B achm ann, V arşo va ile
K rakav, Breslau, Thorn ve Posen Üniversitelerinde eserlerinden
okudu. Auschwitz ve B irkenau to p lam a kam plarını gezdi.
2 6 Eylül akşam ı R om a'daki evinde çıkan bir yan gın da ağır
yaralanan Ingeborg Bachm ann. 17 Ekim günü öldü. 25 Ekim de
K lagenfurt-A nnabichl m ezarlığ ınd a toprağa verildi.
ŞİİR ADLARI DİZİNİ

A çılm ıştı L im anlar 30


A kın tı 171
A kşam a S öylen enler 26
A la cakaran lıkta 48
Anlat B ana, Aşk 127
A rya I 175
Aşk: K aran lık Kıtası D ün yan ın 173

B enim Kuşum 114


B eyazlı G ü n ler 130
B ilm ece 186
Bir A dan ın Ş arkıları 140
Bir K um and an a 56
Bir Tür Yitiriş 185
Bir Ülke, Bir N ehir ve G öller Ü zerine 93
B oh em ya D eniz K ıyısın d ad ır 182
“B u d ala” Aılı B ale-M im Gösterisinden
Prens M işkin’in Bir Monologu 7 0
Bu S o ya İnanç Y azm ay ın 166
Bu T ufand an S onra 169
Büyük A y ı'ya Ç ağrı 113
Büyük V iyan a P eyzajı 67
Büyük Y ük 43
C am K ırıkları T e p e s i 129
Curriculum V itae 1 1 7
Çok A nlam lı Olabilirdi 21

D e n ize Ç ıkış 37
Doğru O lan 137
Dökül Y ürek 4 0
Dönüş Yolu 121
D uvarın A rkasın d a 24

Engindir D ünya 31
Erken G elen Öğlen Vakti 53
Ertelenm iş Z am an 4 6

Fetih 116

G e c e Uçuşu 60
G ecen in Nal Sesleri A rasında 25
Gidiyoruz, T o zlan m ış Yüreklerim izle 20
Git, Ey Düşünce 172
G üllerin F ırtın a sın d a 64
G ü n eşe 145

H a b e r 58
H arlem 132
H enü z Korkuyorum 33
Hergün 55
Hiçliğin K anıtı 3 4
Hôtel de la Paix 1 6 7

ilk D oğduğum Ü lke 138


İngiltere’den Ayrılış 39
İn san sız 28
İşin Doğrusu 181

K açarken S öylenen Şarkılar 147


Karanlık Şarkılar 41

m
Kardeşlik 165
Köprüler 59
Kuzey ve G üney 144

M art A yın da Y ıld ızlar 47


Mavinin Saati 125
M e zm u r 62
Miriyam 170
N asıl A dland ırm alıyım Kendim i 29

O yun Bitti 91

Ölü Liman 13 4

Paris 42
Prag, O cak 64 184

R eklam 133
Rondo 44

Sarhoş A kşam 23
Serbest G eçiş Hakkı (Arya II) 176
Siz K elim eler 177
Sisler Ülkesi 123
S o n b ah ar M an evrası 45
S orarım A n n em e A kşam ları 19
Söylev ve Son Söylev 135
Sürgün 168

T a h ta la r ve T a la ş la r 49
T e m a ve V aryasyon 51
T uz ve Ekm ek £ 5

Vizyon 27

Y a b a n c ıla ş m a 22
İLK DİZE DİZİNİ

Aciz kaldıklarında yer belirtm ekte enlem lerle


boylam lar 3 4
A çılm ıştı lim anlar. Bindik gem ilere 30
A ğaçlard a görem iyorum artık ağaçları 22
A ğaçtım bir zam an lar, yerim den ayrılm azd ım 29
A m a nereye gideceğiz 133
Aşkın da bir zaferi vardır, ölümün de 162

Bal alın a m a d ı bu yaz 51


B aşka şeylerle örtünürdük tarih öncesinde 99
B ayram için bütün ruhlar a rınm ıştır 105
Bekle ölüm üm ü ve sonra kulak ver bana yine 161
Ben d e O rpheus gibi çalıyorum şimdi 41
Ben değil miydim bulan, bu gölleri 107
Ben ise yaln ız b a şım a yatm aktayım 148
Bir erkek kardeş gelir akdiken gözlerle 109
Bir gün, yaşlanm ış ve körleşmiş halkların 56
Bir ölüyüm ben, dolaşıp duran 168
Birlikte kullanılm ış:M evsim ler, kitaplar ve bir
m üzik 185
Bizim a ğ zım ızd a n çıkm asın 135
Bu soya inanç yazm ayın 166
Bu tufandan sonra, isterim ki 169
Bulutlardan yap ılm a ilençli bir saray 28
B unca y a ş a m d a ve ölüm e bunca yakın 171
B urada evler yeşilse eğer, girerim bir eve daha 182
Bütün bulutlar çözülm ekte sanki halkalarından 132

I97
C en n etin ölü sıcaklığındaki kapısından
doğ m akta güneş 58

Ç ok anlam lı olabilirdi: tükenm ekteyiz 21


Ç ok geç vardık bahçelerin bahçesine 144

D a h a çetin günler gelm ekte 46


D a h a güzeldir kü çüm senem eyecek aydan ve onun soylu
ış ığ ın d an 150
D ah a önce görülm em iş bir soğuk bastı ortalığı 150
D erin göllerin ve yusufçukların ülkesinde 111
D ers alınm ıştı aşk konusunda 152
D ireklerd e ıslak b ayraklar asılı 134
Doğru olan, kum atm az gözlerine 137
Dökül ey yürek, z a m a n ın ağ acın d an 40
D ud aklarım d a geceleyen d udaklar 159
D um an yükselm ekte karadan 3 7
D ündü diyip geçm iyorum . C eplerim izde bitmiş 45

Engindir dünya ve ülkelerden ülkelere giden yollar 31


Eşek arıların dan söz etm eyeceğ im 49
Ey büyük ayı, tüylü gece, gel aşağ ıya 113
Ey çuha çiçeklerinden 121
Ey kab u klarım ızı kıran 157
Ey ovaların ve giderek büyüyen nehrin ruhları
ç a g rıld ın ızs a 67

G e c e olmuştu bile 116


G ecen in büyük kapısı önündeki kara beygirin nal sesleri a ra ­
sın d a 25
G ecen in çarm ıh ların a gerilmiş 42
G idiyoruz, tozlanm ış onca yitirişten 20
Git, ey düşünce, uçm aya yetecek kadar
açık bir sözcük 172
G ittiğim de güneye, ilk doğduğum 138
G ökyüzüdür bizim tarlam ız 60
G ölgelerin m eyveleri dökülm ekte duvarlardan 140

ıvs
G üller dökülm ekte sessizce duvarlardan 167

H enü z korkuyorum seni nefesim in incecik telleriyle


boğm aktan 33
H enü z uzaktır ekin zam an ı. K abarır 4 7
H e r kim ki. hiç tutulm am ıştır konuşurken 181
H er şey yaralam aktır aslın da 165
Hiçbir şey g elm eyecek bundan böyle 186

Isıtm ıyor güneş, deniz sesini yitirmiş 160

içerde bir penceredir senin gözlerin 153

Kalksın artık kar bu baharatlı kentten 151


Kar olup dallardan sarkarak 2 4
Kayın ağ açlarıyla uyanıyorum bugünlerde 130
Kara hüküm dar gösteriyor yırtıcı hayvan
tırn akların ı 173
Kara kedi 156
Kesim günü, parıltılı bir b ıçak karg aşasıyla
yaklaşm akta 103
K ırağı ile çiftleşmiş b ahçeler 129
Kış m evsim inde benim sevgilim 123
Kim bilir ne za m a n çekildi bu sınırlar 101
Korkm ayı öğrenm ek istediği için ülkeyi 93
Kuşkularım , buruk ve d oym am ış 26

N e olursa olsun: Y anıp yıkılm ış dünya 114


N e yan a d ön ersek dönelim güllerin fırtınasında 175
N ered en aldın o kopkoyu saçlarını 170
N e reye d ön ersek dönelim güllerin fırtınasında 64

O geceden beri 184

P alm iye dalı kırılıyor karda 147

R ondo- sevgi b azen yok olur 4 4


R ü zg ar şimdi d aha iyi germ ekte köprülerin
önündeki kurdeleyi 59

S a b a h ın ışıklarında havuzlar belirir ortada 95


S arhoş akş am sırtında m avi ışıklarıyla 23
S avaş ilan edilm iyor artık 55
Sen, ey suskunluklar ülkesi 39
S essizce yeşillenm ekte ıhlam urlar yaz arifesinde 53
Sevgili kardeşim , ne zam an bir sal
y a p a c a ğ ız kendim ize 91
Siz, kelim eler kalkın, izleyin beni 177
S orarım a n n em e akşam ları 19
Söz b end e şimdi, onu 70
S poradlar, o a d a lar 149
S usun benim le, nasıl susm uşsa bütün çanlar 62

Ş apkan çıkıyor hafifçe, selam verip havada


d olan ıyo r 127
Şimdi rüzgar d öşem ekte rayları 65
Şimdi üçüncü kez bu gök gürültüsü 27
Ş im şekler çaksın istiyorsun, fırlatıyorsun bıçağı 158

T oprak, deniz ve gök 154

Uyku sersem i kuşlarla 176


U zundur gece 117

Y a ln ızc a bir kale kalm ıştır d ağın payın a 97


Yaşlı ad am der: M eleğim , nasıl istersen 125
Y ine ikimiz, koyuyoruz ellerimizi ateşe 48
Y üklenm iş yazın büyük yükü 43

200
A h m e t Cem al. 1942'de doğdu. Sankt Georg
Avusturya Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’ni bitirdi. Bir süre aynı fakültede asistan
olarak çalıştı. İstanbul Avusturya Kültür O fisi’nde
basın danışm anlığı yaptı. İstanbul Üniversitesi
Yabancı Diller Yüksek O kulu'nda ve Edebiyat
Fakültesi Alm an Dili ve Edebiyatı bölümünde
öğretim görevlisi olarak çeviri dersleri verdi. Halen
Anadolu Üniversitesi iletişim Bilimleri Fakültesi
öğretim görevlisi olarak sanat tarihi ve estetik, aynı
üniversitenin Devlet Konservatuarı’nda tiyatro tarihi,
Güzel Sanatlar Fakültesl’nde sanat kavram ları ve
Eğitim Fakültesi'nde de çeviri kuramı dersleri
veriyor. Bertolt Brecht, Elias Canetti, Stefan Zweig,
Ingeborg Bachmann, Paul Celan, Georg Lukacs,
Anna Seghers, Erich Maria Remarque, Mânes
Sperber, Franz Kafka, W alter Benjamin, Robert
Musil, Ernst Fischer, O ctavio Paz ve E.H.
G om brich’den çevirileri yayım landı. Çeviri kuramı,
estetik, sanat tarihi ve kültür eleştirisi üzerine
m akaleler kaleme aldı. Halen Cum huriyet
gazetesinde ve Varlık dergisinde yazıyor.

KA V R A M YERYÜZÜ ŞAİRLERİ,
ça ğ ım ızın en s e ç k in ş a irle rin i, y a p ıtla rı ve
y a ş a m la rıy la ka p sa m lı b iç im d e ta n ıtm a y ı
ve d izi ta m a m la n d ığ ın d a v a z g e ç ilm e z b ir
k a y n a k o lm a yı a m a çlıyo r.
En s e ç k in ç e v irm e n le r ta ra fın d a n hazırla n a n
h e r kita p ta , ş a irle rin b ü tü n ş iirle rin d e n
y a p ılm ış b ir se çm e , in c e le m e le r, n o tla r,
y a ş a m ö y k ü s ü ve ş iir a d la rı/ ilk dize
d iz in i ye r a lıyo r.

K A V R A M Y E R Y Ü Z Ü Ş A İR L E R İ’nin
y a y ım la n m ış d iğ e r k ita p la rı:
L O R C A /E rd a l A lo v a
D E S N O S /E ra y C a n b e rk
N E Z V A L /T u r g a y F iş e k ç i
R IL K E /A h m e t C e m a l
R İT S O S /C e v a t Ç a p a n

You might also like