Professional Documents
Culture Documents
Yılında
TANPINAR'IN HUZUR'UNDA
Musikinin Büyülü Dünyası
E rzu ru m , 2001
©Copyright 2001: Bu kitabın bütün telif hakları AKTİF
YAYINEVİ'ne aittir. Yayınevinin yazılı olmaksızın
herhangi bir vasıtayla kısmen de olsa çoğaltılamaz.
Sayfa Tasarım
Suat BİN G Ö L
Kapak Tasarım
Esra BA K IR
Baskı
Bakanlar M atbaacılık Ltd.Şti.
0 442 235 48 35
Ö N SÖ Z
G İR İŞ .................................................................................. 1
B İR İN C İ B Ö L Ü M
İH S A N .................................................... , ........................ 5
İK İN C İ B Ö L Ü M
N U R A N ............................................................................ 19
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
S U A T .................................................................................. 63
D Ö RDÜ N CÜ BÖLÜM
M Ü M T A Z ....................................................................... 147
S O N U Ç ............................................................................ 177
K alab alık larla ayn ı h ay atı p ay la şa m a y a n T an p ın ar,
fark lılığ ın ı h a y a ta y an sıtam ad ığ ı için, h a y a tın acım a
sızlığ ın d an , sa n a tın ku cak lay ıcı d ü n y asın a sığınm ış,
h u zu ru , h u zu rsu zlu k ta arayan , m ü k e m m e liy e t en d i
şesin in , çerçev eled iğ i kendi d ü n y a sıy la, h e r türlü
ç irk in liğ in serg ilen d iğ i h aricî alem i a y ıra n d ehlizd e
gezin en , zih n i, feret ve cem iy et m ese le le riy le d olu b ir
avared ir.
"D e v a m v e h m i" n e k u rban ed ilm iş b ir h ay atı, doğu
v e b a tı m ed en iy etin i teşkil e d e n u n su rlarm tam am ını
terk ip le d o ld u ran bu terkip ad am ı, a m a n e v î olanla
m o d e m olan ın , birbirin d e n asıl sü re k lilik k azan a
cak ların ı izah a çalışm ıştır. F e rd î k o p arılm ışlık ları,
aslın d a tam am ıy la m ed en iy etin m ah su lü bir p ro b lem
o la ra k a la n T an p ın ar, y aşan m ışlık la rı da, m u sikin in
ah en g iy le b erab er, k a in a tın e b e t d ilin d e m ü şah h as
b ir hal kazan arak, so n su zlu k g ö ğ ü n d e "b illu r bir
a v iz e " gibi d u ran zam an a k arşı, in san o ğ lu n u n h ü
k ü m ran lığ ın ı ilân edip, k en d isin i zam an ın su ltanı
say d ığ ı, m ağ lu b iy et an ların ın tescili olarak kabul
ed er.
V arlığ ı, m u sik in in m ü cerred d eğ irm en in d e öğ ü ten
T a n p ın a r, çev re id rak in in zirv e sin d e, d o k u n d u ğ u her
şeyi sih irli b ir d ü nyaya çe v ire n m u sik iy i, esraren g iz
b ir m alzem e olarak k u llan m ıştır. İşte bu çalışm ad a
g erçe k le ştirm ey e g ay re t g ö sterd iğ im iz şey,
T a n p ın a r'ın H u zu r ro m an ın d a, m u sik in in zam an,
m ek ân v e şah ıslar açısın d an ü stlen d iğ i soru m lu lu ğu
ortay a koy m ak tır. S ö y lem ey e c e sa re t ettiğ im iz şeyler,
d o ğ ru la r değil, aksin e sa n a tın sü b jek tifliğ in e sığ ın
m ak tır. K en d i d oğ ru ların ı, m u h tem el d iğer ip u çları
n ın yak alan m asın ı e n g e lley en b ir p erd e o larak ku l
lan m ak arzu su n d a çak ılıp k a la n la rd a n değil, bey az
b ir zem in ü zerin d e sim siy ah b ir n o k ta olm ak isted ik .
T a n p ın a r'm m u sikisi, "T u tu n a m a y a n la r" için hü
zü n lü se v d a la rın adıdır.
E rd o ğ an E R B A Y
E rzu ru m - 2001
'Tanpınar’ın Pûızur'unda
G İR İŞ
B İR İN C İ B Ö L Ü M
İH S A N
" Alıntıların tamamı, (Ahmet Hamdi T anp ınar, Huzur, Dergah Yay., îst., 2 000,
391 s.) romanından alınmıştır.
‘Erdoğan <
E r6 a y _______ ______________________ _________ ___ 8
İK İN C İ B Ö L Ü M
NURAN
leri ile bütün manzara daimî oluş hâlinde idi. Sanki kâi
nat, Shelley'in dediği gibi akıcı bir ihtişam olmuştu. Yahut
zihnin eşiğinde, çok cömert ve böyle olduğu için henüz
son kıvamını bulamamış bir düşünce gibi, her hususili
ğini daha cazip yapan bir müphemlik içinde bekliyordu."
(s. 181)
Kâinatı, gecenin karanlığından çıkarıp ruhların ay
dınlığına taşıyan ayın doğuşu bir musikî faslının giriş
taksiminden hemen sonra çalman "peşrev" misali,
Nuran'la Mümtaz arasındaki ilişkinin de ruhları nasıl
aydınlığa, müşahhastas mücerrede, görünenden görün
meyene doğru nasıl meylettirdiğinin tasavvuru olarak
ortaya çıkar. Ayın, bir faslm giriş taksiminden sonraki
parçası gibi geceye doğması, gözle görülen ve görünme
yen şeyleri nasıl değiştiriyorsa, Nuran da Mümtaz'm
dünyasını değiştirmiştir. Kendi içine kapanmış, karanlı
ğın ruhundan sızan korku ve ürperişleri, zulmetin zifiri
noktasmda toplayan kâinat, aym peşreve başlamasıyla,
biraz sonra seyrine doyamayacakları bir şölenin hazzma
varmak için hazırlanmaktadır. Faslm taksiminden sonra
çalman peşrev, daha sonra yaşanacakların zevkiyle sarhoş
gönüllere, ulvî bir perdeden damla damla dökülen saa
‘Erdoğan <Er6ay
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SUAT
rında sağa sola çarparak devam eden bir vasıta değil, ru
him sonsuz göğünde maveraya kanat açan, melek sıfatlı
özüdür. Mümtaz için Emin Bey, öyle büyük bir musikişi
nas ki, iç fırtınalarının, kendisine, 'en büyük sanatkâr sen-
sin' telkininde bulunan, sıradan insanların özelliklerini
onda aramak, sonucu hüsranla bitecek bir yolculuğun
başlangıcıdır. O, sahildeki bir çakıl taşı misali, sahile vu
ran her dalganın, kendisine ait hususiyetleri, sivrilikleri
ve bencillikleri alıp götürdüğü; ve onu tevazuun, herkese
ve her şeye rağmen kainata dost bakabilen bir karakter
abidesidir. Bu mütevazi sanatının ve dehasının her türlü
imtiyazına rağmen evin bahçesinde oturan Emin Dede'yi
seyreden Mümtaz, Emin Dede'nin bile haberdar olmadığı
ruhi iklimlerini dokuyan, öbür âlemin çok sevdiği ustala
rını düşünür. Emin Bey'in şahsiyetinden ve musikîsinden
yola çıkan Mümtaz, doğu ve batı musikîsini, dolayısıyla
medeniyetini mukayese eder. Metni buraya alalım ve de
ğerlendirmeyi daha sonraya bırakalım:
"Bir Beethoven, bir Wagner, bir Debussy, bir Listz,
bir Borodine bu gördüğü ebediyet yıldızından ne kadar
ayrı insanlardı. Onların çılgın hiddet ve kinleri, bütün
hayatı kendisi için hazırlanmış bir sofra zanneden
iştihaları ve bunları tek başına yüklenebilmek için imkân
1Erdoğan <Er6ay .. 78
olunca, çökmüş bir ruh hali ile hayâl etmekten bile vazge
çerler. Anadolu, Rumeli ve İmparatorluğun bütün bölge
leri, aynı mahzun duygulan, aynı coğrafyalarda yaşayan,
hayal ettiklerini değil, kaybettiklerini, derinden yaşadık
larını türkülere aktaran ve ardmdan da teslim olmuş bir
ıuhun itminanıyla hayata devam eden insanların coğraf
yasıdır.
Türküler, yazanı, yaşayanı, söyleyeni belli olmasa
da, temelinde, maddı-manevî her türlü yaşanmışlığın
bulunduğu, yaşanmışlıkları, nesilden nesile aynı ıstırap
ve hüzün havasıyla nakleden, zamanı idrak edenler farklı
da olsa, hüzün ve kederin, saadet ve mutluluğun adem
oğlunda her devirde benzer şekillerde tezahür edeceğini
ilânla, herkesi hakikatin kucağına iten çok mühim bir
:opIum tellalıdır. Türkünün, her dem taze görünüşünün
jaşlıca şebebi de, türküye vücut veren şeylerin, günlük
/aşanan hayatın sokak aralarından ve çıkmazlarından
.oplanrmş olmasıdır. Çünkü türküler, hem yaşayan, hem
de söyleyenlerin feryadına başkalarının müdahalesine
izin vermeyen, başkalarının hayal ikliminde uçarken du
yamayacakları, sevginin, aşkın, hüznün ve hayatın
topyekun yumağını oluşturan dünyanın adıdır. Bir de
türküler, hayali dünyalar icad ederek, kendi fildişi kulele
Tanpınar’ın !tfuzur’unda .. 135
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MÜMTAZ
SONUÇ
te rk ip le d o ld u r a n bu te rk ip o d a m ı, a n a n e vi o la n la
T a n p ın a r , y a J a n m ıjlık la r ı d a , m u s ik in in « h c n g iy le