You are on page 1of 5

9.

SINIFLAR

HİKAYE ÜNİTESİ ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI


1-Aşağıda boş bırakılan yerlere bilgice doğru sözcükleri yazınız.

a-Yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayların okuyucuya haz verecek şekilde anlatıldığı kısa, edebi
yazılara ……………………………. denir.

b- Belli bir konu çevresinde var olan birden fazla olayın, sebep sonuç ilişkisine bağlı bir biçimde oluşturduğu
bütüne …………… ………………. denir.

c- 1348 yılında Floransa’da büyük bir veba salgını olduğu sırada yedisi kadın, üçü erkek olmak üzere on
kişilik bir topluluk salgından kaçmak için o yöredeki tepelerden birinin eteğindeki bir köşke çekilirler.
Orada kaldıkları on gün içinde vakit geçirmek için herkes her gün birer hikaye anlatır. Bunlardan bazısı
acıklı bazısı eğlencelidir. Bu parçada sözü edilen hikayeni adı ……………………………….

d- Hikayenin yapı unsurları ……………………… ,…………….., …………………., ……………..

e- Hikayelerde belli bir zümrenin özelliklerini, belli bir insan tutumunu gösteren, başka eserlerde de
benzerlerine rastlanan kişilere …………… denir. Örnek Çalıkuşu romanında Feride, Vurun Kahpeye
romanında Aliye, Acımak romanında Zehra “ideal öğretmen “……………… dir. Hemen her destanda
karşımıza çıkan lider, kahraman ,yol gösterici kişiler de “alp “ ………dir.

f- Roman ve hikayelerde belli bir sosyal tabakayı değil de sadece kendisini temsil eden, her eserde farklı olan
kişilere …………………. denir. Bunlar daha çok duygu ve iç dünyalarıyla ön plandadır.

g- Durum hikayelerinin dünya edebiyatındaki ilk temsilcisi Rus yazar …………………………………….. ,


olay hikayelerinin ilk temsilcisi Fransız yazar …………………………………………………………..

h- Ömer Seyfettin edebiyatımızda …………………………………… hikayesinin , Sait Faik Abasıyanık


………………………….. hikayesinin temsilcileridir.

ı- Edebiyatımızda modern hikayeden önce onun yerine geçen destanlarımız, masallarımız, halk hikayelerimiz ve
mesnevilerimiz vardı. Batılı(modern ) anlamda hikaye örnekleri edebiyatımıza ilk kez ………………………
döneminde girmiştir.

i - Emin Nihat’ın ………………………………………… , Ahmet Mithat’ın …………………………………..


ve Samipaşazade Sezai’nin …………………………………………………. adlı eserleri edebiyatımızdaki ilk
modern hikaye örneklerdir.

j- Edebi metinlerde hakim olan duyguya ……………… onun zaman, mekan, kişi ile sınırlandırılmış haline de
…………… denir. Örneğin, ayrılık, bir ………………………… iken, vatanından ayrı kalmış bir gencin
yaşadığı sorunlar ……………………….. dur.

k- Varlıkları belirgin özellikleriyle tanıtma, sözle resim yapma sanatına ………………………… denir.
2- Aşağıda verilen bilgiler doğruysa “D”,yanlışsa “Y” yazınız.

a- ( ) Hikaye; gerçekçilik esasına dayanan olay, mekan, zaman ve kişi ögeleriyle kurmaca bir yapı
içinde oluşturulan edebi türdür.
b- ( ) Öyküleyici metinlerde dramatik anlaşmazlık veya ayrılığa “çatışma “denir.
c- ( ) Durum hikayesinin ilk örneklerini Fransız yazar Guy de Maupassant vermiştir.
d- ( ) Olay hikayeleri serim, düğüm, çözüm bölümlerinden oluşur.
e- ( ) Dünya edebiyatında öykü türünün kurucusu “Decameron” adlı kitabıyla İtalyan yazar
Boccacio’dur.
f- ( )Tüm öykülerde yapı unsurları yani yer ,zaman, olay ve kişiler olmak zorundadır.
g- ( ) Edebi metinlerde çatışma; yazar tarafından okurun ilgisini çekmek, onu metin içinde tutmak için
kullanılan bir araçtır.
h- ( ) Kahraman anlatıcı bakış açısında olaylar dışarıdan görüldüğü biçimiyle bir kamera
tarafsızlığıyla aktarılır.
i- ( ) Hikayeler romanlara göre daha detaylıdır, kişi sayısı daha fazladır. Olaylar daha geniş bir
zamanda ve mekanda geçer.
j- ( ) Olay hikayelerinde serim bölümü, olayın geçtiği ortamın ve kişilerin tanıtıldığı, yer ve zamanın
belirtildiği bölümdür.
k- ( )“Dar kapısından başka aydınlık girecek hiçbir yeri olmayan dükkanında tek başına, gece gündüz
kıvılcımlar saçarak çalışan Koca Ali, tıpkı kafese konmuş terbiyeli bir aslanı çağrıştırıyordu. Uzun
boylu, iri pençeli, kalınca pazılı, geniş omuzlu bir pehlivandı.” paragrafında Koca Ali’nin fiziki
özellikleri tanıtıldığı için “fiziki betimleme “ yapılmıştır.

3- “Otobüste giderken hiç kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Herkes radyoda çalan müziğe dalıp gitmişti.
Sanki müzik otobüse yön veriyordu. Serdar ise uyuklayan anne ve babasının yanında dışarıyı
seyrediyordu. Bir ara annesine dönüp:
“Köyümüzü ve arkadaşlarımı çok özleyeceğim.” dedi. “Keşke okullar açılmasaydı. Bir dahaki yaz yine
gelelim. “ Annesi Serdar’a cevap vermek yerine yorgun gözlerle camdan dışarıya bakmaya devam etti.
Yukarıdaki metni aşağıda istenenlere göre inceleyiniz

YAPI
UNSURLARI CEVAPLARINIZI TABLOYA YAZINIZ.

Olay:

Kişiler:

Mekan:

Zaman:

KONUSU:

TEMASI:

ANLATICI
BAKIŞ AÇISI :
4- “Hikaye ve romanlarda olayı anlatan kişiye anlatıcı denir.Anlatıcının hikayeyi, romanı ; kişi, olay, yer
ve zamanı ele alış tarzı ve bunlara karşı tutumuna bakış açısı denir.
Hikaye ve romanda anlatıcı “Kim anlatıyor?” sorusunun cevabını verir. Bakış açısı ise “Kim , nereden
görüyor?” sorusunun cevabıdır.
Eserlerde üç farklı anlatıcı bakış açısı kullanılır: İlahi bakış açısı, gözlemci bakış açısı, kahraman
anlatıcı bakış açısı.
Bu bilgiler ışığında aşağıdaki paragraflarda hangi anlatıcı bakış açısının kullanıldığını yazınız.

a- “İşime alışmıştım. Fahrettin Kerim Bey’in bana karşı daha çok bir hoca gibi davrandığının
farkındaydım. Verdiği bütün işler birbirinden farklı oluyordu.
O günlerde İstanbul’un kuaför ve berberleri çok dertliydiler. Öteki meslek gruplarından olduğu gibi
bu meslek grubundan da temsilciler zaman zaman Vali Bey’i ziyaret ediyor, tarifelerin düşüklüğünden,
yukarıya çıkartılması gerektiğinden söz ediyorlardı.
Bir sabah “Yanlış karar vermeyelim, sağı solu kolaçan edip durum nedir öğrenir misin?” deyince,
kendimi İstiklal Caddesi’nde buldum.” ………………………………………………………

(En Hüzünlü Eylül,Osman Balcıgil)

b- “Hatice Nine ses çıkarmamış, başını sallamakla yetinmişti. Dudaksız gibi duran ağzı, yuvalarından
fırlamış siyah gözleri, sert ve çıkık çenesi ile bu ihtiyar kadının korkunç bir görünüşü vardı. Bembeyaz
saçlarının altında genç bir yüzü, iki büklüm belinin yanında kuvvetli kolları insanı şaşırtıyordu. “
………………………………………………………………

(Karanlık Dünya ,Orhan Hançerlioğlu)

c- “Odacı, müfettişin kendisini görmek istediğini haber verdiği zaman Ahmet bir an şaşırdı. Müfettişle beş
günden beri görüşmemişti. Kendisini niçin görmek istiyordu? Ne olabilirdi? İçini hafif hafif kemirmeye
başlayan endişeye rağmen sakin görünmeye çalışarak kalktı, savcının odasına doğru yürüdü.”
…………………………….

(Karanlık Dünya ,Orhan Hançerlioğlu)

5- “Karşı dağlarda tutuşmuş gül bahçeleri


Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.”

Bu beyiti okuyan iki arkadaştan biri, beyitin güneşin doğuşunu anlatmakta olduğunu söyler, diğeri
ise güneşin batışını anlatmakta olduğunu söyler. Bu durum sanat eserinin hangi özelliğini verir?
Açıklayınız.( 1.ünite konusu)

6- Sanat ve zanaat arasındaki farkı örnek vererek açıklayınız.( 1.ünite konusu)


7- “Hikaye ve romanlarda “ öyküleme ( anlatma tekniği), gösterme ( sahneleme tekniği ), diyalog, iç
monolog(iç konuşma), iç diyalog, iç çözümleme, özetleme, bilinç akışı, geriye dönüş tekniği “gibi anlatım
tekniklerinden yararlanılır.”

Uyarı ⇒ İç çözümleme ile iç konuşma teknikleri sıklıkla birbirleriyle karıştırılmaktadır. İkisi de


kahramanların duygu ve düşüncelerini yani iç dünyasını dile getirse de aralarındaki en büyük fark
anlatımdaki bakış açısıdır. İç konuşmada bu duygu ve düşünceler bizzat kahramanın kendisi tarafından
dile getirilirken iç çözümleme de ise yazar tarafından dile getirilmektedir.

Aşağıda verilen paragraflarda hangi anlatım tekniklerinden yararlanıldığını yazınız.

a- Fakat o ısrar etti :


- Sana mutlaka bir şey yapmalıyım Mürşit.
Ben cevap vermeyerek gülümsüyordum. Birdenbire aklıma kızım Zehra geldi.
-Bana hakikaten bir iyilik yapmak istiyor musun,dedim.
-Elbette…Ona ne şüphe?

………………………………………..

b- Eski ahbaplara muamelem daima böyledir. Onların ben halde bir adamla konuşmak istemeyecekleri
muhakkak olduğu için ben daha evvel davranıp kaçarım. Bilmem niçin? Tanımadığım insanlardan yardım
istemek bana zor gelmez. Fakat eski bildiklerinden ölesiye utanıyorum. Başımı çevirmiş, ellerimle
parmaklığa dayanarak denize bakmaya çalışmıştım.
……………………………………………………….

c- Gazete dediniz de aklıma geldi: Nermin yemeğe bekler beni…Müsaadenizle. Espri yaparak kurtulamazsın;
koltukta söz verdin. Vazgeçiyorum; bütün insanlığın önünde eğilerek geçiyorum; beni yanlışlıkla çıkardılar
sahneye. Ben yoldan geçen… Bütün sorumlulıuk sende. Hayır değil. Benden paso; çocuk da daha altı yaşını
doldurmadı biletçi amcası. Evet çocuklar da bekliyor. Paramı geri istiyorum, yanlış filme gelmişim.
Görüyorsun benim gibi rezil bir insandan hayır gelmez.

…………………………………

d- Doktor Hikmet 27 yaşına rağmen hayatın hemen hemen her sahasında acemi kalmış bir adamdır. O,
İstanbul’un kibar ve devlet düşkünü bir ailesi içinde çocuklarına lüzumundan fazla şefkatli bir ana baba
elinde, bin türlü nazla büyüdü. Mekteple ev arasında daima bir lalanın refakatinde gidip gelmeye alıştı.
Akranlarıyla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu. Ailenin muhite
karşı koyduğu bu karantinayı, zaten muhit de -başka sebepler dolayısıyla- aileye karşı koymuş
bulunuyordu. Doktor Hikmet’in babası Ruşeni Bey, Sultan Murat mensuplarındandı. Bu yüzden 28, 29
yıldan beri bir nevi göz hapsi içinde yaşıyordu. Evinden hemen hiç dışarı çıkmıyordu.
…………………………………………………………………………

e- Köyüne, dedesinin evine yıllar sonra gelmişti. Etrafı şöyle bir kolaçan etti. Her şey ne kadar da değişmişti.
Hiçbir şey bıraktığı gibi değildi. Önceden kiler olarak kullanılan yere girdi ve gözü duvarda bir şeye takıldı.
Gözünden birkaç damla yaş kendiliğinden akıverdi . Duvarda bir döğen ve yanında da eskimiş , paslanmış
bir orak duruyordu. Çocukluğunu hatırladı. Her yaz tatili Karamürsel’den Kırklareli’ne gelirler ve dedesine
yardım etmek için her gün tarlaya giderlerdi. Annesi, dedesi, anneannesi, babası orak biçerlerken “ben de
yardım edeceğim”, diye tuttururdu.Ama en çok eşek arabasıyla tarlaya gitmekten hoşlanırdı.

………………………………………..
f- Ayakkabıcı, iskemlesine oturdu. Hasan da merakla karşısına geçti. Şaşarak eğlenerek seyrediyordu.
Tamirci, kartona benzeyen kalın deriyi iki tarafı keskin incecik, sapsız bıçağıyla kesti. Ağzına bir avuç çivi
doldurdu. Sonra bunları ağzından çıkarıp ayakkabıların altına çabuk çabuk mıhladı. Deri parçalarını pis bir
suya koyup ıslattı. Mundar çanaktaki macuna parmağını daldırıp tabanlara sürdü. Hasan bunların hepsine
dikkatle bakıyordu. Susuyor ve bakıyordu.
………………………………………………….

g-Elinde avucunda ne varsa kızının üniversite masrafları için harcamıştı. Şimdi kara kara düşünüyordu: Kredi
kartlarının borcunu nasıl kapatacak, evin kirasını nasıl ödeyecek, hele de küçük kızına söz verdiği kemanı nasıl
alacaktı? Büyük kızına kaç kez söylemişti, yurt dışında okursa çok zorlanacaklarını ama inat işte, ille de
gideceğim, diye tutturmuştu. Babasını düşünen yoktu ki! Neyse bir hal çaresi bulacaktı. Gerekirse iki işte birden
çalışacaktı.Hanımı da “Sen merak etme ben de bir iş bakarım, el ele verince tüm zorlukların üstesinden geliriz .“
demişti. Birden içine su serpildi, kafasındaki kara bulutlar dağıldı. Sağlıkları yerinde olsun da çalışırlardı nasıl
olsa.

………………………………….

8- Aşağıda olay ve durum hikayelerinin özellikleri birlikte verilmiştir.Siz verilen özelliklere göre
hangisinin olay, hangisinin durum hikayesinin özelliği olduğunu yandaki kutucuklara işaretleyiniz.

ÖZELLİKLER OLAY HİKAYESİ DURUM HİKAYESİ


Serim, düğüm, çözüm
bölümlerinden oluşur.

Merak ögesi ikinci plandadır.

Olaylar genellikle şaşırtıcı


şekilde sonlandırılır.

Türk edebiyatındaki en önemli


temsilcisi Ömer Seyfettin’dir.

Bu hikayelerde mekana fazla


değinilmez.

Bu hikayelerde daha çok


durağanlık vardır.

Bu tarz hikayelerde olayın


ortaya çıkması için çatışmalar
bulunur. İyi-kötü,zengin-fakir
gibi

Zaman , mekan, kişi ögeleri


önemlidir.

Sait Faik Abasıyanık ve


Memduh Şevket Esendal bu
tarz hikayeler yazmışlardır.
03.11.2020

FEYZA ÜSTÜN

TEK GÜZEL SANATLAR LİSESİ

TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

@tekgsl2002

You might also like