You are on page 1of 347

TEKI YAYINEVI 939-97 TEKI KLASIK Roman YAPIM teki Ajans KAPAK TASARIMI Arif Turan REDAKT R Celal

Inal BASKI ve CILT Emel Matbaasi BIRINCI BASKI 1994 IKINCI BASKI 1996 TEKI, A i Yayinciligin kurulusudur. Y NETIM YERI Mediha Eldem Sokak 52/1 " 06421 Kizilay/ANKARA Tel: 312 435 38 33 Fax: 312 433 96 09 ISBN 975-7782-57-2 Fyodor Mihaylovi Dostoyevski ECINNILER Cilt l T RK ESI Reha PinarBirinci B l m 1. BASLANGI OLARAK Pek saygideger Stepan Trofimovich Verkhovensky'nin biyografisinden bazi bilgiler . Simdiye kadar kayda deger zelliklerin olmadigi kentimizdeki garip olaylari anlatm adan nce, tecr beli bir yazar olmadigimdan, biraz geriye gidip, pek becerikli ve sa ygideger Stepan Trofimovich Verkhovensky'mizi ilgilendiren biyografik bilgilerle baslamanin gerekli oldugunu anladim. Aktarmak amacini g tt g m yk daha sonra anlatilaca gina g re, bu bilgilerin, kentimizin sosyal ve politik tarihinin a iklanmasina hizme t edecegini umarim. Derhal s yleyeyim ki, Mr. Verkhovensky, aramizda daima, olduk a zel ve zel oldugu kada r da uygar bir rol oynardi ve bu rol n b y k bir tutkuyla severdi; yle ki, bu rol olmadan onun, bir varlik g steremeyecegini d s nmemek elimden gelmez. Bu d s ncem, onu, bir sahne oyuncusuna benzettigimden dolayi degildir; ayrica b yle bir niyetim de yok; stelik ona son derece saygi duyarim. Belki de bu, sadece bir aliskanlik meselesidir; d aha dogrusu gen lik yillarindan beri, halk arasinda meshur bir insan olma arzusunu n ok g l olmasindan dogabilir. rnegin, "mimli" bir adam olmaktan, ya da mimli oldugu k adar bir "s rg n" olmaktan son derece hoslanirdi. Bu iki kelimenin, onu b y leyen ve yil lar boyunca kendisini yine kendi g z nde yavas yavas y kselten, nihayet onu, benligini tatmin eden y ksek bir kaide zerinde durdugunu zihninde canlandirmasina neden olan , klasik bir g rkemliligi vardir. Son y zyilin hicivli bir Ingiliz romaninda, kahram an olarak anilan Gulliver, halkin ancak on santim boyunda oldugu Lilliputlar lkes inden d n s nde, kendisini bir dev olarak g rmeye o kadar alismisti ki, Londra caddeleri nde y r rken, kendisinin h l bir dev oldugunu ve onlarin c ce olduklarini d s nerek, onlari zmemek amaciyla yoldan ge en arabalara ve insanlara n nden ka malari i in bagirirdi. Faka t, bu hareketleri halkin ona g lmesine ve onunla alay etmesine neden olurdu. Hatta , bazi arabacilar kendisini dev olarak g ren bu adama, kirba larini acimadan indirir lerdi. Oysa, bu dogru muydu? Aliskanlik bir insana neler yaptirmaz ki! Aliskanli klari, Bay Verkhovensky'yi ayni duruma sokmustu. Bir farkla ki, onun, aliskanlik larindan t r karsilastigi tavir daha masum ve yumusakti. S ylenmesi gerekirse, o son d erece y ce bir insandi. Dogrusu, yasantisinin sonuna dogru herkes tarafindan unutulmus oldugunu s ylemem g erekir; oysa, diger taraftan, hi taninmamis oldugunu s ylemek de ok sa ma olur. Ger ekte

n, hi kusku yoktur ki, O da agin nl kisileri arasina karismistir. Kisa bir s re i in de olsa, adi, d nemin nl bir ok insanlari tarafindan, Chaadeyev, Belinsky, Granovsky ve h en z alismalarina yeni yeni baslayan Herzen'in adlarinin yaninda anilmistir. Fakat, Bay Verkhovensky'nin alismalari, s ylendigine g re, "ayni zamanda 6 ger ek olan bir olaylar kasirgasi"nin ardindan hemen hemen baslamasi ile sona erme si bir oldu. Ve ne umarsiniz? Sonunda, b yle bir "kasirga"nin, hatta "olaylar"in o lmadigi anlasildi. Ge en g n g venilir bir kaynaktan b y k bir saskinlikla grendim ki, Bay Verkhovensky, aramizda hi bir zaman, bizler gibi, bir s rg n olarak yasamamis ve hi bir zaman polis takibine ugramamistir. Bu sadece, bir insanin hayal g c n n ne kadar canli oldugunu g sterir! B t n yasantisi s resince belirli evrelerce tanindigina, attigi her a dimin bilindigine ve kontrol edildigine, b t n samimiyeti ile inanirdi. Hatta, son y irmi yil i inde, birbirinden basarili olan valimizin, ilimizi y netmek i in atandiklari zaman, st makamlar tarafindan kendi hakkinda verilen bazi bilgilerle doldurulduk larini d s n rd . Eger, herhangi bir kimse, bizim hi de art d s ncesi olmayan Bay Verkhovenk y' mizi, ink r edilmez delillerle, korkmasi i in hi bir neden olmadigina inandirmaya k alkissa, muhakkak ki, son derece g cenirdi. Bununla beraber son derece akilli ve y etenekli bir insan olduguna kusku yoktu. Ger i bilimsel alanda herhangi bir adim a tmamis olmasina ragmen ona bilgin bile denebilirdi. Zaten bilimsel bir alismasi o ldugunu da sanmam. Oysa, grenen insanlar i in Rusya'da durum b yle degil midir? Dis lkelerden d n s nde, kirk yaslarinin sonuna dogru kendisini, niversite do enti olarak tanitti. Fakat, yanilmiyorsam, ancak birka gretide bulunmustu... bunun, Araplar ha kkinda oldugunu saniyorum. 1413 ve 1428 yillari arasindaki d nemde, k k bir Alman kasa basi olan Hanau'nun toplumsal nemi hakkinda ok parlak bir tezi savunma firsatini d a bulmustu. Bununla beraber, bu savunmanin hangi zel ve olduk a karanlik nedenden t r y apilmadigi bilinmiyor. Bu tez, devrin Slavcilarina yerinde ve aci veren bir darb e oldugundan, kisa zamanda sayisiz ve amansiz d sman edindi. Daha sonra - niversited eki durumunu kaybettikten sonra-sirf intikam alma ve nasil bir adam kaybettikler ini onlara anlatma bakimindan, Dickens'tan eviriler yapan ve George Sand'in fikir lerini yayimlayan ilerici aylik bir dergide, b y k davalarin nedenlerine kadar inen, derinligine ve dikkatle yaptigi arastirmalari7nin ilk b l m n yayimlamayi basardi; yanilmiyorsam bu arastirmalar, belirli bir devrin , belirli s valyelerinin d r st ve ahl kli asaletlerinden ya da buna benzer bir seyden s z ediyordu. Nasil olursa olsun, bu arastirmalar, asiri derecede y ksek ve olagan st y ce fikirler olarak yorumlandi. Sonradan ikan s ylentilere g re, bu arastirmalara devam etmesi hemen yasaklandi; hatta, ilerici dergi bile, arastirmalarin ilk b l m n yayimlad igi i in kazaya ugradi. Bu dogru olabilir; o g nlerde b yle seyler olmuyor muydu? Faka t, zellikle bu olayda b yle bir sey olmadigi ve yazarin basladigi isi bitiremeyecek kadar tembel oldugu s ylenebilir. Araplar hakkindaki gretisine son vermesinin nede ni, birinin (olasilikla gerici d smanlarindan) yazdigi mektup sonucudur. Sonu olara k, biri ondan bazi a iklamalar yapmasini istemisti. Dogru olup olmadigini bilmiyor um; fakat, ileri s r ld g ne g re, o siralarda Petersburg'da devletin temelini sarsan on i bulunan, devlete karsi yikici bir rg t ortaya ikarildi. S ylentilere g re, Fourier'in yapitlarini evirmeye niyetliydiler. O sirada, Moskova'daki otoriteler, Bay Verksh ovensky'nin ok gen ken, alti yil evvel Berlin'de yazdigi ve teksir edilerek edebiya ta merakli iki gen le bir grenci arasinda paylasilan siir tarzindaki bir oyununu el lerine ge irdiler. O oyun, simdi masamin zerinde duruyor. Kendi el yazisi ile kopya edilmis bu yapiti, bir yil kadar nce bizzat Bay Verkhovensky g ndermisti. Kendi im zasini tasiyan bu oyun kitabinin ok g zel, kirmizi maroken bir cildi var. Sunu itir af etmeliyim ki, oyunun edebi bir degeri var ve hatta onun yetenekli oldugunu da s yleyebilirim; gariptir, ama, o zamanlar (otuz yillarinda) b yle dram yazarlari okt u. Oyunun ne oldugunu s ylemeye g c m yetmez; nk , samimi olmak gerekirse, basini ve sonun u ben de anlayamadim. Faust'un ikinci b l m n hatirlatan lirik ve dramatik t rde yazilmis bir esit yk . Kadinlar korosu ile a ilir, erkekler korosu ile devam eder, sonra bazi ruhlarin korosu diger korolari takip eder ve nihayet, yasamaya hevesli, fakat hi b ir zaman yasamamis olan ruhlarin korosu ile son bulur. B t n bu korolar belirli olma yan bir sarki s yler; daha ok birisinin laneti hakkinda; fakat bu lanette, y ksek bir doganin 8 telkini vardir. Sonra birden sahne degisir ve bir esit "yasam bayrami" baslar. Bu

bayramda b cekler bile sarkiya katilirlar, bir kaplumbaga Latince, dini s zc kler s yle yerek g r n r ve eger dogru hatirliyorsam, bazi madenler bile -tamamen cansiz- su ya d a bu sekilde koroya katilirlar. Aslinda, hepsi araliksiz olarak s ylerler ve konus tuklari zaman birbirlerini belirsiz olarak yererler; fakat s yledikleri kelimeler gittik e etkili olur. Sonu ta, sahne yine degisir ve orak bir araziye d n s r; k lt rl gen am kayalarin arasinda avare avare dolasir; belirli otlan toplayip emer; bir peri , bu otlari neden emdigini sorar; k lt rl gen , i indeki hayatin zenginligini hissetmek i stedigini ve bu bitkilerin sularinda buldugunu, b t n arzusunun, m mk n oldugu kadar abuk inancini kaybetmek oldugunu s yler. (Gereksiz bir arzu gibi g r n yor). Sonra tanimlana mayacak kadar g zel, gen bir adam, siyah atinin st nde d rtnala gelir; pesinde b t n ulusla dan birlesmis b y k bir ordu vardir. Gen adam l m simgeler; b t n uluslar l m zlemekted , son sahnede, Kabil Kulesi g r n r; bazi tutsaklar yeni bir umut sarkisi ile kuleyi t amamlamaktadirlar. Kulenin tepesine eristikleri zaman, Tanri (zannederim Olimpos Tanrisi) komik bir tarzda ka ar ve insanlar hemen onun yerine ge ip yeni bir hayata baslarlar. iste o g nlerde tehlikeli, sakincali olarak kabul edilen b yle bir oyund u. Ge en yil bunu yayimlamak i in Bay Verkhovensky'ye bir teklif yaptim. nk , bug nlerde s on derece zararsiz kabul ediliyordu. Oysa, teklifimi g cenerek, nazik e reddetti. Oy unun zararsiz oldugu hakkindaki d s ncemden hosnut olmamisti ve hatta, iliskilerimiz iki ay boyunca kesildi. Ne tahmin edersiniz? Birden ve burada yayimlama hazirli klarimi yaptigim sirada, oyun yayimlandi, -dogrusunu s ylemek gerekirse, devrim ya pan bir lkede- oyunun yayimlandigindan Bay Verkhovensky' nin haberi bile yoktu. nc e, m this tel sa kapildi; solugu valinin yaninda aldi. Sonra, kendisini savunmak i in Petersburg'a, onlara sadik oldugunu anlatan bir mektup yazdi. Bu mektubu bana ik i kere okudugu halde hi bir zaman postalamadi; nk , hangi adrese ve kime g nderecegini b ilmiyordu. B t n bir ay son derece rahatsiz oldu; 9fakat, kalben ok sevin li olduguna inaniyordum. Birisinin ona sagladigi gazeteyi y atarken bile koynuna aliyordu. G nd zleri yataginin altina sakliyor, yatagini d zeltme lerine izin vermiyordu. Her g n telgraf bekliyor ve b t n d nyaya alay ederek bakiyordu. iste o zamanlar benimle arkadaslik iliskilerini yine kurdu. Bundan, onun ne kad ar iyi kalpli ve kin tutmayan bir insan oldugunu anlasilir. *** Inan lari y z nden sikinti ekmemis oldugunu hi bir zaman iddia etmem; oysa, inaniyorum ki , kendisine gerekli a iklamalar yapilmis olsaydi, Araplar hakkindaki gretilerine de vam edebilirdi. Fakat, o zamanlar y kselme tutkusunun seline kapilmis gidiyordu ve b t n alismalarinin "olaylar kasirgasi" tarafindan yikildigina inaniyordu. Eger, t m g er egin s ylenmesi gerekirse, meslek hayatindaki degisikligin ger ek nedeni, bir t mgene ralin karisi, Varvara Petrovna Stavrogin'in son derece nazik teklifi ve bu tekli fin yinelenmesiydi. Kadin, tek oglunun egitiminin, ok iyi ve yetenekli bir egitme n, ayni zamanda dost olan Bay Verkhoversky tarafindan yapilmasini arzu ediyordu. Bu is i in teklif edilen maasin, g z kamastirici y ksekligi s z konusu olamazdi. Bu tek lif ona, ilk defa Berlin'deyken yapilmisti. Bu teklifin yapildigi tarih, tesad fen , ilk karisinin l m tarihine rastlamisti. ilk karisi bizim ilden hafifmesrep bir ki zdi. Onunla evlenisi, d s ncesiz, gen bir adam oldugu zamana rastlar. O gen kadinla ol duk a sikintili g nler ge irdigine inanirim. ok cazibeli ve g zel olan karisiyla anlasama masinin nedeni, onu ge indirmekten yoksun olmasi ve bazi ok ince hususlardi. yillik bir ayriliktan sonra karisi, bes yasinda bir erkek ocugu birakarak Paris'te ld . Bay Verkhovensky, z nt l g nlerinden birinde ocugundan "ilk mutlu ve askimizin bulutlanmadig i" g nlerin hatirasi diye s zetmisti. ocuk Rusya'ya g nderilmis, uzak bir ilde, uzaktan akraba olan teyzeler tarafindan 10 yetistirilmisti. Bay Verskhovensky b yle bir haldeyken, Bayan Stavrogin'in teklifi ni reddederek, hi neden yokken Berlin'li, konuskan olmayan bir kizla evlendi. Hen z karisinin l m zerinden bir yil ge memisti. Fakat, evlenmesinin disinda, egitmen olarak g revi kabul etmemesinin baska nedenleri de vardi. O zamanlar taninmak sevdasi il e yanip tutustugundan, dillere destan olan taninmis bir profes r n s zlerine kanmis, ni versitede do entlik teklifini kabul etmisti. Zaten uzun s reden beri kendisini buna hazirliyor, kartal kanatlarim denemek istiyordu. Ve simdi, kanatlan kirildiktan sonra, daha evvel reddetmekte hakli olup olmadigini d s nmedigi teklifi hatirlamasi normaldi. Evliliginden bir yil sonra karisinin ani l m bu konuyu kesin olarak z mledi. S amimi olayim: Bayan Stavrogin'in atesli sempatisi, paha bi ilmez ve klasik dostlug

u her seyi k k nden z mlemisti. Tabii, dostluk hakkinda b yle deyisler kullanilabilirse... Bay Verkhovensky, kendisini bu dostlugun kollarina firlatip atti ve her sey yir mi yil s rece z mlenmis oldu. "Kollarina firlatip atti" deyisini kullandim diye yanlis fikirlere kapilinmasini arzu etmem; kollarin, en y ksek moral duygusu anlaminda d egerlendirilmesi gerekir. Bu iki kayda deger varlik, soylu ve zarif bir beraberl ik kurarak sonsuza dek birlestiler. Ayni zamanda, Bay Varkhovensky'nin egitmenligi kabul etmesinin baska bir nedeni de vardi. Ilk karisindan miras olarak kalan yer, (burasi k k bir yerdi) kentimizin b irka mil tesinde, Stav-rogin'lerin g sterisli arazilerinin bulundugu Skvoreshniki'ye yakindi. Ayrica, kendisini grenme gibi b y k bir konuya verebilmesi her zaman m mk nd ve lisma odasinin sessiz yalnizliginda, zengin Rus edebiyati hakkinda pek derin ara stirmalar yapabilirdi. Burada, niversitede oldugu gibi, arastirmalarindan baska i slerle de ugrasmayacakti. Bu arastirmalar, hi bir zaman meydana ikmadi; fakat, dige r taraftan, hayatinin geri kalan kismini, yirmi yildan fazlasini, "canli bir sit em heykeli" olarak ge irebileceginin m mk n oldugunu anladi. Zaten bu s z, taninmis bir ozanin siirinde de ge iyordu. 11Canli bir sitem heykeli. Vatanimin n nde duruyordum, Liberal lk c . Belki de, ozanin aklindaki kisi, eger arzu ederse, hayati s resince b yle poz verere k durmaya hakki olan kisiydi. Dogrusunu s ylemek gerekirse, bizim Bay Verkhovensky , b yle kimseleri kendine rnek alan biriydi; ayrica, ayakta durmaktan abuk a yorulur, sik sik yatmayi tercih ederdi. Fakat, onun hakkini vermis olmak i in, uzanip yatmi s bile olsa, yine de canli "sitem heykeli" pozunu korurdu zellikle; bu bile, dar kafali halkimiz i in olduk a yeterliydi. Onu, kul b m zde k git oynamak zere masaya oturdugu zaman g rmeliydiniz. T m tavirlari sanki s yle s yl yordu: "K gitlar! Oturmus sizinle oynuyo rum! Iliskilerimi korumak i in mi? Fakat bundan sorumlu olan kim? Meslek hayatimi kim yikti ve beni sizinle oynamaya zorladi? Oh, yok ol Rusya." Sonra, kibar bir tavirla kupa kozunu oynardi. Dogrusunu s ylemek gerekirse, k git oyununa bayilirdi. zellikle son yillarda, daima k aybetmesinden t r , Bayan Stavrogin'le sik sik tartismalara girisirdi. Bu tartismalar i pek can sikici olurdu. Bunlari daha sonra anlatacagim. Surasini isaret etmek i sterim ki, vicdanli bir insandi (bazen) ve bu y zden sik sik kederlenirdi. Bayan S tavrogin'le yirmi yillik arkadasliklari s resince, yilda ya da d rt kez, d zenli olarak , aramizda "yurttas kederi" diye bilinen bir z nt ye kapilirdi. Bizim pek saygideger Bayan Stavrogin, zellikle bu deyisi begenirdi. Daha sonralari, "yurttaslik kederi " hastaligi yani sira, bir de sampanya hastaligina kapildi. Fakat, isbilir Bayan Stavrogin, b t n hayati s resince, onu, bu nemsiz arzularina karsi b t n g c ile korudu. V ogrusu, ok garip davranislari olmasindan t r onun bir bakiciya ihtiyaci vardi. Coskun bir kederin tam ortasinda kahkahalarla g lmeye baslardi. Kendi kendine konustugu bile olurdu; tabii, bu konusmalari n kteli olurdu. Ve Bayan 12 Stavrogin onun b yle n kteli konusmalarindan ekinirdi. nk , hayatinda en ok korktugu, n k i konusmalardi. Daima en st n nedenlerle g revini yapan klasik bir kadindi. Bu st n kadi nin, zavalli olarak kabul ettigi arkadasi zerindeki etkisi, yirmi yil s rd . Bu kadin dan ayrica s zetmeliyim ki, bunu da simdi yapmak ka-rarindayim.

Garip dostluklar vardir; iki dost, birbirlerini hemen hemen ld rmek zere hazirdir. B t n yasantilari s resince bu b yle s rer gider ve ayrilmayi kesin olarak d s nmezler; tartisa n kisi, yakin dostluklarini bozacak olursa, hastalanir ve hatta kederinden lebili r. Bayan Stavrogin ile yaptigi zel tartismalardan sonra, onun yanindan ayrilisi ze rine, Bay Verkhovensky'nin kanepeden firlayarak kalkip duvari yumrukladigina ka k ere tanik olmusumdur. S ylediklerimde zerre kadar yalan yok. Hatta, bir keresinde duvarin sivasini bile yikmisti. Bu kadar ince ayrintilari nasil bildigim sorulabilir. Bunlara yakindan tanik oldugumu s ylersem ne dersiniz? Ya Bay Verkhovensky, Bayan Stavrogin'le yap tigi konusmayi renkli kelimelerle anlatirken basini omzuma dayayarak defalarca a glamissa? Fakat, bu aglamalar sonunda, daima degismez davranislari vardi. Ertesi sabah, kendisine nank rl g nden t r iskence yapmaya hazirdir; ya aceleyle beni agirtir ya da kosarak bana gelir ve Bayan Stavrogin'in ne kadar serefli, hassas bir insan o ldugunu s ylerdi. Sadece bana gelmekle de kalmaz, Bayan Stav-rogin'e mektuplar yaz

ar ve i ini d kt g bu mektuplara da imzasini basardi. Birka g n evvel, yabanci birine, onu evinde sirf n nden yararlanmak i in tuttugunu, bilgisine ve kabiliyetine imrendigini , bu nedenle ondan nefret ettigini; fakat, bu nefretini a ik olarak g steremedigini nk , onu terkettigi zaman Bayan Stavrogin'in, k lt r ne zarar verecegini bildigini; bu kad ar al alabildigi i in 13kendinden igrendigini ve en berbat bir l m hakettigini; ondan, kaderini izecek son kelimeleri s ylemesini bekledigim falan yaziyordu; tabii b t n bu yazdiklari, n kteli bi r anlatim tasiyordu. Bunu okuduktan sonra, elli yasindaki masum ocuklarin, sinir buhranlari sonucu isi nereye kadar vardirdiklarini anlarsiniz!... K k bir konudan do layi aralarinda ikan tartisma sonucu yazdigi bu mektuplardan birini de ben okudum . Anladigima g re, birbirlerine olduk a igneli s zler s ylemis ve birbirlerini kirmislar . Mektubu okuduktan sonra dehsete kapilmis ve g ndermemesi i in yalvarmistim. B y k bir hararetle: - Bu m mk n degil, demisti. B ylesi daha onurlu bir davranis. G revim bu. Ona her seyi a nlatmadigim takdirde kahrimdan lebilirim. Ve o mektubu g nderdi. Bayan Stavrogin -iste burada ayriliyorlardi- b yle bir mektubu hi bir zaman g ndermezd i. Bay Verkhovensky'nin yazmaya karsi b y k tutkusu oldugu bir ger ektir. Ayni evde ka ldiklari halde Bayan Stavrogin'e mektup yazar; sinir n betleri aninda bu mektuplar g nde ikiye ikardi. Bayan Stavrogin'in, g nde iki mektup da alsa, bunlari b y k bir dikk atle okudugunu kesin olarak biliyorum. Onlari okuduktan sonra, siraya koyarak zel bir kutuda saklardi. Ayrica, onlari kalbinin bir hazinesi olarak kabul ederdi. Sonra, dostunu b t n g n cevap bekler olarak birakir; sanki hi bir seyin nemi yokmus ve b ir g n evvel aralarinda nemli bir olay ge memis gibi davranarak onunla g r s rd . Zamanla, o u yle bir alistirdi ki, Bay Verkhovensky, bir g n nce olan olaylari ona hatirlatmak cesaretini bulamazdi; fakat, dostunun g zlerine sert bir bakisla bakmaktan da geri durmazdi. Bay Verkhovensky, olanlari ok abuk unutmakla beraber, Bayan Stavrogin, kolay kolay unutmazdi. Onun sogukkanliligindan cesaret alan Bay Verkhovensky, ar kadaslari geldigi zaman, sampanya i erek eglenirken bol bol g ler ve b t n saklabanlikla rini d kt r rd . B yle anlarda, Bayan Stavrogin ona ze14 hirli bir nefretle bakardi; ama, o, bunun farkina bile varmazdi. Aradan bir haft a, belki bir ay, hatta alti ay ge tikten sonra, nasil oldugu bilinemez, yazdigi me ktuplarda kullanmis oldugu bir deyisi hatirlar, ylesine z l r ve acinirdi ki, midesine sancilar girer kivranirdi. Bu zel sancilari, bazi hallerde, bir sinir soku ge irdi gi zaman tutardi. Beden yapisinin degisik bir zelligi de buydu. Hi kusku yok ki, Bayan Stavrogin, ondan sik sik nefret ederdi; fakat, Bay Verkhov ensky'nin sonuna kadar g remedigi bir husus, nihayet onun oglu, ondan olma bir var lik, hatta onun bir bulusu haline gelmis olmasiydi. Bay Verkhovensky, onun eti, kemigi olmustu; onu yalniz, "yeteneklerini kiskanmasi" nedeniyle evinde barindir ip bakmamisti. B yle d s n lmesi, kadim kimbilir ne kadar zm st r... S rekli nefretinin, kis iginin ve k k g rmesinin yani sira ona, kalbinin en gizli k selerine; saklanmis bir sevg i besliyor olmaliydi. Onu en k k bir lekeden dahi korurdu. Tam yirmi iki yil onun zer ine titredi. Onun, bir sair, bir bilgin ya da bir hayat adami olarak n tehlikeye g irecek olsa, gecelerini uykusuz ge irirdi. Onu icat etmisti ve kendi icadina, nce k endisi inanmisti. Bay Verkhovenksy, onun g rd g bir esit r yaydi... Fakat karsiliginda o ndan ok seyler isterdi. Hatta, bazen, ondan bir k le bagliligi beklerdi. Onun, nasi l kindar bir insan olduguna ina-nilamaz! Bunun hakkinda iki yk anlatsam fena olmaz sanirim. *** K lelerin zg rl klerine kavusacaklari hakkindaki s ylentilerin ilk iktigi, t m Rusya'nin bi den y z g ld g , tamamen yeni bir dogus hazirliklarina basladigi zamana rastlayan g nlerden birinde, reformla yakindan ilgili ve y ksek tabaka ile siki iliskileri bulunan Pe tersburg'lu bir Baron, kentimizden ge erken Bayan Stavrogin'i ziyaret etti. Kocasi nin l m yle, y ksek sosyetedeki baglarinin zayiflamasi ve gittik e azalarak tamamen kopma sindan t r , Bayan Stavrogin i in b yle bir ziyaret ok nemliydi. Baron, 15bir saat kadar kaldi ve ay i ti. Yanlarinda baska kimse yoktu. Bayan Stavrogin, S tepan Verkhovensky'yi davet etti ve Baronla tanistirdi. Baron, Bay Verkhonevsky' nin itibarini daha nce duymustu ya da duymus g r nd ; fakat, ay i erken onunla pek az ilgi lendi. Bay Verkhonevsky, onun zerinde iyi bir etki birakmak i in elinden gelen gayr

eti esirgemiyordu. Ayrica, davranislari son derece kibar ve g z aliciydi. Her ne k adar soylu bir aileden gelmiyorsa da, Moskova'da aristokrat bir ailenin yaninda yetismis oldugundan, onla! gibi davraniyordu. Fransizcayi bir Parisli kadar d zg n k onusurdu. Bu bakimdan, Bayan Stavrogin tasrada bile yasasa, etrafinda ne esit ins anlarin bulundugunu anlamamak m mk n degildi. Baron, bunu anlamis olmaliydi. Oysa, b eklenilen sonu alinamadi. Baron hen z etrafa yayilmis olan b y k reform s ylentilerinin d ogrulugunu onaylarken, Bay Verkhovensky, coskunlugunu engelle yemeyerek" Yasa!", diye haykirdi; bu haberden duydugu asiri heyecani anlatabilmek i in de bagirmasi ile beraber bir el hareketi de yapmisti. Haykirisi fazla y ksek sesle degildi. Hat ta, kibarca da denilebilirdi; ger ekte, coskunlugu i ten dogan bir davranis degildi. ve ay partisinden nce, davranislarini ayna karsisinda yarim saat kadar b y k bir dikk atle incelemisti; fakat g r n se g re, bir hata olmustu; nk , hafif e g l mseyen Baron, bu karsisinda t m Rus ulusunun duygulanmasinin normal oldugunu s yledi. Bundan sonra, B aron, hemen kalkti ve Bay Verkhovensky' nin elini sikmak i in iki parmagini uzatma yi da unutmadi. Bayan Stavrogin, b y k salona d nd g zaman masanin zerindeki bir seyle ilg ileniyormus gibi dakika kadar bir sey s ylemedi; sonra birden Bay Verkshovensky'ye d nd . Soluk bir y z ve ates p sk ren g zlerle tislar gibi fisildadi: - Bu yaptiginizdan t r sizi hi affetmeyecegim!... Ertesi g n dostuyla karsilastigi zaman sanki hi bir sey olmamis gibi davrandi; o olaya hi bir sekilde deginmedi. Ancak, on yil sonra, k t bir aninda, olayi hatirladi ve dostuna sitem etti; on yil evvelki gib i, rengi yine soluk, g zleri ates p sk r yordu. 16 mr nde ancak iki kere Bay Verskhovensky'ye "Bu yaptiginizdan t r sizi hi affetmeyecegim! " demisti. Baronun yaninda olan olay ikinciydi; fakat, birinci olay da en az onu n kadar karakteristikti ve g r n se g re, Bay Verskhovensky'nin geleceginde b y k bir rol oy namistir. Bu bakimdan, birinci olaya da deginmem gerekiyor. Bu olay, 1855 yili ilkbaharinin mayis ayina rastlar. Hareket halindeki orduya ka tilmak zere aceleyle Kirim'a gitmekte olan, akilsiz, yasli bir centilmen olan T mge neral Stavrogin'in mide kanamasindan ld g haberi Skvoreshniki'de duyuldugu zamana ai ttir. Dul kalan Bayan Stavrogin, b y k bir yas i indeydi. Kocasindan d rt yildan beri ay ri yasayan Bayan Stavrogin, b y k bir yas i indeydi. Kocasindan ayri yasamasi, karakte r ayriligi nedeniyleydi. Kocasina bir aylik baglamisti. (T mgeneralin, 150 k yl s ve cre tlerini demek zorunda kaldigi bir ordusu ve sosyete ile iliskileri vardi; b t n para ve Skvoreshniki, ok zengin, Devlet m teahhidi bir adamin tek kizi olan Bayan Stavro gin'indi.) B yle olmakla beraber, l m haberinin ahi olmasindan sarsilmisti. Bay Verkshovensky'nin daima onun yaninda bulundugunu s ylemek gereksiz olacak. Mayisin en civcivli zamaniydi; Geceler son derece g zel oluyordu; yabani kirazlar i e k a misti. Iki dost her gece bah ede bulusur ve karanlik bastirana kadar kameriyede oturur, birbirlerine i lerini d kerlerdi. Romantik anlar da olurdu... Yasantisindaki degisikligin etkisi altinda kalan Bayan Stavrogin, her zamankinden daha ok konus urdu. Dostuna kopmaz baglarla baglanmis g r n rd ve b ylece bir ok gece ge irdiler. Birden B y Verk-hovensky'nin aklina garip bir d s nce saplandi: "Acaba bu teselli kabul etmey en kadin, yas tuttugu yilin sonunda, ondan bir evlenme teklifi mi bekliyordu?" B u sa ma bir fikirdi; fakat, g z y kseklerde olan bir adamin manevi gelismesinin ok y n old gundan, isteklerini artirmak izin bazen b yle sa ma fikirlere saplandigi ger ektir. Bu d s nceyi, b y k bir dikkatle kafasinda evirip evirdi ve sonunda, durumun b yle olduguna k arar verdi. Bunun zerinde, 17tekrar d s nd : "Kadinin b y k bir gelecegi oldugu muhakkak, ama..." Bayan Stavrogin g zel sayilmazdi; uzun boylu, soluk benizli, kemikleri ok iri ve at gibi uzun y zl bir ka dindi. Bay Verk-hovensky, gittik e teredd t ediyordu; kusku i inde kivraniyordu ve kar ar veremedigi i in birka kere de agladi (zaten sik sik aglardi). Geceleri kameriyed e otururlarken y z ne, elinde olmayarak, kaprisli ve alayci bir anlatim geliyordu. B u anlatim, biraz isveli ve tepeden bakan anlam da tasiyordu. Her nasilsa bu, ira desi disinda oluyordu ve ger ekten bir insan ne kadar onurlu ise, y z n n anlatimi da o kadar a ik olurdu. Bu kuskularin ne kadar dogru oldugunu ancak Allah bilir; fakat onun kalbinde Bay Verkhovensky'nin kuskularini dogru ikaracak hi bir his olmadigini s ylemek daha dogru olur kanisindayim. Ve ayrica, istedigi kadar nl olsun, Stavrogi n, ismini onun ismi ile degistirmeye niyetli degildi. Olasilikla, bir adamla ayn i fikirde olmasi, tamamen kadinca bir arzu ve b yle durumlarda ok normal olan zlem o labilirdi. Nitekim, bug ne kadar kadin kalbinin derinliklerine inilememistir diyeb

ilirim; yazmaya devam edecegim. Dostunun y z ndeki garip anlatimi sezmekte gecikmedigini s yleyebilirim. nk , ok hassas ve sezgi g c y ksek bir kadindi. Ayrica, Bay Verkhovensky, b yle zamanlarda ok safti. Gecel er eskisi gibi devam ediyor, konusmalar hep sairane ve ok daha ilgin oluyordu. Bir g n, hava karardigi zaman, ok canli ve sairane konusmalardan sonra, iki dost, Bay Verkhovensky'nin oturdugu barakanin merdivenlerinde, birbirlerinin ellerini sica k ve candan bir tavirla sikarak neseyle ayrilmislardi. Bay Verkhovensky, her yaz , Skvoreshniki villasindan, hemen hemen bah enin ortasinda duran bu k k barakaya tasin irdi: Odasina hen z girmis, kederli d s ncelere dalmis, elinde hen z yakmadigi bir p ro, p encerinin n nde yorgun ve hareketsiz duruyor ve t y gibi hafif bulutlarin ayin yanind an kayarak ge isini seyrediyordu ki, aniden duydugu bir hisirti ile sasirarak arka sina d nd . D rt dakika kadar nce ayrilmis oldugu Bayan Stavrogin'in yine gelmis oldugu nu g rd . Kadinin soluk y z hemen hemen mavilesmis, dudaklari kisilmisti ve u 18 lan arada sirada titriyordu. Bayan Stavrogin, amansiz bir ifadeyle g zlerini Bay V erkhovensky'nin g zlerine dikerek tam on saniye konusmadan durdu; sonra, aceleyle fisildadi: - Bu yaptiginizdan t r sizi hi affetmeyecegim!... On yil sonra, Bay Verkhovensky, kapiyi zellikle kilitleyerek bu z c olayi bana fisilt iyla anlattigi zaman, ok sasirmis oldugundan Bayan Stavrogin'in gittiginin farkin a bile varmadigini yeminle s ylemisti. Bayan Stavrogin bu olaydan bir daha s z etmed igi ve iliskilerinin hi bir sey olmamis gibi devam ettigi i in Bay Verkhovensky, bu olayin hastaliktan nce g r len bir k bus oldugunu kabul etmisti. Nitekim, bu olaydan so nra, o gece hastalanmis ve hastaligi on bes g n s rm s, dolayisiyla, kameriyede bulusm alari kendiliginden son bulmustu. Bununla beraber, bu olayin bir k bus oldugunu bile d s nse, yine de devamim her g n bekl emis ve bunun bitmis olduguna inanmak istememisti. *** Hatta, b t n hayati boyunca giydigi giysilerini bile, Bayan Stavrogin, bizzat diktir misti. Pek g z alici ve zel giysilerdi; uzun etekli, d gmeleri neredeyse bogaza kadar iliklenen, fakat, zerine ok g zel oturan bir ceket; yumusak genis kenarli sapka (ya zlari hasir olurdu); iri baglanmis, u lari sarkan beyaz kravat; g m s basli baston ve omuzlarina kadar uzanan uzun sa . Bay Verkhovensky'nin sa lari koyu kahverengiydi. S on zamanlarda sakaklarindan itibaren kirlasmaya baslamisti. Daima sinek kaydi ti ras olurdu. Gen liginde ok yakisikli oldugunu s ylerler. Fakat kanimca, yasliliginda o k daha etkili bir g r n s vardi. Ayrica, elli yasinda oldugu halde ona yasli denemezdi. Fakat, kendini begenmisligin yani sira, gen oldugunu iddia etmektense, yasli olma yi tercih eder ve yasiyla son derece gururlanirdi. Uzun boyu, 19ince yapisi ve omuzlarina kadar d k len sa lariyla bir piskoposu andirirdi. Ya da da ha ok yazin bah ede, i ek a mis bir leylak agacinin altindaki bankta, iki elini g m s basli bastonuna dayamis, yaninda a ik bir kitap, dalgin ve h lyali g zlerle g nesin batisini s eyrederken, otuz yillarindaki yayinlarda yapitlarinin yaninda bir de basma resmi ikan oyun yazan Kukolnik'i andirirdi. Kitaplarla ilgili olarak sunu s ylemem gerek ir ki, son zamanlarda okumaktan ka inir g r n rd . Fakat bu, hayatinin son anlarinda olmus tu. Bayan Stavrogin'in siparis ederek getirttigi ok sayidaki gazete ve dergiyi de vamli olarak okurdu. Agirbasliligindan bir sey kaybetmemeye dikkat ederek Rus Ed ebiyati'nin yaptigi ilerlemelerle yakindan ilgilenirdi. Bir ara, i ve dis politik a ile ilgilenmis; fakat, bundan kisa bir s re sonra nedense vazge misti. Sik sik ola gelen olaylardan biri de, bah eye ikarken yanina De Tocqueville'yi almasi ve cebind e de bir Paul de Kock'u gizlice tasimasidir. Bununla beraber, nemsiz bir olaydir bu. Parantez i inde kalmak zere Kukolnik'in portresinden de bahsedecegim. Bayan Stavrog in, hen z gen kizliginda Moskova'daki yatili bir okulda grenciyken bu resim eline ge m isti. Yatili okullarda her gen kizin, yazi ve resim gretmenlerine sik oldugu gibi o da bu portreye hemen sik oldu. Fakat burada nemli olan, Bayan Stavrogin'in gen bir kizken yaptigi degil, o portreyi elli yasina kadar eyiz sandiginda saklamasidir. Belki, Bay Verkhovensky'ye diktirdigi elbiselerin o portredeki giysilere benzem esinin nedeni de budur. Fakat, sunun surasi da muhakkak ki, bu da nemi olmayan bi r noktadir. Ilk yillarda ya da daha kesin s ylemek gerekirse, Bayan Stavrogin'in yaninda kaldi

gi s renin ilk yarisinda, Bay Verkhovensky, h l bir kitap yazmayi d s n yor ve her g n ciddi olarak kitabina baslamaya niyet ediyordu. Fakat, Bayan Stavrogin'in yaninda kald igi s renin ikinci yarisinda, bildigi her seyi unutmus g r n yordu. G nler ge tik e bize sik ik s yle s ylerdi: " alismaya hazir g r n yorum, b t n malzemeyi toplamis durumdayim fakat, h na20 silsa, alismaya bir t rl baslayamiyorum. Hi bir sey yapamiyorum!" Sonra basini kederle n ne egiyordu. S phesiz ki bu hareketi, fikir kurbani olarak n n bizim g z m zde ogaltma fakat, kendisi baska bir seyin pesindeydi. ogu kez "Unutuldum! Artik kimseye fay dali degilim!" diye dert yanardi. Bu siddetli mitsizlik, onda, zellikle ellinci ya sinin sonlarina dogru g r lmeye baslamisti. Bayan Stavrogin, nihayet bunun ciddiyeti ni kavramisti. Ayrica, dostunun unutulmus oldugunu ve kimseye yararli olmadigi g erek esini kabul edemezdi. Onun d s ncelerini saplantidan kurtarmak ve bir yenilik ver mek amaci ile onu Moskova'ya g t rd . Moskova'da d nya edebiyatinin gelismeleri ile yaki ndan ilgilenen bir s r dostlari vardi. Bununla beraber, Moskova'ya gitmeleri bile yeterli olmamis gibi g r n yordu. Garip bir zamandi; yeni bir heyecan vardi; ge misteki sessizlige benzemeyen, ger ekt en garip bir seydi. Her yerde hissedildigi kadar, Skvoreshniki'de de hissediliyo rdu. Kentimize kadar ulasan bir ok s ylenti vardi. Ger ek, genellikle az ya da ok bilin iyordu. Fakat, ger ege ek olarak belirli fikirlerin de geldigi a ikti ve nemli olan b u d s ncelerin asiri okluguydu. Bu da ok sasirtici oluyordu. Bir kimsenin kendisini bu fikirlere alistirmasi hemen hemen imk nsizdi ya da onlarin tam olarak ne anlama g eldigini anlamak m mk n degildi. Bayan Stavrogin kadin oldugu halde, onlarin anlamla rinda gizli bir sey oldugundan s pheleniyordu. Hatta, gazete ve dergileri, dis lkel erde basilmis yasak yayinlari okumaya baslamisti. Hatta, o g nlerde, yavas yavas o rtaya ikan devrimci bildirileri bile okuyordu (onlarin hepsini temin edebiliyordu ); fakat, b t n bunlar aklini karistirmaktan baska bir ise yaramiyordu. Mektuplar ya zmaya basladi; fakat, mektuplarina ok az cevap aliyordu ve bu uzadik a anlamlarini zm ek de zor oluyordu. "B t n bu d s nceleri" a iklamasi i in, b y k bir ciddiyetle Bay Verk-hov ky'yi yanina agirir, oysa onun yaptigi a iklamalar bile yetersiz kalirdi. Bay Verkh ovensky'nin genel duruma bakisi y ksektendi; unutulmus ve kimseye yararli olamama d s ncesine siki 21siki sarilmisti. Nihayet, Bay Verkhovensky de hatirlandi; nceleri dis lkelerde b asilan dergilerde, s rg n bir d s nce su lusu olarak anildi ve ok ge meden adi, nl yildizl asinda eski bir yildiz olarak Petersburg'da agizdan agiza dolasmaya basladi. Baz i nedenlerden t r Radsihchev ile karsilastirildi. Sonra, biri ortaya ikti ve onun l m ha berini yayimlayarak, hakkinda biyografik bilgi verecegine dair s z verdi. Bay Verk hovensky birden dirildi ve gururlandi. agdas insanlara karsi duydugu k mseme derhal y ok oldu ve bu hareketlere katilarak g c n onlara g stermek arzusuyla yanip tutustu. Bay an Stavrogin, derhal kendine olan g venini tekrar kazandi ve yogun bir alismaya gir isti. Vakit ge irmeden Peters-burg'a gitmeye, her seyi yerinde grenmeye ve m mk n olurs a, b t n inan lari ile bu yeni ise atlamaya karar verdiler. te yandan, Bayan Stavrogin, kendi adina bir dergi yayinlamaya ve mr n n geri kalan kismini bu ugurda harcamaya n iyetli oldugunu bildirdi. Durumun bu kadar ileriye gittigini g ren Bay Verkhovensk y, daha fazla magrurlasmis ve Petersburg yolculugunda Bayan Stavrogin'e patronlu k taslamaya baslamisti ki, bu durum Bayan Stavrogin'in g z nden ka mamisti. Bunu ilerd e hatirlayacagi kesindi. Aslina bakilacak olursa, onun bu yolculuga ikmasinda neml i bir neden daha vardi; bu da, sosyetedeki eski iliskilerini yeniden canlandirma k amaciydi. Kendisini sosyeteye su ya da bu sekilde hatirlatmasi gerektigine ina niyordu. Hi degilse bir kere denemis olacakti. Bu yolculugun resmi nedeni, o sira larda Petersburg Lisesi'ni yeni bitken tek oglunu g rmekti. *** Hemen hemen b t n kisi Petersburg'da ge irdiler. B y k perhiz zamani, her nasilsa, her sey g kkusagi rengini veren sabun k p g bir balon gibi s n p bitti. R yalari da bir anda yok ol us ve karisikliklar aydinlanacagina b sb t n i inden ikilmaz duruma girmisti. B t n abalama a ragmen k k bir iliski disinda 22 y ksek sosyete ile tatmin edici bir bag kurulamamisti. Gururu incinen Bayan Stavro gin nce "yeni d s n s"lere karsi asiri bir ilgi g sterdi ve evinde gece partileri vermeye

basladi. Aydin kisilere davetiyeler g nderdi. Kisa bir s re i inde y zlercesi Bayan Sta vrogin'in evinde toplanmaya basladi. Daha sonralari, artik davet edilmeden de ge lmeye basladilar. Gelirken de arkadaslarini da getirdiler. Bayan Stavrogin, haya tinda bu kadar aydini birarada g rmemisti. Inanilmaz derecede kendini begenmis kim selerdi. Bunu da sanki, baslica g revleri buymus gibi saklamiyorlardi. Bazilari (h er ne kadar zararsizsa da) sarhos bile geliyor, fakat bu tutumlarini, sanki bir g n nce grendikleri zarafet belirtisi gibi g steriyorlardi. T m n n g r n s nde, bir seyden ce gu-rurlaniyormus gibi bir h l vardi. Her birinin y z nden, ok nemli bir sirri hen z gre mis gibi garip bir anlatim yansiyordu. Birbirlerine k f r ediyorlar ve bundan gururl aniyorlardi. Ne yazdiklarini anlamak olduk a g t . Fakat birbirlerine k f r ederek konusanl ar arasinda, elestirmenler, romancilar ve tiyatro yazarlari, yergi yazarlari ve muhabirler vardi. Bay Verkhovensky, onlarin arasinda, hareketlerin y netildigi en y ksek noktaya ikmisti. Bu zor bir y kselisti; fakat, onu a ik kollarla karsiladilar. B ununla beraber, bir fikri temsil etmesi disinda onu taniyan ve onun hakkinda bil gi sahibi olan kimse yoktu. Onlarin arasinda o kadar h nerlice davranislarda bulun du, onlari o kadar ikna etti ki, pek kurumlu ve g rkemli tutumlarina ragmen Bayan Stavrogin'in salonlarina iki kere geldiler. Bu insanlar, ok ciddi ve son derece k ibar kimselerdi; ok terbiyeli davranislari vardi; digerleri onlardan a ik olarak e-k iniyorlardi; fakat, kaybedecek zamanlari olmadigi da a ikti. Toplantilara iki yada eski edebiyat i da geliyordu. O tarihte bir rastlanti sonucu Petersburg'da bulunuy orlardi ve Bayan Stavrogin uzun s reden beri onlarla olan iliskilerini en g zel ve h os bir sekilde s rd rm st . Bu ger ekten nl sanat ilarin ok sessiz olmalari ve bazilarinin nmeden toplantida bulunan d k nt kisilere yanasmasi, Bayan Stavrogin'i hayrete d s r yordu. Ilk zamanlar, Bay Verkhovensky'nin sansi vardi; onlar tarafindan tutulmus ve 23edebi toplantilarda halkin n ne ikarilmisti. B yle genel toplantilarin birinde k rs ye i lk defa iktigi zaman, bes dakika s reyle halk tarafindan ilginca alkislanmisti. Doku z yil sonra bu olayi, s kran duygusundan ok artistik yeteneginden t r , g z yaslariyla and i. Bizzat kendisi, (sadece bana ve sir olarak) "Size yemin eder ve bu hususta ba hse girerim ki" demisti. "O kalabalik arasinda benim hakkimda en k k bilgisi olan ki mse yoktu." Kayda deger bir itirafti bu; k rs ye iktigi zaman, o heyecaninin arasinda durumunu a ik olarak sezinledigine g re, keskin bir zek si var demekti; fakat diger y andan, dokuz yil sonra bu olayi i inde bir k sk nl k duyarak hatirlamasi keskin bir zek s i olmadiginin a ik bir kanitiydi. Bir ara toplanmis iki ya da protesto bildirisini imzalamaya zorlandi (kendisi bunlarin neyin aleyhine oldugunu bilmiyordu); onlar i imzaladi. Bayan Stavrogin de bazi "igren hareketler" aleyhine bir protesto imza lamaya zorlandi ve imzaladi da. Her ne kadar bu "yeni" adamlar Bayan Stavrogin'i n partilerinde ogunlugu olusturuyorlarsa da, bazi nedenlerden t r , Bayan Stavrogin'e, alayli ve saklamadiklari bir k mseme ile bakmalarinin g revleri oldugunu d s n yorlardi. B y Verkhovensky, kederli anlarinda, bu olaylardan s z ederken, Bayan Stavrogin'in, onu, o zamandan beri kiskandigini ima ederdi. Kuskusuz ki, Bayan Stavrogin, bu i nsanlarla isbirligi yapmak i in ortak y nleri olmadigini biliyor, fakat, yine de asi ri bagimlilik ve kadinlara vergi isterik bir sabirsizlikla, onlari evinde topluy ordu. Daha nemlisi, daima bir seyler olmasini bekliyordu. Gece toplantilarinda ok az konusur; arzu ettigi takdirde istedigi kadar konusabilecekken, genellikle din lemeyi tercih ederdi. B t n konusmalari, sans r n kaldirilmasi, Rus Alfabesi' nin Latin Alfabesi ile degistirilmesi, bir g n evvel s rg ne g nderilmis olan biri, arsida olan uyg unsuz bir olay, Rusya'daki yabanci uyruklulari g z n ne alarak federal bir mesrutiyet kurulmasinin yararlari, ordunun ve donanmanin kaldirilmasi, Polonya'nin Dinyepe r nehrine kadar yeniden kurulmasi, tarimda reform ve siyasal bildiriler, veraset in, ailenin, ocuklarin, din adamlarinin kaldirilmasi, kadin haklan, kimsenin bagi slamadigi Bay Krayevsky'nin debdebeli evi 24 ve su ya da bu konu zerine oluyordu. Bu "yeni" insan s r s nde dalaverecilerin ok oldugu kadar d r st insanlarin da bulundugu a ikti. D r st insanlar, kaba ve d r st olmayanlardan daha anlasilmaz kisilerdi; fakat, hangisi hangisinin oyuncagidir bilinemez. Baya n Stavrogin, bir dergi yayimlamak niyetinde oldugunu s yledigi zaman, yaptigi topl antilara daha ok insan katilmaya basladi. Fakat, hemen hemen ayni anda, onun bir kapitalist ve k t niyetli bir kisi oldugunu s ylemeye basladilar. Bu su lamalarin tekli fsizligi, ancak onlarin beklenmedik hareketler yapmalari ile denklestirile-bilir . Rahmetli T mgeneral Stavrogin'in eski bir dostu ve meslektasi olan, olduk a degerl

i (tabii kendi alaninda), bizim ok inat i ve huysuz olarak tanidigimiz, ok yiyen ve dinsizlikten ekinen yasli general Ivan Drozdov, Bayan Stavrogin'in b yle aksam topl antilarindan birinde, taninmis bir gen le tartismaya girisince, gen adamin ilk s yled igi su oldu: - B yle konusabildiginize g re bir general olmalisiniz. "General" deyiminden daha k t bir hakaret s z bulamadigi i in b yle s ylemis olmaliydi. General Drozdov, birden parlayarak: - Evet, efendim, dedi. Evet bir generalim, hem de t mgeneral. arima b y k hizmetlerde b ulundum. Ve siz, efendim, gen bir k pek ve dinsizin birisiniz. Bu konusmayi hi de hos olmayan bir rezalet izledi. Ertesi g n, bu olay basinda yer almisti. Generali derhal evinden kovmadigi gerek esi ile Bayan Stavrogin'in "igren hareketi"ni protesto ederi bir bildiri i in imza toplanmaya baslandi. Resimli derg ilerden birinde, Bayan Stavrogin'in, General'in ve Bay Verkhovensky'nin gurur ki rici bir karikat r , " gerici dost" basligiyla yayimlandi. Hatta, bu karikat r n altinda d evrin en nl bir ozani tarafindan zellikle bu olay i in yazilmis birka kelimelik bir ye rgi siiri de vardi. Kendimden sunu ekleyebilirim ki, o devirde, orduda general r t besindeki subaylarin ogu, sanki, hizmet ettikleri ar kendilerine 25aitmis gibi, " arima hizmet ettim..." s z n kullanmak aliskan-ligindaydilar. S phesiz, bu olay zerine Petersburg'da kalmalari m mk n degildi. zellikle, Bay Verkhoven sky i in Petersburg ser veni tam bir fiyaskoyla sonu lanmisti. Kendisine h kim olamayara k, sanatin imtiyazlarindan s z ederek herkesin kendisine eskisinden daha fazla g lme sine neden olmustu. Halkin n ne iktigi son g nde, "s rg n" olmasina g venip, yurtseverce bi a iklikla onlarin kalplerini etkileyecegini tasarladigi bir konusma yapmak istedi . "Ana Vatan" kelimesinin yararsizligini ve sa maligini kabul etmeye arzuluydu; di nin zararli oldugu fikrini kabul etmeye hazir oldugunu bildirdi; fakat, kararli bir tavir takinip, Puskin'in her seyden nemli, hem de ok nemli oldugunu bagira bagi ra s yledi. yle bir "yuh" ektiler, onu yle bir yuhaladilar ki, dinleyicilerin g zleri n n e, hen z k rs den inmeden h ng r h ng r agladi. Bayan Stavrogin, onu yari l bir halde eve g sapan mirildaniyordu: - On m'a traite comme un vieux bonnet de cotton! (Bana k t bir pamuk takke gibi dav randilar.) Bayan Stavrogin, b t n gece onunla ilgilendi. Ona, defne yapragi ve kiraz kaynatip i i rdi. Sonra g n agarincaya kadar: - H l yararlisiniz. Halkin n ne yine ikacaksiniz. Baska bir yerde degerinizi takdir ede ceklerdir.., diye tekrarlayip durdu. Ertesi sabah erkenden, i lerinden n n yabanci oldugu bes edebiyat i centilmen, Bayan Stav rogin'i ziyarete geldi. Bayan Stavrogin'e, ikarmak istedigi derginin sorumlulugun u tetkik ettiklerini ve bir karara vardiklarini bildirdiler. Bayan Stavrogin, mu hakkak ki, dergisinin sorumlulugunu inceleyip karar vermeleri i in herhangi bir ri cada bulunmamisti. Bu kisilerin vardiklari karar, dergiyi kurduktan sonra, serbe st bir kooperatif tarafindan idare edilmek zere sermayesiyle birlikte onlara devr edilmesiydi. Derhal Skvoreshniki'ye d necek ve beraberinde "g ne uymayan" Bay Verkho vensky'yi de g t rmeyi unutmayacakti. Haksizlik yapmak 26 amacinda olmadiklarindan, derginin sahibi oldugunu unutmayacaklar ve her yil, ne t kazancin altida birini g ndereceklerdi. Yapilan bu teklifteki en dokunakli husus , bu bes kisiden d rd n n, kisisel bir ikarlari olmamasiydi. Bay Verkhovensky, bu olay hakkinda s yle s ylerdi: - B y k bir saskinlik i inde Petersburg'dan ayrildik. Olanlardan bir sonu ikartamayacak kadar saskindim. Moskova'ya kadar, tekerleklerin tikirtilarina uyarak sa ma sapan misralar s ylemisim, Allah biliyor ya ne olduklarini, hi hatirlamiyorum. Sanki, ora da bir sey bulacakmisim gibi kendime ancak Moskova'da gelebildim. Ah, dostlarim! .. Derin bir i ekisiyle devam ederdi: - Uzun bir s reden beri kutsal sayilan b y k bir d s ncenin, bazi bozguncular tarafindan c addelerde s r klenerek kendileri gibi sersemlere g t r lmesi, insanin i ini nasil h zne bogar bilemezsiniz. Bu d s nceye birden, bitpazarinda rastlarsiniz. Artik taninmayacak dur umda, amura bulanmis, st nk r bir tarafa atilmis, ne sekli kalmis ne armonisi, ocuklarin elinde oyuncak olmus g r rs n z! Hayir! Bizim zamanimizda baskaydi; elde etmeye abalamad igimizdan degil. Hayir, hayir, hi bir zaman b yle degildi. Artik hi bir seyi taniyamiy

orum... Fakat bizim devrimiz yine dogacak ve sallantida olan her sey yine yerli yerine oturacak. Aksi halde kimbilir neler olacak? *** Petersburg'dan d n slerinden hemen sonra, Bayan Stavrogin, dostunu "dinlenmek" zere A vrupa'ya yolladi; ayrica, bir s re ayrilmalari gerektigini hissediyordu. Bay Verkh ovensky, yolculuguna b y k bir coskunlukla basladi. - Orada yeniden hayat bulacagim, diye mirildaniyordu. Nihayet, orada alismaya bas layabilecegim. 27Fakat Berlin'den g nderdigi ilk mektuplarinda, yine eskiye d n yordu. Bayan Stavrogin'e: "Kalbim kirik" diye yazdi. "Hi bir seyi unutamiyorum. Berlin'deki her sey bana ge mi simi, ilk deliliklerimi ve istirabimi hatirlatiyor. Karim nerede? Onlarin ikisi de neredeler? Onlar i in, hi bir zaman degerli olmadigim iki melegim neredesiniz? Og lum, sevgili oglum nerede? Ve nihayet ben neredeyim? Bug n, sakalli Yunan Ortodoks soytarisi Andreyev diye biri, peut briser mon exi-tence en deux (varligimi ikiy e b lerken)... falan filan." Ogluna gelince, Bay Verkhovensky, onu ancak iki kere g rm st . Ilk g r s dogdugu zaman, iki nci g r s ise, yakin bir ge miste, Petersburg'da niversiteye girisinde olmustu. Daha nce de s yledigim gibi, oglunun b t n hayati (ge imini Bayan Stavrogin sagliyordu) Skvoreshn iki'ye bes y z mil uzakliktaki Orenburg ilinde ge misti. Andreyev'e gelince, bizim i lden basit bir t ccar, d kk n sahibi, ok garip, kendi kendini yetistirmis bir arkeoloji k ve antik Rus eserleri toplamaya merakli bir kimseydi. Ara sira, Bay Verkhovens ky ile bilgi yarisina kalkar, esitli akimlar zerine, zellikle, "gelisme" akimi zerin e onunla tartisirdi. Kir sakalli ve b y k g m s er eveli g zl kl , degerli t ccarin, Bay Ver sky'nin k k arazisinden (Skvoreshniki'ye yakin) satin aldigi kesimlik odun hesabinda n halen 400 ruble borcu vardi. Ger i, Bayan Stavrogin, dostunu Berlin'e g ndermeden n ce, onun b t n ihtiya larini karsilayacak kadar para vermisti; ama, Bay Verkhovensky b elki kendi zel bir ihtiyaci i in olacak, bu 400 rubleyi almakta israr etmisti. Andr eyev, bir ay daha beklemesini s yledigi zaman aglamakli oldu. Andreyev'in b yle bir erteleme istegine de hakki yok degildi; nk , Bay Verkhovensky'nin paraya ihtiyaci ol dugu bir d nemde taksit borcunu, vakti hen z gelmedigi halde alti ay nceden demisti. B ayan Stavrogin, ilk mektubu b y k bir dikkatle okudu ve "Onlarin ikisi neredeler?" s z n n altini kalemle izdi ve bir de tarih koyduktan sonra ekmecesine kilitledi. Bay 28 Verkhovensky s phesiz ki len iki karisini d s nm st . Bayan Stavrogin'in Berlin'den aldigi ikinci mektupta konu ok degisikti. "G nde on iki saat alisiyorum. (Bayan Stavrogin, keske yedi saat deseydi, diye miri ldandi.) K t phaneleri dolasarak kitaplar karistiriyor ve notlar aliyorum; profes rler le g r st m. Soylu Dundasov ailesiyle eski dostlugumu yeniden canlandirdim. Bayan, Dun dasov sahane bir kadin! Size ok saygilari var. Gen kocasi ve yegeni Berlin'deler. G en lerle g n agarincaya kadar oturup s ylesiyoruz ve hemen hemen Atina partilerine ben ziyor; ama, onlarin incelik ve nezaketine saygi duymak gerekir; buradaki her sey soylu; bol m zik, Ispanyol havasi, insanlarin yeniden canlandirilmalari h lyasi, eb edi g zellik, Sistine Meryem Ana tasfiri, karanlikla degisen isik; fakat, g neste bi le lekeler vardir! Ah, dostum, benim soylu ve sadik dostum, kalben sizinle berab erim ve ben sizinim; daima sizinleyim, en tout pays (her lkede), hatta, dans le p ays de Makar et de ses veaux, (Makar'in davar s r s n asla s rmedigi yer), ki bunu hatirl arsiniz, Petersburg'dan ayrilmadan evvel korku i inde titreyerek s zederdik. Bunlari g l mseyerek hatirliyorum. Siniri ge tikten sonra kendimi daha g vende hissettim; garip ve yeni bir duygu; bu kadar yildan sonra ilk defa..." vesaire, vesaire. Bayan Stavrogin mektubu katlarken: -Hepsi sa ma, diye karar verdi. Sayet g n isigina kadar Atina partilerindeyse, g nde o n iki saat kitap karistiramaz demektir. Acaba, bu mektubu yazarken sarhos muydu? Dundasov denen kadin bana nasil selam g nderebilir? Ama yine de ilginliklarini yap sin... "Dans le pays de Makar et de ses veaux" deyisi, "Makar'in davar s r s n asla s rmedigi ye r" "Sibirya'da" anlamina gelirdi. Bay Verkhovensky, Rus atas zlerini ve yerlesmis halk deyimlerini en sa ma bir sekilde Fransizcaya evirirdi. S phesiz ki, bunlari ok iy i anlar, iyi terc me edebilirdi; ama, bunu sirf laf olsun diye yapiyor ve ince zek s inin bir kaniti kabul ediyordu.

29Fakat, Bay Verkhovensky'nin bu coskunlugu fazla uzun s rmedi. Avrupa'da ancak d rt ay kalabildi ve hemen Skvoreshniki'ye d nd . Son mektuplari, uzaktaki dostuna besle digi en duygulu sevgi s zleriyle dolu ve hasret g zyaslariyla islakti. Sadik k pekler gibi evlerine asiri bir baglilik g steren insanlar vardir. Iki dostun bulusmalari o k heyecanli oldu. iki g n sonra her sey eskisi gibiydi; hatta, eskisinden de sikic i olmaya basladi. Bay Verkhovensky, on bes g n sonra bana ok gizli olarak "Dostum" dedi. "Sevgili dostum, kelimelerle anlatamayacagim bir sey grendim: Je suis un (b en bir) basit sigintidan, et rien de plus! (baska bir sey degilim) Mais r-r-rien de plus! (Baskabir sey!)". *** Hemen hemen dokuz yil s ren ve derin bir sessizlikle ge en devre basladi. Belirli ar aliklarla basini omzuma dayayip hi kirarak aglamalari mutlulugumuzla hi de ilgili d egildi. Bu s re i inde Bay . Verkhovensky'nin nasil olup da sismanlamadigina hep hay ret ederim. Ondaki b t n degisiklik, burnunun biraz daha kizarmasi ve biraz daha yum usak huylu olmasindan teye gitmiyordu. Yavas yavas etrafini bir arkadas grubu sar maya basladi; ama, bu grup hi bir zaman kalabalik olmadi. Her ne kadar Bayan Stavr ogin, bizim grupla pek az ilgileniyor g r n yorsa da biz onu daima koruyucumuz olarak g r yorduk. Petersburg'da aldigi dersten sonra ilimize temelli olarak yerlesti. Kisl ari sehirdeki evinde, yazlari ise, sehir disindaki konaginda ge irirdi. Bizim tasr a sosyetemizde ge en son yedi yil sirasinda, Bayan Stavrogin bu kadar etkili ve ot oriter olmamisti; yani, simdiki valimizin atanmasina kadar ge en s re i inde. nceki val imiz, unutulmaz, iyi tabiatli Ivan Osipovich, Bayan Stavrogin'in yakin bir akrab asiydi ve ona bazi yardimlarda bulunmustu. Valinin karisi Bayan Stavrogin'i hosn ut edemeyeceginden son derece korkar, tir tir titrerdi. Tasra sosyetemiz de ona son derece b y k bir saygiyla bagliydi. Bu bakimdan, Bay Verk30 hovensky'nin durumu da sarsilmaz bir noktadaydi. Kul be yeydi, k git oyununda kaybett igi zaman agirbasliligini hi bozmazdi. Ger i, ona sadece bir " gretim yesi" olarak bak arlardi; ama, herkes sayardi. Daha sonralari, Bayan Stavrogin onun ayri bir evde oturmasina razi oldugu zaman, kendimizi eskisinden ok daha zg r hissettik. Haftada iki kere evinde toplanirdik; sampanyaya acimadigi zamanlar toplantilarimiz ok dah a neseli olurdu. Sarap, yine Andreyev'in d kk nindan gelirdi. Bayan Stavrogin her al ti ayda bir d kk nin borcunu derdi ve bu borcun dendigi g n, Bay Verkhovensky daima sini rsel gastrit sancilarindan kivranip dururdu. Grubun en yasli yesi, Liputin adinda, orta yasli bir memur, ilde dinsizligi ile t aninan b y k bir liberal adamdi. Ikinci kez gen ve g zel bir kadinla evlenmis ve olduk a y kl bir drahoma almisti. Ayrica, yetiskin kizi vardi. Ailesini, Tanri korkusu i inde ve kafes arkasinda yasatirdi. Son derece cimriydi. Maasindan artirdigi para ile bir ev satin almis ve olduk a y kl bir para da biriktirmisti. Huzursuz bir adamdi ve isinde de fazla y kselememisti. Halk arasinda pek sayilmaz ve y ksek evrelere alinmaz di. Ayrica, bir ok kere siddetle cezalandirilmis, son derece dedikoducu ve iftirac i bir adamdi. Bir keresinde, bir subay tarafindan ve bir keresinde de iyi ve tan inmis bir aile reisi olan toprak sahibi bir adam tarafindan cezalandirilmisti. F akat, onun keskin zek sini, arastirici zihnini ve kendisine zg canli nesesini severd ik. Aslinda, Bayan Stavrogin onu hi sevmezdi; fakat, nasilsa, Bayan Stavrogin'le beraber oldugu zaman onun hosuna gidecek bir seyler yapmayi basarirdi. Bayan Stavrogin, ge en yil grubumuza giren Shatov'u da sevmezdi. Shatov, daha ncele ri grenciydi; fakat, bazi olaylardan sonra niversiteden atilmisti. ocuklugunda Bay Verkhovensky' nin grencisiydi ve Stavrogin'in bir k lesi olarak d nyaya gelmisti; son usaklarindan biri olan Pavel Fedorov'un ogluydu ve Bayan Stavrogin'in ok iyiligi ni g rm st . Shatov'un gururunu ve nank r olusunu hos karsilamamisti ve niversiteden atil ir atilmaz hemen ona kosmamasini kesin olarak bagislamiyordu; tersine, Shatov o zaman 31Bayan Stavrogin'in acele olarak g nderdigi mektuba bile cevap vermemis; m nevver b ir t ccarin ocuklarina, b y k bir al akg n ll l kle gretmen olmayi st n tutmustu. gretmen n egitmeni olarak t ccar ailesi ile birlikte Avrupa'ya gitmisti; o zamanlar Avrupa 'yi g rmek i in ok sabirsizlaniyordu. ocuklarin ayni zamanda bir de bakicisi vardi; bu bakici, ailenin tam yolculuga ikacagi zaman, ok az bir creti kabul ettiginden t r tutu lmus, sen ve canli bir Rus kiziydi. Iki ay sonra t ccar, bu kizi "serbest fikirli" diye isten ikardi. Shatov da kizin pesinden gitti ve Cenova'da evlendiler. hafta

beraber yasadilar ve sonra aralarinda ortak bir bag olmadigini anlayan zg r insanla r gibi ayrildilar; tabii, ayrilmalarinin bir nedeni de yoksulluklariydi. Bundan sonra, Shatov, Avrupa'da uzun s re tek basina dolasti durdu. Bazi limanlarda hamal lik ve sokaklarda boyacilik yaparak yetersiz bir kazan la kit kanaat ge indi. Nihaye t, bir yil nce, dogdugu sehre d nd ve d n s nden bir ay sonra topraga verdigi yasli halasi nin evine yerlesti. Bayan Stavrogin tarafindan yetistirilen, onun g z bebegi, zeng inlik i indeki kiz kardesi Dasha'yi ok seyrek g r yor ve onunla bir iliski kurmuyordu. Aramizda daima i ine kapanik durur ve pek konusmazdi; ama, ara sira, inan larina dok unuldugunda, fkeyle agzina geleni s ylemekten kendini alamazdi. Bay Verkhovensky ba zen alay ederdi: "Shatov'la tartismaya baslamadan nce onu sikica baglamak gerekiy or"; fakat, onu severdi. Shatov, Avrupa'da, eski inan larini k kten degistirmis ve s avurganliktan vazge ip tutumlu olmustu. Sabit bir fikre saplanan ve bu fikri aklin dan silip atamayan lk sel Rus kisilerinden biriydi. Onlarin b yle d s ncelere karsi koyac ak g leri yoktur; fakat, ona ihtirasla baglidirlar ve bundan sonra b t n m rleri, sanki ze lerine km s, onlari yari yariya ezen b y k bir tasin altinda istirapla ge er. G r n ste Sha nan larina tamamen uymus g r n rd : kaba, sari sa lari karmakarisik, kisa, genis omuzlu, kal in dudakli, g r kasli, kirisik alinli ve sanki daima bir seyden utaniyormus gibi n ne bakan ve dost a olmayan bakisli bir gen ti. B asinda daima, bir t rl yatmayan bir tuta m sa vardi. Yirmi yedi ya da yirmi sekiz yas32 larindaydi. Bayan Stavrogin bir keresinde ona dik dik baktiktan sonra: - Karisinin ondan ka masina hi sasmiyorum, demisti. Yoksullugunu dikkate almadan elinden geldigi kadar temiz giyinmeye gayret ederdi . Bayan Stavrogin'den yine yardim istememis, kit kanaat ge inip gidiyordu. D kk nlarda alisarak her esit isi g r rd . Bir zaman, tezg htar yardimcisi, baska bir zaman da bir t c arin yardimcisi olarak, vapurla mal g t recekti; fakat, yola ikmadan nce hastalandi. U mursamadan katlandigi yoksullugun derecesini l mek bence ok g t r. Hastaligindan sonra, B ayan Stavrogin, kimligini gizleyerek, kimsenin haberi olmadan ona, 100 ruble g nde rdi. Fakat, paranin nereden geldigini grendi; biraz teredd tten sonra kabul etti ve Bayan Stavrogin'e tesekk r etmek i in gitti. Bayan Stavrogin onu b y k bir sicaklikla k arsiladi; ama, o, Bayan Stavrogin'in umdugunu veremedi. Tek kelime s ylemeden, mah cup mahcup n ne bakip aptal aptal g l mseyerek bes dakika kadar Bayan Stavrogin'in yani nda oturdu. Birden, Bayan Stavrogin'in s ylemek istediklerini bitirmesini beklemed en, yerinden kalkti; acemice ve ka amak bir selam verdi. Utancindan kipkirmizi olm ustu. Saskinligi arasinda Bayan Stavrogin'in ok degerli bir sehpasina arpip, sehpa nin devrilerek kirilmasina neden oldu; sonra, utancindan yerin dibine ge ercesine Bayan Stavrogin'in yanindan ayrildi. Bu olaydan sonra, Liputin, Shatov'a siddetl e atti. Eski hanimindan sikilmadan 100 ruble almasina, stelik ona tesekk r bile etme mesine son derece sinirlendi. Ona s ylemedigini birakmadi. Shatov, ilin kenar maha llerinin birinde tek basina yasar ve i imizden kimsenin gidip onu g rmesine razi olm azdi. Bay Verkhovensky'nin toplantilarina d zenli olarak gelir ve ondan d n gazete ve kitap alirdi. Bay Verkhovensky'nin toplantilarina gelen, ilimizin memurlarindan olan, Virginsk y adinda gen bir adam daha vardi. Her bakimdan Shatov'dan tamamen degisik karakte rde gibi g r n r, fakat biraz ona benzerdi. O da "evcil" bir gen ti. Son derece sessiz, 33otuzuna yeni basmis, zellikle kendi kendini yetistirmis, iyi grenim g rm s bir gen ti. Yoksul, evli, k k bir devlet memuruydu ve halasiyla baldizina da bakiyordu. Karisi ve ailenin i indeki b t n kadinlar en ileri d s nceleri tasiyan insanlardi; ama, ok kaba g r eri vardi. Bay Verkhovnsky'nin baska bir konu zerine s yledigi gibi, "sokaga d sen bi r fikir" olayiydi. Her seyi kitaplardan aliyorlardi ve Petersburg ya da Moskova' daki k k ilerici gruplarimizin ilk s ylentilerinde her seylerini feda etmeye hazirdila r. Yeter ki b yle bir sey onlardan istenmis olsun. Bayan Virginsky ilimizde tecr bel i bir ebeydi; gen kizliginda Petersburg'da uzun s re kalmisti. Virginsky'nin kendis i de ok temiz kalpliydi ve su muhakkak ki, hayatimda bu kadar onurlu ve inan larind a tutkuyla bagli bir adama ok ender rastlayabilirdim. Bana, ogu kez g zleri parlayar ak "bu parlak umutlardan hi bir zaman geri kalmayacagim" derdi. Bu "parlak umutlar "dan sakin ve duyarak s zederken, daima sanki, bir sirdan s z ediyormus gibi, yari f isiltiyla konusurdu. Olduk a uzun boylu, fakat son derece zayif ve dar omuzlu, sey rek kizil sa liydi. Bazi d s nceleriyle Bay Verkhovensky'nin ustalikla alay etmesini u ysallikla karsilar; fakat, bazen Bay Verkhovensky'ye ustalikla cevap verir ve on

u g duruma sokardi. Bay Verkhovensky ona ok iyi davranirdi; zaten genellikle hepimi ze babacan davranirdi. Virginsky'ye, alayci bir tavirla: - Hepiniz 'yari-pismis' kimselersiniz, derdi. Sizin gibi olan herkes de b yledir. Ama yine de, itiraf etmeliyim ki, Virginsky, Petersburg'da chez ces s minarites (t oplantilara katilanlarda), 'dar-d s nceliligi' sizde g rmedim; fakat, yine de 'yari-pi smis'siniz. Shatov tamamen pismis olmayi ok arzu ederdi; fakat korkarim ki, o da, sadece yari-pismistir. Liputin sordu: - Peki ben nasilim? - Siz sadece ikisinin ortasindasiniz, ki b yle olmaniz her yerde ge erlidir... kendi nize g re. 34 Liputin bu s ze g cendi. Resmi nik hi zerinden hen z bir yil ge meden, Virginsky hakkinda, karisinin aniden onu birakmak istedigime Lebyatkin'le anlasmis oldugu s yleniyordu. S z edilen Lebyatkin, ilimize yeni gelmis, daha sonralari ok s pheli bir kisi oldugu ve s yledigi gibi y zbas i olmadigi anlasilmisti. B t n bildigi, biyik burmak, i mek ve akla gelmeyen sa maliklar zerine konusmakti. Bu adam, y zs z bir sekilde Virginsky'lerin evine yerlesti. Baska sinin sirtindan ge inmek pek hosuna gidiyor olmaliydi. Nihayet, evin efendisinin e vlilik hayatini tehlikeye soktu. Karisi tarafindan bosanma ihtari yapildiktan so nra Virginsky'nin s yle s yledigini anlattilar: - Dostum, su ana kadar seni sadece seviyordum; fakat, simdi sana saygi duyuyorum . Fakat, bu eski Roma s z n n ger ekten s ylenmis oldugundan kusku duyarim; tersine, onun y ks ek sesle agladigi s ylenir. Bir g n, Virginsky'nin a iga ikmasindan on bes g n sonra, b t n ile hep beraber, arkadaslari ile ay i mek i in il disindaki bir korulukta piknige git ti. Virginsky asiri derecede neseliymis gibi g r n yordu. Hatta, dansa bile katildi; f akat, aniden ve belirli bir tartisma olmadan, tek basina kankan dansi yapan dev Lebyatkin'i sa larindan tutup yere devirdikten sonra bagirip agirarak, aglayarak ye rlerde s r klemeye basladi. Dev o kadar korkmustu ki, yerlerde s r klendigi s rece ne tek bir kelime s yleyebildi ve ne de kendini korumak i in bir hareket yapabildi; fakat, bundan sonra kurtulup ayaga kalktigi zaman her namuslu insan gibi y z kipkirmizi ol du. Virginsky, b t n geceyi, karisinin n nde diz k p z r dilemekle ge irdi; fakat, b t n a oldu; nk , Lebyatkin'den z r dilemeyi reddetmisti. Ayrica, inancinin kit oldugu bir k adina, yanlis anladigi bir seyi anlatirken, onun ayaklarina kapanmasinin gereksi z oldugu s ylendi. Y zbasi, kisa bir s re sonra kayiplara karisti; fakat, yakin zamand a kiz kardesiyle beraber, yeni yeni ama larla tekrar ortaya ikti, bundan daha sonra s zedecegim. Zavalli "evcil"in kalbini bize a mak aliskanliginda 35olmasi ve bizim arkadasligimiza ihtiyaci oldugunu s ylemek yanlis olmaz. Bununla beraber, ailevi konularindan bize s zetmis oldugunu hi sanmam. Sadece bir kere, Ba y Verkhovensky'den birlikte, d nerken durumunu kapali bir ifadeyle anlatti; ama bi rden kolumu yakaladi ve b y k bir coskuyla haykirdi. - Bu bir sey degil! Sadece zel bir olay. "Sorun"umuzla hi bir sekilde ilgili degild ir, olamaz da. Arada sirada toplantilarimiza katilan konuklarimiz da olurdu. Y zbasi Kartuzov gib i, Lyamshin adinda bir Yahudi de zaman zaman ortaya ikardi. Arastirici bir zek ya s ahip olan yasli bir centilmen de toplantilara katilirdi; ama, adamcagiz ld . Liputi n bir g n, Sloczewski adinda s rg n bir Polonyali papaz getirdi; onu bir s re i in aramiza kabul ettik. Daha sonralari toplantilarimiza katilmasini izin vermedik. *** Bir ara ilde, grubumuzun, serbest d s ncenin, k t l g n ve dinsizligin yuvasi oldugu s ylenti eri dolasti; bu s ylentiler, aklimda kaldigina g re, daima esrarliydi. Fakat, grubum uzda b t n yaptigimiz, en masum, eglenceli, neseli tipik Rus liberaline ait konusmal ardi. "Daha y ksek liberalizm" ve "daha y ksek liberal"; yani, hi bir gayesi olmayan b ir liberal sadece Rusya'da m mk nd r. Her akilli insan gibi Bay Verkhovensky'ye de bir dinleyici gerekti ve buna ek olarak, d s nceleri yaymak gibi y ksek bir g revin yerine getirildigine inanci olmasi gerekirdi. Ve nihayet, sampanya i ebilecegi; bir sise sarabin basinda, Rusya hakkinda ok iyi bilinen ger ekler ve "Rusyalinin ruhu"ndan, genellikle Tanridan, zellikle "Rusyalinin Tanrisi"ndan s zedebilecegi; herkesin bil

digi ve y zlerce defa tekrarlayarak ezberledigi Rusya'daki skandal haberlerini tek rarlayabilecegi biri olmaliydi. Skandal s ylentilerinin ilde ayrintilariyla anlati lmasindan, ara sira, sert ve st n ahl k ka36 rarlarina varilmasindan t r bir karsilik g tm yorduk. Ayni zamanda, D nya sorunlari, Avrup a'nin kaderi ve insanligin gelecegi zerine tartisiyorduk; nceden haber vermek moda olduguna g re, Fransa'da kralligin kalkmasi, ile beraber, Fransa'nin ikinci pland a kalan bir devlet haline gelecegini ve bunun ok ge meden olacagini kesinlikle iler i s r yorduk. Papanin Birlesik Italya'da basit bir Baspiskopos rol n kabullenecegine da ir ok nceden kehanette bulunmustuk ve bu bin yillik sorunun, insanlik d s nceleri, end s tri ve demiryolu agimizin ok nemsiz bir konusu olduguna iliskin bir kusku duymamist ik. Fakat, "Rus'un daha y ksek liberalizm''!, daima her seyi silip atiyordu. Bay V erkhovensky bazen 'sanat zerine konusur ve bu konusmalari da olduk a g zel olurdu; am a, biraz belirsiz olurdu. Ara sira Bay Verkhovensky gen lik arkadaslarindan s zederd i; bunlar, Rus gelisme tarihinde isim yapmis kimselerdi, onlari saygiyla anar; a ma, bu ilgisi biraz da kiskan lik i erirdi. Sayet canimiz ok sikilacak olursa, ok g zel piyano alan ufak tefek Yahudi Lyamshin, (postanede memurdu) piyanonun basina ge er, bir seyler almaya baslar, arada domuz, g k g r lt s , ilk ocuguna lohusa kadin ve yeni dog us ocuk taklidi falan yapardi. Zaten onu sirf bunun i in agirirdik. ok i ip, iyice sarh os oldugumuzda, (sik olmamakla beraber bazen sarhos olurduk) heyecanlanirdik. Bi r keresinde, Lyamshin'in esliginde, avazimiz iktigi kadar "Marseillaise" (Fransiz Milli Marsi) sarkisini s yledik; ama, bunun b t n gece s r p s rmedigini bilmiyorum. 19 Sub at'ta, k lelerin esaretten kurtulmasinin b y k g n nde heyecanla toplandik ve bize erismes inden ok nce onu karsilamak i in i meye, serefine kadeh tokusturmaya basladik. Bu ok za man nceydi; Shatov'la Virginsky'nin gelisinden nceydi; o zamanlar Bay Verkhovensky , halen Bayan Stavrogin'in evinde oturuyordu. B y k g nden bir s re nce, Bay Verkhovensky kendi kendine, eski bir liberal toprak sahibinin yazmis olmasi muhtemel, herkes e taninmis, biraz ger ege uymayan bir dizeyi mirildanmak huyunu edinmisti. 37K yl ler geliyor, baltalar ellerinde, K t bir sey olmak zere... Tam s zlerini hatirlayamamakla beraber b yle bir sey olmasi gerekir. Bayan Stavrogin , bir g n, onun b yle mirildandigim duydu ve: - Sa ma! Sa ma!, diye haykirarak rastlantiyla orada hazir bulunan Liputin ve Bay Ver khovensky'ye alayla s yle dedi: - lkemizin emlak sahipleri, kazandiklari zaferden sarhos olan eski k lelerinden cidd i bir zarar g recek olurlarsa ok acikli olurdu. Ve sahadet parmagini bogazinin etrafinda dolastirdi. Bay Verkhovensky iyi niyetle cevap verdi: -- Cher ami, inanin (ayni isareti tekrarladi) onlarin yapacaklari k t bir hareket n e toprak sahiplerine, ne de ulusumuza yararli olur. Anlayisimiza baslica engel k afalarimiz olduguna g re, onlar da olmazsa hi bir sey yapamayiz. Sunu da ekleyeyim ki, bizi destekleyen bir ok insan, bildirinin yayinlanacagi g n, L iputin'in nceden s yledigi gibi, olagan st bir olayin meydana gelmesini bekledi. K yl leri n ve Devletin, s z m ona, ileri gelenleri bile b yle bir olayi beklemislerdi. Bay Verk -hovensky'nin de b yle bir seye inandigini zannediyorum ki, b y k g n n hemen aksami Bayan Stavrogin'e kendisini Avrupa'ya g ndermesi i in ricalarda bulunmaya basladi; kisa z amanda hu-zursuzlasmisti. Fakat, b y k g n ge ti ve Bay Verkhovensky'nin y z ne yine magrur bir g l mseme geldi. Genellikle Ruslarin karakterleri, zellikle Rus k yl lerinin karakter leri hakkinda birka ilgin s z s yledi. Konusmasinin sonlarina dogru: - Acelesi olan insanlar gibi, dedi. Biz de sevgili k yl lerimize ' ok aceleci davrandi k. Onlari modaya soktuk ve edebiyatimizin b t n bir b l m , sanki yeni bulunmus bir hazineymis gibi yillarca 38 onlardan s zetti. Kirli kafalarina defne dalindan elenk koyduk. Rus k y , bin yildan be ri bize, Kamarinsky dansindan baska bir sey vermedi. Insanlik duygusundan yoksun garip bir Rus sairi, b y k Rasel'i sahnede ilk g rd g zaman, heyecanla haykirdi: "Rasel' i bin Rus k yl s ne degismem." Daha ileri gitmeye hazirim: Rusya'daki b t n k yl leri bir Ras l ugruna severek feda ederdim. Olaylari daha ayik olarak g rmenin zamanidir ve bou quet de I'imp ratrice (Imparatori e'nin buketi) i in dogal asaletimizde yanilmamaliyiz . Liputin derhal kabullendi; fakat, Rus k yl s n yalan s ylemeden vmenin o zaman i in gerek

i oldugunu, hatta y ksek sosyete hanimlarinin bile Grigorovich'in romani "Zavalli Sefil Anton"u okurken iftliklerinin k hyalarina mektup g nderip, artik k lelere m mk n oldu gu kadar insanca davranilmasini istediklerini s yledi. K t bir sans eseri olarak, Anton Petrov olayiyla ilgili s ylentilerin hemen ardindan Skvoreshniki'den on mil uzaklikta bir karisiklik oldu. Oraya acele olarak bir as keri birlik g nderdiler. Bay Verkhovensky bu kez o kadar heyecanlandi ki bizi bile korkuttu. Kul pte bagira agira, oraya daha fazla asker g nderilmesinin gerekli oldug unu ve baska b lgeden telgrafla yardim istemelerinin sart oldugunu s yledi, kosarak valiye gitti ve onu, bu iste bir parmagi olmadigina inandirmaya alisti. Eski ilis kilerinden dolayi kendisini bu ise karistirmamasini rica etti ve Petersburg'daki gerekli yerlere, vermis oldugu ifadenin rapor edilmesini istedi. Allatilan ki, bu olay k t sonu lar dogurmadan s n p bitti; fakat, o zaman Bay Verkhovensky'ye hayret et meme engel olamadim. ok iyi bilindigi gibi yil sonra, halk milliyet ilikten s zetmeye basladi ve "kamuoyu" dogdu. Bay Verkhovensky bol bol g l yordu. -Dostlarim, diye talimat veriyordu. Gazetelerde yazdiktan gibi milliyet iligimiz h akikaten 'dogdu' ise, ocuklarimiz h l okulda, bir Alman okulunda, bir Almanca kitabi n basina oturmus ve bitmeyecekmis gibi g r nen Almanca dersini tekrarlayip duruyor. 39Alman gretmen arzu ettigi an, onu, n nde diz kt r r. Alman gretmeni takdir ederim; fak hi bir seyin olmadigi, b yle bir seyin dogmamis oldugu, her seyin eskisi gibi Allah 'in buyurduguna g re olmasi daha olasidir. G r s me g re Rusya i in bu yeterli, pour n tre sa nte Russie (bizim aziz Rusya'miz i in). Ayrica, b t n, bu Slav hareketleri ve uluslar, yeni olabilmeleri i in ok eskidirler. Aslinda, milliyet ilik, sadece Moskova kul pleri nde konusulmasi disinda, vatanimizda hi bir zaman var olmamistir. Tabii Prens Igor 'un zamanindan s z etmiyorum. Aslinda b t n bunlar- bos oturmanin sonucudur. Her sey , asillerden sonra gelen tabakanin sevimli, k lt rl ve garip issizliginden dogmaktadi r. Son otuz bin yildan beri ayni seyi tekrarlayip duruyoruz. Kendi alismalarimizl a nasil yasanacagini bilmiyoruz. Simdi "dogus" zerine yapilan b t n s ylentiler kamuoyu ndan ibarettir; yoksa, g kten zembille, mi indi, dersiniz? Kendimize ait fikirleri n ortaya ikmasi i in, nce . kendimize ait bir isin bulunmasi gerektigini anlamiyo rlar mi? Bir sey verilmeden bir sey almak asla s z konusu, olamaz. Eger alisirsak, o zaman kendimize zg bir fikrimiz olabilir. Ama, hi bir zaman alismayacagimiz i in simd iye kadar bizim yerimize alisanlar, yani Avrupa, son iki y zyildan beri gretmenimiz olan Almanlar, bizim hesabimiza d s neceklerdir. Ayrica, Rusya, Almanlar olmadan ve alismadan kendi basimiza -z mleyemeyecegimiz kadar b y k bir sorundur, bizim i in. Son yirmi yildan beri her seyimi ortaya d kerek toplumu alismaya zorladim . mr m bu yola verdim; yararli olacagina b t n kalbimle inandim. Artik inanmiyorum ama, a n almaya devam ediyorum, son nefesime kadar da almaya devam edecegim; onlari bu y ne dogrultana kadar ipe asilmaktan geri kalmayacagim. Yazik ki, sadece basimizi salladik. B y k bir heyecanla alkisladik. Fakat baylar, bu g n h l ve sik sik b yle 'sevimli', 'zekice' liberal Rus sa maliklarini duymaz miyiz? gretmenimiz Tanri'ya inanirdi; bazen "anlamiyorum" derdi. "Neden herkes benim din siz oldugumu d s n r? Allaha inancim 40 vardir, mais distinguons (ayirdedilmesi gerekir) Ona, sadece benim I imde varligin i hissettigim bir yaratiga inandigim gibi inaniyorum. Benim, Nastasya'nin (hizme t isi) inandigi gibi, ya da "ne olur ne olmaz" diye bazi beylerin inandigi gibi, y a da sevgili Shatov'umuzun inandigi gibi inanmami bekleyemezsiniz; fakat hayir. Shatov s z konusu olamaz; nk , Shatov, bir Moskova Slavophil'i gibi zorlukla inanir. H iristiyanliga gelince, onlara ne kadar saygi duyarsa duyayim Hiristiyan degilim. Daha ok b y k Goethe ya da eski bir Yunanli gibi eski bir putperestim. George Sand'i n b y k bir ustalikla anlattigi gibi, Hiristiyanlik kadini anlayamamistir. Kiliseye gidip gitmedigime ve oru tutup tutmadigima gelince, bunlari yerine getirip getirm edigimle neden ilgilendiklerini bir t rl anlayamam. Yerli casuslarimiz ne kadar gay ret ederlerse etsinler, Isa'nin m ridi olmak istemiyorum. 1847'de yurtdisinda olan Belinsky'nin, "bir esit Allaha" inaniyor diye sitem ettigi o nl mektubunu Gogol'a g ndermis oldugu bilinir. Entre nous soit dit (aramizda kalmali), Gogol (o zamanin Gogol' ) o c mleyi ve t m mektubu okudugu zamandan daha komik bir sey olabilecegine a klim ermiyor!.. Ama g l n tarafini bir kenara birakip, ger ekleri daima kabullenen bir kimse olarak, sadece onlari g steririm ve: Onlar erkekti!, derim.. Vatandaslarini

nasil seveceklerini, onlar i in nasil z leceklerini, onlar i in her seylerini nasil fed a edebileceklerini bilirlerdi; ayni zamanda, onlardan uzak kalmayi ve onlar i in b azi seyleri yapmamanin gerektigini de bilirlerdi. Belinsky gibi bir adamin, kurt ulusu, yagsiz havu lu bezelye yemeginde aramasini nasil bekleyebilirsiniz!.. Fakat, s z n burasinda Shatov s ze karisti. Sandalyesinde huzursuzca kimildadiktan sonra, yere bakarak mirildandi: - S ylediginiz bu adamlar halki hi bir zaman sevmemislerdir, onlar i in hi aci ekmemisle rdir ve onlar i in hi bir sey feda etmemislerdir, daha ok, kendi rahatlari i in ancak t asavvur etmislerdir. 41Bay Verkhoensky, fkeyle haykirdi: - Onlar halki sevmemisler mi? Ah, Rusya'yi o kadar ok sevmislerdir ki! Shatov da g zlerinden ates p sk rerek haykirdi: -Ne Rusya'yi ne de halki sevdiler. Bilmedigin seyi sevemezsin ve onlarin Rus hal kindan haberleri bile yok! Hepsi, siz de onlara dahilsiniz. Rus halkina aldirmad ilar bile, zellikle Belinsky; bu, Gogol'a yazdigi mektuptan belli olmustur. Belin sky, tamamen Krylov'un efsanesindeki merakli adam gibi, antika esyalar m zesindeki canli filin bile farkina varamiyor; fakat, b t n dikkatini Fransiz sosyalist bokb cek lerine veriyor; onlarin tesine bile ge emiyor. Bununla beraber, onun hepinizden ok d aha kafali oldugunu sanirim. Siz sadece halka aldiris etmemekle kalmadiniz, onla ra asiri bir igrenmeyle baktiniz. Halk deyince akliniza sadece Fransiz halki gel di; hem de sadece Paris'te yasayanlar ve Rus halkinin onlara benzememesinden uta ndiniz. Bu, iplak bir ger ektir! Halki olmayan insanin Tanrisi da olmaz. Suna kesin likle inanin ki, halka karsi anlayislarini azaltanlar ve onlarla iliskilerini ka ybedenler, kisa zamanda ve bu l de kendi z babalarinin bile g venini sarsacak bir dinsi z ya da k t bir insan olacaktir. Ger ekten s zediyorum! Bir ok bakimdan bunun dogrulugu t animlanmistir. Bu nedenledir ki, hepiniz ve hepimiz bu konuda, ya can sikici din sizler ya da sadece k t kisileriz. Siz de Bay Verkhovensky. Sizi bunun disinda tutm uyorum. Aslinda t m konusmam sirf sizi d s nerek oldu. Bunu bilirseniz memnun olacagim . Her zaman oldugu gibi b yle bir monologu bitirince (ve bu sik sik olurdu ona) Shat ov sapkasini kapti ve kapiya y neldi. Artik her seyin bittigine ve Bay Verkhovensk y ile b t n iliskilerinin tamamen kesildigine inanci vardi. Fakat, Bay Verkhovensky onu daima tam zamaninda durdurmayi basarabiliyordu. Oturdugu koltuktan elini babacan bir tavirla uzatarak: - B t n bu konusmalardan sonra barissak nasil olur, Shatov,' derdi. 42 Kaba ve utanga olan Shatov ince ve kibar olmaktan hoslanmazdi. Distan kaba bir in san olmakla beraber, i ten son derece duygulu ve ince bir insandi. Bazen l y ka irirdi; a ma, bundan sikinti duyan yine kendisi olurdu. Bay Verkhovensky'nin s zlerine karsi lik i inden bir seyler mirildanarak ve iri bir ayi gibi yerinde kapirdanarak birde n g l mser, sapkasini elinden atarak, yine eski yerine otururdu. Tabii, bu olaydan s onra hemen sarap ortaya gelir, Bay Verkhovensky uygun bir seyin, daha ok eski g nle rin nderlerinden birinin anisina kadeh kaldirirdi. 2 PRENS HARRY - BIR EVLENME TEKLIFI Bayan Stavrogin'in, en azindan Bay Verkhovensky'ye hayranligi kadar tutkun oldug u bir kisi daha vardi d nyada; tek oglu, Nicholas Stavrogin. Bay Verkhovensky onun greticisi olarak tutulmustu. O siralarda ocuk sekiz yaslarindaydi ve babasi u ari g eneral Stavrogin, karisindan ayri yasadigi i in, ocuk tamamen annenin bakimi altind a yetismisti. Samimiyetle s ylemek gerekir ki, Bay Verkhovensky, grencisinin g venini kazanmasini ve onu kendine baglamasini ok iyi bilirdi. Bunun b t n sirri, kendisinin de bir ocuk olmasinda sakliydi. O zamanlar orada degildim. Bay Verkhovensky'nin candan bir dosta ihtiyaci vardi. ocuk biraz palazlanir palazlanmaz, k k oglani arkada s edinmekte gecikmedi. Her nasilsa bu o kadar dogal oldu ki, aralarinda en ufak bir ayrinti dahi yoktu. O siralarda on ya da on bir yasinda olan bu k k dostunu, yar alanmis duygularini anlatmak; ya da yapmamasi gereken bir sey oldugunu d s nmeden, a ile sirlarindan s zetmek i in gece yarisi dahi olsa, uyandirirdi. Birbirlerinin koll arina atilir, beraberce aglarlardi. ocuk, annesinin onu ok sevdigini bilmekle bera ber, annesini pek sever g r nmezdi. Bayan Stavrogin onunla fazla konusmaz, ona ok az karisirdi; ama, her nasilsa, ocuk annesinin bakislarinin st nde dolastigini daima z ler

ek hissederdi. Bununla beraber, Bayan Stavrogin oglunun egitimini ve terbiyesini ok 43g vendigi Bay Verkhovensky'ye birakirdi. O g nlerde ona son derece g venirdi. Sunu s y lemenin dogru oldugunu d s n r m ki, gretmen, grencisinin sinirlerini bir l ye kadar bozm sorumludur. Nicholas on alti yasina geldigi zaman liseye verildi. Son derece si ska, asin sessiz ve dalgin bir ocuktu. (Daha sonralari fiziki yapisinin g c ile nl olm ustu). Surasi da anlasilmalidir ki, eger iki dost birbirlerinin kollarinda aglas iyorsa, bunun evdeki anlasmazliklardan dolayi olmasi sart degildir. Bay Verkhove nsky, k k dostunun ruhuna girmesini, onda se kin hisler uyandirmasini, z nt n n belirsiz d ularini ona asilamasini ok iyi basardi. (Bu eyleme, sanki b yle bir sey m mk nm s gibi, ok deger verenler vardir.) Biraz ge de olsa, gretici ile grencisinin ayrilmalari ok iy i oldu. Delikanli, lisede okudugu ilk iki yil, yaz tatillerinde eve gelirdi. Bayan Stavr ogin ve Bay Verkhovensky'nin Petersburg'da oldugu siralarda, annesinin evinde ya pilan edebi toplantilarda bulunurdu. Sadece seyreder ve dinlerdi. ok az konusurdu ; eskisi gibi yine sessiz ve utanga ti. Bay Verkhovensky'ye karsi eski bagliligi o lmakla beraber, biraz ekimserdi; onunla aralarindaki ge misten s zetmek istemez gibi g r n rd . grenimini tamamladiktan sonra, annesinin istegine uyarak orduya basvurdu ve ki sa zamanda, en taninmis Atli Muhafiz S vari Alayi'na girdi. Annesi onu resmi elbis esi ile g rmesi i in gelmemis, Petersburg'dan arada sirada mektup yazmakla yetinmist i. Bayan Stavrogin, reformdan sonra eski gelirinin ancak yarisini aldigi halde, ogluna g z n kirpmadan para yollardi. Bayan Stavrogin uzun yillar yapmis oldugu tutum la olduk a hatiri sayilir bir servet biriktirmisti. Oglunun Petersburg'un en y ksek sosyetesindeki iliskileri ile yakindan ilgilenirdi. Kendisine kismet olmayan b t n s eyler, zengin ve gelecegi pek parlak olan ogluna kismet oluyordu. Bayan Stavrogi n'in r yasinda bile g remedigi sekilde dostluklarini yeniliyor ve her yerde b y k bir il gi ile karsilaniyordu. Fakat ok ge meden garip s ylentiler Bayan Stavrogin'e kadar ge lmeye basladi; gen adam birden bire eglence 44 lemine dalmisti. Kendisini kumara ya da i kiye kaptirmis degildi; fakat, yabanice y apilan ilginliklarindan, atinin ayaklari altinda ezilen insanlardan ve y ksek sosye tede iliski kurdugu bir kadina kabaca davrandiktan sonra onu herkesin i inde rezil etmesinden s z ediliyordu. B t n bu s ylentilerde igren bir ger egin payi var gibi g r n yo Ayrica, bunlara ek olarak, basit bir kavgaci oldugu ve karsisindaki kimselere ha karet etmekten zevk aldigi i in, laf olsun diye kavga ikarip, hakaret ettigi de s yle niyordu. Bayan Stavrogin meraklanarak z ld . Bay Verkhovensky, b t n bunlarin asiri zengi n bir evrenin ilk firtinali atilislari oldugunu, zamanla bu firtinanin durulacagi ni ve oglunun hareketlerini, Shakespear'in bir kitabinda oldugu gibi, Prens Harr y'nin Falstaff, Poins ve Bayan Quikly ile beraber yaptiklari asiri ilginliklara b enzeterek, onu avutmaya alisirdi. Bu kez, Bayan Stavrogin, son zamanlarda Bay Ver khovensky'ye "Sa ma, sa ma!" diye bagirdigi gibi bagirmadi; tersine, onu dikkatle di nledi ve ondan durumu daha ok a iklamasini istedi. Sonra, Shakspear'in lmez oyununu alip b t n ayrintilarini inceleyerek okumaya basladi. Fakat, okudugu oyun arasindaki benzerligi pek etkili bulmadi. Yazdigi bir ok mektuba, b y k bir heyecanla cevap bekl edi. Fazla beklemesine de gerek kalmadi. Kisa bir s re sonra k t haber hemen ulasti; Prens Harry, hemen hemen ayni anda iki d ello yapmis, birinde rakibini ld rm s, ikincis inde ise agir yaralanmisti. Bu y zden de askeri mahkemeye verilmisti. Sonunda, r tbe sinin indirilmesine, bazi haklarinin kaldirilmasina ve bir piyade alayina s rg n g nde rilmesine karar alinmisti. Bazi s z ge er kisilerin sayesinde bu kadar ucuz kurtulabil digi de s ylenmiyor degildi. 1863 yilinda nasil olduysa tekrar g ze girdi; bir serit verip onu avus yaptilar ve sonra, olduk a abuk olarak eski r tbesi geri verildi. Bu s re i inde, Bayan Stavrogin, Pe tersburg'a, rica dolu en azindan y z mektup yollamisti. B yle olagan bir durum karsi sinda, k lmek zorunda kaldigina aldirmamisti bile. Terfisinden hemen sonra gen adam i stifa etti; fakat, Skvoreshniki'ye d nmedigi gibi annesine mektup yazmayi da tamam en kesti. Sonunda, el altindan 45yapilan arastirmalardan sonra halen Petersburg' da oldugu grenildi; sosyeteye g irmedigi anlasildi. Tahminlere g re, bir kovuga sinmis saklanmaktaydi. Bir s re sonr a, garip kimselerle arkadaslik yaptigi; Petersburg'un yoksul memurlariyla, yasan tilari i in kibarca dilenmeleri gereken ordudan ayrilmis subaylarla, sarhoslarla d

ostluk kurdugu ve onlarin ailelerini ziyaret ettigi; gecelerini, g nd zlerini karanl ik inlerde, Allah bilir daha hangi pis bodrumlarda ge irdigi; st basi yirtik perisan dolastigi ve g r n se g re, bu sekildeki yasantisindan memnun oldugu ortaya ikti. Annesi nden para istemedi; kendisine ait k k bir m lk vardi; burasi bir zamanlar babasi genera l Stavrogin'e aitti ve ona k k bir gelir sagliyordu. S ylentilere g re, bu m lk n Saksonya bir Alman'a kiralamisti. Nihayet, annesi onu, geri d nmesi i in kandirdi ve Prens H arry ilimize geldi. iste onu ilk defa orada g rmek ve yakindan tanimak firsatini b uldum. Yirmi bes yasinda, yakisikli bir gen ti ve itiraf etmeliyim ki, bende ok iyi bir et ki birakti. st basi perisan, votka kokan bir serseri ile karsilasacagimi sanirdim. Tersine, o g ne kadar karsilastigim centilmenler arasinda en g z alici, son derece sik giyimli ve ancak, y ksek sosyeteye aliskin kimselerde g r lebilecek kadar efendice tavirlari olan bir gen ti. Sasiran sadece ben degildim; b t n il sasirmisti; kuskusuz , Bay Stavrogin'in b t n ge misini bilen, (nasil grendikleri tahmin bile edilemezdi) b t n olaylari en k k ayrintilarina kadar grenmis bulunan sehir halki da sasirmisti. Ayrica , anlatilanlarin yarisindan fazlasi da dogruydu. Yeni gelen bu ziyaret i, b t n kadinl arimizin da aklini basindan almisti. Kadinlar hemen ikiye b l nd ler; bir tarafta ona delicesine tapanlar ve diger tarafta ondan lesiye nefret edenler vardi; fakat, he r iki taraf da onun i in deli oluyordu. B azilan, kalbinin derinliklerinde belki s akli bir sirrin bulunabilecegini d s nd klerinden zellikle b y leniyordu; bazilari ise, onu n bir katil olmasindan heyecanlaniyordu. ok iyi tahsil g rm s oldugu da muhakkakti; nk , k bilgili bir gen ti. Kuskusuz, bizi etkisi altina almasi i in fazla bilgiye de gere k yoktu; fakat o, nemli, olduk a ilgin konulara deginebi46 liyor, bu deginmesi kayda deger derecede mantikli oluyordu. Olduk a garip bir sey olarak sundan da s zedeyim; hemen hemen daha ilk g n hepimiz, onun son derece anlayi sli bir kisi oldugunu anladik. Konuskan degildi. Al ak g n ll , ayni zamanda, hepimizden cesur bir adamdi. Kendine g veni olan bir kisiligi vardi. Ilimizin z ppeleri ona ki skan likla bakiyorlar ve onun yaninda daima silik kaliyorlardi. Ayni zamanda, y z de sasirticiydi; sa lari koyu siyahti; a ik renk g zlerinde biraz fazla rahatlik ve berra klik vardi; cildi biraz fazla ince ve beyaz, rengi ok parlak ve duruydu; disleri inci gibi g r n yordu; bununla beraber, son derece irkin sayilabilirdi. Bazilari, y z n n bi maskeyi andirdigini s yl yorlardi; hayret edilecek derecede olan fiziki kuvvetinden de s zediliyordu. Olduk a uzun boyluydu. Bayan Stavrogin, ogluna gururla bakmakla b eraber, i inde b y k bir h z n duyardi. Bizimle beraber alti ay ge irdi; sessiz, bezgin ve o lduk a k sk nd ; toplantilarda g r n yor ve b y k bir inat ilikla ilimizin t renlerine uymaya u. Baba tarafindan valinin akrabasi oldugundan valinin evine yakin bir akraba gi bi kabul ediliyordu. Fakat, aradan birka ay ge tikten sonra, vahsi canavar birden t irnaklarini g stermeye basladi. Sirasi gelmisken s z edeyim ki, sabik valimiz, iyi kalpli Ivan Osipovich, biraz ya sli bir kadina da benzerdi; ama, ok iyi bir aileden gelme ve sosyete iliskileri g l b ir kisiydi. Zaten, ilimizin olaylarinda hi bir aktif rol oynamadan aramizda bu kad ar uzun yillar kalmasinin nedeni de buydu. Konukseverligi, kendisini sevdirmesin i bilmesi bakimindan i inde bulundugumuz zorlu devirde valilik etmek i in degil, esk i iyi g nlerde kibar takiminin arasinda bulunmak i in yaratilmis bir insandi. Ili, o nun degil Bayan Stav-rogin'inin y nettigi daima s z konusu olurdu. Tabii, bu alayli bir s ylentiydi; fakat korkarim ki, s ylenenler arasinda dogru olan tek s z bile yoktu . Ilimizde, bu konu hakkinda olduk a fazla saka yapilirdi! Aslina bakilacak olursa , Bayan Stavrogin, ilimiz halki tarafindan son derece sevilmesine aldirmadan, so n birka yildan beri kendini kamu islerinden bilerek geri ekmis ve g n ll olarak kendisi ne izdigi sinirin disina ikmamaya karar vermisti. Kamu 47isleri yerine, birdenbire kendi m lk n n y netimi ile ilgilenmeye baslamisti. Iki ya d a yil sonra, gelirini hemen hemen eski d zeyine ikarmisti. Eski romantik ilgileri ye rine (Petersburg'a yolculugu, dergi ikarmak arzusu gibi...) giderlerini kismaya v e tutumlu olmaya baslamisti. Hatta, Bay Verkhovensky ile arasinda bir bosluk bir akmis, kendisine baska bir ev tutmasina izin vermisti (Bay Verkhovensky her firs atta bu izni koparabilmek i in bir s r bahaneler uydurarak Israr ederdi). Zaman zaman Bay Verkhovensky, ondan yavan bir kadin olarak s z ediyor ya da daha ok alay edere k "yavan dostum" diyordu. Tabii, b t n bu sakalari, asiri bir saygi i inde ve en uygun zamanda oluyordu.

Bayan Stavrogin'in dar er evesindeki dostlari arasinda olan bizler, herkesten ok Bay Verkhovensky, Bayan Stavrogin'in oglunu yepyeni bir umut ve hatta bir esit hayal gibi g rd g n anliyorduk. Ogluna olan d sk nl g , onun Petersburg sosyetesinde basarilar ka digi zamandan baslamis ve r tbesinin indirildigi haberinin gelmesi ile de g lenmisti. Bununla beraber, ondan korktugu a ik olarak belliydi ve onun karsisinda bir k leymi s gibi durdugu g zden ka miyordu. Belirsiz, esrarli ve kendisinin bile adlandiramadi gi korkusunu anlayabiliyordum. ogu zaman, kimsenin bakmadigi anda, Nicholas'i, ak lindan bir seyler ge irerek uzun uzun s z yordu... ve ondan sonra, vahsi canavar disle rini g stermeye basladi. Prensimiz birden ve nedensiz yere, degisik kisilere insani hayrete d s recek kadar z orbalik yapti. nemli olan, bu zorbaliklarin duyulmus t rde olmamalari, her zaman ya pilan zorbaliklardan ok degisik, anlamsiz, ocuk a, sa ma olmalaridir; zorbaligin neden inin bilinmesi, ancak Allaha zg d r. Kul b m z n en saygideger, eski yelerinden biri olan, az yaslica ve centilmen Peter Gaganov'un, s yledigi her s z n pesinden, heyecanlanarak ; "Hayir, 48 efendim, beni burnumdan tutup kimse s r yemez" demek gibi saf bir aliskanligi vardi. Eh, bu s zde k t bir anlam yoktu. Fakat, bir g n etrafina toplanan, kalabalik olmayan y e grubuna (grupta bulunan b t n yeler nemli kisilerdi) hararetle bir seyler anlatirken , b y k bir aliskanlikla yine bu deyisi kullandigi zaman, tartismaya karismadan grup tan biraz ilerde duran Nicholas Stavrogin, birden Bay Gaganov'a yanasti; hi bekle nmedik bir hareketle, adamcagizin burnunu iki parmagi ile sikica yakaladi ve onu birka adim y r tt . Bay Gaganov'a herhangi bir kin g tm s olmasi m mk n degildi. Hi affedi cek bile olsa, onun bu hareketinin ancak ocuk a oldugu d s n lebilir; bununla beraber, bu hareket yaptigi sirada dalgin oldugu, sanki aklini ka irmis gibi g r nd g de s ylendi; fak at, bu d s nceye, uzun bir s re sonra varilmisti. Olayin meydana gelmesinden bir dakik a sonra, herkes, hakareti bilerek yaptigini ve ni in yaptigini bildigini, sonra da hi pismanlik duymadan neseyle g l msedigini g rd . B y k bir g r lt ikti; kalabalik onun virdi. Nicholas kendi etrafinda d n yor ve evresinde bagirip agiran yelere merakla baki yordu. Sonunda, tekrar d s nceye dalmis gibi g r nd ; (bana b yle s ylenmisti) y z n eksitti li bir tavirla hakarete ugrayan Peter Gaganov'un yanina gitti ve b y k bir z nt yle abuk a uk konusarak: - Aman affedersiniz, efendim, diye mirildandi. Neden birdenbire b yle yapmak isted igimi serefim hakki i in bilmiyorum... b yle sa ma bir sey... Is olsun diye yapilmis bir hakaret havasini tasiyan bu z r di-leyis de yeni bir hak aretten baska bir sey degildi. Bagrismalar b sb t n artti; fakat, Nicholas omuz silkti ve oradan uzaklasti. Olay yakisik almazligi bir yana, son derece budalaca, nceden d s n lerek, hesapli olara k yapildigi ilk bakista anlasilan bir hareketti. Bu nedenle de, t m topluma y neltil mis ve kasitli bir hareketti. Herkes onun bu davranisini b yle anlamisti. Bay Stav rogin, derhal ve oybirligiyle kul pten ikarildi; ondan sonra b t n kul p yeleri adina vali ye bir dilek e yazilmasi kararlastirildi. Validen, 49kendisine taninan yetkilere dayanarak, (olayin durusma sonucunu beklemeden) bu azili "sosyete zorbasini" hemen tutuklamasini ve b ylece ilimizin yasalara saygi g steren namuslu halkinin saldirilardan korunacagini ve huzurun saglanacagini bild irip, gereken ilgiyi g stermesi istendi. Dilek eye masum bir fkeyle "belki Bay Stavro gin i in bir yasa bulunup onun bu hareketlerine engel olunabilir" diye bir de ek y apilmisti. B yle yazmalarinin tek nedeni, valiye, Bayan Stavrogin i in tas atmak i stemeleriydi. Bu isi b y t rken b y k bir zevk duydular. Aksi gibi vali ilde yoktu; gebeli gi sirasinda kocasi len ok sevimli dul bir hanimin ocugunun vaftiz babasi olmak zere ilin yakin bir kasabasina gitmisti. Fakat, oradan abuk d nmesi bekleniyordu. Bu ar ada hakarete ugramis ok saygideger Bay Gaganov'u pohpohluyorlardi; halk onu kucak liyor ve p yordu; b t n il halki onu ziyarete gidiyordu. Hatta, onun adina bir ziyafet vermeye karar verildi ve onun ricasi ile bu girisimlerinden vazge tiler. Kimbilir, belki de, insanin burnundan yakalanip s r klenmesinin b yle bir ziyafete degmeyecegin i onlar da anlamislardi. Oysa, bu nasil olmustu? B yle bir sey nasil olabilmisti? Kayda deger husus sudur k i, ilimizde hi kimsenin, bu vahsi olayi delilige yormak aklina gelmedi. Dernek ki , Bay Savrogin gibi akli basinda bir insandan b yle bir davranis beklemeye egiliml eri vardi. Hemen sonra olan, her seyi a iklar g r nen, herkesi rahatlatan olaya ragmen

, ben bile bunu nasil a iklayabilecegimi bilemiyorum. Sunu da ilave edeyim ki, d rt yil sonra, kul pteki olay hakkinda ekinerek sordugum soruya, Stavrogin kaslarini ata rak: -Evet, o siralarda kendimde degildim, dedi. Fakat, olaylarin sirasini atlam amam gerekir. Genel nefretin kabarmasi ile herkesin "azgin, sosyete zorbasi" nin st ne s smesi benim de merakima neden oldu. Herkes, bu tek hareketin, nceden kararlast irilip hesaplanarak, topluma karsi yapilmis bir hakaret oldugunda hemfikirdi. Hi kusku yoktu ki, bu gen , kimseye yaranamamis ve b t n d nyayi kendi aleyhine 50 d nd rm st ; fakat, bunu nasil basarabilmisti? S z ge en olaydan nce ne kimseyle tartismis de kimseye hakaret etmisti; aksine, birisiyle konusma firsati buldugu takdirde, tavirlari, moda dergilerinde oldugu gibi ok kibar olmustu. Tahminimde aldanmiyors am, ondan, kibirli oldugu i in nefret etmislerdi. Daha nce onun i in deli olan kadinl arimiz bile, simdi, erkeklerden ok ses ikariyorlardi. Bayan Stavrogin son derece saskindi. Bu olaydan sonra Bay Verkhovensky'ye, oglun un ilde bulundugu alti ay s rede, her zaman b yle bir olay bekledigini; hi degilse "b u esit" bir olay bekledigini itiraf etti. Bu, ayni zamanda, bir annenin ok ilgin bi r itirafiydi. Bayan Stavrogin, bu olayi duydugu zaman "basladi", diye titreyerek d s nm st . Kul pte olan olayin ertesi sabahi, bu olay hakkinda oglundan genis bilgi alma ya kararli olmakla beraber tir tir titremisti. B t n gece uyuyamamisti ve hatta, sab ahleyin erkenden kalkip Bay Verkhovensky'nin alisma odasina gitmis ve simdiye kad ar kimsenin n nde aglamadigi gibi g zyaslari i inde ondan fikir almak istemisti. B t n iste gi, Nicholas'in hi olmazsa bir seyler s ylemesi, hareketlerinin amacini bildirmesiy di, ki Nicholas annesine karsi her zaman nazik ve saygiliydi. Kaslarini atarak an nesinin konusmasinin bitmesini beklemis, birden yerinden kalkip annesinin elini p t kten sonra tek kelime bile s ylemeden ikip gitmisti. Ayni aksam, sanki maksatli ola rak yapilmis gibi, baska bir olay meydana geldi. Ilk olaydan daha az vahsi ve si radan olmakla beraber, kamuoyunun genel durumu nedeniyle, ildeki bagirtilarin y ks elmesine neden oldu. Bu kez kabak, Liputin'in basina patladi. Bayan Stavrogin'le g r smesinden hemen sonr a, Stavrogin'i g rmeye geldi ve o aksam karisinin dogum g n serefine evinde d zenleyece gi toplantiya onur vermesini zellikle rica etti. Bayan Stavrogin, oglunun b yle asa gilik kimselerle dostluk kurmasini arzu etmemekle beraber, ogluna bu hususta bir sey s ylemekten ekiniyordu. Bay Stavrogin, Liputin disinda, nc tabakadan baskalari ile de iliski kurmustu ve bu iliskilerinden memnun g r n yordu. Liputin'i bir ok kereler 51g rd g halde evine o zamana kadar hi gitmemisti. Liputin'in onu, bir g n nce kul pte ola olaydan t r agirdigini; yerli bir liberal oldugundan bu olayi memnunlukla karsiladig ini; kul p yelerine b yle davranan birinin ikmasi gerektigine ve bu hakaretin tam yeri ni bulduguna kalben inandigini sezen Stavrogin bir kahkaha atarak, toplantiya ge lecegine dair s z verdi. ok se kin olmamakla beraber olduk a kalabalik ve neseli bir gruptu. Magrur ve kiskan o lan Liputin, yilda ancak iki kere ziyafet verir; fakat, hi bir masraftan ka inmazdi. En serefli konuk olan Bay Verkhovensky, hastaligi dolayisiyla toplantiya geleme misti. ay, aperitif ve bolca i ki vardi; masada oyun oynaniyor ve gen ler yemegin hazi rlanmasini beklerken piyanonun esliginde dans ediyorlardi. Stavrogin, son derece g zel gen bir kadin olan ve kendisinden ok rken Bayan Liputin'i dansa kaldirdi. Odad a iki tur attiktan sonra kadinin yanina oturdu. Onunla sohbet edip, onu g ld rd . Sonu nda gen kadinin g ld g zaman ok g zel oldugunu farkedince, birden kadinin beline sarildi ve kendine ektikten sonra herkesin i inde uzun uzun dudaklarindan pt . Son derece kork an zavalli kadin hemen bayildi. Stavrogin, sapkasini alip kadinin kocasina gitti . Adamcagiz, genel saskinligin arasinda aptal aptal duruyordu. Stavrogin, adamin y z ne bakinca utandi ve aceleyle mirildandi: "Kizmayiniz". Sonra alelacele odadan i kti. Liputin, hemen onun ardindan kostu; k rk paltosunu giymesine yardim ettikten sonra yerlere kadar egilerek onu ugurladi. Ama ertesi g n, ger ekten masum olan bu o lay, nceki olaya eglenceli bir ek oldu. Bu eklenti, Liputin'e genel bir n kazandir di ve bu olayi sonradan kendisi yararina kullanmasini bildi. Sabah on sularinda, Liputin'in yilisik, hoppa ve al yanakli, otuz bes yas civari nda olan hizmet isi Agafya, efendisinden bir mesajla Stavrogin'lerin evine geldi. Hizmet i "gen centilmeni" zel olarak g rmekte dayatti. Stavrogin'in k t bir bas agrisi ol masina ragmen hizmet iyi g rmek zere geldi. Mesajin verildigi zaman Bayan Stavrogin r astlantiyla orada bulunuyordu. \

52 Agafya, acele acele bir makine gibi konusmaya basladi. - Bay Liputin, efendim, her seyden nce, en derin saygilarini size iletmemi, sagli ginizi, d n geceki olaydan sonra rahat uyuyup uyuyamadiginizi, bu sabah kendinizi nasil hissettiginizi sormami emretti. Stavrogin g l msedi. - Efendine selamlarimi bildir ve tesekk r et, dedi. Ona s yle, Agafya, sehrin en aki lli adami o. Agafya'nin dili b sb t n z ld . - Bay Liputin, efendim, bu s ylediklerinizi nceden tahmin ederek, sizin de en az on un kadar akilli oldugunuzu s ylememi istemisti. - Oh! Fakat, sana b yle s yleyecegimi nasil bilebilirdi ki? - Bunu nasil bildiklerini bilemiyorum, efendim; fakat evden ayrildiktan sonra ko sarak pesimden geldi. Hatta, basinda sapkasi bile yoktu. "Sakin unutma, Agafya, dostum" dedi. "Sana, efendine, ilin en zeki adami oldugunu s yle, derlerse, hemen s yle cevap verirsin: Bunu kendisi de biliyor ve ayni seyi sizin i inde diliyor, efe ndim..." *** Sonu ta, valiyle de g r s ld . Candan, iyi kalpli Ivan Osipovich, yolculuktan hen z d nm s ve l p tarafindan yapilan hararetli sik yeti ancak duyabilecek kadar zamani olmustu. Bi r seyler yapmasi gerektiginden s phe yoktu; ama, kendisini saskin hissetti. Konuks ever ihtiyarimiz da bu gen akrabasindan ekinir g r n yordu. Bununla beraber, Stavrogin'i , kul p yelerinden ve hakaret ettigi kisiden z r dilemesi; ama, bunu tatmin edecek bir bi imde, gerekirse mektupla da saglamlastirmasi i in kandirmak zere karar verdi; ond an sonra da, yumusak bir dille, ili terketmesi; rnegin, inan larini gelistirmek zere Italya'ya ya da neresi olursa olsun Avrupa'ya gitmesi i in onu razi etmeye alisaca kti. Vali bu 53kez Stavrogin'i kabul salonuna aldi (diger zamanlarda, gen adam bir akraba olar ak eve serbest olarak girer ikar ve her tarafta dolasirdi). Salonun bir k sesinde, o k iyi yetistirilmis ve ayni zamanda vali ailesinin yakin dostu olan, Alyosha Tel yanikov, bir masanin st ndeki posta paketlerini a makla mesguld ; salonun yanindaki oda da, valinin eski bir dostu olan, sismanca ve din g r n sl albay, salon kapisina yakin bi r pencerenin n ne oturmus Voice'yi okuyor, odanin yanindaki salonda ge enlerle hi ilgi lenmiyordu; aslinda, sirti kapiya d n k oturuyordu. Ivan Osipovich, hemen hemen bir fisilti halinde esas konuya deginmeden konusmaya basladi; fakat, d smanca bir tavi rla oturuyordu. Rengi soluktu ve g zlerini yere dikmisti. Arada bir, sanki siddetl i bir bas agrisindan aci ekiyormus gibi kaslarini atiyordu. Sevimli ihtiyar adam, s ylediklerinin yani sira: - Iyi ve sefkat dolu bir kalbin var, Nicholas, dedi. K lt rl ve y ksek sosyeteye girmis bir kisisin ve bug ne kadar da halin ve tavrinla kendini ok iyi tanitarak, hepimiz i in degerli olan annenin y z n g ld rd n. Ve simdi her sey garip bir duruma girdi; bu da h pimiz i in b y k aksiliktir. Bir aile dostu, sizi kalben seven bir b y g n z olarak konusuyor m ve yakin bir akrabam oldugunuzdan s zlerimden alinmayacaginizi umarim. S yleyin ba na, yasaya aykiri d sen b yle hareketlerde bulunmaniza sizi s r kleyen nedeni grenmek ist erim? Sanki kendinizi kaybetmiscesine yapmis g r nd g n z b yle davranislarin anlami nedir? Nicholas, sabirla ve can sikintisi ile dinliyordu. Birden g zlerinde, ok kisa s ren k urnazlik ve alay kivilcimlari yanip s nd . Huysuz bir tavirla: -Bunlari neden yaptigimi size s ylesem iyi olacak, dedi. Sonra etrafina bakinarak Ivan Osipovich'in kulagina egildi. ok g rg l Alyosha Telyanikov, pencereye dogru birka adim daha uzaklasti ve y z Voice'nin rkasinda kalan albay, hafif bir ks r kle girtlagini temizledi. Zavalli Ivan Osipovich aceleyle ve g ven le kulagini uzatti; son derece merakliydi. Iste tam bu anda 54 hi olmayacak, bununla beraber, baska bir deyisle gen adamdan beklenebilecek bir se y oldu. Ihtiyar adam, kulagina ilgini bir sir fisildanacagini beklerken, kulagini n st kisminin Nicholas tarafindan siddetle isirildigini hissetti. B t n v cudu rperdi ve solugu kesilecekmis gibi oldu. Boguluyormus gibi inledi. - Nicholas, bu ne bi im sakadir?

Alyosha ve albay ne oldugunu hen z anlayamamislardi; ayrica, Nicholas'in ne yaptig ini g remiyorlar ve son dakikaya kadar vali ile Nicholas'in birbirleriyle fisildas tiklarini d s n yorlardi; bununla beraber, ihtiyar valinin y z ndeki saskin ifade, onlari telasa d s rd . Daha nce karar verildigi gibi yardima kosmalari mi yoksa, biraz daha be klemeleri mi gerektigine karar veremeden birbirlerine bakistilar. Nicholas bunu sezmis olacak ki dislerinin arasindaki kulagi biraz daha kuvvetlice isirdi. Kurbani tekrar: - Nicholas, Nicholas! diye inledi. Tamam artik, bu kadar saka yeter... hadi bira k simdi! Bir dakika daha s rm s olsaydi, zavalli adam korkudan lecekti; fakat canavar ona acid i ve kulagini bagisladi. Ihtiyarin l m korkusu tam bir dakika s rd ve bundan sonra da z erine fenalik geldi. Fakat, yarim saat sonra Nicholas tutuklanmis ve simdilik n be t i odasindaki zel bir h creye kapatilarak kapisina da zel bir n bet i dikilmisti. Olduk a ert bir karar alinmis olmakla beraber, yumusak huylu valimiz ylesine kizmisti ki, Bayan Stavrogin'le bile karsilasmayi g ze alarak b t n sorumlulugu y klenmisti. Durumun a iklanmasi i in valinin yanina kosan Bayan Stavrogin'in kapidan evrilmesi herkesin agzini bir karis a ik birakti; vali konagina kabul edilmeyen Bayan Stavrogin araba sindan inmeden, saskinlikla gerisin geriye d nmek zorunda kaldi. Sonunda her sey anlasildi! Sabahin saat ikisinde, o ana kadar, son derece sakin olan ve hatta, uyuyan tutuklu, birdenbire g r lt 55etmeye, ilgin gibi kapiyi yumruklamaya basladi; kapinin g zetleme deligindeki par makligi inanilmamayacak bir g le s k p aldi ve camini kirarak ellerini feci sekilde kes ti. N bet i subay bir manga askerle, anahtarlar elinde kosup geldi ve sayica st n olduk larindan azan tutuklunun zerine atlayip onu baglayabilmek i in kapinin a ilmasini emr etti; i eri daldiklarinda onun, siddetli bir beyin hummasi ge irmekte oldugunu anlad i. Annesinin evine g t r ld . Her sey bir anda aydinlaniverdi. Onu muayene eden, ilimizi n doktoru da ayni fikirdeydi. Hasta, her ne kadar akli dengesi yerinde g r n yorsa da, nce bilincini kaybetmisti; zaten g nden beri olan olaylar bunun a ik bir kanitiydi. B u bakimdan, anlasildigina g re, bunu ilkin sezinleyen Bay Liputin olmustu. Duygulu bir kimse olan Ivan Osipovich pek sasirmisti; ama, ok ilgin ger ek, Ivan Osipovich' in bile, Nicholas'in bilinci yerinde oldugu halde delice hareketlerde bulunacagi na inanmis olmasidir. Kul pte b t n yeler, utaniyorlar ve bu kadar a ik bir seyi nasil g re mediklerine; olagan st b t n olaylarda, bu durumu fark edemediklerine hayret ediyorlard i. Durumu kuskuyla karsilayanlar da olmakla beraber, bunlar fazla tutunamadilar. Nicholas iki aydan fazla yatti. Kons ltasyon i in Petersburg'un en nl doktoru getirtil di; Bayan Stavrogin'i b t n il ziyaret etti. Kendisini ziyarete gelenlerin hepsini b agisladi. Ilkbaharda, Nicholas tamamen iyilesti ve annesinin Italya'ya gitmesi t eklifini itirazsiz kabul etti; Bayan Stavrogin, hepimizle vedalasmasi ve gerekli yerlere z r dilemesi i in onu ikna etmisti; Nicholas, annesinin bu teklifini de itir azsiz kabul etti. Kul pte herkes, onun, Bay Gaganov'u evinde ziyaret ettigini ve B ay Gaganov'un bundan son derece memnun oldugunu biliyordu. Nicholas, bu ziyaretl eri sirasinda ok ciddi ve biraz nesesiz g r n yordu. Herkes onu i ten gelme bir sempati i le karsiliyor; fakat, nedense Italya'ya gitmesinden memnun g r n yordu. Ivan Osipovich bile g zyaslarini tutamadi; ama, nedense onu kucaklamaya bir t rl yanasmadi. Ger ekten , il halkinin ogunlugu, onun kendileri ile alay ettigine ve hastaliginin pek 56 nemli olmadigina inaniyordu. Nicholas, Bay Liputin'i de ziyaret etti. - S yler misiniz? Zeki oldugunuzu s yleyecegimi nasil anlayip da Agafya'ya verecegi cevabi nceden bildirdiniz? Liputin g lerek: - ok basit, dedi. nk , sizi akilli bir kisi olarak kabul ederim ve bu nedenle de vere ceginiz cevabin ne olacagini nceden kes-'tirebildim. -Ne de olsa ilgin bir raslanti. Ama yine de, bana sunu s yleyin; Agafya'yi g nderdigi niz zaman, benim bir deli degil de akilli bir adam oldugumu d s nd n z, degil mi? - En akilli ve en mantikli bir kisi oldugunuza inanirdim. Sadece, bilincinizin y erinde olmadigi kanisindaymisim gibi bir tavir takindim. - O zaman siz de benim i imden ge enleri anlamis ve bana Agafya ile haber g ndermistin iz. S z n n burasinda Nicholas kaslarini atarak:

- Korkarim ki biraz yanildiniz, ger ekten hastaydim, o zaman, diye mirildandi. Sonra: - Allah, Allah! diye bagirdi. Bilincim yerinde oldugu halde insanlara saldirabil ecegimi ger ekten d s nebiliyorsunuz demek? Neden yle davranmis olayim? Liputin, verecek bir cevap bulamadi. Nicholas'in rengi biraz u mustu, ya da Liputi n'e yle geliyordu. - Ne olursa olsun, d s nce zinciriniz ok eglenceli. Agafya'ya gelince, onu zellikle ba na hakaret etmek i in g ndermis oldugunuzu anliyorum, tabii. - Yoksa sizi, d elloya agirmami mi bekliyordunuz? - Oh, hayir! Sahi, d ellodan hoslanmadiginizi duymustum... Liputin, ezilmis g r nd . - Fransizlari neden kopya etmeliyiz? 57- Ulusal t relere sadiksiniz, degil mi? Liputin, biraz daha ezilmis g r nd . Masanin en g ze arpan yerinde Considerant'in bir cildini g ren Nicholas: - Bak hele! diye haykirdi. Bu da nesi? Yoksa, Fourierist ol-mayasin? Eger yleysen hayret etmemeliyim! Bu Fransizca'dan eviri degil mi? Parmagi ile cilde vurarak bir kahkaha atti. Liputin, t k r r gibi haykirarak sandalyesinden firladi. - Hayir, Fransizca'dan eviri degil! Sadece Fransizca'dan degil, insanlik leminin d ilinden evrilmistir! Evren, sosyal toplumunun ve evren uyumunun dilinden... Iste bu, b yle bir eviri, efendim! Ve sadece Fransizca'dan degil! Nicholas g lmeye devam ederek: - Yok canim! dedi. Fakat b yle bir dil var mi? Bazen k k bir ayrinti, insanin uzun bir s re dikkatini eker ve bu ayrinti her seyi disl ar. Daha sonra, Bay Stavrogin hakkinda s yleyecegim ok sey var; fakat, simdi, sirf merak nedeniyle, belirtmek isterim ki, Liputin, dikkate degmez ve hemen hemen se fil kilikli, kiskan bir koca ve zalim bir aile reisi olan, cimri ve faizci, yemek artiklarini ve mum diplerini kilit altinda saklayan ve ayni zamanda gelecegin, ancak Allah tarafindan bilindigi "Toplum uyumu"na bagli olduguna, kendi varligin a oldugu kadar, Rusya'ya da mutlu g nlerin gelecegine de inanarak hayallere dalip, gecelerini sarhos ge iren, k k bir tasra memuruydu. Bu adam, ilimizde derme atma bir e v almak i in para biriktirmis; ikinci defa evlenip karisindan birka y z ruble drahoma almisti. Aslinda, kendisi de dahil olmak zere, belki de y z mil civarinda, "Evren, Sosyal Cumhuriyet ve Uyumu" na inanan tek bir kisi bile bulunmayan bir yerdeydi . Nicholas bazen, aranmayan bu Fourierist'i hatirladiginda: - Allah bilir b yle insa nlar nasil t rer! diye hayretle s ylenirdi. * * * 58 Prensimiz yildan fazla bir s re Avrupa'da kaldi; yle ki, hemen hemen ilimizdeki herk es tarafindan unutulmustu. Ama, Bay Verkhovensky'den grendigimize g re b t n Avrupa'nin altini st ne getirmis; Misir'a gitmis; hatta, Kud s'te bir s re kalmis; sonra, Izlanda 'ya bilimsel bir arastirma yapmak zere gidecek olan bir heyete katilarak Izlanda' ya bile gitmisti. Ayni zamanda, bir Alman niversitesinde, b t n bir kis egitim yaptig i da s yleniyordu. Annesine ok seyrek mektup yaziyordu; alti ayda bir, hatta daha s eyrek; fakat, Bayan Stavrogin ondan mektup almayisina ne kiziyor ne de g ceniyordu . Ogluyla arasinda bir kere b yle baslamis olan iliskiden sik yet etmiyor; araliksiz olarak Nicholas'inin hasretini ekiyor ve onu hayal ediyordu. R yalarini ve z nt s n kimse e a miyordu. Bay Verkhovensky'le bile dostluklari azalmis g r n yordu. Bazi planlar kuru yor ve g r n se g re, eskisinden daha eli siki oluyor; eskisinden daha ok para biriktiriy or ve k git oyunlarinda kay-bettiginden t r Bay Verkhovensky'ye kiziyordu. Nihayet, bu yilin nisan ayinda, Paris'ten, ocukluk arkadasi ve bir generalin dul karisi olan Praskovya Drozdov'dan bir mektup aldi. Sekiz yildan beri mektuplasma digi ve g rmedigi Bayan Drozdov mektubunda, Nicholas'in ailenin yakin bir dostu ol dugunu ve zellikle Lisa'nin arkadasi oldugunu (Lisa tek kiziydi); halen, Paris'te oturan Kont K.'nin evine (Petersburg'un nemli kisilerinden) bir ogul gibi kabul edilmis oldugunu ve hemen hemen b t n g nlerini onun evinde ge irdigi halde, yazin onlar la Isvi re'ye, Verney-Montreux'ye gelmek niyetinde oldugunu yaziyordu. Mektup kisa , amaci a ikti; ayrica, mektupta yazilanlardan baska bir sonu da ikarilmasi s z konusu olamazdi. Bayan Stavrogin vakit kaybetmeden, hemen hazirliklarini yapti ve yani na evlatligi Dasha'yi (Shatov'un kiz kardesi) alarak nisanin ortasinda Paris'e o

radan da Isvi re'ye gitti. Temmuz ayinda yalniz olarak d nd . Dasha'yi Drozdov'larda b irakmisti; s yledigine g re, Drozdov'lar agustos ayinin sonlarina dogru ilimize gele ceklerdi. Drozdov ailesi de ilimizin toprak sahiplerindendi; Fakat, general Drozdov'un g rev i, Bayan Drozdov'un (Bayan Stavrogin'in okul 59arkadasi ve Bay Drozdov da Bay Stavrogin'in asker arkadasiydi), b y k iftliklerini ziyaretlerini devamli olarak nlemisti. Generalin l m nden sonra, (kocasi nceki yil lm st cisini bir t rl unutamayan dul karisi, hem acisini unutmak ve hem de Verney -Montre ux'de z m k r yapmak zere ayni yilin yaz sonunda Avrupa'ya gitmisti. Yurda d nd g nde ilim yerlesmek kararindaydi. Sehirde, bos duran ve yillardir kepenkleri a ilmamis olan b y k bir konaklari vardi. Zengindiler. Bayan Drozdov, ilk evliligi sirasinda Bayan Tushin olarak taninirdi. Okul arkadasi Bayan Stavrogin gibi b y k bir m teahhidin kiz iydi. Drahomasi i in o da babasindan b y k bir para almisti. Emekli bir s vari y zbasisi o lan Tushin de varlikli ve olduk a yetenekli bir adamdi. l m yle, o zamanlar yedi yasind a olan kizi Lisa'ya olduk a y kl bir servet birakmisti. Simdi ise, Lisa yirmi iki yas inda gen bir kizdi ve ikinci evliliginden ocugu olmayan annesinin l m ile kendisine ka lacak servet disinda, halen en azindan 200.000 bin ruble serveti vardi. Bayan St avrogin, Avrupa yolculugundan ok memnun kalmis g r n yordu. Kendi d s ncesine g re, Bayan Dr zdov ile iyice g r st kten sonra bir karara varmisti ve b t n bunlari Avrupa d n s nde hemen Verkhovensky'ye anlatmisti; s phesiz, Bayan Stavrogin ok samimiydi; uzun bir s reden beri b yle sey olmamisti. Bay Verkhovensky, parmaklarini saklatarak: - Yasasin!... diye bagirdi. Son derece heyecanlanmisti; dostundan ayri kaldigi s rede ok z nt l yd . Bayan Stavrogin, A rupa'ya giderken onunla dogru d r st vedalasmamisti bile. Ayni zamanda, planlarindan da hi bahsetmemisti; Tabii, agzini siki tutamayacagi korkusundan olacak. O siral ar, k git oyununda y kl miktarda para kaybettigi i in de ona ok kiziyordu. Fakat, isvi re' ye adimini atar atmaz, oktan beri ok sert davrandigi dostunun g nl n almasinin gerektig ine karar vermisti. Tepeden inme bu ayrilik Bay Verkhovensky'nin hassas kalbi zer ine buz gibi bir etki yapti; stelik, sanki kasitliymis 60 gibi, ayrilik acisinin st ne, birtakim sasirtici sikintilar da kt . Bayan Stavrogin'in yardimi olmadan altindan kalkamayacagi, uzun zamandan beri s regelen olduk a nemli bi r para sikintisi i indeydi. Bundan baska, iyi kalpli, yumusak huylu Ivan Osipovich 'in valiligi de, bu yilin mayis ayinda son bulmustu; yerine baska biri atanmis v e eski valinin ayrilisinda bazi tatsiz olaylar olmustu. Sonra, Bayan Stavrogin'i n yoklugu aninda, yeni valimiz Andrey Von Lembke gelmisti; buna esit olarak, Bay an Stavrogin ve dolayisiyla Bay Verkhovensky aleyhine yapilan fark edilir derece de degisiklikler g ze arpmaya baslamisti. Hi olmazsa, irkin olmakla beraber, bazi izl enimlerde bulunmus; fakat, Bayan Stavrogin'in sehirde olmayisindan dolayi korkuy a kapilmisti. ok tehlikeli bir kisi oldugunu, yeni valiye s ylemis olabilecekleri d s n cesiyle endiseden kivraniyordu. Sehir sosyetesinden bazi hanimlarin, Bayan Stavr ogin ile iliskilerini keseceklerini kesin olarak biliyordu. Valinin karisi i in, ( sonbahardan nce gelmesi beklenmiyordu) ok gururlu ve ger ek bir aristokrat oldugu ve "zavalli Bayan Stavrogin"e hi benzemedigi s yleniyordu. Su ya da bu nedenle, sehir deki herkes, valinin karisi ile Bayan Stavrogin'in bir zamanlar sosyetede karsi karsiya geldiklerini ve o zamandan beri iki d sman olduklarini, Bayan Von Lembke'n in adi ge tiginde Bayan Stavrogin'in t ylerinin diken diken oldugunu b t n ayrintilari i le biliyor g r n yordu. Bayan Stavrogin'in kendine g venir ve neseli tavirlari, kadinlar imizin niyetini grendigi zamanki umursamaz tutumu ve sosyetedeki heyecani b y k bir h afifseme ile karsilayisi, Bay Verkhovensky'nin bozulan moralini hemen y kseltti ve nesesini bir anda bulmasini sagladi. Yeni valinin gelisini zel bir alayla anlatm aya basladi. Agzini yayarak, kelimeleri geveleyerek: - Bir Rus y neticisinin, genellikle, yeni bir Rus y neticisinin, yani, yeni firinlan mis, yeni atanmis birinin ne demek oldugunu sanirim ki bilirsiniz, excellente am ie (m kemmel dostum), dedi. Ces interminables mots Russes!... (Bitmek bilmeyen Rus a kelimeler). 61Pratikte, y netim coskunlugunun nasil bir sey oldugunu bildiginizden kuskuluyum. - Y netim coskunlugu mu? Bir fikrim yok.

-Yani - vous savez chez nous, en un mot-(Biliyorsunuz bizde, kisacasi) son derec e degersiz bir adami demiryolu bilet gisesine oturtun; bilet almaya gittiginizde , o degersiz adamin, sanki J piter'in kendisiymis gibi size tepeden bakma hakkina sahip oldugunu g r rs n z; pour vous montrer son pouvoir (g c n size g stermek i in) i inden " der. "Simdi size g c m g steririm." Ve bu duygu onlarda, y netim coskunluguna esittir. En un mot, (bir yerde okudum), Avrupa'daki kiliselerimizden birinde bir zango - m ais c'est tres curieux - ( ok ilgin tir), tam b y k ayin baslayacagi sirada, - vous save z ces chantes et le livre de job - (Peygamberin kitabindaki ilahileri bilirsiniz ) bir Ingiliz ailesini, les dames charmentes (g zel kadinlari) "yabancilarin Rus k iliselerinde basibos dolasmalari yanlistir, gezmek isterlerse zamaninda gelsinle r" nedeniyle kiliseden kovmus. Ingilizler bayginlik ge irmisler... Bu zango , y netim coskunluguna kapilmis olmalidir, et il a montre son pouvoir... (ve g c n g sterdi.) -M mk nse kisa kesin, Bay Verkhovensky. - Bay von Lembke simdi kazalari dolasiyor. En un mot (bir yerde okudum) bu Anrey Antonoyich, Ortodoks Alman Rusu ise de, buna bir s z m yok, kirk yaslarinda son der ece yakisikli bir adam... - Yakisikli oldugunu d s nmenizin nedeni nedir? G zleri koyununkinden farksiz. - ok dogru. Fakat kadinlarimizin d s ncelerinden s zedi-yordum... - Ama tan ayrilmayalim, l tfen. Sahi, kirmizi bir kravat taktiginizi g r yorum... ne zam andan beri? - Hen z bug n taktim... 62 - K rlerinize devam ediyor musunuz? Doktorunuzun s yledigi gibi her g n bes mil y r yor mu sunuz? - Ha... hayir... her zaman olmuyor. - Biliyorum! Daha Isvi re'deyken y r y sleri yapmadiginizi hissetmistim! Simdi, g nde tam sekiz mil y r yeceksiniz. Kendinizi korkun derecede ihmal etmissiniz! kecek kadar ihtiy arlamadiniz... demin sizi ilk g rd g m zaman sasirdim... kirmizi kravatiniza ragmen.. quelle id e rouge! (kizil bir d s nce). Sayet s ylenecek bir sey varsa, Von Lembke hakki ndaki konusmaniza devam edin; ama, rica ederim, ok kisa kesin, nk ok yorgunum. - En un mot (bir yerde okudum), kirk yasindan nce karanlik bir yasam s rd g n , kirk yasi nda bir kadin araciligi ile ya da buna benzer bir yolla y netim hayatina atilmis o ldugunu s ylemek istiyordum. Yani su anda sehirde degil... Demek istiyorum ki, ben im, gen ligi k t yollara s r kleyen ve sehirde dinsizligi yayan bir adam oldugumu s ylemisl er. Hemen sorusturmaya baslamis... - Bunun dogrulugundan emin misiniz? - Dogrusunu isterseniz, gerekli nlemleri aldim bile. Sizin "ili y nettiginiz" kendi sine haber verildigi zaman, Vous savez (biliyor musunuz?), "artik bundan sonra b y le bir sey olmayacak" demek nezaketinde bulundu. - B yle mi s yledi? - Kelimesi kelimesine "artik bundan sonra b yle bir sey olmayacak" ve avec cette m orgue (burnu havalarda)... Karisini Agustos sonlarina dogru karsilamak onuruna e recegiz; Petersburg'dan dogruca buraya geliyor. - Avrupa'dan, orada karsilastik. - Vraiment?(Sahimi?) - Paris'te ve Isvi re'de. Drozdov'larla akraba oluyor. - Akraba mi? Ne garip bir rastlanti! B y k emeller pesinde 63kostugunu s ylediler ve... ve nemli baglantilari oldugu da s yleniyor. Dogru mu? - Sa ma! Baglantilari her ne ise, pek nemli sayilmaz! Kirk bes yasina gelene kadar meteligi olmayan hi evlenmemis yasli bir kizdi ve simdi su von Lembke'sini kancas ina takti; tabii, b t n emeli adami nemli bir kisi yapmak. Her ikisi de entrikacidir. - Onun kocasindan sadece iki yas b y k oldugu s ylenmisti. - Bes. Moskova'da annesi kapimin esiginde ayakkabilarini paraladi; kocam hen z sag ken, verdigimiz balolara gelebilmek i in davetiye dilenirdi. Ve Julia, alninda fir uze bir kelebek, kavalyesiz bir k sede oturur kalirdi. Ona ylesine acirdim ki, saba hin ikisinden sonra ona, ilk kavalyesini g nderirdim. O zamanlar yirmi besinde var di ve onu ocuk gibi kisa etekli entariyle dolastirirlardi. Sonunda onlari evime d avet etmeye utandim. - Kelebegi g r r gibi oluyorum. - Oraya erisir erismez bir dalavere ile karsilastigimi s yleyeyim. Bayan Drozdov'

un mektubunu okudunuz... daha a ik ne olabilir? Fakat ne buldum? Bayan Drozdov bud alasi -zaten her zaman budaladir- sanki ne i in geldigimi merak ediyormus gibi dik , dik bana bakti. Ne kadar sasirdigimi tahmin edersiniz. Efrafima bakindim ve ne g rd g m tahmin edersiniz? Su Bayan Lembke oturmus, rahmetli Bay Drozdov'un yegeni ile kiristirmiyor mu? Her sey a ik se ik ortadaydi!... Kuskusuz, derhal duruma bir son verdim ve Praskovya yine benim tarafimdan... - Ama yine de, onu bastirdiniz. Ah, siz bir Bismarck'siniz!... -Bismarck degilim ; ama, ikiy zl l k ile aptalligi ayirabilecek kadar yetenekliyim. Bayan Lembke'nin sahtek rligi ve Pras-kovya'nin aptalligi. Hay atimda bu kadar gevsek kadin g rmedim. Bacaklari davul gibi sismisti. S z m ona iyi ka lpliymis. Iyi tabiatli bir budaladan daha akilsiz ne vardir? Bay Verkhovensky, yumusak baslikla: 64 - K t kalpli bir budala, ma bonne ami (sevgili dostum), dedi. K t kalpli bir budala, d aha akilsizdir. - Hakli olabilirsiniz. Lisa'yi hatirlarsiniz, degil rni? - Charmante enfant! (sevimli ocuk). - Fakat simdi bir "enfant" ( ocuk) degil, kocaman bir kadin, hem de karakterli bir kadin. C mert ve duygulu. Hosuma en ok tiden sey de, salak annesine karsi gelebilm esi. Akrabalari olan o yegen i in az kalsin b y k bir atismaya giriyorduk. -Fakat, yle ya, Lisa ile hi bir akrabaligi olamaz!... Lisa hak-kinda herhangi bir n iyeti yok, degil mi? - Gen bir subay, pek konuskan degil ve aslini isterseniz, ol-duk a al akg n ll bir gen . In afli olmayi her zaman isterim. O da entrikadan hoslanmiyor sanirim ve pesinde ol dugu kimse yok; yalniz, Bayan Lembke kendi kendine gelin g vey oluyor, o kadar. Gen subayin, Nicholas'a karsi b y k bir saygisi var. Anliyorsunuz ya, her sey Lisa'ni n elinde; fakat, ayrildigim zaman Nicholas ile aralari ok iyiydi ve Nicholas, kas im ayinda eve d necegine kesin olarak s z verdi. Bu bakimdan, entrika evirmeye alisan sadece Bayan Lembke ve Praskovya, sadece k r bir kadin. Durup dururken endise etme min yersiz oldugunu s yledi; aptallik ettigini onun y z ne karsi s yledim. Allahin huzur unda da ayni s zleri tekrarlayabilirim. Fakat, Nicholas basit seyler zerinde durmam am i in yalvarmamis olsaydi, o sahtek r kadinin foyasini ortaya ikarmadan oradan ayri lmazdim. Nicholas'i kullanarak Kont K.'ye yanasmaya alisiyor. Ana-ogul arasini a ma k istiyor. Fakat, Lisa, memnunlukla s yleyebilirim, bizden yana ve Praskovya ile d e bir anlasmaya vardim. Karmazinov'un akrabasi oldugunu biliyor muydunuz? - Ne? Von Lembke'nin akrabasi mi? -Evet, tabii. Uzak bir akraba. - Romanci Karmazinov mu? 65- Tabii, yazar! Neden bu kadar sasirdiniz? Tabii, kendini b y k bir yazar saniyor. Kendini begenmis mahluk!.. Bayan Lembke onunla beraber gelecek. Adamin zerine ti triyor, orada. Hanim burada birtakim edebi toplantilar yapmak amacinda. Bir ay s r e ile kalacak ve geri kalan birka par a yerini de satacakmis. Az kalsin, Isvi re'de o nunla karsilasiyordum; tabii onunla karsilasmayi arzu ettigimden degil. Bununlar beraber, beni hatirlamak inceligini g sterecegini umarim. Vaktiyle mektuplasirdik ve evime de gelirdi. Daha iyi giyinmis olmanizi isterdim, Bay Verkhovensky. Her ge en g n biraz daha kendinizi koyuveriyorsunuz... Oh, beni ok z yorsunuz!... Simdi ne okuyorsunuz? - Ben mi? Sey...ben... - Anliyorum. Her zamanki gibi... dostlar, i ki, kul p ve k git oyunlari. Bunlara ek ol arak dinsiz damgasi. Sizin bu lakabinizi begenmiyorum, Bay Verkhovensky. Size di nsiz dememelerini arzu ederim, zellikle su siralarda. nceden de hoslanmazdim; nk , bun lar bos konusmalar, baska bir sey degil. Nihayet size s ylenmeliydi. - Mais, mach re... (ama sekerim) - Beni dinleyin. Bay Verkhovensky. S phesiz, bilgi bakimindan sizinle boy l smem m mk n de gil; fakat, buraya d n s mde, sizin hakkinizda uzun s re d s nd m. Ve bir karara vardim. - Nasil bir karar? - D nyanin en akilli insanlari olmadigimiza, bizden daha akilli insanlarin bulundu gu kararma vardim. -Akillica ve yerinde bir karar. Eger bizden daha akilli kimseler varsa, bizden d aha hakli kimseler de var demektir. Ve bu da demektir ki, biz de yanilabiliriz, y

le degil mi? Mais, ma bonne amie, (ama, iyi dostum) bir hata yaptigimi d s nelim; fa kat h l , insanligimi, ezeli ve ebediligimi, vicdanimin zg rl g n kaybetmis olmam, degil mi Arzu ettigim takdirde, dar d s nceli ve kaba bir sofu olmayi reddetmeye hakkim var, yle degil mi? Tabii, b yle oldugum 66 i in hayatimin sonuna kadar benden nefret eden insanlar olacaktir. Et puis, comme on trouve toujours plus de monies que de raison, (hem sonra, akil verecek ok papa z bulunduguna g re) ve ben de tamamen ayni fikirdeyim. - Ne, ne dediniz? - Dedim ki "on trouve toujours plus de moines que de raison, (Hem sonra, her zam an akildan ok akil veren bulunduguna g re.) ve ben de..." - Bu d s nce sizin mi, yoksa? Baska bir yerden almis olmalisiniz. - Bunu s yleyen, Pascal. - Zaten anlamistim... ah, siz!... Neden hi bir seyi kisaca s ylemiyor da uzattik a uza tiyorsunuz? B ylesi, y netme cos-kunlugunu anlatmanizdan ok daha iyi. j - Ma foi, ch re... (Vallahi sekerim) Neden? nce nihayet ben bir Pascal degilim, h em sonra, biz Ruslar herhangi bir seyin kendi dilimizde nasil s ylenmesi gerektigi ni bilmeyiz. Hi degilse, bug ne kadar herhangi bir sey s ylemis degiliz. - Chere, chere amie! (sevgili, sevgili dostum) - Simdi b t n bu Lembke'ler ve Karmazinov'lar... Allahim, kendinizi nasil bu kadar k oyuverdiniz!... Ah, beni ne kadar z yorsunuz!... B t n bu insanlar attiginiz tirnaga de gmediginden onlarin size saygi duymalarini arzu ederdim; fakat, su halinize baki n!... Sizde ne bulacaklar? Onlara ne g sterecegim? Herkese rnek olmaya devam edecek , degerinizi kabul ettirecek yerde, etrafiniza bir s r serseri toplamis, bir s r k t alis kanliklar edinmis, yaslanmis ve g s z, sarapsiz ve kumarsiz yasayamayan, Paul de Kock 'dan baskabir sey okumayan ve herkes yazarken hi bir sey yazamayan bir kisi oldunu z. B t n vaktinizi konusmakla harciyorsunuz. Hi ayrilamadiginiz Liputin gibi can siki ci kimselerle nasil arkadaslik edebiliyorsunuz? Bay Verkhovensky, sikilarak itiraz etti. 67- Neden ayrilamadigim? Bayan Stavrogin, sert e sordu: - Simdi nerededir? - Onun... onun size karsi daima b y k bir saygisi vardir. Annesinden kalan bir miras i almak zere S...H 'ye gitti. - Para almaktan baska bir is yapmaz g r n yor. Shatov nasil? Hep eskisi gibi mi? - Irascible, mais bon. (Yine abuk fkelenir, ama iyi) - Su sizin Shatov'unuza da hi tahamm l m yok. Nisbet i ve her zaman kendisini d s nen bir i nsan. - Miss Shatov nasil? Bayan Stavrogin merakla ona bakti: - Dasha mi, demek istiyorsunuz? Neden grenmek istiyorsunuz? ok iyidir. Onu, Droz dov'larda biraktim. Isvi re'deyken; oglunuz hakkinda bir seyler duydum. K t , iyi olma yan seyler duydum.

- Oh, C'est une histoire bien bete! Je vous attendais, ma bonne amie,pour vous r econter... (Oh, ok k t bir yk bu! Anlatmak i in sizi bekliyordum, aziz dostum.) - Yeteri kadar grendim, Bay Verkhovensky, beni artik rahat birakin. ok bitkinim. B ol bol konusacak vaktimiz olacak, zellikle k t seylerden. G lerken agzinizdan t k r k sa iy unuz... bunaklik ya da buna benzer bir sey. Sonra ne kadar da garip g l yorsunuz!... Allahim, ne kadar k t aliskanliklar edinmissiniz L. Karmazinov sizi hi bir zaman ziy aret etmeyecek! Bundan da memnun kalacaklar. Oh, simdilik artik yeter. Yorgunum! Bana hakikaten acimalisiniz!... Bay Verkhovensky ona "acidi"; fakat, Bayan Stavrogin'in yanindan ayrilirken son derece endiseliydi. *** 68 Dostumuz, ger ekten de k t birka aliskanlik edinmisti, zellikle son aylarda. Hizla kt g g r lebiliyordu ve kiliginin k t oldugu da dogruydu. Daha ok i iyor, g zleri daha abuk sul yor ye sinirleri gittik e zayifliyordu. Sanat degeri olan her seye karsi asiri bir hassasiyeti vardi. Y z de ok abuk degismeye baslamisti; rnegin, y z ndeki gururlu ifade, sa ma, hatta, ahmak a bir ifadeyle yer degistirmisti. Yalniz birakilmaya tahamm l yoktu ve daima egl

ence ariyordu. En son rezaletlerin; g l n fikralarin anlatilmasini istiyor ve bunlari n her g n degisik olmasini arzu ediyordu. Eger uzun bir s re onu ziyarete gelmezlerse, odasinda kederli kede rli dolasiyor; pencereye gidiyor; dalginlikla dudaklarini kemiriyor; derin derin i ge iriyor ve hemen hemen aglamakli olarak g n n ge iriyordu. Sanki, hep bir seyler olma sini bekliyor, umulmadik ve ka inilmaz bir seylerden korkuyordu; endiseliydi; r yala rina b y k l de deger vermeye baslamisti. O g n ve gecesini asiri bir endiseyle ge irdi; beni agirtti; ok l heyecanliydi; ok konus tu; bana bir ok sey anlatti; ama, anlattiklarinin hepsi birbirini tutmaz seylerdi. Bayan Stavrogin, onun benden hi bir sey saklamadigini uzun bir s redir biliyordu. S o- nunda, kendisinin bile anlayamadigi bir seyden endiselendigine karar vermekte n kendimi alamadim. Kural olarak, daha nceleri biraraya geldigimizde, hemen sik yet lere baslar ve sik yetlerin arkasindan bir sise votka gelir ve her sey daha eglenc eli olmaya baslardi. Fakat, bu sefer votka yoktu ve birini g nderip votka al-dirm ak istegini devamli olarak bastirdigi belliydi. Hemen hemen bir ocuk gibi yanip yakiniyordu. - Bayan Stavrogin neden bana hep kiziyor? Tous les hommes i de genie et de progr es en Russie etaient, sont et seront toujours des ayyaslar et des kumarbazlar, q ui boivent (balik gibi i kide y zerler, Rusya'daki b t n dahiler, kumarbazlarla, i ki de y zen sar- hoslardir)... ama ben ne b yle bir sarhos ne de kumarbazim... Neden yazmadigimi anlamak istiyor. Ne garip bir d s nce. Neden yatiyor olayim? Benim bir r nek olmami ve kendimi saydirmami istiyor. 69Mais entre nous soit dit (ama aramizda kalsin) kaderi "saygi" olan bir insan y atmaz da ne yapar... o bunu bilmiyor mu? Ve nihayet, onun yakasina sarilmis olan z nt s n n ne oldugunu o aksam anladim. Bir ok kere aynanin n nde durmus ve bir s re oyalanmisti. Nihayet, aynadan bana d n p b y k bir mitsiz le: - Mon cher, je suis (dostum ben) kendisini koyuvermis bir adamim, dedi. Ger ekten de o g ne kadar, tek bir inanci vardi. Bayan Stavrogin'in "yeni g r sleri" ve b t n "degisen fikirleri" yaninda; onun kadinca kalbinde, sadece bir s rg n ya da nl bir b ilgin degil; ayni zamanda, yakisikli bir erkekti. Yirmi yildan beri bu zevk veri ci inanca b t n benligi ile sarilmisti ve olasilikla bu inancindan ayrilmaktan t r z l yor Yakin bir gelecekte, kaderin kendisine b yle bir oyun hazirlayacagi, acaba, o gec e i ine mi dogmustu? Simdi, hemen hemen unutulmus, anlatacaklarimin esas baslangici olacak olayi anla tayim. Drozdovlar, agustos ayinin son g nlerinde geldiler. Gelisleri, akrabalari olan val inin uzun s redir beklenen karisinin gelisinden biraz nce olmus, sehrimiz toplumu ze rinde hos bir etki birakmisti. Fakat, b t n bu ilgi ekici olaylardan daha sonra s zedec egim; burada sadece su kadarini s yleyecegim ki, Bayan Drozdov, kendisini sabirsiz likla bekleyen Bayan Stavrogin'e ok z c bir haber getirmisti; Nicholas, temmuz ayinda onlardan ayrilmis, Rhine'de Kont K. ile bulusarak, onlarla beraber Petersburg'a gitmisti. Kont'un evlenme aginda olan k k bir kizi vardi. Bayan Drozov konusmasina: - Lisa'dan bir sey grenemedim, diye basladi. Onun ne kadar gururlu ve inat i oldugu nu bilirsiniz. Fakat, Lisa ile Nicholas arasinda bazi tatsiz olaylarin ge mis oldu gunu g zlerimle g rd m. Aralarindaki olayin b t n ayrintilarini bilemem; ama, Dasha'ya sor saniz iyi olur diye d s n yorum, aziz dostum. Nihayet, g zbe70 beginiz olan bu kadini size geri getirmis olmaktan memnunum; j b y k bir y kten kurtul mus oldum. Bu zehirli kelimeler belirli bir fkeyle s ylenmisti. "Sisko" ka-dinin, s zlerini daha nceden hazirlamis oldugu ve etkisini de tah-min ettigi belliydi. Fakat, Bayan St avrogin, bu kadar duygulu ko-nusmalardan sasiracak bir kadin degildi. Nitekim, s ert bir dille, ok E kesin ve yeterli bir a iklama talep etti. Bayan Drozdov sesini hemen al altti; hatta, konusmasinin sonunda aglamaya ve dost a kelimeler l s ylemeye b ile basladi. Bu, sinirli oldugu kadar da hassas olan kibar kadinin, Bay Verkhove snky gibi, candan bir dosta ihtiyaci vardi; kizi Lisa'dan baslica sik yeti, kizini n "bir dost" olmamasiydi. Fakat, kadinin anlattiklarindan kesin olarak ikar ilan tek anlam, Lisa ile Nicholas'in hakikaten tartismis olmalariydi. Bayan Dr

oz-dov'un bu tartisma hakkinda kesin bir bilgisi yoktu. Dasha hak-kindaki imali s zlerine gelince, konusmasinin sonunda, onun l hakkinda s ylediklerini sadece geri almakla kalmadi; b yle ko-nusmasinin " fkeye" kapilmasindan t r oldugunu s yleyerek, z r d iledi. Kisacasi, her sey son derece belirsiz ve kuskuluydu. Bayan Drozdov'a g re, tartisma, Lisa'nin "inat i ve alayci" karakterinden t r yd ; diger taraftan, Nicholas her ne kadar siksa da, onun alayci s zlerine aldirmayacak kadar gururlu oldugundan ken disi de alayci olmustu. Bayan Drozdov: - Bundan hemen sonra, diye devam etti. Gen biriyle tanistik, | sizin "profes r" n yeg eni oluyor, herhalde ve yanildigimi da san-miyorum, nk ayni soyadini tasiyor... Bayan Stavrogin: - Yegeni degil, oglu, diye d zeltti. Bayan Drozdov, Bay Verkhovensky'nin soyadini hi bir zaman hatirlayamaz ve ondan s z ederken daima "profes r" derdi. -Eh, oglu, su halde; ogluysa daha iyi, benim i in pek fark etmez. Alelade bir gen , o k canli ve serbest; fakat, hi bir zelligi yok. Eh, 71korkarim ki, Lisa k t davrandi. Nicholas'i kiskandirmak i in bu gen le arkadas oldu. Kizimi bu bakimdan fazla su lu bulmam; her gen kizin yapacagi seyler bunlar... Oldu k a da sevimli hareketlerdir, sanirim. Yalniz, Nicholas kiskanacagi yerde bu gen le z ellikle arkadas oldu. Sanki hi bir seyin farkinda degilmis, daha ok, aldiris etmez gibiydi. Onun bu hareketi Lisa'yi ilgina evirdi. Gen adam, kisa zaman sonra gideceg i bir yere yetismek i in acele ediyor gibiydi ve Lisa, her firsatta Nicholas ile t artismaya basladi. Nicholas'in bazen Dasha'yla konustugunu fark etti ve bu onu o kadar sinirlendirdi ki, hayat ekilmez olmustu; tabii bizler i in. Doktorlar sinirl enmemi yasaklamislardi. Dillere destan ettikleri g l, sinirime dokunmaya, bana sad ece dis agrisi vermeye ve romatizma agrilarimin artmasina neden oldu. Hem neden olmasin, Cenova G l 'n n dis agrisina neden oldugunu bir yerde okumustum zaten. Tam o siralarda, Nicholas, Kontes'ten bir mektup aldi ve bizi terketti; b t n teberisini bi r g nde topladi. Dost a ayrildiklarini s ylemeliyim. Lisa da ok neseli ve hoppaydi. Onu yolcu ederken kahkahalarla g l yordu. Sadece b t n haraketleri yapmacikti. Nicholas git tikten sonra, ok dalgin oldu ve onun s z n bile etmedi. Benim bile ondan s z etmemi iste miyordu. Size de, Nicholas'tan, Lisa'ya bahsetmemenizi tavsiye ederim, aziz dost um. Her seyi b sb t n karistirmaktan baska bir ise yaramayacaktir. Eger s z etmeyecek ol ursaniz, size kendiliginden s yleyecektir. Bu takdirde, daha ok sey grenebilirsiniz. Bence, eger Nicholas s z nde durur da abuk d necek olursa, aralan yine d zelecektir. - Derhal yazacagim. Eger b t n tartisma buysa, bunun kadar sa ma bir sey olamaz; hepsi sa ma!... Anliyorsunuz ya, Dasha'yi ok iyi tanirim. Onun herhangi bir su u olamaz. - Aziz Dasha i in z ld m. Onun i in b yle konusmamaliydim. Konusmalari hep y ksek sesle ve n rmal kanallarda oluyordu zaten. Fakat, o zaman olanlar beni tamamen sasirmisti, aziz dostum. Ayrica, Lisa bile onun g nahsiz oldugunu anladi ve ona eskisi gibi na zik davranmaya basladi. 72 Bayan Stavrogin, hemen o g n Nicholas'a bir mektup yazarak, s yledigi tarihten hi olm azsa bir ay nce gelmesi i in rica etti. Fakat yine de, bu meselede anlayamadigi bir durum vardi ki, ne oldugunu tahmin bile edemiyordu. B t n gece sabaha kadar bunu d s n p durdu. Bayan Drozdov'un d s ncesini fazlaca masum ve duygulu buluyordu. "Praskovya', diye d s nd , "yatili okulda oldugu gibi, b t n hayati fazla duygulu ge mis. Nicholas, gen ir kizin alayli s zleri zerine ka acak erkek degil. Ger ekten tartistilarsa, bunun daha baska bir nedeni olmasi gerekir. Ger i, o subayi da be-rebarlerinde getirdiler. B ir akraba olarak evlerinde oturuyor. Praskovya, Dasha i in z r dilemekte ok acele etti ; s ylemek istemedigi bir seyi kendisine saklamis olmali..." Sabahleyin, Bayan Stavrogin, hi olmazsa zihnini karistiran sorunlardan birini z mleme k i in kesin kararini verdi ve yaptigi plan, beklenmedik olmasi bakimindan olduk a i lgin ti. Bu planim hazirlarken aslinda ne d s nm st ? S ylemesi ok g , ayrica, anlatan olar laylari olduklari gibi aktarmaktan sorumluyum ve anlatacaklarim ger ege uymaz g r n rse su benim olmayacaktir. Surasini da kaydetmek zorundayim ki, sabah oldugu zaman, i i nde Dasha hakkinda en k k bir kusku dahi yoktu ve ger egi s ylemek gerekirse, zaten onda n hi bir sekilde s phelenmemisti; ona ok g venirdi. Ayrica, Nicholas'in ona sik olabilec egini aklinin kiyisindan bile ge irmezdi... "Dasha ile ha!" Ertesi sabah, Dasha, f incanlara ay koyarken, Bayan Stavrogin g zlerini ondan ayirmadan uzun uzun bakti ve

belki, bir g n ncesinden beri yirminci kez kendi kendine s ylendi: "Hepsi sa ma!..." Bununla beraber, Dasha'nin yorgun g r nd g n , daha sessiz durdugunu ve ilgisiz oldugunu f ark etti. Kahvaltidan sonra, her ikisi de, her zaman yaptiklari gibi, elisine ot urdular. Bayan Stavrogin, Dasha'ya, Avrupa izlenimlerini, zellikle manzaralarini, halkini, Sehirlerini, t renlerini, sanat ve ticaretlerini... g rebilmek firsatini B uldugu her seyi anlatmasini s yledi. Drozdov'lar ve onlarin yalindaki yasantisinda n hi s z etmedi. Is masasinda Bayan Stav73rogin'in yaninda oturan ve igneyle nakis islemesine yardim eden Dasha, yarim s aat s reyle, d z, tekd ze ve biraz zayif sesle b t n izlenimlerini anlatti. Bayan Stavrogin onun konusmasini birden kesti. - Dasha, bana zellikle anlatmak istedigin bir sey yok, degil mi? Dasha, bir an d s nd ve parlak g zleriyle Bayan Stavrogin'e bakti. - Hayir, hi bir sey yok. - Ruhunda, kalbinde, vicdaninda da yok mu? Dasha, biraz k sk n bir tavirla ve sakin bir sesle tekrarladi. - Hi bir sey yok. - Olmadigini biliyordum! Bilmeni istiyorum, Dasha senden hi bir zaman kusku duymay acagim. Simdi otur ve dinle. Su karsimdaki sandalyeye otur. Seni karsimda g rmek i stiyorum. Tamam. Dinle... evlenmek ister misin? Dasha, sorgulu uzun bir bakisla cevap verdi; ama, bu bakisinda pek fazla hayret yoktu. -Dur, bir sey s yleme. Ilk nce, yas bakimindan b y k bir fark var... ok b y k bir fark... Fa at, bunun ne kadar sa ma bir sey oldugunu herkesten iyi bilirsin. Akilli bir kizsi n ve hayatinda hata olmamali. Bununla beraber, h l yakisikli bir adamdir... yani, B ay Verkhovensky, her zaman saygi duydugun bir adam. Ne dersin? Dasha yine sorgulu bakislarini Bayan Stavrogin'e evirdi. Bu kez ok sasirmis ve bir az da kizarmisti. -Dur bir sey s yleme. Acele etme. Ger i vasiyetnamemde sana para biraktim; ama, ben l d kten sonra paran bile olsa ne yaparsin? Aldatilacaksin ve paran elinden alinacak ... perisan olacaksin. Fakat, onunla evlenecek olursan, nl bir kisinin karisi olac aksin. Simdi de durumu, onun g r s zerinden inceleyelim: Simdi lsem, onun hali ne olaca k? Para bakimindan sikintisi olmaz. Fakat, ona ba74 kabilecegine g venirim. Dur, hen z bitirmedim: havai, beceriksiz, huysuz, bencil ve d s k aliskanliklari olan bir kisidir. Fakat, ondan daha k t kisiler olabilecegini d s nere k onu kabul etmelisin. Seni asagilik bir adama vererek, senden kurtulmak istedig imi d s nmezsin, degil mi? Yoksa b yle mi d s n yorsun? Fakat onu tercih etmene en b y k nede bunu senden benim istemem. S z n n burasinda sesini biraz fkeyle y kseltti. - Anladin mi? Neden bana yle bakiyorsun? Dasha, h l susuyor ve sadece dinliyordu. : - Bir dakika dur... konusma! Yasli bir kadina benzer... fakat, senin i in ok daha iyidir. Zavalli yasli bir kadin gibi oldugunu itiraf ederim. D nyada onun sevgisi ne layik bir kadin yoktur. Fakat, zavalliligindan t r sevilmek hakkini kazaniyor ve sen de onu bu zavalligindan t r seveceksin. Beni anliyorsun, degil mi? Degil mi? Dasha basiyla evetledi. Bayan Stavrogin garip bir fkeyle ve tiz bir sesle devam etti: - Anlayacagini bili yordum. Zaten senden baska bir sey beklemezdim. Seni sevecek, sevmeli, sevmeli. Sana tapmali!.. Ayrica, sana sik olacagi muhakkak; hatta, kendisini buna zorunlu bile tutmasa, seni yine de sevecektir. Onu iyi tanirim. Ve ben de daima burada o lacagim. Bu hususta merak etmemelisin; daima burada olacagim. Seni sik yet edecek, hakkinda onur kirici seyler anlatacak, karsilasacagi ilk kisiye hakkinda bir s r s ey fisildayarak sizlanacak, hep sizlanacak; bir odadan bir odaya sana mektuplar yazacak, g nde iki mektup belki; fakat, ne olursa olsun sensiz yapamayacaktir; asi l nemli olan da budur. Arzu ettigin her seyi yaptir ona; zaten yaptiramazsan, apt alsin demektir. Kendisini asmak isteyecektir. Seni kendisini asmakla tehdit edec ektir... sakin inanma. Sadece sa malik!... inanma, ama yine de g z n a , pek belli olmaz; kendisini asabilir. Onun gibi kimseler i in b yle seyler olagandir; zayifliklarinda n t r kendilerini asiverirler. Ve bu nedenledir ki 75onu fazla sikmamalisin... bu, evlilik hayatinin ilk kosuludur. Sair oldugunu d a unutmamalisin. Dinle, Dasha, kendini feda etmek kadar b y k bir mutluluk yoktur. A yrica, bana b y k bir iyilik yapmis olacaksin ve bu da ok nemlidir. Sa ma konustugumu d s n

e. Ne s yledigimi ok iyi biliyorum. Ben bencilim, bu bakimdan sen de bencil olacaks in. Seni hi bir seye zorlamiyorum; her sey sana bagli, nasil istersen yle olacak. K arsimda neden b yle oturuyorsun? Bir seyler s yle!... Dasha, kararli bir dille: - Birisi ile evlenmek zorundaysam, benim i in pek fark etmez, Bayan Stavrogin, ded i. Bayan Stavrogin sert bir sekilde, dik dik bakti. - Zorunluluk mu? Ne demek istiyorsun? Dasha, elindeki igneyle nakisa devam ederken susuyordu. - Zeki bir kiz olabilirsin; ama, sa ma konusuyorsun. Seni evlendirmek istemem tama men dogrudur; fakat, seni evlendirmeyi arzu etmem, evlenmenin gerekli olmasindan degil. Bay Verkhovensky'yi d s nerek, evlenmeni istiyorum. Bununla beraber, yirmi y asinda oldugundan... Bay Verkhovensky olmasaydi, seni evlendirmeyi hi d s nmeyecektim ... Ne diyorsun? - Arzu ettiginiz gibi olsun, madam. - Su halde kabul ediyorsun!... Dur, bir sey s yleme. Neden acele ediyorsun? S z m hen z b itirmedim. Vasiyetimde sana on bes bin ruble biraktim. Evlenme g n nde bu parayi san a verecegim. Sekiz binini ona vereceksin... yani, ona degil bana vereceksin. Ger iye kalan yedi binin bir kurusunu dahi ona vermeyeceksin. Bunu hi unutma. Bor larin i asla demeyeceksin. Bir kere deyecek olursan, arkasinin kesilmedigini g r rs n. Sekiz b in ruble borcu var; borcunu ben deyecegim; fakat, senin paranla denmis oldugunu bi lmeli. Simdi yaptigim gibi, ev, yiyecek ve i ecek masraflarinizi karsilayacagim; i kinize yilda, bin iki y z rublelik ve ayrica bin bes y z rublelik denek verecegim. Ya lniz hi met ilerinizi kendiniz tutacaksiniz. 76 Yillik deneklerinizi toplu olarak sana verecegim. Fakat, sen de ona karsi biraz a nlayisli olup, arada sirada para vereceksin. Arkadaslarinin, ancak haftada bir g elmelerini temin et, daha sik geldikleri takdirde kov. Zaten ben de burada olaca gim. Eger lecek olursam, yillik deneginiz onun l m ne kadar; nk , bu denek sana degil o . Vasiyetimde, yedi bin rubleden hari sekiz bin ruble daha birakacagim. Eger akil li bir insansan bu paraya dokunmazsin. Bu paradan baska benden kirk para alamazs in. Bunu grenmek hakkindir. Kabul ediyor musun, etmiyor musun? Nihayet bir sey s yl emeyecek misin? - Biraz nce s ylemistim, Bayan Stavrogin. - Yalniz unutma, karar vermek senin hakkin. Arzu ettigin gibi olacak. - Bu takdirde, s yler misiniz, Bayan Stavrogin, bu konuda Bay Verkhovensky bir sey s yledi mi? -Hayir, s ylemedi, bundan haberi bile yok, fakat... kisa zamanda grenecek. Bayan Stavrogin hemen yerinden firladi ve siyah salini omuzlarina atti. Dasha yi ne kizardi ve sorgu dolu bakislarla hanimini takip etti. Bayan Stavrogin birden f keyle geri d nd . G zlerinden ates fiskiriyordu. - Salak!..., diye atmaca gibi atildi. Nank r salak!... Ne d s n yorsun? Seni biraz da o lsa k t bir duruma sokacagimi mi saniyorsun? Onunla evlenmen i in yerlerde s r nerek yalv aracak, mutluluktan lecek... iste bu evlilik b yle ayarlanacak. Kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyecegimi ok iyi bilirsin. Yoksa seninle sekiz bin ruble i in e vlenecegini ve seni ona satmak i in kostugumu mu d s nd n? Budala, budala!... Siz, hepin iz nank r budalalarsiniz. Semsiyemi ver benim!... Islak tugla kaldirimin, tahta kalaslarin zerinden kosarak Bay Verkhovensky'ye git ti. *** 77Dasha'nin kimse tarafindan hirpalanmasini istemedigi muhakkakti; tersine, su a nda onun haklarini koruyordu. Salini omuzlarina atarken, evlatliginin sorgu dolu bakislarini yakaladigi zaman fkeden ilgina d nm st . Dasha'yi ocuklugundan beri ok sever i. Bayan Drozdov'un Dasha i in, "onun g zbebegi" demekte hakki vardi. Bayan Stavrogi n, Dasha'nin karakterinin agabeyine hi benzemedigine karar vermisti; yani, karakt eri Ivan Shatov'a benzemezdi. Dasha, sessiz ve yumusak huylu; kendisini feda etm eye her zaman hazir; sadik, son derece al akg n ll ; asiri derece mantikli ve en nemlisi, nank r olmayan bir kizdi. Bug ne kadar Dasha, umdugu gibi bir kiz ikmisti. Hen z on ik i yasindayken, Bayan Stavrogin, onun i in "yasantisinda hi bir aksaklik olmayacak" d emisti ve her parlak g rd g d s nceye, her aklina koydugu seye, her h lyaya, her yeni fikre b y k bir tutkuyla baglanan bir kadin oldugundan Dasha'yi kendi z ocugu gibi yetistir

meye karar vermisti. Derhal, Dasha'ya b y k bir miktar para ayirdi ve Dasha'ya on al ti yasina gelene kadar evlerinde kalan, sonra bilinmeyen bir nedenle isine son v erilen Miss Criggs adinda yabanci bir dadi tutuldu. Gramer okulundan Dasha'ya de rs vermek i in ok degerli gretmenler geliyordu. Bu gretmenlerin arasinda ger ek bir Fra nsiz vardi ve Dasha'ya Fransizca gretti. Bu Fransizin isine de birden son verildi ve deta evden kovuldu. Sehirde yeni olan, iyi bir aileden dul kalan, fakir bir k adindan piyano dersleri aldi. Fakat bas egitmen Bay Verkhovensky'ydi. Ger ekte, Da sha'yi bulan ve meydana ikartan Bay Verkhovensky'ydi; Bayan Stavrogin, Dasha'yi e vlatlik almayi hen z d s nm yorken, Bay Verkhovensky bu sessiz ocuga ders veriyordu. Yine tekrarlamaliyim: ocuklarin ona baglanmalari ok sasilacak bir seydir!... Lisa Tush in'e de sekiz yasindan on bir yasina kadar ders vermisti (Bay Verkhovensky ona b edava ders veriyordu; nk , Drozdov'lardan d nya yerinden oynasa para almazdi). Fakat, sevimli ocuga kendisi de tutulmustu. Evrenin kurulusu ve d nya hakkinda ok i li yk ler an latir ve insanligin tarihinden s zederdi. Ilk insan topluluklari, tarih ncesi insan lari hakkindaki konferanslari, Arap yk lerinden ok daha ilgin olurdu. 78 Bu yk lerden son derece hoslanan Lisa, Bay Verkhovensky'nin y z hareketlerini yaparak , bu yk leri evde anlatirdi. Bay Verkhovensky bunu nasilsa duydu ve bir g n onu su st yak alayiverdi. Son derece utanan Lisa, onun kollarina atilarak aglamaya basladi. Ba y Verkhovensky de onunla beraber agladi. Kisa bir s re sonra Lisa gitti ve sadece Dasha kaldi. Dasha i in baska gretmenler tutuldugu zaman, Bay Verkhovensky, ona der s vermemeye basladi ve zamanla da ona karsi olan ilgisini kaybetti. Bu, uzun bir s re b yle devam etti. Bir g n, onun g zelligi karsisinda saskina d nd . Kiz, o zaman hen z n yedi yasindaydi. Bayan Stavrogin'in evindeki bir yemekte karsilasmisti onunla. Gen kizla konusmaya basladi ve onun verdigi zekice cevaplardan memnun oldu. Bu k onusmalari, Rus edebiyatinin tarihi hakkinda ciddi ve genis konferanslarin veril mesinin kararlastirilmasiyla son buldu. Bayan Stavrogin, ok memnun olmus ve bu ol agan st fikri nedeniyle onu tebrik etmisti. Dasha ise sevin ten u uyordu. Bay Verkhoven sky zel bir dikkatle konferanslarini hazirladi ve sonunda basladi. En eski devird en basladilar; ilk konferans ok verimli ge ti; Bayan Stavrogin de konferansta bulun du. Bay Verkhovensky konferansini bitirdigi zaman, grencisine gelecek derste, "Th e Lay of Igor's Army"yi tartisacaklarini s ylerken, Bayan Stavrogin birden yerinde n kalkti ve baska ders olmayacagini s yledi. Bay Verkhovensky y z n eksitmekle beraber cevap vermedi. Dasha kipkirmizi oldu. Ama, bu konu b ylece kapandi. Bu olay, Bayan Stavrogin'in simdi aklina koydugu beklenmedik d s nceden yil nce olmustur. Zavalli Bay Verkhovensky, basina geleceklerden habersiz, odasinda oturuyordu. Me lankolik d s ncelere dalmis, uzun bir s reden beri, tanidik bir dostunun gelip gelmedi gini g rmek i in, pencereden bakiyordu. Fakat, gelen giden yoktu. Yagmur iseliyordu. Hava soguyordu. Sobanin yakilmasi gerekiyordu. I ini ekti. Birden g zlerinin n nde korku n bir sey belirdi: Bayan Stavrogin, b yle bir havada ve olmayacak bir saatte ona ge liyordu. Ve yayan!... O kadar sasirmisti ki, ceketini giymeyi unuttu ve onu 79oldugu kilikta karsiladi; genellikle evdeyken giydigi pembe, eski ceketiyle hem de. Onu karsilamak i in yerinden kalkarken zayif bir sesle: -Ma bonne amie (sevgili do stum)! diye haykirdi. - Yalniz misiniz? Memnun oldum. Dostlariniza tahamm l m yok. Oh, ne kadar sigara i mis siniz!... Ulu Tanrim, ne hava!... ayinizi da bitirmemissiniz, oysa saat on iki oldu!... Cennet d s nceniz, tertipsizliktir. Zevk d s nceniz, pisliktir. Bu yirtik k git p ar alari yerde ne ariyor? Nastasya! Nastasya!... Nastasya'niz ne isle mesgul? Penc ereleri a in, azizim, vasistaslari, kapilari... her tarafi!... Ardina kadar a in, l tf en! Salona ge elim. Is g r smesi yapmak i in geldim. Ve, rica ederim, hayatinda ilk kez olsun surayi s p r Nastasya! Nastasya, fkeyle yakinan bir dille: - Efendim ortaligi hep kirletiyor, Madam!..., dedi. - Sen de her zaman s p r!... G nde on bes kere s p r!... G nde on bes kere s p r, azizim! Ne kun bir oda!... Salona ge tikleri zaman, Bayan Stavrogin: - Kapilari sikica kapayin, dedi. Bizi dinleyecegi muhakkaktir. Duvar k gitlarini d egistirmelisiniz. Ge enlerde rneklerle beraber bir dekorat r de g ndermistim, neden se me diniz? Oturun ve dinleyin. Oturun l tfen!... Nereye gidiyorsunuz?Nereye gidiyorsun

uz? Nereye? Bay Verkhovensky b r odadan bagirdi. - Bir dakika...ben...buradayim!... - Oh, ceketinizi degistirmissiniz. Bayan Stavrogin, onu tepeden tirnaga s zd kten sonra: - Evet, dedi. B ylesi daha iyi oldu. Size s yleyeceklerime uyacak. Oturun, l tfen!... Her seyi kisa ve a ik olarak anlatti. Bay Verkhovensky'nin ihtiyaci olan sekiz bin rubleye de degindi. Drahoma zerinde uzun uzun konustu. Bay Verkhovensky, saskinl igindan irilesmis g z80 lerle bakiyor ve titriyordu. Bay Verkhovensky her seyi ok iyi duymakla beraber iy ice anlayamamisti. Konusmak istedi; fakat, sesi ikmadi. B t n bildigi, her seyin, Bay an Stavrogin'in istedigi gibi olacagiydi. Bu bakimdan, onunla tartismak, ona kar si koymak yararsizdi ve evlilik konusu karsi konulmaz bir kesinlikle kabul edile cekti. Sonunda b y k bir gayretle: -Mais a bonne amie (Ama, sevgili dostum), diyebildi. nc kez, hem de bu yasta ve b yle bir ocukla!... Mais c'est une enfant! (Ama o bir ocuk). - S k r Tanri'ya ki, yirmi yasinda bir ocuktur!... G zlerinizi devirmeyiniz, l tfen, rica ederim. Sahnede degilsiniz. ok zeki ve bilgilisiniz; ama, hayat hakkindaki d s ncele riniz eksik. Daima bir dadiya ihtiyaciniz var. l rsem haliniz ne olacak? O size ok i yi bir dadi olacaktir. Al akg n ll , akilli ve kararli bir kizdir. Ayrica, hen z lmeyi d s n igim i in ben de her zaman yaninizda olacagim. ok evcil ve iyilik melegi gibi bir k izdir. Bu hos fikir, Isvi re'deyken aklima geldi. Anlamiyor musunuz? Melek gibi bi r kiz oldugunu s yledim!... Birden fkeyle haykirdi. - Eviniz pislik yuvasi halinde!... Dasha evinize d zen verecektir. Her taraf ayna gibi parlayacak. Tanrim, onunla evlendiginiz takdirde kazanacaginiz seyleri teke r teker saymami, n n zde diz kmemi mi bekliyorsunuz? Asil sizin benim n mde diz kmemiz ir!... Ah, kendini begenmis, kalpsiz bir insansiniz!... - Fakat... yasli bir adamim!... - Elli yasinda olmanizin nemi ne? Elli yas mr n sonu degil, erkek hayatinin yarisidir . Yakisikli bir adamsiniz ve bunu da biliyorsunuz. Ayni zamanda, size karsi nasi l bir saygi duydugunu da biliyorsunuz. l rsem, onun hali ne olacak? Fakat, sizinle evlenecek olursa, ne onun ne de benim bir endisem olacak. nemli bir kisisiniz; is miniz, seven bir kalbiniz var. Kendimi vermeye zorunlu 81tuttugum emekli ayliginiz olacak. Belki onu siz kurtarirsiniz, kurtarirsiniz!. .. Her ne olursa olsun, ona onur kazandiracaksiniz. Ona yasamayi greteceksiniz; b ilgilerini artiracak, d s ncelerine y n vereceksiniz. D s ncelerine dogru d r st y n veremedi ri i in, bug n, mahvolmayan az insan mi var?.. Kitabinizi tamamladiginiz zaman, kend inizi herkese tanitmis olacaksiniz. Bayan Stavrogin'in pohpohlamasindan gururlanan Bay Verkhovensky: - Zaten, dedi. Zaten, Ispanya tarihinden yk ler yazmak zereydim. - Ya...ben demedim mi?... -Fakat... Ya o? Ona s ylediniz mi? - Onu merak etmeyin; isin o yanini d s nmeniz gerekmiyor. Tabii, ona evlenme teklif etmeli, bu serefi size bagislamasi i in yalvarmaksiniz... Anladiniz mi? Fakat, mer aklanmayin, ben yaninizda olacagim. Ayrica, onu seviyorsunuz, degil mi? Bay Verkhovensky'nin basi d nmeye basladi; sanki duvarlar d n p duruyordu. Ne kadar ga yret ederse etsin kavrayamadigi korkun bir fikir vardi. Birden sesi titreyerek: - Excellente amie (m kemmel dost), dedi. As... asla tasavvur edemezdim ki ...ki... siz... beni baska bir ka... kadinla evlendirmek is...isteyesiniz!... Bayan Stavrogin zehirli bir sesle: - Siz kadin degilsiniz, aziz efendim, dedi. Sadece gen kizlar evlendirilir; halbu ki siz evleneceksiniz. Bay Verkhovensky g zlerini ona dikti. Sanki kendisinden ge mis gibi bir sesle: - Oui, j'ai pris un mot pour un autre. Mais... c'est egal... dedi. (Baska bir se y sandim ama... ikisi de ayni) Bayan Stavrogin, kasitli bir k msemeyle:

82 - Egal (ayni) oldugunu g rebiliyorum, dedi. Tanrim, bayildi! Nastasya, Nastasya! S u!... Fakat suya ihtiya g stermeden Bay Verkhovensky kendine geldi. Bayan Stavrogin semsi yesini aldi. - Sizinle simdi konusmanin yarari olmadigini anliyorum. - Oui, oui je suis incapable. (Evet, evet kendimde degilim.) - Fakat yarina kadar, mit ederim ki, dinlenmis olur ve bunu etraflica d s nebilirsini z. Evden ikmayin. Bir sey olursa, gece de olsa haber verin. Okumayacagim i in bana mektup falan yazmaya da kalkmayin. Fakat, yarin ayni saatte bizzat gelip son cev abinizi grenecegim. Bu cevabinizin tatmin edici olacagini umarim. O saatte evde k imsenin olmamasina ve etrafin derli toplu olmasina dikkat edin; nk , hakikaten igren . Nastasya, Nastasya!... Ertesi g n Bay Verkhovensky razi oldugunu bildirdi; aksini zaten yapamazdi. Degisik bir durum vardi burada... *** Bay Verkhovensky'nin m lk , hepimizin bildigi gibi (eski kayitlara g re elli k leli ve S kvoreshniki'ye bitisik) aslinda ilk ka-risimndi ve halen oglu Peter'e aitti. Bay Verkhovensky sadece onun vasisiydi ve b ylece, oglu r st n ispat ettikten sonra da ond an aldigi vek letname ile m lk n bakimini y r t yordu. B yle bir anlasma gen adamin yararina ; nk , m lk n geliri olarak, her yil babasindan 1,000 ruble aliyordu. Oysa, m lk n geliri, elik kanunu y r rl ge girdikten sonra 500 rubleye (hatta daha az) d sm st . B yle bir iliskin n nasil kurulabildigini ancak, Tanri bilir. Her ne olursa olsun, bu bin ruble Ba yan Stavrogin tarafindan g nderiliyor ve Bay Verkhovensky'nin bir ruble dahi katki si olmuyordu. Aksine, m lkten gelen b t n geliri cebine indiriyordu. Ayrica, m lk n tek ge liri olan aga lan Bayan Stavrogin'in haberi olmadan satmasi m lk n yikimina neden olmu stu. M lkten elde edilen ke83resteyi azar azar satmisti. B t n kereste 8000 ruble ettigi halde 5000 rubleye sat misti. Bazen kul pte y kl para kaybettiginden Bayan Stavrogin'den istemeye cesareti y oktu. Bayan Stavrogin, bunlari grendigi zaman kudurmuscasina fkelendi. Simdi ise s evgili oglu m lk n satmak i in gereken islemleri yapmasini babasindan istiyordu. Kuskus uz, soylu ve kendisini d s nmeyen bir kisi olan Bay Verkhovnesky, dokuz yil nce, grenc iyken Petersburg'da g rd g le cher enfant (bu sevgili ocuga) b yle davranmis oldugundan t utaniyordu. Aslinda m lk n degeri 12000 ya da 13000 ruble civarindaydi; ama, bug nk dur umuyla bu m lke 5000 ruble verecekleri kuskuluydu. Kuskusuz ki, Bay Verkhovensky e lindeki anlasmaya g re keresteleri satmak yetkisine sahipti; bunca yil hi aksatmada n ogluna 1000 ruble g ndermisti; ama, bunun m mk n olamayacagini her zaman kanitlayara k kendisini temize ikarabilirdi. Fakat, Bay Verkhovensky, y ksek prensipleri olan o nurlu bir adamdi. Aklina son derece hos bir fikir geldi; sevgili Peter'i geldigi nde, masanin st ne 15000 rubleyi koyacak (m lk n getirebileceginden fazlaydi) sonra, he r yil demekte oldugu gelire aldirmadan, ce cher fils'i (sevgili ogul) g gs ne bastira rak aglayacak ve baba ogul arasindaki is konusu b ylece son bulacakti. Bu g zel d s nces ini, her zaman oldugu gibi dolamba li yollardan Bayan Stavrogin'e a ti. Bunun, arala rindaki dostluk baglarina zel bir anlam katacagini ima ediyordu. Ayni zamanda, es ki devirlere ait babalarin, genellikle eski insanlarin, simdiki akli bir karis h avada gezen, sosyalist d s ncelere saplanan gen lerden daha soylu olduklarini, kendi ik arlarini d s nmediklerini de g stermis olacakti. Daha bir ok sey de s ylemekle beraber, Bayan Stavrogin hep susuyor, herhangi bir fik ir y r tm yordu. Sonunda kuru bir sesle, m lk en y ksek degerinden satin almaya razi oldugu nu; bu deger 6000 ya da 7000 ruble civarindaydi; belki, 4000 rubleye bile satin alinabilirdi; geri kalan 8000 ruble i in, yani kerestelerle beraber u up giden parad an s z etmedi. 84 Bu olay, Bayan Stavrogin'in, Dasha'yi evlendirme teklifinden bir ay ncesine rastl iyordu. Bay Verkhovensky sasirmis ve derin d s ncelere dalmisti. Eskiden oldugu gibi , oglunun gelmeme olasiligi vardi; ama, bunu ancak bir yabanci d s nebilirdi. Oysa, Bay Verkhovensky, bir baba olarak b yle bir d s nceyi siddetle reddederdi. Her ne olur sa olsun, sevgili Peter hakkinda birtakim garip s ylentiler kulagimiza kadar geliy ordu. nce niversite grenimini tamamladiktan sonra, Petersburg'da bir s re issiz dolas misti. Bu alti yil nceydi. Birdenbire, g n n birinde, gizli bildirilerin dagitilmasin

da parmagi oldugu ve durusmasini bekledigi haberi geldi. Sonra, Isvi re'nin Cenevr e sehrinde g r l nce ka mis oldugundan endise etmistik. Son derece saskin g r nen Bay Verkhovensky, o zamanlar, bir s r palavra atmak gibi bir aliskanlik edinmisti. - B t n bunlar bana ok garip geliyor. Sevgili Peter, c'est une si pauvre tete! (zaval li bir insandir) Iyi kalpli, soylu, ok duyguludur ve sunu s ylemeliyim ki, Petersbu rg'da onu, modern gen lerle karsilastirdigim zaman v nm st m; fakat, c'est un pauvre sire tout de meme... (ne de olsa zavalli bir gen tir) ve, bilirsiniz, duygululuk, yari olgunluk sonucudur. Onlari b y leyen ger ek ilik degildir; sosyalizmin duygulu ve ideal ist y n d r; oldugu gibi onun dini g r n s d r; onun siiri, tabii herkes tarafindan evvelce k anilmistir. Ve bununla beraber, b t n bunlarin bence anlami nedir? Burada bir s r d smani m var, orada daha da fazlasi ve babasinin etkisiyle yapmis oldugu s ylenecek. Tanr im, Peter, kalkinma harek tinin nderi, ha!... Ne g nlerde yasiyoruz!... Bununla beraber, kisa bir zaman sonra Peter, her zaman oldugu gibi parasinin g nde rilmesi i in Isvi re'deki kesin adresini bildirdi. Bu da g steriyordu ki, siyasal bir g men degildir. Ve simdi, dis lkelerde d rt yil ge irdikten sonra, birden bire z vatanina d n yor ve kisa bir zaman sonra da sehre gelecegini bildiriyordu. Bunun da anlami, herhangi bir su la su lanmamis olmasiydi. Dahasi da vardi; sanki, biri onun isleriyl e ilgileniyor ve onu y netiyordu/Simdi, 85Rusya'nin g neyinden yaziyor ve oraya nemli bir is i in gitmis oldugunu s yl yordu. B t n unlar iyiydi; ama, Bay Verkhovensky m lk n satisindan arta kalan 7000 ya da 8000 rub leyi nasil bulacagini d s n r ordu. Eger oglu bu konu zerine tatsizlik ikarir da mahkeme lik olurlarsa ne olacakti? Duygulu Peter'inin m lk n hi bir seye feda etmeyecegini de h issediyordu. Bir g n bana, al ak sesle: - Dikkat ettim, diye fisildadi. Acaba, neden b t n sosyalistler ve kom nistler, bu kad ar cimri, bu kadar malina d sk n oluyorlar? Kuskusuz, en b y k sosyalistler, sosyalistli klerinin b y kl g kadar da malina d sk nl kleri b y k oluyor... neden acaba? Acaba, bu sadec la duysalliktan mi oluyor? Bay Verkhovensky'nin bu s zlerinde ger ek payi olup olmadigini bilemiyorum. B t n bildig im, Peter'in kerestelerin satisindan haberdar oldugu ve bunun da Bay Verkhovensk y tarafindan bilindigidir. Ayni zamanda, Peter'in babasina yazdigi mektuplari da okudum; Peter ok seyrek, yilda ancak bir mektup yazardi. Yalniz son zamanlarda i ki mektup g ndermis, bu mektuplar hemen hemen birbirini izlemisti. Ikinci mektup, gelisini babasina bildirmek i indi. Bu mektuplar kisa, kuru bir dille yazilmis ve sadece emir veren mektuplardi. Baba ogul, daha Petersburg'da ilk karsilasmalarin da son modaya uyarak senli benli olduklarindan, Peter'in mektuplari bana, eski m l k sahiplerinin Moskova ya da Petersburg'dan, m lklerini y neten k lelerine yazdiklari mektuplari hatirlatiyordu. Ve simdi, Bay Verkhovensky'nin mali durumunu d zeltecek olan 8000 ruble, Bayan Stavrogin'in teklifi ile birden ortaya ikiyordu. Ayni zam anda, Bayan Stavrogin, bu paranin baska sekilde temin edilemeyecegini de kesinli kle ima etmisti. Bu bakimdan, Bay Verkhovensky bu teklife boyun egmek zorunda ka lmisti. Bayan Stavrogin gider gitmez, b t n g n evine kapanip kimse ile g r smedi ve hemen bana ha ber saldi. Tabii, aglayarak uzun uzun konustu; g zel s zler s yledi; arada bir s z dizis ini kaybetti ve konudan uzaklasti; bazen bir s z k t anlamda kullaniyor ve son 86 derece memnun oluyordu. Sonra hafif bir mide sancisina tutuldu... ok ge meden her s ey normal seyrini takip etti. Sonunda, yirmi yil evvel len Alman karisinin resmin i ikartti ve acikli bir sesle onunla konusmaya basladi: "Beni affedebilecek misin ?" Kendisini tamamen kaybetmis g r n yordu. Kederimizi bogmak i in biraz da i tik. Biraz s onra tatli bir uykuya dalmisti. Ertesi sabah kravatini son modaya uygun olarak b agladi; dikkatle giyindi ve aynanin n nde sik sik kendisini kontrol etti. Mendiline esans d kt ... hi olmazsa birka damla... ve pencereden Bayan Stavrogin'i fark eder et mez, hemen baska bir mendil aldi ve esansli mendili minderin altina sakladi. Bayan Stavrogin, onun kararini grenince: - ok g zel, dedi. nce kararliliginizdan, sonra da, zel hayatinizda pek dinlemediginiz mantiginizin sesini duymanizdan t r memnun oldum. Ama, aceleye gerek yok. Bay Verkhovensky'nin beyaz kravatina bakarken ekledi: - Simdilik kimseye bir sey s ylemeyin, ben de s ylemeyecegim. Yakin zamanda dogum g n n z

olacak; onunla beraber sizi ziyarete gelecegim. Bir ay yaparsiniz; fakat, rica ed erim, aperitif ya da sarap olmasin; ama, buna ben dikkat ederim. Arkadaslarinizi da davet edin... yine de arkadaslarinizin se imini beraberce yapariz. Eger gereki rse, Dasha ile bir g n nceden konusabilirsiniz. Dogum g n partinizde resmi bir a iklama yapacak degiliz; fakat, sadece k k bir imada bulunacagiz ya da herhangi bir t ren yapm adan herkese duyuracagiz. Ondan sonra, on bes g n i inde sessiz bir evlenme t reni ola cak; tabii, m mk n olursa. D g nden sonra bir s re i in bir yere; rnegin, Moskova'ya gidersi iz. Ben bile sizinle beraber gelebilirim. Fakat, en nemlisi, o zamana kadar bu hu susta kimseye bir sey s ylememenizdir. Bay Verkhovensky sasirmisti. B yle olamayacagini, Dasha ile karsilikli konusmasi g erektigini s yleyecek oldu; fakat Bayan Stavrogin fkeyle haykirdi: - Onunla konusmanizin size ne yaran olacak. Belki de b t n bunlardan hi bir sey ikmayab ilir... 87Gelecegin damadi tamamen saskin olarak mirildandi. - Ne demek istiyorsunuz? - Ne s yl yorsam onu. Hen z kesin bir karar vermis degilim. Fakat her seyin s yledigim g ibi olacagini d s nd g mden, endise etmenize gerek yok. Dasha'yi bizzat kendim hazirlaya cagim. Hi bir sey yapmak zorunda degilsiniz. S ylenmesi ve yapilmasi gereken her sey yapilacaktir. Bu bakimdan onu g rmenize gerek yok. Onu ne i in g receksiniz? Yapacagi niz ne var ki? Hem ne gidin ne de mektup yazin. Rica ederim bu hususta tek s z dah i istemiyorum. Ben de tek s z etmeyecegim. Bayan Stavrogin herhangi bir a iklama yapmadan olduk a zg n ayrildi. G r n se g re, Bay Verk ensky'nin hemen hazir tavirlarindan sasirmisti. ok yazik!... Bay Verkhovensky'nin durumdan hi haberi yoktu ve bir ok bakimdan d s nme firsatini bile bulamamisti. Aksine , yeni bir hava almaya, b y k bir basari almis gibi tavir almaya baslamisti. S rekli at ip tutuyordu. n mde durup kollarini iki yana a arak konusuyordu: - Hosuma gitti!... Duydunuz mu? isi yle bir duruma getiriyor ki sonunda vazge ecegi m. Ben bile sabrimi t ketebilir ve red-debilirim!?.. "Yerinden kimildamadan otur, onu ne i in g receksin?" Fakat neden olmasin, sorarim size, neden evlenmek zorundayi m? Kafasina bazi garip d s nceler geldi diye mi? Fakat, ben ciddi bir adamim ve deli bir kadinin hakkimdaki d s ncelerini her zaman i in reddedebilirim!... Ogluma ve kend ime karsi bazi g revlerim var!... Kendimi feda ediyorum, bunu anlayamiyor mu? Belk i de hayattan sikildigim, hi bir seyi umursamadigim i in kabul ettim. Fakat, beni ki zdirip umursamazligimi bir anda yok edebilir. Beni fazla zorlayacak ve ben de va zge ecegim. Et enfin le ridicule... (Hem sonunda ok g l n olacak)... Bana kul pte ne diyec ekler? Liputin ne... ne s yleyecek? "Belki de hi bir sey olmaz!..." Tamam degil mi? Yeterli degil mi? Bu... bu kadari da fazla oldu! Jesuis un for at, un Badinquet, ( bir forsayim ben.) Napolyon'un ka masi i in elbiselerini ona veren bir forsa.... k sey e kistirilmis un (bir) adamim ben... 88 B t n bu yakinmalar arasinda, bencil bir gurur vardi. Bununla beraber, o aksam yine biraz i tik. 3. BASKA BIR ADAMIN G NAHLARI Aradan bir hafta ge meden isler yavas yavas gelismeye basladi. Arada sunu da s yleyeyim ki, bu ugursuz hafta i inde, en yakin sirdasi olarak, zaval li dostumdan hemen hemen hi ayrilmadim. O hafta kimseyi g rmedigimiz ve hep yalniz kaldigimiz halde utan tan yerin dibine ge iyordu; hatta, benden bile utaniyordu; yle ki, bana a ildik a, b sb t n yanip yakiniyordu. ok hassas oldugu i in sehirde herkesin bildi inden endiseleniyordu. Degil kul pte, kendi arkadaslari arasinda g r nmekten ekiniyordu . Normal g nl k y r y slerine bile hava iyice karardiktan sonra ikiyordu. Aradan bir hafta ge ti; o h l nisanli olup olmadigini ne kadar gayret ederse etsin, k esin olarak grenememisti. Nisanlisi ile g -r sememisti ve kuskusuz, onun nisanlisi ol up olmadigini, bu isin ciddi bir y n n n bulunup bulunmadigini bile bilmiyordu. Her ne dense, Bayan Stavrogin onu kesin olarak g rmek istemiyordu. Mektuplarinin ilkine c evap olarak (ve ona ok sayida mektup yazdi) Bayan Stavrogin, ok mesgul oldugundan kendisini rahatsiz etmemesini; nemli isler pesinde oldugunu; onunla g r semeyecegini; isi azaldigi zaman kendisini g rmeye gelebilecegini yazdi. Mektuplarina gelince, "maskaralik" diye adlandirdigini ve onlari a madan geri evirecegini ekledi. Bu notu

okudum; Bay Verk-hovnesky okumam i in vermisti. Bununla beraber, b t n bu sert kelimelerin her biri, b y k endisesinin yaninda anlamsizd i. Bu endisesi onu b y k apta hirpaliyordu; bu nedenle, zayifladi ve cesaretini kaybe tti. Her seyden utanmasina neden olan, benimle bile tartismayi reddettigi bir se ydi. Tersine, her ne zaman bu konuyu a acak olsam, bana yalan s yl yor 89ve k k bir ocuk gibi s z degistirmeye alisiyordu; b yle olmasina ragmen beni her g n ordu; bensiz iki saatini bile ge iremiyordu; ekmege, suya ihtiyaci oldugu kadar ba na da ihtiyaci vardi. B yle bir tutum, bir bakima benligimi incitiyordu. O zaman, Bay Verkhovnesky'nin b u sirrini, endisesini a iklamasinin, kredisini artirmayacagina kesin olarak inanmi stim ve bu nedenledir ki, hen z gen oldugumdan hislerinin kabaligi ve kuskularinin i rkinligi karsisinda fkelenmemek elimden gelmiyordu. O kizginligim aninda, itiraf etmeliyim ki, belki onun sirdasi olmak beni yordugundan t r , onu su luyor da olabilird im. Bazi seylerin itirafinin g oldugunu bildigim halde, direterek her seyi a iklamas ini saglamaya alistim. O da benim i imi g r yor; yani, onun i ini g rd g m ve ona kizdigimi ediyor; ona kizdigim ve i ini g rd g m i in o da bana kiziyordu. Belki de ona karsi fkelenm em anlamsiz ve sa maydi; fakat, iki adam uzun zaman beraber bulun-muslarsa, o iki kisi arasindaki dostluk ger ekten g lenir. Belirli bir g r s a isindan, kendi durumunun bel irli taraflarini ok iyi anliyordu; kuskusuz, saklamasinin gerekli oldugunu d s nd g nokt alari ustalikla atliyordu. Arada sirada Bayan Stavrogin hakkinda bazi s zler s ylerdi. - Ah, nceleri b yle degildi. Beraberce oturup tatli tatli tartistigimiz zaman b yle d egildi. O g nler konusabilirdi, biliyor musunuz? O g nlerde kendisine zg d s nceleri oldug unu s ylersem inanir misiniz? Simdi her sey degisti!... Eski g nlerin ge mis oldugunu s yl yor. Ge misi hor g r yor... Simdi bir esit y netici, d nyaya karsi dis bileyen bir kisi du ve daima y z asik... Hemen itiraz ettim. - Emirlerini yerine getirdiginize g re neden kizmis olsun? Cin gibi bir tavirla y z me bakti. - Cher ami, (sevgili dostum) arzusunu kabul etmeseydim, son derece fkelenecekti!. .. Ama yine de, kabul ettigim zamankinden daha az kizacakti! 90 Bu yorumundan son derece memnun oldu ve o gece bir siseyi beraberce bosalttik. F akat, neseli durumu pek kisa s rd ; ertesi sabah, her zamankinden daha k t bir durumda ve daha kederliydi. Fakat daha ok, sehre yeni gelmis olan Drozdov'lara, eski dostlugunu yenilemek i in gereken ziyareti yapmaya bir t rl karar verememesine kiziyordum. Anladigima g re, Dro zdov'lar da bunu bekliyor ve gelmeyisinin nedenini sorup duruyorlardi. Kendisi d e bu ziyareti yapmayi arzu ediyordu. Lisa'dan s zederken anlayamadigim bir heyecan la konusuyordu. Kuskusuz ki onu, bir zamanlar ok sevdigi k k bir ocuk olarak hatirliyo rdu. Fakat nedense, simdiki dertlerinin ve en nemli sikintilarinin onun yaninda s ona erecegini d s nm yordu. Lisa'nin kisiliginde olagan st bir yaratik bulacagina inaniyo rdu. Her g n ona gitmeye karar verdigi halde gitmiyordu. Isin en garip tarafi, onu nla benim de tanismak istememdir; bu da ancak, Bay Verkhovensky tarafindan yapil abilirdi. Onunla sik sik karsilasmalarim, zerimde derin bir etki birakmisti... Ta bii bu karsilasmalarim, sokakta oluyordu. Onu, sik bir binici elbisesiyle, g zel b ir atin st nde ve rahmetli general Drozdov'un yakisikli akrabasi gen subayin esligin de g r yordum. G zlerimin kamasmasi kisa s rm st ve hayalimin olmayacak bir sey oldugunu he men anlamistim. Bununla beraber, kisa bir zaman bile s rm s olsa, ger ek olduguna g re, evinden ikmamakta israr eden zavalli dostuma o zamanlar nasil kizdigimi tahmin et mek kolay olur. Grubumuzda bulunan herkes, Bay Verkhovensky'nin bir s re i in hi bir ziyaret i kabul etm eyeceginden ve rahatsiz edilmemesini istediginden haberdar edilmisti. Vazge mesi i i n ok ugrasmakla beraber, kimseyle g r smek istemedigini dostlarina bildirmesine engel olamadim. Arzusuna uyarak b t n dostlarinin evini teker teker dolastim; Bayan Stavr ogin'in bizim 'ihtiyar'a bazi isler verdigini (aramizda ona ihtiyar derdik), yil lardan beri daginik duran mektuplarin bir d zene sokulmasini istedigini, bu nedenl e evine kapandigini ve kendisine yardim ettigimi s yledim. Sadece, Liputin'e 91ugramadim; ona gitmeyi, her g n ertesi g ne birakiyordum; fakat, dogrusunu s ylemek gerekirse ondan korkuyordum. S yledigim tek kelimeye inanmayacagini biliyordum; on

dan saklamak istedigimiz bir sir oldugunu d s neceginden ve yanindan ayrilir ayrilma z hemen disari firlayacagindan ve ortada neler d nd g n grenmek i in bir s r sa maliklar y gindan emindim. B t n bunlari kendi kendime tekrarlayip dururken, ona rastladim. Dur umu anlattigim tanidiklardan her seyi grenmisti bile. Fakat, s ylemesi gariptir ki, Bay Verkhovensky hakkinda tek soru sormadi ve ona ug-rayamadigim i in z r dileyecegi m sirada hemen s z m kesti; konusmayi baska bir konuya evirdi. Bana s ylenecek ok seyi va rdi; ok heyecanli ve kendisini dinleyecek birini buldugundan dolayi ok memnundu. S ehir haberlerinden deginmeye basladi; valinin "degisik agizli" karisinin gelisin den, kul pte onlara karsi yapilan hareketlerden, herkesin ortaya yeni yeni fikirle r atmasindan ve bunun herkese nasil bulastigindan falan s zetti. Tam on bes dakika konustu ve ylesine eglenceli anlatiyordu ki bir t rl kendimi yanindan koparamiyordu m. Ger i ondan hi hoslanmazdim; ama, itiraf etmeliyim ki, kendisini dinletme h neri v ardi; zellikle, fkeli oldugu zamanlar. Bu adam, benim fikrime g re, dogustan casustu . Sehrimizde ge en b t n olaylari dakikasi dakikasina haber alirdi; sehrin en olmadik sirlarini bilirdi; bazen kendisini hi ilgilendirmeyen olaylari bu kadar ince ayri ntilari ile bilmesine hayret etmemek elden gelmezdi. ogunlukla, karakter yapisini n kiskan lik olduguna inanmisimdir. Ayni gece, Bay Verkhovensky'ye, o sabah Liputi n ile karsilasmami ve anlattiklarini s yledigim zaman, heyecanlanarak beni sasirta n bir soru sordu: "Liputin biliyor mu, bilmiyor mu?". Bu konuyu b yle kolaylikla gr enemeyecegine; ayrica, grenebilecegi bir kimsenin olmadigina inandirmaya alistim; fakat, Bay Verkhovnesky bir t rl , bana inanmak istemedi. Sonra beklenmedik bir anda: -Ister inanin ister inanmayin, dedi. Fakat, sadece durumumuzu b t n ayrintilariyla b ilmesinin disinda, her ikimizin de bilmedigi, belki de hi grenemeyecegimiz ya da gr endigimiz zaman geri 92 d nemeyecegimiz bir seyi de bildigi kanisindayim. Cevap vermemekle beraber, s ylediklerinde bazi ger eklerin gizli oldugundan emindim. Bu konusmadan sonra, bes g n Liputin'in ismini bile agzimiza, almadik; Bay Verkho vnesky'nin, birtakim kuskularini bana a tigi, istemedigi seyleri s yledigi i in canini n sikildigini hissetmemek elimden gelmiyordu. *** Bir sabah... Bay Verkhovensky'nin evlenmeye razi oldugunun yedinci ya da sekizin ci g n ... saat on bir sularinda, her zamanki gibi yine kederli dostuma gitmek i in ac ele ederken, basimdan bir olay ge ti. Liputin'in "b y k yazar" dedigi Karmazinov'la karsilastim. Onun romanlari ve yk leri ye disinden yetmisine kadar herkes tarafindan bilinirdi. Onlara ben de d sk nd m; ocuklugu mun ve gen ligimin, bana en ok zevk veren yapitlariydi. Ama, sonralari ondan sogumu stum; son zamanlarda ok sik yazdigi d s nd r c romanlari eskiden yazdigi siir dolu uzun yk ri kadar ilgin degildi ve son yazilarini hi begenmiyordum. Genel olarak, b ylesine nemli bir konuda zel d s ncelerimi de a iklamama izin verecek olur saniz, s yle konusabilirim: Hayatlari s resince ogunlukla bir d hi olarak bellenen orta halli bu centilmenler, ld klerinde yalniz iz birakmadan gitmekle kalmazlar; ayni z amanda, anilarimizdan bile silinirler. Fakat, bazilari, hayattayken bile, yeni b ir kusagin ikmasi ile tamamen unutulup b t n zihinlerden silinirler. Hele bizim lkede, tiyatroda sahnenin degismesi gibi kolaylikla oldugu dogrudur. Her zaman i in, s yle yebilecekleri yeni bir sey olan Pushkin'ler, Gogol'ler, Moli r'ler ve Voltaire'ler ya da b t n meshurlar bu s ylediklerimin disinda kalirlar!... Bu orta halli, yetenekli centilmenlerimizin, kendilerinin bile farkina varmadan, m rlerinin sonuna geldikleri de bir ger ektir. 93Bitmez bir d s nce hazinesi olduguna uzun bir s re inanilan; kendisinden toplumun ki pirdanisina olagan st , ciddi katkilari beklenilen bir yazarin, sonunda, en esasli d s n cesinin bile bir hi oldugu, olduk a sik g r l r ve bu nedenden dolayi, onlarin ok abuk sil nmelerine de hayret edilmemelidir. Fakat, yasli adamlar bunun farkina varmazlar ve kizarlar. alismalarinin sonunda, fkeleri sasirtacak derecede artar. Kendilerini ne sanirlar, ancak Tanri bilir... Karmazinov i in, s z ge en kisilerle ve y ksek sosyete ile olan iliskilerine, hemen hemen, kendi benliginden daha ok nem verdigini s yl yorl ardi. Eger ona iyi bir tavsiye ile geliyorsaniz, tabii, zellikle ona bir sey i in g erekliyseniz, sizi ok candan karsilayacagi, pohpohlayacagi, basit kalpliligi ve a l akg n ll l g ile sizi b y leyecegi s ylenirdi. Fakat, siz yanindayken, bir prens, kontes y

korktugu biri gelecek olursa, oradan ayrilmaniza firsat kalmadan size, bir pa avra ya da k k bir b cekmissiniz gibi k t davranmayi en kutsal g revi kabul eder ve bu hareket nin soylu bir davranis olduguna inandigi s ylenir. Arzu ettigi takdirde kendisini tutabildigi, soylu davranislari ok iyi bildigi halde, o kadar ben-cilmis ki, topl umun edebiyatla pek ilgisi olmayan evrelerinde bile yazarligini ileri s rmeden edem ezmis. Diger taraftan, eger biri yanlislikla umursamazligi ile canini sikacak ol sa, son derece g cenir ve almak i in firsat ararmis. Yaklasik bir yil kadar nce, ruhbilimle ilgili oldugu kadar, en kaba bir siirsel t r de de yazilmaya alisilmis bir yazisini, bir dergide okumustum. Ingiltere kiyilari nda bir yerde, bizzat kendisinin tanik oldugu, bir geminin batisini, bogulmak zer e olanlarin kurtarilmalarini ve bogulanlarin cesetlerinin sahile getirilislerini nasil seyretmis oldugunu anlatmisti. Bu olduk a uzun ve kalabalik s zl yazi, kendisi nin ne kadar iyi bir insan oldugunu g stermek amaciyla yazilmisti. Satirlarin aras inda yazarin sanki s yle dedigi anlasiliyordu: "Bakin bana, su dakikalarda nasil c esurca davrandim. Denizin, firtinanin, kayalarin, par alanan geminin kalintilari s ize ne anlatir? B t n bunlari kalemimin g c ile size anlattim. l kollari arasinda l ocu sikica tutan bogulmus kadina neden 94 bakiyorsunuz? Bana baksaniz daha iyi edersiniz. Olayin g r n s ne dayanamayip arkasini d n en bana bakin. Bakin, ben arkami d nm s duruyorum; (dehset i indeyim ve onlara d n p bakac ak g c bulamiyorum; g zlerimi yumdum... bunu daha ilgin bulmuyor musunuz?" Karmazinov' un bu makalesi hakkindaki fikrimi Bay Verkhovensky'ye s yledigim zaman benimle ayn i fikirde oldugunu s yledi. Son g nlerde Bay Karmazinov'un gelecegi haberi sehirde yayildigi zaman, normal ola rak onu ben de g rmek; hatta, m mk n olursa onunla tanismak istemistim. Bir zamanlar a rkadas olduklarindan bu arzumu Bay Verkhovensky araciligiyla yerine getirebilece gimi biliyordum. Ve simdi, onunla bir k se. basinda karsilastim. Onu derhal tanidi m; valinin karisiyla bir arabada giderlerken g n kadar nce bana g stermislerdi. Yaklasik elli bes yaslarinda, kisa boylu, agirbasli ve silindir sapkasinin kenar larimdan, tertemiz pembe kulaklarinin arkasina kivrilan g r, kir sa li bir ihtiyardi . Ince, uzun, alay edercesine kivrilmis dudaklari, biraz etlice burnu ve keskin bakisli g zleriyle, teiniz, k k y z pek g zel sayilmazdi. Giyimi biraz dikkatsizceydi. ze de, ancak yilin bu mevsiminde Kuzey Italya ya da Isvi re'de giyilebilecek cinsten siyah bir pelerin vardi. Fakat giyiminin ok k k seyleri dahi; kol d gmeleri, yakasi, d gm eleri; ince, siyah bir kurdelenin ucuna bagli baga g zl g ve y z g , y ksek tabakadaki insan arin kullandiklari cinstendi. Yazin muhakkak kumastan yapilmis, yaninda sedef d gm eleri olan renkli tozluklarla dolastigi kanisindayim. Onu g rd g mde, k se basinda durmu s etrafina bakmiyordu. Kendisine ilgi ile baktigimi g r nce, tatli, fakat biraz tiz bir sesle sordu: - Bykov Sokagi'na nasil gidebilecegimi s ylemek nezaketinde bulunur musunuz? B y k bir heyecanla: - Bykov Sokagi mi? diye haykirdim. Buradan uzak degildir. Bu cadde boyunca y r rseni z soldaki ikinci sokak. 95- ok tesekk r ederim. Oh, kahrolsun o dakika!... O dakikada rkek ve son derece al akg n ll g r nd g me inaniyorum seyin bir anda farkina vardi ve tabii, her seyi anladi; yani, kim oldugunu bild igimi, onun kitaplarini okudugumu ve ocuklugumdan beri ona taptigimi ve rkt g m , al akg n e ona saygi duydugumu anlamisti. G l msedi; tekrar basini egdi ve tarif ettigim y ne d ogru y r d . Neden geri d n p pesinden gittim bilmiyorum; neden yaninda on adim kostum bil miyorum. Yine birdenbire durdu. Yine bana hitap ederek haykirdi: - En yakin araba duragini da s yleyebilir miydiniz? Igren bir haykiris; igren bir se s! - Araba duragi mi? En yakin araba duragi... katedralin yaninda... orada daima ar aba bulmak m mk nd r. Bunu s yler s ylemez d nd m ve neredeyse kosacaktim. Tahmin ederim ki, bunu bekliyordu. Tabii, hemen kendime geldim ve kazik gibi dur dum; fakat, hareketimi fark etmis ve o tatsiz g l msemesiyle y z me bakiyordu. Tam o sir ada mr m olduk a unutamayacagim bir sey oldu. Birdenbire sol elinde tasimakta oldugu k k antayi yere d s rd . Dogrusu bu anta da degildi; k k bir kutu, atase antasina da b

fakat, daha ok kadinlarin tasidiklari makyaj antasini andiriyordu. Ne oldugunu kes in olarak bilmiyorum; bildigim, onu yerden almak i in d nm s oldugumdur. Onu yerden almadigima kesin olarak eminim; fakat, yerden almak i in yaptigim ilk h areket kimseyi yaniltamazdi. Bu hareketimi gizleyemedigim de muhakkak; hem de ap tal gibi kizarmistim. Alayci adam, anlamak istedigi her seyi bir anda anlayiverm isti. Sevimli bir sesle: - Zahmet etmeyin, efendim, ben alirim, dedi. Sanki antayi yerden almayacagimi anlamamis gibi bir tavirla egilip yere d sen antasi ni aldi. Bu hareketi yaparken sanki benden 96 evvel davranmis gibi bir abuklugu vardi. Tekrar basiyla selamladi ve beni bir bud ala gibi oldugum yerde birakarak yoluna devam etti. antayi yerden almis bile olsa m durumda bir degisiklik olacagini sanmazdim. Bes dakika s reyle kendimi tamamen rezil olmus zannettim; fakat, Bay Verkhovensky' nin evine geldigim zaman kahkahalarla g lmeye basladim. Bu karsilasmayi yle g l n bulmus tum ki, b t n olayi, hareketlerimiz de dahil olmak zere Bay Verkhovensky'ye anlatmaya karar verdim. *** Bu kez Bay Verkhovensky'yi olagan st degismis bulunca ok sasirdim. Beni g r r g rmez b y k heyecanla karsilamak i in kostugu ger ektir. Fakat, ylesine dalgindi ki, anlattiklar imi dinlediginden bile kuskuluydum. Karmazinov'un isminden s z eder etmez, kendisi ni ilgin gibi kaybetti. - Ondan s zetmeyin!... diye haykirdi. Onun ismini agziniza almayin! Bakin, suna ba kin! Oku! Oku!... Bir ekmece ekti ve masanin st ne, kursun kalemle acele acele yazilmis k git par asi att Bunlarin hepsi Bayan Stavrogin' dendi. Ilk not, iki g n nce, ikincisi d n ve nc s de bug ir saat nce yazilmisti; mektup da pek nemsizdi. Tek konu, Kar-mazinov'du; Karmazino v'un onu ziyarete gelmemesi halinde ne kadar z leceginden ve gururunun incinecegind en s z ediyordu. Iste iki g n nce gelen birinci not (belki g n nce ve d rt g n nce yazi da vardi): "Nihayet bug n ziyareti ile size seref verecek olursa, benden s zetmemenizi rica ede rim. En k k bir imada bile bulunmayin. Benim hakkimda konusmayin ve beni ona hatirla tmayin." V.S. 97D nk not: "Nihayet bu sabah sizi ziyarete harar verecek olursa, en agirbasli hareketin onu evinize kabul etmemek olacagini saniyorum. Ben b yle d s n yorum, sizin nasil d s nd g n z rum." V.S. Bug nk not, sonuncusu: "Evinizin kirli ve t t n dumani ile dolu oldugundan eminim. Maria ve Foma'yi g nderiyo rum; yarim saatte her tarafi temizleyip toplarlar. Onlara karismayin, odanizi to plarlarken siz mutfakta oturun. Bir Buhara halisi ve iki in vazosu g nderiyorum: on lari uzun zamandan beri size hediye etmeyi d s n yordum zaten; ayni zamanda Teniers'im i g nderiyorum (bir s re i in). Vazolari pencerenin i ine koyabilirsiniz ve Teniers'i de tam Goethe'nin resminin altina asin; orada daha ok g ze arpar ve sabahlan da orasi daima aydinlik olur. Nihayet gelirse, onu son derece kibar karsilayin; fakat nems iz seylerden ya da bilimsel konulardan s z edin; sanki, ondan hen z d n ayrilmis gibi davranin. Benim hakkimda tek kelime dahi s ylemeyin. Aksam belki sizi g rmeye gelebi lirim." Hamis: Eger bug n gelmeyecek olursa, artik hi gelmez. Notlan okuyunca dostumun b yle basit seylerden heyecanlanmasina sastim. Sorgu dolu bakislarimi ona kaldirdigim zaman notlari okudugum s rede her zaman takmakta oldu gu beyaz kravatini, kirmizi bir kravatla degistirmis oldugunu g rd m. Sapkasi ve bas tonu masanin st nde duruyordu. Rengi solmustu ve elleri titriyordu. Sorgu dolu bakislarima fkeyle karsilik verdi. - Onun heyecani umurumda bile degil!... Je m'en fiche! (bile degil!) Benim mektu plarima cevap vermedigi halde Karmazinov i in heyecanlaniyor!... Iste, iste bana d n geri g nderdigi a ilma-

98 mis mektuplarimdan biri, orada masanin st nde, kitabin altinda, L'Homme qui rit'in altinda, (g len adam) Sevgili Nicholas i in z l yorsa bana ne? Je m'en fiche et je procla me ma libert . Au di-able le Karmazinov! Au diable Lembke! (Viz gelir, h rriyetimi i lan ediyorum. Karmazinov'un cani cehenneme! Lembke'nin cani cehenneme!) Vazolari hole, Teniers'i ekmeceye sakladim ve beni derhal kabul etmesini istedim. Duydunu z! Ondan istedim!... Ben de kursun kalemle ayni cins k gida karaladim ve Nastasya ile g nderdim ve bekliyorum. Dasha'nin kendi agziyla ve Tanrinin huzurunda ya da h i degilse, sizin huzurunuzda s ylemesini istiyorum. Vous me seconderes, n'est-ce pa s, comme ami et t moin. (Bana bir dost ve tanik olarak yardim edeceksiniz, degil m i?) Y z m kizartmak, yalan s ylemek istemiyorum; gizli kapakli isler istemiyorum; bu is te gizli hi bir sey istemiyorum!... Her seyi bana samimiyetle itiraf etsinler, a ik olarak, onurluca ve sonra... sonra belki ben onlari onurlu davranisimla utandiri rim!... Onun bir al ak olduguna inanmisim gibi b y k bir fkeyle bana bakti ve birden parladi. - Ben bir al ak miyim, degil miyim, aziz dostum? Bir yudum su i mesini rica ettim; onu daha nce hi bu kadar heyecanli g rmemistim. Konu surken odanin bir k sesinden b r k sesine kosuyordu; fakat, birden garip bir tavirla ka rsimda durdu. Asiri bir gururla tepeden tirnaga beni s zd ve yine basladi. - Beni, Stepan Vershovensky'yi, onuru ve b y k ilkeleri ugruna, gerekirse heybesini, yoksul ikinini, zayif omzuna vurup bir daha geri d nmemek zere buradan gidebilecek kadar g l sanmiyor musunuz, efendim? Stepan Verkhovensky'nin, baskiyi, ilgin bir kadi nin baskisini, yani, d nyadaki en onur kirici, amansiz baskiyi, b y k bir soylulukla g eri evirmesi ilk defa olmuyor; ger egi dikkate almadan s zlerime g ld g n z g r yorum, efen Oh, bir t ccarin yanina girip ocuklarina gretmenlik ederek son g nlerimi orada ge irebi lecegime, ya da bir itin dibinde a liktan lecek 99kadar g l olduguma inanmiyorsunuz. Cevap verin, hemen cevap verin!... Inaniyor mus unuz, inaniyor musunuz? Bilerek cevap vermedim. Hatta, olumsuz cevabimla onu incitmek istemedigim i in cev ap vermekten ka iniyormusum gibi bir de tavir takindim. Onun bu fkesinde gururumu k iran bir sey vardi ve kisisel de degildi, ah, hayir!... Fakat... bunu daha sonra anlatacagim. Bay Verkhovensky'nin rengi ger ekten soldu. - Belki yanimda sikiliyorsunuzdur, Bay G... (benim adim). Sonra, ogunlukla olagan s t fkelenip parlamasindan nce y z ne gelen solgun ifadeyle: - Belki de...beni bir daha g rmek istemezsiniz, dedi. Endiseyle ayaga firladim; ta m o sirada Nastasya odaya girdi ve zerine kursun kalemle bir seyler karalanmis bir k git par asini sessizce ona uzatti. Bir g z attiktan sonra firlatip bana atti. K gitta Bayan Stavrogin'in yazisiyla iki kelime vardi: "Evde oturun." Bay Verkhovensky sapkasini, bastonunu sessizce aldi ve acele adimlarla kapiya do gru y r d ; bir tutsak gibi ben de pesinden gittim. Birden koridorda birtakim sesler v e acele adim sesleri duyuldu. Sanki yildirimla vurulmus gibi yerinde akilip kaldi . Kolumu tutarak fisildadi: - Liputin L.Mahvoldum!... Tam o anda Liputin odaya daldi. Bay Verkhovensky, Liputin geldi diye neden mahvolacakti bilmiyordum ve bu s z ne bir anlam da verememistim; her seyi ruhsal d zeninin bozukluguna verdim. Fakat, b yle o lmakla beraber duydugu dehset olagan st yd ve olacaklari yakindan izlemeye karar verd im. Odaya girerken Liputin'in y z ifadesi, b t n yasaklamalara ragmen, bu kez i eri girmeye el bir hakki oldugunu g steriyordu. Beraberinde hi tanimadigimiz, kiligina bakilirs a, hen z yoldan 100 geldigi belli birini de getirmisti. Bay Verkhovensky'nin anlamsiz bakisma karsil ik y ksek sesle konusmaya basladi. - Size yeni bir ziyaret i getiriyorum, hem de nemli biri! Bu bakimdan yalnizliginiz

i bozmaya cesaret ediyorum. Bay Kirilov, ender rastlanan bir insaat m hendisidir. Ve en nemlisi, efendim, oglunuzu taniyor, Peter Verkhovensky'yi. Oglunuzun ok yaki n bir arkadasi. Ondan bir de haber getirmis. Yoldan hen z geldi. Ziyaret i sert bir sesle: - Haber getirmis oldugumu siz uyduruyorsunuz, dedi. Haber getirmedim; fakat, Ver khovensky'yi tanidigim dogrudur. Ondan, on g n evvel Kharkov sehrinde ayrildim. Bay Verkhovensky teredd t etmeden adamin elini sikti ve oturmasi i in isaret etti; b ir bana, bir de Liputin'e bakti; sonra, sanki kendisine gelmis gibi aceleyle otu rdu; fakat, sapkasi ve bastonu h l elindeydi. - Tanrim, demek ikiyordunuz!... Oysa, bana ok mesgul oldugunuz s ylenmisti!... - Evet, kendimi iyi hissetmiyorum. Sadece y r y se ikiyordum. Ben... Bay Verkhovensky birden sustu ve elindeki sapkayla bastonunu divanin st ne birakti ve kizardi. Bu arada aceleyle konugu inceliyordum. Gen bir adamdi... tahminen yirmi yedi yasl arinda... d zg n kilikli, biraz kirlice solgun benizli, donuk siyah g zl , uzunca boylu ve esmerdi. Biraz d s nceli ve dalgin g r n yordu. Konusmasini kesik kesik, dilbilgisi bak imindan kit c mlelerle s rd r yordu. Biraz uzunca c mle kurmak zorunda kaldigi zaman, oldu k a garip kelime d s kl kleri yapiyordu. Liputin, Bay Verkhovensky'nin hayretini fark ed iyor ve bundan sevinir g r n yordu. Odanin zit k selerindeki koltuklara oturan ev sahibi ile konuga ayni uzaklikta olabilmek i in oturdugu hasir sandalyeyi hemen hemen od anin ortasina dogru s rm st . Keskin bakisli g zleri, odanin her k sesini arastiriyordu. 101Bay Verkhovensky, nihayet konuguna mirildandi. - Ben... Peter'i uzun bir s reden beri g rmedim. Avrupa'da mi tanistiniz? - Burada ve Avrupa'da. Liputin araya girdi. -Bay Kirilov, d rt yillik bir ayriliktan sonra Avrupa'dan hen z d nd . Mesleginde ilerle mek i in gitmisti ve simdi de demiryolu k pr s nde is alabilmek amaciyla buraya geldi. S imdilik cevap bekliyor. Peter'in araciligiyla da Drozdov'lari ve Lisa'yi taniyor . M hendis dimdik oturuyor ve yapmacik bir sabirsizlikla dinliyordu. Bir seylere kiz digi her halinden belli oluyordu. - Bay Stavrogin'i de taniyor. Bay Verkhovensky sordu: - Bay Stavrogin'i de taniyor musunuz? -Evet, efendim; Onu da taniyorum. - Peter'i o kadar uzun zamandan beri g rmedim ki... kendimde onun ba... babasi olm ak hakkini g remiyorum... C'est le mot. (sadece bir deyis) Ben... sey... ondan ayr ildiginiz zaman nasildi? Bay Kirilov yine ayrintili olarak cevap vermeyi gereksiz g rm s olacak ki kisaca: - Ondan ayrildigim zaman iyiydi... o da gelecek, dedi. Bir seye kizdigi belli ol uyordu. - Geliyor ha! Nihayet ben... anliyorsunuz ya, Peter'i o kadar uzun zamandan beri g rmedim ki! Bay Verkhovensky kelimelerini sasiriyordu. -Zavalli oglumu bekliyorum. Kendisine karsi ok su luyum... diye devam etti. Yani su nu demek istiyorum ki, Petersburg'da ondan ayrildigim zaman... ya... yani, d s nmedi m ki... onu bir hi sayiyordum, onu... quelque shose de ce genre. (yani, b yle bir s ey). Biliyor musunuz, sinirli, ok duygulu ve... rkekti. Gece lmesinden korktugu i in yatarken, yerlere kapanarak dua eder, yastiginin s102 t ne ha izerdi... Je m'en souviens. Enfin, (onu hatirliyorum. Nihayet,) ne soylu bir duygu, yani degerli bir sey, ne de gelecek i in bir d s nce filizi... C'etait comme u n petit idiot (k k bir budalaydi.) Fakat ne s yledigimi bilmiyorum galiba. z r dilerim, B en... sey... beni buldunuz... M hendis birdenbire asiri bir merakla sordu: - Yastigina ha izdigini s ylerken ciddi miydiniz? - Evet, izerdi. - Pek l ; sadece grenmek istemistim... devam edin. Bay Verkhovensky sorgu dolu g zlerle , Liputin'e bakti. - Beni ziyarete geldiginiz i in memnunum; ama, simdiki durumum benim... sey... sah i, nerede kaliyorsunuz? - Bogoyavlenskaya sokagi, Filippov'un evinde. Kendimi tutamadan: - Oh, dedim. Shatov da orada oturuyor. Liputin deta bagirarak:

- Evet, ayni evde, dedi. Shatov tavan arasinda oturuyor. Bay Kirilov, Y zbasi Leby atkin'in katinda bir odada kaliyor. Shatov'u ve karisini da taniyor. Avrupa'da k arisinin yakin arkadasiymis. Bey Verkhovensky birden duygulanarak bagirdi: - Comment!... (Nasil!) De ce pauvre ami (bu zavalli dostumuzla) ve su kadinin s anssiz evlilikleri hakkinda bir seyler biliyor musunuz? Kadini sahsen taniyan bi ri olarak ilk kez sizinle karsilasiyorum ve eger sadece... M hendis, kipkirmizi olarak onun konusmasini yarida kesti: - Ne kadar sa ma!... Her seyi nasil uyduruyorsunuz, Liputin! Shatov'un karisini hi g rmedim... belki sadece uzaktan bir kere g rm s md r, o kadar. Yakindan hi g rmedim diyebil rim. Shatov'u tanirim. Neden b yle uydurup duruyorsunuz? Kanepenin zerinde sert bir hareketle d nd ; sapkasini kapti, tekrar yerine birakti; y ine eskisi gibi oturdu; sonra, kivilcimlar 103fiskiran g zlerle meydan okurcasina Bay Verkhovensky'ye bakti. B ylesine fkelenmes ini hi bir zaman anlayamadim. Bay Verkhovensky, duygulu bir tavirla: - Bagislayin, dedi. Bunun ok nazik bir mesele oldugunu biliyorum... - Burada nazik bir mesele falan yok. Ayip, hakikaten ayip ama, "sa ma" diye size d egil, Liputin'e bagirdim; nk , daima uyduruyor. Size hitap ettigimi d s nd n zse bagislayin Shatov'u taniyorum; ama, karisini hi tanimiyorum... hi !... - Anladim. Anladim. Ve israr ettiysem, sadece, zavalli dostumuzu, n tre irascible' ami, ( fkeli dostumu) ok sevdigimden ve onunla daima ilgilendigimdem... Eski, belki de gen likten; fakat olduk a degerli d s ncelerini birden degistirmis oldugunu d s nmemek e limden gelmiyor. Ve simdi de n tre sainte Russie (Kutsal Rusya'miz) hakkinda o kad ar yaygara kopariyor ki, bu organik degismeyi, baska t rl adlandiramam; aile i indeki m this bir sarsintiya, yani demek ki, sanssiz evliligine vermek egi-limindeyim. Z avalli Rusyamizi iyice taniyan, avcunun i i gibi bilen ve b t n hayatini Rus halkina v ermis olan ben ve dahasi da... M hendis bir kere daha aniden konustu: - Rusya'yi ben de bilmem ve... inceleme firsatini da bulamadim. Sonra, yine kanepede sert bir d n s yapti. Bay Verkhovensky s z n n yarisinda kalmisti. Li putin: - Inceliyor, Rusya'yi inceliyor, diye araya girdi. Incelemelerine hen z basladi ve Rusya'da artan intihar olaylarinin nedenleri ve genel olarak, toplumda intihar olaylarini artiran ve azaltan nedenler zerine ok ilgin bir makale hazirliyor. Pek s asirtici sonu lara varmis. M hendis son derece heyecanlanarak: - Hi hakkiniz yok, diye fkeyle mirildandi. Hi de makale degil... Ben asla... b yle sa m a seyler... rastlantiyla, size gizli olarak 104 sordum. Hi de bir makale degil; yayimlamiyorum ve sizin hakkiniz yok... Liputin'in pek keyiflendigi a ik se ik belliydi. - z r dilerim; belki de edebi alismaniza makale demekle yanildim. Bay Kirilov sadece g zlem yapiyor ve meselenin aslina ya da daha dogrusu, onun ahlaki y n ne deginmiyor. Ger ekten, b yle erdeme ait seyleri kabul etmiyor ve iyilik amacinin hatiri i in gene l yikimin en son ilkeleri taraftaridir. Avrupa'da sagduyunun saglanabilmesi i in y z milyondan fazla bas talep ediyor... Son baris g r smelerinde istenenden olduk a fazla : Bu bakimdan Bay Kirilov herkesten nde gidiyor. M hendis, karsisindakileri k k g ren bir tebess mle dinliyordu. Yarim dakika kadar herkes sustu. Nihayet Bay Kirilov magrur bir tavirla: - Bunlarin hepsi sa ma, Liputin, dedi. Eger rastlantiyla size bazi seyler anladiys am ve siz onlara hemen sarildiysaniz, elimden bir sey gelmez. Fakat hakkiniz yok ; nk , bunlardan kimseye s -zetmedim. Konusmaya tenezz l etmem. Eger inan larim varsa, onl ar bana aittir; fakat siz... ahmak a davrandiniz. Bir karara baglanmis konular zeri ne konusmam. Tartismadan nefret ederim. Hi bir zaman tartismak istemedim... Bay Verkhovensky dayanamadi. - Belki de ok haklisiniz. - z r dilerim, fakat burada kimseye kirilmis degilim. Konuk, heyecanla ve abuk abuk k onusmasina devam etti: - D rt yil i inde pek az insan g rd m... D rt yil ok az konustum ve kimseyle konusmamak i in elimden geleni yaptim; bence nedenler vardi ki, kimseyi ilgilendirmez... Tam d rt

yil. Liputin grendi ve g l yor. Anliyorum ve aldirmiyorum. G cenmiyorum... sadece serbe stligine sasiyorum. D s ncelerimi size a miyorsam... S z n n burasinda hepimizi garip bir bakisla s zerek devam etti: 105- Beni h k mete ihbar edeceginiz korkusundan degil. Kesinlikle l tfen, b yle sa ma seyl eri akliniza getirmeyin... Bu s zlere hi birimiz cevap vermedik. Sadece birbirimize bakistik. Hatta, Liputin bi le kis kis, alayli g lmesini unutmustu. Bay Verkhovensky kararli bir tavirla kanep eden kalkti. - ok zg n m, baylar; fakat kendimi iyi hissetmiyorum ve olduk a da zg n m. Kusuruma bakmam siniz. Bay Kirilov sapkasini alarak dogrulurken: - Ah, gitmemizi istiyorsunuz, dedi. B yle s ylediginiz i in memnun oldum; son derece u nutkanim, biliyorsunuz. Yerinden kalkti ve i ten bir tavirla, elini uzatarak Bay Verkhovnesky'ye dogru y r d . - Rahatsiz oldugunuz i in z ld m. Bilmeden gelmis oldum. Bay Verkhovensky acele etmeden onun elini dost a sikti. - Aramizda basari saglamaniz en iyi dileklerim, dedi. S ylediginiz gibi, kendinize zg nedenler y z nden bu kadar yil Avrupa'da kalmis, insanlardan ka inmis ve Rusya'yi un utmus olmanizi anliyorum. Burada dogup b y m s biz Ruslar'a saskinlikla bakiyor olmali siniz. Bize gelince, biz de size sasiyoruz. Mais cela passera (bu da ge ecek). Yal niz bir sey var, beni sasirtan bir sey: K pr m z insa etmek istiyorsunuz, bununla berab er, genel yikim ilkelerine taraftar oldugunuzu s yl yorsunuz. K pr m z yapmamiza izin ver meyeceklerdir!... Kirilov sasirarak haykirdi. - Ne? Ne dediniz? Oh, bos verin!... Birden son derece iyi kalplilikle ve neseli kahkahalarla g lmeye basladi. Bir daki ka kadar y z nde ocuksu bir anlam belirdi. Bu anlamin ona ok uydugunu d s nd m. Bay Verkhov esky'nin bu s z ne sevinen Liputin ellerini zevkle birbirine s rt yordu. Fakat, b t n bu s re i inde Bay Verkhovnesky'nin neden dolayi Liputin'den korktugunu ve onun geldigini anlayinca neden "Mahvoldum!" diye haykirdigini hayretle d s nmekten kendimi alamam. *** 106 Hepimiz kapida duruyorduk. Ev sahibiyle konuklarin birbirlerine en iyi son s zleri ni s yleyecekleri ve biraz sonra iyi dileklerle ayrilacaklari andi. Liputin, odadan ikmak zereyken sanki kasten s ylermis gibi: - Bay Kirilov'un bug n pek nesesi yok, dedi. nk , kiz kardesi i in Y zbasi Lebyatkin ile t artisti. Y zbasi Lebyatkin yarim akilli kiz kardesini kam iyla;., hakiki bir Kazak k am isiyla d -v yormus... her sabah ve aksam. Onun isine karismak istemeyen Bay Kirilov avludaki k k b l ge ge ti. Eh, iyi g nler. Bay Verkhovensky sanki kirba la vurulmus gibi haykirdi. - Kiz kardesini mi? Hasta kizi mi? Kam iyla, ha? Hangi kiz kardesi? Hangi Lepyatki n? Biraz nceki dehset duygusu tekrar gelmisti. - Lebyatkin mi? Emekli y zbasi. Kendisine nceleri kidemli sttegmen diyen. - R tbesinden bana ne? Kiz kardesi kim? Tanrim! Lebyatkin diyorsunuz? Fakat, burad a bir Lebyatkin vardi ki... - Ayni adam... bizim Lebyatkin... Virginsky'nin evinde, hatirladiniz mi? - Fakat, o sahte k gitlarla yakalanmamis miydi? -Eh, geri d nd . Hemen hemen haftadan beri burada ve hem de zel kosullarla. - Ama o bir al aktir!... - Aramiza bir al ak almamamiz i in bir neden var mi? Liputin birden siritti ve hos o lmayan bakislarini Bay Verkhovensky'nin y z ne dikti. - Ulu Tanrim! B yle s ylemek istemedim... fakat aslina bakacak olursaniz, al aklik hus usunda sizinle ayni d s ncedeyim; zellikle sizinle. Fakat, devam edin, devam edin; bi raz daha anlatin. B yle s ylemekle neyi kastettiniz? B yle s ylemekle bir sey kastettigi nize inaniyorum !... 107- Oh, hepsi sa ma seyler, efendim. Yani, duruma bakarsaniz, y zbasi sahte k gitlar y z nden aramizdan ayrilmamis. Kendisinden saklanan kiz kardesini bulmak i in gitmis. Simdi de onu getirmis; b t n mesele bu. Neden korkmus g r n yorsunuz, efendim? Sadece sarh os oldugu zaman, bana anlattiklarini s yl yorum. Ayik oldugu zaman bu hususta tek ke

lime bile s ylemez. Son derece sinirli bir kisi ve ne demek istedigimi anliyorsani z; yani, k t bir askeri aliskanlik. Kiz kardesi deli oldugu kadar da topal. Birisi kizi, s zde bastan ikarmis g r n se g re; Lebyatkin, ailenin onuruna s r len bu lekeye karsi , uzun zamandan beri bu adamdan her yil belirli bir para alirmis. Sarhos konusma larindan anlayabildigim bu kadar. Fakat, bana sorarsaniz b t n bunlar sarhos sa malan. Sadece v n yor. Ve ayrica, b yle durumlar ok daha ucuz yoldan halledilir. Bununla berab er, bolca parasi oldugu muhakkak; on bes g n kadar nce, yalinayak dolasiyordu; faka t simdi, elinde y z rubleyle dolasiyor. Kiz kardesine her g n bir esit n bet geliyor. K adin iglik igliga; o da kirbaciyla onu "yola" getiriyor. Kadin saygili olmayi bilm elidir, diyor... Anlayamadigim bir husus var; o da, Shatov'un o adamla beraber n asil oturabildigidir. Bay Ki-rilov, orada ancak g n kalabildi. Onu Petersburg'dan t aniyor ve simdi de rahatsiz edilmemesi i in avludaki k k b l ge ge ti. Bay Verkhovensky m hendise hitap ederek sordu: -Dogrumu? Kirilov fkeyle mirildandi: - Liputin'e sorun. Bay Verkhovensky kendisini tutamayarak: - Sirlar, sirlar!... diye haykirdi. Birdenbire bu kadar ok sirlar ve sirlar nasil toplandi? M hendis kaslarini atti, kizardi, omuzlarini silkerek odadan ikti. Liputin: - Bay Kirilov kirbaci bile ekip elinden almis, diye ekledi. Kirip, pencereden dis ari firlatmis ve siddetli bir tartismaya girismis. 108 Kirilov hizla geri d nd . - Neden gevezelik ediyorsunuz, Liputin, dedi. Ahmaklik yapiyorsunuz. Neden b yle k onusuyorsunuz? - Al akg n ll kle ruhunuzun asil bir davranisini neden gizleyeyim? Hem sizin i in konusuyo rum... - Ne kadar sa ma ve gereksiz... Lebyatkin'in aptalligi ve degersizligi... Bu iste tamamen zararli ve son derece... Hem neden b yle sa maliyorsunuz? Gidiyorum. Liputin, parlak bir g l msemeyle: - Ah, ne yazik! diye haykirdi. Size baska bir fikra anlatarak biraz neselendirec ektim, Bay Verkhovesky. Aslinda bunu anlatmak i in gelmistim; oysa, bunu siz de du ymus olacaksiniz ya, neyse... baska bir zaman anlatirim. Bay Kirilov'un acelesi var. Allahaismarladik, efendim. Anlatacagim fikra Bayan Stavrogin hakkindaydi. Ge enlerde beni ok eglendirdi. Beni zellikle agirt-misti. Kelimelerle anlatilamayacak kadar komik. Allahaismarladik, efendim. Fakat tam bu sirada Bay Verkohvensky onun omzuna yapisti; sonra ekerek odaya sokt u ve bir sandalyeye oturmaya zorladi. Liputin korkmus g r n yordu. Oturdugu sandalyeden korkarak Bay Verkhovensky'ye bakti: - Garip sey, evet, birden beni agirtti ve "sir olarak" Bay Stavrogin hakkinda ne d s nd g m sordu. Deli miydi, yoksa degil miydi? Sasilacak sey degil mi? Bay Verkhovensky b t n kontrol n kaybetmis gibi mirildandi: - De isiniz!... Liputin, sadece bu esit bir adiligi... belki daha Bu iste dostumun, Liputin'in bizden daha ok, hatta bizim bilmedigimiz seyleri bil digini s ylemesini hatirladim. Liputin sanki ok korkmus gibi: - Ger ekten, Bay Verkhovensky, diye mirildandi. Ger ekten... 109- Baslayin! Sizden de rica ediyorum, Bay Kirilov, sizden de gelip oturmanizi ve taniklik etmenizi istiyorum. L tfen, s yle buyurun. Oturun. Siz Liputin, her seyi samimi ve basit olarak anlatin ve analatacaklariniz, dolamba li s zlerle de olmasin !... - B ylesine heyecanlanacaginizi bilseydim, efendim, bundan hi s zetmezdim. Ve b t n bunla ri Bayan Stavrogin'den grendiginizi saniyordum! - B yle bir sey sanmiyordunuz... Baslayin, baslayin, diyorum. -Ah pek l , yalniz oturmak nezaketinde bulunur musunuz? Siz bu kadar heyecanliyken b asimda ayakta durmanizi arzu etmiyorum. Aksi halde, rahatlikla anlatabilecegimi sanmam. Bay Verkhovensky heyecanina h kim olmaya alisarak magrur bir tavirla koltuga kt . M hendi s, karanlik bakislarini yere dikmis, basini kaldirmamakta israr ediyordu. Liputi

n b y k bir zevkle onlari s z yordu. -Eh, nasil baslayacagim, bilmem? Beni yle bos bulundugum zaman avladiniz ki... *** - nceki g n, aniden Bayan Stavrogin'in bir usagi geldi ve yarin saat tam on ikide h animini aramami s yledi. D s nebiliyor musunuz? B roma gitmedim ve d n saat tam on ikide B ayan Stavrogin'in kapisini aliyordum. B y k salona alindim ve bir dakika sonra Bayan Stavrogin geldi, oturmami s yledi ve kendisi de karsima ge ip oturdu. Duygularima in anamadan oturdugum yerde kalmistim; siz de bilirsiniz, efendim, beni nasil karsi lar! Adeti oldugu zere, dolamba li konusmaya gerek g rmeden hemen konuya girdi. "Hati rlarsiniz" dedi. "D rt yil nce Bay Stavrogin rahatsizken, her sey aydinlanana kadar bazi garip olaylardan sorumluydu. Bu olaylar herkesi saskina evirmisti. Bu olayl ardan biri de sizi ok 110 yakindan ilgilendirmisti. Bay Stavrogin iyilestigi zaman benim arzum zerine sizi ziyaret etmisti. Daha nce de sizinle birka kere konusmus oldugunu biliyorum. ok sam imi ve a ik olarak s yleyin..." s z n n burasinda Bayan Stavrogin biraz saskin g r n yordu... zaman Bay Stavrogin'i nasil bulmustunuz? Genel olarak onun hakkindaki d s ncelerini z nelerdi? Sizin st n zde nasil bir etki yaratmisti? Ve simdi,onun hakkinda ne d s n yorsun uz?" Bayan Stavrogin tamamen saskindi; bir dakika kadar susarak bekledi; sonra k izardi. Bayagi korkmustum. Dokunakli olmayan bir dille tekrar konusmaya basladi. Onun b yle bir anlatimla konusabilecegi kimsenin aklina gelmezdi. Fakat, s zleri ok anlamliydi. "Beni ok dikkatle dinlemenizi istiyorum," dedi. "Sizi, anlayisli, ger e kleri g rebilen, tahminlerinde yanilmayan bir kimse olarak tanidigim i in agirttim." (Ne iltifat!) "Kuskusuz ki", dedi. "Sizinle konusan bir annedir. Bay Stavrogin, basindan ok mutsuzluklar ge en, olmayacak seylerle karsilasan bir kimsedir. B t n bunla rin akli dengesini etkileyebilecegi kuskusuzdur. Tabii, delilik demek istemiyoru m." S z n n burasinda bir an sustu. Sonra b y k bir g venle ve magrur bir tavirla konusmasin a devam etti. "B yle bir sey hi bir zaman d s n lemez. Fakat, garip, degisik bir sey olabi lir. D s ncelerinde, egilimlerinde, g r slerinde bir kayma olabilir." Bu s zler Bayan Stav rogin'in tam s zleridir, efendim ve Bayan Stavrogin'in, durumu bu kadar a ik ve kesi nlikle a iklayabilmesi beni son derece sasirtti. Pek st n anlayisli bir hanimefendi!. .. Bayan Stavrogin "Nihayet" dedi. "Ben bile, onda bazi degisik egilimler ve dev amli bir huzursuzluk sezmistim. Ama ben bir anne, siz ise bir yabancisiniz ve bu bakimdan, kafasi alisan bir insan olarak daha saglam bir sonuca varabilirsiniz. Nihayet size yalvaririm." Bu deyisi kullandi. "B t n ger egi t m iplakligi ile bana anlat in. Bu konusmamizin gizli oldugunu hi bir zaman unutmayacaginiza s z verirseniz; ile rde, her esit yardimimi sizden esirgemem." Iste, efendim, hepsi bu. Ne dersiniz? Bay Verkhovensky saskin saskin kekeledi. - Siz... beni sasirttiniz. yle ki, size inanamiyorum. 111Liputin, sanki Bay Verkhovensky'yi duymamis gibi devam etti: -Hayir, hayir, l tfen iyi d s n n. B yle y ksek bir kisi, benim gibi bir adama, b yle bir sor sorar ve stelik sorduklarinin aramizda kalmasini isterse, bu kadinin ne kadar zo r durumda oldugu anlasilmaz mi? Bu ne demektir? Acaba, Bay Stavrogin hakkinda ba zi beklenmedik haber mi almislar? Bay Verkhovensky kafasini toparlamakta g l k ekerek mirildandi: - Bilmiyorum... herhangi bir haber oldugundan bilgim yok... onu bir s reden beri g r emedim, fakat... fakat sunu s yleyebilirim ki, efendim... fakat sunu s yleyeyim ki, Liputin, eger bunlari size bir sir olarak s ylediyse ve siz bunlari bizim huzurumu zda s yl yorsunuz ki... - Tamamen bir sir olarak! Kimseye s yleyecek olursam Tanri beni arpsin ben... fakat burada anlatmama gelince... bundan ne ikar? Biz yabanci miyiz? Bay Kirilov da yle ... o da aslinda yabanci sayilmaz, degil mi? - Korkarim ki sizinle ayni fikirde olamayacagim. Sirri saklayacagimizdan kusku y oktur... m z n... yani... fakat korkarim ki siz, Liputin, saklayamazsiniz ve size hi bir sey i in g vene-mem. -Ne demek istiyorsunuz, efendim? Bana devamli yardim teklif edildigine g re, herke sten ok beni ilgilendirir, degil mi? Aslinda, bu konuya dikkatinizi ekmem, olduk a g arip ve psikolojik bir olaydan daha s zetmek i indi. D n aksam, Bayan Stavrogin'le yap tigim konusmanin etkisi altindayken, benim st mdeki etkisini siz de takdir edersini z. Bay Kirilov'a bu konuyla uzaktan ilgili bir soru sordum: "Bay Stavrogin'i hem

Petersburg'dan hem de Avrupa'dan taniyorsunuz" dedim. "Akli dengesi ve yetenekl eri hakkinda neler d s n yorsunuz?" Bay Kirilov, her zamanki gibi kisa olarak, onun in ce zek li ve saglam karakterli bir kimse oldugunu s yledi. Sorumu biraz daha genisle ttim: "Bu kadar yil s resince, 112 inan larinda bir y n degistirme, ya da ters d nme gibi... nasil s yleyeyim?... Delilik g ibi ya da ona benzer bir seyler sezdiniz mi?" Kisaca, Bayan Stavrogin'in sorusun u tekrarladim. Ne tahmin edersiniz? Bay Kirilov, simdi yaptigi gibi kaslarini att i ve derin bir d s nceye daldi. "Evet," dedi. "Bazen birtakim gariplikler dikkatimi e kerdi." Bay Kirilov da b yle d s nd kten sonra, onun bir derdi olmasi gerekmez mi? Bay Verkhovnesky, Kirilov'a d nd . - Dogru mu? diye sordu. Kirilov birden basini kaldirdi ve kivilcimlar fiskiran g zlerle ona bakti. - Bu konuda s z etmeye hakkim yok, diye cevap verdi. Size karsi ikmak zorundayim, L iputin. Bu konuda adimi s ylemeniz dogru degil. Size bu husustaki d s ncelerimin t m n s yle edim, zaten. Onu Petersburg'dan taniyabilirim; ama, bu yillar nceydi ve her ne ka dar Bayan Stavrogin'i son zamanlarda g rm ssem de, onu ok az taniyorum. Beni karistir mamanizi rica ederim ve... ve b t n bunlarin dedikodudan farki da yok. Liputin masum bir tavirla kollarini yana a ti. - Demek dedikoducuyum, ha? Dedikoducu oldugum kadar, acaba casus oldugumdan da k usku duyar misiniz? Bu meselenin disinda tutulmak istediginize g re, Kirilov, bask alarina kusur bulmamiz ok kolaydir. Buna inanmayacaksiniz, Bay Verkhovensky... ya ni, Y zbasi Lebyatkin, efendim, aptal bir kisi olarak g r nebilir... dogru, sey... kad ar aptaldir... eh, ne kadar aptal oldugunu soy i mekten utaniyorum... Budalaligin derecesini g steren bir Rus deyisi vardir; fakat, o da, Bay Stavrogin tarafindan i ncindigi kanisinda; fakat, onun ince zek sini v yor. "Bu adama sasiyorum" diyor. "Zek i bir yilan." Bunlar onun kendi s zleri, efendim. Ona sordum. H l , d nk g r smemin ve Bay K rilov'la yaptigim konusmanin etkisi altindaydim. "Y zbasi", dedim. "Ne dersiniz? Z eki yilaniniz deli mi degil mi?" Eh, inanin bana, sanki hassas bir yerine kirba la vurmusum gibi birden yerinden firladi. "Evet", dedi. "Evet, 113fakat bunun etkisi olamaz..." Fakat y zbasi bunun neye etkisi olamayacagini s yle medi ve o kadar derin ve z nt l d s nceye daldi ki, sanki birden ayilmis g r n yordu. O zam lippov'un mey-hanesindeydik. Yarim saat sonra yumrugunu masanin st ne vurdu. "Evet" dedi. "Belki delidir; fakat bunun etkisi ola..." ve tekrar neye etkisi olacagin i s ylemedi. S phesiz, konusmamizin bir zetini yapiyorum; fakat, fikir yeteri kadar a i k: kime isterseniz sorunuz, hepsi tek d s ncenin st ndeler. Ger ekten bunu daha nce akil e dememisler. Herkes "Evet" diyor. "Delidir, akillidir; fakat, akilli oldugu kadar da delidir." Bay Verkhovensky oturmus, dalgin g r n yor ve d s n yordu. - Peki, Lebyatkin nereden biliyor? - Beni biraz nce casuslukla su layan Bay Kirilov'a sorsaniz daha dogru olur. Ben bi r casusum, bilmiyorum; ama, Bay Kirilov bu durum hakkinda bilinmesi gereken her seyi biliyor; fakat susmakta israr ediyor. M hendis biraz nceki fkeli tavriyla: -Hi bir sey bilmiyorum ya da ok az sey biliyorum, dedi. Bunu grenmek i in Lebyatkin! s arhos ettiniz. Beni konusturup grenmek i in buraya getirdiniz. Su halde ger ekten bir casussunuz!... - Onu sarhos etmedim! B t n bildiklerine ragmen para harcanmaya degmez. Bu sirlarin degeri bence bu kadar; bu sirlarin degerinin sizce ne oldugunu biliyorum. Para h arcayan kendisiydi. On iki g n nce benden on bes kopik bor istedi; ona sampanya ikra m eden ben degilim; aksine o bana ikramda bulundu. Oysa, bana g zel bir fikir verd iniz; gerekli oldugunu d s nd g m zaman, her seyi grenmek i in onu sarhos edecegim ve greni im de... b t n k k sirlarinizi... Bay Verkhovensky saskinlikla, tartisan bu iki kisiye bakti. Her ikisi de kendile rini ele veriyorlardi ve umursamaz g r n yorlardi. Liputin'in bu adami buraya getirmes indeki nedenin, nc bir kisinin araciligi ile onu, gerekli tartismaya ekmek i in oldugun u 114 d s nmemek elden gelmiyordu. B yle bir davranis, Liputin'in en ok sevdigi oyunlardan bi riydi...

fkelendirici bir tavirla konusmasina devam etti: - Bay Kirilov, Bay Stavrogin'i ok iyi taniyor. Sadece tanidigini sakliyor. Lebyat kin hakkindaki sorunuza gelince, bizim tanimamizdan ok nce Bay Stavrogin'i Petersb urg'dan taniyor; bes ya da alti yil ncesinden, eger ifadem dogruysa, Bay Stavrogi n'in buraya gelerek bize seref vermeyi d s nmesinden ok nceki, onun yasantisi hakkinda en az bilmen bir d nemden beri taniyor. Prensimiz, anladigim kadariyla, Petersbur g'daki o g nlerinde, etrafina ok garip insanlari toplamis. Bay Kirilov'un da onu, o zamanki d nemden tanidigi kanisindayim. - Dikkat edin, Liputin! Sizi uyariyorum, Stavrogin kisa zaman sonra gelecek ve k endisini nasil savunacagini pek iyi bilir. - Neden beni uyariyorsunuz? Onun son derece ince ve keskin bir zek ya sahip oldugu nu ilk bagiran benim ve d n Bayan Stavrogin'i bu konuda aydinlattim. "Bu konuda s yl eyemeyecegim tek sey karakteridir" dedim. D n Lebyatkin de tekrarlayip duruyordu: "O kendi karakterinin kurbanidir." Evet, kuskusuz, Bay Verkhovensky, benim agzim dan laf aldiktan sonra, dedikoducu, casusluk diye bagirmak kolay oluyor. Hem de bunu b y k bir merakla yaptiniz. Simdi, Bayan Stavrogin... d n dogrudan dogruya konuya degindi. "Bu konu ile dogrudan dogruya ilgilendiniz" dedi "ve bu nedenledir ki size basvuruyorum." Ben de b yle d s n yorum! Sizin gibi asil birinden, toplumun i inde ki siligime y neltilen bir hakaret g rm sken, ne gibi bir ikarim olabilir? Ilgilenmek i in o lagan st bir nedenim olmasini d s nmeliyim ve bu da sirf dedikodu bakimindan degildir. Bir g n elinizi sikar; ertesi g n, konuk severligine karsilik, en degerli arkadaslar inizin yaninda, cani istedi diye suratiniza tokadi yapistirir. Bana soracak olur saniz, fazla simariklik! Ve g zel bir seks, kelebeklere ve cesur erkek ser elere her sey demektir. Roma devrinde aski temsil eden kanatli bebekler gibi, minik kanat li, lke kavalyeleri. Romantik, kadin-katilleri!... K k salmis 115bir bek r olan sizin i in, efendim, sizin gibi asil birisinin ge ici arzularinin ku rbani olduguna ve Y zbasi Lebyatkin'in "Aile serefi" diye adlandirdigi lekenin onu n tarafindan s r lm s olduguna muhakkak ki inanirdim. Fakat, bunun onu durduracak bir neden olabilecegini de sanmam. Keyfi yerinde oldugu zaman, her g zel y z n, ona cazip gelen bir y n vardir. Rezil dedikoduyu yaydigimdan s z ediyorsunuz; fakat, acaba b t n se hir bu konu zerine konusurken, bu rezil dedikodulari ben mi, yayiyorum? Sadece di nliyor ve onay anlaminda basimi salliyorum. Bas sallamanin da bir su oldugunu s yle yemezsiniz ya? - Sehirde mi konusuluyor? Sehir halki ne hakkinda konusuyor? - Yani, sarhos oldugu zaman bagira bagira b t n sehir halkina duyuran Y zbasi Lebyatki n ve onun b yle hareketinin, bu olayin b t n arsiya davulla duyurulmasindan ne farki va r? Benim hatam mi? Dostlar arasinda oldugum i in ilgileniyorum ve burada dostlar a rasinda degil miyim? Bu sorudan sonra saf bir tavirla etrafina bakindi. - Simdi, su s yleyeceklerime dikkat edin. rnegin, sizin gibi asil biri, Y zbasi Lebya tkin'e, tanismak onuruna eristigim, yetim, ok al akg n ll , ok onurlu gen bir hanimla Isvi 'den y z ruble g ndermis. Fakat kisa bir s re sonra, Lebyatkin, ismini s ylemek istemedig im, yine ok serefli ve son derece g venilir bir kimseden y z yerine bin ruble g nderilmi s oldugunu grenmis., Bu da demektir ki, Lebyatkin, "gen hanim yedi y z rublemi aldi" diye kiyameti kopariyor ve polis yoluyla bile olsa parasini geri alacagina yemi n ediyor. Hi degilse b yle tehdit ediyor ve b t n sehir halkinin duymasi i in bar bar bag iriyor. M hendis birden sandalyesinden ziplayarak kalkti ve haykirdi: - Igren bir sey, sizin igren liginiz bu!... - Fakat, Bay Stavrogin adina, g nderilen paranin y z ruble olmayip bin ruble oldugu h akkinda Lebyatkin'e garanti veren onurlu 116 kisi sizsiniz. Sarhos oldugu zaman y zbasinin kendisi bana s yledi. - Bu bir... bir yanlis anlasilmadir. Biri, bir hata isledi ve... sa ma, ve siz, ef endim, siz... igren !... - Fakat, bunun sa maligina ben de inanmak isterdim ve b t n bu konusmalari ok z lerek dinl edim. nk , ne s ylerseniz s yleyin, ok temiz karakterli bir kizin adi, hem yedi y z ruble sine karistirildi, hem de Bay Stavrogin'le ink r edilemez bir iliskisi oldugu ima edildi. Bizim soylu efendimize kalirsa, temiz karakterli bir kizi rezil etmekten ya da evli bir kadina leke s rmekten ka inmaz. Kuskusuz ki, evimde olan olay bunun

basit bir kanitidir. Iyi kalpli bir kisiye rastladigi takdirde, baska bir adamin g nahini, onurlu adi ile rtmesi i in onu zorlayacaktir. Benim de karsi koymam gereke n bir sey bu... kendimden s zediyorum, efendim... Bay Verkhovensky, rengi solmus olarak koltuktan yari yariya kalkip: - S zlerinize dikkat edin, Liputin, dedi. M hendis b y k bir heyecanla: - Ona inanmayin!... Ona inanmayin!... diye s ylendi. Birisi bir hata isledi ve Leb yatkin sarhosun biridir... her sey anlasilacaktir... Artik dayanamiyorum... Bunu n adilik oldugunu d s n yorum... ve...yeter...yeter!... Yerinden kalkip kosarak odadan ikti. Liputin: - Ne yapiyorsunuz? Bekleyin, sizinle geliyorum! diye telasla haykirdi ve sandaly esinden firlayarak kalkip Kirilov'un arkasindan kostu. *** Bay Verkhovensky bir dakika d s nerek durdu. G z ucuyla bana bakti; sapkasini ve basto nunu aldi ve sessizce odadan ikti. Her zaman oldugu gibi ben de pesinden gittim. 117Dis kapidan ikarken pesinden geldigimi fark edince: - Oh, evet, tanik olabilirsiniz... de l'accident (rastlantilara), dedi. Vous m'a ccompagnerez, n'est-ce pas? (Bana arkadaslik edersiniz, degil mi?) - Yine oraya gitmiyorsunuz, degil mi, efendim? Neler olabilecegini g z n ne aldiniz m i? Bir dakika kadar durdu. Dokunakli ve huzursuz bir g l mseyisle: - Baska bir adamin g nahini rtmek i in evlenmem m mk n olamaz, degil mi? diye fisildadi. G l msemesinde, utan ve aresizlik anlami vardi; ayni zamanda, bu g l mseyiste garip bir co skunluk g ze arpiyordu. Ben de b yle s ylemesini bekliyordum. Nihayet, benden b y k bir dikkatle saklanan, dudak lardan d k lmeyen kelimeler, b t n bir hafta s ren ka inmalardan ve yapmacik yalanlardan son ra ortaya ikmisti. fkeden deta ilgina d nd m. - B ylesine k t , b ylesine basit bir d s nce nasil olur da akliniza gelebilir, efendim, siz ki parlak zek li, sefkatlisiniz ve... hem de Liputin bile b yle bir seyi d s nmedigi ha lde!... Bana bakti, cevap vermeden y r mesine devam etti. Geri kalmak istemedim. B t n d s nd klerimi Bayan Stavrogin'e s ylemek istiyordum. Korkak oldugunu bildigim i in, eger bunu Lipu tin'den grenmis olsaydi onu bagislayabilirdim; fakat b yle bir seyi Liputin'den ok d aha nce d s nd g a ikti. Liputin sadece onun kuskularim kesinlestirmis ve i indeki kusku ki ilcimlarinin alevlenmesini saglamisti. Daha ilk g nden, hi bir esasa dayanmadigi hal de, hatta, Liputin'in aklinda b yle bir d s nce yokken, kizdan s phelenmekte teredd t etme misti. Bayan Stavrogin'in bu isin zerinde bu kadar israrla durmasini, ok degerli N icholas'inin soylu kisilere zg g nahlarini, serefli bir adamin evlenmesi ile kapamak istegine veriyordu!... B yle d s nmesi y z nden cezalandirilmasini b t n samimiyetimle arzu derdim. 118 Y z adim daha y r d kten sonra birden durdu. - O! Dieu, qui est si grand et bon! (Oh, Ulu Tanrim), diye haykirdi. Ah, beni ki m avutabilir? Kolundan tutarak zorla eve dogru d nd rd m. - L tfen, hemen geri d nelim, size her seyi anlatacagim! Hemen yakinimizda canli, ne seli ve gen bir ses, tatli bir m zik gibi duyuldu. - Bakin kim var burada! Bay Verkhovensky, degil mi? Saskinligimiz ge meden, atin st ndeki gen kiz, Lisa Tushin, ayrilmaz kavalyesiyle bera ber, birden yanimizda bitti. Dizginleri ekerek atini durdurdu. G r bir sesle: -Buraya gelin, buraya gelin, abuk! diye bagirdi. On iki yildan beri onu g rmemistim ; ama hemen tanidim, o... Yoksa beni tani-yamadmiz mi? Bay Verkhovensky, kendisine uzatilan eli tuttu ve kibarca pt . Sanki, kendisini dua ederken kaybetmis gibi kiza bakiyor ve tek kelime dahi s yleyemiyordu. "Beni tanidi ve memnun! Maurice, beni g rd g ne son derece memnun!" diye d s nd Bay Verkhov ensky ve: - Iki haftadan beri neden bizi g rmeye gelmediniz? Teyzem, hasta oldugunuzu ve rah atsiz edilmemeniz gerektigini s yl yordu; fakat, teyzemin yalan s yledigini biliyordum . Durmadan tepiniyor ve k f r ediyordum; fakat nce bizi, sizin aramaniz gerektigine k

esin olarak inaniyordum ve bu y zden de haber g ndermedim. Tanrim, hi degismemissiniz ! Egerinden sarkarak Bay Verkhovensky'yi dikkatle s zd . "Inanilmayacak kadar gen kalmis! Oh, evet, degismis. Kirisiklar var, g zlerinin etr afinda, yanaklarinda ok kirisik var; sa lari da biraz kirlasmis; fakat, g zleri ayni" diye d s nd Lisa ve merakli g zlerle: , 119- Peki ben degismis miyim? Neden bir sey s ylemiyorsunuz dedi. Bir anda, on bir yasindayken Petersburg'a g t r ld g nde, hastalanmasi ve hastaligi s resinc e aglayip Bay Verkhovensky'yi istemesi hakkindaki s ylentiyi hatirladim. Bay Verkhovensky sevin ten inlayan bir sesle: - Sen... Ben... diye kekeledi. Biraz evvel, "Beni kim avutacak!" diye bagiriyord um ve o sirada sesinizi duydum. Bunun bir mucize oldugunu sanirim et je commence croire. (Inanmaya basliyorum). -En Diev!, En Dieu qui est l -haut et qui est si grand et si bon!... (Tanriya! Yuk aridaki ylesine ulu, ylesine iyi olan Tanriya!) G r yorsunuz, b t n derslerinizi ezbere ha tirliyorum. Maurice, o zaman bana inanci nasil asilamaya alisirdi, bilemezsiniz e n Dieu, qui est si grand et si bon! ( ok ulu, ok iyi olan Tanriya!) Kolomb, Amerika 'yi buldugu zaman, hep bir agizdan: "Kara,! Kara!" diye bagirislari hakkinda anl attiginiz tarih dersini hatirliyor musunuz? Dersten sonra, o gece, dadim Alyona, uykumun arasinda hep; "Kara! Kara!" diye bagirdigimi s yler. Prens Hamlet'in yk s n anl attiginizi hatirlar misiniz? Ve zavalli g menlerin Avrupa'dan Amerika'ya nasil g nder ildiklerini tarif ettiginizi hatirlar misiniz? Ve bunlar dogru degildi: nasil g nd erildiklerini daha sonra grenmistim. Fakat, bana ne kadar g zel yalan s ylemisti, Mau rice! Hemen hemen aslindan daha g zeldi. Neden Bay Drozdov'a yle bakiyordunuz? D nyad aki en iyi ve en sadik adamlardan biridir ve beni sevdiginiz kadar onu da sevmel isiniz! II fait tout ce que je veux. (Istedigim her seyi yapar.) Fakat, sevgili Bay Verkhovensky, yine mutsuz olmalisiniz, aksi halde sokak ortasinda, sizi kimi n avutacagini sorarak bagirmazdiniz. Mutsuzsunuz, degil mi? Degil mi? - Simdi mutluyum! - Teyzem size k t m davraniyor? Cevap beklemeden devam etti: 120 - Yine huysuz, haksiz, her zaman pek sevdigimiz teyzem! Ve hatirlar misiniz bah ed e nasil kollarima atilirdiniz, ben de sizi avutmaya alisir ve aglardim... Fakat, Bay Drozdov'dan ekinmeyin. Hakkinizda her seyi biliyor. Uzun zamandan beri biliyo r. Onun omzunda istediginiz kadar aglayabilirsiniz ve o da arzu ettiginiz kadar yaninizda kalir. Sapkanizi kaldirin, bir dakika i in ikartin basinizdan, parmaklari nizin ucuna y kselin ki, son ayrildigimiz zamanki gibi alninizdan pebileyim. Su pen cereden bizi seyreden gen kizi g r yor musunuz? Fakat, daha yaklasin, yaklasin! Tanri m, sa lariniz ne kadar aklasmis! Ve egerinden sarkarak, Bay Verkhovensky'yi alnindan pt . - Simdi evinize gidelim! Nerede oturdugunuzu biliyorum. Bir dakika sonra sizi ev e s r kleyerek b t n g n birakmayacagim. Gidin, l tfen ve beni karsilamaya hazirlanin. Ve gen arkadasiyla beraber d rtnala uzaklasti. Eve d nd k. Bay Verkhovensky kanepenin st n e oturdu ve h ng r h ng r aglamaya basladi. - Dieu! Dieu! diye haykirdi. Enfin une minute de bonheur. (Tarim! Tarim! Nihayet bir dakikalik mutluluk.) Lisa, s z verdigi gibi, Bay Drozdov'la beraber on dakikadan az bir s re sonra geldi. Bay Verkhovensky onu karsilamak i in yerinden kalkarken: - Vous et le bonheur, vous arrivez en meme temps! dedi. (Siz ve mutluluk ayni an da geliyorsunuz.) - Iste size bir demet i ek; simdi, Madam Chevalier'e ugradim; dogum g nleri i in b t n kis k bulunuyor onda. Iste, Bay Drozdov. Izin verin sizinle tanistirayim. i ek yerine p asta getirecektim; ama, Bay Drozdov, bunun Rus geleneklerine uymayacagini s yleyer ek vazge irdi. Maurice Drozdov top u y zbasisiydi. Yaklasik otuz yaslarinda, uzun boylu ve yakisikli ydi. Son derece kibar, tanistigi her insanin daha ilk bakisda dikkatini eken, asi ri inceligine, yumusak 121kalpliligine ragmen, heybetli ve sert bir g r n s vardi. Bununla beraber, konuskan v e dost edinmeye merakli degildi. Daha sonra, sehirde, onun fazla zeki bir kisi o lmadigini s ylediler; ama, bu tamamen yanlisti.

Lisa'nin g zelligini anlatmaya kalkismayacagim. Her ne kadar bazi hanimlar ve gen k izlar, onun g zelligi hakkindaki s ylentilere fkeyle karsi duruyorlarsa da, onun g zell igi t m sehirlinin agzindan d sm yordu. Kadinlarin ve gen kizlarin arasinda ondan nefre t edenler bile vardi. Nefretlerinin baslica nedeni onun fazla gururlu olusuydu; Drozdov'lar, bir ok kisiyi g cendiren ziyaretlerine hen z baslamamislardi. Ger ekte, bun un asil nedeni Bayan Drozdov'un hasta olusuydu. Lisa'dan nefret edislerinin ikin ci nedeni, onun valinin karisinin akrabasi olusu ve her sabah at gezilerine ikmas iydi. Simdiye kadar, sehrimizde atla dolasan kadin s vari yoktu; bu bakimdan, ziya retlere vakit ayiramadigi halde, sehrin sokaklarinda atla dolasmasindan dolayi s ehir halkinin g cenmesi olagandi. Bununla beraber, herkes onun bu at gezmelerine, doktorun s z zerine iktigini biliyordu ve hassas b nyesi hakkinda alayli s zler ediyorlar di. Lisa'nin sinirli ve s rekli bir huzursuzluk i inde bulundugu ilk bakista anlasil iyordu. Yazik! Zavalli kiz ok mutsuzdu ve bu durumu daha sonra anlasildi. Simdi, ge misi hatirliyorum; o zamanlar, simdi bana g zel g r nd g kadar g zel oldugunu s yleyemem. lki hi de g zel degildi. Uzun boylu, narin yapili, fakat g l ve uysal bir kizdi. Y z hatl arinin birbirine aykiriligina hayret etmemek elden gelmezdi. G zleri hafif sehlayd i; y z solgun, elmacik kemikleri hafif e ikikti; genellikle esmer sayilabilirdi; ince bir y z , fakat bu y zde alimli ve dayanilmaz bir ekiciligi vardi. Koyu g zlerinin yakici bakislarinda korkun bir g okunuyordu; herkesi "yenilgiye ugratmak ve ele ge irmek" i i n gelmis bir tavri vardi. Ara sira, kibirli, hatta k stahti; hayatinda iyi kalpli olmayi hi basardi mi bilmiyorum; ama, b yle olmayi ok arzuladigini ve biraz iyi kalp li olabilmek i in kendisini zorlayarak istirap ektigini biliyorum. Yaradilisinda, p ek ok iyi egilimlerin 122 ve kuvvetli bir nsezinin bulundugu kuskusuzdu; fakat, i indeki her sey, s rekli denge sini ariyor, bulamiyordu; her sey karisik, kaynasma halinde ve huzursuzluk i indey di. Belki kendisinden istekleri yogundu ve bu isteklerini tatmin edebilmek i in, k endisinde yeterli g c bulamiyordu. Kanepeye oturup etrafina g z gezdirdi. - B yle anlarda neden kendimi kederli hissederim? Bunu cevaplandirabilir misiniz, bilgin adam? B t n hayatimca, sizi g r p her seyi andigim zaman son derece sevinecegimi d s n rd m ve simdi sizi her ne kadar seviyorsam da memnun olmus g -r nm yorum... Ulu Tanrim, bak, benim portrem! Durun bakayim. Oh, evet bunu hatirladim, hatirladim!... '' On iki yasindaki Lisa'nin, suluboya ile yapilmis ok g zel bir minyat r , Petersburg' dan dokuz yil evvel Drozdov'lar tarafindan Bay Verkhovensky'ye g nderilmisti. O za mandan beri bu minyat r portre, daima onun alisma odasindaki duvarda asili dururdu. - Ger ekten bu kadar g zel bir ocuk muydum? Bu y z, benim y z m olabilir mi? Portresi elinde oldugu halde yerinden kalkti ve aynanin karsisina ge ti. Sonra portreyi geriye uzatirken: - abuk alin! diye haykirdi. Simdi asmayin, l tfen. Daha sonra asarsiniz. O portreye bir daha bakmak istemiyorum! Kanepedeki yerine oturduktan sonra devam etti: - Bir hayat sona erer, baska bir hayat baslar ve sona erer, sonra bir nc s baslar ve b u b ylece s r p gider. Hayatin her bitisi sanki bir makasla kesilmis gibidir. Size ne kadar eski masal s yl yorum, g r yorsunuz; ama, bu masalin i inde ger eklerin b y k bir payi . Bana bakip g l msedi; daha nce birka kere daha bakmisti; fakat, Bay Verkhovensky cosku nlugunun arasinda beni tanistirma s z n unutmustu. 123- Portremi neden odanizdaki han erlerin altina astiniz? Ve neden bu kadar ok han e r ve kili koleksiyonunuz var? Ger ekten de, neden oldugunu bilmem, duvarinda aprazlama asilmis, iki egri han er ve ger ek bir erkes kilici vardi. Bu soruyu sorarken, y z me ylesine bir dikkatle bakmisti ki, bir seyler s ylemek istedim; fakat, s yleyemeden susmak zorunda kaldim. Bay Verk hovensky, sonunda garip durumu kavradi ve beni ona tanistirdi. Lisa: -Biliyorum, biliyorum, dedi. Sizinle tanistigima ok memnun oldum. Annem de sizin hakkinizda ok sey duymus. Sizi, Bay Drozdov'la tanistirayim... son derece degerli bir kisidir. Sizin hakkinizda bazi eglenceli seyler duydum. Bay Verkhovensky'ni n sirdasisiniz, degil mi? Kipkirmizi oldum. - Oh, ok affedersiniz; hi de dogru kelime kullanmadim... eglenceli degil, fakat...

Lisa saskinligindan kizararak devam etti: - Bununla beraber, ok iyi bir kisiliginiz oldugu i in utanmaniza neden olmadigini s anirim. Eh, gitme zamani geldi, Maurice. Sizi yarim saat sonra bekliyorum, Bay V erkhovensky. Tanrim konusacak o kadar ok seyimiz var ki!... Simdi sirdasiniz beni m ve her sey zerine konusacagiz... her sey zerine, anladiniz mi? Bay Verkhovensky hemen dikkat kesildi. Liza s z ne devamla: - Oh, dedi. Bay Drozdov her seyi biliyor! Ondan ekinmenize gerek yok! - Ne biliyor? Liza saskinlikla haykirdi. - Ne demek istediniz?!... Yaa, demek sakladiklari dogruymus!... Inanmak istemem istim. Dasha'yi da sakliyorlar. Bu sabah teyzem Dasha'yi g rmemi istemedi. Dasha'n in basinin agridigini s yledi. 124 - Fakat... fakat nasil grendiniz? - Ulu Tanrim, herkesin grenmis oldugu gibi. Dogru mu? - Fakat herkes biliyor mu? - Tabii, ya!... Annem, dadidan grenmis, dadima da sizin Nastasya s ylemis. Nastasy a'ya s ylediniz, degil mi? Sizin s ylemis oldugunuzu s yl yor. Bay Verkhovensky tepeden tirnaga kizararak saskinlikla mirildandi: - Ona... ona bir zamanlar b yle bir sey s ylemistim. Fakat, ben... sadece k k bir imada bulunmustum... j'etais si nerveux et malade et puis... ( ylesine sinirliydim ki... ) Lisa kahkahadan kiriliyordu. - Sirdasiniz yaninizda degildi ve o sirada Nastasya yaniniz-daydi... eh, bu kada ri yeter de artar!... Nastasya i in en hos anlar samimi dostlariyla sehirde yaptig i dedikodulardir!... Oh, bos verin, nemli degil; herkes birakin bilsin, b ylesi dah a iyi. Ge kalmayin, l tfen; aksam yemegini erken yiyoruz. Oh, unuttum... Tekrar yerine oturdu. - ...Bakin; Shatov nasil bir insandir? - Shatov? Bayan Shatov'un agabeyi... Lisa sabirsiz bir tavirla s z yarida kesti. - Onun agabeyi oldugunu biliyorum. Ne kadar garip bir insansiniz!... Nasil bir k isi oldugunu grenmek istiyorum; karakteri nasil bir insandir? - C'estun pense-creux d'ici. C'est le meilleur et le plus irascible homme du mon de. (En bos kafali adamidir buranin. D nyanin abuk kizan en iyi adamidir.) - Garip bir insan oldugunu ben de duydum. Bununla beraber, demek istedigim bu de gil. Anladigima g re dil biliyor; tabii Ingilizce de. Ayni zamanda, edebiyatla da i lgilenirmis. Eger b yleyse, ona yaptiracak ok isim olacak; bir yardimciya ihtiyacim var ve ne 125kadar abuk bulursam o kadar iyi olacak. Acaba isi alir mi dersiniz? Biri taraf indan tavsiye edilmisti. - Isi alacagindan eminim, et vous ferez un bienfait. (Bir iyilik yapmis olacaksi niz). - Bir bienfait'in (iyilik) hatiri i in b yle davranmiyorum; ger ekten bir yardimci ist iyorum. - Shatov'u iyi tanirim, dedim. Eger ona haber vermek g revini bana aktaracak olurs aniz, kendisini derhal bulup haber verebilirim. Hem de derhal. -Yarin gle zeri saat on ikide gelmesini s yleyin. ok g zel! Tesekk r ederim. Hazir misin, Maurice? Gittiler. Ben, tabii, derhal Shatov'u bulmak zere kostum. Bay Verkhovensky son ba samaklarda bana yetisti. - Mon ami (dostum), dedi. Ben d nd kten sonra saat on ya da on bir sularinda sizi ke sin olarak g rmek zorundayim. Oh, kendimi sizin yaninizda ok, ok su lu hissediyorum ve ... ve herkesin yaninda da. Shatov evde yoktu. Iki saat oyalandiktan sonra tekrar ugradim, yine evde bulamad im. Nihayet, evde bulamasam bile not birakabilmek umuduyla, saat sekizde tekrar gittim. Hen z gelmemisti. Shatov'u, alt katta oturan y zbasi Lebyatkin'e sormayi d s nd m; fakat her taraf kilitli ve her yer sessizdi. Ev, sanki tamamen terk edilmis gib i karanlikti. Son zamanlarda duydugum s ylentileri hatirladigim i in Lebyatkin'in ka pisinin n nden ge erken biraz heyecanlanmistim. Sonunda Shavtov'u ertesi sabah erkend

en aramaya karar verdim. Ger egi s ylemek gerekirse, not birakmak d s ncesine pek yanasm amistim. Shatov, aldigi notu n msemeyebilirdi... o b ylesine utanga ve inat i bir kimsey di. K t talihime s verek, dis kapidan ikmak zereyken Bay Kirilov'la karsilastim; eve 126 girmek zereydi ve beni nce o tanidi. Sormaya nce o basladigi i in, genel olarak her s eyi zetledim ve Shatov'a bir not birakmak amacinda oldugumu s yledim. - Gelin, dedi. Ben gerekeni yapabilirim. O sabah Liputin'in bize, Kirilov'un avludaki b l ge tasinmis , oldugundan s zettigini hatirladim. Kendisi i in ok genis olan bu b l kte, onun islerini g ren sagir, yasli bir k y l kadinla beraber oturuyordu. Ev sahibi baska bir sokaktaki yeni evinde oturuyor ve ayni sokakta bir meyhane isletiyordu. Anlasildigina g re bu yasli kadin akrabas i olacakti; burada oturuyor ve adamin evine bakiyordu. Odalar olduk a temizdi; fak at duvar k gitlari kirlenmisti. Girdigimiz odadaki mobilya, tamamen degersiz ve ir ili ufakliydi; iki oyun masasi, Alder agacindan yapilmis bir konsol, bir k yl evind en ya da lokantadan temin edilmis uzunca bir masa, sandalyeler; bir deri bir de r me hasir arkali bir koltuk vardi. Bir k sede duran eski bir Meryem Ana tasvirinin n n deki lambayi, bizim gelmemizden nce, ihtiyar kadin yakmis olmaliydi. Duvarlarda k oyu renkli iki yagliboya tablo asiliydi. Tablolardan biri, son Imparator Nichola s I'in portresiydi. G r n s ne bakilacak olursa, yirmili yillarda yapilmisti; diger tabl o da bir papazin portresiydi. Odaya girer girmez, Bay Kirilov, bir mum yakti ve bir k sede h l a ilmamis olarak duran bavulundan bir zarf, m h r mumu ve cam bir m h r ikardi. -Mektubunuzu m h rleyin ve zerine adresi yazin. Not birakmamin pek nemli olmadigini anlatmaya alistim; ama, israr etti. Zarfin st ne adresi yazdiktan sonra sapkami aldim. Kirilov: - Bir fincan ay i eceginizi d s nm st m, dedi. I mez miydiniz? Onu kiramadim. Kisa bir s re sonra, ihtiyar kadin, ayi hazirladi... kaynar su dolu bir aydanlik, k k bir demlik, zeri 127zevksizce islenmis iki toprak fincan, bir somun ekmek ve bir ay tabagi dolusu kesme seker getirdi. Kirilov: - ayi severim, dedi. zellikle geceleri; hem dolasir hem de ay i erim; g n agarana kadar. Yurtdisinda geceleri pek ay i ilmiyor. - G n agarinca mi yatarsiniz? - Daima, yillardan beri. Fazla yemem; daima ay. Liputin kurnaz bir adam, ama sabi rsiz. Konusmak arzusunu hayretle karsiladim; bu firsati yakalamisken ka irmamaya karar v erdim. - Korkarim ki bu sabah, bazi tatsiz anlasmazliklar oldu, dedim. Surati asildi. - Allahin belasi sa malik; sa ma!... Hepsi Allahin belasi sa malik; nk , Lebyatkin sarhosu n biri. Liputin'e bir sey s ylemis degildim; fakat, anlattigim ufak tefek seylerin hepsini de yanlis yorumladi. Hayali ok genis bir adam. K k bir tepecikten koca bir d ag yapmak istiyor. Liputin'e d n inanmistim. G lerek: - Bug n de bana mi? diye takildim. -- Her seyi biliyorsunuz, degil mi? Bu sabah Liputin zayif ya da sabirsizdi ya d a k t ruhlu... kiskan ti. Son kelimesi beni ok sasirtti. - O kadar ok sifat kullandiniz ki, bunlardan birinin ona uymamasi ok garip olurdu. -Ya da t m n n birden uymamasi. - Aslinda Liputin b yle bir adamdir. Coskundur! S yleyin, bu sabah bir seyler yazmak istediginizi s yledigi zaman yalan s yl yordu, degil mi? Kaslarini atip n ne bakarak: - Neden yalan s ylemis olsun? dedi. 128 z r diledim ve zel islerine karismak istemedigimi s yledim. Utandi. - Dogru s yledi... yaziyorum. Fakat, bu bir sey degistirmez. Bir dakika kadar konu smadan durduk. Birden, bu sabahki gibi ocuksu bir g l msemeyle: - Baslar hakkindaki hususu kendisi uydurdu. Bir kitaptan okumus olmali. nce o ba

na s yledi. K t bir anlayisi var. B t n aradigim, insanlarin kendilerini neden ld rmeye ces ret edememeleridir. Hepsi bu. Ve b t n bunlar da bir seyi degistirmez. - Cesaret edemez demekle neyi kastettiniz? Intihar olayi ok mu az? - ok az. - Ger ekten b yle mi d s n yorsunuz? Cevap vermeden kalkti ve d s nceli d s nceli odada dolasmaya basladi. - Sizin d s ncenize g re, insanlari intihardan vazge iren nedir, diye sordum. Dalgin dalgin bana bakti. Sanki neyin hakkinda konusmakta oldugumuzu hatirlamaya alisiyordu. - Kor... korkarim ki, hen z ok az bilgim var. Insanlari nleyen iki neden var. Iki se y. Sadece iki. Biri ok k k ve digeri ok b y k. Fakat, k k olan da b y kt r. - K k dediginiz nedir? - Aci. - Aci mi? Bunun b yle bir olayda, bu kadar nemli olduguna inaniyor musunuz? - Hem de en nemlisi olduguna... Iki esit insan var. B y k bir, keder ya da fkenin etkis iyle intihar edenler ve deliliklerinden t r intihar edenler, ki bunlar birden yaparl ar. Aciyi pek az d s n rler; fakat aniden yaparlar. Ama, digerleri, yani akli basinda olanlar... ok d s n rler. 129- Akli basinda olup da intihar edenler var mi? - ok... nsezi olmasaydi daha da ok olurdu; ok daha fazla; b t n insanlar...

- Muhakkak ki hepsi degil? Bir sey s ylemedi. - Fakat acisiz lme yollari yok mu? n mde durarak: - D s n n, dedi. B y k bir ev kadar iri bir kaya par asi canlandirin g z n zde; bir yerde asi lundugunu ve bunun altinda durdugunuzu d s n n; eger st n ze... tam basinizin st ne d secek sa... hi aci duyar miydiniz? - Bir ev kadar b y k bir kaya mi? Kuskusuz ki korkardim. - Korkudan s z etmiyorum. Aci duyar miydiniz? - Bir dag kadar b y k bir kaya ve milyonlarca ton agirliginda mi? Aci duymayacagim m uhakkaktir. -Fakat basinizin st nde asili dururken, duyacaginizi tahmin ettiginiz acidan dehset e d secektiniz. Herkes dehsete d serdi... En b y k bilim adamlari... En b y k doktorlar bile . Herkes aci duymayacagini bilecek; ama yine de, aci duymaktan korkacaklardi. - Peki, ikinci neden, yani b y k olani? - teki d nya! - Yani, cezalandirma mi? - Fark etmez ki. teki d nya... Sadece teki d nya. - Fakat teki d nyaya inanmayan dinsizler yok mu? Yine bir sey s ylemedi. - Belki de kendinize bakarak h k m veriyorsunuz? Y z kizararak: - Herkes kendisine bakarak h k m vermeli, dedi. Tam bir zg rl k, yasamakla lmek arasinda b ir fark kalmadigi zaman gelecektir. Herkesin amaci budur. 130 - Ama mi? Fakat, o zaman kimse yasamak istemeyebilir. Kesin olarak: - Hi kimse, dedi. - Insanoglu hayati sevdigi i in l mden korkar, diye uyardim. Ben b yle g r yorum ve dogal y asa da budur. G zleri alev alev yandi. - Bu bayagiliktir ve b t n aldatmalar da bu bayagiliktadir. Hayat acidir, hayat kork udur ve insanoglu mutsuzdur. Simdi b t n bunlar aci ve korkudur. Simdi insanoglu hay ati seviyor. Sevmelerinin nedeni de budur. Aci ve korku oldugu i in insanogluna ha yat verilmistir. Iste b t n aldanmalarimiz da bundan. Simdi insanoglu benligini hen z bulamamistir. Yeni bir insanoglu gelecek, mutlu ve magrur. Onlar i in, yasamakla l m bir fark g -zetmeyecektir. Yepyeni bir insanoglu olacak... Aciya ve korkuya st n gele n, Tanri olacaktir. Iste o zaman b r Tanri ortadan kalkacaktir. - Yani, s ylediginize g re, Tanrinin varligina inaniyorsunuz, demek? - Var olamaz, ama Tanridir. Bir tas aci duymaz; ama fasin d smesinden duyulan kork uda aci vardir. Aci ve korkuya st n gelenin kendisi Tanri olacaktir. O zaman yeni b ir hayat baslayacak, yeni bir insanoglu dogacak ve her sey yenilenecektir. Ondan sonra da tarih ikiye ayrilacaktir. Gorilden Tanri'nin yok edilmesine kadar olan ag ve Tanri'nin yok edilmesinden...

- Gorile kadar olan ag mi? - ... Yery z n n ve insanoglunun fiziksel degismesine kadar olan ag. Insanoglu Tanri ol acak. Fiziksel yapisi degisecek. D nya da degisecek. Her sey degisecek... d s n sler ve duygular bile. Ne zannediyorsunuz? Insanoglu o zaman fiziksel olarak degismeyece k mi? - Yasamak ya da yasamamak arasinda bir fark g zetilmeyecek olursa herkes kendi ken disini ld recektir. Belki de tek degisiklik bu olacaktir. 131- Fark etmez. B y k zg rl g zleyen herkes, kendisini ld rmek cesaretini g stermelidir. ini ld rmeye cesaret eden insanoglu, aldanmanin sirrini grenmis demektir. Bunun tesin de zg rl k yoktur; hepsi bu ve bunun tesinde hi bir sey yoktur. Kendini ld rmeye cesaret e en insanoglu Tanridir. Simdi herkes Tanriyi yok edebilir ve her sey de yok olabi lir. Fakat, daha kimse b yle bir sey yapamadi. - Milyonlarca intihar olayi var. - Fakat onlarin hi biri bu nedenle intihar etmiyor. Hepsi korkudan t r intihar ediyorl ar. Sirf korkuyu ld rmek i in kendisini ld ren insanoglu Tanri olacaktir. - Belki de vaktimiz olmaz, dedim. Karsisindakini k k g ren soguk bir gururla, sakin olarak: - Fark etmez, diye cevap verdi. Bir saniye sonra ekledi: - Alay edermis gibi bir tavir takinmaniza z l yorum. -Bu sabahki sinirli halinizi d s nd k e, simdiki sakin halinizi ve durgunlugunuzu... ve hararetle konusmanizi garip buluyorum. - Bu sabah mi? diye g l msedi. Bu sabah ok g l n t . Sonra kederli bir dille ekledi: - Insanlari k t kullanmayi sevmem ve asla g lmem. - ay i mekle ge irdiginiz gecelerinizi, eglenceli ge irir g -r nm yorsunuz. Yerimden kalktim ve sapkami aldim. Biraz hayretle g ld . - yle mi saniyorsunuz? Neden olmasin? Hayir, bil... bilmiyorum. Birden ne s yleyecegini sasirdi. - Baskalarini bilmiyorum; ama herkesin yaptigini yapabilecegimi hissediyorum. He rkes d s n r ve birden d s nceleri degisir, baska sey d s nmeye baslar. Ben ,baska sey d s ne 132 -yorum. B t n hayatim boyunca tek seyi d s nd m. Tanri b t n hayatim boyunca bana istirap ver i. B t n bunlari b y k bir i tenlikle s ylemisti. - Dilimizi neden t r iyi konusmadiginizi s yleyebilir misiniz? diye sordum. Dis lkelerd e ge irdiginiz bes yildan sonra nasil konusulacagini unuttunuz mu, yoksa? - Dogru konusmuyor muyum? Bilmiyorum. Dis lkelerde yasadigimdan degil. B t n hayatim boyunca b yle konustum. Benim i in fark etmez. - Daha nce baska bir soru. insanlarla tanismak istemediginize ve az konustugunuza tamamen inaniyorum. Neden simdi benimle bu kadar uzun konustunuz? Utanarak cevap verdi: - Sizinle mi? Bu sabah ok sessiz ve sakin oturuyordunuz ve siz... fakat, fark etm ez... agabeyime son derece benziyorsunuz. Yedi yil nce ld . Sizden daha yasliydi... - D s n s tarziniza b y k etkisi olmustur herhalde. - Hayir, ok az konusurdu... hemen hemen hi konusmazdi. Biraktiginiz notu Shatov'a verecegim. Eline bir fener alarak beni kapiya kadar ugurladi. "Amerika'nin meshur sapka sat icisi kadar deli" diye karar verdim. Kapidan iktiktan sonra baska bir karsilasma oldu. *** Kapinin esiginden adimimi atmistim ki g l bir el yakamdan kavradi. - Kimsin, diye bir ses g rledi. Dost mu d sman mi? S yle!... Hemen yakindan Liputin'in cirtlak sesi duyuldu. - Bizden, bizden biri! Bay G...v'dir. Y ksek sosyete ile yakindan iliskileri olan, klasik grenim yapmis gen bir centilmendir. 133- Sosyeteden olan efendileri severim.... klasik... yani y ksek g...re...nimli ge n leri severim. D nyanin ve dostlarin hizmetinde Emekli y zbasi Ignatius Lebyatkin, ef endim... eger ger ek dost-larsa... ger ek dostlarsa, bu al aklar!... Y zbasi Lebyatkin, saglam yapili, sisman, bir doksan boyunda, kivircik sa li ve kirm izi suratli bir adamdi. Ayakta duramayacak kadar sarhostu ve kelimeleri zorlukla s yleyebiliyordu. Aslina bakarsaniz, onu daha nce uzaktan g rm st m.

- Oh, siz de... diye tekrar g rledi. Elinde fener, h l kapida duran Kirilov'u g rm st . Yumrugunu kaldirmisken, tekrar indirdi . - Sizi bilginize bagisladim! Ignatius Le... Lebyatkin... y ksek bilgi... lidir. G rleyen bir top mermisi patladi Ignatius 'un asktan yipranmis g gs n de. Ve, acidan kivranarak, kolsuz, i Yine agladi Sivastopol i in. I kiden kizarmis y z n ileri dogru uzatarak: - Her ne kadar Sivastopol'da bulunmadim ve kolumu kay-betmedimse de, ne siir, ef endim, ne siir!... diye bagirdi. Liputin onu kandirmaya alisarak: - Acelesi var, eve gidiyor, dedi. Yarin Bayan Lisa'ya s yleyecek. Lebyatkin tekrar g rledi. - Lisa!...Durun! Gitmeyin!Bir kita daha: Bir kiz ata biniyor salina salina Vahsi Amazonlar'in arasinda; Ve atindan g l ms yor b ana Bu soylu yavru. 134 Yaaa, bu bir zafer t rk s d r! Amazonlarin bir zafer t rk s d r bu, aptal esek!... Serseriler layamaz! Dur!... Kapidan ikip ondan kurtulmak istiyorsam da, paltomu tutmus birakmiyor, bana engel oluyordu. -Lisa'ya s yle, ben b y k bir namusum. Su edepsiz kiz Dasha'ya gelince, onu ikiye ayir irim. Allahin belasi k le kiz cesaret edemez ki... Tam bu sirada b t n g c mle ekip paltomu elinden kurtardigim i in y z koyun yere kapaklandi. ddenin asagisina dogru kosmaya basladim. Liputin de arkamdan kostu. Cirtlak bir sesle: dedi. - Kirilov onu kaldirir. Biraz nce ondan ne grendim biliyor musunuz? Siirini duydun uz, ya? Amazon kiza yazdigi bu siiri bir zarfa koyup, zarfi da m h rledi. Yarin Baya n Tushin'e g nderecek. Altina da a ik imzasini atti! Ne adam!... - Bunu sizin teklif ettiginize bahse girebilirim. Liputin g r bir kahkaha atti. - Bahsi kaybedersiniz. Asik, deli gibi sik. Hem biliyor musunuz, bu aski, ondan n efret etmesiyle basladi. Bayan Tushin'in sokaklarda atla dolasmasina o kadar kiz iyordu ki, bir keresinde neredeyse y ksek sesle k f r edecekti!. Ama, k f r etmedi!... Son unda Allahtan ki kiz duymadi. Ve bug n ise bir siir yazdi! Hatta, biliyor musunuz, ona evlenme teklif etmeye cesaret edecek!... Ger ekten! M this bir fkeye kapilarak: - Size sasiyorum, Liputin, dedim. Her k t iste parmaginiz oluyor ve onu daima siz s r k l yorsunuz. - Biraz fazla oldunuz, Bay G...V!... Acaba karsinizda bir rakip g rmenizden t r m ? Birden durarak haykirdim. -Neee...? 135- Pek l , size ceza olmasi i in daha fazla s ylemeyecegim!... Ama, grenmek istiyorsunu z, degil mi? rnegin, bu salak sadece basit bir subay degil artik, m lk sahibi bir e fendi oldu. Hem de hatiri sayilir efendilerden biri oldu. Bay Stavrogin ona, iki y z k lesi olan b y k bir yer satti. Tanri sahidimdir ki yalan s ylemiyorum. Bunu, ok emin bir kaynaktan ve onurlu bir kisiden grendim. Simdi de gerisini siz tamamlayip ika rin ortaya. Baska tek kelime dahi s ylemem. Allahaismarladik!... *** Bay Verkhovensky beni b y k bir sabirsizlikla bekliyordu. Bir saat nce d nm st . Bende, sar hosmus kanisini uyandirdi; kuskusuz eve gelisinden bes dakika sonra sarhos olmus tu. Yazik! Drozdovlar'i ziyaret etmesi onu iyice sarsmisti. -- Mon ami, (dostum) d s nce zincirimi tamamen kaybettim. Lisa... o melege tapar ve onu ok d s n r m; fakat, her ikisinin de beni, benden bazi seyler grenebilmek amaci ile ag rdiklarini d s nmeden edemiyorum. Su var ki, agzimdan laf aldiktan sonra beni silkel eyip atacaklardi!... Evet, korkarim ki bu b yle olacakti... Sesimi kontrol edemeden hayretle bagirdim. - B yle konusmaktan utanmalisiniz!... - Aziz dostum, simdi tamamen yalniz kaldim. Enfin c'est ridicule, (bu g l n ). Orada b ile, her sey sir perdesi altinda sakli; Petersburg dedikodularini sorarak bana s aldirdilar. Anliyorsunuz ya, Nicholas'in d rt yil evvel yaptiklarini grenmisler. "S

iz buradaydiniz, olanlari g rd n z; deli oldugu dogru mu?" Bunu nereden grendiklerini b ilmiyorum. Bayan Drozdov, neden Nicholas'in deli oldugunu hemen kabullenmek isti yor? Kadin bunu istiyor. Size s yl yorum, kadin b yle istiyor. CeMaurice (Bu Ma-urice) , ismi neydi?.. Su Drozdov denilen adam, brave homme tout 136 dememe (yine de d r st adamdir), onun hesabina olmadigi ger ek; cette pauvre amie'ye ( bu zavalli dost) Paris'ten nce o yazdiktan sonra... Enfin (neyse), bu Praskovya, ona cette chere amie (aziz dostum) diyor; ger ek bir tip, Gogol' n Korobochka'sidir (*); sadece daha nispet i, daha kiskirtici ve daha b y t lm s bir Ko-robochka... - Gogol' n yarattigi karakterden daha b y k oldugundan emin misiniz? - Su halde daha k lt lm s olsun. Ne fark eder? Yalniz s z m kesmeyin; nk , kafamin i i , her sey d n p duruyor. Iyice takismis g r n yorlar. Lisa hari ; h l "teyze, teyze" diye d uyor etrafinda; ama, Lisa akillidir, kurnazdir ve orada anlayamadigim bir sey va r. Sirlar. Fakat, ihtiyar kadinla atisti. Cette pauvre (zavalli) teyze, ger ekten herkesi eziyor... ve simdi de valinin karisi, toplumun saygisizligi ve Karmazino v'un "saygisizligi" ile ugrasacak. Sonra birden oglunun deliligi d s ncesine saplani yor, ceLipoutine, ce queje ne comprendres pa, (su Liputin'i de anlayamadim); ve. .. ve alnina sirkeli bezlerle pansuman yapmakta oldugunu s ylediler ve biz burada yakinmalarimiz ve mektuplarimizla ugrasip duruyoruz. Oh, ona ne kadar istirap ve rdim; hem de b yle bir zamanda! je suis un ingrat! (Ne kadar nank r m ben!) D s n n bir kere , d n s mde ondan bir mektup aliyorum. Okuyun, okuyun! Oh, ne kadar hayvanca davrandim !... Bayan Stavrogin'den aldigi mektubu verdi. Bu sabah g nderdigi pusulada "evden ikmay in" ifadesini kullandigi i in pisman olmus g r n yordu. Mektubu kibar, fakat kisa ve kes indi. Bay Verkhovensky'nin pazar g n , saat on ikide gelmesini ve gelirken de bir ar kadasini getirmesini (ismimi yazmisti) istiyordu. Kendisinin de, Dasha'nin agabe yi olarak Shatov'u davet edecegine s z veriyordu. "Kesin cevabi kendisinden alabil eceksiniz; bu sizi memnun edecek mi? Sabirsizlikla beklediginiz formalite bu deg il mi?" (*) Korobochka, Gogol' n l m nden iki yil evvel ikinci cildini yaktigi Mer-tuya D si ( l Ca lar) adli eserindeki kadin karakter. 137- Mektubundaki son satira yazmis oldugu, formalite hakkindaki sabri t kenmis an latimina dikkat edin. Zavalli, zavalli kadiri, hayattaki en iyi dostum! B t n gelece gimi etkileyecek olan bu ani kararin bana b y k bir darbe oldugunu itiraf edebilirim . H l mitli oldugumu s yleyebilirdim; ama, simdi tout est dit (son s z s ylendi), her seyi n bittigini biliyorum; c'est terrible. (Korkun sey) Ah, su pazar hi gelmese de her sey yine eskisi gibi olsa: Beni g rmeye gelecektiniz ve ben de sizi bekleyecektim .... -Liputin'in bu sabah s yledigi k t seylerin etkisi altindasiniz. Hepsi uydurma ve asi lsiz seylerdi. - Dostum, parmaginizi aciyan baska bir noktaya bastiniz. Bu iyi niyetli parmagin iz ogunlukla merhametsiz ve bazen deginmeniz ok acimasiz oluyor. z r dilerim; ama, bi liyor musunuz, tamamen unutmustum. Yani, su tatsiz uydurmalari demek istedim. As linda unutmus da degilim; Fakat, b y k bir budalalikla, Lisa'nin yaninda mutlu olmay a ve kendimi, mutlu olduguma kandirmaya alistim. Fakat simdi... oh, simdi, bu c mer t ve b y k kalpli kadim d s n yorum. S ylenmesi gerekirse, eksikliklerime sabirla hosg r g s , aslinda hosg r l olmayabilirdi de; fakat d s n n, r m s karakterim, degersizligimle ben .. Simarik, bencil ve masum olmaktan uzak bir ocugum. Lisa'nin pek hos olarak s yle digi gibi, cette pauvre (bu zavalli) teyze, tam yirmi yildir bana bir dadi gibi bakti. Ve birden, yirmi yildan sonra, bu ocugun kafasina evlenmek arzusu saplanmi s... ona pes pese mektuplar g nderiyor; oysa, o zavalli alnina sirkeli bez koymakl a mesgul ve... ve, eh, simdi istedigimi elde ettim ve pazar g n evli bir adam olaca gim... her seye ragmen!... Hangi akla hizmetle evlenmekte israr ettim? O mektupl ari neden yazdim? Oh, evet, s ylemeyi unuttum: Lisa, Dasha'yi vg yle aniyor. Hi degils e yle g r n yor. Onun hakkinda "C'est un angle " (bir melektir) diyor, yalniz olduk a "i in e kapanik" olarak. Her ikisi de evlenmemi tavsiye ediyorlar... hatta, Praskovya. .. eh, hayir, Praskovya degil. O tavsiye etmedi. Oh, o k c k "kutusunda" ne kadar zehi r var bilemezsiniz! Aslina bakarsaniz, Lisa da tavsiye et138 medi. "Neden evleneceksiniz, sanki?" dedi. "Y ksek zek li zevklerinizin size yeterli

olmasi gerekir!" Sonra kahkahalarla g ld . Lisa'da ok mutsuz oldugundan b yle g lmesini bagisladim. Fakat, bana s ylediklerine g re erkekler kadinsiz yasayamazlarmis. Derma nsizlik aginiz yaklasiyor ve size bakacaktir, ya da her ne ise... Ma foi (Vallah) , burada sizinle otururken, kendi kendime, firtinali g nlerime yaklastigim su zama nda, onun cennetten g nderilmis bir melek oldugunu ve bana bakacagim... falan, tek rarlayip duruyorum... enfin (neyse), evin d zeni i in bana faydali olacaktir. Evde h er sey karmakarisik. Su pislige bakin!. Bu sabah, buralari toplamasi i in Nastasya 'ya s ylemistim; oysa su kitap h l yerde duruyor. La pauvre amie (zavalli dostum), od amin bu tertipsizligi i in daima bana kiziyor. Oh, artik onun tarafindan azarlanma yacagim! Vingt ans! (yirmi yil) Ve... ve zannedersem imzasiz, kimligi belirsiz m ektuplar da aliyorlar. D s n n! Nicholas'in, b t n m lk n Lebyatkin'e sattigi yazilmis. C'es n monstre! (Ne canavarlik!) et enfin, (neyse), su Lebyatkin de kim oluyor? Lisa, dinliyor... dinliyor... oh, ylesine dinliyor ki! Alayla g lmesini bagisladim; nk , din lerken y z n n anlatimini g rd m ve ce Maurice... simdi onun yerinde olmak isterdim, dogru su, brave homme tout de meme (yine de iyi adamdir), fakat olduk a ekingen; fakat on a bos ver. Sustu. Yorgun ve saskindi; yorgun g zlerini yere dikmis, basi g gs ne sarkmis oturuyor du. Konusmamizin l noktaya ulastigi bu andan yararlanarak Filippov'un evine gidisi mi s yledim b y k bir ve kesin, kuru bir dille, Lebyatkin'in kiz kardesinin (onu hi g rme mistim) ger ekten, Liputin'in dedigi gibi, hayatinin bilinmeyen bir devresinde, Ni cholas'in kurbani olabilecegi ve Lebyatkin bazi nedenlerle Nicholas'tan para ald igina g re, bu s ylentinin olasilikla dogru olabilecegi hakkindaki d s ncelerimi anlatti m. Fakat, anlattiklarimin hepsi bu kadardi. Dasha hakkindaki iftiralara gelince, b t n s ylenenlerin Liputin'in uydurmasi oldugunu s yledim ve yalan s ylemek zorunda olma yan Kirilov'un bile b yle d s nd g n s zlerime ekledim. Bay Verkhovensky, anlattiklarimla i gili degilmis gibi dalgin dalgin dinliyordu. Bu 139arada, Kirilov ile aramizda ge en konusmayi da anlattim ve sonunda ka ak olabilec egini belirttim. Bay Verkhovensky, sanki arzusunun aksine konusuyormus gibi, bezgin bir tavirla: - Deli degil, dedi. Fakat, kafasi alismayanlar sirasinda yer alabileceklerden bir idir. Ces gens-la supposent la nature et la societe humaine autres que Dieu ne l es a faites te gu'elles ne sont r'eellement. (Bu insanlar dogayla insan toplumun u, Tanri'nin yarattigindan ve aslindan baska t rl oldugunu saniyorlar.) Insanlar on lara egilirler; fakat, her ne pahasina olursa olsun, Stephan Verkhovensky bunu y apmaz. Bir zamanlar onlari Petersburg'da avec cette chere amie, (bu aziz dost il e) g rm st m, Ah, onu o zaman ne kadar zm st m! Ve onlarin hakaretlerinden ve su lamalarinda korkmuyordum. Simdi de korkmam; mais parlons d'autre chose (ama bu konuyu birak alim). Anliyorsunuz ya, korkun bir sey yaptim, d n Dasha'ya bir mektup g nderdim ve.. . oh, bunun i in kendime ne kadar lanet ediyorum, bilemezsiniz!... - Dasha'ya ne hakkinda yazmistiniz? - Oh, dostum, inanin bana, ok onurluca yazilmis bir mektuptu. Mektubumda, bes g n nc e Nicholas'a bir mektup yazdigimi bildirmistim. O mektubum da ok onurluca yazilmi stir. Hararetle: - Simdi anliyorum! diye bagirdim. Onlarin adlarini bu sekilde birlestirmek hakki niz mi? - Fakat, mon cher (monser), l tfen beni tamamen ezmeyin, bana b yle bagirmayin! Zate n son derece sey gibi... circirb cegi gibi ezildim ve nihayet, yazdiklarimin ok onu rlu olduklarina da inaniyorum. D s nelim ki, aralarinda ger ekten bir sey vardi... en Suisse (Isvi re'de)... ya da bir sey baslamak zeredir. Her seyden nce, onlarin kalpl erini grenmem gerekmez mi? ve... enfin (neyse) onlarin hislerine karismamak ve yo llarinin zerinde durmamak i in b yle hareket etmem gerekmez mi?... Ayrica, amacim tam amen d r stl kt ... 140 Kendime engel olamayarak: - Oh, dostum, ne kadar aptalca bir sey yapmissiniz! dedim. Gayretkes bir tavirla tekrarladi. - Aptallikti, dogru! Bu kadar g zel bir s z ilk defa kul-laniyorsunuz, c'etait bete, mais gue faire, toiit est dit (Sa ma olabilir ama, her sey s ylenmisti). Baska biri nin g nahini kapamak i in bile olsa, onunla evlenecegim. B yle olunca, o mektuplari ne

den yazdim, bilmem ki? B yle degil mi? - Ayni seyleri tekrarliyorsunuz!... - Oh, simdi de haykirmalarinizla beni korkutmaya alisiyo-rsunuz. G r yorsunuz ki, n n zde bambaska bir Stepan Verk-hovensky var. Digeri oktan g m ld ; enfin, tout esi dit (neyse s ylenmeyen bir sey kalmadi). Peki, neden bagiriyorsunuz? Ev-ilenen siz olmadigin izdan ve kafanizda adi ikmis s s esyasini tasimak zorunda bulunmadiginizdan mi? Yin e mi y z n z eksiyor? Zavalli dostum, kadinlari tanimiyorsunuz. B t n hayatimi onlari ince lemekle yitirdim. "Eger b t n d nyayi fethetmek istiyorsaniz, nce kendinizi fethetmelis iniz." Sizin gibi romantik olan, m stakbel karimin kardesi Shatov'un hayatinda ban a s yledigi en g zel s zd r. Onun bu s z n seve seve kabulleniyorum. Eh, ben de kendimi fethetmeye hazirim ve evlenecegim; fakat, d nya yerine fet-hedecegim ne olacaktir? Ah, dostum, evlilik her gururlu kisinin, her zg rl g n moral bakimindan l m d r. Evlilik h ti, beni yip-ratacak, g c m yitirecek, amacimiza hizmet cesaretimi kiracaktir. ocuklar olacak; bunlar benden de olmayabilir... yani benden olmayacagina eminim demek i stedim; akilli bir adam ger ekle karsilasmaktan korkmaz. Bu sabah, Liputin, evimi Nicholas'a karsi kapamami s yledi; Liputin salagin biridir. Kadin, her seyi g ren bi r g z bile aldatir. Kadini yaratirken, le bon Diue (Allah baba) bunu Diliyordu kusk usuz, b yle bir seyi tehlikeye atmak zorundaydi; fakat kadinin Tanriyi etkileyerek onu b yle yaratmasini sagladigindan eminim... b yle zelliklerle... Aksi halde kim b yl e karsiliksii bir sikintiya girerdi? Nastasya, biliyorum, b yle serbest 141d s nmeme kiziyor; fakat enfin, tout est dit (neyse, her sey s ylendi). Kendi aginda pek sevilen, b ylesine basit, kinayeli kelimeler kullanmamis olsaydi, Stepan Verkhovensky olamazdi. Simdi, hi degilse kisa bir s re i in bu kelimelerle avu nuyordu. B y k bir aresizlik i inde irpinarak: - Oh, keske b rg n olmasa, hi pazar olmasa! diye haykirdi. Neden pazarsiz bir hafta ol maz ki... si le mimde existe? (Mucize: diye bir sey varsa). Hi degilse bir kereye zg olmak zere, takvimden pazari silse, Tanri ne kaybeder ki? Sadece et quet tout s oit dit, (her seyin bitmis oldugunu) dinsizlere g stermek, kudretini kanitlamak i i n yapsa!... Ah, onu ne kadar ok sevmistim! Yirmi yil, t m yirmi yil ve beni hi bir za man anlamadi! Hayretle: - Fakat neden bahsediyorsunuz? diye sordum. Sizi hi anlayamiyorum! - Vingt ans! (Yirmi yil) Ve beni bir kere olsun anlayamadi... Ah, bu zul m!... Ve ger ekten ondan korktugum ya da fakir oldugum i in mi onunla evlenecegimi saniyor? A h, bunun igren ligi!... Teyze, teyze, bunu sizin i in yapiyorum! Ah, birak bunu grens in, teyze; grensin ki, yirmi yildir taptigim tek kadindir! Bunu bilmeli, aksi hal de b yle bir evlenme olamaz; beni; ce qu'an apelle le (nasil derler), mihraba kada r zorla s r klemeleri gerekecektir!... B yle bir itirafini ilk kez duyuyordum. Hem ylesine bir hararetle yapmisti ki bu it irafini!... Kahkahalarla g lmemek i in kendime zor engel oldugumu saklayamayacagim. Fakat hataliydim. Aklina yeni bir d s nce gelmis gibi b y k bir heyecanla bagirdi. - Bana simdi sadece o kaldi, sadece biri, tek umudum!... Simdi beni sadece zaval li oglum kurtarabilir ve... Oh, neden abuk gelmez bilmem ki? Ah, oglum, ah sevgil i Peter'im... her ne kadar baba denmeye degmezsem de, kaplan deseler daha dogru olurdu, bununla beraber... laissez-moi, mon amie, (beni birakin, dostum) d 142 s ncelerimi toparlayabilmek i in biraz yatacagim. ok yorgunum ok ve sizin de yatma vak tinizin geldigini d s n yorum. Voyez vous, (g r yor musunuz) saat on iki... 4. TOPAL Shatov hi bir zorluk ikarmadan, birakmis oldugum pusulaya uyarak, ertesi g n gle vakti Lisa'ya gitti. Hemen hemen ayni anda gitmistik; ben de onun gibi ilk ziyaretimi yapiyordum. Hepsi... Lisa, annesi ve Bay Drozdov... b y k salonda oturmus tartisiyor lardi. Annesi, Lisa'dan piyanoda bir vals almasini istiyordu... ve Lisa alinmasini istenen par ayi almaya baslayinca, annesi istemis oldugu valsin bu olmadigini iddi a etmeye basladi. Bay Drozdov, kalbinin buyurdugu gibi Lisa'nin tarafini tuttu v e ihtiyar hanimefendiyi, alinan par anin dogru olduguna inandirmaya alisti; fakat, B ayan Drozdov kendisine h kim olamayarak aglamaya basladi. Hastaydi; hatta, zorlukl a y r yebiliyordu. Bacaklari sismisti ve Lisa'dan ekinmesine ragmen, huysuzluk ediyor

, her n ne gelene atiyordu. Bizi g rmekten memnun oldular. Lisa, sevincinden kizararak bize yaklasti. Shatov'u getirmemden t r "mersi" dedikten sonra merakli g zlerle s zerek ona dogru y r d . Shatov, sikintili bir tavirla kapinin yaninda durdu. Lisa, geldiginden t r kendisine tesekk r ettikten sonra onu annesine g t rd . - Size s zetmis oldugum, Bay Shatov ve bu bay da G...v, benim ve Bay Verkhovensky' nin en yakin arkadasi. Maurice onunla d n tanismisti. - Bununlardan hangisi profes r? -Profes r degiller, Anne. - Profes r olmalari gerekir. Hi degilse birinin. Bir profes r olacagini kendin s ylemis tin... zannedersem profes r olani bu. S z n n burasinda parmagi ile tiksinir gibi Shatov'u isaret etti. 143Lisa: - Bir profes r bekledigim hakkinda size bir sey s ylemis degilim, dedi. Bay G...V ka mu hizmetindedir ve Bay Shatov eski bir niversite grencisidir. - grenci olsun, profes r olsun, hepsi niversiteli. Sadece tartismak istiyorsunuz. Fa kat, Isvi reli'nin biyigi ve k k bir sakali vardi. Lisa: - Annem daima Bay Verkhovensky'nin ogluna profes r der, dedi ve Shatov'u salonun b r ucundaki bir kanepeye g t rd . Lisa: - Son derece z ld m, diye fisildadi. Fakat bacaklari b yle sistigi zaman daima huysuz o luyor. Korkarim ki hasta. Sonra b y k bir merakla Shatov'u incelemesine devam etti. zellikle onun daginik sa lari ile ilgileniyordu. Lisa'nin beni, acimadan yaninda biraktigi yasli kadin sordu: - Orduda misiniz, efendim? - Hayir, Madam. Kamu hizmetindeyim. Lisa hemen seslendi: . . . . - Bay G...V, Bay Verkhovensky'nin ok yakin arkadasidir. - Bay Verkhovensky'nin hizmetinde mi alisiyorsunuz? O da bir profes rd r, degil mi? Lisa, fkeyle haykirdi. - Aman Anne, r yalarinizda bile profes r g r yor olmalisiniz. - Ger ek hayatta ok profes r vardir. Annenle daima zit gidiyorsun, sevgilim. Bay Stav rogin annesinin yaninda kalirken, d rt yil nce burada miydiniz? Burada oldugum cevabini verdim. - Sizinle beraber bir de Ingiliz yok muydu? - Hayir, Madam, yoktu. 144 Lisa g ld : - Eh, anliyorsun, ya, bir Ingiliz yokmus. Su halde yalandi. Bayan Stavrogin ve B ay Verkhovensky yalan s yl yor. Herkes yalan s yl yor.. Lisa durumu kisaca a ikladi:. - D n Teyze ile Bay Verkhovensky, Bay Stavrogin ile Sha-kespeare'in IV. Henry kita bindaki Prens Harry arasindaki bazi es-degerlikten bahsediyorlardi ve annem bu n edenle bir Ingiliz'in bulunmasi gerektiginde israr ediyor. -Eger Harry orada bulunmamissa, bir Ingiliz de bulunmamis demektir. Soytariligi yapan Nicholas'in kendisiydi. Lisa, Shatov'a a iklama yapmak zorunlugunu hissetti. - Sizi temin ederim ki annem maksatli konusuyor, dedi. Shakespear'in b t n yapitlari ni bilir. Othello'nun birinci b l m n ona ben okudum; fakat, simdi ok aci ekiyor. Anne, s aat on ikiyi vuruyor... Ila alma zamaniniz geldi. Bir hizmet i, kapidan: - Doktor geldi, Madam, diye bildirdi. Ihtiyar hanimefendi yerinde kalkti ve k pegini agirmaya basladi. - Zemirka, Zemirka, ne olursa olsun sen benimle geliyorsun, degil mi? Zemirka, igren bir sokak k pegi, sahibesinin buyruguna aldirmadan, Lisa'nin oturmak ta oldugu kanepenin altina s z ld . - Demek sen de gelmeyeceksin! Pek l , seni de istemiyorum. Bana d nd : - Iyi g nler, efendim; ne yazik ki isminizi bilmiyorum. - Anton Lavrentyevich...

- nemli degil, efendim; bir kulagimdan girip b r nden ikar. Benimle gelmiyorsunuz, Maur ice; Zemirka'yi agirmistim. Tanriya s k r, yalniz basima dolasabiliyorum. Yarin da ar aba gezisine ikacagim. 145 fkeli bir tavirla odadan ikti. Lisa, bana bakarak: - L tfen, dedi. Bay Drozdov'la konusun. Birbirinizi tanimaktan ok memnun olacaginiz a eminim. Lisa, tatli tatli tebess m ederek Bay Drozdov'a bakinca, adamin neseyle y z parladi. Ister istemez Bay Drozdov'la konusmak zorunda kaldim. *** Lisa'nin Shatov'la ilgisinin, ger ekten sadece edebiyat konusunda olmasi beni ok sa sirtti. Neden oldugunu bilmiyorum; ama, Shatov'u tamamen ayri bir konuda g rmek is tedigini tasavvur etmistim. Biz, yani Bay Drozdov ve ben, konustuklarinin gizli olmadigini y ksek sesle konusmalarindan anlayinca onlari dinlemeye koyulduk. ok ge me den biz de yanlarina davet edildik. B t n mesele, Lisa'nin yararli olacagini d s nd g , bir kitabi yayimlamak istemesiydi; fakat, tecr besiz oldugundan bu konuda kendisine bi r yardimci ariyordu. Planini Shatov'a anlatirken takindigi ciddi tavir beni oldu k a sasirtti. "Yeni kadinlardan biri olmali" diye d s nd m, "isvi re'deki yillarini bosuna harcamamis". Shatov, g zlerini yere dikmis b y k bir dikkatle dinliyordu. Hayati renk li g ren bir sosyete kizinin, g r n ste kendisine hi de uymayan bir konu ile ilgilenmesin e hayret bile etmiyordu. Lisa'nin plani s yleydi: Rusya'da, hem baskent ve hem de tasrada olmak zere bir ok ga zete ve dergi yayimlanir ve her g n bu yayimlarda sayisiz haberler ikardi. Bir yil s resince, bu gazete ve dergiler, dolaplara serilir, yirtilip atilir ya da kesek gid i yapmakta kullanilir ya da her esit is isin kullanilirdi. Olaylarin ogu, toplum ze rinde etki yapar ve onlar tarafindan ezberlenebilirdi; fakat, bu ezber zamanla u nutulurdu. Bir ok kimse bazi olaylara bakmak ister; fakat, bir s r gazete karistiraca gindan bu sikintiya katlanmazdi. Ayrica, olaylarin g n n n ve yerinin hatirlanabilmesi ok g t . 146 Hatta, bazen yil bile hatirlanamazdi. Bunu g z n ne alarak, bir yilin ok nemli olaylari , belli bir plana g re, bilinen bir anlamda, basliklariyla, alfabetik sirasiyla, a ylara ve g nlere g re hazirlanmis olarak bir kitapta toplanacak olursa; b yle bir kita p, gazetelerde yayimlanan olaylar, yillik olaylarin yaninda, ok az kalsalar bile, bir yillik Rus yasantisinin karakterestik zelligini verebilirdi. Shatov: - Bir ok k gidin yerini, birka kalin cilt alir, hepsi o kadar, dedi. Fakat, Lisa, bu d s ncesinin savunmasini b y k bir hararetle yapmaya alismakla beraber, b u konudaki yetersizligi, g r s n tam olarak anlatmasina engel oluyordu. Bir kitaptan fa zlasinin gereksizligini ve bu kitabin da kalin olmasina gerek olmadigini s yledi. Fakat, kitap kalin bile olsa, olaylar kolaylikla bulunabilecek; nk , her sey plana d ayanacak ve olaylar bir d zen i inde olacakti. Tabii, t m olaylarin bulunabilmesi ve y ayimlanabilmesi m mk n olamayacakti. Zaten, b yle bir niyeti de yoktu. Genelgeler, h k met in esitli sorunlari, tutumu, b lge y netim kurullarinin kararlari, yasalar ve buna be nzer olaylar, her ne kadar nemli olurlarsa olsunlar, yayimlanacak konunun disinda birakilabilirdi. Bir ok olay alinmayabilir; Sadece, Rus halkinin kisisel karakter ine ve toplumun moral yasantisina, az ya da ok benzer tipik olaylar alinip digerl erinin ogu alinmayabilirdi. Tabii, buna her t rl olay dahil edilebilir; garip olayla r, yanginlar, toplumu ilgilendiren olaylar, iyi ya da k t davranislar, her t rl konusm alar ya da deme ler; hatta, sel baskinlari ve h k metin bazi kararlari bile alinabilir di; fakat, se ilen olaylarin karakteristik olmalari sartti; her yayimlanan olayin, iyice incelenmesi, verilen zetin t m olayi, b t n, ayrintilari ile aydinlatabilmesi ge rekirdi. Ve nihayet, arastirmalar i in gerekli olmasinin disinda dinlendirici de o lmaliydi. Yani, okuyucunun, okuma zevkine de hitap etmeliydi. Rus halkinin bir y illik yasantisinin karakterini g stermeli, ruhsal durumunun ve ahlakinin bir yansi masi olmaliydi. 147Lisa israrla: - Herkesin satin almasini isteyecegiz, dedi. Her evde bulunmasini arzu edecegiz. Tabii, her seyin iyi bir plana dayanacagini biliyor ve bu y zden yardiminizi tale p ediyorum. Lisa, hararetle konusmustu. S yledikleri her ne kadar pek anlamli degilse de, Shat

ov onun ne demek istedigini anlamaya baslamisti. G zlerini yerden kaldirmadan: - Demek ki, belirli bir y n ve bildigimiz y ndeki olaylari derleyen bir kitap olacak, diye mirildandi. - yle degil. Y n olmayacak. Tarafsiz olacagiz ve bizim y n m z de tarafsizligimiz olacak. Shatov, yerinde kimildanarak: - Y n olmak k t bir sey olamaz ki, dedi. Ayrica, eger herhangi bir se me yapilacaksa bun dan ka inmak m mk n olmayacaktir. Ger eklerin se imi, olaylari anlasilmasi i in bir a iklama apilmasini gerektirecek. D s nceniz hi de fena sayilmaz. Lisa sevin le haykirdi. -Demek b yle bir kitabin basilabilmesinin m mk n oldugunu d s n yorsunuz, degil mi? - Dikkatle d s n l p incelenmeli. B y k bir is. Hemen bir plan yapmak m mk n degil. Insanin t e edinmesi sart. Hatta, kitabi yayimlamaya hazir oldugumuz zaman bile, bunun nas il yapilacagini anlayabilecegimizi sanmam. Birka tecr beden sonra belki. Fakat d s ncen iz, bu konuya egilmeye deger. Yararli bir d s nce. Shatov, nihayet basini kaldirdi. ylesine ilgilenmis olmaliydi ki g zleri alev alev yaniyordu. Yumusak bir sesle utanarak sordu: - Bunu siz mi d s nd n z? Lisa g l mseyerek cevap verdi: - D s ncenin pek nemi yok; b t n sorun bu d s nceyi uygulama alanina koymakta. Pek zeki sayi mam. Anlayisim da biraz kit olduguna g re, tamamen a ik olarak g rd g m yoldan y r meyi terci ederim. 148 - A ik g rd g n z yolu mu takip edersiniz? Lisa aceleyle: - Dogru bir deyis olmadi mi? diye sordu. - Oh, arzu ettiginiz kelimeyi kullanabilirsiniz. Bence pek nemli degil. - Dis lkelerde dolasirken, bazi islere yararli olabilecegimi d s nd m. Param var; fakat , kullanamiyorum. Neden ben de topluma yararli olmayayim? Ayrica, b yle bir sey ak lima birden geldi. D s n p bulmus degilim ve buna ok da sevindim. Bu d s ncemi tek basima u ygulama alanina koyamayacagimi biliyordum; nk , kendi basima hi bir sey yapamam. Tabii , isbirligi yaptigim insan kitabima ortak olacak. Yari yariya; plan ve alisma ile siz ugrasacaksiniz, bulus ve yayini paraca desteklemek benim g revim olacak. B yle bir kitap masrafini ikarmaz mi? - Dogru bir plan bulabilirsek, satar. - Su kadarini s yleyebilirim ki, bu isi para kazanmak i in yapmiyorum. Fakat, kitab in satmasi hosuma gidecek ve eger bundan para kazanabilirsek b y k bir kivan duyacagi m. - Anladim; peki, benim durumum ne olacak? - Sizinle isbirligi yapacagiz ve yari yariya ortagiz; fakat plani siz yapacaksin iz. -Fakat benim plan yapabilecek kapasitede bir insan oldugumu nereden biliyorsunuz ? - Sizin hakkinizda bilgi verdiler, burada da duydum... sizin ok zeki ve... ve b yle islere aklinizin yatkin oldugunu... ve... ok d s n r bir kimse oldugunuzu biliyorum. B ay Peter Verkhovensky, isvi re'deyken sizden ok s zetmisti. Lisa bir saniye sustuktan sonra, aceleyle ekledi: - Bay Peter Verkhovensky ok zeki bir kimsedir, degil mi? Shatov, ka amak bir bakist an sonra basini n ne egdi. Lisa: 149- Bay Stavrogin de sizin hakkinizda ok konusmustu, dedi. Shatov, birden kipkir mizi oldu. Lisa, nceden hazirlamis oldugu, paket halindeki gazeteleri aceleyle sandalyenin ze rinden aldi. - Iste, iste gazeteler burada. Daha yararli bir se im yapabilmek i in hepsini bir si raya koymaya alistim ve numaraladim.. siz de g receksiniz. Shatov, gazete paketim aldi. Lisa: - Eve g t r p inceleyin. Nerede oturuyorsunuz? - Bogoyavlenskaya sokagindaki Filippov'un evinde. Lisa, eskisi gibi abuk abuk konu sarak: - Biliyorum, dedi. Orada Lepyatkin isminde bir y zbasinin da oturdugunu s ylemislerd i. Shatov, cevap vermeden uzun bir dakika sustu. Elinde gazete paketi oldugu halde

g zlerini yere dikmis oturuyordu. Sesini garip bir tarzda al altarak, deta bir fisilt i halinde: - B yle bir is i in baska birini bulsaniz daha iyi olur kanisindayim, dedi. Size ya rarli olabilecegimi sanmiyorum. Lisa kizardi. - Hangi isten s zediyorsunuz? diye bagirdi. Maurice, l tfen d n aldigim mektubu verir misiniz? Ben de, Bay Drozdov'un pesinden masaya gittim. Lisa, birden bana hitap ederek, elindeki mektubu asiri bir heyecanla a ti. - Suna bir bakin. B yle bir sey g rd n z m hi ? Okuyun, l tfen. Hem de y ksek sesle okuyun. Shatov'un da duymasini istiyorum. B y k bir saskinlik i inde asagidaki mektubu okudum: 150 Hanimlarin fazilet, rnegi, Bayan Tushin Hanimefendi, Ah, o ne zerafettir Bayan Tushin'in y z ndeki, Kuzeniyle iktigi zaman dolasmaya atla Sa lari u usur hafif esen bir r zg rla, Annesiyle beraber kilisede diz ker yere Tatli b r pembelik yayilir candan y zlere! Iste o zaman, yasaya uygun bir evlilik arzularim Annesiyle giderken kuru g zlerle pesinden bakarim. Bir tartisma sirasinda cahil bir adam tarafindan yazilmistir. Hanimefendi, Vatanim ugruna Sivastopol'da kolumu kaybetmedigim, oraya hi gitmedigim ve savas s r esince, en nefret ettigim sebze tasimak isiyle ugrastigim i in kendime ok acirim. S iz, bir eski zaman tanri asi, ben ise bir hi im ve sonsuzlugun ne oldugunu biliyorum . Bu yazdiklarimi sadece bir siir olarak kabul edin. nk , siirler nihayet sa maliktir ve k stahlik sayilacak seyleri dogrular. Mikroskopla bakildiginda bir damla suyun i inde kaynasan milyonlarca mikroptan biri, g nese bir siir yazacak olsa, g nes o mikr oba kizabilir mi ? Hatta, en iyi Petersburg sosyetesinde, b y k hayvanlari koruma ku l b , atlarla ve k peklerle ilgilenirken, k c k bir mikrobu dikkate almaz ve yeteri kadar b olmadigi i in onunla ilgilenmez. Ben de yeteri kadar b y k degilim. Evlenme d s ncesi anla msiz gelebilir; fakat, kisa bir zaman sonra, k leligin kaldirilmasindan nce iki y z k l enin alisabilecegi kadar b y k bir m lk sahibi olacagim. Bir ok sey s yleyebilir ve hatta, sonucu Sibirya olabilecek dok manlar bile temin edebilirim. Teklifimi k msemeyin. Mikr obun, bu mektubunu, siir olarak kabul edin. Y zbasi Lebyatkin, emrinizdeki en sadik hizmetk riniz. 151Elimde olmayarak haykirdim. - Al agin biri, sarhoslukla yazmis! Onu taniyorum. Lisa, a iklamaya basladi. Kizariyor ve abuk abuk konusuyordu. - Mektubu d n aldim. Tabii, bunun bir salak tarafindan yazilmis oldugunu hemen anl adim. Annemi daha fazla zmemek i in hen z ona g stermis degilim. Fakat, b yle mektuplarla beni rahatsiz edecekse, buna karsi ne yapabilecegimi bilmiyorum. Bay Drozdov, b u adama gidip onunla konusmak ve beni bir daha rahatsiz etmemesini s ylemek istiyo r. S z n n burasinda, Shatov'a d nd . -Fakat, sizi halen is ortagim olarak g rd g mden, Bay Shatov, onunla ayni evde oturdug unuza g re, bu adamin daha neler yapabilecegini etraflica anlayabilmek i in onun hak kinda sizden bilgi almak istedim. Shatov isteksiz bir tavirla: - Sarhos ve al agin biridir, diye mirildandi. - Fakat her zaman bu kadar aptal midir? - Tanrim, hayir!... Ayik oldugu zaman hi de aptal bir kisi degildir. G lerek s ze karistim. - Aynen b yle siirler yazan bir general tanirdim. Daima susan Bay Drozdov, beklenmedik bir anda s ze karisti. - Hatta bu mektuplar bile, ne yaptigini bilen bir kimse oldugunu belirtiyor. Lisa sordu: - Kiz kardesi ile beraber oturdugunu duydum, dogru mu ? -Evet, dogru.

- Kiz kardesine k t davrandigi s yleniyor. Dogru mu? Shatov, yine Lisa'ya bakti. Kasl arini atarak mirildandi. - Bundan bana ne? 152 Sonra yerinden kalkarak kapiya dogru y r d . Lisa, telaslanarak: - Bekleyin, l tfen, diye bagirdi. Nereye gidiyorsunuz? Tartisacak bir ok seyimiz var . - Tartisacak ne var ki? Yarin size bildiririm. - Her seyden nemli bir sorun... basin konusu! Inanin ki bu isi laf olsun diye yap miyorum. Bu konuda son derece ciddiyim. Lisa'nin telasi artiyordu. -Yayimlamaya karar verecek olursak, nerede bastiracagiz? En nemli sorun bu... bas in i in Moskova'ya gidemeyiz. B yle bir yayin i in hangi basimevine g venebiliriz? Uzun zamandan beri, kendim bir basimevi kurmak arzusundayim, gerekirse sizin adiniza. .. bu takdirde, Annemin de izin verecegini biliyorum, yeter ki sizin adiniza ols un. Shatov, z nt l bir sesle sordu: - Baski yapabilecegimi nereden biliyorsunuz? - Nereden mi? Bay Peter Verkhovensky, Isvi re'deyken b yle islerin stesinden gelebile ceginizi s ylemisti. Hatta, size verilmek zere bir mektup verecekti; fakat, mektubu istemeyi unuttum. Shatov'un, simdi hatirladigima g re, rengi yine degisti. Birka saniye daha konusmad an durduktan sonra birden odadan ikti. Lisa, fkelendi. Bana d nerek sordu: - Her zaman b yle aniden mi gider? Omuzlarimi silkerek cevap vermek zereyken, birden Shatov tekrar odaya girdi, elin deki gazete paketini masanin zerine birakti. - Is ortaginiz olamayacagim, dedi. Ayiracak zamanim yok. Lisa, zg n bir tavirla yal varir gibi sordu: - Fakat neden? Neden olmasin? Kizdiniz mi yoksa? Lisa'nin ses tonundan sasirdigi belli oluyordu; birka saniye Lisa'nin y z ne bakti. Sonra hafif bir sesle: 153- Bir sey fark etmez, dedi. istemiyorum... Ve sonra evden ayrildi. Lisa, saskinligindan ne yapacagini bilmez g r n yordu. Bana, s askinligi biraz asiri gibi geldi. Bay Drozdov, y ksek bir sesle: - Olagan st garip bir adam! dedi. *** "Garip" oldugu kusku g t rmemekle beraber, benim i in a ik olmayan bir ok sorun vardi. B t n u s zlerde gizli bir sey vardi. Bu yayinevi sorununa bir t rl aklim ermiyordu; sonra, su sa ma mektup vardi ortada; bu mektupta, verilebilecek bazi bilgilerden ve "dok m an"lardan s zediliyordu; mektupta ge en bu s zlere, hep beraber deginilmekten ka inilmis gibi bir hava vardi; basimevi konusunda konusuldugu i in Shatov'un aniden gitmesi de zerinde durulacak sorunlardan biriydi. B t n bunlar tek bir nedende toplaniyordu; benim gelisimden nce burada bazi olaylar ge mis ve beni ilgilendirmemesi gereken b azi konular konusulmustu. Ayrica, gitme zamani da gelmisti. Ilk ziyaret i in fazla uzun bir zaman kalmistim. Gitmek i in izin istemek zere Lisa'nin yanina gittim. Benim varligimi unutmus gibi g r n yordu. H l masanin yaninda, g zlerini halinin st ndeki b noktaya dikmis duruyordu. Her zamanki gibi nazik bir sesle: - Oh, z r dilerim, diye mirildandi. Siz de gidiyorsunuz. Bay Verkhovensky'ye saygil arimi bildirin ve m mk n oldugu kadar abuk olarak beni g rmesini s yleyin. Maurice, Bay G ...V gidiyor. Annemin, size iyi geceler dilemek zere burada bulunmayisi i in z r diler im. Odadan ikmis, merdivenlerin sonuna gelmistim ki arkamdan kosarak biri geldi ve ba na n kapida yetisti. - Hanimim geri d nmenizi istiyor, efendim.. - Hanimin mi, yoksa Bayan Lisa mi? 154 - Bayan Lisa, efendim. Lisa'yi, evvelce oturdugumuz salonun yanindaki kabul odasinda buldum. Maurice'in yalniz kaldigi b y k salonun kapisi kapaliydi.

Lisa, bana g l mseyerek baktigi halde renginin soluklugu g z mden ka madi. Odanin tam orta sinda duruyor ve bir sey i in karar verememis olmanin sikintisiyla kivranir gibi g r n y ordu. Fakat, birden elimden tuttu ve beni pencerenin n ne g t rd . Sabirsizlikla alev alev yanan g zlerini g zlerime dikerek: - Kadini derhal g rmem gerekiyor, dedi. Kendi g zlerimle g rmeliyim ve sizden, bu hus usta bana yardim etmenizi rica ediyorum. Son derece heyecanli bir tavri vardi. Telasla sordum: -Fakat kimi g rmek istiyorsunuz, Bayan Lisa? - Su Bayan Lebyatkin'i, topali... topal oldugu dogru mu? Agzim bir karis a ik kalm isti. B y k bir hazir cevaplilikla ve fisildayarak: - Onu hi g rmedim; fakat, topal oldugu s ylentisini duydum, dedim. D n duydum. - Onu mutlaka g rmeliyim. Muhakkak g rmeliyim. Bunu, bug n temin edebilir misiniz? Lisa, adina son derece z ld m. Onu yatistirmaya alisarak: - Korkarim ki bu m mk n olamaz, dedim. Ayrica, bunu nasil temin edebilecegimi de bil miyorum. Gidip Shatov'u g recegim... - Yarin bunu temin edemezseniz, Bay Drozdov benimle gelmeyi reddettiginden tek b asima onu g rmeye gidecegim. Tek midim sizsiniz; nk , g venebilecegim kimsem yok. Korkari m, Shatov'la ok aptalca konustum... d r st bir insan oldugunuzu biliyorum ve belki de , bana candan baglisinizdir. L tfen, bunu bana temin ediverin. 155Ne olursa olsun, Lisa'ya yardim edebilmek arzusuna kapildim. Bir dakika kadar d s nd kten sonra: - Yapacagim su, dedim. Oraya kadar bizzat gidecegim ve onu g recegim. Bug n g recegim muhakkak. Onu g rebilmek i in bir bahane uydurabilirim. Size s z veriyorum. Yalniz, iz in verirseniz durumu Shatov'a a acagim. - Ona, kadini g rmek istedigimi, daha fazla bekleyemeyece-gimi ve biraz nce onu kan dirmak i in konusmamis oldugumu s yleyin. Belki de ok d r st bir insan oldugundan, kendis ini kandirmak istedigimi d s nmektense gitmeyi tercih etmistir. Onu aldatmadim. Kita bi ger ekten basmak ve baski isine girmek istiyorum. Hararetle Lisa'nin s ylediklerini dogruladim. - D r st bir insandir. - Ama, g r smeyi yarin temin edemezseniz, her ne olursa olsun, kimin haberi olursa olsun, oraya tek basima gidecegim. Hislerime h kim olarak: - Korkarim ki yarin saat ten nce sizi g remem, dedim. - Su halde yarin te. Demek ki, Bay Verkhovensky'nin evindeyken bana biraz bagli ol dugunuzu d s nmekle yanilmamistim, degil mi? G l mseyerek bakti ve "g le g le" der gibi elimi hafif e sikti; sonra, Drozdov'un yanina g itmek i in aceleyle b y k salona ge ti. Ne olup bittigini kesin olarak anlayamadan, verdigim s zden dolayi huzursuzlanarak evden ayrildim. aresizlik i inde irpinan, hi tanimadigi bir adama bile i ini d kmekten k a inmayan bir kadin g rm st m. Hayatindaki belki en g bir anda, tatli tatli g l mseyerek on arsi olan hislerimi bu kadar kolaylikla anlamasi beni ok etkilemisti. Fakat, ona sadece aciyordum, hepsi o kadar!... Sirlari birden bana ok kutsalmis gibi geldi. Hatta, herhangi biri bu sirlari bana s yleyecek olsa, onlari duymamak i in kulaklari mi ti-, kayabilirdim. I imde garip bir nsezi vardi... Ayrica, ne yapacagimi 156 da bilmiyordum. stelik, ne hazirlayacagimi da bilmiyordum... bir g r sme, fakat nasil bir g r sme? Ve onlari bir araya nasil getirebilecektim? B t n midim, Shatov'daydi; ama, onun bana bu hususta herhangi bir yardim yapamayacagini nceden d s nmem gerekirdi. Y ine de, onu g rmek i in aceleyle yola koyuldum. *** Shatov'u ancak aksam saat yediden sonra evinde bulabildim. Ziyaret isi oldugunu g rm ek beni sasirtti.... Bay Kirilov ve Bay Virginsky'nin uzaktan tanidigim, Bay Shi galyov adindaki, kayinbiraderi vardi. Bu Shigalyov, sehirde iki aydan beri bulunuyordu; nereden geldigini bilmiyordum; b t n bilgim, Petersburg'daki ilerici bir dergide birtakim makalelerinin yayimlanmi s olmasindan ileri gitmiyordu. Virginsky, sokaktaki karsilasmalarimizin birinde tanistirmisti. Hayatimda hi bir zaman, bu kadar asik suratli ve z nt l bir adam g rmemisti

m. Sanki, d nyanin sonunun gelmesini bekler bir hali vardi. Hem de bu bekleyisi, h erhangi bir kehanete dayanmiyordu; d nyanin sonunun gelmesini kesinlikle bekliyor gibiydi; sanki, yarin degil, b r g n, saat tam onu yirmi ge e d nyanin sonu gelecekmis gi bi bekliyordu. O karsilasmamizda, ancak birka kelime ko-nusabilmistik. Sanki, tan inmak istemeyen casuslar gibi sadece el sikismakla yetinmistik. zellikle, kulakla ri beni saskina evirmisti; bu kulaklar, anormal b y kl kte, uzun, genis ve kalindi; ok g arip duruyordu. Hareketleri acemice ve agirdi. zerimde k t bir izlenim birakmisti; S hatov'un konuga karsi pek sevgisi olmadigini bildigimden, onu, Shatov'un evinde g r nce sasirmam ok dogaldi. Merdivenlerden ikarken n n birden hep bir agizdan ko-nustuklarini duydum; bir konu tar tisiyor olmaliydilar; fakat, ben odaya girer girmez sustular. Tartismalarini aya kta yapiyorlardi; fakat, beni g r nce hep beraber oturdular; yle ki, ben de oturmak 157zorunda kaldim. Budalaca sessizlik tam dakika s rd . Shigalyov beni hatirlamakla b eraber, bir neden olmadigi halde tanimamaz-liktan geldi. Kirilov'la karsilikli e gilerek birbirimizi selamladik; fakat, her nedense el sikismadik. Shigalyov, nih ayet, kaslarini atarak inatla bana bakmaya basladi; bu bakislarinda, hemen kalkip oradan gitmem isteniyormus gibi bir anlam vardi. Sonunda, Shatov, yerinden kalk inca hepsi, altlarinda igne varmis gibi ayaga firladilar ve vedalasmadan odadan i ktilar. Yalniz, Shigalyov, kendilerini ugurlayan, Shatov'a: - Hareketlerinizin hesabini vermek zorunda oldugunuzu unutmayin, dedi. Shatov: - Hesaplarinizin cam cehenneme, diye cevap verdi. Kapiyi kapayip, engelledikten s onra, bana bakarak arpik g l msemeyle: - Pis serseriler! dedi. fkeli g r n yordu; nce onun konusmasi da bana garip geldi. Ne zaman onu g rmek zere gelsem (bu pek sik olmazdi), ogunlukla suratini asarak bir k seye oturur ve ka amak cevaplar vererek konusurdu. Ancak, uzun bir zaman sonra alisir ve neseyle konusmaya basl ardi. Ondan sonra da, ayrilirken somurtarak "g le-g le" der ve sanki zel bir d smaninda n bir an nce kurtulmak istermis gibi ugurlardi. - Su Kirilov'la d n aksam ay i tim, dedim. Dinsizlik konusunda ilgin gibi g r n yordu. Shatov, yaridan fazlasi yanmis bir mumun st ne yenisini koyarken: - Rus dinsizligi belirli bir sakadan ileri gidememistir, diye homurdandi. -Hayir, o adam bana pek de sakaci gibi g r nmedi. Saka yapmayi bir tarafa birakin, k onusmasini bile bilmiyor. Shatov, odanin bir k sesindeki sandalyeye oturup dirseklerini dizlerinin st ne dayadi . Sakin bir sesle: 158 - Onlar k gittan yapilmis adamlardir, dedi. Bunlarin hepsi "usaklik" d s nmelerinden. Ayni zamanda i lerinde nefret de var. Bir dakika kadar sustuktan sonra devam etti: - Rusya'da ani bir d zen degisikligi olsa, hatta bu degisiklik onlarin d s ncelerine g r e bile olsa, eger su ya da bu sekilde, lke aniden l lemeyecek kadar zengin ve rahat o lsa, b t n bu degisikliklerden nce onlar mutsuz olurlar. O zaman nefret edebilecekler i kimse olmayacaktir; igrenecekleri kimse olmayacaktir; g l necek kimse bulamayacakl ardir. Rusya'dan sonsuz hayvanca nefretleri b t n organizmalarini yiyip bitirmis. G l sl erin arasindan s z len ve d nyadan saklanan g zyaslari da s z konusu olamaz. Rusya'da, bu konu hakkinda s ylenmis olan yalan, hi bir konu i in bu kadar ok s ylenmemistir. Son kelimelerini fkeyle haykirarak s ylemisti. Kahkahayla g lerken: - Ulu Tanrim, neler s yl yorsunuz!... dedim. Shatov da g lerek: - Siz kuskusuz "Normal Liberal" siniz, dedi. Kisa bir sessizlikten sonra konusma sina devam etti: - "Usaklik d s nceleri" konusunda sa malamis olacagimi biliyorsunuz, bana hemen s yle s yl emenizi bekliyebilirdim: "Usak ocugu sizsiniz, ama ben usak degilim." - Ger ekten b yle bir sey d s nm s degilim... Ulu Tanrim!... - z r dilemeyin. Sizden korkmuyorum. Bir zamanlar sadece bir usagin ogluydum; fakat , simdi ben usak oldum. Sizin gibi. Bizim Rus Liberali her seyin n nde usaktir. Sad ece baskasinin izmelerinin tozunu almak i in firsat bekliyor, o kadar. - Ne izmesi? Bu ne bi im anlatim sekli? -Yok canim, hi de bir anlatim sekli degil! G ld g n z g r yorum. Bay Verkhovensky, tasin al

da ezilip yattigim halde 159 lmedigimi; fakat, sadece kivrandigimi s ylemekte hakliydi; g zel bir benzetisti. - Bay Verkhovensky herkesi, sizin bir Alman hayrani oldugunuza inandirmaya alisiy or, diye g ld m. Fakat onlardan bir seyler aldigimiz degismez bir ger ektir. - Onlardan yirmi kopik aldik ve karsiliginda y z ruble verdik. Bir dakika kadar konusmadan durduk. - Bu hastaligi Amerika'da kapti. - Kim? Hangi hastalik? - Kirilov'dan s z ediyorum. Bir barakanin kuru tahtalari st nde d rt ay beraber yattik. B y k bir hayretle sordum: - Amerika'da bulundunuz mu? Daha nce b yle bir sey s ylememistiniz. - S yleyecek bir sey yoktu. Iki yil nce, Amerika'ya bir g men gemisi ile gitmek zere so n meteligimize kadar harcamistik. Oraya gitmemizdeki neden, "Amerika'daki is ileri n yasantilarinin nasil oldugunu grenmek ve b ylece, en k t sosyal kosullar altinda yas ayan bir insanin durumunu "kisisel" deneyimlerle kendi zerimizde denemekti. - Hay Allah! diye g ld m. "Kisisel deneyimler"le bunu grenebilmek i in Amerika'ya gidec ek yerde, hasat zamani tasra k ylerinden birine gitseydiniz, ya!... - Bir isletmecinin yanina is i olarak girdik. Orada alisan alti Rus'tuk... grenciler , m lklerini terk eden ift iler, ordu mensuplari... ve hepsi de kutsal amacin pesinde ydiler. alistik, didindik, yiprandik ve nihayet Kirilov'la beraber isi biraktik. Hastalandik. Artik g c m z kalmamisti. Isletmeci, paramizi derken bizi aldatti. Anlasma miza g re otuz dolar deyecegi yerde, bana sekiz, ona on bes dolar dedi; oradayken bi r kereden fazla dayak da yedik. Kirilov ve ben, ikinci bir is bulamadigimizdan, o k k, pis 160 il ede tam d rt ay, yan yana, bir barakanin tahta d semesi zerinde yattik; o bir sey d s n y rdu, ben baska bir sey. - Isveren sizi ger ekten d vd m ? Hem de Amerika'da, ha? Ona yapmis oldugunuz hakareti tasavvur edebiliyorum!... - B yle bir sey yoktu. Aksine, Kirilov ve ben derhal, biz Rus-lar'in Amerikalilar' in yaninda birer ocuk gibi kaldigimiza ve onlarla ayni seviyeye erisebilmemiz i in ya Amerika'da dogmanin ya da uzun s re orada kalmanin gerekli oldugu kanisina vard ik. Bir "sent" bile etmeyen bir sey i in bir dolar istediklerinde, asiri bir zevkl e ve duyguyla bu parayi derdik. Her seye hayrandik: ipnotizma, lin yasasi, tabanca lar ve serseriler... Bir g n yolculuk aninda, adamin biri elini cebime daldirdigi gibi taragimi alip sa larini taramaya basladi; Kirilov ve ben, sadece bakistik ve bunun ok normal olduguna hemen karar verdik; hatta, bu davranisi begendik bile. - Gariptir ki, biz b yle seyleri sadece d s nmekle kalmayiz, ger ekten yapariz, dedim. Shatov, biraz nce s yledigi s z tekrarladi. - K git adamlar. - Ne de olsa, "kisisel bir deney" yapmak i in olsa bile, bir g men gemisi ile koca ok yanusu asmak, falan... olduk a cesaret isteyen bir is. Fakat, oradan nasil ayrilab ildiniz? - Avrupa'daki bir adama yazdik, o bize y z ruble g nderdi. Konusurken Shatov, her za man oldugu gibi g zlerini yerdeki bir noktaya dikmis oturuyordu. Heyecanlandigi zamanlar bile basini kaldirmaz, g zlerin i o noktadan ayirmazdi. Fakat, simdi, basim birden kaldirdi. - Bu adamin ismini grenmek ister misiniz? - Kimdi? -Nicholas Stavrogin. Birden yerinden kalkip ihlamur agacindan yapilmis yazi masasina gitti ve masanin zerini karistirmaya basladi. Yaklasik iki 161yil nce, karisinin Paris'te Stavrogin'in metresi oldugu hakkinda bazi belirsiz ; ama, g venilir s ylentiler vardi. O zamanlar Shatov, Amerika'daydi. Fakat bu olayi n, karisinin onu Cenevre'de birakip ka masindan ok sonra oldugu da dogrudur. "Eger b yleyse" diye d s nd m. "Su anda Stavrogin'in adindan s z etmesinin sebebi nedir?" Birden bana d nd . - Borcumu halen demis degilim, dedi. Dikkatle y z me bakti ve tekrar eski yerine oturdu ve birden tamamen degisik bir ses tonuyla sordu:

- Buraya bir sey i in geldiginizi saniyorum. Nedir? Hemen b t n bildiklerimi, bana s yle ndigi gibi anlattim. Her ne kadar ilk heyecanim ge mis ve zihnimi toparlamissam da, eskisinden ok daha saskindi m. Bunun, Lisa i in neminin b y k olduguna inandigimi, ona yardim etmek istedigimi; fak at isin k t s , verdigim s z nasil yerine getirecegimi bilmedigimi ve hatta Lisa'ya nasil bir s z vermis oldugumu hatirlayamadigimi anlattim. Sonra, kesin bir dille bir ke re daha, Lisa'nin onu ger ekten aldatmadigini, bazi anlasmazliklarin oldugunu ve b u sabah gidisinden t r son derece z ld g n tekrarladim. B y k bir ilgiyle beni dinledi. - Belki de bu sabah ok sa ma davrandim. Korkarim ki her zaman b yle davranislarim olu yor. Ama, bu sabah oradan neden o kadar aceleyle ayrilisimin nedenini anlayamami ssa, b ylesi onun i in daha iyi... Yerinden kalkip kapiya gitti ve biraz araladiktan sonra, merdivenlerde ayak sesl eri olup olmadigini dinledi. - Bu kadini siz de g rmek ister miydiniz? B y k bir sevin le yerimden firlarken: - Evet, benim de istedigim bu, dedim. Fakat, bunu nasil basarabilecegim? -Basbayagi, evde yalnizken asagi inip onu g recegiz. Agabeyi gelip de onunla konus mus oldugumuzu grenecek olursa, onun 162 kemiklerini kirar, b t n v cudunu r k i inde birakir. Onun haberi olmadan ogu kez zavalli ini g rmeye giderim. Onu tekrar d vmeye basladigi i in ge enlerde onunla kavga ettim. - Hay Allah!... - Oh, evet. Sa larindan yakalayip kadinin yanindan uzak-lastirdim. Bana vuracak o ldu; fakat, onu korkuttum. Kavga da hemen bitti. Korkarim ki sarhos gelecek ve b u olayi hatirlayacaktir... bu neden, ona k t dakikalar yasatacaktir. *** Lebyatkin'in dairesinin kapisi kapali; fakat kilitli degildi ve i eri girmek i in zo rluk ekmedik. B t n kat, kirli duvarlarindan yirtik duvar k gitlari sarkmis, kasvetli, iki k k odadan olusmustu. Evin bu kismi, Filippov, yeni evine tasinmadan nce, meyhane olarak kullanilmisti. Diger odalar kilitliydi. Sadece bu iki oda Lebyatkin'e ki ralanmisti. Mobilya olarak, siralar, uzun masalar ve kol dayanacak yerlerinden b iri kirik, bir koltuk vardi. Ikinci odanin bir k sesinde, st nde pamuklu bir rt olan Ba yan Lebyatkin'in karyolasi vardi; y zbasi kendisine gelince, ekseri soyunmadan yer de yatardi. Ekmek kiriklari, pler, pis su birikintileri her tarafi kaplamisti; bir inci odanin tam ortasinda, b y k ve islak bir bez par asi, onun yaninda ise, alti deli k eski bir ayakkabi teki duruyordu. Burada hi ev isi yapilmadigi ilk bakista anla siliyordu; Shatov'un daha sonra anlattigi gibi, burada soba yanmiyor, yemek pisi rilmiyordu; hatta, semaverleri bile yoktu. Y zbasi, kiz kardesi ile beraber meteli ksiz olarak gelmis ve Liputin'in s yledigi gibi kapi kapi dolasarak di-lenmisti. E line beklenmedik bir zamanda para ge ince, kendini hemen i kiye vermis ve eve bakmaz olmustu. Tanismak i in sabirsizlandigim Bayan Lebyatkin, ikinci odadaki uzun masalarin biri nin n ndeki uzun sirada, bir fare kadar sessiz oturuyordu. Kapiyi a tigimiz zaman biz e seslenmedi; hatta, yerinden bile kipirdamadi. Shatov, kapilarini hi kilitlemedi klerini; 163hatta, bir g n sabaha kadar ardina dek a ik birakmis olduklarini s yledi. Demir bir samdanda yanan mumun soluk ve titrek alevinde, otuz yaslarinda; siska ve solgun ; eski bir basma elbise giymis; siyah seyrek sa lari, zayif ve uzunca ensesinin st nd e bir ocuk yumrugu kadar ufak bir topuz halinde toplanmis kadini fark ettim. Bize olduk a neseli bakti; n ndeki mumdan baska, masanin zerinde, k k bir el aynasi, bir dest eski oyun k gidi, kapagi par alanmis bir sarki kitabi ve ucundan bir ya da iki par a isirilmis, Alman unundan yapilmis, beyaz bir ekmek duruyordu. Bayan Lebyatkin'in pudra, allik ve ruj kullandigi a ik olarak belliydi. Zaten koyu renk olan ince ka slarini daha da koyulastirmisti. S rd g pudraya ragmen, y ksek ve dar alnindaki olduk a s ert ve derin izgi kaybolmamisti. Kadinin topal oldugunu biliyordum; ama, ziyaretim iz s resince yerinden hi kalkmadi. Gen lik aglarinda, bu siska y z, ok g zel olmaliydi; fa at, yumusak bakisli gri g zleri h l g zeldi; durgun, hemen hemen mutlu bakislarinda, h ly ali ve samimi bir anlam vardi. Bakislarindaki yumusak ve neseli anlatim, tebess m nd e bile vardi; degerli agabeyin yaptiklari ve Kazak kirbacini d s n nce, onun bakislari ndaki bu anlam beni olduk a sasirtti. Gariptir ki, Tanrinin cezalandirdigi bu yara tiklarin huzurunda, insani sarmasi gereken huzursuzluk, hatta tiksinti yerine, d

aha onu g r r g rmez, ona bakmaktan hoslanmistim; yalniz insanin i ini bir acima duygusu nun kapladigini kesinlikle s yleyebilirim. Shatov, kadini, daha kapidan girer girm ez g stererek: -Iste b t n g n b yle yalniz basina, kimildamadan oturur; fal a arak gelecegini g rmeye alis r ve aynada kendisim inceler, dedi. Agabeyi ona yiyecek bile getirmez. Avludaki b l kte oturan kadin, ona aciyarak, ara sira yiyecek bir seyler getirir. Onu sadece bir mum isiginda yalniz basina nasil birakirlar aklim almaz!:.. Shatov'un, sanki kadin odada yokmus gibi y ksek sesle konusmasi beni sasirtmisti. Bayan Lebyatkin, i ten bir tavirla: - Iyi aksamlar, dostum, dedi. 164 - Size bir konuk getirdim, Bayan Lebyatkin. Bayan Lebyatkin mum alevinin arkasindan bana dikkatle bakarak: - Onu g rd g me memnun oldum, dedi. Getirdiginiz kisiyi tanimiyorum. Onu daha nce g rm s ol dugumu hatirlamiyorum. Bayan Lebyatkin, tekrar Shatov'a d nd . Sanki ben odada hi yokmusum gibi, bana aldirm adan onunla konusmaya basladi. Iki sira bembeyaz ve d zg n dislerini g steren bir g l msemeyle: - Zannedersem, tavan arasindaki k k odanizda bir asagi bir yukari dolasmaktan bikmis olmalisiniz, dedi. - Evet, biktim ve sizi ziyaret etmek istedim. Shatov, bir sirayi masanin n ne ekerek oturdu ve beni de yanina oturttu. - Konusmaktan daima hoslanirim, dostum; yalniz garip bir adamsiniz. Sizi g r nce can im g lmek istiyor. Tipki bir rahip gibisiniz. Sa larinizi en son ne zaman taramistin iz? Haydi gelin de sa larinizi tarayayim. Bayan Lebyatkin, s z n n burasinda cebinden bir tarak ikardi. - Tahmin ederim ki son taradigimdan bu yana, sa inizi hi taramadiniz. Shatov da g lerek: - Zannedersem taragim yok, diye cevap verdi. - Ger ekten de yok mu?. Bu takdirde size benimkini vereyim... bunu degil... b r n ... yal niz bana hatirlatmayi unutmayin. B y k bir ciddiyetle Shatov'un sa larini taramaya basladi. Yandan ayirip iki tarafa ya tirdi. Sonra, biraz geri ekilerek iyi tarayip taramadigini inceledi ve taragi ceb ine soktu. Basini sallayarak:' -Biliyor musunuz, dostum, dedi. Hassas bir adam olabilirsiniz; ama, biraz canini z sikiliyor. Size bakmak bana garip geliyor. Sizin 165gibi insanlarin neden cani sikilir bir t rl anlayamiyorum. Kalp acisi can sikici degildir. Ben mutluyum. - Su agabey olacak herifle de mutlu musunuz? - Lebyatkin mi demek istiyorsunuz? Benim usagimdir o. Burada olup olmamasi bence nemli sayilmaz. Ona buyuruyorum: Lebyatkin, bana su ver, Lebyatkin, ayakkabilari mi getir ve o da buyruklarimi yerine getirmek i in hemen kosuyor. Bazen ona g lmeden yapamam. Shatov, yine herhangi bir nezakete aldirmadan bana d n p y ksek sesle: - Ve ger ekten de b yledir, dedi. Ona karsi sadece usagiymis gibi davranir. Sahsen b en kulaklarimla duydum: "Lebyatkin, bana su ver!" Yalniz, anlarsiniz ya, ona su getirmek i in kosmaz; ama, b yle buyruklar verdigi i in onu hirpalar ve d ver. Fakat b yle de olsa Bayan Lebyatkin ondan hi korkmaz. Hemen hemen her g n bir sinir n betine tut ulur ve zamani karistirarak bir seyi unutur. Bizim ne zaman geldigimizi hatirlar mi saniyorsun? Eh, belki de hatirlar; fakat, her seyi kendi anlayisina g re evirdi ginden eminim ve her ne kadar beni, sevgili Shatov'u olarak hatirliyorsa da, biz i baska kisi olarak kabullenir. Y ksek sesle konusup konusmamam bir sey degistirme z. Seni hi bir zaman dinlemez. Hemen kendi hayal alemine dalar. Evet, hayal alemin e g m l r. Olagan st hayal kuran bir kisidir. Yerinden hi kimildamadan sekiz saat, hatta b g n oturabilir. Su ekmege bakin: belki ekmekten bir lokma yemistir ve yarin bitir ecektir. Iste simdi de fal bakmaya baslamis... Shatov'un son kelimesini yakalamis olacak ki: - Gelecegimi s yleyebilmek i in elimden geleni yapiyorum; ama, nasil oluyorsa falim i kmiyor, dedi.

Bize bakmadan sol elini masanin zerinde duran ekmege dogru uzatti; (Shatov'un ekm ekten de bahsettigini anlamis olmaliydi) fakat, ekmegi bir s re elinde tuttuktan s onra, fal i in s ylediklerine o kadar dalmis olmaliydi ki, farkinda olmadan ekmegi t ekrar masanin zerine birakti. Ekmekten bir lokma dahi koparmamisti. 166 .__Fal hep ayni ikiyor: bir yolculuk, k t bir adam, birisinin yaptigi al aklik, bir l m d segi, bir yerden gelen mektup, beklenmedik haberler. Hepsin in yalan oldugunu saniyorum. Siz nasil d s n rs n z, dostum? Insanlar bile yalan s yledikten sonra, iskambil k gitlari neden yalan s ylemesinler? Birden k gitlari karistirdi. - Praskovya Ana'ya da... ylesine iyi bir kadindir... ayni seyi s yledim. Basrahiben in haberi olmadan, fal baktirmak i in h creme gelirdi. Ve fal baktirmak i in gelen sad ece o degildi. Bir s r gevezelik ederler, baslarini sallarlar ve daima "Oh... Oh... " diye heyecanla haykirirlardi; ben sadece g lmekle yetinirdim. "On iki yildan ber i mektup almadiginiza g re, simdi neden alasiniz, Praskovya Ana", dedim. Praskovya Ana'nin kizi, kocasiyla beraber T rkiye'nin bir yerine yerlesmislerdi ve ondan on iki yildir haber alamiyordu. Ertesi aksam Basrahibe ile (dogustan bir prensesti ) ay i iyordum; odasinda bir ziyaret i vardi... ok hisli bir kadindi... ve ayni zamand a, Athos Manastiri rahiplerinden biri de rastlantiyla orada bulunuyordu; onun ko mik bir adam oldugunu d s nm st m. Ve ne tahmin edersiniz dostum? Bu rahip, Praskovya An a'ya T rkiye'deki kizindan bir mektup getirmemis mi?.' G rd n m , karo valesinin neler y aptigini? Eh, ayimizi i erken, Athos'lu bu rahip Bas-rahibeye, "Her seyden ok Tanri yuvanizi, b yle bir hazineyi yuvanizda barindiginiz i in sizi koruyacaktir, Sayin Ba srahibe," dedi. Basrahibe Ana sordu: "Ne hazinesi?" Rahip: "Cennetlik Lisaveta A na", diye cevap verdi. Bu ermis Lisaveta, iki metre genisliginde, bir bu uk metre y ksekliginde, duvar i inde oyulmus bir kovukta yasardi. O kovuktaki demir parmaklik larin arkasinda tam on yedi yildir yasiyordu. Yaz ve kis, kaba kumastan yapilmis bir elbiseden baska sey giymez, bulabildigi p par alarini elbisesine sokustururdu. Tek kelime dahi s ylemezdi. Tam on yedi yildir ne sa larini taramis ve ne de yikanmi sti. Kisin, demir parmakliklarin arasindan bir koyun postu ve her g n, bir somun e kmekle, bir testi su verilirdi. Ziyaret iler hayretle ona bakarlar, i lerini ekerler ve 167ona aciyarak, parmakliklarin n ne para birakirlardi. Basrahibe Ana, Lisaveta'yi hi sevmediginden ona kizardi. "Ama ne hazine!", diye cevap verdi. "Lisaveta orada sadece, ke i gibi inadindan, domuzlugundan oturuyor. Yaptiklari numaradan baska b ir sey degildir." Basrahibenin b yle konusmasindan hoslanmadigimi s ylemeliyim; nk , o g n lerde ben de bir yere kapanmak istiyordum. "B yle konusmami hos g r rseniz" dedim. "Ta nri ve Doga ayni seydir." Hep bir agizdan "Ben asla b yle d s nmem" dediler ve Basrahi be g lerek kadin ziyaret iye bir seyler fisildamaya basladi. Bana karsi ok iyi davran an bu kadin ziyaret i, beni yanina agirip pembe bir kurdeleyi armagan olarak verdi. Size g stermemi ister misiniz? K k rahip hemen vaaz vermeye basladi; ylesine nazik ve akillica konusuyordu ki, onu dikkatle dinlemeye koyulmustum. "Anliyor musunuz?", diye sordu. "Hayir", dedim. "Tek kelimesini bile anlayamadim. Beni rahat biraks aniz olmaz mi?" ve iste o zamandan beri, beni b y k bir s k n i inde biraktilar, dostum. O siralarda, ilesini doldurmaya alisan rahibelerden biri, kiliseden ikarken kulagima fisildadi: "Tanri Ana'nin ne oldugunu sanirsin?" "En Ulu Ana", dedim. "Insanlik yansinin t m umudu." "Evet", dedi. "Tanri Ana, toprak anadir ve erkeklerin b y k mutl ulugu orada yatar. Ve d nyadaki her z nt , her g zyasi bizim mutlulugu-muzdur. Ayaklarini n altindaki topragi bir metre derinligine kadar g zyasi ile doyuracak olursan, o z aman huzura kavusursun. Ondan sonra z nt nedir bilmezsin. Tanri b yle buyurmustur." O zaman, bu s zler kafamda yer etmisti. O zamandan beri dua ettigim an, yere ker ve to pragi perim. Hem per hem aglarim. Ve sunu s yleyeyim, dostum, bu g zyaslarinin hi bir k t l oktur; z nt l bile olmasaniz, bu g zyaslari sevin ten d k l r. G zlerinizden kendiliklerind rlar; ger ek de budur. Bazen g l n kiyisina giderdim; g l n bir tarafinda bizim manastir, diger tarafinda sivri tepeli bir dag vardir... bu daga Sivri Dag... derler. Bu d aga ikar, y z m doguya d ner, yere kapanir, aglar ve aglardim; ne kadar zaman agladigimi bilmez, sonra da hi bir sey hatirlamazdim. Sonra, kalkar manastira d nerdim. Daga h er ikisimdan sonra d nerken 168 g nes batmak zere olurdu; o kadar g zel, o kadar sevimli olurdu ki, oh., g nesi seyretm

ekten hoslanir misiniz, dostum? G zel oldugu kadar da z c d r!... Tekrar batiya d nerdim. H ele g lgeler! Dagimizin g lgeleri, g l n st ne dogru bir mizrak gibi uzanir; o kadar dar, o kadar uzundur ki, hemen hemen bir mil uzunlugunda... kiyiya kadar uzanir; kayal ik adayi tam ikiye b ler; ada ikiye b l nd g zaman da g nes batmis olur ve ortaligi sakin b ir karanlik kaplar. Iste o zaman, i im h z nle dolar ve birden anilarim canlanirdi. Ka ranliktan korkarim, dostum. Fakat, ogunlukla minik bebegim i in aglardim... Kadinin konusmasini b y k bir dikkatle dinleyen Shatov, dirsegi ile beni d rtt : - ocugun var miydi? - ocugum tabii vardi; minicik, pembe y zl , k c k tirnaklari olan bir bebekti; t m z nt m a, onun kiz mi yoksa erkek mi oldugunu hatirlayamamdan doguyor. Bazen onun bir k iz oldugunu bazen de erkek oldugumu d s n rd m. ocuk dogar dogmaz, patiska kundagina sard im; pembe kurdele ile bagladim; i eklerle s sledim, hazirladim; basucunda dua ettim v e vaftiz ettirmeden kucagima alarak ormana daldim; ormandan korkuyor ve dehsete kapiliyordum; ogu kez, ocugum oldugu halde bir babasi bulunup bulunmadigini hatirl ayamadigimdan aglardim. Shatov ihtiyatla sordu: - Kocanizin olmasi gerekti, degil mi? - ok garipsiniz, dostum. zellikle konusma tarziniz!.. Kocam olabilirdi; fakat, sank i kocam yokmus gibi olduktan sonra neye yarardi? Sonra g lerek ekledi: -Iste sizin i in z lmesi kolay bir bilmece... elinizden gelirse z n!... - ocugunuzu nereye g t rd n z? 169i ini ekerek cevap verdi: - G le g t rd m. Shatov, beni yine dirsegi ile d rtt . - Fakat ya ocugunuz hi olmadiysa ve b t n bunlari siz hayal ediyorsaniz... ha? B yle bir soruya hi sasirmadan, dalgin dalgin cevap verdi: - G bir soru sordunuz, dostum. Bunun hakkinda hi bir sey s yleyemem. Belki de yoktu. F akat, merak ettiginiz i in b yle bir soru sordugunuzu s ylemek cesaretini g sterecegim. Her ne ise, onun i in aglamaya devam edecegim. Onu r yamda g rm s olamam, degil mi? S z n n burasinda g zyaslari g z pinarlarini zorladi. Kirpikleri islandi. Ellerini aniden Shatov'un omuzlarina koydu. G zlerinde merhamet kivilcimlari yanip s nd . - Ah, dostum, dedi. Karinizin sizi birakip ka tigi dogru mu? kizmayin; ben de z nt i ind eyim. Nasil bir r ya g rd g m biliyor musunuz, dostum? Bana tekrar d nd , bana isaret ederek yanina agirdi:" K k kedim, k k kedim, bana d n!..." Evet bu ses onun sesiydi: "K k ked beni son derece sevindirdi; beni sevdigini d s n yorum. Shatov, hafif bir sesle mirildandi. - Belki de ger ekten gelecektir. - Hayir, dostum, bu sadece bir r yadir... hi bir zaman geri d nmeyecektir. Su sarkiyi biliyor musunuz? B y k ev benim i in degil, Bu k k h cre bana yeter. Burada ruhumu korumak i in konusacagim, Burada senin i in Tanriya yalvaracagim. Ah dostum, dostum, neden bana bir sey sormuyorsunuz? 170 nk bana anlatmazsiniz... bu nedenle sormuyorum. Bayan Lebyatkin, abuk abuk konusara k: - S ylemem, s ylemem, s ylemem, dedi. Beni ld rseniz de s ylemem. Arzu ederseniz, beni yaka bilirsiniz; ama, yine de s ylemem. Ne kadar z nt ekersem ekeyim, hi bir sey anlatmam. Ins nlar hi bir zaman grenemeyecekler!... Shatov basini n ne egerken ok yumusak bir sesle: - Iste, dedi. G r yorsunuz ya, herkesin kendine g re derdi vardir. Kadin magrur bir tavirla: - Fakat sorsaydiniz, belki s yleyebilirdim, dedi. Neden sormuyorsunuz? Bana dogru d r st sorun, belki anlatirim. Yalvar, dostum, yle ki, s zlerine kanabileyim... Ah, dos tum, dostum!... Fakat, Shatov, cevap vermedi; sessizlik bir dakika kadar s rd . Bayan Lebyatkin'in p udrali yanaklarindan, g zyaslari sel gibi s z l yordu; elleri Shatov'un omzunda oldugu h alde oturuyor; fakat onun y z ne bakmiyordu.

Shatov, birden yerinden kalkti. - Oh, sizden bana ne? dedi. Ayrica, sizin sorunlariniza karismaya da hakkim yok. Haydi, kalk! fkeyle oturmakta oldugum sirayi kaldirdi ve eski yerine koydu. -Eve gelecek olursa, buraya geldigimizi anlamamalidir. Gitme zamanimiz geldi. Mary Lebyatkin, birden kahkaha ile g ld . - Oh, h l su usagimi d s n yorsun, degil mi? Korkuyorsun!... Eh, iyi geceler, aziz ziyare t iler. Ama bir dakika; size s ylenecek bir s z m var. Su Kirilov ve ev sahibimiz Filipp ov, kirmizi sakalli adam; bu sabah buraya geldiler, tam agabeyimin bana saldirdi gi zaman. Ev sahibimiz onu yakalayip odanin bir k sesine savunanca, bagirdi: "Beni m hatam degil, efendim; baskasinin cezasini ekiyorum!" Inanir misiniz, atlayincaya kadar g ld k... 171- Oh, aziz dostum, o bendim, kirmizi sakalli adam degil. Onu sa larindan yakala yip yaninizdan eken bendim; ev sahibiniz, d n degil evvelki g n gelmisti. Sizinle kon usmaya gelmisti, siz karistiriyorsunuz. -Durun; zannedersem yanildim. Belki de sizdiniz. Fakat, neden b yle sa maliklar i in t artisalim? Onu kim ekerse eksin, bu kadar nemlimi? Kahkaha ile g lmeye basladi. Shatov kolumdan ekerek: - Gidelim, dedi. Kapi gicirdiyor. Eger bizi burada bulursa, kadinin her tarafini r k i inde birakacaktir. Fakat, merdivenleri ancak ikmistik ki, avludan gelen b g rmeyi ve k f rleri duyduk. Shato v, beni odasina sokarak kapiyi kilitledi. - Kavgaya katilmak istemiyorsan birka dakika burada kalmalisin. Bak, domuz gibi b g r meye basladi bile. Yine kapinin esigine takilip d sm s olmali. Her seferinde ayagi t akilir ve boylu boyunca yere kapaklanir. Bununla beraber, oradan tartismasiz kurtulamadim. *** Shatov, kilitli kapisina kulagini dayayarak dinledi. Birden geri si radi. Dehsete d serek fisildadi: - Buraya geliyor; biliyordum zaten! Korkarim ki gece yarisina kadar ondan kurtul amayacagiz. Shatov'un konusmasini, kapinin yumruklanmasi izledi. Y zbasi: - Shatov, Shatov, kapiyi a ! diye haykirdi. Shatov, aziz dostum!?.. Sana iyi yarinlar dilemeye geldim, dostum, Sana g nesin dogdugunu s ylemeye geldim, 172 G nesin kizgin isiklan kederi dagitti. Ormanlari vahsi bir g zellik kapladi. Sana uyandigimi s ylemeye geldim... seni lanetlemeye, Dallarin altinda tamamen uyandigimi anlatmaya. Bana sopayi hatirlatti... ha, ha, ha!... Her k k kus.. ..susuzluktan l yor... Bir i ki i ecegim... Bir i ki... ne i ecegimi bilmiyorum... '( Oh, su budalaca merakin cani cehenneme! Shatov, hayatta kalmanin ne kadar g zel ol dugunu biliyor musun? Shatov, yine fisildadi: - Cevap vermeyin. - A sana! Erkekler arasinda... kavgadan daha b y k bir sey oldugunu anlamiyor musun? O nurlu bir kisinin bazi k t dakikalari oldugunu bilmiyor musun? Shatov, ben iyi bir adamim; seni affedecegim... Shatov, gizli bildirilerin cani cehenneme, ha? Sessizlik. - Anlamiyor musun, aptal esek, sigim!... Kendime kuyruklu bir ceket aldim. Kuyruk lu ceketin askina, hi olmazsa bir kere g r! Tam on bes ruble saydim, bu ceket i in. A sik bir y zbasinin kibar olmasi gerekir... Birden kapiyi yumruklayarak danalar gibi b g rd . - A kapiyi!.. Shatov da birden g rledi. - Defol kapimdan!... - Pis k le!... Kiz kardesim de bir k le... bir hirsiz!.. - Sen de kiz kardesini sattin.

- Yalan! K t bir iftira! Fakat tek kelimeyle ben.. onun kim oldugunu biliyor musun? 173Shatov, merakini yenemeyerek kapiya yanasti. - Kim? - Tahmin edebilir misin, sorarim sana? - Merak etme,tahmin edecegim. Kim oldugunu s yle. - S ylemekten korkmuyorum! Toplumun i inde hi bir seyi s ylemekten korkmadim!... Shatov, basiyla bana dinlememi isaret ettikten sonra onu kiskirtti. - Zannetmem. - S yleyemez miyim? - Zannetmiyorum. -Zannetmiyor musun? - Eh, efendinden sopa yemekten korkmuyorsan, s ylersin. Korkagin birisin degil mi ? Hem de y zbasi!... Y zbasi heyecandan titreyen bir sesle: - Ben...ben...o... o kadin...diye kekeledi. Shatov kulagim kapiya dayadi. -Eeee? Hi degilse yarim dakikalik bir sessizlik oldu. Y zbasi nihayet: - Pis serseri! diye hay kirdi. Sonra, her basamakta t kezlenerek, bir semaver gibi soluyarak merdivenlerden inmey e basladi. Shatov kapidan uzaklasarak: - Alayci seytan, dedi. Sarhosken bile agzindan s z almak m mk n olmuyor. - Sakladigi nedir! diye sordum. Shatov, soruma cevap vermeden eliyle bastan savma bir hareket yapti ve kapiyi a ar ak tekrar dinledi. Uzun bir s re dinledi; hatta, emin olmak i in birka basamak bile i ndi. Nihayet odaya d nd . 174 - Hi bir ses duyulmadigina g re kadincagizi d vm yor demektir. Hemen sizmis olmali. Gitm e zamaniniz geldi. - Bakin Shatov, dedim. B t n bunlardan ne anlam ikarabilirim? Yorgun ve bikkin bir sesle: - Nasil bir anlam ikarirsaniz ikarin, dedi. Sonra, yazi masasinin k sesine oturdu. Shatov'un evinden ayrildim. Kesin bir d s nce kafamda gittik e kuvvetleniyordu. Ertesi g n n d s ncesi kalbimin ezilmesine neden oluyordu.

Ertesi g n, yani, Bay Verkhovensky'nin kaderinin tayin edilecegi pazar g n , notlarimi n i indeki en nemli g nlerden biridir. Umulmadik olaylarin g n yd ; ge misin olaylarinin y z tigi ve gelecegin olaylarinin basladigi g nd ; sert a iklamalarin yapildigi ve hatta, daha da karistigi bir g nd . Sabahleyin, okuyucularin bildigi gibi, dostum Bay Verkh ovensky'ye arkadaslik ederek, Bayan Stavrogin'e gitmek zorundaydim; gleden sonra te ise, durumu anlatmak (ne oldugunu ben de bilmiyordum) zere Lisa'ya gidecektim. B ununla beraber, her sey kimsenin tahmin bile edemeyecegi bir sekilde sonu landi. B ir baska deyisle, o g n, en olagan st rastlantilarin g n yd . Olaylar, evvelce kararlastirildigi gibi saat tam on ikide Bayan Stavrogin'e gitt igimizde onu evde bulamayisimizla basladi. Hen z kiliseden d nmemisti. Zavalli dostu mun ruhsal durumu o kadar bozuktu ki, b yle bir olayla karsilasmasi hemen ruhsal y ikimina neden oldu. Sanki kendinden ge mis esine koltuklardan birine kt . Kendisine bir bardak su verdim; y z n n sariligina ve ellerinin titremesine ragmen b y k bir inatla suyu reddetti. Aklimdayken s yleyeyim, bug n i in son derece sik giyinmisti; sanki, 175baloya gidiyormus gibi s slenmisti; zerinde islemeli bir g mlek vardi ve beyaz bir kravat takmisti; yeni sapkasi elindeydi; saman rengi yeni eldivenlerini sapkasi yla avucunun arasina kistirmisti; hatta, hafif bir koku da s r nm st . Hen z oturmustuk ki usak, Shatov'u salona getirdi; anlasildigina g re o da zel bir agri ile gelmisti. B ay Verkhovensky, yerinden kalkip onun elini sikacak oldu; fakat, Shatov dikkatle bize baktiktan sonra, selam bile vermeden salonun b r k sesine gitti ve bir koltuga oturdu. Bay Verkhovensky, rkek g zlerini yine bana evirdi. Birka dakika kadar derin bir sessizlige g m lerek oturduk. Bay Verkhovensky, acele ac ele bir seyler fisildamaya basladi; fakat, tek kelimesini bile anlayamadim. S ylem ek istedigini bitiremeyecek kadar heyecanlanarak birden sustu. Usak, s z m ona, masa nin zerine bir sey koymak i in geldi; ama, aslinda bize bir g z atmisti.

Shatov, birden y ksek sesle ona sordu: - Acaba, Bayan Shatov, Sayin Bayan Stavrogin'le beraber mi gitti, Alexey? Usak, b y k bir agirbaslilikla cevap verdi: - Bayan Stavrogin kiliseye yalniz gittiler, efendim. Bayan Shatov ise biraz rah atsiz olduklarindan odalarindan ikmak istemediler. Zavalli dostum, yine endiseli ve rkek bakislarini bana evirdi; yle ki, basimi baska tarafa evirmek zorunda kaldim. Birden avluda duyulan tekerlek sesleri ve konusma lar Bayan Stavrogin'in kiliseden d n s n haber vermis oldu. Hep beraber si rayarak oturdu gumuz yerden kalktik; fakat, bizi baska bir s rpriz bekliyordu; salona yaklasan bi r ok ayak sesi duyduk; Bayan Stavrogin'in yalniz olmadigi anlasiliyordu; bu da ok g aripti; nk , belirli bir saatte gelmemizi isteyen kendisiydi. Nihayet, kosar adimlar la birinin gelmekte oldugunu duyduk; Bayan Stavrogin'in b yle y r meyecegi kesin olara k bilinirdi. Birdenbire, Bayan Stavrogin b y k bir heyecan i inde soluk soluga salona daldi. Biraz 176 arkasindan ve daha yavas adimlarla Lisa geliyordu; Lisa'nin kolunda Bayan Mary L ebyatkin vardi. Bunu r yamda g rsem inanamazdim!.. Bu anlasilmaz durumu daha etraflica anlatabilmek i in, bir saat kadar geriye gitme k ve Bayan Stavrogin'in kilisede basina gelen olaylari b t n ayrintilari ile anlatma m gerekecek. Kilisenin sabah ayininde, b t n sehirli, tabii sosyetenin ileri gelenleri de dahil, hazir bulunuyordu. Valinin karisinin, sehrimize gelisinden beri ilk defa kilisey e gelecegi de biliniyordu. Sunu da kaydedeyim ki, valinin karisinin serbest d s ncel i ve "yeni kosullar"a bagli bir kadin oldugu s ylentileri de sehirde dolasiyordu. Ayrica, b t n kadinlarimiz, onun ok sik giyinecegini de bi-.liyorlardi; zaten bu nede nle hepsi giyimlerine b y k bir titizlik g stermislerdi. Yalniz, Bayan Stavrogin, her zaman oldugu gibi, sade ve siyah bir elbiseyle gelmisti; zaten, son d rt yildan be ri b yle giyiniyordu. Kiliseye gelir gelmez, n sirada, ve soldaki yerini aldi; kili se hademelerinden biri hemen kadife bir minderle geldi ve minderi Bayan Stavrogi n'in diz kecegi yere koydu. Kisacasi, her sey olagandi. Fakat, Bayan Stavrogin'in b y k bir arzuyla dua etmesi de g zden ka mamisti; daha sonra, o g n n olaylari hatirlandigi nda, Bayan Stavrogin'in g zlerinin yasli oldugu bile s ylenirdi. Nihayet, ayin bitti kten sonra Basrahibimiz, Peder Pavel, vaaz vermek zere k rs ye ikti. Vaazlari t m sehirl i tarafindan ok sevilirdi; hatta, hepsinin biraraya toplanarak bastirilmasini arz ularlar; fakat, Peder Pavel, kesin kararini bir t rl veremezdi. Bu kez vaaz, her za mankinden ok daha uzun s rm st . Vaaz s resinde, bir hanimefendi kiliseye eski bir arabayla geldi; bu arabalarda, h animlar, ancak yan olarak oturabilirler ve sarsintidan d smemeleri i in arabacinin k emerine tutunurlardi. Sehrimizde h l bu tip arabalara rastlamak m mk nd . Kilisenin k sesin de duran arabadan ( ok sayida araba ve hatta, atli polis bile vardi) yere atlayan hanimefendi, arabaciya d rt g m s kopik verdi. Arabacinin y z n eksittigini g ren hanimefendi: 177- ok fazla istemediniz mi, diye haykirdi. Sonra acikli bir sesle ekledi: - Zaten bundan baska param da yok. Arabaci umutsuz bir tavirla elini salladi. - Oh, nemli degil, hanimefendi, dedi. Sonra kadina" seni kirmak da zaten g nah olurdu" der gibi bakti ve deri para keses ini paltosunun cebine soktu; sonra yakindaki arabacilarin alaylari arasinda atla rini kirba layarak oradan uzaklasti. Efendilerinin kiliseden ikmalarini bekleyen us aklarin ve arabacilarin arasindan ge erek kiliseye dogru y r rken, alayli g l sler onun pe sini de takip etti. Kuskusuz, b yle bir kadinin aniden sokagi dolduran kalabaligin arasinda g r nmesi, garip karsilanmisti. Kadin asiri derecede zayifti ve biraz da t opalliyordu; y z nde kalin bir pudra ve allik tabakasi vardi; eyl l ayinin g nesli, faka t serin bir g n olmakla beraber, kadinin zerinde, incecik siyah bir elbise vardi; uz un iplak boynuna ne esarp sarmis ne de omuzlarina sal atmisti. Basi iplakti: Siyah sa larini iplak ensesinin st ne toplamis ve sa larinin sag tarafina, kutsal g nlerde ikon alari s slemek i in satilan k git g llerden takmisti. Bu g llerin benzerini, Bayan Lebyatk in'i ziyaretim aninda, odasinda asili olan ikonanin altinda g rm st m. Gen kadin her ne kadar basini n ne egmis gidiyorsa da, dudaklarinda kurnazca, sevimli bir tebess m va rdi. Kadin, eger bir dakika daha oyalanmis olsaydi, belki de kiliseye girmesine izin verilmeyecekti. Fakat, kadin kilisenin kapisindan i eri s z lmeyi basardi. I eri gi

rdikten sonra da, kalabaligi yararak n tarafa dogru y r d . Ger i vaaz yanlanmis, kilisenin salonunu dolduran kalabalik, Basrahibi b y k dikkat ve sessizlikle dinliyordu; ama, yine de merakli birka g z yeni gelen bu kadini saskin likla izlemisti. Kadin y ksek k rs n n n ndeki kutsal minderin st ne diz kt ve pudrali y cek kadar egdi; o sekilde uzun bir s re kaldi; g r n se g re agliyordu. Fakat, basini dogr ultup tekrar ayaga kalktigi zaman, yine eski neseli tavrini takindi. B y k nese 178 ve asiri zevkle, bakislarini, salonu dulduran kalabaligin y z nde, kilisenin duvarla rinda dolastirmaya basladi. Bazi kadinlara zel bir merakla bakiyor, hatta daha iy i g rebilmek i in ayak parmaklarinin ucunda dogruluyordu; bir iki kere de kikir kiki r g lm st . Vaaz bitmis ve b y k kutsal ha ortaya ikarilmisti. Valinin karisi ha a ilk gitm gereken kimse olmakla beraber, ha in birka adim n nde durdugu halde, sanki Bayan Stav rogin'in daha nce gitmesini beklermis gibi bir hali vardi; Bayan Stavrogin'e geli nce sanki n nde kimse yokmus gibi dogruca ha a gidiyordu. Valinin karisinin bu garip nezaketi, kusku yok ki, zekice hazirlanmis bir oyundu; kilisedeki herkes bunu b yl e yorumlamisti. Bayan Stavrogin'in de bunu b yle yorumladigina kusku y oktu; fakat , kimsenin farkinda degilmis gibi yoluna devam etti; ha i pt kten sonra ikis kapisina y neldi. Herkes ona yol vermekle beraber kilisenin hademesi de ona yol a mak i in n nden y r yordu. Fakat kapiya yaklastiginda, hen z basamaklara ulasmadan, k k bir kalabalik kisa bir s re yolunu kesti. Bayan Stavrogin, ister istemez durmak zorunda kalmisti; ta m bu sirada garip bir yaratik, sa inda k git bir g l olan kadin, kalabaligi yararak ge ldi ve Bayan Stavrogin'in n nde diz kt . Kolay kolay sasirmayan, zellikle toplumun i inde hislerine ok iyi h kim olmasini bilen Bayan Stavrogin, ayaklarina kapanan bu kadina magrur ve sert bir tavirla bakti. Burada, m mk n oldugu kadar kisaca isaret etmem gerekir ki, Bayan Stavrogin, son zam anlarda her ne kadar biraz daha tutumlu ve hatta biraz cimri olmussa da, bazen h ayir isleri i in paraya acimazdi. Petersburg'da bir hayir kurumunun yesi oldugu da bilmen ger eklerdendi. Kitligin son yilinda, Petersburg'daki A lik ekenlere Yardim Ko mitesi'ne bes y z ruble yardimda bulunmus ve bu yardimi sehirde agizdan agza dolas misti. Nihayet, ok yakin bir zamanlarda, yeni valinin atanmasindan hemen nce, ilim izin fakir kadinlarina yardim etmek i in bir kadinlar birligi kurmak zereydi. Bu fi kir nderin kafasinda gittik e genisliyordu; b yle bir birligin Moskova ve civarindaki illerde de kurulmasini tasarlamaya 179baslamisti bile. Ve simdi, yeni valinin ani atanmasi ile b t n hazirliklar y z st kalm isti; s ylenildigine g re, yeni valinin karisi, b yle bir birligin gereksizligi hakkin da birka igneli s z etmisti ve bu konusmalar, bire bin katilarak Bayan Stavrogin'e kadar iletilmisti. Erkeklerin kalbinde nelerin gizli oldugunu ancak Tanri bilir; ama, tahmin ederim ki, Bayan Stavrogin kilisenin kapisinda dururken, valinin ka risinin ve salonu dolduran kalabaligin biraz sonra yanindan ge ecegini bilerek i in i in sevmiyordu; kendi kendine s yle d s n yor olmaliydi: "Kendisi de g zleriyle g rs n ki, b m hakkimdaki d s nceleri ve zekice yaptigini sandigi konusmalari bana viz gelir. Hep iniz de bana viz gelirsiniz!..." Bayan Stavrogin, ayaklarina kapanan gen kadina b y k bir dikkatle bakarak sordu: - Ne var, yavrum? Ne istiyorsunuz? Mary Lebyatkin, dehset i inde ve utanmis, fakat son derece saygili bir anlamla ona bakiyordu. Birdenbire, garip bir kikirdamayla g ld . Bayan Stavrogin, soran bakislarini etrafindaki kalabaligin zerinde dolastirdi. - Ne istiyor benden? Bu kadin kimdir, diye sordu. Mutsuz musunuz? Yardima ihtiya ciniz mi var? "Mutsuz" kadin heyecanla titreyen bir sesle: -Evet, Madam, ihtiyacim var... buraya... diye kekeledi. Buraya sadece elinizi pme k i in gelmistim... S z n n burasinda yine kikirdadi. B akislarinda, b y g nden bir sey isteyen k k bir ocugun saf anlami vardi. Bayan Stavrogin in eline sarilmak i in ne dogru egildi; fakat, birden rkm s gibi ellerini tekrar geri e kti. Bayan Stavrogin, zg n bir tavirla g l mseyerek: - Sadece bunun i in mi geldiniz, diye sordu ve hemen sedef islemeli para kesesini i kardi ve i inden on rublelik kagit bir parayi alarak kadina uzatti. Kadin parayi i tiraz etmeden aldi. Bayan Stav-

180 rogin, ok ilgilenmisti ve kadini basit bir dilenci olarak kabul etmedigi belliydi . . Kalabaligin i inden biri bag irdi. - On ruble verdi kadina!.. "Mutsuz" kadin, r zg rdan ucu sallanan on rublelik kagit parayi sol elinin parmaklar i ile sikica tutarak: - L tfen, Madam, elinizi peyim, diye mirildandi. Bayan Stavrogin, her ne sebeple ise, kaslarini hafif e atarak, hemen hemen sert bir tavirla elini uzatti; gen kadin kendisine uzatilan eli saygiyla pt . G zleri heyecanl a parildadi. Tam bu sirada, pesinde sehir sosyetesinin hanimlari ve y ksek memurla r oldugu halde valinin karisi geldi. n ndeki kalabalik y z nden durmak zorunda kalmisti ; onunla beraber bir ok kisi de durmustu. Bayan Stavrogin birden: - Titriyorsunuz, dedi. s yor musunuz? Sonra, paltosunu ikartip usagina atti ve omuzlarindan olduk a pahali siyah salini a larak, h l n nde diz km s duran gen kadinin zayif omuzlarina sardi. - L tfen kalkin; rica ederim, ayaga kalkin!.. Kadin ayaga kalkti. Bayan Stavrogin, sabirsizca etrafina bakinarak sordu: - Nerede oturuyorsunuz? Nerede oturdugunu bilen var mi? Fakat kalabalik biraz nce ki kalabalik degildi; etrafini evirenler hep tanidik sosyete kisileriydi; erkek ve kadin karisikti; kimisi hos g rmeyen bak islarla ve hayretle, kimisi merakla bakiyordu; hatta, i lerinde bazilari, bir olay in arifesinde olduklarini hissetmis gibi, hafif bir tebess mle bakiyordu. Nihayet, iyi niyetli biri, Bayan Stavrogin'in sorusunu nezaketle cevaplandirdi. - Tahmin ederim ki, Bay Lebyatkin'in kiz kardesidir. Konusan, t m sehirli tarafind an sevilen ve sayilan t ccarlardan 181Bay Andreyev'di. G zl kl , kir sakalli bir adamdi. zerinde bir Rus paltosu ve elinde silindir sapka vardi. -Bogoyavlenska sokaginda, Filippov'un evinde oturuyor, diye ekledi. - Lebyatkin mi? Filippov'un evi mi? Evet, b yle bir sey duymustum saniyorum. Tesek k r ederim, Bay Andreyev. Fakat, kim bu Lebyatkin? - Kendisine y zbasi diyen biri, Madam. Korkarim, s ylediklerine ve hareketlerine pek dikkat etmeyen biridir. Onun kiz kardesi oldugundan kusku yok. Bay Andreyev sesini al altip, anlamli anlamli Bayan Stavrogin'e bakarak ekledi. - Evden ka mis oldugunu tahmin ederim. - Anliyorum. Tesekk r ederim, Bay Andreyev. Siz Bayan Lebyatkin misiniz, sevgili y avrum? - Hayir, Madam, Bayan Lebyatkin degilim. - Su halde agabeyinin ismi Lebyatkin olmali. - Evet, Madam, Lebyatkin agabeyimdir. - Simdi bakin ne yapacagim, yavrum. Benimle bareber geleceksiniz, sizi oradan ev inize yollayacagim. Benimle gelmek ister miydiniz? Bayan Lebyatkin heyecanla ellerini irpti. - Oh, evet, bayilirdim!.. Lisa: - Teyze, beni de beraber aliniz, l tfen! diye haykirdi. Belki bunu da a iklamak zorundayim; Lisa, ayine valinin karisiyla gelmisti; Annesi doktorun tavsiyesiyle araba gezisine ikmis ve cani sikilmasin diye Bay Drozdov'u da yanina almisti. Bayan Stavrogin b y k bir gururla: -Her zaman bana gelmeni istedigimi bilirsin, yavrum, dedi. Ya annen kizarsa? 182 Bayan Stavrogin s z n tamamlar tamamlamaz Lisa'nin asiri heyecanini g r nce sasirdi. Lisa, Bayan Stavrogin'i yanaklarindan perek yalvardi. -L tfen, teyzecigim, sizinle gelmek zorundayim. Valinin karisi ok sasirmisti. -Mais qu'avez vous done, Lisa! ( Ne oldu size, Lisa!) - Oh, son derece zg n m, sevgili kuzen; fakat, teyzemle gitmek zorundayim. B yle s yleyen Lisa, hosnutsuzlugunu saskinligi ile belirten chere cousine'e (sevgil i kuzen) d nd ve yanaklarindan pt . Sonra aceleyle: - "Maman"a s yleyin beni derhal teyzemin evinde bulsun, dedi. "Maman" sizi ziyaret

etmek i in sabirsizlaniyordu. Bu sabah bana b yle s ylemisti. Size s ylemeyi unutmustum . z r dilerim. L tfen kizma, Julie, chere... cousine (sevgili kuzen). Teyzecigim, ben hazirim!.. Sonra Bayan Stavrogin'in kulagina egildi. - Beni beraberinizde g t rmezseniz, teyzecigim, diye fisildadi, arabanizin arkasinda n haykirarak kosarim. Onu kimsenin duymamis olmasi ok iyiydi. Hatta, Bayan Stavrogin bile bir adim geri ekilerek bu kudurmus gibi heyecanli kiza bakti. Bu bakis her seye bir anda karar vermesine yetti; o anda Lisa'yi beraberinde g t rmeye karar vermisti. Elinde olmayarak bagirdi. -Buna bir son vermeliyiz!.. Pek l , Lisa, bizimle gelebilirsin. Sonra sesini biraz daha y kselterek: -Tabii, Bayan Lembke izin verirse, dedi. Bu arada, i ten gelme magrur bir tavirla valinin karisina d nm st . Bayan Lembke, g ze batan asiri bir zariflikle - Ger ekten onu bu zevkten yoksun etmek istemem, diye, mirildandi. 183Sonra, sevimli bir tavirla g l mseyerek mirildanmasina devam etti: - zellikle onun nasil dikbasli oldugunu ben de biliyorum. Bayan Stavrogin, magrur ve kibar bir tavirla: - Anlayisiniza tesekk r ederim, dedi Bayan Lembke, asiri heyecandan y z kizararak: - Ayrica, dedi. Evinize gelmekle duyacagi zevkin yani sira, Lisa'yi yle soylu ve elemli bir ekis nedeni var ki... Mutsuz kadina yan yan bakarak devam etti: - Sayet ifadem dogruysa, tam da kilisenin kapisi n nde. Bayan Stavrogin, b y k bir agir baslilikla s ylenenleri dogruladi. - B yle d s nceler size onur verir, Madam. Bayan Lembke, birden elini uzatti ve Bayan Stavrogin elinin parmak u larina aceley le dokundu. Genel etki ok g zeldi; orada hazir bulunan kisilerin bazisi, ger ek bir i t enlikle, bazisi ise, yapmacik bir hayretle g l ms yordu. Orada hazir bulunanlarin g l mseyislerini kelimelerle canlandiracak olursak; Bayan S tavrogin'i k mseyerek, ziyarete gitmeyenin Bayan Lembke olmadigi, tersine, Bayan Sta vrogin'in onu kendisinden uzak tuttugu ve valinin karisinin, Bayan Stavrogin'in evinden kovulmayacagim bilmis olsa onu kosa kosa ziyarete gidecegi herkes tarafi ndan anlasilmisti. Bayan Stavrogin, kilisenin kapisina hen z yanasmis olan arabasini Bayan Lebyatkin' e g stererek: - Bininiz, yavrum, dedi. "Mutsuz" kadin b y k bir neseyle arabaya kostu ve bir usagin yardimi ile bindi. Bayan Stavrogin, ger ekten dehsete kapilmis gibi rengi soldu: - Ulu Tanrim, diye haykirdi. Topal misiniz? Bayan Stavrogin'in renginin solmasini herkes g rm st ; ama, nedenini anlayamamisti. 184 Araba, parke yollarda sarsilarak uzaklasti. Bayan Stavrogin'in evi kiliseye ok ya kindi. Daha sonra, bana Lisa anlatmisti; Bayan Lebyatkin dakika s ren yolda ilginlar gibi kahkahlarla g lm s, Bayan Stavrogin ise, Lisa'nin deyisiyle, "ipnotize edilmis " gibi oturmustu. 5 AKILLI YILAN . Bayan Stavrogin, usagi agiran ingiragi aldiktan sonra kendisini bir koltugun st ne att i. Bayan Lebyatkin'in, odanin hemen hemen tam ortasinda duran b y k masanin yanindaki b ir sandalyeye oturmasini isaret etti. - Oraya oturun, yavrum. Bay Verkhovensky, buna ne anlam verirsiniz? Su kadina ba kin... nedir bunun anlami? Bay Verkhovensky: - Ben...ben... diye mirildandi. Tam o sirada usak geldi. -Hemen bir fincan l tfen! M mk n oldugu kadar abuk! Araba da beklesin!... , Bay Verkhovensky, bitkin bir sesle haykirdi.

- Mais, chere etexcellente amie, dans qiielle inquietude... (Ama sevgili dostum, ne kadar z nt ile...) Bayan Lebyatkin, sevin le el irpti ve konusulanlari dinlemeye hazirlanirken haykird i: - Oh, Fransizca, Fransizca! Insan y ksek sosyeteye girdigini hemen anliyor! Bayan Stavrogin, dehsete d sm s gibi kadina bakakaldi. Hepimiz sessizce, bu olayin nasil sonu lanacagini anlamak i in oturuyorduk. Shatov, basini n ne egmis ve Bay Verkhovensky, sanki olayin b t n sorumlulugu onunmus gibi eking en bir tavirla 185oturuyordu. Sakaklarinda ter damlaciklari parildiyordu. Lisa'ya bir g z attim; salonun bir k sesinde, hemen hemen Shatov'un yaninda oturuyordu. G zleri, Bayan Stav rogin ile topal kadin arasinda dolasip duruyordu; dudaklarinda bir tebess m vardi; fakat, bu tebess m hos degildi. Bayan Stavrogin bu tebess m g rd . Bayan Lebyatkin, tama men dalgin g r n yordu; Bayan Stavrogin'in g zel d senmis salonunu hayran hayran seyrediyo rdu; mobilyaya, halilara, duvardaki resimlere, rokoko tarzi boyali tavana, k sedek i b y k bronz Isa heykeline, porselen lambalara, alb mlere ve masanin zerindeki teberiye dikkatle bakiyordu. Birden Shatov'a hitaben haykirdi. - Demek siz de buradasiniz, dostum!.. Epey zamandan beri g r semiyorduk; fakat, kend i kendime d s nd m: "O olamaz! Buraya nasil gelebilir ki?" Sonra neseli bir kahkaha atti. Bayan Stavrogin, hemen Shatov'a d nd . - Bu kadini taniyor musunuz? diye sordu. Shatov, yerinden kalkacakmis gibi bir hareket yapmakla beraber, kalkmadan mirild andi: -Evet, Madam. - Ne biliyorsunuz? L tfen, hemen anlatin! Shatov hi bir neden yokken g l msedi. - Sey... diye kekeledi. Siz kendiniz de anlayabilirsiniz... - Neyi anlayabilirim? Haydi, durmayin, bir seyler s yleyin?.. - Peki, agabeyi y zbasi Lebyatkin'le beraber oturuyor. - Eeee? Shatov, yine duraksadi. - Oh, ger ekten s zetmeye degmez, diye mirildandi. Sonra, kararli bir tavirla sustu. Hatta, kararinin kesin olmasi, y z n n kizarmasina neden oldu. Bayan Stavrogin fkeyle s ylendi. 186 - Zaten sizden daha fazlasi beklenemezdi. Herkesin bir seyler bildigini; fakat, her nedense s ylemekten korktugunu ve sordug u sorulara ka amak cevaplar vermek yoluyla kendisinden bir seyleri saklamaya alisti gini kesinlikle anlamisti. Usak, elinde k k bir g m s tepsiyle geldi ve Bayan Stavrogin'in istedigi kahveyi uzatti; fakat, haniminin k k bir el hareketi ile Bayan Lebyatkin'e dogru y r d . Bayan Stavrogin: - I in, yavrum, dedi. Kilisenin n nde s m s olmalisiniz. Bayan Lebyatkin: - Mersi, diyerek kahveyi aldiktan sonra, usaga "mersi" demesinden t r kahkahalarla g l meye basladi. Fakat, Bayan Stavrogin'in fkeli bakisini g r nce hemen sustu ve fincani masanin zerine birakti. Garip bir tavirla: - Bana kizmiyorsunuz, ya, Teyzecigim, dedi. Bayan Stavrogin saskinlikla yerinde dogruldu. - Neee? Sizin teyzeniz miyim? B yle s ylemekle ne kastettiniz? Bayan Lebyatkin, bu kadar siddetli bir fkeyle karsilasacagini kestirememis olmali ki, korkudan zangir zangir titreyerek arkasina yaslandi. Bayan Stavrogin'e saskinliktan irilesmis g zlerle bakarken: - Size... size... b yle hitap etmem gerektigini d ... d s nm st m, diye mirildandi. Lisa, si ze b yle diyordu. - Hangi Lisa'dan bahsediyorsunuz? Bayan Lebyatkin parmagi ile Lisa'yi g stererek: - Su gen hanimdan, dedi. - Ne zamandan beri ona Lisa diyorsunuz? Bayan Lebyatkin kendisim biraz toparlaya bilmisti. 187- Neden olmasin? On dakika evvel, siz kendiniz ona b yle demediniz mi?

Sanki zorla g l yormus gibi bir tebess mle ekledi: - Onun kadar g zel bir kizi her zaman r yamda g r r m. Bayan Stavrogin, durumu biraz kavra yarak sakinlesmisti; Hatta, Bayan Lebyatkin'in son kelimelerine hafif e g l msedi. Gen kadin, onun g l msedigini g r nce rinden kalkti ve sekerek onun yanina gitti. . . Birden, Bayan Stavrogin'in, daha nce omuzlarina koymus oldugu sali omuzlarindan ek erek uzatti. - L tfen, sunu geri alin, dedi. Geri vermeyi unutmustum. Bu kadar kaba davrandigin i i in bana kizmayin. - O sali hemen omuzlariniza rt n ve sizde kalsin. Simdi gidip yerinize oturun, kahv enizi i in. Sakin benden korkmayin, yavrum. Sakin olun. - Sizi anlamaya basliyorum. Bay Verkhovensky, yine s ze karisacak oldu. - Chere amie... (sevgili dostum) - Oh, Bay Verkhovensky, siz olmasaniz ne yaparim bilmem... Bari bana siz yardim edin. L tfen, yaninizdaki hizmet i odasinin ingiragini alin. Kimse konusmadi. G zleri kuskuyla hepimizin y z nde dolasti. ok sevdigi oda hizmet isi Ag asha salona girdi. - L tfen, bana, Cenevre'de almis oldugum kareli sali getirin. Bayan Shatov ne yapi yor? - Pek iyi degil, Madam. - Ona buraya kadar zahmet etmesini s yler misin, L tfen. Hasta olsa bile, gelebildig i takdirde ok memnun olacagimi da bildir. Tam o sirada, holden gelen sesler duyuldu. Biraz sonra, salonun kapisinda, Mauri ce'nin koluna dayanarak soluk soluga y r yen, Bayan Drozdov g r nd . 188 Zayif, fakat ok sinirli kadinlarda sik sik g r len huzursuzlugu, tamamen sesine akset tiren bir haykirisla: - Oh, aman, buraya kadar g l kle gelebildim! dedi. Lisa, ilgin kiz, anneni ne kadar si kintilara sokuyorsun? Sevgili Stavrogin, buraya kadar kizimi almak i in geldim. Bayan Stavrogin, yasli kadina suratini asarak bakti. Yerinden kalkacak oldu; hat ta, yari yariya kalkmis da sayilirdi. Hosnutsuzlugunu saklamaya gerek g rmeden: - T naydin, Praskovya, dedi. Oturursaniz memnun olurum. Geleceginizi zaten biliyo rdum. *** Bayan Drozdov, b yle bir karsilamadan t r hayret etmis olamazdi. Bayan Stavrogin, eski okul arkadasina, gen lik yillarindan beri, dostluk g r n m altinda daima sert davranir; hatta, bu davranislarinda k k bir tiksinti bile olabilirdi. Oysa, bu defa olagan st bir durumdu. Daha nce bahsettigim gibi, bu iki arkadasin arasi son g nlerde nedense a ik ti. Bayan Stavrogin, bu soguklugun nedenlerini simdilik bilmiyordu ve bu bilgisi zligi arayi b sb t n sogutuyordu; fakat, Bayan Stavrogin'in fkelenmesinin asil nedeni, son zamanlarda, Bayan Drozdov'un ona karsi garip bir st nl k elde etmesiydi. Kuskusuz Bayan Stavrogin, son derece zg nd ve kulagina kadar bazi s ylentiler de geliyordu; zel likle, bu s ylentilerin belirsiz olmasi onu daha fazla z yordu. Bayan Stavrogin, ok a ik s zl ve s z n esirgemeyen bir kadindi. Bunu s yle a iklayabilirim ki onun gizli kapakli is erle ilgisi yoktu; ugrasacagi kimselerle a ik a ve korkusuzca arpisirdi. Her ne hal i se, iki kadin birbirlerini bes g nden beri g rm yorlardi. Son g r sme, Bayan Stavrogin tar afindan yapilmis, "su Drozdov yaratigini" g cendirmis ve onu utan i inde birakmisti. Sunu kaydetmekte hakiyim ki, Bayan Drozdov, Bayan Stavrogin'in ondan korkmasi 189i in bir neden oldugunu bilerek gelmisti. Bunun b yle oldugu, bakislarindan a ik a an lasiliyordu. Fakat, g r n se bakilacak olursa, ne zaman Bayan Stavrogin'in utan tan yeri n dibine ge mesi beklenirse, seytanca bir zek yla bu zor durumdan kurtulmasini biliy ordu. Hi itiraz etmeden kendilerine hakaret edilmesine g z yuman bir ok zayif karakte rli kadin gibi, durumun kendi yararina d nd g n hisseden Bayan Drozdov, ilk firsatta sa ldirgan kesilirdi. O zamanlar hasta oldugu dogruydu ve eskisinden daha sinirli o lmasinin nedeni de bu hastaligiydi. Nihayet, sunu da ekleyebilirim ki, eger bu i ki eski okul arkadasi arasinda herhangi bir tartisma ikacak olsaydi, bizden sakin malarina gerek yoktu; nk , bizler de yakin birer aile dostu sayiliyorduk. O zamanlar bunu, belirli bir hayretle anlamistim. Bayan Stavrogin'in gelisinden beri ayakt a duran Bay Verkhovensky, Bayan Drozdov'un haykirimi ile koltuguna ker gibi oturdu

ve aresizlik i inde benim bakislarimi yakalamaya alisti. Shatov, sert bir hareketle yerinde d nd ve hatta soluyarak bir seyler bile mirildandi. Bende biraktigi izleni m, bir an evvel buradan kurtulup gitmek istemesiydi. Lisa da ayaga kalkmak zereyk en, tekrar yerine oturdu. Annesinin bagirisina nem vermemis g r n yordu. Bu tavri, onun dikbasli olusundan degildi; fakat, daha baska ve etkili duygularin tutsagi olus undan t r yd . G zlerini dalgin dalgin yere dikmisti; hatta, Bayan Lebyatkin'in bile fark inda degilmis gibi g r n yordu. Bayan Drozdov, masanin yanindaki bir koltugu isaret ederek: - Oh, dostum, iste burasi iyi degil mi? Sonra, Bay Drozdov'un yardimi ile koltuga otururken gergin bir sesle: -Eger bacaklarim agrimamis olsaydi, sizin evinizde bir dakika bile oturmazdim, d ostum, dedi. Bayan Stavrogin, basini hafif e kaldirdi ve sag elinin parmaklarini, basinin agrid igina isaret etmek istermis gibi sak; gina bastirdi. - Hey g zel Tanrim! Evimde neden oturamazmissiniz, Praskovya? Kocaniz b t n hayati s res ince bana en yakin bir dost olarak 190 davrandi ve sizinle de, ocuklugumuzdan beri, ayni okulda beraberce oynardik. Bayan Drozdov, fkeyle elini salladi. - Biliyordum! Bana sitem etmeye kalkisacaginiz zaman daima ocuklugumuzdan ve okul dan s zedersiniz... sizin ok iyi bilinen bir hilenizdir bu! Fakat, bana sorarsaniz, bunlar g zel konusmalardir. Su sizin yatili okulunuz s z nden artik usandim diyebilir im!.. - zellikle bug n ok sinirli oldugunuzu g r yorum. Bacaklariniz nasil? Iste, size kahve g etiriyorlar. L tfen, buyurun ve surat asmayin... ne de olsa aramizda bir dostluk v ar! - Benimle daima, sanki k k bir kizmisim gibi konusuyorsunuz. Kahvenizi de istemiyoru m... orada kalsin!.. Ve sonra, kendisine kahve uzatan usaga, fkeyle elini salladi. Ben ve Bay Drozdov disinda herkes kahve i meyi istememisti. Bay Verkhovensky, kahveyi almakla beraber , i meden masanin zerine koymustu. Ama, Bayan Lebyatkin bir fincan daha arzu etmis olmali ki, kahveyi almak zere uzandi; fakat, nedense, vazge erek elini ekti ve bu ha reketinden ok memnun g r nd . Bayan Stavrogin, dudak b kerek g l msedi, - Sanirim ki bir seyler tasarliyorsunuz, sevgili dostum, Praskovya, zaten burada bulunusunuzun nedeni de budur. B t n hayatiniz boyunca bazi tasavvurlarinizla yasad iniz. Yatili okuldan s zettigini i in bana kizdiniz. Fakat, hatirlar misiniz, bir g n sinifa gelip bizi, s vari subayi Shablykin'in size evlenme teklif ettigine inandir maya alismis; fakat, hemen oracikta Matmazel Lefebure tarafindan yalaniniz meydan a ikarilmisti. Fakat yalan s ylememistiniz... oh, hayir... sadece kendi kendinizi t atmin edebilmek i in hayalinizde canlandirmistiniz, o kadar. Eh, simdi s yleyin baka lim derdiniz nedir? Simdi neler hayal ediyorsunuz? Caninizi bu kadar sikan sey n edir? - Ve siz de, bizim din derslerine gelen rahibe kapilmistiniz. Mademki bu kadar m eraklisiniz, eski g nleri hatirlayalim bari!.. Hah hah hah... 191Sinirli sinirli g lerken bir ks r k n betine tutuldu. Bayan Stavrogin nefretle ona bakti. -Oh, demek rahibi h l unutamadiniz? Y z yemyesil oldu. Bayan Drozdov birden b y k bir gururla yerinde dogruldu. - Korkarim ki dostum, simdi g lecek halim yok. Neden ailenizi ilgilendiren bir rez alete toplumun n nde kizimi karistiriyorsunuz? Buraya da bu nedenle geldim. Bayan Stavrogin tehdit eder bir tavir takindi. - Ailemi ilgilendiren rezalet mi? Lisa, birden s ze karisti. -Anne, ben de, kelimelerinize dikkat etmeniz i in sizi uyarmak zorundayim. - Ne dedin, ne dedin? Annesi yine feryadi basmak zereyken kizinin ates p sk ren bakislarini g r nce bu kararind an vazge ti. Lisa, kizararak haykirdi. - Aileyi ilgilendiren bir rezalet diye nasil s zedersin bundan, anne?! Bayan Lembk e'den izin alarak kendi arzumla geldim buraya. B t n arzum su zavalli kadinin durumu

nu grenip ona yardimci olabilmekti. Bayan Drozdov, t k r r gibi g lerek kizinin s zlerini tekrarladi. - Su zavalli kadinin durumu!.. B yle "masallarla" ugrasmak senin isin mi? Senin zo rbaliklarindan artik usandim, kizim. B y k bir fkeyle Bayan Stavrogin'e d nd . -Dogru olup olmadigini bilmiyorum; ama, b t n sehir halkini kendinize uydurmus oldug unuz s yleniyor. Fakat korkarim ki sizin de sonunuz geldi artik. Bayan Stavrogin, yayindan firlamak zere olan bir ok gibi oturuyordu. On saniye ka dar sabit ve dik bakisli g zlerini Bayan Drozdov'a dikti. Sonra, hayret edilecek d erecede sakin bir sesle: 192 - Eh, Praskovya, dedi. Tanriya s k r ki burada yabanci yok. Sonradan pisman olacagin iz ok sey s ylediniz. - Adlandirabilecegim bazi kimseler gibi toplumun d s ncelerinden korkan bir kimse de gilim, dostum. Gururunuzdan dolayi toplumun d s ncelerinden irkilen sizsiniz. Burada yabanci olmamasina gelince, bundan son derece memnun olmalisiniz. -Bu son hafta i inde g r yorum ki biraz daha akillanmissiniz, degil mi? - Bu son hafta i inde akillanan ben degilim. Sadece bu hafta ger ek ortaya ikmistir, o kadar. - Hangi ger ek bu hafta ortaya ikmis? Dinleyin, Praskovya; beni sinirlendirmeye alis mayin, hemen su dakika durumu a iklamalisiniz. Size samimiyetle soruyorum, hangi g er ek ortaya ikmistir ve bunu s ylemekle neyi kastediyorsunuz? Bayan Drozdov birden, karsisindakini yenmek amaciyla sonucun ne olacagina aldirm adan, parmagi ile Bayan Lebyatkin'i g sterdi. - Iste, b t n ger ek orada oturuyor!.. Neseli bir merakla Bayan Drozdov'u izleyen Bayan Lebyatkin, onun parmagi ile ken disini isaret etmesi zerine katila katila g lmeye ve heyecanla yerinde kipirdanmaya basladi. Bayan Stavrogin, rengi solmus olarak arkasina yaslandi ve haykirdi. - Ulu Tanrim! Bunlar hep beraber akillarini mi ka irdilar?!.. Y z n n rengi o kadar solm ustu ki, salondakiler tel slandilar. Onun yanina ilk kosan Bay Verkhovensky oldu; ben bile biraz daha yaklastim; sand alyenin yaninda kalmakla beraber, Lisa bile ayaga firladi; fakat en ok korkan kim se Bayan Drozdov oldu; bacaklarinin agrisina aldirmadan yerinden dogruldu ve agl amakli bir sesle haykirdi. - Dostum, l tfen beni, aptalligimdan dolayi bagisla!.. Su!.. Birisi biraz su versi n ona!.. 193Bayan Stavrogin'in bembeyaz dudaklari kipirdadi. Kesin bir dille ve hafif bir sesle: - Aglamayin, rica ederim, Praskovya, dedi. Beyler l tfen yerlerinize d n n. Su istemem ! Kendisine biraz h kim olan Bayan Drozdov, s ylenmekte devam ediyordu. - Oh, sevgili dostum, belki de s ylememem gerekirdi; fakat, birtakim al aklarin yagd irdigi mektuplarin etkisi altinda kaldim. Sizi ilgilendiren yazilar olduguna g re, onlari size g ndermeliydiler!.. Nihayet, sevgili dostum, benim gen bir kizim var!. . Bayan Stavrogin, irilesmis g zlerle ona bakiyor ve hayretten agzi bir karis a ik ola rak dinliyordu. Tam o sirada, k sedeki bir kapi sessizce a ildi ve Dasha Shatov salo na girdi. Hemen durdu ve etrafina bakindi. Heyecanimiza sasirmisti. Kimsenin hab er vermedigine g re, Bayan Lebyatkin'i g rmemis oldugu belliydi. Dasha'yi nce Bay Ver khovensky g rd . Acele bir hareket yapti, y z kizardi ve bilinmeyen bir nedenle y ksek se sle bildirdi. Bayan Shatov!.. Sesi ylesine y ksek ikmisti ki hepimiz elimizde olmaya rak basimizi d nd r p Dasha Shatov'a baktik. Bayan Lebyatkin: - Demek Dasha bu! diye haykirdi. Eh, Shatov, dostum, kiz kardesiniz hi de size be nzemiyor! Agabeyim bu kadar g zel bir kizi "k le kiz Dasha" diye adlandirmaya nasil cesaret edebiliyor? Bayan Stavrogin'e dogru y r mekte olan Dasha, isminin s ylenmesi zerine birden durdu ve Bayan Lebyatkin'e d nd . G zlerini bu yarim akilli kadina dikerek donmus gibi oldugu yerde kaldi.

Bayan Stavrogin b y k bir s k netle: - Oturun, Dasha, dedi. Daha yakinina; tamam. Oturdugunuz yerden bu kadini g rebili yorsunuz. Onu taniyor musunuz? Dasha, hafif bir sesle: - Onu simdiye kadar hi g rmemistim, dedi. Kisa bir duraklamadan sonra ekledi: 194 - Bay Lebyatkin'in hasta kiz kardesi oldugunu tahmin ederim. Bayan Lebyatkin heyecanli bir sesle: - Her hareketinizden okumus bir hanini oldugunuz belli oldugundan sizinle daha e vvel tanismak istemekle beraber, ben de sizi ilk kez g r yorum, dedi. Usagimin s vmesi ne gelince, sizin gibi sevimli ve okumus gen bir hanimin, onun parasini almasi ci dden m mk n olabilir rni? ok hos, hos, hos bir kiz oldugunuzdan, parayi benden alabil irsiniz!.. Son kelimelerini elini sallayarak s ylemisti. Bayan Stavrogin, magrur bir tavirla: - S ylediklerinden bir anlam ikarabiliyor musunuz, diye sordu. - Her seyi anliyorum, Madam. - Paradan bahsettigini duydunuz, degil mi? - Tahmin ederim ki, Isvi re'deyken Bay Stavrogin tarafindan Bay Lebyatkin'e verilm ek zere g nderilen paradan s zediyor olmali. Bir dakika kadar derin bir sessizlik oldu. -Nicholas'in kendisi mi sizden b yle bir sey istemisti? y z ruble tutarindaki parayi Bay Lebyatkin'e g ndermek istiyordu. Adresini kesin ol arak bilmemekle beraber bu sehirde oldugundan emindi. Eger buradaysa parayi Bay Lebyatkin'e vermemi rica etti. - Fakat paranin ne kadari kaybolmus? Bu kadinin s z ettigi kayip para nedir? - Isin burasini bilmiyorum, Madam. Ben de, Bay Lebyatkin'in uluorta, herkesin i in de, parasinin tamamini vermemis oldugumu s yledigini duymustum; fakat, ne demek is tedigini bilmiyorum. Bana verilen y z rubleydi, ben de ona y z ruble g nderdim. Bayan Shatov, kendine g venini yeniden kazanmisti. Ve burada ilave etmeliyim ki, b u kizi uzun m ddet sasirtmak m mk n degildi. 195Duygulan her ne olursa olsun, kendisine ikar bir yol bulmasini bilirdi. Simdi cevaplarini acele etmeden, sakin ve vicdanen su lu oldugunu belirtebilecek bir sas kinlik g stermeden veriyordu. O anlatirken Bayan Stavrogin g zlerini bir saniye olsu n onun zerinden ayirmiyordu. Verilen cevaplan bir s re kafasinin i inde evirip evirdik ten sonra kendinden emin ve kararli bir sesle konusmaya basladi. B t n dikkati ile D asha'ya bakiyordu. -Eger, dedi, Nicholas bu arzusunun yerine getirilmesini benden isteyecegine, siz den istemisse, kendisine zg nedenleri vardir. Eger bunu benden saklamak istemisse, onun zel islerine karismak istemem. Fakat, bu ise sizin karismaniz, i imin rahat e tmesi i in yeterli bir nedendir. Bunu bilmenizi istiyorum, Dasha, siz her seyin st nd esiniz. Oysa, g r yorsunuz, dostum, d nyadaki yalanlara ve aldatmalara akliniz ermedig inden, temiz kalplilikle de olsa hata yapabiliyorsunuz. Bu hatayi, bazi al aklarla isbirligi yapmakla islediniz. Bu al agin yaydigi dedikodu da hatanin degismez bir tanimlamasidir. Fakat, onun hakkinda gerekli bilgileri grenecegim; haklarinizi k orumak ilk g revim olduguna g re, bu konuda sizi koruyacagim. Simdi bu konuya kapata lim. Bayan Lebyatkin, birden yerinden dogrularak: - Sizi g rmek i in geldigi zaman yapilacak ilk g zel ve dogru davranis, Onu dogruca us aklar kismina yollamaniz olacaktir. Biz burada oturup kahvelerimizi i erken biraki n o usaklarla, sandik zerinde k git oynasin. Ona bir fincan kahve bile g nderebilirsi niz; ama ondan o kadar igreniyorum ki... S z bittikten sonra basini onurla geriye atti. Bayan Stavrogin, Bayan Lebyatkin'! dikkatle dinledikten sonra tekrarladi. - Bu konuyu artik kapatalim. Bay Verkhovensky, l tfen ingiragin ipini eker misiniz? Bay Verkhovensky kendisinden istenileni yaptiktan sonra b y k bir heyecanla ileri do gru bir adim atti. Y z kipkirmizi, kekelemeye basladi. 196 -Eger... eger ben... ben de ok igren olan bu yk y duydumsa; daha dogrusu, iftirayi dog ru duydumsa, bu takdirde... diyebilirim ki... enfin c'est un homme perdu et quel que chose comme un for at evad ... (kisacasi sonu gelmis bir adamdir, bir ka ak gibidi r...)

C mlesini bitirmeden yarida kesti; Bayan Stavrogin, sorgu dolu bakislarla onu tepe den tirnaga kadar s zd . Agir basli k hya salona girdi. Bayan Stavrogin: -Araba hazirlansin, dedi. Sen Alexey, Bayan Lebyatkin'i evine g t rmeye hazirlan. Yo lu kendisi tarif edecektir. - Bay Lebyatkin bir s reden beri bu hanimi bekliyorlar ve beklemekte oldugunun bi ldirilmesini istediler. Tek kelime s ylemeden sadece dinlemekle yetinen Maurice Drozdov birden atildi: - Bu m mk n olamaz, Madam. Eger bu sekilde konusmami bagislarsaniz, madam, bir salon a kabul edilebilecek karakterde bir insan degildir. O... o... tahamm l edilmez bir kimsedir, Madam. Bayan Stavrogin, k hyaya: - Varsin beklesin, dedi. K hya, hemen ekildi. Bay Verkhovensky, yine kekeleyerek konusmaya basladi. - C'est un homme malhonn te et je crois meme que c'est un for at ev de, ou quelqiie ch ose dans ce genre... (Ahlaksiz bir adamdir o, hatta bir hapishane ka kini oldugunu saniyorum...) Yine kizarak sustu. Bayan Drozdov, yerinden kalkarken biraz igrenir bir tavirla: - Lisa, artik gitme zamani geldi, dedi. Birka dakika nce, fazla heyecanli aninda kendi kendine bir budala oldugunu s yledigi i in z l yor g r n yordu. Dasha'nin konusmasini dudak kivirarak dinlemisti. Fakat, beni en sasirtan, Dasha'nin gelmesi ile degisen Lisa'nin g r n m yd . 197G zlerinde, gizlemeye alismadigi bir nefret ve igrenti pariltisi vardi. Bayan Stavrogin, yine o asin s k netiyle ihtiyar kadini durdurdu. - Bir dakika bekleyin, Praskovya, rica ederim, dedi. L tfen oturur musunuz? B t n s yley eceklerimi bitirmek istiyorum ve ayakta durmaniz uzun s rebileceginden bacaklarini z agrir. Tamam, tesekk r ederim. Kisa bir s re nce kendimi kaybettim ve sizinle biraz kirici konustum. z r dilerim ve beni bagislamanizi rica ederim. ok aptalca davrandi m ve bunu ilk itiraf eden de benim. Ayrica, her seyin hak a yapilmasini da severim . Simdi siz de kendinize h kim olamadiniz, kuskusuz, ve bazi imzasiz mektuplardan s zettiniz. Her imzasiz mektup degerini bulmalidir; b yle bir mektubu yazan, altina imzasini atacak kadar kisilige sahip olmadigina g re, mektuplarin da okunmadan p sep etine atilmasi gerekir. Siz de bu fikirde degilseniz, sizi anlayamiyorum demekti r. Her ne olursa olsun, sizin yerinizde olsaydim, o mektuplarin adini bile agzim a almazdim. Ellerimi dahi, o pis mektuplarla kirletmek sikintisina sokmazdim. Fa kat, siz bunu yaptiniz. Bununla beraber, mektuplardan nce siz s zettiginize g re; alt i g n nce b yle bir mektup aldigimi s yleyebilirim. O mektubu yazan al ak, "hayatimda neml i bir rol oynayacak" topal bir kadindan sakinmam gerektigini ve Nicholas'in arti k ildirmis oldugunu bildiriyordu. Evet, o al agin kullandigi tabir b yleydi, ok iyi ha tirliyorum. Nicholas'in ok d smani oldugunu bildigimden, derhal d smanlarindan birini buraya agirttim. Bu kisi onun d smanlari arasindaki en gizli, en k t ve asagilik d sman iydi. Onunla yaptigim kisa bir konusma sonucu, imzasiz mektup yazan al agin kim ol dugunu hemen anladim. Eger, siz de, zavalli Praskovya, "benim y z mden", bana g nderil mis olan mektuplar gibi mektuplarla rahatsiz edilmisseniz, ki siz "mektup yagmur una tutuldum" demistiniz, elimde olmadan size sikinti verdigim i in nce ben z l r m. Size s ylemek ve anlatmak istedigim bu kadardi. Su anda hasta ve zg n oldugunuzu g rmekten 198 z l yorum. Dahasi da var; Bay Drozdov'un ok uygun bir deyisle, i eri "alinamayacagini" s y ledigi kuskulu kisiyi hemen "kabul" etmek kararini verdim. zellikle, Lisa'nin bur ada yapacak bir isi yoktur. Gel, Lisa, yavrum. Seni bir kere daha peyim. Lisa, b y k salonu ge erek Bayan Stavrogin'in n nde durdu. Bayan Stavrogin, onu pt kten son a kendisinden bir kol boyu kadar uzaklastirdi ve eliyle Lisa'nin basi zerine bir ha yapip onu kut-sadiktan sonra bir kere daha pt . - Eh, g le g le, Lisa, dedi. Sesi aglayacakmis gibi titriyordu. - Kaderim ne olursa olsun sizi ok sevecegime inanin. Tanri sizi korusun. Her zama n Tanri'ya karsi boynum b k kt r. Daha fazla konusmak istemekle beraber kendisini tutarak sustu. Lisa, derin d s ncele re dalmis gibi tekrar yerine d nd . Tek kelime dahi s ylememisti. Birden yerinden kalk

ip annesinin n nde durdu. Sakin bir sesle: - Hemen gitmeyecegim, Anne, dedi. Teyzemin yaninda biraz daha kalmak istiyorum. Lisa'nin sakin sesinde demir gibi bir kararlilik vardi. Bayan Drozdov, aresizlik i inde ellerini havaya kaldirarak bagirdi. - Tanri beni korusun! Neler duyuyorum! Fakat, Lisa cevap vermedi, isitmis bile g r nmedi. Salonun k sesindeki yerini aldi ve g zlerini bosluktaki bir noktaya dikerek sessizce oturdu. Bayan Stavrogin'in y z ne magrur bir zafer anlatimi gelmisti. - Bay Drozdov, dedi. Sizden b y k bir ricada bulunacagim. L tfen asagidaki adama bir b akiverin ve "i eri alinmasi" uygun olmasa bile onu buraya getirin. Bay Drazdov yerlere kadar egilerek selam verdikten sonra salondan ikti. Bir dakik a sonra Bay Lebyatkin'le beraber d nd . *** 199Y zbasi Lebyatkin'in g r n s nden daha nce de s z ettigimi hatirliyorum. Uzun boylu, karm karisik sa li, kirmizi ve biraz sarkik yanakli; basinin her hareketinde titreyen g erdanli; bazen kurnaz bakisli, k k, kanli g zl ; biyikli, favorileri uzun; etli girtlak kemigi biraz fazlaca ikik; kirk yaslarinda, iriyari ve t m g r n s ekici olmayan bir adamd . Fakat, g r n s nde en ok g ze arpan, kuyruklu ceketi ve temiz, beyaz keten g mlegiydi. Ba erkhovensky, Liputin'in giyimini elestirdigi bir g n, Liputin: 'Temiz g mlek giydikl eri halde irkin g r n s olan adamlar da vardir' demisti. Y zbasinin bir ift de siyah eldiv ni vardi; eldivenin sag tekini elinde tutuyor, sol tekini ise, kocaman etli elin e zorla ge irmis ve eldiven eline k k geldiginden d gmesini ilikleye-memisti. Sol elinde ise, bug n ilk defa giydigi belli, yepyeni silindir bir sapka vardi. D n Shatov'a b agira bagira s yledigi "ask-ceketi" nin ger ek oldugu anlasiliyordu. B t n bunlarin, yan i kuyruklu ceket ve beyaz keten g mlek (sonradan grendim), bazi gizli nedenlerle, L iputin tarafindan tavsiye edilmisti. Hi kusku yok ki, buraya gelisi, (kiralik ara bayla gelmisti) baskasinin yardimi ve kiskirtmasi ile olmustu; yalniz basina imk n i yok akil edemezdi; kilisenin n ndeki olaydan hemen haberdar edildigini bile kabul etsek, kirk bes dakika i inde, b yle giyinip kusanip, buraya gelmeye karar vermesi pek kolay degildi. Sarhos olmamakla beraber, zerinde, g nlerce i tikten sonra yavas y avas kendine gelen bir kimsenin, tembel ve bulanik havasi vardi. Bana yle geliyor du ki, eger biri ikip da omzuna bir ya da iki kere parmagi ile dokunacak olsa, he men sizacak kadar sarhos olabilirdi. B y k salona kosarak dalmak zereyken ayagi kapinin n ndeki haliya takildi. Bayan Lebyatk in, g lmekten neredeyse katilmak zereydi. Y zbasi, fkeli bakislarla, kadina onu yiyece kmis gibi baktiktan sonra, abuk adimlarla Bayan Stavrogin'e dogru y r d . Y ksek bir sesle b g r rcesine: - Geldim, Madam, dedi. Bayan Stavrogin, koltugunda dogrularak: 200 - S yle oturmak l tfunda bulunur musunuz, l tfen, su sandalyeye, dedi. Sizi oradan da duyabilirim ve y z n z daha iyi g rebilirim. Y zbasi, b n b n n ne bakarak durdu; fakat, geriye d nd ve kapinin hemen yaninda kendisine terilen sandalyeye oturdu. Y z nden, kendine g vensizligi ve ayni zamanda, k stahligi ve devamli fkesi belli oluyordu. B y k bir panik i inde oldugu da a ikti; fakat, gururu da incinmisti; korkakligina ragmen, gururunun bazen k stah a hareketlerde bulunmasina n eden olabilecegi de a ik olarak g r lebilirdi. Kaba v cudunun her hareketinden korkar bi r hali vardi. Su bir ger ek olarak bilinir ki, olagan st bir rastlanti ile kendilerin i sosyetenin i inde bulan b yle centilmenlerin en b y k dertleri elleridir ve onlari ner eye koyacaklarini bilmezler. Y zbasi, sapkasi bir elinde, eldivenleri diger elinde , aptal bakislari Bayan Stavrogin'in sert y z nde oldugu halde sandalyesinde kimilda madan oturuyordu. Kusku yok ki, etrafina bakinmak istiyor; fakat, simdilik bu g c k endisinde bulamiyordu. Onun kiligini eglenceli bulan Bayan Lebyatkin yine bir ka hkaha tufanina tutulmustu; ama, Lebyatkin'in ona bakacak cesareti yoktu. Bayan S tavrogin, onu bu sekilde uzun bir s re, belki tam bir dakika, acimadan oturttu ve devamli olarak bastan asagi s z p durdu. Bayan Stavrogin, l l ve etkili bir sesle konusmaya basladi. - Her seyden nce, efendim, adinizi bize bagislar misiniz? Y zbasi: - Y zbasi Lebyatkin, Madam, diye g rledi. Buraya geldim, Madam...

Sandalyesinde huzursuzca kipirdandi. Bayan Stavrogin elinin bir isareti ile onu susturduktan sonra: - Izin verin! dedi. Bu kadar ilgimi eken bu zavalli yaratik, ger ekten kiz kardesin iz mi? - Evet, Madam, kiz kardesimdir. Evden gizlice ka mayi basarmis ve simdi de... 201Birden kizardi ve sustu. Ne s yleyecegini iyice sasirmisti; fakat, konusmasina devam etmek istedi. - Beni yanlis anlamayin, Madam. Onun z kardesi olan ben, b yle lekelenmesine... yan i, b yle bir durumda, b yle bir durumda demek degildir..bir bakima ona yarari olmaya n... Onun itibari... son zamanlarda... Birden sustu. Bayan Stavrogin basini kaldirdi. - Efendim!... Lebyatkin, birden parmagini alninin ortasina vurarak: - Yani, bu durumda demek istedim, dedi. Kisa bir sessizlik oldu. Bayan Stavrogin teredd tle sordu: - Uzun zamandan beri mi b yle? - Madam, kilisenin kapisinda Rus t resine g re, g sterdiginiz iyilik i in size kardes e te sekk re geldim... - Kardes e mi? - Yani kardes e demek istemedim; ama, sadece kiz kardesimin agabeyi oldugumdan t r , Ma dam ve inanin bana, Madam... Yine y z kipkirmizi olmus ve abuk abuk konusmaya baslamisti. -... kabul salonunuza geldigim zaman, ilk g r nd g m kadar g rg s z degilim. Kiz kardesim ve en, Madam, bu salonun l ks n n i inde ok k k kaliyoruz. Ve ayrica, Madam, benim hakkimda ksiz s ylentiler ikaran ok d smanim var, korkarim. Fakat itibarima aldirmam. Lebyatkin , Madam, gururludur, ve... ve ben... size tesekk r i in geldim.. iste paraniz, Madam !... B yle s yleyerek cebinden bir c zdan ikardi. C zdandan ekip aldigi bir deste kagit parayi elleri titreyerek, asiri bir sabirsizlikla saymaya basladi. Bir seyi ok acele ola rak a iklamak arzusu bel202 liydi, aslinda a iklamasi da gerekiyordu; fakat b y k olasilikla, parayla oynamasinin kendisine aptalca bir g r n m verdigini sezinlemis olmali ki, hareketlerinin kontrol n ta mamen kaybetti; parayi bir t rl sayamiyordu; parmaklari birbirine dolaniyordu ve sa nki onu b sb t n rezil etmek istermis gibi yesil sirtli paralardan biri parmaklarinin arasindan kaydi ve havada zikzaklar izerek halinin st ne d st . - Yirmi ruble, madam!... Sonra, y z sikintidan ter i inde yerinden firladi; yere d sen parayi g r nce, almak i in egi di; fakat, her ne nedense utanarak parayi almaktan vazge ti ve elini belirsiz bir anlamla salladi. - Usaklariniz i in, Madam... onu yerden alan usaginiz i in... birakin Bayan Lebyatki n'i hatirlasinlar!... Bayan Stavrogin biraz sasirmis olarak aceleyle: - Korkarim ki b yle bir seye izin veremem, dedi. - Bu takdirde... Egilerek parayi yerden aldi. Rengi kipkirmizi olmustu. Birden Bayan Stavrogin'e y r d ve saydigi parayi uzatti. Bayan Stavrogin, g zle g r n r bir endiseyle yerinde dogruldu. - Bunun anlami nedir, efendim?! diye haykirdi. Bay Drozdov, Bay Verkhovensky ve ben ileri dogru bir adim attik. Y zbasi heyecanla haykirdi. - Korkmayin, korkmayin; Deli degilim, s phesiz ki deli degilim. - Evet, efendim, siz delisiniz!.. -Madam, d s nd g n z gibi degil! Kuskusuz, hayat zincirinin basit bir halkasiyim... Konagi niz zengin olarak d senmis; fakat, Me hul Mary'nin evi b yle degildir, kiz kardesimin evi, Madam, kiz kardesim, Lebyatkin; fakat, simdilik ona me hul Mary diyecegiz, si mdilik, Madam, simdilik, anlarsiniz ya! Tanri bile buna razi ol203mazdi! Madam, ona on ruble verdiniz ve o da bunu aldi; fakat, bu para tarafin izdan verildi diye aldi, Madam! Bunu anliyor musunuz, Madam? Bu me hul Mary, d nyada

kimseden para alamaz; nk , aldigi takdirde, General Yermolov'un g zleri n nde, Kafkasya savasinda sehit d sen dedesinin kemikleri sizlar; fakat sizden, Madam, sizden her seyi alir. Fakat bir eliyle alir, diger eliyle size yirmi ruble uzatir... Evet, Madam, yirmi... bu parayi, sizin de ye oldugunuz Petersburg'daki Yardim Sevenler Kurumu'na bagislar, Madam. Siz, kendiniz, Moskova Gazetesi'nde yayimladiginiz gi bi, Madam, bu kuruma yardim edenleri ye kaydetmek i in bir defter tutuyorsunuz, Mad am, bu kuruma herkesin yardimda bulunabilecegini... Y zbasi "kelime bulma g l g " ektiginden birden sustu; sanki g bir basari kazanmis gibi d n derin soluyordu. Yardim Sevenler Kurumu hakkinda s ylediklerini olasilikla nceden hazirlamisti; belki de Liputin'in yardimiyla kararlastirilmisti. Eskisinden dah a fazla terliyordu; ter taneleri sakaklarindan s z l yordu. Bayan Stavrogin, onu ok yak indan dikkatle inceliyordu. Sert bir sesle: - Kayit defterim, dedi. Asagida, kapicinin odasinda durur. Eger, yardim i in kaydo lmak istiyorsaniz, ona basvurabilirsiniz. Bu bakimdan paranizi burnumun ucunda s allamaktan vazge in ve derhal cebinize sokun. Tesekk r ederim. Yine yerinize oturman izi da istemeliyim sizden. Tesekk r ederim. Kiz kardesiniz b ylesine zenginken onu f akir sanip para verdigim i in z r dilerim, efendim. Fakat, bir sey var ki anlayamadim , efendim. Kiz kardesiniz neden sadece benden para alabilir de baskasindan alama z? Bu konuda o kadar israr ettiniz ki, bunu a iklamanizi zellikle rica etmeliyim. Y zbasi: - Madam, bu sadece mezara kadar s r klenebilecek bir sirdir!... diye cevap verdi. Bayan Stavrogin biraz sasirmisti, ama yine de sormaktan kendini alamadi. 204 - Fakat neden? - Madam, madam!... Sag elini kalbinin st ne bastirip, g zlerini bir noktaya dikerek, basini n ne egdi ve su stu. Bayan Stavrogin, g zlerini ondan ayirmadan bekledi. Lebyatkin birden: -Madam, diye g rledi. Size bir soru sormama izin verir misiniz? Sadece bir soru; s amimi, a ik, Rus t resine g re, kalpten gelen bir soru? - Buyurun. - Hayatinizda hi istirap ektiniz mi, Madam? - Zannedersem, birinin size aci ektirdigini ya da ektirmekte oldugunu ima etmek is tiyorsunuz. Y zbasi Lebyatkin yine yerinden firladi ve belki de farkinda olmadan g gs n yumruklamay a basladi. -Madam, madam! diye haykirdi. Su kalbimde o kadar ok sey var ki, Tanri kati, Mahs er g n nde a ildigi zaman Tanri bile sasiracak!... - ok kesin olarak konustunuz, degil mi? - Madam, belki biraz sinirli bir sekilde konusmus olabilirim... -Merak etmeyin, efendim. Sizi ne zaman susturmak gerektigini bilirim. - Bir soru daha sorabilir miyim, Madam? - Kelimenin tam anlami ile. -Insan sadece ruhunun soylulugundan lebilir mi? - Korkarim ki cevap veremeyecegim. Kendi kendime bu soruyu hi sormadim. - Bilmiyorsunuz! Kendi kendinize bu soruyu hi sormadiniz! S z n n burasinda hararetle h aykirdi: -Mademki b yle. "Sakin ol, mitsiz kalp!" 205Sonra, yumrugunu siddetle g gs ne indirdi. Yine salonda dolasmaya basladi. Bu insanlarin karakteristik zellikleri, kendi arz ularini kontrol etmekten yoksun olmalaridir; bunun aksine, ateslendikleri an, i le rinin b t n irkinliklerini d kebilmek i in, n ne ge emedikleri bir arzu duyarlar. Kendisini banci bir ortamda bulan bu insanlar, nce ekingen olarak baslar; fakat, biraz g z yum uldugu zaman hemen k stahlasiverirler. Y zbasi simdi cosmustu. Salonda dolasiyor; ko llarini salliyor; sorulan sorulara kulak asmiyor; abuk abuk kendinden s z ediyor; ba zen acelesinden dili dolasiyor ve bir c mleyi tamamlamadan baska bir c mleye basliyo rdu. Tamamen i kisiz olmadigi ok dogruydu. Lisa da salondaydi... Lisa'nin varligind an saskina d nm s olabilirdi; bununla beraber, basini evirip bir kere bile ona bakmam isti. Ama, bu sadece benim tanimlamam olabilir. Her neyse, Bayan Stavrogin bile,

i indeki fkeyi ve igrentiyi bastirip onu dinliyordu; belki bunun bence bilinmeyen bir nedeni olabilirdi. Bayan Drozdov, g r n se g re isin aslini anlamamis oldugundan, za ngir zangir titriyordu. Bay Verkhovensky de titriyordu; ama, onun titremesi her seyi ok fazlasiyla anlamasindan t r yd . Bay Drozdov, her an, herkesin yardimina kosacak mis gibi tetikte bekliyordu. Lisa'nin rengi k l gibi olmustu. Hayretten iri iri a il mis g zlerini insan azmani gibi odada dolasan y zbasidan ayiramiyordu. Shatov, kimil damadan oturuyordu; fakat her seyden ilgin olan, Bayan Lebyatkin'in g lmekten vazge m ekle kalmayip son derece zg n oturmasiydi. Sag kolunu masaya dayamis, zg n bakislarini , durmadan konusan agabeyinden ayirmiyordu. Yalniz, Dasha sakin g r n yordu. Bayan Stavrogin nihayet fkelenerek: - Bunlarin t m anlamsiz sa maliklar, dedi. Soruma cevap vermediniz... Neden? Cevap be kliyorum. Y zbasi g z kirparak s ylenenleri tekrarladi. - Cevap vermedim... Neden? Cevabimi bekliyorsunuz... Neden? Su k c k "neden" kelimesi, insanlarin yaratildiklari g nden bu yana, t m evreni kaplamistir, Madam, ve yaratik lar, yaratici206 larina her g n haykirirlar: "Neden?" Yedi bin yildan beri de cevap alamamislardir. Sadece y zbasi Lebyatkin'den mi cevap bekliyorsunuz, Madam? Bu haksizlik olmaz mi , Madam? Bayan Stavrogin, fkelenmis, sabri kalmamisti. -Hepsi sa ma ve demek istedigim de sadece bu degil, dedi. Siz ders vermeye kalkiyo rsunuz. Ve ayrica, efendim, ok fazla g steris yapiyorsunuz, bu davranisinizin, bira z k stahlik oldugunu d s n yorum. Y zbasi, kendisine s ylenenleri hi duymamis gibi devam etti: - Madam, bana Ernest denmesinden memnun olabilirdim ve bununla beraber, hayatima , dogustan takma Ignatus adiyla devam etmek zorundayim... Neden b yle oldugunu tah min edersiniz? Prens de Monbart diye agrilmak isterdim ve bununla beraber, sadece Lebyatkin'im, Rus a deyimiyle "Lebed" yani, kugu kusu. Simdi soruyorum, Neden? Be n bir sairim, Madam, dogustan bir sair ve bir yayimcidan bin ruble alabilirdim; oysa, bir domuz yuvasinda yasamaya zorlaniyorum... Neden? Neden? Madam, Rusya be nce, doganin bir alayindan baska bir sey degildir... baska hi bir sey degil? , - Daha kesin bir sey s ylemeyi tamamen reddediyorsunuz, ha? - Size siirlerimden, Hamamb cegi siirini okuyabilirim, Madam. - Ne...Neee? -Madam, deli degilim! Bir g n delirecegim, bir g n ger ekten delirecegim; fakat, hen z d elirmedim. Madam, bir arkadasim, ok soylu bir kisi, Hamamb cegi adi altinda, Krylov , manzum bir eser yazmisti... okuyabilir miyim? - Krylov'un manzum bir eserini mi okumak istiyorsunuz? - Hayir, Madam, Krylov'un manzum bir eserini okumak istemiyorum; fakat benim man zum eserim, benim olan manzum eser, 207benim kendi alismam!... L tfen Madam, inanin bana... yani, sizi g cendirmek istemi yorum... nk , ben, Milli Egitim Bakanligi'nca, k k ocuklar i in Yaz Bah elerine heykeli en, Rusya'nin meshur manzum yazan Krylov'u tanimayacak kadar cahil ve g rg s z bir kis i degilim. Cevabimi siirin son satirlarinda atesten bir mektup olarak bulacaksin iz!... - Pek l , manzum eserinizi okuyun. "Bir Hamamb cegi yasardi ormanda, Zeki ve yasli bir Hamamb cegi, Daldi bir g n bir bar daga, Yamyam sineklerin dolu oldugu." Bayan Stavrogin haykirdi. - G zel Tanrim, b t n bunlarin anlami nedir? Y zbasi, okumakta oldugu bir eserin yarida kesilmesinden sinirlenen bir sanat i gibi , ellerini, kollarini sabirsizlikla sallayarak aceleyle a iklamaya koyuldu. -Demek istedigim, yazin bardagin i ine giren sinekler yamyam kesilirler; aptal ola n bir kisi bile bunu anlar. L tfen, Madam, s z m kesmeyin. Kesmeyin. G receksiniz... g rece ksiniz... Sonra ellerini kollarim sallayarak devam etti: "Yeteri kadar yer vardi, hamamb ceginin istedigi, T m sinekler fkeyle homurdandi!... ok dolu bardagimiz! hareketlerimiz,

Oh, J piter, daha serbest yere g sterir ihtiya , Fakat onlar b yle tartisa dursun Oraya yakin olan Nikifor, Yasli ve zeki ve beli b k lm s ve solgun... 208 Y zbasi siiri bitirdikten sonra konusmasina devam etti: - Korkarim ki tamamen bitiremedim; fakat, bos verin, birka kelimeyle a iklayabiliri m. Nikifor bardagi alir ve bardagin i inde olagelen bagirislari duymadan, bardagi pe bosaltir, sinekler, Hamamb cegi ve her seyi; oktan yapmasi gereken bir isti bu. Fa kat, kusura bakmayin, Madam, Hamamb cegi agzini bile a mamis ! S oramiza cevap da bu dur. Birden zafer edasiyla haykirdi. - Neden? Hamamb cegi sik yet etmez. Nikifor'a gelince, dogayi temsil ediyor.

S zlerini tamamladiktan sonra, odada abuk abuk dolasmaya basladi. Bayan Stavrogin son derece fkelendi. - Ve size sorabilir miyim, efendim, Bay Stavrogin'in size g ndermis oldugu ve eksi k almis oldugunuzu s yleyerek evimden birini su ladiginiz para meselesi ne olacak? Lebyatkin, sag elini acikli bir tavirla kaldirarak: - Iftira! diye b g rd . Hayir, efendim, k t bir iftira! Madam, bir erkegi, ger egi a iklamak ansa aile adinin lekelenmesine razi olmaya zorlayan nedenler vardir. Madam, Leby atkin, s ylememesi gereken hi bir seyi s ylemez!.... Sasirmis gibi g r n yordu; heyecanliydi; kendisini nemli sayiyordu. Hayalinde bile g reme yecegi kadar nemli sayiyordu kendisini. Sanki, birini tahkir ediyormus, ona k t bir oyun oy-nuyormus ve g c n g steriyormus gibi bir hali vardi. Bayan Stavrogin: - L tfen ingiragin ipini ekin, Bay Verkhovensky, dedi. Lebyatkin, igren bir tavirla g z kirparak: - Lebyatkin kurnazdir, Madam, dedi. Kurnazdir; fakat, onun da Asil'in topugu gib i topugu vardir. Onun da arzularinin bir kapisi vardir! Ve bu kapilar, Madam, es kidir, Denis Davydov'un sarkilarinda s yledigi gibi savastan asinmis kapilardir. V e Madam, 209insan bu kapidan girdi mi, bakarsiniz, ok g zel bir mektup yazar, g nderir; ama so nra pisman olur; bu mektubu geri evirmek i in mr boyunca g zyasi d ker, b t n acisi bu g z ktubun yok edilmesidir. Ama, kus u mustur ve onu, kuyrugundan bile yakalayamazsini z !... Iste bu kapilarda, Madam, su Lebyatkin, serefli bir gen kiz i in bazi seyler s ylemistir ve dedikodu severler de bundan yararlanmislardir. Fakat Madam, Lebyat kin alaycidir. A liktan kivranan kurt, onu saklandigi yerden kolluyor ve sonu bekl iyor; Lebyatkin, s ylememesi gereken hi bir sey s ylemeyecektir. Bekleyenler Lebyatkin 'in ne kadar alayci oldugunu anlayacaklardir. Fakat yeter... Ah, yeter! Madam, o lagan st konaginiz ok serefli bir adama ait olabilir; fakat, hamamb cegi sik yette bulun mayacaktir. Bunu kaydedin Madam ve onun b y k ruhunu takdir edin, Madam! Bu anda, usaklar odasinin ingiraginin sesi duyuldu ve kisa bir s rede K hya, Bay Verk hovensky'nin agrisina biraz ge de olsa cevap verdi. Agir basli k hya, olagan st heyecan liydi. Bayan Stavrogin'in sorgu dolu bakislarini: -Bay Stavrogin, hen z geldiler buraya ve ikmak zereler, diye cevaplandirdi. Bayan Stavrogin'i zellikle bu durumda hatirlanin; nce sarardi; fakat sonra g zlerind en ates p sk rd . Olagan st bir kararla koltugunda dogruldu. Aslinda herkes sasirmisti. O ay i inde gelmesi beklenen Stavrogin'in aniden gelmesi sadece garip degil, tam bu konusmalar aninda gelmesi beklenmedik bir olaydi. Hatta, y zbasi bile, agzi bir k aris a ik oldugu halde kapiya, y z nde aptal, bir ifadeyle bakakalmisti. Kisa bir s re sonra, salonun yanindaki odadan gelen ayak seslerini duyduk; ayak se sleri seri olarak yaklasmaktaydi. Birinin kostugu sanilabilirdi. Birden salona, Bay Stavroginin yerine, kimsenin tanimadigi gen bir adam daldi. *** 210 Izin verirseniz, birden tam aramizda ortaya ikan bu kimseyi birka s zle anlatmaya ali sacagim. Yirmi yedi yaslarinda, biraz normalden uzun boylu, olduk a uzun, seyrek sari sa li;

ancak ok dikkatle bakildigi zaman se ilebilen sarkik biyikli ve sakalli, gen bir ada mdi. Modaya g re giyimli olmakla beraber iyi bir giyimi yoktu; ilk bakista biraz d s k omuzlu ve beceriksiz g r n yordu; ama hi de b yle degildi; hareketleri ok serbestti. Bir bakima garip g r n yordu; b yle olmakla beraber, daha sonra, tavirlarinin son derece kib ar ve konusmalarinin daima yerinde oldugunu anladik. irkin oldugunu kimse s yleyemezdi; ama, y z n kimse begenmedi. Dolikosefal ve yanlari d z kafasi vardi; yleki, y z n sipsivri g steriyordu. Alni y ksek ve dardi; fakat, kemikleri i ri degildi; g zleri keskin bakisli, burnu k k ve sivri, dudaklari uzun ve inceydi. Bir az hasta gibi g r n yordu; ama, bu sadece g -r n s ndeydi. Yanaklarinin zerinde kirisiklikla ardi; elmacik kemikleri biraz ikik oldugundan, hastaliktan hen z kalkmis bir insani andiriyordu. Bununla beraber, sagligi yerindeydi ve hayatinda hi hasta olmamis g r n y ordu. Y r y s ve hareketleri abuk abuk olmakla beraber, acelesi yoktu. Onu hi bir sey sasirtmaz ordu; her t rl kosul altinda ve ortamda daima ayni kalirdi. Son derece kendini bege nmis bir insandi; ama, bunun farkinda bile degildi. : abuk ve aceleyle konusurdu; fakat, ayni zamanda, g venle ve kelime bulmakla zorluk e kmeden konusurdu. Aceleci g r n s ne karsin, d s nceleri karisik degildi... ve zellikle g ze ardi. Konusmasi ok iyi anlasilir, kelimeler agzindan deta tane tane ikardi. Daima s e kin kelimelerle konusurdu. B yle konusmasindan hoslanirdiniz; ama, daha sonra, dai ma hazir s z dizisinden tiksinir ve ondan nefret ederdiniz. Dilinin, bir bakima, g arip bir sekilde ince ve uzun, anormal kirmizi ve daima harekete hazir oldugunu d s nmemek elinizden gelmezdi. 211Iste bu gen adam u ar adimlarla salona dalmisti. D r st olarak s ylemem gerekirse, dah a k k odadayken konusmaya basladigina ve salona konusarak girdigine h l inanirim. G z a ip kapayincaya kadar kisa bir zamanda Bayan Stavrogin'in karsisina dikildi. Kelimeleri takir takir siralamaya basladi. - ... D s n n bir kere, Bayan Stavrogin, hi degilse on bes dakikadan beri burada oldugu nu d s nerek geldim... bir bu uk saat nce gelmisti... Kirilov'larda ona rastlamistim... yarim saat nce dogruca buraya gelecegini s yleyerek benden ayrildi. On bes dakika sonra, benim de gelmemi istedi... Bayan Stavrogin sordu: - Fakat, size buraya gelmenizi kim s yledi? Kim? - A... tabii ki Bay Stavrogin! Ulu Tanrim! Yoksa geldigini simdi mi duydugunuzu ima ediyorsunuz? Fakat, her ne olursa olsun bavullarinin oktan buraya gelmis olma si gerekirdi! Yani, size haber vermediler mi demek istiyorsunuz?!.. Eh, su halde size haberi ilk veren ben oldum. S phesiz, onu aramak zere birini g nderebilirdik; a ma, her an gelebilir ve haddim olmayarak s yleyebilirim ki, kendisine en uygun zam anda gelecektir, tabii yanilmiyorsam. S z n n burasinda bakislarini salonda dolastirdi ve zellikle Y zbasi'nin st nde durdu. - Ah, Bayan Drozdov, sizinle karsilasmak ne b y k bir seref! Nasilsiniz? Neseli neseli g l mseyen Lisa'yla tokalasmak zere o tarafa dogru y r d . - Ve g r yorum ki anneniz "profes r " n unutmamis. Umarim ki, profes re Isvi re'de oldugu gi i kizmiyordur, yle degil mi? Bacak agrilariniz nasil, muhterem hanimefendi? Isvi re li doktorlarinizin tavsiye ettikleri gibi, kendi lkenizin havasi romatizmam/a iyi geldi mi? Pardon? Sicak su banyosu mu? Evet, ilicalarin bacaklariniza iyi gelec egini tahmin ederim. Fakat, sevgili Bayan Stavrogin... 212 Tekrar Bayan Stavrogin'e d nm st . -.... Sizi Avrupa'da g remedigim ve saygilarimi kisisel olarak bildiremedigim i in ok zg n m. Ayrica, size anlatacaklarim o kadar oktu ki... Surada oturan bizim ihtiyara m ektup yazmistim; her zamanki gibi yine... Bay Verkhovensky birden uyusuklugundan kurtularak haykirdi. -Peter!... Sonra ellerini kollarini sallayarak, heyecanla ogluna dogru kostu. -Pierre, mon enfant (Piyer, yavrum), seni taniyamadim! G zlerinden yaslar bosanarak Peter'e sarildi. Peter, kendisini babasinin kollarindan kurtarmaya alisarak mirildandi: - Haydi, haydi, ocuklasmayin, ocuk olmayin!... Asiri hareketlerde bulunmayin, l tfen . Yeter, yeter artik. L tfen, l tfen... - Size hi bir zaman iyi bir baba olamadim... hi bir zaman!...

- Pek l , bu kadari yeter. Bu konuyu daha sonra konusuruz. ocuk gibi davranacaginizi biliyordum. Haydi, kendinize gelin, l tfen. -Fakat sizi on yildan beri g rmedim!... - Su halde, duygusal g steriler i in ok az neden var demektir. -Mon enfant! (yavrum!) - Pek l , beni sevdiginizi biliyorum, peder bey. Size inaniyorum. L tfen, ellerinizi e kin. Burada bulunanlari rahatsiz ettiginizi g rm yor musunuz? Ah, nihayet Stavrogin geldi! Bana bakin, peder bey, kendinize gelin!... Nicholas Stavrogin salona girmisti. Sessizce gelmis, salonun kapisinda kisa bir s re durarak, durgun bakislarla salondakileri s zm st . Onu d rt yil nce, ilk defa g rd g mde sasirdigim gibi, simdi de sasirmistim. Onu hi unutma mistim; y zlerce defa g rm s bile 213olsaniz, her g r nd g nde yeni y n n fark ettiginiz y zler vardir. G r n se g re, d rt yi damdi; her zamanki gibi alimliydi. Insanin zerinde kuvvetli etki yapiyordu; hemen hemen eskisi kadar gen ti; salona her zamanki gibi kurumlu bir tavirla girmisti. Hafif tebess m yine oksayici ve g ven vericiydi; bakislari yine sert, d s nceli ve olduk a dalgindi. Kisacasi, sanki aramizdan d n ayrilmis gibiydi. Fakat, bir sey beni ok et kiledi; ger i eskiden yakisikli sayilirdi; y z , sosyete hanimlarindan bazi keskin dil li olanlarin s yledigi gibi "bir maske" gibiydi. Ama simdi... simdi, neden oldugun u bilmiyorum, ilk bakista bana ok yakisikli gibi geldi; yleki, y z n n bir maske gibi ol dugunu s ylemek m mk n olamazdi. Acaba, y z n n eskisine g re daha soluk ve biraz daha zayifl mis olmasindan t r m yd ? Yoksa, g zlerinde yepyeni bir d s ncenin parlamasindan t r m yd Bayan Stavrogin, koltugunda iyice dogrularak eliyle sabirsiz bir hareket yapip, Nicholas'i durdurdu. -Nicholas, bir dakika dur!... Bu el hareketi ile haykirisin hemen pesinden gelen m this soruyu daha iyi anlayabi lmek i in; b yle bir soruyu ben bile Bayan Stavrogin'den bekleyemezdim! Okuyucularda n, Bayan Stavrogin'in ne yaradilista bir insan oldugunu, bazi durumlardaki atilg anligini hatirlamalarini rica ederim. Ayni zamanda, okuyucularin, Bayan Stavrogi n'in ok mantikli, pratik zek li, hi bir seyin karsisinda gerilemeyen bir kisiligi old ugunu dikkate almalari da gerekmektedir. Nihayet, bu dakikanin onun i in ger ekten ne mli oldugu bilinmez bir g le, t m hayatin ger eginin aniden bu dakikaya y klendigi de dik kate alinmalidir. Bir de, biraz nce Bayan Drozdov'a, aldigini s yledigi ve baska bi r bilgi vermedigi kimligi bilinmeyen mektubu da hatirlatmak isterim; okuyucular Bayan Stavrogin'in o anda ogluna sordugu korkun sorunun nedenininin belki bu mekt upta sakli oldugunu da d s nmelidir. Bayan Stavrogin, meydan okuyan bir ses tonuyla: 214 - Nicholas, diye tekrarladi. Bana derhal s ylemeni rica ediyorum; yerinden kimilda madan surada oturan... surada... su zavalli sakat, ona iyice bak!... Onun... kan unen karin oldugu dogru mu? O dakikayi ok iyi hatirliyorum; g z n dahi kirpmadan devamli olarak annesine bakti; y z n n anlami biraz olsun degismemisti. Sonunda agir agir g l msedi; g l mseyisinde b y k bir hosg r ardi ve cevap olarak tek kelime s ylemeden, yavas a annesinin yanina gitti, elini tu tup saygili bir tavirla dudaklarina kaldirdi ve pt . Annesinin zerinde yle g l , yenilmez bir etkisi vardi ki, o dakikada annesi bile elini ekmek cesaretini g steremedi. Sad ece ona bakmakla yetindi. Durusunda, bir dakika bile, bilmezlige dayanamayacak b ir anlam vardi. Fakat, Nicholas h l susuyordu. Annesinin elini pt kten sonra, yine acele etmeden salon dakileri g zden ge irdi ve dogruca Bayan Lebyatkin'in yanina gitti. Belirli anlarda insanlarin y z anlamlarim yeterli olarak tarif etmek m mk n degildir. rnegin, Bayan Leb yatkin'in, panige kapilarak donup kaldigini, sanki ona yalvariyor-mus gibi eller ini kavusturdugunu hatirlarim; ayni zamanda, g zlerindeki delice sevinci, y z n allak b ullak eden bir esit sevinci... insanin dayanmasi g olan bir esit sevinci, net olarak hatirlarim. Belki de g zlerinde hem dehset ve hem de sevin anlami vardi; fakat, ac eleyle Bayan Lebyatkin'in yanina gittigimi (hemen hemen tam yaninda duruyordum), nk , onun bayilacagini d s nd g m de hatirlarim. Stavrogin, g zleri olagan st bir sefkatle dolu olarak Bayan Lebyatkin'e bakti ve oksa yici, yumusak bir sesle: - Buraya gelmemeliydiniz, dedi.

Gen kadinin n nde saygili bir tavirla duruyor ve her hareketi ona karsi duydugu sayg iyi belli ediyordu. Zavalli kadin, solugu tikaniyormus gibi kisik bir sesle mirildandi: -Fakat, su anda, bu... burada diz kebilir miyim? Stavrogin: 215- Hayir, b yle bir sey yapamazsiniz, diye cevap yerdi ve gen kadina ilik bir teb ess mle bakti. Gen kadin, onun bu bakisi zerine neselenerek kahkahalarla g lmeye basla di. Stavrogin, yine yumusak ve saygili sesiyle, sanki bir ocugu yola getirmek istiyor mus gibi devam etti: - Hatirlamalisiniz ki, siz gen bir kizsiniz ve her ne kadar sevgili bir dostunuzs am da, size tamamen yabanciyim, kocaniz, babaniz ya da nisanliniz degilim. Kolun uzu l tfen bana verin ve gidelim; size arabaniza kadar eslik edecegim ve izin veri rseniz, sizi evinize g t recegim. Bayan Lebyatkin, dikkatlice onu dinledi ve sanki ne yapmasi gerektigini bilmiyor mus gibi g zlerini yere evirdi. Sonra i ini ekerek elini Stavrogin'e uzatti. - Gidelim, dedi. Fakat tam bu sirada k k bir kaza oldu. Biraz dikkatsizce d nm s olacak ki digerinden bir az daha kisa olan sakat ayagina basti ve yanlamasina koltugun zerine d st . Koltuk ol masaydi, yere d secegi muhakkakti. Stavrogin, derhal gen kadini tuttu ve ona yardim etti. Sonra, sikica kolundan tutup b y k bir dikkatle salonun kapisina dogru g t rd . Bay an Lebyatkin'in, d smesinden dolayi cani sikilmisa benziyordu. Son derece utandigi ndan y z kipkirmizi olmustu. G zleri yere dikilmis olarak sessizce y r d . Simdi daha beter topalliyordu. Hemen hemen Stavrogin'in koluna asilmis gibiydi. Salondan b ylece ik tilar. Birden Lisa'nin yerinden firlayarak, g zleri kapiya dikilmis oldugu halde o nlarin arkasindan baktigini fark ettim. Sonra, sesini ikarmadan yine yerine oturd u; sanki, zehirli bir yilana dokunmus gibi, y z ara sira segiriyordu. Stavrogin ile Mary Lebyatkin arasinda bu kisa olay ge erken, salonda bulunanlar, b y k bir saskinlikla susuyorlardi; yere d sen bir ignenin sesi bile duyulabilirdi; fak at, onlar salondan ayrilir ayrilmaz, herkes hep bir agizdan konusmaya basladi.

216 Ama, ok az sey s yleniyordu; nk , konusmaktan ok hay-kiriyorlardi. O kadar ok kargasalik olmustu ki, olaylarin sirasini pek hatirlamiyorum. Bay Verkhovensky, kollarini h avaya kal-dirmis Fransizca bir seyler bagirirken, Bayan Stavrogin kendi d s ncelerin e g m ld g nden onu pek anlamiyordu. Hatta, Bay Drozdov bile kendi kendine, abuk abuk bir seyler homurdanmaya baslamisti. Fakat Peter Verkhovensky herkesten ok heyecanlanm isti; ellerini kollarini sallayarak Bayan Stavrogin'i birseye inandirmak i in hara retle ugrasiyordu. Uzun bir s re ne konustugunu anlayamadim. Ayni zamanda, Bayan D rozdov'a ve Lisa'ya hitap ediyordu; hatta, arada sirada babasina da heyecanla ba giriyordu. Kisacasi, salonun i inde dolanip duruyordu. Bayan Stavrogin, y z kipkirmizi olmus, yerinden firladi ve Bayan Drozdov'a haykirdi : - Duydunuz mu? Ona biraz nce neler s yledigini duydunuz mu?" Fakat, Bayan Drozdov cevap verebilecek durumda degildi. Sadece elini sallayarak anlasilmaz bir seyler mirildandi. Zavalli kadinin kendi derdi vardi; her saniye Lisa'ya bakiyor ve korkulu bakislarini hemen hemen ondan hi ayirmiyordu; hatta, L isa kalkmadan, gitmeye yeltenemiyordu bile. Bu s re i inde, bir an nce sivisip gitmek isteyen Y zbasi Lebyatkin'di. Bunu ok iyi hatirliyorum. Nicholas Stavrogin'in geli siyle b y k bir dehsete kapilmis oldugu belliydi; fakat, Peter onu kolundan yakalami s gitmesine engel oluyordu. H l Bayan Stavrogin'i kandirmaya alisarak: -Bu mutlaka gereklidir; mutlaka gereklidir, diye s yleniyordu. Bu gereksizdir. Bun u siz de anlayabilirsiniz ki, Madam, burada yanlis bir anlayis vardir. ok garip o ldugunu itiraf ederim; fakat, aslinda, b t n olay, g n isigi kadar aydinlik. Bunu a ikla mak hakkini bana kimsenin vermedigini ve kendimi zorla dinlettigim i in g l n durumda o ldugumu anliyorum. Fakat, nce, Bay Stavrogin bu isi nemsemiyor ve nihayet, siz de itiraf etmelisiniz ki, Madam, 217bazi olaylarda insanin kisisel a iklama yapmasi ok g t r. Bu bakimdan, durumun a iklanm asinda nc bir kisinin kullanilmasi mutlaka gereklidir; zellikle, birtakim nazik nokta

larin tartisilmasi, o kisi i in ok daha kolay olur. Inanin bana, Madam, Bay Stavrog in, sorunuza derhal tatmin edici bir cevap vermemesinden t r su lu bulunmamalidir ve a yrica b t n olay son derece basittir. Onu Petersburg'dan taniyorum. Ayrica, t m olay, aslinda ona ok onur vericidir, eger biri "onur" gibi belirsiz bir kelimeyi kullan mak zorundaysa... Bayan Stavrogin sordu: - Bu... yanlis anlasilan olaya tanik oldugunuzu mu anlatmak istiyorsunuz? Peter, aceleyle: - Sadece tanik olmakla kalmadim, bu olaya ben de kismen karistim, diye cevap ver di. - Bunun, bana karsi daima ok iyi ve anlayisli olan, benden hi bir seyini saklamayan Bay Stavrogin'i g cendirmeyecegine dair bana s z verirseniz ve bunu a iklamakla ona b y k bir yardiminiz olacagina tamamen inaniyorsaniz... - Garip sey, kuskusuz ki onu memnun edecektir; bana d senin b y k bir g rev oldugunu da kabul ediyorum. Bunu benden isteyecegine de inaniyorum. Birdenbire, havadan d ser gibi ortaya ikan bu centilmenin, baskasiyla ilgili bir ol ayi anlatmakta g sterdigi bu asin istek, olagan davranislarin disinda bile olsa, g aripti. Fakat, Bayan Stavrogin'in zayif noktasini bulmus ve kadini kandirmayi ba sarmisti. O zamanlar, adamin ger ek karakteri hakkinda bilgim olmadigi gibi, niyet inden de haberim yoktu. Bayan Stavrogin, dikkatle ve bir bakima gururuna dokundugundan t r ekingenlikle: - Devam edin, dinliyorum, dedi. Peter, makine gibi konusmaya basladi. 218 - Aslinda anlatacak fazla bir sey yok ve dogrusunu s ylemek gerekirse buna bir ola y bile denemez. Ama, sunu s ylemeye cesaret edebilirim ki, isi olmayan bir roman y azari, bu olaydan bir roman meydana getirebilir. Olduk a ilgin , k k bir olaydir, Bayan Drozdov ve eminim ki Bayan Lisa bile bunu grenmekten memnun kalacaktir; nk , bu olayi n i inde, zellikle garip olmasa da, olduk a g l n bir ok sey vardir. Bes yil nce, Bay Stav in, bu adamla Petersburg'da tanisti... yani, surada agzi bir karis a ik duran ve a ldanmiyorsam buradan siyrilip ka mak isteyen Bay Lebyatkin'le tanisti. Bagislayin, Bayan Stavrogin. Ama, buradan savusmaniza salik vermem, azizim levazim subesini n emekli subayi, g r yorsunuz ya, sizi ok iyi hatirliyorum. Hesap vermek zorunda kala caginiz, burada evirmekle ugrastiginiz dolaplarin hepsinden, Bay Stavrogin'le ben im haberimiz oldugunu unutmamalisiniz. Tekrar bagislamanizi dileyecegim, Bayan S tavrogin. O g nlerde, Bay Stavrogin, bu centilmene 'benim Falstaff'im derdi. Birden a iklamak geregini duymus olacak ki: - "Falstaff" eski bir palya o olmali, diye devam etti. Herkesin g ld g ve herkesin g lmes ine g z yumdugu ve bunun i in de para aldigi bilinen bir palya o olmali. O g nlerde, Bay Stavrogin, olduk a... s yle s yleyebilir miyim?... Petersburg'da olduk a eglenceli ve d egisik bir hayat yasiyordu. Korkarim ki, baska bir ifadeyle anlatmam m mk n olmayaca k; nk , Bay Stavrogin, hi bir zaman mitsizlige kapilmayan ve herhangi bir isle ugrasmay i k mseyen bir kimsedir. Sadece o zamanlardan s zediyorum, Bayan Stavrogin. Lebyatkin' in, bir kiz kardesi vardi... biraz nce burada oturan kizcagiz. Agabey ve kardesin kendilerine ait bir yerleri yoktu. nlerine neresi ikarsa orada yasarlardi. Bu ada m, kemerli ge itlerin altinda resmi elbisesi ile dolasir; biraz iyi giyimli yayala rin n n keserek dilenir ve topladigi parayi da i kiye yatirirdi, Kiz kardesi ise, yari tok yari a otururdu. Hizmet ilik yaparak kazandigi birka kurus parayla yasamaya alis irdi. Korku verici bir yasantiydi bu. O g nlerde Bay Stavrogin'i de garipliginden t r e ken, o yan mahallelerdeki sefil hayattan s zedecek degilim. Sa219dece o zamanin belirli olaylarindan s z edecegim, Bayan Stavrogin; oradaki haya tin garipligi ise, Stavrogin'in kendi ifadesiydi. Benden fazla bir sey saklamaz. Bir ara, Bay Stavrogin'le karsilasan Bayan Lebyatkin, deta ona vurulmustu. O g nk h aliyle Bayan Lebyatkin' in kirli yasantisi i inde bir pirlanta gibiydi. Duygulan a nlatmakta pek usta olmadigimdan onlara deginmeyecegim; fakat, orada bulunan ayak takimi daima kizla alay ediyor ve kiz da buna son derece z l yordu. Onunla her zaman alay ederlermis; ama, kiz bunun farkina bile varmazmis. Tabii, o zamanlar bile k izin aklindan zoru varmis; ama, simdiki kadar degil. Onun k kken zengin bir hanim ta rafindan yetistirilmis olduguna inanmam i in bazi nedenler var. Bay Stavrogin onun la hi ilgilenmemisti. Hemen hemen b t n vaktini, yagli, pis k gitlarla ge irir ve Devlet memurlari ile meteligine oyun oynardi. Fakat g n n birinde, kizcagiza k t davranan memu rlardan birini (neden basitti sanirim) ensesinden yakaladigi gibi birinci katin

penceresinden firlatip sokaga atti. Hakarete ugramis, masum ve zavalli bir kiza karsi yapilan bu hareket, s valyece yapilmis bir hareket degildi; b t n olay kahkaha t ufani i inde ge misti ve Bay Stavrogin en ok g lenler arasindaydi! Sonunda her sey nese yle bitince, tekrar dostluk kurulmus ve pun i ilmeye baslanmisti. Fakat, hakarete u gramis olan kiz, onun bu hareketini hi bir zaman unutmamisti. Sonunda, tabii, kiz aklini tamamen kaybetti. Yine s yl yorum, duygulari anlatmakta ok beceriksizim; ama, kizin olayinda, hayal en nemli rol oynamistir. Ve sanki zellikle yapiyormus gibi, B ay Stavrogin kizin bu hayalini kuvvetlendiriyordu; ona g lecegi yerde, b y k bir saygi yla davranmaya baslamisti. O siralarda orada bulunan Kirilov; ok degisik karakter de bir kimsedir, Bayan Stavrogin ise son derece serttir; simdi, burada oturdugun dan belki bir g n onunla tanisirsiniz; bu Kirilov, prensip olarak agzini a ip tek ke lime s ylemeyen bu adam, birden parladi. Hatirladigima g re, Bay Stavrogin'e, b yle bi r kiza, bir kontesmis gibi davranmasinin onun hayatini k k nden yikacagim s ylemisti. Sunu da ekleyebilirim ki, Bay Stavrogin, Kirilov'a karsi, belirli bir sinira kad ar, saygi duyardi. Ona nasil cevap ver220 digini tahmin edersiniz? 'Siz, Bay Kirilov', dedi. 'Ona g ld g m onunla alay ettigimi s aniyorsunuz; ama yaniliyorsunuz. Ona saygi duyuyorum, nk , hepimizden ok daha iyi bir insandir'. Ve biliyor musunuz, bunu s ylerken sesinin tonu ok ciddiydi. Bununla be raber, iki ya da ay s resinde onunla, "g naydin" ve "Allahaismarladik" haricinde tek kelime konusmadi. Orada bulunan bir kimse olarak ok iyi hatirliyorum, kiz sonunda , Bay Stavrogin'i, ok d smani ve aile engelleri oldugundan ya da buna benzer nedenl erden t r onu "ka irmayi" g ze alamayan nisanlisi olarak g rmeye basladi. Sunu s yleyebilir m ki herkes egleniyordu bu durumla!... Bay Stavrogin, buraya gelecegi zaman her sey son buldu; yalniz, hatirladigima g re, kizin ge imi ile yakindan ilgilenerek ona , hatiri sayilir bir yillik bagladi; yanilmiyorsam, y z ruble ya da daha fazla. Ney se, diyelim ki, b t n bunlar, zamanindan nce yorulan bir insanin sa maliklari, gariplik leridir. Hatta, Kirilov'un dedigi gibi, hayattan bikmis bir kimsenin, deli ve sa kat bir kizin, isi nereye kadar g t rebilecegini merak etmesinden t r yapilmis bir deney den ibarettir. Kirilov: "En aresiz yaratigi kasten se tiniz', diyordu. 'B t n hayati bo yunca alay edilmeye ve ezilmeye mahk m edilmis oldugunu da biliyordunuz. Bu zavall i kadinin, size olan g l n askindan haberdarsiniz ve bunun nereye kadar varacagini gre nmek i in onu k r kleyip duruyorsunuz.' Fakat, birka kelime dahi konusmadigi deli bir k adinin, kendi kendine kurdugu hayaller y z nden bir insani su lamak ne dereceye kadar dogrudur, acaba? Bazi konular vardir ki, Bayan Stavrogin, bu konularin mantikli olarak tartisilmasi bir yana, onlardan s zetmek bile akillica bir is sayilmaz. Pek l , diyelim ki, biraz gariptir; fakat, bu konuda bundan baska bir sey s ylenebilir mi ? Bununla beraber, bu k c k olayi koskocaman bir konu yapip ikarmislar ortaya. G r yorsunu ya, Bayan Stavrogin, burada d nen olaylardan tamamen habersiz degilim... Bu kadar uzun bir nutuk eken gen birden sustu; ve Lebyatkin'e d necegi anda, Bayan S tavrogin onu durdurdu. Son derece heyecanliydi. 221- Bitirdiniz mi, diye sordu. - Hen z degil... yk m tamamlayabilmek i in, kusura bakmazsaniz, su centilmene bazi olayl ar hakkinda basit birka soru sormak istiyorum. Bunlarin neler oldugunu birka dakik a i inde anlayacaksiniz, Bayan Stavrogin. - Simdi degil; gerisi sonraya kalsin, l tfen. Bir dakikanizi rica edecegim. Ah, ko nusmaniza izin vermekle ne kadar dogru davranmisim!... Peter Verkhovensky birden canlandi. - L tfen, sunu dikkate aliniz, Bayan Stavrogin, dedi. Acaba, Bay Stavrogin'e biraz nce sordugunuz soruya, kendisi benim kadar kesin bir cevap verebilir miydi? - Oh, evet, haklisiniz!... - Bazi durumlarda, nc bir kimsenin, olayla dogrudan dogruya ilgili bir kimseye g re, olayi daha rahat a iklayabilecegini s ylemekte hakliydim, degil mi? - Evet... evet... Fakat bir konuda yaniliyorsunuz ve z lerek s yl yorum ki yanilmaniz d evam ediyor... - Ah? Neymis bu? - Biliyorsunuz... fakat oturmaz misiniz, Bay Verkhovensky? -Ah, nasil arzu eders eniz, olduk a yoruldugumu hissediyorum. Tesekk r ederim. Seri bir hareketle bir sandalye aldi ve sandalyeyi yle koydu ki, bir yaninda Baya

n Stavrogin, diger yaninda, masanin basinda oturan Bayan Drozdov ve bir an bile g zlerini zerinden ayirmadigi Bay Lebyatkin de tam n nde kalmisti. - Buna gariplik demekle yaniliyorsunuz... . - Oh, b t n sorun buysa... Bayan Stavrogin'in uzun bir konusmaya baslayacagi belliydi. Elini kaldirip Peter 'in konusmasini kesti. - Hayir, hayir, hayir, acele etmeyin, l tfen. 222 Onun konusacagini hisseden Peter hemen dikkat kesildi. - Hayir, bu gariplikten daha y cedir ve hatta, kutsal bir seydir. Gururlu, hayatin bir ok sikintilarini k k yaslardan beri ekmis bir adam; bu adam, sizin ok yerinde kulla ndiginiz gibi hayati "alay" olarak kabul etmistir. Kisacasi, babanizin bir zaman lar ona taktigi Prens Harry adi, onu ok iyi tarif edecektir; ne var ki, benim d s nce me g re, o Prens Harry'den ok Hamlet'i andirir. Baba Verkhovensky, b y k bir agirbaslilikla ve duygulu olarak: -Et vous avez raison (haklisiniz), dedi. - Tesekk r ederim, dostum Bay Verkhovensky. zellikle, Nicholas'in ruh y celigine ve yeteneklerine olan degismez g veninizden t r , size de ayrica tesekk r bir bor bilirim. Ha ta, mitsizlige d st g m zamanlar, bu duygunuzu bana bile asiladiniz. Bay Verkhovensky ileri dogru bir adim atarak: - Chere, chere... (sekerim, sekerim), diye mirildandi. Fakat, bu anda Bayan Stav rogin'in s z n kesmenin tehlikeli olabilecegini d s nm s olacak ki, birden sustu. Bayan Stavrogin, bir siir akiciligiyla konusmasina devam etti: - Nicholas'in yaninda daima, durgun ve yumusak yaradilisli bir Horatio olsaydi, m r nce ona istirap veren, aci ektiren "eglence seytani" nin elinde oyuncak olmaktan belki oktan kurtulmus olacakti. Bu "eglence seytani" deyisi de sizin ok g zel ifadel erinizden biridir, dostum Bay Verkhovensky. Fakat Nicholas'in hi bir zaman bir Hor atio'su ya da bir Ophelia'si olmadi. Onun sadece bir annesi vardi ve bir anne b yl e durumlarda ona ne kadar yardimci olabilirdi? S z n n burasinda Peter'e d nd : - Biliyor musunuz, Bay Verkhovensky, demin anlattiginiz igren toplumlara Nicholas gibilerinin ne kadar kolaylikla girebilecegini simdi daha iyi anliyorum. Simdi o k iyi anliyorum ki, su 223"hayatin alayi", sizin bu ok yerinde ve g zel deyisinizle, g zlerimin n ne a ik se ik se ilmistir. Onun, b ylesine zit bir yasantida, sizin ifadenizle, Bay Verkhovensky, k aranlik bir tabloda, pirlanta gibi parladigina inaniyorum. Ve g n n birinde, bu insa n, herkes tarafindan k t davranislar g ren bir yaratiga rastliyor, bu yaratik, yari d eli ve topaldir; ama soylu bir kalbi ve kisiligi vardir! - Ha, evet, varsayalim ki yle olsun... - Ve bundan sonra, onun herkes gibi zavalliya g lmedigini, anlamiyor musunuz? Ah, siz insanlar! Zavalli kadim, ona hakaret edenlerden korumasindan baska, ona nede n bir "markiz" gibi davrandigini, su Kirilov, her ne kadar Nicholas'i anlayamami ssa da insanlari ok iyi anlayan biri! Anlayamiyorsunuz! Dogrusunu s ylemek gerekirs e, fel ket de bu zitliktan doguyor; eger sanssiz'kadincagiz daha degisik bir ortam da bulunsaydi, muhakkak ki b yle bir hayal alemine dalmayacakti. Bir kadin, sadece bir kadin bunu anlayabilir, azizim Bay Verkhovensky ve ne yaziktir ki... yani, kadin olmamaniz bir yana, her ne hal ise, siz bunu anlayabilecek biri degilsiniz !... - Yani durum ne kadar k t olursa olsun, yine de iyidir, demek istiyorsunuz... sizi o k iyi anliyorum, Bayan Stavrogin, ok iyi anliyorum. Dinde buldugumuz gibi bir sey ; kisi ne kadar k t kosullar altinda yasarsa yasasin, toplum ne kadar k t ve ezici olu rsa olsun, o insanoglu sonunda cennetlik olacaktir ve b yle olacagini da b y k bir ina tla hayal eder durur; y zlerce din adami da b yle d s nd klerine ve bu isteklerini ellerin den geldigi kadar k r klediklerine g re... sizi ok iyi anliyorum, Bayan Stavrogin, mera klanmayin. - S ylemek istedigim tamamen bu degil; fakat s yleyin bana, acaba Nicholas da, su be dbaht organizmadaki hayali yikmak i in g lmeli, (Bayan Stavrogin'in organizma kelime sini neden kullandigini anlayamadim) diger memurlarin yaptigi gibi onunla alay e dip, ona k t m davranmaliydi? Nicholas'in Kirilov'a, "ona g lm yorum" dedigi zamanki o s

oylu merhametini ger ekten anlamadiniz mi? Oh, ne soylu, ne kutsal bir cevap!... 224 Baba Verkhovensky mirildandi. - Sublime... (Y ce) - Ve sunu da hatirlayin ki, o zannettiginiz kadar zengin de degildir. Zengin ola n benim, o degil. O zamanlar ise, benden bir kurus dahi talep etmiyordu. Peter Verkhovensky olduk a sabirsiz bir anlamla: - Anliyorum, hepsini anliyorum, Bayan Stavrogin, dedi. - Oh, tam benim karakterim! Kendimin bir kopyasini Nic-holas'ta g r yorum. Bu gen ligi , karanliklara karsi yumusakligi ve fkeli atilganligi hatirliyorum. Ve eger birbi rimizle daha iyi dost olursak, Bay Verkhovensky, bana sorarsaniz bunu g n lden istiy orum; zellikle size karsi b y k bir s kran borcum var... belki o zaman daha iyi anlayac aksiniz... Peter Verkhovensky birden mirildandi: - Ah, inanin ki ben de b yle arzu ediyorum, Madam. - Bir insanin bencil olmayan hislerin k rl g nde, hi bir bakimdan bagdasamayacagi, ilk f irsatta insana en k t acilari ektirmeye hazir bir kimseye, nasil baglanabildigini; h er seye ragmen, b yle bir insani kendisine lk diye nasil kabullendigini anlayacaksin iz. B t n umutlarin o kimseye nasil baglandigini, t m umutlarinin onda nasil toplandig ini, neden oldugunu bilmeden b t n hayat s resinde onu nasil sevdigini, belki de degme digi i in, kim bilir, ok iyi anlayacaksiniz... Oh, b t n hayatimca nasil aci ektim bilem ezsiniz, Bay Peter Verkhovenskyy!... Baba Verkhovensky, y z nde b y k bir aci izi, bakislarimi yakalamaya alisti; ama, tam vak tinde basimi baska tarafa evirdim. -... ve pek yakin bir ge miste, son zamanlarda., oh, Nicholas'a ne kadar haksiz da vrandim! Bana inanmazsiniz; ama, her taraftan z nt duyuyordum, herkesten, b t n... d smanl arimdan, dostlarimdan, her t rl aptal, degersiz insanlardan; herkes bana aci veriyo rdu. Zannedersem dostlarim, d smanlarimdan ok aci veriyor225lardi bana. Ilk imzasiz mektubu g nderdikleri zaman, inanmayacaksiniz, Bay Pete r Verkhovensky; fakat, bana karsi girisilen bu kadar soysuzluga karsi duracak g c m y itirmistim. Bu k kl g m hi bir zaman unutamayacagim!... Peter Verkhovensky birden canlanar k: - Bazi imzasiz mektuplardan s zedildigini duymustum, dedi. Fakat tasalanmayin, nk , bu mektuplari kimin yazdigini hemen grenecegim. - Fakat, burada ne esit dolaplarin d nd r lmekte oldugunu hi bir zaman anlayamazsiniz! Ha tta, zavalli Bayan Drozdov'u bile bu mektuplarla zd ler. Onun b yle mektuplarla ilgis i nedir? Sonra, son derece duygulu, az da olsa, magrur bir k mseme ile Bayan Drozdov'a d nerek ekledi: - Bug n size son derece haksizlik ettigimi sanirim, sevgili Praskovya! Bayan Drozdov isteksiz bir tavirla mirildandi: - Oh, bunun st nde bile durma, dostum. Bana sorarsaniz, bu konusmalara bir son verm eliyiz... o kadar ok konusuldu ki... rkek bakislarini yine Lisa'ya evirdi; fakat, Lisa, Peter Verkhovensky'ye bakiyordu . Bayan Stavrogin birden: - Bu mutsuz yaratigi, deli kadini, kalbinden baska her seyini yitiren bu zavalli kadini, evlatlik edinmeye su anda karar verdim, diye haykirdi. Yerine getirmem gereken kutsal bir g revdir bu. Bu g nden itibaren onu himayeme aliyorum! Peter Verkhovensky birden heyecanlanip, canlaniverdi. - Bu bir bakima ok yerinde bir karar. z r dilerim, fakat konusmami hen z bitirmemistim . Tartismak istedigim o kadinin korunmasidir. O zaman Bay Stavrogin ayrildiginda konusmama biraktigim yerden devam ediyorum. Bayan Stavrogin, buradaki su centil men, su ayni Bay Lebyatkin, kiz kardesine ayrilan bu parayi istedigi gibi harcay abilecegi d s ncesine saplandi ve bunu da yapti. 226 O zaman bu paranin Bay Stavrogin tarafindan nasil d zenlenmis oldugunu tam olarak bilmemekle beraber bir yil sonra, Bay Stavrogin'in Avrupa'dayken, durumdan haber dar edilmesi ve yeni bir d zen yapmasi gerekiyordu. Bu yeni d zenin ayrintilarindan da haberim yok; ama, bu gen kadinin, g zel bir yere yerlestirildigini biliyordum ve orada tam anlami ile bakilacakti. Tabii, b t n bunlar dost a bir anlayisla yapilmisti

. Ne demek istedigimi anliyorsunuz, degil mi? Peki, Bay Lebyatkin'in ne yapmaya karar verdigini tahmin edersiniz? Her seyden nce, bu gelir kaynagini bulmak i in ali smaya basladi. Yani, kiz kardesini nereye sakladiklarini grenebilmek i in yapmadigi kalmadi. Kisa bir s re nce, kiz kardesinin yerini buldu ve kizin zerinde hak idida ederek onu, yerlestirildigi manastirdan alarak buraya getirdi. Burada kiza bakmi yor; onu d v yor ve a birakiyordu. Nasil oldugunu bilmiyorum, Bay Stavrogin'den y kl bir para aldiktan sonra, t m parayi i kiye yatirdi. Bay Stavrogin'e tesekk r edecegi yerd e, onu tehdit etmeye, ondan daha y kl para istemeye ve yillik tahsisin eline verilm edigi takdirde t rl yalanlarla onu rezil edecegini s ylemeye basladi. Ve b ylece, Bay S tavrogin'in istekle verdigi parayi hara gibi almak istedi. Buna ne buyurulur? Bay Lebyatkin, simdi s yleyin bakalim, anlattiklarimin hepsi de dogru mu? Sessizce, g zlerini yere dikmis duran Y zbasi seri bir iki adim atti ve rengi morard i, - Bana karsi ok zalimce davrandiniz, efendim, dedi. - Zalimce demekle ne kastediyorsunuz... neden? Fakat, kusura bakmazsaniz, zul m ya da merhametten daha sonra konusacagiz; simdi, ilk soruma cevap vermenizi istiye cegim: S ylediklerim dogru mu, yanlis mi? S ylediklerimin dogru olmadigini s yleyecek olursaniz, bu husustaki d s ncelerinizi hemen duymak isteriz. Y zbasi: -Ben... siz de biliyorsunuz, efendim.. diye mirildandi ve birden sustu. Sunu a iklamam gerekir ki, Peter Verkhovensky bir sandalyede 227bacak bacak st ne atmis otururken, y zbasi ayakta ve onun n nde b y k bir saygiyla duruy rdu. Y zbasi Lebyatkin'in saskinligi, g r n se g re Peter Verkhovensky'nin hosuna gitmemisti; y z bir an i in b y k bir fkeyle burustu. Anlamli anlamli Lebyatkin'e bakarak: - Herhangi bir sey s ylemek olasiliginiz yok mu? diye sordu. Eger varsa, l tfen basl ayin... bekliyoruz. - Siz de biliyorsunuz ki, efendim, bu konuda bir sey s yleyemem. - Bilmiyorum. Ger ekten yeni duyuyorum! Neden bir sey s yleyemezsiniz? Y zbasi susuyordu. G zlerini yerdeki sabit bir noktaya dikmisti. - Izin verirseniz gideyim, efendim, dedi. - Fakat, size sordugum sorunun karsiligini vermeden degil. S ylediklerim dogru muy du? Lebyatkin, g zlerini kendisini harap eden adama kaldirdi. Alnindan ter bosaniyordu . - Dogrudur, efendim. - S ylediklerimin hepsi de dogru mu? -Evet, efendim, hepsi dogrudur. - S yleyecek ya da ekleyecek bir seyiniz yok mu? Bizim haksizlik ettigimizi d s n yorsan iz, a ik s yleyin. Reddedin. S ylenenlerden hoslanmadinizsa, y ksek sesle s yleyin. - Hayir, efendim, hi bir sey yok. - Bay Stavrogin'i son zamanlarda tehdit ediyor muydunuz? . - Bu... bu... daha ok i kiden oldu, efendim. Birden basini kaldirdi. Kendisini kayb ederek: - Efendim, aile gururu ve degersiz y zkarasi insanoglunun arasinda haykirirsa, o z aman da... o zaman da insanoglu su lu olur mu, diye k kredi. 228 Peter Verkhovensky delici bakislarini Lebyatkin'in g zlerine dikti. - Simdi ayik misiniz, Bay Lebyatkin? - Evet efendim, sarhos degilim. - Aile gururu ve degersiz y zkarasi demekle ne kastettiniz, efendim? Y zbasi yine duruldu. - Kimse i in s ylemis degilim, diye geriledi. Bunu s ylerken kimseyi d s nm yordum... sadece kendi kendimle konusuyordum. - Tahmin ederim ki, sizin ve sizin gibilerin yasantilari hakkinda ettigim s zlerde n t r , degil mi? ok alingansiniz,Bay Lebyatkin. Ama, kusura bakmazsaniz, yasantinizin ger ek y n n hen z anlatmis degilim. Ama anlatacagim; fakat, hen z ger egi t m y nleriyle a aya baslamadim. Lebyatkin birden canlandi ve vahsi bakislarini Peter'e dikti. - Efendim, ancak ayilmaya basliyorum. - Anliyorum!... Ve sizi ayiltan da, ben miyim?

- Evet, efendim, beni ayiltan sizsiniz. D rt yildan beri, bulutlu bir g ky z n n altinda u yumustum. Simdi gidebilir miyim, efendim? - Gidebilirsiniz, ancak Bayan Stavrogin'in... Bayan Stavrogin elinin bir hareketi ile onunla yapacak bir isi olmadigini belirt ti. Y zbasi egilerek salondakileri selamladi; kapiya dogru iki adim atti; birden durdu ve elini kalbinin st ne bastirarak bir sey s ylemeye alisti. Fakat, tek kelime s yleyem eden salondan ikti. ikarken o sirada salona girmek zere olan Stavrogin'e arpti. Stav rogin hemen kenarci ekildi; fakat, Lebyatkin, onun tam n nde duruyor, boa yilani g rm s tavsan gibi ona bakiyordu. Bir dakikalik duraksamadan sonra, Stavrogin eliyle y zb asiyi iterek salona girdi. 229Neseli ve huzur i ine g r n yordu. Belki de bizim bilgimiz olmayan tatli bir olaya ta nik olmustu. Bir seyden t r son derece neseli oldugu ilk bakista anlasiliyordu. Bayan Stavrogin daha fazla bekleyemeyerek yerinden kalkti. - Beni bagislayacak misin, Nicholas? Fakat, Nicholas sadece g ld . Sonra i ten gelme sakaci bir tavirla: - Her seyi grenmis oldugunuzu anliyorum, diye haykirdi. Buradan ayrildiktan sonra arabada giderken, size cevap vermeden ayrilmamin ok garip oldugunu, belki size h er seyi anlatmam gerektigini d s nm st m. Fakat, Peter'i yaninizda biraktigimi hatirlayi nca bu endiseden kurtuldum. Konusurken seri bakislarla salondakileri s z yordu. Bayan Stavrogin, heyecanla: - Garip yaradilisli bir kimsenin, Petersburg'da basindan ge en k k bir macerayi, Bay V erkhovensky'den dinledik, dedi. Daima soylu ve kutsal hisleri olan, delice davra nislari bulunan s valye ruhlu bir kimsenin basit bir yk s ... Nicholas g lerek: - S valye ruhlu, ha? Hey Ulu Tanrim, isi bu kadara mi vardirdin? dedi. Bununla beraber, bu kez, Peter'in bu kadar aceleci olmasi hosuma gitmis g r yordu. Peter'le kisa bir s re bakistiktan sonra: - Peter'in evrende tek baris yapici insan oldugunu bilmelisiniz, anne, dedi. Hay attaki rol , aliskanligi, hastaligi budur ve onu, zellikle bu erdemlerinden dolayi size tavsiye etmeliyim. Burada size anlattiklarini tahmin edebiliyorum. Anlatmay a basladigi zaman neler bulup ortaya ikardigini tahmin edemezsiniz. Kitaplik gibi bir kafasi vardir. Ve l tfen, sunu hatirlayin ki, bir realist olarak yalan s yleyem ez ve ger ekleri oldugundan fazla ger ek yapar. Bunlari s ylerken bakislarim h l salonda dolastiriyordu. 230 - Bu bakimdan a ik olarak anlayabilirsiniz ki, sizin, benden z r dilemeniz gerekmez, anne. Bu davranislardan sorumlu bir ka ik varsa, o da benim. Demek oluyor ki, her sey s ylenip yapildigina g re, burada saldigim n s rd rmem gerekir. S z n n burasinda annesini i ten gelen bir sevgiyle kucakladi. Sonra, sesine kuru bir an lam vererek ekledi: -Her sey anlatilip a iklandiktan sonra, bu konu zerinde daha fazla durmamak gerekiy or. Bayan Stavrogin, onun ses tonundaki anlami sezmekle beraber, heyecani yatisacagi na b sb t n artmisti. - Bir aydan nce gelmeni beklemiyordum, Nicholas, dedi. - Tabii, size her seyi anlatacagim, anne; ama simdi... S z n burada keserek, Bayan Dr ozdov'a dogru y r d . Fakat, Bayan Drozdov, onun aniden ikagelisi ile saskinligi s yle dursun basini evirip, ondan yana bir kere olsun bakmamisti. Simdi yeni yeni d ertler i indeydi; y zbasinin odadan ikarken Nicholas ile arpismasindan bu yana, Lisa, i in i in g lmeye baslamisti ve simdi g lmesi kontrol edemedigi kahkaha halini almisti. Y z kipkirmizi olmustu. Biraz nceki zg n hali ile simdiki neseli hali arasinda b y k fark ardi. Stavrogin, annesi ile konusurken Lisa, Bay Drozdov'a yaklasmasi i in iki ker e isaret etmisti. Sanki, kulagina bir seyler fisildamak istemisti; fakat, adamca giz kulagini ona dogru yaklastirdigi sirada yine kahkahalarla g lmeye koyulmustu. Sanki, zavalli Bay Drozdov'un haline g l yormus gibiydi. Lisa, kendisini tutmaya alis arak mendilini agzina bastirdi. Nicholas, b y k bir i tenlikle ve masum bir tavirla on u selamlamak i in d nd . Lisa, abuk abuk konusarak: -L tfen, beni bagislayin, dedi. Kuskusuzki... Bay Drozdov'la tanismistiniz. Tanrim

, boyunuz ne kadar da uzun, Maurice! Tekrar g lmeye basladi. Evet, Bay Drozdov uzundu, ama, Lisa' nin dedigi kadar degi l. 231Lisa yine kendisini tuttu. Hatta, biraz da sasirmis g r n yordu. G zleri parlayarak: - Geleli... ok oluyor mu? diye mirildandi. Nicholas, dikkatle Lisa'yi inceleyerek : - Oh, iki saatten biraz fazla oluyor, diye cevap verdi. Sunu da a iklamaliyim ki, Nicholas genellikle ekingen ve nazikti. Fakat, simdi neza keti bir yana birakip, tamamen degismisti ve hatta bikkin bir g r n s vardi. - Peki, nerede kalacaksiniz? - Burada. Bayan Stavrogin de Lisa'yi inceliyordu; fakat birden aklina bir d s nce geliverdi. O glunun yanina giderek: -Fakat, bu kadar saatten beri nendeydin, Nicholas, diye sordu. Tren saat onda ge liyor. - nce Peter'i, Kirilov'u ziyarete g t rd m. Peter'e Mat-veyeva'da rastladim, sehrimizd en istasyon nceki bir kasaba. Ve ayni kompartimanda yolculuk ettik. Peter Verkhovensky s z aldi: - Sabahtan beri Matveyeva'da tren bekliyordum. Trenin son vagonlari raydan ikmist i. Az kaldi bacaklarim kiriliyordu. Lisa: - Bacaklariniz mi kiriliyordu! diye haykirdi. Annecigim, ge en hafta biz de Matvey eva'ya gitmek istemistik, gitseydik, bizim bacaklarimiz da kirilabilirdi! Bayan Drozdov ha ikartarak: - Tanri korusun! dedi. - Annecigim, annecigim, sevgili annecigim, ger ekten de iki bacagimi kirmis olsam, korkmamalisin. Bacaklarimi ger ekten de kirabilirim. Her g n deliler gibi kosup dur dugumu kendiniz s yl yordunuz. Topal oldugum zaman beni y r y se ikarir miydin, Maurice? 232 Tekrar kahkahalarla g lmeye basladi. - Eger topal olursam, sizden baskasi ile ger ekten ikamam. Bundan hi kuskunuz olmasi n. Fakat, ya tek bacagimi kiracak olursam! Bunun bile b y k bir seref olacagini s yley ecek kadar nazik olun bari! Bay Drozdov, can sikintisi ile kaslarini atarak: - Bir bacaginiz oldugundan mi seref duyacagim, diye mirildandi. - Fakat beni gezdirebileceksiniz; sadece siz, baska kimse degil. Bay Drozdov'un kaslari biraz daha atildi. - O zaman bile, siz beni gezmeye g t r rd n z, diye mirildandi. Lisa, panige kapilarak: - Tanrim, saka yapmaya alistigimi fark etmediniz mi? diye haykirdi. Bir daha saki n b yle bir sey yapmaya kalkmayin, Maurice! Fakat, Ger ekten, ne kadar bencil bir in sansiniz! Sizin hesabiniza, kendi kendinizi aldataginizi s yleyecegim. Aksine, sab ahtan aksama kadar, bacaksiz daha ilgin oldugumu s yleyip dururdunuz. Oysa, bir sey var ki, bunun n ne ge mek m mk n olmaz sanirim; siz ok uzun boylusunuz, ben bacaksiz olun ca sizin yaninizda ok kisa kalacagim; o zaman beni kolunuza takip nasil gezdirece ksiniz, merak ediyorum? Hayir, o zaman tamamen uygunsuz oluruz! Sarsila sarsila g lmeye basladi. Sakalari ve imalari ok basit olmakla beraber, herh angi bir basarinin pesinde olmadigi da belliydi. Peter, bana fisildadi. - Isteri! abuk tarafindan bir bardak su getirmeleri gerekir! Hakliydi. Bir dakika sonra herkes Lisa'nin basina s st ve derhal su getirildi. Lisa, sevgili annesine sarilarak onu pt ve omzuna kapanarak a glamaya basladigi sirada, tekrar basini kaldirip 233dikkatle annesinin y z ne bakti ve kahkahayla g lmeye basladi. Bayan Stavrogin, onl ari, Dasha'nin daha nce girmis oldugu kapidan ge irerek odasina ikardi. Fakat, yoklu klari ancak d rt dakika s rd . Simdi, bu unutulmaz sabahin b t n ayrintilarini hatirlamaya alisiyorum. Kadinlarin sa londan ikmasindan sonra (Dasha yerinden bile kipirdamadan oturuyordu), Stavrogin, hepimizin tek tek elini sikmis ve hatir sormustu. Yalniz, oturdugu yerden kimil damayan ve basi g gs ne sarkmis olan Shatov'la konusmadigini ok iyi hatirliyorum. Bay

Verkhovensky, onunla nemli konular hakkinda konusmaya niyetleniyordu ki, Nichola s onu dinlemeden Dasha'nin yanina kostu. Ama, tam yari yolda, Peter Verkhovensky , onun n n kesti ve onu s r klercesine pencerenin n ne g t r p bir seyler fisildamaya basl anlamlarina bakilacak olursa bunlarin nemli seyler oldugu anlasiliyordu. Stavrogi n, dudaklarinda soguk bir tebess mle, kendisine s ylenenleri dalgin dalgin dinliyord u. Tavirlarinda oradan bir an evvel kurtulmak istermis gibi bir g r n s vardi. Hanimlar d nd g nde pencereden ayrildi. Bayan Stavrogin, Lisa'yi eski yerine oturtarak, hi olma zsa on dakika daha dinlenmesi gerektigini ve temiz havanin sinirlere pek iyi gel ecegini sanmadigini s yledi. Lisa'nin zerine titrer gibi bir hali vardi. Kendisi de onun yanina oturdu. Serbest kalan Peter, hemen onlarin yanina kosarak neseli bi r konusmaya daldi. Iste o zaman, Stavrogin agir adimlarla Dasha'nin yanina gitti . Dasha, onun yaklastigini g r nce g zle g r lebilir derecede titredi ve y z kizararak ayaga firladi. Nicholas, y z nde olduk a garip bir anlamla: - Sizi tebrik etmem gerekiyor... yoksa tebrik i in biraz erken mi, dedi. Dasha, cevap verdi; ama, s ylediklerini duyamadim. Nicholas, sesini biraz y kseltere k: - D s ncesiz davrandigim i in z r dilerim, dedi. Fakat biliyorsunuz, bana zellikle duyurul du. Biliyor muydunuz? 234 -Evet, zellikle size duyuruldugunu biliyorum. Nicholas g lerek: - Tebriklerimle isinize engel olmadigimi umarim, dedi. Ve eger Bay Verkhovensky. .. Peter, birden onlardan yana y r d . - Ne oluyor? Tebrik edilecek ne var? S izi ne nedenle tebrik etmeliyiz, Bayan Sh atov? Onun i in degildir, herhalde? Y z n z n kizarmasindan dogru tahmin ettigimi anliyorum. Ve kuskusuz, g zel, soylu kizlarimi zi baska neden tebrik edebiliriz ki? Ve baska hangi tebrik onlarin y zlerini kizar tir? Eh, benim de tebriklerimi kabul buyurun, eger tahminlerimde yanilmiyorsam t abii. Ve parami da verin bakalim! Hatirlarsaniz Isvi re'de, evleneceginize dair ba hse girmistik, yle degil mi? Ah, evet, Isvi re dedim de hatirladim, neler d s n yorum! As linda buraya da bir is i in gelmistim; ama, hemen hemen unutmustum. S yleyin bana... S z n n burasinda seri bir hareketle babasina d nd . . - ...Isvi re'ye ne zaman gidiyorsunuz? Bay Verkhovensky birden sasirdi. - Ben...Isvi re mi, diyebildi. - Garip sey, gitmiyor musunuz? Fakat evleniyorsunuz, degil mi? yle yazmamis miydi niz? Bay Verkhovenky: -Pierre! diye haykirdi. -Pierre... ne demek istiyorsunuz? M mk n oldugu kadar abuk olarak fikrimi grenmek iste diginize g re, bu evlenmeye karsi olmadigimi bildirmek i in kosarak geldigimi s ylemem den memnun olursunuz sanirim. Soluk almak i in durduktan sonra devam etti: - Fakat, mektubunuzda yazdiginiz gibi "kurtarilmak" zorundaysaniz, her zamanki gibi yardiminiza kosmaya hazirim. Evlenecegi dogru mu, Bayan Stavrogin? 235Seri bir hareketle Bayan Stavrogin'e d nm st . - D s ncesizlik etmedigimi umarim. B t n sehir halkinin bu evlenmeden haberi oldugunu ve kendisini tebrikleri ile rahatsiz ettiklerini, bu nedenle, daima geceleri y r y se ikt igini yazmisti. Mektubu halen cebimde. Fakat, inanir misiniz, Bayan Stavrogin, m ektuptan bir sey anlayamadim. Ne basi belli ne de sonu! Yine babasina d nd . - Bana sadece bir seyi s yleyin, efendim, sizi tebrik mi edecegim yoksa, kurtaraca k miyim? Inanilmaz gibi g r necegini biliyorum; ama, bir satirinda d nyanin en mutlu d iger satirinda ise en bedbaht adami oldugunu yaziyor. nce, onu affetmemi istiyor. B yle yazmakta haklidir diyelim; fakat, yine de sunu s ylemeliyim. D s n n bir kere, adam cagiz b t n hayati boyunca beni sadece iki kere g rm s ki, bu da kazayla olmus ve simdi de nc defa da evleniyor, birden evlenmekle bana karsi olan babalik g revlerini yapamay acagindan dolayi yanip yakiliyor. Kilometrelerce uzaktan bana yalvariyor ve ona kizmamami, evlenmesine izin vermemi diliyor! L tfen g cenmeyin, efendim. Yasinizin g eregi olabilir. Genis fikirliyim ve sizi su lamiyorum. D s nelim ki size onur veriyor

falan, fil n. Fakat, yine de asil derdinizin ne oldugunu anlayamiyorum. Mektubunuz da Isvi re'deki g nahlar' dan dem vuruyorsunuz.'Evleniyorum', diye yaziyor. "Belki b ir esit g nahtan, belki de baska birinin g nahindan dolayi.' Ya da her ne ise... kisa casi, "g nahlar'. 'Kiz', diyor. 'Ger ekten bir hazinedir.' Fakat ona 'degersiz' oldu gunu s yl yorsunuz. Tabii, bu sanirim sizin tarziniz. Fakat, tahminimce, bu 'g nahlard an' ya da kosullardan t r , kiliseye ve sonra da isvi re'ye gitmeye zorlaniyorsunuz. Bu bakimdan, her seyi y z st birakip gelmemi istediniz. Siz bundan bir sey ikarabiliyor musunuz? Oysa... y z n z n anlamindan da anliyorum ki... Cebinden ikardigi mektubu sallayarak salondakilere bakiyordu. Dudaklarinda masum bir tebess m vardi. '' - ... bir seylere engel olmak zereyim. Galiba baltayi tasa vurmak zereyim. Hi olmaz sa inaniyorum ki... benim samimi ge236 vezeligimden ve Bay Stavrogin'in de s yledigi gibi aceleciligim y z nden... Tekrar babasina d nd . - Anliyorsunuz, ya, efendim... burada dostlarin arasinda oldugumu d s nd m, daha dogru su sizin dostlarinizin arasinda oldugumu d s nd m, efendim, sizin dostlariniz. Aslinda , burada yabanci olan benim ve g r yorum... g r yorum ki hepiniz bir seyler biliyorsunuz ve bildiginiz bu seyi bilmeyen sadece benim. Bakislarini h l salonda dolastiriyordu. Bayan Stavrogin, y z sararmis, dudaktan fkeden titreyerek Peter'in yanina gitti. - Demek Bay Verkhovensky, size, isvi re'de islenmis baskasinin g nahlari ile evlenec egini ve onu "kurtarmak" zere hemen gelmenizi yazdi... Kullandigi kelimeler bunla rdi, degil mi? Peter endiseye kapilmis gibi, eskisinden daha abuk konusmaya baslayarak: - Yani demek istedim ki, burada d nen bir seyler varsa, benim bunlardan haberim yo k, dedi. Sonra, ne var ki, b yle yazmak tamamen onun su u. Iste mektubu. Biliyor mus unuz, Bayan Stavrogin, son birka aydir mektuplarinin ardi arkasi kesilmek bilmedi . yle oldu ki, ogu zaman mektuplarini sonuna kadar bile oku-yamadim. Gevezeligimde n dolayi bagislamalisiniz, baba; fakat, sunu samimiyetle s ylemelisiniz ki, bu mek tuplari laf olsun diye yaziyordunuz, aslinda onlari okuyup okumamam zerinde durmu yordunuz. L tfen, l tfen g cenmeyin. Neticede, akraba degil miyiz? Fakat, bu mektubu, Bayan Stavrogin, bu mektubu, sonuna kadar okudu. Bu 'g nahlar', efendim, bu 'baska sinin g nahlari', bizim birtakim kabahatlerimiz olsa gerek. Ve bahse girerim ki bu kabahatler nemsiz seylerdir. Fakat, bu k k kabahatleri, biz b y tmeye alisiyoruz. Anliyo sunuz ya, mali durumumuz zannettiginiz kadar iyi degil ve artik biz bunu bir s ir olarak sak-, layamiyoruz. Biliyorsunuz, k gida karsi da bir tutkumuz var... fak at z r dilerim belki b yle konusmamam gerekirdi... aynca, konunun 237disinda kaliyor... korkarim ki ok gevezelik ediyorum. Fakat, sizi temin ederim , Bayan Stavrogin, beni o kadar korkuttu ki, hemen neredeyse onu ger ekten 'kurtar mak' i in hazirdim. Nihayet, kendimi olduk a utanmis hissediyorum. Neden bogazina bi a gi dayayan ben olayim? Bu kadar merhametsiz bir kimse degilim, degil mi? Burada, drahomadan s zediyor... fakat, buraya bakin, ihtiyar, ger ekten evlenmek istemiyors unuz, degil mi? Bu bizim huyu-muzdur... bos konusmayi severiz... sirf kendi sesi mizi duyabilmek i in... Ah, Bayan Stavrogin, ok fazla ve yersiz konustugum i in beni su ladiginizi biliyorum... Bayan Stavrogin cani sikilmis olarak: - Aksine, dedi. Sabrinizin sonuna geldiginizi g r yorum ve bunun i in de nedenleriniz olmali. Bayan Stavrogin, anlatilanlarda b y k rol olan Peter Verkhovensky'nin i ini d kmesini sin si bir zevkle dinlemisti, (o zamanlar, Peter Verkhovensky'nin nasil bir rol oyna digini bilmiyordum, ama rol n ok beceriksizce oynuyordu) Bayan Stavrogin: - Aksine, diye devam etti. Konustugunuz i in size son derece minnettarim. Siz olma saydiniz, bunlari grenmem m mk n olamazdi. Yirmi yildan beri ilk defa olarak g zlerim a i ldi. Nicholas, siz de, bu olaydan zellikle haberdar edildiginizi s ylemistiniz. Siz e bunu yazip haber veren, Bay Verkhovensky miydi? - Ondan en masum... hem de ok onurlu bir mektup eldim. -Sasirmis oldugunuzu ve kelime bulmakta zorluk ektiginizi g r yorum, bu kadari yeter! Bay Verkhovensky... Birden g zlerinden ates p sk rerek ona d nm st .

- ... bana b y k bir iyilikte bulunmanizi isteyecegim. Bizi derhal terk etmek nezak etinde bulunur musunuz? Ve bir daha da kapimdan i eri adiminizi atmayin, l tfen! Okuyuculardan, Bayan Stavrogin'in h l ge meyen 'b y k heyecanini' hatirlamalarini istemel iyim. Bay Verkhovensky'nin su lu 238 olmadigi s ylenemezdi. Ama, o anda beni en ok sasirtan, Peter'in 'su lamalarini', onu n konusmasina mani olmak aklina gelmeden dinlemesi ve Bayan Stavrogin'in kendisi ni evinden 'Kovmasini' b y k bir sogukkanlilikla karsilamasiydi. B ylesine sogukkanli olabilme g c n nereden almisti? Benim i in a ik olan tek sey vardi: Onun i in ok degerli og u Peter'le karsilasmasi ve zellikle onun s zleri gururunu incitmisti. Bu derin acin in ger ek oldugu g zlerinden anlasiliyordu. O anda onu inciten baska bir sey daha va rdi; yani, al aklik etmis oldugunu kalbinin en derin yerinde hissediyordu. Daha so nra, bunu bana b y k bir i tenlikle itiraf etmisti. Bazen, ger ek bir aci, u ari bir insan i bile birden agirbasli yapabilirdi. Bazi zamanlar, ger ek aci, en aptal bir kisiy i bile, akilli bir adam yapabilirdi. Ger ek acinin zelligi de buydu, zaten. Eger bu b yleyse, Bay Verkhovensky gibi bir adamda, bu degisikliklerin hangisi olabilirdi ? Aslinda, onda b y k bir degisme vardi, tabii bu kisa bir zaman i indi. Tek kelime s ylemeden, Bayan Stavrogin'i b y k bir gururla yerlere kadar egilerek sela mladi. (Yapabilecegi bir seyin olmadigi dogruydu.) Hemen ikip gitmek istiyordu; a ma, kendisine h kim olamadan Dasha'nin yanina gitti. Bayan Dasha, birden heyecana kapildi. Sanki onun ne s yleyecegini pesinen biliyorm us gibi haykirdi. - L tfen, Bay Verkhovensky, bir sey s ylemeyin!... Sonra, abuk abuk konusmaya basladi. Y z nde z nt l bir anlam vardi. - Tanri adina susun!... Size eskisi gibi saygi duyduguma ve yine deger verdigime emin olun... ve... ve... Bay Verkhovensky, siz de benim i in iyi d s n n... bu benim i in her seyden ok nemli. Bay Verkhovensky, Dasha'nin n nde yerlere kadar egildi. Bayan Stavrogin: - Bu seni ilgilendirir, Dasha, dedi. Arzu ettigin gibi hareket etmeye mutlak ola rak serbestsin. nce b yleydi, simdi de b yle ve gelecekte de b yle olacak. 239Peter Verkhovensky, alnina vurarak: - Ulu Tanrim, simdi her seyi b t n iplakligi ile g rebiliyorum ! diye haykirdi. Fakat. .. fakat b t n bunlardan sonra, ben ne duruma d st m!... Sevgili Bayan Shatov, son derec e zg n m!. S z n n burasinda babasina hitap etti. - G rd n z m , ihtiyar, beni ne durumda biraktiniz, ha? Bay Verkhovensky sakin bir sesle : - Pierre, benimle baska t rl konusabilirdin, yle degil mi, dostum? dedi. Peter elini sallayarak: - Bagirmayin, l tfen, dedi. Inanin bana, b t n bunlar, yaslandiginizdan t r sinirlerinizin zayif olmasindan ileri geliyor ve bagirmak sagliginiz i in hi de iyi degildir. Ben i neden uyar-madiginizi s ylemelisiniz; nk , konusmaya nce benim baslayacagimi biliyor olmaliydiniz!... Bay Verkhovensky, delici bakislarini Peter'in g zlerine dikti. - Pierre, burada olup bitenleri bu kadar iyi bildigin halde, bu konuda ger ekten b ir bilgin yok muydu? Bunu mu s ylemek istiyorsun? - Ulu Tanrim! Ne olagan st bir insan! Yasli bir bebek olmaktan ok, insanin y z ne t k ren b r bebeksiniz, ayni zamanda, yle mi? Bayan Stavrogin, ne s yledigini duydunuz mu? Bir ugultudur basladi; fakat birdenbire, kimsenin nasil oldugunu anlayamadigi ol agan st bir durum ortaya ikti. *** Her seyden nce, su ger egi s ylemeliyim ki, son birka dakikadan beri, Lisa tamamen deg ismis, artik bambaska biri olmustu. Annesine ve ona dogru egilmis olan Bay Drozd ov'un kulagina aceleyle bir seyler fisildiyordu. Endiseli, fakat kararli g r n yordu. Nihayet yerinden kalkti, derhal oradan ayrilacaklarmis gibi, Bay 240 Drozdov'un yardimiyla y r yen annesine acele ettiriyordu. Halbuki, burada olanlar so n bulmadan gidemeyecekleri kaderlerinde varmis. K sesinde herkes tarafindan unutulan Shatov (Lisa'ya yakin oturuyordu), tahmin ede rim ki neden t r burada oldugunu bile bilmiyordu; birden yerinden kalkti ve acele et

meden salonu ge erek Stavrogin'e dogru y r d . G zlerini bir kere olsun ondan ayir-mamisti . Shatov'un yaklastigini fark eden Stavrogin, belli belirsiz g l msedi; fakat, Shato v karsisinda durunca dudaklarindaki tebess m kayboldu. Shatov'un, hi bir sey s ylemeden ve g zlerini -Stavrogin'in g zlerinden ayirmadan tam ka rsisinda durdugunu fark eden herkes konusmayi kesti; en son susan Peter Verkhove nsky oldu; Lisa ve annesi salonun tam ortasinda kaldilar. B ylece bes saniye kadar bir zaman ge ti; Stavrogin'in y z nde, saskinlik yerine fke izleri belirdi, kaslari ati ldi ve birdenbire... Ve birdenbire, Shatov, agir yumrugunu kaldirip, Stavrogin'in y z ne var g c yle vurdu. S tavrogin siddetle geriye dogru savruldu. Shatov, herkes gibi avucunun i iyle tokat atmamisti (deyisim dogruysa), onu yumruk lamisti. Yumrugu kocaman, kemikliydi ve zerinde kirmizi t yler ve kirmizimsi iller v ardi. Eger yumruk Stavrogin'in burnuna raslamis olsaydi, burun kemigini kiracagi ger ekti. Fakat yumruk, Stavrogin'in sol yanagina, dudaginin st kismina ve disleri ne rasladi ve dudaklarindan enesine dogru ince bir kan seridi uzandi. Bu davranisi bir igligin takip ettigini hatirliyorum; belki, haykiran Bayan Stavr ogin'di; bunu pek iyi hatirlayamiyorum; nk , salonda yine it ikmiyordu. B t n olay, on sa iye kadar kisa bir zaman i inde olmustu. Bununla beraber, bu on saniye i inde daha baska seyler de oldu. 241Tekrar okuyucularima hatirlatirim ki, Bay Stavrogin korku bilmeyen bir adamdi . D ellolarda, rakibinin tabancasinin karsisinda sogukkanlilikla nisan alir ve ayn i sogukkanlilikla tetigi ekerek rakibini ld r rd . Birisi onu tokatlayacak olsa, degil o nu d elloya agirmak, hemen oracikta ld r rd , sanirim; ger ekten de, karsisindakini, ne yap igini bilerek ld ren cinsten insanlarin sinifina dahildi. Iste, Stavrogin b yle yarad ilista bir adamdi. Zannederim ki, insanin d s nme yetenegini yok eden fkelenmeyi hi ta t-mamistir. Bazen, b t n benligini saran fkeli anlarinda bile kendisini kontrol edebi lmis ve d elloya agirmadan adam ld rd g takdirde Sibirya'ya s r lecegini idrak etmistir. B olmakla beraber, kendisine hakaret eden kimseyi, hi d s nmeden orada l-d r lebilecek kapas itede bir adam olduguna inaniyorum. Son yilda, Stavrogin'i devamli olarak inceliyordum; bu nedenle, onun hakkinda bu satirlari yazarken, onu ilgilendiren bir ok ger egi b t n a ikligi ile biliyorum. Ge miste yasanmis, akla durgunluk veren ser venleri zamanimiza kadar gelmis olan bazi kimse lerle onu karsilastirabilirim. rnegin, isyancilardan L...n hakkinda; L...n'in teh likeye bilerek atildigi, bundan son derece zevk aldigi; tehlikeyi kendisine bir ihtiya saydigi; gen ken, hi bir neden yokken d ello ettigi; Sibirya'da yalniz bir bi akla ayi avina iktigi; Sibirya ormanlarinda, ka ak k rek mahk mlari ile, - bir ayidan daha tehlikeli olduklarindan- karsilasmaktan zevk aldigi s ylenir. Hi kusku yoktur ki, b u efsanevi kimselerin, pek g l korkulan vardi; aksi halde, sakin bir hayat ge irirler ve tehlikeye karsi fiziki bir ihtiya duymazlardi. Onlari en ok etkisi altina alan, bu korkularini yenme ihtiyacidir. Daima bir zafer sarhoslugu i inde bulunmaktan, onlarin stesinden gelecek bir g olmadigini d s nmekten hoslanirlar. S z n ettigim L...n, irya'ya s rg ne g nderilmeden nce, zengin babasinin isteklerine boyun egmek istemedigi i in bir s re a likla kivranmis ve karnini doyurabilmek i in alisarak ekmek parasi kazanm ak zorunda kalmistir. Demek ki, o adam, ugrasi bir ok y nleriyle kabulleniyormus; g c n s adece, ayi avlarinda ve d elloda g stermiyormus demektir. 242 Fakat, ne olursa olsun, o zamandan bu zamana kadar ok yillar ge ti ve zamanimizin s inirli, ne istediklerini bilmeyen yaradilistaki insanlari, ge misin d r st, namuslu ma ceraperestleri ile kiyas bile kabul etmez. Stavrogin, belki, L...n'e yukardan ba kar ve onun i in kahramanlik taslayan bir korkak diyebilir; ama, bunu da y ksek sesl e s yleyemez. Bir d elloda rakibini vurabilir ve ayi avina gidebilir ve gerekirse, k endisini bir ormanda haydutlara karsi savunabilirdi; L., .n kadar korkusuz olabi lirdi; ama b t n bunlari, zevk duymadan, bir sorun karsisinda, bezginlik ve tembelli kle, biraz da bikkinlikla yapardi. fkesine gelince, L...n ve Lermontov'la karsila stirildigi takdirde onlari kat kat geride birakirdi. Belki de, bu iki adamin fkel erinin toplami bile, Stavrogin'in fkesine esit olamazdi; fakat, onun fkesi, soguk, sakin, hatta, fke i in s ylenebilirce, mantikliydi; fkelerin en igrenci ve en korkulu suydu. Tekrarliyorum; o zaman yle d s nm st m ve simdi de ayni sekilde d s n yorum (simdi he ey bitti) ki, Stavrogin, b yle bir tokat yemis olsaydi ya da buna benzer bir hakar ete ugramis olsaydi, kendisine hakaret edeni, d elloya agirmadan hemen oracikta ld r rd .

Bununla beraber, i inde bulundugumuz olayda ge enler tamamen baska ve hayret vericid ir. Yedigi yumrugun etkisiyle hemen hemen yere yuvarlanacak kadar kaybettigi dengesi ni bulur bulmaz ve daha yanagina siddetle arpan yumrugun yankisi kocaman salonda kaybolmadan; Shatov'u omuzlarindan yakaladi; fakat, birden ellerini geri ekerek a rkasinda kavusturdu. Tek kelime dahi s ylemedi; fakat Shatov'a bakarken rengi k git gibi bembeyaz olmustu. Oysa, gariptir, g zlerindeki parilti birden kaybolmus gibi g r nd . On saniye sonra g zleri, yanilmadigima eminim, buz gibi ve sakindi. Sadece reng i son derece soluktu. Tabii, i inde neler ge tigini bilemem, onu sadece dis g r n s ile tar if ediyorum. Bir adam iksa ve dayanikliligini l ebilmek i in, rnegin, kor halindeki dem ir bir ubugu yakalasa, on saniye kadar, dayanilmaz aciya katlansa, sonunda bu aci yi yense, bu adam sanirim ki, bu on saniyede Stavrogin'in o anda duyduklarinin a ynen benzerini duyardi. 243G zlerini yere ilk eviren Shatov oldu ve g r n se g re buna mecbur olmustu. Sonra yavas yavas arkasina d nd ve salondan ikti. Fakat ikisi, Stavrogin'e d ogru y r y s gibi olmamisti. Salondan sessizce, omuzlari km s; sanki kendi kendine s yle-n rmus gibi, basi g gs ne d sm s olarak ikmisti. Zannederim ki bir seyler fisildiyordu. Kap iya kadar b y k bir dikkatle y r m st . Ne bir sey devirmis ne de bir seye arpmisti; kapiyi afif e aralamis ve disari s z lm st . Disari ikarken, ensesinin zerinde toplanan sa lar, z le g ze arpiyordu. Sonra, kimsenin konusmasina firsat kalmadan ortaligi canhiras bir feryat yirtti. Lisa'nin, annesini omzundan, Bay Drozdov'u kolundan yakalarak onlari salondan ik armak amaciyla birka kere siddetle ekistirdigini g rd m. Fakat, birden aci bir iglikla baygin olarak yere yuvarlandi. Basini haliya arptigi zaman ikan tok ses h l , kulaklar imdadir. 244 Ikinci B l m GECE Sekiz g n ge ti. Simdi her sey bittikten sonra bu olaylari k k bir tarih olarak yaziyoru m ve olaylarin neler oldugunu biliyoruz; fakat o zamanlar hi bir sey bilmiyorduk y e b t n bunlarin bize garip gelmesi kuskusuz ki ok normaldi. Bay Verkhovensky ve ben, hi degilse, ilk g nlerde eve kapandik ve olaylari uzaktan izledik. Eskiden oldugu gibi ok seyrek olarak disari ikiyor ve grenmeden rahat edemedigi haberleri getiriyo rdum. Atilan yumruk Lisa'nin bayilma olayi ve pazar g n n n diger olaylari hakkinda, sehirde degisik s ylentilerin yayilmis oldugunu s ylemeye gerek yok. Fakat anlayamadigimiz bir husus vardi, o da b t n bu olaylarin bu kadar dogru ve bu kadar abuk nasil yayild igiydi. Bize g re, orada bulunanlarin hi biri, kendilerini de ilgilendiren olaylarin gizliligini bozmak istemezdi. Ayrica, orada olanlari kendi yararlarina da kulla namazdi. Salonda usaklar yoktu; ancak, Lebyatkin bir seyler s ylemis olabilir, fak at bunu fkesinden 245 t r yapmis olamazdi; nk o g n son derece korkmus olarak oradan ayrilmisti (ve d smand korku, ona karsi duyulan fkeyi yok eder); fakat, kendini tutamayip, sirf gevezeli k olsun diye bazi seyler s ylemis olabilirdi. Fakat, Lebyatkin ve kizkardesi ertes i g n, hi bir iz birakmadan ortadan kaybolmuslardi; artik Filippov'un evinde oturmuy orlardi; nereye gittiklerini de kimse bilmiyordu; sanki, yer yarilip i ine girmist iler. Bayan Lebyatkin hakkinda bilgi almak istedigim Shatov, odasina kapanmisti ve tahmin ederim ki bu sekiz g n s resinde hi bir tarafa ikmadigi gibi, isine bile gitm emisti. Beni g rmeyi bile reddetti. Sali g n onu g rmeye gittim ve kapisini aldim. Cevap alamadim; fakat evde oldugunu kesinlikle bildigimden, kapiyi bir kere daha aldim . Birden yatagindan firlayip kapinin n ne geldi ve olanca g c yle haykirdi: "Shatov evd e yok" Bu cevabi aldiktan sonra oradan ayrilmak zorunda kaldim. Bay Verkhovensky ve ben, herhangi bir korkuya kapilmadan, nihayet, sehre yayilan s ylentilere ancak, Peter Verkhovensky'nin neden olabilecegine karar verdik. O ol aydan kisa bir s re sonra, Peter Verkhovensky babasi ile konusurken, olayin herkes in agzinda dolastigim; zellikle, kul pte hep ondan konusuldugunu; vali ve karisinin olaydan en ince ayrintilarina kadar haberli olduklarini g r nce ok sasirdigini israr la s ylemisti. Ilgi ekici baska bir sey daha vardi; pazartesi gecesi Liputin'le kar silastigimda olayi b t n ayrintilari ile farkettim. Bundan da anlasildigina g re, olay dan ilk haberli olanlardan biriydi.

Kadinlarin ogu (ve y ksek sosyeteden bazi hanimlar), Mary Lebyatkin'le, yani, onlar in deyisiyle 'esrarli topal' ile olagan st ilgileniyorlardi. Hatta, bazilari onunla tanismak ve iliski kurmak istiyordu. Bu da g sterir ki, Lebyatkinler'i koruyan ki mseler ellerini ok abuk tutmuslardi. Fakat, hemen hemen herkes, Lisa'nin bayilma o layi ile ilgileniyordu. Gen kizin akrabasi, koruyucusu olarak, valinin karisini i lgilendirdigi i in b t n 'sosyete', bu olaya karsi son derece b y k merak g steriyordu. Ve n eler s ylenmedi!... Olayi saran esrar perdesi de gevezeliklerine yardimci oluyordu ; her iki evin 246 kapisi da siki siki kapatilmisti; Lisa'nin y ksek atesle yattigi s yleniyordu; ayni seyler Stavrogin i in de s ylenmekteydi; bir disinin kirilmis oldugu ve yanaginin si stigi hakkinda olmadik dedikodular yapiliyordu. Hatta, orada burada, yakin bir g elecekte, sehrimizde olacak cinayetlerden bile s z ediliyordu; Stavrogin'in b ylesin e bir hakareti sineye ekemeyecegini ve Shatov'u ld recegini; fakat, bunu Korsika'dak i kan davalarinda oldugu gibi, el altindan yapacagi s yleniyordu. Bu d s nce olduk a ilg in bulunmustu; fakat, y ksek sosyetede bulunan gen lerin ogunlugu, bu s ylentileri, b y k b r igrenti duyarak ve umursamadan dinliyordu; ama, bunun yapmacik oldugu kanisind aydim. Genel olarak, toplumun Stavrogin'e karsi olan d smanligi yeniden filizlenmi sti. Hatta, akli basinda olanlar bile, nedenini bilmeden onu su lamaya alisiyorlard i. Lisa'nin onurunu kirlettigi ve Isvi re'de aralarinda bazi olaylarin ge mis oldugu fisiltilari, ortalarda dolasiyordu. Tabii, tedbirde kusur etmeyen kimseler, ken dilerini bu dedikodulardan uzak tutuyorlarsa da, s ylenenleri sinsi bir zevkle din liyorlardi. Seyrek olarak s ylenen bazi seyler de vardi ki, bunlar toplumun i inde s y lenemiyor, gizlice ve gen likle kapali kapilarin ardinda konusuluyordu. Bu garip s y lentilerden s z etmekteki amacim, okuyucuya ilerdeki olaylari daha iyi anlayabilme leri i in yardimci olmaktir. Bazi kimseler, kaslarini atarak, kim bilir hangi kanit lara dayanip, Stavrogin'in sehrimizde zel bir isi oldugunu; Petersburg'da Kont K. araciligiyla birtakim y ksek kimselerle tanismis oldugunu; hatta, devletle ilgili bir memuriyete bile girmis olabilecegini; buraya belki de gizli bir g revle geldi gini s yl yorlardi. Akli basinda, agirbasli kimseler, bu s ylentileri g l mseyerek karsili yorlar ve sosyetede rezaletlere karisan, topluma sis bir yanakla ikan bu adamin d evletle ya da memuriyetle iliskisi olamayacagini s yl yorlardi. O zaman da kulaklari na, onun resmi bir g revden ok, gizli bir g revle geldigi ve b yle g revlerde de o kimsen in memura benzememesi gerektigi fisildaniyordu. B yle s zler ayni zamanda etkili olm ustu; ilin sinirlari i indeki il e ve k ylerin zel y netiminin Petersburg'da yakindan izl endigini bi247liyorduk. Tekrar ediyorum, bu s ylentiler sadece kisa bir s re devam etti ve iz b irakmadan kayboldu; simdilik bu s ylentilerin kaybolmasini, Stavrogin'in sosyetede g r nmesiyle birlestirecegim; fakat, sunu da ekleyebilirim ki, bu s ylentiler, belirl i bir noktaya kadar, yakin bir zamanda Petersburg'dan d nen, emekli muhafiz y zbasis i Artemy Gaganov'un, kul pte fkeyle s yledigi birka belirsiz s ze de dayaniyordu. Gagano v, ilimizin ve evresinin en b y k toprak sahibi, Petersburg sosyetesinin s z ge er bir ada mi, kul b m z n y netim kurulunda saygi duyulan bir yesi ve yk m z n basinda anlattigim d r toplumun i inde beklenmedik bir.hakarete ugrayan rahmetli Pavel Gaganov'un ogluydu . Bayan Lebke'nin, Bayan Stavrogin'e zel bir ziyarette bulundugu, kapida Bayan Stav rogin'in z r diledigi ve hasta oldugundan dolayi onu kabul edemeyecegi haberi b t n seh re yayildi. Ayni zamanda, bu olaydan iki g n sonra, Bayan Lembke'nin adam g nderip B ayan Stavrogin'in sagligi ile ilgilendigi de bilmiyordu. Nihayet, Bayan Lembke, her yerde Bayan Stavrogin'i 'korumaya' basladi; yani, m mk n oldugu kadar, belirli b ir sekilde ve tabii ancak y ce anlamda. Pazar g nk olaylar anlatildiginda, nce sert ve soguk bir tavir takinarak dinledi; yle ki, onun bulundugu yerlerde bu olaydan bi r daha s z edilmez oldu. B ylece, Bayan Lembke'nin bu olayi, yabanci biri gibi degil de, olaya katilan bir kimse gibi en k k ayrintilarina kadar bildigi s ylentisi her ta rafa yayildi. Yeri gelmisken s yleyeyim, Bayan Lembke, elde etmek i in didindigi, ca n attigi y ksek etkiyi elde etmis ve kendisini ' evresi alinmis' olarak g rmeye baslam isti. Toplumun bir kismi, onun pratik zek li ve is bilir olduguna inanmisti... ama bundan daha sonra s zedecegim. O zamanlar babasini pek sasirtan, Peter Verkhovens ky'nin sosyetede sivrilmesi, Bayan Lembke'nin destegi ile oldugu s ylenebilir. Belki de Bay Verkhovensky ve ben isi biraz b y t yorduk. nce, Peter Verkhovensky, sehre

gelisinin ilk d rt g n nde b t n sehirli tarafindan taninmisti. Peter Verkhovensky, pazar g n gelmisti ve ben onu sali g n , ok magrur, sinirli ve alingan; sosyetede sevilmekle beraber karakteri bakimindan ge inilmesi ok g bir 248 kimse olan Gaganov'un arabasinda g rm st m. Peter, ayni zamanda vilayet konaginda da i yi karsilanmisti... hem de o kadar iyi karsilanmisti ki, ger ekten, vali konaginda yoklugu hissedilen ve her zaman aranan gen bir adam haline gelmisti. Hemen hemen her g n yemeklerini konakta yiyordu. Bayan Lembke ile daha nce Isvi re'de tanismis o lmakla beraber, onun konakta bu kadar abuk basariya ulasabilmesi, evrede olduk a kus kulu karsilaniyordu. Oysa, bir zamanlar Avrupa'da devrimci olarak taninmis, dogr u ya da yanlis bilmiyorum, Avrupa'da birtakim etkinliklere katilmis, toplantilar da bulunmustu; b t n bunlarin gazete yayimlari ile kanitlanabilecegini bana s yleyen A lyosha Telyatmikov da, d s k kalitede emekli bir memur oldugu halde, son valimizin k onaginda b y k bir itibar g r yor ve dost olarak karsilaniyordu! Fakat, bir ger ek ink r edi lemezdi; eski devrimci, sadece anavatana kabul edilmekle kalmamis, zellikle anava tana d nmesi i in kiskirtilmisti; bu bakimdan b t n bu s ylentiler yanlis olabilirdi. Lipu tin, bir g n, Peter Verkhovensky hakkindaki s ylentilerden s z ederek, yaptiklarindan t r onun su lu g r ld g n ; fakat, bazi devrimcilerin adim verdigi i in affedildigini ve belki de vatanina gizli alismalari ortaya ikarip yararli olacagina s z verdigi i in serbest bir akildigini fisildamisti. Bu k t yk y , Bay Verkhovensky'ye takrarladim; d s necek durumda o mayan dostum derin d s ncelere daldi. Daha sonra anlasildigina g re, Peter Verkhovensk y, buraya gelirken ok iyi tavsiye mektuplari ile gelmis, hi degilse, Petersburg'un sayili ve s z ge er kisilerinden birinin yasli karisi tarafindan valinin karisina ha tiri sayilir bir tavsiye mektubu getirmisti. Bu yasli hanim, Bayan Lembke'nin va ftiz anasi, mektubunda, Kont K,'nin, Peter Verkhovensky'yi, Stavrogin vasitasiyl a tanidigini; 'eski hatalarina ragmen' onu ok degerli bir insan olarak buldugunu yazmisti . Sosyete ile az olan baglarina ok deger veren ve bunlari b y k g l klerle elde e den Bayan Lembke, Petersburg'un sayili hanimlarindan biri olan yasli kadindan al digi mektup nedeniyle son derece memnun olmustu. Fakat, b yle de olsa ortada garip bir tutum vardi. Kocasini bile Peter'le ayni ayarda tutuyordu; kocasi bundan 249yakinmaya baslamisti... bu olaydan daha sonra s zedecegim. Ayni zamanda sundan da s z etmeliyim ki, b y k yazar Karmazinov da Peter Verkhovensky'ye dost a davraniyor v e onu sik sik evine davet ediyordu. Kendisinin ok b y k bir kisi oldugunu d s nen b yle bir adamin, bu kadar abuk davranisi Bay Verkhovensky'yi her seyden fazla inciten bir durumdu. Fakat, ben bunu baska t rl yo-rumluyordum; bu aydin genci evine agiran Kar mazinov'un, kuskusuz ki, onun Moskova ve Petersburg'daki devrimci gen lerle iliski lerini g z n ne almis oldugu bir ger ekti. B y k yazar, Rusya'nin yeni devrimci gen lerinden son derece korkuyordu ve Rusya'nin geleceginin anahtarlarinin bu gen lerin elinde oldugunu d s n yor; onlara son derece iyimser davranmaya alisiyordu; tabii, b yle davranm asina neden devrimci gen lerin onu umursamamasi oluyordu. *** Peter Verkhovensky, iki kere babasini g rmeye gelmis, iki keresinde de ben bulunam amistim. Ilk ziyareti arsamba g n olmustu; yani, ilk karsilasmalarindan d rt g n sonrayd i ve sadece is g r smesiydi. Aklimdayken sunu eklemeliyim; m lk sorununu kendi aralari nda, kimseye duyurmadan z mlemislerdi. Bayan Stavrogin her seyi zerine almis; b t n paray i demis ve tabii m lk n idaresini de y k mlenmis; sadece, Bay Verkhovensky'ye her seyin z ndigi haberini yollamis; k hyasi Alexey Yego-rovich, imzalamasi i in bazi k gitlar get irmisti. Bay Verkhovensky tek kelime s ylemeden b y k bir agirbaslilikla k gitlari imzal amisti. Onun agirbasliligi ile ilgili olarak s yleyebilirim ki, yasli dostum son g n lerde tamamen degismisti. Daha nceden hi g r lmemis bir sekilde davraniyordu ve son de rece sessizdi; pazar g n nden beri Bayan Stavrogin'e tek mektup bile yazmamasini gar ipsiyordum. Ve daha da hayret verici bir durum vardi; eskisinden ok sakin ve i ine kapanikti. Sonsuz ve degismez bir karara varmis 250 gibi g r n yor, d nyaya daha sogukkanli bakiyordu. B yle oldugu a ik se ik belliydi. Bu karar vardiginda, sanki bir seyler bekler gibiydi. Bununla beraber, ilk anlarda hep h astaydi; zellikle pazartesi g n , gastrit sancisi tutardi. evrede olanlardan haber alm adan da duramazdi; fakat, her ne zaman, ger eklere deginmeden, olayin ana noktalar ini tartismaya kalkisacak ve bazi tasarilardan s z etmeye baslayacak olsam, elini kolunu sallayarak beni sustururdu. Fakat, sevgili ogluyla yaptigi her iki g r sme de

, onu yikmamakla beraber ok etkilemisti. Bu g r smelerin her ikisinden sonra da, diva nin st ne, basina sirkeye batirilmis havlu sararak yatmisti; fakat, kalben ok soguk kalmisti. Bununla beraber, ok ender olarak beni susturmaya alismazdi. Bazen de, esrarli kara rliligini yitirmis, yeni d s ncelerin saldirisina karsi kendisini korumaya alisiyormu s gibi g r n rd . B yle zamanlar ok kisa s rmekle beraber ben yine de bunlari kaydetmeden ya amiyorum. Yine eskisi gibi ortaya atilmayi, kendisini g stermeyi, bir kere daha me ydana ikip, kendisine karsi duranlarla savasmayi d s nd g nden kuskulandigim ok oluyordu. Persembe g n aksami, Peter'le ikinci g r smesinden sonra, basi sirkeli havluya sarilmis olarak divanda yatarken, birden haykirdi. - Cher, onlari ezecek g c m var!... Bu ana kadar, b t n g n tek kelime dahi s ylememisti. - 'Fils,fils cher' (ogul, sevgili ogul) ve daha bilmem ne, b t n bu deyimlerin sa ma o ldugunu, ancak as ilarin kullandigi deyimler oldugunu biliyorum, fakat, bos verin. Simdi kendim anliyorum bunlari!... Ona hi bir sey yapmadim; onu Berlin'den Rusya' daki halasinin yanina g nderdim; hem de posta arabasiyla ve daha bilmem ne... itir af ederim... Bana 'siz', dedi. 'Bana hi bir sey yapmadiniz; beni posta arabasiyla g nderdiniz ve burada beni soydunuz. Ona, 'Siz k t s n z', diye bagirdim. 'Her ne kadar si zi posta arabasiyla g nderdimse de, b t n hayatim boyunca kalbim kan aglamadi mi?' Il rit (g ld ). Fakat itiraf ederim, itiraf ederim... pek l , farz edelim ki, posta arabayl a g nderdim, ne olur, yani? 251S zlerini sayikliyormus gibi bitirmisti. Bes dakika sonra yine basladi. - Passons (ge elim). Turgenyev'i anlamiyorum. Brazov'u uydurma bir karakter, hi var olmamis; kimseye benzemediginden nce kendileri reddettiler. Su Bazarov, Nozdryov 'la Byron'un bir esit belirsiz karisimi, c'est le mot (tastamam)! Onlara ok iyi ba kin: K pek encikleri gibi neseyle ciyaklayarak takla atiyorlarlar. Mutludurlar, ga liptirler! Bu ne bi im Bryon'dur? Ve ayrica, ne kadar nemsizdir! Ne bayagilik, ne s a malik, su son nom'a (isme) al-dirmadan,faire du bruit autour de son nom (ismi et rafinda g r lt yapmak) i in ne siddetli arzudur... Oh, ne karikat r! "Ulu Tanrim!", diye istiyorsun ger ekten?" Il rit. (g ld .) Il rit beaucoup, il rit trop ( ok g ld , h l g ler). rip bir g l s var. Annesinin b yle bir g l s yoktu. Il rit toujours (her zaman g ler.) Yine bir sessizlik oldu. - Alay ediyorlar; pazar g nk olaylari hep nceden hazirladilar, diye birden parladi. B t n dikkatimi kulaklarima vererek: - Oh, hi kusku yok, diye haykirdim. Bastan basa komploydu ve bunu da saklamadilar . Ayni zamanda, ok da k t rol yaptilar. - Ondan s zetmiyorum. zellikle bunu saklamadiklarini ve onlarin... ilgililerin... a nlamlarini istediklerine akil erdirebiliyor musun? Anliyor musun? - Hayir, anlamiyorum. - Tant mieux. Passons. (neyse bunu ge elim). Bug n ok sinirliyim. Sitemli bir tavirla: - yleyse neden onunla tartistiniz, efendim? diye sordum. - Je voulais convertir (onunla konusmak istiyordum). Arzu edersen g lebilirsin. Ce tte pauvre auntie, elle entendra de belles choses (zavalli teyze, g zel seyler bek liyor). Oh, aziz dostum, ge en g n kendimi bir vatanperver sandim, inanir misiniz? F akat, sonra, 252 daima Rus oldugumu biliyordum... ve ger ek bir Rus da sizin ve benim gibi olmalidi r. Il y a l dedans quel-quechose d'aveugle et de louche (burada karanlik s pheli yan lar var). - Mutlaka, diye cevap verdim. - Aziz dostum, bilirmisiniz ki, ger ek ve dogru daima m mk n olamaz? Dogrunun m mk n olabi lmesi i in ona biraz da yalan karistirmak gerekir. Insanlar daima b yle yapmistir. B elki de zafer haykirisinda bizim anlayamadigimiz bir sey var? Keske olsaydi. Kes ke olsaydi. Bir sey s ylemedim. O da uzun bir s re sessiz kaldi. Sanki humma atesiyle kavruluyor mus gibi birdenbire: - Fransiz akli derler, dedi. Bu yalandir; her zaman da b yle olmustur. Neden Frans iz aklina dokunurlar? Sadece Rus tembelligidir; bizim insanligimizin, bir fikir ortaya ikarmamiza yeterli olmamasidir. teki uluslar arasindaki asalak durumumuzdur

. Ils sont simplemet desparesseux (bir s r tembel hepsi de) ve bunun Fransiz akliyl a bir iliskisi yoktur! Oh, insanligin mutlulugu i in Ruslar'in zararli asalaklar g ibi k k nden temizlenmesi gerekir! B yle degil... bizim arzumuz b yle degildi. Hi bir sey anlamiyorum. Anlayabilmek i in her seyimi feda edebilirdim! 'Sen anliyor musun?" d iye haykirdim ona. 'Anliyor musun ki, suraya bir giyotin kursaniz ve bunu da b y k b ir coskuyla yapsaniz, bunun nedeni kafa u urmanin, lk edinmekten daha kolay oldugund andir!" Vous etes des pa-resseux! Votre drapeau est une gu mille, une impuisanca. (Sizler tembel adamlarsiniz. Bayraginiz pa avradan ibaret). O y k arabalari ya da na sil derler: "Insanlara ekmek tasiyan y k arabalarinin tekerlek sesleri", Sistine M adonna'dan daha faydalidir; yoksa, nasil derler... une b tise dans ce genre (onun gibi bir sa malik). Ona haykirdim: 'Fakat anliyor musun ki, mutsuzluk, insanlara mutluluk kadar gereklidir... sadece gereklidir!' Il rit. (g ld .) 'Edebiyat yapiyors unuz' dedi. 'Hem de yumusacik divanda yan gelmis yatarken'. Daha kaba bir tabir kullanmisti. G r yorsunuz ya, baba ogul ok samimiyizdir ve iki arkadas gibiyizdir; fa kat ya birbirlerini k t ye kullanmakta devam ederlerse? 253Bir dakika kadar yine konusmadan durduk.. Seri bir hareketle yerinden dogrularak: -- Cher, (dostum) dedi. Bunun ger ekten de bir sonuca varacagini biliyor musunuz? - B yle olacagindan tamamen eminim, diye cevap verdim. -- Vous ne comprenez pas. Passons. (Anlamiyorsunuz. Ge elim). Oysa kural olarak, d n yamizda b yle olaylardan bir sey ikmaz; fakat bu, bir sonuca varacak. Bundan eminim , eminim. Kalkip, heyecanla odada dolasmaya basladi. Sonra yine bitkin bir tavirla divana kt . Cuma sabahi Peter, il civarindaki k ylerden birine gitti ve pazartesi g n ne kadar kal di. Gidisini Liputin'den grendim ve bu haberden hemen sonra, konusmalarda Lebyatk in'le kiz kardesinin, nehrin b r kiyisindaki, Gorschechnaya varoslarinda yasadigini grendim. Liputin "Onlari oraya ben tasidim", dedi. Sonra birden konusmayi baska bir konuya getirerek, her ne kadar resmen bir a iklama yapilmamis olsa da, Lisa il e Bay Drozdov'un evleneceklerini, nisanin oktan yapilmis ve her seyin kararlastir ilmis oldugunu s yledi. Ertesi g n , Drozdov'la at gezintisine ikan Lisa'yi g rd m. Hastali gindan beri ilk defa disari ikiyordu. Beni g r r g rmez, g zleri neseden parlayarak basiy la dost a selamladi. Bu haberi Bay Verkhovensky'ye bildirdim; ama o, daha ok Lebyat -kinler'le ilgilendi. Ve simdi, her seyden habersiz oturdugumuz bu sekiz g n s resinde, i inde bulundugumuz esrarli durumu anlattiktan sonra, her seyin a iklanmasi ve bilinmesiyle, kalemimin g c yettigi kadar, bu olaylari a ik olarak ve oldugu gibi yazmaya devam edecegim. Pa zar g n n izleyen sekiz g nden baslayacagim; yani, pazartesi g n n n aksamindan baslayacagim nk , 'yeni dertler o g n n gecesi basladi. Aksam saat yediydi. Stavrogin, alisma odasinda tek basina oturuyordu. Hali ve esk i model mobilya ile d senmis olan bu odayi 254 ok severdi. Bir k sedeki kanepede oturuyordu. Gece gezmesi giyimli olmakla beraber disari ikmak i in acele eder bir hali yoktu. n ndeki masanin zerinde abajurlu bir gece lambasi vardi. Genis odanin duvarlari ve uzak k seleri karanlikta kaliyordu. Olduk a huzursuz, dalgin ve d s nceliydi. Y z yorgun ve bitkin g r n yordu. Yanaklarindan biri ger en sisti; fakat, disinin kirik oldugu tamamen uydurulmustu. Disi, sadece sallani yordu; fakat, bir s re sonra sallanmasi durmus, eski halini almisti. st dudaginin k s esinde de hafif bir yarik vardi; bu da kapanmak zereydi. Yanaginin sisligi, dokto ra g r nmek istememesinden t r bir hafta kadar devam etmisti. Doktor istemiyordu, annesi ni g rmeyi bile reddetmisti. Annesini g nde ancak bir dakika kadar g r yordu; bu da anca k, hava karardiktan sonra ve lamba yanmadan nce m mk n oluyordu. Peter Verkhovensky'y i bile kabul etmek istememisti. Halbuki, Peter Verkhovensky, sehirde bulundugu z aman, g nde iki ya da kere Bayan Stavrogin'i ziyarete kosmustu. Nihayet, pazartesi g n , g nl k ayriliktan sonra sehre d nd g zaman, herkesi dolasip, aksam yemegini Bayan L ile yedikten sonra, kendisini sabirsizlikla bekleyen Bayan Stavrogin'i g rmeye ko stu. Yasak kalkmis, Stavrogin ziyaret kabul ne baslamisti. Bayan Stavrogin, Peter' i oglunun kapisina kadar getirdi; onlarin g r smelerini uzun bir s reden beri sabirsiz likla bekliyordu; Peter, Nic-holas'la g r st kten sonra, konustuklarinin t m n anlatacagina dair Bayan Stavrogin'e s z verdi. Bayan Stavrogin, alisma odasinin kapisini rkek bi r tavirla tikirdatti. Cevap alamayinca, kapiyi aralamak cesaretini g sterdi.

Oglunun, l mba isiginin arkasindaki g r nt s n se meye alisarak, ekingen ve al ak bir sesl - Nicholas, Peter Verkhovensky'yi kabul edecek misin? diye sordu. Peter, kapiyi itip a tiktan sonra neseli ve y ksek sesle: - Tabii, tabii kabul edecek, diyerek odaya daldi. Stavrogin, kapinin vuruldugunu duymamisti; sadece annesinin ekingen sorusunu duymus, fakat cevap verecek firsati bulama255misti. O anda, n nde biraz nce okudugu ve zerinde derin d s nceye daldigi bir mektup d uruyordu, Peter'in y ksek sesle konusmasini duyar duymaz birden harekete ge erek, k gi tlarin u masina engel.olmak i in kullanilan bir agirligi, mektubun zerine koydu; faka t mektubu tamamen rtemeyen agirligin ucundan mektubun bir kismi ve hemen hemen za rfin tamami g r n yordu. Peter, odaya dalar dalmaz hemen masanin yanina gitti ve g zleri ni a ikta kalan mektuba dikerek saf bir tavirla: - Kendini toparlaman i in, sesimin olanca g c yle bilerek bagirdim, diye fisildadi. Stavrogin, yerinden kimildamadan, sakin bir sesle: - Ve saniyorum ki, yeni aldigim su mektubu, k git agirliginin altina sakladigimi g r mek i in tam vaktinde geldin, dedi. Peter Verkhovensky: -Mektup mu? Ulu Tanrim! Mektuptan bana ne? diye haykirdi. Fakat... asil sorun... S z n n burasinda kapidan yana bir g z atarak, yeni kapanmis olan kapiya dogru basiyla i saret etti. Stavrogin soguk bir tavirla: - Annem kapilardan dinlemez, dedi. Peter, sesini neseyle y kselterek bir sandalyeye oturdu ve s z arkadasinin agzindan a ldi. -Dinlese de benim i in nemi yok. Buna hi bir itirazim olamaz. Sadece, seninle yalniz olarak g r smeye geldim. Eh, sonunda seni g rebilme firsati ge ti elime. Her seyden nce, nasilsin bakalim? Iyi oldugunu g r yorum. Saniyorsam yarin gelebileceksin, degil mi? - Muhtemelen. Peter, kollarini havaya kaldirip sakaci bir tavirla: - Sonunda herkesi ferahlat... beni ferahlat! dedi. Onlara ne kadar sa ma seyler s yl emek zorunda kaldigimi bir bilsen. Fakat bildigini saniyorum. 256 Stavrogin bir kahkaha atti. - Her seyi bilmiyorum. Sadece annemden, senin olduk a... mesgul oldugunu duydum. Peter, birden, sanki kendisini bir saldiriya karsi koruyormus gibi bir tavir tak indi: - Yani, onlara kesin bir sey s ylemis degilim, dedi. Shatov'un karisini devreye so ktugumu biliyorsun. Yani, Paris'te onunla iliskin hakkindaki s ylentiler, pazar g nk olayi a ikliyor... kizmadin, degil mi? - Elinden geleni yaptigina inaniyorum. - Eh, benim de korkum bu y zdendi, zaten. Fakat, 'elinden geleni yaptin' s z n n anlami nedir? Bu bir serzenis degil midir? Bununla beraber, a ik konusuyorsun. Buraya gel irken b t n korkum, a ik konusmamandi. Stavrogin, biraz dargin bir tavirla: - Dogrudan dogruya konuya girmek gibi bir d s ncem yoktu, dedi. Sonra, bir kahkaha atti. Peter, kollarini sallayarak, s zc kleri birbirinin arkasindan siralamaya basladi. Ni hayet, Stavrogin'i sinirlendirdigi i in memnundu. -B yle demek istemedim, hayir hayir, beni yanlis anlama, hi de b yle demek istemedim! diye haykirdi, 'bizim' islerle seni rahatsiz etmeye hakkim yok, tabii. zellikle simdi bulundugun durumdan t r . Sadece pazar olaylarini tartismak i in gelmistim, o kad ar. Bunun b yle devam edemeyecegini bildigimden, en uygun olan adimi atabilmek i in bir karara varmaya geldim. Senden fazla zorunluluk duydugum, en i ten a iklamalari y apabilmek i in geldim... gururunu oksamak i in s yledim; ama, s ylediklerimin hepsi de g er ektir. Bu g nden tezi yok, seninle ok a ik konusmak zorundayim. - Yani, su ana kadar benimle i ten ve a ik konusmadigini mi d s nmeliyim? 257- Bunu sen de biliyorsun. Seni bir ok defa kandirdim. G l yorsun. Eh, g lmene memnun um; nk , bu g l msemeni a iklama yapabilmek i in bir neden kabul ediyorum. 'Kandirma' s zc kle seni g ld rmek i in kullandim. yle ki, bana kizasin ve seni aldatabildigim! d s nesin k i, ben de hemen kendimi anlatabilmek i in firsat bulmus olayim. G r yorsun ya, hemen n

e kadar i ten ve a ik olmaya basladim. Eh, artik beni dinlemeye hazir misin?

Peter'in nceden tasarlanmis kaba konusmalari ile kendisini sinirlendirmek arzusun u, tiksinti ile karsilayarak onun konusmalarini dinleyen Stavrogin'in y z nde huzurs uz bir merak izi belirdi. Peter, eskisinden daha fazla egilip b z lerek: - Simdi, l tfen dinle, diye basladi. Buraya gelirken... yani, genel olarak... on g n kadar nce bu sehre gelirken, belirli bir rol almayi kafamda tasarlamistim. Hi bir rol yapmadan insanin kendi kisiligiyle dolasmasi daha iyi olabilirdi, degil mi? Kimse inanmaz, ama, benim kisiligimden daha g l n bir sey d s n lemez. Samimi olmak gerekir se, biraz aptal rol yapmak istedim. nk , aptal olarak dolasmak, insanin kendi kisilig i ile dolasmasindan daha kolay olur diye d s nd m. Fakat, sonu ta bir aptal, kural disid ir ve kural disi olan seyler de merak uyandirir. Sonunda kendi kisiligimde kalma ya karar verdim. Iste, efendim, kendi kisiligim neye benzer? Altin gibi degerli bir anlami vardir: ne aptal ne zeki, yetenekleri olduk a noksan, buradaki sivri ak illilarin s yledikleri gibi, aydan gelme, yle degil mi? Stavrogin belirsiz bir tebess mle: - Iyi, ama bilmiyorum. Belki de yledir, dedi. - Ah, su halde benimle ayni fikirdesin... ok memnun oldum. Zaten b yle d s necegini nced en biliyordum. z lme, z lme, kizmadim ve kisiligimi de senden kompliman beklemek i in a ik lamadim. Oh, hayir, hayir!... Sen yetenekleri ok ve kuskusuz ki bilgili bir kisis in! Aha, yine g l yorsun! Yoksa, yine mi ayagim bir 258 yerde s r t ? yle de olsa s ylemezdin. Sen o kadar zeki bir kisisin. Su halde pek l , sana in niyorum. Bunu b yle kabul edelim. Sevgili babamin dedigi gibi, Passons ve sunu ila ve edeyim ki, gevezeligime de kizma. Aklima gelmisken s ylemeliyim ki, ok sasiracak siniz; daima ok konusurum; yani, ok s zc k kullanir ve abuk konusurum; ama, yine de, na sil oluyor bilmiyorum, s ylemek istedigimi s yleyemem. Peki, neden bu kadar ok kelime kullanirim da, s ylemek istedigimi anlatamam? Eh, nk , konusmasini bilmem de ondan. K onusmasini iyi beceren kimseler, kisa konusur. B ylece, bu da tanimlanmis olur, de gil mi? Yani, yeteneklerimin noksanligi tanimlanmis olur. Fakat, yeteneksiz olma yetenegim bana dogal geliyor. Neden bu yaradilisimdan yararlanmayayim? Ve ger ekt en de kullaniyorum. Buraya gelirken, nceleri susmayi d s nd g m dogrudur. Fakat, biliyors un, insanin susabilmesi i in bir ok yetenekleri olmasi gerekir; bu bakimdan bana hi d e uymaz. Ayrica, sen ne s ylersen s yle, susmak tehlikelidir. Ve nihayet, konusmaya karar verdim; ama, sadece yeteneksiz bir insanin yapabilecegi gibi; yani, konusm ak ki, sanki s ylenenleri bir an nce kanitlamak istiyormus gibi... Sonunda, verdigi m kanitlari birbirine ylesine karistiririm ki, beni dinleyen kimse, ne s yledigime ve neyi kanitlamak istedigime karar veremeden omuzlarini silkmek suretiyle yanim dan ayrilmak zorunda kalsin. Yada, daha dogrusu, o kisi yanimdan beni k mseyerek ayr ilsin. Sonu ta, basitligini karsindakilere g stermis olursun; onlari g zyasina bogarsi n ve tamamen anlasilmaz bir insan olarak kalirsin... bir kerede avantaji birden s aglamis olursun, b ylece! Simdi sorarim, hakkimda b yle d s nen kim benim gizli isler pe sinde kostuguma inanir? Evet, beni daha nce dinleyen bir kimse, hakkimda, gizli a ma lan var diye s ylendiginde, bu s z edene g cenecektir. Ve ayrica, bazen onlari eglendi ririm de... bu da mutlak olarak son derece degerlidir. Iste simdi, nceden yaptikl arimdan t r beni tamamen bagislamaya taraftarlar; nk , Avrupa'da devrimci bildiriler yay imlayan zeki bir kimsenin, kendilerinden bile aptal oldugu ortaya ikmistir. Bu b yl edir, degil mi? G l msemenden beni hakli buldugunu anliyorum. 259Aslinda Stavrogin hi de g lm yordu; aksine, biraz sabirsiz bir tavirla ve kaslarin i atmis olarak dinliyordu. Stavrogin, tek kelime dahi s ylemedigi halde Peter, makine gibi konusmasina devam etti: -Anlayamadim? Ne dedin ? Fark etmez mi? Emin ol ki, burada, arkadasligimiza g vene rek seni lekelemek i in bulunmuyorum. Fakat korkarim ki, bug n son derece alingansin . B y k bir nese ve a ik kalplilikle sana kostum. Fakat, sanki s ylediklerimi ilerde ale yhime bir kanit olarak kullanmak i in, zihnen notlar aliyormus gibi g r n yorsun. Seni t emin ederim ki, bug n, hi bir konuya deginecek degilim. Sana s z veririm ve b t n sartlari ni da hemen kabul ederim. Stavrogin b y k bir inat ilikla susuyordu.

- Anlayamadim. Ne dedin? Bir sey mi s yledin? Anliyorum, anliyorum, yine sa maladim, galiba. Hi bir sart kosmadin ve kosmayacaksin da. Ben de ok iyi biliyorum ki, sart kosulmaya degmez bir kimseyim. Hakliyim, degil mi? Agzindan laflari zorla aliyo rum ve kuskusuz ki, bu da yeteneksizligimden t r . En k k bir yetenek izi bile yok. G l yo usun? Anlamadim? Ne dedin? Stavrogin nihayet kahkahayi basti. - Hi bir sey demedim. Sadece, bir zamanlar senin i in, ger ekten yeteneksiz bir insan dedigimi hatirliyorum; fakat bunu s yledigimde sen orada yoktun. Anladigima g re, be nim b yle konustugum sana s ylenmis. mit ederim ki, biraz abuk olur ve konuya bir an nc e girersin. Peter yine abuk abuk konusarak: - Fakat konunun tam zerindeydim! dedi. Pazar g n nden s z ediyorum. Pazar g n ben neydim? Ne tahmin edersin? Aceleci, siradan bir insandim ve konusmayi en berbat sekilde z erime zorla aldim. Fakat hepsi beni bagisladilar. nce, aydan geldigim i in, buna be n de inanmaya basladim, bu konuda herkes ayni fikirdedir. Sonra, onlara g zel, k k bir yk anlatarak seni, i inde bulun260 d g n k t durumdan siyirip kurtardigim i in. B yle degil mi? Hakli degil miyim? - Yani, zellikle, i lerinde bir kusku birakacak sekilde ve nceden s zbirligi etmisiz g ibi. Aksine, bu konuda ne s zlesmistik ne de ben b yle bir sey yapmani istemistim. Peter, ger ekten sevinmis gibi: - Dogrudur, dogrudur! diye haykirdi. Kafamda tasarladiklarimin neler oldugunu an layabilmem i in b yle hareket ettim. Genellikle aptal rol oynuyordum; nk , seni yakalamak , gururunla oynamak istiyordum. Aslinda, senin ne kadar korktugunu grenmek istiyo rdum. - B t n grenmek istedigim, simdi neden bu kadar samimi oldugundur? - Kizma! Kizma! Bana yle dik dik bakma! Fakat bana hi de dik dik bakmiyorsun, degi l mi? Neden bu kadar samimi oldugumu mu grenmek istiyorsun? Simdi her sey ok degis ik de ondan. Her sey bitmis ve sonuca ulasmis, k llenmis. Birden hakkindaki d s nceler imi degistirdim. Eski yolun sonuna geldik; bundan sonra kesin olarak eski y ntemle rle onurunu kirmaya alismayacagim. Simdi, artik yeni y ntemler kullanacagim. - Taktigini degistirdin, degil mi? - Taktik yok. Simdi tamamen, yapmak istediklerini yapmakta serbestsin. Yani, eve t demek istersen evet dersin, hayir demek istersen hayir dersin. Iste, sana kars i yeni taktigim. Ve bundan sonra, bana kendin sormadan, bizim islerimizden s z etm eyecegim. G l yor musun? G l bakalim. Ben de g l yorum. Fakat su anda ciddiyim, ciddi, cid di... ama dogrudur...? degil mi?... Bu kadar aceleci bir insan yetenekli olamaz. .. Pek l , yeteneksiz olabilirim; fakat, gayretliyim, gayret ediyorum. Ger ekten de ciddi olarak konusuyordu. Sesinin tonunda ve tavirlarinda garip bir h eyecan vardi. Stavrogin, merakla Peter'e bakti. 261- Benim hakkimdaki fikirlerini degistirdigini s ylemistin, degil mi? diye sord u. -Shatov'un sana vurmasindan sonra ona elini s rmedigin andan itibaren hakkindaki d s n celerim degisti. Artik yeter, l tfen, yeter! Baska soru sormak yok. Baska tek keli me s ylemem. Sorulardan kurtulmak istermis gibi ellerini sallayarak ayaga firladi. Sonra, bas ka soru sorulmadigi ve gitmesi i in a ik bir neden olmadigindan tekrar yerine oturdu . Biraz sakinlesmisti. Hemen konusmaya basladi. - Sirasi gelmisken sunu da s ylemek isterim. Bazi kimseler onu ld receginden s z ederek bahse bile tutusuyorlar. yle ki, Lembke, seni g z altinda tutabilmek i in polisi bil e uyarmayi d s nd ; ama, karisi engel oldu. Fakat, yeter artik bundan s zettigini, yeter . Sadece seni uyarmak istedim, o kadar. Sahi, bir sey daha var. Biliyorsun, Leby atkinler'i ayni g n nehrin b r kiyisina aktardim. Adreslerini bildiren notumu aldin m i? - Ayni g n aldim. - Bunu 'siradan' bir insan oldugum i in yapmadim. Sadece samimiyetimden, sana yard imci olabilmek i in yaptim. Eger, bu hareketimden herhangi bir siradanlik sezdiniz se; bu tamamen sa-miyetimdendir. Stavrogin d s nceli:

- Oh, nemli degil sanirim, diye s ylendi. Belki de yapilacak baska bir sey yoktu. Y alniz, l tfen, bana bir daha not g nderme. - Baska arem yoktu. Ne yapabilirdim? - Demek ki, Liputin biliyor? - Bu konuda da elimden bir sey gelmezdi. Fakat, Liputin, sen de bilirsin, cesare t edemez.,. Aklima geldi, bizimkilere ugramak fena bir fikir sayilmaz; yani deme k istiyorum ki, onlara, 'bizimkilere' degil, yoksa yine beni su lu bulacaksin. Fak at merak etme, hemen degil, bir ara. Simdi hava yagisli. Onlara haber veririm, t oplanirlar, aksam da biz gideriz. Onlara nasil bir armagan g t rd g m z an262 lamak i in, yuvada agzi a ik bekleyen karga yavrulari gibi beklesip duruyorlar. ok he yecanli insanlar, notlarini ikarmislar, tartismaya hazirlaniyorlar. Virginsky... bir 'Cosmopolitan', Liputin, polis alismalarina kuvvetle egilmis bir 'Fourierist' ; ne yalan s yleyeyim, bir bakima degerli bir kimse, ama her seyde siddet istiyor ve uzun kulakli adam, son fakat nemli; kendi bildigi gibi yapacaktir. Ve, biliyor sun, onlari nemsemez gibi davrandigimdan bana g ceniyorlar... ha, ha! Onlari muhakk ak g rmemiz gerekiyor. Stavrogin, m mk n oldugu kadar nemsemez bir tavirla: - Beni onlara bir esit nder olarak mi tanittin? diye sordu. Peter, ona s yle bir bak ti. Stavrogin'in sorusunu duymamis gibi konuyu degistirmek i in: - Sahi, dedi. Anneni g rmek i in buraya birka defa gelmistim ve ona da bazi seyler an latmak zorunda kaldim. - Tahmin ederim. - Hayir, hi bir seyi tahmin etme. Annene sadece, Shatov'u ld rmeye niyetin olmadigini s yledim ve g zel seylerden s z ettim. Ve biliyor musun? Hemen ertesi g n , Lebyatkinler' i nehrin karsi kiyisina tasidigimi grenmis. Bunu ona sen mi s yledin? - B yle bir sey aklima bile gelmezdi. - S yleyenin sen olmadigini biliyordum, zaten. Fakat, senden baska kim haber vereb ilir ki? S yleyenin kim oldugunu bulmak ok ilgin olacak. - Kusku yok ki s yleyen Liputin'dir. Peter kaslarini atarak: - Ha.... hayir, Liputin degil, diye mirildandi. Kim oldugunu grenecegim. Bana, Sh atov s yledi gibi geliyor. Ama, nemli de sayilmaz, hani. Bu konuyu birakalim. Aklim a geldi, annenin hep en nemli soruyu sormasini bekliyordum... Garip sey, evet, nce leri y z ok asikti; fakat, bug n geldigimde g zleri piril piril yaniyordu. Acaba bunun a nlami ne olsa gerek? Stavrogin birden beklenmedik bir samimiyetle: 263- nk , bes g n i inde Lisa'ya evlenme teklif edecegime s z verdim, dedi. Peter sasirmis gibi: - Oh, su halde... kuskusuz diye mirildandi. Onun nisanlanmasi hakkinda bazi s ylen tiler var, biliyor musun"? Hem dogru da. Fakat haklisin; kiliseden kosar adimlar la d necektir. Sadece senin bir s z ne bakar. B yle s yledigim i in kizmadin, ya? - Hayir, kizmadim. - G r yorum ki bug n seni kizdirabilmek olduk a g . Senden korkmaya basliyorum. Yarin nasil g r necegini o kadar ok merak ediyorum ki. Bir ok sey hazirlamis oldugunu umarim. B yle konustugum i in bana kizmiyorsun, ya? Stavrogin'in cevap vermemesi, Peter Verkhovensky'yi b sb t n ileden ikardi. -Lisa i in annene cevap verdin mi? diye sordu. Stavrogin, soguk bakislarini Peter' e dikti. - Oh, anliyorum. Kuskusuz anneni rahatlatmak i in sadece. Stavrogin kesin bir dill e sordu: - Ya, s ylediklerimde ciddiysem? - B yle olaylarda s ylendigi gibi, Allah versin. Ise zarari dokunmaz g r yorsun ya, bizi m isimiz demedim. Biz kelimesinden hoslanmiyorsun ve bana gelince, kuskusuz emir lerine hazirim. Bunu bilirsin. - B yle mi zannediyorsun? Peter g lerek aceleyle: -Ben... bir sey zannetmiyorum, dedi. nk , zel islerini daha nceden d s nd g ne g re, yapm ar verdigin seyin de l l olacagini bilirim. Sadece, hizmetinde oldugumu s ylerken samim iydim. Daima ve her yerde, her an hazirim. Yani, anliyorsun, degil mi? Stavrogin esnedi. 264

Peter, hemen yerinden kalkti ve hemen gidecekmis gibi yine sapkasini kapti. - Seni sikiyorum, dedi. Fakat, gidecegi yerde devamli olarak konusmaya, odada dolasmaya basladi. Anlatti klarinin heyecanli kisimlarinda sapkasini bacagina vuruyordu. Neseli bir sesle: -Lembkeler'i eglenesin diye anlattim, dedi. - Hayir, tesekk r ederim. Belki daha sonra neselenirim. Sahi, Bayan Lembke nasil? -Ne garip tavirlariniz ve anlayisiniz var!... Onun sagligi, sizin i in bir kedinin sagligi kadar nemli degildir. Bununla beraber, yine de ilgileniyorsunuz. Hosuma da gitmiyor degil. ok iyidir ve size son derece saygisi var. Sizden ok sey bekliyo r. Pazar g nk olaydan hi s z etmiyor ve ortaya ikmanizla her seyi halledeceginize inani yor. Sizi temin ederim ki, her seyin stesinden geleceginize ger ekten inaniyor. Bun unla beraber, simdi her zamankinden ok daha esrarli ve romantik bir kisi oldu... son derece avantajli bir durum. Sizinle tanismak i in herkes sabirsizlikla bekliyo r. Sehirden ayrildigim zaman i in i in kayniyorlardi; ama simdi fokurduyorlar. Aklim a geldi, su mektup i in tekrar tesekk r ederim. Hepsi Kont K.'den korkuyor. Biliyors unuz, devletin bir casusu oldugunuzu d s n yorlar. Ben de ink r etmiyorum... zarari yok, degil mi? - Hayir. - Bu bir sey degil. Gelecekte bize faydali olacaktir. Burada bildikleri gibi dav raniyorlar. Tabii, ben de onlara cesaret veriyorum. Bayan Lembke basta. Gaganov da... G l yor musun? Benim taktigim bu; sa maliyorum ve sonra birdenbire bekledikleri gibi zekice bir s z ediyorum. Etrafimi sardiklari zaman da, yine sa malamaya basliyo rum. Su anda beni g zden ikarmis durumdalar. 'Yetenekli bir kimse' diyorlar. Fakat aydan d sm s. Beni dogru yola sokabilmek i in Lembke, memuriyet teklif ediyor. Biliyor sun, ona son de265rece k t davraniyorum. Yani, gururunu incitiyorum; sadece dik dik bakmakla yetin iyor. Bayan Lembke de tesvik ediyor. Dukhovo'da d n senin i in pek hos olmayan seyle r s yledi. Ona hemen b t n ger egi anlattim. Yani, b t n ger egi degil tabii. B t n g n m Du inda ge irdim. Konagi ve arazisi ok g zel. Stavrogin, birden ayaga firladi ve ileri d ogru egilerek: - Simdi Dukhovo'da degil mi? diye sordu. -Hayir, bu sabah beni getirdi. Beraber d nd k. Peter, Stavrogin'in ani heyecanini fa rk etmemis gibi devam etti: - z r dilerim, galiba bir hata yaptim. Kitabi d s rd m. Yere d s rd g pahali ciltli kitabi i in egildi. Aceleyle sayfalari karistirdi. -Balzac'in kadinlari, hem de resimli. Bunu okumadim. Lembke de roman yaziyor. Stavrogin ilgilenmis gibi sordu: - Sahimi? -Rus a. Tabii gizli gizli yaziyor. Bayan Lembke'nin haberi var ve izin veriyor. Am a, kendine g re y ntemleri olan bir mankafa. Mankafalar da alisarak kazanirlar. yle ke sinlik, agirbaslilik!... Keske bizim de yle bir yanimiz olsa. - Y netimi vm yorsunuz, ya? - Neden olmasin? Rusya'da tek dogal olan sey de bu... Birden haykirdi. - vmem... vmem... bundan s z etmiyorum. Bu nazik konuda tek kelime s ylemiyorum. Haydi, allahaismarladik. Suratin yemyesil oldu. - Biraz atesim var. -Inanirim. Hemen yatsaniz iyi olacak. Aklima geldi de, tasrada hadimlar tarikati ndan yelerimiz var... ok ilgin insanlar. Fakat, bundan sonra s z ederim. Size bir hab er daha; cuma gecesi bazi su266 baylarla i iyordum. Aralarinda dostumuz var, vous comprenez (anladin mi)? Dinsizlig i tartisiyorlardi ve s ylememe gerek yok, tabii, Tanri'yi ortadan kaldirmislardi. Neseden kiriliyorlardi. Sahi, Shatov, eger Rusya'da bir devrim yapilacaksa, bu d evrimin Tanri'yi ink rla baslamasi gerektigi kanisinda. Dogru olabilir. Ak sa li bir y zbasi, hep oturuyor, tek kelime s ylemiyordu. Birden yerinden firlayip odanin ort asina atladi. Kendi kendine konusuyormus gibi y ksek sesle: Tanri yoksa, ben ne y zb asisiyim', diye haykirdi. Sonra, sapkasini alip ikti gitti. Stavrogin, nc defa esneye rek:

- Olduk a anlamli bir s z etmis, dedi. - yle mi? Ben anlayamadim. Zaten bu nedenle size sormak istemistim. Eh, baska ne olabilirdi ki? Spigulinler'in fabrikasi da ok ilgin . Bildiginiz gibi bes y z is i alist iriyorlar. Bir kolera yuvasi haline gelmis. On bes yildan beri temizlenmemis ve fabrikada alisanlarin paralari da dogru d r st denmemis. Sahipleri milyoner. Is ilerden bazilarinin 'Enternasyonal' hakkinda olduk a bilgili olduklarina seni temin ederim . G l yorsun, degil mi? G receksin. Sadece bana biraz zaman tani! Sana zamani ayarlama ni daha nce de s ylemistim, bak simdi de s yl yorum ve sonra... fakat z r dilerim, s ylemey cegim. Bunun hakkinda konusmayacagim. Kaslarinizi atmayin yle. Eh, allahaismarladi k. Birden geri d nerek haykirdi: - Hey g zel Tanrim! En nemli seyi unuttum. Sandiginizin Petersburg'dan gelmis oldug unu s ylememi istediler. Stavrogin anlamayarak Peter'e bakti. -Yani? - Yani sizin sandik... teberiniz; ceketleriniz, pantolonlariniz, amasirlariniz, g ml ekleriniz gelmis. Dogru mu? - Evet, bunun hakkinda bu sabah bir sey s ylemislerdi. - Anliyorum, simdi hemen alinamaz mi? - Alexey'e sor. 267- Pek l , su halde yarin... yarin. Yeni ceketim, Frak ve pantolonum, senin esyalar la beraber. Tavsiyen zerine Charmer'den almistim, hatirladiniz mi? Stavrogin g l mseyerek: - Burada kibar davrandigini duydum, dedi. Binicilik dersleri alacagin dogru mu? Peter arpik bir tebess mle ve son derece titrek bir sesle: - Bana bak, dedi. Bana bak, ilk ve son defaya mahsus olmak zere su kisilikleri bi r tarafa birakalim. Hi kusku yok ki beni arzu ettigin kadar hor g rebilirsin. Beni hor g rmek seni memnun etse bile, bir s re kisiliklerimizi bir kenara itelim. Sen de b yle d s nmez misin? Stavrogin: - ok iyi, dedi. Bir daha yapmam. Peter g l msedi, sapkasi ile dizine vurdu, agirligini bir ayagindan b r ne ge irdi ve tekra r eskisi gibi durdu. Bir kahkaha atarak: - Buradaki bazi kimseler, dedi. Beni, Lisa konusunda senin rakibin sayiyorlar. B u bakimdan kiligimi d zeltmem gerekir, degil mi? Fakat, b t n bu bilgileri sana kim ge tiriyor? Hey Tanrim, saat hemen hemen sekiz olmus. Gitmem gerekiyor. Annen gitme den nce kendisini g rmemi istedi; ama, simdi vaktim olmayacak. Sen simdi yat, yarin kendini daha iyi hissedersin. Disarsi karanlik, hava yagisli, fakat beni bekley en bir araba var; nk , geceleri sokaklar pek emin degil... Oh, sahi aklima geldi, Fe dka isimli bir mahk m Sibirya'dan ka mis, civarda ve sehirde basibos dolasiyor. Bir zamanlar benim esirimmis; ama, babam onu orduya satmis ve para almis. Olduk a ilgi n kisiligi olan biri. Stavrogin, kaslarini hayretle kaldirarak sordu: - Onunla ko... konustun mu? - Konustum. Benden ka miyor. Hemen hemen her seye hazir; tabii para karsiliginda; ama, kendisine g re bazi inan lari var. Oh, 268 yine aklima geldi. Eger planlarinda ciddiysen... hatirlarsan, Lisa hakkinda... o takdirde yine hatirlatirim ki, ben de her seye hazirim. ' Ne s ylersen s yle, emirl erine hazirim. Ne o, ne oldu? Bastonuna neden uzandin? G zel Tanrim, ben de nelerd en s z ediyorum? Meger baston degilmis. Bir an i in bastonuna uzandigini sandim!.. Stavrogin, ne bir sey ariyor ve ne de konusuyordu. Fakat olduk a ani bir hareketle yerinden firladi. Y z nde garip bir anlam vardi. Peter, basiyla k git agirliginin altindaki mektubu isaret ederek: -Bay Gagonov hakkinda da bir seyler yapmami istiyorsan, diye mirildandi. Gerekli b t n seyleri hazirlamak i in bana g venebilirsin. Benim yardimim olmadan bir sey yapam azsin. Cevap beklemeden odadan ikti. Fakat, basini bir kere daha kapinin araligindan uza tti. Y ksek sesle bagirarak: - B yle s yl yorum; nk , Shatov, ge en pazar sana hakaret ederek hayatini tehlikeye sokmakt haksizdi, degil mi? Bunu d s nmeni istiyorum.

Yine cevap beklemeden g zden kayboldu. *** Peter Verkhovensky, kapinin arkasindan kayboldugu zaman belki de, yalniz kalan S tavrogin'in fkeyle duvarlari yumruklaya-cagini d s nd ve m mk n olsa onu seyretmekten memn un olacakti. Fakat, ok yaniliyordu; Stavrogin tamamen sakindi. Iki dakika kadar m asanin yaninda durdu; derin d s nceye dalmis g r n yordu; fakat, ok ge meden dudaklarinda so uk bir tebess m belirdi. Yavas a yine koltuktaki eski yerine oturdu ve sanki b t n g c n yit rmis gibi g zlerini yumdu. Mektubun ucu h l kagit agirliginin altindan g r n yordu, onu d ze tmek i in hi bir hareket yapmadi. Kisa zamanda kendisini tamamen unuttu. Son birka g nden beri, son derece endiseli o lan Bayan Stavrogin, Peter Verkhovensky'nin 269verdigi s zde durmayarak evden ayrilmasi zerine, zamansiz olmakla beraber, Nicho las'i g rmek arzusuna engel olamadi. Nihayet, oglunun kesin bir seyler s yleyecegini b t n kalbiyle umuyordu. Eskisi gibi kapiyi yine hafif e tikirdatti. Yine cevap alama yinca kapiyi a ti. Nicholas'in kimildamadan oturdugunu g r nce, heyecanindan kalbi k t k t arparak koltuga dogru y r d . Oglunun bu kadar abuk uykuya dalmasina ve zorlukla soluk aliyormus gibi oturarak uyuyabilmesine sasirdi. Nicholas'in y z soluk, tamamen donm us ve hareketsizdi; kaslari hafif e atilmisti; y z ger ekten balmumundan yapilmis bir ma skeyi andiriyordu. Bayan Stavrogin, dakika kadar oglunun basucunda, deta soluk alm aktan korkarak durdu. Sonra, birden panige kapildi. Ayaklarinin ucuna basarak od adan ikti ve kapida bir saniye kadar oyalanarak ogluna dogru bir ha isareti yapara k onu kutsadi. Sonra, kimseye g r nmeden i inde yepyeni bir z nt yle uzaklasti. Stavrogin, yerinden hi kimildamadan, taslasmis gibi hemen hemen bir saat kadar uy udu. Uyudugu s re i inde, y z n n tek adalesi dahi kimildamamisti; kaslari yine eskisi gib i atikti. Bayan Stavrogin, odada dakika daha kalmis olsaydi; hi kusku yok ki, bu l ha reketsizligin ezici duygusuna dayanamaz, oglunu uyandirirdi. Stavrogin'in g zleri kendiliginden a ildi. Yine hi kipirdamadan oturdu ve g zlerini, odanin bir k sesine dik ti. Sanki orada bulunan ok merak uyandirici bir seye bakiyormus gibi g r n yordu. Oysak i, baktigi yerde degisik ve yeni bir sey yoktu. Nihayet, b y k duvar saatinin gongu, hafif bir sesle, yarim saati vurdu. Stavrogin h uzursuz bir tavirla basini saate bakmak i in d nd rd g zaman, odanin arka kapisi a ildi ve k hya Alexey Ye-gorovich odaya girdi. Bir elinde, kalin bir palto, esarp ve sapka, diger elinde ise zerinde bir k git bulunan g m s bir tepsi vardi. - Saat dokuz bu uk, diye bildirdikten sonra, elindeki giyecekleri k sedeki bir sanda lyenin st ne koydu ve zerinde, kursun kalemle sadece iki satir yazili ve katlanmamis bir k git bulunan tepsiyi, Stavrogin'e uzatti. 270 Stavrogin notu okuduktan sonra, ayni k gidin k sesine bir seyler karaladi ve k gidi te krar tepsinin st ne atti. Kanepeden kalkarken: - Ben evden ayrilir ayrilmaz verirsin, dedi. Simdi giyinmeme yardim et. zerinde kadife bir ceket oldugunu fark edince bir an d s nd ; sonra k hyaya, resmi ziyare tlerde giydigi ceketini getirmesini s yledi. Nihayet, giyinmesini bitirerek, sapka sini basina ge irdi. Annesinin girmis oldugu kapiyi kilitledikten sonra masanin zer indeki mektubu aldi ve pesinde k hya oldugu halde odanin diger k k kapisindan hole ikti . Koridordan, dogrudan dogruya bah eye a ilan, k k bir sahanliga giden, daracik tas basa maklardan indiler. Sahanligin k sesinde, bu gece i in nceden hazirlanmis, k k bir fener v e b y k bir semsiye vardi. K hya, efendisini bu gece ziyaretinden alikoymak i in son bir deneme daha yapti. - Bu devamli yagmur sokaklari ok amurlu yapti, efendim. Fakat Stavrogin cevap verm eden semsiyeyi aldi. Eski bah enin rutubetli ve zifiri karanligina daldi. R zg r, aga larin yari iplak tepelerini sallayar ak ugulduyordu. Daracik, akil d seli patika amurlu ve kaygandi. Bah eye basi a ik ve sad ece ceketiyle ikmis olan Alexey, bir adim nde y r yerek patikayi elindeki fenerle aydi nlatiyordu. Stavrogin birden: - Bu sekilde g r lm s olmayacak miyiz? diye sordu. K hya, yumusak ve tane tane konusarak : - Pencerelerden g r lmez efendim, dedi. Ayrica, her seyin geregini yaptim. - Annem uyuyor mu? - Saat tam dokuzda odasina ekildi, efendim. Son birka g nden beri ayni saatte odasin

a ekiliyor ve bir sey grenebilecegini de sanmam. 271Sonra b y k bir cesaretle sordu: - Acaba saat ka ta d neceksiniz, efendim? - Bir, bir bu uk. En ge ikide. - ok g zel, efendim. Her ikisinin de ok iyi bildikleri dolamba li patikayi ge erek bah enin y ksek tas duvarla rinin dibine geldiler. Duvarin uzak k sesinde, tenha bir sokaga a ilan k k bir kapi vard i. Bu k k kapi hemen hemen hep kilitli bulunurdu; ama kapinin anahtari simdi k hyanin elindeydi. Stavrogin tekrar sordu: - Kapi gicirdamaz mi? Alexey, kapinin bir g n nce ve tekrar bug n de yaglanmis oldugunu s yledi. Sirilsiklam olmustu. Kapiyi a tiktan sonra anahtari Stavrogin'e uzatti. Efendisini yeniden uyandirmak istedi. -Eger uzaga gidecekseniz efendim, tenha sokaklarda kol gezen serserileri hatirla tirim. zellikle, nehrin b r tarafinda. Alexey, Stavrogin'i kucaginda tasimis, ona ocuklugundan beri bakmis emektar bir u sakti. Ciddi d s nceli, okumayi seven bir adamdi. - Merak etme, Alexey. - Tanri sizi korusun, efendim. Yaptiklarinizin dogruluguna inaniyorum. Tanri dog rularin yardimcisidir, efendim. Stavrogin, tenha sokaga ikmak zereyken birden durdu. - Ne s yledin? K hya, biraz nce s ylediklerini tekrarladi. Efendisinin karsisinda, simdiye kadar hi b y le konusmamisti. Stavrogin kapiyi kilitledikten sonra anahtari cebine soktu ve amurlu yollarda bat a ika y r meye basladi. Nihayet issiz ve uzun bir caddeye ikti. Sehri avucunun i i gibi biliyordu; Bogoyavlenskaya caddesi olduk a uzakti. Filipov'un k hne evinin kapali ka 272 pisinin n ne geldigi zaman saat onu ge iyordu. Lebyatkin'lerin nceden oturdugu alt kat bostu ve pencerelerin kepenkleri kapaliydi. Shatov'un oturdugu ati katinda isik vardi. ingirak olmadigindan kapiyi yumruklamaya basladi. st kattan k k bir pencere a ild i. Shatov basini uzatarak sokaga bakti. Disarisi ok karanlik oldugundan bir sey g r mek m mk n olmuyordu. Shatov bir dakika kadar b t n dikkati ile geleni g rmeye alisti. Bird en sordu: - Sen misin? . Davetsiz konuk cevap verdi: - Benim. Shatov, pencereyi arparak kapatti ve asagi inerek kapiyi a ti. Stavrogin tahta esig in st nden atlayarak i eri girdi ve tek kelime s ylemeden, Kirilov'un oturdugu b l me dogru y r d . Buradaki b t n kapilar ardina kadar a ikti. Koridor ve n iki oda karanlikti; fakat, Kir ilov'un oturdugu son odada isik vardi. Odadan g l smeler ve birtakim garip bagrismal ar duyuluyordu. Stavrogin, dogrudan dogruya aydinlik odaya y r d ; fakat, odaya girmed en kapida durdu. Odanin ortasindaki b y k masanin st nde aydanlik duruyordu. Ev sahibini n akrabasi yasli kadin, basi a ik, zerinde sadece bir eteklik, iplak ayaklarinda erk ek potinleri ve sirtinda tavsan derisi bir ceket oldugu halde odanin tam ortasin da duruyordu. Kucaginda, zerinde sadece bir zibin olan, k k bacaklari iplak, yanaklari pembe-beyaz, a ik sari sa lari daginik, on sekiz aylik bir ocuk vardi. G r n se g re besigi den hen z alinmisti. Aglamis oldugu, kirpiklerinin islakligindan belli oluyordu. F akat simdi, k k kollarini uzatiyor, ellerini irpiyor ve her k k ocugun yaptigi gibi ken kendine garip sesler ikartarak g l yordu. Kirilov, bebegin n nde durmus elindeki k k kirm bir topu yere vuruyor, tavana kadar ziplayan topu yine yakaliyordu. ocuk, yarim yamalak becerebildigi kadar top, top diye bagirinca, Kirilov topu ocuga veriyor ve onun tekrar attigi topu yakalamak i in kosuyordu. Nihayet top dolabin altina yuvar landi. ocuk, top, top diye fer273yadi basti. Kirilov y z koyun yere uzanarak topu almaya alisti. Stavrogin odaya gi rdi; onu g ren ocuk, yasli kadina sarilarak yaygarayi basti. Yasli kadin onu hemen odadan g t rd . Kirilov, top elinde yerden kalkarken bu beklenmedik ziyaret iye hi de sasirmis g r nm yor

du. - Stavrogin mi? diye sordu. ay ister misiniz? Bu arada yerden kalkmisti. Stavrogin: - Sayet sicaksa, hayir demem, dedi. Iliklerime kadar islandim. Kirilov memnun olmus bir tavirla: - Evet, sicak... hatta kayniyor, dedi. Oturun. amur i inde kalmissiniz, ama nemli de gil. Daha sonra silip temizlerim. Stavrogin, bir sandalyeye rahat a oturdu ve verilen ayi hemen bir dikiste i ti. Kiril ov sordu: - Bir fincan daha ister misiniz? - Hayir, tesekk r ederim. O zamana kadar ayakta duran Kirilov, Stavrogin'in tam karsisindaki sandalyeye ot urdu. - Sizi buraya hangi r zg r atti? diye sordu. - Is. Su mektubu okuyun. Gaganov'dan. Petersburg'da onun hakkinda s ylediklerimi h atirlar misiniz? Kirilov, mektubu alip okudu; sonra masanini zerine koydu ve Stavrogin'e bakarak b ekledi. Stavrogin anlatmaya basladi. - Bildiginiz gibi bu Gaganov'la hayatimda ilk kez karsilastim. Bir ay nce Petersb urg'da. Baskalarinin yaninda birka kere karsilastik. Benimle samimiyeti olmadigi ve konusmadigi halde, bana karsi son derece k stah davranma firsatini buldu. O zam an bunu size anlatmistim. Fakat bilmediginiz bir zellik var. Petersburg'dan ay274 rilmadan nce bana bir mektup yolladi. Tabii bu mektup bambaska bir dille yazilmis ti. Ni in yazildigi belli olmayan kaba bir dille yazilmisti. Ben de hemen bir mekt upla cevap verdim. B y k bir samimiyetle, d rt yil nce babasi ile aramda ge en kul pteki ol ayin, istenmeden, hastaligim nedeniyle yapilmis bir olay oldugunu ve z r dilemeye h azir oldugumu bildirdim. Bunu dikkate alarak beni bagislamasini rica ettim. Mekt ubuma cevap vermeden ekip gitti. Buraya geldigimde; onu azgin bir boga gibi k p rm s ol arak karsimda buluyorum. Daha evvel toplumun i inde bana s ylediklerini tekrarliyor. Beni k t olarak su luyor. Ondan sonra bug n, bu mektubu aldim. yle bir mektup ki, b ylesi ni simdiye kadar kimsenin almis olabilecegini d s nemem. I i t rl hakaretlerle dolu. 'Tok atlanmis suratimiz' falan diye bir s r hakaret var i inde. D ello sahidim olmayi reddet meyeceginiz umuduyla geldim. Kirilov: - Hi kimse b yle bir mektup almamistir diyorsunuz, dedi. fkeliyken her insam b yle bir mektup yazabilir. Pushkin, Hekern'e b yle bir mektup yazmisti. Pek l , gelecegim. Ne yapacagimi s yleyin, yeter. Stavrogin, bu durumun yarin halledilmesini istedigini s yledi. Fakat nce, Kirilov ' un tekrar Gaganov'u g rmesini, ona, yine z r dilemeye hazir oldugunu; hatta, gerekirs e mektupla da ayrica z r dileyebilecegini; fakat, Gaganov'un da bir daha b yle mektup lar yazmamaya s z vermesinin sart oldugunu ve daha nce g nderilen mektubun hi yazilmam is olarak kabul edilecegini bildirmesini istiyordu. Kirilov: - ok alttan aliyorsunuz, dedi. Kabul etmeyecektir. - Buraya gelmemin asil nedeni, ona b yle s yleyip s yleyemeyeceginizi grenmek istememdi . - S yleyecegim. Sizin bileceginiz bir sey; ama, kabul etmeyecektir. 275- Kabul etmeyecegini ben de biliyorum. - D v smek isteyecektir. Onunla nasil bir d v se kararlisiniz? - Anliyorsunuz, ya, ben her seyin yarin olup bitmesini arzu ediyorum. Yarin saba h saat tam dokuzda Gaganov'un evine gideceksiniz. Sizi dinleyecek ve s ylenenleri kabul etmeyecektir; fakat size, kendi tanigi ile g r sebileceginiz bir saat verecekt ir. Saat on biri verdigini kabul edelim. Onlarla b t n konular zerinde anlasin ve saa t bir ya da iki sularinda, kararlastirilacak yerde bulusuruz. B yle bir anlasma i in elinizden geleni yapmanizi rica edecegim. Tabii, d v s silahi tabanca olacaktir. zel likle, sunu istiyorum; d v s sahasinda, arasi on adim olan iki izgi ekin; bu izgilerden yine onar adim sayarak iki tarafa da tekrar birer izgi ekin. Yerilen isaret zerine bu izgilerden baslayarak atis izgilerine kadar y r yecegiz. Her ikimizin de bu izgiye kadar y r mesi gerekiyor. Tabii, taraflar arzu ettikleri takdirde daha nce de ates ed

ebilirler. Zannederim ki b t n s yleyeceklerim bu kadar. Kirilov: - Atis izgilerinin arasindaki on adimlik uzaklik ok yakin, dedi. -Madem b yle d s n yorsunuz, yirmi adim olsun; ama, daha fazla degil. Onun d v smek i in arzu u oldugunu d s n yorsunuz, degil mi? Bir tabancanin nasil dolduruldugunu bilir misiniz ? -Biliyorum. Iki tabancam var. Onlari hi kullanmadiginiza dair yemin edecegim. Onu n tanigi da benim gibi s yleyecek. Iki takim tabanca olacak, kura ile ya onun taba ncalari ya da bizimkiler se ilmis olacak. - G zel. - Tabancalari g rmek ister misiniz? - Kelimenin tam anlamiyla, evet... Kirilov, odanin bir k sesinde duran bavulunun zerine egildi. Bavul bosaltilmamisti ve istedigi zaman kendisine gerekli teberiyi 276 zaman zaman aliyordu. Bavulun dibinden, hurma agacindan yapilmis ve i i kirmizi ka dife ile d senmis bir kutuyu aldi ve olduk a pahali, ok g zel bir ift tabanca ikardi. - Her sey var. Barut, kursun, kovan... Ayrica, bir de toplu tabancam var. Bir da kika bekleyin. Tekrar bavulunun st ne egildi ve baska bir kutudan, Amerikan yapisi toplu bir taban ca ikardi. - Cephaneniz olduk a ok. Hem hepsi de olduk a pahali seyler. - Evet, ok pahali. Fakir ve ihtiya i inde olan Kirilov, hi bir zaman k t durumunu g stermek istemezdi. Zorluk la sagladigi belli olan bu silahlarini simdi b y k bir gururla g steriyordu. Stavrogin, bir dakikalik sessizlikten sonra teredd tle sordu. - Fikrinizi degistirmediniz, degil mi? Kirilov, Stavrogin'in sorusunun ne anlama geldigini onun ses tonundan anlayarak hemen cevap verdi. - Hayir. Stavrogin, kisa bir ter dd tten sonra yine sordu: - Ne zaman? Bu arada Kirilov kutulari yine bavuluna koymus ve yerine oturmustu. Sorulan sorudan biraz sikilmis oldugunu; fakat, sorulabilecek b t n sorulara cevap v ermeye hazir oldugunu hissettirerek: - Bildiginiz gibi, benim elimde olan bir sey degil, dedi. Ne zaman s ylerlerse. Kirilov, siyah, donuk ve durgun; fakat, dost bakislarini Stavrogin'den ayirmamis ti. Stavrogin kaslarini atip, uzun s ren birka dakika d s nd kten sonra: - Kendi kendisini vurmak isteyen bir kimseyi anlarim, dedi. Bazen benim bile b yle d s nd g m anlar oldu. Fakat her defasinda 277da yeni yeni d s ncelerle kendime geldim. Eger biri, bir su islese, ya da daha neml isi, y z kizartici bir su islese; yani al aklik etse, hem de... yaptigi olduk a sa ma ols a; insanlarin bin yil hatirlayacaklari, nefretle anacaklari, her andiklarinda ye re t k recekleri bir su olsa... birdenbire 'sakaga sikilan bir kursun, her seyi k k nden halledecektir.' Insanlar hatirlayacaklarmis, nefretle ana-caklarmis... bunun ne n emi olabilir artik, yle degil mi? Kirilov bir anlik teredd tten sonra: - Buna yeni d s nceler mi diyorsunuz? diye sordu. - Hayir, b yle bir sey demiyorum, yalniz, aklima b yle bir d s nce gelince, bu d s ncenin ta mamen yeni oldugunu hissediyorum. Kirilov: - D s nceyi mi hissediyorsunuz? dedi. ok g zel! Insanin kafasinda bir ok d s nce vardir ve h r akla gelisinde yeni olur. Dogrudur. Sanki ilk kez oluyormus gibi, kafam b yle d s nc elerle dolup tasiyor. Stavrogin, s ylenenleri dinlemeden, kendi d s ncesini gelistirmekle mesguld . - Ay'da yasadiginizi ve bir s r sa ma su lar islediginizi d s nelim. Siz buradayken, ay var oldugu s rece, oradaki insanlarin, bu yaptiklariniza binlerce yil g lecegini, ismin izi igrenti ile anacaklarini biliyorsunuz. Fakat, siz buradasiniz ve Ay'a burada n bakiyorsunuz. Orada yaptiklarinizdan ve oradaki insanlarin adinizi nefretle an malarindan size ne? Dogru, degil mi?

Kirilov: - Bilmiyorum, diye cevap verdi. Sonra soguk, fakat kesin bir dille ekledi: - Ay'a hi gitmedim. - Biraz nce buradaki ocuk kimindi? . - Ihtiyar kadinin kaynanasi geldi... yani gelini geldi... hepsi bir. g n oluyor. Hasta. Midesinden sanci ekiyor ve sabahlara kadar 278 kivranip haykiriyor. Kadin uyuduktan sonra, ihtiyar ocugu alip buraya getiriyor. Onu topla eglendiriyorum. Topu Hamburg'dan almistim... havaya atip yine kapiyoru m. Insanin belini ve sirtini g lendirir. Kiz ocugu. - ocuklari sever misiniz? Kirilov, olduk a ilgisiz bir sekilde: - Severim, diye cevap verdi. - Su halde, hayati da seviyor olmalisiniz, degil mi? -Evet hayati severim. Neden ? - Fakat, kendi kendinizi vurmak i in karar verdiniz. - Verdimse ne olacak? Bunun ikisini neden birlestiriyoruz? Hayat bir sey, b r baska bir sey. Hayat var l m ise yok. - b r d nyada hayatin devam edecegine inaniyor musunuz? - b r d nyadaki sonsuz hayata degil, bu d nyadaki sonsuz hayata inaniyorum. Bazi anlar vardir. Bazi anlara gelirsiniz ve zaman birden durur. Iste o zaman, l ms zl k baslayaca ktir. - B yle bir zamana erismeyi mi umuyorsunuz? - Evet. Stavrogin, alay etmeden ve agir bir sesle: - Zamanimizda bunun olabilecegini sanmam, dedi. Evrenin sonu zerinde kehanetlerde bulunan kutsal kitapta, melek, zamanin olmadigina yemin eder. - Biliyorum. ok dogrudur. A ik ve kesindir. Insanoglu mutlulugu buldugunda zaman ol mayacak; nk , zamana ihtiya g r lmeyecek. ok dogru bir d s nce. - Zamani nasil saklayacaklar? - Hi bir yere saklanmayacak. Zaman bir cisim degil, d s ncedir. Zihinlerden silinecekt ir. Stavrogin tiksintili bir acimayla: - Zaman basladigindan bu yana, filozoflarin basmakalip s z haline gelmistir, diye m irildandi. 279Stavrogin'in s yledigi bu s z, sanki b t n d s ncelerini kap-siyormus gibi, Kirilov g zler parlayarak haykirdi. - Tamam! Zamanin baslangicindan beri de degismemistir. Hep ayni sey! - Mutlu olduguna inaniyorum, Kirilov. Mutlusun, degil mi? Kirilov sanki en oluml u cevabi veriyormus gibi: -Evet, ok mutluyum, dedi, - Fakat son zamanlarda istirap ektiniz, degil mi? Liputin'e kizmamis miydiniz? - Iste, simdi kimseye kizmiyorum. O zamanlar mutlu oldugumu bilmiyordum. Aga tan d s m s yaprak g rd n z m hi ? - G rd m. - Son g nlerde ben de bir yaprak g rd m; ortasinda pek az yesili kalmis ve sararmis bi r yaprak. Kenarlari da r m st . R zg ra kapilmis u uyordu. Hen z on yasinda bir ocukken, k erimi yumar, hen z damarlari yeni yeni belli olan yesil yapraklari ve g nesi hayal e derdim. G zlerimi a ar ve g rd klerime inanmazdim; nk , g zlerimi kapadigim zaman g rd kler dar g zeldi ki g zlerimi hemen tekrar yumardim. - Bu ne demektir? Ima etmek istediginiz nedir? - Ha... hayir... Neden? Ima etmiyorum, sadece bir yapraktan, yesil bir yapraktan s z ediyorum. Yaprak g zeldir. Her sey g zeldir. - Her sey mi? - Her sey. Insanoglu mutlu degil; nk , mutlu oldugunu bilmiyor. Hepsi bu... hepsi bu !.. Bunu grenen bir kimse hemen mutlu olacaktir. Hemen o dakikada. Kaynana lecek, gelin yasayacaktir... hepsi g zel. Bunu birden anladim. -Fakat a liktan lenler ya da gen kizlari igfal edenler... bunlar da iyi mi hep? - Evet, iyidir. ocuk i in beynini dagitan bir insan bile iyidir. Kafasini dagitmaya n kisi, bile iyidir. Her sey iyidir... her sey. Her seyin iyi oldugunu bilen de iyidir. Kendileri i in iyi oldugunu bi-

280 lirlerse, onlar iyi olacaktir demektir ve kendileri i in iyi oldugunu bilmedikleri s rece de, onlar i in iyi olmayacaktir. B t n d s ncelerim budur... bundan baska d s ncem de ktur. - Bu kadar mutlu oldugunuzu ne zaman anladiniz? - Ge en hafta, sali g n ... hayir, hayir arsamba g n , nk , zaten arsambaydi... gece. - Degisikligin nedeni neydi? - Hatirlamiyorum. yle oldu iste. Odada dolasiyordum... bir sey fark etmez. Saati durdurdum. Tam, e yirmi dakika vardi. - Zamanin durmasi gerektigine bir sembol olarak herhalde? Kirilov cevap vermedi. Sonra birden: -Onlar iyi degildirler, dedi. nk , iyi olduklarini bilmiyorlar. Bunu anladiklari zam an, k k bir kizi igfal etmeyeceklerdir. Iyi olduklarini anlamalari gerekir. Bundan s onra da hepsi, hepsi iyi olacaktir. - Su halde, bunu anladiginiza g re, siz iyisiniz? - Iyi bir insanim. Stavrogin kaslarini atarak: - Aslina bakarsaniz, sizinle ayni fikirdeyim, diye mirildandi. - Insanlara her seyin iyi oldugunu greten kimse, d nyanin sonunu getirecektir. - greten armiha gerildi. - Hayata tekrar d necek ve ismi Tanri-insan olacaktir. - Tanri-Insan mi? - Tanri-insan... digerinden ok farkli. - Ikon'un n ndeki kandili yakan siz olmayasiniz? - Evet, ben yaktim. - Su halde Tanriya inaniyorsunuz? Kirilov bir solukta mirildandi: 281- Ihtiyar kadin kandilin yanmasindan hoslaniyor... bug n isi vardi... - Bununla beraber, dua etmiyorsunuz, degil mi? - Her seye dua ederim. Bakin; duvarda bir r mcek y r yor... ona bakiyor ve y r yebildigi i i s krediyorum. Kirilov'un g zleri yine isildadi. Devamli olarak Stavrogin'e bakiyordu. Bakislari sert ve sabitti. Stavrogin, kaslarini hafif e atmis, biraz k mseyerek bakiyordu; ama, b akislarinda alay eden bir anlam yoktu. Stavrogin sapkasini alarak ayaga kalkarken: - Bir daha geldigimde, sizi Tanriya da inanmis olarak bulacagimi umarim, dedi. Kirilov da yerinden kalkarak: -Neden? diye sordu. - Tanriya inancinizin oldugunu anlarsaniz, ona inanirsiniz. Halbuki, Tanriya ina nciniz oldugunu anlamazsaniz, ona inanmazsiniz. Stavrogin, s z n bitirdikten sonra kahkahayla g ld . Kirilov, bu s zleri bir an d s nd kten : - B yle degil, dedi. D s ncemi tamamen tersy z ettiniz. Meyhane sakasi bu. Hayatimdaki degerinizi hatirlayin. Stavrogin. - Allahaismarladik, Kirilov. - Gene gelin. - Yarini unutmadiniz, degil mi? -Oh, unutmustum. Fakat meraklanmayin, uyuyakalmam. Saat tam dokuzda. Arzu ettigi m zaman nasil erken kalkabilecegimi biliyorum. Yataga yatar kendi kendime 'Saat yedide' derim. Ve saat tam yedide uyanirim. 'Saat onda' derim ve saat tam onda u yanirim. Stavrogin, Kirilov'un renksiz y z ne bakarak: - Olduk a garip g leriniz var, dedi. - Beraber gelip size kapiyi a acagim. 282 - Zahmet etmeyin, Shatov a ar. - Oh, Shatov. Pek l , g le g le. *** Shatov'un oturdugu evin kapisi a ikti. Fakat, koridora giren Stavrogin, zifiri kar anlikta kaldi ve el yordami ile atiya ikan merdivenleri aradi. Birden st kattaki bi r kapi a ildi ve isik koridora kadar aksetti. Shatov, disari ikmamis, sadece kapisi ni a misti. Stavrogin odanin kapisinda durdugu zaman, Shatov'un, masanin yaninda k endisini bekledigini g rd . Stavrogin kapidan sordu:

- Beni bir is i in kabul edecek misiniz"? Shatov: - Buyurun, dedi. Oturun. Kapiyi kilitleyin. Hayir, durun ben kilitleyecegim. Kapiyi kilitledikten sonra geldi ve Stavrogin'in karsisina oturdu. Hafta s resince olduk a zayiflamisti. Sanki atesli bir hastalikla yatmis gibi g r n yordu. G zlerini yere dogru evirerek yumusak bir sesle: - Beni hasta ettiniz, dedi. Neden gelmediniz? - Gelecegimden emin miydiniz? - Evet. Bir dakika durun... sayikliyordum, belki de h l sayikliyorum... bir dakika durun. Yerinden kalkip duvarin yaninda duran g zl raftan bir sey aldi. Bir tabancaydi bu. - Bir gece sabaha kadar beni ld rmeye geleceginizi sayikladim ve ertesi sabah erken den son kurusuma kadar vererek bu tabancayi satin aldim. Serseri Lyamshin'den. S onra birden kendime geldim. Tabancanin kursunu yok. O zamandan beri de rafta yat ip duruyordu. Bir dakika... 283Yerinden kalkti. Tavandaki havalandirma penceresini a mak zereyken Stavrogin ona engel oldu. - Atmayin. Neden atacaksiniz? Paraca degeri var. Hem sonra, Shatov'un penceresin in altinda tabanca var, diye s z ederler. Tekrar yerine koyun. Ve s yle oturun. Sizi ld rmeye gelecegimi d s nd g n z i in neden z r dilediginizi s yler misiniz? Sizinle baris lmis degilim. nemli bir konunun tartismasini yapmak i in geldim. Her seyden nce bana sunu s yleyin: Karinizla ilgim oldugundan t r beni tokatlamadiginizi d s nmekle hata mi e diyorum? Shatov bakislarini yine yere evirerek: - Siz de bu sebeple olmadigini biliyorsunuz, degil mi? - Ne de kiz kardesiniz hakkinda s ylenen dedikodulara inandiginizdan t r . Shatov, sabirsiz bir tavirla ayaklarini yere vurarak: -Hayir, hayir, kuskusuz ki degil! dedi. Kiz kardesim daha isin basinda b yle bir sey olmadigini s ylemisti. St avrogin, sakin bir tavirla devam etti: - Demek ki ben de hakliyim ve siz de hakliydiniz. Haklisiniz. Mary Lebyatkin, ka nunen katimdir; d rt bu uk yil nce Petersburg' da evlenmistim. Bana, Mary Lebyatkin n edeniyle vurdunuz, degil mi? Shatov, garip bir tavirla Stavrogin'e bakarak mirildandi. - Evet, tahmin etmistim, ama inanmamistim. - Ve bana vurdunuz? Shatov olduk a sasirmisti. Kipkirmizi olarak ne s yledigini kendisi de anlamiyormus gibi: - D st g n z i in vurdum, dedi. Yalaniniz i in vurdum. Size dogru y r d g m zaman sizi cezala gibi bir arzum yoktu, size vuracagimi bilmiyordum. Hayatimda size ok deger verdi gim i in vurdum. Ben... 284 - Anliyorum, anliyorum. S yleyecekleriniz sizde kalsin. Atesiniz olmasina z ld m. Benim isim ok daha nemli. Shatov titreyerek yerinden kalkti. - Sizi uzun zamandan beri bekliyordum, dedi. Isimizin ne oldugunu s yleyin... ben de s yleyecegim.. daha sonra. Yerine oturdu. Stavrogin, merakla Shatov'u incelemeye basladi. - Konusmak zere geldigim is, diger islerden ok daha baskadir, dedi. Bazi kosullar altinda, bu saatte gelmek zorunda kaldim. Size sunu haber vermeliyim ki, belki ld r l ebilirsiniz. Shatov, g zlerinde vahsi piriltilar yanarak Stavrogin'e bakti. Sonra, yumusak bir sesle: -Hayatimin tehlikede olabilecegini biliyorum, dedi. Fakat siz... bunu nasil grene bildiniz? - nk , ben de sizin gibi onlardan biriyim. Sizin oldugunuz gibi ben de onlarin birli gine kayitliyim. - Siz... siz de... birligin yesi misiniz? Stavrogin hafif bir tebess mle: - Bakislarinizdan, benden her seyi beklediginizi; fakat, bunu beklemediginizi an liyorum, dedi. Fakat, l tfen cevap verin, hayatiniza kastedilecegini nceden biliyor muydunuz?

Shatov, birden b y k bir fkeye kapilarak haykirdi. - B yle bir seyi aklima bile getirmezdim!... Hatta, bana s ylediginiz halde bile ina namiyorum... oysa... oysa, o salaklarin neler yapabilecegini kimse tahmin edemez ! Onlardan korkmuyorum! Onlardan ayrildim artik. Bunun m mk n olamayacagini s ylemek i i n adam tam d rt defa geldi... fakat... Stavrogin'e bakarak devam etti: -... fakat, bunun hakkindaki t m bilginiz nedir? Stavrogin, sadece g revini yapan bir adam soguklugu ile: - Hemen telaslanmayin, sizi aldatmiyorum, dedi. Ne bildigimi sordunuz. Iki yil nc e Avrupa'da birlige katildiginizi biliyorum. O 285zamanlar eski rg t vardi. Birlige katilmaniz Amerika'ya gidisinizden hemen nce ol mustu. Amerika'dayken bana uzun uzun yazmistiniz. Aklima gelmisken s ylemek isteri m, mektuplariniza mektupla cevap vermedigim i in z r dilerim. Sadece... Shatov: -... para g ndermekle yelindiniz diye s z yarida kesti. Masanin ekmesinden g kkusagi rengi k git bir para ikartarak s z ne devam etti: - Iste, alin. Bana g nderdiginiz y z ruble. Siz olmasaydiniz orada l p kalacaktim. Anne niz olmasaydi, bu parayi demem i in, daha ok uzun zaman beklerdiniz. Hastaliktan son ra ok fakir d s nce, bu parayi anneniz vermisti. Tam dokuz ay oluyor. Fakat devam edi n, l tfen. Shatov'un solugu t kenmisti. - Amerika'da kaldiginiz s rede, g r sleriniz degisti ve Isvi re'ye d nd g n zde istifa etmek tediniz. Size bir cevap vermeden, Rusya'ya gitmenizi, birinden bir baski makines ini devir almanizi ve onlar tarafindan g nderilecek birine teslim etmenizi s yledile r. B t n ayrintilarini bilmemekle beraber buraya kadar s ylediklerim dogru, degil mi? Bu isteklerinin son oldugu ve g reviniz bittikten sonra sizi serbest birakacaklari ni umarak, bu g revi kabullendiniz. Dogru ya da yanlis, b t n bunlari onlardan degil, rastlantiyla baska yerden grendim. Yalniz, simdi bile anlayamadiginiz bir husus v ar ki, o da, o baylarin sizden ayrilmak niyetinde olmadiklaridir. Shatov, sesi yettigi kadar haykirdi. -Bu ok sa ma!.. Onlarla olan baglarimi koparacagimi ger ek olarak bildirdim!... Bunu yapmaya hakkim var. Vicdanimin ve d s ncelerimin hakki... Bu kararimdan d nmeyecegim!. . D nyada beni caydiracak hi bir kuvvet... Stavrogin, onun konusmasini yarida keserek ciddi bir tavirla: - B yle bagirmasaniz iyi olur, dedi. Su Verkhovensky yle kararli bir adamdir ki, be lki su anda kapinizi ya kendisi dinliyor ya 286 da baska birine dinletiyordur. Hatta, su sarhos Lebyatkin bile size g z kulak olma k talimatini almis olabilirdi. Belki de siz onu g z-l yordunuz... hakli miyim? Dile getirdiginiz nedenleri Verkhovensky kabul etti mi etmedi mi, siz onu s yleyin? - Kabul etti. Tamamen dogru oldugunu ve belki de hakli oldugumu... - Eh, bu takdirde sizi aldatiyor. Hatta, onlardan olmayan Kirilov bile sizi g zley ip onlara bilgi veriyor. Birligin hizmetinde olduklarim bilmeden alisan bir s r ajan lari var. Hareketleriniz daima kontrol altinda. Peter Verkhovensky, buraya sirf bu isi halletmek i in geldi ve yetkileri de ok genis... ok sey biliyorsunuz. Yasaman iz onlar i in ok tehlike olusturdugundan uygun bir zamanini bulup sizi temizleyecek ler. Bunun ger ek oldugunu tekrar s ylemeliyim. Ve sunu da eklemeleyim ki, hangi ned enle oldugunu bilmem; ama, sizin polisten oldugunuza ve simdiye kadar onlari ihb ar etmediyseniz bile ilk firsatta ihbar edeceginize inaniyorlar. Dogru mu bu? Isini bilen bir ses tonu ile sorulan bu soruya, Shatov, y z n eksiterek fkeyle ka amak c evap verdi: - Casus bile olsam kimi ihbar edecegim? Stavrogin'in durumunu kendi durumundan bile nemli kabul ettigi her halinden belli olan Shatov, ilk d s ncesine sarilarak: - Hayir, beni bir tarafa birakin, diye haykirdi. Benim canim cehenneme!.. Siz, s iz, Stavrogin, b ylesine igren , degersiz, aptalca bir ise nasil karisabiliyorsunuz? Onlarin birliginin bir yesisiniz!... Sonra birden aresizlik i inde haykirdi: - Nicholas Stavrogin'in b y k kahramanligi bu mu olacakti? Bundan daha acikli bir se y olamazmis gibi ellerini bile ogus-

turmaya baslamisti. Stavrogin, ger ekten sasirarak: - z r dilerim, dedi. Fakat, beni bir g nes ve kendinizi de bir 287sinekmis gibi g steriyorsunuz. Bunun b yle oldugunu Amerika'dan g nderdiginiz mektu plardan bile anliyordum. Shatov birden konusmaya basladi. - Siz... siz... biliyorsunuz... Oh, benim tartismami yapmayalim; Hakkinizda a ikla yacaginiz bir sey varsa, durmayin a iklayin!.. Sonra derin bir soluk alarak tekrarladi. - Soruma cevap verin!.. -Memnuniyetle. B ylece bir lagim ukuruna nasil d st g m m soruyorsunuz? Size s ylediklerim sonra, bu konuda sizinle biraz daha samimi olmaliyim. G r yorsunuz ya kesin konusuy orum; ger ekten bu birlige bagli degilim ve hi bir zaman da bagli olmadim ve aralari na katilmadigim i in onlardan ayrilmaya sizden ok hakkim var. Bunun tam tersine, is in daha basinda, onlara i lerinden biri olmadigimi, onlara yardim ettiysem, bunun tamamen rastlanti oldugunu ve kendileri ile hi bir iliskim olamayacagini s yledim. B irligin yeni plana g re yeniden rg tlenmesinde belirli bazi isler yaptim, hepsi o kad ar. Fakat, simdi d s ncelerini degistirmisler ve beni birakmalarinin tehlikeli ve sa kincali olacagini d s nm sler. Bu bakimdan benim de k ra listede olmams z konusu - Ah, hep l m karan verirler, zaten. Bu kararlari da resmi m h rl , bu uk kisinin imzalad resmi k gitlarla olur. Bu isi sonuna kadar g t rebileceklerine ger ekten de inaniyor mu sunuz? Stavrogin, her zamanki umursamaz ve biraz da gevsek tavriyla devam etti: -Bu noktaya gelince, bir bakima hakli, bir bakima haksizsiniz. Kuskusuz ki, b yle durumlarda, her zaman oldugu gibi daha ok hayal vardir; bir avu insan, kapasitesin i ve nemini b y t yor. Hatta, bunu su kadara da vardirabilirim ki, b t n birlik sadece Pete r Verkhovensky'yi kapsiyor ve sadece onun al akg n ll l g , kendi birliginin basit bir ajani oldugunu kabullenmesine neden oluyor. Bununla beraber, bu birligin temel d s ncesi, kendisine benzeyen 288 birliklerin temel d s ncelerinden daha sa ma degil. 'Enternasyonal' ile iliskileri var . Ajanlarini Rusya'ya sokmayi basardilar. Hatta, olduk a degisik bir y ntem bulmusla r... fakat, kuskusuz ki teorik olarak. Buradaki ama larina gelince, Rus rg t n n gelismes inin ok belirsiz oldugunu ve bu lkede hemen hemen daima beklenmedik seyler yapabil eceklerini unutmamalisiniz. Hatirlarsiniz ki Verkhovensky inat i bir insandir. Sha tov fkeyle: - Rusya'yi hi anlamayan bir bit, bir kara cahil, koca bir ahmaktir! diye haykirdi . - Onu yeteri kadar tanimiyorsunuz. Rusya hakkinda bilgilerinin zayif oldugu dogr udur; fakat, yine de sizin ve benim bilgim kadar bilgisi vardir. Ve ayrica, Verk hovensky, Rusya hayranidir. -Verkhovensky Rusya hayrani, ha? - Evet, kusku yok. Soytariligi terk edip yari ilgin oldugu bir ani vardir. Sizin s zlerinizden birini yine size hatirlatacagim; 'Bir insanin ne kadar g lenecegini kav rayabiliyor musunuz?' L tfen g lmeyin. Bir tetigi ekecek kadar yetenegi vardir. Benim de bir casus oldugumdan s pheleniyorlar. islerinde ok az tecr beleri oldugu i in, kars ilarina ikan herkesin casus oldugundan kuskulaniyorlar. - Fakat korkmuyorsunuz, degil mi? - Ha... hayir. ok korkmuyorum. Fakat sizin durumunuz ok daha degisik. Uyarmamin ne deni dikkatli olmaniz i indir. Benim d s nceme g re, budalalar tarafindan tehdit edildig inizi d s nmemelisiniz. S z konusu olan onlarin zeki olup olmadiklari degil. Sizden ve benden ok daha g l kisilere el kaldirdilar. Oh, saat on bir bu uga gelmis. Saatine baktiktan sonra sandalyesinden kalkti. - Size bir soru daha sormak istiyorum, fakat bunun konustugumuz sorunlarla ilgi si yok. Shatov ayaga firlayarak: 289- Tanri askina!... diye haykirdi. Stavrogin, sorgu dolu bakislarla bakti. -Ne demek istiyorsun? Shatov anlasilmaz bir heyecanla: - Sorunuzu sorun, Tanri adina!... diye haykirdi. Fakat, size de benim bir soru s ormam sartiyla. L tfen izin verin... yapamam... sorun sorunuzu!...

Stavrogin, biraz bekledikten sonra basladi. - Anladigima g re, Mary'nin zerinde belirli bir etkiniz var. Sizinle konusmaktan ve sizi dinlemekten hoslaniyor. yle degil mi? Shatov, biraz sasirarak Stavrogin'e bakti. - Evet... dinledi... - Onunla evli oldugumu resmen bildirmek istiyorum. Shatov dehset i inde fisildadi. -Fakat, bu m mk n m ? - Ne demek istiyorsunuz? Bunun g bir tarafi yok. Evliligin taniklari bu sehirde. E vlilik tamamen resmi bir sekilde yapildi. Topluma duyurulmamasinin nedeni, evlil igin taniklari, Kirilov, Peter Verkhovensky ve nihayet, akrabam saymakta gurur d uydugum Lebyatkin'in susmaya s z vermis olmalaridir. - Bunu demek istemedim. O kadar sogukkanli konusuyorsunuz ki... fakat devam edin ! Bu evlilige zorlanmadiniz, degil mi? Stavrogin, Shatov'un meydan okuyan bakislarina g l mseyerek, cevap verdikten sonra: - Hayir, beni kimse zorlamadi, dedi. Shatov heyecandan titreyerek: - Peki, her zaman s zettigi su ocuk meselesi nedir? diye sordu. - ocugundan mi s z ediyor? Ulu Tanrim, b yle bir seyden haberim yok. Ilk kez duyuyoru m. Hi bir zaman ocugu olmamisti. Olamazdi da, halen bakiredir... nk ! 290 - Anliyorum! Tahmin etmistim. Dinleyin! - Neyiniz var, Shatov? Shatov y z n elleriyle kapayarak arkasina d nd ; sonra birden Stavrogin'i omuzlarindan ya kaladi. - Biliyor musunuz, diye bagirdi. Hi degilse, b t n bunlari neden yaptiginiz ve simdi b yle bir cezayi kendinize neden verdiginizi biliyor musunuz? - Sorunuz zehirli ve zekice; fakat, sizi sasirtacagim; evet, o zaman onunla nede n evlendigimi ve simdi, sizin deyisinizle, kendime neden b yle ceza verdigimi bili yorum. - Bunu birakalim simdi... tartismasini daha sonra yapariz. Ana konu zerinde konus alim, ana konu. Sizin i in tam iki yil bekledim. - Beklediniz mi? -Sizin i in ok uzun zaman bekledim. Durmadan dinlenmeden sizi d s nd m. Sizden baska hi ki mse... bunu size Amerika'dan da yazmistim. - Uzun mektubunuzu ok iyi hatirliyorum. - Okunamayacak kadar uzun muydu? Sizinle ayni fikirdeyim. Alti, kocaman sayfa. K onusmayin... konusmayin! Bana on dakikanizi daha ayirabilir misiniz; ama simdi, derhal? Sizi ok uzun zamandir bekliyordum! - Memnuniyetle, size ancak yarim saat ayirabilirim uygun mu? Shatov fkeyle: -Fakat, dedi. Bu tavrinizi da birakacaksiniz. Anliyor musunuz? Size yalvarmam ge rekirken, sizden bunu istiyorum... yalvarmasi gereken birinin, istemesi ne demek tir bilir misiniz? Stavrogin zayif bir tebess mle: - B ylece, y ksek kimseler i in olagan seylerin st nden bakacaksiniz, dedi. Atesiniz oldu gunu z lerek g r yorum. 291Shatov: - Bana saygili davranmanizi istiyorum... talep ediyorum! diye haykirdi. Kisiligi me saygi degil... kisiligimin cani cehenneme!... Baska bir sey i in, sadece bu sef erlik, sadece birka s z i in. D nyada son defa olmak zere... sonsuzda bulusan iki yarati giz. Ifadenizi degistirin Ve insan gibi konusun! mr n zde bir kere olsun insan sesiyl e konusun! Bunu kendim i in degil sizin i in istiyorum. Sinirsiz g c n z grenmenize yardimc oldugumdan t r , y z n ze attigim yumruk i in beni bagislamak zorunda oldugunuzu kavrayabil yor musunuz? Yine, o b y kl k taslayan, tiksinti dolu tebess m n dudaklarinizda dolastigin i g r yorum. Oh, beni ne zaman anlayabileceksiniz? Birakin artik bu kibirli tavirlar inizi!... L tfen, bunu sizden talep ettigimi anlayin... talep ediyorum... aksi hal de konusmam. D nyada hi bir sey i in konusmam! Shatov, fkeden sayiklamaya baslamisti. Kaslari atilmis olan Stavrogin, eskisinden daha dikkatli gibi g r n yordu. Stavrogin ciddi ve inandirici bir sesle: - Yarim saat kalacagima s z verdigime g re, dedi. Zaman benim i in ok degerlidir. Sizi dinlemeye niyetli oldugumu da bilmenizi isterim. Hi degilse ilgi ile dinleyecegi

m ve... ve sizden benim i in yeni olan bir ok sey grenecegime de eminim. Stavrogin yine sandalyesine oturdu. Shatov: - Oturun! diye bagirdi ve nasil olduysa birden sandalyesine kt . Stavrogin bir kere daha: - Fakat size hatirlatayim, dedi. Sizden Mary ile ilgili bir ricada bulunacaktim. yle bir rica ki, Mary i in ok nemlidir. Konusmasinin en can alici yerinde s z birden kesilen ve kendisine sorulani anlayama yan bir kimsenin saskinligi gibi, sasiran Shatov'un kaslari atildi. - Nedir? 292 Stavrogin samimi bir g l msemeyle: - Bitirmeme firsat vermediniz ki, dedi. Shatov birden durumu kavrayarak elini salladi ve hemen kendi konusuna ge mek istey erek: - Oh, sa ma, sa ma! diye bagirdi. Daha sonra, daha sonra!... *** Hemen hemen tehdit eder bir tavirla, g zlerinden ates p sk rerek iskemlesinde ileri do gru egilen Shatov, sag elinin isaret parmagini sallayarak (belki bu hareketinin farkinda bile degildi) konusmaya basladi. - Biliyor musunuz, simdi yery z nde "Tanri zelligini tasiyan", yeni Tanri adina d nyay i kurtaracak olan, hayatin anahtarlarim elinde tutan insanlarin kim oldugunu... bu insanlarin hangi ulustan oldugunu ve isimlerini biliyor musunuz?, -Tavriniza bakilacak olursa, bunun Rus halki oldugunu derhal s yleyebilirim. Shatov hemen hemen yerinde si rayarak: - Ve g lmeye basladiniz bile! diye haykirdi. Ah, ne soy!... - Kendinize gelin, rica ederim. Aksine, b yle bir sey s yleyeceginizi tahmin ettigi m i in g l msedim. - B yle bir sey mi bekliyordunuz? Peki, bu s zler, sizin bildiginiz seyler degil mi? - Hem de ok iyi biliyorum. S z nereye getirmek istediginizi de biliyorum. B t n c mleniz, hatta Tanri zelligini tasiyan insanlar deyisiniz sadece, Amerika'ya hareketinizde n iki yil evvel Avrupa'da konustuklarimizin devamidir. Hi degilse, simdi hatirlad igim kadari bu. - Bu sizin deyisinizdir, benim degil. Sizin kendi deyisinizdir; hem de konusmani zin devami degildir. Biz b yle bir sey hi ko293nusmadik. B y k s zler eden bir gretmenle yeniden dirilen bir grencisi vardi. O grenci ben, gretmen ise sizdiniz. - Fakat hatirlarsaniz, benim s zlerimden sonra, siz birlige katildiniz. Zaten onda n sonra da hemen Amerika'ya gittiniz. - Dogru. Bunun hakkinda size Amerika'dan da yazmistim. Size, hemen hemen her sey i yazmistim. ocuklugumdan beri benimsedigim, b t n mitlerimi bagladigim ve ugrunda g zya si d kt g m bir inan tan, kendimi bu kadar abuk koparip kurtaramadigim dogrudur. Tanri de gistirmek ok g t r. O zaman size inanmak istememistim; nk , inanmak istemiyordum ve son d fa olmak zere b t n umutlarimi su l gim ukuruna bagladim. Fakat ekilen tohum kalbimde ka ldi ve b y d . Bana ciddi, ama ok ciddi olarak s yleyin, Amerika'dan yazdigim mektubu s onuna kadar okumus muydunuz? Belki de hi okumamissinizdir, ha? - O mektubun sayfasini okudum. Ilk ve son sayfalarini okudum. Orta sayfasina da s yle bir g z attim. Bununla beraber, daima okumaya niyetliydim. Shatov elini sallayarak Stavrogin'i susturdu. -Oh, hepsi bir... Unuttunuz bunu! Insanlar zerine s ylediginiz o s zleri ink r ediyorsa niz, o zaman b yle bir seyi nasil s yleye-bildiniz? Iste buna dayanamiyorum. Stavrogin esrarengiz bir tavirla: - O zamanlar da sizinle saka etmiyordum, dedi. Sizi inandirmaya alisirken, belki de sizden ok kendimi d s n yordum. - Saka etmiyordunuz!... Amerika'da ay samanlarin st nde aresiz bir adamla beraber yat tim ve ondan, benim i ime Tanri ve vatan sevgisinin tohumlarini ektiginiz zamanlar da, belki de ayni g nlerde, bu zavalli, manyak Kirilov'un da kalbine ayni tohumlar i ektiginizi grendim. Zavallinin i ini yalanlarla, iftiralarla dol-durdunuz ve onu yari deli bir hale soktunuz. Simdi ona gidip bir bakin... sizin yaratiginizdir. Fakat onu g rd n z, degil mi? - Her seyden nce sunu bilmelisiniz ki, biraz nce ok mutlu ve iyi oldugunu bizzat ke

ndisi s yledi. Bunlarin hepsinin ayni za294 mana rastladigini d s nmekle hata etmiyorsunuz; fakat, bundan ne ikar? Her ikinizi de kandirmadigimi bir daha s yl yorum. - Dinsiz misiniz? Simdi bir dinsiz misiniz? - Evet. - Ya o zaman? - O zaman da. Shatov mirildandi. - Konusmaya basladigim zaman saygi duymanizi istedigim kisi ben degildim. Sizin gibi zeki bir insanin bunu anlamasi gerekirdi. - Ilk s zlerinizi duyar duymaz kalkmadim, konusmayi rtbas etmedim. Sizden uzaklasma dim, h l buradayim ve sorulariniza cevap veriyorum. Bagirmaniza bile ses ikarmadigim a g re, size karsi olan saygimi kaybetmemisim demektir. Shatov elinin bir hareketi ile Stavrogin'e susmasini isaret ederek: - 'Bir dinsiz Rus olamaz. Bir dinsiz Rus olmaktan ikar' deyisinizi hatirlar misin iz? B yle s ylediginizi hatirliyor musunuz? diye sordu. Stavrogin sanki ona karsit bir soru sorarmis gibi: --Eee...?dedi. - Siz mi soruyorsunuz? Hatirlamadiniz mi? yle de olsa, Rus ruhunun baslica zellikl erinden birini kesfetmis oluyorsunuzun. Bunu unutmaniz m mk n degil! O zamanlar s yled iginiz baska bir seyi daha hatirlatayim: 'Yunan Ortodoks inanci olmayan bir kims e Rus olamaz?' - Bunun Slavci bir d s nce oldugunu zannederim. - Hayir, simdiki Slavcilar b yle bir d s nceyi kabullenmiyorlar. Ama, siz daha da iler i gitmistiniz. Roma Katolikliginin Hiristiyanlik olmadigi inancindaydiniz, Roma' nin, seytanin nc bir oyununa kanan Isa'nin, bir kralligi olmadan yery z nde kalamayacagi ni bildirdigini; Katoliklerin ise yeni bir Isa yarattigini ve b t n Bati D nyasi'ni y iktigim, s yleyen siz degil misiniz? 295Fransanin Katolik kilisesi y z nden aci ektigini, Roma Tanrisi'ni kabullenmedikler ini; fakat, baska bir Tanri da bulamadiklarini s yleyen, siz degil misiniz? O zama nlar iste b yle konusabiliyordunuz!... Konusmalarimizi ok iyi hatirliyorum. Stavrog in, ciddi bir sesle: - O zamanlar buna inansaydim; kusku yok ki ayni seyleri yine takrarlayacaktim, d edi. Fakat sizi temin ederim ki, bu eski d s ncelerimi tekrarlamaniz bende son derec e k t bir etki yaratiyor. Artik kesmez misiniz? Shatov, Stavrogin'in istegine aldirmadan haykirdi. - O zamanlar inansaydiniz, ha?!.. Fakat ger egin Isa'nin disinda oldugunu size mat ematiksel olarak tanimlasalar bile, ger egin yaninda olmaktansa Isa'nin yaninda ol mayi tercih edeceginizi s yleyen siz degil miydiniz? S ylediniz mi bunu? S ylediniz mi ? Stavrogin sesini y kselterek: -Fakat ben de size bir soru sorayim, dedi? Bu sabirsiz... insana huzursuzluk ver en imtihanin amaci nedir? - Bu imtihan, bir daha tekrarlanmayacak ve size bir daha ha-tirlatilmayacaktir. - Sonsuzda ve zamanin disinda oldugumuzu h l israrla s yl yorsunuz. Shatov birden bagirdi. - Susun! Aptal ve beceriksiz olabilirim; ama, birakin g l n duruma d seyim! O zamanki e sas d s ncenizi bir kere daha tekrarlamama izin verir misiniz? Sadece on iki satir k adar... hem de zetleyecegim. - Sayet zetleyecekseniz tekrarlayabilirsiniz. Stavrogin saatine bakmak istegini g l kl e yendi. Shatov sandalyesinden ileri dogru uzandi ve hatta, kisa bir s re i in parmagini yine salladi. Stavrogin'e k t k t bakmaya devam ederek, sanki bir yerden okuyormus gibi ta ne tane konusarak anlatmaya basladi. 296 - Hi bir ulus, hen z bilim ve mantik er evesi dahilinde oturmus degildir. Hatta, simdiy e kadar k k bir rnek bile g stermemislerdir. Sosyalizm, dogusu bakimindan, dinsiz olmak zorundadir; nk , ilk basindan beri, dinsizligin nderi oldu ve kendi kendini bilim ve mantik er evesi i inde d zenledi ve siraladi. D nya kuruldugundan bug ne kadar, mantik ve bilim, daima ikinci derecede bir plan halinde kalmistir. Ve d nya duruncaya kadar da b yle devam edecektir. Insanlar tamamen degisik bir g le sekillendirilmis ve harek

et ettirilmistir. Bu g yle bir g t r ki, her ne kadar nasil dogdugu bilinmiyorsa da, onl arin st nde g l bir etki y r tmektedir. Isi sonuna kadar g t rmeyi bilinmez bir hirsla arz n, l m ve varligini ink r eden bir g t r. Kutsal kitapta 'Hayat irmagi'nin kuruyacagi s yl igi gibi, bu g de hayatin ruhudur. Filozoflarin dedikleri gibi, bu g , bir estetik pr ensibi, bir ahlak prensibidir. Basit olarak adlandirdigim gibi Tanri'yi arama' p rensibidir. B t n uluslarin gelismelerindeki, her insanin i indeki ve varliklarinin he r noktasindaki belirli ama , sadece Tanri'nin, Tan- -rilari'nin, onlara zg Tanrilari nin pesinden kosmak ve ger egi, o Tanri'ya inan ta aramaktir. D nyanin var olusundan b u yana ve d nyanin sonuna kadar Tanri, t m insanligin yarattigi bir varlik olmustur ve olmakta devam edecektir. Simdiye kadar b t n insanlarin ya da ogunlugunun ortak bi r Tanri'si olmamistir; ama, kendilerine zg bir Tanrilari olmustur. Tek bir Tanri'y a inan , ulusal kavramin ortadan kalkacaginin ilk isaretidir. Tanrilar ortak Tanri haline gelince, kendileri ile beraber, onlara olan inanci ve insanligi da yok e deceklerdir. Bir ulus g lendik e, Tanri'si da digerlerinden ayrilacaktir. Hen z dinsiz bir ulus yoktur; yani, iyilikle k t l k kavrami olmayan bir ulus yoktur. Her insanin k endisine zg bir iyilik ve k t l k kavrami, kendisine olan bir iyiligi ve k t l g vardir. B lus, iyi ve k t kavrami ortak oldugu takdirde, o uluslar yok almaya ve iyi ile k t ara sindaki fark kavrami da yavas yavas silinmeye ve kaybolmaya baslar. Mantik hi bir zaman, iyi ile k t arasindaki ayrimi g rebilecek, hatta, yaklasik olsa bi le iyiyi k t den ayirabilecek g ce erisme297mistir. Tersine olarak, bunlari acinacak sekilde birbirine karistirmistir; Bi lime gelince, onun z mlenmis sekli, daima zor kullanma temeline dayanmistir. Bu zor kullanma, y zyilimiza kadar hi bilinmemis, salgin bir hastaliktan, kitliktan, savas tan bile korkun olan, insanligin en b y k felaketi yari bilim i in zellikle dogrudur. Ya ri bilim, simdiye kadar d nyanin g rmedigi bir despottur. Kendi rahipleri ve esirler i olan, insanligin bug ne kadar d s nmeden n nde secde ettigi, bilimin kendisinin bile n nd utan verecek bir sekilde egildigi bir despottur. B t n bunlar sizin s z-lerinizdir, St avrogin. Tabii, s z ettigim yari bilim hari ; bu bana ait bir deyis; nk , ben yari bilim i temsil ediyorum ve bu nedenle de ondan nefret ediyorum. Sizin d s ncelerinize ve k endi deyimlerinize gelince, onlarin hi birini degistirmeden s yledim. Tek kelimesini bile degistirmedim. Stavrogin ekingen bir tavirla: - Zannetmiyorum, dedi. S ylediklerimi hareretle kabullenmistiniz ve farkinda olma dan degistirmis olabilirsiniz. Tanri'yi, ulusun basit bir esyasi d zeyine indirdig iniz ger ek... Birdenbire, Shatov'un sadece s zlerini degil hareketlerini de yakindan izlemeye ba sladi. Shatov: - Tanriyi ulusun basit bir esyasi d zeyine mi indirdim? diye bagirdi. Tamamen ters ine, insanlari Tanri'ya y kselttim. Bunun aksi ne zaman olmustur ki? Insanlar Tanr i'nin bedenidir. Her insan ancak, kendisinin zel bir Tanrisi oldugu, diger Tanril ar'a bakmadigi zaman insandir; kendi Tanrisiyla d nyanin stesinden gelecegine ve b t n diger Tanrilar'i kovacagina inandigi s rece b yle olacaktir. B y k uluslar, hi degilse ke ndisini g stermis, insanligin basinda y r yen uluslar, buna daima inanmislardir. Ger ekl ere karsi durmak m mk n olamaz. Yahudiler, ger ek Tanri'yi bekledikleri i in yasadilar v e ger ek Tanri'yi d nyaya biraktilar. Yunanlilar dogayi Tanrilastirdilar ve dinlerin i d nyaya yaydilar..., yani, felsefe ve sanati. Romalilar Devlet i inde insanlari Ta n298 rilastirdilar ve Devleti uluslara miras biraktilar. Fransa, uzun tarihi boyunca, sadece Romanin Tanri d s ncesinin gelismesi ve se-killenmesiydi. Nihayet, Roma Tanr isini lagima atti ve kendisini dinsizlige verdi! Simdilik buna sosyalizm diyorla r; nk , dinsizlik Roma Katolikliginden daha saglikliydi. B y k bir ulus, ger egin yalniz k endisinde, kesin olarak yalniz kendisinde oldugu ve d nyayi elindeki bu ger ekle kur tarmaya, yeniden canlandirmaya sadece kendisinin yetenekli oldugu hakkindaki ina ncim yitirdigi an, o ulus b y kl g n kaybeder ve yalniz etnografik bir materyal olur. Ger e k b y k bir ulus, insanlikta ikinci derecede bir rol oynamayi hi bir zaman kabulleneme z. Birinci dereceye bile razi olamaz. Kesinlikle tek olmayi ister. Bu inanci yit iren bir ulus artik ulus degildir. Fakat yalniz bir ger ek vardir ve bu nedenle, h er ne kadar diger uluslarin kendi zel Tanrilari bulunsa bile, b t n uluslar arasinda, ger ek Tanri'ya sahip olacak ancak bir ulus vardir. Ve Tanriyi kendinde tasiyan i

nsanlar sadece Rus ulusudur ve... ve. S z n n burasinda fkeyle: - ... ve siz Stavrogin, beni bu kadar budala mi saniyorsunuz? diye haykirdi. Su anda s ylediklerimin, Moskova Slavcilari'nin agizlarinda gevis getirdikleri, bayat lamis kelimeler ya da tamamen yeni kelimeler, en son kelimeler, yeniden dogusun tek kelimesi oldugunu bilmeyecek kadar budala miyim? Ve... ve su dakikada bana g l p g lmemenizden bana ne? Tek kelimenin bile anlamini anlayamamaniz umurumda mi? Ah, su andaki y z n z n anlamindan ve gururla g l msemenizden nasil igreniyorum!... Yerinden firladigi zaman agzi k p rm st . Stavrogin, yerinden kalkmadan son derece ciddi bir sekilde: - Tamamen aksine, Shatov, tamamen aksine, dedi. S ylediklerinin tamamen aksine ola rak, atesli s zleriniz ok g l anilarimi canlandirdi. S zlerinizde, iki yil nceki ruhsal d rumumu buluyorum. Biraz nce s yledigim gibi, o zamanki d s ncelerimi b y tt g n z s ylemeye tta, nceden s ylediklerim daha degisik, daha kesin s zlerdi sanirim. nc kez s yl yorum; 299inanin ki, simdi anlattiklarinizi son kelimelerine kadar dogrulamak isterdim, ama... - Ama rkek bir tavsan gibisiniz? - Ne...'Neee? Shatov tekrar otururken ki n g den bir g l msemeyle: - Size ait olan asagilik bir deyisdir, dedi. Tavsan yemek i in... nce onu yakalamak gerekir. Tanri'ya inanmak i in de... Tanri'nin olmasi gerekir. Bana s ylendigine g re , Petersburg'da sizin en ok deger verdiginiz bir s zm s. Nozdryov'un tavsani art baca klarindan yakalamak istemesi gibi. - Hayir, yakaladigini s yleyerek v n r, o kadar. Sirasi gelmisken, izninizle bir soru d a ben soracagim. Zaten bunu sormak hakkini da kazandim. S yleyin bana, tavsani yak aladiniz mi, yoksa h l ka makta devam ediyor mu? Shatov, birden tepeden tirnaga titremeye basladi. - B yle kelimeler kullanmaya cesaret etmeyin! dedi. Baska, daha degisik kelimeler kullanin!... Stavrogin, sert bir tavirla ona bakarak: -Nasil isterseniz, dedi. Daha baska sekilde sorabilirim. B t n grenmek istedigim, Tan ri'ya inanip inanmadiginiz. Shatov, fkeyle mirildandi. - Rusya'ya inaniyorum. Yunan Ortodoks Kilisesi'ne inaniyorum. Ben... ben Isa'ni n varligina inaniyorum... Onun benzerinin Rusya'da dogacagina inaniyorum. inaniy orum ki... - Ya Tanri'ya? Tanri'ya da inaniyor musunuz? - Tan...Tanri'ya da inanacagim. Stavrogin'in y z nde en ufak bir kipirdanis bile olmadi. Shatov, meydan okurcasina, ates p sk ren g zlerle, karsisindakini k l etmek istermis gibi bakiyordu. Nihayet: - G r yorsunuz ya, ona hi inanmadigimi s ylemedim size! diye haykirdi. Simdilik, mutsuz , can sikici bir insan oldugumu an300 latmak istiyorum... sadece simdilik... Fakat canim cehennemin dibine gitsin! nem li olan sizsiniz, ben degil. Ben yeteneksiz bir kisiyim. Her yeteneksiz kisi gibi sadece kanimi verebilirim, fazlasini veremem. F akat kanimin da cehenneme kadar yolu var!... Sizin hakkinizda konusuyorum. Burad a iki yildan beri sizi bekliyordum. Yarim saatten beri n n zde deta iril iplak dans ediyo rum. Siz, ancak siz... bayragi ekebilirsiniz!... S ylemek istedigini bitirmedi. Sanki aresizlik i indeymis gibi dirseklerini masaya da yadi ve basini ellerinin arasina aldi. Stavrogin: - Mademki siz s z ettiniz, dedi. Olduk a garip bir noktaya dikkatinizi ekmek isterim: Neden herkes elime bir bayrak tutusturmaya kalkisir? Peter Verkhovensky bile, ' Onlarin bayraklarini' kaldirabilecegine inaniyor. Hi degilse bana yle s yl yor. Su isle mekteki olagan st yetenegim y z nden, onlar i in Stenka Razin rol oynayabilecegimi d s n yo kelimeler de aynen onun s zleridir. Shatov: - Ne dediniz! diye sordu. Su islemekteki olagan st yeteneginizden t r m ? - Tamamen. Shatov, k t mser bir tavirla g l mseyerek:

- Anliyorum, dedi. Petersburg'da hayvanca tutkulari olan gizli topluluktan oldug unuz dogru mu? Markiz de Sade'in bile sizden ders alabilecegi dogru mu? ocuklari ayarttiginiz, yoldan ikarttiginiz dogru mu? Birden kendisini kaybederek haykirdi. - Cevap verin, yalan s ylemeye sakin kalkmayin Nicholas Stavrogin, y z n yumruklamis S hatov'un karsisinda yalan s yleyemez!... Her seyi oldugu gibi s yleyin ve sayet bu d ogruysa, sizi hemen burada ld r r m!... Biraz uzunca s ren sessizlikten sonra Stavrogin, y z solmus ve g zleri ates p sk rerek: 301- Bu s zleri s yledim; ama, ocuklara herhangi bir zararim dokunmadi, dedi. Shatov, parildayan g zlerini ondan ayirmadan, kendisinden emin bir tavirla: - Fakat siz b yle s ylediniz! dedi. Insanligin iyiligi bakimindan, g zellikle, kaba bi r hareket ya da herhangi bir kahramanlik arasinda bir ayrim g zetmediginiz ve hatt a insanligin ugruna hayati bile feda edebileceginiz dogru mu? Her iki g zelligin v e zevkin arasinda benzerlik buldugunuz dogru mu? Arzu ettigi anda kalkip gidebilecek olan Stavrogin, ne yerinden kimildiyor ve ne de gitmeye istekli g r n yordu. - B yle sorulara cevap vermek m mk n olamaz... cevap vermeyi reddediyorum, diye mirild andi. H l fkeden titreyen Shatov: - K t l g n, neden k t ve iyiligin neden iyi oldugunu ben de bilmiyorum, dedi. Fakat bunlar arasindaki ayrimin, Stavroginler gibi soylu beylerde neden silinip kayboldugunu biliyorum. Su kadinla neden b yle al ak a evlendiginizi biliyor musunuz? nk , b yle bir ev iligin rezaleti ve anlamsizligi yeteneksizliginizin en y ksek derecesine ikiyor!.. Oh, lagimin hi bir zaman kenarinda y r mezsiniz; ama, lagimin i ine paldir k ld r tepetaklak dalarsiniz. Bu evliligi, manevi al akliginizin, vicdan azabinizin, iskence zevkin izin ihtirasindan yaptiniz. Bu olay, k t seylere belirtili bir ilgi g steren sinir bo zuklugundan meydana gelmistir. Sagduyuya karsi meydan okuma hissi karsi konamaya cak derecede kiskirticiydi!... Stavrogin ve bir zavalli, bellegi noksan, yoksul, topal! Valinin kulagini isirdiginiz zaman hoslanmis miydiniz? S yleyin hoslanmis miydiniz? Soylu bir kisinin, bos gezen ve serseri bir oglusunuz, degil mi? Stavrogin'in y z gittik e soluyordu. arpik bir tebess mle: - Evlenme nedenim hakkinda yanilmakla beraber siz bir psikologsunuz, dedi. ok hay ret ediyorum dogrusu. Kirilov mu? Fakat onun bununla bir iliskisi olamaz. 302 - Y z n z soluyor, degil mi? Stavrogin, sonunda sesini y kselterek: - Fakat ne istiyorsunuz? diye sordu. Yarim saatten beri kirbacinizin altinda otu ruyorum ye hi degilse kibarca gitmeme izin verebilirdiniz, eger... eger bana b yle davranmaniz i in mantiga uygun bir amaciniz yoksa... - Mantiga uygun bir ama mi? -Elbette. Hi degilse amacinizi s ylemek zorundasiniz. B yle davranmanizi bekliyordum; fakat, b t n g rd g m t k r r gibi konusmaniz. Kapiyi a mak zahmetine katlanir misiniz, l tf Stavrogin, oturdugu sandalyeden kalkti. Shatov fkeyle arkasindan firladi. Stavrog in'in omzunu tutarak: - Topragi p, g z yaslarinla sula, merhamet dilen! diye haykirdi. Stavrogin basini n ne egerek hemen hemen b y k bir kederle: - Fakat o sabah sizi... ld rmedim, degil mi? diye sordu. Ellerimi ektim, degil mi? - Haydi bana her seyi anlatin! Bana tehlikeyi haber vermeye geldiniz... beni kon usturdunuz... yarin evliliginizi resmen a iklamaya niyetli oldugunuzu s ylediniz! Ye ni korkun bir d s ncenin elinde kivrandiginizi y z n zden anlamiyor muyum saniyorsunuz? Sta vrogin, neden ebediyen size inanmaya mahk mum? Baska birisiyle b yle konusabilir miy dim? Al akg n ll y m; fakat, Stav-rggin'le konusuyorum diye iplakligimdan utanmiyordum. Sta vrogin beni dinliyor diye, kendi deyislerimle b y k bir d s nceyi karikat rize etmekten ko rkmadim... Siz gittikten sonra ayak izlerinizi bile pecegimi bilmiyor musunuz? Si zi kalbimden s k p atamam, Nicholas Stavrogin! Stavrogin soguk bir sesle: - Sizi sevemedigim i in z r dilerim, Shatov, dedi. - Sevemeyeceginizi biliyorum. Yalan s ylemediginizi de bi303liyorum. Dinleyin. Her seyi d zeltebilirim. Sizin hesabiniza tavsani yakalayaca gim. Stavrogin susuyordu.

- Bir beyefendinin simarik oglusunuz, bir beyefendinin son oglu. Kendi halkinizi tanimadiginizdan, iyilik ve k t l k arasindaki ayrimi tanimlayamiyorsunuz ve tanimlay amayacaksiniz da... ne siz ne de Verkhovenskyler, baba ve ogul... ne de ben... b en de bir beyefendiyim... ben, k leniz ve usaginiz Pashka'nin ogluyum... Dinleyin, alisarak Tanri'ya varin; her sey ondadir; yoksa, siz de k f gibi yok olacaksiniz; Tanri'ya, alismakla erisin. - alismakla Tanriya erismek mi? Nasil bir alisma? - Ren berlik. Varlikli olmaktan vazge in. Ah, g l yorsunuz! Bir hile olacagindan mi kork uyorsunuz? Fakat Stavrogin g lm yordu. Ger ek bir sey bulmus gibi bir an d s nd kten sonra: - alismakla Tanri'ya erisilebilecegini ve bu alismanin da ren berlik oldugunu d s n yorsun uz, degil mi? diye sordu. Sonra birden konuyu degistirdi. - Sahi, dedi. Bana hatirlattiniz. Zengin olmadigimi ve atacak bir seyim bulunmad igini biliyor muydunuz? yleki, Mary'nin gelecegini bile garanti edecek durumda de gilim. Baska bir sey daha var. Eger sizce bir sakinca yoksa, ilerde Mary'yi g rebi lir misiniz diye sormaya gelmistim. Onun zavalli d s ncelerine ancak siz bir etki ya pabilirsiniz. Bunu size, bana herhangi bir sey olursa, diye s yl yorum. Shatov bir eliyle mumu alirken, b r elini salladi. , - Pek l , dedi. Mary'yi g rmemi ist iyorsunuz. Tabii daha sonra.. Gidip Tikhon'u g rsenize. - Kimi. -Tikhon. Eskiden rahipti; simdi, hasta oldugundan alismiyor. Sehrin sinirina yaki n bir yerdeki Efimevsky Borogorodsky Ma-nastiri'nda oturuyor. 304 - Ne demek istediginizi anlayamadim? -Hi bir sey demek istemedim. Onu ziyarete giden bir ok insan var. Siz de gidip onu g r n . Neden .g rmeyesiniz? Neden olmasin, yani? - Ismini ilk kez duyuyorum ve... ve simdiye dek b yle bir adamla tanismamistim. Te sekk r ederim, gidip onu g recegim. Shatov, elindeki mumla merdivenleri aydinlatarak: - Bu taraftan, dedi. Merdivenlerden indikten sonra, sokaga a ilan kapiyi ekip a ti. - iste, diye ekledi. Stavrogin kapidan ikarken sakin bir sesle: - Bir daha sizi g rmeye gelmeyecegim, dedi. Sokak h l zifiri karanlikti ve yagmur din memisti. 2 GECE DEVAM EDIYOR Stavrogin, Bogoyavlenskaya Sokagi boyunca y r d ; yol hafif e meyilliydi ve ayaklari amur da kayiyordu. Sonunda, karsisina sisle kapli genis bir bosluk ikti...Nehir. Burad aki evler k k kul belerden ibaretti ve karisik bir ok sokak vardi. Stavrogin, uzun bir s r e nehirden fazla ayrilmadan itlerin boyunca y r d . Buralari ok iyi bildigi, yolunu sasi rmadan y r mesinden belli oluyordu. D s ncelere dalmis g r n yordu. Kendisini birden, dubalar erine kurulmus islak k pr n n zerinde bulunca sasirarak etrafina bakindi. Etrafta kimse ler yoktu. Yollar o kadar tenhaydi ki, hemen dirseginin dibinde, kendisine yaban ci gelmeyen simarik bir ses duydugu zaman elinde olmadan irkildi. - z r dilerim, efendim, semsiyenizden ben de yararlansam, sizce bir sakincasi olur mu? 305Ger ekten de, bir g lge semsiyenin altina s z ld ya da Stavrogin'e yle geldi. Askerleri n dedigi gibi adamla omuz omuza y r yordu. Stavrogin, adimlarini agirlastirarak, kar anligin elverdigi l de yanindaki adamin y z n g rmeye alisti. zerinde kaba elbiseler bul adam kisa boyluydu. Kivircik sa larini ancak rtebilen, kenarlari yirtik bir sapka, basinda limon kabugu gibi duruyordu. Sa lari kuzguni siyah, g zleri olduk a iri, g l kuvve tli bir adamdi. G zlerinde, genelde ingenelerde oldugu gibi sarimtirak bir parilti vardi. yleki, bu zifiri karanlikta bile pariltilari g rmek m mk nd . Yaklasik kirk yaslar inda vardi ve sarhos da degildi. Stavrogin: - Beni taniyor musunuz? diye sordu. - Siz Bay Stavrogin'siniz, efendim. Ge en pazar tren istasyonunda sizi g stermisler di. Ayrica, sizin hakkinizda daha nce de ok sey duymustum, efendim.

- Bay Verkhovensky'den mi? Yoksa siz... siz ka ak Fedka olmayasiniz? -Vaftiz adim Fyodor'dur, efendim. Buralarda oturan bir annem var, efendim. Simdi ok yasli, efendim ve her ge en g n biraz daha k yor. Yasliligina, ayaginin bir ukurda ol uguna bakmadan, benim i in gece g nd z dua eder, efendim. - Ka ak bir mahk msunuz, degil mi? - Evet, efendim, sadece ikametg himi degistirdim, o kadar. m r boyu hapis cezasi aldi gimdan, kitaplarima, kiliseye ve anlara veda etmistim. Cezami bitirmek i in de ok uz un bir zaman gerekiyordu, efendim. - Burada ne ariyorsunuz? - Elimden geldigi kadar ge inmeye alisiyorum, efendim. Ge en hafta, amcam buradaki h apishanede ld , efendim. Kalpazanliktan mahk mdu. Onun ruhuna, k peklere iki d zine tas a ttim, efendim. Simdilik yaptigim is bu kadar. Ayrica, Bay Verkhovensky, efendim, b t n Rusya'da serbest olarak dolasabilmem i in bana bir 306 t ccar pasaportu temin edecek. Anladiginiz gibi, efendim, Bay Verkhovensky b yle bir evraki temin edene kadar oyalanmam gerekiyor. Bana karsi ok nazik davraniyor; nk , e fendim, bana diyor ki 'Babam seni Ingiliz Kul b 'nde kumarda kaybetmis. Bu haksizlik tir. Insanliga sigmaz bir davranistir. I imi biraz isitabilmek i in bana ruble verebi lir misiniz, efendim? - Demek ki burada beni bekliyordunuz, degil mi? Bundan hoslanmadim. Kimin emriy le? - Kimseden emir almis degilim, efendim. Sizin ne kadar merhametli oldugunuzu bil digimden, efendim, bunu herkes biliyor. Sizin de anlayacaginiz gibi sifiri t ketme k zereyim, efendim. Son cuma, midemi etli b rekle tika basa doldurdum. O zamandan b eri bir sey yemedim. Bir g n hi bir sey yemedim. Ertesi g n sabrettim. nc g n yine bir se emedim. Nehirde su bol; fakat, o kadar ok i tim ki, midemde kurbagalar kol gezmeye basladilar. Benim gibi zavalli birine birka kurus ayiramaz misiniz, efendim? Bura ya yakin bir yerde beni bekleyen bir hanim arkadasim var, efendim; fakat, cebimd e birka ruble olmadan gitmeye cesaretim yok. - Bay Peter Verkhovensky, benim adima size nasil bir s z verdi? - Hi bir s z vermedi, efendim, ama p r zl bir isinizde size yardimci olabilecegimi ima et ti. Fakat, kafasindan ge en d s nceleri bilemiyorum, efendim. Bir kazak kadar sabrim o lup olmadigini denemek ister sanirim. Ayrica, bana zerre kadar olsun g venemez. - Oh? Neden g ven miyormus? - Bay Verkhovensky iyi bir astronomdur ve g ky z nde bilmedigi yildiz yoktur fakat o d a hepimiz gibi yanilabilir, efendim. Tanri'nin huzurunda size s ylediklerim dogrud ur, efendim; nk , sizin nasil bir kimse oldugunuzu herkes biliyor. Bay Verkhovensky ve sizin karakteriniz bagdasamaz, efendim. Bir keresinde, insanin hain oldugunu ve d s ncelerini kimsenin degistiremeyecegini ve bir hain olarak kalacagini s ylemisti . Eger bir kimseye aptaldir 307derse, o insan onun g z nde aptal olarak kalir, efendim. Fakat ben, efendim, sali ve arsamba g n aptal olabilirim; ama, persembe g n ondan daha akilli bir insan olabili rim. Bu bakimdan, anliyorsunuz ya, efendim, pasaportum olmadigindan Rusya'da kal amayacagimi d s n yor ve beni avcunun i inde sayiyor. Bay Verkhovensky'nin hayati ok ucuz buldugunu da s yleyebilirim, efendim; nk , insanlara kendince bir deger veriyor ve in ancindan bir milim olsun ayrilmiyor. Ve ayrica, son derece yanilan bir insandir. Kendisinin haberi olmadan, sizin n n ze ikamayacagimi d s n yor; oysa, g rd g n z gibi kar m. g nd r yolunuzu bekliyorum, efendim. gecedir bu k pr n n st nde yolunuzu g zl yorum Tanri'nin huzurundaymis gibi n n z-deyim. Onsuz da yoluma devam edecegimi ona kanitla mak istiyorum. Daha dogrusu, arigin n nde egilmektense, izmenin n nde egilmek benim i in aha iyidir, diye d s n r m. -Peki, bu k pr den gece ge ecegimi size kim s yledi? - Dogrusunu s ylemek gerekirse, efendim, agzini bir an olsun kapamasini bilmeyen Y z basi Lebyatkin'den grendim. Bu bakimdan, g n gecemin karsiligi sizden alacagim rubl lacaktir. Elbiselerimin islanmasindan, tepeden tirnaga sirilsiklam oldugumdan s z etmeyecegim. Sadece buna katlanip g lecegim, efendim. - Ben sol tarafa siz ise, sag tarafa gidiyorsunuz. Iste k pr n n sonuna geldik. Bakin Fyodor, s ylediklerimi anlayan kimseleri severim. Size metelik bile vermeyecegim. Karsima bir daha ne k pr de ne de baska bir yerde ikin. Size ne simdi ne de gelecekte ihtiyacim olacak ve simdi s ylediklerimi yerine getirmeyecek olursaniz, ellerini

zi, kollarinizi baglayip sizi polise teslim ederim. Haydi, simdi defolun bakalim ! - Hi degilse, size buraya kadar eslik ettigim i in bana birka kurus vermelisiniz, ef endim. Sizin yaninizda y r mek benim i in b y k bir serefti, efendim. - Haydi, yaylanin bakalim!.. 308 - Fakat yolunuzu bulabilecek misiniz, efendim? Burada y zlerce d neme vardir... sehri n bu yakasinda size yolunuzu g sterebilirim, efendim. nk , buradaki yollar, sanki seyt an buradan ge erken sepetinden ikartip oraya buraya serpistirmis gibi karmakarisikt ir. Stavrogin, tehdit eder bir tavirla adamdan yana d nd . - Sizi simdi baglayacagim! - Belki de fikrinizi, degistiririsiniz, efendim. Benim gibi bir ks ze aci vermek si ze ne kazandirir ki?... - Kendinize g vendiginizi g r yorum!... - Kendime degil size g veniyorum, efendim. - Size hi ihtiyacim yok. Bunu evvelce s ylemistim. -Fakat b t n mesele, benim size ihtiyacim olmasinda, efendim. Eh, baska arem yok, siz in d n s n z bekleyecegim, efendim. - Fakat ben de serefim zerine s z veririm ki, eger bir daha karsima ikacak olursaniz , sizi baglarim. - Bu takdirde, kemerimi de hazir edecegim, efendim. Allahaismarladik, efendim. S emsiyeniz altinda beni barindirdiginiz i in de tesekk r ederim. lene kadar bu iyiligi nizi unutmayacagim, efendim. Adam geride kaldi. Stavrogin, b y k bir huzursuzluk i inde gidecegi yere vardi. Yerden bitmis gibi ortaya ikan adamin kendisine ihtiyaci olduguna kesin bir inanci vard i ve bunu bildirmek i in fazla bekleyememisti. Serserinin tamamen yalan s ylemedigi de belliydi. Belki de Verkhovensky'den gizli olarak kendi hesabina alisiyor ve on dan bir is alacagini umuyordu. Eger b yleyse, bu karsilasmanin ok ilgin bir y n vardi. *** . Stavrogin'in gittigi ev, issiz bir sokakla, mutfak bah elerinin itleri arasinday di ve kelimenin tam anlami ile sehrin kenarindaydi. 309Bu, hen z dis kaplamalari yapilmamis, yeni, k k ahsap bir evdi. Panjurlu pencereler den birinin panjuru zellikle a ik birakilmis ve pencerede bir mum yakilmisti. G r n se g re o gece gelecek olan bir ziyaret i i in yakilmisti. Stavrogin, eve daha otuz adim ka la, ev sahibi olmasi gereken, uzun boylu bir adamin merakla sokagi kontrol ettig ini g rd . Biraz sonra da, adamin sabirsiz ve endiseli sesini duydu. - Siz misiniz, efendim? Siz misiniz? Stavrogin, kapiya kadar gidip semsiyesini kapayana kadar cevap vermedi. Sonra: - Evet, benim, diye seslendi. Kapida duran adam, yani y zbasi Lebyatkin, heyecanla birka adim atti. - Nihayet gelebildiniz! L tfen, semsiyenizi alayim, efendim. Hava ok yagisli, efend im. Semsiyenizi a ip bir k seye koyarak kurutacagim. Buyurun, efendim, buyurun. Koridordan, i inde iki mum yanan odaya a ilan kapi ardina kadar a ik duruyordu. - Geleceginizi bu kadar kesinlikle bildirmemis olmasaydiniz, geleceginizden umud umu kesecektim artik. Stavrogin, odaya girerken saatine bakarak: - Bire eyrek var, dedi. - O kadar ok yagiyor ve o kadar uzaktan geldiniz ki. Saatim olmadigindan zamani b ilemiyorum ve... ve pencereden ise bah eden baska bir sey g r nm yor... yani, sik yet etmi yorum, efendim; nk , sik yet etmeye hakkim yok. Sadece, b t n hafta beklemekten sabirsizla ndim, o kadar... nihayet bir karara baglanmasini arzu ediyordum... - Ne demek istiyorsun? - Yani kaderimi agzinizdan duymak istemistim, efendim. Oturan, l tfen. Masanin yaninda duran sandalyeyi basiyla isaret etmisti. 310 Stavrogin evresine bakindi; tavani al ak k k bir odaydi; mobilya olarak sadece son dere ce gerekli esyalar vardi; yepyeni sandalyelerin ve kanepenin rt leri yoktu; biri ko ltugun yaninda digeri odanin k sesinde duran, ihlamur agacindan yapilmis iki masa vardi; masanin birinin zerine rt rt lm s, her t rl teberi konmus ve bunlarin st ne de

bir pe ete yayilmisti. G r n se bakilacak olursa, oda t m yle tertemiz tutulmustu. Y zbasi Le yatkin sekiz g nden beri i miyordu. Y z sismis ve sari g r n yordu. Bakislari oradan oraya d lasiyor ve g zlerinin i inde merak kivilcimlari u usuyordu. Daha da garibi, konusmasi ve davranisinin nasil olmasi gerektigine bir t rl karar verememis g r nmesiydi. Eliyle odayi g stererek: - G rd g n z gibi, dedi. Bakin, artik Kesis Zossima gibi yasiyorum. I memek, yalnizlik ve yoksulluk... Eski zaman s valyelerinin yemini... - Eski s valyelerin b yle yemin ettiklerini mi saniyorsunuz? - Belki de yaniliyorum. Yazik ki, dogru d r st bir egitimim yok! Her seyi berbat et tim!.. Inanin efendim, y z kizartici zayifligimi ancak burada anlayabildim. Ne bir bardak ne de bir damla i iyorum, efendim!... K k bir yuvam var ve tam alti g nd r vicdan temizliginin anlamini ok iyi anladim. Hatta, duvarlar bile re ine kokuyor ve bana d ogayi hatirlatiyor. Nasil bir adammisim meger? Ben nasil bir adamdim? Sairin tam yerinde s yledigi gibi, Geceleri evsiz barksiz dolasirim, G nd zleri, dilim bir karis sarkarak. Fakat... iliklerinize kadar islanmissiniz... bir fincan ay i mez misiniz? - Hayir, tesekk r ederim. - Semaver saat sekizden beri kayniyordu, ama...korkarim ki... s nm st r. D nyada her sey ayni sekilde s nm yor mu? Bir g n 311gelecek, g nesin bile s necegini s yl yorlar. Bununla beraber, semaverin altini yenid en yakacagim, tabii gerekirse. Agafya hen z uyumadi. - S yleyin bana, Mary... Lebyatkin hemen: - Burada, burada, diye fisildadi. Ona s yle bir bakmak ister miydiniz? S z n n burasinda, odanin bitisigindeki kapali kapiyi g sterdi. Stavrogin sordu: - Uyumuyor mu? - Hayir, hayir, Tanri hakki i in hayir! Nasil uyuyabilir. Aksine, aksamdan beri si zi bekliyordu ve d n sizin geleceginizi grenir grenmez sa larini taramaya basladi. Y z nde arpik bir tebess m belirmisti; ama, hemen kendisini toparladi. Stavrogin kaslarini atarak: - Genel olarak durumu nasil? diye sordu. Lebyatkin, y z nde aci bir anlamla omuzlari m kaldirdi. - Genellikle mi? Siz kendiniz biliyorsunuz, efendim; fakat, su anda... su anda, efendim, iskambille kendi falina bakiyor. - Pek l , daha sonra. nce sizinle hesaplasmamiz gerekiyor. Stavrogin sandalyeye oturd u. Y zbasi koltuga oturmaya cesaret edemeyerek baska bir sandalyeye oturdu ve s ylenece kleri dinlemek zere biraz ne egilerek bekledi. Stavrogin birden farkina vararak sordu: - K sedeki masanin st nde ve rt altinda duran nedir? Lebyatkin masaya bakmak zere d nd . - O mu, efendim? dedi. Sizin c mertliginizin bir par asi, efendim. Yeni tasindigimiz dan ve sizin uzun yoldan geldiginizi g z n ne alarak... 312 Minnet dolu bir anlamla g l msedi. Sonra yerinden kalkip ayak parmaklarinin ucuna ba sarak masanin yanina gitti ve rt y dikkatle kaldirdi. rt n n altinda yiyecek soguk bazi s eyler hazirlanmisti; haslanmis et, domuz salami, sardalya, peynir, k k bir s rahi ve u zun bir sise sarap. B t n yiyecekler b y k bir dikkatle yerlestirilip hazirlanmisti. - Siz mi hazirladiniz? - Evet. D n hazirlamistim. Elimden gelen gayreti g sterdim. Bildiginiz gibi Mary, b yl e seylerle pek ilgili degil. B t n bunlar sizin beni bagislamanizdir. Burasi da sizi n evinizdir, benim degil. Yani, ben sadece sizin basit bir hizmetk rinizim. Fakat ruhen, efendim, ruhen tamamen zg r m. Elimde kalan bu son seyi benden almaniz m mk n olam az! - Anliyorum. Peki ama, yerinize oturmayacak misiniz? Lebyatkin yerine otururken: -Size minnettarim, efendim, ama zg r m! diye haykirdi. Ah, efendim, kalbim o kadar do luydu ki sizi nasil sabirsizlikla bekledigimi bilemezsiniz. Iste simdi kaderimi tayin edeceksiniz... hem benim hem de i erdeki zavallinin. D rt yil nce orada oldugu gibi... kalbimi yine size a acagim. O zamanlar beni dinler siirlerimi okurdunuz... O zamanlar Shakespeare'den esinlenerek sizin palya onuz adini takmislardi bana. K aderimde o kadar nemli yeriniz vardi ki... Simdi ok b y k korkularin tutsagiyim. g d ve k

derimi aydinlatacak olan isigi da sizden bekliyorum. Peter Verkhovensky bana kar si ok k t davraniyor. Stavrogin onu ilgiyle dinledi ve yakindan inceledi. Y zbasi ger i i meyi birakmisti; a ma, d s ncelerinin yine de bir d zeni yoktu. Onun gibi yillanmis ayyaslar da, ancak b yl e delice davranislar g sterebilirdi. Oysaki, madrabazlikta kimseden geri kalmamaya alisirlardi. Stavrogin biraz oksayici bir tavirla: - G r yorum ki bu d rt yil s resince hi degismemissiniz, 313y zbasi, dedi. Insan hayatinin ikinci yarisinin, genellikle birinci yarida edin ilen aliskanliklarla dolu oldugu dogrudur. Lebyatkin, yari saka, yari ciddi bir tavirla: - B y k laflar, efendim, diye haykirdi. Ger ekten heyecanlanmisti; nk , g zel konusmaya hayrandi. - S ylediklerinizin hi birini unutmadim, diye devam etti. zellikle Petersburg'da s yle diginiz bir s z hi unutmadim. 'Sagduyunun karsisinda tutunabilmek i in ger ekten de b y k b r insan olmak gerekir.' Evet, efendim kelimesi kelimesine b yle s ylemistiniz. - Insanin budala olmasi da bir sey degistirmez. -Tamamen haklisiniz, efendim. Hayatiniz boyunca hep b y k s zler ettiniz. Halbuki, Lip utin ve Peter Verkhovensky b yle seyleri s ylemekten acizler! Ah, Bay Verkhovensky t arafindan nasil hakarete ugradigimi bilemezsiniz, efendim! - Fakat siz ne yaptiniz, y zbasi? Siz nasil davrandiniz? - Sarhostum, efendim. Ayrica, y zlerce d smanim var! Fakat... fakat simdi yeni bir sayfayi eviriyorum ve... ve simdi bir yilan gibi g mlek degistirecegim. Vasiyetimi hazirlamis oldugumu biliyor musunuz, efendim? - ok ilgin . Kime ne birakiyorsunuz? - lkeme, insanliga ve grencilerime, efendim. Gazetelerde bir Amerikali'nin hayatin i okudum. B t n servetini fabrikalara ve zel arastirmalara birakmis. Kemiklerini tip g rencilerine ve derisini de, gece g nd z Amerikan Ulusal Marsi'nin alinmasi i in davul y apilmak zere bagislamis. Yazik ki, bizler, Amerika Birlesik Devletleri'nin yanind a c celer gibi kaliyoruz. Rusya dogadan zayiftir; fakat, zek bakimindan g l d r. Ben de de rimi, g reve baslamak serefine eristigim Akmolinsky Piyade Alayi'na, her g n Rus Ulu sal Marsi'nin alinmasi i in birakacak olsam, bunun b y k bir gericilik olmasi nedeniyle yasaklanacagindan eminim. Iste bu 314 nedenlerle, y ksek okul grencileriyle yetindim ve kemiklerimi akademiye birakmak ar zusundayim. Ama bir sartla, kafatasimin alninda s yle bir yazi bulunacak: 'Pisman olmus serbest d s nceli bir insandi.' Evet, efendim, b yle iste!... Y zbasi heyecanlanmisti ve Amerikali'nin biraktigi vasiyetnameden hoslandigi belli ydi. Ayni zamanda madrabazin biri oldugundan, her zaman oldugu gibi Stavrogin'i eglendirip g ld rmek arzusundaydi. Fakat Stavrogin g lecegi yerde, kuskulu bir tavirla: - Demek ki, vasiyetinizi yayinlayip, bunun i in bir d l almak amacindasiniz, degil mi ? diye sordu. Lebyatkin, karsisindakini dikkatle inceleyerek: -B yle de olsa, bundan ne ikar, efe ndim? diye sordu. Ne ikar bundan? Nasil bir hayat yasadigimi d s n n bir kere!.. Bir za manlar sevdiginiz siirlerimi bile terkettim, efendim. Bir sise sarabin basinda n e kadar g zel yazardim, degil mi? Hatirlamiyor musunuz? Fakat, yazarligimin d nemi k apandi artik. Gogol gibi sadece bir siir yazdim!... Son yk s nde oldugu gibi. Hatirla rsaniz, Gogol bu siirini bagrindan d k lm s bir duygu gibi tanitmisti. Hem de b t n Rusya' ya... Ben de onun gibi son sarkimi s yledim ve sustum!... - S zettiginiz hangi siir? - 'Eger O Kadin, Ayagini Kirarsa!..' - Ne...Neee? Lebyatkin de bunu bekliyordu. Kendi siirlerine sonsuz bir saygi duyardi; fakat, bazi konularda ikiy zl olusundan, siirlerinin Stavrogin'i g ld rmesini isterdi. B ylece b ir tasla iki kus vurmus oluyordu. Hem bir sair olarak kendisini tatmin ediyor, h em de Stavrogin'i eglendiriyordu. Ama simdi, nc bir amaci vardi. Siirlerini ne s rmekle , daima ok korktugu, kendisini su lu buldugu bir konuda su suz oldugunu g stermek istiy ordu. - 'Eger O Kadin Ayagini Kirarsa' Yani, atindan d secek olursa. Biraz fantazi bir d s n ce, deli sa masi; ama, bir sair bulusudur. Bir

315keresinde atla ge en bir kiz g rd g mde, sasmis ve kendi kendime su nemli soruyu sormu stum: 'O zaman ne olurdu?' Yani, bir kaza olursa? Cevabi a ikti: B t n hayranlari ka isi r ve ortada sadece kalbi ezik sair kalirdi. Kusura bakmayin; ama, bit bile sik ol abilir ve buna engel olacak bir yasa da yoktur. Bununla beraber, k k hanim mektubuma ve siirime g cenmis. Hatta, sizin bile kizdiginizi s yl yorlar. Dogru mu? Acinacak bi r sey bu. Inanamam. D s ncelerimle kime zararim dokunabilir ki? Ayrica yemin ederim ki, b t n bunlar Liputin'in basinin altindan ikiyor. 'G nder, g nder! Herkesin mektup g nde rmeye hakki vardir.' Onun s z ne kanarak ben de g nderdim. - Yanilmiyorsam, ona evlenme teklif ettiniz, degil mi? - D smanlar, d smanlar, d smanlar!... Stavrogin soguk bir tavirla: - Siirinizi okuyun! dedi. - Sa ma, sa ma, sadece sa ma. B yle s ylemekle beraber, yerinde dogruldu. Elini uzatarak basladi:

Hepsinin g zeli bir bacagim kirdi, Ve simdi daha da g zellesti, Onu ok daha fazla seviyorum simdi ve, Yalvariyorum ona, Onu ne kadar ok sevdigimi hatirlarsin diye. Stavrogin elini sallayarak: - Yeter, dedi. Bu kadari yeter. Lebyatkin, sanki siir okuyan kendisi degilmis gibi konuyu hemen degistirerek: - Petersburg'u d s n yorum, dedi. Yeniden dogusu d s n yorum... efendim, simdiye kadar bana k b y k yardimlarda bu316 lundunuz; yolculuk yapabilmem i in gerekli parayi benden esirgemeyeceginizi umabil ir miyim? Bir haftadan beri, g nesi bekledigim gibi sizi bekledim. - z r dilerim. Fazla param kalmadi. Hem neden size para verecek misim? Stavrogin birden fkelenmis g r nd . Kura bir sesle, y zbasinin b t n k t l klerini kisaca sa rhosluk, yalan s ylemek, Mary i in verilen paraya el koymak, kiz kardesini manastird an almak, aralarindaki sirri a iklayacagini s yleyen mektuplar yazmak, Dasha'ya kars i davranisi... falan filan. Y zbasi oldugu yerde kipirdaniyor, ellerini salliyor v e tam cevap vermek zere hazirlandigi zaman Stavrogin tarafindan susturuluyordu. Stavrogin sonunda: - Bir sey daha var, dedi. Aile gururu hakkinda atip tutuyorsunuz. Kiz kardesiniz in Stavrogin ile evlenmesini neden onursuzluk sayiyorsunuz? - Fakat evliligi bir sir olarak saklandi, efendim! Kiz kardesimin evliligi k t bir seymis gibi toplumdan saklandi! Sizden para aliyorum ve bana soruluyor: 'Ne para si bu?' Dudaklarim bagli oldugu i in cevap veremiyorum. Cevap veremiyorum; nk , verece gim cevap kiz kardesime ve aile gururumuza zarar verecektir. Y zbasi sesini y kseltmisti. Bu konu onun en ok sevdigi konuydu ve b t n kozlari elinde t uttugunu d s n yordu. Zavalli adam, biraz sonra yiyecegi darbeden habersizdi. Stavrogi n, evinin g nl k soranlarindan s z ediyormus gibi, sakin bir sesle, birka g ne kadar, bel ki yarin ya da b r g n, evliliklerini topluma a iklayacagini; hatta topluma oldugu kada r polise de bildirecegini; b ylece, aileye s r len leke ile beraber para sorununun da ortadan kalkmis olacagini anlatti. Y zbasi g zlerini a arak ona bakti. nce s ylenenleri a nlayamamisti. Durumun etraflica anlatilmasi gerekiyordu. - Fakat... fakat kiz kardesim yari deli... - Gereken her seyi yapacagim. 317- Peki...peki, ya anneniz? - Istedigini d s nmek ve yapmakta serbesttir. - Peki, karinizi evinize g t recek misiniz? - Belki g t recegim. Fakat sizi ilgilendiren bir sorun degil. Hem en k k bir sekilde bil e ilgilendirmez. - Beni ilgilendirmez derken... ne demek istiyorsunuz? Peki, ben ne olacagim? - Surasi muhakkak ki evime kabul edilmeyeceksiniz. - Fakat ben akrabanizim. - Insanlar b yle bir akrabaliktan ka inirlar. Neden size para vermeye devam edeyim? G c n z yeterse cevap verin.

- Fakat, efendim, bu m mk n degil. Bu sorunu bir kere daha g zden ge ireceginizden emini m. Intihar etmemi istemezsiniz, degil mi? Halk ne d s necek? D nya ne diyecek? - Sizin d nyanizdan bana ne!.. Sarhoslugum aninda, bir iddia, bir sise sarap ugrun a, arzu ettigim i in kiz kardesinizle evlendim ve simdi de bunu topluma duyuracagi m. Bu beni eglendirecekse neden topluma a iklamayayim? Bunlari yle bir fkeyle s ylemisti ki, Lebyatkin, s ylenenlere inanmaya basladi. - Peki ben ne olacagim? Ne yapacagim? Aslinda nemli olan benim! Saka etmiyorsunuz , degil mi? - Hayir saka etmiyorum. - B yle davranacaginizi istediginiz kadar s yleyin, s ze inanmiyorum. Fakat dedikler inizi yapacak olursaniz, sizi dava ederim. - D nyanin en b y k aptallarindan birisiniz, y zbasi - Aldirmam. Baska yapacak ne kaliyor ki? nceleri, alismasina karsilik hi degilse ba simizi sokacak bir yer buluyorduk. Beni kaderimle bas basa terkedecek olursaniz, ben ne olacagim? - Peki ama, yeni bir is bulmak i in Petersburg'a gideceksiniz, degil mi? Sahi akli ma geldi. Bagislanmak umuduyla baska arini ele 318 vermek i in Petersburg'a gitmek istediginiz s yleniyor. Dogru mu bu?

Y zbasi, agzi bir karis a ik oldugu halde, bakmakla beraber cevap vermedi. Stavrogin, bu ana kadar biraz imali ve biraz da alayla konusuyordu. yle ki, Lebya tkin, efendisi ger ekten kiziyor mu, yoksa saka mi ediyor, ger ekten evli oldugunu a i klayacak mi, bir t rl kesin bir karar veremiyordu. Simdi ise, Stavrogin'in asiri se rt g r n s ylesine inandiriciydi ki, Lebyatkin sirtinin rperdigini hissetti. Stavrogin masanin zerine dogru egilerek son derece ciddi bir sesle: - Dinleyin, y zbasi, dedi.Dinleyin ve dogru cevap verin. Lebyatkin, herhangi bir i hbarda bulundunuz mu bulunmadiniz mi? Bir seyler yapmayi becerebildiniz mi? Yoks a, bir sey yapamadiniz mi? B y k bir budalalik yaparak herhangi birine mektup falan g nderdiniz mi? Y zbasi, bos g zlerle Stavrogin'e bakarak: - Hayir, efendim, dedi. Yapmadim ve b yle bir sey de aklima gelmedi. -Yalan s yl yorsunuz. B yle bir seyi d s nd n z. Petersburg' a da bu nedenle gitmek istiyorsu uz. 'Eger mektup yazmadinizsa, burada kimseye bu hususta bir gevezelik de yapmad iniz mi? Bana dogruyu s yleyin. Bir seyler duydum. Zavalli y zbasi: - Sarhosken Liputin'e s ylemistim, diye fisildadi. Liputin bir haindir. Ona i imi d km s t m. -I inizi d kt n z, ama insan bu kadar budala olamaz. B yle bir seyi d s nseniz bile, kendiniz saklamaliydiniz. Insanlar bug nlerde dillerini tutmasini ve ok az konusmasini bilm eli. Y zbasi tir tir titriyordu. - Fakat, dedi. Siz hi bir seye karismis degilsiniz ki. Ben sizi... 319- Tabii, sagdiginiz bir inegi ele verecek kadar da budala sayilmazsiniz. Lebyatkin: - Siz kendiniz karar verin! dedi ve aresizlik i inde, g zyaslariyla, son d rt yil i indek i yasantisini, abuk abuk konusurak zetlemeye basladi. Son dakikaya kadar nemini anlayamadigi, kendisiyle hi bir ilgisi olmadigi halde bir s r ise burnunu sokan b y k bir budalanin, sarhosluk i inde ge en d zensiz ve son derece ig en bir yasanti-siydi anlattiklari. Daha Petersburg'dayken, sirf dostluk y z nden, nive rsite grencisi olmadigi halde bir niversite grencisi gibi davranarak, herhangi bir seyin su oldugunu bilmeden, hi bir k t sey d s nmeden, bir s r bildiriyi merdivenlere, gaz yerine, mektup kutularina, tiyatrolarda seyircilerin sapkalarinin i ine, paltolar inin ceplerine nasil sokusturdugunu bir bir anlatti. Daha sonra onlardan para al maya baslamisti. 'O zamanlar ok parasizdim, efendim' diyordu. Iki ilin b t n k ylerine muhtelif bildiriler dagitmisti. Lebyatkin: ' . - Beni en ok zen, bu yaptiklarimin yasalara g re su olmasiydi, diye haykirdi. G n n birin de, yabasini kaparak sabah evden firlayan birinin aksam evine zengin olarak d nece gini bildiren bildiriler hazirlandi. D s n n bir kere, efendim!... Korkudan titremekle

beraber yine de bu bildirileri dagittim. Bazen de bes alti satirlik, b t n Rusya'ya hitap eden bildiriler ikartiyorlardi. 'Acele edin ve kiliselerinizi kapatin, Tan riyi yok edin, evlilik baglarinizi koparin, miras haklarini ortadan kaldirin, bi a klarla silahlanin' ve daha baska neler yazdiklarini Tanri bilir ancak. Bu bildi rilerden biriyle yakalandim. Fakat, Tanri onlari korusun, alayin subaylari bana bir temiz dayak attiktan sonra serbest biraktilar. Ve ge en yil, elli rublelik sah te Fransiz paralarini Korovayev'e verirken az kalsin yakalaniyordum. Tanriya s k rle r olsun ki, Korovayev, sarhosken havuza d s p boguldu ve su lu oldugumu kesin olarak k anitla320 yamadilar. Virginskyler'de, evli bir sosyalist kadinin zg rl g nden s zettim. Ge en Haziran , ilimiz b lgelerinden birinde, yine yasak olan bildirilerden dagitiyordum. Bu isi yine yapacagimi s ylediler. Bay Verkhovensky, emirlerim yerine getirmemin gerekti gini ima yollu anlatti. Bir s reden beri beni tehdit ediyor. Bakin beni pazar g n nas il tehdit etti! Ben bir k leyim, efendim, ben bir k k tirtilim, Tanri degil. Bu bakimd an sair Dershavin'den ayriliyorum; fakat, efendim, d s n n ne kadar yoksulum!.... Stav rogin b t n anlatilanlari b y k bir ilgiyle dinledi. - S ylediklerinizden ogunu bilmiyordum, dedi. Fakat, size herhangi bir sey olacagi, yani basiniza bir is gelebilecegi kuskusuz. Bir an sustuktan sonra: -- Dinleyin, diye devam etti. Arzu ederseniz, Liputin'in yalan s yledigini, benim de bu islerle ilgili oldugumu sanarak ele verebileceginiz tehdidi ile beni korku tmak istediginizi, b ylelikle benden para sizdirabileceginizi d s nd g n z s yleyebilirsiniz ime s yleyeceginizi bilirsiniz herhalde; Anliyorsunuz, degil mi? - Fakat, ger ekten bu kadar b y k bir tehlikede oldugumu d s n yor musunuz, efendim? Stavrogin bir kahkaha atti. - Size yolculuk i in para bile verecek olsam, sizi Petersburg'a g ndermeyecekleri ge r ek... fakat Mary'yi g rme zamanim geldi. B yle s yleyerek oturdugu yerden kalkti. --Fakat Mary ne olacak, efendim? - Size s ylemistim. - S ylediklerinizde ciddi miydiniz? - H l inanamiyorsunuz, degil mi? - Beni ger ekten de eski bir izme gibi firlatip atacak misiniz? Stavrogin g lerek: 321- Geregini yapariz, dedi. Pek l , yol verin simdi. - Dis kapida beklememi ister miydiniz? Yani, bir seyler duyabilirim de... nk , odala r pek k k... - Fena fikir degil. Dis kapinin merdivenlerinde bekleyin. Semsiyemi alabilirsini z. - Semsiyenizi mi? Fakat, efendim, ben buna deger miyim? - Her insanin bir semsiyesi olabilir. - Insan haklarini bu k c k kelimeyle bildiriyorsunuz, efendim. Konusmasi anlamsizlasmaya basladi; uydugu haberlerden saskina d nm st . Bununla berabe r, kapiya ikip semsiyeyi a tigi zaman, basit d s nceli kafasinda garip bir d s nce sekillen iyordu. Mademki durum b yleydi, kendisinin korkacak bir seyi yoktu; nk , onlar kendisi nden korkuyorlardi. Kafasinda s yle bir d s nce dolasiyordu. "Yalan s yleyip aldatiyorlarsa, b t n bunlarin anlami nedir?" Evliligin topluma duyurulmasi ona ok sa ma bir d s nce gibi geliyordu. Kendi kendine d s n yordu. "B yle bir canavardan her seyin beklenebilecegi dogrudur. Insanlara k t l k etmek i in yas iyor. Fakat, ya pazar g nk hakaretten korkuyorsa ve simdiye kadar korkmadigi gibi k orkuyorsa? ylesine korkuyor ki, bu haberi benim yayacagimi d s nerek, ne yapmak niyet inde oldugunu bildirmek ve bana engel olmak i in buraya kadar gelmek zahmetine kat laniyor. Aman, oyuna gelme, Lebyatkin!... Peki, mademki bunu topluma a iklayacak, neden gece yarisi buraya gizlice geliyor? Ve eger korkuyorsa, son g nlerde korkmay a da hakki yok degil hani. Bak, Lebyatkin, aman, isi y z ne g z ne bulastirma!..." Sonra d s nceler s yle siralanmaya basladi: "Beni Verkhovensky ile korkutmaya alisiyor. Karisik bir durumdayim!... Korkun bir

karisiklik i indeyim!... Liputin'e bir sey 322 s ylememeliydim!... Bu serserilerin neler yapmaya niyetli olduklarini ancak seytan bilir. Zaten onlari hi bir zaman anlayamadim. Bes yil nceki gibi yine alismaya basl adilar. Peki kimi kime ihbar edebilirim? 'Insallah kimseye yazmak aptalligini g st ermemis-sindir? Anliyorum!... Demek ki aptalligi bahane ederek birilerine yazmak m mk n olabilecek? Acaba b yle davranmam gerektigini mi ima etmek istedi? 'Petersburg 'a da bu ama la mi gidiyorsun? Ah kereta!.., B yle bir seyi d s nd g m bile sezdi! Sanki git em i in beni kiskirtiyor. Iki seyden biri: Ya yapmamasi gereken bir seyi yaptigi i i n korkuyor, ya da... ya da hi bir seyden korkmuyor ve beni onlari ihbar etmem i in k iskirtiyor!... Oh, Lebyatkin, nasil bir ikmaza saplandin!... Hata yapmamam i in Tan ri'ya yalvarmaliyim!..." : D s nceleri ile o kadar mesguld ki, Mary'nin odasinda konusulanlari dinlemek aklina b ile gelmedi. Bununla beraber, onlari dinlemek pek de kolay olmazdi; nk , odanin kapi si yekpare tahtadan yapilmisti ve ok kalindi. B t n duyabildigi boguk bir ugultudan i baretti. Y zbasi, saskinlikla yere t k rerek, d s nceleri arasinda kaybolmus bir halde oda dan ikti. Mary'nin odasi, Lebyatkin'in odasindan en az iki kat daha b y kt ; fakat, esyasi yine kaba olarak yapilmis seylerden ibaretti. Masanin zerine i ekli, gri renkli bir rt seri lmisti ve zerinde bir lamba yaniyordu. Karyola, odanin bir k sesini boydan boya kap layan yesil bir perdenin arkasinda kaliyordu. Odadaki esyaya ilaveten, masanin y anina, Mary'nin hi bir zaman oturmadigi rahat bir koltuk konmustu. Odanin bir k sesi nde, eski odada oldugu gibi b y k bir Ikon vardi ve al tinda k k bir kandil yaniyordu. M asanin zerinde birka gerekli teberi vardi; bir deste iskambil, k k bir el aynasi, bir s arki kitabi ve hatta, bir somun ekmek... Bunlardan baska, resimleri renkli iki k itap vardi. Kitaplardan biri, meshur bir 323yolculuk kitabindan alinmis ve gen ler i in uyarlanmis, digeri ise, daha ok Noelle rde armagan edilen cinsten, s valyelere ait ser venler kitabiydi. Ayni zamanda, bir de alb m vardi. Y zbasinin s yledigi gibi, Mary, konugunu bekliyordu; fakat, Stavrogin odaya girdiginde onu, koltuga oturmus ve basini kust y bir yastiga dayamis uyurken buldu. Stavrogin, odanin kapisini usulca kapadiktan sonra, yerinden kimildamada n, uyuyan kadim incelemeye basladi. Lebyatkin, Mary'nin st ne basina eki d zen vermis oldugu hakkinda yalan s ylemisti. zerin de, pazar g n Stavroginler'in evinde giymis oldugu siyah d z elbise vardi. Sa lari yine eskisi gibi topuz halinde ensesinin zerine toplanmisti; ensesi yine eskisi gibi i plak kalmisti. Bayan Stavrogin'in armagan olarak verdigi siyah sal dikkatlice ka tlanmis, divanin st nde duruyordu. Y z , yine eskiden oldugu gibi dikkatsizce pudralanm is ve allliklanmisti. Stavrogin'in odaya girisinden bir dakika kadar sonra, Mary , sanki seyredildigini hissetmis gibi birden g zlerini a arak yerinden dog| ruldu. F akat, konuga garip bir sey olmus gibiydi; yerinden kimildamadan kadinin y z n inceliy ordu. Sanki g zlerini onun y z nden ayiramiyormus gibi bir hali vardi. Belki de bakisl arinin sert olmasi gereksizdi. Belki de bakislarindan bir hosnutsuzluk, bir hor g r s akiyordu, ya da Mary, uyandigi zaman b yle hissetmisti. Hemen hemen bir dakika s onra, Mary'nin y z m this bir korkuyla sarardi. Dudaginin bir kenari sinirli bir tikl e oynuyordu. Birden korkmus bir ocuk gibi ellerini y z ne kapayarak aglamaya basladi. B yle aglamaya devam ettigi takdirde, kisa bir s re sonra iglik igliga bagirmaya basl ayacagindan kusku yoktu. Fakat, ziyaret i kendisini hemen toparladi; y z n hafif bir pe mbelik kapladi; dudaklarinda nazik ve sevimli bir tebess mle masaya dogru y r d . Elini Mary'ye dogru uzatarak: -Siz uyurken b yle zamansiz olarak gelip sizi rk tmek istemedim, dedi. ok zg n m. Stavrogin'in sesinin yumusakligi etkisini hemen g stermisti. Mary'nin korkusu ge mek le beraber her an u maya hazir rkek bir 324 kus tavrini birakmamisti. Korkarak elini uzatti. Sonunda, dudaklarinda rkek bir t ebess m belirdi. Garip bir tavirla Stavrogin'e bakarak: - Merhaba, Prens, dedi. , Stavrogin, ayni yumusaklik ve sevimlilikle devam etti. - K t bir r ya g rd n z, degil mi? - K t bir r ya g rd g m nasil anladiniz?

Birden tekrar titremeye ve Stavrogin'den ka inmaya basladi. Kendisini korumak iste rmis gibi elini kaldirdi. Aglamaya baslamak zereydi. Stavrogin, onu yatistirmaya alisarak: - Haydi, kendinize gelin, dedi. Korkacak ne var ki? Beni tanimadiniz mi? Fakat, uzun bir s re, s zleri Mary zerinde hi bir etki yapamadi. Mary, sesini ikarmadan, y z nde o istirap verici saskinlik, kafasinda ge en d s nceyi anlamak abasi ile Stavrogin' e bakiyordu. Bir ara bakislarim ondan ka iriyor, bazen de abuk bir g z atiyordu. Sonu nda, sakinlesmekten ok, karara varmis bir tavir takindi. Yeni bir ama ta oldugu a ik a belli olan, kararli bir sesle: - Yanima oturun, l tfen, dedi. O zaman sizi daha iyi g rebilirim. Ve simdi merak etm eyin; nk , size bakacak degilim. Basimi n me egerek yere bakacagim. Siz de bana bakmayi n, ben s yleyene kadar. Sonra sabirsiz bir tavirla ekledi: - Otursaniza. Mary'nin yeni bir duyguyla davrandigi belliydi. Stavrogin, s ylendigi gibi oturdu ve beklemeye basladi. Olduk a uzun bir s re konusmadan sessizce durdular. Mary birde n igrenir bir tavirla: - Sunu s ylemeliyim ki, dedi. Bana ok garip geliyor. K t r ya g rd g m bir ger ek; ama, siz en o sekilde g rd g m anlayamiyorum? 325Stavrogin sabirsiz bir tavirla: - Oh, su r yalarinizi karistirmayalim, dedi. Bu arada kendisinden istenenin tersine Mary'ye d nm st . Bu hareketini, ya Mary'nin ke ndisine bakmaktan hoslandigini d s nerek ya da elinde olmayarak yapmisti. Mary de on a bakmak istemekle beraber kendisini zorlayarak g zlerini yerden kaldirmamakta isr ar etmisti ve onun bu davranisi Stavrogin'in g z nden ka mamisti. Mary birden sesini y kselterek: - Dinleyin, Prens, dedi. Dinleyin, Prens... Stavrogin artik dayanamayip: -Neden arkanizi bana d nd n z? diye bagirdi. Neden y z me bakmiyorsunuz? Bu komedinin anla mi nedir? Fakat Mary onu hi duymamis gibi g r n yordu. Sert ve kararli bir sesle nc kez: - Dinleyin, Prens, diye mirildandi. Ge enlerde, arabada gelirken, bana, evliligimi zi topluma a iklayacaginizi s ylediginiz zaman, sirrimizin ortadan kalkmis olacagi b eni endiselendirdi. Fakat simdi bilmiyorum. S ylediklerinizi kafamda evirip evirdim ve buna degmeyecegim sonucuna vardim. Ben de giyinip kusanip konuk agirlayabili rim; birini aya davet etmek g olmasa gerek, zellikle insanin usaklari olursa... Faka t her ne olursa olsun, halk ne diyecektir? O pazar sabahi evremi ok yakindan incel emistim. O g zel kiz, zellikle siz odaya girdiginizde, g zlerini zerimden ayirmadi hi . Gelen sizdiniz, degil mi? O kizin annesi sadece, kibarlik budalasi bir ihtiyard ir. Lebyatkin'in de ne mal oldugunu g sterdi. Kahkahalarla g lmemek i in hep tavana ba kiyordum... tavan da ok g zel boyanmisti, hani. Onun annesi bas rahibe olacak bir k adin. Bana siyah salini vermekle beraber ondan korkuyorum. Kusku yok ki, hepsi b enim i in degisik d s ncelere saplanmislardir. fkeliydim ve oturdugum yerde d s n yordum. On ara nasil akraba olabilirdim? Hi kusku yok ki, s r yle usagi olan bir 326 konteste ruhsal bazi degerler aranir. Bunun yaninda, yabancilari iyi karsilayabi lmek i in de biraz cilveli olmalidir. Fakat, yine de o pazar hepsi bana mitsizce ba ktilar. Yalniz Dasha bir melekdir. Benim hakkimda dikkatsizce s yleyecekleri s zlerl e, Prensin gururunu inciteceklerinden korkarim. Stavrogin y z n burusturarak: - Korkma ve bu konuyu merak etme, dedi. - Bununla beraber, benim y z mden biraz utan duymasina aldirmiyorum. nk , utan tan ok bir ima olacaktir, s phesiz bu da insana g re degisecektir. Anliyorsunuz ya, Prens, onla rin bana acimalarindan ok benim onlara acimam gerektigini biliyor. - Onlara biraz kirginsin, Mary, degil mi? Mary, iyi niyetini g stermek istermis gibi neseli bir kahkaha atti. - Kim, ben mi? Hayir, hi de kirgin degilim. O zaman hepinize dikkatlice bakmistim . Hepiniz fkeliydiniz, birbirinizle tartisiyordunuz. Toplaniyorsunuz, fakat g lmeni n ne demek oldugunu bilmiyorsunuz. Bu kadar zengin, fakat kederli... neseden yok sun insanlar! Tutumunuza ben de sastim dogrusu. Fakat, simdi kendimden baskasina acimiyorum.

- Ben olmadigim takdirde agabeyinle yasamanin zor oldugunu s yledigini duydum. Dog ru mu bu? - Bunu size kim s yledi? Sa ma. Simdi daha da k t . Iste simdi k t r yalar g rmeye basladim r yalarim sizin gelmenizle daha da k t lesti. Neden geldiginizi bilmek isterim? - Yine manastira gitmek ister misiniz? - Bunun bana yine teklif edilecegini biliyordum, zaten! G zel Tanrim, manastiriniz in nasil oldugunu bilmiyor muyum saniyorsunuz? Hem neden oraya d necekmisim? Zorum ne? Simdi artik d nyada tamamen yapayalniz kaldim! nc bir hayata baslamak artik benim i in ok zor. - ok fkeli g r n yorsun. Artik seni sevmedigimi d s nm yorsun, ya? 327- Oh, sizi nemsemiyorum bile!... Birisim sevmeye baslayacagimdan korkuyorum. Karsisindakini hor g r rm s gibi kesik bir kahkaha atti. Sonra birden sanki kendi kend ine konusuyormus gibi ekledi: - 'Ona' karsi b y k bir su islemis olmaliyim. Yalniz bunun ne oldugunu bilmiyorum. Bu su luluk hissi b t n hayatim s resince yakami birakmayacaktir. Daima... daima... b t n bu b es yil s resinde... gece ve g nd z... 'ona' b y k bir k t l k ettigimden t r korku i indeyi l bir k t l k yaptigimi d s nerek gece ve g nd z dua edip durdum. Ve simdi de bunun tamamen d gru oldugunu anliyorum. - Neyin dogrulugunu anliyorsunuz? Mary, kuskusuz ki kendisine sorulan soruyu duymamisti. Bu soruya cevap vermeden konusmasina devam etti: - Isledigim bu su ta onun bir rol olup olmadigi beni z yor. B yle degersiz kimselerle na sil dostluk kurabildigine h l sasiyorum. Benimle ayni arabada oturmakla beraber, ko ntesin beni par alamak i in ter dd t etmeyecegini biliyorum. Hepsi bu isin i indeler... ac aba 'O' da bu isin i inde mi? Acaba o da mi bana ihanet etti? Mary'nin enesi ve dudaklari titriyordu. - Bakin ne s yleyecegim size, yedi kilise tarafindan afaroz edilmis, Rus tahtina g z dikmis olan Grishka Otrepyev hakkinda yazilanlari okudunuz mu? Stavrogin, cevap vermedi. Mary, birden kararini vermis gibi: - Tahmin ederim ki, simdi d n p y z n ze bakacagim, dedi. Sizde d n n bana bakin, ama ok yak an, l tfen. Son kez emin olmak istiyorum. - Uzun bir s reden beri size zaten bakiyordum. Mary dikkatle ona bakarak: - ok garip, dedi. ok sismanlamasiniz. 328 Bir sey s ylemek zereyken birden yine rkek tavrini takindi ve kendisini m this bir sey den korumak istermis gibi elini y z ne kaldirdi. M mk n oldugu kadar ondan uzaklasrnaya a listi. Stavrogin fkeyle haykirdi. - Sizin neyiniz var, Allahaskina?!... Fakat Mary'nin y z ndeki dehset anlami ok kisa s rd . Y z garip bir tebess mle burustu. Kus dolu g zlerini Stavrogin'e dikti. Birden israrli ve kesin bir tavirla: - L tfen, Prens, kalkin ve i eri girin, dedi. - I eri mi gireyim? I eriye nereden girecegim. - Bes yildan beri i eri nasil girecegini d s n p durdum. Kalkin ve su kapidan b r odaya ge i . Sanki, bir seyden haberim yokmus gibi elime bir kitap alip oyalanacagim ve siz bes yillik ayriliktan sonra birden odaya dalacaksiniz. Bunun nasil olabilecegin i g rmek istiyorum. Stavrogin, dislerini gicirdatarak i inden s ylendi. Sonra eliyle masaya vurarak: - Yeter artik, dedi. L tfen beni dinleyin, Mary. Bana bir iyilik yapin ve b t n dikkat inizi bana verin, l tfen. Tabii, elinizden geldigi kadar. Yarin sabah evliligimizi topluma a iklayacagim. B y k bir konakta yasamayacaksiniz. B y k bir konakta yasama d s nces ni kafanizdan hemen silip atin. Hayatinizin sonuna kadar benimle yasamak ister m isiniz? Fakat buralardan ok, ama ok uzaklarda... Yani, daglarda, Isvi re'de. Orada, bildigim ok g zel bir yer var. Hem korkmayin, ne sizi yalniz birakacagim ne de tima rhaneye kapatacagim. Yardim istemeden, kimseye muhta olmadan yasayabilecek kadar param var. Bir hizmet iniz olacak ve is yapmak zorunda kalmayacaksiniz. Arzu ettig iniz her seye sahip olacaksiniz. Yine duanizi yapabilecek ve istediginiz yere gi debileceksiniz. Size elimi bile s rmeyecegim. Ve yaninizdan bir dakika i in bile ols a ayrilmayacagim. Arzu etmediginiz takdirde sizinle hayatimin so-

329nuna kadar konusmayacagim. Ya da Petersburg'daki k k apartmanimizda oldugu gibi a ksamlari bana yk lerinizi anlatabilirsiniz. Arzu ederseniz size kitap bile okuyacag im. Fakat bir sartla; belki can sikici olabilecek o yerde hayatimizin sonuna kad ar beraber yasayacagiz. Hosunuza gitti mi? Kabul edecek misiniz? Beni g z-yaslarin izla zmeyeceksiniz, degil mi? Mary, b y k bir ilgiyle onu dinledi. Uzun bir s re konusmadan s ylenenlerin zerinde d s nd . Nihayet, soguk ve umursamaz bir tavirla: - B t n bunlara inanmak benim i in ok zor, dedi. O daglarda belki de kirk yil yasayabil irim. Sonra, tiz bir kahkaha atti. Stavrogin kaslarim atarak: - Pek l , orada kirk yil yasayabiliriz, dedi. - Anliyorum. Hayir, d nyayi bagislayacak bile olsaniz oraya gitmeyecegim. - Benimle de olsa gitmez misiniz? -- Hem sizinle neden gelecek misim? Sizinle beraber tam kirk yil dagin tepesinde mi oturacagim? Aman, ne g l n !... Bug nlerde insanlar ne kadar sabirli oluyorlar ger ekt en!... Hayir, bir sahinin bir baykus olmasi m mk n degil. Benim Prensim, b yle bir ins an degildir. Mary, s z n bitirince basini b y k bir gururla kaldirdi. Stavrogin birden kendine geldi. Aceleyle sordu: - Bana neden Prens diyorsunuz? Beni kiminle karistiriyorsunuz? - Neden, siz prens degil misiniz? - Hayatimda prens olmadim. - Demek itiraf ediyorsunuz... ve y z me karsi bir prens olmadiginizi s yleyebiliyorsun uz? - Prens olmadigimi s yledim. 330 Mary neseyle ellerim irpti. - Merhametli Tanrim!... 'Onun' d smanlarindan her seyi bekledim, fakat b yle bir k sta hligi... asla!... Stavrogin'e d nerek haykirdi. - Hayatta mi?!... Onu ld rd n z m ld rmediniz mi? itiraf edin!... Stavrogin, m this bir fkeyle ayagi firladi. - Beni kim saniyorsunuz?! Fakat, Mary'yi korkutmak simdi m mk n degildi. zerinde b y k bir zafer havasi esiyordu. - Kim oldugunuzu ve nereden iktiginizi kim bilir ki? Bu dolaplari, kalbimin derin liklerinde hissetmistim!... Ve burada oturmus k r bir baykusun bana onur vermesini bekliyorum!... Hayir, dostum, zayif bir akt rs n z, Lebyatkin'den bile k t bir akt rs n z. tese saygilarimi ve bir daha sizden daha iyi bir adam g ndermesini bildirin. Sizi bu is i in mi tuttu? S yleyin bana!... Size mutfaginda mi bir is verdi, yoksa? Hilen izi anlayabiliyorum. Hepinizi anliyorum, hepinizi!... Stavrogin, Mary'nin kolunu tuttu. Fakat, Mary onun y z ne g l yordu. - Aslinda ona biraz benzemiyor degilsiniz, hani. Akrabasi misiniz yoksa? Ne akil li insanlar!... Sadece bir adam sahin ve prensdir. Siz ise bir baykus ve igren bi r usaksiniz!... Benim erkegim arzu ettigi takdirde Tanri'nin huzurunda egilir an cak. Shatov, oh sevgili Shatov, neden sizi tokatladi? Lebyatkin s yledi bana... Ve o pazar g n salona girdiginizde neden o kadar korkmustunuz? Sizi kim korkutmustu? D st g m zaman beni kaldirdiginizda y z n z yakindan g rm s ve kalbimin kurtlarla doldugunu tmistim. Kendi kendime 'O degil' demistim. 'Benim sahinim, gen sosyete kadinlarin in yaninda benden utanmaz.' Oh, Tanrim, b t n bu bes yil, sahinimin daglarda yasayip oraya buraya u ustugunu d s nerek yasadim.. S yleyin bana sahtek r adam, size ka para de331diler? ok b y k bir para karsiliginda razi olmus olmalisiniz? Bense size metelik b ile vermezdim. Ha, ha, ha!... Ha, ha, ha!... Stavrogin, Mary'nin kolunu birakmad an dislerini gicirdatti ve: - Oh, salak!... diye hirladi. Mary, kendinden emin bir tavirla: - Defol, d zenbaz herif!.... diye haykirdi. Prensimin karisiyim!... Sizin bi aginizd an da korkmuyorum!.... - Bi ak!... - Evet, bi ak!... Cebinizde bir bi ak var!... Uyudugumu d s n yordunuz, ama g rd m. Odaya gir r girmez bi aginizi ikardiniz!... Stavrogin: - Neler s yl yorsunuz, zavalli mutsuz!.... dedi. Nasil r yalar g r yorsunuz?

Stavrogin, s z n n sonunda Mary'yi yle bir siddetle itti ki, Mary hizini alamayarak sir tini ve basini kanepenin arkasina arpti. Stavrogin, yerinden firlayarak odadan ikti. Fakat, Mary hemen yerinden firladi ve sekerek arkasindan kostu. Lebyatkin ona zorlukla h kim olabiliyordu. Mary, sesinin b t n g c yle karanliga dogru haykirarak kahkahalarla g lmeye basladi. - Grishka Otrepyev... melun!... *** Stavrogin, bastigi yere dikkat etmeden amurlara, su birikintilerine bata ika y r rken, kendi kendine s yleniyordu. - Bi ak!...Bi ak!... yle, dakikalar oldu ki, ilginca, kahkahalarla g lmek istiyor, fakat b y k bir gayretle b u arzusunu frenliyordu. Ancak, k pr n n 332 zerinde, birka saat nce Fedka ile karsilastigi yere gelince kendine gelebildi. Fedk a, ayni yerde bekliyordu. Stavrogin'i g r nce sapkasini ikartip onu yerlere kadar sel amladi ve neseli bir sesle konusmaya, bir seyler anlatmaya basladi. Stavrogin du rmadan onun yanindan ge ti ve hatta s ylediklerini bile bir s re dinlemedi. Serseri pe sinden gelmekte israr ediyordu. Stavrogin birden, aklina gelen bir d s nceyle durdu. Kendi kendine 'Bi ak!... Bi ak!', diye s ylene s ylene y r rken onu tamamen unutmustu. Sers erinin yakasina sarildigi gibi, fkenin verdigi korkun bir g le k pr n n korkuluguna dogru avurdu. Fedka bir ara, karsi koymayi d s n-d yse de, bundan vazge ti. nk , karsisindakinin kendisine g re biraz fazla bulmustu. Bu kararla sakin sakin durdu. Yere diz km s ve bi r kolu arkasina b k l oldugu halde kimildamadan sonucu bekledi. Karsisindakinden herh angi bir tehlikenin gelmeyeceginden emin bir hali vardi. Yanilmamisti, Stavrogin, boynundaki esarbini siyirmis onun ellerini baglamak zere yken birden caydi ve onu serbest birakarak itti. Serseri hemen ayaga firladi ve elinde nereden iktigi belli olmayan, kisa ve genis agizli bir bi ak belirdi. Stavrogin sabirsiz bir el hareketiyle: - Birak bi agi! diye emretti: Hemen sok onu cebine, g z m g rmesin!... Serserinin elindeki bi ak, meydana iktigi kadar abuklukla yine kayboldu, Stavrogin, arkasina bile bakmadan yine yoluna devam etti. Fakat inat i serseri pes inden ayrilmiyordu. Simdi, artik gevezelik etmeyi birakmis, ok saygili tavirla bi r adim geriden y r yordu. K pr y b ylece ge tiler ve nehrin karanlik kiyisina geldiler. Bu k z, Bo-goyavlenskaya Caddesi'nden daha kestirme olan ve sehrin g begine giden, issi z yollardan sol taraftakine saptilar. Stavrogin birden: - Ge en g n civardaki bir kilisemizi soymus oldugunuzu duydum, dogru mu? diye sordu. 333Serseri, sanki aralarinda hi bir sey ge memis gibi agirbasli ve biraz magrur bir tavirla: - Oraya dua etmek i in gitmistim, efendim, diye cevap verdi. Biraz nceki asiri sami miyetin yerini isini bilen bir adamin agirbasliligi almisti. - Tanri oraya yolumu nasil d s rd bilmiyorum, diye devam etti. Zaten bizler Tanri'nin yardimi olmadan yasayamayiz. Tanri hakki i in dogru s yl yorum ki zararli ikan yine be n oldum. Tanri g nahlarimin cezasini vermek istedi sanirim. Bir buhurdanlik, bir t as ve bir kemerden ancak on iki ruble para alabildim. St. Nicholas'in saf g m s hey keli para bile etmedi; kaplama oldugunu s ylediler. - Bek iyi ld rd n, degil mi? - Kiliseyi o bek iyle beraber soymustuk. Sonra, sabaha dogru nehrin kiyisina geldi gimiz zaman, torbayi kimin tasiyacagindan t r tartistik. Onu ld rmemeliydim, efendim; a ma, ok g nahi oldugundan onun adina memnunum. - ld rmeye... almaya devam et... devam et... - Sey... efendim, Bay Verkhovensky de b yle buyurdu... tam sizin gibi... Kelimesi kelimesine ayni s zler... ok cimri ve d sk nlere yardim etmekte ok kati kalpli oldugunda n b yle davrandigini sanirim. Ayrica, bizi kuru bir toprak par asindan yaratan Tanri ya da inanmiyor. Her seyi doganin yaptigini kabul ediyor... hatta vahsi hayvanla rin bile doga tarafindan yaratildigina inaniyor. Ayrica, benim gibi bir insanin, yardim eli uzatilmadan is g remeyecegini de anlamak istemiyor. Kendisine b yle s ylen digi zaman koyunun kaval dinlemesi gibi, alik alik insanin y z ne bakiyor. Ona sasma mak insanin elinden gelmez!... rnegin, biraz nce ziyaret ettiginiz y zbasi Lebyatkin

'i ele alalim. Filippov'un evinde otururken, kapisini ardina kadar a ik birakarak k r k t k sarhos bir halde yerde yatiyor ve paralar da yerlerde s r n yordu. Inanin ki g zler mle g rd m; nk , bizim gibiler yardimsiz yasayamazlar. 334 -Kendi g zlerinle mi g rd g n s yledin? O gece eve girmis miydin? - Belki de girdim, ama, efendim, bunu kimse bilmiyor. - Neden onu ld rmedin? . - D s nmedim degil, efendim. Anliyorsunuz ya? Dogrusunu s ylemek gerekirse, kendime g l kle h kim oldum, efendim. Her zaman i in onun cebinden y z elli ruble alabilecegimi duymu stum. Bu nedenle, belki bin bes y z ruble alabilecegimi de d s nd m. Onu ld r rsem, yagli bi kapiyi kendi y z me kapamis olacaktim. Y zbasi Lebyatkin, sarhos oldugu zamanlar, siz in ok c mert bir insan oldugunuzu her tarafta s yl yor. Bunu kulaklarimla duydum, efend im. Sizin hakkinizda b yle s ylediklerini y zlerce kez duyunca, sizin eli a ikliginiza g v enmeye karar verdim. Babam ya da z kardesimmissiniz gibi sizinle konusuyorum, efe ndim. Bay Verkhovensky degil, hi kimse bunu grenemeyecektir. Bu bakimdan, eli a ikli giniz bana rublecik verdirmez mi, acaba? Beni huzura kavusturacaksiniz, efendim, yani d s nd klerinizi s ylemekle demek istedim. Daha evvel s yledigim gibi, bizim gibiler bir yardim eli g rmeden yasayamazlar. Stavrogin kendisini tutamayarak bir kahkaha atti. Sonra, her zaman yaninda tasid igi kesesinden, tomar halinde duran k git paralardan birini siyirip atti. Onun pes inden ikinciyi, nc y ve d rd nc y atti. Fedka, atilan paralan havada kapiyordu. amurlar d senlerin ardindan saldiriyordu. Onlari toplayip ceplerine sokustururken 'Oh, oh, oh!' diye haykiriyordu. Stavrogin hem g l yor ve hem de paralan savuruyordu. Sonund a b t n parasini atti ve tek basina yoluna devam etti. Serseri geride kalmis, yerdek i paralan toplamakla mesguld . R zg rin su birikintilerine u urdugu paralari toplayabilm ek i in dizlerinin zerinde amurlarda s r n yordu. Paralari toplarken, 'Oh, oh, oh!...', di ye attigi naralar karanliklarda akisler yaparak dagiliyordu. 3353. D ELLO D ello, ertesi g n , kararlastirildigi gibi gleden sonra saat ikide yapildi. Artemy Gag anov'un her ne olursa olsun d v smek istegi, kararin hemen verilmesine neden olmustu . fkeden ildiracak gibi oldugundan, rakibinin davranisini anlayamiyordu. Bir aydan beri durmadan ona hakaret ederek onun sabrini t ketmek istemis, basaramamisti. Ka rsisindakini d elloya davet etmek i in belirli bir neden olmadigindan, Stavrogin'in, kendisini d elloya davet etmesini beklemisti. Onunla d ello etmek i in gizli nedeni a i klamaktan da * nedense utaniyordu. D rt yil nce, babasinin ugradigi hakaretin de hi ncini ikartmak istemesi normaldi. Ayrica, Stavrogin'in toplumun i inde z r dilemesine karsilik onu d elloya agiramazdi. Stavrogin'in utanmaz bir korkak oldugu kararina v ardi. Ayrica, Stavrogin'in, Shatov'dan g rd g hakarete ses ikarmamasina da akli ermiyo rdu. Bu nedenledir ki, Stavrogin'e yazdigi hakaret dolu o mektubu g ndermis ve bun un sonucu olarak d ello teklifini almisti. Bu mektubu g nderdikten sonra, b y k bir umut i inde Stavrogin'den gelecek cevabi beklemeye karar vermisti. Gelecek cevabin ne olacagini bilmedigi halde, her ihtimale karsi, eski okul arkadasi Maurice Drozdo v'u d ello tanigi olmak zere kandirmisti. Bu bakimdan, Kirilov sabah saat dokuzda g eldigi zaman her seyin hazirlanmis oldugunu g rd . Stavrogin'in z r dilemesi siddetle r eddedildi. Durumdan ancak iki g n nce haberdar olan Maurice Drozdov, iki gencin olm ayacak bir sey i in d v smelerinin uygunsuzlugunu s yleyecek oldu; ama, Gaganov'un oturd ugu yerde sinirden zangir zangir titredigini g r nce bir sey s ylemekten vazge ti. Arkad asina s z vermis olmasaydi hemen ikip gidecegi kesindi. B t n umudunu, d ello aninda bir seyler yapabilmesine baglayarak, sesini ikarmadan yerinde oturmakla yetindi. Kiri lov, Stavrogin'in d ello davetini bildirdi. B t n kosullar, itirazsiz hemen kabul edil di. Sadece, Stavrogin'in kosullarina bir ek yapildi. Bu ek olduk a zordu. Eger ilk karsilasmada bir sonu alinmazsa, ikinci 336 bir karsilasma yapilacak ve bu karsilasmada da bir sonu alinamayacak olursa, nc bir k arsilasma yapilacakti. Kirilov, nceleri, itiraz edecek oldu; fakat sonunda, d rd nc bi r karsilasmanin yapilmamasi sarti ile kabul etti. defa evet, fakat d rd nc bir karsilasma... olmaz. Bu anlasmadan sonra, karsilasma, sehrin dis kismindaki Brykov, yani, Skvoreshnik i ile Spigulin fabrikalarinin arasindaki boslukta ve saat tam ikide yapildi. Bir gece nceki yagmur dinmisti; ama, yerler amur i inde ve hava r zg rliydi. G ky z nde, al ak

ah bulutlar dolasiyor; sert r zg r aga larin tepelerini salliyor ve k klerini sarsiyordu . Insana sikinti verici bir g nd . Drozdov ve Gaganov, Gaganov'un bizzat kullandigi, ift at kosulu sik bir arabayla geldiler; yanlarinda bir de usak vardi. Stavrogin ve Kirilov ise at st nde geldiler ; onlarin yaninda da bir usak vardi. Hayatinda ata hi binmemis olan Kirilov, atin st nde dim dik oturuyor ve usaga bile itimat edemedigi tabanca kutusunu sag elinde tasiyordu. Sol eli ile dizginleri tutuyor; fakat, acemi olusundan dizginleri s re kli kisiyor ve atin, basini yukari atmasina neden oluyordu. Hayvan saha kalkmak istiyordu; ama, Kirilov'un bunu umursadigi yoktu. K t mser ve ok alingan olan Gaganov , onlarin atla gelmelerine m this alindi. D smaninin, yaralandigi takdirde arabayla evine tasinmasini bile gereksiz g recek kadar kendinden emin oldugu kanisina varar ak, bunu da kendisine karsi yapilmis bir hareket olarak nitelendirdi. Y z sapsari o ldugu halde arabasindan indi. Elleri fkesinden tir tir titriyordu. Bunu da hemen Drozdov'a s yledi. Stavrogin'in selamina aldirmadan sirtini d nd . D ello taniklari aral arinda yazi tura attilar: Kirilov kazandi. Atis izgileri hesaplandi ve ekipler ye rlerini aldilar. Araba ve atlar usaklarla beraber y z adim kadar uzaga g nderildi. Ta bancalar dolduruldu ve rakiplere verildi. Ne yazik ki, yk m hizlandirmak zorundayim ve tasvire fazla yer veremiyorum; fakat, b irka hususu aydinlatmak zorundayim. Drozdov, son derece zg n ve telasliydi. Kirilov ise tersine, son derece heyecansiz ve kayitsizdi. zerine almis oldugu g revin 337b t n ayrintilarini, hi acele etmeden, bu ugursuz d ellonun sonunu d s nmeden, yerine ge tirmeye alisiyordu. Stavrogin'in y z her zamankinden biraz daha solgundu. Olduk a hafi f bir palto giymis ve basina da ke i derisi bir sapka ge irmisti. ok yorgun bir hali vardi. Arada sirada y z n eksitmekle beraber, keyfinin yerinde olmadigini belli etmek istemiyordu. Fakat, Gaganov hepsinden daha ok dikkati ekecek durumdaydi. Bu bakim dan onun hakkinda birka s z s ylemek zorundayim. *** Gaganov'un dis g r n s n anlatmak firsatini simdiye kadar bulamamistim. ok uzun boylu, yak lasik otuz yaslarinda, olduk a beyaz tenli, halk arasinda s ylendigi gibi biraz sisma nca ve olduk a d zg n y z hatlari bulunan bir gen ti. Albayligi sirasinda emekliye ayrilmi sti; general oluncaya kadar orduda kalmis olsaydi, general elbisesi ile ok daha h eybetli g r necegine ve iyi bir savas i olacagina kusku yoktu. Kisiligini kesin olarak belli etmek i in, emekliye ayrilisindaki ger ek nedenin, Sta vrogin'in d rt yil nce, kul pte babasina ettigi hakaretle ailesine s r len ve bunca yil p esini birakmayan lekenin z nt s oldugunu zellikle belirtmek gerekir. G reve devam etmenin b y k bir al aklik oldugu ve aslinda olaydan haberleri bile olmayan subay arkadaslari ni, birligini de lekeledigi kanisindaydi. Babasinin basindan ge en olaydan ok daha n ce ordudan ayrilmak i in baska bir nedenle istifa etmis; fakat, bir t rl kesin bir ka rar verememisti. Burada yazmasi bile ok garip olacak; ama, ordudan ayrilisinin as il nedeni, k leligin kaldirildigini bildiren 19 Subat tarihli emirdi. B lgenin en va rlikli toprak sahiplerinden biri olan Gaganov, bildirinin yayinlanmasi ile fazla bir zarara ugramamisti. Alinan kararin insanliga yararinin b y k oldugunu anlayabil ecek, reformun getirecegi faydalari kavrayabilecek yetenekte bir insan oldugu ha lde, bildirinin yayimlanmasindan hemen sonra, kendisinin 338 sahsen hakarete ugramis oldugunu d s nm st . Bu inanci, bi-lin disi, belirsiz bir duygu ol sa da n ne ge ilemeyecek g teydi. Bununla beraber, babasi l nceye kadar herhangi bir adim tamamisti. Fakat, Petersburg'da, yakin iliskilerinin bulundugu insanlar arasinda d s ncelerinin soylulugu ile tanindi. O zamanlar, i ine kapanik bir gen ti. Karakterini n diger bir zelligi daha: Soylu ailesini ok benimseyen, eskiligi ile v nen ve Rusya'd a h l tu-tunabilen sayili kisilerdendi. Ayni zamanda, Rus tarihini nefretle karsila r ve Rus t relerini pek kaba bulurdu. Daha ocukluk yillarinda, grenimine baslayip bi tirdigi, ancak taninmis ve varlikli ailelerin ocuklarinin girebildigi askeri okul da, i inde birtakim romantik g r sler filizlenmeye baslamisti. Satolardan, orta ag yasan tisindan, s valyelik hayatindan son derece hoslanirdi. Hatta, o g nlerde, Moskova arl igi devrinde, ar'in, soylu bir kisiye meydan dayagi attirabilecegini okudugu zama n aglamakli olmustu, Dayak yiyecek olan soylu kisiyi kendisi ile karsilastirinca da utancindan y z kizarirdi. Sert, son derece aksi, ordu hakkinda ok iyi bilgisi ol an ve sorumlulugunu ok iyi bilen adamdi, ama aslinda, b y k bir hayalperestti. Toplan tilarda konusabilecegini, konusmanin ona dogustan vergi oldugu s ylenmekle beraber

, otuz senelik hayati s resinde agzini bir kere olsun a mamisti. Son zamanlarda girdi gi Petersburg sosyetesinde bile ok kibirli davranislari olurdu. Avrupa'dan hen z d nm s olan Stavrogin'le karsilasmasi onu ilgina d nd rm st . Bu dakikada, atis izgisinde bekler ken son derece heyecanliydi. D ellonun su ya da bu nedenden t r geri kalacagini tasarl adik a sabirsizligi bir kat daha artiyordu. Kirilov, baslamalari i in isaret vereceg i yerde birdenbire konusmaya baslayinca y z nde bir z nt anlatimi belirdi. Tabii, Kirilo v'un b yle davranmasi detti. - Gerektigi i in s yl yorum. Simdi tabancalariniz ellerinizde ve verilecek isareti bek liyorsunuz. Bu d ellodan vazge menizi son defa tekrarliyorum. Bu bir tanik g revidir. O zamana kadar susan ve rkekligi, ikiy zl l g i in kendisine 339kizan Drozdov, sanki zellikle yapiyormus gibi Kirilov'un teklifine cani g n lden s arildi. - Bay Kirilov'un s ylediklerine b t n kalbimle katiliyorum. D elloda, taraflar yerlerini almisken barisamayacaklari d s ncesi, Fransizlarin k r inan larindan baska bir sey degi ldir. Ayrica, aranizdaki ge imsizligin ok nemsiz oldugu kanisindayim. Bunu... Uzun b ir s reden beri s ylemek istiyodum... nk ... nk , gereken z r dileme defalarca tekrarlan degil mi? Heyecanli olarak pek ender konustugu i in y z kipkirmizi olmustu. Stavrogin aceleyle konusarak: - Gereken sekilde z r dileyebilecegimi burada da tekrarlarim, dedi. Gaganov, yerinde tepinerek Drozdov'a d nd . B y k bir fkeyle: - B yle bir sey olamaz, diye haykirdi. Eger benim tanigimsaniz ve d smanim degilseni z... Tabancasi ile Stavrogin'i isaret ederek devam etti: - B yle, gerilemelerin, hakareti daha da agirlastirdigini Stavrogin'e anlatmalisin iz! Benim tarafimdan hakarete ugrayacagini hi d s nm yor!... Tam d ello sirasinda benden ka manin ne"kadar igren olabilecegine aldirmiyor!... Beni ne zannediyor dersiniz? V e siz... siz ki benim tanigimsiniz, efendim! fkesinden dudaklari k p rerek ve yerinden tepinerek: - Hedefimi sasirabilmem i in elinizden geleni yapiyorsunuz gibi g r n yor!... diye ekled i. Kirilov, g c n n yettigi kadar y ksek sesle - Konusmalar sona ermistir! diye haykirdi. L tfen, verilecek emri dinleyin. Biiir, ikiii, !... ' ' kelimesinin bitisinde, rakipler birbirine dogru y r meye basladilar. Gaganov, besin ci ya da altinci adimda tabancasini kaldirip atesledi. Bir saniye kadar, hedefi sasirdigini anlamak i in 340 durakladi; sonra, seri adimlarla ates izgisine gelip durdu; Stavrogin de izgide du rdu ve tabancasini olduk a yukari kaldirarak nisan almadan atesledi. Sonra, hemen cebinden mendilini ikartip sag elinin ser e parmagina sardi. Ancak o zaman, Gaganov 'un hedefi tamamen sasirmamis oldugu anlasildi. Fakat, kursun sadece parmagi siy irmis ve kemige dokunmadan ge misti. Kirilov, eger d ellocular tatmin olmadilarsa he men ikinci bir karsilasmanin yapilabilecegini bildirdi. Gaganov, yine Drozdov'a hitap ederek b g r r gibi bagirdi. Bogazi kurumustu sanki. Eli yle Stavrogin'i isaret etti. -- Bu adamin zellikle havaya ates etmis oldugunu iddia ediyorum. zellikle b yle davr andi... Bunu da yeni bir hakaret olarak kabul ediyorum!... D elloyu yapilmasi olan aksiz duruma sokmak istiyor! Stavrogin kararli bir sesle: - D ellonun kosullarina aykiri bir sey yapmadiktan sonra istedigim gibi ates etmek te serbestim, dedi. Gaganov: - B yle bir sey yoktur! diye haykirdi. L tfen ona anlatin bunu!.. Kirilov: - Bay Stavrogin'le ayni fikirdeyim, diye bildirdi. Gaganov, kimseyi dinlemek ist emeyerek fkeden kudurmus olarak haykirdi: -Beni neden vurmak istemiyor? Merhametinden igreniyorum! Kabul etmiyorum... ben. ..

Stavrogin sabirsiz bir tavirla: - Size hakaret etmek gibi bir amacim olmadigina serefim zerine yemin ederim, ded i. Ne sizi ve ne de baskasini ld rmeye niyetli olmadigimdan havaya ates ettim. Sizi n kisiliginizle bir ilgisi yok. Kendimi g cenmis kabullenmedigim dogrudur ve b yle d avranisimla sizi sinirlendirdigim i in z r dilerim. Ama, hakkim olan bir seye baskasi nin karismasina izin veremem. 341Gaganov, yine Drozdov'a hitap ederek b g rd . - Mademki kandan bu kadar korkuyor, beni neden d elloya agirmis oldugunu sorun kend isine. Kirilov, s ze karisti. - Size meydan okumamasi elinde miydi? Hi bir seyi dinlemiyordunuz. Sizden nasil k urtulacakti? Durumu dikkatle ve z nt yle izleyen Drozdov: - Bir sey s ylemek isterim, dedi. Eger rakiplerden biri, bilerek havaya ates edece gini s yleyecek olursa... nasil s yleyeyim... bu d ellonun devami m mk n olamaz... bunun n edeni a ik a bellidir. Stavrogin sabrini yitirerek: - Her seferinde havaya ates edecegimi s ylemedim, diye haykirdi. Ne d s nd g m ve bu kere n asil ates edecegimi nasil bilebilirsiniz? D elloya engel olmak i in hi bir sey yapmis degilim. Drozdov, Gaganov'a: - Mademki b yledir, d ello devam edebilir, dedi. Kirilov: - Baylar, yerlerinizi alin! diye bagirdi. Rakipler tekrar birbirlerine y r meye basladilar. Gaganov, hedefe isabet ettiremedi ve Stavrogin yine havaya ates etti. Stavrogin'in havaya ates ettigini iddia etme si dogrudur. nk , zellikle bosa atmadigini s ylememis olsaydi, dogru olarak nisan almis oldugunu iddia edebilirdi. Tabancasini dogrudan dogruya havaya kaldirmamis, aga ca falan nisan almamisti. Tabancanin namlusu rakibine d n k olmakla beraber sapkasin in hizasindan ok daha yukarisini g steriyordu. Ikinci atisi ise ok daha al aktan olmus tu. Fakat yine de Gaganov'u ikna etmek m mk n degildi. Gaganov dislerini gicirdatarak: - Tekrar! diye haykirdi. Karismayin! D elloya davet edildigime g re haklarimdan yar arlanacagim. nc bir karsilasma yapmakta israr ediyorum!... 342 Kirilov: nc bir atisi istemek hakkinizdir, diye bagirdi. Drozdov bir sey s ylemedi. nc kez y ini aldilar. Atis isareti verildi. Bu kez Gaganov, atis izgisine kadar y r d ve on iki adimdan dikkatle nisan almaya alisti. Iyi nisan almaya alistigindan eli titriyordu... Stavrogin, ta bancasi yana sarkmis kimildamadan bekliyordu. Kirilov heyecanla haykirdi. - ok uzun!... ok uzun nisan aliyorsunuz. Ates! Ateees!... Tabanca birden patladi v e bu kez Stavrogin'in beyaz k rk sapkasi basindan u tu. Nisan alisi olduk a iyiydi. Sapkanin st kismi ok asagidan delinmisti. I ki santim daha asagidan olsaydi, her sey bir anda bitiverecekti. Kirilov sapkayi yerden alarak Stavrogin'e verdi. Kirilov'la beraber, sapkadaki deligi inceleyen Stavrogin ates etmeyi unutmus gib iydi. Drozdov b y k bir heyecanla haykirdi. - Rakibinizi bekletmeyin, ates edin!... Stavrogin saskinlikla basini kaldirip Gaganov'a bakti; sonra sirtini ona d nerek, bu kez rakibinin duygularina aldirmadan koruya dogru ates etti. D ello sona ermis ti. Gaganov ezilmis gibi oldugu yerde donmus kalmisti. Drozdov, onun yanina gitm is bir seyler s yl yor, fakat Gaganov s ylenenleri anlamaz g r n yordu. Kirilov, gitmek zere hazirlanirken sapkasini ikartarak Drozdov'u selamladi; fakat, Stavrogin b t n nezaket kurallarim unutmus g r nerek, koruya ates ettikten sonra, atis izgisine bile d nmemist i. Tabancasini Kirilov'un eline tutusturarak atlara dogru seri adimlarla y r meye ba sladi. fkeli g r n yor ve konusmuyordu. Kirilov da sessizdi. Atlarina bindikten sonra, d rt nala uzaklastilar. ***

Eve yaklastiklari sirada Stavrogin, Kirilov'a seslendi. 343- Neden konusmuyorsunuz? Saha kalkan atindan hemen hemen kayip d smek zere olan Kirilov: - Ne istiyorsunuz? diye sordu. Stavrogin kendisinden emin, yumusak bir sesle: - Su budalayi incitmek istemiyordum, dedi. Fakat koca budala yine g cendi. Kirilov, ters bir sesle: - Evet, onu yine g cendirdiniz, dedi. Ayrica, o bir budala degildir. - Bununla beraber elimden geleni yaptim. - Hayir, yapmadiniz. . -Ne yapmam gerekirdi? - D elloya agirmamaniz. - Tekrar mi tokatlanmak zorunda kalsaydim? - Evet, yine tokat yemeliydiniz. Stavrogin fkeyle: - Anlayamiyorum! dedi. Neden herkes benden, kimseden beklenilmeyen seyleri yapm ami bekliyor? Neden baskalarinin katlanamayacagi seylere katlanmam bekleniyor? N eden b yle bir y k n altina girmem isteniyor? -B yle bir y k kendinizin aradigini sanirdim. - Ben mi y k ariyorum? - Evet. - Siz... siz b yle mi d s n yorsunuz? - Evet. - Demek ki bu kadar fark edilebilecek kadar a ik? - Evet Bir dakika s reyle sessiz kaldilar. Stavrogin sikilmis g r n yordu. Sanki taslasmisti. K endi d s ncelerini yine kendisi onaylamak istiyormus gibi: 344 - Kimseyi ld rmek istemedigim i in ona ates etmedim, dedi. Baska bir amacim olmadigin a teminat verebilirim. - Onu g cendirmemeliydiniz. - Fakat baska ne yapabilirdim ki? - ld rebilirdiniz. - Onu ld rmedigime z l yor musunuz? - Hi bir seye z lm yorum. Onu ger ekten ld rmek istediginizi d s nm st m. Ne aradiginizi si iyorsunuz. Stavrogin g lerek: - Y k ariyorum, dedi. - Kan d k lmesini istemiyorsaniz neden ona ld rme firsatini verdiniz? - Onu d elloya agirmamis olsaydim beni nasil olsa d ello etmeden de ld recekti. - Isin o tarafi sizi ilgilendirmezdi. Belki de sizi ld rmek istemezdi. - Sadece d verdi, yle mi? -Bu da sizi ilgilendirmezdi. Siz y k n z tasimaya bakin, aksi halde degeriniz sifira in er. - Sizin deger l n z n adi yerin dibine batsin, kimsenin hareketlerimi onaylamasini istem iyorum. Kirilov, soguk bir tavirla: - Bense b yle istediginizi saniyordum, dedi. Stavroginler'in konaginin avlusuna gi rdiler. Stavrogin: - Eve gelmez misiniz? diye sordu. - Hayir, tesekk r ederim. Eve gidecegim. Allahaismarladik. Atindan inerek tabanca kutusunu koltugunun altina sikistirdi. Stavrogin elini uzatarak: - Bana kizmadiniz, degil mi? diye sordu. 345Kirilov, el sikismak i in d nerek: -Hi bir zaman kizmadim!.... diye cevap verdi. Y k m hafifse, bu benim yaradilisimdan t r d r Eger sizin y k n z agirsa, o da sizin yaradilismizdandir. Utanilacak bir sey yok, sad ece ok k k bir utan , o kadar. - Degersiz bir karakterim oldugunu biliyorum; ama, g l biri olarak g r nmeye de alismiyor um. - alismayin da. Siz g l bir insan degilsiniz. ay i meye buyurun. Stavrogin, cani son derece sikilmis olarak odasina ikti.

*** Bayan Stavrogin'in, oglunun sekiz g nl k hastaliktan sonra atla gezmeye ikmasina son derece memnun oldu ve arabasini hazirlatip biraz dolasmak zere ikti. K hyanin dedigi ne g re son sekiz g nd r, Bayan Stavrogin temiz havanin ne demek oldugunu unutmustu. Stavrogin, abuk bir soruyla k hyanin s z n kesti: - Yalniz mi gitti, yoksa Bayan Shatov'la beraber mi? Gen kizin hanimla beraber gidemeyecek kadar rahatsiz oldugunu ve halen odasinda b ulundugunu grenince kaslarini atti. Birden karar vermis gibi: -Dinle ihtiyar, dedi. Bug n onu g zle, eger bana gelmek isterse engel ol ve birka g nde n nce kendisini g rmemin m mk n olamayacagini s yle. Zamani gelince benim onu agiracagimi bildir. Anliyor musun? Ihtiyar usak bakislarini ka irarak basini n ne egdi ve hafif bir sesle: - S ylediklerinizi tekrarlayacagim, efendim, dedi. - Fakat, beni g rmeye geldiginden emin olmadan degil. 346 - Merak etmeyin, efendim, hi bir hata olmayacaktir. Simdiye kadar b t n g r smeleriniz ben im tarafimdan yapilmisti. Bayan Shatov, yardim i in her zaman beni arar. - Biliyorum. Fakat, kendisi gelene kadar bir sey s yleme. M mk n oldugu kadar abuk bir fincan ay istiyorum, l tfen. Ihtiyar usak odadan ikar ikmaz kapi a ildi ve Dasha i eri girdi. Sakin g r nmekle beraber rengi biraz u uktu. Stavrogin: - Siz de nereden iktiniz? diye bagirdi. - Odaniza girmeden nce Alexey'in ikmasini bekliyordum. Ona s ylediklerinizi duydum v e disari iktiginda sag taraftaki duvarin k sesine saklandigim i in beni g rmedi. - Bir s reden beri aramizdaki iliskiyi kesmek istiyordum, Dasha. Simdi tam zamani. .. Notunuzu almakla beraber, sizi d n aksam g rmem m mk n degildi. Size yazmak istedim; ama, yazi yazmakta pek basarili sayilmam. Son s zlerini biraz fkeli, biraz da igrenerek s ylemisti. Dasha: - Aramizdaki iliskiyi kesmenin gerekli oldugunu ben de d s n yordum, dedi. Bayan Stavr ogin aramizdaki ilginin derecesinden kuskulanmaya baslamisti. - Birakin onu. - z lmesini istemem. Demek ki sonumuz geldi, yle mi? - H l bir son bekliyorsunuz, degil mi? - Evet, simdi inaniyorum. - Bu d nyada hi bir seyin sonu gelmez. - Fakat burada son bulacaktir. Beni agirdiginiz zaman gelecegim. Simdi, allahaism arladik! Stavrogin g lerek: -Peki nasil bir son olacak bu? diye sordu. Dasha onun sorusuna, sorusuyla cevap verdi. 347- Yaralanmadiniz ve... kan d kmediniz, degil mi? - B t n is basindan beri sa maydi, zaten. Merak etmeyin, kimseyi ld rmedim. Bununla berab er, her seyi herkesten bug n duyarsiniz. Biraz keyifsizim. Dasha, kararsiz bir tavirla: - Gidiyorum. Evliliginizin topluma a iklanmasi bug n olmayacak, degil mi? dedi. - Ne bug n ne de yarin. Yarindan sonra ne olacagini ben de bilmiyorum. Belki o zam an hepimiz lm s oluruz ve ylesi de ok daha hayirli olur. Beni rahat birakin, l tfen rah at birakin! - b r kadini... yani deli kadini mahvetmeyeceksiniz degil mi? - Delileri mahvetmem, ne onu ne de baskasini. Ama akli basinda olani mahvedecege benzerim. ylesine al ak ve igren bir insanim ki, Dasha, eger s ylediginiz gibi sizi ' sonunda' agiracak olursam sasmayin. Siz de bu agrima cevap verecek ve gururunuza r agmen bana geleceksiniz. Neden kendinizi mahvediyorsunuz? - Sonunda sizinle yalniz kalacagimi biliyorum... ve bu zamani bekliyorum. -Ya sizi, beklediginiz 'sonda' agirmayacak olursam? Ya sizden ka acak olursam? - B yle bir sey hi bir zaman olmayacaktir. Beni agiracaksiniz. - Bu s z n zde bana karsi b y k bir k mseme seziyorum. - Sadece k mseme olmadigini siz de biliyorsunuz. - Demek ki, biraz k mseme oldugunu saklamiyorsunuz?

- z r dilerim, demek istedigimi gerektigi gibi anlatamadim. Bana hi bir zaman ihtiyac iniz olmamasini arzu ettigime Tanri sahittir. - Bir c mle digerini de beraberinde eker. Ben de Sizi mahvetmek istemem. 348 Dasha, abuk ve kararli bir tavirla: - Beni hi bir sekilde mahvedemeyeceginizi siz de bilirsiniz, dedi. Eger agriniza ge lemezsem, ya bir hemsire ya da bir ebe olurum; ya da Incil satarim. Yapmaya kara r verdigim de budur. Kimsenin karisi olamam. B yle bir konakta da daha fazla yasay amam. B yle bir sey istemem. B t n bunlari biliyorsunuz, degil mi? - Hayir, ne arzu ettiginizi hi bir zaman anlayamadim. Bazi hastabakicilarin, bazen bir hastayla diger hastalardan daha fazla ilgilenmeleri ya da hi bir cenaze t renin i ka irmayan ve bazi l leri digerlerinden ok daha ilgin bularak ilgilenmeleri gibi, ben imle ilgilendiginizi saniyorum. Neden bu kadar garip bakiyorsunuz? Dasha, olduk a garip bir tavirla Stavrogin'i inceleyerek acima dolu bir sesle: - ok mu hastasiniz? diye sordu. Tanrim! Bir de bu adam bensiz yapabilecegini d s n yor!. .. - Bakin, Dasha bu siralarda hep hayal g rd g m saniyorum. D n k pr n n zerinde k k bir se a ikti ve evliligimin b t n kanitlarini ortadan kaldirmak i in Lebyatkin'le Mary'yi ld rme yi teklif etti. Bunu da kimseyi kuskulandirmadan yapabilecegini s yledi. Avans ola rak da ruble istedi; fakat, s z arasinda bu isin bin bes y z rubleden asagi yapilamay acagini da ima etti. Iste size is bilir bir seytan!.. Maliyeci! Ha, ha!... - Fakat bunun hayalden ibaret olduguna emin misiniz? - Oh, hayir, hayal falan degildi! Fedka isminde ka ak bir h k ml yd . Fakat nemli olan bu d egil. Ne yaptigimi tahmin edersiniz? Kesemdeki b t n parayi ona verdim ve simdi emin im ki bu parayi kendisine verilmis bir avans sayiyordur! - Ona d n gece rastladiniz ve size b yle bir teklif yapti, degil mi? Fakat, sizi tam amen aglarina d s rmek istediklerini anlamiyor musunuz? Stavrogin fkeli ve sinirli sinirli g l msedi. - Oh, agi daraltsinlar bakalim! Anladigima g re, dilinizin ucuna kadar gelen bir soruyu sormak i in can atiyorsunuz. 349Dasha, korkmus g r n yordu. Bu sorudan bir an nce kurtulmak istermis gibi: - Soracak bir sorum ve hakkinizda da en k k bir kuskum yok, diye haykirdi. Bir sey s y lemeseniz iyi olacak!.. - Yani Fedka'nin kapisini almayacagimdan bu kadar eminsiniz, yle mi? Dasha aresizlik i inde ellerini n nde kavusturarak haykirdi. - Oh, Tanrim! Neden bana bu kadar azap veriyorsunuz? - z r dilerim; aptalca sakami bagislayin. Onlardan k t davranislar edindigimi saniyor um. Inanir misiniz, d nden beri hep g lmek istiyorum. Hem de ardi arkasi kesilmeyen kahkahalarla... Saatlerce g lmek istiyorum. Sanki g lme hastaligina yakalandim. Dinl eyin... annem geldi sanirim. Araba n kapida durdugu zaman tekerlek seslerinden an larim bunu. Dasha, Stavrogin'in elini tuttu. - Tanri sizi iblisinizden korusun ve... beni bir an nce... abuk agirin!... - Ne bi im iblistir ki o? K c k, igren , basinin st nde kavak yelleri esen bir seyt ir o. Fakat g r yorum ki, Dasha, bana bir sey daha s ylemek istiyorsunuz. yle degil mi? Dasha, sitem dolu zg n bir bakisla bakarak kapiya dogru y r d . Stavrogin; fkeli ve garip bir g l msemeyle arkasindan seslendi. - Bakin... ne diyecektim... eger, su k k seytanin kapisini alacak olursam... ondan so nra da bana gelir misiniz? Dasha, cevap vermeden ellerini y z ne kapayarak odadan kosarak ikti. Stavrogin bir dakikalik d s nmeden sonra: - B yle bile olsa gelecektir, diye fisildadi. Sonra y z nde tiksintili bir anlam belir di. - Bir hastabakici! Eh... belki benim istedigim de budur. 350 4. HERKES TELAS I INDE Kisa bir zamanda duyulan d ello haberinin sosyetedeki etkisi, zellikle, herkesin bi r anda Stavrogin'in evresini almasi bakimindan ok ilgin ti. Eski d smanlarinin ogu onun la dost olduklarini a ikladilar. Insanlarin d s ncelerinde b yle bir degisikligin nedeni

, o g ne kadar hi konusmamis olan birinin, y ksek sesle s yledigi birka s zd . Bu s yle old D ellodan hemen bir g n sonra, b t n sehirli emekli bir Maresal'in evinde, karisinin dog um g n nedeniyle verilen partide toplanmisti. Bu toplantida bulunanlarin basinda Ju lia Lembke geliyordu. G zelligi ve nesesiyle, b t n kadinlarimizin ilgisini eken Lisa T ushin ile beraber gelmisti. O siralarda Lisa'nin Maurice Drozdov ile nisanli old uguna kusku yoktu. Kendisinden daha sonra s z edecegim emekli bir generalin saka y ollu sorusuna Lisa, nisanli oldugu cevabini vermisti. Ne beklersiniz? Hanimlarim izdan, hi biri Lisa'nin nisanlandigina inanmiyordu. Hepsi, b y k bir inatla, Isvi re'de ge mis bir ask ser veni zerinde duruyor ve bu aile sirrina nedense Bayan Lembke'nin d e karismis olduguna inaniyorlardi. Bu s ylentilere, daha dogrusu, bu uydurmalara b y le inatla baglanmalarinda, zellikle, Bayan Lembke'yi bu ise neden israrla ka ristirmak istemelerindeki amaci anlamak olduk a g t . Salona girer girmez, herkes telas li bakislarla garip garip ona bakmisti. Sunu da s ylemek gerekir ki, d ellonun pek y akin bir zamanda ge mis olmasi, birtakim durumlar nedeniyle, bu olaydan al ak sesle, hatta fisiltiyla s z ediliyordu. Ayrica, otoritelerin bu hususta atacaklari adimi da bilmiyorlardi. Iki d ellocu, bilindigi kadariyla, polis tarafindan rahatsiz ed ilmemisti. rnegin, Bay Gaganov'un hi bir g l kle karsilasmadan sabah erkenden Dukhovo'da ki iftligine gittigi, herkes tarafindan biliniyordu. Simdilik, kuskusuz ki, herke s i lerinden birinin bu konuya deginmesini ve orada bulunanlari meraktan kurtarmas ini bekliyordu. Herkes b t n umudunu yukarida s z ettigim generale baglamis ve umutlar inda da yanilmamislardi. 351Bu general, kul b n en debdebeli yesiydi. Pek varlikli bir m lk sahibi degildi; ama, ok oynak zek li, eski usul kadin avcisi ve generalliginin verdigi aliskanlikla her kesin fisilti ile konustuklari seylerden y ksek sesle s z etmeyi seven, sevimli bir ihtiyardi. S ylenmesi gerekirse, toplumdaki rol de zellikle buydu. B yle durumlarda, k onusmayi uzatir ve anlattiklarini herkese dinletirdi. Bu aliskanligini, Avrupa'd a ok dolasmis Ruslar'dan ya da k le reformu ile b y k kayiplara ugrayan varlikli m lk sah iplerinden almis olmaliydi. Hatta, bir keresinde, Bay Verkhovensky'ye, insanin k aybi ne kadar b y k olursa, o derecede yumusak konusur demisti. Ama, kendisinin de k elimeleri yayarak, onlara garip bir sevimlilik vererek konustugunun farkinda bil e degildi. General, bir fikri yerlestirmek isteyen bir insan tavri ile konusmaya basladi. G aganov'un uzak bir akrabasi olmasindan baska, onunla bir de durusmasi olmustu; f akat, kendisi de iki kez d ello etmis; hatta, birinde r tbesi indirilerek Kafkasya'y a s r lm st . Biri, ge en g n ve d ello g n Bayan Stavrogin'i arabayla dolasirken g rd g n , adindan bile s z etmemis sadece, Stavroginler'in harasindan se ilmis olan ok g zel gr i renkli d rt aygirdan s z etmisti. General birden, o g n gen Stavrogin'i atla gezerken g rd g n s yledi. Herkes hemen sustu. General dudaklarini isirip, elindeki altin enfiye kutusunu evirip evirerek: -Buraya birka yil nce gelmedigime z l yorum, dedi. Yani, o zamanlar Carlsbad'daydim. Hi mmm!... O zamanlar bile hakkindaki s ylentiler kulagima kadar gelen bu gen adamla ok ilgilenmistim. Himmm! Deli oldugu dogru mu? Birisi b yle s ylemisti. Birka g n evvel, bir grenci tarafindan kuzenlerinin n nde hakarete ugradigi ve onun korkusundan masa altina saklandigi s ylendi. Ve d n, Stepan Vysotsky'den, Stavrogin'in su... Gaganov denen adamla d ello ettigini duydum. Hem de sirf, ondan kurtulabilmek i in, fkeli bir adama g gs n gererek. Ondan kurtulmak i in. Himmm! Yirmi yillarinda b yle bir seyi ancak Muhafiz subaylari yaparlardi. Burada bulunanlardan kimsenin ziyaretine gidiyor mu? 352 General, sanki cevap bekliyormus gibi bir an sustu. Toplumun sabrini t keten kapi ardina kadar a ilmisti. Herkesin emir almak i in kendisine bakmasina birden sinirlenen Bayan Lembke: - Bundan daha basit ne olabilir ki? diye bagirdi. Bir grenciye nem vermedi diye St avrogin'in Gaganov ile d ello etmesine sasilir mi? Bir zamanlar k lesi olan birini d e lloya agiramazdi, degil mi? Olagan st bir s z! Bununla beraber, kimsenin simdiye kadar aklina gelmeyen temiz ve b asit bir d s nceydi. Olagan st sonu lar doguran bir d s nceydi bu. B t n rezaletler ve dedik r, k k konusmalar hemen arka plana itilmisti. Bu kelimeler ortaya tamamen yeni bir a nlam atmisti. Herkesin hakkinda yanildigi, sosyal standartlara uyan yeni bir kim se ortaya ikmisti. Bir grencinin, yani artik k le olmayan ve egitim g rm s olan bir kisi

nin hakaretini, bu grencinin eski bir k lesi oldugunu d s nerek umursamayan soylu bir k isi... sosyete, hakkinda bir s r dedikodu yapmisti; d s ncesi kit olan sosyete, tokat y iyen bir adama igrenti ile bakmisti; oysa, o adam, gelismemis olarak g rd g sosyeteni n d s ncelerini nemsememisti. Kul p yelerinden yasli bir ihtiyar yanindaki arkadasina d nerek heyecanla: - Ve siz ve ben, efendim, burada oturmus, standart davranislarin tartismasini ya piyoruz, dedi. b r b y k bir zevkle s ylenenleri dogruladi. - Evet, efendim, evet. Gen nesil hakkinda pek fikir y r t lm yor, degil mi? S z n ettigimiz n , b y k bir yildizdir, efendim ve sadece olagan gen lerimizden biri de degildir. Bunu b yle yorumlamak gerekir. - Tam aradigimiz adamdir. B yle kisilere pek rastlanmiyor. Burada nemli olan, 'yeni insan' sadece ortaya ikmakla yetinmemis 'ger ek bir soylu' evresine y kselmisti. Ayr ica, bu kisinin 353varlikli toprak sahiplerinden olmasi, toplumun sorunlarinda ileri ikabilecek b ir nder olarak dakabul edilmesini saglamisti. Toprak sahiplerinin ruhsal durumlar indan daha nce de kisaca s z etmistim.

Herkes son derece heyecanlanmisti. Kul p yelerinden biri, generale hitap ederek: - grenciyi d v se agirmadigindan baska, ellerini arkasina baglamis, dedi. zellikle bu n oktaya dikkat ediniz, efendim. Baska biri: - Ne de onu yeni mahkememizin huzuruna ikardi, diye ekledi. -Dogustan soylu bir kisiye hakaret edildiginden dolayi on bes ruble tazminat ala bilecegini bile dikkate almamis... ha, ha, ha!... nc biri heyecanla atildi. - Hayir, yeni mahkemelerimizin sirrim ben s yleyeyim. Eger bir insan, para alarken ya da baska bir hirsizlik yaparken su st yakalanirsa, hen z firsat varken derhal eve k osup z anasini l-d rmelidir. Derhal b t n su lari bagislanacak ve b t n kadinlar, dinleyici ralarindan ona beyaz mendillerini sallayacaklardir. Size s yledigim tamamen dogrud ur!... - Dogrudur, dogrudur! Ger ek budur!.. G l n olaylardan s z edildi. Stavrogin'in Kont K. ile olan iliskileri anlatildi. Kont K .'nin son devrim zerindeki d s ncelerini herkes biliyordu. Son zamanlarda duraksayan a lismalari da herkes e biliniyordu. Ger i, ortada bu s ylentiyi dogrulayacak kesin bir belirti yoksa da, herkes Stavrogin'in, Kont K.'nin kizlarindan biriyle nisanli o lduguna inaniyordu. Isvi re'deki birtakim ser venlerine ve Lisa ile olan iliskilerin den s z edilmiyordu. Sirasi gelmisken s ylemem gerekiyor. Bu arada Drozdovlar, ziyar etlerini tamamlamislardi. Herkes Lisa'yi, sinirli ve g steris meraklisi bir kiz ol arak taniyordu. Stavroginler'de bayilma olayi simdi daha iyi a iklaniyordu. Stavro gin'in hakarete ugramasindan son derece sinirlene354 rek bayilmis oldugunu herkes kabul ediyordu. nceleri abartmakta birbirleriyle yar istiklari konuyu, simdi olagan olarak g r yorlardi. Topal kiza gelince, onu herkes u nutmustu; hatta, b yle bir kizdan s zetmeye utaniyorlar denilebilirdi. 'Y zlerce topal kiz bile olsa, gen likte her sey olagandir.' deniliyordu. Stavrogin'in annesine k arsi olan asiri saygisini v yorlar, esitli iyi huylarini hatirliyorlardi. Heyecanla, Alman niversitelerinde yapmis oldugu d rt yillik egitimden s z ediliyordu. Gaganov'u n davranisi k t olarak karsilaniyor ve adamina atmamis oldugu s yleniyordu. Hele, Baya n Lembke'nin bulusu dillere destan oluyor, s yleye s yleye bitirilemiyordu. Ortalarda b yle s ylentiler d nerken, Stavrogin'in birden ortaya ikmasi herkes tarafind an b y k bir olgunlukla karsilanmisti. Onu g rd kleri zaman, bir seyler bekledikleri g zle rinden okunuyordu. Stavrogin, derin bir sessizlige g m l yor ve susmasi ile onlari dah a ok memnun ediyordu. Bir bakima, yaptiklarinda basari saglamis bir kisiydi; herk esin arasinda moda yaratmisti deta. Tasra sosyetesinde g r nen bir kimsenin saklanmas i kolay olmazdi. Stavrogin, sosyetenin b t n t relerini yerine getirmeye baslamisti. O nu pek neseli bir insan olarak g rm yorlardi. 'Adamcagizin basindan bir s r olay ge ti; d iger kimselere benzemiyor. z lmesi gereken bir husus vardir' deniyordu. Hatta, d rt y il nceki, nefretle karsilanan magrur tavirlari bile olumlu karsilaniyordu. S z n kisa si, herkes tarafindan saygi g r yordu.

Herkesten ok gururlanan Bayan Stavrogin'di. Lisa, hakkinda kurdugu hayallerin yik ilmasina caninin sikilmamis oldugunu s yleyemem. Tabii, bu defa da aile gururu imd adina yetismisti. Ama, garip bir sey vardi; Bayan Stavrogin, Nicholas'in Kont K. 'nin kizini se tigine kesinlikle inanmisti; ama, daha da garibi, herkese oldugu gi bi, bazi s ylentiler onun kulagina kadar da gelmisti. Stavrogin'e dogrudan dogruya sormak cesaretini g steremiyordu. Bununla beraber, bir ya da iki kez, kendini tut amayarak ogluna, kendisi ile eskisi gibi samimi olmuyor diye sitem etmisti. Stav rogin, 355annesinin bu sitemini susmakla karsilamis, sadece g l msemekle yetinmisti. Stavro gin'in susmasi, Bayan Stavrogin i in 'evet' cevabi yerine ge iyordu. Bununla beraber , her ne olursa olsun sakat kizi unutmamisti. Topal kizin d s ncesi, tas bir k l e gibi kalbinde yatiyordu. Geceleri r yalarina giriyor, k buslar g rmesine neden oluyordu. Ay ni zamanda, i inde Kont K.'nin kizinin hayali de vardi. Fakat, bundan daha sonra s z edecegim. Sosyetede Bayan Stavrogin'e karsi asin bir saygi beslendigini ve onun , bunu nemsemeden yine ziyaretlerini seyreklestirdigi s ylemeye gerek g rm yorum. B yle olmakla beraber, valinin karisina resmi bir ziyarette bulundu. Emekli maresa lin karisinin dogum g n partisinde Bayan Lembke'nin s yledigi s zlerin Bayan Stavrogin kadar kimseyi etkilememis oldugu ka inilmaz bir ger ekti. Bu s zler, pazar g nk olaydan b eri i ine reklenen b y k bir agirligi ortadan kaldirmisti. 'Bu kadini anlayamiyorum.' di yordu. Bayan Stavrogin, kendisine zg , heyecanli bir tavirla, Bayan Lembke, ok memnu n olmakla beraber agirbasliligini elden birakmiyordu. Bu siralar, kendisini bira z, belki de biraz daha fazla, degerli g rmeye baslamisti. rnegin, s z arasinda Stepan Verkhovensky'nin hi g r nmediginden s z ediyordu. - Tabii Gen Verkhovensky'nin gelisine memnun oluyorum. Biraz sa ma, ama gen tir. Her ne kadar grenimi y ksekse de yine de gen sayilir. Ama yine de, emekli, eskiden elest irmen olan babasinin yerini tutamaz. Bayan Stavrogin, Bay Verkhovenky'nin elestiri ile ugrasmadigini, aksine, b t n mr n evin de ge irmis oldugunu s ylemekte gecikmedi. Mesleginin ilk devrelerinde, herkesin ok i yi bildigi birtakim durumlarla ve son olarak da Ispanya tarihi zerine yaptigi alis malariyla taninmis bir bilim adami oldugunu s yledi; simdi de, Alman niversitelerin in g n m zdeki durumunu, bir de, yanilmiyorsam, Dresden Madonna zerine yazi yazmayi d s nd g kledi. Bir bakima, Bayan Stavrogin, Bay Verkhovenky'yi valinin karisinin eline d s r memeye bakiyordu. 356 - Dresden Madonna'si mi? Yani, Sistin Madonna'si mi demek istiyorsunuz? Azizim B ayan Stavrogin, bu resmin n nde iki saat oturdum ve sonunda tamamen saskina d nm s olar ak ayrildim. Tablodan hi bir anlam ikamadim ve ok sasirdim. Karmazinov da o resmin a nlasilmasinin ok g oldugunu s yl yor. Simdi onun zerine kayda deger hi bir sey bulamiyorl r. Ne Ruslar ne de Ingilizler. Tabloya, yasli kimseler n kazandirdilar. - Su halde yeni moda zannederim, yle mi? - Biliyorsunuz, gen lige karsi da saygi duymamiz gerekir. Insanlar, kom nistim, diye haykiriyorlar. Onlari k msememek ve onlarin d s ncelerine de deger vermek gerektigi kan isindayim. Her seyi okuyorum... b t n gazeteleri, bilimsel yazilari, ortak bildirile ri... her ikan yeni kitabi, dergiyi aliyorum. Nihayet, kisi nasil bir toplumda ya sadigini, karsisinda kimlerin bulundugunu bilmelidir. Bir insan, mr n n sonuna kadar kafasinda yasattigi d nyada yasayamaz. Kendi kendime, gen ligi sevmeye ve b ylelikle o nlarin u uruma gitmelerini nlemeye karar verdim. Inanin bana, azizim Bayan Stavrogi n, en iyi sosyeteye bagli olan bizler onlari etkileyebilir ve onlara karsi g stere cegimiz sevgiyle, onlarin i i ge mis ihtiyarlar tarafindan u uruma itilmelerine engel olabiliriz. Bununla beraber, Bay Verkhovensky hakkinda s ylediklerinizden memnun o ldum. Bana ok g zel bir fikir vermis oldunuz. Edebiyatla ilgili toplantilarimizda b ize yararli olabilir. B y k bir eglence d zenliyorum. Ilimizin yoksul ocuk bakicilari y ararina. B t n Rusya'ya dagilmis durumdalar. Bizim ilimizde sadece alti kisi var. Bu nlara ek olarak, iki telgraf i kiz, iki akademi grencisi var. Geri kalanlar da herh angi bir iste egitim g rebilmek i in gerekli elin kendilerine uzanmasini bekliyorlar . Rus kadinlarinin ogu korkun , Bayan Stavrogin. Bu, simdi niversitelerde bir sorun haline geldi ve Bakanlar Kurulu bile bu konuda toplanti yapti. Su bizim garip Ru sya'mizda, insan her istedigini yapabilir. Iste bu bakimdan, sadece iyilikle, to pluma g sterilecek sicak ilgiyle, bu b y k toplumsal sorunun, dogru yola sokulabileceg ine inaniyorum. Aman Yarabbi!..

357aramizda aydin kimseler ok degil mi? Kesin olarak s yleyebilirim ki, ok var; ama, hepsi dagilmis durumda. Gediklerimizi kapayacak olursak daha g l oluruz. S z n kisasi, nce edebiyatla ilgili bir toplanti yapmak; sonra da hafif bir yemek, daha sonra kisa bir ara ve ayni g n n aksami da b y k bir balo vermek amacindayim. Geceyi 'tableaux vivants' (canli tablolar) ile baslatmayi d s nd k; ama, ok masrafli olacagi kuskusuz. Bu bakimdan, toplum i in maskeli bir iki kadril dansi yapilacak ve iyi bilinen ede bi akimlari g stermek i in de belirli elbiseler giyilecek. Bu eglenceli fikri, Bay K armazinov verdi. Bana ok yardimi dokunuyor. Biliyor musunuz, bize son alismasini o kuyacak! Bu son eseri de topluma veda olacak. 'Merci' (Mersi) adinda ok g zel bir s iirmis. Ad, Fransiz adi, ama bunu ok eglenceli buluyor ve ince bir bulus olarak k abul ediyor. Bay Verkhovensky'nin de ok eski olmayan bir seyler okumasini arzu ed erdim. Zannedersem, Peter Verkhovensky ve biri daha bir seyler okuyacak. Peter s ize gelip programi bildirecek. Ama, benim zel olarak getirmem her halde daha uygu n olacaktir. - Listenize adimi eklememe izin verirseniz memnun olacagim. Bay Verkhovensky'ye de durumu bizzat bildirecegim ve gelmesini rica edecegim. Bayan Stavrogin, eve u an bir sevin le d nd . Bayan Lembke' nin arkasinda durmayi basarm isti. Zavalli Verkhovensky'ye evine kapanip kaldigi ve bunlardan haberi olmadigi i in kiziyordu. Bayan Stavrogin, o aksam kendilerini ziyarete gelen Peter Verkhovensky'ye ve Sta vrogin'e: - Bayan Lembke'ye hayran oldum ve bu kadin hakkinda bu kadar y anilmami aklim al miyor, dedi. Peter: -Eh, artik ihtiyar kurtla bir anlasmaya varmalisiniz, dedi. ok z l yor. Onu tamamen te rk ettiniz. D n sizi arabanizda g r p selam vermis, oysa siz basinizi evirmissiniz. Bil iyorsunuz ona destek olabiliriz. Bana bir seyler hazirlamasi i in ona g veniyorum ve h l yararli olabilecegi kanisindayim. 358 - Oh, bir seyler okuyacagi kesin. - Benim d s ncem bu degil. Bug n ona ugramak niyetindeyim. Haber vereyim mi? Bayan Stavrogin kararsiz bir tavirla. - Nasil isterseniz, dedi. Ama bunu nasil yapabileceginizi de bilmiyorum. Onunla kendim g r smek niyetindeydim ve g n n , yerini ben bildirmek isterim. Kaslarini atti. Peter Verkhovensky: - G n n bildirmeye degmez, dedi. Basit bir dille s ylerim. - Pek l , siz s yleyin. Ama, onu g rmek i in zamani benim tayin edecegimi de s ylemeyi unutm ayin. Ona aynen b yle s yleyin. Peter, oradan g l mseyerek ayrildi. Hatirlayabildigim kadariyla, son g nlerde ok acelec i olmustu. Hatta, hemen hemen herkese sabirsiz ikislar yapiyordu. Her nedense, on un bu kaba ikislarini herkes bagisliyordu. Genel olarak, herkeste, ona baska t rl ba kilmasi gerekli oldugu d s ncesi yer etmisti. Sunu da eklemeliyim ki, Stavrogin'in d e llosuna karsi tutumu son derece fkeliydi. Haberi b y k bir saskinlikla karsilamisti. Hatta, haber ona ulastigi zaman rengi yesile d nm st . Belki de gururu incinmisti; nk , ol ayi ancak herkes grendikten sonra grenebilmisti. Bes g n sonra, Stavrogin'e kul pte rastladigi zaman: - D ello yapmaya hakkiniz yoktu, diye fisildadi. Peter Verkhovensky, hemen hemen her g n Bayan Stavrogin'i ziyaret ettigi halde, bu bes g n s resinde bir kere olsun karsilasmamislardi. Stavrogin, ne s yledigini anlamamis gibi onun suratina dalgin dalgin bakmis, durma dan y r y p ge misti. Kul b n b y k balo salonundan b feye dogru gidiyordu. Peter, arkasindan rak omzundan tuttu. 359- Shatov'a da ugramissiniz... Mary ile durumunuzu a iklayacaginizi s ylemissiniz, diye fisildadi. Stavrogin, onun elini omzundan iterek, tehdit eden bir tavirla kaslarini atarak d n d . Peter, dudaklarinda garip bir tebess mle bakiyordu. Stavrogin yoluna devam etti. *** Peter Verkhovensky, Bayan Stavrogin'lerden ikar ikmaz dogruca 'ihtiyara' kostu. Bu kadar acele etmesi, benim o g ne kadar bilmedigim bir hakaretin c n almak i indi. Olay suydu: Baba ogulun ge en hafta persembe g n g r smelerinde, tartismaya Bay Verkhovensky k

endisi basladigi halde sonunda oglunu bastonla kovalamisti. Bu olayi o zamanlar benden gizlemisti; fakat simdi, Peter, dudaklarinda her zamanki alayci g l s ve fildi r fildir d nen g zleri ile odayi arastirarak i eri daldigi zaman, Bay Verkhovensky, or adan ayrilmamam i in gizli bir isaret yapti. B ylece de ger ek iliskilerini grenmis old um; nk , aralarinda ge en konusmalari sonuna kadar dinledim. Bay Verkhovensky, b y k kanepeye uzanmisti. Persembeden beri zayiflamis, yanaklari km st . Peter, hi bir sikilganlik duymadan, babasina gerekli saygiya aldirmadan, ayaklari ni altina toplayarak, babasinin yanina oturdu. Bay Verkhovensky, ses ikarmadan ma grur bir tavirla ona kanepede yer verdi. Masanin zerinde a ik bir kitap duruyordu. ernisevski'nin 'Nasil yapmali' adli romani ydi. Ne yazik ki, burada dostumun garip bir zayifligindan s z etmek zorundayim: In inden ikip son savasi vermesinin gerekli oldugu d s ncesi her nedense kafasinda yer e tmisti. Bu romani, ilerde olmasini kesinlikle bekledigi 'tartismalarda' ters d st g k imselerin durumlarim, ileri s rd kleri iddialari, daha nceden onlarin 'din kitaplarin dan' grenmekle, t m n onun g zleri n nde yere sermeye hazir olmak i in inceledigini sezmis . Oh, bu kitap ona ne kadar aci veriyordu!... 360 Bazen kitabi fkeyle firlatip atiyor ve yerinden firlayarak odada dolasmaya basliy ordu. Bir keresinde fkeden tir tir titreyerek: - Yazarin esas d s ncesinin dogrulugunu kabul ediyorum, dedi. Ama, bu onu daha da k orkun yapiyor. Tam bizim d s ncemiz... evet bizim! Bu d s nceyi nce biz ektik, b y tt k, ha dik... bizim arkamizdan yeni ne s yleyebilirler ki? Fakat, Ulu Tanrim, b t n bunlar na sil anlatilmis, degistirilmis, bozulmus... S z n n burasinda parmagi ile kitaba vurarak: -Varmak istedigimiz sonu bu mudur? diye haykirdi. Buradaki z d s nceyi kim anlayabilir ki? Peter, kitabi masanin zerinden alip adini okuduktan sonra g lerek: - K lt r n z m artiriyorsunuz? diye sordu. Bunu uzun bir s re nce yapmaliydiniz. Eger arzu erseniz, size ok daha iyi kitaplar getirebilirim. Bay Verkhovensky, yine oglunun s z n b y k bir gururlakar-siladi. Odanin diger k sesindeki bir koltukta oturuyordum. Peter aceleyle ziyaretinin nedenini anlatti. Kusku yok ki, Bay Verkhovensky, asi ri bir saskinlik ve tiksinti karisik bir korkuyla sesini ikarmadan dinliyordu. - Demek ki Bayan Lembke, evine gidip bir seyler okuyacagimi ger ekten d s n yor, ha? - Fakat, anlamiyorsunuz, size ihtiya lari yok. Bayan Stavrogin'e yaranmak i in size karsi iyi davranmak istiyorlar, o kadar. Ve zannetmem ki bu teklifi reddedesini z. Sonra g l mseyerek ekledi. - Ayrica, b yle yapmak i in de can atiyorsunuz. Sizin gibi yaslilarin ogu gurur d sk n d r. ma beni dinlerseniz, sikici olmayan bir seyler okursunuz. Elinizde ne var? Ispan ya tarihi mi? Okuma g n nden g n nce bana g sterin, aksi takdirde herkesi uyutursunuz. 361Bu atismalarin, aceleci kabaligin daha nceden hazirlanmis oldugu belliydi. Bay Verkhovensky ile bundan daha nce ve akilli bir sekilde konusulamayacagini belli e tmek ister gibi bir tutumu vardi. Bay Verkhovensky, oglunun hakaretini sezmemis gibi davranmakta inatla israr ediyordu. Fakat oglunun getirmis oldugu haberin et kisinde kaldigi da belliydi. Y z n n rengi solarak; - Peki, kendisi, kendisi mi, efendim, bunu b yle s ylemenizi istedi? diye sordu. - Yani, g r yorsunuz ya, karsilikli oturup anlasmamiz i in, bir zaman ve yer vermek is tiyor; ama, bunun da nedeni, sizin hayati daha baska a idan g rmeniz y z nden. Yirmi yil kiristirdiniz, g l n davranislara alistirdiniz. Ama heyecanlanmayin, simdi durum bas ka. Her nedense durmadan, aklinin hen z ermeye basladigini s yl yor. Aranizdaki dostlu gun, birbirinize i inizdeki ze-hiri d kmek istemekten baska bir sey olmadigini s yledi m. O kadar ok sey anlatti ki bana, dostum, tahmin edemezsiniz. Onun yaninda bir u saktan farkiniz yokmus, meger. B t n bunlar bana anlatilirken utan tan y z m kizardi. Bay Verkhovensky, artik kendisine h kim olamadan haykirdi. - Yaninda bir usaktim, ha!... -Daha da k t s , yanasmaydiniz, yani g n ll bir usak. Bir is yapmak i in ok tembeldiniz. Oy paraya ihtiyacimiz var, degil mi? Simdi, b t n bunlari da anliyor... hi degilse; hak

kinizda ok korkun seyler anlatiyor. Ama, ona yazdiginiz mektuplara kahkahalarla g ld m , ihtiyar. Utandim ve igrendim, dogrusu. Ama, ok bozulmus bir insansiniz! Sadaka almada, kisiyi bozan kesin bir sey vardir, zaten. Bunun en iyi rnegini de sizde b uluyorum! - Size, mektuplarimi mi g sterdi? - Hepsini. Tabii, hepsini okumam m mk n olmadi. Zaten olamazdi, degil mi? Ulu Tanrim , sayfalar dolusu mektuplar!... Iki binden fazla mektup olmali. O kadar da ok k git kullanmissiniz 362 ki... Fakat biliyor musunuz, ihtiyar, nceleri sizinle evlenmeye hazir oldugunu se zdim. yle degil mi? Sansinizi, yine kendiniz yitirmissiniz. Sizin naminiza konusu yorum, tabii, ama 'baskasinin g nahlarini' rtmek i in evlenmektense, burada yalniz ba sina oturmak ok daha iyidir. Para i in evlenenlere sadece... g lerler. Bay Verkhovens ky ld r c yara almis gibi: - Para i in mi?!... diye haykirdi. Para i in mi oldugunu s yledi? - Daha ne olsun ki? Fakat meraklanmayin, sizi olduk a iyi savundum. Tabii, sizi ha kli ikarmak i in en uygun yol da buydu. Herkes gibi sizin de paraya ihtiyaciniz old ugunu kabul ediyor. Sizin d s n s n ze g re, hakli da olabilirsiniz. Dilimin d nd g kadar, b lasmalarin her iki tarafin da yararina oldugunu anlattim. O bir kapitalist ve si z de onun hassas bir soytarisiydiniz. Bununla beraber, her ne kadar onu cins bir inek gibi sagmissaniz da, para i in size kizmiyor. Tabii, benim anladigim kadariy la. Yirmi yildan beri size inandigi, tatli dilinize kandigi ve bu yalanlarla yas amak zorunda kaldigi i in kiziyor. Kendisi de yalan s ylemis... ama bunu itiraf etmi yor. Bu nedenle de size aci ektirmekten zevk aliyor. Fakat, anlayamadigim, bir g n b t n bunlarin hesabini vereceginizi hi d s nmemis olmanizdir. Bu kadar aptal olamazsiniz . D n kendisine, sizi d sk nler evine yatirmasini s yledim... ama sinirlerinize h kim olun , l tfen. Tabii, temiz bir yeri kastettim. Bunun alinacak ya da g cenecek bir tarafi yok. B yle yapacagina da inaniyorum. hafta nce bana g ndermis oldugunuz mektubu hatir liyor musunuz? Bay Verkohvensky dehsetle yerinden firlarken: - Yoksa o mektubu da mi g sterdiniz? diye haykirdi. - Ne sanmistiniz? Ilk isim bu oldu. Bayan Stavrogin'in, yeteneklerinizi ekemedigi nden, sizi kiskandigindan... diger birinin g nahi sorunundan s z ettiginiz mektup... Ne var ki, ihtiyar, gururunuza son derece d sk ns n z. Sadece kahkahalarla g lmekle yetin iyorum. Mektuplariniz da olduk a sikici, hani. slubunuz 363korkun denecek kadar k t . Genellikle onlari okumam bile. Aslina bakarsaniz, hi a mad igim bir mektubunuz da var. Yarin size g nderirim. Fakat, son mektubunuz cidden bi r harika!... Ne kadar g ld m, Tanrim, ne kadar g ld m, bilemezsiniz!... Bay Verkhovensky : - Canavar! Canavar! diye haykirdi. - Sizinle de konusulmaz zaten. Bakin, ge en persembe g nk gibi bana kizmadiniz, ya? Bay Verkhovensky fkeli ve tehdit eden bir tavirla yerinden dogruldu. - B enimle b yle konusmaya nasil cesaret edebiliyorsunuz? - Nasil yani? S zlerim a ik degil mi yoksa? - S yleyin bana, canavar, siz benim oglum musunuz, degil misiniz? - Bunu siz daha iyi bilirsiniz. Fakat, bazi babalarin b yle durumlarda ger egi pek i yi g rmemeleri olagandir. Bay Verkhovensky hirsindan tir tir titreyerek bagirdi. - Susun! Susun!... - Bana bakin, ge en persembe g n , beni bastonunuzla tehdit ederken de b yle bagiriyor, k f r ediyordunuz; ama, aradigim evraki buldum. Hem ayni g n buldum. Sirf merak nedeni yle bavullarimin altini st ne getirdim. Kesin bir sey olmadigi dogrudur... i iniz rah atlayabilir. Sadece, annem tarafindan su Polanyali centilmene yazilmis k c k bir not. Fakat, annemin karakterini g z n ne alacak olursak.. - Bir kelime daha s ylersen kulaklarim koparirim. Peter, birden bana hitap ederek: - Ne adam!... dedi. G r yorsunuz ya, bu tartismalar ge en persembeden beri devam edip duruyor. Bug n burada bulusunuza cidden memnun oldum. Ikimizin arasinda hakemlik y apabilirsiniz. nce ger eklerden baslayalim. Ilk nce, kendisi b yle s ylemekle beraber, annem hakkinda benim konusmami istemiyor. Petersburg'da, ben hen z okurken, gece de iki kez beni uyandirip, bana

364 sarilarak aglayan kendisi degil miydi? Biliyor musunuz, o zamanlar neler s yledigi ni? Annem hakkinda d r st olmayan seyler anlatirdi. B t n bunlari nce ondan dinledim. - O zamanlar onlari ok temiz, iyi niyetle anlatiyordum! Oh, demek ki beni anlayam amissiniz. Hi bir sey, hi bir sey anlamiyorsunuz!... - Fakat, yine de sizin hareketleriniz benimkilerden ok daha igren ti. Bunu itiraf e tmek zorundasiniz. Beni ilgilendirdigi kadari, merak etmeyin, annemi su lu bulmuyo rum. Babam ya siz, ya da Polonyali olacakti, benim i in hepsi bir. Berlin'deki bud alaca olaylarda benim su um ne? Ama yine de, sizden daha akillica bir davranis bek lenemezdi dogrusu. B t n bunlardan sonra g l n olmazsiniz da ne olursunuz? Ve sizin oglun uz olup olmamam sizin i in fark eder mi? Bakin... Tekrar bana d nd . - B t n hayatinca bana bir kurus bile harcamamistir. On alti yasina gelinceye kadar beni tanimiyordu bile; ondan sonra da beni soydu sogana evirdi. Simdi de karsima ge mis, b t n, hayatim s resince kalbim kan agladi diye rol yapip duruyor. Ama, insanin biraz insafli olmasi gerekir, ben Bayan Stavrogin degilim ki!... Yerinden kalkip sapkasini aldi. Bay Verkhovensky, y z bembeyaz kesilmis elini ona dogru uzatti.

- Bundan sonra b t n babalarin laneti zerinde olsun! Peter Verkhovensky i ten gelme bir saskinlikla: - Insan bazen ne aptalca s zler eder, dedi. Haydi, allahaismarladik, ihtiyar. Bir daha sizi ziyarete gelmeyecegim. Toplanti i in hazirlayacaginiz yazilari nceden g nde rmeyi unutmayin ve sa ma olmamalarina dikkat edin. Ger ekler, ger ekler ve ger ekler; he psinin st nde, kisa olmasina bakin, allahaismarladik. *** 365Bununla beraber, baska nedenler de vardi. Peter Verkhovensky' nin, babasi hak kinda bazi d s nceleri oldugu ger ekti. Bana kalirsa zavalli ihtiyari son derece fkelen dirip, onu b y k bir rezaletin i ine atmak istiyordu. Daha ilerde s z edecegim bazi yan ama lari i in, bunun gerekli olduguna kusku yoktu. O siralar b yle niyetleri oktu. Ama hemen hemen hepsi olmayacak seylerdi. G r n se bakilacak olursa, Bay Verkhovensky'den baska biriyle de ugrasiyordu. Sonradan anlasildigina g re, ugrastigi kimseler oktu. Fakat, s z n edecegimiz kisiyle zellikle ugrasiyordu. Bu kisi de Bay Von Lembke'den b askasi degildi. Andrey Antonovich von Lembke (dogustan), resmi kayitlara g re Rusya'da sayilari an cak birka y z bin olan, siki siki birbirine baglanmis, farkina varilmadan rg tlenmis b ir birlige mensuptu. Tabii, nceden kararlastirilmis, d s n lm s bir birlik olmamakla bera ber, yelerinin her zaman, her yerde, her t rl kosullar altinda birbirlerine karsilik li yardim etmeleri, ahlaki bir zorunluluk gibi ortaya ikmis, konusulup anlasilmad an, kendiliginden kurulmus bir birlikti. Von Lembke, daha ok varlikli ailelerin oc uklarinin g nderildigi Rus okullarinin birinde grenim yapmak onuruna erismisti. gren imini tamamlayan bu okul grencileri, Devlet y netiminde olduk a iyi g revlere atanirlar di. Von Lembke'nin amcalarindan biri, Istihk m birliginde yarbay, digeri ise firin ciydi. B yle oldugu halde, bu okula yine de girebilmis ve orada ait oldugu birlikt en bir ok kimseye rastlamisti. Zeki ve aliskan bi grenci olmamakla beraber spor dali nda iyi bir grenciydi ve herkes tarafindan sevilirdi. Y ksek siniflardaki bazi grenc iler, nemli sosyal sorunlari tartisir ve okulu bitirdikten sonra bunlarin z m ne gidece klerini kararlastirirken, Von Lembke, ocuk a seylerle ugrasirdi. Ger ekten ok saf ve b azen alayci ikislariyla herkesi g ld r rd ; ama, bunu kendisine bir ama edinmisti. gretmen ders aninda ona bir soru sordugunda, mendilini ikartip burnunu yle acayip bir seki lde s mk r rd ki hem arkadaslari her i de gretmenleri katila katila g lerdi; yatakhanede b azen taklit ya w bazen 366 de burnuyla 'Fra Diavolo' dan bir uvert r alardi 'bunu ok iyi becerirdi.' Nedense in celik saydigi pasakliligiyla dikkati ekerdi. Okuldaki son yilinda Rus siirleri ya zmaya basladi. Rusya'da bu birlikten olanlarin ogunlugu gibi o da birliginin dili ni tam olarak bilmezdi. Siire karsi olan egilimi, fakir bir Rus generalinin oglu olan, biraz i ine kapali ve gelecegin b y k edebiyat isi denen bir ocukla arkadaslik etm esine neden oldu. Bu ocuk, Von Lembke'yi himayesi altina almis gibi davraniyordu. Ama, yle oldu ki, okulu bitirip yil alistiktan sonra, Rus edebiyati ugruna g revini

birakan bu h z nl ve i ine kapanik olan arkadas, ayaginda alti delik izmeler, sirtinda y azlik bir pardes , disleri soguktan takir takir terek dolasirken bir g n, Anichkin k pr s t nde, eski okul arkadasi Lembke ile karsilasti. Ne tahmin edersiniz? nce onu taniy amadi ve saskinligindan donmus gibi kaldi. Karsisinda, son derece sik giyinmis, muntazaman d zeltilmis kizil favorili, g z nde monokl, tertemiz boyali izme giymis, eli nde gicir gicir yeni bir eldiven ve sirtinda Charm re bir palto bulunan bir gen var di. Lembke, arkadasina karsi ok kibar davrandi ve adresini vererek bir aksam bekl edigini s yledi. Onun, artik 'Lembke' degil von Lembke oldugu da b ylelikle grenilmis oluyordu. Arkadasi onun ziyaretine gitti. Olduk a k t , hi de genis olmayan ve evin es as girisi olmadigi belli fakat, kirmizi hali serili merdivenlerde, onu bir usak karsiladi ve kimi istedigini sordu. st katta alinan tiz bir ingirak sesi duyuldu. L embke'nin ziyaretine gelen konuk, karsilasmayi umdugu zenginlik yerine, Lembke'y i karanlik, k hne, koyu yesil b y k bir perdeyle ikiye ayrilmis, ok eski esyayla d senmis , dar y ksek pencerelerine koyu yesil perdeler asili k k bir odada bulmustu. Von Lembk e, onu korumasina almis, uzaktan akrabasi olan bir generalin evinde kaliyordu. Z iyaret isini b y k bir ciddiyetle karsiladi. Edebiyat zerine konustular. Fakat konusmal ari asiri degildi. Beyaz kravatli bir usak ok a ik bir ayla birka kuru rek getirdi. Kon uk, fkesinden maden suyu istedi. Istenilen maden suyu biraz ge getirilmisti. Lembk e, bozulmus ve usagi ikinci defa agirarak s ylemek zorunda kalmisti. Bununla berabe r, konuguna 367karninin a olup olmadigini sordu. Konugun yemek istememesine sevindigi belliyd i. Nihayet, biraz daha konustuktan sonra konugu z r dileyerek kalkti ve gitti. Lemb ke, meslegine yeni baslamisti ve evinde kaldigi generalin birliginde g revliydi. Ayni zamanda, generalin besinci kiziyla da ilgileniyordu. Tabii, bu ilgisinin ka rsiligini da g r yordu. Fakat, sonunda Amalia, generalin eski bir dostu olan yasli b ir Alman fabrikat rle evlendirildi. Lembke, ok aglayip sizlanmakla beraber kartonda n tam bir tiyatro maketi yapti. Perde kalkiyor, oyuncular sahneye ikiyor, elleriy le ve kollariyla birtakim hareketler yapiyorlardi; localarda oturan seyirciler v ardi; orkestranin keman yaylan tellerin zerinde k k bir makina vasitasiyla gidip geli yordu; orkestrayi y neten adamin bageti kalkip iniyordu; salonda oturan erkekli ka dinli seyirciler ellerini irpiyorlardi. Her sey kartondan yapilmisti. B t n bulus Lem b-ke'nindi ve bizzat kendisi yapmisti. Bu tiyatroyu yapabilmek i in tam alti ay ali smis, emek harcamisti. General bu nedenle bir toplanti tertipledi; tiyatro, konu klarin g rmesi i in ortaya ikarildi; generalin bes kizi ve yeni evlenmis olan Amalia, fabrikat r kocasiyla ve bir ok evli kadin, Alman kavalyaleri ile beraber gelmislerd i. Kartondan yapilmis tiyatroyu dikkatle incelediler ve Lembke'yi tebrik ettiler . Daha sonra dans edildi. Lembke, son derece memnun olmus ve kederini tamamen un utmustu. Aradan yillar ge ti ve Lembke mesleginde ilerledi. Daima, ayni birlikten olanlarin y netimindeki nemli yerlerde alismis, sonunda yasina g re ok nemli bir asamaya erismist i. oktan beri evlenmek istiyor ve dikkatle arastiriyordu. Amirlerinden gizli, bir dergiye g nderdigi yk y kabul etmemislerdi. Diger taraftan model bir karton tren yapt i ve ok ilgi ekti. Ellerinde valizleri, yanlarinda ocuklari ya da k pekleri olan yolc ular platforma ikip trene biniyorlardi. Kond kt rler, istasyon g revlileri gidip geliyo rlar, an aliyor, d d k t yor ve tren kalkiyordu. Bu hos kompozisyon zerine tam bir yil a ti. Fakat eninde sonunda yine evlenmesi gerekiyordu. ogu Almanlar arasinda olmak z ere ok 368 tanidigi vardi. Ayni zamanda, Rus sosyetesine de karismisti; kuskusuz ki baslica neden, g revlerinin bir kismi olmasiydi. Sonunda, yirmi dokuz yaslarindayken mira sa kondu. Firinci olan amcasi ld g nde vasiyetinde, ona otuz yedi bin ruble birakmist i. Simdi b t n ihtiyaci, bir yer bulmasiydi. G rev evresinin y ksek olmasina ragmen, Bay von Lembke, ok al akg n ll bir adamdi. Devlet dairelerine yakacak odun satin almasina ye tki verecek devamli, k k bir memuriyete ya da yine bunun gibi g zel ve rahat bir ise r azi olacakti. B yle bir iste hayatinin sonuna kadar kalabilirdi. Fakat, tam o sira larda, Minna ya da Ernestine yerine, sahnede birden Julie g r nd . G revi, derhal daha d a y kseldi. Al akg n ll ve hassas bir adam olan von Lembke de, is alaninda hirsli olabile cegini hissetti. Zenginligin eski tanimiyla, Julia'nin iki y z k lesi, ayrica y ksek yerlerde bulunan b ir ok dostu vardi. Diger taraftan, von Lembke yakisikli bir adamdi ve Julia kirkin

i oktan asmisti. Von Lembke kendisini onun nisanlisi sayiyor ve g nler ge tik e ona tut uldugunu anliyordu. Evlendikleri g n n sabahi, Julia'ya bir siir g nderdi. Julia bu si iri pek begendi; kirk yasinda olmak saka degildi. Kisa bir zaman sonra von Lembk e, r tbesini ve nisanini aldi ve hemen sonra da ilimize vali olarak atandi. Sehrimize gelmeden nce, Julia Lembke kocasinin zerinde ok ugrasti. Oysa, von Lembke hi de yeteneksiz bir insan degildi; salona nasil girilecegini ve kendisini nasil g stermesi gerektigini, bir kimseyi nasil dinleyecegini ve d s nceli bir tavirla nasi l susacagini, nasil kibar davranmasi gerektigini bilir ve hatta, nutuk bile vere bilirdi. Tabii, bazi ufak tefek fikirleri de vardi ve en son "liberal" d s ncenin ge rektirdigi atak yaklasimin da izleri g r lmeye baslamisti. B yle olmakla beraber, Juli a Lembke, onu, yeni fikirlere karsi vurdumduymazligi ve uzun yillar y kselme pesin de kosmus olmasindan dolayi, artik dinlenmek istemesine ok z l yordu. . Kendi i indeki al isma hirsini kocasina aktarmaya gayret etti; ama, von Lembke bir Luther kilisesi maketi yapmaya basladi. Bas Papaz 369dini g tler veriyor, onu dinleyenler ellerini nlerine baglamis duruyor, bir kadin beyaz bir mendille g z yaslarini kuruluyor ve sonunda, Isvi re'den b y k masraflarla zel olarak getirtilmis k k bir org almaya basliyordu. Julia Lembke, kocasinin b yle oyunca klarla oynamakta oldugunu grenir grenmez b y k bir endiseye kapildi ve kocasinin nesi var nesi yoksa hepsini toparlayip kendi odasindaki bir sandiga kilitledi. Buna k arsilik, kocasinin bir roman yazmasini istedi; ancak, bu romanin gizli kalmasi k osulu ile von Lembke alismaya basladi. Julia Lembke, o zamandan beri sadece kendi sine g venmesi gerektigine karar vermisti. Ne yazik ki, planlarinda ok b y k bir u arilik ve ok az y ntem vardi. Kader onu, yasli bir kiz olarak ok bekletmisti. Hirsli ve bi r bakima sabrini yitirmis kafasinda d s nceler birbirini kovaliyordu. Bir ok umutlan v ardi; ilin y netimini kesinlikle eline almak istiyor, evresinin sadik kimseler tara findan kusatilacagim hayal ediyordu. Artik kendisine kesin bir y n izmisti. Von Lem bke bile biraz en-diselenmisti; ama, alisma ve memuriyet tecr besinin verdigi g venle , valilikten korkmasina bir neden olmadigini kesinlikle kabul etmisti. Kuskusuz, ilk iki ya da ay, her sey basariyla ve yolunda gitmisti. Fakat, Peter Verkhovens ky'nin gelisinden sonra bazi garip seyler olmaya baslamisti. Daha baslangi ta, gen Verkhovensky, von Lembke'ye karsi asiri bir saygisizlik g sterm is ve onun zerinde bazi garip haklara sahip olmaya baslamisti. Kocasinin durumunu her zaman kiskanan Julia Lembke, bunun farkina varamamisti. Hi degilse, bunun nem ini kavrayamamisti. Gen adam, onun en ok aradigi bir kisi . olmustu. Adeta g zdesi o lmus denebilirdi; yiyor, i iyor ve hemen hemen orada yatip kalkiyordu. Von Lembke, hemen kendi kendini savunmaya ge misti. Yabancilarin n nde ona 'delikanli' diyor, on u himayesine almis gibi omzuna vuruyor; fakat, hi bir imada bulunmuyordu; Peter Ve rkhovensky, ciddi konular tartisilirken bile onun y z ne karsi g lermis gibi bir tavir takmiyordu. Ayrica, herkesin n nde ona, hi umulmadik seyler s yl yordu. Bir g n, 370 evine geldigi zaman gen adamin izinsiz olarak alisma odasinda uyudugunu g rd . Peter, onu aramak zere geldigini ve evde bulamayinca biraz 'kestirdigini' s yledi. Von Lem bke onun bu hareketine g cendi ve karisina dert yandi; Julia Lembke, kocasinin bu sik yetini alayla karsiladi ve igneleyici bir tavirla kendisine nasil saygi g steril ecegini bilmedigini s yledi; hi degilse, 'o ocuk' kendisine karsi hi bir zaman k stahlik etmemisti; ayrica, 'sosyeteye uymasa bile, samimi' bir kimseydi. Von Lembke'nin surati asildi. Ama, kadin iki adamin arasini bulup onlari baristirdi. Peter'in, z r dilemedigi dogrudur; ama, b t n sorunu kaba bir n kte ile ge istirdi. Bu n ktesi, baska zaman olsa hakaret kabul edilebilirdi; ama, bu kez pismanlik isareti olarak kabu l edildi. Aralarindaki iliskinin zayif noktasi, von Lembke'nin, daha baslangi ta, ona romanindan s z etmis olmasiydi. Onun h lyali, ince ruhlu bir gen oldugunu g z n ne ala rak, zaten oktan beri de dinleyici aradigindan, tanismalarinin daha ilk g nlerinde bir aksam, romanindan iki b l m n okumustu. Peter, sikintisini saklamaya gerek g rmeden, terbiyesizce esneyerek dinlemis ve hi bir vg de bulunmamisti. Yalniz ayrilirken, bos zamanlarinda okuyarak bilgi edinmesi i in el yazmasi olan kitabi istemis, von Lemb ke de vermek aptalliginda bulunmustu. Kitabi o geceden beri geri vermemisti. Von Lembke'ye her ugrayisinda, onun b t n sorularina g lerek karsilik veriyordu. Sonunda, romani yolda giderken kaybetmis oldugunu s yledi. Julia, bunu duydugu zaman kocas ina ok kizdi. Hayretten donup kalarak: - Kartondan yaptiginiz kiliseden de s zetmediniz, insallah? diye sordu.

Von Lembke, kara kara d s nmeye basladi. B ylesine d s ncelere dalmasi, sagligi i in iyi deg ildi ve doktorlari tarafindan yasaklanmisti. Ildeki b y k dertlerin yaninda -bunlard an daha sonra s zedecegiz- z lmesi i in zel nedeni vardi... hisleri zedelenmisti; vali o larak gururunun incinmesi de cabasiydi. Evlendigi zaman, von Lembke, herhangi bi r ailevi anlasmazligin ve tartismanin m mk n 371olabilecegini aklinin ucundan bile ge irmemisti. Ernestine ya da Minna'sini hay al ettigi zaman, b t n hayati s resince hep bunu d s nm st . Ailevi firtinalara dayanamayacag ni hissediyordu. Sonunda Julia, onunla samimi olarak konustu. - Sirf bunun i in ona kizmis olamazsiniz, dedi. Her seyden nce, ondan en az kere dah a akilli bir insansiniz ve mevki bakimindan ondan ok daha y kseksiniz. Bu ocuk, hen z serbest d s ncelilik aliskanligindan kurtulamamis. Fikrimce, bu yaramazliktan baska bir sey degil. Fakat hi bir sey aceleyle yapilamaz. Yavas yavas yapilmalidir. Gen n esli k msememek gerekir. Benim politikam, onlara karsi iyi davranmak ve b ylece de onl ari u uruma yuvarlanmaktan korumaktir. Von Lembke: - Fakat ok korkun seyler s yl yor, diye cevap verdi. Benim yanimda, h k metin, halki serse mletip ayaklanmasini nlemek i in onlara bol bol votka i irmekte oldugunu s ylemesini ha zmedemem. Her esit insanin yaninda, b yle konusmalari dinlemek zorunda kaldigim i in, benim durumumu g z nde canlandirabilirsin. Bunu s ylerken, von Lembke, birka g n nce Peter Verkhovensky ile aralarinda ge en konusm ayi hatirladi. Liberal d s nceleriyle onu yenmek gibi masum bir ama la, d sk nl g olmadigi h lde sirf n ne ge ilmez bir merakla 1859 yilindan beri toplayarak biriktirmis oldugu R usya'da ve Avrupa'da yayimlanan her esit gizli bildiriden meydana gelmis zel kolek siyonunu ona g stermisti. Amacinin ne oldugunu sezen Peter, kaba bir dille, bu bil dirilerden bazilarindaki tek satirin bile, b t n Devlet dairele-.rinden ok daha anlam li oldugunu, muhtemelen kendi dairesinden bile b yle bir sey beklemedigini s yledi. Lembke'nin y z burustu. Bildirileri g stererek, deta yalvarir gibi: - Fakat, bizim vatanimizda bu erkendir, hem de ok erkendir, dedi. 372 - Hayir, degildir. G r yorsunuz ya, korkuyorsunuz ve bu da g sterir ki bizim i in erken degildir. -Fakat, bakin, suna bakin, rnegin, b t n kiliselerin yikilmasi i in bir agri var. - Neden olmasin? Siz akilli bir insansiniz ve siz, kendiniz de inanmadiginiza g re , insanlari hayvanlastirmak i in, dinin gerekliligini ok iyi kavramis oldugunuzu s yl emekte hakliyim sanirim. Ger ek, yalanlardan ok daha onurludur. Von Lembke y z n eksiterek: - Hak veriyorum, hak veriyorum, sizinle tamamen ayni fikirdeyim, ama bu vatanda h l ok erken oldugu kanisindayim, dedi. - Kiliselerin yikilmasini ve elde yabalarla Petersburg zerine y r meyi dogru buluyor ve bunun ancak zamansiz olduguna inaniyorsaniz, nasil devlet memurlugu yapabiliy orsunuz? B ylesine budalaca yakalanan Lembke, son derece sasirmisti. Sabrini yitirmis bir t avirla: - B yle degil, hi de b yle degil, dedi. Siz ok gen siniz ve ama larimizi bilmiyorsunuz. Bu nedenle de yaniliyorsunuz. Anliyorsunuz ya aziz dostum, bize devlet memurlari d iyorsunuz, degil mi? Pek l . Serbest memur muyuz? Ona da pek l . Fakat ne yaptigimizi ta hmin ediyorsunuz? Sorumlulugu y kleniyor ve sonu olarak, biz de sizin gibi genel am aca hizmet ediyoruz. Biz sadece, olmadigimiz takdirde dagilacak olan ve sizin da gitmayi alistiginiz seyi toplu olarak tutuyoruz. Sizin d smanlariniz degiliz. B yle b ir sey s z konusu bile olamaz. Size sesleniyoruz: Devam edin, yenileyin, belki de belirli bazi seylerin temelini yikabilirsiniz... yani, demek istiyorum ki, eski olan her seyin yenilenmesi, kuskusuz gereklidir. Fakat, zorunluysak, sizi gerekl i sinirlar i inde tutacagiz ve davranisimizla, sizi yine sizden korumus olacagiz. Amacimiz, Rusya'nin g r n s n d zeltmek olduguna g re, biz olmadan, Rusya'yi yerinden sallar temellerini yikarsiniz. Birbirimize gerekli 373oldugumuza inanin, l tfen. Ingiltere'deki Whig'ler, ve Tory'ler de birbirleri i i n gereklidir. Su halde, biz Tory'ler, siz Whig'lersiniz. Benim g r s m budur. Von Lembke son derece heyecanlanmisti. Petesrburg'dayken bile, b yle akillica ve l iberal konusmayi severdi. Ayrica, burada kendisini kapi arkasindan dinleyen de y

oktu. Peter hi konusmadi ve dogal yaradilisinin aksine, ok ciddi g r n yordu. Onun bu g r n Lembke'yi b sb t n heyecanlandirmisti. alisma odasinda bir asagi bir yukari dolasirken konusmasina devam etti: -Biliyor musunuz ki, ben, "Ilin Efendisi" yim. Biliyor musunuz ki, bu nedenle bi r ok g revlerim var, onlarin birini bile yapamiyorum ve te yandan, burada benim i in ya pacak bir sey olmadigini s yleyebiliyorum. B t n sir, buradaki her seyin devletin g r s ne b agli oldugu ger eginde. Varsayalim ki devlet, politik bir nedenle ya da asiri tutk ulari yatistirmak amaci ile bir cumhuriyet kurmaya karar verdi ve buna paralel o larak da valilerin yetkisini artirdi. Eger, b yle bir sey ger eklesirse biz valiler, cumhuriyeti kabul edecegiz. Fakat, neden sadece cumhuriyet olsun! Arzu ettigini z her seyi yutacagiz. Hi degilse, hazir oldugumu hissediyorum. S z n kisasi, birakin devlet telgrafla bir activite devorante (yipratici alismalar) yapmami istesin. On lara activite devorante yapacagim. Y zlerine karsi s yledim: 'Efendiler, ilin b t n kuru luslarinin dengede durup ilerlemesi i in bir sey gereklidir... valinin yetkilerini n genisletilmesi.' G r yorsunuz ya, ister tarimsal ister kamu kuruluslari olsun, bir bakima iki varlikli olmalari gerekir... yani, bir bakima var olmalari gereklidi r ve bunun gerekli olduguna eminim; fakat, diger taraftan var olmamalari gerekiy or... bunlarin hepsi devletin g r s ne dayanir. Eger, devlet, kuruluslarin gerekli old ugunu d s n rse, bu kuruluslarin var olmalarini hemen saglamaliyim. Onlara ihtiya gerek mezse bu kuruluslari benim ilimde kimse g remez. Iste ben, activite d vorante'yl b yle anlarim ve valinin yetkileri genisletilmedigi takdirde de bu m mk n olamaz. Sizinle erkek er374 kege konusuyorum. Onlara Petersburg'dayken de s yledim, biliyorsunuz, valinin evin in n nde zel bir n bet inin bulunmasi gerekir. Bir cevap bekliyorum. Peter: - Iki n bet i olmasi gerekir, dedi. Lembke, tam Peter'in n nde durarak: - Neden iki? diye sordu. -Insanlarin size saygi duyabilmeleri i in bir n bet inin yetersiz oldugunu d s nm st m. Iki n t inizin olmasi gerekir. Lembke'nin y z asildi. - Sizin... sizin niyetinizin ne oldugunu ancak Tanri bilir, efendim. Hosg r mden yar arlanarak, her t rl hakarette bulunuyor ve bourru bienfaisant (iyiliksever somurtka n) rol oynuyorsunuz. Peter mirildanarak: - Sizin dediginiz gibi olsun, dedi. Fakat yine de bize yol a iyor ve bizi,,basariy a ulastirmak i in elinizden geleni yapiyorsunuz. Von Lembke saskinlikla: - Fakat 'biz' dediginiz kimler ve ne basarisi? diye sordu, fakat cevap alamadi. Bu konusmadan haberdar olan Julia Lembke'nin son derece cani sikildi. Von Lembke, kendisini savunmak zorunda kaldi. -Fakat, ok deger verdiginiz bir kimseyle sanki amiriymis gibi konusamazdim, zellik le, odada da yalnizdik. S ylememem gereken bazi seyleri s yledigimi iti...raf ederim , ama bu kalbimin te-mizligindendir. - ok fazla temiz kalpliliginizden. B yle bildiri koleksiyonunuz oldugunu bilmiyordu m. G rebilir miyim? - Fakat... fakat bir g n i in d n olarak istemisti. Julia fkeyle: - Ve yine verdiniz, yle mi?!... diye haykirdi. Ne kadar b y k bir sa malik!... 375- Derhal geri vermesi i in birini g nderecegim. - Geri vermeyecektir. Von Lembke fkeyle yerinden firlayarak haykirdi. - Kesin olarak isteyecegim!... O kim oluyor ki ondan korkacagim? Ben de elinden bir sey gelmeyen bir insan miyim, yani? Julia, kocasini yatistirmaya alisarak: - Oturun ve heyecanlanmayin, dedi. Ilk sorunuza cevap verecegim; bana ok g l bir tavs iye mektubu ile geldi. Yetenekleri var ve bazen ok zekice laflar s yler. Karmazinov , hemen hemen her yerde iliskileri bulundugunu ve Petersburg ile Moskova'daki ge n ler zerinde ok etkisi oldugunu s yl yor. Ve eger, onun yardimi ile, b t n bu gen leri etr na toplar ve onlari yuvarlanmak zere olduklari u urumdan kurtarabilirsem, ilgileneb ilecekleri yeni bir yol bulabilirim belki. Bana b t n kalbiyle baglidir ve s yledikler imi itirazsiz yapar. Von Lembke asik bir suratla kendisini savunmaya devam etti.

- Ama siz onlari oksamaktayken, Tanri bilir neler yapacaklar!.. . Tabii bu sadec e bir haberdir, ama... ama politik bir bildirinin ilimiz civarinda g r nd g n haber aldim ... - Fakat yazin da b yle bir s ylenti vardi... bildiriler, sahte paralar, bir s r seyler. .. bununla beraber, bunlardan hi biri simdiye kadar bulunmus degil. Size kim s yledi ? - Von Blum'dan duydum. - Ah, sizin su von Blum'unuzdan usandim artik ve l tfen, bir daha baha ondan s z etm eyin!... Julia, o kadar fkelenmisti ki, bir dakika kadar konusamadi. Von Blum, Julia'nin h i sevmedigi, vali konaginda g revli bir adamdi. Bundan da daha sonra s z edecegim. Julia Lembke bir karara vararak: - L tfen, Verkhovensky i in endiselenmeyin, dedi. Herhangi gizli iste alismis olsaydi , ne sizinle ve ne de baskasiyla, simdi konustugu gibi konusurdu. Iyi deyimler k ullanabilen bir insan k t 376 olamaz. Ben bile b yle konusabilirim. Eger herhangi bir sey olursa bunu ilk grenen ben olacagim. Bana ok siki olarak, evet ok siki olarak baglidir... Merakla beklenen olaylardan nce sunu ekleyebilirim ki, eger, Julia Lembke'nin, bu kendine g veni ve kendine zg hirsi olmasaydi, zavalli insanlarin aramizda yaptiklar i bu olaylar belki de hi olmayacakti. B t n sorumlulugun ona ait olduguna kusku yoktu r. 5. EGLENCEDEN NCE Julia Lembke'nin, ilimiz ocuk bakicilari adina d zenlemek istedigi eglence g n , bir ok k ere kararlastirilmis ve her defasinda da ertelenmisti. Julia Lembke'nin evresinde daima, Peter Verkhovensky ve Julia'nin ufak tefek islerinin pesinde kosan, k k bir memur olan Lyamshin vardi. Lyamshin bir zamanlar Stepan Verkhovensky'yi sik sik ziyarete gelirdi; ama, simdi valinin evini tercih ediyordu; nk , piyano almasini ok se viyordu. Julia'nin, ilerde ikarmayi tasarladigi bagimsiz bir derginin y netmeni yap mak istedigi Liputin de ogunlukla onun yanindaydi. Ayni zamanda evli ya da bek r bi r s r kadin da etrafini sarmisti ve hatta, Karmazinov bile, her ne kadar digerleri gibi onun yanina pek sokulmuyorsa da edebiyat ge idi basladigi zaman herkesi sasir tacak bir s rprizi oldugunu bagira bagira s yl yordu. Gelecekler listesine adlarini ya zdiranlar ve yardimda bulunanlarin ogu sosyeteye girmis olan hanimlardi. Bunun ya ninda, paraca yardimda bulunabilen, se kin olmayanlar bile listeye dahil edilmisti . Julia Lembke, bazen siniflarin birbirine karismasinin gerekli oldugunu s yl yor. ' Aksi halde bizi kim eglendirir?' diyordu. Ev hanimlarindan kurulu zel bir komite, eglencenin tamamen demokratik kosullarda yapilmasinda kararliydi. Eglenceye kat ilacaklarin ok olmasi, asiri masraf etmelerine neden oluyordu; olagan st bir eglence tertip etmek is377tiyorlardi... ve eglence de bu nedenle erteleniyordu. Baloyu nerede verecekle rine hen z kesin bir karar verememislerdi; baloyu, o g n i in evini vermeyi samimiyetl e arzu eden soylu maresalin evinde mi, yoksa, Bayan Stavrogin'in Skvoreshniki'de ki b y k konaginda mi vereceklerine bir t rl karar veremiyorlardi. Skvoreshniki biraz u zak olmakla beraber, komitenin bir ok yesi, balonun orada daha 'Serbest' olacagini israrla s yl yordu. Bayan, Stavrogin, festivalin evinde olmasindan son derece memnun olacakti. Bu magrur kadinin, Julia Lembke'ye deta yaltaklanacak derecede yaklasm asindaki nedeni kestirmek ok zordu. Belki de, Bayan Lembke'nin, g rd g yakinliga karsi n, Nicholas Stavrogin'in, n nde deta k lmesini ve ona hi kimseye yapmadigi sekilde davra masini g rmekten hoslaniyordu. Tekrarliyorum; Peter Verkhovensky, Nicholas Stavrog in'in, esrarli evrelerle iliskisi oldugunu ve buraya ok gizli bir g revle gelmis bul undugunu, her n ne gelene fisildayarak, bu haberin vali konaginda ve valinin evinde yerlesmesine ok b y k bir nem veriyordu. O zamanlar sehir halkinin garip bir ruhsal durumu vardi. zellikle kadinlarimiz ar asinda garip bir u arilik g r lmeye baslamisti. Ve bu degisikliklerin yavas yavas oldu gu da s ylenemezdi. Birka asiri k stah d s nce, etrafta kol geziyordu. Neseli, hafif, fak at her zaman hos oldugunu s yleyemeyecegim bir hava esiyordu. D s ncelerin belirli bir l de d zensizligi moda haline gelmisti. Daha sonralari, her sey olup bittikten sonra, su Julia Lembke'ye, evresine ve yardak ilarina y klendi; fakat, b t n bunlarin nedeninin Julia'da aranmasinin daha dogru olacagi kanisindayim. Bunun tersine, ilk zamanla

r, herkes, toplumu birlestirebilmesini ve herkese nese vermesini v yordu. Bayan Lem bke'nin hi su u olmayan, rezalet derecesine varan olaylar olmustu; ama, o zamanlar herkes g l p eglenmis ve o rezaletleri durduracak kimse ikmamisti. Olduk a b y k bir kalaba ligin, o zamanki olaylar zerine kisisel g r slerini kendilerine saklayarak bir kenard a durduklari tamamen dogrudur; fakat, onlar bile o zaman agizlarini a ip tek kelim e bile 378 s ylememislerdi; hatta, bu olaylara g l mseyerek baktiklari da bir ger ektir. Her nasilsa, merkezi belki ger ekten de Julia Lembke'nin kabul salonunda bulunan, olduk a, genis bir grup, kendi kendine meydana gelmisti. Julia'nin her zaman evresi nde olan bu toplulugun i inde, ok sayida gen vardi ve onlarin serbest e konusmalarina nedense izin veriliyordu; hatta, bu gerekli sayilmaya baslamisti, Bu evrede, son derece sevimli birka hanim vardi. Bu gruptaki gen ler, piknikler, partiler tertipli yor, bazen grup halinde arabalar ve atlarla sehirde dolasiyorlardi. Hepsi de ser v en ariyor ve hatta, sirf anlatacaklari eglenceli bir sey olsun diye ser veni kendi leri yaratiyordu. Sehrimizi, S edrin'in meshur Aptallar sehri olarak kabulleniyorl ardi. Yapmadiklari hemen hemen hi bir sey olmadigindan, onlara 'alayci' diyorlardi . yle seyler oluyordu ki, rnegin, sehrimize atanmis ordu mensuplarindan bir tegmen in, olduk a g zel ve kumral karisi, kocasinin k t davranislarindan bikmis olacak ki, g ze l bir pelerin alabilmek i in kumar masasina oturmus; fakat, kazanacagi yerde on be s ruble kaybetmisti. Kocasindan korktugu ve kumar borcunu deyecek parasi da olmad igindan, o sirada partide bulunan, belediye baskaninin, gen olmakla beraber ok igr en oglundan, eski g z pekligini hatirlayarak bor istemeye karar vermis ve istemisti de . Gen adam, kadincagizin bu istegini reddetmekle kalmamis, kahkahalarla g lerek, y ks ek sesle bagira bagira kadinin kocasina haber vermeye gitmisti. Ordudan aldigi a z bir ' maasla ayin sonunu zor getiren tegmen, karisini hemen eve g t rm s, ve onun ag lamalarina, ayaklarina kapanip yalvarmalarina aldirmadan bir g zel pataklamisti. B u z c olaya sadece g lmekle yetindiler. Tegmenin bu zavalli karisi her ne kadar Bayan Lembke'nin evresindekilerden degilse de, 'grup'taki garip ve her seye atilan, teg menin karisini da daha nceden taniyan gen bir hanim, onu ziyarete gitti ye evine k abul etti. Bizim apkin delikanlilarimiz kadincagizi hemen o evde yakalayip, armag anlara bogdular ve kadini evine g ndermeden tam d rt g n kapattilar. Tegmenin karisi, 379bu ser venci kadinin evinde kaliyor ve onunla beraber araba gezilerine ikarak da nsli eglencelere katiliyordu. evresindekiler, kocasi aleyhine bosanma ve nafaka d avasi a masi i in onu kiskirtiyorlardi. Hepsi bir agizdan, taniklik edeceklerine yem in ediyorlardi. Kadinin kocasi, onlarla basa ikamayacagini bildiginden, haklarini arayamiyordu. Zavalli kadin, sonunda, nasil bir topluma d st g n anlayarak, d rd nc g n n i, kalbi korkudan du-racakmis gibi arparak onlarin elinden ka ti ve tegmenine kostu . Kocasi ile kadinin arasinda ge enler tam olarak bilinmiyor; ama, tegmenin oturma kta oldugu k k kul benin panjurlari tam iki hafta a ilmadi. Bayan Lembke olanlari grendig inde, ok kizdi ve ser venci hanimin hareketine ok z ld ; oysa, o hanim, tegmenin karisini aldigi g n getirip Bayan Lembke'ye g stermisti. Fakat, bu olay hemen unutulup gitti. Baska bir keresinde de, sehrimizin memurlarindan birinin, herkesin tanidigi on y edi yasindaki g zel kizi, tasradan gen bir memurla evlendi. Fakat birdenbire, gen ko canin, incinen gururunun fkesini ikarmak i in, daha ilk geceden, g zel geline yapmadig ini birakmamis oldugu haberi sizdi. D g n gecesi ok sarhos oldugu i in evde konuk olara k kalan ve bu olaya tanik olan Lyamshin, sabah karanliginda b t n sehri dolasarak ha beri yaydi. Derhal on iki kisilik bir parti kuruldu. Hemen hemen hepsi atliydi v e bazilari kiralik kazak atlarina binmisti... rnegin, Peter Verkhovensky ve hatta , sa larinin kirlasmasina aldirmadan gen lerin b t n olaylarina karisan Liputin bile var di. Sehrimizin t relerine g re, her ne hal olursa olsun, ertelememesi gereken ziyare tlerini yapmak i in d g n n ertesi g n , bu iki gen arabalariyla caddede g r n nce, bu on ik ik grup, hemen arabanin etrafini evirdi ve neseli kahkahalarla gen iftin pesini b t n g n birakmadi. Evlere onlarla beraber girmedikleri dogrudur; ama atlarindan inmeden bah e kapisinda beklediler. Yeni evlilere a ik olarak hakaret etmemekle beraber, yi ne de b y k bir rezalete neden oldular. B t n sehir bu olay zerinde konustu. Herkes, kusk usuz, kahkahalarla g ld . Fakat bu kez von 380 Lembke kizdi ve karisi ile tartisti. Bayan Lembke son derece kizgindi ve hatta, bu olaya neden olanlara kapisini kapamayi bile d -' s nd . Fakat, ertesi g n , Peter Verkh

ovensky'nin atesli konusmasi ve Karmazinov'un birka s z yle hepsini bagisladi. Karmaz inov, yapilan bu sakayi olduk a eglenceli buluyordu. - Bizim yerel t relere g re, dedi. Her ne olursa olsun ok karakteristik ve... kahrama nca. Ve bakin, herkes g l yor; sadece siz fkeleniyorsunuz. Fakat, hosg r kabul etmeyen ve belirli bir despotluk olan maskaraliklar da vardi. Her ne kadar asagi siniftansa da, Incil satan, saygideger bir hanim, sehrimize g elmisti. O siralarda, Moskova ve Petersburg gazetelerinde, Incil satan kadinlar hakkinda ilgin yazilar iktigi i in, sehirde onunla ilgili s ylentiler dolasmaya baslad i. Yine Lyamshin serserisi, bir okulda is almayi umarak bos gezen bir grencinin y ardimiyla, sonradan grenildigine g re, kitap alma bahanesiyle, ismini burada anmaya cagim, nemli bir nisan tasiyan, kendi deyimiyle 'g lmeyi ve sakayi' pek seven, son derece saygideger bir ihtiyarin, bazi zel nedenlerle Avrupa'dan getirttigi bir de ste, iplak ve edepsizce davranislari g steren kadin resmini gizlice kadinin antasina birakti. Bu zavalli kadin, pazar yerinde kutsal kitaplarini satmak zere ikardigi zaman, antasina gizlice konan bu resimler her tarafa yayildi. Etrafta bir kahkaha koptu; homurdanmalar oldu; kadinin etrafini kalabalik sardi; her agizdan bir s z i kmaya basladi; hatta, i lerinde k f r edenler bile vardi. Polis tam vaktinde yetisip k adini kurtarmamis olsaydi, kadincagiz belki de dayak yiyecekti. Kadin, polis kar akolunda bir h creye kapatildi ve ancak o gece, durumu b t n ayrintilari ile grenen Mau rice Drozdo / tarafindan serbest biraktirildi ve sehirden ikarildi. Bayan Lembke, ayni g n Lyamshin'i evinden kovacakti; ama gen ler toplanip hep beraber geldiler ve Lyamshin'in yeni bir par a bestelemis oldugunu s yleyerek onu dinlemeye zorladilar . Yeni par a, 'Fransiz-Prusya Savasi' adinda olduk a eglenceli bir sarkiydi. Mar-sei llaise'in korkun notalariyla basliyordu: 381"Qu 'un seng impur abreuve nos sillons! (Ayak izlerimizi kirli bir kanla dold ursun) Parlak bir meydan okuyus, gelecegin zafer sarhoslugu duyulur. Fakat birden, zafe r marsinin ustaca yerlestirilmis notalari yaninda; asagidan bir k seden, fakat ok y akin bir yerden Mein Lieber Au-gustin'in igren sesleri gelmeye baslar. Marseillai se onlara aldirmaz; Marseillaise heybetinin sarhoslugu i indedir; fakat Augustin, g kazanmaktadir; gittik e k stahlasir ve birden Augustin, Mar-seillaise'in notalari il e kaynasmaya baslar. Beriki kizmaya baslar; artik Augustin'e aldirmazlik edemez, onu silkeleyip atmaya alisir; onu bir sinek gibi ezmek ister, fakat, Mein Lieber Augustin, b t n g c yle asilir; sen ve kendinden emin, sevin li ve k stah olur ve Marseilla ise her nasilsa birden ok aptalmis gibi g r n r; fkesini ve incinmesini artik gizleyemez ; ellerini g ky z ne dogru kaldirarak, g zyaslari i inde lanetler yagdirir: Pas un pouce de n tre terrain, pas une de nos fortresses. (Topragimizin tek karisi ni, istihk mlarimizin tek tasin!..) Fakat Mein Lieber Augustin'le beraber s ylemek zorundaydi. Melodi, en budalaca bir yolla Augustin'e ge er, yavas yavas azalir ve kaybolur. Yalniz, zaman zaman oriji nal melodi duyulabilir; qu'un sang impur... fakat hemen igren bir sekilde korkun b ir valse ge er, sonunda, birden degisir; Bismarck'in g gs nde aglayan, her seyi, her s eyi ona veren Jules Favre ortaya ikar... Fakat simdi sertlesen Augustin'dir; kisi k sesler duyulur, insan kendisini sayisiz sarap fi ilarinin, asiri bir ilginligin, milyarlarca para arzusunun, pahali purolarin, sampanya ve rehinelerin arasinda o ldugunu sanir; Augustin hiddetle b g rmeye baslar... Fransiz-Prusya Savasi son bulmu stur." Gen lerimiz ilginca alkisladilar. Bayan Lembke g l n sedi ve 'B yle bir adam nasil kovulu r?' dedi. B ylece baris yapilmis oldu. 382 Bu al agin ger ekten de m zik konusunda yetenegi vardi. Bay Verkhovensky bir keresinde , en y ce yetenekleri olan bir sanat inin en asagilik bir serseri de olabilecegini, bunlardan birinin digerine etkisi olmadigini s ylemisti. Sonralari bu par anin, Lyam shin tarafindan, rastlantiyla sehrimizden ge en, yetenekli ve ok al akg n ll bir arkadasin dan almis oldugu s ylentisi ikti; ama, isin o tarafi bizi ilgilendirmiyor. Bay Verkh ovensky'nin etrafinda yillarca dolanan, aksam toplantilarinda genel istek zerine, esit esit Yahudi, sagir bir k yl kadinin itiraflari ya da bir ocugun dogumu zerine tak litler yapan bu al ak herif, Julia Lembke'nin toplantilarinda bazen, 'Kirklarin Bi r Liberali' adi altinda, Bay Verkhovensky'yi ok igren bir tarzda karikat rize ediyor du. Herkes, o kadar ok g l yordu ki, sonunda toplantilardan atilamayacak bir adam olu

p ikmisti. B t n toplantilarda araniyordu. Ayrica, Julia Lembke zerinde b y k bir etkisi o lan Peter Verkhovensky'ye de k pek gibi yaltaklaniyordu. Bu al aktan s z etmemeliydim ve zaten s z edilmeye deger bir adam bile degildi; ama s yl entilere g re, onun da katilmis oldugu pek nemli bir olay vardi. Bu nedenle onu not larimdan ayri tutamadim. Bir sabah, b t n sehre, ok irkin ve z c bir rezalet haberi yayildi. B y k pazar alaninin inde, eski sehrimizin ok degerli tarihi yapitlarindan biri olan Meryem Ana Kilise si vardi. Duvarla evrilmis olan kilisenin bah e kapisinin yaninda, daima demir bir kafes arkasinda duran b y k bir Meryem Ana tasviri vardi". Bir gece, bu tasvir soyul mustu; demir kafesin cami kirilmis, demir er eve par alanmis ve (kiymetli olup olmadi klarini bilmiyorum) birka degerli tas ve inci, tasvirin basindaki hareden alinmist i. Ama nemli olan, soygunculuk disinda, budalaca d zenlenmis, garip bir kepazelik v ardi; Tasvirin kirik cami arkasinda canli bir farenin bulundugu s yleniyordu. Simd i, d rt ay sonra, bu su un, ka ak bir h k ml olan Fedka tarafindan islendigi, nedense Lyams hin'in de bu su a katilmis oldugu kesin olarak biliniyordu. O zaman, 383Lyamshin'den kimse, kuskulanmamisti; ama, simdi fareyi onun koymus oldugunu h erkes biliyor. O zaman, resmi makamlarin b y k bir saskinlik i inde olduklarini hatirl iyorum. Su un islendigi gecenin sabahi, erkenden kilisenin n nde b y k bir kalabalik vard i. O kilisede, neden oldugu bilinmez, ama en azindan y z kisi her zaman bulunurdu. Bazilari gelir, bazilari giderdi. Gelenler ha ikartir ve tasviri perlerdi; bagista bulunmaya baslayinca kilisenin bagis anagi hemen ortaya ikarilir, yanma bir de pa paz dikilirdi; ancak gleden sonra saat sularinda, Il Baskanligi, ziyaret ilere, tasv iri pt kten ve bagista bulunduktan sonra orada toplanmamalarinin s ylemesi gerektigin i anlayabildi. Bayan Lembke, bana s ylendigine g re, o ki z c olaydan sonra, kocasinin s on derece zg n oldugunu hissetmis ve bundan iki ay nce, hastaligi nedeniyle sehirden ayrildigi g ne kadar da bu z nt s n n devam etmis oldugunu s ylemisti; Ilimizdeki kisa g re den sonra, Isvi re'de dinlendigi s rede bu olayin z c etkisinden kurtalamadigi kanisinda yim. gleden sonra saat birde olay yerine gittigimi hatirlarim; kalabalik derin bir ses sizlik i indeydi ve y zlerinden z nt akiyordu. Bir kupa arabasiyla zengin bir t ccar geldi . Sisman ve tombul yanakli bir adamdi. Arabadan indi. Yerlere kadar egilerek tas viri selamladi ve pt . Sonra yardim anagina bir ruble atarak, oflaya puflaya tekrar arabasina binip uzaklasti. Sonra, baska bir araba yanasti. Arabada, ilgin sosyete nin yesi iki delikanli ve yanlarinda iki hanim vardi. Delikanlilar da (biri hi de gen degildi) arabadan indiler ve kaba tavirlarla kalabaligi yararak tasvire dogru ilerlediler. Ikisi de sapkalarini ikarmamislardi; hatta biri, kelebek g zl g n burnunun ucuna tutturdu. Kalabaliktan hosnutsuz bir homurtu y kseldi. Burnunun ucunda kele bek g zl k bulunan adam, k git paralarla dolu kesesini ikardi ve i inden bakir bir meteli k alarak yardim anagina atti. Her ikisi de y ksek sesle g l p konusarak arabalarina d nd le r. Tam bu sirada Lisa geldi. Yaninda Maurice Drozdov vardi. Lisa, atindan si rayar ak yere atladi ve atindan in384 memesini s yledigi Drozdov'a dizginleri atti. Bakir meteligin anaga atildigi anda, tasvirin yanina vardi. Sapkasini eldivenlerini ikartip dizlerinin st ne, amurlu yere kt ve b y k bir saygi ile defa secde etti. Sonra, i inde birka g m s para bulunan kesesini p anaga atti. Hemen kulaklarindaki elmas k pelerini ikartip, onlari da anaga atti. B y k bir heyecanla papaza sordu: - Olur mu? Olur mu? Bu taslarla rt s s slenebilir mi? Papaz: - Verebilirsiniz, diye cevap verdi. Her t rl bagis kabul edilebilir. Kalabaliktan it ikmiyordu. Ne sevin ne de hosnutsuzluk g stermiyorlardi. Lisa, amurlar ina aldiris bile etmeden atina atladi ve d rtnala uzaklasti. *** Hen z anlattigim olaydan iki g n sonra, atli adamlarla kusatilmis, kupa arabasiyla bi r yere giden kalabalik bir grubun arasinda onu g rd m. Eliyle isaret ederek beni yan ina agirirken arabayi durdurttu ve benim de gruba katilmam i in israr etti. Arabada bana da yer vardi. B y k bir neseyle beni yanindaki ok sik hanim arkadaslarina tanis tirdi. Sonra, son derece ilgin bir geziye gittiklerini s yledi. Durmadan kahkahalar la g l yordu ve mutlulugu biraz asin denebilirdi. Zaten son zamanlarda sasirtici der ecede mutlu ve neseli g r nmeye baslamisti. Gezi, ger ekten de ok ilgin ti; nehrin karsi yakasina, on yildan beri t ccar Sevostyanov'un evinin bah esindeki k k bir kul bede hep ba

skalarinin sirtindan ge inerek yasayan, sadece sehirde ya da civarinda degil, Mosk ova ve Petersburg'da bile taninan ermis yari-deli ve gaipten haberler verdigini iddia eden Semyon Yakovlevich'e gidiliyordu. Herkes onu ziyarete giderdi. zellikl e, ilin her evresinden gelirlerdi. Gaipten birka 385haber aldiktan sonra, evinin masraflarini derler ve b y k bagislarda bulunurlardi. Bagislar bazen dikkate alinacak kadar b y k olurdu ve ogunlukla 'Our Lady' manastiri na olmak zere esitli kiliselere g nderilirdi; tabii, bu bagislari Semyon Yakovlevich kendisi i etmezse. Bu nedenle de manastirdan g revli bir papaz daima Semyon Yakovl evich'in odasinda hazir bulunurdu. Gruptaki herkes, bu gezinin ok eglenceli olaca gi inancindaydi. I lerinde hi biri, hen z Semyon Yakovlevich'i g rmemisti. Sadece Lyamsh in onu nceden g rm st ve herkese onun, cennetten s p rge sapiyla d v lerek kovuldugunu, ark ndan da, Isa'nin kendi eliyle iri iki patates atmis oldugunu anlatiyordu. Kalaba ligin arasinda, yine kiralik bir kazak ati st nde, Peter Verkhovensky de vardi. Ati n st nde zorlukla duruyormus gibi g r n yordu. Nicholas Stavrogin de atlilar arasindaydi. Stavrogin b yle eglenceli gruplara pek ender girer ve her ne kadar yaradilisi ned eniyle fazla konusmazsa da, onlarin nesesine katilirdi. Grup k pr y ge ip, orada buluna n hanlardan birinin n ne geldiginde, kalabaligin arasindan biri, handa intihar etmi s birinin bulundugunu ve bu nedenle polis agirilmis oldugunu bildirdi. Derhal int ihar edeni g rmek i in burada durulmasi kararlastirildi. Teklif genellikle hos karsi lanmisti; nk , hanimlarimiz simdiye kadar intihar olayina rastlamamislardi. Hanimlar dan birinin, y ksek sesle s yle s yledigini hatirlarim: 'Artik canimiz ylesine sikilmay a baslamisti ki, eglence se ecek durumda degiliz, yeter ki ilgin bir seyler bulabil elim.' Hanimlardan ancak birka i hana girmeyip disarda kaldilar; geri kalanlar han in pis koridoruna g r lt yle daldilar; onlarin arasinda Lisa'yi g rmek beni ok sasirtti d ogrusu. Kendisini vuran adamin odasinin kapisi a ikti; tabii, bizim odaya dolmamiz a engel olmak cesaretini kimse g steremedi. Intihar eden, on dokuz yaslarinda oldu k a yakisikli bir gen ti. A ik renk sik sa lari, oval bir y z ve soylulugunu g steren genis ir alni vardi. Ceset oktan sogumustu ve k k beyaz y z mermerden oyulmus gibi g r n yordu. nin zerinde kendi el yazisi ile, l m nden kimseyi sorumlu tutmamalarini, kendi kendini vurdugunu, nk , 400 rubleyi 'bosa 386 harcadigini' bildiren bir not vardi. 'Bosa harcadigini' ger ekten de yazmisti; d rt satirlik yazida gramer hatasi yardi. Onun komsusu oldugu belli, bazi isleri neden iyle bu handa kalan sismanca bir t ccarin z nt l oldugu g r n yordu. Onun anlattiklarina g en ocuk, ailesi, yani dul annesi, kiz kardesleri ve teyzeleri tarafindan, sehrimiz de oturan bir kadin akrabalarinin yardimiyla, yakin bir gelecekte evlenecek abla si i in bazi eyiz esyalari alip k ye d nmek zere g nderilmisti. Korkudan aglayip sizlanara k ocuga bir t rl arkasi kesilmeyen g tler verip, dualar, kutsamalarla yolcu etmisler ve yillarca dislerinden tirnaklarindan artirdiklari 400 rubleyi de ona vermislerdi . ocuk o zamana kadar kendi halinde ve d r st bir kimseymis. g n nce, sehre gelir gelmez akrabasi kadina ugrayacagi yerde, bu hana inmis ve hemen, kumar oynayip para kaz anmak amaciyla kul plerden birine kosmustu. Fakat o aksam herhangi bir oyun yokmus . Takriben gece yansina dogru hana d ner d nmez, sampanya, p ro istemis ve alti yedi k isilik yemek siparis etmis. Fakat sampanyadan sarhos olmus ve purolar midesini b ozdugundan s yledigi yemeklere elini bile s rmeden, hemen hemen kendisini kaybetmis olarak yatmis. Ertesi sabah, yeni ikmis bir papatya kadar taptaze uyanmis ve kul pt e salik verilen, nehrin karsi yakasindaki ingene kampina kosmus ve tam iki g n hana d nmemis. Sonunda, d n saat bes sularinda sarhos olarak d nm s ve hemen yatarak aksam s aat ona kadar uyumus. Uyandigi zaman, soguk et, bir sise Ch teau d'yquem sarabi, b iraz z m, k git, m rekkep ve hesabini istemis. Kimse onda bir degisiklik oldugunun fark ina varmamis; sakin, kibar ve neseliymis. Kendisini gece yarisina dogru vurmus o lmaliydi; fakat; kimsenin silah sesini duymamis olmasi biraz garipti. Ancak erte si g n saat birde, kapisinin vurulmasina cevap vermeyince kapiyi kirip odaya girdik lerinde onu l bulmuslardi. Sarap sisesinin yari yariya bosalmis oldugunu ve z m n yaris inin yenmis oldugunu g rm slerdi. Kendisini, ift namlulu k k bir deringer tabancayla kalb inden vurmustu. ok az kan akmisti; tabanca elinden halinin st ne d sm st . ocuk, odanin k indeki divanda yatiyordu. 387 l m ani olmustu; y z nde hi bir istirap anlami yoktu; y z nde, hemen hemen mutlu bir anl vardi; d nyada hi dertleri olmayan insanlarinki gibi bir anlam, Grubumuz, gen ocuga b y k bir ilgi ile bakiyordu. A ik konusmak gerekirse, baskasinin fel ketinde bir eglence

ariyor gibiydiler. Kadinlar, ses ikarmadan bakiyorlardi. Erkekler ise esit esit fi kirler y r t yorlardi. I lerinden biri, ocugun en iyi hareketi yapmis oldugunu, onun i in b aska ikar yol bulunmadigini; bir baskasi, hi olmazsa hayatinin bir g n n eglenerek ge irm is oldugunu s yledi. Ve nc biri, birdenbire, aramizda kendini vuranlarin, asanlarin oga ldigini s yledi ve sanki altlarindaki toprak kaymis da tutunacaklari bir yer kalma mis gibi neden canlarina kiymis olduklarim sordu. Odada bulunanlar, filozof a konu san bu gencin y z ne garip garip baktilar. Sonra, soytarilik yapmayi ok seven Lyamshi n, tabaktaki z m n bir salkimini aldi; bir baskasi da onu taklit ederek bir salkim al di ve bir baskasi ise sarap sisesine uzandi. Fakat, tam o sirada polis geldi ve 'herkesin' odadan ikmasini istedi. Hemen hemen herkes g rmek istedigini g rm st ve hi iti raz etmeden odayi bosalttilar; yalniz Lyamshin polis komiserini igren sorularla o yaliyordu. Yolun geri kalan b l m nde, grubun nesesi, kahkahalari, canli konusmalari b ir kat daha artmisti. Semyon Yakovlevich'in evine gleden sonra saat tam birde vardik. Olduk a b y k olan bu e vin kapisi ardina kadar acikti ve herkes diledigi gibi girmekte serbestti. Semyo n Yakovlevich'in gle yemegi yedigi, fakat yemekten sonra kabul edilecegimiz haber verildi. I eriye hep beraber girdik. Ermis yari-delinin yemek yedigi ve bizi kabu l ettigi salon olduk a b y kt . Salonun penceresi vardi ve bir duvardan digerine uzanan, yari bel y ksekliginde bir tahta par-maklikla tam esit olarak ikiye ayrilmisti. Ol agan ziyaret iler bu parmakligin gerisinde kalirlar, mutlu olanlar ise, ermis yari -delinin isareti zerine, kendi oturdugu kisma alinir ve bazen k sedeki divana ya da eski deri koltuga oturmasi s ylenirdi. Kendisi ise, kumasi lime lime d k len ok eski V oltaire stili bir koltukta otururdu. 388 Kumral, sa lari d k lm s, tertemiz tirasli, agzini hafif arpik g steren sag yanagi sis, gen is burun deliginin hemen altinda koca bir et beni bulunan, g zleri k k k k, rengi sari, d rgun, agirbasli, uykulu bakisli ve elli bes yaslarinda bir adamdi. Almanlar gibi siyah redingot ceket giymisti; fakat, yelegi yoktu ve kravat takmamisti. Ceketi nin i inden olduk a kalin kumastan yapilmis g mlegi g r n yordu. Ayaklarinda (g r n se g re a ndan rahatsizdi) terlikler vardi. Onun bir zamanlar memurluk ettigini ve hatta, r tbesi bile oldugunu duymustum. orbasini hen z bitirmis, haslanmis patatesini yemek z ereydi. orba ve haslanmis patatesten baska yemek yemez, yalniz ayi ok severdi. T ccar in, sirf onun i in tuttugu ve her isini g ren hizmet isi vardi. Hizmet ilerden birinin si rtinda frak vardi. Ikincisi bir ticaret adamim, nc s ise, daha ok bir zango u andiriyord . Bir de, on alti yaslarinda olduk a zeki bakisli gen bir ocuk vardi. Hizmet ilerin ya ninda bir de elinde kumbara tutan olduk a yasli ve nur y zl ihtiyar bir rahip vardi. Rahip biraz sismancaydi. Masalardan birinin zerinde kocaman bir semaver vardi. Te psinin st ne konmustu ve fokur fokur kayniyordu. Tepsinin etrafina bardaklar sirala nmisti. Bu masanin tam aksi y n ndeki baska bir masanin zerinde ise gelen hediyeler v ardi; birka kilo kesme seker, bir kilo kadar ay, sirma islemeli bir ift terlik, ipe kli bir mendil, bir par a kumas, bir par a keten gibi... Para olarak yapilan yardiml arin hepsi, hemen rahibin elindeki toprak kumbaraya atiliyordu. Oda olduk a kalaba lik sayilirdi. Ikisi, Semyon Yakovlevich'in yaninda oturan on iki kisi vardi. Se myon Yakovlevich'in yanindakilerden biri, ak sa li, avam takimindan bir ihtiyar ve digeri, saygili tavirla hep n ne bakan, ok siska ve ufak tefek, bizim ilden olmadig i belli bir papazdi. teki ziyaret iler tahta paravanin bu tarafinda oturuyorlardi; Rus giyimli, g r sakalli, en azindan y z binlik bir adam olarak bilinen, k yl bir t ccari n disinda kalan b t n ziyaret iler halktandi. Ayrica, dinine bagli, orta yasli bir kad in ve toprak sahibi bir adam vardi. Hi biri konusmaya cesaret edemeden, mutluluga erismelerini bekliyorlardi. D rt kisi yere diz km st : Dikkatleri zerine eken Semyon 389Yakovlevich'in i ten bir bakisini ya da s z n heyecanla bekledigi belli olan, herkes in n nde, tam paravanin n ne diz km s, sismanca, kirk bes yaslarindaki toprak sahibiydi. ir saatten beri, bu sekilde bekledigi halde, Semyon Yakovlevich'in onu fark etme digi belliydi. Grubumuzdaki hanimlar, neseli neseli fisildasip, kikir kikir g l serek paravana iyic e yaklastilar. Diger ziyaret ilerin ya nlerine ge tiler ya onlari ittiler; ama, en n s irada yere diz km s, elleriyle paravana siki siki kavramis olan toprak sahibini yeri nden kimildatamadilar. Neseli ve merakli bakislar, kelebek g zl kler, hatta opera d rb n leri Semyon Yakovlevich'in zerine evrilmisti. Ne s ylenirse s ylensin, Lyamshin, elind eki opera d rb n n ona dikmis bakiyordu. Semyon Yakovlevich, k k g zleriyle, bu kalabaligi

mbel tembel s z yordu. Kisik, olduk a kalin bir sesle: - Hos-bakislar, hos-bakislar!... diye s ylendi. Grubumuzdaki herkes g ld : 'Hos-bakislar ne demektir?' Fakat, Semyon Yakovlevich, ce vap vermeden patatesini yemege koyuldu. Nihayet yemegini bitirip agzini bir pe ete ile sildigi zaman, bir fincan ay verdiler. ogunlukla ayini yalniz i mez ve konuklarina da ikram ederdi. Ama herkese degil, bizz at kendisinin g sterdigi kimselere ay ikram edilirdi. yle umulmadik kimseleri g sterir di ki, orada bulunanlar saskinliklarindan ne yapacaklarini bilemezlerdi. Varlikl i kisileri, b y k memurlari, soylu kisileri atlar ve bir k yl ye ya da ihtiyar bir kadin a ay verilmesini s ylerdi. Baska bir keresinde, yoksullari atlayarak, varlikli bir t ccara ay verilmesini istemisti. aylar ok degisik sekillerde verilirdi. Bazisina sek er konurdu; bazisina sekersiz verilirdi. Bazilarinin ise, seker, ay tabaklarina k onurdu. Bu kez ay i meye eren mutlu kisiler, ayi ve sekeri tabaginda verilen, ufak t efek siska papazla; ayi sekersiz verilen ak sa li, avam takimindan ihtiyardi. Manas tirdan gelmis olan sisman rahibe her zaman ay verilirken, bu sefer her nedense ay verilmemisti. 390 Yolda gelirken, eglence se ecek durumlari olmadigindan s z eden, ilgin bir seyle yeti nmelerini s yleyen hanim, g l mseyerek g zlerini kisti ve yayvan bir sesle: - Semyom Yakovlevich, dedi. Bana bir seyler s yleyin. Asirlar boyu sizinle karsila smak i in bu zamani bekliyordum. Semyon Yakovlevich, kadina bakmadi bile. Diz km s olarak duran toprak sahibi, sirtin dan b y k bir y k kaldirmislar gibi derin bir 'oh' ekti. Semyon Yakovlevich, ay doldurulup sekeri konduktan sonra: - Daha seker koyun, dedi. Bu emir zerine iki seker daha kondu. Semyon Yakovlevich tekrar: - Daha ok, daha ok!... dedi. Bunun zerine bir seker daha atildi. T ccar hi : itiraz etmeden surup haline gelmis olan ayini i meye basladi. Orada bulunanlar ha ikartarak: - Ulu Tanrim!... diye mirildandilar. Toprak sahibi yine g r lt l bir sekilde 'Oh' ekti. Bizimkilerin duvara sikistirdiklari y asli bir kadin tiz bir sesle haykirdi. yle ki salonda bulunanlar d n p kadina baktila r. - Peder! Semyon Yakovlevich! Bir saatten beri takdis edilmek i in bekliyorum. Aziz Peder! Ne yapmam gerektigini s yle bana! Bu zavalli kadina bir g t ver!... Semyon Yakovlevich, zango a: -r Sor ona, dedi. Zango , parmakligin n ne geldi ve l l , sakin bir sesle kadina "sordu: - Semyon Yakovlevich'in size, son kez s ylediklerini yaptiniz mi? Dul kadin aglayarak: 391- Nasil yapabilirdim, aziz Peder? diye sordu. Nasil yapabilirdim? Onlarla ne yapabilirim ki? Hepsi yamyam gibi; bana bir protesto ektiler. Y ksek mahkemeye verm ekle korkutuyorlar. Hem de z annelerini!... Semyon Yakovlevich, masanin zerindeki b y k bir seker par asini g stererek: - Onu su kadina ver! dedi. ocuk hemen masanin yanina kostu ve sekeri alarak dul kadina g t rd . - Tesekk r, ederim, Peder. Bana karsi ok iyi davrandiginizdan eminim. Kadin yine aglamaya baslayarak: - Bu sekeri ne yapacagim? diye sordu. Semyon Yakovlevich, b y k bir c mertlikle bagirdi. - Daha verin! Daha verin!.. Bir seker daha getirip kadina verdiler. Ermis Yari-deli 'Daha, daha' dedik e getir ip bir nc ve d rd nc sekeri de kadinin eline tutusturdular. Manastirdan gelen rahip, b t sekerlerin manastira verilmesi gerektigini d s nm s olacakti ki, derin bir i ge irdi. Dul kadin minnetle: - Fakat bu kadar sekeri ne yapacagim? diye inledi. Hepsini de' kullanamam, degil mi? Beni hasta eder. Bu bir emir mi, aziz Peder? Kalabaligin i inden biri mirildandi. -Evet, bu bir emirdir. Semyon Yakovlevich, b y k bir israrla:

- Yarim kilo daha seker verin ona, diye emretti. Masanin zerinde b y k bir bas kesmeseker kalmisti, ama Semyon, kiloluk sekeri g stermis ti. K yl ler: 392 - Tanrim, Tanrim!... diye mirildanarak ha ikardilar. Manastirdan gelmis olan rahip , kendisine ay verilmedigi i in fkelendiginden olacak, biraz kindar bir sesle: - Simdilik kalbinizi merhametle doldurmak i in agzinizi tat-lilastinn, dedi. Et ti rnaktan ayrilmaz denir ve bunun anlami da budur. Dul kadin birden fkeyle k p rd . - B yle bir seyi nasil s yleyebiliyorsunuz, Peder? Vershinin evi yandigi zaman beni ipe baglayarak alevlere s r klemek istediler. Sandigima l bir kedi koydular. Her esit a diligi yapmaya kalktilar. Semyon Yakovlevich birden elini sallayarak haykirdi. - Defedin sunu! Defedin sunu!... Zango la gen ocuk bizim bulundugumuz b l me kostular. Zango kadini kolundan yakaladi. Kad in korkudan sinerek kapiya dogruldu. Arkasinda kalan ve ocugun getirdigi sekerler e bakti. Semyon Yakovlevich, geride kalan usagin birine haykirdi. - B irini geri alin!... Usak digerlerinin arkasindan firlayip salondan ikti. Biraz sonra usak, salona gird iler; ellerinde kadina verilmis olan sekerler vardi. Bununla beraber, kadin seker i beraberinde g t rmeyi basarabilmisti. Kapinin yanindaki kalabaligin i inden biri haykirdi. - Semyon Yakovlevich!... R yamda bir kus g rd m... Mavi bir karga. Suyun i inden ikarak a levlerin arasina daldi. Bu r yanin anlami nedir, acaba? Semyon Yakovlevich: - Don demektir, dedi. Bizim grubumuzdaki o sulu kadin yine basladi. - Semyon Yakovlevich, bana neden cevap vermiyorsun? Seninle uzun zamandan beri i lgileniyorum. 393Semyon Yakovlevich, yere diz km s olan toprak sahibini isaret ederek: - Ona sor, dedi. Manastirli rahip, kendisine bakilarak s yleneni yerine getirmek zere toprak sahibin e yaklasti. - Ne gibi bir g nah islediniz? Bir sey yapmaniz buyrulmus muydu? Toprak sahibi boguk bir sesle cevap verdi. - D v smemem, ellerimi serbest birakmamam buyrulmustu. Rahip sordu: - Bu buyrugu yerine getirdiniz mi? -Yapamadim! G c m baskin ikti. Semyon Yakovlevich, ellerini sallayarak haykirdi. -Defedin, defedin! S p rge sopasini kullanin! S p rge sopasi!... Toprak sahibi verilen emrin yerine getirilmesini beklemeden ayaga firladi ve kos arak salondan ka ti. Rahip, yere d sm s olan on rublelik altini alirken: - Altin bir sikke d s rm s, dedi. Semyon Yakovlevich, zengin t ccari g stererek: - Ona verilsin! dedi. T ccar itiraz etmeye cesaret edemeden altini aldi. . Rahip kendisine h kim olamadan: - Altin altini eker, dedi Semyon Yakovlevich, birden Maurice Drozdov'u isaret ederek: - Ona sekerli bir ay verin! dedi. Usak ayi koydu ve yanlislikla burnunun ucundan kelebek bir g zl k sarkan gence verece k oldu. Semyon Yakovlevich, onun hatasini d zelterek: 394 - Uzun boyluya, uzun boyluya! diye haykirdi. Maurice kendisine uzatilan ayi aldi ve askerce bir selam verdikten sonra i meye bas ladi. Neden oldugunu bilmiyorum; ama, grubumuzdaki herkes kahkahalarla g lmeye bas ladi.

Lisa, birdenbire Maurice Drozdov'a: - Derim ki, dedi. Biraz nce diz km s duran bayin yerine diz kmen gerekmez mi? Drozdov, saskinlikla ona bakti. Lisa birden inat i, heyecanli bir tavirla abuk abuk konusarak: - L tfen, bana b y k bir yardimda bulunmus olacaksiniz, dedi. Buraya bakin, Maurice. D erhal diz kmelisiniz. Sizin diz kt g n z g rmeliyim. Eger su anda diz kmeyecek olursan bir daha g rmem. B yle yapmanizi, b yle davranmanizi istiyorum! Lisa'nin b yle konusmasi ile ne demek istedigini bilmiyorum; ama, b y k bir sinir kriz ine tutulmus gibi, hi bir sey dinlemeden inatla direniyordu. Asagida da g recegimiz gibi, Maurice Drozdov, Lisa'nin son zamanlarda ok siklasan bu sinir n betlerinin, k endisine y neltilmedigini ( nk , onun kendisine olan saygisindan en k k bir kuskusu bile y ktu), biliyordu. Bu sinir n betlerinin, bilin siz bir nefretten dogdugu inancindaydi . ay fincanini, hi sesini ikarmadan arkasinda duran yasli bir kadina verdi, parmaklig in kapisini a ti ve buyur edilmemis oldugu halde Semyon Yakovlevich'in yanina gird i. Tam odanin ortasina gelince herkesin g z n nde diz kt . Lisa'nin, grubun i indeki bu k , k k d s r c talebinin, onun ince ruhunu pek sarsmis oldugundan eminim. Belki de, kendisi i bu kadar kisinin g z n nde k k d s rd g nden t r Lisa'nin utanacagini d s nm st . Dog , hi kimse, bir kadini b ylesine bir y ntemle yola getirmeye cesaret edemezdi. Y z ndeki magrur anlam ve uzun boyuyla ok g l n g r n s vardi. Ama, 395bizim gruptakilerden kimse onun bu g l n haline g lmek cesaretini g steremedi. Onun be klenmedik bu hareketi herkesi etkilemisti. Sanki s zbirligi etmis gibi, herkes d n p L isa'ya bakti. Semyon Yakovlevich: - Kutsal yag! Kutsal yag!... diye mirildandi. Lisa'nin birden y z sarardi ve kosarak parmakligin arkasina ge ti. Bundan sonra, pek a buk bir sahne ge ti. Lisa, b t n g c yle Drozdov'un kolundan tutmus onu yerden kaldirmaya a lisiyordu. Bir yandan da, kendini kaybetmiscesine: - Kalkin! Kalkin! diye haykiriyordu. Hemen kalkin! Hemen simdi!... Diz kmeye nasil cesaret edebiliyorsunuz?!.... Drozdov agir agir dogruldu. Lisa, onun kolundan tutmus y z ne bakiyordu. G zlerinde de hsetli bir korku vardi. Semyon Yakovlevich yine mirildandi. - Hos-bakislar! Hos-bakislar!.. Lisa, nihayet Drozdov'u ekerek parmakliktan disari ikardi. Grubumuzda bir kipirdan ma oldu. Bizim arabadaki kadinlardan biri, durumu d zeltmek istemis olacak ki, cil veli bir tavirla ve y ksek sesle: - Ne olur, Semyon Yakovlevich, dedi. Bana bir sey buyur-mayacak misiniz? Oysa, s ize ne kadar g veniyordum. Semyon Yakovlevich birden fkeyle kadina d nd . ok uygunsuz bir dille: - Su kadini defedin!... defedin!... diye haykirdi. Korkun bir a iklikla tane tane s ylemisti. Kadinlarimiz igliklarla kapiya dogru kosust ular; erkeklerse katila katila g l yorlardi. Semyon Yakovlevich'i ziyaretimiz de b yle ce son bulmus oldu. S ylenenlere bakilacak olursa, orada esrarli bir olay daha ge misti. Daha dogrusu, b u ziyareti b ylesine ince ayrintilari ile anlatmamin nedeni, bu olayi anlatabilmek i indi. 396 Herkes hep birden kapiya kostugunda, Maurice Drozdov, Lisa'nin kolundan tutmus k apiya dogru y r m st . Tam o sirada, Lisa'nin Stavrogin'le y z y ze geldigini s yl yorlar. Su da hatirlatmaliyim ki, pazar g nk olaydan bu yana bir ok kez karsilasmislar; fakat, a ralarinda uzun boylu bir konusma ge memisti. Kapida karsilasmalarini g rd m; bir an i in ikisi de duraladilar. Birbirlerini garip bir tavirla s zd ler. Fakat kalabalik y z nden iyi g rmemis olabilirim. Ama, iddialara g re, Lisa onunla karsilasir karsilasmaz el ini kaldirmis ve tokat atmak zereyken Stavrogin, atik bir hareketle geri ekilmisti . Belki de bunun nedeni, Stavrogin'in biraz nce olan olaydan t r alayla bakmasi olabi lirdi. Dogrusunu s ylemem gerekirse, ben hi bir sey g rmemistim. Ama herkes g rd g n iddia e iyordu. Oysa, o anki kargasalikta, b yle bir seyi kimsenin g rmesi m mk n olamazdi. O za manlar buna inanmayan bir ben vardim. Bununla beraber, d n ste, Nicholas Stavrogin'i n renginin biraz soluk oldugunu hatirlarim. ***

Hemen hemen bu olayla ayni anda, yani ayni g nde, Bay Verkhovensky ile Bayan Stavr ogin nihayet bulusmuslardi. Bayan Stavrogin, onunla g r smek istedigini defalarca ha ber vermis olmakla beraber, her nedense daima bu g r smeyi ertelemisti. Bulusmalari Skvoreshniki'de oldu. Bayan Stavrogin, sehir disindaki bu evine biraz sinirli ve endiseli olarak gelmisti; bir g n nce, ta-sarlanan b y k eglencenin Maresal'in evinde, yapilmasina karar verilmisti. Fakat abuk karar vermeye aliskin olan Bayan Stavro gin, o eglenceden sonra, Skvoreshniki'de b y k bir eglence tertiplemeye ve b t n sosyete yi agirmaya karar verdi. B ylece, herkes kimin evinin daha uygun ve b y k oldugunu anla yacakti. Genel olarak, Bayan Stavrogin taninmayacak kadar degismisti. Sanki yeni den dogmustu; eski, ulasilmaz 'y ce kadin' (Stepan Verkhovensky'nin s z yd bu) gitmis, yerine simarik bir sosyete kadini gelmisti. 397Bununla beraber, bunun sadece bir g r n s olmasi da muhtemeldir. Sehir disindaki bu bos eve gelir gelmez, sadik k hyasi Alexey Yegorych ve dekorasy on islerinde ok tecr beli olan Foma'yla beraber evin b t n odalarini teker teker dolasm isti. Hemen planlarin tartismasina basladilar; sehirdeki evden hangi mobilyanin getirilecegini; hangi resimlerin asilacagini; nerelere asilacagini; limonluktan hangi i eklerin getirilecegini ve nerelere konulacagini; perdelerin nerelere asilac agini, b felerin nerelere konacagini; ka b fe gerektigini tartistilar. Iste tam bu si radadir ki, aklina Bay Verkhovensky'ye arabasini g nderip onu agirtmak geldi. Bay Verkhovensky, daha nceden bildigi ve onun b yle ani agrilarina alisik oldugu i in hazirdi. Arabaya binerken b y k bir dindarlikla ha ikardi; bug n kaderi tayin olacakti. Bay Verkhovensky geldiginde, dostunu, b y k salonda, duvardaki cumbanin i ine yerlesti rilmis kanepenin n ne ekilmis mermer masanin basinda, elinde kalem k git otururken bul du. Foma, galeriyi, pencerelerin y ksekligini l erken Bayan Stavrogin de onun s yledigi l leri yaziyordu. Isini birakmadan Bay Verkhovensky nin mirildanarak selamina karsi lik vermesine aldirmadan yanina oturmasini isaretle anlatti. Bay Verkhovensky bu olayi bana s yle anlatiyordu: - Hislerime h kim olarak tam bes dakika oturup bekledim. Sanki karsimdaki yirmi yi ldir tanidigim kadin degildi. Her seyin bitmis oldugu inanci, bana onu bile sasi rtan bir g verdi Yemin ederim ki, son anlardaki sogukkanliligim onu bile sasirtmis ti. Bayan Stavrogin kalemini masanin zerine atti ve birden Bay Verkhovensky'ye d nd . - Bay Verkhovensky, burada is g r smek zere bulunuyorsunuz. Parlak ve s sl s zler hazirlad iginizi biliyorum; ama. konuya girsek iyi olacak sanirim. Siz de b yle d s nm yor musun az? Bay Verkhovensky saskinligindan irkilmisti. Elindeki kozlari d kmekte ok acele etmi sti. Bunun devami acaba nasil olacakti? 398 Bayan Stavrogin abuk abuk konusarak devam etti: - Durun. Bir sey s ylemeyin. nce ben konudayim, sonra siz s ylersiniz. Ama yine de, b ana s ylenecek bir seyiniz oldugunu sanmiyorum ya, neyse. Yillik bin iki y z rubleli k gelirinizi, hayatinizin sonuna kadar vermeyi, kutsal bir g rev olarak kabulle-ni yorum. Belki de kutsal bir g rev degildir; ama, basit bir anlasmadir. B ylesi daha d ogru, degil mi? Eger arzu edecek olursaniz bunu yazarak da yapabiliriz. l m m halinde gerekli b t n nlemleri aldim. Fakat simdilik, oturacaginiz evin bakimini ve hizmet ile rinizin teminini zerime aliyorum. Bunu paraya evirecek olursaniz, yillik bin bes y z ruble eder, degil mi? Bu yilliginiza y z ruble daha ekleyerek yuvarlak hesap yapac agim. Bu miktarin size bir yil yeterli oldugunu bilirsiniz, degil mi? Az da sayi lmaz, degil mi? Tabii, zel durumlar olursa, size ayrica para verebilirim. Bu baki mdan, parayi pesin olarak alin, hizmet ilerimi bana geri verin ve arzu ettiginiz g ibi, istediginiz yerde yasayin... Petersburg' da, Moskova'da, Avrupa'da ya da se hrimizde bir yerde oturabilirsiniz, ama benim yanimda degil. Anladiniz mi ? Bay Verkhovensky agir agir ve h z n dolu bir sesle: - Bundan kisa bir zaman nce, ayni dudaklardan, yine ayni abuklukla ve inatla bazi istekler d k lm st , dedi. Bu isteklere boyun egmis ve arzu edildigi i in 'gopak' oynamist im. Oui, la comparison peut tre permise. C'etait comme un petit cosak du Don, qui sautait sur sa propre tombe (Bir mukayese yapalim. Sanki kendi mezari st nden atla yan k k bir kazak gibiyim.) Simdi de... -Durun, efendim. ok f azla konusuyorsunuz. Dans etmediniz; ama, bana, yeni bir kr avat takmis, s slenmis p slenmis olarak geldiniz. Inanin ki evlenmeyi siz de ok istiy

ordunuz. Y z n zden anlamak m mk nd r. Fakat y z n zdeki anlamin, o zaman ok irkin oldugunu bilirim. Bunu o zaman s ylememis olmam, sadece kibarligimdan t r yd . Ama siz, evlenecegi niz kiz ve hakkimda yazdiklarinizi d s n n bir kere. Bununla beraber, kizla yine de ev lenmeye hazirdiniz. Simdi durum bambaska. Hem 399mezarinin st nden atlayan k k kazagin bununla ne ilgisi var? Bunun nasil bir benzeti s oldugunu anlayamadim, dogrusu. Tersine, ne kadar uzun yasarsaniz, ben o kadar memnun olurum. - D sk nler evinde mi? - D sk nler evi mi? Yilda bin ruble geliri olan bir insan d sk nler evine gitmez. S z n n burasinda g lerek: - Oh, simdi anladim, dedi. Peter, d sk nler evi hakkinda k k bir saka yapmisti. Ulu Tanr im!.. Ger ekten dikkate alinmasi gereken bir d sk nler evi var, tabii. Orasi en soylu kisiler i indir. Orada, albaylar varmis. Hatta, bir general oraya gitmeyi d s n - yormus . Elinizdeki b t n parayla oraya gidecek olursaniz, rahat eder ve istediginiz kadar usak bulursunuz. Orada bilimsel alismalariniza da devam edebilirsiniz. Hem oyun a rkadasi da bulabilirsiniz. - Passons (ge elim) Bayan Stavrogin kaslarini atti. -Passons mu? yleyse s yleyeceklerim bu kadar. Size durumu bildirdim. Bundan b yle art ik ayri yasayacagiz. -Hepsi bu kadar mi? Yirmi yildan arta kalanlar sadece bu kadar mi? Ayrilisimizda ki son s z n z bu mu? - Duygulu konusmayi ok seviyorsunuz, Bay Verkhovensky. Artik b yle konusmalarin mod asi ge mis, diyorlar. Kaba, ama basit konusuluyor, simdi. Yirmi yili bir kere dili nize dolamissiniz! Karsilikli bencillikle ge mis yirmi yildan baska bir sekilde s z edilemez. Bana yazdiginiz her mektup, benim i in degil, edebiyat tarihine ge mesi i in yazilmis. Siz bir dost degil, g zel yazmayi seven bir insansiniz, o kadar. Dostlu k, ger ekten b y k bir kelimedir. Ger ekte, dostluk, iki kisinin i ini birbirlerine d kebilm esidir. - Tanrim, s ylediklerinizde, baska insanlarin s zleri o kadar ok ki!... Ezbere biline n seyler!... Sizi de kendilerine benzetmisler!... Siz de mutluluktan sarhossunuz ! Siz de g nese karsi kah400 kahalar atiyorsunuz! Chere, chere, zg rl g n z onlara ne karsiliginda sattiniz? Bayan Stavrogin fkeden ilgina d nd . - Baskalarinin s ylediklerini tekrarlayan bir papagan degilim. Bunlarin arasinda b ana zg s zlerin de bulunduguna inanabilirsiniz. Su s z ettiginiz yirmi yil benim i in ne yaptiniz? Sizin i in getirttigim kitaplara bakmami bile istemediniz. Ayrica, cilt i ye g nderilmeselerdi hi a ilmadan kalacaklardi. Benim nderim olmanizi istedigim ilk yi llar, okumak i in bana ne verdiniz? Daima Kapfig. Kapfig'den baska bir sey vermiyo rdunuz. Benim k lt rl bir kadin olmami istemiyor ve elinizden geldigi kadar beni balt alamaya alisiyordunuz. Oysa, g lenler sadece size g l yorlar. Dogrusunu s yleyeyim, sizi sadece bir edebiyat elestirmeni olarak kabul etmistim. Bundan da ileri gidemedin iz. Petersburg'a giderken, aylik bir dergi yayimlamak istedigimi s yledigimde, mag rur bir tavirla y z me garip garip bakmakla yelindiniz. - Yanlissiniz, yanlissiniz. O zamanlar pesimize d s lmesinden korkuyorduk... - Yanlissiniz, yanlissiniz. O zamanlar pesimize d s lmesinden korkamazdiniz. Hatirla rsaniz, k lelerin serbest birakildigina dair haber yayildiginda, subatti; korku i in de bana kosmustunuz. Yayimlanmasi d s n len aylik dergi ile hi bir iliskiniz olmadigini; gen lerin size degil, bana gidip geldiklerini; sizinse evimde kalan bir gretmen ol dugunuzu bildiren bir mektup yazip vermemi istediniz, yle degil mi? Hatirladiniz mi? Daima kusursuz bir insan oldugunuzu g stermek istersiniz, Bay Verkhovensky. Bay Verkhovensky aglamakli bir sesle: - O sadece bir anlik zayiflikti, dedi. Baska bir sey degil. B yle nemsiz bir sey i in mi dostlugumuzu yikacagiz? Bu kadar uzun yillardan beri bizi baglayan baska bag lar da olmadi mi? -- Her seyi ok abuk hesapliyorsunuz. Beni daima size karsi bor lu birakmak istiyorsu nuz. Avrupa'dan d nd g n zde, bana te401peden bakmaya basladiniz ve tek kelime s ylememe imk n vermediniz. Oysa, Avrupa'y a gidip d nd g mde, Madonna'nin bende biraktigi izlenimlerden s z ettigim zaman, beni di

nlemediniz; beyaz kravatiniza bakarak, duygularimi nemsemeden s ylediklerimi k mseyerek , biyik altindan g ld n z, - yle degildi... yle olmasa gerek... J'ai oublie (unuttum). - Evet, yleydi. Zaten bana karsi v nebileceginiz bir sey de yoktu. nk , s ylediginiz her ey t m yle sa maydi. Simdi kimse, hi kimse, Madonna'dan heyecanlanmiyor. Yasli, eski ka fali ihtiyarlardan baska kimse, onun i in kafa patlatmiyor. Bu kanitlanmistir. - Kanitlanmis mi? - Hi bir ise yaradigi yok artik. Bir testi, i ine su konuldugu s rece yararlidir. Bu k alem degerlidir; nk , yazi yazabilirsin, ama Madonna sadece alelade bir kadin y z d r ve d ogada y zlercesi bulunabilir. Bir elma resmi yapin ve yanma da ger ek bir elma koyun ... hangisini alirdiniz? Hi d s nmezdiniz, degil mi? Iste simdi b t n varsayimlar, zg r bir arastirma isigi altinda renkleniyor. - Anliyorum, anliyorum. - Alayla g l yorsunuz. rnegin, sadaka zerine ne d s n rs n z? Oysa, sadaka vermekten duyula k, ahlaksizca duyulan bir zevktir. Zenginler, sadaka vermekle zenginliklerini an larlar. Fakir bir insan karsisindaki g c n anlar. Sadaka, vereni de alani da bozar. st elik amacina da varamaz insan. Sadaka, yoksullugu k rlestirmekten baska bir ise ya ramaz. alismaktan ka inan tembel insanlar, kazanma hirsiyla kumar masasinin etrafin i alan kumarbazlar gibi, kazanma abasi i indedirler. Tabii, bu sadece bos bir umutt ur. te yandan nlerine atilan birka bakir para, y z kiside bir kisiyi bile memnun etme z. Hayatiniz boyunca, acaba ka para sadaka verdiniz? Ka para bagista bulundunuz? E minim ki birka kurustan fazla degildir. Son kez verdiginiz bir seyi hatirlamaya al isin. Iki yil nce miydi? Belki de d rt yildir. Bagirip agirmaktan 402 baska bir is g rd g n z yok. Sadaka vermeyi, yasayla ortadan ka-dirmalari gerekir. Yeni rejim kuruldugunda artik fakir insan diye bir sey kalmayacak ortada. -- Ah, baskalarinin s zlerini nasil da tekrarlayip duruyorsunuz!... Simdi de ortay a yeni bir rejim ikti, ha? Mutsuz kadin, Tanri yardimciniz olsun! -Evet, efendim, simdi de ortaya bu ikti. Simdi herkesin bildigi d s nceleri, benden ze nerek sakladiniz. Hem de bunu sirf, beni ekemediginizden, beni avcunuzun i inde tut abilmek i in yaptiniz. Julia Lembke bile benden ok ilerde. Ama, artik g zlerim a ildi v e her seyi daha a ik olarak g rebiliyorum. Sizi, elimden geldigi kadar savundum, efe ndim. Herkes sizin su lu oldugunuzda fikir birligi ediyor. Bay Verkhovensky yerinden kalkarak: - Yeter artik, dedi. Yeter. Size baska ne diyebilirim ki? T vbe edin dememi beklem ezsiniz, degil mi? - Bir dakika oturun, efendim, l tfen. Size sormak istedigim baska bir sey daha var . Edebiyat matinesinde bir par a okumak zere davet edildiniz. Bunun sorumlusu benim . Ne okuyacaginizi s yleyin, l tfen. -Sizin d s ncelerinizde bir bardak ya da bir kalem kadar degeri olmayan, krali eler kr ali esi, insanligin yk s , Sistine Madonna' sim okuyacagim. Bayan Stavrogin h z nl bir tavirla: - Her halde tarihten okumazsiniz, degil mi? diye sordu. Aksi halde sizi dinlemey eceklerdir. Madonna'yi d s n yorsunuz!... Herkesi uyutacak olduktan sonra, ondan s z etm enizin bir degeri kalir mi dersiniz? Sizi temin ederim ki, Bay Verkhovensky, b t n b unlari sizi d s nd g m i in s yl yorum. Ispanya tarihinden, orta aglara ait, kisa ama ilgi e bir saray olayini, ya da ufak tefek olaylari kendi g zel s zlerinizle s sleyip okusani z daha iyi olmaz mi? O aglarda, saraylar, g zel kadinlar ve zehirlemeler km s 403derler. Karmazinov, Ispanya tarihinden hos bir sey bulup oku-yamamanizm ok gar ip olacagini s yl yor. -Karmazinov, kendisini yazarak t ketmis olan o budala benim i in bir konu ariyor, ha !... - Karmazinov hemen hemen ulusal bir degerdir!... ok k stah a konusuyorsunuz, efendim! ... - Karmazinov'unuz, degersiz ve igren bir kocakaridir. Chere, chere, ne zamandan b eri onlarin esiri oldunuz? Oh, Tanrim!.. - Kendini begenmisliginden nefret ederim; ama, st n zek sini da takdir ederim. Elimde n geldigince, dilimin d nd g kadar sizi savunmus oldugumu bir kere daha s ylerim, efend im. Kendinizi g l n , can sikici bir insan olarak bellemenizden elinize ge en ne olacakt ir? B yle yapacaginiza, eski kusagin bir temsilcisi olarak, dudaklarinizda magrur

bir g l msemeyle k rs ye ikin. Elinizden geldigi kadar, b t n zek nizi kullanarak birka egl i fikra anlatin. Yasli olmaniz, ge mis y zyilin insani olmaniz, onlardan geri kalman iz ne ifade eder? B t n bunlari siz kendiniz de itiraf etmez miydiniz? Eski devrin b ug ne kadar gelen, sevimli, iyi kalpli ve zeki bir adami oldugunuzu derhal anlayac aklardir. Kisacasi, eskiden kalmis olmakla beraber, b y k yetenekleri olan bir kimse oldugunuzu anlayacaklardir. Rica ederim, beni kirmayin!.... - Chere, yeter! Benden istemeyin, yapamam. Madonna'dan s z edecegim. Ya onlari sil ip s p recek, ya da beni ezip yok edecek b y k bir firtina koparacagim. -Sizi yerle bir edecegi ger ek, Bay Verkhovensky. - Bu da benim kaderim olur. Elinde makas, y ce lk n n tanrisal y z n esitlik ve kiskan lik una par alamak i in merdivenlere tirmanan k leden s z edecegim onlara. Varsin herkes nef retle ansin beni, hem sonra... sonra... - Sonrada sizi akil hastanesine kaldiracaklardir. - Belki de. Ama ne olursa olsun, yensem de yenilsem de, o aksam boh ami sirtima vu rup, varimi yogumu , b t n armagan404 larinizi, bana bagladiginiz yillik geliri, vaat ettiginiz b t n mutluluklari tepecek , mr m n geri kalan yillarini bir t ccarin evinde gretmen olarak ge irmek ya da bir duvari n kenarinda a liktan lmek zere buralari terk edecegim. S yleyeceklerim bu kadar. Alea jacta est! Yani, ok yaydan ikti bir kere! fkeyle yerinden kalkti. Bayan Stavrogin g zlerinden ates p sk rerek yerinden firladi. -Size inandim, dedi. B yle sa ma sapan bir yk yle evimin ve benim serefimi ayaklar alti na alacaginizi biliyordum, zaten. T ccarin evinde gretmenlik yapacaginizi ya da bir duvar dibinde leceginizi s ylerken, ima etmek istediginiz neydi? Nefretten ve ifti radan baska hi bir sey yok b t n s zlerinizde! .. - Beni daima asagi g rd n z. Ama, hanimina sadik bir s valye gibi bitirecegim... sizin d s n celeriniz benim i in daima her seyden degerli olmustur. Bu andan itibaren hi bir sey i kabul etmeyecek, ikar g zetmeden sizi sayacagim. -Ne kadar budalaca bir sey!... - Bana hi bir zaman saygi duymadiniz. Binlerce zayif tarafim olabilirdi. Evet, siz i s m rd m; nihilizm dili ile konusuyorum; fakat, s m rmek, hi bir zaman davranislarimin ilk eregi olmamistir. Bu kendi kendine oluverdi; ben de nasil oldugunu bilmiyorum. Aramizda yemekten daha y ce bir seyler oldugunu d s n rd m hep. Hi bir zaman, evet, hi bir za an bir al ak olmadim. Durumu d zeltmek amaci ile artik yola koyulmaliyim. Yilin sonu na dogru, sonbaharin sonuna dogru, kirlari sis kaplarken, yollar r zg rdan inlerken y r yecegim, y r yecegim... fakat daima yeni kaderime dogru y r yecegim... Temiz bir askla dolu, Tatli r yalarina sadik.... Oh, elveda, r yalarim. Yirmi yil! Alea jacta est! Yani, ok yaydan ikti!... 405Birden g zlerinden bosalan yaslar yanaklarindan s z lmeye baslamisti. Sapkasini ald i. Bayan Stavrogin kendisine g l kle h kim olarak: - Latince anlamiyorum, dedi. Kim bilir belki o da aglamak istemisti, ama kaprisi ve gururu bir kere daha ona h kim oldu. - Yalniz bir sey biliyorum, dedi. B t n bunlarin ocukluk olduklarini biliyorum. Benci llikle dolu tehditlerinizi hi bir zaman yerine getiremezsiniz. Hi bir yere gidemezsi niz. Hi bir t ccarin yaninda hoca olmayacaksiniz. G nlerinizi, benden alacaginiz yilli k gelirle, hi bir ise yaramaz dostlarinizi sali g nleri kabul ederek, yine benim ell erimde ge ireceksiniz. Iyi g nler, efendim. -Alea jacta est!.. , Bu s z yerlere kadar egilerek s ylemisti. Eve d nd g zaman heyecandan lecek gibiydi. 406 TEKI YAYINEVI 939-97 TEKI KLASIK Roman YAPIM teki Ajans KAPAK TASARIMI Arif Turan REDAKT R

Celal Inal BASKI ve CILT Emel Matbaasi BIRINCI BASKI 1994 IKINCI BASKI 1996 TEKI, A i Yayinciligin kurulusudur. Y NETIM YERI Mediha Eldem Sokak 52/1 " 06421 Kizilay/ANKARA Tel: 312 435 38 33 Fax: 312 433 96 09 ISBN 975-7782-57-2 Fyodor Mihaylovi Dostoyevski ECINNILER Cilt l T RK ESI Reha PinarBirinci B l m 1. BASLANGI OLARAK Pek saygideger Stepan Trofimovich Verkhovensky'nin biyografisinden bazi bilgiler . Simdiye kadar kayda deger zelliklerin olmadigi kentimizdeki garip olaylari anlatm adan nce, tecr beli bir yazar olmadigimdan, biraz geriye gidip, pek becerikli ve sa ygideger Stepan Trofimovich Verkhovensky'mizi ilgilendiren biyografik bilgilerle baslamanin gerekli oldugunu anladim. Aktarmak amacini g tt g m yk daha sonra anlatilaca gina g re, bu bilgilerin, kentimizin sosyal ve politik tarihinin a iklanmasina hizme t edecegini umarim. Derhal s yleyeyim ki, Mr. Verkhovensky, aramizda daima, olduk a zel ve zel oldugu kada r da uygar bir rol oynardi ve bu rol n b y k bir tutkuyla severdi; yle ki, bu rol olmadan onun, bir varlik g steremeyecegini d s nmemek elimden gelmez. Bu d s ncem, onu, bir sahne oyuncusuna benzettigimden dolayi degildir; ayrica b yle bir niyetim de yok; stelik ona son derece saygi duyarim. Belki de bu, sadece bir aliskanlik meselesidir; d aha dogrusu gen lik yillarindan beri, halk arasinda meshur bir insan olma arzusunu n ok g l olmasindan dogabilir. rnegin, "mimli" bir adam olmaktan, ya da mimli oldugu k adar bir "s rg n" olmaktan son derece hoslanirdi. Bu iki kelimenin, onu b y leyen ve yil lar boyunca kendisini yine kendi g z nde yavas yavas y kselten, nihayet onu, benligini tatmin eden y ksek bir kaide zerinde durdugunu zihninde canlandirmasina neden olan , klasik bir g rkemliligi vardir. Son y zyilin hicivli bir Ingiliz romaninda, kahram an olarak anilan Gulliver, halkin ancak on santim boyunda oldugu Lilliputlar lkes inden d n s nde, kendisini bir dev olarak g rmeye o kadar alismisti ki, Londra caddeleri nde y r rken, kendisinin h l bir dev oldugunu ve onlarin c ce olduklarini d s nerek, onlari zmemek amaciyla yoldan ge en arabalara ve insanlara n nden ka malari i in bagirirdi. Faka t, bu hareketleri halkin ona g lmesine ve onunla alay etmesine neden olurdu. Hatta , bazi arabacilar kendisini dev olarak g ren bu adama, kirba larini acimadan indirir lerdi. Oysa, bu dogru muydu? Aliskanlik bir insana neler yaptirmaz ki! Aliskanli klari, Bay Verkhovensky'yi ayni duruma sokmustu. Bir farkla ki, onun, aliskanlik larindan t r karsilastigi tavir daha masum ve yumusakti. S ylenmesi gerekirse, o son d erece y ce bir insandi. Dogrusu, yasantisinin sonuna dogru herkes tarafindan unutulmus oldugunu s ylemem g erekir; oysa, diger taraftan, hi taninmamis oldugunu s ylemek de ok sa ma olur. Ger ekte n, hi kusku yoktur ki, O da agin nl kisileri arasina karismistir. Kisa bir s re i in de olsa, adi, d nemin nl bir ok insanlari tarafindan, Chaadeyev, Belinsky, Granovsky ve h en z alismalarina yeni yeni baslayan Herzen'in adlarinin yaninda anilmistir. Fakat, Bay Verkhovensky'nin alismalari, s ylendigine g re, "ayni zamanda 6 ger ek olan bir olaylar kasirgasi"nin ardindan hemen hemen baslamasi ile sona erme si bir oldu. Ve ne umarsiniz? Sonunda, b yle bir "kasirga"nin, hatta "olaylar"in o lmadigi anlasildi. Ge en g n g venilir bir kaynaktan b y k bir saskinlikla grendim ki, Bay

Verkhovensky, aramizda hi bir zaman, bizler gibi, bir s rg n olarak yasamamis ve hi bir zaman polis takibine ugramamistir. Bu sadece, bir insanin hayal g c n n ne kadar canli oldugunu g sterir! B t n yasantisi s resince belirli evrelerce tanindigina, attigi her a dimin bilindigine ve kontrol edildigine, b t n samimiyeti ile inanirdi. Hatta, son y irmi yil i inde, birbirinden basarili olan valimizin, ilimizi y netmek i in atandiklari zaman, st makamlar tarafindan kendi hakkinda verilen bazi bilgilerle doldurulduk larini d s n rd . Eger, herhangi bir kimse, bizim hi de art d s ncesi olmayan Bay Verkhovenk y' mizi, ink r edilmez delillerle, korkmasi i in hi bir neden olmadigina inandirmaya k alkissa, muhakkak ki, son derece g cenirdi. Bununla beraber son derece akilli ve y etenekli bir insan olduguna kusku yoktu. Ger i bilimsel alanda herhangi bir adim a tmamis olmasina ragmen ona bilgin bile denebilirdi. Zaten bilimsel bir alismasi o ldugunu da sanmam. Oysa, grenen insanlar i in Rusya'da durum b yle degil midir? Dis lkelerden d n s nde, kirk yaslarinin sonuna dogru kendisini, niversite do enti olarak tanitti. Fakat, yanilmiyorsam, ancak birka gretide bulunmustu... bunun, Araplar ha kkinda oldugunu saniyorum. 1413 ve 1428 yillari arasindaki d nemde, k k bir Alman kasa basi olan Hanau'nun toplumsal nemi hakkinda ok parlak bir tezi savunma firsatini d a bulmustu. Bununla beraber, bu savunmanin hangi zel ve olduk a karanlik nedenden t r y apilmadigi bilinmiyor. Bu tez, devrin Slavcilarina yerinde ve aci veren bir darb e oldugundan, kisa zamanda sayisiz ve amansiz d sman edindi. Daha sonra - niversited eki durumunu kaybettikten sonra-sirf intikam alma ve nasil bir adam kaybettikler ini onlara anlatma bakimindan, Dickens'tan eviriler yapan ve George Sand'in fikir lerini yayimlayan ilerici aylik bir dergide, b y k davalarin nedenlerine kadar inen, derinligine ve dikkatle yaptigi arastirmalari7nin ilk b l m n yayimlamayi basardi; yanilmiyorsam bu arastirmalar, belirli bir devrin , belirli s valyelerinin d r st ve ahl kli asaletlerinden ya da buna benzer bir seyden s z ediyordu. Nasil olursa olsun, bu arastirmalar, asiri derecede y ksek ve olagan st y ce fikirler olarak yorumlandi. Sonradan ikan s ylentilere g re, bu arastirmalara devam etmesi hemen yasaklandi; hatta, ilerici dergi bile, arastirmalarin ilk b l m n yayimlad igi i in kazaya ugradi. Bu dogru olabilir; o g nlerde b yle seyler olmuyor muydu? Faka t, zellikle bu olayda b yle bir sey olmadigi ve yazarin basladigi isi bitiremeyecek kadar tembel oldugu s ylenebilir. Araplar hakkindaki gretisine son vermesinin nede ni, birinin (olasilikla gerici d smanlarindan) yazdigi mektup sonucudur. Sonu olara k, biri ondan bazi a iklamalar yapmasini istemisti. Dogru olup olmadigini bilmiyor um; fakat, ileri s r ld g ne g re, o siralarda Petersburg'da devletin temelini sarsan on i bulunan, devlete karsi yikici bir rg t ortaya ikarildi. S ylentilere g re, Fourier'in yapitlarini evirmeye niyetliydiler. O sirada, Moskova'daki otoriteler, Bay Verksh ovensky'nin ok gen ken, alti yil evvel Berlin'de yazdigi ve teksir edilerek edebiya ta merakli iki gen le bir grenci arasinda paylasilan siir tarzindaki bir oyununu el lerine ge irdiler. O oyun, simdi masamin zerinde duruyor. Kendi el yazisi ile kopya edilmis bu yapiti, bir yil kadar nce bizzat Bay Verkhovensky g ndermisti. Kendi im zasini tasiyan bu oyun kitabinin ok g zel, kirmizi maroken bir cildi var. Sunu itir af etmeliyim ki, oyunun edebi bir degeri var ve hatta onun yetenekli oldugunu da s yleyebilirim; gariptir, ama, o zamanlar (otuz yillarinda) b yle dram yazarlari okt u. Oyunun ne oldugunu s ylemeye g c m yetmez; nk , samimi olmak gerekirse, basini ve sonun u ben de anlayamadim. Faust'un ikinci b l m n hatirlatan lirik ve dramatik t rde yazilmis bir esit yk . Kadinlar korosu ile a ilir, erkekler korosu ile devam eder, sonra bazi ruhlarin korosu diger korolari takip eder ve nihayet, yasamaya hevesli, fakat hi b ir zaman yasamamis olan ruhlarin korosu ile son bulur. B t n bu korolar belirli olma yan bir sarki s yler; daha ok birisinin laneti hakkinda; fakat bu lanette, y ksek bir doganin 8 telkini vardir. Sonra birden sahne degisir ve bir esit "yasam bayrami" baslar. Bu bayramda b cekler bile sarkiya katilirlar, bir kaplumbaga Latince, dini s zc kler s yle yerek g r n r ve eger dogru hatirliyorsam, bazi madenler bile -tamamen cansiz- su ya d a bu sekilde koroya katilirlar. Aslinda, hepsi araliksiz olarak s ylerler ve konus tuklari zaman birbirlerini belirsiz olarak yererler; fakat s yledikleri kelimeler gittik e etkili olur. Sonu ta, sahne yine degisir ve orak bir araziye d n s r; k lt rl gen am kayalarin arasinda avare avare dolasir; belirli otlan toplayip emer; bir peri , bu otlari neden emdigini sorar; k lt rl gen , i indeki hayatin zenginligini hissetmek i stedigini ve bu bitkilerin sularinda buldugunu, b t n arzusunun, m mk n oldugu kadar abuk

inancini kaybetmek oldugunu s yler. (Gereksiz bir arzu gibi g r n yor). Sonra tanimlana mayacak kadar g zel, gen bir adam, siyah atinin st nde d rtnala gelir; pesinde b t n ulusla dan birlesmis b y k bir ordu vardir. Gen adam l m simgeler; b t n uluslar l m zlemekted , son sahnede, Kabil Kulesi g r n r; bazi tutsaklar yeni bir umut sarkisi ile kuleyi t amamlamaktadirlar. Kulenin tepesine eristikleri zaman, Tanri (zannederim Olimpos Tanrisi) komik bir tarzda ka ar ve insanlar hemen onun yerine ge ip yeni bir hayata baslarlar. iste o g nlerde tehlikeli, sakincali olarak kabul edilen b yle bir oyund u. Ge en yil bunu yayimlamak i in Bay Verkhovensky'ye bir teklif yaptim. nk , bug nlerde s on derece zararsiz kabul ediliyordu. Oysa, teklifimi g cenerek, nazik e reddetti. Oy unun zararsiz oldugu hakkindaki d s ncemden hosnut olmamisti ve hatta, iliskilerimiz iki ay boyunca kesildi. Ne tahmin edersiniz? Birden ve burada yayimlama hazirli klarimi yaptigim sirada, oyun yayimlandi, -dogrusunu s ylemek gerekirse, devrim ya pan bir lkede- oyunun yayimlandigindan Bay Verkhovensky' nin haberi bile yoktu. nc e, m this tel sa kapildi; solugu valinin yaninda aldi. Sonra, kendisini savunmak i in Petersburg'a, onlara sadik oldugunu anlatan bir mektup yazdi. Bu mektubu bana ik i kere okudugu halde hi bir zaman postalamadi; nk , hangi adrese ve kime g nderecegini b ilmiyordu. B t n bir ay son derece rahatsiz oldu; 9fakat, kalben ok sevin li olduguna inaniyordum. Birisinin ona sagladigi gazeteyi y atarken bile koynuna aliyordu. G nd zleri yataginin altina sakliyor, yatagini d zeltme lerine izin vermiyordu. Her g n telgraf bekliyor ve b t n d nyaya alay ederek bakiyordu. iste o zamanlar benimle arkadaslik iliskilerini yine kurdu. Bundan, onun ne kad ar iyi kalpli ve kin tutmayan bir insan oldugunu anlasilir. *** Inan lari y z nden sikinti ekmemis oldugunu hi bir zaman iddia etmem; oysa, inaniyorum ki , kendisine gerekli a iklamalar yapilmis olsaydi, Araplar hakkindaki gretilerine de vam edebilirdi. Fakat, o zamanlar y kselme tutkusunun seline kapilmis gidiyordu ve b t n alismalarinin "olaylar kasirgasi" tarafindan yikildigina inaniyordu. Eger, t m g er egin s ylenmesi gerekirse, meslek hayatindaki degisikligin ger ek nedeni, bir t mgene ralin karisi, Varvara Petrovna Stavrogin'in son derece nazik teklifi ve bu tekli fin yinelenmesiydi. Kadin, tek oglunun egitiminin, ok iyi ve yetenekli bir egitme n, ayni zamanda dost olan Bay Verkhoversky tarafindan yapilmasini arzu ediyordu. Bu is i in teklif edilen maasin, g z kamastirici y ksekligi s z konusu olamazdi. Bu tek lif ona, ilk defa Berlin'deyken yapilmisti. Bu teklifin yapildigi tarih, tesad fen , ilk karisinin l m tarihine rastlamisti. ilk karisi bizim ilden hafifmesrep bir ki zdi. Onunla evlenisi, d s ncesiz, gen bir adam oldugu zamana rastlar. O gen kadinla ol duk a sikintili g nler ge irdigine inanirim. ok cazibeli ve g zel olan karisiyla anlasama masinin nedeni, onu ge indirmekten yoksun olmasi ve bazi ok ince hususlardi. yillik bir ayriliktan sonra karisi, bes yasinda bir erkek ocugu birakarak Paris'te ld . Bay Verkhovensky, z nt l g nlerinden birinde ocugundan "ilk mutlu ve askimizin bulutlanmadig i" g nlerin hatirasi diye s zetmisti. ocuk Rusya'ya g nderilmis, uzak bir ilde, uzaktan akraba olan teyzeler tarafindan 10 yetistirilmisti. Bay Verskhovensky b yle bir haldeyken, Bayan Stavrogin'in teklifi ni reddederek, hi neden yokken Berlin'li, konuskan olmayan bir kizla evlendi. Hen z karisinin l m zerinden bir yil ge memisti. Fakat, evlenmesinin disinda, egitmen olarak g revi kabul etmemesinin baska nedenleri de vardi. O zamanlar taninmak sevdasi il e yanip tutustugundan, dillere destan olan taninmis bir profes r n s zlerine kanmis, ni versitede do entlik teklifini kabul etmisti. Zaten uzun s reden beri kendisini buna hazirliyor, kartal kanatlarim denemek istiyordu. Ve simdi, kanatlan kirildiktan sonra, daha evvel reddetmekte hakli olup olmadigini d s nmedigi teklifi hatirlamasi normaldi. Evliliginden bir yil sonra karisinin ani l m bu konuyu kesin olarak z mledi. S amimi olayim: Bayan Stavrogin'in atesli sempatisi, paha bi ilmez ve klasik dostlug u her seyi k k nden z mlemisti. Tabii, dostluk hakkinda b yle deyisler kullanilabilirse... Bay Verkhovensky, kendisini bu dostlugun kollarina firlatip atti ve her sey yir mi yil s rece z mlenmis oldu. "Kollarina firlatip atti" deyisini kullandim diye yanlis fikirlere kapilinmasini arzu etmem; kollarin, en y ksek moral duygusu anlaminda d egerlendirilmesi gerekir. Bu iki kayda deger varlik, soylu ve zarif bir beraberl ik kurarak sonsuza dek birlestiler. Ayni zamanda, Bay Varkhovensky'nin egitmenligi kabul etmesinin baska bir nedeni de vardi. Ilk karisindan miras olarak kalan yer, (burasi k k bir yerdi) kentimizin b

irka mil tesinde, Stav-rogin'lerin g sterisli arazilerinin bulundugu Skvoreshniki'ye yakindi. Ayrica, kendisini grenme gibi b y k bir konuya verebilmesi her zaman m mk nd ve lisma odasinin sessiz yalnizliginda, zengin Rus edebiyati hakkinda pek derin ara stirmalar yapabilirdi. Burada, niversitede oldugu gibi, arastirmalarindan baska i slerle de ugrasmayacakti. Bu arastirmalar, hi bir zaman meydana ikmadi; fakat, dige r taraftan, hayatinin geri kalan kismini, yirmi yildan fazlasini, "canli bir sit em heykeli" olarak ge irebileceginin m mk n oldugunu anladi. Zaten bu s z, taninmis bir ozanin siirinde de ge iyordu. 11Canli bir sitem heykeli. Vatanimin n nde duruyordum, Liberal lk c . Belki de, ozanin aklindaki kisi, eger arzu ederse, hayati s resince b yle poz verere k durmaya hakki olan kisiydi. Dogrusunu s ylemek gerekirse, bizim Bay Verkhovensky , b yle kimseleri kendine rnek alan biriydi; ayrica, ayakta durmaktan abuk a yorulur, sik sik yatmayi tercih ederdi. Fakat, onun hakkini vermis olmak i in, uzanip yatmi s bile olsa, yine de canli "sitem heykeli" pozunu korurdu zellikle; bu bile, dar kafali halkimiz i in olduk a yeterliydi. Onu, kul b m zde k git oynamak zere masaya oturdugu zaman g rmeliydiniz. T m tavirlari sanki s yle s yl yordu: "K gitlar! Oturmus sizinle oynuyo rum! Iliskilerimi korumak i in mi? Fakat bundan sorumlu olan kim? Meslek hayatimi kim yikti ve beni sizinle oynamaya zorladi? Oh, yok ol Rusya." Sonra, kibar bir tavirla kupa kozunu oynardi. Dogrusunu s ylemek gerekirse, k git oyununa bayilirdi. zellikle son yillarda, daima k aybetmesinden t r , Bayan Stavrogin'le sik sik tartismalara girisirdi. Bu tartismalar i pek can sikici olurdu. Bunlari daha sonra anlatacagim. Surasini isaret etmek i sterim ki, vicdanli bir insandi (bazen) ve bu y zden sik sik kederlenirdi. Bayan S tavrogin'le yirmi yillik arkadasliklari s resince, yilda ya da d rt kez, d zenli olarak , aramizda "yurttas kederi" diye bilinen bir z nt ye kapilirdi. Bizim pek saygideger Bayan Stavrogin, zellikle bu deyisi begenirdi. Daha sonralari, "yurttaslik kederi " hastaligi yani sira, bir de sampanya hastaligina kapildi. Fakat, isbilir Bayan Stavrogin, b t n hayati s resince, onu, bu nemsiz arzularina karsi b t n g c ile korudu. V ogrusu, ok garip davranislari olmasindan t r onun bir bakiciya ihtiyaci vardi. Coskun bir kederin tam ortasinda kahkahalarla g lmeye baslardi. Kendi kendine konustugu bile olurdu; tabii, bu konusmalari n kteli olurdu. Ve Bayan 12 Stavrogin onun b yle n kteli konusmalarindan ekinirdi. nk , hayatinda en ok korktugu, n k i konusmalardi. Daima en st n nedenlerle g revini yapan klasik bir kadindi. Bu st n kadi nin, zavalli olarak kabul ettigi arkadasi zerindeki etkisi, yirmi yil s rd . Bu kadin dan ayrica s zetmeliyim ki, bunu da simdi yapmak ka-rarindayim.

Garip dostluklar vardir; iki dost, birbirlerini hemen hemen ld rmek zere hazirdir. B t n yasantilari s resince bu b yle s rer gider ve ayrilmayi kesin olarak d s nmezler; tartisa n kisi, yakin dostluklarini bozacak olursa, hastalanir ve hatta kederinden lebili r. Bayan Stavrogin ile yaptigi zel tartismalardan sonra, onun yanindan ayrilisi ze rine, Bay Verkhovensky'nin kanepeden firlayarak kalkip duvari yumrukladigina ka k ere tanik olmusumdur. S ylediklerimde zerre kadar yalan yok. Hatta, bir keresinde duvarin sivasini bile yikmisti. Bu kadar ince ayrintilari nasil bildigim sorulabilir. Bunlara yakindan tanik oldugumu s ylersem ne dersiniz? Ya Bay Verkhovensky, Bayan Stavrogin'le yap tigi konusmayi renkli kelimelerle anlatirken basini omzuma dayayarak defalarca a glamissa? Fakat, bu aglamalar sonunda, daima degismez davranislari vardi. Ertesi sabah, kendisine nank rl g nden t r iskence yapmaya hazirdir; ya aceleyle beni agirtir ya da kosarak bana gelir ve Bayan Stavrogin'in ne kadar serefli, hassas bir insan o ldugunu s ylerdi. Sadece bana gelmekle de kalmaz, Bayan Stav-rogin'e mektuplar yaz ar ve i ini d kt g bu mektuplara da imzasini basardi. Birka g n evvel, yabanci birine, onu evinde sirf n nden yararlanmak i in tuttugunu, bilgisine ve kabiliyetine imrendigini , bu nedenle ondan nefret ettigini; fakat, bu nefretini a ik olarak g steremedigini nk , onu terkettigi zaman Bayan Stavrogin'in, k lt r ne zarar verecegini bildigini; bu kad ar al alabildigi i in 13kendinden igrendigini ve en berbat bir l m hakettigini; ondan, kaderini izecek son kelimeleri s ylemesini bekledigim falan yaziyordu; tabii b t n bu yazdiklari, n kteli bi r anlatim tasiyordu. Bunu okuduktan sonra, elli yasindaki masum ocuklarin, sinir

buhranlari sonucu isi nereye kadar vardirdiklarini anlarsiniz!... K k bir konudan do layi aralarinda ikan tartisma sonucu yazdigi bu mektuplardan birini de ben okudum . Anladigima g re, birbirlerine olduk a igneli s zler s ylemis ve birbirlerini kirmislar . Mektubu okuduktan sonra dehsete kapilmis ve g ndermemesi i in yalvarmistim. B y k bir hararetle: - Bu m mk n degil, demisti. B ylesi daha onurlu bir davranis. G revim bu. Ona her seyi a nlatmadigim takdirde kahrimdan lebilirim. Ve o mektubu g nderdi. Bayan Stavrogin -iste burada ayriliyorlardi- b yle bir mektubu hi bir zaman g ndermezd i. Bay Verkhovensky'nin yazmaya karsi b y k tutkusu oldugu bir ger ektir. Ayni evde ka ldiklari halde Bayan Stavrogin'e mektup yazar; sinir n betleri aninda bu mektuplar g nde ikiye ikardi. Bayan Stavrogin'in, g nde iki mektup da alsa, bunlari b y k bir dikk atle okudugunu kesin olarak biliyorum. Onlari okuduktan sonra, siraya koyarak zel bir kutuda saklardi. Ayrica, onlari kalbinin bir hazinesi olarak kabul ederdi. Sonra, dostunu b t n g n cevap bekler olarak birakir; sanki hi bir seyin nemi yokmus ve b ir g n evvel aralarinda nemli bir olay ge memis gibi davranarak onunla g r s rd . Zamanla, o u yle bir alistirdi ki, Bay Verkhovensky, bir g n nce olan olaylari ona hatirlatmak cesaretini bulamazdi; fakat, dostunun g zlerine sert bir bakisla bakmaktan da geri durmazdi. Bay Verkhovensky, olanlari ok abuk unutmakla beraber, Bayan Stavrogin, kolay kolay unutmazdi. Onun sogukkanliligindan cesaret alan Bay Verkhovensky, ar kadaslari geldigi zaman, sampanya i erek eglenirken bol bol g ler ve b t n saklabanlikla rini d kt r rd . B yle anlarda, Bayan Stavrogin ona ze14 hirli bir nefretle bakardi; ama, o, bunun farkina bile varmazdi. Aradan bir haft a, belki bir ay, hatta alti ay ge tikten sonra, nasil oldugu bilinemez, yazdigi me ktuplarda kullanmis oldugu bir deyisi hatirlar, ylesine z l r ve acinirdi ki, midesine sancilar girer kivranirdi. Bu zel sancilari, bazi hallerde, bir sinir soku ge irdi gi zaman tutardi. Beden yapisinin degisik bir zelligi de buydu. Hi kusku yok ki, Bayan Stavrogin, ondan sik sik nefret ederdi; fakat, Bay Verkhov ensky'nin sonuna kadar g remedigi bir husus, nihayet onun oglu, ondan olma bir var lik, hatta onun bir bulusu haline gelmis olmasiydi. Bay Verkhovensky, onun eti, kemigi olmustu; onu yalniz, "yeteneklerini kiskanmasi" nedeniyle evinde barindir ip bakmamisti. B yle d s n lmesi, kadim kimbilir ne kadar zm st r... S rekli nefretinin, kis iginin ve k k g rmesinin yani sira ona, kalbinin en gizli k selerine; saklanmis bir sevg i besliyor olmaliydi. Onu en k k bir lekeden dahi korurdu. Tam yirmi iki yil onun zer ine titredi. Onun, bir sair, bir bilgin ya da bir hayat adami olarak n tehlikeye g irecek olsa, gecelerini uykusuz ge irirdi. Onu icat etmisti ve kendi icadina, nce k endisi inanmisti. Bay Verkhovenksy, onun g rd g bir esit r yaydi... Fakat karsiliginda o ndan ok seyler isterdi. Hatta, bazen, ondan bir k le bagliligi beklerdi. Onun, nasi l kindar bir insan olduguna ina-nilamaz! Bunun hakkinda iki yk anlatsam fena olmaz sanirim. *** K lelerin zg rl klerine kavusacaklari hakkindaki s ylentilerin ilk iktigi, t m Rusya'nin bi den y z g ld g , tamamen yeni bir dogus hazirliklarina basladigi zamana rastlayan g nlerden birinde, reformla yakindan ilgili ve y ksek tabaka ile siki iliskileri bulunan Pe tersburg'lu bir Baron, kentimizden ge erken Bayan Stavrogin'i ziyaret etti. Kocasi nin l m yle, y ksek sosyetedeki baglarinin zayiflamasi ve gittik e azalarak tamamen kopma sindan t r , Bayan Stavrogin i in b yle bir ziyaret ok nemliydi. Baron, 15bir saat kadar kaldi ve ay i ti. Yanlarinda baska kimse yoktu. Bayan Stavrogin, S tepan Verkhovensky'yi davet etti ve Baronla tanistirdi. Baron, Bay Verkhonevsky' nin itibarini daha nce duymustu ya da duymus g r nd ; fakat, ay i erken onunla pek az ilgi lendi. Bay Verkhonevsky, onun zerinde iyi bir etki birakmak i in elinden gelen gayr eti esirgemiyordu. Ayrica, davranislari son derece kibar ve g z aliciydi. Her ne k adar soylu bir aileden gelmiyorsa da, Moskova'da aristokrat bir ailenin yaninda yetismis oldugundan, onla! gibi davraniyordu. Fransizcayi bir Parisli kadar d zg n k onusurdu. Bu bakimdan, Bayan Stavrogin tasrada bile yasasa, etrafinda ne esit ins anlarin bulundugunu anlamamak m mk n degildi. Baron, bunu anlamis olmaliydi. Oysa, b eklenilen sonu alinamadi. Baron hen z etrafa yayilmis olan b y k reform s ylentilerinin d ogrulugunu onaylarken, Bay Verkhovensky, coskunlugunu engelle yemeyerek" Yasa!", diye haykirdi; bu haberden duydugu asiri heyecani anlatabilmek i in de bagirmasi

ile beraber bir el hareketi de yapmisti. Haykirisi fazla y ksek sesle degildi. Hat ta, kibarca da denilebilirdi; ger ekte, coskunlugu i ten dogan bir davranis degildi. ve ay partisinden nce, davranislarini ayna karsisinda yarim saat kadar b y k bir dikk atle incelemisti; fakat g r n se g re, bir hata olmustu; nk , hafif e g l mseyen Baron, bu karsisinda t m Rus ulusunun duygulanmasinin normal oldugunu s yledi. Bundan sonra, B aron, hemen kalkti ve Bay Verkhovensky' nin elini sikmak i in iki parmagini uzatma yi da unutmadi. Bayan Stavrogin, b y k salona d nd g zaman masanin zerindeki bir seyle ilg ileniyormus gibi dakika kadar bir sey s ylemedi; sonra birden Bay Verkshovensky'ye d nd . Soluk bir y z ve ates p sk ren g zlerle tislar gibi fisildadi: - Bu yaptiginizdan t r sizi hi affetmeyecegim!... Ertesi g n dostuyla karsilastigi zaman sanki hi bir sey olmamis gibi davrandi; o olaya hi bir sekilde deginmedi. Ancak, on yil sonra, k t bir aninda, olayi hatirladi ve dostuna sitem etti; on yil evvelki gib i, rengi yine soluk, g zleri ates p sk r yordu. 16 mr nde ancak iki kere Bay Verskhovensky'ye "Bu yaptiginizdan t r sizi hi affetmeyecegim! " demisti. Baronun yaninda olan olay ikinciydi; fakat, birinci olay da en az onu n kadar karakteristikti ve g r n se g re, Bay Verskhovensky'nin geleceginde b y k bir rol oy namistir. Bu bakimdan, birinci olaya da deginmem gerekiyor. Bu olay, 1855 yili ilkbaharinin mayis ayina rastlar. Hareket halindeki orduya ka tilmak zere aceleyle Kirim'a gitmekte olan, akilsiz, yasli bir centilmen olan T mge neral Stavrogin'in mide kanamasindan ld g haberi Skvoreshniki'de duyuldugu zamana ai ttir. Dul kalan Bayan Stavrogin, b y k bir yas i indeydi. Kocasindan d rt yildan beri ay ri yasayan Bayan Stavrogin, b y k bir yas i indeydi. Kocasindan ayri yasamasi, karakte r ayriligi nedeniyleydi. Kocasina bir aylik baglamisti. (T mgeneralin, 150 k yl s ve cre tlerini demek zorunda kaldigi bir ordusu ve sosyete ile iliskileri vardi; b t n para ve Skvoreshniki, ok zengin, Devlet m teahhidi bir adamin tek kizi olan Bayan Stavro gin'indi.) B yle olmakla beraber, l m haberinin ahi olmasindan sarsilmisti. Bay Verkshovensky'nin daima onun yaninda bulundugunu s ylemek gereksiz olacak. Mayisin en civcivli zamaniydi; Geceler son derece g zel oluyordu; yabani kirazlar i e k a misti. Iki dost her gece bah ede bulusur ve karanlik bastirana kadar kameriyede oturur, birbirlerine i lerini d kerlerdi. Romantik anlar da olurdu... Yasantisindaki degisikligin etkisi altinda kalan Bayan Stavrogin, her zamankinden daha ok konus urdu. Dostuna kopmaz baglarla baglanmis g r n rd ve b ylece bir ok gece ge irdiler. Birden B y Verk-hovensky'nin aklina garip bir d s nce saplandi: "Acaba bu teselli kabul etmey en kadin, yas tuttugu yilin sonunda, ondan bir evlenme teklifi mi bekliyordu?" B u sa ma bir fikirdi; fakat, g z y kseklerde olan bir adamin manevi gelismesinin ok y n old gundan, isteklerini artirmak izin bazen b yle sa ma fikirlere saplandigi ger ektir. Bu d s nceyi, b y k bir dikkatle kafasinda evirip evirdi ve sonunda, durumun b yle olduguna k arar verdi. Bunun zerinde, 17tekrar d s nd : "Kadinin b y k bir gelecegi oldugu muhakkak, ama..." Bayan Stavrogin g zel sayilmazdi; uzun boylu, soluk benizli, kemikleri ok iri ve at gibi uzun y zl bir ka dindi. Bay Verk-hovensky, gittik e teredd t ediyordu; kusku i inde kivraniyordu ve kar ar veremedigi i in birka kere de agladi (zaten sik sik aglardi). Geceleri kameriyed e otururlarken y z ne, elinde olmayarak, kaprisli ve alayci bir anlatim geliyordu. B u anlatim, biraz isveli ve tepeden bakan anlam da tasiyordu. Her nasilsa bu, ira desi disinda oluyordu ve ger ekten bir insan ne kadar onurlu ise, y z n n anlatimi da o kadar a ik olurdu. Bu kuskularin ne kadar dogru oldugunu ancak Allah bilir; fakat onun kalbinde Bay Verkhovensky'nin kuskularini dogru ikaracak hi bir his olmadigini s ylemek daha dogru olur kanisindayim. Ve ayrica, istedigi kadar nl olsun, Stavrogi n, ismini onun ismi ile degistirmeye niyetli degildi. Olasilikla, bir adamla ayn i fikirde olmasi, tamamen kadinca bir arzu ve b yle durumlarda ok normal olan zlem o labilirdi. Nitekim, bug ne kadar kadin kalbinin derinliklerine inilememistir diyeb ilirim; yazmaya devam edecegim. Dostunun y z ndeki garip anlatimi sezmekte gecikmedigini s yleyebilirim. nk , ok hassas ve sezgi g c y ksek bir kadindi. Ayrica, Bay Verkhovensky, b yle zamanlarda ok safti. Gecel er eskisi gibi devam ediyor, konusmalar hep sairane ve ok daha ilgin oluyordu. Bir g n, hava karardigi zaman, ok canli ve sairane konusmalardan sonra, iki dost, Bay Verkhovensky'nin oturdugu barakanin merdivenlerinde, birbirlerinin ellerini sica k ve candan bir tavirla sikarak neseyle ayrilmislardi. Bay Verkhovensky, her yaz , Skvoreshniki villasindan, hemen hemen bah enin ortasinda duran bu k k barakaya tasin

irdi: Odasina hen z girmis, kederli d s ncelere dalmis, elinde hen z yakmadigi bir p ro, p encerinin n nde yorgun ve hareketsiz duruyor ve t y gibi hafif bulutlarin ayin yanind an kayarak ge isini seyrediyordu ki, aniden duydugu bir hisirti ile sasirarak arka sina d nd . D rt dakika kadar nce ayrilmis oldugu Bayan Stavrogin'in yine gelmis oldugu nu g rd . Kadinin soluk y z hemen hemen mavilesmis, dudaklari kisilmisti ve u 18 lan arada sirada titriyordu. Bayan Stavrogin, amansiz bir ifadeyle g zlerini Bay V erkhovensky'nin g zlerine dikerek tam on saniye konusmadan durdu; sonra, aceleyle fisildadi: - Bu yaptiginizdan t r sizi hi affetmeyecegim!... On yil sonra, Bay Verkhovensky, kapiyi zellikle kilitleyerek bu z c olayi bana fisilt iyla anlattigi zaman, ok sasirmis oldugundan Bayan Stavrogin'in gittiginin farkin a bile varmadigini yeminle s ylemisti. Bayan Stavrogin bu olaydan bir daha s z etmed igi ve iliskilerinin hi bir sey olmamis gibi devam ettigi i in Bay Verkhovensky, bu olayin hastaliktan nce g r len bir k bus oldugunu kabul etmisti. Nitekim, bu olaydan so nra, o gece hastalanmis ve hastaligi on bes g n s rm s, dolayisiyla, kameriyede bulusm alari kendiliginden son bulmustu. Bununla beraber, bu olayin bir k bus oldugunu bile d s nse, yine de devamim her g n bekl emis ve bunun bitmis olduguna inanmak istememisti. *** Hatta, b t n hayati boyunca giydigi giysilerini bile, Bayan Stavrogin, bizzat diktir misti. Pek g z alici ve zel giysilerdi; uzun etekli, d gmeleri neredeyse bogaza kadar iliklenen, fakat, zerine ok g zel oturan bir ceket; yumusak genis kenarli sapka (ya zlari hasir olurdu); iri baglanmis, u lari sarkan beyaz kravat; g m s basli baston ve omuzlarina kadar uzanan uzun sa . Bay Verkhovensky'nin sa lari koyu kahverengiydi. S on zamanlarda sakaklarindan itibaren kirlasmaya baslamisti. Daima sinek kaydi ti ras olurdu. Gen liginde ok yakisikli oldugunu s ylerler. Fakat kanimca, yasliliginda o k daha etkili bir g r n s vardi. Ayrica, elli yasinda oldugu halde ona yasli denemezdi. Fakat, kendini begenmisligin yani sira, gen oldugunu iddia etmektense, yasli olma yi tercih eder ve yasiyla son derece gururlanirdi. Uzun boyu, 19ince yapisi ve omuzlarina kadar d k len sa lariyla bir piskoposu andirirdi. Ya da da ha ok yazin bah ede, i ek a mis bir leylak agacinin altindaki bankta, iki elini g m s basli bastonuna dayamis, yaninda a ik bir kitap, dalgin ve h lyali g zlerle g nesin batisini s eyrederken, otuz yillarindaki yayinlarda yapitlarinin yaninda bir de basma resmi ikan oyun yazan Kukolnik'i andirirdi. Kitaplarla ilgili olarak sunu s ylemem gerek ir ki, son zamanlarda okumaktan ka inir g r n rd . Fakat bu, hayatinin son anlarinda olmus tu. Bayan Stavrogin'in siparis ederek getirttigi ok sayidaki gazete ve dergiyi de vamli olarak okurdu. Agirbasliligindan bir sey kaybetmemeye dikkat ederek Rus Ed ebiyati'nin yaptigi ilerlemelerle yakindan ilgilenirdi. Bir ara, i ve dis politik a ile ilgilenmis; fakat, bundan kisa bir s re sonra nedense vazge misti. Sik sik ola gelen olaylardan biri de, bah eye ikarken yanina De Tocqueville'yi almasi ve cebind e de bir Paul de Kock'u gizlice tasimasidir. Bununla beraber, nemsiz bir olaydir bu. Parantez i inde kalmak zere Kukolnik'in portresinden de bahsedecegim. Bayan Stavrog in, hen z gen kizliginda Moskova'daki yatili bir okulda grenciyken bu resim eline ge m isti. Yatili okullarda her gen kizin, yazi ve resim gretmenlerine sik oldugu gibi o da bu portreye hemen sik oldu. Fakat burada nemli olan, Bayan Stavrogin'in gen bir kizken yaptigi degil, o portreyi elli yasina kadar eyiz sandiginda saklamasidir. Belki, Bay Verkhovensky'ye diktirdigi elbiselerin o portredeki giysilere benzem esinin nedeni de budur. Fakat, sunun surasi da muhakkak ki, bu da nemi olmayan bi r noktadir. Ilk yillarda ya da daha kesin s ylemek gerekirse, Bayan Stavrogin'in yaninda kaldi gi s renin ilk yarisinda, Bay Verkhovensky, h l bir kitap yazmayi d s n yor ve her g n ciddi olarak kitabina baslamaya niyet ediyordu. Fakat, Bayan Stavrogin'in yaninda kald igi s renin ikinci yarisinda, bildigi her seyi unutmus g r n yordu. G nler ge tik e bize sik ik s yle s ylerdi: " alismaya hazir g r n yorum, b t n malzemeyi toplamis durumdayim fakat, h na20 silsa, alismaya bir t rl baslayamiyorum. Hi bir sey yapamiyorum!" Sonra basini kederle n ne egiyordu. S phesiz ki bu hareketi, fikir kurbani olarak n n bizim g z m zde ogaltma

fakat, kendisi baska bir seyin pesindeydi. ogu kez "Unutuldum! Artik kimseye fay dali degilim!" diye dert yanardi. Bu siddetli mitsizlik, onda, zellikle ellinci ya sinin sonlarina dogru g r lmeye baslamisti. Bayan Stavrogin, nihayet bunun ciddiyeti ni kavramisti. Ayrica, dostunun unutulmus oldugunu ve kimseye yararli olmadigi g erek esini kabul edemezdi. Onun d s ncelerini saplantidan kurtarmak ve bir yenilik ver mek amaci ile onu Moskova'ya g t rd . Moskova'da d nya edebiyatinin gelismeleri ile yaki ndan ilgilenen bir s r dostlari vardi. Bununla beraber, Moskova'ya gitmeleri bile yeterli olmamis gibi g r n yordu. Garip bir zamandi; yeni bir heyecan vardi; ge misteki sessizlige benzemeyen, ger ekt en garip bir seydi. Her yerde hissedildigi kadar, Skvoreshniki'de de hissediliyo rdu. Kentimize kadar ulasan bir ok s ylenti vardi. Ger ek, genellikle az ya da ok bilin iyordu. Fakat, ger ege ek olarak belirli fikirlerin de geldigi a ikti ve nemli olan b u d s ncelerin asiri okluguydu. Bu da ok sasirtici oluyordu. Bir kimsenin kendisini bu fikirlere alistirmasi hemen hemen imk nsizdi ya da onlarin tam olarak ne anlama g eldigini anlamak m mk n degildi. Bayan Stavrogin kadin oldugu halde, onlarin anlamla rinda gizli bir sey oldugundan s pheleniyordu. Hatta, gazete ve dergileri, dis lkel erde basilmis yasak yayinlari okumaya baslamisti. Hatta, o g nlerde, yavas yavas o rtaya ikan devrimci bildirileri bile okuyordu (onlarin hepsini temin edebiliyordu ); fakat, b t n bunlar aklini karistirmaktan baska bir ise yaramiyordu. Mektuplar ya zmaya basladi; fakat, mektuplarina ok az cevap aliyordu ve bu uzadik a anlamlarini zm ek de zor oluyordu. "B t n bu d s nceleri" a iklamasi i in, b y k bir ciddiyetle Bay Verk-hov ky'yi yanina agirir, oysa onun yaptigi a iklamalar bile yetersiz kalirdi. Bay Verkh ovensky'nin genel duruma bakisi y ksektendi; unutulmus ve kimseye yararli olamama d s ncesine siki 21siki sarilmisti. Nihayet, Bay Verkhovensky de hatirlandi; nceleri dis lkelerde b asilan dergilerde, s rg n bir d s nce su lusu olarak anildi ve ok ge meden adi, nl yildizl asinda eski bir yildiz olarak Petersburg'da agizdan agiza dolasmaya basladi. Baz i nedenlerden t r Radsihchev ile karsilastirildi. Sonra, biri ortaya ikti ve onun l m ha berini yayimlayarak, hakkinda biyografik bilgi verecegine dair s z verdi. Bay Verk hovensky birden dirildi ve gururlandi. agdas insanlara karsi duydugu k mseme derhal y ok oldu ve bu hareketlere katilarak g c n onlara g stermek arzusuyla yanip tutustu. Bay an Stavrogin, derhal kendine olan g venini tekrar kazandi ve yogun bir alismaya gir isti. Vakit ge irmeden Peters-burg'a gitmeye, her seyi yerinde grenmeye ve m mk n olurs a, b t n inan lari ile bu yeni ise atlamaya karar verdiler. te yandan, Bayan Stavrogin, kendi adina bir dergi yayinlamaya ve mr n n geri kalan kismini bu ugurda harcamaya n iyetli oldugunu bildirdi. Durumun bu kadar ileriye gittigini g ren Bay Verkhovensk y, daha fazla magrurlasmis ve Petersburg yolculugunda Bayan Stavrogin'e patronlu k taslamaya baslamisti ki, bu durum Bayan Stavrogin'in g z nden ka mamisti. Bunu ilerd e hatirlayacagi kesindi. Aslina bakilacak olursa, onun bu yolculuga ikmasinda neml i bir neden daha vardi; bu da, sosyetedeki eski iliskilerini yeniden canlandirma k amaciydi. Kendisini sosyeteye su ya da bu sekilde hatirlatmasi gerektigine ina niyordu. Hi degilse bir kere denemis olacakti. Bu yolculugun resmi nedeni, o sira larda Petersburg Lisesi'ni yeni bitken tek oglunu g rmekti. *** Hemen hemen b t n kisi Petersburg'da ge irdiler. B y k perhiz zamani, her nasilsa, her sey g kkusagi rengini veren sabun k p g bir balon gibi s n p bitti. R yalari da bir anda yok ol us ve karisikliklar aydinlanacagina b sb t n i inden ikilmaz duruma girmisti. B t n abalama a ragmen k k bir iliski disinda 22 y ksek sosyete ile tatmin edici bir bag kurulamamisti. Gururu incinen Bayan Stavro gin nce "yeni d s n s"lere karsi asiri bir ilgi g sterdi ve evinde gece partileri vermeye basladi. Aydin kisilere davetiyeler g nderdi. Kisa bir s re i inde y zlercesi Bayan Sta vrogin'in evinde toplanmaya basladi. Daha sonralari, artik davet edilmeden de ge lmeye basladilar. Gelirken de arkadaslarini da getirdiler. Bayan Stavrogin, haya tinda bu kadar aydini birarada g rmemisti. Inanilmaz derecede kendini begenmis kim selerdi. Bunu da sanki, baslica g revleri buymus gibi saklamiyorlardi. Bazilari (h er ne kadar zararsizsa da) sarhos bile geliyor, fakat bu tutumlarini, sanki bir g n nce grendikleri zarafet belirtisi gibi g steriyorlardi. T m n n g r n s nde, bir seyden ce gu-rurlaniyormus gibi bir h l vardi. Her birinin y z nden, ok nemli bir sirri hen z gre

mis gibi garip bir anlatim yansiyordu. Birbirlerine k f r ediyorlar ve bundan gururl aniyorlardi. Ne yazdiklarini anlamak olduk a g t . Fakat birbirlerine k f r ederek konusanl ar arasinda, elestirmenler, romancilar ve tiyatro yazarlari, yergi yazarlari ve muhabirler vardi. Bay Verkhovensky, onlarin arasinda, hareketlerin y netildigi en y ksek noktaya ikmisti. Bu zor bir y kselisti; fakat, onu a ik kollarla karsiladilar. B ununla beraber, bir fikri temsil etmesi disinda onu taniyan ve onun hakkinda bil gi sahibi olan kimse yoktu. Onlarin arasinda o kadar h nerlice davranislarda bulun du, onlari o kadar ikna etti ki, pek kurumlu ve g rkemli tutumlarina ragmen Bayan Stavrogin'in salonlarina iki kere geldiler. Bu insanlar, ok ciddi ve son derece k ibar kimselerdi; ok terbiyeli davranislari vardi; digerleri onlardan a ik olarak e-k iniyorlardi; fakat, kaybedecek zamanlari olmadigi da a ikti. Toplantilara iki yada eski edebiyat i da geliyordu. O tarihte bir rastlanti sonucu Petersburg'da bulunuy orlardi ve Bayan Stavrogin uzun s reden beri onlarla olan iliskilerini en g zel ve h os bir sekilde s rd rm st . Bu ger ekten nl sanat ilarin ok sessiz olmalari ve bazilarinin nmeden toplantida bulunan d k nt kisilere yanasmasi, Bayan Stavrogin'i hayrete d s r yordu. Ilk zamanlar, Bay Verkhovensky'nin sansi vardi; onlar tarafindan tutulmus ve 23edebi toplantilarda halkin n ne ikarilmisti. B yle genel toplantilarin birinde k rs ye i lk defa iktigi zaman, bes dakika s reyle halk tarafindan ilginca alkislanmisti. Doku z yil sonra bu olayi, s kran duygusundan ok artistik yeteneginden t r , g z yaslariyla and i. Bizzat kendisi, (sadece bana ve sir olarak) "Size yemin eder ve bu hususta ba hse girerim ki" demisti. "O kalabalik arasinda benim hakkimda en k k bilgisi olan ki mse yoktu." Kayda deger bir itirafti bu; k rs ye iktigi zaman, o heyecaninin arasinda durumunu a ik olarak sezinledigine g re, keskin bir zek si var demekti; fakat diger y andan, dokuz yil sonra bu olayi i inde bir k sk nl k duyarak hatirlamasi keskin bir zek s i olmadiginin a ik bir kanitiydi. Bir ara toplanmis iki ya da protesto bildirisini imzalamaya zorlandi (kendisi bunlarin neyin aleyhine oldugunu bilmiyordu); onlar i imzaladi. Bayan Stavrogin de bazi "igren hareketler" aleyhine bir protesto imza lamaya zorlandi ve imzaladi da. Her ne kadar bu "yeni" adamlar Bayan Stavrogin'i n partilerinde ogunlugu olusturuyorlarsa da, bazi nedenlerden t r , Bayan Stavrogin'e, alayli ve saklamadiklari bir k mseme ile bakmalarinin g revleri oldugunu d s n yorlardi. B y Verkhovensky, kederli anlarinda, bu olaylardan s z ederken, Bayan Stavrogin'in, onu, o zamandan beri kiskandigini ima ederdi. Kuskusuz ki, Bayan Stavrogin, bu i nsanlarla isbirligi yapmak i in ortak y nleri olmadigini biliyor, fakat, yine de asi ri bagimlilik ve kadinlara vergi isterik bir sabirsizlikla, onlari evinde topluy ordu. Daha nemlisi, daima bir seyler olmasini bekliyordu. Gece toplantilarinda ok az konusur; arzu ettigi takdirde istedigi kadar konusabilecekken, genellikle din lemeyi tercih ederdi. B t n konusmalari, sans r n kaldirilmasi, Rus Alfabesi' nin Latin Alfabesi ile degistirilmesi, bir g n evvel s rg ne g nderilmis olan biri, arsida olan uyg unsuz bir olay, Rusya'daki yabanci uyruklulari g z n ne alarak federal bir mesrutiyet kurulmasinin yararlari, ordunun ve donanmanin kaldirilmasi, Polonya'nin Dinyepe r nehrine kadar yeniden kurulmasi, tarimda reform ve siyasal bildiriler, veraset in, ailenin, ocuklarin, din adamlarinin kaldirilmasi, kadin haklan, kimsenin bagi slamadigi Bay Krayevsky'nin debdebeli evi 24 ve su ya da bu konu zerine oluyordu. Bu "yeni" insan s r s nde dalaverecilerin ok oldugu kadar d r st insanlarin da bulundugu a ikti. D r st insanlar, kaba ve d r st olmayanlardan daha anlasilmaz kisilerdi; fakat, hangisi hangisinin oyuncagidir bilinemez. Baya n Stavrogin, bir dergi yayimlamak niyetinde oldugunu s yledigi zaman, yaptigi topl antilara daha ok insan katilmaya basladi. Fakat, hemen hemen ayni anda, onun bir kapitalist ve k t niyetli bir kisi oldugunu s ylemeye basladilar. Bu su lamalarin tekli fsizligi, ancak onlarin beklenmedik hareketler yapmalari ile denklestirile-bilir . Rahmetli T mgeneral Stavrogin'in eski bir dostu ve meslektasi olan, olduk a degerl i (tabii kendi alaninda), bizim ok inat i ve huysuz olarak tanidigimiz, ok yiyen ve dinsizlikten ekinen yasli general Ivan Drozdov, Bayan Stavrogin'in b yle aksam topl antilarindan birinde, taninmis bir gen le tartismaya girisince, gen adamin ilk s yled igi su oldu: - B yle konusabildiginize g re bir general olmalisiniz. "General" deyiminden daha k t bir hakaret s z bulamadigi i in b yle s ylemis olmaliydi. General Drozdov, birden parlayarak: - Evet, efendim, dedi. Evet bir generalim, hem de t mgeneral. arima b y k hizmetlerde b

ulundum. Ve siz, efendim, gen bir k pek ve dinsizin birisiniz. Bu konusmayi hi de hos olmayan bir rezalet izledi. Ertesi g n, bu olay basinda yer almisti. Generali derhal evinden kovmadigi gerek esi ile Bayan Stavrogin'in "igren hareketi"ni protesto ederi bir bildiri i in imza toplanmaya baslandi. Resimli derg ilerden birinde, Bayan Stavrogin'in, General'in ve Bay Verkhovensky'nin gurur ki rici bir karikat r , " gerici dost" basligiyla yayimlandi. Hatta, bu karikat r n altinda d evrin en nl bir ozani tarafindan zellikle bu olay i in yazilmis birka kelimelik bir ye rgi siiri de vardi. Kendimden sunu ekleyebilirim ki, o devirde, orduda general r t besindeki subaylarin ogu, sanki, hizmet ettikleri ar kendilerine 25aitmis gibi, " arima hizmet ettim..." s z n kullanmak aliskan-ligindaydilar. S phesiz, bu olay zerine Petersburg'da kalmalari m mk n degildi. zellikle, Bay Verkhoven sky i in Petersburg ser veni tam bir fiyaskoyla sonu lanmisti. Kendisine h kim olamayara k, sanatin imtiyazlarindan s z ederek herkesin kendisine eskisinden daha fazla g lme sine neden olmustu. Halkin n ne iktigi son g nde, "s rg n" olmasina g venip, yurtseverce bi a iklikla onlarin kalplerini etkileyecegini tasarladigi bir konusma yapmak istedi . "Ana Vatan" kelimesinin yararsizligini ve sa maligini kabul etmeye arzuluydu; di nin zararli oldugu fikrini kabul etmeye hazir oldugunu bildirdi; fakat, kararli bir tavir takinip, Puskin'in her seyden nemli, hem de ok nemli oldugunu bagira bagi ra s yledi. yle bir "yuh" ektiler, onu yle bir yuhaladilar ki, dinleyicilerin g zleri n n e, hen z k rs den inmeden h ng r h ng r agladi. Bayan Stavrogin, onu yari l bir halde eve g sapan mirildaniyordu: - On m'a traite comme un vieux bonnet de cotton! (Bana k t bir pamuk takke gibi dav randilar.) Bayan Stavrogin, b t n gece onunla ilgilendi. Ona, defne yapragi ve kiraz kaynatip i i rdi. Sonra g n agarincaya kadar: - H l yararlisiniz. Halkin n ne yine ikacaksiniz. Baska bir yerde degerinizi takdir ede ceklerdir.., diye tekrarlayip durdu. Ertesi sabah erkenden, i lerinden n n yabanci oldugu bes edebiyat i centilmen, Bayan Stav rogin'i ziyarete geldi. Bayan Stavrogin'e, ikarmak istedigi derginin sorumlulugun u tetkik ettiklerini ve bir karara vardiklarini bildirdiler. Bayan Stavrogin, mu hakkak ki, dergisinin sorumlulugunu inceleyip karar vermeleri i in herhangi bir ri cada bulunmamisti. Bu kisilerin vardiklari karar, dergiyi kurduktan sonra, serbe st bir kooperatif tarafindan idare edilmek zere sermayesiyle birlikte onlara devr edilmesiydi. Derhal Skvoreshniki'ye d necek ve beraberinde "g ne uymayan" Bay Verkho vensky'yi de g t rmeyi unutmayacakti. Haksizlik yapmak 26 amacinda olmadiklarindan, derginin sahibi oldugunu unutmayacaklar ve her yil, ne t kazancin altida birini g ndereceklerdi. Yapilan bu teklifteki en dokunakli husus , bu bes kisiden d rd n n, kisisel bir ikarlari olmamasiydi. Bay Verkhovensky, bu olay hakkinda s yle s ylerdi: - B y k bir saskinlik i inde Petersburg'dan ayrildik. Olanlardan bir sonu ikartamayacak kadar saskindim. Moskova'ya kadar, tekerleklerin tikirtilarina uyarak sa ma sapan misralar s ylemisim, Allah biliyor ya ne olduklarini, hi hatirlamiyorum. Sanki, ora da bir sey bulacakmisim gibi kendime ancak Moskova'da gelebildim. Ah, dostlarim! .. Derin bir i ekisiyle devam ederdi: - Uzun bir s reden beri kutsal sayilan b y k bir d s ncenin, bazi bozguncular tarafindan c addelerde s r klenerek kendileri gibi sersemlere g t r lmesi, insanin i ini nasil h zne bogar bilemezsiniz. Bu d s nceye birden, bitpazarinda rastlarsiniz. Artik taninmayacak dur umda, amura bulanmis, st nk r bir tarafa atilmis, ne sekli kalmis ne armonisi, ocuklarin elinde oyuncak olmus g r rs n z! Hayir! Bizim zamanimizda baskaydi; elde etmeye abalamad igimizdan degil. Hayir, hayir, hi bir zaman b yle degildi. Artik hi bir seyi taniyamiy orum... Fakat bizim devrimiz yine dogacak ve sallantida olan her sey yine yerli yerine oturacak. Aksi halde kimbilir neler olacak? *** Petersburg'dan d n slerinden hemen sonra, Bayan Stavrogin, dostunu "dinlenmek" zere A vrupa'ya yolladi; ayrica, bir s re ayrilmalari gerektigini hissediyordu. Bay Verkh ovensky, yolculuguna b y k bir coskunlukla basladi. - Orada yeniden hayat bulacagim, diye mirildaniyordu. Nihayet, orada alismaya bas layabilecegim.

27Fakat Berlin'den g nderdigi ilk mektuplarinda, yine eskiye d n yordu. Bayan Stavrogin'e: "Kalbim kirik" diye yazdi. "Hi bir seyi unutamiyorum. Berlin'deki her sey bana ge mi simi, ilk deliliklerimi ve istirabimi hatirlatiyor. Karim nerede? Onlarin ikisi de neredeler? Onlar i in, hi bir zaman degerli olmadigim iki melegim neredesiniz? Og lum, sevgili oglum nerede? Ve nihayet ben neredeyim? Bug n, sakalli Yunan Ortodoks soytarisi Andreyev diye biri, peut briser mon exi-tence en deux (varligimi ikiy e b lerken)... falan filan." Ogluna gelince, Bay Verkhovensky, onu ancak iki kere g rm st . Ilk g r s dogdugu zaman, iki nci g r s ise, yakin bir ge miste, Petersburg'da niversiteye girisinde olmustu. Daha nce de s yledigim gibi, oglunun b t n hayati (ge imini Bayan Stavrogin sagliyordu) Skvoreshn iki'ye bes y z mil uzakliktaki Orenburg ilinde ge misti. Andreyev'e gelince, bizim i lden basit bir t ccar, d kk n sahibi, ok garip, kendi kendini yetistirmis bir arkeoloji k ve antik Rus eserleri toplamaya merakli bir kimseydi. Ara sira, Bay Verkhovens ky ile bilgi yarisina kalkar, esitli akimlar zerine, zellikle, "gelisme" akimi zerin e onunla tartisirdi. Kir sakalli ve b y k g m s er eveli g zl kl , degerli t ccarin, Bay Ver sky'nin k k arazisinden (Skvoreshniki'ye yakin) satin aldigi kesimlik odun hesabinda n halen 400 ruble borcu vardi. Ger i, Bayan Stavrogin, dostunu Berlin'e g ndermeden n ce, onun b t n ihtiya larini karsilayacak kadar para vermisti; ama, Bay Verkhovensky b elki kendi zel bir ihtiyaci i in olacak, bu 400 rubleyi almakta israr etmisti. Andr eyev, bir ay daha beklemesini s yledigi zaman aglamakli oldu. Andreyev'in b yle bir erteleme istegine de hakki yok degildi; nk , Bay Verkhovensky'nin paraya ihtiyaci ol dugu bir d nemde taksit borcunu, vakti hen z gelmedigi halde alti ay nceden demisti. B ayan Stavrogin, ilk mektubu b y k bir dikkatle okudu ve "Onlarin ikisi neredeler?" s z n n altini kalemle izdi ve bir de tarih koyduktan sonra ekmecesine kilitledi. Bay 28 Verkhovensky s phesiz ki len iki karisini d s nm st . Bayan Stavrogin'in Berlin'den aldigi ikinci mektupta konu ok degisikti. "G nde on iki saat alisiyorum. (Bayan Stavrogin, keske yedi saat deseydi, diye miri ldandi.) K t phaneleri dolasarak kitaplar karistiriyor ve notlar aliyorum; profes rler le g r st m. Soylu Dundasov ailesiyle eski dostlugumu yeniden canlandirdim. Bayan, Dun dasov sahane bir kadin! Size ok saygilari var. Gen kocasi ve yegeni Berlin'deler. G en lerle g n agarincaya kadar oturup s ylesiyoruz ve hemen hemen Atina partilerine ben ziyor; ama, onlarin incelik ve nezaketine saygi duymak gerekir; buradaki her sey soylu; bol m zik, Ispanyol havasi, insanlarin yeniden canlandirilmalari h lyasi, eb edi g zellik, Sistine Meryem Ana tasfiri, karanlikla degisen isik; fakat, g neste bi le lekeler vardir! Ah, dostum, benim soylu ve sadik dostum, kalben sizinle berab erim ve ben sizinim; daima sizinleyim, en tout pays (her lkede), hatta, dans le p ays de Makar et de ses veaux, (Makar'in davar s r s n asla s rmedigi yer), ki bunu hatirl arsiniz, Petersburg'dan ayrilmadan evvel korku i inde titreyerek s zederdik. Bunlari g l mseyerek hatirliyorum. Siniri ge tikten sonra kendimi daha g vende hissettim; garip ve yeni bir duygu; bu kadar yildan sonra ilk defa..." vesaire, vesaire. Bayan Stavrogin mektubu katlarken: -Hepsi sa ma, diye karar verdi. Sayet g n isigina kadar Atina partilerindeyse, g nde o n iki saat kitap karistiramaz demektir. Acaba, bu mektubu yazarken sarhos muydu? Dundasov denen kadin bana nasil selam g nderebilir? Ama yine de ilginliklarini yap sin... "Dans le pays de Makar et de ses veaux" deyisi, "Makar'in davar s r s n asla s rmedigi ye r" "Sibirya'da" anlamina gelirdi. Bay Verkhovensky, Rus atas zlerini ve yerlesmis halk deyimlerini en sa ma bir sekilde Fransizcaya evirirdi. S phesiz ki, bunlari ok iy i anlar, iyi terc me edebilirdi; ama, bunu sirf laf olsun diye yapiyor ve ince zek s inin bir kaniti kabul ediyordu. 29Fakat, Bay Verkhovensky'nin bu coskunlugu fazla uzun s rmedi. Avrupa'da ancak d rt ay kalabildi ve hemen Skvoreshniki'ye d nd . Son mektuplari, uzaktaki dostuna besle digi en duygulu sevgi s zleriyle dolu ve hasret g zyaslariyla islakti. Sadik k pekler gibi evlerine asiri bir baglilik g steren insanlar vardir. Iki dostun bulusmalari o k heyecanli oldu. iki g n sonra her sey eskisi gibiydi; hatta, eskisinden de sikic i olmaya basladi. Bay Verkhovensky, on bes g n sonra bana ok gizli olarak "Dostum" dedi. "Sevgili dostum, kelimelerle anlatamayacagim bir sey grendim: Je suis un (b en bir) basit sigintidan, et rien de plus! (baska bir sey degilim) Mais r-r-rien

de plus! (Baskabir sey!)". *** Hemen hemen dokuz yil s ren ve derin bir sessizlikle ge en devre basladi. Belirli ar aliklarla basini omzuma dayayip hi kirarak aglamalari mutlulugumuzla hi de ilgili d egildi. Bu s re i inde Bay . Verkhovensky'nin nasil olup da sismanlamadigina hep hay ret ederim. Ondaki b t n degisiklik, burnunun biraz daha kizarmasi ve biraz daha yum usak huylu olmasindan teye gitmiyordu. Yavas yavas etrafini bir arkadas grubu sar maya basladi; ama, bu grup hi bir zaman kalabalik olmadi. Her ne kadar Bayan Stavr ogin, bizim grupla pek az ilgileniyor g r n yorsa da biz onu daima koruyucumuz olarak g r yorduk. Petersburg'da aldigi dersten sonra ilimize temelli olarak yerlesti. Kisl ari sehirdeki evinde, yazlari ise, sehir disindaki konaginda ge irirdi. Bizim tasr a sosyetemizde ge en son yedi yil sirasinda, Bayan Stavrogin bu kadar etkili ve ot oriter olmamisti; yani, simdiki valimizin atanmasina kadar ge en s re i inde. nceki val imiz, unutulmaz, iyi tabiatli Ivan Osipovich, Bayan Stavrogin'in yakin bir akrab asiydi ve ona bazi yardimlarda bulunmustu. Valinin karisi Bayan Stavrogin'i hosn ut edemeyeceginden son derece korkar, tir tir titrerdi. Tasra sosyetemiz de ona son derece b y k bir saygiyla bagliydi. Bu bakimdan, Bay Verk30 hovensky'nin durumu da sarsilmaz bir noktadaydi. Kul be yeydi, k git oyununda kaybett igi zaman agirbasliligini hi bozmazdi. Ger i, ona sadece bir " gretim yesi" olarak bak arlardi; ama, herkes sayardi. Daha sonralari, Bayan Stavrogin onun ayri bir evde oturmasina razi oldugu zaman, kendimizi eskisinden ok daha zg r hissettik. Haftada iki kere evinde toplanirdik; sampanyaya acimadigi zamanlar toplantilarimiz ok dah a neseli olurdu. Sarap, yine Andreyev'in d kk nindan gelirdi. Bayan Stavrogin her al ti ayda bir d kk nin borcunu derdi ve bu borcun dendigi g n, Bay Verkhovensky daima sini rsel gastrit sancilarindan kivranip dururdu. Grubun en yasli yesi, Liputin adinda, orta yasli bir memur, ilde dinsizligi ile t aninan b y k bir liberal adamdi. Ikinci kez gen ve g zel bir kadinla evlenmis ve olduk a y kl bir drahoma almisti. Ayrica, yetiskin kizi vardi. Ailesini, Tanri korkusu i inde ve kafes arkasinda yasatirdi. Son derece cimriydi. Maasindan artirdigi para ile bir ev satin almis ve olduk a y kl bir para da biriktirmisti. Huzursuz bir adamdi ve isinde de fazla y kselememisti. Halk arasinda pek sayilmaz ve y ksek evrelere alinmaz di. Ayrica, bir ok kere siddetle cezalandirilmis, son derece dedikoducu ve iftirac i bir adamdi. Bir keresinde, bir subay tarafindan ve bir keresinde de iyi ve tan inmis bir aile reisi olan toprak sahibi bir adam tarafindan cezalandirilmisti. F akat, onun keskin zek sini, arastirici zihnini ve kendisine zg canli nesesini severd ik. Aslinda, Bayan Stavrogin onu hi sevmezdi; fakat, nasilsa, Bayan Stavrogin'le beraber oldugu zaman onun hosuna gidecek bir seyler yapmayi basarirdi. Bayan Stavrogin, ge en yil grubumuza giren Shatov'u da sevmezdi. Shatov, daha ncele ri grenciydi; fakat, bazi olaylardan sonra niversiteden atilmisti. ocuklugunda Bay Verkhovensky' nin grencisiydi ve Stavrogin'in bir k lesi olarak d nyaya gelmisti; son usaklarindan biri olan Pavel Fedorov'un ogluydu ve Bayan Stavrogin'in ok iyiligi ni g rm st . Shatov'un gururunu ve nank r olusunu hos karsilamamisti ve niversiteden atil ir atilmaz hemen ona kosmamasini kesin olarak bagislamiyordu; tersine, Shatov o zaman 31Bayan Stavrogin'in acele olarak g nderdigi mektuba bile cevap vermemis; m nevver b ir t ccarin ocuklarina, b y k bir al akg n ll l kle gretmen olmayi st n tutmustu. gretmen n egitmeni olarak t ccar ailesi ile birlikte Avrupa'ya gitmisti; o zamanlar Avrupa 'yi g rmek i in ok sabirsizlaniyordu. ocuklarin ayni zamanda bir de bakicisi vardi; bu bakici, ailenin tam yolculuga ikacagi zaman, ok az bir creti kabul ettiginden t r tutu lmus, sen ve canli bir Rus kiziydi. Iki ay sonra t ccar, bu kizi "serbest fikirli" diye isten ikardi. Shatov da kizin pesinden gitti ve Cenova'da evlendiler. hafta beraber yasadilar ve sonra aralarinda ortak bir bag olmadigini anlayan zg r insanla r gibi ayrildilar; tabii, ayrilmalarinin bir nedeni de yoksulluklariydi. Bundan sonra, Shatov, Avrupa'da uzun s re tek basina dolasti durdu. Bazi limanlarda hamal lik ve sokaklarda boyacilik yaparak yetersiz bir kazan la kit kanaat ge indi. Nihaye t, bir yil nce, dogdugu sehre d nd ve d n s nden bir ay sonra topraga verdigi yasli halasi nin evine yerlesti. Bayan Stavrogin tarafindan yetistirilen, onun g z bebegi, zeng inlik i indeki kiz kardesi Dasha'yi ok seyrek g r yor ve onunla bir iliski kurmuyordu. Aramizda daima i ine kapanik durur ve pek konusmazdi; ama, ara sira, inan larina dok

unuldugunda, fkeyle agzina geleni s ylemekten kendini alamazdi. Bay Verkhovensky ba zen alay ederdi: "Shatov'la tartismaya baslamadan nce onu sikica baglamak gerekiy or"; fakat, onu severdi. Shatov, Avrupa'da, eski inan larini k kten degistirmis ve s avurganliktan vazge ip tutumlu olmustu. Sabit bir fikre saplanan ve bu fikri aklin dan silip atamayan lk sel Rus kisilerinden biriydi. Onlarin b yle d s ncelere karsi koyac ak g leri yoktur; fakat, ona ihtirasla baglidirlar ve bundan sonra b t n m rleri, sanki ze lerine km s, onlari yari yariya ezen b y k bir tasin altinda istirapla ge er. G r n ste Sha nan larina tamamen uymus g r n rd : kaba, sari sa lari karmakarisik, kisa, genis omuzlu, kal in dudakli, g r kasli, kirisik alinli ve sanki daima bir seyden utaniyormus gibi n ne bakan ve dost a olmayan bakisli bir gen ti. B asinda daima, bir t rl yatmayan bir tuta m sa vardi. Yirmi yedi ya da yirmi sekiz yas32 larindaydi. Bayan Stavrogin bir keresinde ona dik dik baktiktan sonra: - Karisinin ondan ka masina hi sasmiyorum, demisti. Yoksullugunu dikkate almadan elinden geldigi kadar temiz giyinmeye gayret ederdi . Bayan Stavrogin'den yine yardim istememis, kit kanaat ge inip gidiyordu. D kk nlarda alisarak her esit isi g r rd . Bir zaman, tezg htar yardimcisi, baska bir zaman da bir t c arin yardimcisi olarak, vapurla mal g t recekti; fakat, yola ikmadan nce hastalandi. U mursamadan katlandigi yoksullugun derecesini l mek bence ok g t r. Hastaligindan sonra, B ayan Stavrogin, kimligini gizleyerek, kimsenin haberi olmadan ona, 100 ruble g nde rdi. Fakat, paranin nereden geldigini grendi; biraz teredd tten sonra kabul etti ve Bayan Stavrogin'e tesekk r etmek i in gitti. Bayan Stavrogin onu b y k bir sicaklikla k arsiladi; ama, o, Bayan Stavrogin'in umdugunu veremedi. Tek kelime s ylemeden, mah cup mahcup n ne bakip aptal aptal g l mseyerek bes dakika kadar Bayan Stavrogin'in yani nda oturdu. Birden, Bayan Stavrogin'in s ylemek istediklerini bitirmesini beklemed en, yerinden kalkti; acemice ve ka amak bir selam verdi. Utancindan kipkirmizi olm ustu. Saskinligi arasinda Bayan Stavrogin'in ok degerli bir sehpasina arpip, sehpa nin devrilerek kirilmasina neden oldu; sonra, utancindan yerin dibine ge ercesine Bayan Stavrogin'in yanindan ayrildi. Bu olaydan sonra, Liputin, Shatov'a siddetl e atti. Eski hanimindan sikilmadan 100 ruble almasina, stelik ona tesekk r bile etme mesine son derece sinirlendi. Ona s ylemedigini birakmadi. Shatov, ilin kenar maha llerinin birinde tek basina yasar ve i imizden kimsenin gidip onu g rmesine razi olm azdi. Bay Verkhovensky'nin toplantilarina d zenli olarak gelir ve ondan d n gazete ve kitap alirdi. Bay Verkhovensky'nin toplantilarina gelen, ilimizin memurlarindan olan, Virginsk y adinda gen bir adam daha vardi. Her bakimdan Shatov'dan tamamen degisik karakte rde gibi g r n r, fakat biraz ona benzerdi. O da "evcil" bir gen ti. Son derece sessiz, 33otuzuna yeni basmis, zellikle kendi kendini yetistirmis, iyi grenim g rm s bir gen ti. Yoksul, evli, k k bir devlet memuruydu ve halasiyla baldizina da bakiyordu. Karisi ve ailenin i indeki b t n kadinlar en ileri d s nceleri tasiyan insanlardi; ama, ok kaba g r eri vardi. Bay Verkhovnsky'nin baska bir konu zerine s yledigi gibi, "sokaga d sen bi r fikir" olayiydi. Her seyi kitaplardan aliyorlardi ve Petersburg ya da Moskova' daki k k ilerici gruplarimizin ilk s ylentilerinde her seylerini feda etmeye hazirdila r. Yeter ki b yle bir sey onlardan istenmis olsun. Bayan Virginsky ilimizde tecr bel i bir ebeydi; gen kizliginda Petersburg'da uzun s re kalmisti. Virginsky'nin kendis i de ok temiz kalpliydi ve su muhakkak ki, hayatimda bu kadar onurlu ve inan larind a tutkuyla bagli bir adama ok ender rastlayabilirdim. Bana, ogu kez g zleri parlayar ak "bu parlak umutlardan hi bir zaman geri kalmayacagim" derdi. Bu "parlak umutlar "dan sakin ve duyarak s zederken, daima sanki, bir sirdan s z ediyormus gibi, yari f isiltiyla konusurdu. Olduk a uzun boylu, fakat son derece zayif ve dar omuzlu, sey rek kizil sa liydi. Bazi d s nceleriyle Bay Verkhovensky'nin ustalikla alay etmesini u ysallikla karsilar; fakat, bazen Bay Verkhovensky'ye ustalikla cevap verir ve on u g duruma sokardi. Bay Verkhovensky ona ok iyi davranirdi; zaten genellikle hepimi ze babacan davranirdi. Virginsky'ye, alayci bir tavirla: - Hepiniz 'yari-pismis' kimselersiniz, derdi. Sizin gibi olan herkes de b yledir. Ama yine de, itiraf etmeliyim ki, Virginsky, Petersburg'da chez ces s minarites (t oplantilara katilanlarda), 'dar-d s nceliligi' sizde g rmedim; fakat, yine de 'yari-pi smis'siniz. Shatov tamamen pismis olmayi ok arzu ederdi; fakat korkarim ki, o da, sadece yari-pismistir.

Liputin sordu: - Peki ben nasilim? - Siz sadece ikisinin ortasindasiniz, ki b yle olmaniz her yerde ge erlidir... kendi nize g re. 34 Liputin bu s ze g cendi. Resmi nik hi zerinden hen z bir yil ge meden, Virginsky hakkinda, karisinin aniden onu birakmak istedigime Lebyatkin'le anlasmis oldugu s yleniyordu. S z edilen Lebyatkin, ilimize yeni gelmis, daha sonralari ok s pheli bir kisi oldugu ve s yledigi gibi y zbas i olmadigi anlasilmisti. B t n bildigi, biyik burmak, i mek ve akla gelmeyen sa maliklar zerine konusmakti. Bu adam, y zs z bir sekilde Virginsky'lerin evine yerlesti. Baska sinin sirtindan ge inmek pek hosuna gidiyor olmaliydi. Nihayet, evin efendisinin e vlilik hayatini tehlikeye soktu. Karisi tarafindan bosanma ihtari yapildiktan so nra Virginsky'nin s yle s yledigini anlattilar: - Dostum, su ana kadar seni sadece seviyordum; fakat, simdi sana saygi duyuyorum . Fakat, bu eski Roma s z n n ger ekten s ylenmis oldugundan kusku duyarim; tersine, onun y ks ek sesle agladigi s ylenir. Bir g n, Virginsky'nin a iga ikmasindan on bes g n sonra, b t n ile hep beraber, arkadaslari ile ay i mek i in il disindaki bir korulukta piknige git ti. Virginsky asiri derecede neseliymis gibi g r n yordu. Hatta, dansa bile katildi; f akat, aniden ve belirli bir tartisma olmadan, tek basina kankan dansi yapan dev Lebyatkin'i sa larindan tutup yere devirdikten sonra bagirip agirarak, aglayarak ye rlerde s r klemeye basladi. Dev o kadar korkmustu ki, yerlerde s r klendigi s rece ne tek bir kelime s yleyebildi ve ne de kendini korumak i in bir hareket yapabildi; fakat, bundan sonra kurtulup ayaga kalktigi zaman her namuslu insan gibi y z kipkirmizi ol du. Virginsky, b t n geceyi, karisinin n nde diz k p z r dilemekle ge irdi; fakat, b t n a oldu; nk , Lebyatkin'den z r dilemeyi reddetmisti. Ayrica, inancinin kit oldugu bir k adina, yanlis anladigi bir seyi anlatirken, onun ayaklarina kapanmasinin gereksi z oldugu s ylendi. Y zbasi, kisa bir s re sonra kayiplara karisti; fakat, yakin zamand a kiz kardesiyle beraber, yeni yeni ama larla tekrar ortaya ikti, bundan daha sonra s zedecegim. Zavalli "evcil"in kalbini bize a mak aliskanliginda 35olmasi ve bizim arkadasligimiza ihtiyaci oldugunu s ylemek yanlis olmaz. Bununla beraber, ailevi konularindan bize s zetmis oldugunu hi sanmam. Sadece bir kere, Ba y Verkhovensky'den birlikte, d nerken durumunu kapali bir ifadeyle anlatti; ama bi rden kolumu yakaladi ve b y k bir coskuyla haykirdi. - Bu bir sey degil! Sadece zel bir olay. "Sorun"umuzla hi bir sekilde ilgili degild ir, olamaz da. Arada sirada toplantilarimiza katilan konuklarimiz da olurdu. Y zbasi Kartuzov gib i, Lyamshin adinda bir Yahudi de zaman zaman ortaya ikardi. Arastirici bir zek ya s ahip olan yasli bir centilmen de toplantilara katilirdi; ama, adamcagiz ld . Liputi n bir g n, Sloczewski adinda s rg n bir Polonyali papaz getirdi; onu bir s re i in aramiza kabul ettik. Daha sonralari toplantilarimiza katilmasini izin vermedik. *** Bir ara ilde, grubumuzun, serbest d s ncenin, k t l g n ve dinsizligin yuvasi oldugu s ylenti eri dolasti; bu s ylentiler, aklimda kaldigina g re, daima esrarliydi. Fakat, grubum uzda b t n yaptigimiz, en masum, eglenceli, neseli tipik Rus liberaline ait konusmal ardi. "Daha y ksek liberalizm" ve "daha y ksek liberal"; yani, hi bir gayesi olmayan b ir liberal sadece Rusya'da m mk nd r. Her akilli insan gibi Bay Verkhovensky'ye de bir dinleyici gerekti ve buna ek olarak, d s nceleri yaymak gibi y ksek bir g revin yerine getirildigine inanci olmasi gerekirdi. Ve nihayet, sampanya i ebilecegi; bir sise sarabin basinda, Rusya hakkinda ok iyi bilinen ger ekler ve "Rusyalinin ruhu"ndan, genellikle Tanridan, zellikle "Rusyalinin Tanrisi"ndan s zedebilecegi; herkesin bil digi ve y zlerce defa tekrarlayarak ezberledigi Rusya'daki skandal haberlerini tek rarlayabilecegi biri olmaliydi. Skandal s ylentilerinin ilde ayrintilariyla anlati lmasindan, ara sira, sert ve st n ahl k ka36 rarlarina varilmasindan t r bir karsilik g tm yorduk. Ayni zamanda, D nya sorunlari, Avrup a'nin kaderi ve insanligin gelecegi zerine tartisiyorduk; nceden haber vermek moda olduguna g re, Fransa'da kralligin kalkmasi, ile beraber, Fransa'nin ikinci pland a kalan bir devlet haline gelecegini ve bunun ok ge meden olacagini kesinlikle iler

i s r yorduk. Papanin Birlesik Italya'da basit bir Baspiskopos rol n kabullenecegine da ir ok nceden kehanette bulunmustuk ve bu bin yillik sorunun, insanlik d s nceleri, end s tri ve demiryolu agimizin ok nemsiz bir konusu olduguna iliskin bir kusku duymamist ik. Fakat, "Rus'un daha y ksek liberalizm''!, daima her seyi silip atiyordu. Bay V erkhovensky bazen 'sanat zerine konusur ve bu konusmalari da olduk a g zel olurdu; am a, biraz belirsiz olurdu. Ara sira Bay Verkhovensky gen lik arkadaslarindan s zederd i; bunlar, Rus gelisme tarihinde isim yapmis kimselerdi, onlari saygiyla anar; a ma, bu ilgisi biraz da kiskan lik i erirdi. Sayet canimiz ok sikilacak olursa, ok g zel piyano alan ufak tefek Yahudi Lyamshin, (postanede memurdu) piyanonun basina ge er, bir seyler almaya baslar, arada domuz, g k g r lt s , ilk ocuguna lohusa kadin ve yeni dog us ocuk taklidi falan yapardi. Zaten onu sirf bunun i in agirirdik. ok i ip, iyice sarh os oldugumuzda, (sik olmamakla beraber bazen sarhos olurduk) heyecanlanirdik. Bi r keresinde, Lyamshin'in esliginde, avazimiz iktigi kadar "Marseillaise" (Fransiz Milli Marsi) sarkisini s yledik; ama, bunun b t n gece s r p s rmedigini bilmiyorum. 19 Sub at'ta, k lelerin esaretten kurtulmasinin b y k g n nde heyecanla toplandik ve bize erismes inden ok nce onu karsilamak i in i meye, serefine kadeh tokusturmaya basladik. Bu ok za man nceydi; Shatov'la Virginsky'nin gelisinden nceydi; o zamanlar Bay Verkhovensky , halen Bayan Stavrogin'in evinde oturuyordu. B y k g nden bir s re nce, Bay Verkhovensky kendi kendine, eski bir liberal toprak sahibinin yazmis olmasi muhtemel, herkes e taninmis, biraz ger ege uymayan bir dizeyi mirildanmak huyunu edinmisti. 37K yl ler geliyor, baltalar ellerinde, K t bir sey olmak zere... Tam s zlerini hatirlayamamakla beraber b yle bir sey olmasi gerekir. Bayan Stavrogin , bir g n, onun b yle mirildandigim duydu ve: - Sa ma! Sa ma!, diye haykirarak rastlantiyla orada hazir bulunan Liputin ve Bay Ver khovensky'ye alayla s yle dedi: - lkemizin emlak sahipleri, kazandiklari zaferden sarhos olan eski k lelerinden cidd i bir zarar g recek olurlarsa ok acikli olurdu. Ve sahadet parmagini bogazinin etrafinda dolastirdi. Bay Verkhovensky iyi niyetle cevap verdi: -- Cher ami, inanin (ayni isareti tekrarladi) onlarin yapacaklari k t bir hareket n e toprak sahiplerine, ne de ulusumuza yararli olur. Anlayisimiza baslica engel k afalarimiz olduguna g re, onlar da olmazsa hi bir sey yapamayiz. Sunu da ekleyeyim ki, bizi destekleyen bir ok insan, bildirinin yayinlanacagi g n, L iputin'in nceden s yledigi gibi, olagan st bir olayin meydana gelmesini bekledi. K yl leri n ve Devletin, s z m ona, ileri gelenleri bile b yle bir olayi beklemislerdi. Bay Verk -hovensky'nin de b yle bir seye inandigini zannediyorum ki, b y k g n n hemen aksami Bayan Stavrogin'e kendisini Avrupa'ya g ndermesi i in ricalarda bulunmaya basladi; kisa z amanda hu-zursuzlasmisti. Fakat, b y k g n ge ti ve Bay Verkhovensky'nin y z ne yine magrur bir g l mseme geldi. Genellikle Ruslarin karakterleri, zellikle Rus k yl lerinin karakter leri hakkinda birka ilgin s z s yledi. Konusmasinin sonlarina dogru: - Acelesi olan insanlar gibi, dedi. Biz de sevgili k yl lerimize ' ok aceleci davrandi k. Onlari modaya soktuk ve edebiyatimizin b t n bir b l m , sanki yeni bulunmus bir hazineymis gibi yillarca 38 onlardan s zetti. Kirli kafalarina defne dalindan elenk koyduk. Rus k y , bin yildan be ri bize, Kamarinsky dansindan baska bir sey vermedi. Insanlik duygusundan yoksun garip bir Rus sairi, b y k Rasel'i sahnede ilk g rd g zaman, heyecanla haykirdi: "Rasel' i bin Rus k yl s ne degismem." Daha ileri gitmeye hazirim: Rusya'daki b t n k yl leri bir Ras l ugruna severek feda ederdim. Olaylari daha ayik olarak g rmenin zamanidir ve bou quet de I'imp ratrice (Imparatori e'nin buketi) i in dogal asaletimizde yanilmamaliyiz . Liputin derhal kabullendi; fakat, Rus k yl s n yalan s ylemeden vmenin o zaman i in gerek i oldugunu, hatta y ksek sosyete hanimlarinin bile Grigorovich'in romani "Zavalli Sefil Anton"u okurken iftliklerinin k hyalarina mektup g nderip, artik k lelere m mk n oldu gu kadar insanca davranilmasini istediklerini s yledi. K t bir sans eseri olarak, Anton Petrov olayiyla ilgili s ylentilerin hemen ardindan Skvoreshniki'den on mil uzaklikta bir karisiklik oldu. Oraya acele olarak bir as keri birlik g nderdiler. Bay Verkhovensky bu kez o kadar heyecanlandi ki bizi bile korkuttu. Kul pte bagira agira, oraya daha fazla asker g nderilmesinin gerekli oldug unu ve baska b lgeden telgrafla yardim istemelerinin sart oldugunu s yledi, kosarak

valiye gitti ve onu, bu iste bir parmagi olmadigina inandirmaya alisti. Eski ilis kilerinden dolayi kendisini bu ise karistirmamasini rica etti ve Petersburg'daki gerekli yerlere, vermis oldugu ifadenin rapor edilmesini istedi. Allatilan ki, bu olay k t sonu lar dogurmadan s n p bitti; fakat, o zaman Bay Verkhovensky'ye hayret et meme engel olamadim. ok iyi bilindigi gibi yil sonra, halk milliyet ilikten s zetmeye basladi ve "kamuoyu" dogdu. Bay Verkhovensky bol bol g l yordu. -Dostlarim, diye talimat veriyordu. Gazetelerde yazdiktan gibi milliyet iligimiz h akikaten 'dogdu' ise, ocuklarimiz h l okulda, bir Alman okulunda, bir Almanca kitabi n basina oturmus ve bitmeyecekmis gibi g r nen Almanca dersini tekrarlayip duruyor. 39Alman gretmen arzu ettigi an, onu, n nde diz kt r r. Alman gretmeni takdir ederim; fak hi bir seyin olmadigi, b yle bir seyin dogmamis oldugu, her seyin eskisi gibi Allah 'in buyurduguna g re olmasi daha olasidir. G r s me g re Rusya i in bu yeterli, pour n tre sa nte Russie (bizim aziz Rusya'miz i in). Ayrica, b t n, bu Slav hareketleri ve uluslar, yeni olabilmeleri i in ok eskidirler. Aslinda, milliyet ilik, sadece Moskova kul pleri nde konusulmasi disinda, vatanimizda hi bir zaman var olmamistir. Tabii Prens Igor 'un zamanindan s z etmiyorum. Aslinda b t n bunlar- bos oturmanin sonucudur. Her sey , asillerden sonra gelen tabakanin sevimli, k lt rl ve garip issizliginden dogmaktadi r. Son otuz bin yildan beri ayni seyi tekrarlayip duruyoruz. Kendi alismalarimizl a nasil yasanacagini bilmiyoruz. Simdi "dogus" zerine yapilan b t n s ylentiler kamuoyu ndan ibarettir; yoksa, g kten zembille, mi indi, dersiniz? Kendimize ait fikirleri n ortaya ikmasi i in, nce . kendimize ait bir isin bulunmasi gerektigini anlamiyo rlar mi? Bir sey verilmeden bir sey almak asla s z konusu, olamaz. Eger alisirsak, o zaman kendimize zg bir fikrimiz olabilir. Ama, hi bir zaman alismayacagimiz i in simd iye kadar bizim yerimize alisanlar, yani Avrupa, son iki y zyildan beri gretmenimiz olan Almanlar, bizim hesabimiza d s neceklerdir. Ayrica, Rusya, Almanlar olmadan ve alismadan kendi basimiza -z mleyemeyecegimiz kadar b y k bir sorundur, bizim i in. Son yirmi yildan beri her seyimi ortaya d kerek toplumu alismaya zorladim . mr m bu yola verdim; yararli olacagina b t n kalbimle inandim. Artik inanmiyorum ama, a n almaya devam ediyorum, son nefesime kadar da almaya devam edecegim; onlari bu y ne dogrultana kadar ipe asilmaktan geri kalmayacagim. Yazik ki, sadece basimizi salladik. B y k bir heyecanla alkisladik. Fakat baylar, bu g n h l ve sik sik b yle 'sevimli', 'zekice' liberal Rus sa maliklarini duymaz miyiz? gretmenimiz Tanri'ya inanirdi; bazen "anlamiyorum" derdi. "Neden herkes benim din siz oldugumu d s n r? Allaha inancim 40 vardir, mais distinguons (ayirdedilmesi gerekir) Ona, sadece benim I imde varligin i hissettigim bir yaratiga inandigim gibi inaniyorum. Benim, Nastasya'nin (hizme t isi) inandigi gibi, ya da "ne olur ne olmaz" diye bazi beylerin inandigi gibi, y a da sevgili Shatov'umuzun inandigi gibi inanmami bekleyemezsiniz; fakat hayir. Shatov s z konusu olamaz; nk , Shatov, bir Moskova Slavophil'i gibi zorlukla inanir. H iristiyanliga gelince, onlara ne kadar saygi duyarsa duyayim Hiristiyan degilim. Daha ok b y k Goethe ya da eski bir Yunanli gibi eski bir putperestim. George Sand'i n b y k bir ustalikla anlattigi gibi, Hiristiyanlik kadini anlayamamistir. Kiliseye gidip gitmedigime ve oru tutup tutmadigima gelince, bunlari yerine getirip getirm edigimle neden ilgilendiklerini bir t rl anlayamam. Yerli casuslarimiz ne kadar gay ret ederlerse etsinler, Isa'nin m ridi olmak istemiyorum. 1847'de yurtdisinda olan Belinsky'nin, "bir esit Allaha" inaniyor diye sitem ettigi o nl mektubunu Gogol'a g ndermis oldugu bilinir. Entre nous soit dit (aramizda kalmali), Gogol (o zamanin Gogol' ) o c mleyi ve t m mektubu okudugu zamandan daha komik bir sey olabilecegine a klim ermiyor!.. Ama g l n tarafini bir kenara birakip, ger ekleri daima kabullenen bir kimse olarak, sadece onlari g steririm ve: Onlar erkekti!, derim.. Vatandaslarini nasil seveceklerini, onlar i in nasil z leceklerini, onlar i in her seylerini nasil fed a edebileceklerini bilirlerdi; ayni zamanda, onlardan uzak kalmayi ve onlar i in b azi seyleri yapmamanin gerektigini de bilirlerdi. Belinsky gibi bir adamin, kurt ulusu, yagsiz havu lu bezelye yemeginde aramasini nasil bekleyebilirsiniz!.. Fakat, s z n burasinda Shatov s ze karisti. Sandalyesinde huzursuzca kimildadiktan sonra, yere bakarak mirildandi: - S ylediginiz bu adamlar halki hi bir zaman sevmemislerdir, onlar i in hi aci ekmemisle rdir ve onlar i in hi bir sey feda etmemislerdir, daha ok, kendi rahatlari i in ancak t

asavvur etmislerdir. 41Bay Verkhoensky, fkeyle haykirdi: - Onlar halki sevmemisler mi? Ah, Rusya'yi o kadar ok sevmislerdir ki! Shatov da g zlerinden ates p sk rerek haykirdi: -Ne Rusya'yi ne de halki sevdiler. Bilmedigin seyi sevemezsin ve onlarin Rus hal kindan haberleri bile yok! Hepsi, siz de onlara dahilsiniz. Rus halkina aldirmad ilar bile, zellikle Belinsky; bu, Gogol'a yazdigi mektuptan belli olmustur. Belin sky, tamamen Krylov'un efsanesindeki merakli adam gibi, antika esyalar m zesindeki canli filin bile farkina varamiyor; fakat, b t n dikkatini Fransiz sosyalist bokb cek lerine veriyor; onlarin tesine bile ge emiyor. Bununla beraber, onun hepinizden ok d aha kafali oldugunu sanirim. Siz sadece halka aldiris etmemekle kalmadiniz, onla ra asiri bir igrenmeyle baktiniz. Halk deyince akliniza sadece Fransiz halki gel di; hem de sadece Paris'te yasayanlar ve Rus halkinin onlara benzememesinden uta ndiniz. Bu, iplak bir ger ektir! Halki olmayan insanin Tanrisi da olmaz. Suna kesin likle inanin ki, halka karsi anlayislarini azaltanlar ve onlarla iliskilerini ka ybedenler, kisa zamanda ve bu l de kendi z babalarinin bile g venini sarsacak bir dinsi z ya da k t bir insan olacaktir. Ger ekten s zediyorum! Bir ok bakimdan bunun dogrulugu t animlanmistir. Bu nedenledir ki, hepiniz ve hepimiz bu konuda, ya can sikici din sizler ya da sadece k t kisileriz. Siz de Bay Verkhovensky. Sizi bunun disinda tutm uyorum. Aslinda t m konusmam sirf sizi d s nerek oldu. Bunu bilirseniz memnun olacagim . Her zaman oldugu gibi b yle bir monologu bitirince (ve bu sik sik olurdu ona) Shat ov sapkasini kapti ve kapiya y neldi. Artik her seyin bittigine ve Bay Verkhovensk y ile b t n iliskilerinin tamamen kesildigine inanci vardi. Fakat, Bay Verkhovensky onu daima tam zamaninda durdurmayi basarabiliyordu. Oturdugu koltuktan elini babacan bir tavirla uzatarak: - B t n bu konusmalardan sonra barissak nasil olur, Shatov,' derdi. 42 Kaba ve utanga olan Shatov ince ve kibar olmaktan hoslanmazdi. Distan kaba bir in san olmakla beraber, i ten son derece duygulu ve ince bir insandi. Bazen l y ka irirdi; a ma, bundan sikinti duyan yine kendisi olurdu. Bay Verkhovensky'nin s zlerine karsi lik i inden bir seyler mirildanarak ve iri bir ayi gibi yerinde kapirdanarak birde n g l mser, sapkasini elinden atarak, yine eski yerine otururdu. Tabii, bu olaydan s onra hemen sarap ortaya gelir, Bay Verkhovensky uygun bir seyin, daha ok eski g nle rin nderlerinden birinin anisina kadeh kaldirirdi. 2 PRENS HARRY - BIR EVLENME TEKLIFI Bayan Stavrogin'in, en azindan Bay Verkhovensky'ye hayranligi kadar tutkun oldug u bir kisi daha vardi d nyada; tek oglu, Nicholas Stavrogin. Bay Verkhovensky onun greticisi olarak tutulmustu. O siralarda ocuk sekiz yaslarindaydi ve babasi u ari g eneral Stavrogin, karisindan ayri yasadigi i in, ocuk tamamen annenin bakimi altind a yetismisti. Samimiyetle s ylemek gerekir ki, Bay Verkhovensky, grencisinin g venini kazanmasini ve onu kendine baglamasini ok iyi bilirdi. Bunun b t n sirri, kendisinin de bir ocuk olmasinda sakliydi. O zamanlar orada degildim. Bay Verkhovensky'nin candan bir dosta ihtiyaci vardi. ocuk biraz palazlanir palazlanmaz, k k oglani arkada s edinmekte gecikmedi. Her nasilsa bu o kadar dogal oldu ki, aralarinda en ufak bir ayrinti dahi yoktu. O siralarda on ya da on bir yasinda olan bu k k dostunu, yar alanmis duygularini anlatmak; ya da yapmamasi gereken bir sey oldugunu d s nmeden, a ile sirlarindan s zetmek i in gece yarisi dahi olsa, uyandirirdi. Birbirlerinin koll arina atilir, beraberce aglarlardi. ocuk, annesinin onu ok sevdigini bilmekle bera ber, annesini pek sever g r nmezdi. Bayan Stavrogin onunla fazla konusmaz, ona ok az karisirdi; ama, her nasilsa, ocuk annesinin bakislarinin st nde dolastigini daima z ler ek hissederdi. Bununla beraber, Bayan Stavrogin oglunun egitimini ve terbiyesini ok 43g vendigi Bay Verkhovensky'ye birakirdi. O g nlerde ona son derece g venirdi. Sunu s y lemenin dogru oldugunu d s n r m ki, gretmen, grencisinin sinirlerini bir l ye kadar bozm sorumludur. Nicholas on alti yasina geldigi zaman liseye verildi. Son derece si ska, asin sessiz ve dalgin bir ocuktu. (Daha sonralari fiziki yapisinin g c ile nl olm ustu). Surasi da anlasilmalidir ki, eger iki dost birbirlerinin kollarinda aglas iyorsa, bunun evdeki anlasmazliklardan dolayi olmasi sart degildir. Bay Verkhove

nsky, k k dostunun ruhuna girmesini, onda se kin hisler uyandirmasini, z nt n n belirsiz d ularini ona asilamasini ok iyi basardi. (Bu eyleme, sanki b yle bir sey m mk nm s gibi, ok deger verenler vardir.) Biraz ge de olsa, gretici ile grencisinin ayrilmalari ok iy i oldu. Delikanli, lisede okudugu ilk iki yil, yaz tatillerinde eve gelirdi. Bayan Stavr ogin ve Bay Verkhovensky'nin Petersburg'da oldugu siralarda, annesinin evinde ya pilan edebi toplantilarda bulunurdu. Sadece seyreder ve dinlerdi. ok az konusurdu ; eskisi gibi yine sessiz ve utanga ti. Bay Verkhovensky'ye karsi eski bagliligi o lmakla beraber, biraz ekimserdi; onunla aralarindaki ge misten s zetmek istemez gibi g r n rd . grenimini tamamladiktan sonra, annesinin istegine uyarak orduya basvurdu ve ki sa zamanda, en taninmis Atli Muhafiz S vari Alayi'na girdi. Annesi onu resmi elbis esi ile g rmesi i in gelmemis, Petersburg'dan arada sirada mektup yazmakla yetinmist i. Bayan Stavrogin, reformdan sonra eski gelirinin ancak yarisini aldigi halde, ogluna g z n kirpmadan para yollardi. Bayan Stavrogin uzun yillar yapmis oldugu tutum la olduk a hatiri sayilir bir servet biriktirmisti. Oglunun Petersburg'un en y ksek sosyetesindeki iliskileri ile yakindan ilgilenirdi. Kendisine kismet olmayan b t n s eyler, zengin ve gelecegi pek parlak olan ogluna kismet oluyordu. Bayan Stavrogi n'in r yasinda bile g remedigi sekilde dostluklarini yeniliyor ve her yerde b y k bir il gi ile karsilaniyordu. Fakat ok ge meden garip s ylentiler Bayan Stavrogin'e kadar ge lmeye basladi; gen adam birden bire eglence 44 lemine dalmisti. Kendisini kumara ya da i kiye kaptirmis degildi; fakat, yabanice y apilan ilginliklarindan, atinin ayaklari altinda ezilen insanlardan ve y ksek sosye tede iliski kurdugu bir kadina kabaca davrandiktan sonra onu herkesin i inde rezil etmesinden s z ediliyordu. B t n bu s ylentilerde igren bir ger egin payi var gibi g r n yo Ayrica, bunlara ek olarak, basit bir kavgaci oldugu ve karsisindaki kimselere ha karet etmekten zevk aldigi i in, laf olsun diye kavga ikarip, hakaret ettigi de s yle niyordu. Bayan Stavrogin meraklanarak z ld . Bay Verkhovensky, b t n bunlarin asiri zengi n bir evrenin ilk firtinali atilislari oldugunu, zamanla bu firtinanin durulacagi ni ve oglunun hareketlerini, Shakespear'in bir kitabinda oldugu gibi, Prens Harr y'nin Falstaff, Poins ve Bayan Quikly ile beraber yaptiklari asiri ilginliklara b enzeterek, onu avutmaya alisirdi. Bu kez, Bayan Stavrogin, son zamanlarda Bay Ver khovensky'ye "Sa ma, sa ma!" diye bagirdigi gibi bagirmadi; tersine, onu dikkatle di nledi ve ondan durumu daha ok a iklamasini istedi. Sonra, Shakspear'in lmez oyununu alip b t n ayrintilarini inceleyerek okumaya basladi. Fakat, okudugu oyun arasindaki benzerligi pek etkili bulmadi. Yazdigi bir ok mektuba, b y k bir heyecanla cevap bekl edi. Fazla beklemesine de gerek kalmadi. Kisa bir s re sonra k t haber hemen ulasti; Prens Harry, hemen hemen ayni anda iki d ello yapmis, birinde rakibini ld rm s, ikincis inde ise agir yaralanmisti. Bu y zden de askeri mahkemeye verilmisti. Sonunda, r tbe sinin indirilmesine, bazi haklarinin kaldirilmasina ve bir piyade alayina s rg n g nde rilmesine karar alinmisti. Bazi s z ge er kisilerin sayesinde bu kadar ucuz kurtulabil digi de s ylenmiyor degildi. 1863 yilinda nasil olduysa tekrar g ze girdi; bir serit verip onu avus yaptilar ve sonra, olduk a abuk olarak eski r tbesi geri verildi. Bu s re i inde, Bayan Stavrogin, Pe tersburg'a, rica dolu en azindan y z mektup yollamisti. B yle olagan bir durum karsi sinda, k lmek zorunda kaldigina aldirmamisti bile. Terfisinden hemen sonra gen adam i stifa etti; fakat, Skvoreshniki'ye d nmedigi gibi annesine mektup yazmayi da tamam en kesti. Sonunda, el altindan 45yapilan arastirmalardan sonra halen Petersburg' da oldugu grenildi; sosyeteye g irmedigi anlasildi. Tahminlere g re, bir kovuga sinmis saklanmaktaydi. Bir s re sonr a, garip kimselerle arkadaslik yaptigi; Petersburg'un yoksul memurlariyla, yasan tilari i in kibarca dilenmeleri gereken ordudan ayrilmis subaylarla, sarhoslarla d ostluk kurdugu ve onlarin ailelerini ziyaret ettigi; gecelerini, g nd zlerini karanl ik inlerde, Allah bilir daha hangi pis bodrumlarda ge irdigi; st basi yirtik perisan dolastigi ve g r n se g re, bu sekildeki yasantisindan memnun oldugu ortaya ikti. Annesi nden para istemedi; kendisine ait k k bir m lk vardi; burasi bir zamanlar babasi genera l Stavrogin'e aitti ve ona k k bir gelir sagliyordu. S ylentilere g re, bu m lk n Saksonya bir Alman'a kiralamisti. Nihayet, annesi onu, geri d nmesi i in kandirdi ve Prens H arry ilimize geldi. iste onu ilk defa orada g rmek ve yakindan tanimak firsatini b uldum.

Yirmi bes yasinda, yakisikli bir gen ti ve itiraf etmeliyim ki, bende ok iyi bir et ki birakti. st basi perisan, votka kokan bir serseri ile karsilasacagimi sanirdim. Tersine, o g ne kadar karsilastigim centilmenler arasinda en g z alici, son derece sik giyimli ve ancak, y ksek sosyeteye aliskin kimselerde g r lebilecek kadar efendice tavirlari olan bir gen ti. Sasiran sadece ben degildim; b t n il sasirmisti; kuskusuz , Bay Stavrogin'in b t n ge misini bilen, (nasil grendikleri tahmin bile edilemezdi) b t n olaylari en k k ayrintilarina kadar grenmis bulunan sehir halki da sasirmisti. Ayrica , anlatilanlarin yarisindan fazlasi da dogruydu. Yeni gelen bu ziyaret i, b t n kadinl arimizin da aklini basindan almisti. Kadinlar hemen ikiye b l nd ler; bir tarafta ona delicesine tapanlar ve diger tarafta ondan lesiye nefret edenler vardi; fakat, he r iki taraf da onun i in deli oluyordu. B azilan, kalbinin derinliklerinde belki s akli bir sirrin bulunabilecegini d s nd klerinden zellikle b y leniyordu; bazilari ise, onu n bir katil olmasindan heyecanlaniyordu. ok iyi tahsil g rm s oldugu da muhakkakti; nk , k bilgili bir gen ti. Kuskusuz, bizi etkisi altina almasi i in fazla bilgiye de gere k yoktu; fakat o, nemli, olduk a ilgin konulara deginebi46 liyor, bu deginmesi kayda deger derecede mantikli oluyordu. Olduk a garip bir sey olarak sundan da s zedeyim; hemen hemen daha ilk g n hepimiz, onun son derece anlayi sli bir kisi oldugunu anladik. Konuskan degildi. Al ak g n ll , ayni zamanda, hepimizden cesur bir adamdi. Kendine g veni olan bir kisiligi vardi. Ilimizin z ppeleri ona ki skan likla bakiyorlar ve onun yaninda daima silik kaliyorlardi. Ayni zamanda, y z de sasirticiydi; sa lari koyu siyahti; a ik renk g zlerinde biraz fazla rahatlik ve berra klik vardi; cildi biraz fazla ince ve beyaz, rengi ok parlak ve duruydu; disleri inci gibi g r n yordu; bununla beraber, son derece irkin sayilabilirdi. Bazilari, y z n n bi maskeyi andirdigini s yl yorlardi; hayret edilecek derecede olan fiziki kuvvetinden de s zediliyordu. Olduk a uzun boyluydu. Bayan Stavrogin, ogluna gururla bakmakla b eraber, i inde b y k bir h z n duyardi. Bizimle beraber alti ay ge irdi; sessiz, bezgin ve o lduk a k sk nd ; toplantilarda g r n yor ve b y k bir inat ilikla ilimizin t renlerine uymaya u. Baba tarafindan valinin akrabasi oldugundan valinin evine yakin bir akraba gi bi kabul ediliyordu. Fakat, aradan birka ay ge tikten sonra, vahsi canavar birden t irnaklarini g stermeye basladi. Sirasi gelmisken s z edeyim ki, sabik valimiz, iyi kalpli Ivan Osipovich, biraz ya sli bir kadina da benzerdi; ama, ok iyi bir aileden gelme ve sosyete iliskileri g l b ir kisiydi. Zaten, ilimizin olaylarinda hi bir aktif rol oynamadan aramizda bu kad ar uzun yillar kalmasinin nedeni de buydu. Konukseverligi, kendisini sevdirmesin i bilmesi bakimindan i inde bulundugumuz zorlu devirde valilik etmek i in degil, esk i iyi g nlerde kibar takiminin arasinda bulunmak i in yaratilmis bir insandi. Ili, o nun degil Bayan Stav-rogin'inin y nettigi daima s z konusu olurdu. Tabii, bu alayli bir s ylentiydi; fakat korkarim ki, s ylenenler arasinda dogru olan tek s z bile yoktu . Ilimizde, bu konu hakkinda olduk a fazla saka yapilirdi! Aslina bakilacak olursa , Bayan Stavrogin, ilimiz halki tarafindan son derece sevilmesine aldirmadan, so n birka yildan beri kendini kamu islerinden bilerek geri ekmis ve g n ll olarak kendisi ne izdigi sinirin disina ikmamaya karar vermisti. Kamu 47isleri yerine, birdenbire kendi m lk n n y netimi ile ilgilenmeye baslamisti. Iki ya d a yil sonra, gelirini hemen hemen eski d zeyine ikarmisti. Eski romantik ilgileri ye rine (Petersburg'a yolculugu, dergi ikarmak arzusu gibi...) giderlerini kismaya v e tutumlu olmaya baslamisti. Hatta, Bay Verkhovensky ile arasinda bir bosluk bir akmis, kendisine baska bir ev tutmasina izin vermisti (Bay Verkhovensky her firs atta bu izni koparabilmek i in bir s r bahaneler uydurarak Israr ederdi). Zaman zaman Bay Verkhovensky, ondan yavan bir kadin olarak s z ediyor ya da daha ok alay edere k "yavan dostum" diyordu. Tabii, b t n bu sakalari, asiri bir saygi i inde ve en uygun zamanda oluyordu. Bayan Stavrogin'in dar er evesindeki dostlari arasinda olan bizler, herkesten ok Bay Verkhovensky, Bayan Stavrogin'in oglunu yepyeni bir umut ve hatta bir esit hayal gibi g rd g n anliyorduk. Ogluna olan d sk nl g , onun Petersburg sosyetesinde basarilar ka digi zamandan baslamis ve r tbesinin indirildigi haberinin gelmesi ile de g lenmisti. Bununla beraber, ondan korktugu a ik olarak belliydi ve onun karsisinda bir k leymi s gibi durdugu g zden ka miyordu. Belirsiz, esrarli ve kendisinin bile adlandiramadi gi korkusunu anlayabiliyordum. ogu zaman, kimsenin bakmadigi anda, Nicholas'i, ak lindan bir seyler ge irerek uzun uzun s z yordu... ve ondan sonra, vahsi canavar disle

rini g stermeye basladi. Prensimiz birden ve nedensiz yere, degisik kisilere insani hayrete d s recek kadar z orbalik yapti. nemli olan, bu zorbaliklarin duyulmus t rde olmamalari, her zaman ya pilan zorbaliklardan ok degisik, anlamsiz, ocuk a, sa ma olmalaridir; zorbaligin neden inin bilinmesi, ancak Allaha zg d r. Kul b m z n en saygideger, eski yelerinden biri olan, az yaslica ve centilmen Peter Gaganov'un, s yledigi her s z n pesinden, heyecanlanarak ; "Hayir, 48 efendim, beni burnumdan tutup kimse s r yemez" demek gibi saf bir aliskanligi vardi. Eh, bu s zde k t bir anlam yoktu. Fakat, bir g n etrafina toplanan, kalabalik olmayan y e grubuna (grupta bulunan b t n yeler nemli kisilerdi) hararetle bir seyler anlatirken , b y k bir aliskanlikla yine bu deyisi kullandigi zaman, tartismaya karismadan grup tan biraz ilerde duran Nicholas Stavrogin, birden Bay Gaganov'a yanasti; hi bekle nmedik bir hareketle, adamcagizin burnunu iki parmagi ile sikica yakaladi ve onu birka adim y r tt . Bay Gaganov'a herhangi bir kin g tm s olmasi m mk n degildi. Hi affedi cek bile olsa, onun bu hareketinin ancak ocuk a oldugu d s n lebilir; bununla beraber, bu hareket yaptigi sirada dalgin oldugu, sanki aklini ka irmis gibi g r nd g de s ylendi; fak at, bu d s nceye, uzun bir s re sonra varilmisti. Olayin meydana gelmesinden bir dakik a sonra, herkes, hakareti bilerek yaptigini ve ni in yaptigini bildigini, sonra da hi pismanlik duymadan neseyle g l msedigini g rd . B y k bir g r lt ikti; kalabalik onun virdi. Nicholas kendi etrafinda d n yor ve evresinde bagirip agiran yelere merakla baki yordu. Sonunda, tekrar d s nceye dalmis gibi g r nd ; (bana b yle s ylenmisti) y z n eksitti li bir tavirla hakarete ugrayan Peter Gaganov'un yanina gitti ve b y k bir z nt yle abuk a uk konusarak: - Aman affedersiniz, efendim, diye mirildandi. Neden birdenbire b yle yapmak isted igimi serefim hakki i in bilmiyorum... b yle sa ma bir sey... Is olsun diye yapilmis bir hakaret havasini tasiyan bu z r di-leyis de yeni bir hak aretten baska bir sey degildi. Bagrismalar b sb t n artti; fakat, Nicholas omuz silkti ve oradan uzaklasti. Olay yakisik almazligi bir yana, son derece budalaca, nceden d s n lerek, hesapli olara k yapildigi ilk bakista anlasilan bir hareketti. Bu nedenle de, t m topluma y neltil mis ve kasitli bir hareketti. Herkes onun bu davranisini b yle anlamisti. Bay Stav rogin, derhal ve oybirligiyle kul pten ikarildi; ondan sonra b t n kul p yeleri adina vali ye bir dilek e yazilmasi kararlastirildi. Validen, 49kendisine taninan yetkilere dayanarak, (olayin durusma sonucunu beklemeden) bu azili "sosyete zorbasini" hemen tutuklamasini ve b ylece ilimizin yasalara saygi g steren namuslu halkinin saldirilardan korunacagini ve huzurun saglanacagini bild irip, gereken ilgiyi g stermesi istendi. Dilek eye masum bir fkeyle "belki Bay Stavro gin i in bir yasa bulunup onun bu hareketlerine engel olunabilir" diye bir de ek y apilmisti. B yle yazmalarinin tek nedeni, valiye, Bayan Stavrogin i in tas atmak i stemeleriydi. Bu isi b y t rken b y k bir zevk duydular. Aksi gibi vali ilde yoktu; gebeli gi sirasinda kocasi len ok sevimli dul bir hanimin ocugunun vaftiz babasi olmak zere ilin yakin bir kasabasina gitmisti. Fakat, oradan abuk d nmesi bekleniyordu. Bu ar ada hakarete ugramis ok saygideger Bay Gaganov'u pohpohluyorlardi; halk onu kucak liyor ve p yordu; b t n il halki onu ziyarete gidiyordu. Hatta, onun adina bir ziyafet vermeye karar verildi ve onun ricasi ile bu girisimlerinden vazge tiler. Kimbilir, belki de, insanin burnundan yakalanip s r klenmesinin b yle bir ziyafete degmeyecegin i onlar da anlamislardi. Oysa, bu nasil olmustu? B yle bir sey nasil olabilmisti? Kayda deger husus sudur k i, ilimizde hi kimsenin, bu vahsi olayi delilige yormak aklina gelmedi. Dernek ki , Bay Savrogin gibi akli basinda bir insandan b yle bir davranis beklemeye egiliml eri vardi. Hemen sonra olan, her seyi a iklar g r nen, herkesi rahatlatan olaya ragmen , ben bile bunu nasil a iklayabilecegimi bilemiyorum. Sunu da ilave edeyim ki, d rt yil sonra, kul pteki olay hakkinda ekinerek sordugum soruya, Stavrogin kaslarini ata rak: -Evet, o siralarda kendimde degildim, dedi. Fakat, olaylarin sirasini atlam amam gerekir. Genel nefretin kabarmasi ile herkesin "azgin, sosyete zorbasi" nin st ne s smesi benim de merakima neden oldu. Herkes, bu tek hareketin, nceden kararlast irilip hesaplanarak, topluma karsi yapilmis bir hakaret oldugunda hemfikirdi. Hi kusku yoktu ki, bu gen , kimseye yaranamamis ve b t n d nyayi kendi aleyhine 50

d nd rm st ; fakat, bunu nasil basarabilmisti? S z ge en olaydan nce ne kimseyle tartismis de kimseye hakaret etmisti; aksine, birisiyle konusma firsati buldugu takdirde, tavirlari, moda dergilerinde oldugu gibi ok kibar olmustu. Tahminimde aldanmiyors am, ondan, kibirli oldugu i in nefret etmislerdi. Daha nce onun i in deli olan kadinl arimiz bile, simdi, erkeklerden ok ses ikariyorlardi. Bayan Stavrogin son derece saskindi. Bu olaydan sonra Bay Verkhovensky'ye, oglun un ilde bulundugu alti ay s rede, her zaman b yle bir olay bekledigini; hi degilse "b u esit" bir olay bekledigini itiraf etti. Bu, ayni zamanda, bir annenin ok ilgin bi r itirafiydi. Bayan Stavrogin, bu olayi duydugu zaman "basladi", diye titreyerek d s nm st . Kul pte olan olayin ertesi sabahi, bu olay hakkinda oglundan genis bilgi alma ya kararli olmakla beraber tir tir titremisti. B t n gece uyuyamamisti ve hatta, sab ahleyin erkenden kalkip Bay Verkhovensky'nin alisma odasina gitmis ve simdiye kad ar kimsenin n nde aglamadigi gibi g zyaslari i inde ondan fikir almak istemisti. B t n iste gi, Nicholas'in hi olmazsa bir seyler s ylemesi, hareketlerinin amacini bildirmesiy di, ki Nicholas annesine karsi her zaman nazik ve saygiliydi. Kaslarini atarak an nesinin konusmasinin bitmesini beklemis, birden yerinden kalkip annesinin elini p t kten sonra tek kelime bile s ylemeden ikip gitmisti. Ayni aksam, sanki maksatli ola rak yapilmis gibi, baska bir olay meydana geldi. Ilk olaydan daha az vahsi ve si radan olmakla beraber, kamuoyunun genel durumu nedeniyle, ildeki bagirtilarin y ks elmesine neden oldu. Bu kez kabak, Liputin'in basina patladi. Bayan Stavrogin'le g r smesinden hemen sonr a, Stavrogin'i g rmeye geldi ve o aksam karisinin dogum g n serefine evinde d zenleyece gi toplantiya onur vermesini zellikle rica etti. Bayan Stavrogin, oglunun b yle asa gilik kimselerle dostluk kurmasini arzu etmemekle beraber, ogluna bu hususta bir sey s ylemekten ekiniyordu. Bay Stavrogin, Liputin disinda, nc tabakadan baskalari ile de iliski kurmustu ve bu iliskilerinden memnun g r n yordu. Liputin'i bir ok kereler 51g rd g halde evine o zamana kadar hi gitmemisti. Liputin'in onu, bir g n nce kul pte ola olaydan t r agirdigini; yerli bir liberal oldugundan bu olayi memnunlukla karsiladig ini; kul p yelerine b yle davranan birinin ikmasi gerektigine ve bu hakaretin tam yeri ni bulduguna kalben inandigini sezen Stavrogin bir kahkaha atarak, toplantiya ge lecegine dair s z verdi. ok se kin olmamakla beraber olduk a kalabalik ve neseli bir gruptu. Magrur ve kiskan o lan Liputin, yilda ancak iki kere ziyafet verir; fakat, hi bir masraftan ka inmazdi. En serefli konuk olan Bay Verkhovensky, hastaligi dolayisiyla toplantiya geleme misti. ay, aperitif ve bolca i ki vardi; masada oyun oynaniyor ve gen ler yemegin hazi rlanmasini beklerken piyanonun esliginde dans ediyorlardi. Stavrogin, son derece g zel gen bir kadin olan ve kendisinden ok rken Bayan Liputin'i dansa kaldirdi. Odad a iki tur attiktan sonra kadinin yanina oturdu. Onunla sohbet edip, onu g ld rd . Sonu nda gen kadinin g ld g zaman ok g zel oldugunu farkedince, birden kadinin beline sarildi ve kendine ektikten sonra herkesin i inde uzun uzun dudaklarindan pt . Son derece kork an zavalli kadin hemen bayildi. Stavrogin, sapkasini alip kadinin kocasina gitti . Adamcagiz, genel saskinligin arasinda aptal aptal duruyordu. Stavrogin, adamin y z ne bakinca utandi ve aceleyle mirildandi: "Kizmayiniz". Sonra alelacele odadan i kti. Liputin, hemen onun ardindan kostu; k rk paltosunu giymesine yardim ettikten sonra yerlere kadar egilerek onu ugurladi. Ama ertesi g n, ger ekten masum olan bu o lay, nceki olaya eglenceli bir ek oldu. Bu eklenti, Liputin'e genel bir n kazandir di ve bu olayi sonradan kendisi yararina kullanmasini bildi. Sabah on sularinda, Liputin'in yilisik, hoppa ve al yanakli, otuz bes yas civari nda olan hizmet isi Agafya, efendisinden bir mesajla Stavrogin'lerin evine geldi. Hizmet i "gen centilmeni" zel olarak g rmekte dayatti. Stavrogin'in k t bir bas agrisi ol masina ragmen hizmet iyi g rmek zere geldi. Mesajin verildigi zaman Bayan Stavrogin r astlantiyla orada bulunuyordu. \ 52 Agafya, acele acele bir makine gibi konusmaya basladi. - Bay Liputin, efendim, her seyden nce, en derin saygilarini size iletmemi, sagli ginizi, d n geceki olaydan sonra rahat uyuyup uyuyamadiginizi, bu sabah kendinizi nasil hissettiginizi sormami emretti. Stavrogin g l msedi. - Efendine selamlarimi bildir ve tesekk r et, dedi. Ona s yle, Agafya, sehrin en aki lli adami o.

Agafya'nin dili b sb t n z ld . - Bay Liputin, efendim, bu s ylediklerinizi nceden tahmin ederek, sizin de en az on un kadar akilli oldugunuzu s ylememi istemisti. - Oh! Fakat, sana b yle s yleyecegimi nasil bilebilirdi ki? - Bunu nasil bildiklerini bilemiyorum, efendim; fakat evden ayrildiktan sonra ko sarak pesimden geldi. Hatta, basinda sapkasi bile yoktu. "Sakin unutma, Agafya, dostum" dedi. "Sana, efendine, ilin en zeki adami oldugunu s yle, derlerse, hemen s yle cevap verirsin: Bunu kendisi de biliyor ve ayni seyi sizin i inde diliyor, efe ndim..." *** Sonu ta, valiyle de g r s ld . Candan, iyi kalpli Ivan Osipovich, yolculuktan hen z d nm s ve l p tarafindan yapilan hararetli sik yeti ancak duyabilecek kadar zamani olmustu. Bi r seyler yapmasi gerektiginden s phe yoktu; ama, kendisini saskin hissetti. Konuks ever ihtiyarimiz da bu gen akrabasindan ekinir g r n yordu. Bununla beraber, Stavrogin'i , kul p yelerinden ve hakaret ettigi kisiden z r dilemesi; ama, bunu tatmin edecek bir bi imde, gerekirse mektupla da saglamlastirmasi i in kandirmak zere karar verdi; ond an sonra da, yumusak bir dille, ili terketmesi; rnegin, inan larini gelistirmek zere Italya'ya ya da neresi olursa olsun Avrupa'ya gitmesi i in onu razi etmeye alisaca kti. Vali bu 53kez Stavrogin'i kabul salonuna aldi (diger zamanlarda, gen adam bir akraba olar ak eve serbest olarak girer ikar ve her tarafta dolasirdi). Salonun bir k sesinde, o k iyi yetistirilmis ve ayni zamanda vali ailesinin yakin dostu olan, Alyosha Tel yanikov, bir masanin st ndeki posta paketlerini a makla mesguld ; salonun yanindaki oda da, valinin eski bir dostu olan, sismanca ve din g r n sl albay, salon kapisina yakin bi r pencerenin n ne oturmus Voice'yi okuyor, odanin yanindaki salonda ge enlerle hi ilgi lenmiyordu; aslinda, sirti kapiya d n k oturuyordu. Ivan Osipovich, hemen hemen bir fisilti halinde esas konuya deginmeden konusmaya basladi; fakat, d smanca bir tavi rla oturuyordu. Rengi soluktu ve g zlerini yere dikmisti. Arada bir, sanki siddetl i bir bas agrisindan aci ekiyormus gibi kaslarini atiyordu. Sevimli ihtiyar adam, s ylediklerinin yani sira: - Iyi ve sefkat dolu bir kalbin var, Nicholas, dedi. K lt rl ve y ksek sosyeteye girmis bir kisisin ve bug ne kadar da halin ve tavrinla kendini ok iyi tanitarak, hepimiz i in degerli olan annenin y z n g ld rd n. Ve simdi her sey garip bir duruma girdi; bu da h pimiz i in b y k aksiliktir. Bir aile dostu, sizi kalben seven bir b y g n z olarak konusuyor m ve yakin bir akrabam oldugunuzdan s zlerimden alinmayacaginizi umarim. S yleyin ba na, yasaya aykiri d sen b yle hareketlerde bulunmaniza sizi s r kleyen nedeni grenmek ist erim? Sanki kendinizi kaybetmiscesine yapmis g r nd g n z b yle davranislarin anlami nedir? Nicholas, sabirla ve can sikintisi ile dinliyordu. Birden g zlerinde, ok kisa s ren k urnazlik ve alay kivilcimlari yanip s nd . Huysuz bir tavirla: -Bunlari neden yaptigimi size s ylesem iyi olacak, dedi. Sonra etrafina bakinarak Ivan Osipovich'in kulagina egildi. ok g rg l Alyosha Telyanikov, pencereye dogru birka adim daha uzaklasti ve y z Voice'nin rkasinda kalan albay, hafif bir ks r kle girtlagini temizledi. Zavalli Ivan Osipovich aceleyle ve g ven le kulagini uzatti; son derece merakliydi. Iste tam bu anda 54 hi olmayacak, bununla beraber, baska bir deyisle gen adamdan beklenebilecek bir se y oldu. Ihtiyar adam, kulagina ilgini bir sir fisildanacagini beklerken, kulagini n st kisminin Nicholas tarafindan siddetle isirildigini hissetti. B t n v cudu rperdi ve solugu kesilecekmis gibi oldu. Boguluyormus gibi inledi. - Nicholas, bu ne bi im sakadir? Alyosha ve albay ne oldugunu hen z anlayamamislardi; ayrica, Nicholas'in ne yaptig ini g remiyorlar ve son dakikaya kadar vali ile Nicholas'in birbirleriyle fisildas tiklarini d s n yorlardi; bununla beraber, ihtiyar valinin y z ndeki saskin ifade, onlari telasa d s rd . Daha nce karar verildigi gibi yardima kosmalari mi yoksa, biraz daha be klemeleri mi gerektigine karar veremeden birbirlerine bakistilar. Nicholas bunu sezmis olacak ki dislerinin arasindaki kulagi biraz daha kuvvetlice isirdi. Kurbani tekrar: - Nicholas, Nicholas! diye inledi. Tamam artik, bu kadar saka yeter... hadi bira

k simdi! Bir dakika daha s rm s olsaydi, zavalli adam korkudan lecekti; fakat canavar ona acid i ve kulagini bagisladi. Ihtiyarin l m korkusu tam bir dakika s rd ve bundan sonra da z erine fenalik geldi. Fakat, yarim saat sonra Nicholas tutuklanmis ve simdilik n be t i odasindaki zel bir h creye kapatilarak kapisina da zel bir n bet i dikilmisti. Olduk a ert bir karar alinmis olmakla beraber, yumusak huylu valimiz ylesine kizmisti ki, Bayan Stavrogin'le bile karsilasmayi g ze alarak b t n sorumlulugu y klenmisti. Durumun a iklanmasi i in valinin yanina kosan Bayan Stavrogin'in kapidan evrilmesi herkesin agzini bir karis a ik birakti; vali konagina kabul edilmeyen Bayan Stavrogin araba sindan inmeden, saskinlikla gerisin geriye d nmek zorunda kaldi. Sonunda her sey anlasildi! Sabahin saat ikisinde, o ana kadar, son derece sakin olan ve hatta, uyuyan tutuklu, birdenbire g r lt 55etmeye, ilgin gibi kapiyi yumruklamaya basladi; kapinin g zetleme deligindeki par makligi inanilmamayacak bir g le s k p aldi ve camini kirarak ellerini feci sekilde kes ti. N bet i subay bir manga askerle, anahtarlar elinde kosup geldi ve sayica st n olduk larindan azan tutuklunun zerine atlayip onu baglayabilmek i in kapinin a ilmasini emr etti; i eri daldiklarinda onun, siddetli bir beyin hummasi ge irmekte oldugunu anlad i. Annesinin evine g t r ld . Her sey bir anda aydinlaniverdi. Onu muayene eden, ilimizi n doktoru da ayni fikirdeydi. Hasta, her ne kadar akli dengesi yerinde g r n yorsa da, nce bilincini kaybetmisti; zaten g nden beri olan olaylar bunun a ik bir kanitiydi. B u bakimdan, anlasildigina g re, bunu ilkin sezinleyen Bay Liputin olmustu. Duygulu bir kimse olan Ivan Osipovich pek sasirmisti; ama, ok ilgin ger ek, Ivan Osipovich' in bile, Nicholas'in bilinci yerinde oldugu halde delice hareketlerde bulunacagi na inanmis olmasidir. Kul pte b t n yeler, utaniyorlar ve bu kadar a ik bir seyi nasil g re mediklerine; olagan st b t n olaylarda, bu durumu fark edemediklerine hayret ediyorlard i. Durumu kuskuyla karsilayanlar da olmakla beraber, bunlar fazla tutunamadilar. Nicholas iki aydan fazla yatti. Kons ltasyon i in Petersburg'un en nl doktoru getirtil di; Bayan Stavrogin'i b t n il ziyaret etti. Kendisini ziyarete gelenlerin hepsini b agisladi. Ilkbaharda, Nicholas tamamen iyilesti ve annesinin Italya'ya gitmesi t eklifini itirazsiz kabul etti; Bayan Stavrogin, hepimizle vedalasmasi ve gerekli yerlere z r dilemesi i in onu ikna etmisti; Nicholas, annesinin bu teklifini de itir azsiz kabul etti. Kul pte herkes, onun, Bay Gaganov'u evinde ziyaret ettigini ve B ay Gaganov'un bundan son derece memnun oldugunu biliyordu. Nicholas, bu ziyaretl eri sirasinda ok ciddi ve biraz nesesiz g r n yordu. Herkes onu i ten gelme bir sempati i le karsiliyor; fakat, nedense Italya'ya gitmesinden memnun g r n yordu. Ivan Osipovich bile g zyaslarini tutamadi; ama, nedense onu kucaklamaya bir t rl yanasmadi. Ger ekten , il halkinin ogunlugu, onun kendileri ile alay ettigine ve hastaliginin pek 56 nemli olmadigina inaniyordu. Nicholas, Bay Liputin'i de ziyaret etti. - S yler misiniz? Zeki oldugunuzu s yleyecegimi nasil anlayip da Agafya'ya verecegi cevabi nceden bildirdiniz? Liputin g lerek: - ok basit, dedi. nk , sizi akilli bir kisi olarak kabul ederim ve bu nedenle de vere ceginiz cevabin ne olacagini nceden kes-'tirebildim. -Ne de olsa ilgin bir raslanti. Ama yine de, bana sunu s yleyin; Agafya'yi g nderdigi niz zaman, benim bir deli degil de akilli bir adam oldugumu d s nd n z, degil mi? - En akilli ve en mantikli bir kisi oldugunuza inanirdim. Sadece, bilincinizin y erinde olmadigi kanisindaymisim gibi bir tavir takindim. - O zaman siz de benim i imden ge enleri anlamis ve bana Agafya ile haber g ndermistin iz. S z n n burasinda Nicholas kaslarini atarak: - Korkarim ki biraz yanildiniz, ger ekten hastaydim, o zaman, diye mirildandi. Sonra: - Allah, Allah! diye bagirdi. Bilincim yerinde oldugu halde insanlara saldirabil ecegimi ger ekten d s nebiliyorsunuz demek? Neden yle davranmis olayim? Liputin, verecek bir cevap bulamadi. Nicholas'in rengi biraz u mustu, ya da Liputi n'e yle geliyordu. - Ne olursa olsun, d s nce zinciriniz ok eglenceli. Agafya'ya gelince, onu zellikle ba na hakaret etmek i in g ndermis oldugunuzu anliyorum, tabii.

- Yoksa sizi, d elloya agirmami mi bekliyordunuz? - Oh, hayir! Sahi, d ellodan hoslanmadiginizi duymustum... Liputin, ezilmis g r nd . - Fransizlari neden kopya etmeliyiz? 57- Ulusal t relere sadiksiniz, degil mi? Liputin, biraz daha ezilmis g r nd . Masanin en g ze arpan yerinde Considerant'in bir cildini g ren Nicholas: - Bak hele! diye haykirdi. Bu da nesi? Yoksa, Fourierist ol-mayasin? Eger yleysen hayret etmemeliyim! Bu Fransizca'dan eviri degil mi? Parmagi ile cilde vurarak bir kahkaha atti. Liputin, t k r r gibi haykirarak sandalyesinden firladi. - Hayir, Fransizca'dan eviri degil! Sadece Fransizca'dan degil, insanlik leminin d ilinden evrilmistir! Evren, sosyal toplumunun ve evren uyumunun dilinden... Iste bu, b yle bir eviri, efendim! Ve sadece Fransizca'dan degil! Nicholas g lmeye devam ederek: - Yok canim! dedi. Fakat b yle bir dil var mi? Bazen k k bir ayrinti, insanin uzun bir s re dikkatini eker ve bu ayrinti her seyi disl ar. Daha sonra, Bay Stavrogin hakkinda s yleyecegim ok sey var; fakat, simdi, sirf merak nedeniyle, belirtmek isterim ki, Liputin, dikkate degmez ve hemen hemen se fil kilikli, kiskan bir koca ve zalim bir aile reisi olan, cimri ve faizci, yemek artiklarini ve mum diplerini kilit altinda saklayan ve ayni zamanda gelecegin, ancak Allah tarafindan bilindigi "Toplum uyumu"na bagli olduguna, kendi varligin a oldugu kadar, Rusya'ya da mutlu g nlerin gelecegine de inanarak hayallere dalip, gecelerini sarhos ge iren, k k bir tasra memuruydu. Bu adam, ilimizde derme atma bir e v almak i in para biriktirmis; ikinci defa evlenip karisindan birka y z ruble drahoma almisti. Aslinda, kendisi de dahil olmak zere, belki de y z mil civarinda, "Evren, Sosyal Cumhuriyet ve Uyumu" na inanan tek bir kisi bile bulunmayan bir yerdeydi . Nicholas bazen, aranmayan bu Fourierist'i hatirladiginda: - Allah bilir b yle insa nlar nasil t rer! diye hayretle s ylenirdi. * * * 58 Prensimiz yildan fazla bir s re Avrupa'da kaldi; yle ki, hemen hemen ilimizdeki herk es tarafindan unutulmustu. Ama, Bay Verkhovensky'den grendigimize g re b t n Avrupa'nin altini st ne getirmis; Misir'a gitmis; hatta, Kud s'te bir s re kalmis; sonra, Izlanda 'ya bilimsel bir arastirma yapmak zere gidecek olan bir heyete katilarak Izlanda' ya bile gitmisti. Ayni zamanda, bir Alman niversitesinde, b t n bir kis egitim yaptig i da s yleniyordu. Annesine ok seyrek mektup yaziyordu; alti ayda bir, hatta daha s eyrek; fakat, Bayan Stavrogin ondan mektup almayisina ne kiziyor ne de g ceniyordu . Ogluyla arasinda bir kere b yle baslamis olan iliskiden sik yet etmiyor; araliksiz olarak Nicholas'inin hasretini ekiyor ve onu hayal ediyordu. R yalarini ve z nt s n kimse e a miyordu. Bay Verkhovensky'le bile dostluklari azalmis g r n yordu. Bazi planlar kuru yor ve g r n se g re, eskisinden daha eli siki oluyor; eskisinden daha ok para biriktiriy or ve k git oyunlarinda kay-bettiginden t r Bay Verkhovensky'ye kiziyordu. Nihayet, bu yilin nisan ayinda, Paris'ten, ocukluk arkadasi ve bir generalin dul karisi olan Praskovya Drozdov'dan bir mektup aldi. Sekiz yildan beri mektuplasma digi ve g rmedigi Bayan Drozdov mektubunda, Nicholas'in ailenin yakin bir dostu ol dugunu ve zellikle Lisa'nin arkadasi oldugunu (Lisa tek kiziydi); halen, Paris'te oturan Kont K.'nin evine (Petersburg'un nemli kisilerinden) bir ogul gibi kabul edilmis oldugunu ve hemen hemen b t n g nlerini onun evinde ge irdigi halde, yazin onlar la Isvi re'ye, Verney-Montreux'ye gelmek niyetinde oldugunu yaziyordu. Mektup kisa , amaci a ikti; ayrica, mektupta yazilanlardan baska bir sonu da ikarilmasi s z konusu olamazdi. Bayan Stavrogin vakit kaybetmeden, hemen hazirliklarini yapti ve yani na evlatligi Dasha'yi (Shatov'un kiz kardesi) alarak nisanin ortasinda Paris'e o radan da Isvi re'ye gitti. Temmuz ayinda yalniz olarak d nd . Dasha'yi Drozdov'larda b irakmisti; s yledigine g re, Drozdov'lar agustos ayinin sonlarina dogru ilimize gele ceklerdi. Drozdov ailesi de ilimizin toprak sahiplerindendi; Fakat, general Drozdov'un g rev i, Bayan Drozdov'un (Bayan Stavrogin'in okul 59arkadasi ve Bay Drozdov da Bay Stavrogin'in asker arkadasiydi), b y k iftliklerini ziyaretlerini devamli olarak nlemisti. Generalin l m nden sonra, (kocasi nceki yil lm st cisini bir t rl unutamayan dul karisi, hem acisini unutmak ve hem de Verney -Montre

ux'de z m k r yapmak zere ayni yilin yaz sonunda Avrupa'ya gitmisti. Yurda d nd g nde ilim yerlesmek kararindaydi. Sehirde, bos duran ve yillardir kepenkleri a ilmamis olan b y k bir konaklari vardi. Zengindiler. Bayan Drozdov, ilk evliligi sirasinda Bayan Tushin olarak taninirdi. Okul arkadasi Bayan Stavrogin gibi b y k bir m teahhidin kiz iydi. Drahomasi i in o da babasindan b y k bir para almisti. Emekli bir s vari y zbasisi o lan Tushin de varlikli ve olduk a yetenekli bir adamdi. l m yle, o zamanlar yedi yasind a olan kizi Lisa'ya olduk a y kl bir servet birakmisti. Simdi ise, Lisa yirmi iki yas inda gen bir kizdi ve ikinci evliliginden ocugu olmayan annesinin l m ile kendisine ka lacak servet disinda, halen en azindan 200.000 bin ruble serveti vardi. Bayan St avrogin, Avrupa yolculugundan ok memnun kalmis g r n yordu. Kendi d s ncesine g re, Bayan Dr zdov ile iyice g r st kten sonra bir karara varmisti ve b t n bunlari Avrupa d n s nde hemen Verkhovensky'ye anlatmisti; s phesiz, Bayan Stavrogin ok samimiydi; uzun bir s reden beri b yle sey olmamisti. Bay Verkhovensky, parmaklarini saklatarak: - Yasasin!... diye bagirdi. Son derece heyecanlanmisti; dostundan ayri kaldigi s rede ok z nt l yd . Bayan Stavrogin, A rupa'ya giderken onunla dogru d r st vedalasmamisti bile. Ayni zamanda, planlarindan da hi bahsetmemisti; Tabii, agzini siki tutamayacagi korkusundan olacak. O siral ar, k git oyununda y kl miktarda para kaybettigi i in de ona ok kiziyordu. Fakat, isvi re' ye adimini atar atmaz, oktan beri ok sert davrandigi dostunun g nl n almasinin gerektig ine karar vermisti. Tepeden inme bu ayrilik Bay Verkhovensky'nin hassas kalbi zer ine buz gibi bir etki yapti; stelik, sanki kasitliymis 60 gibi, ayrilik acisinin st ne, birtakim sasirtici sikintilar da kt . Bayan Stavrogin'in yardimi olmadan altindan kalkamayacagi, uzun zamandan beri s regelen olduk a nemli bi r para sikintisi i indeydi. Bundan baska, iyi kalpli, yumusak huylu Ivan Osipovich 'in valiligi de, bu yilin mayis ayinda son bulmustu; yerine baska biri atanmis v e eski valinin ayrilisinda bazi tatsiz olaylar olmustu. Sonra, Bayan Stavrogin'i n yoklugu aninda, yeni valimiz Andrey Von Lembke gelmisti; buna esit olarak, Bay an Stavrogin ve dolayisiyla Bay Verkhovensky aleyhine yapilan fark edilir derece de degisiklikler g ze arpmaya baslamisti. Hi olmazsa, irkin olmakla beraber, bazi izl enimlerde bulunmus; fakat, Bayan Stavrogin'in sehirde olmayisindan dolayi korkuy a kapilmisti. ok tehlikeli bir kisi oldugunu, yeni valiye s ylemis olabilecekleri d s n cesiyle endiseden kivraniyordu. Sehir sosyetesinden bazi hanimlarin, Bayan Stavr ogin ile iliskilerini keseceklerini kesin olarak biliyordu. Valinin karisi i in, ( sonbahardan nce gelmesi beklenmiyordu) ok gururlu ve ger ek bir aristokrat oldugu ve "zavalli Bayan Stavrogin"e hi benzemedigi s yleniyordu. Su ya da bu nedenle, sehir deki herkes, valinin karisi ile Bayan Stavrogin'in bir zamanlar sosyetede karsi karsiya geldiklerini ve o zamandan beri iki d sman olduklarini, Bayan Von Lembke'n in adi ge tiginde Bayan Stavrogin'in t ylerinin diken diken oldugunu b t n ayrintilari i le biliyor g r n yordu. Bayan Stavrogin'in kendine g venir ve neseli tavirlari, kadinlar imizin niyetini grendigi zamanki umursamaz tutumu ve sosyetedeki heyecani b y k bir h afifseme ile karsilayisi, Bay Verkhovensky'nin bozulan moralini hemen y kseltti ve nesesini bir anda bulmasini sagladi. Yeni valinin gelisini zel bir alayla anlatm aya basladi. Agzini yayarak, kelimeleri geveleyerek: - Bir Rus y neticisinin, genellikle, yeni bir Rus y neticisinin, yani, yeni firinlan mis, yeni atanmis birinin ne demek oldugunu sanirim ki bilirsiniz, excellente am ie (m kemmel dostum), dedi. Ces interminables mots Russes!... (Bitmek bilmeyen Rus a kelimeler). 61Pratikte, y netim coskunlugunun nasil bir sey oldugunu bildiginizden kuskuluyum. - Y netim coskunlugu mu? Bir fikrim yok. -Yani - vous savez chez nous, en un mot-(Biliyorsunuz bizde, kisacasi) son derec e degersiz bir adami demiryolu bilet gisesine oturtun; bilet almaya gittiginizde , o degersiz adamin, sanki J piter'in kendisiymis gibi size tepeden bakma hakkina sahip oldugunu g r rs n z; pour vous montrer son pouvoir (g c n size g stermek i in) i inden " der. "Simdi size g c m g steririm." Ve bu duygu onlarda, y netim coskunluguna esittir. En un mot, (bir yerde okudum), Avrupa'daki kiliselerimizden birinde bir zango - m ais c'est tres curieux - ( ok ilgin tir), tam b y k ayin baslayacagi sirada, - vous save z ces chantes et le livre de job - (Peygamberin kitabindaki ilahileri bilirsiniz

) bir Ingiliz ailesini, les dames charmentes (g zel kadinlari) "yabancilarin Rus k iliselerinde basibos dolasmalari yanlistir, gezmek isterlerse zamaninda gelsinle r" nedeniyle kiliseden kovmus. Ingilizler bayginlik ge irmisler... Bu zango , y netim coskunluguna kapilmis olmalidir, et il a montre son pouvoir... (ve g c n g sterdi.) -M mk nse kisa kesin, Bay Verkhovensky. - Bay von Lembke simdi kazalari dolasiyor. En un mot (bir yerde okudum) bu Anrey Antonoyich, Ortodoks Alman Rusu ise de, buna bir s z m yok, kirk yaslarinda son der ece yakisikli bir adam... - Yakisikli oldugunu d s nmenizin nedeni nedir? G zleri koyununkinden farksiz. - ok dogru. Fakat kadinlarimizin d s ncelerinden s zedi-yordum... - Ama tan ayrilmayalim, l tfen. Sahi, kirmizi bir kravat taktiginizi g r yorum... ne zam andan beri? - Hen z bug n taktim... 62 - K rlerinize devam ediyor musunuz? Doktorunuzun s yledigi gibi her g n bes mil y r yor mu sunuz? - Ha... hayir... her zaman olmuyor. - Biliyorum! Daha Isvi re'deyken y r y sleri yapmadiginizi hissetmistim! Simdi, g nde tam sekiz mil y r yeceksiniz. Kendinizi korkun derecede ihmal etmissiniz! kecek kadar ihtiy arlamadiniz... demin sizi ilk g rd g m zaman sasirdim... kirmizi kravatiniza ragmen.. quelle id e rouge! (kizil bir d s nce). Sayet s ylenecek bir sey varsa, Von Lembke hakki ndaki konusmaniza devam edin; ama, rica ederim, ok kisa kesin, nk ok yorgunum. - En un mot (bir yerde okudum), kirk yasindan nce karanlik bir yasam s rd g n , kirk yasi nda bir kadin araciligi ile ya da buna benzer bir yolla y netim hayatina atilmis o ldugunu s ylemek istiyordum. Yani su anda sehirde degil... Demek istiyorum ki, ben im, gen ligi k t yollara s r kleyen ve sehirde dinsizligi yayan bir adam oldugumu s ylemisl er. Hemen sorusturmaya baslamis... - Bunun dogrulugundan emin misiniz? - Dogrusunu isterseniz, gerekli nlemleri aldim bile. Sizin "ili y nettiginiz" kendi sine haber verildigi zaman, Vous savez (biliyor musunuz?), "artik bundan sonra b y le bir sey olmayacak" demek nezaketinde bulundu. - B yle mi s yledi? - Kelimesi kelimesine "artik bundan sonra b yle bir sey olmayacak" ve avec cette m orgue (burnu havalarda)... Karisini Agustos sonlarina dogru karsilamak onuruna e recegiz; Petersburg'dan dogruca buraya geliyor. - Avrupa'dan, orada karsilastik. - Vraiment?(Sahimi?) - Paris'te ve Isvi re'de. Drozdov'larla akraba oluyor. - Akraba mi? Ne garip bir rastlanti! B y k emeller pesinde 63kostugunu s ylediler ve... ve nemli baglantilari oldugu da s yleniyor. Dogru mu? - Sa ma! Baglantilari her ne ise, pek nemli sayilmaz! Kirk bes yasina gelene kadar meteligi olmayan hi evlenmemis yasli bir kizdi ve simdi su von Lembke'sini kancas ina takti; tabii, b t n emeli adami nemli bir kisi yapmak. Her ikisi de entrikacidir. - Onun kocasindan sadece iki yas b y k oldugu s ylenmisti. - Bes. Moskova'da annesi kapimin esiginde ayakkabilarini paraladi; kocam hen z sag ken, verdigimiz balolara gelebilmek i in davetiye dilenirdi. Ve Julia, alninda fir uze bir kelebek, kavalyesiz bir k sede oturur kalirdi. Ona ylesine acirdim ki, saba hin ikisinden sonra ona, ilk kavalyesini g nderirdim. O zamanlar yirmi besinde var di ve onu ocuk gibi kisa etekli entariyle dolastirirlardi. Sonunda onlari evime d avet etmeye utandim. - Kelebegi g r r gibi oluyorum. - Oraya erisir erismez bir dalavere ile karsilastigimi s yleyeyim. Bayan Drozdov' un mektubunu okudunuz... daha a ik ne olabilir? Fakat ne buldum? Bayan Drozdov bud alasi -zaten her zaman budaladir- sanki ne i in geldigimi merak ediyormus gibi dik , dik bana bakti. Ne kadar sasirdigimi tahmin edersiniz. Efrafima bakindim ve ne g rd g m tahmin edersiniz? Su Bayan Lembke oturmus, rahmetli Bay Drozdov'un yegeni ile kiristirmiyor mu? Her sey a ik se ik ortadaydi!... Kuskusuz, derhal duruma bir son verdim ve Praskovya yine benim tarafimdan... - Ama yine de, onu bastirdiniz. Ah, siz bir Bismarck'siniz!... -Bismarck degilim ; ama, ikiy zl l k ile aptalligi ayirabilecek

kadar yetenekliyim. Bayan Lembke'nin sahtek rligi ve Pras-kovya'nin aptalligi. Hay atimda bu kadar gevsek kadin g rmedim. Bacaklari davul gibi sismisti. S z m ona iyi ka lpliymis. Iyi tabiatli bir budaladan daha akilsiz ne vardir? Bay Verkhovensky, yumusak baslikla: 64 - K t kalpli bir budala, ma bonne ami (sevgili dostum), dedi. K t kalpli bir budala, d aha akilsizdir. - Hakli olabilirsiniz. Lisa'yi hatirlarsiniz, degil rni? - Charmante enfant! (sevimli ocuk). - Fakat simdi bir "enfant" ( ocuk) degil, kocaman bir kadin, hem de karakterli bir kadin. C mert ve duygulu. Hosuma en ok tiden sey de, salak annesine karsi gelebilm esi. Akrabalari olan o yegen i in az kalsin b y k bir atismaya giriyorduk. -Fakat, yle ya, Lisa ile hi bir akrabaligi olamaz!... Lisa hak-kinda herhangi bir n iyeti yok, degil mi? - Gen bir subay, pek konuskan degil ve aslini isterseniz, ol-duk a al akg n ll bir gen . In afli olmayi her zaman isterim. O da entrikadan hoslanmiyor sanirim ve pesinde ol dugu kimse yok; yalniz, Bayan Lembke kendi kendine gelin g vey oluyor, o kadar. Gen subayin, Nicholas'a karsi b y k bir saygisi var. Anliyorsunuz ya, her sey Lisa'ni n elinde; fakat, ayrildigim zaman Nicholas ile aralari ok iyiydi ve Nicholas, kas im ayinda eve d necegine kesin olarak s z verdi. Bu bakimdan, entrika evirmeye alisan sadece Bayan Lembke ve Praskovya, sadece k r bir kadin. Durup dururken endise etme min yersiz oldugunu s yledi; aptallik ettigini onun y z ne karsi s yledim. Allahin huzur unda da ayni s zleri tekrarlayabilirim. Fakat, Nicholas basit seyler zerinde durmam am i in yalvarmamis olsaydi, o sahtek r kadinin foyasini ortaya ikarmadan oradan ayri lmazdim. Nicholas'i kullanarak Kont K.'ye yanasmaya alisiyor. Ana-ogul arasini a ma k istiyor. Fakat, Lisa, memnunlukla s yleyebilirim, bizden yana ve Praskovya ile d e bir anlasmaya vardim. Karmazinov'un akrabasi oldugunu biliyor muydunuz? - Ne? Von Lembke'nin akrabasi mi? -Evet, tabii. Uzak bir akraba. - Romanci Karmazinov mu? 65- Tabii, yazar! Neden bu kadar sasirdiniz? Tabii, kendini b y k bir yazar saniyor. Kendini begenmis mahluk!.. Bayan Lembke onunla beraber gelecek. Adamin zerine ti triyor, orada. Hanim burada birtakim edebi toplantilar yapmak amacinda. Bir ay s r e ile kalacak ve geri kalan birka par a yerini de satacakmis. Az kalsin, Isvi re'de o nunla karsilasiyordum; tabii onunla karsilasmayi arzu ettigimden degil. Bununlar beraber, beni hatirlamak inceligini g sterecegini umarim. Vaktiyle mektuplasirdik ve evime de gelirdi. Daha iyi giyinmis olmanizi isterdim, Bay Verkhovensky. Her ge en g n biraz daha kendinizi koyuveriyorsunuz... Oh, beni ok z yorsunuz!... Simdi ne okuyorsunuz? - Ben mi? Sey...ben... - Anliyorum. Her zamanki gibi... dostlar, i ki, kul p ve k git oyunlari. Bunlara ek ol arak dinsiz damgasi. Sizin bu lakabinizi begenmiyorum, Bay Verkhovensky. Size di nsiz dememelerini arzu ederim, zellikle su siralarda. nceden de hoslanmazdim; nk , bun lar bos konusmalar, baska bir sey degil. Nihayet size s ylenmeliydi. - Mais, mach re... (ama sekerim) - Beni dinleyin. Bay Verkhovensky. S phesiz, bilgi bakimindan sizinle boy l smem m mk n de gil; fakat, buraya d n s mde, sizin hakkinizda uzun s re d s nd m. Ve bir karara vardim. - Nasil bir karar? - D nyanin en akilli insanlari olmadigimiza, bizden daha akilli insanlarin bulundu gu kararma vardim. -Akillica ve yerinde bir karar. Eger bizden daha akilli kimseler varsa, bizden d aha hakli kimseler de var demektir. Ve bu da demektir ki, biz de yanilabiliriz, y le degil mi? Mais, ma bonne amie, (ama, iyi dostum) bir hata yaptigimi d s nelim; fa kat h l , insanligimi, ezeli ve ebediligimi, vicdanimin zg rl g n kaybetmis olmam, degil mi Arzu ettigim takdirde, dar d s nceli ve kaba bir sofu olmayi reddetmeye hakkim var, yle degil mi? Tabii, b yle oldugum 66 i in hayatimin sonuna kadar benden nefret eden insanlar olacaktir. Et puis, comme on trouve toujours plus de monies que de raison, (hem sonra, akil verecek ok papa z bulunduguna g re) ve ben de tamamen ayni fikirdeyim.

- Ne, ne dediniz? - Dedim ki "on trouve toujours plus de moines que de raison, (Hem sonra, her zam an akildan ok akil veren bulunduguna g re.) ve ben de..." - Bu d s nce sizin mi, yoksa? Baska bir yerden almis olmalisiniz. - Bunu s yleyen, Pascal. - Zaten anlamistim... ah, siz!... Neden hi bir seyi kisaca s ylemiyor da uzattik a uza tiyorsunuz? B ylesi, y netme cos-kunlugunu anlatmanizdan ok daha iyi. j - Ma foi, ch re... (Vallahi sekerim) Neden? nce nihayet ben bir Pascal degilim, h em sonra, biz Ruslar herhangi bir seyin kendi dilimizde nasil s ylenmesi gerektigi ni bilmeyiz. Hi degilse, bug ne kadar herhangi bir sey s ylemis degiliz. - Chere, chere amie! (sevgili, sevgili dostum) - Simdi b t n bu Lembke'ler ve Karmazinov'lar... Allahim, kendinizi nasil bu kadar k oyuverdiniz!... Ah, beni ne kadar z yorsunuz!... B t n bu insanlar attiginiz tirnaga de gmediginden onlarin size saygi duymalarini arzu ederdim; fakat, su halinize baki n!... Sizde ne bulacaklar? Onlara ne g sterecegim? Herkese rnek olmaya devam edecek , degerinizi kabul ettirecek yerde, etrafiniza bir s r serseri toplamis, bir s r k t alis kanliklar edinmis, yaslanmis ve g s z, sarapsiz ve kumarsiz yasayamayan, Paul de Kock 'dan baskabir sey okumayan ve herkes yazarken hi bir sey yazamayan bir kisi oldunu z. B t n vaktinizi konusmakla harciyorsunuz. Hi ayrilamadiginiz Liputin gibi can siki ci kimselerle nasil arkadaslik edebiliyorsunuz? Bay Verkhovensky, sikilarak itiraz etti. 67- Neden ayrilamadigim? Bayan Stavrogin, sert e sordu: - Simdi nerededir? - Onun... onun size karsi daima b y k bir saygisi vardir. Annesinden kalan bir miras i almak zere S...H 'ye gitti. - Para almaktan baska bir is yapmaz g r n yor. Shatov nasil? Hep eskisi gibi mi? - Irascible, mais bon. (Yine abuk fkelenir, ama iyi) - Su sizin Shatov'unuza da hi tahamm l m yok. Nisbet i ve her zaman kendisini d s nen bir i nsan. - Miss Shatov nasil? Bayan Stavrogin merakla ona bakti: - Dasha mi, demek istiyorsunuz? Neden grenmek istiyorsunuz? ok iyidir. Onu, Droz dov'larda biraktim. Isvi re'deyken; oglunuz hakkinda bir seyler duydum. K t , iyi olma yan seyler duydum.

- Oh, C'est une histoire bien bete! Je vous attendais, ma bonne amie,pour vous r econter... (Oh, ok k t bir yk bu! Anlatmak i in sizi bekliyordum, aziz dostum.) - Yeteri kadar grendim, Bay Verkhovensky, beni artik rahat birakin. ok bitkinim. B ol bol konusacak vaktimiz olacak, zellikle k t seylerden. G lerken agzinizdan t k r k sa iy unuz... bunaklik ya da buna benzer bir sey. Sonra ne kadar da garip g l yorsunuz!... Allahim, ne kadar k t aliskanliklar edinmissiniz L. Karmazinov sizi hi bir zaman ziy aret etmeyecek! Bundan da memnun kalacaklar. Oh, simdilik artik yeter. Yorgunum! Bana hakikaten acimalisiniz!... Bay Verkhovensky ona "acidi"; fakat, Bayan Stavrogin'in yanindan ayrilirken son derece endiseliydi. *** 68 Dostumuz, ger ekten de k t birka aliskanlik edinmisti, zellikle son aylarda. Hizla kt g g r lebiliyordu ve kiliginin k t oldugu da dogruydu. Daha ok i iyor, g zleri daha abuk sul yor ye sinirleri gittik e zayifliyordu. Sanat degeri olan her seye karsi asiri bir hassasiyeti vardi. Y z de ok abuk degismeye baslamisti; rnegin, y z ndeki gururlu ifade, sa ma, hatta, ahmak a bir ifadeyle yer degistirmisti. Yalniz birakilmaya tahamm l yoktu ve daima egl ence ariyordu. En son rezaletlerin; g l n fikralarin anlatilmasini istiyor ve bunlari n her g n degisik olmasini arzu ediyordu. Eger uzun bir s re onu ziyarete gelmezlerse, odasinda kederli kede rli dolasiyor; pencereye gidiyor; dalginlikla dudaklarini kemiriyor; derin derin i ge iriyor ve hemen hemen aglamakli olarak g n n ge iriyordu. Sanki, hep bir seyler olma sini bekliyor, umulmadik ve ka inilmaz bir seylerden korkuyordu; endiseliydi; r yala rina b y k l de deger vermeye baslamisti. O g n ve gecesini asiri bir endiseyle ge irdi; beni agirtti; ok l heyecanliydi; ok konus

tu; bana bir ok sey anlatti; ama, anlattiklarinin hepsi birbirini tutmaz seylerdi. Bayan Stavrogin, onun benden hi bir sey saklamadigini uzun bir s redir biliyordu. S o- nunda, kendisinin bile anlayamadigi bir seyden endiselendigine karar vermekte n kendimi alamadim. Kural olarak, daha nceleri biraraya geldigimizde, hemen sik yet lere baslar ve sik yetlerin arkasindan bir sise votka gelir ve her sey daha eglenc eli olmaya baslardi. Fakat, bu sefer votka yoktu ve birini g nderip votka al-dirm ak istegini devamli olarak bastirdigi belliydi. Hemen hemen bir ocuk gibi yanip yakiniyordu. - Bayan Stavrogin neden bana hep kiziyor? Tous les hommes i de genie et de progr es en Russie etaient, sont et seront toujours des ayyaslar et des kumarbazlar, q ui boivent (balik gibi i kide y zerler, Rusya'daki b t n dahiler, kumarbazlarla, i ki de y zen sar- hoslardir)... ama ben ne b yle bir sarhos ne de kumarbazim... Neden yazmadigimi anlamak istiyor. Ne garip bir d s nce. Neden yatiyor olayim? Benim bir r nek olmami ve kendimi saydirmami istiyor. 69Mais entre nous soit dit (ama aramizda kalsin) kaderi "saygi" olan bir insan y atmaz da ne yapar... o bunu bilmiyor mu? Ve nihayet, onun yakasina sarilmis olan z nt s n n ne oldugunu o aksam anladim. Bir ok kere aynanin n nde durmus ve bir s re oyalanmisti. Nihayet, aynadan bana d n p b y k bir mitsiz le: - Mon cher, je suis (dostum ben) kendisini koyuvermis bir adamim, dedi. Ger ekten de o g ne kadar, tek bir inanci vardi. Bayan Stavrogin'in "yeni g r sleri" ve b t n "degisen fikirleri" yaninda; onun kadinca kalbinde, sadece bir s rg n ya da nl bir b ilgin degil; ayni zamanda, yakisikli bir erkekti. Yirmi yildan beri bu zevk veri ci inanca b t n benligi ile sarilmisti ve olasilikla bu inancindan ayrilmaktan t r z l yor Yakin bir gelecekte, kaderin kendisine b yle bir oyun hazirlayacagi, acaba, o gec e i ine mi dogmustu? Simdi, hemen hemen unutulmus, anlatacaklarimin esas baslangici olacak olayi anla tayim. Drozdovlar, agustos ayinin son g nlerinde geldiler. Gelisleri, akrabalari olan val inin uzun s redir beklenen karisinin gelisinden biraz nce olmus, sehrimiz toplumu ze rinde hos bir etki birakmisti. Fakat, b t n bu ilgi ekici olaylardan daha sonra s zedec egim; burada sadece su kadarini s yleyecegim ki, Bayan Drozdov, kendisini sabirsiz likla bekleyen Bayan Stavrogin'e ok z c bir haber getirmisti; Nicholas, temmuz ayinda onlardan ayrilmis, Rhine'de Kont K. ile bulusarak, onlarla beraber Petersburg'a gitmisti. Kont'un evlenme aginda olan k k bir kizi vardi. Bayan Drozov konusmasina: - Lisa'dan bir sey grenemedim, diye basladi. Onun ne kadar gururlu ve inat i oldugu nu bilirsiniz. Fakat, Lisa ile Nicholas arasinda bazi tatsiz olaylarin ge mis oldu gunu g zlerimle g rd m. Aralarindaki olayin b t n ayrintilarini bilemem; ama, Dasha'ya sor saniz iyi olur diye d s n yorum, aziz dostum. Nihayet, g zbe70 beginiz olan bu kadini size geri getirmis olmaktan memnunum; j b y k bir y kten kurtul mus oldum. Bu zehirli kelimeler belirli bir fkeyle s ylenmisti. "Sisko" ka-dinin, s zlerini daha nceden hazirlamis oldugu ve etkisini de tah-min ettigi belliydi. Fakat, Bayan St avrogin, bu kadar duygulu ko-nusmalardan sasiracak bir kadin degildi. Nitekim, s ert bir dille, ok E kesin ve yeterli bir a iklama talep etti. Bayan Drozdov sesini hemen al altti; hatta, konusmasinin sonunda aglamaya ve dost a kelimeler l s ylemeye b ile basladi. Bu, sinirli oldugu kadar da hassas olan kibar kadinin, Bay Verkhove snky gibi, candan bir dosta ihtiyaci vardi; kizi Lisa'dan baslica sik yeti, kizini n "bir dost" olmamasiydi. Fakat, kadinin anlattiklarindan kesin olarak ikar ilan tek anlam, Lisa ile Nicholas'in hakikaten tartismis olmalariydi. Bayan Dr oz-dov'un bu tartisma hakkinda kesin bir bilgisi yoktu. Dasha hak-kindaki imali s zlerine gelince, konusmasinin sonunda, onun l hakkinda s ylediklerini sadece geri almakla kalmadi; b yle ko-nusmasinin " fkeye" kapilmasindan t r oldugunu s yleyerek, z r d iledi. Kisacasi, her sey son derece belirsiz ve kuskuluydu. Bayan Drozdov'a g re, tartisma, Lisa'nin "inat i ve alayci" karakterinden t r yd ; diger taraftan, Nicholas her ne kadar siksa da, onun alayci s zlerine aldirmayacak kadar gururlu oldugundan ken disi de alayci olmustu. Bayan Drozdov:

- Bundan hemen sonra, diye devam etti. Gen biriyle tanistik, | sizin "profes r" n yeg eni oluyor, herhalde ve yanildigimi da san-miyorum, nk ayni soyadini tasiyor... Bayan Stavrogin: - Yegeni degil, oglu, diye d zeltti. Bayan Drozdov, Bay Verkhovensky'nin soyadini hi bir zaman hatirlayamaz ve ondan s z ederken daima "profes r" derdi. -Eh, oglu, su halde; ogluysa daha iyi, benim i in pek fark etmez. Alelade bir gen , o k canli ve serbest; fakat, hi bir zelligi yok. Eh, 71korkarim ki, Lisa k t davrandi. Nicholas'i kiskandirmak i in bu gen le arkadas oldu. Kizimi bu bakimdan fazla su lu bulmam; her gen kizin yapacagi seyler bunlar... Oldu k a da sevimli hareketlerdir, sanirim. Yalniz, Nicholas kiskanacagi yerde bu gen le z ellikle arkadas oldu. Sanki hi bir seyin farkinda degilmis, daha ok, aldiris etmez gibiydi. Onun bu hareketi Lisa'yi ilgina evirdi. Gen adam, kisa zaman sonra gideceg i bir yere yetismek i in acele ediyor gibiydi ve Lisa, her firsatta Nicholas ile t artismaya basladi. Nicholas'in bazen Dasha'yla konustugunu fark etti ve bu onu o kadar sinirlendirdi ki, hayat ekilmez olmustu; tabii bizler i in. Doktorlar sinirl enmemi yasaklamislardi. Dillere destan ettikleri g l, sinirime dokunmaya, bana sad ece dis agrisi vermeye ve romatizma agrilarimin artmasina neden oldu. Hem neden olmasin, Cenova G l 'n n dis agrisina neden oldugunu bir yerde okumustum zaten. Tam o siralarda, Nicholas, Kontes'ten bir mektup aldi ve bizi terketti; b t n teberisini bi r g nde topladi. Dost a ayrildiklarini s ylemeliyim. Lisa da ok neseli ve hoppaydi. Onu yolcu ederken kahkahalarla g l yordu. Sadece b t n haraketleri yapmacikti. Nicholas git tikten sonra, ok dalgin oldu ve onun s z n bile etmedi. Benim bile ondan s z etmemi iste miyordu. Size de, Nicholas'tan, Lisa'ya bahsetmemenizi tavsiye ederim, aziz dost um. Her seyi b sb t n karistirmaktan baska bir ise yaramayacaktir. Eger s z etmeyecek ol ursaniz, size kendiliginden s yleyecektir. Bu takdirde, daha ok sey grenebilirsiniz. Bence, eger Nicholas s z nde durur da abuk d necek olursa, aralan yine d zelecektir. - Derhal yazacagim. Eger b t n tartisma buysa, bunun kadar sa ma bir sey olamaz; hepsi sa ma!... Anliyorsunuz ya, Dasha'yi ok iyi tanirim. Onun herhangi bir su u olamaz. - Aziz Dasha i in z ld m. Onun i in b yle konusmamaliydim. Konusmalari hep y ksek sesle ve n rmal kanallarda oluyordu zaten. Fakat, o zaman olanlar beni tamamen sasirmisti, aziz dostum. Ayrica, Lisa bile onun g nahsiz oldugunu anladi ve ona eskisi gibi na zik davranmaya basladi. 72 Bayan Stavrogin, hemen o g n Nicholas'a bir mektup yazarak, s yledigi tarihten hi olm azsa bir ay nce gelmesi i in rica etti. Fakat yine de, bu meselede anlayamadigi bir durum vardi ki, ne oldugunu tahmin bile edemiyordu. B t n gece sabaha kadar bunu d s n p durdu. Bayan Drozdov'un d s ncesini fazlaca masum ve duygulu buluyordu. "Praskovya', diye d s nd , "yatili okulda oldugu gibi, b t n hayati fazla duygulu ge mis. Nicholas, gen ir kizin alayli s zleri zerine ka acak erkek degil. Ger ekten tartistilarsa, bunun daha baska bir nedeni olmasi gerekir. Ger i, o subayi da be-rebarlerinde getirdiler. B ir akraba olarak evlerinde oturuyor. Praskovya, Dasha i in z r dilemekte ok acele etti ; s ylemek istemedigi bir seyi kendisine saklamis olmali..." Sabahleyin, Bayan Stavrogin, hi olmazsa zihnini karistiran sorunlardan birini z mleme k i in kesin kararini verdi ve yaptigi plan, beklenmedik olmasi bakimindan olduk a i lgin ti. Bu planim hazirlarken aslinda ne d s nm st ? S ylemesi ok g , ayrica, anlatan olar laylari olduklari gibi aktarmaktan sorumluyum ve anlatacaklarim ger ege uymaz g r n rse su benim olmayacaktir. Surasini da kaydetmek zorundayim ki, sabah oldugu zaman, i i nde Dasha hakkinda en k k bir kusku dahi yoktu ve ger egi s ylemek gerekirse, zaten onda n hi bir sekilde s phelenmemisti; ona ok g venirdi. Ayrica, Nicholas'in ona sik olabilec egini aklinin kiyisindan bile ge irmezdi... "Dasha ile ha!" Ertesi sabah, Dasha, f incanlara ay koyarken, Bayan Stavrogin g zlerini ondan ayirmadan uzun uzun bakti ve belki, bir g n ncesinden beri yirminci kez kendi kendine s ylendi: "Hepsi sa ma!..." Bununla beraber, Dasha'nin yorgun g r nd g n , daha sessiz durdugunu ve ilgisiz oldugunu f ark etti. Kahvaltidan sonra, her ikisi de, her zaman yaptiklari gibi, elisine ot urdular. Bayan Stavrogin, Dasha'ya, Avrupa izlenimlerini, zellikle manzaralarini, halkini, Sehirlerini, t renlerini, sanat ve ticaretlerini... g rebilmek firsatini B uldugu her seyi anlatmasini s yledi. Drozdov'lar ve onlarin yalindaki yasantisinda n hi s z etmedi. Is masasinda Bayan Stav73rogin'in yaninda oturan ve igneyle nakis islemesine yardim eden Dasha, yarim s

aat s reyle, d z, tekd ze ve biraz zayif sesle b t n izlenimlerini anlatti. Bayan Stavrogin onun konusmasini birden kesti. - Dasha, bana zellikle anlatmak istedigin bir sey yok, degil mi? Dasha, bir an d s nd ve parlak g zleriyle Bayan Stavrogin'e bakti. - Hayir, hi bir sey yok. - Ruhunda, kalbinde, vicdaninda da yok mu? Dasha, biraz k sk n bir tavirla ve sakin bir sesle tekrarladi. - Hi bir sey yok. - Olmadigini biliyordum! Bilmeni istiyorum, Dasha senden hi bir zaman kusku duymay acagim. Simdi otur ve dinle. Su karsimdaki sandalyeye otur. Seni karsimda g rmek i stiyorum. Tamam. Dinle... evlenmek ister misin? Dasha, sorgulu uzun bir bakisla cevap verdi; ama, bu bakisinda pek fazla hayret yoktu. -Dur, bir sey s yleme. Ilk nce, yas bakimindan b y k bir fark var... ok b y k bir fark... Fa at, bunun ne kadar sa ma bir sey oldugunu herkesten iyi bilirsin. Akilli bir kizsi n ve hayatinda hata olmamali. Bununla beraber, h l yakisikli bir adamdir... yani, B ay Verkhovensky, her zaman saygi duydugun bir adam. Ne dersin? Dasha yine sorgulu bakislarini Bayan Stavrogin'e evirdi. Bu kez ok sasirmis ve bir az da kizarmisti. -Dur bir sey s yleme. Acele etme. Ger i vasiyetnamemde sana para biraktim; ama, ben l d kten sonra paran bile olsa ne yaparsin? Aldatilacaksin ve paran elinden alinacak ... perisan olacaksin. Fakat, onunla evlenecek olursan, nl bir kisinin karisi olac aksin. Simdi de durumu, onun g r s zerinden inceleyelim: Simdi lsem, onun hali ne olaca k? Para bakimindan sikintisi olmaz. Fakat, ona ba74 kabilecegine g venirim. Dur, hen z bitirmedim: havai, beceriksiz, huysuz, bencil ve d s k aliskanliklari olan bir kisidir. Fakat, ondan daha k t kisiler olabilecegini d s nere k onu kabul etmelisin. Seni asagilik bir adama vererek, senden kurtulmak istedig imi d s nmezsin, degil mi? Yoksa b yle mi d s n yorsun? Fakat onu tercih etmene en b y k nede bunu senden benim istemem. S z n n burasinda sesini biraz fkeyle y kseltti. - Anladin mi? Neden bana yle bakiyorsun? Dasha, h l susuyor ve sadece dinliyordu. : - Bir dakika dur... konusma! Yasli bir kadina benzer... fakat, senin i in ok daha iyidir. Zavalli yasli bir kadin gibi oldugunu itiraf ederim. D nyada onun sevgisi ne layik bir kadin yoktur. Fakat, zavalliligindan t r sevilmek hakkini kazaniyor ve sen de onu bu zavalligindan t r seveceksin. Beni anliyorsun, degil mi? Degil mi? Dasha basiyla evetledi. Bayan Stavrogin garip bir fkeyle ve tiz bir sesle devam etti: - Anlayacagini bili yordum. Zaten senden baska bir sey beklemezdim. Seni sevecek, sevmeli, sevmeli. Sana tapmali!.. Ayrica, sana sik olacagi muhakkak; hatta, kendisini buna zorunlu bile tutmasa, seni yine de sevecektir. Onu iyi tanirim. Ve ben de daima burada o lacagim. Bu hususta merak etmemelisin; daima burada olacagim. Seni sik yet edecek, hakkinda onur kirici seyler anlatacak, karsilasacagi ilk kisiye hakkinda bir s r s ey fisildayarak sizlanacak, hep sizlanacak; bir odadan bir odaya sana mektuplar yazacak, g nde iki mektup belki; fakat, ne olursa olsun sensiz yapamayacaktir; asi l nemli olan da budur. Arzu ettigin her seyi yaptir ona; zaten yaptiramazsan, apt alsin demektir. Kendisini asmak isteyecektir. Seni kendisini asmakla tehdit edec ektir... sakin inanma. Sadece sa malik!... inanma, ama yine de g z n a , pek belli olmaz; kendisini asabilir. Onun gibi kimseler i in b yle seyler olagandir; zayifliklarinda n t r kendilerini asiverirler. Ve bu nedenledir ki 75onu fazla sikmamalisin... bu, evlilik hayatinin ilk kosuludur. Sair oldugunu d a unutmamalisin. Dinle, Dasha, kendini feda etmek kadar b y k bir mutluluk yoktur. A yrica, bana b y k bir iyilik yapmis olacaksin ve bu da ok nemlidir. Sa ma konustugumu d s n e. Ne s yledigimi ok iyi biliyorum. Ben bencilim, bu bakimdan sen de bencil olacaks in. Seni hi bir seye zorlamiyorum; her sey sana bagli, nasil istersen yle olacak. K arsimda neden b yle oturuyorsun? Bir seyler s yle!... Dasha, kararli bir dille: - Birisi ile evlenmek zorundaysam, benim i in pek fark etmez, Bayan Stavrogin, ded i. Bayan Stavrogin sert bir sekilde, dik dik bakti. - Zorunluluk mu? Ne demek istiyorsun? Dasha, elindeki igneyle nakisa devam ederken susuyordu.

- Zeki bir kiz olabilirsin; ama, sa ma konusuyorsun. Seni evlendirmek istemem tama men dogrudur; fakat, seni evlendirmeyi arzu etmem, evlenmenin gerekli olmasindan degil. Bay Verkhovensky'yi d s nerek, evlenmeni istiyorum. Bununla beraber, yirmi y asinda oldugundan... Bay Verkhovensky olmasaydi, seni evlendirmeyi hi d s nmeyecektim ... Ne diyorsun? - Arzu ettiginiz gibi olsun, madam. - Su halde kabul ediyorsun!... Dur, bir sey s yleme. Neden acele ediyorsun? S z m hen z b itirmedim. Vasiyetimde sana on bes bin ruble biraktim. Evlenme g n nde bu parayi san a verecegim. Sekiz binini ona vereceksin... yani, ona degil bana vereceksin. Ger iye kalan yedi binin bir kurusunu dahi ona vermeyeceksin. Bunu hi unutma. Bor larin i asla demeyeceksin. Bir kere deyecek olursan, arkasinin kesilmedigini g r rs n. Sekiz b in ruble borcu var; borcunu ben deyecegim; fakat, senin paranla denmis oldugunu bi lmeli. Simdi yaptigim gibi, ev, yiyecek ve i ecek masraflarinizi karsilayacagim; i kinize yilda, bin iki y z rublelik ve ayrica bin bes y z rublelik denek verecegim. Ya lniz hi met ilerinizi kendiniz tutacaksiniz. 76 Yillik deneklerinizi toplu olarak sana verecegim. Fakat, sen de ona karsi biraz a nlayisli olup, arada sirada para vereceksin. Arkadaslarinin, ancak haftada bir g elmelerini temin et, daha sik geldikleri takdirde kov. Zaten ben de burada olaca gim. Eger lecek olursam, yillik deneginiz onun l m ne kadar; nk , bu denek sana degil o . Vasiyetimde, yedi bin rubleden hari sekiz bin ruble daha birakacagim. Eger akil li bir insansan bu paraya dokunmazsin. Bu paradan baska benden kirk para alamazs in. Bunu grenmek hakkindir. Kabul ediyor musun, etmiyor musun? Nihayet bir sey s yl emeyecek misin? - Biraz nce s ylemistim, Bayan Stavrogin. - Yalniz unutma, karar vermek senin hakkin. Arzu ettigin gibi olacak. - Bu takdirde, s yler misiniz, Bayan Stavrogin, bu konuda Bay Verkhovensky bir sey s yledi mi? -Hayir, s ylemedi, bundan haberi bile yok, fakat... kisa zamanda grenecek. Bayan Stavrogin hemen yerinden firladi ve siyah salini omuzlarina atti. Dasha yi ne kizardi ve sorgu dolu bakislarla hanimini takip etti. Bayan Stavrogin birden f keyle geri d nd . G zlerinden ates fiskiriyordu. - Salak!..., diye atmaca gibi atildi. Nank r salak!... Ne d s n yorsun? Seni biraz da o lsa k t bir duruma sokacagimi mi saniyorsun? Onunla evlenmen i in yerlerde s r nerek yalv aracak, mutluluktan lecek... iste bu evlilik b yle ayarlanacak. Kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyecegimi ok iyi bilirsin. Yoksa seninle sekiz bin ruble i in e vlenecegini ve seni ona satmak i in kostugumu mu d s nd n? Budala, budala!... Siz, hepin iz nank r budalalarsiniz. Semsiyemi ver benim!... Islak tugla kaldirimin, tahta kalaslarin zerinden kosarak Bay Verkhovensky'ye git ti. *** 77Dasha'nin kimse tarafindan hirpalanmasini istemedigi muhakkakti; tersine, su a nda onun haklarini koruyordu. Salini omuzlarina atarken, evlatliginin sorgu dolu bakislarini yakaladigi zaman fkeden ilgina d nm st . Dasha'yi ocuklugundan beri ok sever i. Bayan Drozdov'un Dasha i in, "onun g zbebegi" demekte hakki vardi. Bayan Stavrogi n, Dasha'nin karakterinin agabeyine hi benzemedigine karar vermisti; yani, karakt eri Ivan Shatov'a benzemezdi. Dasha, sessiz ve yumusak huylu; kendisini feda etm eye her zaman hazir; sadik, son derece al akg n ll ; asiri derece mantikli ve en nemlisi, nank r olmayan bir kizdi. Bug ne kadar Dasha, umdugu gibi bir kiz ikmisti. Hen z on ik i yasindayken, Bayan Stavrogin, onun i in "yasantisinda hi bir aksaklik olmayacak" d emisti ve her parlak g rd g d s nceye, her aklina koydugu seye, her h lyaya, her yeni fikre b y k bir tutkuyla baglanan bir kadin oldugundan Dasha'yi kendi z ocugu gibi yetistir meye karar vermisti. Derhal, Dasha'ya b y k bir miktar para ayirdi ve Dasha'ya on al ti yasina gelene kadar evlerinde kalan, sonra bilinmeyen bir nedenle isine son v erilen Miss Criggs adinda yabanci bir dadi tutuldu. Gramer okulundan Dasha'ya de rs vermek i in ok degerli gretmenler geliyordu. Bu gretmenlerin arasinda ger ek bir Fra nsiz vardi ve Dasha'ya Fransizca gretti. Bu Fransizin isine de birden son verildi ve deta evden kovuldu. Sehirde yeni olan, iyi bir aileden dul kalan, fakir bir k adindan piyano dersleri aldi. Fakat bas egitmen Bay Verkhovensky'ydi. Ger ekte, Da sha'yi bulan ve meydana ikartan Bay Verkhovensky'ydi; Bayan Stavrogin, Dasha'yi e

vlatlik almayi hen z d s nm yorken, Bay Verkhovensky bu sessiz ocuga ders veriyordu. Yine tekrarlamaliyim: ocuklarin ona baglanmalari ok sasilacak bir seydir!... Lisa Tush in'e de sekiz yasindan on bir yasina kadar ders vermisti (Bay Verkhovensky ona b edava ders veriyordu; nk , Drozdov'lardan d nya yerinden oynasa para almazdi). Fakat, sevimli ocuga kendisi de tutulmustu. Evrenin kurulusu ve d nya hakkinda ok i li yk ler an latir ve insanligin tarihinden s zederdi. Ilk insan topluluklari, tarih ncesi insan lari hakkindaki konferanslari, Arap yk lerinden ok daha ilgin olurdu. 78 Bu yk lerden son derece hoslanan Lisa, Bay Verkhovensky'nin y z hareketlerini yaparak , bu yk leri evde anlatirdi. Bay Verkhovensky bunu nasilsa duydu ve bir g n onu su st yak alayiverdi. Son derece utanan Lisa, onun kollarina atilarak aglamaya basladi. Ba y Verkhovensky de onunla beraber agladi. Kisa bir s re sonra Lisa gitti ve sadece Dasha kaldi. Dasha i in baska gretmenler tutuldugu zaman, Bay Verkhovensky, ona der s vermemeye basladi ve zamanla da ona karsi olan ilgisini kaybetti. Bu, uzun bir s re b yle devam etti. Bir g n, onun g zelligi karsisinda saskina d nd . Kiz, o zaman hen z n yedi yasindaydi. Bayan Stavrogin'in evindeki bir yemekte karsilasmisti onunla. Gen kizla konusmaya basladi ve onun verdigi zekice cevaplardan memnun oldu. Bu k onusmalari, Rus edebiyatinin tarihi hakkinda ciddi ve genis konferanslarin veril mesinin kararlastirilmasiyla son buldu. Bayan Stavrogin, ok memnun olmus ve bu ol agan st fikri nedeniyle onu tebrik etmisti. Dasha ise sevin ten u uyordu. Bay Verkhoven sky zel bir dikkatle konferanslarini hazirladi ve sonunda basladi. En eski devird en basladilar; ilk konferans ok verimli ge ti; Bayan Stavrogin de konferansta bulun du. Bay Verkhovensky konferansini bitirdigi zaman, grencisine gelecek derste, "Th e Lay of Igor's Army"yi tartisacaklarini s ylerken, Bayan Stavrogin birden yerinde n kalkti ve baska ders olmayacagini s yledi. Bay Verkhovensky y z n eksitmekle beraber cevap vermedi. Dasha kipkirmizi oldu. Ama, bu konu b ylece kapandi. Bu olay, Bayan Stavrogin'in simdi aklina koydugu beklenmedik d s nceden yil nce olmustur. Zavalli Bay Verkhovensky, basina geleceklerden habersiz, odasinda oturuyordu. Me lankolik d s ncelere dalmis, uzun bir s reden beri, tanidik bir dostunun gelip gelmedi gini g rmek i in, pencereden bakiyordu. Fakat, gelen giden yoktu. Yagmur iseliyordu. Hava soguyordu. Sobanin yakilmasi gerekiyordu. I ini ekti. Birden g zlerinin n nde korku n bir sey belirdi: Bayan Stavrogin, b yle bir havada ve olmayacak bir saatte ona ge liyordu. Ve yayan!... O kadar sasirmisti ki, ceketini giymeyi unuttu ve onu 79oldugu kilikta karsiladi; genellikle evdeyken giydigi pembe, eski ceketiyle hem de. Onu karsilamak i in yerinden kalkarken zayif bir sesle: -Ma bonne amie (sevgili do stum)! diye haykirdi. - Yalniz misiniz? Memnun oldum. Dostlariniza tahamm l m yok. Oh, ne kadar sigara i mis siniz!... Ulu Tanrim, ne hava!... ayinizi da bitirmemissiniz, oysa saat on iki oldu!... Cennet d s nceniz, tertipsizliktir. Zevk d s nceniz, pisliktir. Bu yirtik k git p ar alari yerde ne ariyor? Nastasya! Nastasya!... Nastasya'niz ne isle mesgul? Penc ereleri a in, azizim, vasistaslari, kapilari... her tarafi!... Ardina kadar a in, l tf en! Salona ge elim. Is g r smesi yapmak i in geldim. Ve, rica ederim, hayatinda ilk kez olsun surayi s p r Nastasya! Nastasya, fkeyle yakinan bir dille: - Efendim ortaligi hep kirletiyor, Madam!..., dedi. - Sen de her zaman s p r!... G nde on bes kere s p r!... G nde on bes kere s p r, azizim! Ne kun bir oda!... Salona ge tikleri zaman, Bayan Stavrogin: - Kapilari sikica kapayin, dedi. Bizi dinleyecegi muhakkaktir. Duvar k gitlarini d egistirmelisiniz. Ge enlerde rneklerle beraber bir dekorat r de g ndermistim, neden se me diniz? Oturun ve dinleyin. Oturun l tfen!... Nereye gidiyorsunuz?Nereye gidiyorsun uz? Nereye? Bay Verkhovensky b r odadan bagirdi. - Bir dakika...ben...buradayim!... - Oh, ceketinizi degistirmissiniz. Bayan Stavrogin, onu tepeden tirnaga s zd kten sonra: - Evet, dedi. B ylesi daha iyi oldu. Size s yleyeceklerime uyacak. Oturun, l tfen!... Her seyi kisa ve a ik olarak anlatti. Bay Verkhovensky'nin ihtiyaci olan sekiz bin rubleye de degindi. Drahoma zerinde uzun uzun konustu. Bay Verkhovensky, saskinl

igindan irilesmis g z80 lerle bakiyor ve titriyordu. Bay Verkhovensky her seyi ok iyi duymakla beraber iy ice anlayamamisti. Konusmak istedi; fakat, sesi ikmadi. B t n bildigi, her seyin, Bay an Stavrogin'in istedigi gibi olacagiydi. Bu bakimdan, onunla tartismak, ona kar si koymak yararsizdi ve evlilik konusu karsi konulmaz bir kesinlikle kabul edile cekti. Sonunda b y k bir gayretle: -Mais a bonne amie (Ama, sevgili dostum), diyebildi. nc kez, hem de bu yasta ve b yle bir ocukla!... Mais c'est une enfant! (Ama o bir ocuk). - S k r Tanri'ya ki, yirmi yasinda bir ocuktur!... G zlerinizi devirmeyiniz, l tfen, rica ederim. Sahnede degilsiniz. ok zeki ve bilgilisiniz; ama, hayat hakkindaki d s ncele riniz eksik. Daima bir dadiya ihtiyaciniz var. l rsem haliniz ne olacak? O size ok i yi bir dadi olacaktir. Al akg n ll , akilli ve kararli bir kizdir. Ayrica, hen z lmeyi d s n igim i in ben de her zaman yaninizda olacagim. ok evcil ve iyilik melegi gibi bir k izdir. Bu hos fikir, Isvi re'deyken aklima geldi. Anlamiyor musunuz? Melek gibi bi r kiz oldugunu s yledim!... Birden fkeyle haykirdi. - Eviniz pislik yuvasi halinde!... Dasha evinize d zen verecektir. Her taraf ayna gibi parlayacak. Tanrim, onunla evlendiginiz takdirde kazanacaginiz seyleri teke r teker saymami, n n zde diz kmemi mi bekliyorsunuz? Asil sizin benim n mde diz kmemiz ir!... Ah, kendini begenmis, kalpsiz bir insansiniz!... - Fakat... yasli bir adamim!... - Elli yasinda olmanizin nemi ne? Elli yas mr n sonu degil, erkek hayatinin yarisidir . Yakisikli bir adamsiniz ve bunu da biliyorsunuz. Ayni zamanda, size karsi nasi l bir saygi duydugunu da biliyorsunuz. l rsem, onun hali ne olacak? Fakat, sizinle evlenecek olursa, ne onun ne de benim bir endisem olacak. nemli bir kisisiniz; is miniz, seven bir kalbiniz var. Kendimi vermeye zorunlu 81tuttugum emekli ayliginiz olacak. Belki onu siz kurtarirsiniz, kurtarirsiniz!. .. Her ne olursa olsun, ona onur kazandiracaksiniz. Ona yasamayi greteceksiniz; b ilgilerini artiracak, d s ncelerine y n vereceksiniz. D s ncelerine dogru d r st y n veremedi ri i in, bug n, mahvolmayan az insan mi var?.. Kitabinizi tamamladiginiz zaman, kend inizi herkese tanitmis olacaksiniz. Bayan Stavrogin'in pohpohlamasindan gururlanan Bay Verkhovensky: - Zaten, dedi. Zaten, Ispanya tarihinden yk ler yazmak zereydim. - Ya...ben demedim mi?... -Fakat... Ya o? Ona s ylediniz mi? - Onu merak etmeyin; isin o yanini d s nmeniz gerekmiyor. Tabii, ona evlenme teklif etmeli, bu serefi size bagislamasi i in yalvarmaksiniz... Anladiniz mi? Fakat, mer aklanmayin, ben yaninizda olacagim. Ayrica, onu seviyorsunuz, degil mi? Bay Verkhovensky'nin basi d nmeye basladi; sanki duvarlar d n p duruyordu. Ne kadar ga yret ederse etsin kavrayamadigi korkun bir fikir vardi. Birden sesi titreyerek: - Excellente amie (m kemmel dost), dedi. As... asla tasavvur edemezdim ki ...ki... siz... beni baska bir ka... kadinla evlendirmek is...isteyesiniz!... Bayan Stavrogin zehirli bir sesle: - Siz kadin degilsiniz, aziz efendim, dedi. Sadece gen kizlar evlendirilir; halbu ki siz evleneceksiniz. Bay Verkhovensky g zlerini ona dikti. Sanki kendisinden ge mis gibi bir sesle: - Oui, j'ai pris un mot pour un autre. Mais... c'est egal... dedi. (Baska bir se y sandim ama... ikisi de ayni) Bayan Stavrogin, kasitli bir k msemeyle: 82 - Egal (ayni) oldugunu g rebiliyorum, dedi. Tanrim, bayildi! Nastasya, Nastasya! S u!... Fakat suya ihtiya g stermeden Bay Verkhovensky kendine geldi. Bayan Stavrogin semsi yesini aldi. - Sizinle simdi konusmanin yarari olmadigini anliyorum. - Oui, oui je suis incapable. (Evet, evet kendimde degilim.) - Fakat yarina kadar, mit ederim ki, dinlenmis olur ve bunu etraflica d s nebilirsini

z. Evden ikmayin. Bir sey olursa, gece de olsa haber verin. Okumayacagim i in bana mektup falan yazmaya da kalkmayin. Fakat, yarin ayni saatte bizzat gelip son cev abinizi grenecegim. Bu cevabinizin tatmin edici olacagini umarim. O saatte evde k imsenin olmamasina ve etrafin derli toplu olmasina dikkat edin; nk , hakikaten igren . Nastasya, Nastasya!... Ertesi g n Bay Verkhovensky razi oldugunu bildirdi; aksini zaten yapamazdi. Degisik bir durum vardi burada... *** Bay Verkhovensky'nin m lk , hepimizin bildigi gibi (eski kayitlara g re elli k leli ve S kvoreshniki'ye bitisik) aslinda ilk ka-risimndi ve halen oglu Peter'e aitti. Bay Verkhovensky sadece onun vasisiydi ve b ylece, oglu r st n ispat ettikten sonra da ond an aldigi vek letname ile m lk n bakimini y r t yordu. B yle bir anlasma gen adamin yararina ; nk , m lk n geliri olarak, her yil babasindan 1,000 ruble aliyordu. Oysa, m lk n geliri, elik kanunu y r rl ge girdikten sonra 500 rubleye (hatta daha az) d sm st . B yle bir iliskin n nasil kurulabildigini ancak, Tanri bilir. Her ne olursa olsun, bu bin ruble Ba yan Stavrogin tarafindan g nderiliyor ve Bay Verkhovensky'nin bir ruble dahi katki si olmuyordu. Aksine, m lkten gelen b t n geliri cebine indiriyordu. Ayrica, m lk n tek ge liri olan aga lan Bayan Stavrogin'in haberi olmadan satmasi m lk n yikimina neden olmu stu. M lkten elde edilen ke83resteyi azar azar satmisti. B t n kereste 8000 ruble ettigi halde 5000 rubleye sat misti. Bazen kul pte y kl para kaybettiginden Bayan Stavrogin'den istemeye cesareti y oktu. Bayan Stavrogin, bunlari grendigi zaman kudurmuscasina fkelendi. Simdi ise s evgili oglu m lk n satmak i in gereken islemleri yapmasini babasindan istiyordu. Kuskus uz, soylu ve kendisini d s nmeyen bir kisi olan Bay Verkhovnesky, dokuz yil nce, grenc iyken Petersburg'da g rd g le cher enfant (bu sevgili ocuga) b yle davranmis oldugundan t utaniyordu. Aslinda m lk n degeri 12000 ya da 13000 ruble civarindaydi; ama, bug nk dur umuyla bu m lke 5000 ruble verecekleri kuskuluydu. Kuskusuz ki, Bay Verkhovensky e lindeki anlasmaya g re keresteleri satmak yetkisine sahipti; bunca yil hi aksatmada n ogluna 1000 ruble g ndermisti; ama, bunun m mk n olamayacagini her zaman kanitlayara k kendisini temize ikarabilirdi. Fakat, Bay Verkhovensky, y ksek prensipleri olan o nurlu bir adamdi. Aklina son derece hos bir fikir geldi; sevgili Peter'i geldigi nde, masanin st ne 15000 rubleyi koyacak (m lk n getirebileceginden fazlaydi) sonra, he r yil demekte oldugu gelire aldirmadan, ce cher fils'i (sevgili ogul) g gs ne bastira rak aglayacak ve baba ogul arasindaki is konusu b ylece son bulacakti. Bu g zel d s nces ini, her zaman oldugu gibi dolamba li yollardan Bayan Stavrogin'e a ti. Bunun, arala rindaki dostluk baglarina zel bir anlam katacagini ima ediyordu. Ayni zamanda, es ki devirlere ait babalarin, genellikle eski insanlarin, simdiki akli bir karis h avada gezen, sosyalist d s ncelere saplanan gen lerden daha soylu olduklarini, kendi ik arlarini d s nmediklerini de g stermis olacakti. Daha bir ok sey de s ylemekle beraber, Bayan Stavrogin hep susuyor, herhangi bir fik ir y r tm yordu. Sonunda kuru bir sesle, m lk en y ksek degerinden satin almaya razi oldugu nu; bu deger 6000 ya da 7000 ruble civarindaydi; belki, 4000 rubleye bile satin alinabilirdi; geri kalan 8000 ruble i in, yani kerestelerle beraber u up giden parad an s z etmedi. 84 Bu olay, Bayan Stavrogin'in, Dasha'yi evlendirme teklifinden bir ay ncesine rastl iyordu. Bay Verkhovensky sasirmis ve derin d s ncelere dalmisti. Eskiden oldugu gibi , oglunun gelmeme olasiligi vardi; ama, bunu ancak bir yabanci d s nebilirdi. Oysa, Bay Verkhovensky, bir baba olarak b yle bir d s nceyi siddetle reddederdi. Her ne olur sa olsun, sevgili Peter hakkinda birtakim garip s ylentiler kulagimiza kadar geliy ordu. nce niversite grenimini tamamladiktan sonra, Petersburg'da bir s re issiz dolas misti. Bu alti yil nceydi. Birdenbire, g n n birinde, gizli bildirilerin dagitilmasin da parmagi oldugu ve durusmasini bekledigi haberi geldi. Sonra, Isvi re'nin Cenevr e sehrinde g r l nce ka mis oldugundan endise etmistik. Son derece saskin g r nen Bay Verkhovensky, o zamanlar, bir s r palavra atmak gibi bir aliskanlik edinmisti. - B t n bunlar bana ok garip geliyor. Sevgili Peter, c'est une si pauvre tete! (zaval li bir insandir) Iyi kalpli, soylu, ok duyguludur ve sunu s ylemeliyim ki, Petersbu rg'da onu, modern gen lerle karsilastirdigim zaman v nm st m; fakat, c'est un pauvre sire tout de meme... (ne de olsa zavalli bir gen tir) ve, bilirsiniz, duygululuk, yari

olgunluk sonucudur. Onlari b y leyen ger ek ilik degildir; sosyalizmin duygulu ve ideal ist y n d r; oldugu gibi onun dini g r n s d r; onun siiri, tabii herkes tarafindan evvelce k anilmistir. Ve bununla beraber, b t n bunlarin bence anlami nedir? Burada bir s r d smani m var, orada daha da fazlasi ve babasinin etkisiyle yapmis oldugu s ylenecek. Tanr im, Peter, kalkinma harek tinin nderi, ha!... Ne g nlerde yasiyoruz!... Bununla beraber, kisa bir zaman sonra Peter, her zaman oldugu gibi parasinin g nde rilmesi i in Isvi re'deki kesin adresini bildirdi. Bu da g steriyordu ki, siyasal bir g men degildir. Ve simdi, dis lkelerde d rt yil ge irdikten sonra, birden bire z vatanina d n yor ve kisa bir zaman sonra da sehre gelecegini bildiriyordu. Bunun da anlami, herhangi bir su la su lanmamis olmasiydi. Dahasi da vardi; sanki, biri onun isleriyl e ilgileniyor ve onu y netiyordu/Simdi, 85Rusya'nin g neyinden yaziyor ve oraya nemli bir is i in gitmis oldugunu s yl yordu. B t n unlar iyiydi; ama, Bay Verkhovensky m lk n satisindan arta kalan 7000 ya da 8000 rub leyi nasil bulacagini d s n r ordu. Eger oglu bu konu zerine tatsizlik ikarir da mahkeme lik olurlarsa ne olacakti? Duygulu Peter'inin m lk n hi bir seye feda etmeyecegini de h issediyordu. Bir g n bana, al ak sesle: - Dikkat ettim, diye fisildadi. Acaba, neden b t n sosyalistler ve kom nistler, bu kad ar cimri, bu kadar malina d sk n oluyorlar? Kuskusuz, en b y k sosyalistler, sosyalistli klerinin b y kl g kadar da malina d sk nl kleri b y k oluyor... neden acaba? Acaba, bu sadec la duysalliktan mi oluyor? Bay Verkhovensky'nin bu s zlerinde ger ek payi olup olmadigini bilemiyorum. B t n bildig im, Peter'in kerestelerin satisindan haberdar oldugu ve bunun da Bay Verkhovensk y tarafindan bilindigidir. Ayni zamanda, Peter'in babasina yazdigi mektuplari da okudum; Peter ok seyrek, yilda ancak bir mektup yazardi. Yalniz son zamanlarda i ki mektup g ndermis, bu mektuplar hemen hemen birbirini izlemisti. Ikinci mektup, gelisini babasina bildirmek i indi. Bu mektuplar kisa, kuru bir dille yazilmis ve sadece emir veren mektuplardi. Baba ogul, daha Petersburg'da ilk karsilasmalarin da son modaya uyarak senli benli olduklarindan, Peter'in mektuplari bana, eski m l k sahiplerinin Moskova ya da Petersburg'dan, m lklerini y neten k lelerine yazdiklari mektuplari hatirlatiyordu. Ve simdi, Bay Verkhovensky'nin mali durumunu d zeltecek olan 8000 ruble, Bayan Stavrogin'in teklifi ile birden ortaya ikiyordu. Ayni zam anda, Bayan Stavrogin, bu paranin baska sekilde temin edilemeyecegini de kesinli kle ima etmisti. Bu bakimdan, Bay Verkhovensky bu teklife boyun egmek zorunda ka lmisti. Bayan Stavrogin gider gitmez, b t n g n evine kapanip kimse ile g r smedi ve hemen bana ha ber saldi. Tabii, aglayarak uzun uzun konustu; g zel s zler s yledi; arada bir s z dizis ini kaybetti ve konudan uzaklasti; bazen bir s z k t anlamda kullaniyor ve son 86 derece memnun oluyordu. Sonra hafif bir mide sancisina tutuldu... ok ge meden her s ey normal seyrini takip etti. Sonunda, yirmi yil evvel len Alman karisinin resmin i ikartti ve acikli bir sesle onunla konusmaya basladi: "Beni affedebilecek misin ?" Kendisini tamamen kaybetmis g r n yordu. Kederimizi bogmak i in biraz da i tik. Biraz s onra tatli bir uykuya dalmisti. Ertesi sabah kravatini son modaya uygun olarak b agladi; dikkatle giyindi ve aynanin n nde sik sik kendisini kontrol etti. Mendiline esans d kt ... hi olmazsa birka damla... ve pencereden Bayan Stavrogin'i fark eder et mez, hemen baska bir mendil aldi ve esansli mendili minderin altina sakladi. Bayan Stavrogin, onun kararini grenince: - ok g zel, dedi. nce kararliliginizdan, sonra da, zel hayatinizda pek dinlemediginiz mantiginizin sesini duymanizdan t r memnun oldum. Ama, aceleye gerek yok. Bay Verkhovensky'nin beyaz kravatina bakarken ekledi: - Simdilik kimseye bir sey s ylemeyin, ben de s ylemeyecegim. Yakin zamanda dogum g n n z olacak; onunla beraber sizi ziyarete gelecegim. Bir ay yaparsiniz; fakat, rica ed erim, aperitif ya da sarap olmasin; ama, buna ben dikkat ederim. Arkadaslarinizi da davet edin... yine de arkadaslarinizin se imini beraberce yapariz. Eger gereki rse, Dasha ile bir g n nceden konusabilirsiniz. Dogum g n partinizde resmi bir a iklama yapacak degiliz; fakat, sadece k k bir imada bulunacagiz ya da herhangi bir t ren yapm adan herkese duyuracagiz. Ondan sonra, on bes g n i inde sessiz bir evlenme t reni ola cak; tabii, m mk n olursa. D g nden sonra bir s re i in bir yere; rnegin, Moskova'ya gidersi iz. Ben bile sizinle beraber gelebilirim. Fakat, en nemlisi, o zamana kadar bu hu

susta kimseye bir sey s ylememenizdir. Bay Verkhovensky sasirmisti. B yle olamayacagini, Dasha ile karsilikli konusmasi g erektigini s yleyecek oldu; fakat Bayan Stavrogin fkeyle haykirdi: - Onunla konusmanizin size ne yaran olacak. Belki de b t n bunlardan hi bir sey ikmayab ilir... 87Gelecegin damadi tamamen saskin olarak mirildandi. - Ne demek istiyorsunuz? - Ne s yl yorsam onu. Hen z kesin bir karar vermis degilim. Fakat her seyin s yledigim g ibi olacagini d s nd g mden, endise etmenize gerek yok. Dasha'yi bizzat kendim hazirlaya cagim. Hi bir sey yapmak zorunda degilsiniz. S ylenmesi ve yapilmasi gereken her sey yapilacaktir. Bu bakimdan onu g rmenize gerek yok. Onu ne i in g receksiniz? Yapacagi niz ne var ki? Hem ne gidin ne de mektup yazin. Rica ederim bu hususta tek s z dah i istemiyorum. Ben de tek s z etmeyecegim. Bayan Stavrogin herhangi bir a iklama yapmadan olduk a zg n ayrildi. G r n se g re, Bay Verk ensky'nin hemen hazir tavirlarindan sasirmisti. ok yazik!... Bay Verkhovensky'nin durumdan hi haberi yoktu ve bir ok bakimdan d s nme firsatini bile bulamamisti. Aksine , yeni bir hava almaya, b y k bir basari almis gibi tavir almaya baslamisti. S rekli at ip tutuyordu. n mde durup kollarini iki yana a arak konusuyordu: - Hosuma gitti!... Duydunuz mu? isi yle bir duruma getiriyor ki sonunda vazge ecegi m. Ben bile sabrimi t ketebilir ve red-debilirim!?.. "Yerinden kimildamadan otur, onu ne i in g receksin?" Fakat neden olmasin, sorarim size, neden evlenmek zorundayi m? Kafasina bazi garip d s nceler geldi diye mi? Fakat, ben ciddi bir adamim ve deli bir kadinin hakkimdaki d s ncelerini her zaman i in reddedebilirim!... Ogluma ve kend ime karsi bazi g revlerim var!... Kendimi feda ediyorum, bunu anlayamiyor mu? Belk i de hayattan sikildigim, hi bir seyi umursamadigim i in kabul ettim. Fakat, beni ki zdirip umursamazligimi bir anda yok edebilir. Beni fazla zorlayacak ve ben de va zge ecegim. Et enfin le ridicule... (Hem sonunda ok g l n olacak)... Bana kul pte ne diyec ekler? Liputin ne... ne s yleyecek? "Belki de hi bir sey olmaz!..." Tamam degil mi? Yeterli degil mi? Bu... bu kadari da fazla oldu! Jesuis un for at, un Badinquet, ( bir forsayim ben.) Napolyon'un ka masi i in elbiselerini ona veren bir forsa.... k sey e kistirilmis un (bir) adamim ben... 88 B t n bu yakinmalar arasinda, bencil bir gurur vardi. Bununla beraber, o aksam yine biraz i tik. 3. BASKA BIR ADAMIN G NAHLARI Aradan bir hafta ge meden isler yavas yavas gelismeye basladi. Arada sunu da s yleyeyim ki, bu ugursuz hafta i inde, en yakin sirdasi olarak, zaval li dostumdan hemen hemen hi ayrilmadim. O hafta kimseyi g rmedigimiz ve hep yalniz kaldigimiz halde utan tan yerin dibine ge iyordu; hatta, benden bile utaniyordu; yle ki, bana a ildik a, b sb t n yanip yakiniyordu. ok hassas oldugu i in sehirde herkesin bildi inden endiseleniyordu. Degil kul pte, kendi arkadaslari arasinda g r nmekten ekiniyordu . Normal g nl k y r y slerine bile hava iyice karardiktan sonra ikiyordu. Aradan bir hafta ge ti; o h l nisanli olup olmadigini ne kadar gayret ederse etsin, k esin olarak grenememisti. Nisanlisi ile g -r sememisti ve kuskusuz, onun nisanlisi ol up olmadigini, bu isin ciddi bir y n n n bulunup bulunmadigini bile bilmiyordu. Her ne dense, Bayan Stavrogin onu kesin olarak g rmek istemiyordu. Mektuplarinin ilkine c evap olarak (ve ona ok sayida mektup yazdi) Bayan Stavrogin, ok mesgul oldugundan kendisini rahatsiz etmemesini; nemli isler pesinde oldugunu; onunla g r semeyecegini; isi azaldigi zaman kendisini g rmeye gelebilecegini yazdi. Mektuplarina gelince, "maskaralik" diye adlandirdigini ve onlari a madan geri evirecegini ekledi. Bu notu okudum; Bay Verk-hovnesky okumam i in vermisti. Bununla beraber, b t n bu sert kelimelerin her biri, b y k endisesinin yaninda anlamsizd i. Bu endisesi onu b y k apta hirpaliyordu; bu nedenle, zayifladi ve cesaretini kaybe tti. Her seyden utanmasina neden olan, benimle bile tartismayi reddettigi bir se ydi. Tersine, her ne zaman bu konuyu a acak olsam, bana yalan s yl yor 89ve k k bir ocuk gibi s z degistirmeye alisiyordu; b yle olmasina ragmen beni her g n ordu; bensiz iki saatini bile ge iremiyordu; ekmege, suya ihtiyaci oldugu kadar ba na da ihtiyaci vardi.

B yle bir tutum, bir bakima benligimi incitiyordu. O zaman, Bay Verkhovnesky'nin b u sirrini, endisesini a iklamasinin, kredisini artirmayacagina kesin olarak inanmi stim ve bu nedenledir ki, hen z gen oldugumdan hislerinin kabaligi ve kuskularinin i rkinligi karsisinda fkelenmemek elimden gelmiyordu. O kizginligim aninda, itiraf etmeliyim ki, belki onun sirdasi olmak beni yordugundan t r , onu su luyor da olabilird im. Bazi seylerin itirafinin g oldugunu bildigim halde, direterek her seyi a iklamas ini saglamaya alistim. O da benim i imi g r yor; yani, onun i ini g rd g m ve ona kizdigimi ediyor; ona kizdigim ve i ini g rd g m i in o da bana kiziyordu. Belki de ona karsi fkelenm em anlamsiz ve sa maydi; fakat, iki adam uzun zaman beraber bulun-muslarsa, o iki kisi arasindaki dostluk ger ekten g lenir. Belirli bir g r s a isindan, kendi durumunun bel irli taraflarini ok iyi anliyordu; kuskusuz, saklamasinin gerekli oldugunu d s nd g nokt alari ustalikla atliyordu. Arada sirada Bayan Stavrogin hakkinda bazi s zler s ylerdi. - Ah, nceleri b yle degildi. Beraberce oturup tatli tatli tartistigimiz zaman b yle d egildi. O g nler konusabilirdi, biliyor musunuz? O g nlerde kendisine zg d s nceleri oldug unu s ylersem inanir misiniz? Simdi her sey degisti!... Eski g nlerin ge mis oldugunu s yl yor. Ge misi hor g r yor... Simdi bir esit y netici, d nyaya karsi dis bileyen bir kisi du ve daima y z asik... Hemen itiraz ettim. - Emirlerini yerine getirdiginize g re neden kizmis olsun? Cin gibi bir tavirla y z me bakti. - Cher ami, (sevgili dostum) arzusunu kabul etmeseydim, son derece fkelenecekti!. .. Ama yine de, kabul ettigim zamankinden daha az kizacakti! 90 Bu yorumundan son derece memnun oldu ve o gece bir siseyi beraberce bosalttik. F akat, neseli durumu pek kisa s rd ; ertesi sabah, her zamankinden daha k t bir durumda ve daha kederliydi. Fakat daha ok, sehre yeni gelmis olan Drozdov'lara, eski dostlugunu yenilemek i in gereken ziyareti yapmaya bir t rl karar verememesine kiziyordum. Anladigima g re, Dro zdov'lar da bunu bekliyor ve gelmeyisinin nedenini sorup duruyorlardi. Kendisi d e bu ziyareti yapmayi arzu ediyordu. Lisa'dan s zederken anlayamadigim bir heyecan la konusuyordu. Kuskusuz ki onu, bir zamanlar ok sevdigi k k bir ocuk olarak hatirliyo rdu. Fakat nedense, simdiki dertlerinin ve en nemli sikintilarinin onun yaninda s ona erecegini d s nm yordu. Lisa'nin kisiliginde olagan st bir yaratik bulacagina inaniyo rdu. Her g n ona gitmeye karar verdigi halde gitmiyordu. Isin en garip tarafi, onu nla benim de tanismak istememdir; bu da ancak, Bay Verkhovensky tarafindan yapil abilirdi. Onunla sik sik karsilasmalarim, zerimde derin bir etki birakmisti... Ta bii bu karsilasmalarim, sokakta oluyordu. Onu, sik bir binici elbisesiyle, g zel b ir atin st nde ve rahmetli general Drozdov'un yakisikli akrabasi gen subayin esligin de g r yordum. G zlerimin kamasmasi kisa s rm st ve hayalimin olmayacak bir sey oldugunu he men anlamistim. Bununla beraber, kisa bir zaman bile s rm s olsa, ger ek olduguna g re, evinden ikmamakta israr eden zavalli dostuma o zamanlar nasil kizdigimi tahmin et mek kolay olur. Grubumuzda bulunan herkes, Bay Verkhovensky'nin bir s re i in hi bir ziyaret i kabul etm eyeceginden ve rahatsiz edilmemesini istediginden haberdar edilmisti. Vazge mesi i i n ok ugrasmakla beraber, kimseyle g r smek istemedigini dostlarina bildirmesine engel olamadim. Arzusuna uyarak b t n dostlarinin evini teker teker dolastim; Bayan Stavr ogin'in bizim 'ihtiyar'a bazi isler verdigini (aramizda ona ihtiyar derdik), yil lardan beri daginik duran mektuplarin bir d zene sokulmasini istedigini, bu nedenl e evine kapandigini ve kendisine yardim ettigimi s yledim. Sadece, Liputin'e 91ugramadim; ona gitmeyi, her g n ertesi g ne birakiyordum; fakat, dogrusunu s ylemek gerekirse ondan korkuyordum. S yledigim tek kelimeye inanmayacagini biliyordum; on dan saklamak istedigimiz bir sir oldugunu d s neceginden ve yanindan ayrilir ayrilma z hemen disari firlayacagindan ve ortada neler d nd g n grenmek i in bir s r sa maliklar y gindan emindim. B t n bunlari kendi kendime tekrarlayip dururken, ona rastladim. Dur umu anlattigim tanidiklardan her seyi grenmisti bile. Fakat, s ylemesi gariptir ki, Bay Verkhovensky hakkinda tek soru sormadi ve ona ug-rayamadigim i in z r dileyecegi m sirada hemen s z m kesti; konusmayi baska bir konuya evirdi. Bana s ylenecek ok seyi va rdi; ok heyecanli ve kendisini dinleyecek birini buldugundan dolayi ok memnundu. S ehir haberlerinden deginmeye basladi; valinin "degisik agizli" karisinin gelisin

den, kul pte onlara karsi yapilan hareketlerden, herkesin ortaya yeni yeni fikirle r atmasindan ve bunun herkese nasil bulastigindan falan s zetti. Tam on bes dakika konustu ve ylesine eglenceli anlatiyordu ki bir t rl kendimi yanindan koparamiyordu m. Ger i ondan hi hoslanmazdim; ama, itiraf etmeliyim ki, kendisini dinletme h neri v ardi; zellikle, fkeli oldugu zamanlar. Bu adam, benim fikrime g re, dogustan casustu . Sehrimizde ge en b t n olaylari dakikasi dakikasina haber alirdi; sehrin en olmadik sirlarini bilirdi; bazen kendisini hi ilgilendirmeyen olaylari bu kadar ince ayri ntilari ile bilmesine hayret etmemek elden gelmezdi. ogunlukla, karakter yapisini n kiskan lik olduguna inanmisimdir. Ayni gece, Bay Verkhovensky'ye, o sabah Liputi n ile karsilasmami ve anlattiklarini s yledigim zaman, heyecanlanarak beni sasirta n bir soru sordu: "Liputin biliyor mu, bilmiyor mu?". Bu konuyu b yle kolaylikla gr enemeyecegine; ayrica, grenebilecegi bir kimsenin olmadigina inandirmaya alistim; fakat, Bay Verkhovnesky bir t rl , bana inanmak istemedi. Sonra beklenmedik bir anda: -Ister inanin ister inanmayin, dedi. Fakat, sadece durumumuzu b t n ayrintilariyla b ilmesinin disinda, her ikimizin de bilmedigi, belki de hi grenemeyecegimiz ya da gr endigimiz zaman geri 92 d nemeyecegimiz bir seyi de bildigi kanisindayim. Cevap vermemekle beraber, s ylediklerinde bazi ger eklerin gizli oldugundan emindim. Bu konusmadan sonra, bes g n Liputin'in ismini bile agzimiza, almadik; Bay Verkho vnesky'nin, birtakim kuskularini bana a tigi, istemedigi seyleri s yledigi i in canini n sikildigini hissetmemek elimden gelmiyordu. *** Bir sabah... Bay Verkhovensky'nin evlenmeye razi oldugunun yedinci ya da sekizin ci g n ... saat on bir sularinda, her zamanki gibi yine kederli dostuma gitmek i in ac ele ederken, basimdan bir olay ge ti. Liputin'in "b y k yazar" dedigi Karmazinov'la karsilastim. Onun romanlari ve yk leri ye disinden yetmisine kadar herkes tarafindan bilinirdi. Onlara ben de d sk nd m; ocuklugu mun ve gen ligimin, bana en ok zevk veren yapitlariydi. Ama, sonralari ondan sogumu stum; son zamanlarda ok sik yazdigi d s nd r c romanlari eskiden yazdigi siir dolu uzun yk ri kadar ilgin degildi ve son yazilarini hi begenmiyordum. Genel olarak, b ylesine nemli bir konuda zel d s ncelerimi de a iklamama izin verecek olur saniz, s yle konusabilirim: Hayatlari s resince ogunlukla bir d hi olarak bellenen orta halli bu centilmenler, ld klerinde yalniz iz birakmadan gitmekle kalmazlar; ayni z amanda, anilarimizdan bile silinirler. Fakat, bazilari, hayattayken bile, yeni b ir kusagin ikmasi ile tamamen unutulup b t n zihinlerden silinirler. Hele bizim lkede, tiyatroda sahnenin degismesi gibi kolaylikla oldugu dogrudur. Her zaman i in, s yle yebilecekleri yeni bir sey olan Pushkin'ler, Gogol'ler, Moli r'ler ve Voltaire'ler ya da b t n meshurlar bu s ylediklerimin disinda kalirlar!... Bu orta halli, yetenekli centilmenlerimizin, kendilerinin bile farkina varmadan, m rlerinin sonuna geldikleri de bir ger ektir. 93Bitmez bir d s nce hazinesi olduguna uzun bir s re inanilan; kendisinden toplumun ki pirdanisina olagan st , ciddi katkilari beklenilen bir yazarin, sonunda, en esasli d s n cesinin bile bir hi oldugu, olduk a sik g r l r ve bu nedenden dolayi, onlarin ok abuk sil nmelerine de hayret edilmemelidir. Fakat, yasli adamlar bunun farkina varmazlar ve kizarlar. alismalarinin sonunda, fkeleri sasirtacak derecede artar. Kendilerini ne sanirlar, ancak Tanri bilir... Karmazinov i in, s z ge en kisilerle ve y ksek sosyete ile olan iliskilerine, hemen hemen, kendi benliginden daha ok nem verdigini s yl yorl ardi. Eger ona iyi bir tavsiye ile geliyorsaniz, tabii, zellikle ona bir sey i in g erekliyseniz, sizi ok candan karsilayacagi, pohpohlayacagi, basit kalpliligi ve a l akg n ll l g ile sizi b y leyecegi s ylenirdi. Fakat, siz yanindayken, bir prens, kontes y korktugu biri gelecek olursa, oradan ayrilmaniza firsat kalmadan size, bir pa avra ya da k k bir b cekmissiniz gibi k t davranmayi en kutsal g revi kabul eder ve bu hareket nin soylu bir davranis olduguna inandigi s ylenir. Arzu ettigi takdirde kendisini tutabildigi, soylu davranislari ok iyi bildigi halde, o kadar ben-cilmis ki, topl umun edebiyatla pek ilgisi olmayan evrelerinde bile yazarligini ileri s rmeden edem ezmis. Diger taraftan, eger biri yanlislikla umursamazligi ile canini sikacak ol sa, son derece g cenir ve almak i in firsat ararmis. Yaklasik bir yil kadar nce, ruhbilimle ilgili oldugu kadar, en kaba bir siirsel t r

de de yazilmaya alisilmis bir yazisini, bir dergide okumustum. Ingiltere kiyilari nda bir yerde, bizzat kendisinin tanik oldugu, bir geminin batisini, bogulmak zer e olanlarin kurtarilmalarini ve bogulanlarin cesetlerinin sahile getirilislerini nasil seyretmis oldugunu anlatmisti. Bu olduk a uzun ve kalabalik s zl yazi, kendisi nin ne kadar iyi bir insan oldugunu g stermek amaciyla yazilmisti. Satirlarin aras inda yazarin sanki s yle dedigi anlasiliyordu: "Bakin bana, su dakikalarda nasil c esurca davrandim. Denizin, firtinanin, kayalarin, par alanan geminin kalintilari s ize ne anlatir? B t n bunlari kalemimin g c ile size anlattim. l kollari arasinda l ocu sikica tutan bogulmus kadina neden 94 bakiyorsunuz? Bana baksaniz daha iyi edersiniz. Olayin g r n s ne dayanamayip arkasini d n en bana bakin. Bakin, ben arkami d nm s duruyorum; (dehset i indeyim ve onlara d n p bakac ak g c bulamiyorum; g zlerimi yumdum... bunu daha ilgin bulmuyor musunuz?" Karmazinov' un bu makalesi hakkindaki fikrimi Bay Verkhovensky'ye s yledigim zaman benimle ayn i fikirde oldugunu s yledi. Son g nlerde Bay Karmazinov'un gelecegi haberi sehirde yayildigi zaman, normal ola rak onu ben de g rmek; hatta, m mk n olursa onunla tanismak istemistim. Bir zamanlar a rkadas olduklarindan bu arzumu Bay Verkhovensky araciligiyla yerine getirebilece gimi biliyordum. Ve simdi, onunla bir k se. basinda karsilastim. Onu derhal tanidi m; valinin karisiyla bir arabada giderlerken g n kadar nce bana g stermislerdi. Yaklasik elli bes yaslarinda, kisa boylu, agirbasli ve silindir sapkasinin kenar larimdan, tertemiz pembe kulaklarinin arkasina kivrilan g r, kir sa li bir ihtiyardi . Ince, uzun, alay edercesine kivrilmis dudaklari, biraz etlice burnu ve keskin bakisli g zleriyle, teiniz, k k y z pek g zel sayilmazdi. Giyimi biraz dikkatsizceydi. ze de, ancak yilin bu mevsiminde Kuzey Italya ya da Isvi re'de giyilebilecek cinsten siyah bir pelerin vardi. Fakat giyiminin ok k k seyleri dahi; kol d gmeleri, yakasi, d gm eleri; ince, siyah bir kurdelenin ucuna bagli baga g zl g ve y z g , y ksek tabakadaki insan arin kullandiklari cinstendi. Yazin muhakkak kumastan yapilmis, yaninda sedef d gm eleri olan renkli tozluklarla dolastigi kanisindayim. Onu g rd g mde, k se basinda durmu s etrafina bakmiyordu. Kendisine ilgi ile baktigimi g r nce, tatli, fakat biraz tiz bir sesle sordu: - Bykov Sokagi'na nasil gidebilecegimi s ylemek nezaketinde bulunur musunuz? B y k bir heyecanla: - Bykov Sokagi mi? diye haykirdim. Buradan uzak degildir. Bu cadde boyunca y r rseni z soldaki ikinci sokak. 95- ok tesekk r ederim. Oh, kahrolsun o dakika!... O dakikada rkek ve son derece al akg n ll g r nd g me inaniyorum seyin bir anda farkina vardi ve tabii, her seyi anladi; yani, kim oldugunu bild igimi, onun kitaplarini okudugumu ve ocuklugumdan beri ona taptigimi ve rkt g m , al akg n e ona saygi duydugumu anlamisti. G l msedi; tekrar basini egdi ve tarif ettigim y ne d ogru y r d . Neden geri d n p pesinden gittim bilmiyorum; neden yaninda on adim kostum bil miyorum. Yine birdenbire durdu. Yine bana hitap ederek haykirdi: - En yakin araba duragini da s yleyebilir miydiniz? Igren bir haykiris; igren bir se s! - Araba duragi mi? En yakin araba duragi... katedralin yaninda... orada daima ar aba bulmak m mk nd r. Bunu s yler s ylemez d nd m ve neredeyse kosacaktim. Tahmin ederim ki, bunu bekliyordu. Tabii, hemen kendime geldim ve kazik gibi dur dum; fakat, hareketimi fark etmis ve o tatsiz g l msemesiyle y z me bakiyordu. Tam o sir ada mr m olduk a unutamayacagim bir sey oldu. Birdenbire sol elinde tasimakta oldugu k k antayi yere d s rd . Dogrusu bu anta da degildi; k k bir kutu, atase antasina da b fakat, daha ok kadinlarin tasidiklari makyaj antasini andiriyordu. Ne oldugunu kes in olarak bilmiyorum; bildigim, onu yerden almak i in d nm s oldugumdur. Onu yerden almadigima kesin olarak eminim; fakat, yerden almak i in yaptigim ilk h areket kimseyi yaniltamazdi. Bu hareketimi gizleyemedigim de muhakkak; hem de ap tal gibi kizarmistim. Alayci adam, anlamak istedigi her seyi bir anda anlayiverm isti. Sevimli bir sesle: - Zahmet etmeyin, efendim, ben alirim, dedi.

Sanki antayi yerden almayacagimi anlamamis gibi bir tavirla egilip yere d sen antasi ni aldi. Bu hareketi yaparken sanki benden 96 evvel davranmis gibi bir abuklugu vardi. Tekrar basiyla selamladi ve beni bir bud ala gibi oldugum yerde birakarak yoluna devam etti. antayi yerden almis bile olsa m durumda bir degisiklik olacagini sanmazdim. Bes dakika s reyle kendimi tamamen rezil olmus zannettim; fakat, Bay Verkhovensky' nin evine geldigim zaman kahkahalarla g lmeye basladim. Bu karsilasmayi yle g l n bulmus tum ki, b t n olayi, hareketlerimiz de dahil olmak zere Bay Verkhovensky'ye anlatmaya karar verdim. *** Bu kez Bay Verkhovensky'yi olagan st degismis bulunca ok sasirdim. Beni g r r g rmez b y k heyecanla karsilamak i in kostugu ger ektir. Fakat, ylesine dalgindi ki, anlattiklar imi dinlediginden bile kuskuluydum. Karmazinov'un isminden s z eder etmez, kendisi ni ilgin gibi kaybetti. - Ondan s zetmeyin!... diye haykirdi. Onun ismini agziniza almayin! Bakin, suna ba kin! Oku! Oku!... Bir ekmece ekti ve masanin st ne, kursun kalemle acele acele yazilmis k git par asi att Bunlarin hepsi Bayan Stavrogin' dendi. Ilk not, iki g n nce, ikincisi d n ve nc s de bug ir saat nce yazilmisti; mektup da pek nemsizdi. Tek konu, Kar-mazinov'du; Karmazino v'un onu ziyarete gelmemesi halinde ne kadar z leceginden ve gururunun incinecegind en s z ediyordu. Iste iki g n nce gelen birinci not (belki g n nce ve d rt g n nce yazi da vardi): "Nihayet bug n ziyareti ile size seref verecek olursa, benden s zetmemenizi rica ede rim. En k k bir imada bile bulunmayin. Benim hakkimda konusmayin ve beni ona hatirla tmayin." V.S. 97D nk not: "Nihayet bu sabah sizi ziyarete harar verecek olursa, en agirbasli hareketin onu evinize kabul etmemek olacagini saniyorum. Ben b yle d s n yorum, sizin nasil d s nd g n z rum." V.S. Bug nk not, sonuncusu: "Evinizin kirli ve t t n dumani ile dolu oldugundan eminim. Maria ve Foma'yi g nderiyo rum; yarim saatte her tarafi temizleyip toplarlar. Onlara karismayin, odanizi to plarlarken siz mutfakta oturun. Bir Buhara halisi ve iki in vazosu g nderiyorum: on lari uzun zamandan beri size hediye etmeyi d s n yordum zaten; ayni zamanda Teniers'im i g nderiyorum (bir s re i in). Vazolari pencerenin i ine koyabilirsiniz ve Teniers'i de tam Goethe'nin resminin altina asin; orada daha ok g ze arpar ve sabahlan da orasi daima aydinlik olur. Nihayet gelirse, onu son derece kibar karsilayin; fakat nems iz seylerden ya da bilimsel konulardan s z edin; sanki, ondan hen z d n ayrilmis gibi davranin. Benim hakkimda tek kelime dahi s ylemeyin. Aksam belki sizi g rmeye gelebi lirim." Hamis: Eger bug n gelmeyecek olursa, artik hi gelmez. Notlan okuyunca dostumun b yle basit seylerden heyecanlanmasina sastim. Sorgu dolu bakislarimi ona kaldirdigim zaman notlari okudugum s rede her zaman takmakta oldu gu beyaz kravatini, kirmizi bir kravatla degistirmis oldugunu g rd m. Sapkasi ve bas tonu masanin st nde duruyordu. Rengi solmustu ve elleri titriyordu. Sorgu dolu bakislarima fkeyle karsilik verdi. - Onun heyecani umurumda bile degil!... Je m'en fiche! (bile degil!) Benim mektu plarima cevap vermedigi halde Karmazinov i in heyecanlaniyor!... Iste, iste bana d n geri g nderdigi a ilma98 mis mektuplarimdan biri, orada masanin st nde, kitabin altinda, L'Homme qui rit'in altinda, (g len adam) Sevgili Nicholas i in z l yorsa bana ne? Je m'en fiche et je procla me ma libert . Au di-able le Karmazinov! Au diable Lembke! (Viz gelir, h rriyetimi i lan ediyorum. Karmazinov'un cani cehenneme! Lembke'nin cani cehenneme!) Vazolari hole, Teniers'i ekmeceye sakladim ve beni derhal kabul etmesini istedim. Duydunu z! Ondan istedim!... Ben de kursun kalemle ayni cins k gida karaladim ve Nastasya ile g nderdim ve bekliyorum. Dasha'nin kendi agziyla ve Tanrinin huzurunda ya da h

i degilse, sizin huzurunuzda s ylemesini istiyorum. Vous me seconderes, n'est-ce pa s, comme ami et t moin. (Bana bir dost ve tanik olarak yardim edeceksiniz, degil m i?) Y z m kizartmak, yalan s ylemek istemiyorum; gizli kapakli isler istemiyorum; bu is te gizli hi bir sey istemiyorum!... Her seyi bana samimiyetle itiraf etsinler, a ik olarak, onurluca ve sonra... sonra belki ben onlari onurlu davranisimla utandiri rim!... Onun bir al ak olduguna inanmisim gibi b y k bir fkeyle bana bakti ve birden parladi. - Ben bir al ak miyim, degil miyim, aziz dostum? Bir yudum su i mesini rica ettim; onu daha nce hi bu kadar heyecanli g rmemistim. Konu surken odanin bir k sesinden b r k sesine kosuyordu; fakat, birden garip bir tavirla ka rsimda durdu. Asiri bir gururla tepeden tirnaga beni s zd ve yine basladi. - Beni, Stepan Vershovensky'yi, onuru ve b y k ilkeleri ugruna, gerekirse heybesini, yoksul ikinini, zayif omzuna vurup bir daha geri d nmemek zere buradan gidebilecek kadar g l sanmiyor musunuz, efendim? Stepan Verkhovensky'nin, baskiyi, ilgin bir kadi nin baskisini, yani, d nyadaki en onur kirici, amansiz baskiyi, b y k bir soylulukla g eri evirmesi ilk defa olmuyor; ger egi dikkate almadan s zlerime g ld g n z g r yorum, efen Oh, bir t ccarin yanina girip ocuklarina gretmenlik ederek son g nlerimi orada ge irebi lecegime, ya da bir itin dibinde a liktan lecek 99kadar g l olduguma inanmiyorsunuz. Cevap verin, hemen cevap verin!... Inaniyor mus unuz, inaniyor musunuz? Bilerek cevap vermedim. Hatta, olumsuz cevabimla onu incitmek istemedigim i in cev ap vermekten ka iniyormusum gibi bir de tavir takindim. Onun bu fkesinde gururumu k iran bir sey vardi ve kisisel de degildi, ah, hayir!... Fakat... bunu daha sonra anlatacagim. Bay Verkhovensky'nin rengi ger ekten soldu. - Belki yanimda sikiliyorsunuzdur, Bay G... (benim adim). Sonra, ogunlukla olagan s t fkelenip parlamasindan nce y z ne gelen solgun ifadeyle: - Belki de...beni bir daha g rmek istemezsiniz, dedi. Endiseyle ayaga firladim; ta m o sirada Nastasya odaya girdi ve zerine kursun kalemle bir seyler karalanmis bir k git par asini sessizce ona uzatti. Bir g z attiktan sonra firlatip bana atti. K gitta Bayan Stavrogin'in yazisiyla iki kelime vardi: "Evde oturun." Bay Verkhovensky sapkasini, bastonunu sessizce aldi ve acele adimlarla kapiya do gru y r d ; bir tutsak gibi ben de pesinden gittim. Birden koridorda birtakim sesler v e acele adim sesleri duyuldu. Sanki yildirimla vurulmus gibi yerinde akilip kaldi . Kolumu tutarak fisildadi: - Liputin L.Mahvoldum!... Tam o anda Liputin odaya daldi. Bay Verkhovensky, Liputin geldi diye neden mahvolacakti bilmiyordum ve bu s z ne bir anlam da verememistim; her seyi ruhsal d zeninin bozukluguna verdim. Fakat, b yle o lmakla beraber duydugu dehset olagan st yd ve olacaklari yakindan izlemeye karar verd im. Odaya girerken Liputin'in y z ifadesi, b t n yasaklamalara ragmen, bu kez i eri girmeye el bir hakki oldugunu g steriyordu. Beraberinde hi tanimadigimiz, kiligina bakilirs a, hen z yoldan 100 geldigi belli birini de getirmisti. Bay Verkhovensky'nin anlamsiz bakisma karsil ik y ksek sesle konusmaya basladi. - Size yeni bir ziyaret i getiriyorum, hem de nemli biri! Bu bakimdan yalnizliginiz i bozmaya cesaret ediyorum. Bay Kirilov, ender rastlanan bir insaat m hendisidir. Ve en nemlisi, efendim, oglunuzu taniyor, Peter Verkhovensky'yi. Oglunuzun ok yaki n bir arkadasi. Ondan bir de haber getirmis. Yoldan hen z geldi. Ziyaret i sert bir sesle: - Haber getirmis oldugumu siz uyduruyorsunuz, dedi. Haber getirmedim; fakat, Ver khovensky'yi tanidigim dogrudur. Ondan, on g n evvel Kharkov sehrinde ayrildim. Bay Verkhovensky teredd t etmeden adamin elini sikti ve oturmasi i in isaret etti; b ir bana, bir de Liputin'e bakti; sonra, sanki kendisine gelmis gibi aceleyle otu

rdu; fakat, sapkasi ve bastonu h l elindeydi. - Tanrim, demek ikiyordunuz!... Oysa, bana ok mesgul oldugunuz s ylenmisti!... - Evet, kendimi iyi hissetmiyorum. Sadece y r y se ikiyordum. Ben... Bay Verkhovensky birden sustu ve elindeki sapkayla bastonunu divanin st ne birakti ve kizardi. Bu arada aceleyle konugu inceliyordum. Gen bir adamdi... tahminen yirmi yedi yasl arinda... d zg n kilikli, biraz kirlice solgun benizli, donuk siyah g zl , uzunca boylu ve esmerdi. Biraz d s nceli ve dalgin g r n yordu. Konusmasini kesik kesik, dilbilgisi bak imindan kit c mlelerle s rd r yordu. Biraz uzunca c mle kurmak zorunda kaldigi zaman, oldu k a garip kelime d s kl kleri yapiyordu. Liputin, Bay Verkhovensky'nin hayretini fark ed iyor ve bundan sevinir g r n yordu. Odanin zit k selerindeki koltuklara oturan ev sahibi ile konuga ayni uzaklikta olabilmek i in oturdugu hasir sandalyeyi hemen hemen od anin ortasina dogru s rm st . Keskin bakisli g zleri, odanin her k sesini arastiriyordu. 101Bay Verkhovensky, nihayet konuguna mirildandi. - Ben... Peter'i uzun bir s reden beri g rmedim. Avrupa'da mi tanistiniz? - Burada ve Avrupa'da. Liputin araya girdi. -Bay Kirilov, d rt yillik bir ayriliktan sonra Avrupa'dan hen z d nd . Mesleginde ilerle mek i in gitmisti ve simdi de demiryolu k pr s nde is alabilmek amaciyla buraya geldi. S imdilik cevap bekliyor. Peter'in araciligiyla da Drozdov'lari ve Lisa'yi taniyor . M hendis dimdik oturuyor ve yapmacik bir sabirsizlikla dinliyordu. Bir seylere kiz digi her halinden belli oluyordu. - Bay Stavrogin'i de taniyor. Bay Verkhovensky sordu: - Bay Stavrogin'i de taniyor musunuz? -Evet, efendim; Onu da taniyorum. - Peter'i o kadar uzun zamandan beri g rmedim ki... kendimde onun ba... babasi olm ak hakkini g remiyorum... C'est le mot. (sadece bir deyis) Ben... sey... ondan ayr ildiginiz zaman nasildi? Bay Kirilov yine ayrintili olarak cevap vermeyi gereksiz g rm s olacak ki kisaca: - Ondan ayrildigim zaman iyiydi... o da gelecek, dedi. Bir seye kizdigi belli ol uyordu. - Geliyor ha! Nihayet ben... anliyorsunuz ya, Peter'i o kadar uzun zamandan beri g rmedim ki! Bay Verkhovensky kelimelerini sasiriyordu. -Zavalli oglumu bekliyorum. Kendisine karsi ok su luyum... diye devam etti. Yani su nu demek istiyorum ki, Petersburg'da ondan ayrildigim zaman... ya... yani, d s nmedi m ki... onu bir hi sayiyordum, onu... quelque shose de ce genre. (yani, b yle bir s ey). Biliyor musunuz, sinirli, ok duygulu ve... rkekti. Gece lmesinden korktugu i in yatarken, yerlere kapanarak dua eder, yastiginin s102 t ne ha izerdi... Je m'en souviens. Enfin, (onu hatirliyorum. Nihayet,) ne soylu bir duygu, yani degerli bir sey, ne de gelecek i in bir d s nce filizi... C'etait comme u n petit idiot (k k bir budalaydi.) Fakat ne s yledigimi bilmiyorum galiba. z r dilerim, B en... sey... beni buldunuz... M hendis birdenbire asiri bir merakla sordu: - Yastigina ha izdigini s ylerken ciddi miydiniz? - Evet, izerdi. - Pek l ; sadece grenmek istemistim... devam edin. Bay Verkhovensky sorgu dolu g zlerle , Liputin'e bakti. - Beni ziyarete geldiginiz i in memnunum; ama, simdiki durumum benim... sey... sah i, nerede kaliyorsunuz? - Bogoyavlenskaya sokagi, Filippov'un evinde. Kendimi tutamadan: - Oh, dedim. Shatov da orada oturuyor. Liputin deta bagirarak: - Evet, ayni evde, dedi. Shatov tavan arasinda oturuyor. Bay Kirilov, Y zbasi Leby atkin'in katinda bir odada kaliyor. Shatov'u ve karisini da taniyor. Avrupa'da k arisinin yakin arkadasiymis. Bey Verkhovensky birden duygulanarak bagirdi: - Comment!... (Nasil!) De ce pauvre ami (bu zavalli dostumuzla) ve su kadinin s anssiz evlilikleri hakkinda bir seyler biliyor musunuz? Kadini sahsen taniyan bi ri olarak ilk kez sizinle karsilasiyorum ve eger sadece... M hendis, kipkirmizi olarak onun konusmasini yarida kesti:

- Ne kadar sa ma!... Her seyi nasil uyduruyorsunuz, Liputin! Shatov'un karisini hi g rmedim... belki sadece uzaktan bir kere g rm s md r, o kadar. Yakindan hi g rmedim diyebil rim. Shatov'u tanirim. Neden b yle uydurup duruyorsunuz? Kanepenin zerinde sert bir hareketle d nd ; sapkasini kapti, tekrar yerine birakti; y ine eskisi gibi oturdu; sonra, kivilcimlar 103fiskiran g zlerle meydan okurcasina Bay Verkhovensky'ye bakti. B ylesine fkelenmes ini hi bir zaman anlayamadim. Bay Verkhovensky, duygulu bir tavirla: - Bagislayin, dedi. Bunun ok nazik bir mesele oldugunu biliyorum... - Burada nazik bir mesele falan yok. Ayip, hakikaten ayip ama, "sa ma" diye size d egil, Liputin'e bagirdim; nk , daima uyduruyor. Size hitap ettigimi d s nd n zse bagislayin Shatov'u taniyorum; ama, karisini hi tanimiyorum... hi !... - Anladim. Anladim. Ve israr ettiysem, sadece, zavalli dostumuzu, n tre irascible' ami, ( fkeli dostumu) ok sevdigimden ve onunla daima ilgilendigimdem... Eski, belki de gen likten; fakat olduk a degerli d s ncelerini birden degistirmis oldugunu d s nmemek e limden gelmiyor. Ve simdi de n tre sainte Russie (Kutsal Rusya'miz) hakkinda o kad ar yaygara kopariyor ki, bu organik degismeyi, baska t rl adlandiramam; aile i indeki m this bir sarsintiya, yani demek ki, sanssiz evliligine vermek egi-limindeyim. Z avalli Rusyamizi iyice taniyan, avcunun i i gibi bilen ve b t n hayatini Rus halkina v ermis olan ben ve dahasi da... M hendis bir kere daha aniden konustu: - Rusya'yi ben de bilmem ve... inceleme firsatini da bulamadim. Sonra, yine kanepede sert bir d n s yapti. Bay Verkhovensky s z n n yarisinda kalmisti. Li putin: - Inceliyor, Rusya'yi inceliyor, diye araya girdi. Incelemelerine hen z basladi ve Rusya'da artan intihar olaylarinin nedenleri ve genel olarak, toplumda intihar olaylarini artiran ve azaltan nedenler zerine ok ilgin bir makale hazirliyor. Pek s asirtici sonu lara varmis. M hendis son derece heyecanlanarak: - Hi hakkiniz yok, diye fkeyle mirildandi. Hi de makale degil... Ben asla... b yle sa m a seyler... rastlantiyla, size gizli olarak 104 sordum. Hi de bir makale degil; yayimlamiyorum ve sizin hakkiniz yok... Liputin'in pek keyiflendigi a ik se ik belliydi. - z r dilerim; belki de edebi alismaniza makale demekle yanildim. Bay Kirilov sadece g zlem yapiyor ve meselenin aslina ya da daha dogrusu, onun ahlaki y n ne deginmiyor. Ger ekten, b yle erdeme ait seyleri kabul etmiyor ve iyilik amacinin hatiri i in gene l yikimin en son ilkeleri taraftaridir. Avrupa'da sagduyunun saglanabilmesi i in y z milyondan fazla bas talep ediyor... Son baris g r smelerinde istenenden olduk a fazla : Bu bakimdan Bay Kirilov herkesten nde gidiyor. M hendis, karsisindakileri k k g ren bir tebess mle dinliyordu. Yarim dakika kadar herkes sustu. Nihayet Bay Kirilov magrur bir tavirla: - Bunlarin hepsi sa ma, Liputin, dedi. Eger rastlantiyla size bazi seyler anladiys am ve siz onlara hemen sarildiysaniz, elimden bir sey gelmez. Fakat hakkiniz yok ; nk , bunlardan kimseye s -zetmedim. Konusmaya tenezz l etmem. Eger inan larim varsa, onl ar bana aittir; fakat siz... ahmak a davrandiniz. Bir karara baglanmis konular zeri ne konusmam. Tartismadan nefret ederim. Hi bir zaman tartismak istemedim... Bay Verkhovensky dayanamadi. - Belki de ok haklisiniz. - z r dilerim, fakat burada kimseye kirilmis degilim. Konuk, heyecanla ve abuk abuk k onusmasina devam etti: - D rt yil i inde pek az insan g rd m... D rt yil ok az konustum ve kimseyle konusmamak i in elimden geleni yaptim; bence nedenler vardi ki, kimseyi ilgilendirmez... Tam d rt yil. Liputin grendi ve g l yor. Anliyorum ve aldirmiyorum. G cenmiyorum... sadece serbe stligine sasiyorum. D s ncelerimi size a miyorsam... S z n n burasinda hepimizi garip bir bakisla s zerek devam etti: 105- Beni h k mete ihbar edeceginiz korkusundan degil. Kesinlikle l tfen, b yle sa ma seyl eri akliniza getirmeyin... Bu s zlere hi birimiz cevap vermedik. Sadece birbirimize bakistik. Hatta, Liputin bi le kis kis, alayli g lmesini unutmustu. Bay Verkhovensky kararli bir tavirla kanep eden kalkti.

- ok zg n m, baylar; fakat kendimi iyi hissetmiyorum ve olduk a da zg n m. Kusuruma bakmam siniz. Bay Kirilov sapkasini alarak dogrulurken: - Ah, gitmemizi istiyorsunuz, dedi. B yle s ylediginiz i in memnun oldum; son derece u nutkanim, biliyorsunuz. Yerinden kalkti ve i ten bir tavirla, elini uzatarak Bay Verkhovnesky'ye dogru y r d . - Rahatsiz oldugunuz i in z ld m. Bilmeden gelmis oldum. Bay Verkhovensky acele etmeden onun elini dost a sikti. - Aramizda basari saglamaniz en iyi dileklerim, dedi. S ylediginiz gibi, kendinize zg nedenler y z nden bu kadar yil Avrupa'da kalmis, insanlardan ka inmis ve Rusya'yi un utmus olmanizi anliyorum. Burada dogup b y m s biz Ruslar'a saskinlikla bakiyor olmali siniz. Bize gelince, biz de size sasiyoruz. Mais cela passera (bu da ge ecek). Yal niz bir sey var, beni sasirtan bir sey: K pr m z insa etmek istiyorsunuz, bununla berab er, genel yikim ilkelerine taraftar oldugunuzu s yl yorsunuz. K pr m z yapmamiza izin ver meyeceklerdir!... Kirilov sasirarak haykirdi. - Ne? Ne dediniz? Oh, bos verin!... Birden son derece iyi kalplilikle ve neseli kahkahalarla g lmeye basladi. Bir daki ka kadar y z nde ocuksu bir anlam belirdi. Bu anlamin ona ok uydugunu d s nd m. Bay Verkhov esky'nin bu s z ne sevinen Liputin ellerini zevkle birbirine s rt yordu. Fakat, b t n bu s re i inde Bay Verkhovnesky'nin neden dolayi Liputin'den korktugunu ve onun geldigini anlayinca neden "Mahvoldum!" diye haykirdigini hayretle d s nmekten kendimi alamam. *** 106 Hepimiz kapida duruyorduk. Ev sahibiyle konuklarin birbirlerine en iyi son s zleri ni s yleyecekleri ve biraz sonra iyi dileklerle ayrilacaklari andi. Liputin, odadan ikmak zereyken sanki kasten s ylermis gibi: - Bay Kirilov'un bug n pek nesesi yok, dedi. nk , kiz kardesi i in Y zbasi Lebyatkin ile t artisti. Y zbasi Lebyatkin yarim akilli kiz kardesini kam iyla;., hakiki bir Kazak k am isiyla d -v yormus... her sabah ve aksam. Onun isine karismak istemeyen Bay Kirilov avludaki k k b l ge ge ti. Eh, iyi g nler. Bay Verkhovensky sanki kirba la vurulmus gibi haykirdi. - Kiz kardesini mi? Hasta kizi mi? Kam iyla, ha? Hangi kiz kardesi? Hangi Lepyatki n? Biraz nceki dehset duygusu tekrar gelmisti. - Lebyatkin mi? Emekli y zbasi. Kendisine nceleri kidemli sttegmen diyen. - R tbesinden bana ne? Kiz kardesi kim? Tanrim! Lebyatkin diyorsunuz? Fakat, burad a bir Lebyatkin vardi ki... - Ayni adam... bizim Lebyatkin... Virginsky'nin evinde, hatirladiniz mi? - Fakat, o sahte k gitlarla yakalanmamis miydi? -Eh, geri d nd . Hemen hemen haftadan beri burada ve hem de zel kosullarla. - Ama o bir al aktir!... - Aramiza bir al ak almamamiz i in bir neden var mi? Liputin birden siritti ve hos o lmayan bakislarini Bay Verkhovensky'nin y z ne dikti. - Ulu Tanrim! B yle s ylemek istemedim... fakat aslina bakacak olursaniz, al aklik hus usunda sizinle ayni d s ncedeyim; zellikle sizinle. Fakat, devam edin, devam edin; bi raz daha anlatin. B yle s ylemekle neyi kastettiniz? B yle s ylemekle bir sey kastettigi nize inaniyorum !... 107- Oh, hepsi sa ma seyler, efendim. Yani, duruma bakarsaniz, y zbasi sahte k gitlar y z nden aramizdan ayrilmamis. Kendisinden saklanan kiz kardesini bulmak i in gitmis. Simdi de onu getirmis; b t n mesele bu. Neden korkmus g r n yorsunuz, efendim? Sadece sarh os oldugu zaman, bana anlattiklarini s yl yorum. Ayik oldugu zaman bu hususta tek ke lime bile s ylemez. Son derece sinirli bir kisi ve ne demek istedigimi anliyorsani z; yani, k t bir askeri aliskanlik. Kiz kardesi deli oldugu kadar da topal. Birisi kizi, s zde bastan ikarmis g r n se g re; Lebyatkin, ailenin onuruna s r len bu lekeye karsi , uzun zamandan beri bu adamdan her yil belirli bir para alirmis. Sarhos konusma larindan anlayabildigim bu kadar. Fakat, bana sorarsaniz b t n bunlar sarhos sa malan. Sadece v n yor. Ve ayrica, b yle durumlar ok daha ucuz yoldan halledilir. Bununla berab er, bolca parasi oldugu muhakkak; on bes g n kadar nce, yalinayak dolasiyordu; faka t simdi, elinde y z rubleyle dolasiyor. Kiz kardesine her g n bir esit n bet geliyor. K

adin iglik igliga; o da kirbaciyla onu "yola" getiriyor. Kadin saygili olmayi bilm elidir, diyor... Anlayamadigim bir husus var; o da, Shatov'un o adamla beraber n asil oturabildigidir. Bay Ki-rilov, orada ancak g n kalabildi. Onu Petersburg'dan t aniyor ve simdi de rahatsiz edilmemesi i in avludaki k k b l ge ge ti. Bay Verkhovensky m hendise hitap ederek sordu: -Dogrumu? Kirilov fkeyle mirildandi: - Liputin'e sorun. Bay Verkhovensky kendisini tutamayarak: - Sirlar, sirlar!... diye haykirdi. Birdenbire bu kadar ok sirlar ve sirlar nasil toplandi? M hendis kaslarini atti, kizardi, omuzlarini silkerek odadan ikti. Liputin: - Bay Kirilov kirbaci bile ekip elinden almis, diye ekledi. Kirip, pencereden dis ari firlatmis ve siddetli bir tartismaya girismis. 108 Kirilov hizla geri d nd . - Neden gevezelik ediyorsunuz, Liputin, dedi. Ahmaklik yapiyorsunuz. Neden b yle k onusuyorsunuz? - Al akg n ll kle ruhunuzun asil bir davranisini neden gizleyeyim? Hem sizin i in konusuyo rum... - Ne kadar sa ma ve gereksiz... Lebyatkin'in aptalligi ve degersizligi... Bu iste tamamen zararli ve son derece... Hem neden b yle sa maliyorsunuz? Gidiyorum. Liputin, parlak bir g l msemeyle: - Ah, ne yazik! diye haykirdi. Size baska bir fikra anlatarak biraz neselendirec ektim, Bay Verkhovesky. Aslinda bunu anlatmak i in gelmistim; oysa, bunu siz de du ymus olacaksiniz ya, neyse... baska bir zaman anlatirim. Bay Kirilov'un acelesi var. Allahaismarladik, efendim. Anlatacagim fikra Bayan Stavrogin hakkindaydi. Ge enlerde beni ok eglendirdi. Beni zellikle agirt-misti. Kelimelerle anlatilamayacak kadar komik. Allahaismarladik, efendim. Fakat tam bu sirada Bay Verkohvensky onun omzuna yapisti; sonra ekerek odaya sokt u ve bir sandalyeye oturmaya zorladi. Liputin korkmus g r n yordu. Oturdugu sandalyeden korkarak Bay Verkhovensky'ye bakti: - Garip sey, evet, birden beni agirtti ve "sir olarak" Bay Stavrogin hakkinda ne d s nd g m sordu. Deli miydi, yoksa degil miydi? Sasilacak sey degil mi? Bay Verkhovensky b t n kontrol n kaybetmis gibi mirildandi: - De isiniz!... Liputin, sadece bu esit bir adiligi... belki daha Bu iste dostumun, Liputin'in bizden daha ok, hatta bizim bilmedigimiz seyleri bil digini s ylemesini hatirladim. Liputin sanki ok korkmus gibi: - Ger ekten, Bay Verkhovensky, diye mirildandi. Ger ekten... 109- Baslayin! Sizden de rica ediyorum, Bay Kirilov, sizden de gelip oturmanizi ve taniklik etmenizi istiyorum. L tfen, s yle buyurun. Oturun. Siz Liputin, her seyi samimi ve basit olarak anlatin ve analatacaklariniz, dolamba li s zlerle de olmasin !... - B ylesine heyecanlanacaginizi bilseydim, efendim, bundan hi s zetmezdim. Ve b t n bunla ri Bayan Stavrogin'den grendiginizi saniyordum! - B yle bir sey sanmiyordunuz... Baslayin, baslayin, diyorum. -Ah pek l , yalniz oturmak nezaketinde bulunur musunuz? Siz bu kadar heyecanliyken b asimda ayakta durmanizi arzu etmiyorum. Aksi halde, rahatlikla anlatabilecegimi sanmam. Bay Verkhovensky heyecanina h kim olmaya alisarak magrur bir tavirla koltuga kt . M hendi s, karanlik bakislarini yere dikmis, basini kaldirmamakta israr ediyordu. Liputi n b y k bir zevkle onlari s z yordu. -Eh, nasil baslayacagim, bilmem? Beni yle bos bulundugum zaman avladiniz ki... *** - nceki g n, aniden Bayan Stavrogin'in bir usagi geldi ve yarin saat tam on ikide h animini aramami s yledi. D s nebiliyor musunuz? B roma gitmedim ve d n saat tam on ikide B ayan Stavrogin'in kapisini aliyordum. B y k salona alindim ve bir dakika sonra Bayan Stavrogin geldi, oturmami s yledi ve kendisi de karsima ge ip oturdu. Duygularima in anamadan oturdugum yerde kalmistim; siz de bilirsiniz, efendim, beni nasil karsi

lar! Adeti oldugu zere, dolamba li konusmaya gerek g rmeden hemen konuya girdi. "Hati rlarsiniz" dedi. "D rt yil nce Bay Stavrogin rahatsizken, her sey aydinlanana kadar bazi garip olaylardan sorumluydu. Bu olaylar herkesi saskina evirmisti. Bu olayl ardan biri de sizi ok 110 yakindan ilgilendirmisti. Bay Stavrogin iyilestigi zaman benim arzum zerine sizi ziyaret etmisti. Daha nce de sizinle birka kere konusmus oldugunu biliyorum. ok sam imi ve a ik olarak s yleyin..." s z n n burasinda Bayan Stavrogin biraz saskin g r n yordu... zaman Bay Stavrogin'i nasil bulmustunuz? Genel olarak onun hakkindaki d s ncelerini z nelerdi? Sizin st n zde nasil bir etki yaratmisti? Ve simdi,onun hakkinda ne d s n yorsun uz?" Bayan Stavrogin tamamen saskindi; bir dakika kadar susarak bekledi; sonra k izardi. Bayagi korkmustum. Dokunakli olmayan bir dille tekrar konusmaya basladi. Onun b yle bir anlatimla konusabilecegi kimsenin aklina gelmezdi. Fakat, s zleri ok anlamliydi. "Beni ok dikkatle dinlemenizi istiyorum," dedi. "Sizi, anlayisli, ger e kleri g rebilen, tahminlerinde yanilmayan bir kimse olarak tanidigim i in agirttim." (Ne iltifat!) "Kuskusuz ki", dedi. "Sizinle konusan bir annedir. Bay Stavrogin, basindan ok mutsuzluklar ge en, olmayacak seylerle karsilasan bir kimsedir. B t n bunla rin akli dengesini etkileyebilecegi kuskusuzdur. Tabii, delilik demek istemiyoru m." S z n n burasinda bir an sustu. Sonra b y k bir g venle ve magrur bir tavirla konusmasin a devam etti. "B yle bir sey hi bir zaman d s n lemez. Fakat, garip, degisik bir sey olabi lir. D s ncelerinde, egilimlerinde, g r slerinde bir kayma olabilir." Bu s zler Bayan Stav rogin'in tam s zleridir, efendim ve Bayan Stavrogin'in, durumu bu kadar a ik ve kesi nlikle a iklayabilmesi beni son derece sasirtti. Pek st n anlayisli bir hanimefendi!. .. Bayan Stavrogin "Nihayet" dedi. "Ben bile, onda bazi degisik egilimler ve dev amli bir huzursuzluk sezmistim. Ama ben bir anne, siz ise bir yabancisiniz ve bu bakimdan, kafasi alisan bir insan olarak daha saglam bir sonuca varabilirsiniz. Nihayet size yalvaririm." Bu deyisi kullandi. "B t n ger egi t m iplakligi ile bana anlat in. Bu konusmamizin gizli oldugunu hi bir zaman unutmayacaginiza s z verirseniz; ile rde, her esit yardimimi sizden esirgemem." Iste, efendim, hepsi bu. Ne dersiniz? Bay Verkhovensky saskin saskin kekeledi. - Siz... beni sasirttiniz. yle ki, size inanamiyorum. 111Liputin, sanki Bay Verkhovensky'yi duymamis gibi devam etti: -Hayir, hayir, l tfen iyi d s n n. B yle y ksek bir kisi, benim gibi bir adama, b yle bir sor sorar ve stelik sorduklarinin aramizda kalmasini isterse, bu kadinin ne kadar zo r durumda oldugu anlasilmaz mi? Bu ne demektir? Acaba, Bay Stavrogin hakkinda ba zi beklenmedik haber mi almislar? Bay Verkhovensky kafasini toparlamakta g l k ekerek mirildandi: - Bilmiyorum... herhangi bir haber oldugundan bilgim yok... onu bir s reden beri g r emedim, fakat... fakat sunu s yleyebilirim ki, efendim... fakat sunu s yleyeyim ki, Liputin, eger bunlari size bir sir olarak s ylediyse ve siz bunlari bizim huzurumu zda s yl yorsunuz ki... - Tamamen bir sir olarak! Kimseye s yleyecek olursam Tanri beni arpsin ben... fakat burada anlatmama gelince... bundan ne ikar? Biz yabanci miyiz? Bay Kirilov da yle ... o da aslinda yabanci sayilmaz, degil mi? - Korkarim ki sizinle ayni fikirde olamayacagim. Sirri saklayacagimizdan kusku y oktur... m z n... yani... fakat korkarim ki siz, Liputin, saklayamazsiniz ve size hi bir sey i in g vene-mem. -Ne demek istiyorsunuz, efendim? Bana devamli yardim teklif edildigine g re, herke sten ok beni ilgilendirir, degil mi? Aslinda, bu konuya dikkatinizi ekmem, olduk a g arip ve psikolojik bir olaydan daha s zetmek i indi. D n aksam, Bayan Stavrogin'le yap tigim konusmanin etkisi altindayken, benim st mdeki etkisini siz de takdir edersini z. Bay Kirilov'a bu konuyla uzaktan ilgili bir soru sordum: "Bay Stavrogin'i hem Petersburg'dan hem de Avrupa'dan taniyorsunuz" dedim. "Akli dengesi ve yetenekl eri hakkinda neler d s n yorsunuz?" Bay Kirilov, her zamanki gibi kisa olarak, onun in ce zek li ve saglam karakterli bir kimse oldugunu s yledi. Sorumu biraz daha genisle ttim: "Bu kadar yil s resince, 112 inan larinda bir y n degistirme, ya da ters d nme gibi... nasil s yleyeyim?... Delilik g ibi ya da ona benzer bir seyler sezdiniz mi?" Kisaca, Bayan Stavrogin'in sorusun u tekrarladim. Ne tahmin edersiniz? Bay Kirilov, simdi yaptigi gibi kaslarini att

i ve derin bir d s nceye daldi. "Evet," dedi. "Bazen birtakim gariplikler dikkatimi e kerdi." Bay Kirilov da b yle d s nd kten sonra, onun bir derdi olmasi gerekmez mi? Bay Verkhovnesky, Kirilov'a d nd . - Dogru mu? diye sordu. Kirilov birden basini kaldirdi ve kivilcimlar fiskiran g zlerle ona bakti. - Bu konuda s z etmeye hakkim yok, diye cevap verdi. Size karsi ikmak zorundayim, L iputin. Bu konuda adimi s ylemeniz dogru degil. Size bu husustaki d s ncelerimin t m n s yle edim, zaten. Onu Petersburg'dan taniyabilirim; ama, bu yillar nceydi ve her ne ka dar Bayan Stavrogin'i son zamanlarda g rm ssem de, onu ok az taniyorum. Beni karistir mamanizi rica ederim ve... ve b t n bunlarin dedikodudan farki da yok. Liputin masum bir tavirla kollarini yana a ti. - Demek dedikoducuyum, ha? Dedikoducu oldugum kadar, acaba casus oldugumdan da k usku duyar misiniz? Bu meselenin disinda tutulmak istediginize g re, Kirilov, bask alarina kusur bulmamiz ok kolaydir. Buna inanmayacaksiniz, Bay Verkhovensky... ya ni, Y zbasi Lebyatkin, efendim, aptal bir kisi olarak g r nebilir... dogru, sey... kad ar aptaldir... eh, ne kadar aptal oldugunu soy i mekten utaniyorum... Budalaligin derecesini g steren bir Rus deyisi vardir; fakat, o da, Bay Stavrogin tarafindan i ncindigi kanisinda; fakat, onun ince zek sini v yor. "Bu adama sasiyorum" diyor. "Zek i bir yilan." Bunlar onun kendi s zleri, efendim. Ona sordum. H l , d nk g r smemin ve Bay K rilov'la yaptigim konusmanin etkisi altindaydim. "Y zbasi", dedim. "Ne dersiniz? Z eki yilaniniz deli mi degil mi?" Eh, inanin bana, sanki hassas bir yerine kirba la vurmusum gibi birden yerinden firladi. "Evet", dedi. "Evet, 113fakat bunun etkisi olamaz..." Fakat y zbasi bunun neye etkisi olamayacagini s yle medi ve o kadar derin ve z nt l d s nceye daldi ki, sanki birden ayilmis g r n yordu. O zam lippov'un mey-hanesindeydik. Yarim saat sonra yumrugunu masanin st ne vurdu. "Evet" dedi. "Belki delidir; fakat bunun etkisi ola..." ve tekrar neye etkisi olacagin i s ylemedi. S phesiz, konusmamizin bir zetini yapiyorum; fakat, fikir yeteri kadar a i k: kime isterseniz sorunuz, hepsi tek d s ncenin st ndeler. Ger ekten bunu daha nce akil e dememisler. Herkes "Evet" diyor. "Delidir, akillidir; fakat, akilli oldugu kadar da delidir." Bay Verkhovensky oturmus, dalgin g r n yor ve d s n yordu. - Peki, Lebyatkin nereden biliyor? - Beni biraz nce casuslukla su layan Bay Kirilov'a sorsaniz daha dogru olur. Ben bi r casusum, bilmiyorum; ama, Bay Kirilov bu durum hakkinda bilinmesi gereken her seyi biliyor; fakat susmakta israr ediyor. M hendis biraz nceki fkeli tavriyla: -Hi bir sey bilmiyorum ya da ok az sey biliyorum, dedi. Bunu grenmek i in Lebyatkin! s arhos ettiniz. Beni konusturup grenmek i in buraya getirdiniz. Su halde ger ekten bir casussunuz!... - Onu sarhos etmedim! B t n bildiklerine ragmen para harcanmaya degmez. Bu sirlarin degeri bence bu kadar; bu sirlarin degerinin sizce ne oldugunu biliyorum. Para h arcayan kendisiydi. On iki g n nce benden on bes kopik bor istedi; ona sampanya ikra m eden ben degilim; aksine o bana ikramda bulundu. Oysa, bana g zel bir fikir verd iniz; gerekli oldugunu d s nd g m zaman, her seyi grenmek i in onu sarhos edecegim ve greni im de... b t n k k sirlarinizi... Bay Verkhovensky saskinlikla, tartisan bu iki kisiye bakti. Her ikisi de kendile rini ele veriyorlardi ve umursamaz g r n yorlardi. Liputin'in bu adami buraya getirmes indeki nedenin, nc bir kisinin araciligi ile onu, gerekli tartismaya ekmek i in oldugun u 114 d s nmemek elden gelmiyordu. B yle bir davranis, Liputin'in en ok sevdigi oyunlardan bi riydi... fkelendirici bir tavirla konusmasina devam etti: - Bay Kirilov, Bay Stavrogin'i ok iyi taniyor. Sadece tanidigini sakliyor. Lebyat kin hakkindaki sorunuza gelince, bizim tanimamizdan ok nce Bay Stavrogin'i Petersb urg'dan taniyor; bes ya da alti yil ncesinden, eger ifadem dogruysa, Bay Stavrogi n'in buraya gelerek bize seref vermeyi d s nmesinden ok nceki, onun yasantisi hakkinda en az bilmen bir d nemden beri taniyor. Prensimiz, anladigim kadariyla, Petersbur g'daki o g nlerinde, etrafina ok garip insanlari toplamis. Bay Kirilov'un da onu, o zamanki d nemden tanidigi kanisindayim.

- Dikkat edin, Liputin! Sizi uyariyorum, Stavrogin kisa zaman sonra gelecek ve k endisini nasil savunacagini pek iyi bilir. - Neden beni uyariyorsunuz? Onun son derece ince ve keskin bir zek ya sahip oldugu nu ilk bagiran benim ve d n Bayan Stavrogin'i bu konuda aydinlattim. "Bu konuda s yl eyemeyecegim tek sey karakteridir" dedim. D n Lebyatkin de tekrarlayip duruyordu: "O kendi karakterinin kurbanidir." Evet, kuskusuz, Bay Verkhovensky, benim agzim dan laf aldiktan sonra, dedikoducu, casusluk diye bagirmak kolay oluyor. Hem de bunu b y k bir merakla yaptiniz. Simdi, Bayan Stavrogin... d n dogrudan dogruya konuya degindi. "Bu konu ile dogrudan dogruya ilgilendiniz" dedi "ve bu nedenledir ki size basvuruyorum." Ben de b yle d s n yorum! Sizin gibi asil birinden, toplumun i inde ki siligime y neltilen bir hakaret g rm sken, ne gibi bir ikarim olabilir? Ilgilenmek i in o lagan st bir nedenim olmasini d s nmeliyim ve bu da sirf dedikodu bakimindan degildir. Bir g n elinizi sikar; ertesi g n, konuk severligine karsilik, en degerli arkadaslar inizin yaninda, cani istedi diye suratiniza tokadi yapistirir. Bana soracak olur saniz, fazla simariklik! Ve g zel bir seks, kelebeklere ve cesur erkek ser elere her sey demektir. Roma devrinde aski temsil eden kanatli bebekler gibi, minik kanat li, lke kavalyeleri. Romantik, kadin-katilleri!... K k salmis 115bir bek r olan sizin i in, efendim, sizin gibi asil birisinin ge ici arzularinin ku rbani olduguna ve Y zbasi Lebyatkin'in "Aile serefi" diye adlandirdigi lekenin onu n tarafindan s r lm s olduguna muhakkak ki inanirdim. Fakat, bunun onu durduracak bir neden olabilecegini de sanmam. Keyfi yerinde oldugu zaman, her g zel y z n, ona cazip gelen bir y n vardir. Rezil dedikoduyu yaydigimdan s z ediyorsunuz; fakat, acaba b t n se hir bu konu zerine konusurken, bu rezil dedikodulari ben mi, yayiyorum? Sadece di nliyor ve onay anlaminda basimi salliyorum. Bas sallamanin da bir su oldugunu s yle yemezsiniz ya? - Sehirde mi konusuluyor? Sehir halki ne hakkinda konusuyor? - Yani, sarhos oldugu zaman bagira bagira b t n sehir halkina duyuran Y zbasi Lebyatki n ve onun b yle hareketinin, bu olayin b t n arsiya davulla duyurulmasindan ne farki va r? Benim hatam mi? Dostlar arasinda oldugum i in ilgileniyorum ve burada dostlar a rasinda degil miyim? Bu sorudan sonra saf bir tavirla etrafina bakindi. - Simdi, su s yleyeceklerime dikkat edin. rnegin, sizin gibi asil biri, Y zbasi Lebya tkin'e, tanismak onuruna eristigim, yetim, ok al akg n ll , ok onurlu gen bir hanimla Isvi 'den y z ruble g ndermis. Fakat kisa bir s re sonra, Lebyatkin, ismini s ylemek istemedig im, yine ok serefli ve son derece g venilir bir kimseden y z yerine bin ruble g nderilmi s oldugunu grenmis., Bu da demektir ki, Lebyatkin, "gen hanim yedi y z rublemi aldi" diye kiyameti kopariyor ve polis yoluyla bile olsa parasini geri alacagina yemi n ediyor. Hi degilse b yle tehdit ediyor ve b t n sehir halkinin duymasi i in bar bar bag iriyor. M hendis birden sandalyesinden ziplayarak kalkti ve haykirdi: - Igren bir sey, sizin igren liginiz bu!... - Fakat, Bay Stavrogin adina, g nderilen paranin y z ruble olmayip bin ruble oldugu h akkinda Lebyatkin'e garanti veren onurlu 116 kisi sizsiniz. Sarhos oldugu zaman y zbasinin kendisi bana s yledi. - Bu bir... bir yanlis anlasilmadir. Biri, bir hata isledi ve... sa ma, ve siz, ef endim, siz... igren !... - Fakat, bunun sa maligina ben de inanmak isterdim ve b t n bu konusmalari ok z lerek dinl edim. nk , ne s ylerseniz s yleyin, ok temiz karakterli bir kizin adi, hem yedi y z ruble sine karistirildi, hem de Bay Stavrogin'le ink r edilemez bir iliskisi oldugu ima edildi. Bizim soylu efendimize kalirsa, temiz karakterli bir kizi rezil etmekten ya da evli bir kadina leke s rmekten ka inmaz. Kuskusuz ki, evimde olan olay bunun basit bir kanitidir. Iyi kalpli bir kisiye rastladigi takdirde, baska bir adamin g nahini, onurlu adi ile rtmesi i in onu zorlayacaktir. Benim de karsi koymam gereke n bir sey bu... kendimden s zediyorum, efendim... Bay Verkhovensky, rengi solmus olarak koltuktan yari yariya kalkip: - S zlerinize dikkat edin, Liputin, dedi. M hendis b y k bir heyecanla: - Ona inanmayin!... Ona inanmayin!... diye s ylendi. Birisi bir hata isledi ve Leb yatkin sarhosun biridir... her sey anlasilacaktir... Artik dayanamiyorum... Bunu n adilik oldugunu d s n yorum... ve...yeter...yeter!...

Yerinden kalkip kosarak odadan ikti. Liputin: - Ne yapiyorsunuz? Bekleyin, sizinle geliyorum! diye telasla haykirdi ve sandaly esinden firlayarak kalkip Kirilov'un arkasindan kostu. *** Bay Verkhovensky bir dakika d s nerek durdu. G z ucuyla bana bakti; sapkasini ve basto nunu aldi ve sessizce odadan ikti. Her zaman oldugu gibi ben de pesinden gittim. 117Dis kapidan ikarken pesinden geldigimi fark edince: - Oh, evet, tanik olabilirsiniz... de l'accident (rastlantilara), dedi. Vous m'a ccompagnerez, n'est-ce pas? (Bana arkadaslik edersiniz, degil mi?) - Yine oraya gitmiyorsunuz, degil mi, efendim? Neler olabilecegini g z n ne aldiniz m i? Bir dakika kadar durdu. Dokunakli ve huzursuz bir g l mseyisle: - Baska bir adamin g nahini rtmek i in evlenmem m mk n olamaz, degil mi? diye fisildadi. G l msemesinde, utan ve aresizlik anlami vardi; ayni zamanda, bu g l mseyiste garip bir co skunluk g ze arpiyordu. Ben de b yle s ylemesini bekliyordum. Nihayet, benden b y k bir dikkatle saklanan, dudak lardan d k lmeyen kelimeler, b t n bir hafta s ren ka inmalardan ve yapmacik yalanlardan son ra ortaya ikmisti. fkeden deta ilgina d nd m. - B ylesine k t , b ylesine basit bir d s nce nasil olur da akliniza gelebilir, efendim, siz ki parlak zek li, sefkatlisiniz ve... hem de Liputin bile b yle bir seyi d s nmedigi ha lde!... Bana bakti, cevap vermeden y r mesine devam etti. Geri kalmak istemedim. B t n d s nd klerimi Bayan Stavrogin'e s ylemek istiyordum. Korkak oldugunu bildigim i in, eger bunu Lipu tin'den grenmis olsaydi onu bagislayabilirdim; fakat b yle bir seyi Liputin'den ok d aha nce d s nd g a ikti. Liputin sadece onun kuskularim kesinlestirmis ve i indeki kusku ki ilcimlarinin alevlenmesini saglamisti. Daha ilk g nden, hi bir esasa dayanmadigi hal de, hatta, Liputin'in aklinda b yle bir d s nce yokken, kizdan s phelenmekte teredd t etme misti. Bayan Stavrogin'in bu isin zerinde bu kadar israrla durmasini, ok degerli N icholas'inin soylu kisilere zg g nahlarini, serefli bir adamin evlenmesi ile kapamak istegine veriyordu!... B yle d s nmesi y z nden cezalandirilmasini b t n samimiyetimle arzu derdim. 118 Y z adim daha y r d kten sonra birden durdu. - O! Dieu, qui est si grand et bon! (Oh, Ulu Tanrim), diye haykirdi. Ah, beni ki m avutabilir? Kolundan tutarak zorla eve dogru d nd rd m. - L tfen, hemen geri d nelim, size her seyi anlatacagim! Hemen yakinimizda canli, ne seli ve gen bir ses, tatli bir m zik gibi duyuldu. - Bakin kim var burada! Bay Verkhovensky, degil mi? Saskinligimiz ge meden, atin st ndeki gen kiz, Lisa Tushin, ayrilmaz kavalyesiyle bera ber, birden yanimizda bitti. Dizginleri ekerek atini durdurdu. G r bir sesle: -Buraya gelin, buraya gelin, abuk! diye bagirdi. On iki yildan beri onu g rmemistim ; ama hemen tanidim, o... Yoksa beni tani-yamadmiz mi? Bay Verkhovensky, kendisine uzatilan eli tuttu ve kibarca pt . Sanki, kendisini dua ederken kaybetmis gibi kiza bakiyor ve tek kelime dahi s yleyemiyordu. "Beni tanidi ve memnun! Maurice, beni g rd g ne son derece memnun!" diye d s nd Bay Verkhov ensky ve: - Iki haftadan beri neden bizi g rmeye gelmediniz? Teyzem, hasta oldugunuzu ve rah atsiz edilmemeniz gerektigini s yl yordu; fakat, teyzemin yalan s yledigini biliyordum . Durmadan tepiniyor ve k f r ediyordum; fakat nce bizi, sizin aramaniz gerektigine k esin olarak inaniyordum ve bu y zden de haber g ndermedim. Tanrim, hi degismemissiniz ! Egerinden sarkarak Bay Verkhovensky'yi dikkatle s zd . "Inanilmayacak kadar gen kalmis! Oh, evet, degismis. Kirisiklar var, g zlerinin etr afinda, yanaklarinda ok kirisik var; sa lari da biraz kirlasmis; fakat, g zleri ayni" diye d s nd Lisa ve merakli g zlerle: , 119- Peki ben degismis miyim? Neden bir sey s ylemiyorsunuz dedi. Bir anda, on bir yasindayken Petersburg'a g t r ld g nde, hastalanmasi ve hastaligi s resinc

e aglayip Bay Verkhovensky'yi istemesi hakkindaki s ylentiyi hatirladim. Bay Verkhovensky sevin ten inlayan bir sesle: - Sen... Ben... diye kekeledi. Biraz evvel, "Beni kim avutacak!" diye bagiriyord um ve o sirada sesinizi duydum. Bunun bir mucize oldugunu sanirim et je commence croire. (Inanmaya basliyorum). -En Diev!, En Dieu qui est l -haut et qui est si grand et si bon!... (Tanriya! Yuk aridaki ylesine ulu, ylesine iyi olan Tanriya!) G r yorsunuz, b t n derslerinizi ezbere ha tirliyorum. Maurice, o zaman bana inanci nasil asilamaya alisirdi, bilemezsiniz e n Dieu, qui est si grand et si bon! ( ok ulu, ok iyi olan Tanriya!) Kolomb, Amerika 'yi buldugu zaman, hep bir agizdan: "Kara,! Kara!" diye bagirislari hakkinda anl attiginiz tarih dersini hatirliyor musunuz? Dersten sonra, o gece, dadim Alyona, uykumun arasinda hep; "Kara! Kara!" diye bagirdigimi s yler. Prens Hamlet'in yk s n anl attiginizi hatirlar misiniz? Ve zavalli g menlerin Avrupa'dan Amerika'ya nasil g nder ildiklerini tarif ettiginizi hatirlar misiniz? Ve bunlar dogru degildi: nasil g nd erildiklerini daha sonra grenmistim. Fakat, bana ne kadar g zel yalan s ylemisti, Mau rice! Hemen hemen aslindan daha g zeldi. Neden Bay Drozdov'a yle bakiyordunuz? D nyad aki en iyi ve en sadik adamlardan biridir ve beni sevdiginiz kadar onu da sevmel isiniz! II fait tout ce que je veux. (Istedigim her seyi yapar.) Fakat, sevgili Bay Verkhovensky, yine mutsuz olmalisiniz, aksi halde sokak ortasinda, sizi kimi n avutacagini sorarak bagirmazdiniz. Mutsuzsunuz, degil mi? Degil mi? - Simdi mutluyum! - Teyzem size k t m davraniyor? Cevap beklemeden devam etti: 120 - Yine huysuz, haksiz, her zaman pek sevdigimiz teyzem! Ve hatirlar misiniz bah ed e nasil kollarima atilirdiniz, ben de sizi avutmaya alisir ve aglardim... Fakat, Bay Drozdov'dan ekinmeyin. Hakkinizda her seyi biliyor. Uzun zamandan beri biliyo r. Onun omzunda istediginiz kadar aglayabilirsiniz ve o da arzu ettiginiz kadar yaninizda kalir. Sapkanizi kaldirin, bir dakika i in ikartin basinizdan, parmaklari nizin ucuna y kselin ki, son ayrildigimiz zamanki gibi alninizdan pebileyim. Su pen cereden bizi seyreden gen kizi g r yor musunuz? Fakat, daha yaklasin, yaklasin! Tanri m, sa lariniz ne kadar aklasmis! Ve egerinden sarkarak, Bay Verkhovensky'yi alnindan pt . - Simdi evinize gidelim! Nerede oturdugunuzu biliyorum. Bir dakika sonra sizi ev e s r kleyerek b t n g n birakmayacagim. Gidin, l tfen ve beni karsilamaya hazirlanin. Ve gen arkadasiyla beraber d rtnala uzaklasti. Eve d nd k. Bay Verkhovensky kanepenin st n e oturdu ve h ng r h ng r aglamaya basladi. - Dieu! Dieu! diye haykirdi. Enfin une minute de bonheur. (Tarim! Tarim! Nihayet bir dakikalik mutluluk.) Lisa, s z verdigi gibi, Bay Drozdov'la beraber on dakikadan az bir s re sonra geldi. Bay Verkhovensky onu karsilamak i in yerinden kalkarken: - Vous et le bonheur, vous arrivez en meme temps! dedi. (Siz ve mutluluk ayni an da geliyorsunuz.) - Iste size bir demet i ek; simdi, Madam Chevalier'e ugradim; dogum g nleri i in b t n kis k bulunuyor onda. Iste, Bay Drozdov. Izin verin sizinle tanistirayim. i ek yerine p asta getirecektim; ama, Bay Drozdov, bunun Rus geleneklerine uymayacagini s yleyer ek vazge irdi. Maurice Drozdov top u y zbasisiydi. Yaklasik otuz yaslarinda, uzun boylu ve yakisikli ydi. Son derece kibar, tanistigi her insanin daha ilk bakisda dikkatini eken, asi ri inceligine, yumusak 121kalpliligine ragmen, heybetli ve sert bir g r n s vardi. Bununla beraber, konuskan v e dost edinmeye merakli degildi. Daha sonra, sehirde, onun fazla zeki bir kisi o lmadigini s ylediler; ama, bu tamamen yanlisti. Lisa'nin g zelligini anlatmaya kalkismayacagim. Her ne kadar bazi hanimlar ve gen k izlar, onun g zelligi hakkindaki s ylentilere fkeyle karsi duruyorlarsa da, onun g zell igi t m sehirlinin agzindan d sm yordu. Kadinlarin ve gen kizlarin arasinda ondan nefre t edenler bile vardi. Nefretlerinin baslica nedeni onun fazla gururlu olusuydu; Drozdov'lar, bir ok kisiyi g cendiren ziyaretlerine hen z baslamamislardi. Ger ekte, bun un asil nedeni Bayan Drozdov'un hasta olusuydu. Lisa'dan nefret edislerinin ikin ci nedeni, onun valinin karisinin akrabasi olusu ve her sabah at gezilerine ikmas iydi. Simdiye kadar, sehrimizde atla dolasan kadin s vari yoktu; bu bakimdan, ziya

retlere vakit ayiramadigi halde, sehrin sokaklarinda atla dolasmasindan dolayi s ehir halkinin g cenmesi olagandi. Bununla beraber, herkes onun bu at gezmelerine, doktorun s z zerine iktigini biliyordu ve hassas b nyesi hakkinda alayli s zler ediyorlar di. Lisa'nin sinirli ve s rekli bir huzursuzluk i inde bulundugu ilk bakista anlasil iyordu. Yazik! Zavalli kiz ok mutsuzdu ve bu durumu daha sonra anlasildi. Simdi, ge misi hatirliyorum; o zamanlar, simdi bana g zel g r nd g kadar g zel oldugunu s yleyemem. lki hi de g zel degildi. Uzun boylu, narin yapili, fakat g l ve uysal bir kizdi. Y z hatl arinin birbirine aykiriligina hayret etmemek elden gelmezdi. G zleri hafif sehlayd i; y z solgun, elmacik kemikleri hafif e ikikti; genellikle esmer sayilabilirdi; ince bir y z , fakat bu y zde alimli ve dayanilmaz bir ekiciligi vardi. Koyu g zlerinin yakici bakislarinda korkun bir g okunuyordu; herkesi "yenilgiye ugratmak ve ele ge irmek" i i n gelmis bir tavri vardi. Ara sira, kibirli, hatta k stahti; hayatinda iyi kalpli olmayi hi basardi mi bilmiyorum; ama, b yle olmayi ok arzuladigini ve biraz iyi kalp li olabilmek i in kendisini zorlayarak istirap ektigini biliyorum. Yaradilisinda, p ek ok iyi egilimlerin 122 ve kuvvetli bir nsezinin bulundugu kuskusuzdu; fakat, i indeki her sey, s rekli denge sini ariyor, bulamiyordu; her sey karisik, kaynasma halinde ve huzursuzluk i indey di. Belki kendisinden istekleri yogundu ve bu isteklerini tatmin edebilmek i in, k endisinde yeterli g c bulamiyordu. Kanepeye oturup etrafina g z gezdirdi. - B yle anlarda neden kendimi kederli hissederim? Bunu cevaplandirabilir misiniz, bilgin adam? B t n hayatimca, sizi g r p her seyi andigim zaman son derece sevinecegimi d s n rd m ve simdi sizi her ne kadar seviyorsam da memnun olmus g -r nm yorum... Ulu Tanrim, bak, benim portrem! Durun bakayim. Oh, evet bunu hatirladim, hatirladim!... '' On iki yasindaki Lisa'nin, suluboya ile yapilmis ok g zel bir minyat r , Petersburg' dan dokuz yil evvel Drozdov'lar tarafindan Bay Verkhovensky'ye g nderilmisti. O za mandan beri bu minyat r portre, daima onun alisma odasindaki duvarda asili dururdu. - Ger ekten bu kadar g zel bir ocuk muydum? Bu y z, benim y z m olabilir mi? Portresi elinde oldugu halde yerinden kalkti ve aynanin karsisina ge ti. Sonra portreyi geriye uzatirken: - abuk alin! diye haykirdi. Simdi asmayin, l tfen. Daha sonra asarsiniz. O portreye bir daha bakmak istemiyorum! Kanepedeki yerine oturduktan sonra devam etti: - Bir hayat sona erer, baska bir hayat baslar ve sona erer, sonra bir nc s baslar ve b u b ylece s r p gider. Hayatin her bitisi sanki bir makasla kesilmis gibidir. Size ne kadar eski masal s yl yorum, g r yorsunuz; ama, bu masalin i inde ger eklerin b y k bir payi . Bana bakip g l msedi; daha nce birka kere daha bakmisti; fakat, Bay Verkhovensky cosku nlugunun arasinda beni tanistirma s z n unutmustu. 123- Portremi neden odanizdaki han erlerin altina astiniz? Ve neden bu kadar ok han e r ve kili koleksiyonunuz var? Ger ekten de, neden oldugunu bilmem, duvarinda aprazlama asilmis, iki egri han er ve ger ek bir erkes kilici vardi. Bu soruyu sorarken, y z me ylesine bir dikkatle bakmisti ki, bir seyler s ylemek istedim; fakat, s yleyemeden susmak zorunda kaldim. Bay Verk hovensky, sonunda garip durumu kavradi ve beni ona tanistirdi. Lisa: -Biliyorum, biliyorum, dedi. Sizinle tanistigima ok memnun oldum. Annem de sizin hakkinizda ok sey duymus. Sizi, Bay Drozdov'la tanistirayim... son derece degerli bir kisidir. Sizin hakkinizda bazi eglenceli seyler duydum. Bay Verkhovensky'ni n sirdasisiniz, degil mi? Kipkirmizi oldum. - Oh, ok affedersiniz; hi de dogru kelime kullanmadim... eglenceli degil, fakat... Lisa saskinligindan kizararak devam etti: - Bununla beraber, ok iyi bir kisiliginiz oldugu i in utanmaniza neden olmadigini s anirim. Eh, gitme zamani geldi, Maurice. Sizi yarim saat sonra bekliyorum, Bay V erkhovensky. Tanrim konusacak o kadar ok seyimiz var ki!... Simdi sirdasiniz beni m ve her sey zerine konusacagiz... her sey zerine, anladiniz mi? Bay Verkhovensky hemen dikkat kesildi. Liza s z ne devamla: - Oh, dedi. Bay Drozdov her seyi biliyor! Ondan ekinmenize gerek yok! - Ne biliyor?

Liza saskinlikla haykirdi. - Ne demek istediniz?!... Yaa, demek sakladiklari dogruymus!... Inanmak istemem istim. Dasha'yi da sakliyorlar. Bu sabah teyzem Dasha'yi g rmemi istemedi. Dasha'n in basinin agridigini s yledi. 124 - Fakat... fakat nasil grendiniz? - Ulu Tanrim, herkesin grenmis oldugu gibi. Dogru mu? - Fakat herkes biliyor mu? - Tabii, ya!... Annem, dadidan grenmis, dadima da sizin Nastasya s ylemis. Nastasy a'ya s ylediniz, degil mi? Sizin s ylemis oldugunuzu s yl yor. Bay Verkhovensky tepeden tirnaga kizararak saskinlikla mirildandi: - Ona... ona bir zamanlar b yle bir sey s ylemistim. Fakat, ben... sadece k k bir imada bulunmustum... j'etais si nerveux et malade et puis... ( ylesine sinirliydim ki... ) Lisa kahkahadan kiriliyordu. - Sirdasiniz yaninizda degildi ve o sirada Nastasya yaniniz-daydi... eh, bu kada ri yeter de artar!... Nastasya i in en hos anlar samimi dostlariyla sehirde yaptig i dedikodulardir!... Oh, bos verin, nemli degil; herkes birakin bilsin, b ylesi dah a iyi. Ge kalmayin, l tfen; aksam yemegini erken yiyoruz. Oh, unuttum... Tekrar yerine oturdu. - ...Bakin; Shatov nasil bir insandir? - Shatov? Bayan Shatov'un agabeyi... Lisa sabirsiz bir tavirla s z yarida kesti. - Onun agabeyi oldugunu biliyorum. Ne kadar garip bir insansiniz!... Nasil bir k isi oldugunu grenmek istiyorum; karakteri nasil bir insandir? - C'estun pense-creux d'ici. C'est le meilleur et le plus irascible homme du mon de. (En bos kafali adamidir buranin. D nyanin abuk kizan en iyi adamidir.) - Garip bir insan oldugunu ben de duydum. Bununla beraber, demek istedigim bu de gil. Anladigima g re dil biliyor; tabii Ingilizce de. Ayni zamanda, edebiyatla da i lgilenirmis. Eger b yleyse, ona yaptiracak ok isim olacak; bir yardimciya ihtiyacim var ve ne 125kadar abuk bulursam o kadar iyi olacak. Acaba isi alir mi dersiniz? Biri taraf indan tavsiye edilmisti. - Isi alacagindan eminim, et vous ferez un bienfait. (Bir iyilik yapmis olacaksi niz). - Bir bienfait'in (iyilik) hatiri i in b yle davranmiyorum; ger ekten bir yardimci ist iyorum. - Shatov'u iyi tanirim, dedim. Eger ona haber vermek g revini bana aktaracak olurs aniz, kendisini derhal bulup haber verebilirim. Hem de derhal. -Yarin gle zeri saat on ikide gelmesini s yleyin. ok g zel! Tesekk r ederim. Hazir misin, Maurice? Gittiler. Ben, tabii, derhal Shatov'u bulmak zere kostum. Bay Verkhovensky son ba samaklarda bana yetisti. - Mon ami (dostum), dedi. Ben d nd kten sonra saat on ya da on bir sularinda sizi ke sin olarak g rmek zorundayim. Oh, kendimi sizin yaninizda ok, ok su lu hissediyorum ve ... ve herkesin yaninda da. Shatov evde yoktu. Iki saat oyalandiktan sonra tekrar ugradim, yine evde bulamad im. Nihayet, evde bulamasam bile not birakabilmek umuduyla, saat sekizde tekrar gittim. Hen z gelmemisti. Shatov'u, alt katta oturan y zbasi Lebyatkin'e sormayi d s nd m; fakat her taraf kilitli ve her yer sessizdi. Ev, sanki tamamen terk edilmis gib i karanlikti. Son zamanlarda duydugum s ylentileri hatirladigim i in Lebyatkin'in ka pisinin n nden ge erken biraz heyecanlanmistim. Sonunda Shavtov'u ertesi sabah erkend en aramaya karar verdim. Ger egi s ylemek gerekirse, not birakmak d s ncesine pek yanasm amistim. Shatov, aldigi notu n msemeyebilirdi... o b ylesine utanga ve inat i bir kimsey di. K t talihime s verek, dis kapidan ikmak zereyken Bay Kirilov'la karsilastim; eve 126 girmek zereydi ve beni nce o tanidi. Sormaya nce o basladigi i in, genel olarak her s eyi zetledim ve Shatov'a bir not birakmak amacinda oldugumu s yledim. - Gelin, dedi. Ben gerekeni yapabilirim. O sabah Liputin'in bize, Kirilov'un avludaki b l ge tasinmis , oldugundan s zettigini

hatirladim. Kendisi i in ok genis olan bu b l kte, onun islerini g ren sagir, yasli bir k y l kadinla beraber oturuyordu. Ev sahibi baska bir sokaktaki yeni evinde oturuyor ve ayni sokakta bir meyhane isletiyordu. Anlasildigina g re bu yasli kadin akrabas i olacakti; burada oturuyor ve adamin evine bakiyordu. Odalar olduk a temizdi; fak at duvar k gitlari kirlenmisti. Girdigimiz odadaki mobilya, tamamen degersiz ve ir ili ufakliydi; iki oyun masasi, Alder agacindan yapilmis bir konsol, bir k yl evind en ya da lokantadan temin edilmis uzunca bir masa, sandalyeler; bir deri bir de r me hasir arkali bir koltuk vardi. Bir k sede duran eski bir Meryem Ana tasvirinin n n deki lambayi, bizim gelmemizden nce, ihtiyar kadin yakmis olmaliydi. Duvarlarda k oyu renkli iki yagliboya tablo asiliydi. Tablolardan biri, son Imparator Nichola s I'in portresiydi. G r n s ne bakilacak olursa, yirmili yillarda yapilmisti; diger tabl o da bir papazin portresiydi. Odaya girer girmez, Bay Kirilov, bir mum yakti ve bir k sede h l a ilmamis olarak duran bavulundan bir zarf, m h r mumu ve cam bir m h r ikardi. -Mektubunuzu m h rleyin ve zerine adresi yazin. Not birakmamin pek nemli olmadigini anlatmaya alistim; ama, israr etti. Zarfin st ne adresi yazdiktan sonra sapkami aldim. Kirilov: - Bir fincan ay i eceginizi d s nm st m, dedi. I mez miydiniz? Onu kiramadim. Kisa bir s re sonra, ihtiyar kadin, ayi hazirladi... kaynar su dolu bir aydanlik, k k bir demlik, zeri 127zevksizce islenmis iki toprak fincan, bir somun ekmek ve bir ay tabagi dolusu kesme seker getirdi. Kirilov: - ayi severim, dedi. zellikle geceleri; hem dolasir hem de ay i erim; g n agarana kadar. Yurtdisinda geceleri pek ay i ilmiyor. - G n agarinca mi yatarsiniz? - Daima, yillardan beri. Fazla yemem; daima ay. Liputin kurnaz bir adam, ama sabi rsiz. Konusmak arzusunu hayretle karsiladim; bu firsati yakalamisken ka irmamaya karar v erdim. - Korkarim ki bu sabah, bazi tatsiz anlasmazliklar oldu, dedim. Surati asildi. - Allahin belasi sa malik; sa ma!... Hepsi Allahin belasi sa malik; nk , Lebyatkin sarhosu n biri. Liputin'e bir sey s ylemis degildim; fakat, anlattigim ufak tefek seylerin hepsini de yanlis yorumladi. Hayali ok genis bir adam. K k bir tepecikten koca bir d ag yapmak istiyor. Liputin'e d n inanmistim. G lerek: - Bug n de bana mi? diye takildim. -- Her seyi biliyorsunuz, degil mi? Bu sabah Liputin zayif ya da sabirsizdi ya d a k t ruhlu... kiskan ti. Son kelimesi beni ok sasirtti. - O kadar ok sifat kullandiniz ki, bunlardan birinin ona uymamasi ok garip olurdu. -Ya da t m n n birden uymamasi. - Aslinda Liputin b yle bir adamdir. Coskundur! S yleyin, bu sabah bir seyler yazmak istediginizi s yledigi zaman yalan s yl yordu, degil mi? Kaslarini atip n ne bakarak: - Neden yalan s ylemis olsun? dedi. 128 z r diledim ve zel islerine karismak istemedigimi s yledim. Utandi. - Dogru s yledi... yaziyorum. Fakat, bu bir sey degistirmez. Bir dakika kadar konu smadan durduk. Birden, bu sabahki gibi ocuksu bir g l msemeyle: - Baslar hakkindaki hususu kendisi uydurdu. Bir kitaptan okumus olmali. nce o ba na s yledi. K t bir anlayisi var. B t n aradigim, insanlarin kendilerini neden ld rmeye ces ret edememeleridir. Hepsi bu. Ve b t n bunlar da bir seyi degistirmez. - Cesaret edemez demekle neyi kastettiniz? Intihar olayi ok mu az? - ok az. - Ger ekten b yle mi d s n yorsunuz? Cevap vermeden kalkti ve d s nceli d s nceli odada dolasmaya basladi. - Sizin d s ncenize g re, insanlari intihardan vazge iren nedir, diye sordum. Dalgin dalgin bana bakti. Sanki neyin hakkinda konusmakta oldugumuzu hatirlamaya

alisiyordu. - Kor... korkarim ki, hen z ok az bilgim var. Insanlari nleyen iki neden var. Iki se y. Sadece iki. Biri ok k k ve digeri ok b y k. Fakat, k k olan da b y kt r. - K k dediginiz nedir? - Aci. - Aci mi? Bunun b yle bir olayda, bu kadar nemli olduguna inaniyor musunuz? - Hem de en nemlisi olduguna... Iki esit insan var. B y k bir, keder ya da fkenin etkis iyle intihar edenler ve deliliklerinden t r intihar edenler, ki bunlar birden yaparl ar. Aciyi pek az d s n rler; fakat aniden yaparlar. Ama, digerleri, yani akli basinda olanlar... ok d s n rler. 129- Akli basinda olup da intihar edenler var mi? - ok... nsezi olmasaydi daha da ok olurdu; ok daha fazla; b t n insanlar...

- Muhakkak ki hepsi degil? Bir sey s ylemedi. - Fakat acisiz lme yollari yok mu? n mde durarak: - D s n n, dedi. B y k bir ev kadar iri bir kaya par asi canlandirin g z n zde; bir yerde asi lundugunu ve bunun altinda durdugunuzu d s n n; eger st n ze... tam basinizin st ne d secek sa... hi aci duyar miydiniz? - Bir ev kadar b y k bir kaya mi? Kuskusuz ki korkardim. - Korkudan s z etmiyorum. Aci duyar miydiniz? - Bir dag kadar b y k bir kaya ve milyonlarca ton agirliginda mi? Aci duymayacagim m uhakkaktir. -Fakat basinizin st nde asili dururken, duyacaginizi tahmin ettiginiz acidan dehset e d secektiniz. Herkes dehsete d serdi... En b y k bilim adamlari... En b y k doktorlar bile . Herkes aci duymayacagini bilecek; ama yine de, aci duymaktan korkacaklardi. - Peki, ikinci neden, yani b y k olani? - teki d nya! - Yani, cezalandirma mi? - Fark etmez ki. teki d nya... Sadece teki d nya. - Fakat teki d nyaya inanmayan dinsizler yok mu? Yine bir sey s ylemedi. - Belki de kendinize bakarak h k m veriyorsunuz? Y z kizararak: - Herkes kendisine bakarak h k m vermeli, dedi. Tam bir zg rl k, yasamakla lmek arasinda b ir fark kalmadigi zaman gelecektir. Herkesin amaci budur. 130 - Ama mi? Fakat, o zaman kimse yasamak istemeyebilir. Kesin olarak: - Hi kimse, dedi. - Insanoglu hayati sevdigi i in l mden korkar, diye uyardim. Ben b yle g r yorum ve dogal y asa da budur. G zleri alev alev yandi. - Bu bayagiliktir ve b t n aldatmalar da bu bayagiliktadir. Hayat acidir, hayat kork udur ve insanoglu mutsuzdur. Simdi b t n bunlar aci ve korkudur. Simdi insanoglu hay ati seviyor. Sevmelerinin nedeni de budur. Aci ve korku oldugu i in insanogluna ha yat verilmistir. Iste b t n aldanmalarimiz da bundan. Simdi insanoglu benligini hen z bulamamistir. Yeni bir insanoglu gelecek, mutlu ve magrur. Onlar i in, yasamakla l m bir fark g -zetmeyecektir. Yepyeni bir insanoglu olacak... Aciya ve korkuya st n gele n, Tanri olacaktir. Iste o zaman b r Tanri ortadan kalkacaktir. - Yani, s ylediginize g re, Tanrinin varligina inaniyorsunuz, demek? - Var olamaz, ama Tanridir. Bir tas aci duymaz; ama fasin d smesinden duyulan kork uda aci vardir. Aci ve korkuya st n gelenin kendisi Tanri olacaktir. O zaman yeni b ir hayat baslayacak, yeni bir insanoglu dogacak ve her sey yenilenecektir. Ondan sonra da tarih ikiye ayrilacaktir. Gorilden Tanri'nin yok edilmesine kadar olan ag ve Tanri'nin yok edilmesinden... - Gorile kadar olan ag mi? - ... Yery z n n ve insanoglunun fiziksel degismesine kadar olan ag. Insanoglu Tanri ol acak. Fiziksel yapisi degisecek. D nya da degisecek. Her sey degisecek... d s n sler ve duygular bile. Ne zannediyorsunuz? Insanoglu o zaman fiziksel olarak degismeyece k mi? - Yasamak ya da yasamamak arasinda bir fark g zetilmeyecek olursa herkes kendi ken disini ld recektir. Belki de tek degisiklik bu olacaktir. 131- Fark etmez. B y k zg rl g zleyen herkes, kendisini ld rmek cesaretini g stermelidir.

ini ld rmeye cesaret eden insanoglu, aldanmanin sirrini grenmis demektir. Bunun tesin de zg rl k yoktur; hepsi bu ve bunun tesinde hi bir sey yoktur. Kendini ld rmeye cesaret e en insanoglu Tanridir. Simdi herkes Tanriyi yok edebilir ve her sey de yok olabi lir. Fakat, daha kimse b yle bir sey yapamadi. - Milyonlarca intihar olayi var. - Fakat onlarin hi biri bu nedenle intihar etmiyor. Hepsi korkudan t r intihar ediyorl ar. Sirf korkuyu ld rmek i in kendisini ld ren insanoglu Tanri olacaktir. - Belki de vaktimiz olmaz, dedim. Karsisindakini k k g ren soguk bir gururla, sakin olarak: - Fark etmez, diye cevap verdi. Bir saniye sonra ekledi: - Alay edermis gibi bir tavir takinmaniza z l yorum. -Bu sabahki sinirli halinizi d s nd k e, simdiki sakin halinizi ve durgunlugunuzu... ve hararetle konusmanizi garip buluyorum. - Bu sabah mi? diye g l msedi. Bu sabah ok g l n t . Sonra kederli bir dille ekledi: - Insanlari k t kullanmayi sevmem ve asla g lmem. - ay i mekle ge irdiginiz gecelerinizi, eglenceli ge irir g -r nm yorsunuz. Yerimden kalktim ve sapkami aldim. Biraz hayretle g ld . - yle mi saniyorsunuz? Neden olmasin? Hayir, bil... bilmiyorum. Birden ne s yleyecegini sasirdi. - Baskalarini bilmiyorum; ama herkesin yaptigini yapabilecegimi hissediyorum. He rkes d s n r ve birden d s nceleri degisir, baska sey d s nmeye baslar. Ben ,baska sey d s ne 132 -yorum. B t n hayatim boyunca tek seyi d s nd m. Tanri b t n hayatim boyunca bana istirap ver i. B t n bunlari b y k bir i tenlikle s ylemisti. - Dilimizi neden t r iyi konusmadiginizi s yleyebilir misiniz? diye sordum. Dis lkelerd e ge irdiginiz bes yildan sonra nasil konusulacagini unuttunuz mu, yoksa? - Dogru konusmuyor muyum? Bilmiyorum. Dis lkelerde yasadigimdan degil. B t n hayatim boyunca b yle konustum. Benim i in fark etmez. - Daha nce baska bir soru. insanlarla tanismak istemediginize ve az konustugunuza tamamen inaniyorum. Neden simdi benimle bu kadar uzun konustunuz? Utanarak cevap verdi: - Sizinle mi? Bu sabah ok sessiz ve sakin oturuyordunuz ve siz... fakat, fark etm ez... agabeyime son derece benziyorsunuz. Yedi yil nce ld . Sizden daha yasliydi... - D s n s tarziniza b y k etkisi olmustur herhalde. - Hayir, ok az konusurdu... hemen hemen hi konusmazdi. Biraktiginiz notu Shatov'a verecegim. Eline bir fener alarak beni kapiya kadar ugurladi. "Amerika'nin meshur sapka sat icisi kadar deli" diye karar verdim. Kapidan iktiktan sonra baska bir karsilasma oldu. *** Kapinin esiginden adimimi atmistim ki g l bir el yakamdan kavradi. - Kimsin, diye bir ses g rledi. Dost mu d sman mi? S yle!... Hemen yakindan Liputin'in cirtlak sesi duyuldu. - Bizden, bizden biri! Bay G...v'dir. Y ksek sosyete ile yakindan iliskileri olan, klasik grenim yapmis gen bir centilmendir. 133- Sosyeteden olan efendileri severim.... klasik... yani y ksek g...re...nimli ge n leri severim. D nyanin ve dostlarin hizmetinde Emekli y zbasi Ignatius Lebyatkin, ef endim... eger ger ek dost-larsa... ger ek dostlarsa, bu al aklar!... Y zbasi Lebyatkin, saglam yapili, sisman, bir doksan boyunda, kivircik sa li ve kirm izi suratli bir adamdi. Ayakta duramayacak kadar sarhostu ve kelimeleri zorlukla s yleyebiliyordu. Aslina bakarsaniz, onu daha nce uzaktan g rm st m. - Oh, siz de... diye tekrar g rledi. Elinde fener, h l kapida duran Kirilov'u g rm st . Yumrugunu kaldirmisken, tekrar indirdi . - Sizi bilginize bagisladim! Ignatius Le... Lebyatkin... y ksek bilgi... lidir. G rleyen bir top mermisi patladi Ignatius 'un asktan yipranmis g gs n de. Ve, acidan kivranarak, kolsuz, i Yine agladi Sivastopol i in.

I kiden kizarmis y z n ileri dogru uzatarak: - Her ne kadar Sivastopol'da bulunmadim ve kolumu kay-betmedimse de, ne siir, ef endim, ne siir!... diye bagirdi. Liputin onu kandirmaya alisarak: - Acelesi var, eve gidiyor, dedi. Yarin Bayan Lisa'ya s yleyecek. Lebyatkin tekrar g rledi. - Lisa!...Durun! Gitmeyin!Bir kita daha: Bir kiz ata biniyor salina salina Vahsi Amazonlar'in arasinda; Ve atindan g l ms yor b ana Bu soylu yavru. 134 Yaaa, bu bir zafer t rk s d r! Amazonlarin bir zafer t rk s d r bu, aptal esek!... Serseriler layamaz! Dur!... Kapidan ikip ondan kurtulmak istiyorsam da, paltomu tutmus birakmiyor, bana engel oluyordu. -Lisa'ya s yle, ben b y k bir namusum. Su edepsiz kiz Dasha'ya gelince, onu ikiye ayir irim. Allahin belasi k le kiz cesaret edemez ki... Tam bu sirada b t n g c mle ekip paltomu elinden kurtardigim i in y z koyun yere kapaklandi. ddenin asagisina dogru kosmaya basladim. Liputin de arkamdan kostu. Cirtlak bir sesle: dedi. - Kirilov onu kaldirir. Biraz nce ondan ne grendim biliyor musunuz? Siirini duydun uz, ya? Amazon kiza yazdigi bu siiri bir zarfa koyup, zarfi da m h rledi. Yarin Baya n Tushin'e g nderecek. Altina da a ik imzasini atti! Ne adam!... - Bunu sizin teklif ettiginize bahse girebilirim. Liputin g r bir kahkaha atti. - Bahsi kaybedersiniz. Asik, deli gibi sik. Hem biliyor musunuz, bu aski, ondan n efret etmesiyle basladi. Bayan Tushin'in sokaklarda atla dolasmasina o kadar kiz iyordu ki, bir keresinde neredeyse y ksek sesle k f r edecekti!. Ama, k f r etmedi!... Son unda Allahtan ki kiz duymadi. Ve bug n ise bir siir yazdi! Hatta, biliyor musunuz, ona evlenme teklif etmeye cesaret edecek!... Ger ekten! M this bir fkeye kapilarak: - Size sasiyorum, Liputin, dedim. Her k t iste parmaginiz oluyor ve onu daima siz s r k l yorsunuz. - Biraz fazla oldunuz, Bay G...V!... Acaba karsinizda bir rakip g rmenizden t r m ? Birden durarak haykirdim. -Neee...? 135- Pek l , size ceza olmasi i in daha fazla s ylemeyecegim!... Ama, grenmek istiyorsunu z, degil mi? rnegin, bu salak sadece basit bir subay degil artik, m lk sahibi bir e fendi oldu. Hem de hatiri sayilir efendilerden biri oldu. Bay Stavrogin ona, iki y z k lesi olan b y k bir yer satti. Tanri sahidimdir ki yalan s ylemiyorum. Bunu, ok emin bir kaynaktan ve onurlu bir kisiden grendim. Simdi de gerisini siz tamamlayip ika rin ortaya. Baska tek kelime dahi s ylemem. Allahaismarladik!... *** Bay Verkhovensky beni b y k bir sabirsizlikla bekliyordu. Bir saat nce d nm st . Bende, sar hosmus kanisini uyandirdi; kuskusuz eve gelisinden bes dakika sonra sarhos olmus tu. Yazik! Drozdovlar'i ziyaret etmesi onu iyice sarsmisti. -- Mon ami, (dostum) d s nce zincirimi tamamen kaybettim. Lisa... o melege tapar ve onu ok d s n r m; fakat, her ikisinin de beni, benden bazi seyler grenebilmek amaci ile ag rdiklarini d s nmeden edemiyorum. Su var ki, agzimdan laf aldiktan sonra beni silkel eyip atacaklardi!... Evet, korkarim ki bu b yle olacakti... Sesimi kontrol edemeden hayretle bagirdim. - B yle konusmaktan utanmalisiniz!... - Aziz dostum, simdi tamamen yalniz kaldim. Enfin c'est ridicule, (bu g l n ). Orada b ile, her sey sir perdesi altinda sakli; Petersburg dedikodularini sorarak bana s aldirdilar. Anliyorsunuz ya, Nicholas'in d rt yil evvel yaptiklarini grenmisler. "S iz buradaydiniz, olanlari g rd n z; deli oldugu dogru mu?" Bunu nereden grendiklerini b ilmiyorum. Bayan Drozdov, neden Nicholas'in deli oldugunu hemen kabullenmek isti yor? Kadin bunu istiyor. Size s yl yorum, kadin b yle istiyor. CeMaurice (Bu Ma-urice) , ismi neydi?.. Su Drozdov denilen adam, brave homme tout 136 dememe (yine de d r st adamdir), onun hesabina olmadigi ger ek; cette pauvre amie'ye ( bu zavalli dost) Paris'ten nce o yazdiktan sonra... Enfin (neyse), bu Praskovya, ona cette chere amie (aziz dostum) diyor; ger ek bir tip, Gogol' n Korobochka'sidir

(*); sadece daha nispet i, daha kiskirtici ve daha b y t lm s bir Ko-robochka... - Gogol' n yarattigi karakterden daha b y k oldugundan emin misiniz? - Su halde daha k lt lm s olsun. Ne fark eder? Yalniz s z m kesmeyin; nk , kafamin i i , her sey d n p duruyor. Iyice takismis g r n yorlar. Lisa hari ; h l "teyze, teyze" diye d uyor etrafinda; ama, Lisa akillidir, kurnazdir ve orada anlayamadigim bir sey va r. Sirlar. Fakat, ihtiyar kadinla atisti. Cette pauvre (zavalli) teyze, ger ekten herkesi eziyor... ve simdi de valinin karisi, toplumun saygisizligi ve Karmazino v'un "saygisizligi" ile ugrasacak. Sonra birden oglunun deliligi d s ncesine saplani yor, ceLipoutine, ce queje ne comprendres pa, (su Liputin'i de anlayamadim); ve. .. ve alnina sirkeli bezlerle pansuman yapmakta oldugunu s ylediler ve biz burada yakinmalarimiz ve mektuplarimizla ugrasip duruyoruz. Oh, ona ne kadar istirap ve rdim; hem de b yle bir zamanda! je suis un ingrat! (Ne kadar nank r m ben!) D s n n bir kere , d n s mde ondan bir mektup aliyorum. Okuyun, okuyun! Oh, ne kadar hayvanca davrandim !... Bayan Stavrogin'den aldigi mektubu verdi. Bu sabah g nderdigi pusulada "evden ikmay in" ifadesini kullandigi i in pisman olmus g r n yordu. Mektubu kibar, fakat kisa ve kes indi. Bay Verkhovensky'nin pazar g n , saat on ikide gelmesini ve gelirken de bir ar kadasini getirmesini (ismimi yazmisti) istiyordu. Kendisinin de, Dasha'nin agabe yi olarak Shatov'u davet edecegine s z veriyordu. "Kesin cevabi kendisinden alabil eceksiniz; bu sizi memnun edecek mi? Sabirsizlikla beklediginiz formalite bu deg il mi?" (*) Korobochka, Gogol' n l m nden iki yil evvel ikinci cildini yaktigi Mer-tuya D si ( l Ca lar) adli eserindeki kadin karakter. 137- Mektubundaki son satira yazmis oldugu, formalite hakkindaki sabri t kenmis an latimina dikkat edin. Zavalli, zavalli kadiri, hayattaki en iyi dostum! B t n gelece gimi etkileyecek olan bu ani kararin bana b y k bir darbe oldugunu itiraf edebilirim . H l mitli oldugumu s yleyebilirdim; ama, simdi tout est dit (son s z s ylendi), her seyi n bittigini biliyorum; c'est terrible. (Korkun sey) Ah, su pazar hi gelmese de her sey yine eskisi gibi olsa: Beni g rmeye gelecektiniz ve ben de sizi bekleyecektim .... -Liputin'in bu sabah s yledigi k t seylerin etkisi altindasiniz. Hepsi uydurma ve asi lsiz seylerdi. - Dostum, parmaginizi aciyan baska bir noktaya bastiniz. Bu iyi niyetli parmagin iz ogunlukla merhametsiz ve bazen deginmeniz ok acimasiz oluyor. z r dilerim; ama, bi liyor musunuz, tamamen unutmustum. Yani, su tatsiz uydurmalari demek istedim. As linda unutmus da degilim; Fakat, b y k bir budalalikla, Lisa'nin yaninda mutlu olmay a ve kendimi, mutlu olduguma kandirmaya alistim. Fakat simdi... oh, simdi, bu c mer t ve b y k kalpli kadim d s n yorum. S ylenmesi gerekirse, eksikliklerime sabirla hosg r g s , aslinda hosg r l olmayabilirdi de; fakat d s n n, r m s karakterim, degersizligimle ben .. Simarik, bencil ve masum olmaktan uzak bir ocugum. Lisa'nin pek hos olarak s yle digi gibi, cette pauvre (bu zavalli) teyze, tam yirmi yildir bana bir dadi gibi bakti. Ve birden, yirmi yildan sonra, bu ocugun kafasina evlenmek arzusu saplanmi s... ona pes pese mektuplar g nderiyor; oysa, o zavalli alnina sirkeli bez koymakl a mesgul ve... ve, eh, simdi istedigimi elde ettim ve pazar g n evli bir adam olaca gim... her seye ragmen!... Hangi akla hizmetle evlenmekte israr ettim? O mektupl ari neden yazdim? Oh, evet, s ylemeyi unuttum: Lisa, Dasha'yi vg yle aniyor. Hi degils e yle g r n yor. Onun hakkinda "C'est un angle " (bir melektir) diyor, yalniz olduk a "i in e kapanik" olarak. Her ikisi de evlenmemi tavsiye ediyorlar... hatta, Praskovya. .. eh, hayir, Praskovya degil. O tavsiye etmedi. Oh, o k c k "kutusunda" ne kadar zehi r var bilemezsiniz! Aslina bakarsaniz, Lisa da tavsiye et138 medi. "Neden evleneceksiniz, sanki?" dedi. "Y ksek zek li zevklerinizin size yeterli olmasi gerekir!" Sonra kahkahalarla g ld . Lisa'da ok mutsuz oldugundan b yle g lmesini bagisladim. Fakat, bana s ylediklerine g re erkekler kadinsiz yasayamazlarmis. Derma nsizlik aginiz yaklasiyor ve size bakacaktir, ya da her ne ise... Ma foi (Vallah) , burada sizinle otururken, kendi kendime, firtinali g nlerime yaklastigim su zama nda, onun cennetten g nderilmis bir melek oldugunu ve bana bakacagim... falan, tek rarlayip duruyorum... enfin (neyse), evin d zeni i in bana faydali olacaktir. Evde h er sey karmakarisik. Su pislige bakin!. Bu sabah, buralari toplamasi i in Nastasya 'ya s ylemistim; oysa su kitap h l yerde duruyor. La pauvre amie (zavalli dostum), od

amin bu tertipsizligi i in daima bana kiziyor. Oh, artik onun tarafindan azarlanma yacagim! Vingt ans! (yirmi yil) Ve... ve zannedersem imzasiz, kimligi belirsiz m ektuplar da aliyorlar. D s n n! Nicholas'in, b t n m lk n Lebyatkin'e sattigi yazilmis. C'es n monstre! (Ne canavarlik!) et enfin, (neyse), su Lebyatkin de kim oluyor? Lisa, dinliyor... dinliyor... oh, ylesine dinliyor ki! Alayla g lmesini bagisladim; nk , din lerken y z n n anlatimini g rd m ve ce Maurice... simdi onun yerinde olmak isterdim, dogru su, brave homme tout de meme (yine de iyi adamdir), fakat olduk a ekingen; fakat on a bos ver. Sustu. Yorgun ve saskindi; yorgun g zlerini yere dikmis, basi g gs ne sarkmis oturuyor du. Konusmamizin l noktaya ulastigi bu andan yararlanarak Filippov'un evine gidisi mi s yledim b y k bir ve kesin, kuru bir dille, Lebyatkin'in kiz kardesinin (onu hi g rme mistim) ger ekten, Liputin'in dedigi gibi, hayatinin bilinmeyen bir devresinde, Ni cholas'in kurbani olabilecegi ve Lebyatkin bazi nedenlerle Nicholas'tan para ald igina g re, bu s ylentinin olasilikla dogru olabilecegi hakkindaki d s ncelerimi anlatti m. Fakat, anlattiklarimin hepsi bu kadardi. Dasha hakkindaki iftiralara gelince, b t n s ylenenlerin Liputin'in uydurmasi oldugunu s yledim ve yalan s ylemek zorunda olma yan Kirilov'un bile b yle d s nd g n s zlerime ekledim. Bay Verkhovensky, anlattiklarimla i gili degilmis gibi dalgin dalgin dinliyordu. Bu 139arada, Kirilov ile aramizda ge en konusmayi da anlattim ve sonunda ka ak olabilec egini belirttim. Bay Verkhovensky, sanki arzusunun aksine konusuyormus gibi, bezgin bir tavirla: - Deli degil, dedi. Fakat, kafasi alismayanlar sirasinda yer alabileceklerden bir idir. Ces gens-la supposent la nature et la societe humaine autres que Dieu ne l es a faites te gu'elles ne sont r'eellement. (Bu insanlar dogayla insan toplumun u, Tanri'nin yarattigindan ve aslindan baska t rl oldugunu saniyorlar.) Insanlar on lara egilirler; fakat, her ne pahasina olursa olsun, Stephan Verkhovensky bunu y apmaz. Bir zamanlar onlari Petersburg'da avec cette chere amie, (bu aziz dost il e) g rm st m, Ah, onu o zaman ne kadar zm st m! Ve onlarin hakaretlerinden ve su lamalarinda korkmuyordum. Simdi de korkmam; mais parlons d'autre chose (ama bu konuyu birak alim). Anliyorsunuz ya, korkun bir sey yaptim, d n Dasha'ya bir mektup g nderdim ve.. . oh, bunun i in kendime ne kadar lanet ediyorum, bilemezsiniz!... - Dasha'ya ne hakkinda yazmistiniz? - Oh, dostum, inanin bana, ok onurluca yazilmis bir mektuptu. Mektubumda, bes g n nc e Nicholas'a bir mektup yazdigimi bildirmistim. O mektubum da ok onurluca yazilmi stir. Hararetle: - Simdi anliyorum! diye bagirdim. Onlarin adlarini bu sekilde birlestirmek hakki niz mi? - Fakat, mon cher (monser), l tfen beni tamamen ezmeyin, bana b yle bagirmayin! Zate n son derece sey gibi... circirb cegi gibi ezildim ve nihayet, yazdiklarimin ok onu rlu olduklarina da inaniyorum. D s nelim ki, aralarinda ger ekten bir sey vardi... en Suisse (Isvi re'de)... ya da bir sey baslamak zeredir. Her seyden nce, onlarin kalpl erini grenmem gerekmez mi? ve... enfin (neyse) onlarin hislerine karismamak ve yo llarinin zerinde durmamak i in b yle hareket etmem gerekmez mi?... Ayrica, amacim tam amen d r stl kt ... 140 Kendime engel olamayarak: - Oh, dostum, ne kadar aptalca bir sey yapmissiniz! dedim. Gayretkes bir tavirla tekrarladi. - Aptallikti, dogru! Bu kadar g zel bir s z ilk defa kul-laniyorsunuz, c'etait bete, mais gue faire, toiit est dit (Sa ma olabilir ama, her sey s ylenmisti). Baska biri nin g nahini kapamak i in bile olsa, onunla evlenecegim. B yle olunca, o mektuplari ne den yazdim, bilmem ki? B yle degil mi? - Ayni seyleri tekrarliyorsunuz!... - Oh, simdi de haykirmalarinizla beni korkutmaya alisiyo-rsunuz. G r yorsunuz ki, n n zde bambaska bir Stepan Verk-hovensky var. Digeri oktan g m ld ; enfin, tout esi dit (neyse s ylenmeyen bir sey kalmadi). Peki, neden bagiriyorsunuz? Ev-ilenen siz olmadigin izdan ve kafanizda adi ikmis s s esyasini tasimak zorunda bulunmadiginizdan mi? Yin e mi y z n z eksiyor? Zavalli dostum, kadinlari tanimiyorsunuz. B t n hayatimi onlari ince lemekle yitirdim. "Eger b t n d nyayi fethetmek istiyorsaniz, nce kendinizi fethetmelis

iniz." Sizin gibi romantik olan, m stakbel karimin kardesi Shatov'un hayatinda ban a s yledigi en g zel s zd r. Onun bu s z n seve seve kabulleniyorum. Eh, ben de kendimi fethetmeye hazirim ve evlenecegim; fakat, d nya yerine fet-hedecegim ne olacaktir? Ah, dostum, evlilik her gururlu kisinin, her zg rl g n moral bakimindan l m d r. Evlilik h ti, beni yip-ratacak, g c m yitirecek, amacimiza hizmet cesaretimi kiracaktir. ocuklar olacak; bunlar benden de olmayabilir... yani benden olmayacagina eminim demek i stedim; akilli bir adam ger ekle karsilasmaktan korkmaz. Bu sabah, Liputin, evimi Nicholas'a karsi kapamami s yledi; Liputin salagin biridir. Kadin, her seyi g ren bi r g z bile aldatir. Kadini yaratirken, le bon Diue (Allah baba) bunu Diliyordu kusk usuz, b yle bir seyi tehlikeye atmak zorundaydi; fakat kadinin Tanriyi etkileyerek onu b yle yaratmasini sagladigindan eminim... b yle zelliklerle... Aksi halde kim b yl e karsiliksii bir sikintiya girerdi? Nastasya, biliyorum, b yle serbest 141d s nmeme kiziyor; fakat enfin, tout est dit (neyse, her sey s ylendi). Kendi aginda pek sevilen, b ylesine basit, kinayeli kelimeler kullanmamis olsaydi, Stepan Verkhovensky olamazdi. Simdi, hi degilse kisa bir s re i in bu kelimelerle avu nuyordu. B y k bir aresizlik i inde irpinarak: - Oh, keske b rg n olmasa, hi pazar olmasa! diye haykirdi. Neden pazarsiz bir hafta ol maz ki... si le mimde existe? (Mucize: diye bir sey varsa). Hi degilse bir kereye zg olmak zere, takvimden pazari silse, Tanri ne kaybeder ki? Sadece et quet tout s oit dit, (her seyin bitmis oldugunu) dinsizlere g stermek, kudretini kanitlamak i i n yapsa!... Ah, onu ne kadar ok sevmistim! Yirmi yil, t m yirmi yil ve beni hi bir za man anlamadi! Hayretle: - Fakat neden bahsediyorsunuz? diye sordum. Sizi hi anlayamiyorum! - Vingt ans! (Yirmi yil) Ve beni bir kere olsun anlayamadi... Ah, bu zul m!... Ve ger ekten ondan korktugum ya da fakir oldugum i in mi onunla evlenecegimi saniyor? A h, bunun igren ligi!... Teyze, teyze, bunu sizin i in yapiyorum! Ah, birak bunu grens in, teyze; grensin ki, yirmi yildir taptigim tek kadindir! Bunu bilmeli, aksi hal de b yle bir evlenme olamaz; beni; ce qu'an apelle le (nasil derler), mihraba kada r zorla s r klemeleri gerekecektir!... B yle bir itirafini ilk kez duyuyordum. Hem ylesine bir hararetle yapmisti ki bu it irafini!... Kahkahalarla g lmemek i in kendime zor engel oldugumu saklayamayacagim. Fakat hataliydim. Aklina yeni bir d s nce gelmis gibi b y k bir heyecanla bagirdi. - Bana simdi sadece o kaldi, sadece biri, tek umudum!... Simdi beni sadece zaval li oglum kurtarabilir ve... Oh, neden abuk gelmez bilmem ki? Ah, oglum, ah sevgil i Peter'im... her ne kadar baba denmeye degmezsem de, kaplan deseler daha dogru olurdu, bununla beraber... laissez-moi, mon amie, (beni birakin, dostum) d 142 s ncelerimi toparlayabilmek i in biraz yatacagim. ok yorgunum ok ve sizin de yatma vak tinizin geldigini d s n yorum. Voyez vous, (g r yor musunuz) saat on iki... 4. TOPAL Shatov hi bir zorluk ikarmadan, birakmis oldugum pusulaya uyarak, ertesi g n gle vakti Lisa'ya gitti. Hemen hemen ayni anda gitmistik; ben de onun gibi ilk ziyaretimi yapiyordum. Hepsi... Lisa, annesi ve Bay Drozdov... b y k salonda oturmus tartisiyor lardi. Annesi, Lisa'dan piyanoda bir vals almasini istiyordu... ve Lisa alinmasini istenen par ayi almaya baslayinca, annesi istemis oldugu valsin bu olmadigini iddi a etmeye basladi. Bay Drozdov, kalbinin buyurdugu gibi Lisa'nin tarafini tuttu v e ihtiyar hanimefendiyi, alinan par anin dogru olduguna inandirmaya alisti; fakat, B ayan Drozdov kendisine h kim olamayarak aglamaya basladi. Hastaydi; hatta, zorlukl a y r yebiliyordu. Bacaklari sismisti ve Lisa'dan ekinmesine ragmen, huysuzluk ediyor , her n ne gelene atiyordu. Bizi g rmekten memnun oldular. Lisa, sevincinden kizararak bize yaklasti. Shatov'u getirmemden t r "mersi" dedikten sonra merakli g zlerle s zerek ona dogru y r d . Shatov, sikintili bir tavirla kapinin yaninda durdu. Lisa, geldiginden t r kendisine tesekk r ettikten sonra onu annesine g t rd . - Size s zetmis oldugum, Bay Shatov ve bu bay da G...v, benim ve Bay Verkhovensky' nin en yakin arkadasi. Maurice onunla d n tanismisti.

- Bununlardan hangisi profes r? -Profes r degiller, Anne. - Profes r olmalari gerekir. Hi degilse birinin. Bir profes r olacagini kendin s ylemis tin... zannedersem profes r olani bu. S z n n burasinda parmagi ile tiksinir gibi Shatov'u isaret etti. 143Lisa: - Bir profes r bekledigim hakkinda size bir sey s ylemis degilim, dedi. Bay G...V ka mu hizmetindedir ve Bay Shatov eski bir niversite grencisidir. - grenci olsun, profes r olsun, hepsi niversiteli. Sadece tartismak istiyorsunuz. Fa kat, Isvi reli'nin biyigi ve k k bir sakali vardi. Lisa: - Annem daima Bay Verkhovensky'nin ogluna profes r der, dedi ve Shatov'u salonun b r ucundaki bir kanepeye g t rd . Lisa: - Son derece z ld m, diye fisildadi. Fakat bacaklari b yle sistigi zaman daima huysuz o luyor. Korkarim ki hasta. Sonra b y k bir merakla Shatov'u incelemesine devam etti. zellikle onun daginik sa lari ile ilgileniyordu. Lisa'nin beni, acimadan yaninda biraktigi yasli kadin sordu: - Orduda misiniz, efendim? - Hayir, Madam. Kamu hizmetindeyim. Lisa hemen seslendi: . . . . - Bay G...V, Bay Verkhovensky'nin ok yakin arkadasidir. - Bay Verkhovensky'nin hizmetinde mi alisiyorsunuz? O da bir profes rd r, degil mi? Lisa, fkeyle haykirdi. - Aman Anne, r yalarinizda bile profes r g r yor olmalisiniz. - Ger ek hayatta ok profes r vardir. Annenle daima zit gidiyorsun, sevgilim. Bay Stav rogin annesinin yaninda kalirken, d rt yil nce burada miydiniz? Burada oldugum cevabini verdim. - Sizinle beraber bir de Ingiliz yok muydu? - Hayir, Madam, yoktu. 144 Lisa g ld : - Eh, anliyorsun, ya, bir Ingiliz yokmus. Su halde yalandi. Bayan Stavrogin ve B ay Verkhovensky yalan s yl yor. Herkes yalan s yl yor.. Lisa durumu kisaca a ikladi:. - D n Teyze ile Bay Verkhovensky, Bay Stavrogin ile Sha-kespeare'in IV. Henry kita bindaki Prens Harry arasindaki bazi es-degerlikten bahsediyorlardi ve annem bu n edenle bir Ingiliz'in bulunmasi gerektiginde israr ediyor. -Eger Harry orada bulunmamissa, bir Ingiliz de bulunmamis demektir. Soytariligi yapan Nicholas'in kendisiydi. Lisa, Shatov'a a iklama yapmak zorunlugunu hissetti. - Sizi temin ederim ki annem maksatli konusuyor, dedi. Shakespear'in b t n yapitlari ni bilir. Othello'nun birinci b l m n ona ben okudum; fakat, simdi ok aci ekiyor. Anne, s aat on ikiyi vuruyor... Ila alma zamaniniz geldi. Bir hizmet i, kapidan: - Doktor geldi, Madam, diye bildirdi. Ihtiyar hanimefendi yerinde kalkti ve k pegini agirmaya basladi. - Zemirka, Zemirka, ne olursa olsun sen benimle geliyorsun, degil mi? Zemirka, igren bir sokak k pegi, sahibesinin buyruguna aldirmadan, Lisa'nin oturmak ta oldugu kanepenin altina s z ld . - Demek sen de gelmeyeceksin! Pek l , seni de istemiyorum. Bana d nd : - Iyi g nler, efendim; ne yazik ki isminizi bilmiyorum. - Anton Lavrentyevich... - nemli degil, efendim; bir kulagimdan girip b r nden ikar. Benimle gelmiyorsunuz, Maur ice; Zemirka'yi agirmistim. Tanriya s k r, yalniz basima dolasabiliyorum. Yarin da ar aba gezisine ikacagim. 145 fkeli bir tavirla odadan ikti. Lisa, bana bakarak: - L tfen, dedi. Bay Drozdov'la konusun. Birbirinizi tanimaktan ok memnun olacaginiz a eminim. Lisa, tatli tatli tebess m ederek Bay Drozdov'a bakinca, adamin neseyle y z parladi.

Ister istemez Bay Drozdov'la konusmak zorunda kaldim. *** Lisa'nin Shatov'la ilgisinin, ger ekten sadece edebiyat konusunda olmasi beni ok sa sirtti. Neden oldugunu bilmiyorum; ama, Shatov'u tamamen ayri bir konuda g rmek is tedigini tasavvur etmistim. Biz, yani Bay Drozdov ve ben, konustuklarinin gizli olmadigini y ksek sesle konusmalarindan anlayinca onlari dinlemeye koyulduk. ok ge me den biz de yanlarina davet edildik. B t n mesele, Lisa'nin yararli olacagini d s nd g , bir kitabi yayimlamak istemesiydi; fakat, tecr besiz oldugundan bu konuda kendisine bi r yardimci ariyordu. Planini Shatov'a anlatirken takindigi ciddi tavir beni oldu k a sasirtti. "Yeni kadinlardan biri olmali" diye d s nd m, "isvi re'deki yillarini bosuna harcamamis". Shatov, g zlerini yere dikmis b y k bir dikkatle dinliyordu. Hayati renk li g ren bir sosyete kizinin, g r n ste kendisine hi de uymayan bir konu ile ilgilenmesin e hayret bile etmiyordu. Lisa'nin plani s yleydi: Rusya'da, hem baskent ve hem de tasrada olmak zere bir ok ga zete ve dergi yayimlanir ve her g n bu yayimlarda sayisiz haberler ikardi. Bir yil s resince, bu gazete ve dergiler, dolaplara serilir, yirtilip atilir ya da kesek gid i yapmakta kullanilir ya da her esit is isin kullanilirdi. Olaylarin ogu, toplum ze rinde etki yapar ve onlar tarafindan ezberlenebilirdi; fakat, bu ezber zamanla u nutulurdu. Bir ok kimse bazi olaylara bakmak ister; fakat, bir s r gazete karistiraca gindan bu sikintiya katlanmazdi. Ayrica, olaylarin g n n n ve yerinin hatirlanabilmesi ok g t . 146 Hatta, bazen yil bile hatirlanamazdi. Bunu g z n ne alarak, bir yilin ok nemli olaylari , belli bir plana g re, bilinen bir anlamda, basliklariyla, alfabetik sirasiyla, a ylara ve g nlere g re hazirlanmis olarak bir kitapta toplanacak olursa; b yle bir kita p, gazetelerde yayimlanan olaylar, yillik olaylarin yaninda, ok az kalsalar bile, bir yillik Rus yasantisinin karakterestik zelligini verebilirdi. Shatov: - Bir ok k gidin yerini, birka kalin cilt alir, hepsi o kadar, dedi. Fakat, Lisa, bu d s ncesinin savunmasini b y k bir hararetle yapmaya alismakla beraber, b u konudaki yetersizligi, g r s n tam olarak anlatmasina engel oluyordu. Bir kitaptan fa zlasinin gereksizligini ve bu kitabin da kalin olmasina gerek olmadigini s yledi. Fakat, kitap kalin bile olsa, olaylar kolaylikla bulunabilecek; nk , her sey plana d ayanacak ve olaylar bir d zen i inde olacakti. Tabii, t m olaylarin bulunabilmesi ve y ayimlanabilmesi m mk n olamayacakti. Zaten, b yle bir niyeti de yoktu. Genelgeler, h k met in esitli sorunlari, tutumu, b lge y netim kurullarinin kararlari, yasalar ve buna be nzer olaylar, her ne kadar nemli olurlarsa olsunlar, yayimlanacak konunun disinda birakilabilirdi. Bir ok olay alinmayabilir; Sadece, Rus halkinin kisisel karakter ine ve toplumun moral yasantisina, az ya da ok benzer tipik olaylar alinip digerl erinin ogu alinmayabilirdi. Tabii, buna her t rl olay dahil edilebilir; garip olayla r, yanginlar, toplumu ilgilendiren olaylar, iyi ya da k t davranislar, her t rl konusm alar ya da deme ler; hatta, sel baskinlari ve h k metin bazi kararlari bile alinabilir di; fakat, se ilen olaylarin karakteristik olmalari sartti; her yayimlanan olayin, iyice incelenmesi, verilen zetin t m olayi, b t n, ayrintilari ile aydinlatabilmesi ge rekirdi. Ve nihayet, arastirmalar i in gerekli olmasinin disinda dinlendirici de o lmaliydi. Yani, okuyucunun, okuma zevkine de hitap etmeliydi. Rus halkinin bir y illik yasantisinin karakterini g stermeli, ruhsal durumunun ve ahlakinin bir yansi masi olmaliydi. 147Lisa israrla: - Herkesin satin almasini isteyecegiz, dedi. Her evde bulunmasini arzu edecegiz. Tabii, her seyin iyi bir plana dayanacagini biliyor ve bu y zden yardiminizi tale p ediyorum. Lisa, hararetle konusmustu. S yledikleri her ne kadar pek anlamli degilse de, Shat ov onun ne demek istedigini anlamaya baslamisti. G zlerini yerden kaldirmadan: - Demek ki, belirli bir y n ve bildigimiz y ndeki olaylari derleyen bir kitap olacak, diye mirildandi. - yle degil. Y n olmayacak. Tarafsiz olacagiz ve bizim y n m z de tarafsizligimiz olacak. Shatov, yerinde kimildanarak: - Y n olmak k t bir sey olamaz ki, dedi. Ayrica, eger herhangi bir se me yapilacaksa bun dan ka inmak m mk n olmayacaktir. Ger eklerin se imi, olaylari anlasilmasi i in bir a iklama apilmasini gerektirecek. D s nceniz hi de fena sayilmaz.

Lisa sevin le haykirdi. -Demek b yle bir kitabin basilabilmesinin m mk n oldugunu d s n yorsunuz, degil mi? - Dikkatle d s n l p incelenmeli. B y k bir is. Hemen bir plan yapmak m mk n degil. Insanin t e edinmesi sart. Hatta, kitabi yayimlamaya hazir oldugumuz zaman bile, bunun nas il yapilacagini anlayabilecegimizi sanmam. Birka tecr beden sonra belki. Fakat d s ncen iz, bu konuya egilmeye deger. Yararli bir d s nce. Shatov, nihayet basini kaldirdi. ylesine ilgilenmis olmaliydi ki g zleri alev alev yaniyordu. Yumusak bir sesle utanarak sordu: - Bunu siz mi d s nd n z? Lisa g l mseyerek cevap verdi: - D s ncenin pek nemi yok; b t n sorun bu d s nceyi uygulama alanina koymakta. Pek zeki sayi mam. Anlayisim da biraz kit olduguna g re, tamamen a ik olarak g rd g m yoldan y r meyi terci ederim. 148 - A ik g rd g n z yolu mu takip edersiniz? Lisa aceleyle: - Dogru bir deyis olmadi mi? diye sordu. - Oh, arzu ettiginiz kelimeyi kullanabilirsiniz. Bence pek nemli degil. - Dis lkelerde dolasirken, bazi islere yararli olabilecegimi d s nd m. Param var; fakat , kullanamiyorum. Neden ben de topluma yararli olmayayim? Ayrica, b yle bir sey ak lima birden geldi. D s n p bulmus degilim ve buna ok da sevindim. Bu d s ncemi tek basima u ygulama alanina koyamayacagimi biliyordum; nk , kendi basima hi bir sey yapamam. Tabii , isbirligi yaptigim insan kitabima ortak olacak. Yari yariya; plan ve alisma ile siz ugrasacaksiniz, bulus ve yayini paraca desteklemek benim g revim olacak. B yle bir kitap masrafini ikarmaz mi? - Dogru bir plan bulabilirsek, satar. - Su kadarini s yleyebilirim ki, bu isi para kazanmak i in yapmiyorum. Fakat, kitab in satmasi hosuma gidecek ve eger bundan para kazanabilirsek b y k bir kivan duyacagi m. - Anladim; peki, benim durumum ne olacak? - Sizinle isbirligi yapacagiz ve yari yariya ortagiz; fakat plani siz yapacaksin iz. -Fakat benim plan yapabilecek kapasitede bir insan oldugumu nereden biliyorsunuz ? - Sizin hakkinizda bilgi verdiler, burada da duydum... sizin ok zeki ve... ve b yle islere aklinizin yatkin oldugunu... ve... ok d s n r bir kimse oldugunuzu biliyorum. B ay Peter Verkhovensky, isvi re'deyken sizden ok s zetmisti. Lisa bir saniye sustuktan sonra, aceleyle ekledi: - Bay Peter Verkhovensky ok zeki bir kimsedir, degil mi? Shatov, ka amak bir bakist an sonra basini n ne egdi. Lisa: 149- Bay Stavrogin de sizin hakkinizda ok konusmustu, dedi. Shatov, birden kipkir mizi oldu. Lisa, nceden hazirlamis oldugu, paket halindeki gazeteleri aceleyle sandalyenin ze rinden aldi. - Iste, iste gazeteler burada. Daha yararli bir se im yapabilmek i in hepsini bir si raya koymaya alistim ve numaraladim.. siz de g receksiniz. Shatov, gazete paketim aldi. Lisa: - Eve g t r p inceleyin. Nerede oturuyorsunuz? - Bogoyavlenskaya sokagindaki Filippov'un evinde. Lisa, eskisi gibi abuk abuk konu sarak: - Biliyorum, dedi. Orada Lepyatkin isminde bir y zbasinin da oturdugunu s ylemislerd i. Shatov, cevap vermeden uzun bir dakika sustu. Elinde gazete paketi oldugu halde g zlerini yere dikmis oturuyordu. Sesini garip bir tarzda al altarak, deta bir fisilt i halinde: - B yle bir is i in baska birini bulsaniz daha iyi olur kanisindayim, dedi. Size ya rarli olabilecegimi sanmiyorum. Lisa kizardi. - Hangi isten s zediyorsunuz? diye bagirdi. Maurice, l tfen d n aldigim mektubu verir misiniz? Ben de, Bay Drozdov'un pesinden masaya gittim.

Lisa, birden bana hitap ederek, elindeki mektubu asiri bir heyecanla a ti. - Suna bir bakin. B yle bir sey g rd n z m hi ? Okuyun, l tfen. Hem de y ksek sesle okuyun. Shatov'un da duymasini istiyorum. B y k bir saskinlik i inde asagidaki mektubu okudum: 150 Hanimlarin fazilet, rnegi, Bayan Tushin Hanimefendi, Ah, o ne zerafettir Bayan Tushin'in y z ndeki, Kuzeniyle iktigi zaman dolasmaya atla Sa lari u usur hafif esen bir r zg rla, Annesiyle beraber kilisede diz ker yere Tatli b r pembelik yayilir candan y zlere! Iste o zaman, yasaya uygun bir evlilik arzularim Annesiyle giderken kuru g zlerle pesinden bakarim. Bir tartisma sirasinda cahil bir adam tarafindan yazilmistir. Hanimefendi, Vatanim ugruna Sivastopol'da kolumu kaybetmedigim, oraya hi gitmedigim ve savas s r esince, en nefret ettigim sebze tasimak isiyle ugrastigim i in kendime ok acirim. S iz, bir eski zaman tanri asi, ben ise bir hi im ve sonsuzlugun ne oldugunu biliyorum . Bu yazdiklarimi sadece bir siir olarak kabul edin. nk , siirler nihayet sa maliktir ve k stahlik sayilacak seyleri dogrular. Mikroskopla bakildiginda bir damla suyun i inde kaynasan milyonlarca mikroptan biri, g nese bir siir yazacak olsa, g nes o mikr oba kizabilir mi ? Hatta, en iyi Petersburg sosyetesinde, b y k hayvanlari koruma ku l b , atlarla ve k peklerle ilgilenirken, k c k bir mikrobu dikkate almaz ve yeteri kadar b olmadigi i in onunla ilgilenmez. Ben de yeteri kadar b y k degilim. Evlenme d s ncesi anla msiz gelebilir; fakat, kisa bir zaman sonra, k leligin kaldirilmasindan nce iki y z k l enin alisabilecegi kadar b y k bir m lk sahibi olacagim. Bir ok sey s yleyebilir ve hatta, sonucu Sibirya olabilecek dok manlar bile temin edebilirim. Teklifimi k msemeyin. Mikr obun, bu mektubunu, siir olarak kabul edin. Y zbasi Lebyatkin, emrinizdeki en sadik hizmetk riniz. 151Elimde olmayarak haykirdim. - Al agin biri, sarhoslukla yazmis! Onu taniyorum. Lisa, a iklamaya basladi. Kizariyor ve abuk abuk konusuyordu. - Mektubu d n aldim. Tabii, bunun bir salak tarafindan yazilmis oldugunu hemen anl adim. Annemi daha fazla zmemek i in hen z ona g stermis degilim. Fakat, b yle mektuplarla beni rahatsiz edecekse, buna karsi ne yapabilecegimi bilmiyorum. Bay Drozdov, b u adama gidip onunla konusmak ve beni bir daha rahatsiz etmemesini s ylemek istiyo r. S z n n burasinda, Shatov'a d nd . -Fakat, sizi halen is ortagim olarak g rd g mden, Bay Shatov, onunla ayni evde oturdug unuza g re, bu adamin daha neler yapabilecegini etraflica anlayabilmek i in onun hak kinda sizden bilgi almak istedim. Shatov isteksiz bir tavirla: - Sarhos ve al agin biridir, diye mirildandi. - Fakat her zaman bu kadar aptal midir? - Tanrim, hayir!... Ayik oldugu zaman hi de aptal bir kisi degildir. G lerek s ze karistim. - Aynen b yle siirler yazan bir general tanirdim. Daima susan Bay Drozdov, beklenmedik bir anda s ze karisti. - Hatta bu mektuplar bile, ne yaptigini bilen bir kimse oldugunu belirtiyor. Lisa sordu: - Kiz kardesi ile beraber oturdugunu duydum, dogru mu ? -Evet, dogru. - Kiz kardesine k t davrandigi s yleniyor. Dogru mu? Shatov, yine Lisa'ya bakti. Kasl arini atarak mirildandi. - Bundan bana ne? 152 Sonra yerinden kalkarak kapiya dogru y r d . Lisa, telaslanarak: - Bekleyin, l tfen, diye bagirdi. Nereye gidiyorsunuz? Tartisacak bir ok seyimiz var . - Tartisacak ne var ki? Yarin size bildiririm.

- Her seyden nemli bir sorun... basin konusu! Inanin ki bu isi laf olsun diye yap miyorum. Bu konuda son derece ciddiyim. Lisa'nin telasi artiyordu. -Yayimlamaya karar verecek olursak, nerede bastiracagiz? En nemli sorun bu... bas in i in Moskova'ya gidemeyiz. B yle bir yayin i in hangi basimevine g venebiliriz? Uzun zamandan beri, kendim bir basimevi kurmak arzusundayim, gerekirse sizin adiniza. .. bu takdirde, Annemin de izin verecegini biliyorum, yeter ki sizin adiniza ols un. Shatov, z nt l bir sesle sordu: - Baski yapabilecegimi nereden biliyorsunuz? - Nereden mi? Bay Peter Verkhovensky, Isvi re'deyken b yle islerin stesinden gelebile ceginizi s ylemisti. Hatta, size verilmek zere bir mektup verecekti; fakat, mektubu istemeyi unuttum. Shatov'un, simdi hatirladigima g re, rengi yine degisti. Birka saniye daha konusmad an durduktan sonra birden odadan ikti. Lisa, fkelendi. Bana d nerek sordu: - Her zaman b yle aniden mi gider? Omuzlarimi silkerek cevap vermek zereyken, birden Shatov tekrar odaya girdi, elin deki gazete paketini masanin zerine birakti. - Is ortaginiz olamayacagim, dedi. Ayiracak zamanim yok. Lisa, zg n bir tavirla yal varir gibi sordu: - Fakat neden? Neden olmasin? Kizdiniz mi yoksa? Lisa'nin ses tonundan sasirdigi belli oluyordu; birka saniye Lisa'nin y z ne bakti. Sonra hafif bir sesle: 153- Bir sey fark etmez, dedi. istemiyorum... Ve sonra evden ayrildi. Lisa, saskinligindan ne yapacagini bilmez g r n yordu. Bana, s askinligi biraz asiri gibi geldi. Bay Drozdov, y ksek bir sesle: - Olagan st garip bir adam! dedi. *** "Garip" oldugu kusku g t rmemekle beraber, benim i in a ik olmayan bir ok sorun vardi. B t n u s zlerde gizli bir sey vardi. Bu yayinevi sorununa bir t rl aklim ermiyordu; sonra, su sa ma mektup vardi ortada; bu mektupta, verilebilecek bazi bilgilerden ve "dok m an"lardan s zediliyordu; mektupta ge en bu s zlere, hep beraber deginilmekten ka inilmis gibi bir hava vardi; basimevi konusunda konusuldugu i in Shatov'un aniden gitmesi de zerinde durulacak sorunlardan biriydi. B t n bunlar tek bir nedende toplaniyordu; benim gelisimden nce burada bazi olaylar ge mis ve beni ilgilendirmemesi gereken b azi konular konusulmustu. Ayrica, gitme zamani da gelmisti. Ilk ziyaret i in fazla uzun bir zaman kalmistim. Gitmek i in izin istemek zere Lisa'nin yanina gittim. Benim varligimi unutmus gibi g r n yordu. H l masanin yaninda, g zlerini halinin st ndeki b noktaya dikmis duruyordu. Her zamanki gibi nazik bir sesle: - Oh, z r dilerim, diye mirildandi. Siz de gidiyorsunuz. Bay Verkhovensky'ye saygil arimi bildirin ve m mk n oldugu kadar abuk olarak beni g rmesini s yleyin. Maurice, Bay G ...V gidiyor. Annemin, size iyi geceler dilemek zere burada bulunmayisi i in z r diler im. Odadan ikmis, merdivenlerin sonuna gelmistim ki arkamdan kosarak biri geldi ve ba na n kapida yetisti. - Hanimim geri d nmenizi istiyor, efendim.. - Hanimin mi, yoksa Bayan Lisa mi? 154 - Bayan Lisa, efendim. Lisa'yi, evvelce oturdugumuz salonun yanindaki kabul odasinda buldum. Maurice'in yalniz kaldigi b y k salonun kapisi kapaliydi. Lisa, bana g l mseyerek baktigi halde renginin soluklugu g z mden ka madi. Odanin tam orta sinda duruyor ve bir sey i in karar verememis olmanin sikintisiyla kivranir gibi g r n y ordu. Fakat, birden elimden tuttu ve beni pencerenin n ne g t rd . Sabirsizlikla alev alev yanan g zlerini g zlerime dikerek: - Kadini derhal g rmem gerekiyor, dedi. Kendi g zlerimle g rmeliyim ve sizden, bu hus usta bana yardim etmenizi rica ediyorum. Son derece heyecanli bir tavri vardi. Telasla sordum:

-Fakat kimi g rmek istiyorsunuz, Bayan Lisa? - Su Bayan Lebyatkin'i, topali... topal oldugu dogru mu? Agzim bir karis a ik kalm isti. B y k bir hazir cevaplilikla ve fisildayarak: - Onu hi g rmedim; fakat, topal oldugu s ylentisini duydum, dedim. D n duydum. - Onu mutlaka g rmeliyim. Muhakkak g rmeliyim. Bunu, bug n temin edebilir misiniz? Lisa, adina son derece z ld m. Onu yatistirmaya alisarak: - Korkarim ki bu m mk n olamaz, dedim. Ayrica, bunu nasil temin edebilecegimi de bil miyorum. Gidip Shatov'u g recegim... - Yarin bunu temin edemezseniz, Bay Drozdov benimle gelmeyi reddettiginden tek b asima onu g rmeye gidecegim. Tek midim sizsiniz; nk , g venebilecegim kimsem yok. Korkari m, Shatov'la ok aptalca konustum... d r st bir insan oldugunuzu biliyorum ve belki de , bana candan baglisinizdir. L tfen, bunu bana temin ediverin. 155Ne olursa olsun, Lisa'ya yardim edebilmek arzusuna kapildim. Bir dakika kadar d s nd kten sonra: - Yapacagim su, dedim. Oraya kadar bizzat gidecegim ve onu g recegim. Bug n g recegim muhakkak. Onu g rebilmek i in bir bahane uydurabilirim. Size s z veriyorum. Yalniz, iz in verirseniz durumu Shatov'a a acagim. - Ona, kadini g rmek istedigimi, daha fazla bekleyemeyece-gimi ve biraz nce onu kan dirmak i in konusmamis oldugumu s yleyin. Belki de ok d r st bir insan oldugundan, kendis ini kandirmak istedigimi d s nmektense gitmeyi tercih etmistir. Onu aldatmadim. Kita bi ger ekten basmak ve baski isine girmek istiyorum. Hararetle Lisa'nin s ylediklerini dogruladim. - D r st bir insandir. - Ama, g r smeyi yarin temin edemezseniz, her ne olursa olsun, kimin haberi olursa olsun, oraya tek basima gidecegim. Hislerime h kim olarak: - Korkarim ki yarin saat ten nce sizi g remem, dedim. - Su halde yarin te. Demek ki, Bay Verkhovensky'nin evindeyken bana biraz bagli ol dugunuzu d s nmekle yanilmamistim, degil mi? G l mseyerek bakti ve "g le g le" der gibi elimi hafif e sikti; sonra, Drozdov'un yanina g itmek i in aceleyle b y k salona ge ti. Ne olup bittigini kesin olarak anlayamadan, verdigim s zden dolayi huzursuzlanarak evden ayrildim. aresizlik i inde irpinan, hi tanimadigi bir adama bile i ini d kmekten k a inmayan bir kadin g rm st m. Hayatindaki belki en g bir anda, tatli tatli g l mseyerek on arsi olan hislerimi bu kadar kolaylikla anlamasi beni ok etkilemisti. Fakat, ona sadece aciyordum, hepsi o kadar!... Sirlari birden bana ok kutsalmis gibi geldi. Hatta, herhangi biri bu sirlari bana s yleyecek olsa, onlari duymamak i in kulaklari mi ti-, kayabilirdim. I imde garip bir nsezi vardi... Ayrica, ne yapacagimi 156 da bilmiyordum. stelik, ne hazirlayacagimi da bilmiyordum... bir g r sme, fakat nasil bir g r sme? Ve onlari bir araya nasil getirebilecektim? B t n midim, Shatov'daydi; ama, onun bana bu hususta herhangi bir yardim yapamayacagini nceden d s nmem gerekirdi. Y ine de, onu g rmek i in aceleyle yola koyuldum. *** Shatov'u ancak aksam saat yediden sonra evinde bulabildim. Ziyaret isi oldugunu g rm ek beni sasirtti.... Bay Kirilov ve Bay Virginsky'nin uzaktan tanidigim, Bay Shi galyov adindaki, kayinbiraderi vardi. Bu Shigalyov, sehirde iki aydan beri bulunuyordu; nereden geldigini bilmiyordum; b t n bilgim, Petersburg'daki ilerici bir dergide birtakim makalelerinin yayimlanmi s olmasindan ileri gitmiyordu. Virginsky, sokaktaki karsilasmalarimizin birinde tanistirmisti. Hayatimda hi bir zaman, bu kadar asik suratli ve z nt l bir adam g rmemisti m. Sanki, d nyanin sonunun gelmesini bekler bir hali vardi. Hem de bu bekleyisi, h erhangi bir kehanete dayanmiyordu; d nyanin sonunun gelmesini kesinlikle bekliyor gibiydi; sanki, yarin degil, b r g n, saat tam onu yirmi ge e d nyanin sonu gelecekmis gi bi bekliyordu. O karsilasmamizda, ancak birka kelime ko-nusabilmistik. Sanki, tan inmak istemeyen casuslar gibi sadece el sikismakla yetinmistik. zellikle, kulakla ri beni saskina evirmisti; bu kulaklar, anormal b y kl kte, uzun, genis ve kalindi; ok g arip duruyordu. Hareketleri acemice ve agirdi. zerimde k t bir izlenim birakmisti; S hatov'un konuga karsi pek sevgisi olmadigini bildigimden, onu, Shatov'un evinde

g r nce sasirmam ok dogaldi. Merdivenlerden ikarken n n birden hep bir agizdan ko-nustuklarini duydum; bir konu tar tisiyor olmaliydilar; fakat, ben odaya girer girmez sustular. Tartismalarini aya kta yapiyorlardi; fakat, beni g r nce hep beraber oturdular; yle ki, ben de oturmak 157zorunda kaldim. Budalaca sessizlik tam dakika s rd . Shigalyov beni hatirlamakla b eraber, bir neden olmadigi halde tanimamaz-liktan geldi. Kirilov'la karsilikli e gilerek birbirimizi selamladik; fakat, her nedense el sikismadik. Shigalyov, nih ayet, kaslarini atarak inatla bana bakmaya basladi; bu bakislarinda, hemen kalkip oradan gitmem isteniyormus gibi bir anlam vardi. Sonunda, Shatov, yerinden kalk inca hepsi, altlarinda igne varmis gibi ayaga firladilar ve vedalasmadan odadan i ktilar. Yalniz, Shigalyov, kendilerini ugurlayan, Shatov'a: - Hareketlerinizin hesabini vermek zorunda oldugunuzu unutmayin, dedi. Shatov: - Hesaplarinizin cam cehenneme, diye cevap verdi. Kapiyi kapayip, engelledikten s onra, bana bakarak arpik g l msemeyle: - Pis serseriler! dedi. fkeli g r n yordu; nce onun konusmasi da bana garip geldi. Ne zaman onu g rmek zere gelsem (bu pek sik olmazdi), ogunlukla suratini asarak bir k seye oturur ve ka amak cevaplar vererek konusurdu. Ancak, uzun bir zaman sonra alisir ve neseyle konusmaya basl ardi. Ondan sonra da, ayrilirken somurtarak "g le-g le" der ve sanki zel bir d smaninda n bir an nce kurtulmak istermis gibi ugurlardi. - Su Kirilov'la d n aksam ay i tim, dedim. Dinsizlik konusunda ilgin gibi g r n yordu. Shatov, yaridan fazlasi yanmis bir mumun st ne yenisini koyarken: - Rus dinsizligi belirli bir sakadan ileri gidememistir, diye homurdandi. -Hayir, o adam bana pek de sakaci gibi g r nmedi. Saka yapmayi bir tarafa birakin, k onusmasini bile bilmiyor. Shatov, odanin bir k sesindeki sandalyeye oturup dirseklerini dizlerinin st ne dayadi . Sakin bir sesle: 158 - Onlar k gittan yapilmis adamlardir, dedi. Bunlarin hepsi "usaklik" d s nmelerinden. Ayni zamanda i lerinde nefret de var. Bir dakika kadar sustuktan sonra devam etti: - Rusya'da ani bir d zen degisikligi olsa, hatta bu degisiklik onlarin d s ncelerine g r e bile olsa, eger su ya da bu sekilde, lke aniden l lemeyecek kadar zengin ve rahat o lsa, b t n bu degisikliklerden nce onlar mutsuz olurlar. O zaman nefret edebilecekler i kimse olmayacaktir; igrenecekleri kimse olmayacaktir; g l necek kimse bulamayacakl ardir. Rusya'dan sonsuz hayvanca nefretleri b t n organizmalarini yiyip bitirmis. G l sl erin arasindan s z len ve d nyadan saklanan g zyaslari da s z konusu olamaz. Rusya'da, bu konu hakkinda s ylenmis olan yalan, hi bir konu i in bu kadar ok s ylenmemistir. Son kelimelerini fkeyle haykirarak s ylemisti. Kahkahayla g lerken: - Ulu Tanrim, neler s yl yorsunuz!... dedim. Shatov da g lerek: - Siz kuskusuz "Normal Liberal" siniz, dedi. Kisa bir sessizlikten sonra konusma sina devam etti: - "Usaklik d s nceleri" konusunda sa malamis olacagimi biliyorsunuz, bana hemen s yle s yl emenizi bekliyebilirdim: "Usak ocugu sizsiniz, ama ben usak degilim." - Ger ekten b yle bir sey d s nm s degilim... Ulu Tanrim!... - z r dilemeyin. Sizden korkmuyorum. Bir zamanlar sadece bir usagin ogluydum; fakat , simdi ben usak oldum. Sizin gibi. Bizim Rus Liberali her seyin n nde usaktir. Sad ece baskasinin izmelerinin tozunu almak i in firsat bekliyor, o kadar. - Ne izmesi? Bu ne bi im anlatim sekli? -Yok canim, hi de bir anlatim sekli degil! G ld g n z g r yorum. Bay Verkhovensky, tasin al da ezilip yattigim halde 159 lmedigimi; fakat, sadece kivrandigimi s ylemekte hakliydi; g zel bir benzetisti. - Bay Verkhovensky herkesi, sizin bir Alman hayrani oldugunuza inandirmaya alisiy or, diye g ld m. Fakat onlardan bir seyler aldigimiz degismez bir ger ektir. - Onlardan yirmi kopik aldik ve karsiliginda y z ruble verdik. Bir dakika kadar konusmadan durduk. - Bu hastaligi Amerika'da kapti. - Kim? Hangi hastalik? - Kirilov'dan s z ediyorum. Bir barakanin kuru tahtalari st nde d rt ay beraber yattik.

B y k bir hayretle sordum: - Amerika'da bulundunuz mu? Daha nce b yle bir sey s ylememistiniz. - S yleyecek bir sey yoktu. Iki yil nce, Amerika'ya bir g men gemisi ile gitmek zere so n meteligimize kadar harcamistik. Oraya gitmemizdeki neden, "Amerika'daki is ileri n yasantilarinin nasil oldugunu grenmek ve b ylece, en k t sosyal kosullar altinda yas ayan bir insanin durumunu "kisisel" deneyimlerle kendi zerimizde denemekti. - Hay Allah! diye g ld m. "Kisisel deneyimler"le bunu grenebilmek i in Amerika'ya gidec ek yerde, hasat zamani tasra k ylerinden birine gitseydiniz, ya!... - Bir isletmecinin yanina is i olarak girdik. Orada alisan alti Rus'tuk... grenciler , m lklerini terk eden ift iler, ordu mensuplari... ve hepsi de kutsal amacin pesinde ydiler. alistik, didindik, yiprandik ve nihayet Kirilov'la beraber isi biraktik. Hastalandik. Artik g c m z kalmamisti. Isletmeci, paramizi derken bizi aldatti. Anlasma miza g re otuz dolar deyecegi yerde, bana sekiz, ona on bes dolar dedi; oradayken bi r kereden fazla dayak da yedik. Kirilov ve ben, ikinci bir is bulamadigimizdan, o k k, pis 160 il ede tam d rt ay, yan yana, bir barakanin tahta d semesi zerinde yattik; o bir sey d s n y rdu, ben baska bir sey. - Isveren sizi ger ekten d vd m ? Hem de Amerika'da, ha? Ona yapmis oldugunuz hakareti tasavvur edebiliyorum!... - B yle bir sey yoktu. Aksine, Kirilov ve ben derhal, biz Rus-lar'in Amerikalilar' in yaninda birer ocuk gibi kaldigimiza ve onlarla ayni seviyeye erisebilmemiz i in ya Amerika'da dogmanin ya da uzun s re orada kalmanin gerekli oldugu kanisina vard ik. Bir "sent" bile etmeyen bir sey i in bir dolar istediklerinde, asiri bir zevkl e ve duyguyla bu parayi derdik. Her seye hayrandik: ipnotizma, lin yasasi, tabanca lar ve serseriler... Bir g n yolculuk aninda, adamin biri elini cebime daldirdigi gibi taragimi alip sa larini taramaya basladi; Kirilov ve ben, sadece bakistik ve bunun ok normal olduguna hemen karar verdik; hatta, bu davranisi begendik bile. - Gariptir ki, biz b yle seyleri sadece d s nmekle kalmayiz, ger ekten yapariz, dedim. Shatov, biraz nce s yledigi s z tekrarladi. - K git adamlar. - Ne de olsa, "kisisel bir deney" yapmak i in olsa bile, bir g men gemisi ile koca ok yanusu asmak, falan... olduk a cesaret isteyen bir is. Fakat, oradan nasil ayrilab ildiniz? - Avrupa'daki bir adama yazdik, o bize y z ruble g nderdi. Konusurken Shatov, her za man oldugu gibi g zlerini yerdeki bir noktaya dikmis oturuyordu. Heyecanlandigi zamanlar bile basini kaldirmaz, g zlerin i o noktadan ayirmazdi. Fakat, simdi, basim birden kaldirdi. - Bu adamin ismini grenmek ister misiniz? - Kimdi? -Nicholas Stavrogin. Birden yerinden kalkip ihlamur agacindan yapilmis yazi masasina gitti ve masanin zerini karistirmaya basladi. Yaklasik iki 161yil nce, karisinin Paris'te Stavrogin'in metresi oldugu hakkinda bazi belirsiz ; ama, g venilir s ylentiler vardi. O zamanlar Shatov, Amerika'daydi. Fakat bu olayi n, karisinin onu Cenevre'de birakip ka masindan ok sonra oldugu da dogrudur. "Eger b yleyse" diye d s nd m. "Su anda Stavrogin'in adindan s z etmesinin sebebi nedir?" Birden bana d nd . - Borcumu halen demis degilim, dedi. Dikkatle y z me bakti ve tekrar eski yerine oturdu ve birden tamamen degisik bir ses tonuyla sordu: - Buraya bir sey i in geldiginizi saniyorum. Nedir? Hemen b t n bildiklerimi, bana s yle ndigi gibi anlattim. Her ne kadar ilk heyecanim ge mis ve zihnimi toparlamissam da, eskisinden ok daha saskindi m. Bunun, Lisa i in neminin b y k olduguna inandigimi, ona yardim etmek istedigimi; fak at isin k t s , verdigim s z nasil yerine getirecegimi bilmedigimi ve hatta Lisa'ya nasil bir s z vermis oldugumu hatirlayamadigimi anlattim. Sonra, kesin bir dille bir ke re daha, Lisa'nin onu ger ekten aldatmadigini, bazi anlasmazliklarin oldugunu ve b u sabah gidisinden t r son derece z ld g n tekrarladim. B y k bir ilgiyle beni dinledi.

- Belki de bu sabah ok sa ma davrandim. Korkarim ki her zaman b yle davranislarim olu yor. Ama, bu sabah oradan neden o kadar aceleyle ayrilisimin nedenini anlayamami ssa, b ylesi onun i in daha iyi... Yerinden kalkip kapiya gitti ve biraz araladiktan sonra, merdivenlerde ayak sesl eri olup olmadigini dinledi. - Bu kadini siz de g rmek ister miydiniz? B y k bir sevin le yerimden firlarken: - Evet, benim de istedigim bu, dedim. Fakat, bunu nasil basarabilecegim? -Basbayagi, evde yalnizken asagi inip onu g recegiz. Agabeyi gelip de onunla konus mus oldugumuzu grenecek olursa, onun 162 kemiklerini kirar, b t n v cudunu r k i inde birakir. Onun haberi olmadan ogu kez zavalli ini g rmeye giderim. Onu tekrar d vmeye basladigi i in ge enlerde onunla kavga ettim. - Hay Allah!... - Oh, evet. Sa larindan yakalayip kadinin yanindan uzak-lastirdim. Bana vuracak o ldu; fakat, onu korkuttum. Kavga da hemen bitti. Korkarim ki sarhos gelecek ve b u olayi hatirlayacaktir... bu neden, ona k t dakikalar yasatacaktir. *** Lebyatkin'in dairesinin kapisi kapali; fakat kilitli degildi ve i eri girmek i in zo rluk ekmedik. B t n kat, kirli duvarlarindan yirtik duvar k gitlari sarkmis, kasvetli, iki k k odadan olusmustu. Evin bu kismi, Filippov, yeni evine tasinmadan nce, meyhane olarak kullanilmisti. Diger odalar kilitliydi. Sadece bu iki oda Lebyatkin'e ki ralanmisti. Mobilya olarak, siralar, uzun masalar ve kol dayanacak yerlerinden b iri kirik, bir koltuk vardi. Ikinci odanin bir k sesinde, st nde pamuklu bir rt olan Ba yan Lebyatkin'in karyolasi vardi; y zbasi kendisine gelince, ekseri soyunmadan yer de yatardi. Ekmek kiriklari, pler, pis su birikintileri her tarafi kaplamisti; bir inci odanin tam ortasinda, b y k ve islak bir bez par asi, onun yaninda ise, alti deli k eski bir ayakkabi teki duruyordu. Burada hi ev isi yapilmadigi ilk bakista anla siliyordu; Shatov'un daha sonra anlattigi gibi, burada soba yanmiyor, yemek pisi rilmiyordu; hatta, semaverleri bile yoktu. Y zbasi, kiz kardesi ile beraber meteli ksiz olarak gelmis ve Liputin'in s yledigi gibi kapi kapi dolasarak di-lenmisti. E line beklenmedik bir zamanda para ge ince, kendini hemen i kiye vermis ve eve bakmaz olmustu. Tanismak i in sabirsizlandigim Bayan Lebyatkin, ikinci odadaki uzun masalarin biri nin n ndeki uzun sirada, bir fare kadar sessiz oturuyordu. Kapiyi a tigimiz zaman biz e seslenmedi; hatta, yerinden bile kipirdamadi. Shatov, kapilarini hi kilitlemedi klerini; 163hatta, bir g n sabaha kadar ardina dek a ik birakmis olduklarini s yledi. Demir bir samdanda yanan mumun soluk ve titrek alevinde, otuz yaslarinda; siska ve solgun ; eski bir basma elbise giymis; siyah seyrek sa lari, zayif ve uzunca ensesinin st nd e bir ocuk yumrugu kadar ufak bir topuz halinde toplanmis kadini fark ettim. Bize olduk a neseli bakti; n ndeki mumdan baska, masanin zerinde, k k bir el aynasi, bir dest eski oyun k gidi, kapagi par alanmis bir sarki kitabi ve ucundan bir ya da iki par a isirilmis, Alman unundan yapilmis, beyaz bir ekmek duruyordu. Bayan Lebyatkin'in pudra, allik ve ruj kullandigi a ik olarak belliydi. Zaten koyu renk olan ince ka slarini daha da koyulastirmisti. S rd g pudraya ragmen, y ksek ve dar alnindaki olduk a s ert ve derin izgi kaybolmamisti. Kadinin topal oldugunu biliyordum; ama, ziyaretim iz s resince yerinden hi kalkmadi. Gen lik aglarinda, bu siska y z, ok g zel olmaliydi; fa at, yumusak bakisli gri g zleri h l g zeldi; durgun, hemen hemen mutlu bakislarinda, h ly ali ve samimi bir anlam vardi. Bakislarindaki yumusak ve neseli anlatim, tebess m nd e bile vardi; degerli agabeyin yaptiklari ve Kazak kirbacini d s n nce, onun bakislari ndaki bu anlam beni olduk a sasirtti. Gariptir ki, Tanrinin cezalandirdigi bu yara tiklarin huzurunda, insani sarmasi gereken huzursuzluk, hatta tiksinti yerine, d aha onu g r r g rmez, ona bakmaktan hoslanmistim; yalniz insanin i ini bir acima duygusu nun kapladigini kesinlikle s yleyebilirim. Shatov, kadini, daha kapidan girer girm ez g stererek: -Iste b t n g n b yle yalniz basina, kimildamadan oturur; fal a arak gelecegini g rmeye alis r ve aynada kendisim inceler, dedi. Agabeyi ona yiyecek bile getirmez. Avludaki b l kte oturan kadin, ona aciyarak, ara sira yiyecek bir seyler getirir. Onu sadece bir mum isiginda yalniz basina nasil birakirlar aklim almaz!:.. Shatov'un, sanki kadin odada yokmus gibi y ksek sesle konusmasi beni sasirtmisti.

Bayan Lebyatkin, i ten bir tavirla: - Iyi aksamlar, dostum, dedi. 164 - Size bir konuk getirdim, Bayan Lebyatkin. Bayan Lebyatkin mum alevinin arkasindan bana dikkatle bakarak: - Onu g rd g me memnun oldum, dedi. Getirdiginiz kisiyi tanimiyorum. Onu daha nce g rm s ol dugumu hatirlamiyorum. Bayan Lebyatkin, tekrar Shatov'a d nd . Sanki ben odada hi yokmusum gibi, bana aldirm adan onunla konusmaya basladi. Iki sira bembeyaz ve d zg n dislerini g steren bir g l msemeyle: - Zannedersem, tavan arasindaki k k odanizda bir asagi bir yukari dolasmaktan bikmis olmalisiniz, dedi. - Evet, biktim ve sizi ziyaret etmek istedim. Shatov, bir sirayi masanin n ne ekerek oturdu ve beni de yanina oturttu. - Konusmaktan daima hoslanirim, dostum; yalniz garip bir adamsiniz. Sizi g r nce can im g lmek istiyor. Tipki bir rahip gibisiniz. Sa larinizi en son ne zaman taramistin iz? Haydi gelin de sa larinizi tarayayim. Bayan Lebyatkin, s z n n burasinda cebinden bir tarak ikardi. - Tahmin ederim ki son taradigimdan bu yana, sa inizi hi taramadiniz. Shatov da g lerek: - Zannedersem taragim yok, diye cevap verdi. - Ger ekten de yok mu?. Bu takdirde size benimkini vereyim... bunu degil... b r n ... yal niz bana hatirlatmayi unutmayin. B y k bir ciddiyetle Shatov'un sa larini taramaya basladi. Yandan ayirip iki tarafa ya tirdi. Sonra, biraz geri ekilerek iyi tarayip taramadigini inceledi ve taragi ceb ine soktu. Basini sallayarak:' -Biliyor musunuz, dostum, dedi. Hassas bir adam olabilirsiniz; ama, biraz canini z sikiliyor. Size bakmak bana garip geliyor. Sizin 165gibi insanlarin neden cani sikilir bir t rl anlayamiyorum. Kalp acisi can sikici degildir. Ben mutluyum. - Su agabey olacak herifle de mutlu musunuz? - Lebyatkin mi demek istiyorsunuz? Benim usagimdir o. Burada olup olmamasi bence nemli sayilmaz. Ona buyuruyorum: Lebyatkin, bana su ver, Lebyatkin, ayakkabilari mi getir ve o da buyruklarimi yerine getirmek i in hemen kosuyor. Bazen ona g lmeden yapamam. Shatov, yine herhangi bir nezakete aldirmadan bana d n p y ksek sesle: - Ve ger ekten de b yledir, dedi. Ona karsi sadece usagiymis gibi davranir. Sahsen b en kulaklarimla duydum: "Lebyatkin, bana su ver!" Yalniz, anlarsiniz ya, ona su getirmek i in kosmaz; ama, b yle buyruklar verdigi i in onu hirpalar ve d ver. Fakat b yle de olsa Bayan Lebyatkin ondan hi korkmaz. Hemen hemen her g n bir sinir n betine tut ulur ve zamani karistirarak bir seyi unutur. Bizim ne zaman geldigimizi hatirlar mi saniyorsun? Eh, belki de hatirlar; fakat, her seyi kendi anlayisina g re evirdi ginden eminim ve her ne kadar beni, sevgili Shatov'u olarak hatirliyorsa da, biz i baska kisi olarak kabullenir. Y ksek sesle konusup konusmamam bir sey degistirme z. Seni hi bir zaman dinlemez. Hemen kendi hayal alemine dalar. Evet, hayal alemin e g m l r. Olagan st hayal kuran bir kisidir. Yerinden hi kimildamadan sekiz saat, hatta b g n oturabilir. Su ekmege bakin: belki ekmekten bir lokma yemistir ve yarin bitir ecektir. Iste simdi de fal bakmaya baslamis... Shatov'un son kelimesini yakalamis olacak ki: - Gelecegimi s yleyebilmek i in elimden geleni yapiyorum; ama, nasil oluyorsa falim i kmiyor, dedi. Bize bakmadan sol elini masanin zerinde duran ekmege dogru uzatti; (Shatov'un ekm ekten de bahsettigini anlamis olmaliydi) fakat, ekmegi bir s re elinde tuttuktan s onra, fal i in s ylediklerine o kadar dalmis olmaliydi ki, farkinda olmadan ekmegi t ekrar masanin zerine birakti. Ekmekten bir lokma dahi koparmamisti. 166 .__Fal hep ayni ikiyor: bir yolculuk, k t bir adam, birisinin yaptigi al aklik, bir l m d segi, bir yerden gelen mektup, beklenmedik haberler. Hepsin in yalan oldugunu saniyorum. Siz nasil d s n rs n z, dostum? Insanlar bile yalan s yledikten

sonra, iskambil k gitlari neden yalan s ylemesinler? Birden k gitlari karistirdi. - Praskovya Ana'ya da... ylesine iyi bir kadindir... ayni seyi s yledim. Basrahiben in haberi olmadan, fal baktirmak i in h creme gelirdi. Ve fal baktirmak i in gelen sad ece o degildi. Bir s r gevezelik ederler, baslarini sallarlar ve daima "Oh... Oh... " diye heyecanla haykirirlardi; ben sadece g lmekle yetinirdim. "On iki yildan ber i mektup almadiginiza g re, simdi neden alasiniz, Praskovya Ana", dedim. Praskovya Ana'nin kizi, kocasiyla beraber T rkiye'nin bir yerine yerlesmislerdi ve ondan on iki yildir haber alamiyordu. Ertesi aksam Basrahibe ile (dogustan bir prensesti ) ay i iyordum; odasinda bir ziyaret i vardi... ok hisli bir kadindi... ve ayni zamand a, Athos Manastiri rahiplerinden biri de rastlantiyla orada bulunuyordu; onun ko mik bir adam oldugunu d s nm st m. Ve ne tahmin edersiniz dostum? Bu rahip, Praskovya An a'ya T rkiye'deki kizindan bir mektup getirmemis mi?.' G rd n m , karo valesinin neler y aptigini? Eh, ayimizi i erken, Athos'lu bu rahip Bas-rahibeye, "Her seyden ok Tanri yuvanizi, b yle bir hazineyi yuvanizda barindiginiz i in sizi koruyacaktir, Sayin Ba srahibe," dedi. Basrahibe Ana sordu: "Ne hazinesi?" Rahip: "Cennetlik Lisaveta A na", diye cevap verdi. Bu ermis Lisaveta, iki metre genisliginde, bir bu uk metre y ksekliginde, duvar i inde oyulmus bir kovukta yasardi. O kovuktaki demir parmaklik larin arkasinda tam on yedi yildir yasiyordu. Yaz ve kis, kaba kumastan yapilmis bir elbiseden baska sey giymez, bulabildigi p par alarini elbisesine sokustururdu. Tek kelime dahi s ylemezdi. Tam on yedi yildir ne sa larini taramis ve ne de yikanmi sti. Kisin, demir parmakliklarin arasindan bir koyun postu ve her g n, bir somun e kmekle, bir testi su verilirdi. Ziyaret iler hayretle ona bakarlar, i lerini ekerler ve 167ona aciyarak, parmakliklarin n ne para birakirlardi. Basrahibe Ana, Lisaveta'yi hi sevmediginden ona kizardi. "Ama ne hazine!", diye cevap verdi. "Lisaveta orada sadece, ke i gibi inadindan, domuzlugundan oturuyor. Yaptiklari numaradan baska b ir sey degildir." Basrahibenin b yle konusmasindan hoslanmadigimi s ylemeliyim; nk , o g n lerde ben de bir yere kapanmak istiyordum. "B yle konusmami hos g r rseniz" dedim. "Ta nri ve Doga ayni seydir." Hep bir agizdan "Ben asla b yle d s nmem" dediler ve Basrahi be g lerek kadin ziyaret iye bir seyler fisildamaya basladi. Bana karsi ok iyi davran an bu kadin ziyaret i, beni yanina agirip pembe bir kurdeleyi armagan olarak verdi. Size g stermemi ister misiniz? K k rahip hemen vaaz vermeye basladi; ylesine nazik ve akillica konusuyordu ki, onu dikkatle dinlemeye koyulmustum. "Anliyor musunuz?", diye sordu. "Hayir", dedim. "Tek kelimesini bile anlayamadim. Beni rahat biraks aniz olmaz mi?" ve iste o zamandan beri, beni b y k bir s k n i inde biraktilar, dostum. O siralarda, ilesini doldurmaya alisan rahibelerden biri, kiliseden ikarken kulagima fisildadi: "Tanri Ana'nin ne oldugunu sanirsin?" "En Ulu Ana", dedim. "Insanlik yansinin t m umudu." "Evet", dedi. "Tanri Ana, toprak anadir ve erkeklerin b y k mutl ulugu orada yatar. Ve d nyadaki her z nt , her g zyasi bizim mutlulugu-muzdur. Ayaklarini n altindaki topragi bir metre derinligine kadar g zyasi ile doyuracak olursan, o z aman huzura kavusursun. Ondan sonra z nt nedir bilmezsin. Tanri b yle buyurmustur." O zaman, bu s zler kafamda yer etmisti. O zamandan beri dua ettigim an, yere ker ve to pragi perim. Hem per hem aglarim. Ve sunu s yleyeyim, dostum, bu g zyaslarinin hi bir k t l oktur; z nt l bile olmasaniz, bu g zyaslari sevin ten d k l r. G zlerinizden kendiliklerind rlar; ger ek de budur. Bazen g l n kiyisina giderdim; g l n bir tarafinda bizim manastir, diger tarafinda sivri tepeli bir dag vardir... bu daga Sivri Dag... derler. Bu d aga ikar, y z m doguya d ner, yere kapanir, aglar ve aglardim; ne kadar zaman agladigimi bilmez, sonra da hi bir sey hatirlamazdim. Sonra, kalkar manastira d nerdim. Daga h er ikisimdan sonra d nerken 168 g nes batmak zere olurdu; o kadar g zel, o kadar sevimli olurdu ki, oh., g nesi seyretm ekten hoslanir misiniz, dostum? G zel oldugu kadar da z c d r!... Tekrar batiya d nerdim. H ele g lgeler! Dagimizin g lgeleri, g l n st ne dogru bir mizrak gibi uzanir; o kadar dar, o kadar uzundur ki, hemen hemen bir mil uzunlugunda... kiyiya kadar uzanir; kayal ik adayi tam ikiye b ler; ada ikiye b l nd g zaman da g nes batmis olur ve ortaligi sakin b ir karanlik kaplar. Iste o zaman, i im h z nle dolar ve birden anilarim canlanirdi. Ka ranliktan korkarim, dostum. Fakat, ogunlukla minik bebegim i in aglardim... Kadinin konusmasini b y k bir dikkatle dinleyen Shatov, dirsegi ile beni d rtt : - ocugun var miydi?

- ocugum tabii vardi; minicik, pembe y zl , k c k tirnaklari olan bir bebekti; t m z nt m a, onun kiz mi yoksa erkek mi oldugunu hatirlayamamdan doguyor. Bazen onun bir k iz oldugunu bazen de erkek oldugumu d s n rd m. ocuk dogar dogmaz, patiska kundagina sard im; pembe kurdele ile bagladim; i eklerle s sledim, hazirladim; basucunda dua ettim v e vaftiz ettirmeden kucagima alarak ormana daldim; ormandan korkuyor ve dehsete kapiliyordum; ogu kez, ocugum oldugu halde bir babasi bulunup bulunmadigini hatirl ayamadigimdan aglardim. Shatov ihtiyatla sordu: - Kocanizin olmasi gerekti, degil mi? - ok garipsiniz, dostum. zellikle konusma tarziniz!.. Kocam olabilirdi; fakat, sank i kocam yokmus gibi olduktan sonra neye yarardi? Sonra g lerek ekledi: -Iste sizin i in z lmesi kolay bir bilmece... elinizden gelirse z n!... - ocugunuzu nereye g t rd n z? 169i ini ekerek cevap verdi: - G le g t rd m. Shatov, beni yine dirsegi ile d rtt . - Fakat ya ocugunuz hi olmadiysa ve b t n bunlari siz hayal ediyorsaniz... ha? B yle bir soruya hi sasirmadan, dalgin dalgin cevap verdi: - G bir soru sordunuz, dostum. Bunun hakkinda hi bir sey s yleyemem. Belki de yoktu. F akat, merak ettiginiz i in b yle bir soru sordugunuzu s ylemek cesaretini g sterecegim. Her ne ise, onun i in aglamaya devam edecegim. Onu r yamda g rm s olamam, degil mi? S z n n burasinda g zyaslari g z pinarlarini zorladi. Kirpikleri islandi. Ellerini aniden Shatov'un omuzlarina koydu. G zlerinde merhamet kivilcimlari yanip s nd . - Ah, dostum, dedi. Karinizin sizi birakip ka tigi dogru mu? kizmayin; ben de z nt i ind eyim. Nasil bir r ya g rd g m biliyor musunuz, dostum? Bana tekrar d nd , bana isaret ederek yanina agirdi:" K k kedim, k k kedim, bana d n!..." Evet bu ses onun sesiydi: "K k ked beni son derece sevindirdi; beni sevdigini d s n yorum. Shatov, hafif bir sesle mirildandi. - Belki de ger ekten gelecektir. - Hayir, dostum, bu sadece bir r yadir... hi bir zaman geri d nmeyecektir. Su sarkiyi biliyor musunuz? B y k ev benim i in degil, Bu k k h cre bana yeter. Burada ruhumu korumak i in konusacagim, Burada senin i in Tanriya yalvaracagim. Ah dostum, dostum, neden bana bir sey sormuyorsunuz? 170 nk bana anlatmazsiniz... bu nedenle sormuyorum. Bayan Lebyatkin, abuk abuk konusara k: - S ylemem, s ylemem, s ylemem, dedi. Beni ld rseniz de s ylemem. Arzu ederseniz, beni yaka bilirsiniz; ama, yine de s ylemem. Ne kadar z nt ekersem ekeyim, hi bir sey anlatmam. Ins nlar hi bir zaman grenemeyecekler!... Shatov basini n ne egerken ok yumusak bir sesle: - Iste, dedi. G r yorsunuz ya, herkesin kendine g re derdi vardir. Kadin magrur bir tavirla: - Fakat sorsaydiniz, belki s yleyebilirdim, dedi. Neden sormuyorsunuz? Bana dogru d r st sorun, belki anlatirim. Yalvar, dostum, yle ki, s zlerine kanabileyim... Ah, dos tum, dostum!... Fakat, Shatov, cevap vermedi; sessizlik bir dakika kadar s rd . Bayan Lebyatkin'in p udrali yanaklarindan, g zyaslari sel gibi s z l yordu; elleri Shatov'un omzunda oldugu h alde oturuyor; fakat onun y z ne bakmiyordu. Shatov, birden yerinden kalkti. - Oh, sizden bana ne? dedi. Ayrica, sizin sorunlariniza karismaya da hakkim yok. Haydi, kalk! fkeyle oturmakta oldugum sirayi kaldirdi ve eski yerine koydu. -Eve gelecek olursa, buraya geldigimizi anlamamalidir. Gitme zamanimiz geldi. Mary Lebyatkin, birden kahkaha ile g ld . - Oh, h l su usagimi d s n yorsun, degil mi? Korkuyorsun!... Eh, iyi geceler, aziz ziyare t iler. Ama bir dakika; size s ylenecek bir s z m var. Su Kirilov ve ev sahibimiz Filipp

ov, kirmizi sakalli adam; bu sabah buraya geldiler, tam agabeyimin bana saldirdi gi zaman. Ev sahibimiz onu yakalayip odanin bir k sesine savunanca, bagirdi: "Beni m hatam degil, efendim; baskasinin cezasini ekiyorum!" Inanir misiniz, atlayincaya kadar g ld k... 171- Oh, aziz dostum, o bendim, kirmizi sakalli adam degil. Onu sa larindan yakala yip yaninizdan eken bendim; ev sahibiniz, d n degil evvelki g n gelmisti. Sizinle kon usmaya gelmisti, siz karistiriyorsunuz. -Durun; zannedersem yanildim. Belki de sizdiniz. Fakat, neden b yle sa maliklar i in t artisalim? Onu kim ekerse eksin, bu kadar nemlimi? Kahkaha ile g lmeye basladi. Shatov kolumdan ekerek: - Gidelim, dedi. Kapi gicirdiyor. Eger bizi burada bulursa, kadinin her tarafini r k i inde birakacaktir. Fakat, merdivenleri ancak ikmistik ki, avludan gelen b g rmeyi ve k f rleri duyduk. Shato v, beni odasina sokarak kapiyi kilitledi. - Kavgaya katilmak istemiyorsan birka dakika burada kalmalisin. Bak, domuz gibi b g r meye basladi bile. Yine kapinin esigine takilip d sm s olmali. Her seferinde ayagi t akilir ve boylu boyunca yere kapaklanir. Bununla beraber, oradan tartismasiz kurtulamadim. *** Shatov, kilitli kapisina kulagini dayayarak dinledi. Birden geri si radi. Dehsete d serek fisildadi: - Buraya geliyor; biliyordum zaten! Korkarim ki gece yarisina kadar ondan kurtul amayacagiz. Shatov'un konusmasini, kapinin yumruklanmasi izledi. Y zbasi: - Shatov, Shatov, kapiyi a ! diye haykirdi. Shatov, aziz dostum!?.. Sana iyi yarinlar dilemeye geldim, dostum, Sana g nesin dogdugunu s ylemeye geldim, 172 G nesin kizgin isiklan kederi dagitti. Ormanlari vahsi bir g zellik kapladi. Sana uyandigimi s ylemeye geldim... seni lanetlemeye, Dallarin altinda tamamen uyandigimi anlatmaya. Bana sopayi hatirlatti... ha, ha, ha!... Her k k kus.. ..susuzluktan l yor... Bir i ki i ecegim... Bir i ki... ne i ecegimi bilmiyorum... '( Oh, su budalaca merakin cani cehenneme! Shatov, hayatta kalmanin ne kadar g zel ol dugunu biliyor musun? Shatov, yine fisildadi: - Cevap vermeyin. - A sana! Erkekler arasinda... kavgadan daha b y k bir sey oldugunu anlamiyor musun? O nurlu bir kisinin bazi k t dakikalari oldugunu bilmiyor musun? Shatov, ben iyi bir adamim; seni affedecegim... Shatov, gizli bildirilerin cani cehenneme, ha? Sessizlik. - Anlamiyor musun, aptal esek, sigim!... Kendime kuyruklu bir ceket aldim. Kuyruk lu ceketin askina, hi olmazsa bir kere g r! Tam on bes ruble saydim, bu ceket i in. A sik bir y zbasinin kibar olmasi gerekir... Birden kapiyi yumruklayarak danalar gibi b g rd . - A kapiyi!.. Shatov da birden g rledi. - Defol kapimdan!... - Pis k le!... Kiz kardesim de bir k le... bir hirsiz!.. - Sen de kiz kardesini sattin. - Yalan! K t bir iftira! Fakat tek kelimeyle ben.. onun kim oldugunu biliyor musun? 173Shatov, merakini yenemeyerek kapiya yanasti. - Kim? - Tahmin edebilir misin, sorarim sana? - Merak etme,tahmin edecegim. Kim oldugunu s yle. - S ylemekten korkmuyorum! Toplumun i inde hi bir seyi s ylemekten korkmadim!... Shatov, basiyla bana dinlememi isaret ettikten sonra onu kiskirtti. - Zannetmem.

- S yleyemez miyim? - Zannetmiyorum. -Zannetmiyor musun? - Eh, efendinden sopa yemekten korkmuyorsan, s ylersin. Korkagin birisin degil mi ? Hem de y zbasi!... Y zbasi heyecandan titreyen bir sesle: - Ben...ben...o... o kadin...diye kekeledi. Shatov kulagim kapiya dayadi. -Eeee? Hi degilse yarim dakikalik bir sessizlik oldu. Y zbasi nihayet: - Pis serseri! diye hay kirdi. Sonra, her basamakta t kezlenerek, bir semaver gibi soluyarak merdivenlerden inmey e basladi. Shatov kapidan uzaklasarak: - Alayci seytan, dedi. Sarhosken bile agzindan s z almak m mk n olmuyor. - Sakladigi nedir! diye sordum. Shatov, soruma cevap vermeden eliyle bastan savma bir hareket yapti ve kapiyi a ar ak tekrar dinledi. Uzun bir s re dinledi; hatta, emin olmak i in birka basamak bile i ndi. Nihayet odaya d nd . 174 - Hi bir ses duyulmadigina g re kadincagizi d vm yor demektir. Hemen sizmis olmali. Gitm e zamaniniz geldi. - Bakin Shatov, dedim. B t n bunlardan ne anlam ikarabilirim? Yorgun ve bikkin bir sesle: - Nasil bir anlam ikarirsaniz ikarin, dedi. Sonra, yazi masasinin k sesine oturdu. Shatov'un evinden ayrildim. Kesin bir d s nce kafamda gittik e kuvvetleniyordu. Ertesi g n n d s ncesi kalbimin ezilmesine neden oluyordu.

Ertesi g n, yani, Bay Verkhovensky'nin kaderinin tayin edilecegi pazar g n , notlarimi n i indeki en nemli g nlerden biridir. Umulmadik olaylarin g n yd ; ge misin olaylarinin y z tigi ve gelecegin olaylarinin basladigi g nd ; sert a iklamalarin yapildigi ve hatta, daha da karistigi bir g nd . Sabahleyin, okuyucularin bildigi gibi, dostum Bay Verkh ovensky'ye arkadaslik ederek, Bayan Stavrogin'e gitmek zorundaydim; gleden sonra te ise, durumu anlatmak (ne oldugunu ben de bilmiyordum) zere Lisa'ya gidecektim. B ununla beraber, her sey kimsenin tahmin bile edemeyecegi bir sekilde sonu landi. B ir baska deyisle, o g n, en olagan st rastlantilarin g n yd . Olaylar, evvelce kararlastirildigi gibi saat tam on ikide Bayan Stavrogin'e gitt igimizde onu evde bulamayisimizla basladi. Hen z kiliseden d nmemisti. Zavalli dostu mun ruhsal durumu o kadar bozuktu ki, b yle bir olayla karsilasmasi hemen ruhsal y ikimina neden oldu. Sanki kendinden ge mis esine koltuklardan birine kt . Kendisine bir bardak su verdim; y z n n sariligina ve ellerinin titremesine ragmen b y k bir inatla suyu reddetti. Aklimdayken s yleyeyim, bug n i in son derece sik giyinmisti; sanki, 175baloya gidiyormus gibi s slenmisti; zerinde islemeli bir g mlek vardi ve beyaz bir kravat takmisti; yeni sapkasi elindeydi; saman rengi yeni eldivenlerini sapkasi yla avucunun arasina kistirmisti; hatta, hafif bir koku da s r nm st . Hen z oturmustuk ki usak, Shatov'u salona getirdi; anlasildigina g re o da zel bir agri ile gelmisti. B ay Verkhovensky, yerinden kalkip onun elini sikacak oldu; fakat, Shatov dikkatle bize baktiktan sonra, selam bile vermeden salonun b r k sesine gitti ve bir koltuga oturdu. Bay Verkhovensky, rkek g zlerini yine bana evirdi. Birka dakika kadar derin bir sessizlige g m lerek oturduk. Bay Verkhovensky, acele ac ele bir seyler fisildamaya basladi; fakat, tek kelimesini bile anlayamadim. S ylem ek istedigini bitiremeyecek kadar heyecanlanarak birden sustu. Usak, s z m ona, masa nin zerine bir sey koymak i in geldi; ama, aslinda bize bir g z atmisti. Shatov, birden y ksek sesle ona sordu: - Acaba, Bayan Shatov, Sayin Bayan Stavrogin'le beraber mi gitti, Alexey? Usak, b y k bir agirbaslilikla cevap verdi: - Bayan Stavrogin kiliseye yalniz gittiler, efendim. Bayan Shatov ise biraz rah atsiz olduklarindan odalarindan ikmak istemediler. Zavalli dostum, yine endiseli ve rkek bakislarini bana evirdi; yle ki, basimi baska tarafa evirmek zorunda kaldim. Birden avluda duyulan tekerlek sesleri ve konusma lar Bayan Stavrogin'in kiliseden d n s n haber vermis oldu. Hep beraber si rayarak oturdu

gumuz yerden kalktik; fakat, bizi baska bir s rpriz bekliyordu; salona yaklasan bi r ok ayak sesi duyduk; Bayan Stavrogin'in yalniz olmadigi anlasiliyordu; bu da ok g aripti; nk , belirli bir saatte gelmemizi isteyen kendisiydi. Nihayet, kosar adimlar la birinin gelmekte oldugunu duyduk; Bayan Stavrogin'in b yle y r meyecegi kesin olara k bilinirdi. Birdenbire, Bayan Stavrogin b y k bir heyecan i inde soluk soluga salona daldi. Biraz 176 arkasindan ve daha yavas adimlarla Lisa geliyordu; Lisa'nin kolunda Bayan Mary L ebyatkin vardi. Bunu r yamda g rsem inanamazdim!.. Bu anlasilmaz durumu daha etraflica anlatabilmek i in, bir saat kadar geriye gitme k ve Bayan Stavrogin'in kilisede basina gelen olaylari b t n ayrintilari ile anlatma m gerekecek. Kilisenin sabah ayininde, b t n sehirli, tabii sosyetenin ileri gelenleri de dahil, hazir bulunuyordu. Valinin karisinin, sehrimize gelisinden beri ilk defa kilisey e gelecegi de biliniyordu. Sunu da kaydedeyim ki, valinin karisinin serbest d s ncel i ve "yeni kosullar"a bagli bir kadin oldugu s ylentileri de sehirde dolasiyordu. Ayrica, b t n kadinlarimiz, onun ok sik giyinecegini de bi-.liyorlardi; zaten bu nede nle hepsi giyimlerine b y k bir titizlik g stermislerdi. Yalniz, Bayan Stavrogin, her zaman oldugu gibi, sade ve siyah bir elbiseyle gelmisti; zaten, son d rt yildan be ri b yle giyiniyordu. Kiliseye gelir gelmez, n sirada, ve soldaki yerini aldi; kili se hademelerinden biri hemen kadife bir minderle geldi ve minderi Bayan Stavrogi n'in diz kecegi yere koydu. Kisacasi, her sey olagandi. Fakat, Bayan Stavrogin'in b y k bir arzuyla dua etmesi de g zden ka mamisti; daha sonra, o g n n olaylari hatirlandigi nda, Bayan Stavrogin'in g zlerinin yasli oldugu bile s ylenirdi. Nihayet, ayin bitti kten sonra Basrahibimiz, Peder Pavel, vaaz vermek zere k rs ye ikti. Vaazlari t m sehirl i tarafindan ok sevilirdi; hatta, hepsinin biraraya toplanarak bastirilmasini arz ularlar; fakat, Peder Pavel, kesin kararini bir t rl veremezdi. Bu kez vaaz, her za mankinden ok daha uzun s rm st . Vaaz s resinde, bir hanimefendi kiliseye eski bir arabayla geldi; bu arabalarda, h animlar, ancak yan olarak oturabilirler ve sarsintidan d smemeleri i in arabacinin k emerine tutunurlardi. Sehrimizde h l bu tip arabalara rastlamak m mk nd . Kilisenin k sesin de duran arabadan ( ok sayida araba ve hatta, atli polis bile vardi) yere atlayan hanimefendi, arabaciya d rt g m s kopik verdi. Arabacinin y z n eksittigini g ren hanimefendi: 177- ok fazla istemediniz mi, diye haykirdi. Sonra acikli bir sesle ekledi: - Zaten bundan baska param da yok. Arabaci umutsuz bir tavirla elini salladi. - Oh, nemli degil, hanimefendi, dedi. Sonra kadina" seni kirmak da zaten g nah olurdu" der gibi bakti ve deri para keses ini paltosunun cebine soktu; sonra yakindaki arabacilarin alaylari arasinda atla rini kirba layarak oradan uzaklasti. Efendilerinin kiliseden ikmalarini bekleyen us aklarin ve arabacilarin arasindan ge erek kiliseye dogru y r rken, alayli g l sler onun pe sini de takip etti. Kuskusuz, b yle bir kadinin aniden sokagi dolduran kalabaligin arasinda g r nmesi, garip karsilanmisti. Kadin asiri derecede zayifti ve biraz da t opalliyordu; y z nde kalin bir pudra ve allik tabakasi vardi; eyl l ayinin g nesli, faka t serin bir g n olmakla beraber, kadinin zerinde, incecik siyah bir elbise vardi; uz un iplak boynuna ne esarp sarmis ne de omuzlarina sal atmisti. Basi iplakti: Siyah sa larini iplak ensesinin st ne toplamis ve sa larinin sag tarafina, kutsal g nlerde ikon alari s slemek i in satilan k git g llerden takmisti. Bu g llerin benzerini, Bayan Lebyatk in'i ziyaretim aninda, odasinda asili olan ikonanin altinda g rm st m. Gen kadin her ne kadar basini n ne egmis gidiyorsa da, dudaklarinda kurnazca, sevimli bir tebess m va rdi. Kadin, eger bir dakika daha oyalanmis olsaydi, belki de kiliseye girmesine izin verilmeyecekti. Fakat, kadin kilisenin kapisindan i eri s z lmeyi basardi. I eri gi rdikten sonra da, kalabaligi yararak n tarafa dogru y r d . Ger i vaaz yanlanmis, kilisenin salonunu dolduran kalabalik, Basrahibi b y k dikkat ve sessizlikle dinliyordu; ama, yine de merakli birka g z yeni gelen bu kadini saskin likla izlemisti. Kadin y ksek k rs n n n ndeki kutsal minderin st ne diz kt ve pudrali y cek kadar egdi; o sekilde uzun bir s re kaldi; g r n se g re agliyordu. Fakat, basini dogr ultup tekrar ayaga kalktigi zaman, yine eski neseli tavrini takindi. B y k nese 178 ve asiri zevkle, bakislarini, salonu dulduran kalabaligin y z nde, kilisenin duvarla

rinda dolastirmaya basladi. Bazi kadinlara zel bir merakla bakiyor, hatta daha iy i g rebilmek i in ayak parmaklarinin ucunda dogruluyordu; bir iki kere de kikir kiki r g lm st . Vaaz bitmis ve b y k kutsal ha ortaya ikarilmisti. Valinin karisi ha a ilk gitm gereken kimse olmakla beraber, ha in birka adim n nde durdugu halde, sanki Bayan Stav rogin'in daha nce gitmesini beklermis gibi bir hali vardi; Bayan Stavrogin'e geli nce sanki n nde kimse yokmus gibi dogruca ha a gidiyordu. Valinin karisinin bu garip nezaketi, kusku yok ki, zekice hazirlanmis bir oyundu; kilisedeki herkes bunu b yl e yorumlamisti. Bayan Stavrogin'in de bunu b yle yorumladigina kusku y oktu; fakat , kimsenin farkinda degilmis gibi yoluna devam etti; ha i pt kten sonra ikis kapisina y neldi. Herkes ona yol vermekle beraber kilisenin hademesi de ona yol a mak i in n nden y r yordu. Fakat kapiya yaklastiginda, hen z basamaklara ulasmadan, k k bir kalabalik kisa bir s re yolunu kesti. Bayan Stavrogin, ister istemez durmak zorunda kalmisti; ta m bu sirada garip bir yaratik, sa inda k git bir g l olan kadin, kalabaligi yararak ge ldi ve Bayan Stavrogin'in n nde diz kt . Kolay kolay sasirmayan, zellikle toplumun i inde hislerine ok iyi h kim olmasini bilen Bayan Stavrogin, ayaklarina kapanan bu kadina magrur ve sert bir tavirla bakti. Burada, m mk n oldugu kadar kisaca isaret etmem gerekir ki, Bayan Stavrogin, son zam anlarda her ne kadar biraz daha tutumlu ve hatta biraz cimri olmussa da, bazen h ayir isleri i in paraya acimazdi. Petersburg'da bir hayir kurumunun yesi oldugu da bilmen ger eklerdendi. Kitligin son yilinda, Petersburg'daki A lik ekenlere Yardim Ko mitesi'ne bes y z ruble yardimda bulunmus ve bu yardimi sehirde agizdan agza dolas misti. Nihayet, ok yakin bir zamanlarda, yeni valinin atanmasindan hemen nce, ilim izin fakir kadinlarina yardim etmek i in bir kadinlar birligi kurmak zereydi. Bu fi kir nderin kafasinda gittik e genisliyordu; b yle bir birligin Moskova ve civarindaki illerde de kurulmasini tasarlamaya 179baslamisti bile. Ve simdi, yeni valinin ani atanmasi ile b t n hazirliklar y z st kalm isti; s ylenildigine g re, yeni valinin karisi, b yle bir birligin gereksizligi hakkin da birka igneli s z etmisti ve bu konusmalar, bire bin katilarak Bayan Stavrogin'e kadar iletilmisti. Erkeklerin kalbinde nelerin gizli oldugunu ancak Tanri bilir; ama, tahmin ederim ki, Bayan Stavrogin kilisenin kapisinda dururken, valinin ka risinin ve salonu dolduran kalabaligin biraz sonra yanindan ge ecegini bilerek i in i in sevmiyordu; kendi kendine s yle d s n yor olmaliydi: "Kendisi de g zleriyle g rs n ki, b m hakkimdaki d s nceleri ve zekice yaptigini sandigi konusmalari bana viz gelir. Hep iniz de bana viz gelirsiniz!..." Bayan Stavrogin, ayaklarina kapanan gen kadina b y k bir dikkatle bakarak sordu: - Ne var, yavrum? Ne istiyorsunuz? Mary Lebyatkin, dehset i inde ve utanmis, fakat son derece saygili bir anlamla ona bakiyordu. Birdenbire, garip bir kikirdamayla g ld . Bayan Stavrogin, soran bakislarini etrafindaki kalabaligin zerinde dolastirdi. - Ne istiyor benden? Bu kadin kimdir, diye sordu. Mutsuz musunuz? Yardima ihtiya ciniz mi var? "Mutsuz" kadin heyecanla titreyen bir sesle: -Evet, Madam, ihtiyacim var... buraya... diye kekeledi. Buraya sadece elinizi pme k i in gelmistim... S z n n burasinda yine kikirdadi. B akislarinda, b y g nden bir sey isteyen k k bir ocugun saf anlami vardi. Bayan Stavrogin in eline sarilmak i in ne dogru egildi; fakat, birden rkm s gibi ellerini tekrar geri e kti. Bayan Stavrogin, zg n bir tavirla g l mseyerek: - Sadece bunun i in mi geldiniz, diye sordu ve hemen sedef islemeli para kesesini i kardi ve i inden on rublelik kagit bir parayi alarak kadina uzatti. Kadin parayi i tiraz etmeden aldi. Bayan Stav180 rogin, ok ilgilenmisti ve kadini basit bir dilenci olarak kabul etmedigi belliydi . . Kalabaligin i inden biri bag irdi. - On ruble verdi kadina!.. "Mutsuz" kadin, r zg rdan ucu sallanan on rublelik kagit parayi sol elinin parmaklar i ile sikica tutarak: - L tfen, Madam, elinizi peyim, diye mirildandi.

Bayan Stavrogin, her ne sebeple ise, kaslarini hafif e atarak, hemen hemen sert bir tavirla elini uzatti; gen kadin kendisine uzatilan eli saygiyla pt . G zleri heyecanl a parildadi. Tam bu sirada, pesinde sehir sosyetesinin hanimlari ve y ksek memurla r oldugu halde valinin karisi geldi. n ndeki kalabalik y z nden durmak zorunda kalmisti ; onunla beraber bir ok kisi de durmustu. Bayan Stavrogin birden: - Titriyorsunuz, dedi. s yor musunuz? Sonra, paltosunu ikartip usagina atti ve omuzlarindan olduk a pahali siyah salini a larak, h l n nde diz km s duran gen kadinin zayif omuzlarina sardi. - L tfen kalkin; rica ederim, ayaga kalkin!.. Kadin ayaga kalkti. Bayan Stavrogin, sabirsizca etrafina bakinarak sordu: - Nerede oturuyorsunuz? Nerede oturdugunu bilen var mi? Fakat kalabalik biraz nce ki kalabalik degildi; etrafini evirenler hep tanidik sosyete kisileriydi; erkek ve kadin karisikti; kimisi hos g rmeyen bak islarla ve hayretle, kimisi merakla bakiyordu; hatta, i lerinde bazilari, bir olay in arifesinde olduklarini hissetmis gibi, hafif bir tebess mle bakiyordu. Nihayet, iyi niyetli biri, Bayan Stavrogin'in sorusunu nezaketle cevaplandirdi. - Tahmin ederim ki, Bay Lebyatkin'in kiz kardesidir. Konusan, t m sehirli tarafind an sevilen ve sayilan t ccarlardan 181Bay Andreyev'di. G zl kl , kir sakalli bir adamdi. zerinde bir Rus paltosu ve elinde silindir sapka vardi. -Bogoyavlenska sokaginda, Filippov'un evinde oturuyor, diye ekledi. - Lebyatkin mi? Filippov'un evi mi? Evet, b yle bir sey duymustum saniyorum. Tesek k r ederim, Bay Andreyev. Fakat, kim bu Lebyatkin? - Kendisine y zbasi diyen biri, Madam. Korkarim, s ylediklerine ve hareketlerine pek dikkat etmeyen biridir. Onun kiz kardesi oldugundan kusku yok. Bay Andreyev sesini al altip, anlamli anlamli Bayan Stavrogin'e bakarak ekledi. - Evden ka mis oldugunu tahmin ederim. - Anliyorum. Tesekk r ederim, Bay Andreyev. Siz Bayan Lebyatkin misiniz, sevgili y avrum? - Hayir, Madam, Bayan Lebyatkin degilim. - Su halde agabeyinin ismi Lebyatkin olmali. - Evet, Madam, Lebyatkin agabeyimdir. - Simdi bakin ne yapacagim, yavrum. Benimle bareber geleceksiniz, sizi oradan ev inize yollayacagim. Benimle gelmek ister miydiniz? Bayan Lebyatkin heyecanla ellerini irpti. - Oh, evet, bayilirdim!.. Lisa: - Teyze, beni de beraber aliniz, l tfen! diye haykirdi. Belki bunu da a iklamak zorundayim; Lisa, ayine valinin karisiyla gelmisti; Annesi doktorun tavsiyesiyle araba gezisine ikmis ve cani sikilmasin diye Bay Drozdov'u da yanina almisti. Bayan Stavrogin b y k bir gururla: -Her zaman bana gelmeni istedigimi bilirsin, yavrum, dedi. Ya annen kizarsa? 182 Bayan Stavrogin s z n tamamlar tamamlamaz Lisa'nin asiri heyecanini g r nce sasirdi. Lisa, Bayan Stavrogin'i yanaklarindan perek yalvardi. -L tfen, teyzecigim, sizinle gelmek zorundayim. Valinin karisi ok sasirmisti. -Mais qu'avez vous done, Lisa! ( Ne oldu size, Lisa!) - Oh, son derece zg n m, sevgili kuzen; fakat, teyzemle gitmek zorundayim. B yle s yleyen Lisa, hosnutsuzlugunu saskinligi ile belirten chere cousine'e (sevgil i kuzen) d nd ve yanaklarindan pt . Sonra aceleyle: - "Maman"a s yleyin beni derhal teyzemin evinde bulsun, dedi. "Maman" sizi ziyaret etmek i in sabirsizlaniyordu. Bu sabah bana b yle s ylemisti. Size s ylemeyi unutmustum . z r dilerim. L tfen kizma, Julie, chere... cousine (sevgili kuzen). Teyzecigim, ben hazirim!.. Sonra Bayan Stavrogin'in kulagina egildi. - Beni beraberinizde g t rmezseniz, teyzecigim, diye fisildadi, arabanizin arkasinda n haykirarak kosarim. Onu kimsenin duymamis olmasi ok iyiydi. Hatta, Bayan Stavrogin bile bir adim geri ekilerek bu kudurmus gibi heyecanli kiza bakti. Bu bakis her seye bir anda karar

vermesine yetti; o anda Lisa'yi beraberinde g t rmeye karar vermisti. Elinde olmayarak bagirdi. -Buna bir son vermeliyiz!.. Pek l , Lisa, bizimle gelebilirsin. Sonra sesini biraz daha y kselterek: -Tabii, Bayan Lembke izin verirse, dedi. Bu arada, i ten gelme magrur bir tavirla valinin karisina d nm st . Bayan Lembke, g ze batan asiri bir zariflikle - Ger ekten onu bu zevkten yoksun etmek istemem, diye, mirildandi. 183Sonra, sevimli bir tavirla g l mseyerek mirildanmasina devam etti: - zellikle onun nasil dikbasli oldugunu ben de biliyorum. Bayan Stavrogin, magrur ve kibar bir tavirla: - Anlayisiniza tesekk r ederim, dedi Bayan Lembke, asiri heyecandan y z kizararak: - Ayrica, dedi. Evinize gelmekle duyacagi zevkin yani sira, Lisa'yi yle soylu ve elemli bir ekis nedeni var ki... Mutsuz kadina yan yan bakarak devam etti: - Sayet ifadem dogruysa, tam da kilisenin kapisi n nde. Bayan Stavrogin, b y k bir agir baslilikla s ylenenleri dogruladi. - B yle d s nceler size onur verir, Madam. Bayan Lembke, birden elini uzatti ve Bayan Stavrogin elinin parmak u larina aceley le dokundu. Genel etki ok g zeldi; orada hazir bulunan kisilerin bazisi, ger ek bir i t enlikle, bazisi ise, yapmacik bir hayretle g l ms yordu. Orada hazir bulunanlarin g l mseyislerini kelimelerle canlandiracak olursak; Bayan S tavrogin'i k mseyerek, ziyarete gitmeyenin Bayan Lembke olmadigi, tersine, Bayan Sta vrogin'in onu kendisinden uzak tuttugu ve valinin karisinin, Bayan Stavrogin'in evinden kovulmayacagim bilmis olsa onu kosa kosa ziyarete gidecegi herkes tarafi ndan anlasilmisti. Bayan Stavrogin, kilisenin kapisina hen z yanasmis olan arabasini Bayan Lebyatkin' e g stererek: - Bininiz, yavrum, dedi. "Mutsuz" kadin b y k bir neseyle arabaya kostu ve bir usagin yardimi ile bindi. Bayan Stavrogin, ger ekten dehsete kapilmis gibi rengi soldu: - Ulu Tanrim, diye haykirdi. Topal misiniz? Bayan Stavrogin'in renginin solmasini herkes g rm st ; ama, nedenini anlayamamisti. 184 Araba, parke yollarda sarsilarak uzaklasti. Bayan Stavrogin'in evi kiliseye ok ya kindi. Daha sonra, bana Lisa anlatmisti; Bayan Lebyatkin dakika s ren yolda ilginlar gibi kahkahlarla g lm s, Bayan Stavrogin ise, Lisa'nin deyisiyle, "ipnotize edilmis " gibi oturmustu. 5 AKILLI YILAN . Bayan Stavrogin, usagi agiran ingiragi aldiktan sonra kendisini bir koltugun st ne att i. Bayan Lebyatkin'in, odanin hemen hemen tam ortasinda duran b y k masanin yanindaki b ir sandalyeye oturmasini isaret etti. - Oraya oturun, yavrum. Bay Verkhovensky, buna ne anlam verirsiniz? Su kadina ba kin... nedir bunun anlami? Bay Verkhovensky: - Ben...ben... diye mirildandi. Tam o sirada usak geldi. -Hemen bir fincan l tfen! M mk n oldugu kadar abuk! Araba da beklesin!... , Bay Verkhovensky, bitkin bir sesle haykirdi. - Mais, chere etexcellente amie, dans qiielle inquietude... (Ama sevgili dostum, ne kadar z nt ile...) Bayan Lebyatkin, sevin le el irpti ve konusulanlari dinlemeye hazirlanirken haykird i: - Oh, Fransizca, Fransizca! Insan y ksek sosyeteye girdigini hemen anliyor! Bayan Stavrogin, dehsete d sm s gibi kadina bakakaldi. Hepimiz sessizce, bu olayin nasil sonu lanacagini anlamak i in oturuyorduk. Shatov, basini n ne egmis ve Bay Verkhovensky, sanki olayin b t n sorumlulugu onunmus gibi eking

en bir tavirla 185oturuyordu. Sakaklarinda ter damlaciklari parildiyordu. Lisa'ya bir g z attim; salonun bir k sesinde, hemen hemen Shatov'un yaninda oturuyordu. G zleri, Bayan Stav rogin ile topal kadin arasinda dolasip duruyordu; dudaklarinda bir tebess m vardi; fakat, bu tebess m hos degildi. Bayan Stavrogin bu tebess m g rd . Bayan Lebyatkin, tama men dalgin g r n yordu; Bayan Stavrogin'in g zel d senmis salonunu hayran hayran seyrediyo rdu; mobilyaya, halilara, duvardaki resimlere, rokoko tarzi boyali tavana, k sedek i b y k bronz Isa heykeline, porselen lambalara, alb mlere ve masanin zerindeki teberiye dikkatle bakiyordu. Birden Shatov'a hitaben haykirdi. - Demek siz de buradasiniz, dostum!.. Epey zamandan beri g r semiyorduk; fakat, kend i kendime d s nd m: "O olamaz! Buraya nasil gelebilir ki?" Sonra neseli bir kahkaha atti. Bayan Stavrogin, hemen Shatov'a d nd . - Bu kadini taniyor musunuz? diye sordu. Shatov, yerinden kalkacakmis gibi bir hareket yapmakla beraber, kalkmadan mirild andi: -Evet, Madam. - Ne biliyorsunuz? L tfen, hemen anlatin! Shatov hi bir neden yokken g l msedi. - Sey... diye kekeledi. Siz kendiniz de anlayabilirsiniz... - Neyi anlayabilirim? Haydi, durmayin, bir seyler s yleyin?.. - Peki, agabeyi y zbasi Lebyatkin'le beraber oturuyor. - Eeee? Shatov, yine duraksadi. - Oh, ger ekten s zetmeye degmez, diye mirildandi. Sonra, kararli bir tavirla sustu. Hatta, kararinin kesin olmasi, y z n n kizarmasina neden oldu. Bayan Stavrogin fkeyle s ylendi. 186 - Zaten sizden daha fazlasi beklenemezdi. Herkesin bir seyler bildigini; fakat, her nedense s ylemekten korktugunu ve sordug u sorulara ka amak cevaplar vermek yoluyla kendisinden bir seyleri saklamaya alisti gini kesinlikle anlamisti. Usak, elinde k k bir g m s tepsiyle geldi ve Bayan Stavrogin'in istedigi kahveyi uzatti; fakat, haniminin k k bir el hareketi ile Bayan Lebyatkin'e dogru y r d . Bayan Stavrogin: - I in, yavrum, dedi. Kilisenin n nde s m s olmalisiniz. Bayan Lebyatkin: - Mersi, diyerek kahveyi aldiktan sonra, usaga "mersi" demesinden t r kahkahalarla g l meye basladi. Fakat, Bayan Stavrogin'in fkeli bakisini g r nce hemen sustu ve fincani masanin zerine birakti. Garip bir tavirla: - Bana kizmiyorsunuz, ya, Teyzecigim, dedi. Bayan Stavrogin saskinlikla yerinde dogruldu. - Neee? Sizin teyzeniz miyim? B yle s ylemekle ne kastettiniz? Bayan Lebyatkin, bu kadar siddetli bir fkeyle karsilasacagini kestirememis olmali ki, korkudan zangir zangir titreyerek arkasina yaslandi. Bayan Stavrogin'e saskinliktan irilesmis g zlerle bakarken: - Size... size... b yle hitap etmem gerektigini d ... d s nm st m, diye mirildandi. Lisa, si ze b yle diyordu. - Hangi Lisa'dan bahsediyorsunuz? Bayan Lebyatkin parmagi ile Lisa'yi g stererek: - Su gen hanimdan, dedi. - Ne zamandan beri ona Lisa diyorsunuz? Bayan Lebyatkin kendisim biraz toparlaya bilmisti. 187- Neden olmasin? On dakika evvel, siz kendiniz ona b yle demediniz mi? Sanki zorla g l yormus gibi bir tebess mle ekledi: - Onun kadar g zel bir kizi her zaman r yamda g r r m. Bayan Stavrogin, durumu biraz kavra yarak sakinlesmisti; Hatta, Bayan Lebyatkin'in son kelimelerine hafif e g l msedi. Gen kadin, onun g l msedigini g r nce rinden kalkti ve sekerek onun yanina gitti. . . Birden, Bayan Stavrogin'in, daha nce omuzlarina koymus oldugu sali omuzlarindan ek erek uzatti. - L tfen, sunu geri alin, dedi. Geri vermeyi unutmustum. Bu kadar kaba davrandigin

i i in bana kizmayin. - O sali hemen omuzlariniza rt n ve sizde kalsin. Simdi gidip yerinize oturun, kahv enizi i in. Sakin benden korkmayin, yavrum. Sakin olun. - Sizi anlamaya basliyorum. Bay Verkhovensky, yine s ze karisacak oldu. - Chere amie... (sevgili dostum) - Oh, Bay Verkhovensky, siz olmasaniz ne yaparim bilmem... Bari bana siz yardim edin. L tfen, yaninizdaki hizmet i odasinin ingiragini alin. Kimse konusmadi. G zleri kuskuyla hepimizin y z nde dolasti. ok sevdigi oda hizmet isi Ag asha salona girdi. - L tfen, bana, Cenevre'de almis oldugum kareli sali getirin. Bayan Shatov ne yapi yor? - Pek iyi degil, Madam. - Ona buraya kadar zahmet etmesini s yler misin, L tfen. Hasta olsa bile, gelebildig i takdirde ok memnun olacagimi da bildir. Tam o sirada, holden gelen sesler duyuldu. Biraz sonra, salonun kapisinda, Mauri ce'nin koluna dayanarak soluk soluga y r yen, Bayan Drozdov g r nd . 188 Zayif, fakat ok sinirli kadinlarda sik sik g r len huzursuzlugu, tamamen sesine akset tiren bir haykirisla: - Oh, aman, buraya kadar g l kle gelebildim! dedi. Lisa, ilgin kiz, anneni ne kadar si kintilara sokuyorsun? Sevgili Stavrogin, buraya kadar kizimi almak i in geldim. Bayan Stavrogin, yasli kadina suratini asarak bakti. Yerinden kalkacak oldu; hat ta, yari yariya kalkmis da sayilirdi. Hosnutsuzlugunu saklamaya gerek g rmeden: - T naydin, Praskovya, dedi. Oturursaniz memnun olurum. Geleceginizi zaten biliyo rdum. *** Bayan Drozdov, b yle bir karsilamadan t r hayret etmis olamazdi. Bayan Stavrogin, eski okul arkadasina, gen lik yillarindan beri, dostluk g r n m altinda daima sert davranir; hatta, bu davranislarinda k k bir tiksinti bile olabilirdi. Oysa, bu defa olagan st bir durumdu. Daha nce bahsettigim gibi, bu iki arkadasin arasi son g nlerde nedense a ik ti. Bayan Stavrogin, bu soguklugun nedenlerini simdilik bilmiyordu ve bu bilgisi zligi arayi b sb t n sogutuyordu; fakat, Bayan Stavrogin'in fkelenmesinin asil nedeni, son zamanlarda, Bayan Drozdov'un ona karsi garip bir st nl k elde etmesiydi. Kuskusuz Bayan Stavrogin, son derece zg nd ve kulagina kadar bazi s ylentiler de geliyordu; zel likle, bu s ylentilerin belirsiz olmasi onu daha fazla z yordu. Bayan Stavrogin, ok a ik s zl ve s z n esirgemeyen bir kadindi. Bunu s yle a iklayabilirim ki onun gizli kapakli is erle ilgisi yoktu; ugrasacagi kimselerle a ik a ve korkusuzca arpisirdi. Her ne hal i se, iki kadin birbirlerini bes g nden beri g rm yorlardi. Son g r sme, Bayan Stavrogin tar afindan yapilmis, "su Drozdov yaratigini" g cendirmis ve onu utan i inde birakmisti. Sunu kaydetmekte hakiyim ki, Bayan Drozdov, Bayan Stavrogin'in ondan korkmasi 189i in bir neden oldugunu bilerek gelmisti. Bunun b yle oldugu, bakislarindan a ik a an lasiliyordu. Fakat, g r n se bakilacak olursa, ne zaman Bayan Stavrogin'in utan tan yeri n dibine ge mesi beklenirse, seytanca bir zek yla bu zor durumdan kurtulmasini biliy ordu. Hi itiraz etmeden kendilerine hakaret edilmesine g z yuman bir ok zayif karakte rli kadin gibi, durumun kendi yararina d nd g n hisseden Bayan Drozdov, ilk firsatta sa ldirgan kesilirdi. O zamanlar hasta oldugu dogruydu ve eskisinden daha sinirli o lmasinin nedeni de bu hastaligiydi. Nihayet, sunu da ekleyebilirim ki, eger bu i ki eski okul arkadasi arasinda herhangi bir tartisma ikacak olsaydi, bizden sakin malarina gerek yoktu; nk , bizler de yakin birer aile dostu sayiliyorduk. O zamanlar bunu, belirli bir hayretle anlamistim. Bayan Stavrogin'in gelisinden beri ayakt a duran Bay Verkhovensky, Bayan Drozdov'un haykirimi ile koltuguna ker gibi oturdu ve aresizlik i inde benim bakislarimi yakalamaya alisti. Shatov, sert bir hareketle yerinde d nd ve hatta soluyarak bir seyler bile mirildandi. Bende biraktigi izleni m, bir an evvel buradan kurtulup gitmek istemesiydi. Lisa da ayaga kalkmak zereyk en, tekrar yerine oturdu. Annesinin bagirisina nem vermemis g r n yordu. Bu tavri, onun dikbasli olusundan degildi; fakat, daha baska ve etkili duygularin tutsagi olus undan t r yd . G zlerini dalgin dalgin yere dikmisti; hatta, Bayan Lebyatkin'in bile fark inda degilmis gibi g r n yordu. Bayan Drozdov, masanin yanindaki bir koltugu isaret ederek:

- Oh, dostum, iste burasi iyi degil mi? Sonra, Bay Drozdov'un yardimi ile koltuga otururken gergin bir sesle: -Eger bacaklarim agrimamis olsaydi, sizin evinizde bir dakika bile oturmazdim, d ostum, dedi. Bayan Stavrogin, basini hafif e kaldirdi ve sag elinin parmaklarini, basinin agrid igina isaret etmek istermis gibi sak; gina bastirdi. - Hey g zel Tanrim! Evimde neden oturamazmissiniz, Praskovya? Kocaniz b t n hayati s res ince bana en yakin bir dost olarak 190 davrandi ve sizinle de, ocuklugumuzdan beri, ayni okulda beraberce oynardik. Bayan Drozdov, fkeyle elini salladi. - Biliyordum! Bana sitem etmeye kalkisacaginiz zaman daima ocuklugumuzdan ve okul dan s zedersiniz... sizin ok iyi bilinen bir hilenizdir bu! Fakat, bana sorarsaniz, bunlar g zel konusmalardir. Su sizin yatili okulunuz s z nden artik usandim diyebilir im!.. - zellikle bug n ok sinirli oldugunuzu g r yorum. Bacaklariniz nasil? Iste, size kahve g etiriyorlar. L tfen, buyurun ve surat asmayin... ne de olsa aramizda bir dostluk v ar! - Benimle daima, sanki k k bir kizmisim gibi konusuyorsunuz. Kahvenizi de istemiyoru m... orada kalsin!.. Ve sonra, kendisine kahve uzatan usaga, fkeyle elini salladi. Ben ve Bay Drozdov disinda herkes kahve i meyi istememisti. Bay Verkhovensky, kahveyi almakla beraber , i meden masanin zerine koymustu. Ama, Bayan Lebyatkin bir fincan daha arzu etmis olmali ki, kahveyi almak zere uzandi; fakat, nedense, vazge erek elini ekti ve bu ha reketinden ok memnun g r nd . Bayan Stavrogin, dudak b kerek g l msedi, - Sanirim ki bir seyler tasarliyorsunuz, sevgili dostum, Praskovya, zaten burada bulunusunuzun nedeni de budur. B t n hayatiniz boyunca bazi tasavvurlarinizla yasad iniz. Yatili okuldan s zettigini i in bana kizdiniz. Fakat, hatirlar misiniz, bir g n sinifa gelip bizi, s vari subayi Shablykin'in size evlenme teklif ettigine inandir maya alismis; fakat, hemen oracikta Matmazel Lefebure tarafindan yalaniniz meydan a ikarilmisti. Fakat yalan s ylememistiniz... oh, hayir... sadece kendi kendinizi t atmin edebilmek i in hayalinizde canlandirmistiniz, o kadar. Eh, simdi s yleyin baka lim derdiniz nedir? Simdi neler hayal ediyorsunuz? Caninizi bu kadar sikan sey n edir? - Ve siz de, bizim din derslerine gelen rahibe kapilmistiniz. Mademki bu kadar m eraklisiniz, eski g nleri hatirlayalim bari!.. Hah hah hah... 191Sinirli sinirli g lerken bir ks r k n betine tutuldu. Bayan Stavrogin nefretle ona bakti. -Oh, demek rahibi h l unutamadiniz? Y z yemyesil oldu. Bayan Drozdov birden b y k bir gururla yerinde dogruldu. - Korkarim ki dostum, simdi g lecek halim yok. Neden ailenizi ilgilendiren bir rez alete toplumun n nde kizimi karistiriyorsunuz? Buraya da bu nedenle geldim. Bayan Stavrogin tehdit eder bir tavir takindi. - Ailemi ilgilendiren rezalet mi? Lisa, birden s ze karisti. -Anne, ben de, kelimelerinize dikkat etmeniz i in sizi uyarmak zorundayim. - Ne dedin, ne dedin? Annesi yine feryadi basmak zereyken kizinin ates p sk ren bakislarini g r nce bu kararind an vazge ti. Lisa, kizararak haykirdi. - Aileyi ilgilendiren bir rezalet diye nasil s zedersin bundan, anne?! Bayan Lembk e'den izin alarak kendi arzumla geldim buraya. B t n arzum su zavalli kadinin durumu nu grenip ona yardimci olabilmekti. Bayan Drozdov, t k r r gibi g lerek kizinin s zlerini tekrarladi. - Su zavalli kadinin durumu!.. B yle "masallarla" ugrasmak senin isin mi? Senin zo rbaliklarindan artik usandim, kizim. B y k bir fkeyle Bayan Stavrogin'e d nd . -Dogru olup olmadigini bilmiyorum; ama, b t n sehir halkini kendinize uydurmus oldug unuz s yleniyor. Fakat korkarim ki sizin de sonunuz geldi artik. Bayan Stavrogin, yayindan firlamak zere olan bir ok gibi oturuyordu. On saniye ka

dar sabit ve dik bakisli g zlerini Bayan Drozdov'a dikti. Sonra, hayret edilecek d erecede sakin bir sesle: 192 - Eh, Praskovya, dedi. Tanriya s k r ki burada yabanci yok. Sonradan pisman olacagin iz ok sey s ylediniz. - Adlandirabilecegim bazi kimseler gibi toplumun d s ncelerinden korkan bir kimse de gilim, dostum. Gururunuzdan dolayi toplumun d s ncelerinden irkilen sizsiniz. Burada yabanci olmamasina gelince, bundan son derece memnun olmalisiniz. -Bu son hafta i inde g r yorum ki biraz daha akillanmissiniz, degil mi? - Bu son hafta i inde akillanan ben degilim. Sadece bu hafta ger ek ortaya ikmistir, o kadar. - Hangi ger ek bu hafta ortaya ikmis? Dinleyin, Praskovya; beni sinirlendirmeye alis mayin, hemen su dakika durumu a iklamalisiniz. Size samimiyetle soruyorum, hangi g er ek ortaya ikmistir ve bunu s ylemekle neyi kastediyorsunuz? Bayan Drozdov birden, karsisindakini yenmek amaciyla sonucun ne olacagina aldirm adan, parmagi ile Bayan Lebyatkin'i g sterdi. - Iste, b t n ger ek orada oturuyor!.. Neseli bir merakla Bayan Drozdov'u izleyen Bayan Lebyatkin, onun parmagi ile ken disini isaret etmesi zerine katila katila g lmeye ve heyecanla yerinde kipirdanmaya basladi. Bayan Stavrogin, rengi solmus olarak arkasina yaslandi ve haykirdi. - Ulu Tanrim! Bunlar hep beraber akillarini mi ka irdilar?!.. Y z n n rengi o kadar solm ustu ki, salondakiler tel slandilar. Onun yanina ilk kosan Bay Verkhovensky oldu; ben bile biraz daha yaklastim; sand alyenin yaninda kalmakla beraber, Lisa bile ayaga firladi; fakat en ok korkan kim se Bayan Drozdov oldu; bacaklarinin agrisina aldirmadan yerinden dogruldu ve agl amakli bir sesle haykirdi. - Dostum, l tfen beni, aptalligimdan dolayi bagisla!.. Su!.. Birisi biraz su versi n ona!.. 193Bayan Stavrogin'in bembeyaz dudaklari kipirdadi. Kesin bir dille ve hafif bir sesle: - Aglamayin, rica ederim, Praskovya, dedi. Beyler l tfen yerlerinize d n n. Su istemem ! Kendisine biraz h kim olan Bayan Drozdov, s ylenmekte devam ediyordu. - Oh, sevgili dostum, belki de s ylememem gerekirdi; fakat, birtakim al aklarin yagd irdigi mektuplarin etkisi altinda kaldim. Sizi ilgilendiren yazilar olduguna g re, onlari size g ndermeliydiler!.. Nihayet, sevgili dostum, benim gen bir kizim var!. . Bayan Stavrogin, irilesmis g zlerle ona bakiyor ve hayretten agzi bir karis a ik ola rak dinliyordu. Tam o sirada, k sedeki bir kapi sessizce a ildi ve Dasha Shatov salo na girdi. Hemen durdu ve etrafina bakindi. Heyecanimiza sasirmisti. Kimsenin hab er vermedigine g re, Bayan Lebyatkin'i g rmemis oldugu belliydi. Dasha'yi nce Bay Ver khovensky g rd . Acele bir hareket yapti, y z kizardi ve bilinmeyen bir nedenle y ksek se sle bildirdi. Bayan Shatov!.. Sesi ylesine y ksek ikmisti ki hepimiz elimizde olmaya rak basimizi d nd r p Dasha Shatov'a baktik. Bayan Lebyatkin: - Demek Dasha bu! diye haykirdi. Eh, Shatov, dostum, kiz kardesiniz hi de size be nzemiyor! Agabeyim bu kadar g zel bir kizi "k le kiz Dasha" diye adlandirmaya nasil cesaret edebiliyor? Bayan Stavrogin'e dogru y r mekte olan Dasha, isminin s ylenmesi zerine birden durdu ve Bayan Lebyatkin'e d nd . G zlerini bu yarim akilli kadina dikerek donmus gibi oldugu yerde kaldi. Bayan Stavrogin b y k bir s k netle: - Oturun, Dasha, dedi. Daha yakinina; tamam. Oturdugunuz yerden bu kadini g rebili yorsunuz. Onu taniyor musunuz? Dasha, hafif bir sesle: - Onu simdiye kadar hi g rmemistim, dedi. Kisa bir duraklamadan sonra ekledi: 194 - Bay Lebyatkin'in hasta kiz kardesi oldugunu tahmin ederim. Bayan Lebyatkin heyecanli bir sesle: - Her hareketinizden okumus bir hanini oldugunuz belli oldugundan sizinle daha e

vvel tanismak istemekle beraber, ben de sizi ilk kez g r yorum, dedi. Usagimin s vmesi ne gelince, sizin gibi sevimli ve okumus gen bir hanimin, onun parasini almasi ci dden m mk n olabilir rni? ok hos, hos, hos bir kiz oldugunuzdan, parayi benden alabil irsiniz!.. Son kelimelerini elini sallayarak s ylemisti. Bayan Stavrogin, magrur bir tavirla: - S ylediklerinden bir anlam ikarabiliyor musunuz, diye sordu. - Her seyi anliyorum, Madam. - Paradan bahsettigini duydunuz, degil mi? - Tahmin ederim ki, Isvi re'deyken Bay Stavrogin tarafindan Bay Lebyatkin'e verilm ek zere g nderilen paradan s zediyor olmali. Bir dakika kadar derin bir sessizlik oldu. -Nicholas'in kendisi mi sizden b yle bir sey istemisti? y z ruble tutarindaki parayi Bay Lebyatkin'e g ndermek istiyordu. Adresini kesin ol arak bilmemekle beraber bu sehirde oldugundan emindi. Eger buradaysa parayi Bay Lebyatkin'e vermemi rica etti. - Fakat paranin ne kadari kaybolmus? Bu kadinin s z ettigi kayip para nedir? - Isin burasini bilmiyorum, Madam. Ben de, Bay Lebyatkin'in uluorta, herkesin i in de, parasinin tamamini vermemis oldugumu s yledigini duymustum; fakat, ne demek is tedigini bilmiyorum. Bana verilen y z rubleydi, ben de ona y z ruble g nderdim. Bayan Shatov, kendine g venini yeniden kazanmisti. Ve burada ilave etmeliyim ki, b u kizi uzun m ddet sasirtmak m mk n degildi. 195Duygulan her ne olursa olsun, kendisine ikar bir yol bulmasini bilirdi. Simdi cevaplarini acele etmeden, sakin ve vicdanen su lu oldugunu belirtebilecek bir sas kinlik g stermeden veriyordu. O anlatirken Bayan Stavrogin g zlerini bir saniye olsu n onun zerinden ayirmiyordu. Verilen cevaplan bir s re kafasinin i inde evirip evirdik ten sonra kendinden emin ve kararli bir sesle konusmaya basladi. B t n dikkati ile D asha'ya bakiyordu. -Eger, dedi, Nicholas bu arzusunun yerine getirilmesini benden isteyecegine, siz den istemisse, kendisine zg nedenleri vardir. Eger bunu benden saklamak istemisse, onun zel islerine karismak istemem. Fakat, bu ise sizin karismaniz, i imin rahat e tmesi i in yeterli bir nedendir. Bunu bilmenizi istiyorum, Dasha, siz her seyin st nd esiniz. Oysa, g r yorsunuz, dostum, d nyadaki yalanlara ve aldatmalara akliniz ermedig inden, temiz kalplilikle de olsa hata yapabiliyorsunuz. Bu hatayi, bazi al aklarla isbirligi yapmakla islediniz. Bu al agin yaydigi dedikodu da hatanin degismez bir tanimlamasidir. Fakat, onun hakkinda gerekli bilgileri grenecegim; haklarinizi k orumak ilk g revim olduguna g re, bu konuda sizi koruyacagim. Simdi bu konuya kapata lim. Bayan Lebyatkin, birden yerinden dogrularak: - Sizi g rmek i in geldigi zaman yapilacak ilk g zel ve dogru davranis, Onu dogruca us aklar kismina yollamaniz olacaktir. Biz burada oturup kahvelerimizi i erken biraki n o usaklarla, sandik zerinde k git oynasin. Ona bir fincan kahve bile g nderebilirsi niz; ama ondan o kadar igreniyorum ki... S z bittikten sonra basini onurla geriye atti. Bayan Stavrogin, Bayan Lebyatkin'! dikkatle dinledikten sonra tekrarladi. - Bu konuyu artik kapatalim. Bay Verkhovensky, l tfen ingiragin ipini eker misiniz? Bay Verkhovensky kendisinden istenileni yaptiktan sonra b y k bir heyecanla ileri do gru bir adim atti. Y z kipkirmizi, kekelemeye basladi. 196 -Eger... eger ben... ben de ok igren olan bu yk y duydumsa; daha dogrusu, iftirayi dog ru duydumsa, bu takdirde... diyebilirim ki... enfin c'est un homme perdu et quel que chose comme un for at evad ... (kisacasi sonu gelmis bir adamdir, bir ka ak gibidi r...) C mlesini bitirmeden yarida kesti; Bayan Stavrogin, sorgu dolu bakislarla onu tepe den tirnaga kadar s zd . Agir basli k hya salona girdi. Bayan Stavrogin: -Araba hazirlansin, dedi. Sen Alexey, Bayan Lebyatkin'i evine g t rmeye hazirlan. Yo lu kendisi tarif edecektir. - Bay Lebyatkin bir s reden beri bu hanimi bekliyorlar ve beklemekte oldugunun bi ldirilmesini istediler. Tek kelime s ylemeden sadece dinlemekle yetinen Maurice Drozdov birden atildi:

- Bu m mk n olamaz, Madam. Eger bu sekilde konusmami bagislarsaniz, madam, bir salon a kabul edilebilecek karakterde bir insan degildir. O... o... tahamm l edilmez bir kimsedir, Madam. Bayan Stavrogin, k hyaya: - Varsin beklesin, dedi. K hya, hemen ekildi. Bay Verkhovensky, yine kekeleyerek konusmaya basladi. - C'est un homme malhonn te et je crois meme que c'est un for at ev de, ou quelqiie ch ose dans ce genre... (Ahlaksiz bir adamdir o, hatta bir hapishane ka kini oldugunu saniyorum...) Yine kizarak sustu. Bayan Drozdov, yerinden kalkarken biraz igrenir bir tavirla: - Lisa, artik gitme zamani geldi, dedi. Birka dakika nce, fazla heyecanli aninda kendi kendine bir budala oldugunu s yledigi i in z l yor g r n yordu. Dasha'nin konusmasini dudak kivirarak dinlemisti. Fakat, beni en sasirtan, Dasha'nin gelmesi ile degisen Lisa'nin g r n m yd . 197G zlerinde, gizlemeye alismadigi bir nefret ve igrenti pariltisi vardi. Bayan Stavrogin, yine o asin s k netiyle ihtiyar kadini durdurdu. - Bir dakika bekleyin, Praskovya, rica ederim, dedi. L tfen oturur musunuz? B t n s yley eceklerimi bitirmek istiyorum ve ayakta durmaniz uzun s rebileceginden bacaklarini z agrir. Tamam, tesekk r ederim. Kisa bir s re nce kendimi kaybettim ve sizinle biraz kirici konustum. z r dilerim ve beni bagislamanizi rica ederim. ok aptalca davrandi m ve bunu ilk itiraf eden de benim. Ayrica, her seyin hak a yapilmasini da severim . Simdi siz de kendinize h kim olamadiniz, kuskusuz, ve bazi imzasiz mektuplardan s zettiniz. Her imzasiz mektup degerini bulmalidir; b yle bir mektubu yazan, altina imzasini atacak kadar kisilige sahip olmadigina g re, mektuplarin da okunmadan p sep etine atilmasi gerekir. Siz de bu fikirde degilseniz, sizi anlayamiyorum demekti r. Her ne olursa olsun, sizin yerinizde olsaydim, o mektuplarin adini bile agzim a almazdim. Ellerimi dahi, o pis mektuplarla kirletmek sikintisina sokmazdim. Fa kat, siz bunu yaptiniz. Bununla beraber, mektuplardan nce siz s zettiginize g re; alt i g n nce b yle bir mektup aldigimi s yleyebilirim. O mektubu yazan al ak, "hayatimda neml i bir rol oynayacak" topal bir kadindan sakinmam gerektigini ve Nicholas'in arti k ildirmis oldugunu bildiriyordu. Evet, o al agin kullandigi tabir b yleydi, ok iyi ha tirliyorum. Nicholas'in ok d smani oldugunu bildigimden, derhal d smanlarindan birini buraya agirttim. Bu kisi onun d smanlari arasindaki en gizli, en k t ve asagilik d sman iydi. Onunla yaptigim kisa bir konusma sonucu, imzasiz mektup yazan al agin kim ol dugunu hemen anladim. Eger, siz de, zavalli Praskovya, "benim y z mden", bana g nderil mis olan mektuplar gibi mektuplarla rahatsiz edilmisseniz, ki siz "mektup yagmur una tutuldum" demistiniz, elimde olmadan size sikinti verdigim i in nce ben z l r m. Size s ylemek ve anlatmak istedigim bu kadardi. Su anda hasta ve zg n oldugunuzu g rmekten 198 z l yorum. Dahasi da var; Bay Drozdov'un ok uygun bir deyisle, i eri "alinamayacagini" s y ledigi kuskulu kisiyi hemen "kabul" etmek kararini verdim. zellikle, Lisa'nin bur ada yapacak bir isi yoktur. Gel, Lisa, yavrum. Seni bir kere daha peyim. Lisa, b y k salonu ge erek Bayan Stavrogin'in n nde durdu. Bayan Stavrogin, onu pt kten son a kendisinden bir kol boyu kadar uzaklastirdi ve eliyle Lisa'nin basi zerine bir ha yapip onu kut-sadiktan sonra bir kere daha pt . - Eh, g le g le, Lisa, dedi. Sesi aglayacakmis gibi titriyordu. - Kaderim ne olursa olsun sizi ok sevecegime inanin. Tanri sizi korusun. Her zama n Tanri'ya karsi boynum b k kt r. Daha fazla konusmak istemekle beraber kendisini tutarak sustu. Lisa, derin d s ncele re dalmis gibi tekrar yerine d nd . Tek kelime dahi s ylememisti. Birden yerinden kalk ip annesinin n nde durdu. Sakin bir sesle: - Hemen gitmeyecegim, Anne, dedi. Teyzemin yaninda biraz daha kalmak istiyorum. Lisa'nin sakin sesinde demir gibi bir kararlilik vardi. Bayan Drozdov, aresizlik i inde ellerini havaya kaldirarak bagirdi. - Tanri beni korusun! Neler duyuyorum! Fakat, Lisa cevap vermedi, isitmis bile g r nmedi. Salonun k sesindeki yerini aldi ve g zlerini bosluktaki bir noktaya dikerek sessizce oturdu.

Bayan Stavrogin'in y z ne magrur bir zafer anlatimi gelmisti. - Bay Drozdov, dedi. Sizden b y k bir ricada bulunacagim. L tfen asagidaki adama bir b akiverin ve "i eri alinmasi" uygun olmasa bile onu buraya getirin. Bay Drazdov yerlere kadar egilerek selam verdikten sonra salondan ikti. Bir dakik a sonra Bay Lebyatkin'le beraber d nd . *** 199Y zbasi Lebyatkin'in g r n s nden daha nce de s z ettigimi hatirliyorum. Uzun boylu, karm karisik sa li, kirmizi ve biraz sarkik yanakli; basinin her hareketinde titreyen g erdanli; bazen kurnaz bakisli, k k, kanli g zl ; biyikli, favorileri uzun; etli girtlak kemigi biraz fazlaca ikik; kirk yaslarinda, iriyari ve t m g r n s ekici olmayan bir adamd . Fakat, g r n s nde en ok g ze arpan, kuyruklu ceketi ve temiz, beyaz keten g mlegiydi. Ba erkhovensky, Liputin'in giyimini elestirdigi bir g n, Liputin: 'Temiz g mlek giydikl eri halde irkin g r n s olan adamlar da vardir' demisti. Y zbasinin bir ift de siyah eldiv ni vardi; eldivenin sag tekini elinde tutuyor, sol tekini ise, kocaman etli elin e zorla ge irmis ve eldiven eline k k geldiginden d gmesini ilikleye-memisti. Sol elinde ise, bug n ilk defa giydigi belli, yepyeni silindir bir sapka vardi. D n Shatov'a b agira bagira s yledigi "ask-ceketi" nin ger ek oldugu anlasiliyordu. B t n bunlarin, yan i kuyruklu ceket ve beyaz keten g mlek (sonradan grendim), bazi gizli nedenlerle, L iputin tarafindan tavsiye edilmisti. Hi kusku yok ki, buraya gelisi, (kiralik ara bayla gelmisti) baskasinin yardimi ve kiskirtmasi ile olmustu; yalniz basina imk n i yok akil edemezdi; kilisenin n ndeki olaydan hemen haberdar edildigini bile kabul etsek, kirk bes dakika i inde, b yle giyinip kusanip, buraya gelmeye karar vermesi pek kolay degildi. Sarhos olmamakla beraber, zerinde, g nlerce i tikten sonra yavas y avas kendine gelen bir kimsenin, tembel ve bulanik havasi vardi. Bana yle geliyor du ki, eger biri ikip da omzuna bir ya da iki kere parmagi ile dokunacak olsa, he men sizacak kadar sarhos olabilirdi. B y k salona kosarak dalmak zereyken ayagi kapinin n ndeki haliya takildi. Bayan Lebyatk in, g lmekten neredeyse katilmak zereydi. Y zbasi, fkeli bakislarla, kadina onu yiyece kmis gibi baktiktan sonra, abuk adimlarla Bayan Stavrogin'e dogru y r d . Y ksek bir sesle b g r rcesine: - Geldim, Madam, dedi. Bayan Stavrogin, koltugunda dogrularak: 200 - S yle oturmak l tfunda bulunur musunuz, l tfen, su sandalyeye, dedi. Sizi oradan da duyabilirim ve y z n z daha iyi g rebilirim. Y zbasi, b n b n n ne bakarak durdu; fakat, geriye d nd ve kapinin hemen yaninda kendisine terilen sandalyeye oturdu. Y z nden, kendine g vensizligi ve ayni zamanda, k stahligi ve devamli fkesi belli oluyordu. B y k bir panik i inde oldugu da a ikti; fakat, gururu da incinmisti; korkakligina ragmen, gururunun bazen k stah a hareketlerde bulunmasina n eden olabilecegi de a ik olarak g r lebilirdi. Kaba v cudunun her hareketinden korkar bi r hali vardi. Su bir ger ek olarak bilinir ki, olagan st bir rastlanti ile kendilerin i sosyetenin i inde bulan b yle centilmenlerin en b y k dertleri elleridir ve onlari ner eye koyacaklarini bilmezler. Y zbasi, sapkasi bir elinde, eldivenleri diger elinde , aptal bakislari Bayan Stavrogin'in sert y z nde oldugu halde sandalyesinde kimilda madan oturuyordu. Kusku yok ki, etrafina bakinmak istiyor; fakat, simdilik bu g c k endisinde bulamiyordu. Onun kiligini eglenceli bulan Bayan Lebyatkin yine bir ka hkaha tufanina tutulmustu; ama, Lebyatkin'in ona bakacak cesareti yoktu. Bayan S tavrogin, onu bu sekilde uzun bir s re, belki tam bir dakika, acimadan oturttu ve devamli olarak bastan asagi s z p durdu. Bayan Stavrogin, l l ve etkili bir sesle konusmaya basladi. - Her seyden nce, efendim, adinizi bize bagislar misiniz? Y zbasi: - Y zbasi Lebyatkin, Madam, diye g rledi. Buraya geldim, Madam... Sandalyesinde huzursuzca kipirdandi. Bayan Stavrogin elinin bir isareti ile onu susturduktan sonra: - Izin verin! dedi. Bu kadar ilgimi eken bu zavalli yaratik, ger ekten kiz kardesin iz mi? - Evet, Madam, kiz kardesimdir. Evden gizlice ka mayi basarmis ve simdi de... 201Birden kizardi ve sustu. Ne s yleyecegini iyice sasirmisti; fakat, konusmasina devam etmek istedi. - Beni yanlis anlamayin, Madam. Onun z kardesi olan ben, b yle lekelenmesine... yan

i, b yle bir durumda, b yle bir durumda demek degildir..bir bakima ona yarari olmaya n... Onun itibari... son zamanlarda... Birden sustu. Bayan Stavrogin basini kaldirdi. - Efendim!... Lebyatkin, birden parmagini alninin ortasina vurarak: - Yani, bu durumda demek istedim, dedi. Kisa bir sessizlik oldu. Bayan Stavrogin teredd tle sordu: - Uzun zamandan beri mi b yle? - Madam, kilisenin kapisinda Rus t resine g re, g sterdiginiz iyilik i in size kardes e te sekk re geldim... - Kardes e mi? - Yani kardes e demek istemedim; ama, sadece kiz kardesimin agabeyi oldugumdan t r , Ma dam ve inanin bana, Madam... Yine y z kipkirmizi olmus ve abuk abuk konusmaya baslamisti. -... kabul salonunuza geldigim zaman, ilk g r nd g m kadar g rg s z degilim. Kiz kardesim ve en, Madam, bu salonun l ks n n i inde ok k k kaliyoruz. Ve ayrica, Madam, benim hakkimda ksiz s ylentiler ikaran ok d smanim var, korkarim. Fakat itibarima aldirmam. Lebyatkin , Madam, gururludur, ve... ve ben... size tesekk r i in geldim.. iste paraniz, Madam !... B yle s yleyerek cebinden bir c zdan ikardi. C zdandan ekip aldigi bir deste kagit parayi elleri titreyerek, asiri bir sabirsizlikla saymaya basladi. Bir seyi ok acele ola rak a iklamak arzusu bel202 liydi, aslinda a iklamasi da gerekiyordu; fakat b y k olasilikla, parayla oynamasinin kendisine aptalca bir g r n m verdigini sezinlemis olmali ki, hareketlerinin kontrol n ta mamen kaybetti; parayi bir t rl sayamiyordu; parmaklari birbirine dolaniyordu ve sa nki onu b sb t n rezil etmek istermis gibi yesil sirtli paralardan biri parmaklarinin arasindan kaydi ve havada zikzaklar izerek halinin st ne d st . - Yirmi ruble, madam!... Sonra, y z sikintidan ter i inde yerinden firladi; yere d sen parayi g r nce, almak i in egi di; fakat, her ne nedense utanarak parayi almaktan vazge ti ve elini belirsiz bir anlamla salladi. - Usaklariniz i in, Madam... onu yerden alan usaginiz i in... birakin Bayan Lebyatki n'i hatirlasinlar!... Bayan Stavrogin biraz sasirmis olarak aceleyle: - Korkarim ki b yle bir seye izin veremem, dedi. - Bu takdirde... Egilerek parayi yerden aldi. Rengi kipkirmizi olmustu. Birden Bayan Stavrogin'e y r d ve saydigi parayi uzatti. Bayan Stavrogin, g zle g r n r bir endiseyle yerinde dogruldu. - Bunun anlami nedir, efendim?! diye haykirdi. Bay Drozdov, Bay Verkhovensky ve ben ileri dogru bir adim attik. Y zbasi heyecanla haykirdi. - Korkmayin, korkmayin; Deli degilim, s phesiz ki deli degilim. - Evet, efendim, siz delisiniz!.. -Madam, d s nd g n z gibi degil! Kuskusuz, hayat zincirinin basit bir halkasiyim... Konagi niz zengin olarak d senmis; fakat, Me hul Mary'nin evi b yle degildir, kiz kardesimin evi, Madam, kiz kardesim, Lebyatkin; fakat, simdilik ona me hul Mary diyecegiz, si mdilik, Madam, simdilik, anlarsiniz ya! Tanri bile buna razi ol203mazdi! Madam, ona on ruble verdiniz ve o da bunu aldi; fakat, bu para tarafin izdan verildi diye aldi, Madam! Bunu anliyor musunuz, Madam? Bu me hul Mary, d nyada kimseden para alamaz; nk , aldigi takdirde, General Yermolov'un g zleri n nde, Kafkasya savasinda sehit d sen dedesinin kemikleri sizlar; fakat sizden, Madam, sizden her seyi alir. Fakat bir eliyle alir, diger eliyle size yirmi ruble uzatir... Evet, Madam, yirmi... bu parayi, sizin de ye oldugunuz Petersburg'daki Yardim Sevenler Kurumu'na bagislar, Madam. Siz, kendiniz, Moskova Gazetesi'nde yayimladiginiz gi bi, Madam, bu kuruma yardim edenleri ye kaydetmek i in bir defter tutuyorsunuz, Mad am, bu kuruma herkesin yardimda bulunabilecegini... Y zbasi "kelime bulma g l g " ektiginden birden sustu; sanki g bir basari kazanmis gibi d

n derin soluyordu. Yardim Sevenler Kurumu hakkinda s ylediklerini olasilikla nceden hazirlamisti; belki de Liputin'in yardimiyla kararlastirilmisti. Eskisinden dah a fazla terliyordu; ter taneleri sakaklarindan s z l yordu. Bayan Stavrogin, onu ok yak indan dikkatle inceliyordu. Sert bir sesle: - Kayit defterim, dedi. Asagida, kapicinin odasinda durur. Eger, yardim i in kaydo lmak istiyorsaniz, ona basvurabilirsiniz. Bu bakimdan paranizi burnumun ucunda s allamaktan vazge in ve derhal cebinize sokun. Tesekk r ederim. Yine yerinize oturman izi da istemeliyim sizden. Tesekk r ederim. Kiz kardesiniz b ylesine zenginken onu f akir sanip para verdigim i in z r dilerim, efendim. Fakat, bir sey var ki anlayamadim , efendim. Kiz kardesiniz neden sadece benden para alabilir de baskasindan alama z? Bu konuda o kadar israr ettiniz ki, bunu a iklamanizi zellikle rica etmeliyim. Y zbasi: - Madam, bu sadece mezara kadar s r klenebilecek bir sirdir!... diye cevap verdi. Bayan Stavrogin biraz sasirmisti, ama yine de sormaktan kendini alamadi. 204 - Fakat neden? - Madam, madam!... Sag elini kalbinin st ne bastirip, g zlerini bir noktaya dikerek, basini n ne egdi ve su stu. Bayan Stavrogin, g zlerini ondan ayirmadan bekledi. Lebyatkin birden: -Madam, diye g rledi. Size bir soru sormama izin verir misiniz? Sadece bir soru; s amimi, a ik, Rus t resine g re, kalpten gelen bir soru? - Buyurun. - Hayatinizda hi istirap ektiniz mi, Madam? - Zannedersem, birinin size aci ektirdigini ya da ektirmekte oldugunu ima etmek is tiyorsunuz. Y zbasi Lebyatkin yine yerinden firladi ve belki de farkinda olmadan g gs n yumruklamay a basladi. -Madam, madam! diye haykirdi. Su kalbimde o kadar ok sey var ki, Tanri kati, Mahs er g n nde a ildigi zaman Tanri bile sasiracak!... - ok kesin olarak konustunuz, degil mi? - Madam, belki biraz sinirli bir sekilde konusmus olabilirim... -Merak etmeyin, efendim. Sizi ne zaman susturmak gerektigini bilirim. - Bir soru daha sorabilir miyim, Madam? - Kelimenin tam anlami ile. -Insan sadece ruhunun soylulugundan lebilir mi? - Korkarim ki cevap veremeyecegim. Kendi kendime bu soruyu hi sormadim. - Bilmiyorsunuz! Kendi kendinize bu soruyu hi sormadiniz! S z n n burasinda hararetle h aykirdi: -Mademki b yle. "Sakin ol, mitsiz kalp!" 205Sonra, yumrugunu siddetle g gs ne indirdi. Yine salonda dolasmaya basladi. Bu insanlarin karakteristik zellikleri, kendi arz ularini kontrol etmekten yoksun olmalaridir; bunun aksine, ateslendikleri an, i le rinin b t n irkinliklerini d kebilmek i in, n ne ge emedikleri bir arzu duyarlar. Kendisini banci bir ortamda bulan bu insanlar, nce ekingen olarak baslar; fakat, biraz g z yum uldugu zaman hemen k stahlasiverirler. Y zbasi simdi cosmustu. Salonda dolasiyor; ko llarini salliyor; sorulan sorulara kulak asmiyor; abuk abuk kendinden s z ediyor; ba zen acelesinden dili dolasiyor ve bir c mleyi tamamlamadan baska bir c mleye basliyo rdu. Tamamen i kisiz olmadigi ok dogruydu. Lisa da salondaydi... Lisa'nin varligind an saskina d nm s olabilirdi; bununla beraber, basini evirip bir kere bile ona bakmam isti. Ama, bu sadece benim tanimlamam olabilir. Her neyse, Bayan Stavrogin bile, i indeki fkeyi ve igrentiyi bastirip onu dinliyordu; belki bunun bence bilinmeyen bir nedeni olabilirdi. Bayan Drozdov, g r n se g re isin aslini anlamamis oldugundan, za ngir zangir titriyordu. Bay Verkhovensky de titriyordu; ama, onun titremesi her seyi ok fazlasiyla anlamasindan t r yd . Bay Drozdov, her an, herkesin yardimina kosacak mis gibi tetikte bekliyordu. Lisa'nin rengi k l gibi olmustu. Hayretten iri iri a il mis g zlerini insan azmani gibi odada dolasan y zbasidan ayiramiyordu. Shatov, kimil damadan oturuyordu; fakat her seyden ilgin olan, Bayan Lebyatkin'in g lmekten vazge m ekle kalmayip son derece zg n oturmasiydi. Sag kolunu masaya dayamis, zg n bakislarini

, durmadan konusan agabeyinden ayirmiyordu. Yalniz, Dasha sakin g r n yordu. Bayan Stavrogin nihayet fkelenerek: - Bunlarin t m anlamsiz sa maliklar, dedi. Soruma cevap vermediniz... Neden? Cevap be kliyorum. Y zbasi g z kirparak s ylenenleri tekrarladi. - Cevap vermedim... Neden? Cevabimi bekliyorsunuz... Neden? Su k c k "neden" kelimesi, insanlarin yaratildiklari g nden bu yana, t m evreni kaplamistir, Madam, ve yaratik lar, yaratici206 larina her g n haykirirlar: "Neden?" Yedi bin yildan beri de cevap alamamislardir. Sadece y zbasi Lebyatkin'den mi cevap bekliyorsunuz, Madam? Bu haksizlik olmaz mi , Madam? Bayan Stavrogin, fkelenmis, sabri kalmamisti. -Hepsi sa ma ve demek istedigim de sadece bu degil, dedi. Siz ders vermeye kalkiyo rsunuz. Ve ayrica, efendim, ok fazla g steris yapiyorsunuz, bu davranisinizin, bira z k stahlik oldugunu d s n yorum. Y zbasi, kendisine s ylenenleri hi duymamis gibi devam etti: - Madam, bana Ernest denmesinden memnun olabilirdim ve bununla beraber, hayatima , dogustan takma Ignatus adiyla devam etmek zorundayim... Neden b yle oldugunu tah min edersiniz? Prens de Monbart diye agrilmak isterdim ve bununla beraber, sadece Lebyatkin'im, Rus a deyimiyle "Lebed" yani, kugu kusu. Simdi soruyorum, Neden? Be n bir sairim, Madam, dogustan bir sair ve bir yayimcidan bin ruble alabilirdim; oysa, bir domuz yuvasinda yasamaya zorlaniyorum... Neden? Neden? Madam, Rusya be nce, doganin bir alayindan baska bir sey degildir... baska hi bir sey degil? , - Daha kesin bir sey s ylemeyi tamamen reddediyorsunuz, ha? - Size siirlerimden, Hamamb cegi siirini okuyabilirim, Madam. - Ne...Neee? -Madam, deli degilim! Bir g n delirecegim, bir g n ger ekten delirecegim; fakat, hen z d elirmedim. Madam, bir arkadasim, ok soylu bir kisi, Hamamb cegi adi altinda, Krylov , manzum bir eser yazmisti... okuyabilir miyim? - Krylov'un manzum bir eserini mi okumak istiyorsunuz? - Hayir, Madam, Krylov'un manzum bir eserini okumak istemiyorum; fakat benim man zum eserim, benim olan manzum eser, 207benim kendi alismam!... L tfen Madam, inanin bana... yani, sizi g cendirmek istemi yorum... nk , ben, Milli Egitim Bakanligi'nca, k k ocuklar i in Yaz Bah elerine heykeli en, Rusya'nin meshur manzum yazan Krylov'u tanimayacak kadar cahil ve g rg s z bir kis i degilim. Cevabimi siirin son satirlarinda atesten bir mektup olarak bulacaksin iz!... - Pek l , manzum eserinizi okuyun. "Bir Hamamb cegi yasardi ormanda, Zeki ve yasli bir Hamamb cegi, Daldi bir g n bir bar daga, Yamyam sineklerin dolu oldugu." Bayan Stavrogin haykirdi. - G zel Tanrim, b t n bunlarin anlami nedir? Y zbasi, okumakta oldugu bir eserin yarida kesilmesinden sinirlenen bir sanat i gibi , ellerini, kollarini sabirsizlikla sallayarak aceleyle a iklamaya koyuldu. -Demek istedigim, yazin bardagin i ine giren sinekler yamyam kesilirler; aptal ola n bir kisi bile bunu anlar. L tfen, Madam, s z m kesmeyin. Kesmeyin. G receksiniz... g rece ksiniz... Sonra ellerini kollarim sallayarak devam etti: "Yeteri kadar yer vardi, hamamb ceginin istedigi, T m sinekler fkeyle homurdandi!... ok dolu bardagimiz! hareketlerimiz, Oh, J piter, daha serbest yere g sterir ihtiya , Fakat onlar b yle tartisa dursun Oraya yakin olan Nikifor, Yasli ve zeki ve beli b k lm s ve solgun... 208 Y zbasi siiri bitirdikten sonra konusmasina devam etti: - Korkarim ki tamamen bitiremedim; fakat, bos verin, birka kelimeyle a iklayabiliri m. Nikifor bardagi alir ve bardagin i inde olagelen bagirislari duymadan, bardagi pe

bosaltir, sinekler, Hamamb cegi ve her seyi; oktan yapmasi gereken bir isti bu. Fa kat, kusura bakmayin, Madam, Hamamb cegi agzini bile a mamis ! S oramiza cevap da bu dur. Birden zafer edasiyla haykirdi. - Neden? Hamamb cegi sik yet etmez. Nikifor'a gelince, dogayi temsil ediyor.

S zlerini tamamladiktan sonra, odada abuk abuk dolasmaya basladi. Bayan Stavrogin son derece fkelendi. - Ve size sorabilir miyim, efendim, Bay Stavrogin'in size g ndermis oldugu ve eksi k almis oldugunuzu s yleyerek evimden birini su ladiginiz para meselesi ne olacak? Lebyatkin, sag elini acikli bir tavirla kaldirarak: - Iftira! diye b g rd . Hayir, efendim, k t bir iftira! Madam, bir erkegi, ger egi a iklamak ansa aile adinin lekelenmesine razi olmaya zorlayan nedenler vardir. Madam, Leby atkin, s ylememesi gereken hi bir seyi s ylemez!.... Sasirmis gibi g r n yordu; heyecanliydi; kendisini nemli sayiyordu. Hayalinde bile g reme yecegi kadar nemli sayiyordu kendisini. Sanki, birini tahkir ediyormus, ona k t bir oyun oy-nuyormus ve g c n g steriyormus gibi bir hali vardi. Bayan Stavrogin: - L tfen ingiragin ipini ekin, Bay Verkhovensky, dedi. Lebyatkin, igren bir tavirla g z kirparak: - Lebyatkin kurnazdir, Madam, dedi. Kurnazdir; fakat, onun da Asil'in topugu gib i topugu vardir. Onun da arzularinin bir kapisi vardir! Ve bu kapilar, Madam, es kidir, Denis Davydov'un sarkilarinda s yledigi gibi savastan asinmis kapilardir. V e Madam, 209insan bu kapidan girdi mi, bakarsiniz, ok g zel bir mektup yazar, g nderir; ama so nra pisman olur; bu mektubu geri evirmek i in mr boyunca g zyasi d ker, b t n acisi bu g z ktubun yok edilmesidir. Ama, kus u mustur ve onu, kuyrugundan bile yakalayamazsini z !... Iste bu kapilarda, Madam, su Lebyatkin, serefli bir gen kiz i in bazi seyler s ylemistir ve dedikodu severler de bundan yararlanmislardir. Fakat Madam, Lebyat kin alaycidir. A liktan kivranan kurt, onu saklandigi yerden kolluyor ve sonu bekl iyor; Lebyatkin, s ylememesi gereken hi bir sey s ylemeyecektir. Bekleyenler Lebyatkin 'in ne kadar alayci oldugunu anlayacaklardir. Fakat yeter... Ah, yeter! Madam, o lagan st konaginiz ok serefli bir adama ait olabilir; fakat, hamamb cegi sik yette bulun mayacaktir. Bunu kaydedin Madam ve onun b y k ruhunu takdir edin, Madam! Bu anda, usaklar odasinin ingiraginin sesi duyuldu ve kisa bir s rede K hya, Bay Verk hovensky'nin agrisina biraz ge de olsa cevap verdi. Agir basli k hya, olagan st heyecan liydi. Bayan Stavrogin'in sorgu dolu bakislarini: -Bay Stavrogin, hen z geldiler buraya ve ikmak zereler, diye cevaplandirdi. Bayan Stavrogin'i zellikle bu durumda hatirlanin; nce sarardi; fakat sonra g zlerind en ates p sk rd . Olagan st bir kararla koltugunda dogruldu. Aslinda herkes sasirmisti. O ay i inde gelmesi beklenen Stavrogin'in aniden gelmesi sadece garip degil, tam bu konusmalar aninda gelmesi beklenmedik bir olaydi. Hatta, y zbasi bile, agzi bir k aris a ik oldugu halde kapiya, y z nde aptal, bir ifadeyle bakakalmisti. Kisa bir s re sonra, salonun yanindaki odadan gelen ayak seslerini duyduk; ayak se sleri seri olarak yaklasmaktaydi. Birinin kostugu sanilabilirdi. Birden salona, Bay Stavroginin yerine, kimsenin tanimadigi gen bir adam daldi. *** 210 Izin verirseniz, birden tam aramizda ortaya ikan bu kimseyi birka s zle anlatmaya ali sacagim. Yirmi yedi yaslarinda, biraz normalden uzun boylu, olduk a uzun, seyrek sari sa li; ancak ok dikkatle bakildigi zaman se ilebilen sarkik biyikli ve sakalli, gen bir ada mdi. Modaya g re giyimli olmakla beraber iyi bir giyimi yoktu; ilk bakista biraz d s k omuzlu ve beceriksiz g r n yordu; ama hi de b yle degildi; hareketleri ok serbestti. Bir bakima garip g r n yordu; b yle olmakla beraber, daha sonra, tavirlarinin son derece kib ar ve konusmalarinin daima yerinde oldugunu anladik. irkin oldugunu kimse s yleyemezdi; ama, y z n kimse begenmedi. Dolikosefal ve yanlari d z kafasi vardi; yleki, y z n sipsivri g steriyordu. Alni y ksek ve dardi; fakat, kemikleri i ri degildi; g zleri keskin bakisli, burnu k k ve sivri, dudaklari uzun ve inceydi. Bir

az hasta gibi g r n yordu; ama, bu sadece g -r n s ndeydi. Yanaklarinin zerinde kirisiklikla ardi; elmacik kemikleri biraz ikik oldugundan, hastaliktan hen z kalkmis bir insani andiriyordu. Bununla beraber, sagligi yerindeydi ve hayatinda hi hasta olmamis g r n y ordu. Y r y s ve hareketleri abuk abuk olmakla beraber, acelesi yoktu. Onu hi bir sey sasirtmaz ordu; her t rl kosul altinda ve ortamda daima ayni kalirdi. Son derece kendini bege nmis bir insandi; ama, bunun farkinda bile degildi. : abuk ve aceleyle konusurdu; fakat, ayni zamanda, g venle ve kelime bulmakla zorluk e kmeden konusurdu. Aceleci g r n s ne karsin, d s nceleri karisik degildi... ve zellikle g ze ardi. Konusmasi ok iyi anlasilir, kelimeler agzindan deta tane tane ikardi. Daima s e kin kelimelerle konusurdu. B yle konusmasindan hoslanirdiniz; ama, daha sonra, dai ma hazir s z dizisinden tiksinir ve ondan nefret ederdiniz. Dilinin, bir bakima, g arip bir sekilde ince ve uzun, anormal kirmizi ve daima harekete hazir oldugunu d s nmemek elinizden gelmezdi. 211Iste bu gen adam u ar adimlarla salona dalmisti. D r st olarak s ylemem gerekirse, dah a k k odadayken konusmaya basladigina ve salona konusarak girdigine h l inanirim. G z a ip kapayincaya kadar kisa bir zamanda Bayan Stavrogin'in karsisina dikildi. Kelimeleri takir takir siralamaya basladi. - ... D s n n bir kere, Bayan Stavrogin, hi degilse on bes dakikadan beri burada oldugu nu d s nerek geldim... bir bu uk saat nce gelmisti... Kirilov'larda ona rastlamistim... yarim saat nce dogruca buraya gelecegini s yleyerek benden ayrildi. On bes dakika sonra, benim de gelmemi istedi... Bayan Stavrogin sordu: - Fakat, size buraya gelmenizi kim s yledi? Kim? - A... tabii ki Bay Stavrogin! Ulu Tanrim! Yoksa geldigini simdi mi duydugunuzu ima ediyorsunuz? Fakat, her ne olursa olsun bavullarinin oktan buraya gelmis olma si gerekirdi! Yani, size haber vermediler mi demek istiyorsunuz?!.. Eh, su halde size haberi ilk veren ben oldum. S phesiz, onu aramak zere birini g nderebilirdik; a ma, her an gelebilir ve haddim olmayarak s yleyebilirim ki, kendisine en uygun zam anda gelecektir, tabii yanilmiyorsam. S z n n burasinda bakislarini salonda dolastirdi ve zellikle Y zbasi'nin st nde durdu. - Ah, Bayan Drozdov, sizinle karsilasmak ne b y k bir seref! Nasilsiniz? Neseli neseli g l mseyen Lisa'yla tokalasmak zere o tarafa dogru y r d . - Ve g r yorum ki anneniz "profes r " n unutmamis. Umarim ki, profes re Isvi re'de oldugu gi i kizmiyordur, yle degil mi? Bacak agrilariniz nasil, muhterem hanimefendi? Isvi re li doktorlarinizin tavsiye ettikleri gibi, kendi lkenizin havasi romatizmam/a iyi geldi mi? Pardon? Sicak su banyosu mu? Evet, ilicalarin bacaklariniza iyi gelec egini tahmin ederim. Fakat, sevgili Bayan Stavrogin... 212 Tekrar Bayan Stavrogin'e d nm st . -.... Sizi Avrupa'da g remedigim ve saygilarimi kisisel olarak bildiremedigim i in ok zg n m. Ayrica, size anlatacaklarim o kadar oktu ki... Surada oturan bizim ihtiyara m ektup yazmistim; her zamanki gibi yine... Bay Verkhovensky birden uyusuklugundan kurtularak haykirdi. -Peter!... Sonra ellerini kollarini sallayarak, heyecanla ogluna dogru kostu. -Pierre, mon enfant (Piyer, yavrum), seni taniyamadim! G zlerinden yaslar bosanarak Peter'e sarildi. Peter, kendisini babasinin kollarindan kurtarmaya alisarak mirildandi: - Haydi, haydi, ocuklasmayin, ocuk olmayin!... Asiri hareketlerde bulunmayin, l tfen . Yeter, yeter artik. L tfen, l tfen... - Size hi bir zaman iyi bir baba olamadim... hi bir zaman!... - Pek l , bu kadari yeter. Bu konuyu daha sonra konusuruz. ocuk gibi davranacaginizi biliyordum. Haydi, kendinize gelin, l tfen. -Fakat sizi on yildan beri g rmedim!... - Su halde, duygusal g steriler i in ok az neden var demektir. -Mon enfant! (yavrum!) - Pek l , beni sevdiginizi biliyorum, peder bey. Size inaniyorum. L tfen, ellerinizi e kin. Burada bulunanlari rahatsiz ettiginizi g rm yor musunuz? Ah, nihayet Stavrogin geldi! Bana bakin, peder bey, kendinize gelin!...

Nicholas Stavrogin salona girmisti. Sessizce gelmis, salonun kapisinda kisa bir s re durarak, durgun bakislarla salondakileri s zm st . Onu d rt yil nce, ilk defa g rd g mde sasirdigim gibi, simdi de sasirmistim. Onu hi unutma mistim; y zlerce defa g rm s bile 213olsaniz, her g r nd g nde yeni y n n fark ettiginiz y zler vardir. G r n se g re, d rt yi damdi; her zamanki gibi alimliydi. Insanin zerinde kuvvetli etki yapiyordu; hemen hemen eskisi kadar gen ti; salona her zamanki gibi kurumlu bir tavirla girmisti. Hafif tebess m yine oksayici ve g ven vericiydi; bakislari yine sert, d s nceli ve olduk a dalgindi. Kisacasi, sanki aramizdan d n ayrilmis gibiydi. Fakat, bir sey beni ok et kiledi; ger i eskiden yakisikli sayilirdi; y z , sosyete hanimlarindan bazi keskin dil li olanlarin s yledigi gibi "bir maske" gibiydi. Ama simdi... simdi, neden oldugun u bilmiyorum, ilk bakista bana ok yakisikli gibi geldi; yleki, y z n n bir maske gibi ol dugunu s ylemek m mk n olamazdi. Acaba, y z n n eskisine g re daha soluk ve biraz daha zayifl mis olmasindan t r m yd ? Yoksa, g zlerinde yepyeni bir d s ncenin parlamasindan t r m yd Bayan Stavrogin, koltugunda iyice dogrularak eliyle sabirsiz bir hareket yapip, Nicholas'i durdurdu. -Nicholas, bir dakika dur!... Bu el hareketi ile haykirisin hemen pesinden gelen m this soruyu daha iyi anlayabi lmek i in; b yle bir soruyu ben bile Bayan Stavrogin'den bekleyemezdim! Okuyucularda n, Bayan Stavrogin'in ne yaradilista bir insan oldugunu, bazi durumlardaki atilg anligini hatirlamalarini rica ederim. Ayni zamanda, okuyucularin, Bayan Stavrogi n'in ok mantikli, pratik zek li, hi bir seyin karsisinda gerilemeyen bir kisiligi old ugunu dikkate almalari da gerekmektedir. Nihayet, bu dakikanin onun i in ger ekten ne mli oldugu bilinmez bir g le, t m hayatin ger eginin aniden bu dakikaya y klendigi de dik kate alinmalidir. Bir de, biraz nce Bayan Drozdov'a, aldigini s yledigi ve baska bi r bilgi vermedigi kimligi bilinmeyen mektubu da hatirlatmak isterim; okuyucular Bayan Stavrogin'in o anda ogluna sordugu korkun sorunun nedenininin belki bu mekt upta sakli oldugunu da d s nmelidir. Bayan Stavrogin, meydan okuyan bir ses tonuyla: 214 - Nicholas, diye tekrarladi. Bana derhal s ylemeni rica ediyorum; yerinden kimilda madan surada oturan... surada... su zavalli sakat, ona iyice bak!... Onun... kan unen karin oldugu dogru mu? O dakikayi ok iyi hatirliyorum; g z n dahi kirpmadan devamli olarak annesine bakti; y z n n anlami biraz olsun degismemisti. Sonunda agir agir g l msedi; g l mseyisinde b y k bir hosg r ardi ve cevap olarak tek kelime s ylemeden, yavas a annesinin yanina gitti, elini tu tup saygili bir tavirla dudaklarina kaldirdi ve pt . Annesinin zerinde yle g l , yenilmez bir etkisi vardi ki, o dakikada annesi bile elini ekmek cesaretini g steremedi. Sad ece ona bakmakla yetindi. Durusunda, bir dakika bile, bilmezlige dayanamayacak b ir anlam vardi. Fakat, Nicholas h l susuyordu. Annesinin elini pt kten sonra, yine acele etmeden salon dakileri g zden ge irdi ve dogruca Bayan Lebyatkin'in yanina gitti. Belirli anlarda insanlarin y z anlamlarim yeterli olarak tarif etmek m mk n degildir. rnegin, Bayan Leb yatkin'in, panige kapilarak donup kaldigini, sanki ona yalvariyor-mus gibi eller ini kavusturdugunu hatirlarim; ayni zamanda, g zlerindeki delice sevinci, y z n allak b ullak eden bir esit sevinci... insanin dayanmasi g olan bir esit sevinci, net olarak hatirlarim. Belki de g zlerinde hem dehset ve hem de sevin anlami vardi; fakat, ac eleyle Bayan Lebyatkin'in yanina gittigimi (hemen hemen tam yaninda duruyordum), nk , onun bayilacagini d s nd g m de hatirlarim. Stavrogin, g zleri olagan st bir sefkatle dolu olarak Bayan Lebyatkin'e bakti ve oksa yici, yumusak bir sesle: - Buraya gelmemeliydiniz, dedi. Gen kadinin n nde saygili bir tavirla duruyor ve her hareketi ona karsi duydugu sayg iyi belli ediyordu. Zavalli kadin, solugu tikaniyormus gibi kisik bir sesle mirildandi: -Fakat, su anda, bu... burada diz kebilir miyim? Stavrogin: 215- Hayir, b yle bir sey yapamazsiniz, diye cevap yerdi ve gen kadina ilik bir teb ess mle bakti. Gen kadin, onun bu bakisi zerine neselenerek kahkahalarla g lmeye basla di.

Stavrogin, yine yumusak ve saygili sesiyle, sanki bir ocugu yola getirmek istiyor mus gibi devam etti: - Hatirlamalisiniz ki, siz gen bir kizsiniz ve her ne kadar sevgili bir dostunuzs am da, size tamamen yabanciyim, kocaniz, babaniz ya da nisanliniz degilim. Kolun uzu l tfen bana verin ve gidelim; size arabaniza kadar eslik edecegim ve izin veri rseniz, sizi evinize g t recegim. Bayan Lebyatkin, dikkatlice onu dinledi ve sanki ne yapmasi gerektigini bilmiyor mus gibi g zlerini yere evirdi. Sonra i ini ekerek elini Stavrogin'e uzatti. - Gidelim, dedi. Fakat tam bu sirada k k bir kaza oldu. Biraz dikkatsizce d nm s olacak ki digerinden bir az daha kisa olan sakat ayagina basti ve yanlamasina koltugun zerine d st . Koltuk ol masaydi, yere d secegi muhakkakti. Stavrogin, derhal gen kadini tuttu ve ona yardim etti. Sonra, sikica kolundan tutup b y k bir dikkatle salonun kapisina dogru g t rd . Bay an Lebyatkin'in, d smesinden dolayi cani sikilmisa benziyordu. Son derece utandigi ndan y z kipkirmizi olmustu. G zleri yere dikilmis olarak sessizce y r d . Simdi daha beter topalliyordu. Hemen hemen Stavrogin'in koluna asilmis gibiydi. Salondan b ylece ik tilar. Birden Lisa'nin yerinden firlayarak, g zleri kapiya dikilmis oldugu halde o nlarin arkasindan baktigini fark ettim. Sonra, sesini ikarmadan yine yerine oturd u; sanki, zehirli bir yilana dokunmus gibi, y z ara sira segiriyordu. Stavrogin ile Mary Lebyatkin arasinda bu kisa olay ge erken, salonda bulunanlar, b y k bir saskinlikla susuyorlardi; yere d sen bir ignenin sesi bile duyulabilirdi; fak at, onlar salondan ayrilir ayrilmaz, herkes hep bir agizdan konusmaya basladi.

216 Ama, ok az sey s yleniyordu; nk , konusmaktan ok hay-kiriyorlardi. O kadar ok kargasalik olmustu ki, olaylarin sirasini pek hatirlamiyorum. Bay Verkhovensky, kollarini h avaya kal-dirmis Fransizca bir seyler bagirirken, Bayan Stavrogin kendi d s ncelerin e g m ld g nden onu pek anlamiyordu. Hatta, Bay Drozdov bile kendi kendine, abuk abuk bir seyler homurdanmaya baslamisti. Fakat Peter Verkhovensky herkesten ok heyecanlanm isti; ellerini kollarini sallayarak Bayan Stavrogin'i birseye inandirmak i in hara retle ugrasiyordu. Uzun bir s re ne konustugunu anlayamadim. Ayni zamanda, Bayan D rozdov'a ve Lisa'ya hitap ediyordu; hatta, arada sirada babasina da heyecanla ba giriyordu. Kisacasi, salonun i inde dolanip duruyordu. Bayan Stavrogin, y z kipkirmizi olmus, yerinden firladi ve Bayan Drozdov'a haykirdi : - Duydunuz mu? Ona biraz nce neler s yledigini duydunuz mu?" Fakat, Bayan Drozdov cevap verebilecek durumda degildi. Sadece elini sallayarak anlasilmaz bir seyler mirildandi. Zavalli kadinin kendi derdi vardi; her saniye Lisa'ya bakiyor ve korkulu bakislarini hemen hemen ondan hi ayirmiyordu; hatta, L isa kalkmadan, gitmeye yeltenemiyordu bile. Bu s re i inde, bir an nce sivisip gitmek isteyen Y zbasi Lebyatkin'di. Bunu ok iyi hatirliyorum. Nicholas Stavrogin'in geli siyle b y k bir dehsete kapilmis oldugu belliydi; fakat, Peter onu kolundan yakalami s gitmesine engel oluyordu. H l Bayan Stavrogin'i kandirmaya alisarak: -Bu mutlaka gereklidir; mutlaka gereklidir, diye s yleniyordu. Bu gereksizdir. Bun u siz de anlayabilirsiniz ki, Madam, burada yanlis bir anlayis vardir. ok garip o ldugunu itiraf ederim; fakat, aslinda, b t n olay, g n isigi kadar aydinlik. Bunu a ikla mak hakkini bana kimsenin vermedigini ve kendimi zorla dinlettigim i in g l n durumda o ldugumu anliyorum. Fakat, nce, Bay Stavrogin bu isi nemsemiyor ve nihayet, siz de itiraf etmelisiniz ki, Madam, 217bazi olaylarda insanin kisisel a iklama yapmasi ok g t r. Bu bakimdan, durumun a iklanm asinda nc bir kisinin kullanilmasi mutlaka gereklidir; zellikle, birtakim nazik nokta larin tartisilmasi, o kisi i in ok daha kolay olur. Inanin bana, Madam, Bay Stavrog in, sorunuza derhal tatmin edici bir cevap vermemesinden t r su lu bulunmamalidir ve a yrica b t n olay son derece basittir. Onu Petersburg'dan taniyorum. Ayrica, t m olay, aslinda ona ok onur vericidir, eger biri "onur" gibi belirsiz bir kelimeyi kullan mak zorundaysa... Bayan Stavrogin sordu: - Bu... yanlis anlasilan olaya tanik oldugunuzu mu anlatmak istiyorsunuz? Peter, aceleyle: - Sadece tanik olmakla kalmadim, bu olaya ben de kismen karistim, diye cevap ver

di. - Bunun, bana karsi daima ok iyi ve anlayisli olan, benden hi bir seyini saklamayan Bay Stavrogin'i g cendirmeyecegine dair bana s z verirseniz ve bunu a iklamakla ona b y k bir yardiminiz olacagina tamamen inaniyorsaniz... - Garip sey, kuskusuz ki onu memnun edecektir; bana d senin b y k bir g rev oldugunu da kabul ediyorum. Bunu benden isteyecegine de inaniyorum. Birdenbire, havadan d ser gibi ortaya ikan bu centilmenin, baskasiyla ilgili bir ol ayi anlatmakta g sterdigi bu asin istek, olagan davranislarin disinda bile olsa, g aripti. Fakat, Bayan Stavrogin'in zayif noktasini bulmus ve kadini kandirmayi ba sarmisti. O zamanlar, adamin ger ek karakteri hakkinda bilgim olmadigi gibi, niyet inden de haberim yoktu. Bayan Stavrogin, dikkatle ve bir bakima gururuna dokundugundan t r ekingenlikle: - Devam edin, dinliyorum, dedi. Peter, makine gibi konusmaya basladi. 218 - Aslinda anlatacak fazla bir sey yok ve dogrusunu s ylemek gerekirse buna bir ola y bile denemez. Ama, sunu s ylemeye cesaret edebilirim ki, isi olmayan bir roman y azari, bu olaydan bir roman meydana getirebilir. Olduk a ilgin , k k bir olaydir, Bayan Drozdov ve eminim ki Bayan Lisa bile bunu grenmekten memnun kalacaktir; nk , bu olayi n i inde, zellikle garip olmasa da, olduk a g l n bir ok sey vardir. Bes yil nce, Bay Stav in, bu adamla Petersburg'da tanisti... yani, surada agzi bir karis a ik duran ve a ldanmiyorsam buradan siyrilip ka mak isteyen Bay Lebyatkin'le tanisti. Bagislayin, Bayan Stavrogin. Ama, buradan savusmaniza salik vermem, azizim levazim subesini n emekli subayi, g r yorsunuz ya, sizi ok iyi hatirliyorum. Hesap vermek zorunda kala caginiz, burada evirmekle ugrastiginiz dolaplarin hepsinden, Bay Stavrogin'le ben im haberimiz oldugunu unutmamalisiniz. Tekrar bagislamanizi dileyecegim, Bayan S tavrogin. O g nlerde, Bay Stavrogin, bu centilmene 'benim Falstaff'im derdi. Birden a iklamak geregini duymus olacak ki: - "Falstaff" eski bir palya o olmali, diye devam etti. Herkesin g ld g ve herkesin g lmes ine g z yumdugu ve bunun i in de para aldigi bilinen bir palya o olmali. O g nlerde, Bay Stavrogin, olduk a... s yle s yleyebilir miyim?... Petersburg'da olduk a eglenceli ve d egisik bir hayat yasiyordu. Korkarim ki, baska bir ifadeyle anlatmam m mk n olmayaca k; nk , Bay Stavrogin, hi bir zaman mitsizlige kapilmayan ve herhangi bir isle ugrasmay i k mseyen bir kimsedir. Sadece o zamanlardan s zediyorum, Bayan Stavrogin. Lebyatkin' in, bir kiz kardesi vardi... biraz nce burada oturan kizcagiz. Agabey ve kardesin kendilerine ait bir yerleri yoktu. nlerine neresi ikarsa orada yasarlardi. Bu ada m, kemerli ge itlerin altinda resmi elbisesi ile dolasir; biraz iyi giyimli yayala rin n n keserek dilenir ve topladigi parayi da i kiye yatirirdi, Kiz kardesi ise, yari tok yari a otururdu. Hizmet ilik yaparak kazandigi birka kurus parayla yasamaya alis irdi. Korku verici bir yasantiydi bu. O g nlerde Bay Stavrogin'i de garipliginden t r e ken, o yan mahallelerdeki sefil hayattan s zedecek degilim. Sa219dece o zamanin belirli olaylarindan s z edecegim, Bayan Stavrogin; oradaki haya tin garipligi ise, Stavrogin'in kendi ifadesiydi. Benden fazla bir sey saklamaz. Bir ara, Bay Stavrogin'le karsilasan Bayan Lebyatkin, deta ona vurulmustu. O g nk h aliyle Bayan Lebyatkin' in kirli yasantisi i inde bir pirlanta gibiydi. Duygulan a nlatmakta pek usta olmadigimdan onlara deginmeyecegim; fakat, orada bulunan ayak takimi daima kizla alay ediyor ve kiz da buna son derece z l yordu. Onunla her zaman alay ederlermis; ama, kiz bunun farkina bile varmazmis. Tabii, o zamanlar bile k izin aklindan zoru varmis; ama, simdiki kadar degil. Onun k kken zengin bir hanim ta rafindan yetistirilmis olduguna inanmam i in bazi nedenler var. Bay Stavrogin onun la hi ilgilenmemisti. Hemen hemen b t n vaktini, yagli, pis k gitlarla ge irir ve Devlet memurlari ile meteligine oyun oynardi. Fakat g n n birinde, kizcagiza k t davranan memu rlardan birini (neden basitti sanirim) ensesinden yakaladigi gibi birinci katin penceresinden firlatip sokaga atti. Hakarete ugramis, masum ve zavalli bir kiza karsi yapilan bu hareket, s valyece yapilmis bir hareket degildi; b t n olay kahkaha t ufani i inde ge misti ve Bay Stavrogin en ok g lenler arasindaydi! Sonunda her sey nese yle bitince, tekrar dostluk kurulmus ve pun i ilmeye baslanmisti. Fakat, hakarete u gramis olan kiz, onun bu hareketini hi bir zaman unutmamisti. Sonunda, tabii, kiz aklini tamamen kaybetti. Yine s yl yorum, duygulari anlatmakta ok beceriksizim; ama, kizin olayinda, hayal en nemli rol oynamistir. Ve sanki zellikle yapiyormus gibi, B ay Stavrogin kizin bu hayalini kuvvetlendiriyordu; ona g lecegi yerde, b y k bir saygi

yla davranmaya baslamisti. O siralarda orada bulunan Kirilov; ok degisik karakter de bir kimsedir, Bayan Stavrogin ise son derece serttir; simdi, burada oturdugun dan belki bir g n onunla tanisirsiniz; bu Kirilov, prensip olarak agzini a ip tek ke lime s ylemeyen bu adam, birden parladi. Hatirladigima g re, Bay Stavrogin'e, b yle bi r kiza, bir kontesmis gibi davranmasinin onun hayatini k k nden yikacagim s ylemisti. Sunu da ekleyebilirim ki, Bay Stavrogin, Kirilov'a karsi, belirli bir sinira kad ar, saygi duyardi. Ona nasil cevap ver220 digini tahmin edersiniz? 'Siz, Bay Kirilov', dedi. 'Ona g ld g m onunla alay ettigimi s aniyorsunuz; ama yaniliyorsunuz. Ona saygi duyuyorum, nk , hepimizden ok daha iyi bir insandir'. Ve biliyor musunuz, bunu s ylerken sesinin tonu ok ciddiydi. Bununla be raber, iki ya da ay s resinde onunla, "g naydin" ve "Allahaismarladik" haricinde tek kelime konusmadi. Orada bulunan bir kimse olarak ok iyi hatirliyorum, kiz sonunda , Bay Stavrogin'i, ok d smani ve aile engelleri oldugundan ya da buna benzer nedenl erden t r onu "ka irmayi" g ze alamayan nisanlisi olarak g rmeye basladi. Sunu s yleyebilir m ki herkes egleniyordu bu durumla!... Bay Stavrogin, buraya gelecegi zaman her sey son buldu; yalniz, hatirladigima g re, kizin ge imi ile yakindan ilgilenerek ona , hatiri sayilir bir yillik bagladi; yanilmiyorsam, y z ruble ya da daha fazla. Ney se, diyelim ki, b t n bunlar, zamanindan nce yorulan bir insanin sa maliklari, gariplik leridir. Hatta, Kirilov'un dedigi gibi, hayattan bikmis bir kimsenin, deli ve sa kat bir kizin, isi nereye kadar g t rebilecegini merak etmesinden t r yapilmis bir deney den ibarettir. Kirilov: "En aresiz yaratigi kasten se tiniz', diyordu. 'B t n hayati bo yunca alay edilmeye ve ezilmeye mahk m edilmis oldugunu da biliyordunuz. Bu zavall i kadinin, size olan g l n askindan haberdarsiniz ve bunun nereye kadar varacagini gre nmek i in onu k r kleyip duruyorsunuz.' Fakat, birka kelime dahi konusmadigi deli bir k adinin, kendi kendine kurdugu hayaller y z nden bir insani su lamak ne dereceye kadar dogrudur, acaba? Bazi konular vardir ki, Bayan Stavrogin, bu konularin mantikli olarak tartisilmasi bir yana, onlardan s zetmek bile akillica bir is sayilmaz. Pek l , diyelim ki, biraz gariptir; fakat, bu konuda bundan baska bir sey s ylenebilir mi ? Bununla beraber, bu k c k olayi koskocaman bir konu yapip ikarmislar ortaya. G r yorsunu ya, Bayan Stavrogin, burada d nen olaylardan tamamen habersiz degilim... Bu kadar uzun bir nutuk eken gen birden sustu; ve Lebyatkin'e d necegi anda, Bayan S tavrogin onu durdurdu. Son derece heyecanliydi. 221- Bitirdiniz mi, diye sordu. - Hen z degil... yk m tamamlayabilmek i in, kusura bakmazsaniz, su centilmene bazi olayl ar hakkinda basit birka soru sormak istiyorum. Bunlarin neler oldugunu birka dakik a i inde anlayacaksiniz, Bayan Stavrogin. - Simdi degil; gerisi sonraya kalsin, l tfen. Bir dakikanizi rica edecegim. Ah, ko nusmaniza izin vermekle ne kadar dogru davranmisim!... Peter Verkhovensky birden canlandi. - L tfen, sunu dikkate aliniz, Bayan Stavrogin, dedi. Acaba, Bay Stavrogin'e biraz nce sordugunuz soruya, kendisi benim kadar kesin bir cevap verebilir miydi? - Oh, evet, haklisiniz!... - Bazi durumlarda, nc bir kimsenin, olayla dogrudan dogruya ilgili bir kimseye g re, olayi daha rahat a iklayabilecegini s ylemekte hakliydim, degil mi? - Evet... evet... Fakat bir konuda yaniliyorsunuz ve z lerek s yl yorum ki yanilmaniz d evam ediyor... - Ah? Neymis bu? - Biliyorsunuz... fakat oturmaz misiniz, Bay Verkhovensky? -Ah, nasil arzu eders eniz, olduk a yoruldugumu hissediyorum. Tesekk r ederim. Seri bir hareketle bir sandalye aldi ve sandalyeyi yle koydu ki, bir yaninda Baya n Stavrogin, diger yaninda, masanin basinda oturan Bayan Drozdov ve bir an bile g zlerini zerinden ayirmadigi Bay Lebyatkin de tam n nde kalmisti. - Buna gariplik demekle yaniliyorsunuz... . - Oh, b t n sorun buysa... Bayan Stavrogin'in uzun bir konusmaya baslayacagi belliydi. Elini kaldirip Peter 'in konusmasini kesti. - Hayir, hayir, hayir, acele etmeyin, l tfen. 222

Onun konusacagini hisseden Peter hemen dikkat kesildi. - Hayir, bu gariplikten daha y cedir ve hatta, kutsal bir seydir. Gururlu, hayatin bir ok sikintilarini k k yaslardan beri ekmis bir adam; bu adam, sizin ok yerinde kulla ndiginiz gibi hayati "alay" olarak kabul etmistir. Kisacasi, babanizin bir zaman lar ona taktigi Prens Harry adi, onu ok iyi tarif edecektir; ne var ki, benim d s nce me g re, o Prens Harry'den ok Hamlet'i andirir. Baba Verkhovensky, b y k bir agirbaslilikla ve duygulu olarak: -Et vous avez raison (haklisiniz), dedi. - Tesekk r ederim, dostum Bay Verkhovensky. zellikle, Nicholas'in ruh y celigine ve yeteneklerine olan degismez g veninizden t r , size de ayrica tesekk r bir bor bilirim. Ha ta, mitsizlige d st g m zamanlar, bu duygunuzu bana bile asiladiniz. Bay Verkhovensky ileri dogru bir adim atarak: - Chere, chere... (sekerim, sekerim), diye mirildandi. Fakat, bu anda Bayan Stav rogin'in s z n kesmenin tehlikeli olabilecegini d s nm s olacak ki, birden sustu. Bayan Stavrogin, bir siir akiciligiyla konusmasina devam etti: - Nicholas'in yaninda daima, durgun ve yumusak yaradilisli bir Horatio olsaydi, m r nce ona istirap veren, aci ektiren "eglence seytani" nin elinde oyuncak olmaktan belki oktan kurtulmus olacakti. Bu "eglence seytani" deyisi de sizin ok g zel ifadel erinizden biridir, dostum Bay Verkhovensky. Fakat Nicholas'in hi bir zaman bir Hor atio'su ya da bir Ophelia'si olmadi. Onun sadece bir annesi vardi ve bir anne b yl e durumlarda ona ne kadar yardimci olabilirdi? S z n n burasinda Peter'e d nd : - Biliyor musunuz, Bay Verkhovensky, demin anlattiginiz igren toplumlara Nicholas gibilerinin ne kadar kolaylikla girebilecegini simdi daha iyi anliyorum. Simdi o k iyi anliyorum ki, su 223"hayatin alayi", sizin bu ok yerinde ve g zel deyisinizle, g zlerimin n ne a ik se ik se ilmistir. Onun, b ylesine zit bir yasantida, sizin ifadenizle, Bay Verkhovensky, k aranlik bir tabloda, pirlanta gibi parladigina inaniyorum. Ve g n n birinde, bu insa n, herkes tarafindan k t davranislar g ren bir yaratiga rastliyor, bu yaratik, yari d eli ve topaldir; ama soylu bir kalbi ve kisiligi vardir! - Ha, evet, varsayalim ki yle olsun... - Ve bundan sonra, onun herkes gibi zavalliya g lmedigini, anlamiyor musunuz? Ah, siz insanlar! Zavalli kadim, ona hakaret edenlerden korumasindan baska, ona nede n bir "markiz" gibi davrandigini, su Kirilov, her ne kadar Nicholas'i anlayamami ssa da insanlari ok iyi anlayan biri! Anlayamiyorsunuz! Dogrusunu s ylemek gerekirs e, fel ket de bu zitliktan doguyor; eger sanssiz'kadincagiz daha degisik bir ortam da bulunsaydi, muhakkak ki b yle bir hayal alemine dalmayacakti. Bir kadin, sadece bir kadin bunu anlayabilir, azizim Bay Verkhovensky ve ne yaziktir ki... yani, kadin olmamaniz bir yana, her ne hal ise, siz bunu anlayabilecek biri degilsiniz !... - Yani durum ne kadar k t olursa olsun, yine de iyidir, demek istiyorsunuz... sizi o k iyi anliyorum, Bayan Stavrogin, ok iyi anliyorum. Dinde buldugumuz gibi bir sey ; kisi ne kadar k t kosullar altinda yasarsa yasasin, toplum ne kadar k t ve ezici olu rsa olsun, o insanoglu sonunda cennetlik olacaktir ve b yle olacagini da b y k bir ina tla hayal eder durur; y zlerce din adami da b yle d s nd klerine ve bu isteklerini ellerin den geldigi kadar k r klediklerine g re... sizi ok iyi anliyorum, Bayan Stavrogin, mera klanmayin. - S ylemek istedigim tamamen bu degil; fakat s yleyin bana, acaba Nicholas da, su be dbaht organizmadaki hayali yikmak i in g lmeli, (Bayan Stavrogin'in organizma kelime sini neden kullandigini anlayamadim) diger memurlarin yaptigi gibi onunla alay e dip, ona k t m davranmaliydi? Nicholas'in Kirilov'a, "ona g lm yorum" dedigi zamanki o s oylu merhametini ger ekten anlamadiniz mi? Oh, ne soylu, ne kutsal bir cevap!... 224 Baba Verkhovensky mirildandi. - Sublime... (Y ce) - Ve sunu da hatirlayin ki, o zannettiginiz kadar zengin de degildir. Zengin ola n benim, o degil. O zamanlar ise, benden bir kurus dahi talep etmiyordu. Peter Verkhovensky olduk a sabirsiz bir anlamla: - Anliyorum, hepsini anliyorum, Bayan Stavrogin, dedi.

- Oh, tam benim karakterim! Kendimin bir kopyasini Nic-holas'ta g r yorum. Bu gen ligi , karanliklara karsi yumusakligi ve fkeli atilganligi hatirliyorum. Ve eger birbi rimizle daha iyi dost olursak, Bay Verkhovensky, bana sorarsaniz bunu g n lden istiy orum; zellikle size karsi b y k bir s kran borcum var... belki o zaman daha iyi anlayac aksiniz... Peter Verkhovensky birden mirildandi: - Ah, inanin ki ben de b yle arzu ediyorum, Madam. - Bir insanin bencil olmayan hislerin k rl g nde, hi bir bakimdan bagdasamayacagi, ilk f irsatta insana en k t acilari ektirmeye hazir bir kimseye, nasil baglanabildigini; h er seye ragmen, b yle bir insani kendisine lk diye nasil kabullendigini anlayacaksin iz. B t n umutlarin o kimseye nasil baglandigini, t m umutlarinin onda nasil toplandig ini, neden oldugunu bilmeden b t n hayat s resinde onu nasil sevdigini, belki de degme digi i in, kim bilir, ok iyi anlayacaksiniz... Oh, b t n hayatimca nasil aci ektim bilem ezsiniz, Bay Peter Verkhovenskyy!... Baba Verkhovensky, y z nde b y k bir aci izi, bakislarimi yakalamaya alisti; ama, tam vak tinde basimi baska tarafa evirdim. -... ve pek yakin bir ge miste, son zamanlarda., oh, Nicholas'a ne kadar haksiz da vrandim! Bana inanmazsiniz; ama, her taraftan z nt duyuyordum, herkesten, b t n... d smanl arimdan, dostlarimdan, her t rl aptal, degersiz insanlardan; herkes bana aci veriyo rdu. Zannedersem dostlarim, d smanlarimdan ok aci veriyor225lardi bana. Ilk imzasiz mektubu g nderdikleri zaman, inanmayacaksiniz, Bay Pete r Verkhovensky; fakat, bana karsi girisilen bu kadar soysuzluga karsi duracak g c m y itirmistim. Bu k kl g m hi bir zaman unutamayacagim!... Peter Verkhovensky birden canlanar k: - Bazi imzasiz mektuplardan s zedildigini duymustum, dedi. Fakat tasalanmayin, nk , bu mektuplari kimin yazdigini hemen grenecegim. - Fakat, burada ne esit dolaplarin d nd r lmekte oldugunu hi bir zaman anlayamazsiniz! Ha tta, zavalli Bayan Drozdov'u bile bu mektuplarla zd ler. Onun b yle mektuplarla ilgis i nedir? Sonra, son derece duygulu, az da olsa, magrur bir k mseme ile Bayan Drozdov'a d nerek ekledi: - Bug n size son derece haksizlik ettigimi sanirim, sevgili Praskovya! Bayan Drozdov isteksiz bir tavirla mirildandi: - Oh, bunun st nde bile durma, dostum. Bana sorarsaniz, bu konusmalara bir son verm eliyiz... o kadar ok konusuldu ki... rkek bakislarini yine Lisa'ya evirdi; fakat, Lisa, Peter Verkhovensky'ye bakiyordu . Bayan Stavrogin birden: - Bu mutsuz yaratigi, deli kadini, kalbinden baska her seyini yitiren bu zavalli kadini, evlatlik edinmeye su anda karar verdim, diye haykirdi. Yerine getirmem gereken kutsal bir g revdir bu. Bu g nden itibaren onu himayeme aliyorum! Peter Verkhovensky birden heyecanlanip, canlaniverdi. - Bu bir bakima ok yerinde bir karar. z r dilerim, fakat konusmami hen z bitirmemistim . Tartismak istedigim o kadinin korunmasidir. O zaman Bay Stavrogin ayrildiginda konusmama biraktigim yerden devam ediyorum. Bayan Stavrogin, buradaki su centil men, su ayni Bay Lebyatkin, kiz kardesine ayrilan bu parayi istedigi gibi harcay abilecegi d s ncesine saplandi ve bunu da yapti. 226 O zaman bu paranin Bay Stavrogin tarafindan nasil d zenlenmis oldugunu tam olarak bilmemekle beraber bir yil sonra, Bay Stavrogin'in Avrupa'dayken, durumdan haber dar edilmesi ve yeni bir d zen yapmasi gerekiyordu. Bu yeni d zenin ayrintilarindan da haberim yok; ama, bu gen kadinin, g zel bir yere yerlestirildigini biliyordum ve orada tam anlami ile bakilacakti. Tabii, b t n bunlar dost a bir anlayisla yapilmisti . Ne demek istedigimi anliyorsunuz, degil mi? Peki, Bay Lebyatkin'in ne yapmaya karar verdigini tahmin edersiniz? Her seyden nce, bu gelir kaynagini bulmak i in ali smaya basladi. Yani, kiz kardesini nereye sakladiklarini grenebilmek i in yapmadigi kalmadi. Kisa bir s re nce, kiz kardesinin yerini buldu ve kizin zerinde hak idida ederek onu, yerlestirildigi manastirdan alarak buraya getirdi. Burada kiza bakmi yor; onu d v yor ve a birakiyordu. Nasil oldugunu bilmiyorum, Bay Stavrogin'den y kl bir para aldiktan sonra, t m parayi i kiye yatirdi. Bay Stavrogin'e tesekk r edecegi yerd e, onu tehdit etmeye, ondan daha y kl para istemeye ve yillik tahsisin eline verilm

edigi takdirde t rl yalanlarla onu rezil edecegini s ylemeye basladi. Ve b ylece, Bay S tavrogin'in istekle verdigi parayi hara gibi almak istedi. Buna ne buyurulur? Bay Lebyatkin, simdi s yleyin bakalim, anlattiklarimin hepsi de dogru mu? Sessizce, g zlerini yere dikmis duran Y zbasi seri bir iki adim atti ve rengi morard i, - Bana karsi ok zalimce davrandiniz, efendim, dedi. - Zalimce demekle ne kastediyorsunuz... neden? Fakat, kusura bakmazsaniz, zul m ya da merhametten daha sonra konusacagiz; simdi, ilk soruma cevap vermenizi istiye cegim: S ylediklerim dogru mu, yanlis mi? S ylediklerimin dogru olmadigini s yleyecek olursaniz, bu husustaki d s ncelerinizi hemen duymak isteriz. Y zbasi: -Ben... siz de biliyorsunuz, efendim.. diye mirildandi ve birden sustu. Sunu a iklamam gerekir ki, Peter Verkhovensky bir sandalyede 227bacak bacak st ne atmis otururken, y zbasi ayakta ve onun n nde b y k bir saygiyla duruy rdu. Y zbasi Lebyatkin'in saskinligi, g r n se g re Peter Verkhovensky'nin hosuna gitmemisti; y z bir an i in b y k bir fkeyle burustu. Anlamli anlamli Lebyatkin'e bakarak: - Herhangi bir sey s ylemek olasiliginiz yok mu? diye sordu. Eger varsa, l tfen basl ayin... bekliyoruz. - Siz de biliyorsunuz ki, efendim, bu konuda bir sey s yleyemem. - Bilmiyorum. Ger ekten yeni duyuyorum! Neden bir sey s yleyemezsiniz? Y zbasi susuyordu. G zlerini yerdeki sabit bir noktaya dikmisti. - Izin verirseniz gideyim, efendim, dedi. - Fakat, size sordugum sorunun karsiligini vermeden degil. S ylediklerim dogru muy du? Lebyatkin, g zlerini kendisini harap eden adama kaldirdi. Alnindan ter bosaniyordu . - Dogrudur, efendim. - S ylediklerimin hepsi de dogru mu? -Evet, efendim, hepsi dogrudur. - S yleyecek ya da ekleyecek bir seyiniz yok mu? Bizim haksizlik ettigimizi d s n yorsan iz, a ik s yleyin. Reddedin. S ylenenlerden hoslanmadinizsa, y ksek sesle s yleyin. - Hayir, efendim, hi bir sey yok. - Bay Stavrogin'i son zamanlarda tehdit ediyor muydunuz? . - Bu... bu... daha ok i kiden oldu, efendim. Birden basini kaldirdi. Kendisini kayb ederek: - Efendim, aile gururu ve degersiz y zkarasi insanoglunun arasinda haykirirsa, o z aman da... o zaman da insanoglu su lu olur mu, diye k kredi. 228 Peter Verkhovensky delici bakislarini Lebyatkin'in g zlerine dikti. - Simdi ayik misiniz, Bay Lebyatkin? - Evet efendim, sarhos degilim. - Aile gururu ve degersiz y zkarasi demekle ne kastettiniz, efendim? Y zbasi yine duruldu. - Kimse i in s ylemis degilim, diye geriledi. Bunu s ylerken kimseyi d s nm yordum... sadece kendi kendimle konusuyordum. - Tahmin ederim ki, sizin ve sizin gibilerin yasantilari hakkinda ettigim s zlerde n t r , degil mi? ok alingansiniz,Bay Lebyatkin. Ama, kusura bakmazsaniz, yasantinizin ger ek y n n hen z anlatmis degilim. Ama anlatacagim; fakat, hen z ger egi t m y nleriyle a aya baslamadim. Lebyatkin birden canlandi ve vahsi bakislarini Peter'e dikti. - Efendim, ancak ayilmaya basliyorum. - Anliyorum!... Ve sizi ayiltan da, ben miyim? - Evet, efendim, beni ayiltan sizsiniz. D rt yildan beri, bulutlu bir g ky z n n altinda u yumustum. Simdi gidebilir miyim, efendim? - Gidebilirsiniz, ancak Bayan Stavrogin'in... Bayan Stavrogin elinin bir hareketi ile onunla yapacak bir isi olmadigini belirt ti. Y zbasi egilerek salondakileri selamladi; kapiya dogru iki adim atti; birden durdu ve elini kalbinin st ne bastirarak bir sey s ylemeye alisti. Fakat, tek kelime s yleyem eden salondan ikti. ikarken o sirada salona girmek zere olan Stavrogin'e arpti. Stav

rogin hemen kenarci ekildi; fakat, Lebyatkin, onun tam n nde duruyor, boa yilani g rm s tavsan gibi ona bakiyordu. Bir dakikalik duraksamadan sonra, Stavrogin eliyle y zb asiyi iterek salona girdi. 229Neseli ve huzur i ine g r n yordu. Belki de bizim bilgimiz olmayan tatli bir olaya ta nik olmustu. Bir seyden t r son derece neseli oldugu ilk bakista anlasiliyordu. Bayan Stavrogin daha fazla bekleyemeyerek yerinden kalkti. - Beni bagislayacak misin, Nicholas? Fakat, Nicholas sadece g ld . Sonra i ten gelme sakaci bir tavirla: - Her seyi grenmis oldugunuzu anliyorum, diye haykirdi. Buradan ayrildiktan sonra arabada giderken, size cevap vermeden ayrilmamin ok garip oldugunu, belki size h er seyi anlatmam gerektigini d s nm st m. Fakat, Peter'i yaninizda biraktigimi hatirlayi nca bu endiseden kurtuldum. Konusurken seri bakislarla salondakileri s z yordu. Bayan Stavrogin, heyecanla: - Garip yaradilisli bir kimsenin, Petersburg'da basindan ge en k k bir macerayi, Bay V erkhovensky'den dinledik, dedi. Daima soylu ve kutsal hisleri olan, delice davra nislari bulunan s valye ruhlu bir kimsenin basit bir yk s ... Nicholas g lerek: - S valye ruhlu, ha? Hey Ulu Tanrim, isi bu kadara mi vardirdin? dedi. Bununla beraber, bu kez, Peter'in bu kadar aceleci olmasi hosuma gitmis g r yordu. Peter'le kisa bir s re bakistiktan sonra: - Peter'in evrende tek baris yapici insan oldugunu bilmelisiniz, anne, dedi. Hay attaki rol , aliskanligi, hastaligi budur ve onu, zellikle bu erdemlerinden dolayi size tavsiye etmeliyim. Burada size anlattiklarini tahmin edebiliyorum. Anlatmay a basladigi zaman neler bulup ortaya ikardigini tahmin edemezsiniz. Kitaplik gibi bir kafasi vardir. Ve l tfen, sunu hatirlayin ki, bir realist olarak yalan s yleyem ez ve ger ekleri oldugundan fazla ger ek yapar. Bunlari s ylerken bakislarim h l salonda dolastiriyordu. 230 - Bu bakimdan a ik olarak anlayabilirsiniz ki, sizin, benden z r dilemeniz gerekmez, anne. Bu davranislardan sorumlu bir ka ik varsa, o da benim. Demek oluyor ki, her sey s ylenip yapildigina g re, burada saldigim n s rd rmem gerekir. S z n n burasinda annesini i ten gelen bir sevgiyle kucakladi. Sonra, sesine kuru bir an lam vererek ekledi: -Her sey anlatilip a iklandiktan sonra, bu konu zerinde daha fazla durmamak gerekiy or. Bayan Stavrogin, onun ses tonundaki anlami sezmekle beraber, heyecani yatisacagi na b sb t n artmisti. - Bir aydan nce gelmeni beklemiyordum, Nicholas, dedi. - Tabii, size her seyi anlatacagim, anne; ama simdi... S z n burada keserek, Bayan Dr ozdov'a dogru y r d . Fakat, Bayan Drozdov, onun aniden ikagelisi ile saskinligi s yle dursun basini evirip, ondan yana bir kere olsun bakmamisti. Simdi yeni yeni d ertler i indeydi; y zbasinin odadan ikarken Nicholas ile arpismasindan bu yana, Lisa, i in i in g lmeye baslamisti ve simdi g lmesi kontrol edemedigi kahkaha halini almisti. Y z kipkirmizi olmustu. Biraz nceki zg n hali ile simdiki neseli hali arasinda b y k fark ardi. Stavrogin, annesi ile konusurken Lisa, Bay Drozdov'a yaklasmasi i in iki ker e isaret etmisti. Sanki, kulagina bir seyler fisildamak istemisti; fakat, adamca giz kulagini ona dogru yaklastirdigi sirada yine kahkahalarla g lmeye koyulmustu. Sanki, zavalli Bay Drozdov'un haline g l yormus gibiydi. Lisa, kendisini tutmaya alis arak mendilini agzina bastirdi. Nicholas, b y k bir i tenlikle ve masum bir tavirla on u selamlamak i in d nd . Lisa, abuk abuk konusarak: -L tfen, beni bagislayin, dedi. Kuskusuzki... Bay Drozdov'la tanismistiniz. Tanrim , boyunuz ne kadar da uzun, Maurice! Tekrar g lmeye basladi. Evet, Bay Drozdov uzundu, ama, Lisa' nin dedigi kadar degi l. 231Lisa yine kendisini tuttu. Hatta, biraz da sasirmis g r n yordu. G zleri parlayarak: - Geleli... ok oluyor mu? diye mirildandi. Nicholas, dikkatle Lisa'yi inceleyerek : - Oh, iki saatten biraz fazla oluyor, diye cevap verdi. Sunu da a iklamaliyim ki, Nicholas genellikle ekingen ve nazikti. Fakat, simdi neza

keti bir yana birakip, tamamen degismisti ve hatta bikkin bir g r n s vardi. - Peki, nerede kalacaksiniz? - Burada. Bayan Stavrogin de Lisa'yi inceliyordu; fakat birden aklina bir d s nce geliverdi. O glunun yanina giderek: -Fakat, bu kadar saatten beri nendeydin, Nicholas, diye sordu. Tren saat onda ge liyor. - nce Peter'i, Kirilov'u ziyarete g t rd m. Peter'e Mat-veyeva'da rastladim, sehrimizd en istasyon nceki bir kasaba. Ve ayni kompartimanda yolculuk ettik. Peter Verkhovensky s z aldi: - Sabahtan beri Matveyeva'da tren bekliyordum. Trenin son vagonlari raydan ikmist i. Az kaldi bacaklarim kiriliyordu. Lisa: - Bacaklariniz mi kiriliyordu! diye haykirdi. Annecigim, ge en hafta biz de Matvey eva'ya gitmek istemistik, gitseydik, bizim bacaklarimiz da kirilabilirdi! Bayan Drozdov ha ikartarak: - Tanri korusun! dedi. - Annecigim, annecigim, sevgili annecigim, ger ekten de iki bacagimi kirmis olsam, korkmamalisin. Bacaklarimi ger ekten de kirabilirim. Her g n deliler gibi kosup dur dugumu kendiniz s yl yordunuz. Topal oldugum zaman beni y r y se ikarir miydin, Maurice? 232 Tekrar kahkahalarla g lmeye basladi. - Eger topal olursam, sizden baskasi ile ger ekten ikamam. Bundan hi kuskunuz olmasi n. Fakat, ya tek bacagimi kiracak olursam! Bunun bile b y k bir seref olacagini s yley ecek kadar nazik olun bari! Bay Drozdov, can sikintisi ile kaslarini atarak: - Bir bacaginiz oldugundan mi seref duyacagim, diye mirildandi. - Fakat beni gezdirebileceksiniz; sadece siz, baska kimse degil. Bay Drozdov'un kaslari biraz daha atildi. - O zaman bile, siz beni gezmeye g t r rd n z, diye mirildandi. Lisa, panige kapilarak: - Tanrim, saka yapmaya alistigimi fark etmediniz mi? diye haykirdi. Bir daha saki n b yle bir sey yapmaya kalkmayin, Maurice! Fakat, Ger ekten, ne kadar bencil bir in sansiniz! Sizin hesabiniza, kendi kendinizi aldataginizi s yleyecegim. Aksine, sab ahtan aksama kadar, bacaksiz daha ilgin oldugumu s yleyip dururdunuz. Oysa, bir sey var ki, bunun n ne ge mek m mk n olmaz sanirim; siz ok uzun boylusunuz, ben bacaksiz olun ca sizin yaninizda ok kisa kalacagim; o zaman beni kolunuza takip nasil gezdirece ksiniz, merak ediyorum? Hayir, o zaman tamamen uygunsuz oluruz! Sarsila sarsila g lmeye basladi. Sakalari ve imalari ok basit olmakla beraber, herh angi bir basarinin pesinde olmadigi da belliydi. Peter, bana fisildadi. - Isteri! abuk tarafindan bir bardak su getirmeleri gerekir! Hakliydi. Bir dakika sonra herkes Lisa'nin basina s st ve derhal su getirildi. Lisa, sevgili annesine sarilarak onu pt ve omzuna kapanarak a glamaya basladigi sirada, tekrar basini kaldirip 233dikkatle annesinin y z ne bakti ve kahkahayla g lmeye basladi. Bayan Stavrogin, onl ari, Dasha'nin daha nce girmis oldugu kapidan ge irerek odasina ikardi. Fakat, yoklu klari ancak d rt dakika s rd . Simdi, bu unutulmaz sabahin b t n ayrintilarini hatirlamaya alisiyorum. Kadinlarin sa londan ikmasindan sonra (Dasha yerinden bile kipirdamadan oturuyordu), Stavrogin, hepimizin tek tek elini sikmis ve hatir sormustu. Yalniz, oturdugu yerden kimil damayan ve basi g gs ne sarkmis olan Shatov'la konusmadigini ok iyi hatirliyorum. Bay Verkhovensky, onunla nemli konular hakkinda konusmaya niyetleniyordu ki, Nichola s onu dinlemeden Dasha'nin yanina kostu. Ama, tam yari yolda, Peter Verkhovensky , onun n n kesti ve onu s r klercesine pencerenin n ne g t r p bir seyler fisildamaya basl anlamlarina bakilacak olursa bunlarin nemli seyler oldugu anlasiliyordu. Stavrogi n, dudaklarinda soguk bir tebess mle, kendisine s ylenenleri dalgin dalgin dinliyord u. Tavirlarinda oradan bir an evvel kurtulmak istermis gibi bir g r n s vardi. Hanimlar d nd g nde pencereden ayrildi. Bayan Stavrogin, Lisa'yi eski yerine oturtarak, hi olma zsa on dakika daha dinlenmesi gerektigini ve temiz havanin sinirlere pek iyi gel

ecegini sanmadigini s yledi. Lisa'nin zerine titrer gibi bir hali vardi. Kendisi de onun yanina oturdu. Serbest kalan Peter, hemen onlarin yanina kosarak neseli bi r konusmaya daldi. Iste o zaman, Stavrogin agir adimlarla Dasha'nin yanina gitti . Dasha, onun yaklastigini g r nce g zle g r lebilir derecede titredi ve y z kizararak ayaga firladi. Nicholas, y z nde olduk a garip bir anlamla: - Sizi tebrik etmem gerekiyor... yoksa tebrik i in biraz erken mi, dedi. Dasha, cevap verdi; ama, s ylediklerini duyamadim. Nicholas, sesini biraz y kseltere k: - D s ncesiz davrandigim i in z r dilerim, dedi. Fakat biliyorsunuz, bana zellikle duyurul du. Biliyor muydunuz? 234 -Evet, zellikle size duyuruldugunu biliyorum. Nicholas g lerek: - Tebriklerimle isinize engel olmadigimi umarim, dedi. Ve eger Bay Verkhovensky. .. Peter, birden onlardan yana y r d . - Ne oluyor? Tebrik edilecek ne var? S izi ne nedenle tebrik etmeliyiz, Bayan Sh atov? Onun i in degildir, herhalde? Y z n z n kizarmasindan dogru tahmin ettigimi anliyorum. Ve kuskusuz, g zel, soylu kizlarimi zi baska neden tebrik edebiliriz ki? Ve baska hangi tebrik onlarin y zlerini kizar tir? Eh, benim de tebriklerimi kabul buyurun, eger tahminlerimde yanilmiyorsam t abii. Ve parami da verin bakalim! Hatirlarsaniz Isvi re'de, evleneceginize dair ba hse girmistik, yle degil mi? Ah, evet, Isvi re dedim de hatirladim, neler d s n yorum! As linda buraya da bir is i in gelmistim; ama, hemen hemen unutmustum. S yleyin bana... S z n n burasinda seri bir hareketle babasina d nd . . - ...Isvi re'ye ne zaman gidiyorsunuz? Bay Verkhovensky birden sasirdi. - Ben...Isvi re mi, diyebildi. - Garip sey, gitmiyor musunuz? Fakat evleniyorsunuz, degil mi? yle yazmamis miydi niz? Bay Verkhovenky: -Pierre! diye haykirdi. -Pierre... ne demek istiyorsunuz? M mk n oldugu kadar abuk olarak fikrimi grenmek iste diginize g re, bu evlenmeye karsi olmadigimi bildirmek i in kosarak geldigimi s ylemem den memnun olursunuz sanirim. Soluk almak i in durduktan sonra devam etti: - Fakat, mektubunuzda yazdiginiz gibi "kurtarilmak" zorundaysaniz, her zamanki gibi yardiminiza kosmaya hazirim. Evlenecegi dogru mu, Bayan Stavrogin? 235Seri bir hareketle Bayan Stavrogin'e d nm st . - D s ncesizlik etmedigimi umarim. B t n sehir halkinin bu evlenmeden haberi oldugunu ve kendisini tebrikleri ile rahatsiz ettiklerini, bu nedenle, daima geceleri y r y se ikt igini yazmisti. Mektubu halen cebimde. Fakat, inanir misiniz, Bayan Stavrogin, m ektuptan bir sey anlayamadim. Ne basi belli ne de sonu! Yine babasina d nd . - Bana sadece bir seyi s yleyin, efendim, sizi tebrik mi edecegim yoksa, kurtaraca k miyim? Inanilmaz gibi g r necegini biliyorum; ama, bir satirinda d nyanin en mutlu d iger satirinda ise en bedbaht adami oldugunu yaziyor. nce, onu affetmemi istiyor. B yle yazmakta haklidir diyelim; fakat, yine de sunu s ylemeliyim. D s n n bir kere, adam cagiz b t n hayati boyunca beni sadece iki kere g rm s ki, bu da kazayla olmus ve simdi de nc defa da evleniyor, birden evlenmekle bana karsi olan babalik g revlerini yapamay acagindan dolayi yanip yakiliyor. Kilometrelerce uzaktan bana yalvariyor ve ona kizmamami, evlenmesine izin vermemi diliyor! L tfen g cenmeyin, efendim. Yasinizin g eregi olabilir. Genis fikirliyim ve sizi su lamiyorum. D s nelim ki size onur veriyor falan, fil n. Fakat, yine de asil derdinizin ne oldugunu anlayamiyorum. Mektubunuz da Isvi re'deki g nahlar' dan dem vuruyorsunuz.'Evleniyorum', diye yaziyor. "Belki b ir esit g nahtan, belki de baska birinin g nahindan dolayi.' Ya da her ne ise... kisa casi, "g nahlar'. 'Kiz', diyor. 'Ger ekten bir hazinedir.' Fakat ona 'degersiz' oldu gunu s yl yorsunuz. Tabii, bu sanirim sizin tarziniz. Fakat, tahminimce, bu 'g nahlard an' ya da kosullardan t r , kiliseye ve sonra da isvi re'ye gitmeye zorlaniyorsunuz. Bu bakimdan, her seyi y z st birakip gelmemi istediniz. Siz bundan bir sey ikarabiliyor musunuz? Oysa... y z n z n anlamindan da anliyorum ki...

Cebinden ikardigi mektubu sallayarak salondakilere bakiyordu. Dudaklarinda masum bir tebess m vardi. '' - ... bir seylere engel olmak zereyim. Galiba baltayi tasa vurmak zereyim. Hi olmaz sa inaniyorum ki... benim samimi ge236 vezeligimden ve Bay Stavrogin'in de s yledigi gibi aceleciligim y z nden... Tekrar babasina d nd . - Anliyorsunuz, ya, efendim... burada dostlarin arasinda oldugumu d s nd m, daha dogru su sizin dostlarinizin arasinda oldugumu d s nd m, efendim, sizin dostlariniz. Aslinda , burada yabanci olan benim ve g r yorum... g r yorum ki hepiniz bir seyler biliyorsunuz ve bildiginiz bu seyi bilmeyen sadece benim. Bakislarini h l salonda dolastiriyordu. Bayan Stavrogin, y z sararmis, dudaktan fkeden titreyerek Peter'in yanina gitti. - Demek Bay Verkhovensky, size, isvi re'de islenmis baskasinin g nahlari ile evlenec egini ve onu "kurtarmak" zere hemen gelmenizi yazdi... Kullandigi kelimeler bunla rdi, degil mi? Peter endiseye kapilmis gibi, eskisinden daha abuk konusmaya baslayarak: - Yani demek istedim ki, burada d nen bir seyler varsa, benim bunlardan haberim yo k, dedi. Sonra, ne var ki, b yle yazmak tamamen onun su u. Iste mektubu. Biliyor mus unuz, Bayan Stavrogin, son birka aydir mektuplarinin ardi arkasi kesilmek bilmedi . yle oldu ki, ogu zaman mektuplarini sonuna kadar bile oku-yamadim. Gevezeligimde n dolayi bagislamalisiniz, baba; fakat, sunu samimiyetle s ylemelisiniz ki, bu mek tuplari laf olsun diye yaziyordunuz, aslinda onlari okuyup okumamam zerinde durmu yordunuz. L tfen, l tfen g cenmeyin. Neticede, akraba degil miyiz? Fakat, bu mektubu, Bayan Stavrogin, bu mektubu, sonuna kadar okudu. Bu 'g nahlar', efendim, bu 'baska sinin g nahlari', bizim birtakim kabahatlerimiz olsa gerek. Ve bahse girerim ki bu kabahatler nemsiz seylerdir. Fakat, bu k k kabahatleri, biz b y tmeye alisiyoruz. Anliyo sunuz ya, mali durumumuz zannettiginiz kadar iyi degil ve artik biz bunu bir s ir olarak sak-, layamiyoruz. Biliyorsunuz, k gida karsi da bir tutkumuz var... fak at z r dilerim belki b yle konusmamam gerekirdi... aynca, konunun 237disinda kaliyor... korkarim ki ok gevezelik ediyorum. Fakat, sizi temin ederim , Bayan Stavrogin, beni o kadar korkuttu ki, hemen neredeyse onu ger ekten 'kurtar mak' i in hazirdim. Nihayet, kendimi olduk a utanmis hissediyorum. Neden bogazina bi a gi dayayan ben olayim? Bu kadar merhametsiz bir kimse degilim, degil mi? Burada, drahomadan s zediyor... fakat, buraya bakin, ihtiyar, ger ekten evlenmek istemiyors unuz, degil mi? Bu bizim huyu-muzdur... bos konusmayi severiz... sirf kendi sesi mizi duyabilmek i in... Ah, Bayan Stavrogin, ok fazla ve yersiz konustugum i in beni su ladiginizi biliyorum... Bayan Stavrogin cani sikilmis olarak: - Aksine, dedi. Sabrinizin sonuna geldiginizi g r yorum ve bunun i in de nedenleriniz olmali. Bayan Stavrogin, anlatilanlarda b y k rol olan Peter Verkhovensky'nin i ini d kmesini sin si bir zevkle dinlemisti, (o zamanlar, Peter Verkhovensky'nin nasil bir rol oyna digini bilmiyordum, ama rol n ok beceriksizce oynuyordu) Bayan Stavrogin: - Aksine, diye devam etti. Konustugunuz i in size son derece minnettarim. Siz olma saydiniz, bunlari grenmem m mk n olamazdi. Yirmi yildan beri ilk defa olarak g zlerim a i ldi. Nicholas, siz de, bu olaydan zellikle haberdar edildiginizi s ylemistiniz. Siz e bunu yazip haber veren, Bay Verkhovensky miydi? - Ondan en masum... hem de ok onurlu bir mektup eldim. -Sasirmis oldugunuzu ve kelime bulmakta zorluk ektiginizi g r yorum, bu kadari yeter! Bay Verkhovensky... Birden g zlerinden ates p sk rerek ona d nm st . - ... bana b y k bir iyilikte bulunmanizi isteyecegim. Bizi derhal terk etmek nezak etinde bulunur musunuz? Ve bir daha da kapimdan i eri adiminizi atmayin, l tfen! Okuyuculardan, Bayan Stavrogin'in h l ge meyen 'b y k heyecanini' hatirlamalarini istemel iyim. Bay Verkhovensky'nin su lu 238 olmadigi s ylenemezdi. Ama, o anda beni en ok sasirtan, Peter'in 'su lamalarini', onu n konusmasina mani olmak aklina gelmeden dinlemesi ve Bayan Stavrogin'in kendisi ni evinden 'Kovmasini' b y k bir sogukkanlilikla karsilamasiydi. B ylesine sogukkanli

olabilme g c n nereden almisti? Benim i in a ik olan tek sey vardi: Onun i in ok degerli og u Peter'le karsilasmasi ve zellikle onun s zleri gururunu incitmisti. Bu derin acin in ger ek oldugu g zlerinden anlasiliyordu. O anda onu inciten baska bir sey daha va rdi; yani, al aklik etmis oldugunu kalbinin en derin yerinde hissediyordu. Daha so nra, bunu bana b y k bir i tenlikle itiraf etmisti. Bazen, ger ek bir aci, u ari bir insan i bile birden agirbasli yapabilirdi. Bazi zamanlar, ger ek aci, en aptal bir kisiy i bile, akilli bir adam yapabilirdi. Ger ek acinin zelligi de buydu, zaten. Eger bu b yleyse, Bay Verkhovensky gibi bir adamda, bu degisikliklerin hangisi olabilirdi ? Aslinda, onda b y k bir degisme vardi, tabii bu kisa bir zaman i indi. Tek kelime s ylemeden, Bayan Stavrogin'i b y k bir gururla yerlere kadar egilerek sela mladi. (Yapabilecegi bir seyin olmadigi dogruydu.) Hemen ikip gitmek istiyordu; a ma, kendisine h kim olamadan Dasha'nin yanina gitti. Bayan Dasha, birden heyecana kapildi. Sanki onun ne s yleyecegini pesinen biliyorm us gibi haykirdi. - L tfen, Bay Verkhovensky, bir sey s ylemeyin!... Sonra, abuk abuk konusmaya basladi. Y z nde z nt l bir anlam vardi. - Tanri adina susun!... Size eskisi gibi saygi duyduguma ve yine deger verdigime emin olun... ve... ve... Bay Verkhovensky, siz de benim i in iyi d s n n... bu benim i in her seyden ok nemli. Bay Verkhovensky, Dasha'nin n nde yerlere kadar egildi. Bayan Stavrogin: - Bu seni ilgilendirir, Dasha, dedi. Arzu ettigin gibi hareket etmeye mutlak ola rak serbestsin. nce b yleydi, simdi de b yle ve gelecekte de b yle olacak. 239Peter Verkhovensky, alnina vurarak: - Ulu Tanrim, simdi her seyi b t n iplakligi ile g rebiliyorum ! diye haykirdi. Fakat. .. fakat b t n bunlardan sonra, ben ne duruma d st m!... Sevgili Bayan Shatov, son derec e zg n m!. S z n n burasinda babasina hitap etti. - G rd n z m , ihtiyar, beni ne durumda biraktiniz, ha? Bay Verkhovensky sakin bir sesle : - Pierre, benimle baska t rl konusabilirdin, yle degil mi, dostum? dedi. Peter elini sallayarak: - Bagirmayin, l tfen, dedi. Inanin bana, b t n bunlar, yaslandiginizdan t r sinirlerinizin zayif olmasindan ileri geliyor ve bagirmak sagliginiz i in hi de iyi degildir. Ben i neden uyar-madiginizi s ylemelisiniz; nk , konusmaya nce benim baslayacagimi biliyor olmaliydiniz!... Bay Verkhovensky, delici bakislarini Peter'in g zlerine dikti. - Pierre, burada olup bitenleri bu kadar iyi bildigin halde, bu konuda ger ekten b ir bilgin yok muydu? Bunu mu s ylemek istiyorsun? - Ulu Tanrim! Ne olagan st bir insan! Yasli bir bebek olmaktan ok, insanin y z ne t k ren b r bebeksiniz, ayni zamanda, yle mi? Bayan Stavrogin, ne s yledigini duydunuz mu? Bir ugultudur basladi; fakat birdenbire, kimsenin nasil oldugunu anlayamadigi ol agan st bir durum ortaya ikti. *** Her seyden nce, su ger egi s ylemeliyim ki, son birka dakikadan beri, Lisa tamamen deg ismis, artik bambaska biri olmustu. Annesine ve ona dogru egilmis olan Bay Drozd ov'un kulagina aceleyle bir seyler fisildiyordu. Endiseli, fakat kararli g r n yordu. Nihayet yerinden kalkti, derhal oradan ayrilacaklarmis gibi, Bay 240 Drozdov'un yardimiyla y r yen annesine acele ettiriyordu. Halbuki, burada olanlar so n bulmadan gidemeyecekleri kaderlerinde varmis. K sesinde herkes tarafindan unutulan Shatov (Lisa'ya yakin oturuyordu), tahmin ede rim ki neden t r burada oldugunu bile bilmiyordu; birden yerinden kalkti ve acele et meden salonu ge erek Stavrogin'e dogru y r d . G zlerini bir kere olsun ondan ayir-mamisti . Shatov'un yaklastigini fark eden Stavrogin, belli belirsiz g l msedi; fakat, Shato v karsisinda durunca dudaklarindaki tebess m kayboldu. Shatov'un, hi bir sey s ylemeden ve g zlerini -Stavrogin'in g zlerinden ayirmadan tam ka rsisinda durdugunu fark eden herkes konusmayi kesti; en son susan Peter Verkhove nsky oldu; Lisa ve annesi salonun tam ortasinda kaldilar. B ylece bes saniye kadar bir zaman ge ti; Stavrogin'in y z nde, saskinlik yerine fke izleri belirdi, kaslari ati ldi ve birdenbire...

Ve birdenbire, Shatov, agir yumrugunu kaldirip, Stavrogin'in y z ne var g c yle vurdu. S tavrogin siddetle geriye dogru savruldu. Shatov, herkes gibi avucunun i iyle tokat atmamisti (deyisim dogruysa), onu yumruk lamisti. Yumrugu kocaman, kemikliydi ve zerinde kirmizi t yler ve kirmizimsi iller v ardi. Eger yumruk Stavrogin'in burnuna raslamis olsaydi, burun kemigini kiracagi ger ekti. Fakat yumruk, Stavrogin'in sol yanagina, dudaginin st kismina ve disleri ne rasladi ve dudaklarindan enesine dogru ince bir kan seridi uzandi. Bu davranisi bir igligin takip ettigini hatirliyorum; belki, haykiran Bayan Stavr ogin'di; bunu pek iyi hatirlayamiyorum; nk , salonda yine it ikmiyordu. B t n olay, on sa iye kadar kisa bir zaman i inde olmustu. Bununla beraber, bu on saniye i inde daha baska seyler de oldu. 241Tekrar okuyucularima hatirlatirim ki, Bay Stavrogin korku bilmeyen bir adamdi . D ellolarda, rakibinin tabancasinin karsisinda sogukkanlilikla nisan alir ve ayn i sogukkanlilikla tetigi ekerek rakibini ld r rd . Birisi onu tokatlayacak olsa, degil o nu d elloya agirmak, hemen oracikta ld r rd , sanirim; ger ekten de, karsisindakini, ne yap igini bilerek ld ren cinsten insanlarin sinifina dahildi. Iste, Stavrogin b yle yarad ilista bir adamdi. Zannederim ki, insanin d s nme yetenegini yok eden fkelenmeyi hi ta t-mamistir. Bazen, b t n benligini saran fkeli anlarinda bile kendisini kontrol edebi lmis ve d elloya agirmadan adam ld rd g takdirde Sibirya'ya s r lecegini idrak etmistir. B olmakla beraber, kendisine hakaret eden kimseyi, hi d s nmeden orada l-d r lebilecek kapas itede bir adam olduguna inaniyorum. Son yilda, Stavrogin'i devamli olarak inceliyordum; bu nedenle, onun hakkinda bu satirlari yazarken, onu ilgilendiren bir ok ger egi b t n a ikligi ile biliyorum. Ge miste yasanmis, akla durgunluk veren ser venleri zamanimiza kadar gelmis olan bazi kimse lerle onu karsilastirabilirim. rnegin, isyancilardan L...n hakkinda; L...n'in teh likeye bilerek atildigi, bundan son derece zevk aldigi; tehlikeyi kendisine bir ihtiya saydigi; gen ken, hi bir neden yokken d ello ettigi; Sibirya'da yalniz bir bi akla ayi avina iktigi; Sibirya ormanlarinda, ka ak k rek mahk mlari ile, - bir ayidan daha tehlikeli olduklarindan- karsilasmaktan zevk aldigi s ylenir. Hi kusku yoktur ki, b u efsanevi kimselerin, pek g l korkulan vardi; aksi halde, sakin bir hayat ge irirler ve tehlikeye karsi fiziki bir ihtiya duymazlardi. Onlari en ok etkisi altina alan, bu korkularini yenme ihtiyacidir. Daima bir zafer sarhoslugu i inde bulunmaktan, onlarin stesinden gelecek bir g olmadigini d s nmekten hoslanirlar. S z n ettigim L...n, irya'ya s rg ne g nderilmeden nce, zengin babasinin isteklerine boyun egmek istemedigi i in bir s re a likla kivranmis ve karnini doyurabilmek i in alisarak ekmek parasi kazanm ak zorunda kalmistir. Demek ki, o adam, ugrasi bir ok y nleriyle kabulleniyormus; g c n s adece, ayi avlarinda ve d elloda g stermiyormus demektir. 242 Fakat, ne olursa olsun, o zamandan bu zamana kadar ok yillar ge ti ve zamanimizin s inirli, ne istediklerini bilmeyen yaradilistaki insanlari, ge misin d r st, namuslu ma ceraperestleri ile kiyas bile kabul etmez. Stavrogin, belki, L...n'e yukardan ba kar ve onun i in kahramanlik taslayan bir korkak diyebilir; ama, bunu da y ksek sesl e s yleyemez. Bir d elloda rakibini vurabilir ve ayi avina gidebilir ve gerekirse, k endisini bir ormanda haydutlara karsi savunabilirdi; L., .n kadar korkusuz olabi lirdi; ama b t n bunlari, zevk duymadan, bir sorun karsisinda, bezginlik ve tembelli kle, biraz da bikkinlikla yapardi. fkesine gelince, L...n ve Lermontov'la karsila stirildigi takdirde onlari kat kat geride birakirdi. Belki de, bu iki adamin fkel erinin toplami bile, Stavrogin'in fkesine esit olamazdi; fakat, onun fkesi, soguk, sakin, hatta, fke i in s ylenebilirce, mantikliydi; fkelerin en igrenci ve en korkulu suydu. Tekrarliyorum; o zaman yle d s nm st m ve simdi de ayni sekilde d s n yorum (simdi he ey bitti) ki, Stavrogin, b yle bir tokat yemis olsaydi ya da buna benzer bir hakar ete ugramis olsaydi, kendisine hakaret edeni, d elloya agirmadan hemen oracikta ld r rd . Bununla beraber, i inde bulundugumuz olayda ge enler tamamen baska ve hayret vericid ir. Yedigi yumrugun etkisiyle hemen hemen yere yuvarlanacak kadar kaybettigi dengesi ni bulur bulmaz ve daha yanagina siddetle arpan yumrugun yankisi kocaman salonda kaybolmadan; Shatov'u omuzlarindan yakaladi; fakat, birden ellerini geri ekerek a rkasinda kavusturdu. Tek kelime dahi s ylemedi; fakat Shatov'a bakarken rengi k git gibi bembeyaz olmustu. Oysa, gariptir, g zlerindeki parilti birden kaybolmus gibi g r nd . On saniye sonra g zleri, yanilmadigima eminim, buz gibi ve sakindi. Sadece reng

i son derece soluktu. Tabii, i inde neler ge tigini bilemem, onu sadece dis g r n s ile tar if ediyorum. Bir adam iksa ve dayanikliligini l ebilmek i in, rnegin, kor halindeki dem ir bir ubugu yakalasa, on saniye kadar, dayanilmaz aciya katlansa, sonunda bu aci yi yense, bu adam sanirim ki, bu on saniyede Stavrogin'in o anda duyduklarinin a ynen benzerini duyardi. 243G zlerini yere ilk eviren Shatov oldu ve g r n se g re buna mecbur olmustu. Sonra yavas yavas arkasina d nd ve salondan ikti. Fakat ikisi, Stavrogin'e d ogru y r y s gibi olmamisti. Salondan sessizce, omuzlari km s; sanki kendi kendine s yle-n rmus gibi, basi g gs ne d sm s olarak ikmisti. Zannederim ki bir seyler fisildiyordu. Kap iya kadar b y k bir dikkatle y r m st . Ne bir sey devirmis ne de bir seye arpmisti; kapiyi afif e aralamis ve disari s z lm st . Disari ikarken, ensesinin zerinde toplanan sa lar, z le g ze arpiyordu. Sonra, kimsenin konusmasina firsat kalmadan ortaligi canhiras bir feryat yirtti. Lisa'nin, annesini omzundan, Bay Drozdov'u kolundan yakalarak onlari salondan ik armak amaciyla birka kere siddetle ekistirdigini g rd m. Fakat, birden aci bir iglikla baygin olarak yere yuvarlandi. Basini haliya arptigi zaman ikan tok ses h l , kulaklar imdadir. 244 Ikinci B l m GECE Sekiz g n ge ti. Simdi her sey bittikten sonra bu olaylari k k bir tarih olarak yaziyoru m ve olaylarin neler oldugunu biliyoruz; fakat o zamanlar hi bir sey bilmiyorduk y e b t n bunlarin bize garip gelmesi kuskusuz ki ok normaldi. Bay Verkhovensky ve ben, hi degilse, ilk g nlerde eve kapandik ve olaylari uzaktan izledik. Eskiden oldugu gibi ok seyrek olarak disari ikiyor ve grenmeden rahat edemedigi haberleri getiriyo rdum. Atilan yumruk Lisa'nin bayilma olayi ve pazar g n n n diger olaylari hakkinda, sehirde degisik s ylentilerin yayilmis oldugunu s ylemeye gerek yok. Fakat anlayamadigimiz bir husus vardi, o da b t n bu olaylarin bu kadar dogru ve bu kadar abuk nasil yayild igiydi. Bize g re, orada bulunanlarin hi biri, kendilerini de ilgilendiren olaylarin gizliligini bozmak istemezdi. Ayrica, orada olanlari kendi yararlarina da kulla namazdi. Salonda usaklar yoktu; ancak, Lebyatkin bir seyler s ylemis olabilir, fak at bunu fkesinden 245 t r yapmis olamazdi; nk o g n son derece korkmus olarak oradan ayrilmisti (ve d smand korku, ona karsi duyulan fkeyi yok eder); fakat, kendini tutamayip, sirf gevezeli k olsun diye bazi seyler s ylemis olabilirdi. Fakat, Lebyatkin ve kizkardesi ertes i g n, hi bir iz birakmadan ortadan kaybolmuslardi; artik Filippov'un evinde oturmuy orlardi; nereye gittiklerini de kimse bilmiyordu; sanki, yer yarilip i ine girmist iler. Bayan Lebyatkin hakkinda bilgi almak istedigim Shatov, odasina kapanmisti ve tahmin ederim ki bu sekiz g n s resinde hi bir tarafa ikmadigi gibi, isine bile gitm emisti. Beni g rmeyi bile reddetti. Sali g n onu g rmeye gittim ve kapisini aldim. Cevap alamadim; fakat evde oldugunu kesinlikle bildigimden, kapiyi bir kere daha aldim . Birden yatagindan firlayip kapinin n ne geldi ve olanca g c yle haykirdi: "Shatov evd e yok" Bu cevabi aldiktan sonra oradan ayrilmak zorunda kaldim. Bay Verkhovensky ve ben, herhangi bir korkuya kapilmadan, nihayet, sehre yayilan s ylentilere ancak, Peter Verkhovensky'nin neden olabilecegine karar verdik. O ol aydan kisa bir s re sonra, Peter Verkhovensky babasi ile konusurken, olayin herkes in agzinda dolastigim; zellikle, kul pte hep ondan konusuldugunu; vali ve karisinin olaydan en ince ayrintilarina kadar haberli olduklarini g r nce ok sasirdigini israr la s ylemisti. Ilgi ekici baska bir sey daha vardi; pazartesi gecesi Liputin'le kar silastigimda olayi b t n ayrintilari ile farkettim. Bundan da anlasildigina g re, olay dan ilk haberli olanlardan biriydi. Kadinlarin ogu (ve y ksek sosyeteden bazi hanimlar), Mary Lebyatkin'le, yani, onlar in deyisiyle 'esrarli topal' ile olagan st ilgileniyorlardi. Hatta, bazilari onunla tanismak ve iliski kurmak istiyordu. Bu da g sterir ki, Lebyatkinler'i koruyan ki mseler ellerini ok abuk tutmuslardi. Fakat, hemen hemen herkes, Lisa'nin bayilma o layi ile ilgileniyordu. Gen kizin akrabasi, koruyucusu olarak, valinin karisini i lgilendirdigi i in b t n 'sosyete', bu olaya karsi son derece b y k merak g steriyordu. Ve n eler s ylenmedi!... Olayi saran esrar perdesi de gevezeliklerine yardimci oluyordu ; her iki evin

246 kapisi da siki siki kapatilmisti; Lisa'nin y ksek atesle yattigi s yleniyordu; ayni seyler Stavrogin i in de s ylenmekteydi; bir disinin kirilmis oldugu ve yanaginin si stigi hakkinda olmadik dedikodular yapiliyordu. Hatta, orada burada, yakin bir g elecekte, sehrimizde olacak cinayetlerden bile s z ediliyordu; Stavrogin'in b ylesin e bir hakareti sineye ekemeyecegini ve Shatov'u ld recegini; fakat, bunu Korsika'dak i kan davalarinda oldugu gibi, el altindan yapacagi s yleniyordu. Bu d s nce olduk a ilg in bulunmustu; fakat, y ksek sosyetede bulunan gen lerin ogunlugu, bu s ylentileri, b y k b r igrenti duyarak ve umursamadan dinliyordu; ama, bunun yapmacik oldugu kanisind aydim. Genel olarak, toplumun Stavrogin'e karsi olan d smanligi yeniden filizlenmi sti. Hatta, akli basinda olanlar bile, nedenini bilmeden onu su lamaya alisiyorlard i. Lisa'nin onurunu kirlettigi ve Isvi re'de aralarinda bazi olaylarin ge mis oldugu fisiltilari, ortalarda dolasiyordu. Tabii, tedbirde kusur etmeyen kimseler, ken dilerini bu dedikodulardan uzak tutuyorlarsa da, s ylenenleri sinsi bir zevkle din liyorlardi. Seyrek olarak s ylenen bazi seyler de vardi ki, bunlar toplumun i inde s y lenemiyor, gizlice ve gen likle kapali kapilarin ardinda konusuluyordu. Bu garip s y lentilerden s z etmekteki amacim, okuyucuya ilerdeki olaylari daha iyi anlayabilme leri i in yardimci olmaktir. Bazi kimseler, kaslarini atarak, kim bilir hangi kanit lara dayanip, Stavrogin'in sehrimizde zel bir isi oldugunu; Petersburg'da Kont K. araciligiyla birtakim y ksek kimselerle tanismis oldugunu; hatta, devletle ilgili bir memuriyete bile girmis olabilecegini; buraya belki de gizli bir g revle geldi gini s yl yorlardi. Akli basinda, agirbasli kimseler, bu s ylentileri g l mseyerek karsili yorlar ve sosyetede rezaletlere karisan, topluma sis bir yanakla ikan bu adamin d evletle ya da memuriyetle iliskisi olamayacagini s yl yorlardi. O zaman da kulaklari na, onun resmi bir g revden ok, gizli bir g revle geldigi ve b yle g revlerde de o kimsen in memura benzememesi gerektigi fisildaniyordu. B yle s zler ayni zamanda etkili olm ustu; ilin sinirlari i indeki il e ve k ylerin zel y netiminin Petersburg'da yakindan izl endigini bi247liyorduk. Tekrar ediyorum, bu s ylentiler sadece kisa bir s re devam etti ve iz b irakmadan kayboldu; simdilik bu s ylentilerin kaybolmasini, Stavrogin'in sosyetede g r nmesiyle birlestirecegim; fakat, sunu da ekleyebilirim ki, bu s ylentiler, belirl i bir noktaya kadar, yakin bir zamanda Petersburg'dan d nen, emekli muhafiz y zbasis i Artemy Gaganov'un, kul pte fkeyle s yledigi birka belirsiz s ze de dayaniyordu. Gagano v, ilimizin ve evresinin en b y k toprak sahibi, Petersburg sosyetesinin s z ge er bir ada mi, kul b m z n y netim kurulunda saygi duyulan bir yesi ve yk m z n basinda anlattigim d r toplumun i inde beklenmedik bir.hakarete ugrayan rahmetli Pavel Gaganov'un ogluydu . Bayan Lebke'nin, Bayan Stavrogin'e zel bir ziyarette bulundugu, kapida Bayan Stav rogin'in z r diledigi ve hasta oldugundan dolayi onu kabul edemeyecegi haberi b t n seh re yayildi. Ayni zamanda, bu olaydan iki g n sonra, Bayan Lembke'nin adam g nderip B ayan Stavrogin'in sagligi ile ilgilendigi de bilmiyordu. Nihayet, Bayan Lembke, her yerde Bayan Stavrogin'i 'korumaya' basladi; yani, m mk n oldugu kadar, belirli b ir sekilde ve tabii ancak y ce anlamda. Pazar g nk olaylar anlatildiginda, nce sert ve soguk bir tavir takinarak dinledi; yle ki, onun bulundugu yerlerde bu olaydan bi r daha s z edilmez oldu. B ylece, Bayan Lembke'nin bu olayi, yabanci biri gibi degil de, olaya katilan bir kimse gibi en k k ayrintilarina kadar bildigi s ylentisi her ta rafa yayildi. Yeri gelmisken s yleyeyim, Bayan Lembke, elde etmek i in didindigi, ca n attigi y ksek etkiyi elde etmis ve kendisini ' evresi alinmis' olarak g rmeye baslam isti. Toplumun bir kismi, onun pratik zek li ve is bilir olduguna inanmisti... ama bundan daha sonra s zedecegim. O zamanlar babasini pek sasirtan, Peter Verkhovens ky'nin sosyetede sivrilmesi, Bayan Lembke'nin destegi ile oldugu s ylenebilir. Belki de Bay Verkhovensky ve ben isi biraz b y t yorduk. nce, Peter Verkhovensky, sehre gelisinin ilk d rt g n nde b t n sehirli tarafindan taninmisti. Peter Verkhovensky, pazar g n gelmisti ve ben onu sali g n , ok magrur, sinirli ve alingan; sosyetede sevilmekle beraber karakteri bakimindan ge inilmesi ok g bir 248 kimse olan Gaganov'un arabasinda g rm st m. Peter, ayni zamanda vilayet konaginda da i yi karsilanmisti... hem de o kadar iyi karsilanmisti ki, ger ekten, vali konaginda yoklugu hissedilen ve her zaman aranan gen bir adam haline gelmisti. Hemen hemen her g n yemeklerini konakta yiyordu. Bayan Lembke ile daha nce Isvi re'de tanismis o

lmakla beraber, onun konakta bu kadar abuk basariya ulasabilmesi, evrede olduk a kus kulu karsilaniyordu. Oysa, bir zamanlar Avrupa'da devrimci olarak taninmis, dogr u ya da yanlis bilmiyorum, Avrupa'da birtakim etkinliklere katilmis, toplantilar da bulunmustu; b t n bunlarin gazete yayimlari ile kanitlanabilecegini bana s yleyen A lyosha Telyatmikov da, d s k kalitede emekli bir memur oldugu halde, son valimizin k onaginda b y k bir itibar g r yor ve dost olarak karsilaniyordu! Fakat, bir ger ek ink r edi lemezdi; eski devrimci, sadece anavatana kabul edilmekle kalmamis, zellikle anava tana d nmesi i in kiskirtilmisti; bu bakimdan b t n bu s ylentiler yanlis olabilirdi. Lipu tin, bir g n, Peter Verkhovensky hakkindaki s ylentilerden s z ederek, yaptiklarindan t r onun su lu g r ld g n ; fakat, bazi devrimcilerin adim verdigi i in affedildigini ve belki de vatanina gizli alismalari ortaya ikarip yararli olacagina s z verdigi i in serbest bir akildigini fisildamisti. Bu k t yk y , Bay Verkhovensky'ye takrarladim; d s necek durumda o mayan dostum derin d s ncelere daldi. Daha sonra anlasildigina g re, Peter Verkhovensk y, buraya gelirken ok iyi tavsiye mektuplari ile gelmis, hi degilse, Petersburg'un sayili ve s z ge er kisilerinden birinin yasli karisi tarafindan valinin karisina ha tiri sayilir bir tavsiye mektubu getirmisti. Bu yasli hanim, Bayan Lembke'nin va ftiz anasi, mektubunda, Kont K,'nin, Peter Verkhovensky'yi, Stavrogin vasitasiyl a tanidigini; 'eski hatalarina ragmen' onu ok degerli bir insan olarak buldugunu yazmisti . Sosyete ile az olan baglarina ok deger veren ve bunlari b y k g l klerle elde e den Bayan Lembke, Petersburg'un sayili hanimlarindan biri olan yasli kadindan al digi mektup nedeniyle son derece memnun olmustu. Fakat, b yle de olsa ortada garip bir tutum vardi. Kocasini bile Peter'le ayni ayarda tutuyordu; kocasi bundan 249yakinmaya baslamisti... bu olaydan daha sonra s zedecegim. Ayni zamanda sundan da s z etmeliyim ki, b y k yazar Karmazinov da Peter Verkhovensky'ye dost a davraniyor v e onu sik sik evine davet ediyordu. Kendisinin ok b y k bir kisi oldugunu d s nen b yle bir adamin, bu kadar abuk davranisi Bay Verkhovensky'yi her seyden fazla inciten bir durumdu. Fakat, ben bunu baska t rl yo-rumluyordum; bu aydin genci evine agiran Kar mazinov'un, kuskusuz ki, onun Moskova ve Petersburg'daki devrimci gen lerle iliski lerini g z n ne almis oldugu bir ger ekti. B y k yazar, Rusya'nin yeni devrimci gen lerinden son derece korkuyordu ve Rusya'nin geleceginin anahtarlarinin bu gen lerin elinde oldugunu d s n yor; onlara son derece iyimser davranmaya alisiyordu; tabii, b yle davranm asina neden devrimci gen lerin onu umursamamasi oluyordu. *** Peter Verkhovensky, iki kere babasini g rmeye gelmis, iki keresinde de ben bulunam amistim. Ilk ziyareti arsamba g n olmustu; yani, ilk karsilasmalarindan d rt g n sonrayd i ve sadece is g r smesiydi. Aklimdayken sunu eklemeliyim; m lk sorununu kendi aralari nda, kimseye duyurmadan z mlemislerdi. Bayan Stavrogin her seyi zerine almis; b t n paray i demis ve tabii m lk n idaresini de y k mlenmis; sadece, Bay Verkhovensky'ye her seyin z ndigi haberini yollamis; k hyasi Alexey Yego-rovich, imzalamasi i in bazi k gitlar get irmisti. Bay Verkhovensky tek kelime s ylemeden b y k bir agirbaslilikla k gitlari imzal amisti. Onun agirbasliligi ile ilgili olarak s yleyebilirim ki, yasli dostum son g n lerde tamamen degismisti. Daha nceden hi g r lmemis bir sekilde davraniyordu ve son de rece sessizdi; pazar g n nden beri Bayan Stavrogin'e tek mektup bile yazmamasini gar ipsiyordum. Ve daha da hayret verici bir durum vardi; eskisinden ok sakin ve i ine kapanikti. Sonsuz ve degismez bir karara varmis 250 gibi g r n yor, d nyaya daha sogukkanli bakiyordu. B yle oldugu a ik se ik belliydi. Bu karar vardiginda, sanki bir seyler bekler gibiydi. Bununla beraber, ilk anlarda hep h astaydi; zellikle pazartesi g n , gastrit sancisi tutardi. evrede olanlardan haber alm adan da duramazdi; fakat, her ne zaman, ger eklere deginmeden, olayin ana noktalar ini tartismaya kalkisacak ve bazi tasarilardan s z etmeye baslayacak olsam, elini kolunu sallayarak beni sustururdu. Fakat, sevgili ogluyla yaptigi her iki g r sme de , onu yikmamakla beraber ok etkilemisti. Bu g r smelerin her ikisinden sonra da, diva nin st ne, basina sirkeye batirilmis havlu sararak yatmisti; fakat, kalben ok soguk kalmisti. Bununla beraber, ok ender olarak beni susturmaya alismazdi. Bazen de, esrarli kara rliligini yitirmis, yeni d s ncelerin saldirisina karsi kendisini korumaya alisiyormu s gibi g r n rd . B yle zamanlar ok kisa s rmekle beraber ben yine de bunlari kaydetmeden ya amiyorum. Yine eskisi gibi ortaya atilmayi, kendisini g stermeyi, bir kere daha me ydana ikip, kendisine karsi duranlarla savasmayi d s nd g nden kuskulandigim ok oluyordu.

Persembe g n aksami, Peter'le ikinci g r smesinden sonra, basi sirkeli havluya sarilmis olarak divanda yatarken, birden haykirdi. - Cher, onlari ezecek g c m var!... Bu ana kadar, b t n g n tek kelime dahi s ylememisti. - 'Fils,fils cher' (ogul, sevgili ogul) ve daha bilmem ne, b t n bu deyimlerin sa ma o ldugunu, ancak as ilarin kullandigi deyimler oldugunu biliyorum, fakat, bos verin. Simdi kendim anliyorum bunlari!... Ona hi bir sey yapmadim; onu Berlin'den Rusya' daki halasinin yanina g nderdim; hem de posta arabasiyla ve daha bilmem ne... itir af ederim... Bana 'siz', dedi. 'Bana hi bir sey yapmadiniz; beni posta arabasiyla g nderdiniz ve burada beni soydunuz. Ona, 'Siz k t s n z', diye bagirdim. 'Her ne kadar si zi posta arabasiyla g nderdimse de, b t n hayatim boyunca kalbim kan aglamadi mi?' Il rit (g ld ). Fakat itiraf ederim, itiraf ederim... pek l , farz edelim ki, posta arabayl a g nderdim, ne olur, yani? 251S zlerini sayikliyormus gibi bitirmisti. Bes dakika sonra yine basladi. - Passons (ge elim). Turgenyev'i anlamiyorum. Brazov'u uydurma bir karakter, hi var olmamis; kimseye benzemediginden nce kendileri reddettiler. Su Bazarov, Nozdryov 'la Byron'un bir esit belirsiz karisimi, c'est le mot (tastamam)! Onlara ok iyi ba kin: K pek encikleri gibi neseyle ciyaklayarak takla atiyorlarlar. Mutludurlar, ga liptirler! Bu ne bi im Bryon'dur? Ve ayrica, ne kadar nemsizdir! Ne bayagilik, ne s a malik, su son nom'a (isme) al-dirmadan,faire du bruit autour de son nom (ismi et rafinda g r lt yapmak) i in ne siddetli arzudur... Oh, ne karikat r! "Ulu Tanrim!", diye istiyorsun ger ekten?" Il rit. (g ld .) Il rit beaucoup, il rit trop ( ok g ld , h l g ler). rip bir g l s var. Annesinin b yle bir g l s yoktu. Il rit toujours (her zaman g ler.) Yine bir sessizlik oldu. - Alay ediyorlar; pazar g nk olaylari hep nceden hazirladilar, diye birden parladi. B t n dikkatimi kulaklarima vererek: - Oh, hi kusku yok, diye haykirdim. Bastan basa komploydu ve bunu da saklamadilar . Ayni zamanda, ok da k t rol yaptilar. - Ondan s zetmiyorum. zellikle bunu saklamadiklarini ve onlarin... ilgililerin... a nlamlarini istediklerine akil erdirebiliyor musun? Anliyor musun? - Hayir, anlamiyorum. - Tant mieux. Passons. (neyse bunu ge elim). Bug n ok sinirliyim. Sitemli bir tavirla: - yleyse neden onunla tartistiniz, efendim? diye sordum. - Je voulais convertir (onunla konusmak istiyordum). Arzu edersen g lebilirsin. Ce tte pauvre auntie, elle entendra de belles choses (zavalli teyze, g zel seyler bek liyor). Oh, aziz dostum, ge en g n kendimi bir vatanperver sandim, inanir misiniz? F akat, sonra, 252 daima Rus oldugumu biliyordum... ve ger ek bir Rus da sizin ve benim gibi olmalidi r. Il y a l dedans quel-quechose d'aveugle et de louche (burada karanlik s pheli yan lar var). - Mutlaka, diye cevap verdim. - Aziz dostum, bilirmisiniz ki, ger ek ve dogru daima m mk n olamaz? Dogrunun m mk n olabi lmesi i in ona biraz da yalan karistirmak gerekir. Insanlar daima b yle yapmistir. B elki de zafer haykirisinda bizim anlayamadigimiz bir sey var? Keske olsaydi. Kes ke olsaydi. Bir sey s ylemedim. O da uzun bir s re sessiz kaldi. Sanki humma atesiyle kavruluyor mus gibi birdenbire: - Fransiz akli derler, dedi. Bu yalandir; her zaman da b yle olmustur. Neden Frans iz aklina dokunurlar? Sadece Rus tembelligidir; bizim insanligimizin, bir fikir ortaya ikarmamiza yeterli olmamasidir. teki uluslar arasindaki asalak durumumuzdur . Ils sont simplemet desparesseux (bir s r tembel hepsi de) ve bunun Fransiz akliyl a bir iliskisi yoktur! Oh, insanligin mutlulugu i in Ruslar'in zararli asalaklar g ibi k k nden temizlenmesi gerekir! B yle degil... bizim arzumuz b yle degildi. Hi bir sey anlamiyorum. Anlayabilmek i in her seyimi feda edebilirdim! 'Sen anliyor musun?" d iye haykirdim ona. 'Anliyor musun ki, suraya bir giyotin kursaniz ve bunu da b y k b ir coskuyla yapsaniz, bunun nedeni kafa u urmanin, lk edinmekten daha kolay oldugund andir!" Vous etes des pa-resseux! Votre drapeau est une gu mille, une impuisanca. (Sizler tembel adamlarsiniz. Bayraginiz pa avradan ibaret). O y k arabalari ya da na

sil derler: "Insanlara ekmek tasiyan y k arabalarinin tekerlek sesleri", Sistine M adonna'dan daha faydalidir; yoksa, nasil derler... une b tise dans ce genre (onun gibi bir sa malik). Ona haykirdim: 'Fakat anliyor musun ki, mutsuzluk, insanlara mutluluk kadar gereklidir... sadece gereklidir!' Il rit. (g ld .) 'Edebiyat yapiyors unuz' dedi. 'Hem de yumusacik divanda yan gelmis yatarken'. Daha kaba bir tabir kullanmisti. G r yorsunuz ya, baba ogul ok samimiyizdir ve iki arkadas gibiyizdir; fa kat ya birbirlerini k t ye kullanmakta devam ederlerse? 253Bir dakika kadar yine konusmadan durduk.. Seri bir hareketle yerinden dogrularak: -- Cher, (dostum) dedi. Bunun ger ekten de bir sonuca varacagini biliyor musunuz? - B yle olacagindan tamamen eminim, diye cevap verdim. -- Vous ne comprenez pas. Passons. (Anlamiyorsunuz. Ge elim). Oysa kural olarak, d n yamizda b yle olaylardan bir sey ikmaz; fakat bu, bir sonuca varacak. Bundan eminim , eminim. Kalkip, heyecanla odada dolasmaya basladi. Sonra yine bitkin bir tavirla divana kt . Cuma sabahi Peter, il civarindaki k ylerden birine gitti ve pazartesi g n ne kadar kal di. Gidisini Liputin'den grendim ve bu haberden hemen sonra, konusmalarda Lebyatk in'le kiz kardesinin, nehrin b r kiyisindaki, Gorschechnaya varoslarinda yasadigini grendim. Liputin "Onlari oraya ben tasidim", dedi. Sonra birden konusmayi baska bir konuya getirerek, her ne kadar resmen bir a iklama yapilmamis olsa da, Lisa il e Bay Drozdov'un evleneceklerini, nisanin oktan yapilmis ve her seyin kararlastir ilmis oldugunu s yledi. Ertesi g n , Drozdov'la at gezintisine ikan Lisa'yi g rd m. Hastali gindan beri ilk defa disari ikiyordu. Beni g r r g rmez, g zleri neseden parlayarak basiy la dost a selamladi. Bu haberi Bay Verkhovensky'ye bildirdim; ama o, daha ok Lebyat -kinler'le ilgilendi. Ve simdi, her seyden habersiz oturdugumuz bu sekiz g n s resinde, i inde bulundugumuz esrarli durumu anlattiktan sonra, her seyin a iklanmasi ve bilinmesiyle, kalemimin g c yettigi kadar, bu olaylari a ik olarak ve oldugu gibi yazmaya devam edecegim. Pa zar g n n izleyen sekiz g nden baslayacagim; yani, pazartesi g n n n aksamindan baslayacagim nk , 'yeni dertler o g n n gecesi basladi. Aksam saat yediydi. Stavrogin, alisma odasinda tek basina oturuyordu. Hali ve esk i model mobilya ile d senmis olan bu odayi 254 ok severdi. Bir k sedeki kanepede oturuyordu. Gece gezmesi giyimli olmakla beraber disari ikmak i in acele eder bir hali yoktu. n ndeki masanin zerinde abajurlu bir gece lambasi vardi. Genis odanin duvarlari ve uzak k seleri karanlikta kaliyordu. Olduk a huzursuz, dalgin ve d s nceliydi. Y z yorgun ve bitkin g r n yordu. Yanaklarindan biri ger en sisti; fakat, disinin kirik oldugu tamamen uydurulmustu. Disi, sadece sallani yordu; fakat, bir s re sonra sallanmasi durmus, eski halini almisti. st dudaginin k s esinde de hafif bir yarik vardi; bu da kapanmak zereydi. Yanaginin sisligi, dokto ra g r nmek istememesinden t r bir hafta kadar devam etmisti. Doktor istemiyordu, annesi ni g rmeyi bile reddetmisti. Annesini g nde ancak bir dakika kadar g r yordu; bu da anca k, hava karardiktan sonra ve lamba yanmadan nce m mk n oluyordu. Peter Verkhovensky'y i bile kabul etmek istememisti. Halbuki, Peter Verkhovensky, sehirde bulundugu z aman, g nde iki ya da kere Bayan Stavrogin'i ziyarete kosmustu. Nihayet, pazartesi g n , g nl k ayriliktan sonra sehre d nd g zaman, herkesi dolasip, aksam yemegini Bayan L ile yedikten sonra, kendisini sabirsizlikla bekleyen Bayan Stavrogin'i g rmeye ko stu. Yasak kalkmis, Stavrogin ziyaret kabul ne baslamisti. Bayan Stavrogin, Peter' i oglunun kapisina kadar getirdi; onlarin g r smelerini uzun bir s reden beri sabirsiz likla bekliyordu; Peter, Nic-holas'la g r st kten sonra, konustuklarinin t m n anlatacagina dair Bayan Stavrogin'e s z verdi. Bayan Stavrogin, alisma odasinin kapisini rkek bi r tavirla tikirdatti. Cevap alamayinca, kapiyi aralamak cesaretini g sterdi. Oglunun, l mba isiginin arkasindaki g r nt s n se meye alisarak, ekingen ve al ak bir sesl - Nicholas, Peter Verkhovensky'yi kabul edecek misin? diye sordu. Peter, kapiyi itip a tiktan sonra neseli ve y ksek sesle: - Tabii, tabii kabul edecek, diyerek odaya daldi. Stavrogin, kapinin vuruldugunu duymamisti; sadece annesinin ekingen sorusunu duymus, fakat cevap verecek firsati bulama255misti. O anda, n nde biraz nce okudugu ve zerinde derin d s nceye daldigi bir mektup d uruyordu, Peter'in y ksek sesle konusmasini duyar duymaz birden harekete ge erek, k gi

tlarin u masina engel.olmak i in kullanilan bir agirligi, mektubun zerine koydu; faka t mektubu tamamen rtemeyen agirligin ucundan mektubun bir kismi ve hemen hemen za rfin tamami g r n yordu. Peter, odaya dalar dalmaz hemen masanin yanina gitti ve g zleri ni a ikta kalan mektuba dikerek saf bir tavirla: - Kendini toparlaman i in, sesimin olanca g c yle bilerek bagirdim, diye fisildadi. Stavrogin, yerinden kimildamadan, sakin bir sesle: - Ve saniyorum ki, yeni aldigim su mektubu, k git agirliginin altina sakladigimi g r mek i in tam vaktinde geldin, dedi. Peter Verkhovensky: -Mektup mu? Ulu Tanrim! Mektuptan bana ne? diye haykirdi. Fakat... asil sorun... S z n n burasinda kapidan yana bir g z atarak, yeni kapanmis olan kapiya dogru basiyla i saret etti. Stavrogin soguk bir tavirla: - Annem kapilardan dinlemez, dedi. Peter, sesini neseyle y kselterek bir sandalyeye oturdu ve s z arkadasinin agzindan a ldi. -Dinlese de benim i in nemi yok. Buna hi bir itirazim olamaz. Sadece, seninle yalniz olarak g r smeye geldim. Eh, sonunda seni g rebilme firsati ge ti elime. Her seyden nce, nasilsin bakalim? Iyi oldugunu g r yorum. Saniyorsam yarin gelebileceksin, degil mi? - Muhtemelen. Peter, kollarini havaya kaldirip sakaci bir tavirla: - Sonunda herkesi ferahlat... beni ferahlat! dedi. Onlara ne kadar sa ma seyler s yl emek zorunda kaldigimi bir bilsen. Fakat bildigini saniyorum. 256 Stavrogin bir kahkaha atti. - Her seyi bilmiyorum. Sadece annemden, senin olduk a... mesgul oldugunu duydum. Peter, birden, sanki kendisini bir saldiriya karsi koruyormus gibi bir tavir tak indi: - Yani, onlara kesin bir sey s ylemis degilim, dedi. Shatov'un karisini devreye so ktugumu biliyorsun. Yani, Paris'te onunla iliskin hakkindaki s ylentiler, pazar g nk olayi a ikliyor... kizmadin, degil mi? - Elinden geleni yaptigina inaniyorum. - Eh, benim de korkum bu y zdendi, zaten. Fakat, 'elinden geleni yaptin' s z n n anlami nedir? Bu bir serzenis degil midir? Bununla beraber, a ik konusuyorsun. Buraya gel irken b t n korkum, a ik konusmamandi. Stavrogin, biraz dargin bir tavirla: - Dogrudan dogruya konuya girmek gibi bir d s ncem yoktu, dedi. Sonra, bir kahkaha atti. Peter, kollarini sallayarak, s zc kleri birbirinin arkasindan siralamaya basladi. Ni hayet, Stavrogin'i sinirlendirdigi i in memnundu. -B yle demek istemedim, hayir hayir, beni yanlis anlama, hi de b yle demek istemedim! diye haykirdi, 'bizim' islerle seni rahatsiz etmeye hakkim yok, tabii. zellikle simdi bulundugun durumdan t r . Sadece pazar olaylarini tartismak i in gelmistim, o kad ar. Bunun b yle devam edemeyecegini bildigimden, en uygun olan adimi atabilmek i in bir karara varmaya geldim. Senden fazla zorunluluk duydugum, en i ten a iklamalari y apabilmek i in geldim... gururunu oksamak i in s yledim; ama, s ylediklerimin hepsi de g er ektir. Bu g nden tezi yok, seninle ok a ik konusmak zorundayim. - Yani, su ana kadar benimle i ten ve a ik konusmadigini mi d s nmeliyim? 257- Bunu sen de biliyorsun. Seni bir ok defa kandirdim. G l yorsun. Eh, g lmene memnun um; nk , bu g l msemeni a iklama yapabilmek i in bir neden kabul ediyorum. 'Kandirma' s zc kle seni g ld rmek i in kullandim. yle ki, bana kizasin ve seni aldatabildigim! d s nesin k i, ben de hemen kendimi anlatabilmek i in firsat bulmus olayim. G r yorsun ya, hemen n e kadar i ten ve a ik olmaya basladim. Eh, artik beni dinlemeye hazir misin? Peter'in nceden tasarlanmis kaba konusmalari ile kendisini sinirlendirmek arzusun u, tiksinti ile karsilayarak onun konusmalarini dinleyen Stavrogin'in y z nde huzurs uz bir merak izi belirdi. Peter, eskisinden daha fazla egilip b z lerek: - Simdi, l tfen dinle, diye basladi. Buraya gelirken... yani, genel olarak... on g n kadar nce bu sehre gelirken, belirli bir rol almayi kafamda tasarlamistim. Hi bir

rol yapmadan insanin kendi kisiligiyle dolasmasi daha iyi olabilirdi, degil mi? Kimse inanmaz, ama, benim kisiligimden daha g l n bir sey d s n lemez. Samimi olmak gerekir se, biraz aptal rol yapmak istedim. nk , aptal olarak dolasmak, insanin kendi kisilig i ile dolasmasindan daha kolay olur diye d s nd m. Fakat, sonu ta bir aptal, kural disid ir ve kural disi olan seyler de merak uyandirir. Sonunda kendi kisiligimde kalma ya karar verdim. Iste, efendim, kendi kisiligim neye benzer? Altin gibi degerli bir anlami vardir: ne aptal ne zeki, yetenekleri olduk a noksan, buradaki sivri ak illilarin s yledikleri gibi, aydan gelme, yle degil mi? Stavrogin belirsiz bir tebess mle: - Iyi, ama bilmiyorum. Belki de yledir, dedi. - Ah, su halde benimle ayni fikirdesin... ok memnun oldum. Zaten b yle d s necegini nced en biliyordum. z lme, z lme, kizmadim ve kisiligimi de senden kompliman beklemek i in a ik lamadim. Oh, hayir, hayir!... Sen yetenekleri ok ve kuskusuz ki bilgili bir kisis in! Aha, yine g l yorsun! Yoksa, yine mi ayagim bir 258 yerde s r t ? yle de olsa s ylemezdin. Sen o kadar zeki bir kisisin. Su halde pek l , sana in niyorum. Bunu b yle kabul edelim. Sevgili babamin dedigi gibi, Passons ve sunu ila ve edeyim ki, gevezeligime de kizma. Aklima gelmisken s ylemeliyim ki, ok sasiracak siniz; daima ok konusurum; yani, ok s zc k kullanir ve abuk konusurum; ama, yine de, na sil oluyor bilmiyorum, s ylemek istedigimi s yleyemem. Peki, neden bu kadar ok kelime kullanirim da, s ylemek istedigimi anlatamam? Eh, nk , konusmasini bilmem de ondan. K onusmasini iyi beceren kimseler, kisa konusur. B ylece, bu da tanimlanmis olur, de gil mi? Yani, yeteneklerimin noksanligi tanimlanmis olur. Fakat, yeteneksiz olma yetenegim bana dogal geliyor. Neden bu yaradilisimdan yararlanmayayim? Ve ger ekt en de kullaniyorum. Buraya gelirken, nceleri susmayi d s nd g m dogrudur. Fakat, biliyors un, insanin susabilmesi i in bir ok yetenekleri olmasi gerekir; bu bakimdan bana hi d e uymaz. Ayrica, sen ne s ylersen s yle, susmak tehlikelidir. Ve nihayet, konusmaya karar verdim; ama, sadece yeteneksiz bir insanin yapabilecegi gibi; yani, konusm ak ki, sanki s ylenenleri bir an nce kanitlamak istiyormus gibi... Sonunda, verdigi m kanitlari birbirine ylesine karistiririm ki, beni dinleyen kimse, ne s yledigime ve neyi kanitlamak istedigime karar veremeden omuzlarini silkmek suretiyle yanim dan ayrilmak zorunda kalsin. Yada, daha dogrusu, o kisi yanimdan beni k mseyerek ayr ilsin. Sonu ta, basitligini karsindakilere g stermis olursun; onlari g zyasina bogarsi n ve tamamen anlasilmaz bir insan olarak kalirsin... bir kerede avantaji birden s aglamis olursun, b ylece! Simdi sorarim, hakkimda b yle d s nen kim benim gizli isler pe sinde kostuguma inanir? Evet, beni daha nce dinleyen bir kimse, hakkimda, gizli a ma lan var diye s ylendiginde, bu s z edene g cenecektir. Ve ayrica, bazen onlari eglendi ririm de... bu da mutlak olarak son derece degerlidir. Iste simdi, nceden yaptikl arimdan t r beni tamamen bagislamaya taraftarlar; nk , Avrupa'da devrimci bildiriler yay imlayan zeki bir kimsenin, kendilerinden bile aptal oldugu ortaya ikmistir. Bu b yl edir, degil mi? G l msemenden beni hakli buldugunu anliyorum. 259Aslinda Stavrogin hi de g lm yordu; aksine, biraz sabirsiz bir tavirla ve kaslarin i atmis olarak dinliyordu. Stavrogin, tek kelime dahi s ylemedigi halde Peter, makine gibi konusmasina devam etti: -Anlayamadim? Ne dedin ? Fark etmez mi? Emin ol ki, burada, arkadasligimiza g vene rek seni lekelemek i in bulunmuyorum. Fakat korkarim ki, bug n son derece alingansin . B y k bir nese ve a ik kalplilikle sana kostum. Fakat, sanki s ylediklerimi ilerde ale yhime bir kanit olarak kullanmak i in, zihnen notlar aliyormus gibi g r n yorsun. Seni t emin ederim ki, bug n, hi bir konuya deginecek degilim. Sana s z veririm ve b t n sartlari ni da hemen kabul ederim. Stavrogin b y k bir inat ilikla susuyordu. - Anlayamadim. Ne dedin? Bir sey mi s yledin? Anliyorum, anliyorum, yine sa maladim, galiba. Hi bir sart kosmadin ve kosmayacaksin da. Ben de ok iyi biliyorum ki, sart kosulmaya degmez bir kimseyim. Hakliyim, degil mi? Agzindan laflari zorla aliyo rum ve kuskusuz ki, bu da yeteneksizligimden t r . En k k bir yetenek izi bile yok. G l yo usun? Anlamadim? Ne dedin? Stavrogin nihayet kahkahayi basti. - Hi bir sey demedim. Sadece, bir zamanlar senin i in, ger ekten yeteneksiz bir insan dedigimi hatirliyorum; fakat bunu s yledigimde sen orada yoktun. Anladigima g re, be

nim b yle konustugum sana s ylenmis. mit ederim ki, biraz abuk olur ve konuya bir an nc e girersin. Peter yine abuk abuk konusarak: - Fakat konunun tam zerindeydim! dedi. Pazar g n nden s z ediyorum. Pazar g n ben neydim? Ne tahmin edersin? Aceleci, siradan bir insandim ve konusmayi en berbat sekilde z erime zorla aldim. Fakat hepsi beni bagisladilar. nce, aydan geldigim i in, buna be n de inanmaya basladim, bu konuda herkes ayni fikirdedir. Sonra, onlara g zel, k k bir yk anlatarak seni, i inde bulun260 d g n k t durumdan siyirip kurtardigim i in. B yle degil mi? Hakli degil miyim? - Yani, zellikle, i lerinde bir kusku birakacak sekilde ve nceden s zbirligi etmisiz g ibi. Aksine, bu konuda ne s zlesmistik ne de ben b yle bir sey yapmani istemistim. Peter, ger ekten sevinmis gibi: - Dogrudur, dogrudur! diye haykirdi. Kafamda tasarladiklarimin neler oldugunu an layabilmem i in b yle hareket ettim. Genellikle aptal rol oynuyordum; nk , seni yakalamak , gururunla oynamak istiyordum. Aslinda, senin ne kadar korktugunu grenmek istiyo rdum. - B t n grenmek istedigim, simdi neden bu kadar samimi oldugundur? - Kizma! Kizma! Bana yle dik dik bakma! Fakat bana hi de dik dik bakmiyorsun, degi l mi? Neden bu kadar samimi oldugumu mu grenmek istiyorsun? Simdi her sey ok degis ik de ondan. Her sey bitmis ve sonuca ulasmis, k llenmis. Birden hakkindaki d s nceler imi degistirdim. Eski yolun sonuna geldik; bundan sonra kesin olarak eski y ntemle rle onurunu kirmaya alismayacagim. Simdi, artik yeni y ntemler kullanacagim. - Taktigini degistirdin, degil mi? - Taktik yok. Simdi tamamen, yapmak istediklerini yapmakta serbestsin. Yani, eve t demek istersen evet dersin, hayir demek istersen hayir dersin. Iste, sana kars i yeni taktigim. Ve bundan sonra, bana kendin sormadan, bizim islerimizden s z etm eyecegim. G l yor musun? G l bakalim. Ben de g l yorum. Fakat su anda ciddiyim, ciddi, cid di... ama dogrudur...? degil mi?... Bu kadar aceleci bir insan yetenekli olamaz. .. Pek l , yeteneksiz olabilirim; fakat, gayretliyim, gayret ediyorum. Ger ekten de ciddi olarak konusuyordu. Sesinin tonunda ve tavirlarinda garip bir h eyecan vardi. Stavrogin, merakla Peter'e bakti. 261- Benim hakkimdaki fikirlerini degistirdigini s ylemistin, degil mi? diye sord u. -Shatov'un sana vurmasindan sonra ona elini s rmedigin andan itibaren hakkindaki d s n celerim degisti. Artik yeter, l tfen, yeter! Baska soru sormak yok. Baska tek keli me s ylemem. Sorulardan kurtulmak istermis gibi ellerini sallayarak ayaga firladi. Sonra, bas ka soru sorulmadigi ve gitmesi i in a ik bir neden olmadigindan tekrar yerine oturdu . Biraz sakinlesmisti. Hemen konusmaya basladi. - Sirasi gelmisken sunu da s ylemek isterim. Bazi kimseler onu ld receginden s z ederek bahse bile tutusuyorlar. yle ki, Lembke, seni g z altinda tutabilmek i in polisi bil e uyarmayi d s nd ; ama, karisi engel oldu. Fakat, yeter artik bundan s zettigini, yeter . Sadece seni uyarmak istedim, o kadar. Sahi, bir sey daha var. Biliyorsun, Leby atkinler'i ayni g n nehrin b r kiyisina aktardim. Adreslerini bildiren notumu aldin m i? - Ayni g n aldim. - Bunu 'siradan' bir insan oldugum i in yapmadim. Sadece samimiyetimden, sana yard imci olabilmek i in yaptim. Eger, bu hareketimden herhangi bir siradanlik sezdiniz se; bu tamamen sa-miyetimdendir. Stavrogin d s nceli: - Oh, nemli degil sanirim, diye s ylendi. Belki de yapilacak baska bir sey yoktu. Y alniz, l tfen, bana bir daha not g nderme. - Baska arem yoktu. Ne yapabilirdim? - Demek ki, Liputin biliyor? - Bu konuda da elimden bir sey gelmezdi. Fakat, Liputin, sen de bilirsin, cesare t edemez.,. Aklima geldi, bizimkilere ugramak fena bir fikir sayilmaz; yani deme k istiyorum ki, onlara, 'bizimkilere' degil, yoksa yine beni su lu bulacaksin. Fak at merak etme, hemen degil, bir ara. Simdi hava yagisli. Onlara haber veririm, t

oplanirlar, aksam da biz gideriz. Onlara nasil bir armagan g t rd g m z an262 lamak i in, yuvada agzi a ik bekleyen karga yavrulari gibi beklesip duruyorlar. ok he yecanli insanlar, notlarini ikarmislar, tartismaya hazirlaniyorlar. Virginsky... bir 'Cosmopolitan', Liputin, polis alismalarina kuvvetle egilmis bir 'Fourierist' ; ne yalan s yleyeyim, bir bakima degerli bir kimse, ama her seyde siddet istiyor ve uzun kulakli adam, son fakat nemli; kendi bildigi gibi yapacaktir. Ve, biliyor sun, onlari nemsemez gibi davrandigimdan bana g ceniyorlar... ha, ha! Onlari muhakk ak g rmemiz gerekiyor. Stavrogin, m mk n oldugu kadar nemsemez bir tavirla: - Beni onlara bir esit nder olarak mi tanittin? diye sordu. Peter, ona s yle bir bak ti. Stavrogin'in sorusunu duymamis gibi konuyu degistirmek i in: - Sahi, dedi. Anneni g rmek i in buraya birka defa gelmistim ve ona da bazi seyler an latmak zorunda kaldim. - Tahmin ederim. - Hayir, hi bir seyi tahmin etme. Annene sadece, Shatov'u ld rmeye niyetin olmadigini s yledim ve g zel seylerden s z ettim. Ve biliyor musun? Hemen ertesi g n , Lebyatkinler' i nehrin karsi kiyisina tasidigimi grenmis. Bunu ona sen mi s yledin? - B yle bir sey aklima bile gelmezdi. - S yleyenin sen olmadigini biliyordum, zaten. Fakat, senden baska kim haber vereb ilir ki? S yleyenin kim oldugunu bulmak ok ilgin olacak. - Kusku yok ki s yleyen Liputin'dir. Peter kaslarini atarak: - Ha.... hayir, Liputin degil, diye mirildandi. Kim oldugunu grenecegim. Bana, Sh atov s yledi gibi geliyor. Ama, nemli de sayilmaz, hani. Bu konuyu birakalim. Aklim a geldi, annenin hep en nemli soruyu sormasini bekliyordum... Garip sey, evet, nce leri y z ok asikti; fakat, bug n geldigimde g zleri piril piril yaniyordu. Acaba bunun a nlami ne olsa gerek? Stavrogin birden beklenmedik bir samimiyetle: 263- nk , bes g n i inde Lisa'ya evlenme teklif edecegime s z verdim, dedi. Peter sasirmis gibi: - Oh, su halde... kuskusuz diye mirildandi. Onun nisanlanmasi hakkinda bazi s ylen tiler var, biliyor musun"? Hem dogru da. Fakat haklisin; kiliseden kosar adimlar la d necektir. Sadece senin bir s z ne bakar. B yle s yledigim i in kizmadin, ya? - Hayir, kizmadim. - G r yorum ki bug n seni kizdirabilmek olduk a g . Senden korkmaya basliyorum. Yarin nasil g r necegini o kadar ok merak ediyorum ki. Bir ok sey hazirlamis oldugunu umarim. B yle konustugum i in bana kizmiyorsun, ya? Stavrogin'in cevap vermemesi, Peter Verkhovensky'yi b sb t n ileden ikardi. -Lisa i in annene cevap verdin mi? diye sordu. Stavrogin, soguk bakislarini Peter' e dikti. - Oh, anliyorum. Kuskusuz anneni rahatlatmak i in sadece. Stavrogin kesin bir dill e sordu: - Ya, s ylediklerimde ciddiysem? - B yle olaylarda s ylendigi gibi, Allah versin. Ise zarari dokunmaz g r yorsun ya, bizi m isimiz demedim. Biz kelimesinden hoslanmiyorsun ve bana gelince, kuskusuz emir lerine hazirim. Bunu bilirsin. - B yle mi zannediyorsun? Peter g lerek aceleyle: -Ben... bir sey zannetmiyorum, dedi. nk , zel islerini daha nceden d s nd g ne g re, yapm ar verdigin seyin de l l olacagini bilirim. Sadece, hizmetinde oldugumu s ylerken samim iydim. Daima ve her yerde, her an hazirim. Yani, anliyorsun, degil mi? Stavrogin esnedi. 264 Peter, hemen yerinden kalkti ve hemen gidecekmis gibi yine sapkasini kapti. - Seni sikiyorum, dedi. Fakat, gidecegi yerde devamli olarak konusmaya, odada dolasmaya basladi. Anlatti klarinin heyecanli kisimlarinda sapkasini bacagina vuruyordu. Neseli bir sesle: -Lembkeler'i eglenesin diye anlattim, dedi. - Hayir, tesekk r ederim. Belki daha sonra neselenirim. Sahi, Bayan Lembke nasil? -Ne garip tavirlariniz ve anlayisiniz var!... Onun sagligi, sizin i in bir kedinin

sagligi kadar nemli degildir. Bununla beraber, yine de ilgileniyorsunuz. Hosuma da gitmiyor degil. ok iyidir ve size son derece saygisi var. Sizden ok sey bekliyo r. Pazar g nk olaydan hi s z etmiyor ve ortaya ikmanizla her seyi halledeceginize inani yor. Sizi temin ederim ki, her seyin stesinden geleceginize ger ekten inaniyor. Bun unla beraber, simdi her zamankinden ok daha esrarli ve romantik bir kisi oldu... son derece avantajli bir durum. Sizinle tanismak i in herkes sabirsizlikla bekliyo r. Sehirden ayrildigim zaman i in i in kayniyorlardi; ama simdi fokurduyorlar. Aklim a geldi, su mektup i in tekrar tesekk r ederim. Hepsi Kont K.'den korkuyor. Biliyors unuz, devletin bir casusu oldugunuzu d s n yorlar. Ben de ink r etmiyorum... zarari yok, degil mi? - Hayir. - Bu bir sey degil. Gelecekte bize faydali olacaktir. Burada bildikleri gibi dav raniyorlar. Tabii, ben de onlara cesaret veriyorum. Bayan Lembke basta. Gaganov da... G l yor musun? Benim taktigim bu; sa maliyorum ve sonra birdenbire bekledikleri gibi zekice bir s z ediyorum. Etrafimi sardiklari zaman da, yine sa malamaya basliyo rum. Su anda beni g zden ikarmis durumdalar. 'Yetenekli bir kimse' diyorlar. Fakat aydan d sm s. Beni dogru yola sokabilmek i in Lembke, memuriyet teklif ediyor. Biliyor sun, ona son de265rece k t davraniyorum. Yani, gururunu incitiyorum; sadece dik dik bakmakla yetin iyor. Bayan Lembke de tesvik ediyor. Dukhovo'da d n senin i in pek hos olmayan seyle r s yledi. Ona hemen b t n ger egi anlattim. Yani, b t n ger egi degil tabii. B t n g n m Du inda ge irdim. Konagi ve arazisi ok g zel. Stavrogin, birden ayaga firladi ve ileri d ogru egilerek: - Simdi Dukhovo'da degil mi? diye sordu. -Hayir, bu sabah beni getirdi. Beraber d nd k. Peter, Stavrogin'in ani heyecanini fa rk etmemis gibi devam etti: - z r dilerim, galiba bir hata yaptim. Kitabi d s rd m. Yere d s rd g pahali ciltli kitabi i in egildi. Aceleyle sayfalari karistirdi. -Balzac'in kadinlari, hem de resimli. Bunu okumadim. Lembke de roman yaziyor. Stavrogin ilgilenmis gibi sordu: - Sahimi? -Rus a. Tabii gizli gizli yaziyor. Bayan Lembke'nin haberi var ve izin veriyor. Am a, kendine g re y ntemleri olan bir mankafa. Mankafalar da alisarak kazanirlar. yle ke sinlik, agirbaslilik!... Keske bizim de yle bir yanimiz olsa. - Y netimi vm yorsunuz, ya? - Neden olmasin? Rusya'da tek dogal olan sey de bu... Birden haykirdi. - vmem... vmem... bundan s z etmiyorum. Bu nazik konuda tek kelime s ylemiyorum. Haydi, allahaismarladik. Suratin yemyesil oldu. - Biraz atesim var. -Inanirim. Hemen yatsaniz iyi olacak. Aklima geldi de, tasrada hadimlar tarikati ndan yelerimiz var... ok ilgin insanlar. Fakat, bundan sonra s z ederim. Size bir hab er daha; cuma gecesi bazi su266 baylarla i iyordum. Aralarinda dostumuz var, vous comprenez (anladin mi)? Dinsizlig i tartisiyorlardi ve s ylememe gerek yok, tabii, Tanri'yi ortadan kaldirmislardi. Neseden kiriliyorlardi. Sahi, Shatov, eger Rusya'da bir devrim yapilacaksa, bu d evrimin Tanri'yi ink rla baslamasi gerektigi kanisinda. Dogru olabilir. Ak sa li bir y zbasi, hep oturuyor, tek kelime s ylemiyordu. Birden yerinden firlayip odanin ort asina atladi. Kendi kendine konusuyormus gibi y ksek sesle: Tanri yoksa, ben ne y zb asisiyim', diye haykirdi. Sonra, sapkasini alip ikti gitti. Stavrogin, nc defa esneye rek: - Olduk a anlamli bir s z etmis, dedi. - yle mi? Ben anlayamadim. Zaten bu nedenle size sormak istemistim. Eh, baska ne olabilirdi ki? Spigulinler'in fabrikasi da ok ilgin . Bildiginiz gibi bes y z is i alist iriyorlar. Bir kolera yuvasi haline gelmis. On bes yildan beri temizlenmemis ve fabrikada alisanlarin paralari da dogru d r st denmemis. Sahipleri milyoner. Is ilerden bazilarinin 'Enternasyonal' hakkinda olduk a bilgili olduklarina seni temin ederim . G l yorsun, degil mi? G receksin. Sadece bana biraz zaman tani! Sana zamani ayarlama ni daha nce de s ylemistim, bak simdi de s yl yorum ve sonra... fakat z r dilerim, s ylemey

cegim. Bunun hakkinda konusmayacagim. Kaslarinizi atmayin yle. Eh, allahaismarladi k. Birden geri d nerek haykirdi: - Hey g zel Tanrim! En nemli seyi unuttum. Sandiginizin Petersburg'dan gelmis oldug unu s ylememi istediler. Stavrogin anlamayarak Peter'e bakti. -Yani? - Yani sizin sandik... teberiniz; ceketleriniz, pantolonlariniz, amasirlariniz, g ml ekleriniz gelmis. Dogru mu? - Evet, bunun hakkinda bu sabah bir sey s ylemislerdi. - Anliyorum, simdi hemen alinamaz mi? - Alexey'e sor. 267- Pek l , su halde yarin... yarin. Yeni ceketim, Frak ve pantolonum, senin esyalar la beraber. Tavsiyen zerine Charmer'den almistim, hatirladiniz mi? Stavrogin g l mseyerek: - Burada kibar davrandigini duydum, dedi. Binicilik dersleri alacagin dogru mu? Peter arpik bir tebess mle ve son derece titrek bir sesle: - Bana bak, dedi. Bana bak, ilk ve son defaya mahsus olmak zere su kisilikleri bi r tarafa birakalim. Hi kusku yok ki beni arzu ettigin kadar hor g rebilirsin. Beni hor g rmek seni memnun etse bile, bir s re kisiliklerimizi bir kenara itelim. Sen de b yle d s nmez misin? Stavrogin: - ok iyi, dedi. Bir daha yapmam. Peter g l msedi, sapkasi ile dizine vurdu, agirligini bir ayagindan b r ne ge irdi ve tekra r eskisi gibi durdu. Bir kahkaha atarak: - Buradaki bazi kimseler, dedi. Beni, Lisa konusunda senin rakibin sayiyorlar. B u bakimdan kiligimi d zeltmem gerekir, degil mi? Fakat, b t n bu bilgileri sana kim ge tiriyor? Hey Tanrim, saat hemen hemen sekiz olmus. Gitmem gerekiyor. Annen gitme den nce kendisini g rmemi istedi; ama, simdi vaktim olmayacak. Sen simdi yat, yarin kendini daha iyi hissedersin. Disarsi karanlik, hava yagisli, fakat beni bekley en bir araba var; nk , geceleri sokaklar pek emin degil... Oh, sahi aklima geldi, Fe dka isimli bir mahk m Sibirya'dan ka mis, civarda ve sehirde basibos dolasiyor. Bir zamanlar benim esirimmis; ama, babam onu orduya satmis ve para almis. Olduk a ilgi n kisiligi olan biri. Stavrogin, kaslarini hayretle kaldirarak sordu: - Onunla ko... konustun mu? - Konustum. Benden ka miyor. Hemen hemen her seye hazir; tabii para karsiliginda; ama, kendisine g re bazi inan lari var. Oh, 268 yine aklima geldi. Eger planlarinda ciddiysen... hatirlarsan, Lisa hakkinda... o takdirde yine hatirlatirim ki, ben de her seye hazirim. ' Ne s ylersen s yle, emirl erine hazirim. Ne o, ne oldu? Bastonuna neden uzandin? G zel Tanrim, ben de nelerd en s z ediyorum? Meger baston degilmis. Bir an i in bastonuna uzandigini sandim!.. Stavrogin, ne bir sey ariyor ve ne de konusuyordu. Fakat olduk a ani bir hareketle yerinden firladi. Y z nde garip bir anlam vardi. Peter, basiyla k git agirliginin altindaki mektubu isaret ederek: -Bay Gagonov hakkinda da bir seyler yapmami istiyorsan, diye mirildandi. Gerekli b t n seyleri hazirlamak i in bana g venebilirsin. Benim yardimim olmadan bir sey yapam azsin. Cevap beklemeden odadan ikti. Fakat, basini bir kere daha kapinin araligindan uza tti. Y ksek sesle bagirarak: - B yle s yl yorum; nk , Shatov, ge en pazar sana hakaret ederek hayatini tehlikeye sokmakt haksizdi, degil mi? Bunu d s nmeni istiyorum. Yine cevap beklemeden g zden kayboldu. *** Peter Verkhovensky, kapinin arkasindan kayboldugu zaman belki de, yalniz kalan S tavrogin'in fkeyle duvarlari yumruklaya-cagini d s nd ve m mk n olsa onu seyretmekten memn un olacakti. Fakat, ok yaniliyordu; Stavrogin tamamen sakindi. Iki dakika kadar m asanin yaninda durdu; derin d s nceye dalmis g r n yordu; fakat, ok ge meden dudaklarinda so uk bir tebess m belirdi. Yavas a yine koltuktaki eski yerine oturdu ve sanki b t n g c n yit rmis gibi g zlerini yumdu. Mektubun ucu h l kagit agirliginin altindan g r n yordu, onu d ze

tmek i in hi bir hareket yapmadi. Kisa zamanda kendisini tamamen unuttu. Son birka g nden beri, son derece endiseli o lan Bayan Stavrogin, Peter Verkhovensky'nin 269verdigi s zde durmayarak evden ayrilmasi zerine, zamansiz olmakla beraber, Nicho las'i g rmek arzusuna engel olamadi. Nihayet, oglunun kesin bir seyler s yleyecegini b t n kalbiyle umuyordu. Eskisi gibi kapiyi yine hafif e tikirdatti. Yine cevap alama yinca kapiyi a ti. Nicholas'in kimildamadan oturdugunu g r nce, heyecanindan kalbi k t k t arparak koltuga dogru y r d . Oglunun bu kadar abuk uykuya dalmasina ve zorlukla soluk aliyormus gibi oturarak uyuyabilmesine sasirdi. Nicholas'in y z soluk, tamamen donm us ve hareketsizdi; kaslari hafif e atilmisti; y z ger ekten balmumundan yapilmis bir ma skeyi andiriyordu. Bayan Stavrogin, dakika kadar oglunun basucunda, deta soluk alm aktan korkarak durdu. Sonra, birden panige kapildi. Ayaklarinin ucuna basarak od adan ikti ve kapida bir saniye kadar oyalanarak ogluna dogru bir ha isareti yapara k onu kutsadi. Sonra, kimseye g r nmeden i inde yepyeni bir z nt yle uzaklasti. Stavrogin, yerinden hi kimildamadan, taslasmis gibi hemen hemen bir saat kadar uy udu. Uyudugu s re i inde, y z n n tek adalesi dahi kimildamamisti; kaslari yine eskisi gib i atikti. Bayan Stavrogin, odada dakika daha kalmis olsaydi; hi kusku yok ki, bu l ha reketsizligin ezici duygusuna dayanamaz, oglunu uyandirirdi. Stavrogin'in g zleri kendiliginden a ildi. Yine hi kipirdamadan oturdu ve g zlerini, odanin bir k sesine dik ti. Sanki orada bulunan ok merak uyandirici bir seye bakiyormus gibi g r n yordu. Oysak i, baktigi yerde degisik ve yeni bir sey yoktu. Nihayet, b y k duvar saatinin gongu, hafif bir sesle, yarim saati vurdu. Stavrogin h uzursuz bir tavirla basini saate bakmak i in d nd rd g zaman, odanin arka kapisi a ildi ve k hya Alexey Ye-gorovich odaya girdi. Bir elinde, kalin bir palto, esarp ve sapka, diger elinde ise zerinde bir k git bulunan g m s bir tepsi vardi. - Saat dokuz bu uk, diye bildirdikten sonra, elindeki giyecekleri k sedeki bir sanda lyenin st ne koydu ve zerinde, kursun kalemle sadece iki satir yazili ve katlanmamis bir k git bulunan tepsiyi, Stavrogin'e uzatti. 270 Stavrogin notu okuduktan sonra, ayni k gidin k sesine bir seyler karaladi ve k gidi te krar tepsinin st ne atti. Kanepeden kalkarken: - Ben evden ayrilir ayrilmaz verirsin, dedi. Simdi giyinmeme yardim et. zerinde kadife bir ceket oldugunu fark edince bir an d s nd ; sonra k hyaya, resmi ziyare tlerde giydigi ceketini getirmesini s yledi. Nihayet, giyinmesini bitirerek, sapka sini basina ge irdi. Annesinin girmis oldugu kapiyi kilitledikten sonra masanin zer indeki mektubu aldi ve pesinde k hya oldugu halde odanin diger k k kapisindan hole ikti . Koridordan, dogrudan dogruya bah eye a ilan, k k bir sahanliga giden, daracik tas basa maklardan indiler. Sahanligin k sesinde, bu gece i in nceden hazirlanmis, k k bir fener v e b y k bir semsiye vardi. K hya, efendisini bu gece ziyaretinden alikoymak i in son bir deneme daha yapti. - Bu devamli yagmur sokaklari ok amurlu yapti, efendim. Fakat Stavrogin cevap verm eden semsiyeyi aldi. Eski bah enin rutubetli ve zifiri karanligina daldi. R zg r, aga larin yari iplak tepelerini sallayar ak ugulduyordu. Daracik, akil d seli patika amurlu ve kaygandi. Bah eye basi a ik ve sad ece ceketiyle ikmis olan Alexey, bir adim nde y r yerek patikayi elindeki fenerle aydi nlatiyordu. Stavrogin birden: - Bu sekilde g r lm s olmayacak miyiz? diye sordu. K hya, yumusak ve tane tane konusarak : - Pencerelerden g r lmez efendim, dedi. Ayrica, her seyin geregini yaptim. - Annem uyuyor mu? - Saat tam dokuzda odasina ekildi, efendim. Son birka g nden beri ayni saatte odasin a ekiliyor ve bir sey grenebilecegini de sanmam. 271Sonra b y k bir cesaretle sordu: - Acaba saat ka ta d neceksiniz, efendim? - Bir, bir bu uk. En ge ikide. - ok g zel, efendim. Her ikisinin de ok iyi bildikleri dolamba li patikayi ge erek bah enin y ksek tas duvarla rinin dibine geldiler. Duvarin uzak k sesinde, tenha bir sokaga a ilan k k bir kapi vard i. Bu k k kapi hemen hemen hep kilitli bulunurdu; ama kapinin anahtari simdi k hyanin

elindeydi. Stavrogin tekrar sordu: - Kapi gicirdamaz mi? Alexey, kapinin bir g n nce ve tekrar bug n de yaglanmis oldugunu s yledi. Sirilsiklam olmustu. Kapiyi a tiktan sonra anahtari Stavrogin'e uzatti. Efendisini yeniden uyandirmak istedi. -Eger uzaga gidecekseniz efendim, tenha sokaklarda kol gezen serserileri hatirla tirim. zellikle, nehrin b r tarafinda. Alexey, Stavrogin'i kucaginda tasimis, ona ocuklugundan beri bakmis emektar bir u sakti. Ciddi d s nceli, okumayi seven bir adamdi. - Merak etme, Alexey. - Tanri sizi korusun, efendim. Yaptiklarinizin dogruluguna inaniyorum. Tanri dog rularin yardimcisidir, efendim. Stavrogin, tenha sokaga ikmak zereyken birden durdu. - Ne s yledin? K hya, biraz nce s ylediklerini tekrarladi. Efendisinin karsisinda, simdiye kadar hi b y le konusmamisti. Stavrogin kapiyi kilitledikten sonra anahtari cebine soktu ve amurlu yollarda bat a ika y r meye basladi. Nihayet issiz ve uzun bir caddeye ikti. Sehri avucunun i i gibi biliyordu; Bogoyavlenskaya caddesi olduk a uzakti. Filipov'un k hne evinin kapali ka 272 pisinin n ne geldigi zaman saat onu ge iyordu. Lebyatkin'lerin nceden oturdugu alt kat bostu ve pencerelerin kepenkleri kapaliydi. Shatov'un oturdugu ati katinda isik vardi. ingirak olmadigindan kapiyi yumruklamaya basladi. st kattan k k bir pencere a ild i. Shatov basini uzatarak sokaga bakti. Disarisi ok karanlik oldugundan bir sey g r mek m mk n olmuyordu. Shatov bir dakika kadar b t n dikkati ile geleni g rmeye alisti. Bird en sordu: - Sen misin? . Davetsiz konuk cevap verdi: - Benim. Shatov, pencereyi arparak kapatti ve asagi inerek kapiyi a ti. Stavrogin tahta esig in st nden atlayarak i eri girdi ve tek kelime s ylemeden, Kirilov'un oturdugu b l me dogru y r d . Buradaki b t n kapilar ardina kadar a ikti. Koridor ve n iki oda karanlikti; fakat, Kir ilov'un oturdugu son odada isik vardi. Odadan g l smeler ve birtakim garip bagrismal ar duyuluyordu. Stavrogin, dogrudan dogruya aydinlik odaya y r d ; fakat, odaya girmed en kapida durdu. Odanin ortasindaki b y k masanin st nde aydanlik duruyordu. Ev sahibini n akrabasi yasli kadin, basi a ik, zerinde sadece bir eteklik, iplak ayaklarinda erk ek potinleri ve sirtinda tavsan derisi bir ceket oldugu halde odanin tam ortasin da duruyordu. Kucaginda, zerinde sadece bir zibin olan, k k bacaklari iplak, yanaklari pembe-beyaz, a ik sari sa lari daginik, on sekiz aylik bir ocuk vardi. G r n se g re besigi den hen z alinmisti. Aglamis oldugu, kirpiklerinin islakligindan belli oluyordu. F akat simdi, k k kollarini uzatiyor, ellerini irpiyor ve her k k ocugun yaptigi gibi ken kendine garip sesler ikartarak g l yordu. Kirilov, bebegin n nde durmus elindeki k k kirm bir topu yere vuruyor, tavana kadar ziplayan topu yine yakaliyordu. ocuk, yarim yamalak becerebildigi kadar top, top diye bagirinca, Kirilov topu ocuga veriyor ve onun tekrar attigi topu yakalamak i in kosuyordu. Nihayet top dolabin altina yuvar landi. ocuk, top, top diye fer273yadi basti. Kirilov y z koyun yere uzanarak topu almaya alisti. Stavrogin odaya gi rdi; onu g ren ocuk, yasli kadina sarilarak yaygarayi basti. Yasli kadin onu hemen odadan g t rd . Kirilov, top elinde yerden kalkarken bu beklenmedik ziyaret iye hi de sasirmis g r nm yor du. - Stavrogin mi? diye sordu. ay ister misiniz? Bu arada yerden kalkmisti. Stavrogin: - Sayet sicaksa, hayir demem, dedi. Iliklerime kadar islandim. Kirilov memnun olmus bir tavirla: - Evet, sicak... hatta kayniyor, dedi. Oturun. amur i inde kalmissiniz, ama nemli de gil. Daha sonra silip temizlerim.

Stavrogin, bir sandalyeye rahat a oturdu ve verilen ayi hemen bir dikiste i ti. Kiril ov sordu: - Bir fincan daha ister misiniz? - Hayir, tesekk r ederim. O zamana kadar ayakta duran Kirilov, Stavrogin'in tam karsisindaki sandalyeye ot urdu. - Sizi buraya hangi r zg r atti? diye sordu. - Is. Su mektubu okuyun. Gaganov'dan. Petersburg'da onun hakkinda s ylediklerimi h atirlar misiniz? Kirilov, mektubu alip okudu; sonra masanini zerine koydu ve Stavrogin'e bakarak b ekledi. Stavrogin anlatmaya basladi. - Bildiginiz gibi bu Gaganov'la hayatimda ilk kez karsilastim. Bir ay nce Petersb urg'da. Baskalarinin yaninda birka kere karsilastik. Benimle samimiyeti olmadigi ve konusmadigi halde, bana karsi son derece k stah davranma firsatini buldu. O zam an bunu size anlatmistim. Fakat bilmediginiz bir zellik var. Petersburg'dan ay274 rilmadan nce bana bir mektup yolladi. Tabii bu mektup bambaska bir dille yazilmis ti. Ni in yazildigi belli olmayan kaba bir dille yazilmisti. Ben de hemen bir mekt upla cevap verdim. B y k bir samimiyetle, d rt yil nce babasi ile aramda ge en kul pteki ol ayin, istenmeden, hastaligim nedeniyle yapilmis bir olay oldugunu ve z r dilemeye h azir oldugumu bildirdim. Bunu dikkate alarak beni bagislamasini rica ettim. Mekt ubuma cevap vermeden ekip gitti. Buraya geldigimde; onu azgin bir boga gibi k p rm s ol arak karsimda buluyorum. Daha evvel toplumun i inde bana s ylediklerini tekrarliyor. Beni k t olarak su luyor. Ondan sonra bug n, bu mektubu aldim. yle bir mektup ki, b ylesi ni simdiye kadar kimsenin almis olabilecegini d s nemem. I i t rl hakaretlerle dolu. 'Tok atlanmis suratimiz' falan diye bir s r hakaret var i inde. D ello sahidim olmayi reddet meyeceginiz umuduyla geldim. Kirilov: - Hi kimse b yle bir mektup almamistir diyorsunuz, dedi. fkeliyken her insam b yle bir mektup yazabilir. Pushkin, Hekern'e b yle bir mektup yazmisti. Pek l , gelecegim. Ne yapacagimi s yleyin, yeter. Stavrogin, bu durumun yarin halledilmesini istedigini s yledi. Fakat nce, Kirilov ' un tekrar Gaganov'u g rmesini, ona, yine z r dilemeye hazir oldugunu; hatta, gerekirs e mektupla da ayrica z r dileyebilecegini; fakat, Gaganov'un da bir daha b yle mektup lar yazmamaya s z vermesinin sart oldugunu ve daha nce g nderilen mektubun hi yazilmam is olarak kabul edilecegini bildirmesini istiyordu. Kirilov: - ok alttan aliyorsunuz, dedi. Kabul etmeyecektir. - Buraya gelmemin asil nedeni, ona b yle s yleyip s yleyemeyeceginizi grenmek istememdi . - S yleyecegim. Sizin bileceginiz bir sey; ama, kabul etmeyecektir. 275- Kabul etmeyecegini ben de biliyorum. - D v smek isteyecektir. Onunla nasil bir d v se kararlisiniz? - Anliyorsunuz, ya, ben her seyin yarin olup bitmesini arzu ediyorum. Yarin saba h saat tam dokuzda Gaganov'un evine gideceksiniz. Sizi dinleyecek ve s ylenenleri kabul etmeyecektir; fakat size, kendi tanigi ile g r sebileceginiz bir saat verecekt ir. Saat on biri verdigini kabul edelim. Onlarla b t n konular zerinde anlasin ve saa t bir ya da iki sularinda, kararlastirilacak yerde bulusuruz. B yle bir anlasma i in elinizden geleni yapmanizi rica edecegim. Tabii, d v s silahi tabanca olacaktir. zel likle, sunu istiyorum; d v s sahasinda, arasi on adim olan iki izgi ekin; bu izgilerden yine onar adim sayarak iki tarafa da tekrar birer izgi ekin. Yerilen isaret zerine bu izgilerden baslayarak atis izgilerine kadar y r yecegiz. Her ikimizin de bu izgiye kadar y r mesi gerekiyor. Tabii, taraflar arzu ettikleri takdirde daha nce de ates ed ebilirler. Zannederim ki b t n s yleyeceklerim bu kadar. Kirilov: - Atis izgilerinin arasindaki on adimlik uzaklik ok yakin, dedi. -Madem b yle d s n yorsunuz, yirmi adim olsun; ama, daha fazla degil. Onun d v smek i in arzu u oldugunu d s n yorsunuz, degil mi? Bir tabancanin nasil dolduruldugunu bilir misiniz ? -Biliyorum. Iki tabancam var. Onlari hi kullanmadiginiza dair yemin edecegim. Onu n tanigi da benim gibi s yleyecek. Iki takim tabanca olacak, kura ile ya onun taba

ncalari ya da bizimkiler se ilmis olacak. - G zel. - Tabancalari g rmek ister misiniz? - Kelimenin tam anlamiyla, evet... Kirilov, odanin bir k sesinde duran bavulunun zerine egildi. Bavul bosaltilmamisti ve istedigi zaman kendisine gerekli teberiyi 276 zaman zaman aliyordu. Bavulun dibinden, hurma agacindan yapilmis ve i i kirmizi ka dife ile d senmis bir kutuyu aldi ve olduk a pahali, ok g zel bir ift tabanca ikardi. - Her sey var. Barut, kursun, kovan... Ayrica, bir de toplu tabancam var. Bir da kika bekleyin. Tekrar bavulunun st ne egildi ve baska bir kutudan, Amerikan yapisi toplu bir taban ca ikardi. - Cephaneniz olduk a ok. Hem hepsi de olduk a pahali seyler. - Evet, ok pahali. Fakir ve ihtiya i inde olan Kirilov, hi bir zaman k t durumunu g stermek istemezdi. Zorluk la sagladigi belli olan bu silahlarini simdi b y k bir gururla g steriyordu. Stavrogin, bir dakikalik sessizlikten sonra teredd tle sordu. - Fikrinizi degistirmediniz, degil mi? Kirilov, Stavrogin'in sorusunun ne anlama geldigini onun ses tonundan anlayarak hemen cevap verdi. - Hayir. Stavrogin, kisa bir ter dd tten sonra yine sordu: - Ne zaman? Bu arada Kirilov kutulari yine bavuluna koymus ve yerine oturmustu. Sorulan sorudan biraz sikilmis oldugunu; fakat, sorulabilecek b t n sorulara cevap v ermeye hazir oldugunu hissettirerek: - Bildiginiz gibi, benim elimde olan bir sey degil, dedi. Ne zaman s ylerlerse. Kirilov, siyah, donuk ve durgun; fakat, dost bakislarini Stavrogin'den ayirmamis ti. Stavrogin kaslarini atip, uzun s ren birka dakika d s nd kten sonra: - Kendi kendisini vurmak isteyen bir kimseyi anlarim, dedi. Bazen benim bile b yle d s nd g m anlar oldu. Fakat her defasinda 277da yeni yeni d s ncelerle kendime geldim. Eger biri, bir su islese, ya da daha neml isi, y z kizartici bir su islese; yani al aklik etse, hem de... yaptigi olduk a sa ma ols a; insanlarin bin yil hatirlayacaklari, nefretle anacaklari, her andiklarinda ye re t k recekleri bir su olsa... birdenbire 'sakaga sikilan bir kursun, her seyi k k nden halledecektir.' Insanlar hatirlayacaklarmis, nefretle ana-caklarmis... bunun ne n emi olabilir artik, yle degil mi? Kirilov bir anlik teredd tten sonra: - Buna yeni d s nceler mi diyorsunuz? diye sordu. - Hayir, b yle bir sey demiyorum, yalniz, aklima b yle bir d s nce gelince, bu d s ncenin ta mamen yeni oldugunu hissediyorum. Kirilov: - D s nceyi mi hissediyorsunuz? dedi. ok g zel! Insanin kafasinda bir ok d s nce vardir ve h r akla gelisinde yeni olur. Dogrudur. Sanki ilk kez oluyormus gibi, kafam b yle d s nc elerle dolup tasiyor. Stavrogin, s ylenenleri dinlemeden, kendi d s ncesini gelistirmekle mesguld . - Ay'da yasadiginizi ve bir s r sa ma su lar islediginizi d s nelim. Siz buradayken, ay var oldugu s rece, oradaki insanlarin, bu yaptiklariniza binlerce yil g lecegini, ismin izi igrenti ile anacaklarini biliyorsunuz. Fakat, siz buradasiniz ve Ay'a burada n bakiyorsunuz. Orada yaptiklarinizdan ve oradaki insanlarin adinizi nefretle an malarindan size ne? Dogru, degil mi? Kirilov: - Bilmiyorum, diye cevap verdi. Sonra soguk, fakat kesin bir dille ekledi: - Ay'a hi gitmedim. - Biraz nce buradaki ocuk kimindi? . - Ihtiyar kadinin kaynanasi geldi... yani gelini geldi... hepsi bir. g n oluyor. Hasta. Midesinden sanci ekiyor ve sabahlara kadar 278 kivranip haykiriyor. Kadin uyuduktan sonra, ihtiyar ocugu alip buraya getiriyor.

Onu topla eglendiriyorum. Topu Hamburg'dan almistim... havaya atip yine kapiyoru m. Insanin belini ve sirtini g lendirir. Kiz ocugu. - ocuklari sever misiniz? Kirilov, olduk a ilgisiz bir sekilde: - Severim, diye cevap verdi. - Su halde, hayati da seviyor olmalisiniz, degil mi? -Evet hayati severim. Neden ? - Fakat, kendi kendinizi vurmak i in karar verdiniz. - Verdimse ne olacak? Bunun ikisini neden birlestiriyoruz? Hayat bir sey, b r baska bir sey. Hayat var l m ise yok. - b r d nyada hayatin devam edecegine inaniyor musunuz? - b r d nyadaki sonsuz hayata degil, bu d nyadaki sonsuz hayata inaniyorum. Bazi anlar vardir. Bazi anlara gelirsiniz ve zaman birden durur. Iste o zaman, l ms zl k baslayaca ktir. - B yle bir zamana erismeyi mi umuyorsunuz? - Evet. Stavrogin, alay etmeden ve agir bir sesle: - Zamanimizda bunun olabilecegini sanmam, dedi. Evrenin sonu zerinde kehanetlerde bulunan kutsal kitapta, melek, zamanin olmadigina yemin eder. - Biliyorum. ok dogrudur. A ik ve kesindir. Insanoglu mutlulugu buldugunda zaman ol mayacak; nk , zamana ihtiya g r lmeyecek. ok dogru bir d s nce. - Zamani nasil saklayacaklar? - Hi bir yere saklanmayacak. Zaman bir cisim degil, d s ncedir. Zihinlerden silinecekt ir. Stavrogin tiksintili bir acimayla: - Zaman basladigindan bu yana, filozoflarin basmakalip s z haline gelmistir, diye m irildandi. 279Stavrogin'in s yledigi bu s z, sanki b t n d s ncelerini kap-siyormus gibi, Kirilov g zler parlayarak haykirdi. - Tamam! Zamanin baslangicindan beri de degismemistir. Hep ayni sey! - Mutlu olduguna inaniyorum, Kirilov. Mutlusun, degil mi? Kirilov sanki en oluml u cevabi veriyormus gibi: -Evet, ok mutluyum, dedi, - Fakat son zamanlarda istirap ektiniz, degil mi? Liputin'e kizmamis miydiniz? - Iste, simdi kimseye kizmiyorum. O zamanlar mutlu oldugumu bilmiyordum. Aga tan d s m s yaprak g rd n z m hi ? - G rd m. - Son g nlerde ben de bir yaprak g rd m; ortasinda pek az yesili kalmis ve sararmis bi r yaprak. Kenarlari da r m st . R zg ra kapilmis u uyordu. Hen z on yasinda bir ocukken, k erimi yumar, hen z damarlari yeni yeni belli olan yesil yapraklari ve g nesi hayal e derdim. G zlerimi a ar ve g rd klerime inanmazdim; nk , g zlerimi kapadigim zaman g rd kler dar g zeldi ki g zlerimi hemen tekrar yumardim. - Bu ne demektir? Ima etmek istediginiz nedir? - Ha... hayir... Neden? Ima etmiyorum, sadece bir yapraktan, yesil bir yapraktan s z ediyorum. Yaprak g zeldir. Her sey g zeldir. - Her sey mi? - Her sey. Insanoglu mutlu degil; nk , mutlu oldugunu bilmiyor. Hepsi bu... hepsi bu !.. Bunu grenen bir kimse hemen mutlu olacaktir. Hemen o dakikada. Kaynana lecek, gelin yasayacaktir... hepsi g zel. Bunu birden anladim. -Fakat a liktan lenler ya da gen kizlari igfal edenler... bunlar da iyi mi hep? - Evet, iyidir. ocuk i in beynini dagitan bir insan bile iyidir. Kafasini dagitmaya n kisi, bile iyidir. Her sey iyidir... her sey. Her seyin iyi oldugunu bilen de iyidir. Kendileri i in iyi oldugunu bi280 lirlerse, onlar iyi olacaktir demektir ve kendileri i in iyi oldugunu bilmedikleri s rece de, onlar i in iyi olmayacaktir. B t n d s ncelerim budur... bundan baska d s ncem de ktur. - Bu kadar mutlu oldugunuzu ne zaman anladiniz? - Ge en hafta, sali g n ... hayir, hayir arsamba g n , nk , zaten arsambaydi... gece. - Degisikligin nedeni neydi? - Hatirlamiyorum. yle oldu iste. Odada dolasiyordum... bir sey fark etmez. Saati

durdurdum. Tam, e yirmi dakika vardi. - Zamanin durmasi gerektigine bir sembol olarak herhalde? Kirilov cevap vermedi. Sonra birden: -Onlar iyi degildirler, dedi. nk , iyi olduklarini bilmiyorlar. Bunu anladiklari zam an, k k bir kizi igfal etmeyeceklerdir. Iyi olduklarini anlamalari gerekir. Bundan s onra da hepsi, hepsi iyi olacaktir. - Su halde, bunu anladiginiza g re, siz iyisiniz? - Iyi bir insanim. Stavrogin kaslarini atarak: - Aslina bakarsaniz, sizinle ayni fikirdeyim, diye mirildandi. - Insanlara her seyin iyi oldugunu greten kimse, d nyanin sonunu getirecektir. - greten armiha gerildi. - Hayata tekrar d necek ve ismi Tanri-insan olacaktir. - Tanri-Insan mi? - Tanri-insan... digerinden ok farkli. - Ikon'un n ndeki kandili yakan siz olmayasiniz? - Evet, ben yaktim. - Su halde Tanriya inaniyorsunuz? Kirilov bir solukta mirildandi: 281- Ihtiyar kadin kandilin yanmasindan hoslaniyor... bug n isi vardi... - Bununla beraber, dua etmiyorsunuz, degil mi? - Her seye dua ederim. Bakin; duvarda bir r mcek y r yor... ona bakiyor ve y r yebildigi i i s krediyorum. Kirilov'un g zleri yine isildadi. Devamli olarak Stavrogin'e bakiyordu. Bakislari sert ve sabitti. Stavrogin, kaslarini hafif e atmis, biraz k mseyerek bakiyordu; ama, b akislarinda alay eden bir anlam yoktu. Stavrogin sapkasini alarak ayaga kalkarken: - Bir daha geldigimde, sizi Tanriya da inanmis olarak bulacagimi umarim, dedi. Kirilov da yerinden kalkarak: -Neden? diye sordu. - Tanriya inancinizin oldugunu anlarsaniz, ona inanirsiniz. Halbuki, Tanriya ina nciniz oldugunu anlamazsaniz, ona inanmazsiniz. Stavrogin, s z n bitirdikten sonra kahkahayla g ld . Kirilov, bu s zleri bir an d s nd kten : - B yle degil, dedi. D s ncemi tamamen tersy z ettiniz. Meyhane sakasi bu. Hayatimdaki degerinizi hatirlayin. Stavrogin. - Allahaismarladik, Kirilov. - Gene gelin. - Yarini unutmadiniz, degil mi? -Oh, unutmustum. Fakat meraklanmayin, uyuyakalmam. Saat tam dokuzda. Arzu ettigi m zaman nasil erken kalkabilecegimi biliyorum. Yataga yatar kendi kendime 'Saat yedide' derim. Ve saat tam yedide uyanirim. 'Saat onda' derim ve saat tam onda u yanirim. Stavrogin, Kirilov'un renksiz y z ne bakarak: - Olduk a garip g leriniz var, dedi. - Beraber gelip size kapiyi a acagim. 282 - Zahmet etmeyin, Shatov a ar. - Oh, Shatov. Pek l , g le g le. *** Shatov'un oturdugu evin kapisi a ikti. Fakat, koridora giren Stavrogin, zifiri kar anlikta kaldi ve el yordami ile atiya ikan merdivenleri aradi. Birden st kattaki bi r kapi a ildi ve isik koridora kadar aksetti. Shatov, disari ikmamis, sadece kapisi ni a misti. Stavrogin odanin kapisinda durdugu zaman, Shatov'un, masanin yaninda k endisini bekledigini g rd . Stavrogin kapidan sordu: - Beni bir is i in kabul edecek misiniz"? Shatov: - Buyurun, dedi. Oturun. Kapiyi kilitleyin. Hayir, durun ben kilitleyecegim. Kapiyi kilitledikten sonra geldi ve Stavrogin'in karsisina oturdu. Hafta s resince olduk a zayiflamisti. Sanki atesli bir hastalikla yatmis gibi g r n yordu. G zlerini yere dogru evirerek yumusak bir sesle: - Beni hasta ettiniz, dedi. Neden gelmediniz? - Gelecegimden emin miydiniz? - Evet. Bir dakika durun... sayikliyordum, belki de h l sayikliyorum... bir dakika

durun. Yerinden kalkip duvarin yaninda duran g zl raftan bir sey aldi. Bir tabancaydi bu. - Bir gece sabaha kadar beni ld rmeye geleceginizi sayikladim ve ertesi sabah erken den son kurusuma kadar vererek bu tabancayi satin aldim. Serseri Lyamshin'den. S onra birden kendime geldim. Tabancanin kursunu yok. O zamandan beri de rafta yat ip duruyordu. Bir dakika... 283Yerinden kalkti. Tavandaki havalandirma penceresini a mak zereyken Stavrogin ona engel oldu. - Atmayin. Neden atacaksiniz? Paraca degeri var. Hem sonra, Shatov'un penceresin in altinda tabanca var, diye s z ederler. Tekrar yerine koyun. Ve s yle oturun. Sizi ld rmeye gelecegimi d s nd g n z i in neden z r dilediginizi s yler misiniz? Sizinle baris lmis degilim. nemli bir konunun tartismasini yapmak i in geldim. Her seyden nce bana sunu s yleyin: Karinizla ilgim oldugundan t r beni tokatlamadiginizi d s nmekle hata mi e diyorum? Shatov bakislarini yine yere evirerek: - Siz de bu sebeple olmadigini biliyorsunuz, degil mi? - Ne de kiz kardesiniz hakkinda s ylenen dedikodulara inandiginizdan t r . Shatov, sabirsiz bir tavirla ayaklarini yere vurarak: -Hayir, hayir, kuskusuz ki degil! dedi. Kiz kardesim daha isin basinda b yle bir sey olmadigini s ylemisti. St avrogin, sakin bir tavirla devam etti: - Demek ki ben de hakliyim ve siz de hakliydiniz. Haklisiniz. Mary Lebyatkin, ka nunen katimdir; d rt bu uk yil nce Petersburg' da evlenmistim. Bana, Mary Lebyatkin n edeniyle vurdunuz, degil mi? Shatov, garip bir tavirla Stavrogin'e bakarak mirildandi. - Evet, tahmin etmistim, ama inanmamistim. - Ve bana vurdunuz? Shatov olduk a sasirmisti. Kipkirmizi olarak ne s yledigini kendisi de anlamiyormus gibi: - D st g n z i in vurdum, dedi. Yalaniniz i in vurdum. Size dogru y r d g m zaman sizi cezala gibi bir arzum yoktu, size vuracagimi bilmiyordum. Hayatimda size ok deger verdi gim i in vurdum. Ben... 284 - Anliyorum, anliyorum. S yleyecekleriniz sizde kalsin. Atesiniz olmasina z ld m. Benim isim ok daha nemli. Shatov titreyerek yerinden kalkti. - Sizi uzun zamandan beri bekliyordum, dedi. Isimizin ne oldugunu s yleyin... ben de s yleyecegim.. daha sonra. Yerine oturdu. Stavrogin, merakla Shatov'u incelemeye basladi. - Konusmak zere geldigim is, diger islerden ok daha baskadir, dedi. Bazi kosullar altinda, bu saatte gelmek zorunda kaldim. Size sunu haber vermeliyim ki, belki ld r l ebilirsiniz. Shatov, g zlerinde vahsi piriltilar yanarak Stavrogin'e bakti. Sonra, yumusak bir sesle: -Hayatimin tehlikede olabilecegini biliyorum, dedi. Fakat siz... bunu nasil grene bildiniz? - nk , ben de sizin gibi onlardan biriyim. Sizin oldugunuz gibi ben de onlarin birli gine kayitliyim. - Siz... siz de... birligin yesi misiniz? Stavrogin hafif bir tebess mle: - Bakislarinizdan, benden her seyi beklediginizi; fakat, bunu beklemediginizi an liyorum, dedi. Fakat, l tfen cevap verin, hayatiniza kastedilecegini nceden biliyor muydunuz? Shatov, birden b y k bir fkeye kapilarak haykirdi. - B yle bir seyi aklima bile getirmezdim!... Hatta, bana s ylediginiz halde bile ina namiyorum... oysa... oysa, o salaklarin neler yapabilecegini kimse tahmin edemez ! Onlardan korkmuyorum! Onlardan ayrildim artik. Bunun m mk n olamayacagini s ylemek i i n adam tam d rt defa geldi... fakat... Stavrogin'e bakarak devam etti: -... fakat, bunun hakkindaki t m bilginiz nedir? Stavrogin, sadece g revini yapan bir adam soguklugu ile:

- Hemen telaslanmayin, sizi aldatmiyorum, dedi. Ne bildigimi sordunuz. Iki yil nc e Avrupa'da birlige katildiginizi biliyorum. O 285zamanlar eski rg t vardi. Birlige katilmaniz Amerika'ya gidisinizden hemen nce ol mustu. Amerika'dayken bana uzun uzun yazmistiniz. Aklima gelmisken s ylemek isteri m, mektuplariniza mektupla cevap vermedigim i in z r dilerim. Sadece... Shatov: -... para g ndermekle yelindiniz diye s z yarida kesti. Masanin ekmesinden g kkusagi rengi k git bir para ikartarak s z ne devam etti: - Iste, alin. Bana g nderdiginiz y z ruble. Siz olmasaydiniz orada l p kalacaktim. Anne niz olmasaydi, bu parayi demem i in, daha ok uzun zaman beklerdiniz. Hastaliktan son ra ok fakir d s nce, bu parayi anneniz vermisti. Tam dokuz ay oluyor. Fakat devam edi n, l tfen. Shatov'un solugu t kenmisti. - Amerika'da kaldiginiz s rede, g r sleriniz degisti ve Isvi re'ye d nd g n zde istifa etmek tediniz. Size bir cevap vermeden, Rusya'ya gitmenizi, birinden bir baski makines ini devir almanizi ve onlar tarafindan g nderilecek birine teslim etmenizi s yledile r. B t n ayrintilarini bilmemekle beraber buraya kadar s ylediklerim dogru, degil mi? Bu isteklerinin son oldugu ve g reviniz bittikten sonra sizi serbest birakacaklari ni umarak, bu g revi kabullendiniz. Dogru ya da yanlis, b t n bunlari onlardan degil, rastlantiyla baska yerden grendim. Yalniz, simdi bile anlayamadiginiz bir husus v ar ki, o da, o baylarin sizden ayrilmak niyetinde olmadiklaridir. Shatov, sesi yettigi kadar haykirdi. -Bu ok sa ma!.. Onlarla olan baglarimi koparacagimi ger ek olarak bildirdim!... Bunu yapmaya hakkim var. Vicdanimin ve d s ncelerimin hakki... Bu kararimdan d nmeyecegim!. . D nyada beni caydiracak hi bir kuvvet... Stavrogin, onun konusmasini yarida keserek ciddi bir tavirla: - B yle bagirmasaniz iyi olur, dedi. Su Verkhovensky yle kararli bir adamdir ki, be lki su anda kapinizi ya kendisi dinliyor ya 286 da baska birine dinletiyordur. Hatta, su sarhos Lebyatkin bile size g z kulak olma k talimatini almis olabilirdi. Belki de siz onu g z-l yordunuz... hakli miyim? Dile getirdiginiz nedenleri Verkhovensky kabul etti mi etmedi mi, siz onu s yleyin? - Kabul etti. Tamamen dogru oldugunu ve belki de hakli oldugumu... - Eh, bu takdirde sizi aldatiyor. Hatta, onlardan olmayan Kirilov bile sizi g zley ip onlara bilgi veriyor. Birligin hizmetinde olduklarim bilmeden alisan bir s r ajan lari var. Hareketleriniz daima kontrol altinda. Peter Verkhovensky, buraya sirf bu isi halletmek i in geldi ve yetkileri de ok genis... ok sey biliyorsunuz. Yasaman iz onlar i in ok tehlike olusturdugundan uygun bir zamanini bulup sizi temizleyecek ler. Bunun ger ek oldugunu tekrar s ylemeliyim. Ve sunu da eklemeleyim ki, hangi ned enle oldugunu bilmem; ama, sizin polisten oldugunuza ve simdiye kadar onlari ihb ar etmediyseniz bile ilk firsatta ihbar edeceginize inaniyorlar. Dogru mu bu? Isini bilen bir ses tonu ile sorulan bu soruya, Shatov, y z n eksiterek fkeyle ka amak c evap verdi: - Casus bile olsam kimi ihbar edecegim? Stavrogin'in durumunu kendi durumundan bile nemli kabul ettigi her halinden belli olan Shatov, ilk d s ncesine sarilarak: - Hayir, beni bir tarafa birakin, diye haykirdi. Benim canim cehenneme!.. Siz, s iz, Stavrogin, b ylesine igren , degersiz, aptalca bir ise nasil karisabiliyorsunuz? Onlarin birliginin bir yesisiniz!... Sonra birden aresizlik i inde haykirdi: - Nicholas Stavrogin'in b y k kahramanligi bu mu olacakti? Bundan daha acikli bir se y olamazmis gibi ellerini bile ogusturmaya baslamisti. Stavrogin, ger ekten sasirarak: - z r dilerim, dedi. Fakat, beni bir g nes ve kendinizi de bir 287sinekmis gibi g steriyorsunuz. Bunun b yle oldugunu Amerika'dan g nderdiginiz mektu plardan bile anliyordum. Shatov birden konusmaya basladi. - Siz... siz... biliyorsunuz... Oh, benim tartismami yapmayalim; Hakkinizda a ikla yacaginiz bir sey varsa, durmayin a iklayin!.. Sonra derin bir soluk alarak tekrarladi.

- Soruma cevap verin!.. -Memnuniyetle. B ylece bir lagim ukuruna nasil d st g m m soruyorsunuz? Size s ylediklerim sonra, bu konuda sizinle biraz daha samimi olmaliyim. G r yorsunuz ya kesin konusuy orum; ger ekten bu birlige bagli degilim ve hi bir zaman da bagli olmadim ve aralari na katilmadigim i in onlardan ayrilmaya sizden ok hakkim var. Bunun tam tersine, is in daha basinda, onlara i lerinden biri olmadigimi, onlara yardim ettiysem, bunun tamamen rastlanti oldugunu ve kendileri ile hi bir iliskim olamayacagini s yledim. B irligin yeni plana g re yeniden rg tlenmesinde belirli bazi isler yaptim, hepsi o kad ar. Fakat, simdi d s ncelerini degistirmisler ve beni birakmalarinin tehlikeli ve sa kincali olacagini d s nm sler. Bu bakimdan benim de k ra listede olmams z konusu - Ah, hep l m karan verirler, zaten. Bu kararlari da resmi m h rl , bu uk kisinin imzalad resmi k gitlarla olur. Bu isi sonuna kadar g t rebileceklerine ger ekten de inaniyor mu sunuz? Stavrogin, her zamanki umursamaz ve biraz da gevsek tavriyla devam etti: -Bu noktaya gelince, bir bakima hakli, bir bakima haksizsiniz. Kuskusuz ki, b yle durumlarda, her zaman oldugu gibi daha ok hayal vardir; bir avu insan, kapasitesin i ve nemini b y t yor. Hatta, bunu su kadara da vardirabilirim ki, b t n birlik sadece Pete r Verkhovensky'yi kapsiyor ve sadece onun al akg n ll l g , kendi birliginin basit bir ajani oldugunu kabullenmesine neden oluyor. Bununla beraber, bu birligin temel d s ncesi, kendisine benzeyen 288 birliklerin temel d s ncelerinden daha sa ma degil. 'Enternasyonal' ile iliskileri var . Ajanlarini Rusya'ya sokmayi basardilar. Hatta, olduk a degisik bir y ntem bulmusla r... fakat, kuskusuz ki teorik olarak. Buradaki ama larina gelince, Rus rg t n n gelismes inin ok belirsiz oldugunu ve bu lkede hemen hemen daima beklenmedik seyler yapabil eceklerini unutmamalisiniz. Hatirlarsiniz ki Verkhovensky inat i bir insandir. Sha tov fkeyle: - Rusya'yi hi anlamayan bir bit, bir kara cahil, koca bir ahmaktir! diye haykirdi . - Onu yeteri kadar tanimiyorsunuz. Rusya hakkinda bilgilerinin zayif oldugu dogr udur; fakat, yine de sizin ve benim bilgim kadar bilgisi vardir. Ve ayrica, Verk hovensky, Rusya hayranidir. -Verkhovensky Rusya hayrani, ha? - Evet, kusku yok. Soytariligi terk edip yari ilgin oldugu bir ani vardir. Sizin s zlerinizden birini yine size hatirlatacagim; 'Bir insanin ne kadar g lenecegini kav rayabiliyor musunuz?' L tfen g lmeyin. Bir tetigi ekecek kadar yetenegi vardir. Benim de bir casus oldugumdan s pheleniyorlar. islerinde ok az tecr beleri oldugu i in, kars ilarina ikan herkesin casus oldugundan kuskulaniyorlar. - Fakat korkmuyorsunuz, degil mi? - Ha... hayir. ok korkmuyorum. Fakat sizin durumunuz ok daha degisik. Uyarmamin ne deni dikkatli olmaniz i indir. Benim d s nceme g re, budalalar tarafindan tehdit edildig inizi d s nmemelisiniz. S z konusu olan onlarin zeki olup olmadiklari degil. Sizden ve benden ok daha g l kisilere el kaldirdilar. Oh, saat on bir bu uga gelmis. Saatine baktiktan sonra sandalyesinden kalkti. - Size bir soru daha sormak istiyorum, fakat bunun konustugumuz sorunlarla ilgi si yok. Shatov ayaga firlayarak: 289- Tanri askina!... diye haykirdi. Stavrogin, sorgu dolu bakislarla bakti. -Ne demek istiyorsun? Shatov anlasilmaz bir heyecanla: - Sorunuzu sorun, Tanri adina!... diye haykirdi. Fakat, size de benim bir soru s ormam sartiyla. L tfen izin verin... yapamam... sorun sorunuzu!... Stavrogin, biraz bekledikten sonra basladi. - Anladigima g re, Mary'nin zerinde belirli bir etkiniz var. Sizinle konusmaktan ve sizi dinlemekten hoslaniyor. yle degil mi? Shatov, biraz sasirarak Stavrogin'e bakti. - Evet... dinledi... - Onunla evli oldugumu resmen bildirmek istiyorum. Shatov dehset i inde fisildadi. -Fakat, bu m mk n m ? - Ne demek istiyorsunuz? Bunun g bir tarafi yok. Evliligin taniklari bu sehirde. E

vlilik tamamen resmi bir sekilde yapildi. Topluma duyurulmamasinin nedeni, evlil igin taniklari, Kirilov, Peter Verkhovensky ve nihayet, akrabam saymakta gurur d uydugum Lebyatkin'in susmaya s z vermis olmalaridir. - Bunu demek istemedim. O kadar sogukkanli konusuyorsunuz ki... fakat devam edin ! Bu evlilige zorlanmadiniz, degil mi? Stavrogin, Shatov'un meydan okuyan bakislarina g l mseyerek, cevap verdikten sonra: - Hayir, beni kimse zorlamadi, dedi. Shatov heyecandan titreyerek: - Peki, her zaman s zettigi su ocuk meselesi nedir? diye sordu. - ocugundan mi s z ediyor? Ulu Tanrim, b yle bir seyden haberim yok. Ilk kez duyuyoru m. Hi bir zaman ocugu olmamisti. Olamazdi da, halen bakiredir... nk ! 290 - Anliyorum! Tahmin etmistim. Dinleyin! - Neyiniz var, Shatov? Shatov y z n elleriyle kapayarak arkasina d nd ; sonra birden Stavrogin'i omuzlarindan ya kaladi. - Biliyor musunuz, diye bagirdi. Hi degilse, b t n bunlari neden yaptiginiz ve simdi b yle bir cezayi kendinize neden verdiginizi biliyor musunuz? - Sorunuz zehirli ve zekice; fakat, sizi sasirtacagim; evet, o zaman onunla nede n evlendigimi ve simdi, sizin deyisinizle, kendime neden b yle ceza verdigimi bili yorum. - Bunu birakalim simdi... tartismasini daha sonra yapariz. Ana konu zerinde konus alim, ana konu. Sizin i in tam iki yil bekledim. - Beklediniz mi? -Sizin i in ok uzun zaman bekledim. Durmadan dinlenmeden sizi d s nd m. Sizden baska hi ki mse... bunu size Amerika'dan da yazmistim. - Uzun mektubunuzu ok iyi hatirliyorum. - Okunamayacak kadar uzun muydu? Sizinle ayni fikirdeyim. Alti, kocaman sayfa. K onusmayin... konusmayin! Bana on dakikanizi daha ayirabilir misiniz; ama simdi, derhal? Sizi ok uzun zamandir bekliyordum! - Memnuniyetle, size ancak yarim saat ayirabilirim uygun mu? Shatov fkeyle: -Fakat, dedi. Bu tavrinizi da birakacaksiniz. Anliyor musunuz? Size yalvarmam ge rekirken, sizden bunu istiyorum... yalvarmasi gereken birinin, istemesi ne demek tir bilir misiniz? Stavrogin zayif bir tebess mle: - B ylece, y ksek kimseler i in olagan seylerin st nden bakacaksiniz, dedi. Atesiniz oldu gunu z lerek g r yorum. 291Shatov: - Bana saygili davranmanizi istiyorum... talep ediyorum! diye haykirdi. Kisiligi me saygi degil... kisiligimin cani cehenneme!... Baska bir sey i in, sadece bu sef erlik, sadece birka s z i in. D nyada son defa olmak zere... sonsuzda bulusan iki yarati giz. Ifadenizi degistirin Ve insan gibi konusun! mr n zde bir kere olsun insan sesiyl e konusun! Bunu kendim i in degil sizin i in istiyorum. Sinirsiz g c n z grenmenize yardimc oldugumdan t r , y z n ze attigim yumruk i in beni bagislamak zorunda oldugunuzu kavrayabil yor musunuz? Yine, o b y kl k taslayan, tiksinti dolu tebess m n dudaklarinizda dolastigin i g r yorum. Oh, beni ne zaman anlayabileceksiniz? Birakin artik bu kibirli tavirlar inizi!... L tfen, bunu sizden talep ettigimi anlayin... talep ediyorum... aksi hal de konusmam. D nyada hi bir sey i in konusmam! Shatov, fkeden sayiklamaya baslamisti. Kaslari atilmis olan Stavrogin, eskisinden daha dikkatli gibi g r n yordu. Stavrogin ciddi ve inandirici bir sesle: - Yarim saat kalacagima s z verdigime g re, dedi. Zaman benim i in ok degerlidir. Sizi dinlemeye niyetli oldugumu da bilmenizi isterim. Hi degilse ilgi ile dinleyecegi m ve... ve sizden benim i in yeni olan bir ok sey grenecegime de eminim. Stavrogin yine sandalyesine oturdu. Shatov: - Oturun! diye bagirdi ve nasil olduysa birden sandalyesine kt . Stavrogin bir kere daha: - Fakat size hatirlatayim, dedi. Sizden Mary ile ilgili bir ricada bulunacaktim. yle bir rica ki, Mary i in ok nemlidir. Konusmasinin en can alici yerinde s z birden kesilen ve kendisine sorulani anlayama yan bir kimsenin saskinligi gibi, sasiran Shatov'un kaslari atildi.

- Nedir? 292 Stavrogin samimi bir g l msemeyle: - Bitirmeme firsat vermediniz ki, dedi. Shatov birden durumu kavrayarak elini salladi ve hemen kendi konusuna ge mek istey erek: - Oh, sa ma, sa ma! diye bagirdi. Daha sonra, daha sonra!... *** Hemen hemen tehdit eder bir tavirla, g zlerinden ates p sk rerek iskemlesinde ileri do gru egilen Shatov, sag elinin isaret parmagini sallayarak (belki bu hareketinin farkinda bile degildi) konusmaya basladi. - Biliyor musunuz, simdi yery z nde "Tanri zelligini tasiyan", yeni Tanri adina d nyay i kurtaracak olan, hayatin anahtarlarim elinde tutan insanlarin kim oldugunu... bu insanlarin hangi ulustan oldugunu ve isimlerini biliyor musunuz?, -Tavriniza bakilacak olursa, bunun Rus halki oldugunu derhal s yleyebilirim. Shatov hemen hemen yerinde si rayarak: - Ve g lmeye basladiniz bile! diye haykirdi. Ah, ne soy!... - Kendinize gelin, rica ederim. Aksine, b yle bir sey s yleyeceginizi tahmin ettigi m i in g l msedim. - B yle bir sey mi bekliyordunuz? Peki, bu s zler, sizin bildiginiz seyler degil mi? - Hem de ok iyi biliyorum. S z nereye getirmek istediginizi de biliyorum. B t n c mleniz, hatta Tanri zelligini tasiyan insanlar deyisiniz sadece, Amerika'ya hareketinizde n iki yil evvel Avrupa'da konustuklarimizin devamidir. Hi degilse, simdi hatirlad igim kadari bu. - Bu sizin deyisinizdir, benim degil. Sizin kendi deyisinizdir; hem de konusmani zin devami degildir. Biz b yle bir sey hi ko293nusmadik. B y k s zler eden bir gretmenle yeniden dirilen bir grencisi vardi. O grenci ben, gretmen ise sizdiniz. - Fakat hatirlarsaniz, benim s zlerimden sonra, siz birlige katildiniz. Zaten onda n sonra da hemen Amerika'ya gittiniz. - Dogru. Bunun hakkinda size Amerika'dan da yazmistim. Size, hemen hemen her sey i yazmistim. ocuklugumdan beri benimsedigim, b t n mitlerimi bagladigim ve ugrunda g zya si d kt g m bir inan tan, kendimi bu kadar abuk koparip kurtaramadigim dogrudur. Tanri de gistirmek ok g t r. O zaman size inanmak istememistim; nk , inanmak istemiyordum ve son d fa olmak zere b t n umutlarimi su l gim ukuruna bagladim. Fakat ekilen tohum kalbimde ka ldi ve b y d . Bana ciddi, ama ok ciddi olarak s yleyin, Amerika'dan yazdigim mektubu s onuna kadar okumus muydunuz? Belki de hi okumamissinizdir, ha? - O mektubun sayfasini okudum. Ilk ve son sayfalarini okudum. Orta sayfasina da s yle bir g z attim. Bununla beraber, daima okumaya niyetliydim. Shatov elini sallayarak Stavrogin'i susturdu. -Oh, hepsi bir... Unuttunuz bunu! Insanlar zerine s ylediginiz o s zleri ink r ediyorsa niz, o zaman b yle bir seyi nasil s yleye-bildiniz? Iste buna dayanamiyorum. Stavrogin esrarengiz bir tavirla: - O zamanlar da sizinle saka etmiyordum, dedi. Sizi inandirmaya alisirken, belki de sizden ok kendimi d s n yordum. - Saka etmiyordunuz!... Amerika'da ay samanlarin st nde aresiz bir adamla beraber yat tim ve ondan, benim i ime Tanri ve vatan sevgisinin tohumlarini ektiginiz zamanlar da, belki de ayni g nlerde, bu zavalli, manyak Kirilov'un da kalbine ayni tohumlar i ektiginizi grendim. Zavallinin i ini yalanlarla, iftiralarla dol-durdunuz ve onu yari deli bir hale soktunuz. Simdi ona gidip bir bakin... sizin yaratiginizdir. Fakat onu g rd n z, degil mi? - Her seyden nce sunu bilmelisiniz ki, biraz nce ok mutlu ve iyi oldugunu bizzat ke ndisi s yledi. Bunlarin hepsinin ayni za294 mana rastladigini d s nmekle hata etmiyorsunuz; fakat, bundan ne ikar? Her ikinizi de kandirmadigimi bir daha s yl yorum. - Dinsiz misiniz? Simdi bir dinsiz misiniz? - Evet. - Ya o zaman? - O zaman da. Shatov mirildandi.

- Konusmaya basladigim zaman saygi duymanizi istedigim kisi ben degildim. Sizin gibi zeki bir insanin bunu anlamasi gerekirdi. - Ilk s zlerinizi duyar duymaz kalkmadim, konusmayi rtbas etmedim. Sizden uzaklasma dim, h l buradayim ve sorulariniza cevap veriyorum. Bagirmaniza bile ses ikarmadigim a g re, size karsi olan saygimi kaybetmemisim demektir. Shatov elinin bir hareketi ile Stavrogin'e susmasini isaret ederek: - 'Bir dinsiz Rus olamaz. Bir dinsiz Rus olmaktan ikar' deyisinizi hatirlar misin iz? B yle s ylediginizi hatirliyor musunuz? diye sordu. Stavrogin sanki ona karsit bir soru sorarmis gibi: --Eee...?dedi. - Siz mi soruyorsunuz? Hatirlamadiniz mi? yle de olsa, Rus ruhunun baslica zellikl erinden birini kesfetmis oluyorsunuzun. Bunu unutmaniz m mk n degil! O zamanlar s yled iginiz baska bir seyi daha hatirlatayim: 'Yunan Ortodoks inanci olmayan bir kims e Rus olamaz?' - Bunun Slavci bir d s nce oldugunu zannederim. - Hayir, simdiki Slavcilar b yle bir d s nceyi kabullenmiyorlar. Ama, siz daha da iler i gitmistiniz. Roma Katolikliginin Hiristiyanlik olmadigi inancindaydiniz, Roma' nin, seytanin nc bir oyununa kanan Isa'nin, bir kralligi olmadan yery z nde kalamayacagi ni bildirdigini; Katoliklerin ise yeni bir Isa yarattigini ve b t n Bati D nyasi'ni y iktigim, s yleyen siz degil misiniz? 295Fransanin Katolik kilisesi y z nden aci ektigini, Roma Tanrisi'ni kabullenmedikler ini; fakat, baska bir Tanri da bulamadiklarini s yleyen, siz degil misiniz? O zama nlar iste b yle konusabiliyordunuz!... Konusmalarimizi ok iyi hatirliyorum. Stavrog in, ciddi bir sesle: - O zamanlar buna inansaydim; kusku yok ki ayni seyleri yine takrarlayacaktim, d edi. Fakat sizi temin ederim ki, bu eski d s ncelerimi tekrarlamaniz bende son derec e k t bir etki yaratiyor. Artik kesmez misiniz? Shatov, Stavrogin'in istegine aldirmadan haykirdi. - O zamanlar inansaydiniz, ha?!.. Fakat ger egin Isa'nin disinda oldugunu size mat ematiksel olarak tanimlasalar bile, ger egin yaninda olmaktansa Isa'nin yaninda ol mayi tercih edeceginizi s yleyen siz degil miydiniz? S ylediniz mi bunu? S ylediniz mi ? Stavrogin sesini y kselterek: -Fakat ben de size bir soru sorayim, dedi? Bu sabirsiz... insana huzursuzluk ver en imtihanin amaci nedir? - Bu imtihan, bir daha tekrarlanmayacak ve size bir daha ha-tirlatilmayacaktir. - Sonsuzda ve zamanin disinda oldugumuzu h l israrla s yl yorsunuz. Shatov birden bagirdi. - Susun! Aptal ve beceriksiz olabilirim; ama, birakin g l n duruma d seyim! O zamanki e sas d s ncenizi bir kere daha tekrarlamama izin verir misiniz? Sadece on iki satir k adar... hem de zetleyecegim. - Sayet zetleyecekseniz tekrarlayabilirsiniz. Stavrogin saatine bakmak istegini g l kl e yendi. Shatov sandalyesinden ileri dogru uzandi ve hatta, kisa bir s re i in parmagini yine salladi. Stavrogin'e k t k t bakmaya devam ederek, sanki bir yerden okuyormus gibi ta ne tane konusarak anlatmaya basladi. 296 - Hi bir ulus, hen z bilim ve mantik er evesi dahilinde oturmus degildir. Hatta, simdiy e kadar k k bir rnek bile g stermemislerdir. Sosyalizm, dogusu bakimindan, dinsiz olmak zorundadir; nk , ilk basindan beri, dinsizligin nderi oldu ve kendi kendini bilim ve mantik er evesi i inde d zenledi ve siraladi. D nya kuruldugundan bug ne kadar, mantik ve bilim, daima ikinci derecede bir plan halinde kalmistir. Ve d nya duruncaya kadar da b yle devam edecektir. Insanlar tamamen degisik bir g le sekillendirilmis ve harek et ettirilmistir. Bu g yle bir g t r ki, her ne kadar nasil dogdugu bilinmiyorsa da, onl arin st nde g l bir etki y r tmektedir. Isi sonuna kadar g t rmeyi bilinmez bir hirsla arz n, l m ve varligini ink r eden bir g t r. Kutsal kitapta 'Hayat irmagi'nin kuruyacagi s yl igi gibi, bu g de hayatin ruhudur. Filozoflarin dedikleri gibi, bu g , bir estetik pr ensibi, bir ahlak prensibidir. Basit olarak adlandirdigim gibi Tanri'yi arama' p rensibidir. B t n uluslarin gelismelerindeki, her insanin i indeki ve varliklarinin he r noktasindaki belirli ama , sadece Tanri'nin, Tan- -rilari'nin, onlara zg Tanrilari nin pesinden kosmak ve ger egi, o Tanri'ya inan ta aramaktir. D nyanin var olusundan b

u yana ve d nyanin sonuna kadar Tanri, t m insanligin yarattigi bir varlik olmustur ve olmakta devam edecektir. Simdiye kadar b t n insanlarin ya da ogunlugunun ortak bi r Tanri'si olmamistir; ama, kendilerine zg bir Tanrilari olmustur. Tek bir Tanri'y a inan , ulusal kavramin ortadan kalkacaginin ilk isaretidir. Tanrilar ortak Tanri haline gelince, kendileri ile beraber, onlara olan inanci ve insanligi da yok e deceklerdir. Bir ulus g lendik e, Tanri'si da digerlerinden ayrilacaktir. Hen z dinsiz bir ulus yoktur; yani, iyilikle k t l k kavrami olmayan bir ulus yoktur. Her insanin k endisine zg bir iyilik ve k t l k kavrami, kendisine olan bir iyiligi ve k t l g vardir. B lus, iyi ve k t kavrami ortak oldugu takdirde, o uluslar yok almaya ve iyi ile k t ara sindaki fark kavrami da yavas yavas silinmeye ve kaybolmaya baslar. Mantik hi bir zaman, iyi ile k t arasindaki ayrimi g rebilecek, hatta, yaklasik olsa bi le iyiyi k t den ayirabilecek g ce erisme297mistir. Tersine olarak, bunlari acinacak sekilde birbirine karistirmistir; Bi lime gelince, onun z mlenmis sekli, daima zor kullanma temeline dayanmistir. Bu zor kullanma, y zyilimiza kadar hi bilinmemis, salgin bir hastaliktan, kitliktan, savas tan bile korkun olan, insanligin en b y k felaketi yari bilim i in zellikle dogrudur. Ya ri bilim, simdiye kadar d nyanin g rmedigi bir despottur. Kendi rahipleri ve esirler i olan, insanligin bug ne kadar d s nmeden n nde secde ettigi, bilimin kendisinin bile n nd utan verecek bir sekilde egildigi bir despottur. B t n bunlar sizin s z-lerinizdir, St avrogin. Tabii, s z ettigim yari bilim hari ; bu bana ait bir deyis; nk , ben yari bilim i temsil ediyorum ve bu nedenle de ondan nefret ediyorum. Sizin d s ncelerinize ve k endi deyimlerinize gelince, onlarin hi birini degistirmeden s yledim. Tek kelimesini bile degistirmedim. Stavrogin ekingen bir tavirla: - Zannetmiyorum, dedi. S ylediklerimi hareretle kabullenmistiniz ve farkinda olma dan degistirmis olabilirsiniz. Tanri'yi, ulusun basit bir esyasi d zeyine indirdig iniz ger ek... Birdenbire, Shatov'un sadece s zlerini degil hareketlerini de yakindan izlemeye ba sladi. Shatov: - Tanriyi ulusun basit bir esyasi d zeyine mi indirdim? diye bagirdi. Tamamen ters ine, insanlari Tanri'ya y kselttim. Bunun aksi ne zaman olmustur ki? Insanlar Tanr i'nin bedenidir. Her insan ancak, kendisinin zel bir Tanrisi oldugu, diger Tanril ar'a bakmadigi zaman insandir; kendi Tanrisiyla d nyanin stesinden gelecegine ve b t n diger Tanrilar'i kovacagina inandigi s rece b yle olacaktir. B y k uluslar, hi degilse ke ndisini g stermis, insanligin basinda y r yen uluslar, buna daima inanmislardir. Ger ekl ere karsi durmak m mk n olamaz. Yahudiler, ger ek Tanri'yi bekledikleri i in yasadilar v e ger ek Tanri'yi d nyaya biraktilar. Yunanlilar dogayi Tanrilastirdilar ve dinlerin i d nyaya yaydilar..., yani, felsefe ve sanati. Romalilar Devlet i inde insanlari Ta n298 rilastirdilar ve Devleti uluslara miras biraktilar. Fransa, uzun tarihi boyunca, sadece Romanin Tanri d s ncesinin gelismesi ve se-killenmesiydi. Nihayet, Roma Tanr isini lagima atti ve kendisini dinsizlige verdi! Simdilik buna sosyalizm diyorla r; nk , dinsizlik Roma Katolikliginden daha saglikliydi. B y k bir ulus, ger egin yalniz k endisinde, kesin olarak yalniz kendisinde oldugu ve d nyayi elindeki bu ger ekle kur tarmaya, yeniden canlandirmaya sadece kendisinin yetenekli oldugu hakkindaki ina ncim yitirdigi an, o ulus b y kl g n kaybeder ve yalniz etnografik bir materyal olur. Ger e k b y k bir ulus, insanlikta ikinci derecede bir rol oynamayi hi bir zaman kabulleneme z. Birinci dereceye bile razi olamaz. Kesinlikle tek olmayi ister. Bu inanci yit iren bir ulus artik ulus degildir. Fakat yalniz bir ger ek vardir ve bu nedenle, h er ne kadar diger uluslarin kendi zel Tanrilari bulunsa bile, b t n uluslar arasinda, ger ek Tanri'ya sahip olacak ancak bir ulus vardir. Ve Tanriyi kendinde tasiyan i nsanlar sadece Rus ulusudur ve... ve. S z n n burasinda fkeyle: - ... ve siz Stavrogin, beni bu kadar budala mi saniyorsunuz? diye haykirdi. Su anda s ylediklerimin, Moskova Slavcilari'nin agizlarinda gevis getirdikleri, bayat lamis kelimeler ya da tamamen yeni kelimeler, en son kelimeler, yeniden dogusun tek kelimesi oldugunu bilmeyecek kadar budala miyim? Ve... ve su dakikada bana g l p g lmemenizden bana ne? Tek kelimenin bile anlamini anlayamamaniz umurumda mi? Ah, su andaki y z n z n anlamindan ve gururla g l msemenizden nasil igreniyorum!... Yerinden firladigi zaman agzi k p rm st .

Stavrogin, yerinden kalkmadan son derece ciddi bir sekilde: - Tamamen aksine, Shatov, tamamen aksine, dedi. S ylediklerinin tamamen aksine ola rak, atesli s zleriniz ok g l anilarimi canlandirdi. S zlerinizde, iki yil nceki ruhsal d rumumu buluyorum. Biraz nce s yledigim gibi, o zamanki d s ncelerimi b y tt g n z s ylemeye tta, nceden s ylediklerim daha degisik, daha kesin s zlerdi sanirim. nc kez s yl yorum; 299inanin ki, simdi anlattiklarinizi son kelimelerine kadar dogrulamak isterdim, ama... - Ama rkek bir tavsan gibisiniz? - Ne...'Neee? Shatov tekrar otururken ki n g den bir g l msemeyle: - Size ait olan asagilik bir deyisdir, dedi. Tavsan yemek i in... nce onu yakalamak gerekir. Tanri'ya inanmak i in de... Tanri'nin olmasi gerekir. Bana s ylendigine g re , Petersburg'da sizin en ok deger verdiginiz bir s zm s. Nozdryov'un tavsani art baca klarindan yakalamak istemesi gibi. - Hayir, yakaladigini s yleyerek v n r, o kadar. Sirasi gelmisken, izninizle bir soru d a ben soracagim. Zaten bunu sormak hakkini da kazandim. S yleyin bana, tavsani yak aladiniz mi, yoksa h l ka makta devam ediyor mu? Shatov, birden tepeden tirnaga titremeye basladi. - B yle kelimeler kullanmaya cesaret etmeyin! dedi. Baska, daha degisik kelimeler kullanin!... Stavrogin, sert bir tavirla ona bakarak: -Nasil isterseniz, dedi. Daha baska sekilde sorabilirim. B t n grenmek istedigim, Tan ri'ya inanip inanmadiginiz. Shatov, fkeyle mirildandi. - Rusya'ya inaniyorum. Yunan Ortodoks Kilisesi'ne inaniyorum. Ben... ben Isa'ni n varligina inaniyorum... Onun benzerinin Rusya'da dogacagina inaniyorum. inaniy orum ki... - Ya Tanri'ya? Tanri'ya da inaniyor musunuz? - Tan...Tanri'ya da inanacagim. Stavrogin'in y z nde en ufak bir kipirdanis bile olmadi. Shatov, meydan okurcasina, ates p sk ren g zlerle, karsisindakini k l etmek istermis gibi bakiyordu. Nihayet: - G r yorsunuz ya, ona hi inanmadigimi s ylemedim size! diye haykirdi. Simdilik, mutsuz , can sikici bir insan oldugumu an300 latmak istiyorum... sadece simdilik... Fakat canim cehennemin dibine gitsin! nem li olan sizsiniz, ben degil. Ben yeteneksiz bir kisiyim. Her yeteneksiz kisi gibi sadece kanimi verebilirim, fazlasini veremem. F akat kanimin da cehenneme kadar yolu var!... Sizin hakkinizda konusuyorum. Burad a iki yildan beri sizi bekliyordum. Yarim saatten beri n n zde deta iril iplak dans ediyo rum. Siz, ancak siz... bayragi ekebilirsiniz!... S ylemek istedigini bitirmedi. Sanki aresizlik i indeymis gibi dirseklerini masaya da yadi ve basini ellerinin arasina aldi. Stavrogin: - Mademki siz s z ettiniz, dedi. Olduk a garip bir noktaya dikkatinizi ekmek isterim: Neden herkes elime bir bayrak tutusturmaya kalkisir? Peter Verkhovensky bile, ' Onlarin bayraklarini' kaldirabilecegine inaniyor. Hi degilse bana yle s yl yor. Su isle mekteki olagan st yetenegim y z nden, onlar i in Stenka Razin rol oynayabilecegimi d s n yo kelimeler de aynen onun s zleridir. Shatov: - Ne dediniz! diye sordu. Su islemekteki olagan st yeteneginizden t r m ? - Tamamen. Shatov, k t mser bir tavirla g l mseyerek: - Anliyorum, dedi. Petersburg'da hayvanca tutkulari olan gizli topluluktan oldug unuz dogru mu? Markiz de Sade'in bile sizden ders alabilecegi dogru mu? ocuklari ayarttiginiz, yoldan ikarttiginiz dogru mu? Birden kendisini kaybederek haykirdi. - Cevap verin, yalan s ylemeye sakin kalkmayin Nicholas Stavrogin, y z n yumruklamis S hatov'un karsisinda yalan s yleyemez!... Her seyi oldugu gibi s yleyin ve sayet bu d ogruysa, sizi hemen burada ld r r m!... Biraz uzunca s ren sessizlikten sonra Stavrogin, y z solmus ve g zleri ates p sk rerek:

301- Bu s zleri s yledim; ama, ocuklara herhangi bir zararim dokunmadi, dedi. Shatov, parildayan g zlerini ondan ayirmadan, kendisinden emin bir tavirla: - Fakat siz b yle s ylediniz! dedi. Insanligin iyiligi bakimindan, g zellikle, kaba bi r hareket ya da herhangi bir kahramanlik arasinda bir ayrim g zetmediginiz ve hatt a insanligin ugruna hayati bile feda edebileceginiz dogru mu? Her iki g zelligin v e zevkin arasinda benzerlik buldugunuz dogru mu? Arzu ettigi anda kalkip gidebilecek olan Stavrogin, ne yerinden kimildiyor ve ne de gitmeye istekli g r n yordu. - B yle sorulara cevap vermek m mk n olamaz... cevap vermeyi reddediyorum, diye mirild andi. H l fkeden titreyen Shatov: - K t l g n, neden k t ve iyiligin neden iyi oldugunu ben de bilmiyorum, dedi. Fakat bunlar arasindaki ayrimin, Stavroginler gibi soylu beylerde neden silinip kayboldugunu biliyorum. Su kadinla neden b yle al ak a evlendiginizi biliyor musunuz? nk , b yle bir ev iligin rezaleti ve anlamsizligi yeteneksizliginizin en y ksek derecesine ikiyor!.. Oh, lagimin hi bir zaman kenarinda y r mezsiniz; ama, lagimin i ine paldir k ld r tepetaklak dalarsiniz. Bu evliligi, manevi al akliginizin, vicdan azabinizin, iskence zevkin izin ihtirasindan yaptiniz. Bu olay, k t seylere belirtili bir ilgi g steren sinir bo zuklugundan meydana gelmistir. Sagduyuya karsi meydan okuma hissi karsi konamaya cak derecede kiskirticiydi!... Stavrogin ve bir zavalli, bellegi noksan, yoksul, topal! Valinin kulagini isirdiginiz zaman hoslanmis miydiniz? S yleyin hoslanmis miydiniz? Soylu bir kisinin, bos gezen ve serseri bir oglusunuz, degil mi? Stavrogin'in y z gittik e soluyordu. arpik bir tebess mle: - Evlenme nedenim hakkinda yanilmakla beraber siz bir psikologsunuz, dedi. ok hay ret ediyorum dogrusu. Kirilov mu? Fakat onun bununla bir iliskisi olamaz. 302 - Y z n z soluyor, degil mi? Stavrogin, sonunda sesini y kselterek: - Fakat ne istiyorsunuz? diye sordu. Yarim saatten beri kirbacinizin altinda otu ruyorum ye hi degilse kibarca gitmeme izin verebilirdiniz, eger... eger bana b yle davranmaniz i in mantiga uygun bir amaciniz yoksa... - Mantiga uygun bir ama mi? -Elbette. Hi degilse amacinizi s ylemek zorundasiniz. B yle davranmanizi bekliyordum; fakat, b t n g rd g m t k r r gibi konusmaniz. Kapiyi a mak zahmetine katlanir misiniz, l tf Stavrogin, oturdugu sandalyeden kalkti. Shatov fkeyle arkasindan firladi. Stavrog in'in omzunu tutarak: - Topragi p, g z yaslarinla sula, merhamet dilen! diye haykirdi. Stavrogin basini n ne egerek hemen hemen b y k bir kederle: - Fakat o sabah sizi... ld rmedim, degil mi? diye sordu. Ellerimi ektim, degil mi? - Haydi bana her seyi anlatin! Bana tehlikeyi haber vermeye geldiniz... beni kon usturdunuz... yarin evliliginizi resmen a iklamaya niyetli oldugunuzu s ylediniz! Ye ni korkun bir d s ncenin elinde kivrandiginizi y z n zden anlamiyor muyum saniyorsunuz? Sta vrogin, neden ebediyen size inanmaya mahk mum? Baska birisiyle b yle konusabilir miy dim? Al akg n ll y m; fakat, Stav-rggin'le konusuyorum diye iplakligimdan utanmiyordum. Sta vrogin beni dinliyor diye, kendi deyislerimle b y k bir d s nceyi karikat rize etmekten ko rkmadim... Siz gittikten sonra ayak izlerinizi bile pecegimi bilmiyor musunuz? Si zi kalbimden s k p atamam, Nicholas Stavrogin! Stavrogin soguk bir sesle: - Sizi sevemedigim i in z r dilerim, Shatov, dedi. - Sevemeyeceginizi biliyorum. Yalan s ylemediginizi de bi303liyorum. Dinleyin. Her seyi d zeltebilirim. Sizin hesabiniza tavsani yakalayaca gim. Stavrogin susuyordu. - Bir beyefendinin simarik oglusunuz, bir beyefendinin son oglu. Kendi halkinizi tanimadiginizdan, iyilik ve k t l k arasindaki ayrimi tanimlayamiyorsunuz ve tanimlay amayacaksiniz da... ne siz ne de Verkhovenskyler, baba ve ogul... ne de ben... b en de bir beyefendiyim... ben, k leniz ve usaginiz Pashka'nin ogluyum... Dinleyin, alisarak Tanri'ya varin; her sey ondadir; yoksa, siz de k f gibi yok olacaksiniz; Tanri'ya, alismakla erisin. - alismakla Tanriya erismek mi? Nasil bir alisma? - Ren berlik. Varlikli olmaktan vazge in. Ah, g l yorsunuz! Bir hile olacagindan mi kork

uyorsunuz? Fakat Stavrogin g lm yordu. Ger ek bir sey bulmus gibi bir an d s nd kten sonra: - alismakla Tanri'ya erisilebilecegini ve bu alismanin da ren berlik oldugunu d s n yorsun uz, degil mi? diye sordu. Sonra birden konuyu degistirdi. - Sahi, dedi. Bana hatirlattiniz. Zengin olmadigimi ve atacak bir seyim bulunmad igini biliyor muydunuz? yleki, Mary'nin gelecegini bile garanti edecek durumda de gilim. Baska bir sey daha var. Eger sizce bir sakinca yoksa, ilerde Mary'yi g rebi lir misiniz diye sormaya gelmistim. Onun zavalli d s ncelerine ancak siz bir etki ya pabilirsiniz. Bunu size, bana herhangi bir sey olursa, diye s yl yorum. Shatov bir eliyle mumu alirken, b r elini salladi. , - Pek l , dedi. Mary'yi g rmemi ist iyorsunuz. Tabii daha sonra.. Gidip Tikhon'u g rsenize. - Kimi. -Tikhon. Eskiden rahipti; simdi, hasta oldugundan alismiyor. Sehrin sinirina yaki n bir yerdeki Efimevsky Borogorodsky Ma-nastiri'nda oturuyor. 304 - Ne demek istediginizi anlayamadim? -Hi bir sey demek istemedim. Onu ziyarete giden bir ok insan var. Siz de gidip onu g r n . Neden .g rmeyesiniz? Neden olmasin, yani? - Ismini ilk kez duyuyorum ve... ve simdiye dek b yle bir adamla tanismamistim. Te sekk r ederim, gidip onu g recegim. Shatov, elindeki mumla merdivenleri aydinlatarak: - Bu taraftan, dedi. Merdivenlerden indikten sonra, sokaga a ilan kapiyi ekip a ti. - iste, diye ekledi. Stavrogin kapidan ikarken sakin bir sesle: - Bir daha sizi g rmeye gelmeyecegim, dedi. Sokak h l zifiri karanlikti ve yagmur din memisti. 2 GECE DEVAM EDIYOR Stavrogin, Bogoyavlenskaya Sokagi boyunca y r d ; yol hafif e meyilliydi ve ayaklari amur da kayiyordu. Sonunda, karsisina sisle kapli genis bir bosluk ikti...Nehir. Burad aki evler k k kul belerden ibaretti ve karisik bir ok sokak vardi. Stavrogin, uzun bir s r e nehirden fazla ayrilmadan itlerin boyunca y r d . Buralari ok iyi bildigi, yolunu sasi rmadan y r mesinden belli oluyordu. D s ncelere dalmis g r n yordu. Kendisini birden, dubalar erine kurulmus islak k pr n n zerinde bulunca sasirarak etrafina bakindi. Etrafta kimse ler yoktu. Yollar o kadar tenhaydi ki, hemen dirseginin dibinde, kendisine yaban ci gelmeyen simarik bir ses duydugu zaman elinde olmadan irkildi. - z r dilerim, efendim, semsiyenizden ben de yararlansam, sizce bir sakincasi olur mu? 305Ger ekten de, bir g lge semsiyenin altina s z ld ya da Stavrogin'e yle geldi. Askerleri n dedigi gibi adamla omuz omuza y r yordu. Stavrogin, adimlarini agirlastirarak, kar anligin elverdigi l de yanindaki adamin y z n g rmeye alisti. zerinde kaba elbiseler bul adam kisa boyluydu. Kivircik sa larini ancak rtebilen, kenarlari yirtik bir sapka, basinda limon kabugu gibi duruyordu. Sa lari kuzguni siyah, g zleri olduk a iri, g l kuvve tli bir adamdi. G zlerinde, genelde ingenelerde oldugu gibi sarimtirak bir parilti vardi. yleki, bu zifiri karanlikta bile pariltilari g rmek m mk nd . Yaklasik kirk yaslar inda vardi ve sarhos da degildi. Stavrogin: - Beni taniyor musunuz? diye sordu. - Siz Bay Stavrogin'siniz, efendim. Ge en pazar tren istasyonunda sizi g stermisler di. Ayrica, sizin hakkinizda daha nce de ok sey duymustum, efendim. - Bay Verkhovensky'den mi? Yoksa siz... siz ka ak Fedka olmayasiniz? -Vaftiz adim Fyodor'dur, efendim. Buralarda oturan bir annem var, efendim. Simdi ok yasli, efendim ve her ge en g n biraz daha k yor. Yasliligina, ayaginin bir ukurda ol uguna bakmadan, benim i in gece g nd z dua eder, efendim. - Ka ak bir mahk msunuz, degil mi? - Evet, efendim, sadece ikametg himi degistirdim, o kadar. m r boyu hapis cezasi aldi gimdan, kitaplarima, kiliseye ve anlara veda etmistim. Cezami bitirmek i in de ok uz un bir zaman gerekiyordu, efendim.

- Burada ne ariyorsunuz? - Elimden geldigi kadar ge inmeye alisiyorum, efendim. Ge en hafta, amcam buradaki h apishanede ld , efendim. Kalpazanliktan mahk mdu. Onun ruhuna, k peklere iki d zine tas a ttim, efendim. Simdilik yaptigim is bu kadar. Ayrica, Bay Verkhovensky, efendim, b t n Rusya'da serbest olarak dolasabilmem i in bana bir 306 t ccar pasaportu temin edecek. Anladiginiz gibi, efendim, Bay Verkhovensky b yle bir evraki temin edene kadar oyalanmam gerekiyor. Bana karsi ok nazik davraniyor; nk , e fendim, bana diyor ki 'Babam seni Ingiliz Kul b 'nde kumarda kaybetmis. Bu haksizlik tir. Insanliga sigmaz bir davranistir. I imi biraz isitabilmek i in bana ruble verebi lir misiniz, efendim? - Demek ki burada beni bekliyordunuz, degil mi? Bundan hoslanmadim. Kimin emriy le? - Kimseden emir almis degilim, efendim. Sizin ne kadar merhametli oldugunuzu bil digimden, efendim, bunu herkes biliyor. Sizin de anlayacaginiz gibi sifiri t ketme k zereyim, efendim. Son cuma, midemi etli b rekle tika basa doldurdum. O zamandan b eri bir sey yemedim. Bir g n hi bir sey yemedim. Ertesi g n sabrettim. nc g n yine bir se emedim. Nehirde su bol; fakat, o kadar ok i tim ki, midemde kurbagalar kol gezmeye basladilar. Benim gibi zavalli birine birka kurus ayiramaz misiniz, efendim? Bura ya yakin bir yerde beni bekleyen bir hanim arkadasim var, efendim; fakat, cebimd e birka ruble olmadan gitmeye cesaretim yok. - Bay Peter Verkhovensky, benim adima size nasil bir s z verdi? - Hi bir s z vermedi, efendim, ama p r zl bir isinizde size yardimci olabilecegimi ima et ti. Fakat, kafasindan ge en d s nceleri bilemiyorum, efendim. Bir kazak kadar sabrim o lup olmadigini denemek ister sanirim. Ayrica, bana zerre kadar olsun g venemez. - Oh? Neden g ven miyormus? - Bay Verkhovensky iyi bir astronomdur ve g ky z nde bilmedigi yildiz yoktur fakat o d a hepimiz gibi yanilabilir, efendim. Tanri'nin huzurunda size s ylediklerim dogrud ur, efendim; nk , sizin nasil bir kimse oldugunuzu herkes biliyor. Bay Verkhovensky ve sizin karakteriniz bagdasamaz, efendim. Bir keresinde, insanin hain oldugunu ve d s ncelerini kimsenin degistiremeyecegini ve bir hain olarak kalacagini s ylemisti . Eger bir kimseye aptaldir 307derse, o insan onun g z nde aptal olarak kalir, efendim. Fakat ben, efendim, sali ve arsamba g n aptal olabilirim; ama, persembe g n ondan daha akilli bir insan olabili rim. Bu bakimdan, anliyorsunuz ya, efendim, pasaportum olmadigindan Rusya'da kal amayacagimi d s n yor ve beni avcunun i inde sayiyor. Bay Verkhovensky'nin hayati ok ucuz buldugunu da s yleyebilirim, efendim; nk , insanlara kendince bir deger veriyor ve in ancindan bir milim olsun ayrilmiyor. Ve ayrica, son derece yanilan bir insandir. Kendisinin haberi olmadan, sizin n n ze ikamayacagimi d s n yor; oysa, g rd g n z gibi kar m. g nd r yolunuzu bekliyorum, efendim. gecedir bu k pr n n st nde yolunuzu g zl yorum Tanri'nin huzurundaymis gibi n n z-deyim. Onsuz da yoluma devam edecegimi ona kanitla mak istiyorum. Daha dogrusu, arigin n nde egilmektense, izmenin n nde egilmek benim i in aha iyidir, diye d s n r m. -Peki, bu k pr den gece ge ecegimi size kim s yledi? - Dogrusunu s ylemek gerekirse, efendim, agzini bir an olsun kapamasini bilmeyen Y z basi Lebyatkin'den grendim. Bu bakimdan, g n gecemin karsiligi sizden alacagim rubl lacaktir. Elbiselerimin islanmasindan, tepeden tirnaga sirilsiklam oldugumdan s z etmeyecegim. Sadece buna katlanip g lecegim, efendim. - Ben sol tarafa siz ise, sag tarafa gidiyorsunuz. Iste k pr n n sonuna geldik. Bakin Fyodor, s ylediklerimi anlayan kimseleri severim. Size metelik bile vermeyecegim. Karsima bir daha ne k pr de ne de baska bir yerde ikin. Size ne simdi ne de gelecekte ihtiyacim olacak ve simdi s ylediklerimi yerine getirmeyecek olursaniz, ellerini zi, kollarinizi baglayip sizi polise teslim ederim. Haydi, simdi defolun bakalim ! - Hi degilse, size buraya kadar eslik ettigim i in bana birka kurus vermelisiniz, ef endim. Sizin yaninizda y r mek benim i in b y k bir serefti, efendim. - Haydi, yaylanin bakalim!.. 308 - Fakat yolunuzu bulabilecek misiniz, efendim? Burada y zlerce d neme vardir... sehri n bu yakasinda size yolunuzu g sterebilirim, efendim. nk , buradaki yollar, sanki seyt

an buradan ge erken sepetinden ikartip oraya buraya serpistirmis gibi karmakarisikt ir. Stavrogin, tehdit eder bir tavirla adamdan yana d nd . - Sizi simdi baglayacagim! - Belki de fikrinizi, degistiririsiniz, efendim. Benim gibi bir ks ze aci vermek si ze ne kazandirir ki?... - Kendinize g vendiginizi g r yorum!... - Kendime degil size g veniyorum, efendim. - Size hi ihtiyacim yok. Bunu evvelce s ylemistim. -Fakat b t n mesele, benim size ihtiyacim olmasinda, efendim. Eh, baska arem yok, siz in d n s n z bekleyecegim, efendim. - Fakat ben de serefim zerine s z veririm ki, eger bir daha karsima ikacak olursaniz , sizi baglarim. - Bu takdirde, kemerimi de hazir edecegim, efendim. Allahaismarladik, efendim. S emsiyeniz altinda beni barindirdiginiz i in de tesekk r ederim. lene kadar bu iyiligi nizi unutmayacagim, efendim. Adam geride kaldi. Stavrogin, b y k bir huzursuzluk i inde gidecegi yere vardi. Yerden bitmis gibi ortaya ikan adamin kendisine ihtiyaci olduguna kesin bir inanci vard i ve bunu bildirmek i in fazla bekleyememisti. Serserinin tamamen yalan s ylemedigi de belliydi. Belki de Verkhovensky'den gizli olarak kendi hesabina alisiyor ve on dan bir is alacagini umuyordu. Eger b yleyse, bu karsilasmanin ok ilgin bir y n vardi. *** . Stavrogin'in gittigi ev, issiz bir sokakla, mutfak bah elerinin itleri arasinday di ve kelimenin tam anlami ile sehrin kenarindaydi. 309Bu, hen z dis kaplamalari yapilmamis, yeni, k k ahsap bir evdi. Panjurlu pencereler den birinin panjuru zellikle a ik birakilmis ve pencerede bir mum yakilmisti. G r n se g re o gece gelecek olan bir ziyaret i i in yakilmisti. Stavrogin, eve daha otuz adim ka la, ev sahibi olmasi gereken, uzun boylu bir adamin merakla sokagi kontrol ettig ini g rd . Biraz sonra da, adamin sabirsiz ve endiseli sesini duydu. - Siz misiniz, efendim? Siz misiniz? Stavrogin, kapiya kadar gidip semsiyesini kapayana kadar cevap vermedi. Sonra: - Evet, benim, diye seslendi. Kapida duran adam, yani y zbasi Lebyatkin, heyecanla birka adim atti. - Nihayet gelebildiniz! L tfen, semsiyenizi alayim, efendim. Hava ok yagisli, efend im. Semsiyenizi a ip bir k seye koyarak kurutacagim. Buyurun, efendim, buyurun. Koridordan, i inde iki mum yanan odaya a ilan kapi ardina kadar a ik duruyordu. - Geleceginizi bu kadar kesinlikle bildirmemis olmasaydiniz, geleceginizden umud umu kesecektim artik. Stavrogin, odaya girerken saatine bakarak: - Bire eyrek var, dedi. - O kadar ok yagiyor ve o kadar uzaktan geldiniz ki. Saatim olmadigindan zamani b ilemiyorum ve... ve pencereden ise bah eden baska bir sey g r nm yor... yani, sik yet etmi yorum, efendim; nk , sik yet etmeye hakkim yok. Sadece, b t n hafta beklemekten sabirsizla ndim, o kadar... nihayet bir karara baglanmasini arzu ediyordum... - Ne demek istiyorsun? - Yani kaderimi agzinizdan duymak istemistim, efendim. Oturan, l tfen. Masanin yaninda duran sandalyeyi basiyla isaret etmisti. 310 Stavrogin evresine bakindi; tavani al ak k k bir odaydi; mobilya olarak sadece son dere ce gerekli esyalar vardi; yepyeni sandalyelerin ve kanepenin rt leri yoktu; biri ko ltugun yaninda digeri odanin k sesinde duran, ihlamur agacindan yapilmis iki masa vardi; masanin birinin zerine rt rt lm s, her t rl teberi konmus ve bunlarin st ne de bir pe ete yayilmisti. G r n se bakilacak olursa, oda t m yle tertemiz tutulmustu. Y zbasi Le yatkin sekiz g nden beri i miyordu. Y z sismis ve sari g r n yordu. Bakislari oradan oraya d lasiyor ve g zlerinin i inde merak kivilcimlari u usuyordu. Daha da garibi, konusmasi ve davranisinin nasil olmasi gerektigine bir t rl karar verememis g r nmesiydi. Eliyle odayi g stererek: - G rd g n z gibi, dedi. Bakin, artik Kesis Zossima gibi yasiyorum. I memek, yalnizlik ve yoksulluk... Eski zaman s valyelerinin yemini... - Eski s valyelerin b yle yemin ettiklerini mi saniyorsunuz?

- Belki de yaniliyorum. Yazik ki, dogru d r st bir egitimim yok! Her seyi berbat et tim!.. Inanin efendim, y z kizartici zayifligimi ancak burada anlayabildim. Ne bir bardak ne de bir damla i iyorum, efendim!... K k bir yuvam var ve tam alti g nd r vicdan temizliginin anlamini ok iyi anladim. Hatta, duvarlar bile re ine kokuyor ve bana d ogayi hatirlatiyor. Nasil bir adammisim meger? Ben nasil bir adamdim? Sairin tam yerinde s yledigi gibi, Geceleri evsiz barksiz dolasirim, G nd zleri, dilim bir karis sarkarak. Fakat... iliklerinize kadar islanmissiniz... bir fincan ay i mez misiniz? - Hayir, tesekk r ederim. - Semaver saat sekizden beri kayniyordu, ama...korkarim ki... s nm st r. D nyada her sey ayni sekilde s nm yor mu? Bir g n 311gelecek, g nesin bile s necegini s yl yorlar. Bununla beraber, semaverin altini yenid en yakacagim, tabii gerekirse. Agafya hen z uyumadi. - S yleyin bana, Mary... Lebyatkin hemen: - Burada, burada, diye fisildadi. Ona s yle bir bakmak ister miydiniz? S z n n burasinda, odanin bitisigindeki kapali kapiyi g sterdi. Stavrogin sordu: - Uyumuyor mu? - Hayir, hayir, Tanri hakki i in hayir! Nasil uyuyabilir. Aksine, aksamdan beri si zi bekliyordu ve d n sizin geleceginizi grenir grenmez sa larini taramaya basladi. Y z nde arpik bir tebess m belirmisti; ama, hemen kendisini toparladi. Stavrogin kaslarini atarak: - Genel olarak durumu nasil? diye sordu. Lebyatkin, y z nde aci bir anlamla omuzlari m kaldirdi. - Genellikle mi? Siz kendiniz biliyorsunuz, efendim; fakat, su anda... su anda, efendim, iskambille kendi falina bakiyor. - Pek l , daha sonra. nce sizinle hesaplasmamiz gerekiyor. Stavrogin sandalyeye oturd u. Y zbasi koltuga oturmaya cesaret edemeyerek baska bir sandalyeye oturdu ve s ylenece kleri dinlemek zere biraz ne egilerek bekledi. Stavrogin birden farkina vararak sordu: - K sedeki masanin st nde ve rt altinda duran nedir? Lebyatkin masaya bakmak zere d nd . - O mu, efendim? dedi. Sizin c mertliginizin bir par asi, efendim. Yeni tasindigimiz dan ve sizin uzun yoldan geldiginizi g z n ne alarak... 312 Minnet dolu bir anlamla g l msedi. Sonra yerinden kalkip ayak parmaklarinin ucuna ba sarak masanin yanina gitti ve rt y dikkatle kaldirdi. rt n n altinda yiyecek soguk bazi s eyler hazirlanmisti; haslanmis et, domuz salami, sardalya, peynir, k k bir s rahi ve u zun bir sise sarap. B t n yiyecekler b y k bir dikkatle yerlestirilip hazirlanmisti. - Siz mi hazirladiniz? - Evet. D n hazirlamistim. Elimden gelen gayreti g sterdim. Bildiginiz gibi Mary, b yl e seylerle pek ilgili degil. B t n bunlar sizin beni bagislamanizdir. Burasi da sizi n evinizdir, benim degil. Yani, ben sadece sizin basit bir hizmetk rinizim. Fakat ruhen, efendim, ruhen tamamen zg r m. Elimde kalan bu son seyi benden almaniz m mk n olam az! - Anliyorum. Peki ama, yerinize oturmayacak misiniz? Lebyatkin yerine otururken: -Size minnettarim, efendim, ama zg r m! diye haykirdi. Ah, efendim, kalbim o kadar do luydu ki sizi nasil sabirsizlikla bekledigimi bilemezsiniz. Iste simdi kaderimi tayin edeceksiniz... hem benim hem de i erdeki zavallinin. D rt yil nce orada oldugu gibi... kalbimi yine size a acagim. O zamanlar beni dinler siirlerimi okurdunuz... O zamanlar Shakespeare'den esinlenerek sizin palya onuz adini takmislardi bana. K aderimde o kadar nemli yeriniz vardi ki... Simdi ok b y k korkularin tutsagiyim. g d ve k derimi aydinlatacak olan isigi da sizden bekliyorum. Peter Verkhovensky bana kar si ok k t davraniyor. Stavrogin onu ilgiyle dinledi ve yakindan inceledi. Y zbasi ger i i meyi birakmisti; a ma, d s ncelerinin yine de bir d zeni yoktu. Onun gibi yillanmis ayyaslar da, ancak b yl e delice davranislar g sterebilirdi. Oysaki, madrabazlikta kimseden geri kalmamaya alisirlardi. Stavrogin biraz oksayici bir tavirla: - G r yorum ki bu d rt yil s resince hi degismemissiniz,

313y zbasi, dedi. Insan hayatinin ikinci yarisinin, genellikle birinci yarida edin ilen aliskanliklarla dolu oldugu dogrudur. Lebyatkin, yari saka, yari ciddi bir tavirla: - B y k laflar, efendim, diye haykirdi. Ger ekten heyecanlanmisti; nk , g zel konusmaya hayrandi. - S ylediklerinizin hi birini unutmadim, diye devam etti. zellikle Petersburg'da s yle diginiz bir s z hi unutmadim. 'Sagduyunun karsisinda tutunabilmek i in ger ekten de b y k b r insan olmak gerekir.' Evet, efendim kelimesi kelimesine b yle s ylemistiniz. - Insanin budala olmasi da bir sey degistirmez. -Tamamen haklisiniz, efendim. Hayatiniz boyunca hep b y k s zler ettiniz. Halbuki, Lip utin ve Peter Verkhovensky b yle seyleri s ylemekten acizler! Ah, Bay Verkhovensky t arafindan nasil hakarete ugradigimi bilemezsiniz, efendim! - Fakat siz ne yaptiniz, y zbasi? Siz nasil davrandiniz? - Sarhostum, efendim. Ayrica, y zlerce d smanim var! Fakat... fakat simdi yeni bir sayfayi eviriyorum ve... ve simdi bir yilan gibi g mlek degistirecegim. Vasiyetimi hazirlamis oldugumu biliyor musunuz, efendim? - ok ilgin . Kime ne birakiyorsunuz? - lkeme, insanliga ve grencilerime, efendim. Gazetelerde bir Amerikali'nin hayatin i okudum. B t n servetini fabrikalara ve zel arastirmalara birakmis. Kemiklerini tip g rencilerine ve derisini de, gece g nd z Amerikan Ulusal Marsi'nin alinmasi i in davul y apilmak zere bagislamis. Yazik ki, bizler, Amerika Birlesik Devletleri'nin yanind a c celer gibi kaliyoruz. Rusya dogadan zayiftir; fakat, zek bakimindan g l d r. Ben de de rimi, g reve baslamak serefine eristigim Akmolinsky Piyade Alayi'na, her g n Rus Ulu sal Marsi'nin alinmasi i in birakacak olsam, bunun b y k bir gericilik olmasi nedeniyle yasaklanacagindan eminim. Iste bu 314 nedenlerle, y ksek okul grencileriyle yetindim ve kemiklerimi akademiye birakmak ar zusundayim. Ama bir sartla, kafatasimin alninda s yle bir yazi bulunacak: 'Pisman olmus serbest d s nceli bir insandi.' Evet, efendim, b yle iste!... Y zbasi heyecanlanmisti ve Amerikali'nin biraktigi vasiyetnameden hoslandigi belli ydi. Ayni zamanda madrabazin biri oldugundan, her zaman oldugu gibi Stavrogin'i eglendirip g ld rmek arzusundaydi. Fakat Stavrogin g lecegi yerde, kuskulu bir tavirla: - Demek ki, vasiyetinizi yayinlayip, bunun i in bir d l almak amacindasiniz, degil mi ? diye sordu. Lebyatkin, karsisindakini dikkatle inceleyerek: -B yle de olsa, bundan ne ikar, efe ndim? diye sordu. Ne ikar bundan? Nasil bir hayat yasadigimi d s n n bir kere!.. Bir za manlar sevdiginiz siirlerimi bile terkettim, efendim. Bir sise sarabin basinda n e kadar g zel yazardim, degil mi? Hatirlamiyor musunuz? Fakat, yazarligimin d nemi k apandi artik. Gogol gibi sadece bir siir yazdim!... Son yk s nde oldugu gibi. Hatirla rsaniz, Gogol bu siirini bagrindan d k lm s bir duygu gibi tanitmisti. Hem de b t n Rusya' ya... Ben de onun gibi son sarkimi s yledim ve sustum!... - S zettiginiz hangi siir? - 'Eger O Kadin, Ayagini Kirarsa!..' - Ne...Neee? Lebyatkin de bunu bekliyordu. Kendi siirlerine sonsuz bir saygi duyardi; fakat, bazi konularda ikiy zl olusundan, siirlerinin Stavrogin'i g ld rmesini isterdi. B ylece b ir tasla iki kus vurmus oluyordu. Hem bir sair olarak kendisini tatmin ediyor, h em de Stavrogin'i eglendiriyordu. Ama simdi, nc bir amaci vardi. Siirlerini ne s rmekle , daima ok korktugu, kendisini su lu buldugu bir konuda su suz oldugunu g stermek istiy ordu. - 'Eger O Kadin Ayagini Kirarsa' Yani, atindan d secek olursa. Biraz fantazi bir d s n ce, deli sa masi; ama, bir sair bulusudur. Bir 315keresinde atla ge en bir kiz g rd g mde, sasmis ve kendi kendime su nemli soruyu sormu stum: 'O zaman ne olurdu?' Yani, bir kaza olursa? Cevabi a ikti: B t n hayranlari ka isi r ve ortada sadece kalbi ezik sair kalirdi. Kusura bakmayin; ama, bit bile sik ol abilir ve buna engel olacak bir yasa da yoktur. Bununla beraber, k k hanim mektubuma ve siirime g cenmis. Hatta, sizin bile kizdiginizi s yl yorlar. Dogru mu? Acinacak bi r sey bu. Inanamam. D s ncelerimle kime zararim dokunabilir ki? Ayrica yemin ederim ki, b t n bunlar Liputin'in basinin altindan ikiyor. 'G nder, g nder! Herkesin mektup g nde rmeye hakki vardir.' Onun s z ne kanarak ben de g nderdim.

- Yanilmiyorsam, ona evlenme teklif ettiniz, degil mi? - D smanlar, d smanlar, d smanlar!... Stavrogin soguk bir tavirla: - Siirinizi okuyun! dedi. - Sa ma, sa ma, sadece sa ma. B yle s ylemekle beraber, yerinde dogruldu. Elini uzatarak basladi:

Hepsinin g zeli bir bacagim kirdi, Ve simdi daha da g zellesti, Onu ok daha fazla seviyorum simdi ve, Yalvariyorum ona, Onu ne kadar ok sevdigimi hatirlarsin diye. Stavrogin elini sallayarak: - Yeter, dedi. Bu kadari yeter. Lebyatkin, sanki siir okuyan kendisi degilmis gibi konuyu hemen degistirerek: - Petersburg'u d s n yorum, dedi. Yeniden dogusu d s n yorum... efendim, simdiye kadar bana k b y k yardimlarda bu316 lundunuz; yolculuk yapabilmem i in gerekli parayi benden esirgemeyeceginizi umabil ir miyim? Bir haftadan beri, g nesi bekledigim gibi sizi bekledim. - z r dilerim. Fazla param kalmadi. Hem neden size para verecek misim? Stavrogin birden fkelenmis g r nd . Kura bir sesle, y zbasinin b t n k t l klerini kisaca sa rhosluk, yalan s ylemek, Mary i in verilen paraya el koymak, kiz kardesini manastird an almak, aralarindaki sirri a iklayacagini s yleyen mektuplar yazmak, Dasha'ya kars i davranisi... falan filan. Y zbasi oldugu yerde kipirdaniyor, ellerini salliyor v e tam cevap vermek zere hazirlandigi zaman Stavrogin tarafindan susturuluyordu. Stavrogin sonunda: - Bir sey daha var, dedi. Aile gururu hakkinda atip tutuyorsunuz. Kiz kardesiniz in Stavrogin ile evlenmesini neden onursuzluk sayiyorsunuz? - Fakat evliligi bir sir olarak saklandi, efendim! Kiz kardesimin evliligi k t bir seymis gibi toplumdan saklandi! Sizden para aliyorum ve bana soruluyor: 'Ne para si bu?' Dudaklarim bagli oldugu i in cevap veremiyorum. Cevap veremiyorum; nk , verece gim cevap kiz kardesime ve aile gururumuza zarar verecektir. Y zbasi sesini y kseltmisti. Bu konu onun en ok sevdigi konuydu ve b t n kozlari elinde t uttugunu d s n yordu. Zavalli adam, biraz sonra yiyecegi darbeden habersizdi. Stavrogi n, evinin g nl k soranlarindan s z ediyormus gibi, sakin bir sesle, birka g ne kadar, bel ki yarin ya da b r g n, evliliklerini topluma a iklayacagini; hatta topluma oldugu kada r polise de bildirecegini; b ylece, aileye s r len leke ile beraber para sorununun da ortadan kalkmis olacagini anlatti. Y zbasi g zlerini a arak ona bakti. nce s ylenenleri a nlayamamisti. Durumun etraflica anlatilmasi gerekiyordu. - Fakat... fakat kiz kardesim yari deli... - Gereken her seyi yapacagim. 317- Peki...peki, ya anneniz? - Istedigini d s nmek ve yapmakta serbesttir. - Peki, karinizi evinize g t recek misiniz? - Belki g t recegim. Fakat sizi ilgilendiren bir sorun degil. Hem en k k bir sekilde bil e ilgilendirmez. - Beni ilgilendirmez derken... ne demek istiyorsunuz? Peki, ben ne olacagim? - Surasi muhakkak ki evime kabul edilmeyeceksiniz. - Fakat ben akrabanizim. - Insanlar b yle bir akrabaliktan ka inirlar. Neden size para vermeye devam edeyim? G c n z yeterse cevap verin. - Fakat, efendim, bu m mk n degil. Bu sorunu bir kere daha g zden ge ireceginizden emini m. Intihar etmemi istemezsiniz, degil mi? Halk ne d s necek? D nya ne diyecek? - Sizin d nyanizdan bana ne!.. Sarhoslugum aninda, bir iddia, bir sise sarap ugrun a, arzu ettigim i in kiz kardesinizle evlendim ve simdi de bunu topluma duyuracagi m. Bu beni eglendirecekse neden topluma a iklamayayim? Bunlari yle bir fkeyle s ylemisti ki, Lebyatkin, s ylenenlere inanmaya basladi. - Peki ben ne olacagim? Ne yapacagim? Aslinda nemli olan benim! Saka etmiyorsunuz , degil mi?

- Hayir saka etmiyorum. - B yle davranacaginizi istediginiz kadar s yleyin, s ze inanmiyorum. Fakat dedikler inizi yapacak olursaniz, sizi dava ederim. - D nyanin en b y k aptallarindan birisiniz, y zbasi - Aldirmam. Baska yapacak ne kaliyor ki? nceleri, alismasina karsilik hi degilse ba simizi sokacak bir yer buluyorduk. Beni kaderimle bas basa terkedecek olursaniz, ben ne olacagim? - Peki ama, yeni bir is bulmak i in Petersburg'a gideceksiniz, degil mi? Sahi akli ma geldi. Bagislanmak umuduyla baska arini ele 318 vermek i in Petersburg'a gitmek istediginiz s yleniyor. Dogru mu bu?

Y zbasi, agzi bir karis a ik oldugu halde, bakmakla beraber cevap vermedi. Stavrogin, bu ana kadar biraz imali ve biraz da alayla konusuyordu. yle ki, Lebya tkin, efendisi ger ekten kiziyor mu, yoksa saka mi ediyor, ger ekten evli oldugunu a i klayacak mi, bir t rl kesin bir karar veremiyordu. Simdi ise, Stavrogin'in asiri se rt g r n s ylesine inandiriciydi ki, Lebyatkin sirtinin rperdigini hissetti. Stavrogin masanin zerine dogru egilerek son derece ciddi bir sesle: - Dinleyin, y zbasi, dedi.Dinleyin ve dogru cevap verin. Lebyatkin, herhangi bir i hbarda bulundunuz mu bulunmadiniz mi? Bir seyler yapmayi becerebildiniz mi? Yoks a, bir sey yapamadiniz mi? B y k bir budalalik yaparak herhangi birine mektup falan g nderdiniz mi? Y zbasi, bos g zlerle Stavrogin'e bakarak: - Hayir, efendim, dedi. Yapmadim ve b yle bir sey de aklima gelmedi. -Yalan s yl yorsunuz. B yle bir seyi d s nd n z. Petersburg' a da bu nedenle gitmek istiyorsu uz. 'Eger mektup yazmadinizsa, burada kimseye bu hususta bir gevezelik de yapmad iniz mi? Bana dogruyu s yleyin. Bir seyler duydum. Zavalli y zbasi: - Sarhosken Liputin'e s ylemistim, diye fisildadi. Liputin bir haindir. Ona i imi d km s t m. -I inizi d kt n z, ama insan bu kadar budala olamaz. B yle bir seyi d s nseniz bile, kendiniz saklamaliydiniz. Insanlar bug nlerde dillerini tutmasini ve ok az konusmasini bilm eli. Y zbasi tir tir titriyordu. - Fakat, dedi. Siz hi bir seye karismis degilsiniz ki. Ben sizi... 319- Tabii, sagdiginiz bir inegi ele verecek kadar da budala sayilmazsiniz. Lebyatkin: - Siz kendiniz karar verin! dedi ve aresizlik i inde, g zyaslariyla, son d rt yil i indek i yasantisini, abuk abuk konusurak zetlemeye basladi. Son dakikaya kadar nemini anlayamadigi, kendisiyle hi bir ilgisi olmadigi halde bir s r ise burnunu sokan b y k bir budalanin, sarhosluk i inde ge en d zensiz ve son derece ig en bir yasanti-siydi anlattiklari. Daha Petersburg'dayken, sirf dostluk y z nden, nive rsite grencisi olmadigi halde bir niversite grencisi gibi davranarak, herhangi bir seyin su oldugunu bilmeden, hi bir k t sey d s nmeden, bir s r bildiriyi merdivenlere, gaz yerine, mektup kutularina, tiyatrolarda seyircilerin sapkalarinin i ine, paltolar inin ceplerine nasil sokusturdugunu bir bir anlatti. Daha sonra onlardan para al maya baslamisti. 'O zamanlar ok parasizdim, efendim' diyordu. Iki ilin b t n k ylerine muhtelif bildiriler dagitmisti. Lebyatkin: ' . - Beni en ok zen, bu yaptiklarimin yasalara g re su olmasiydi, diye haykirdi. G n n birin de, yabasini kaparak sabah evden firlayan birinin aksam evine zengin olarak d nece gini bildiren bildiriler hazirlandi. D s n n bir kere, efendim!... Korkudan titremekle beraber yine de bu bildirileri dagittim. Bazen de bes alti satirlik, b t n Rusya'ya hitap eden bildiriler ikartiyorlardi. 'Acele edin ve kiliselerinizi kapatin, Tan riyi yok edin, evlilik baglarinizi koparin, miras haklarini ortadan kaldirin, bi a klarla silahlanin' ve daha baska neler yazdiklarini Tanri bilir ancak. Bu bildi rilerden biriyle yakalandim. Fakat, Tanri onlari korusun, alayin subaylari bana bir temiz dayak attiktan sonra serbest biraktilar. Ve ge en yil, elli rublelik sah te Fransiz paralarini Korovayev'e verirken az kalsin yakalaniyordum. Tanriya s k rle r olsun ki, Korovayev, sarhosken havuza d s p boguldu ve su lu oldugumu kesin olarak k

anitla320 yamadilar. Virginskyler'de, evli bir sosyalist kadinin zg rl g nden s zettim. Ge en Haziran , ilimiz b lgelerinden birinde, yine yasak olan bildirilerden dagitiyordum. Bu isi yine yapacagimi s ylediler. Bay Verkhovensky, emirlerim yerine getirmemin gerekti gini ima yollu anlatti. Bir s reden beri beni tehdit ediyor. Bakin beni pazar g n nas il tehdit etti! Ben bir k leyim, efendim, ben bir k k tirtilim, Tanri degil. Bu bakimd an sair Dershavin'den ayriliyorum; fakat, efendim, d s n n ne kadar yoksulum!.... Stav rogin b t n anlatilanlari b y k bir ilgiyle dinledi. - S ylediklerinizden ogunu bilmiyordum, dedi. Fakat, size herhangi bir sey olacagi, yani basiniza bir is gelebilecegi kuskusuz. Bir an sustuktan sonra: -- Dinleyin, diye devam etti. Arzu ederseniz, Liputin'in yalan s yledigini, benim de bu islerle ilgili oldugumu sanarak ele verebileceginiz tehdidi ile beni korku tmak istediginizi, b ylelikle benden para sizdirabileceginizi d s nd g n z s yleyebilirsiniz ime s yleyeceginizi bilirsiniz herhalde; Anliyorsunuz, degil mi? - Fakat, ger ekten bu kadar b y k bir tehlikede oldugumu d s n yor musunuz, efendim? Stavrogin bir kahkaha atti. - Size yolculuk i in para bile verecek olsam, sizi Petersburg'a g ndermeyecekleri ge r ek... fakat Mary'yi g rme zamanim geldi. B yle s yleyerek oturdugu yerden kalkti. --Fakat Mary ne olacak, efendim? - Size s ylemistim. - S ylediklerinizde ciddi miydiniz? - H l inanamiyorsunuz, degil mi? - Beni ger ekten de eski bir izme gibi firlatip atacak misiniz? Stavrogin g lerek: 321- Geregini yapariz, dedi. Pek l , yol verin simdi. - Dis kapida beklememi ister miydiniz? Yani, bir seyler duyabilirim de... nk , odala r pek k k... - Fena fikir degil. Dis kapinin merdivenlerinde bekleyin. Semsiyemi alabilirsini z. - Semsiyenizi mi? Fakat, efendim, ben buna deger miyim? - Her insanin bir semsiyesi olabilir. - Insan haklarini bu k c k kelimeyle bildiriyorsunuz, efendim. Konusmasi anlamsizlasmaya basladi; uydugu haberlerden saskina d nm st . Bununla berabe r, kapiya ikip semsiyeyi a tigi zaman, basit d s nceli kafasinda garip bir d s nce sekillen iyordu. Mademki durum b yleydi, kendisinin korkacak bir seyi yoktu; nk , onlar kendisi nden korkuyorlardi. Kafasinda s yle bir d s nce dolasiyordu. "Yalan s yleyip aldatiyorlarsa, b t n bunlarin anlami nedir?" Evliligin topluma duyurulmasi ona ok sa ma bir d s nce gibi geliyordu. Kendi kendine d s n yordu. "B yle bir canavardan her seyin beklenebilecegi dogrudur. Insanlara k t l k etmek i in yas iyor. Fakat, ya pazar g nk hakaretten korkuyorsa ve simdiye kadar korkmadigi gibi k orkuyorsa? ylesine korkuyor ki, bu haberi benim yayacagimi d s nerek, ne yapmak niyet inde oldugunu bildirmek ve bana engel olmak i in buraya kadar gelmek zahmetine kat laniyor. Aman, oyuna gelme, Lebyatkin!... Peki, mademki bunu topluma a iklayacak, neden gece yarisi buraya gizlice geliyor? Ve eger korkuyorsa, son g nlerde korkmay a da hakki yok degil hani. Bak, Lebyatkin, aman, isi y z ne g z ne bulastirma!..."

Sonra d s nceler s yle siralanmaya basladi: "Beni Verkhovensky ile korkutmaya alisiyor. Karisik bir durumdayim!... Korkun bir karisiklik i indeyim!... Liputin'e bir sey 322 s ylememeliydim!... Bu serserilerin neler yapmaya niyetli olduklarini ancak seytan bilir. Zaten onlari hi bir zaman anlayamadim. Bes yil nceki gibi yine alismaya basl adilar. Peki kimi kime ihbar edebilirim? 'Insallah kimseye yazmak aptalligini g st ermemis-sindir? Anliyorum!... Demek ki aptalligi bahane ederek birilerine yazmak m mk n olabilecek? Acaba b yle davranmam gerektigini mi ima etmek istedi? 'Petersburg 'a da bu ama la mi gidiyorsun? Ah kereta!.., B yle bir seyi d s nd g m bile sezdi! Sanki git

em i in beni kiskirtiyor. Iki seyden biri: Ya yapmamasi gereken bir seyi yaptigi i i n korkuyor, ya da... ya da hi bir seyden korkmuyor ve beni onlari ihbar etmem i in k iskirtiyor!... Oh, Lebyatkin, nasil bir ikmaza saplandin!... Hata yapmamam i in Tan ri'ya yalvarmaliyim!..." : D s nceleri ile o kadar mesguld ki, Mary'nin odasinda konusulanlari dinlemek aklina b ile gelmedi. Bununla beraber, onlari dinlemek pek de kolay olmazdi; nk , odanin kapi si yekpare tahtadan yapilmisti ve ok kalindi. B t n duyabildigi boguk bir ugultudan i baretti. Y zbasi, saskinlikla yere t k rerek, d s nceleri arasinda kaybolmus bir halde oda dan ikti. Mary'nin odasi, Lebyatkin'in odasindan en az iki kat daha b y kt ; fakat, esyasi yine kaba olarak yapilmis seylerden ibaretti. Masanin zerine i ekli, gri renkli bir rt seri lmisti ve zerinde bir lamba yaniyordu. Karyola, odanin bir k sesini boydan boya kap layan yesil bir perdenin arkasinda kaliyordu. Odadaki esyaya ilaveten, masanin y anina, Mary'nin hi bir zaman oturmadigi rahat bir koltuk konmustu. Odanin bir k sesi nde, eski odada oldugu gibi b y k bir Ikon vardi ve al tinda k k bir kandil yaniyordu. M asanin zerinde birka gerekli teberi vardi; bir deste iskambil, k k bir el aynasi, bir s arki kitabi ve hatta, bir somun ekmek... Bunlardan baska, resimleri renkli iki k itap vardi. Kitaplardan biri, meshur bir 323yolculuk kitabindan alinmis ve gen ler i in uyarlanmis, digeri ise, daha ok Noelle rde armagan edilen cinsten, s valyelere ait ser venler kitabiydi. Ayni zamanda, bir de alb m vardi. Y zbasinin s yledigi gibi, Mary, konugunu bekliyordu; fakat, Stavrogin odaya girdiginde onu, koltuga oturmus ve basini kust y bir yastiga dayamis uyurken buldu. Stavrogin, odanin kapisini usulca kapadiktan sonra, yerinden kimildamada n, uyuyan kadim incelemeye basladi. Lebyatkin, Mary'nin st ne basina eki d zen vermis oldugu hakkinda yalan s ylemisti. zerin de, pazar g n Stavroginler'in evinde giymis oldugu siyah d z elbise vardi. Sa lari yine eskisi gibi topuz halinde ensesinin zerine toplanmisti; ensesi yine eskisi gibi i plak kalmisti. Bayan Stavrogin'in armagan olarak verdigi siyah sal dikkatlice ka tlanmis, divanin st nde duruyordu. Y z , yine eskiden oldugu gibi dikkatsizce pudralanm is ve allliklanmisti. Stavrogin'in odaya girisinden bir dakika kadar sonra, Mary , sanki seyredildigini hissetmis gibi birden g zlerini a arak yerinden dog| ruldu. F akat, konuga garip bir sey olmus gibiydi; yerinden kimildamadan kadinin y z n inceliy ordu. Sanki g zlerini onun y z nden ayiramiyormus gibi bir hali vardi. Belki de bakisl arinin sert olmasi gereksizdi. Belki de bakislarindan bir hosnutsuzluk, bir hor g r s akiyordu, ya da Mary, uyandigi zaman b yle hissetmisti. Hemen hemen bir dakika s onra, Mary'nin y z m this bir korkuyla sarardi. Dudaginin bir kenari sinirli bir tikl e oynuyordu. Birden korkmus bir ocuk gibi ellerini y z ne kapayarak aglamaya basladi. B yle aglamaya devam ettigi takdirde, kisa bir s re sonra iglik igliga bagirmaya basl ayacagindan kusku yoktu. Fakat, ziyaret i kendisini hemen toparladi; y z n hafif bir pe mbelik kapladi; dudaklarinda nazik ve sevimli bir tebess mle masaya dogru y r d . Elini Mary'ye dogru uzatarak: -Siz uyurken b yle zamansiz olarak gelip sizi rk tmek istemedim, dedi. ok zg n m. Stavrogin'in sesinin yumusakligi etkisini hemen g stermisti. Mary'nin korkusu ge mek le beraber her an u maya hazir rkek bir 324 kus tavrini birakmamisti. Korkarak elini uzatti. Sonunda, dudaklarinda rkek bir t ebess m belirdi. Garip bir tavirla Stavrogin'e bakarak: - Merhaba, Prens, dedi. , Stavrogin, ayni yumusaklik ve sevimlilikle devam etti. - K t bir r ya g rd n z, degil mi? - K t bir r ya g rd g m nasil anladiniz? Birden tekrar titremeye ve Stavrogin'den ka inmaya basladi. Kendisini korumak iste rmis gibi elini kaldirdi. Aglamaya baslamak zereydi. Stavrogin, onu yatistirmaya alisarak: - Haydi, kendinize gelin, dedi. Korkacak ne var ki? Beni tanimadiniz mi? Fakat, uzun bir s re, s zleri Mary zerinde hi bir etki yapamadi. Mary, sesini ikarmadan, y z nde o istirap verici saskinlik, kafasinda ge en d s nceyi anlamak abasi ile Stavrogin' e bakiyordu. Bir ara bakislarim ondan ka iriyor, bazen de abuk bir g z atiyordu. Sonu nda, sakinlesmekten ok, karara varmis bir tavir takindi.

Yeni bir ama ta oldugu a ik a belli olan, kararli bir sesle: - Yanima oturun, l tfen, dedi. O zaman sizi daha iyi g rebilirim. Ve simdi merak etm eyin; nk , size bakacak degilim. Basimi n me egerek yere bakacagim. Siz de bana bakmayi n, ben s yleyene kadar. Sonra sabirsiz bir tavirla ekledi: - Otursaniza. Mary'nin yeni bir duyguyla davrandigi belliydi. Stavrogin, s ylendigi gibi oturdu ve beklemeye basladi. Olduk a uzun bir s re konusmadan sessizce durdular. Mary birde n igrenir bir tavirla: - Sunu s ylemeliyim ki, dedi. Bana ok garip geliyor. K t r ya g rd g m bir ger ek; ama, siz en o sekilde g rd g m anlayamiyorum? 325Stavrogin sabirsiz bir tavirla: - Oh, su r yalarinizi karistirmayalim, dedi. Bu arada kendisinden istenenin tersine Mary'ye d nm st . Bu hareketini, ya Mary'nin ke ndisine bakmaktan hoslandigini d s nerek ya da elinde olmayarak yapmisti. Mary de on a bakmak istemekle beraber kendisini zorlayarak g zlerini yerden kaldirmamakta isr ar etmisti ve onun bu davranisi Stavrogin'in g z nden ka mamisti. Mary birden sesini y kselterek: - Dinleyin, Prens, dedi. Dinleyin, Prens... Stavrogin artik dayanamayip: -Neden arkanizi bana d nd n z? diye bagirdi. Neden y z me bakmiyorsunuz? Bu komedinin anla mi nedir? Fakat Mary onu hi duymamis gibi g r n yordu. Sert ve kararli bir sesle nc kez: - Dinleyin, Prens, diye mirildandi. Ge enlerde, arabada gelirken, bana, evliligimi zi topluma a iklayacaginizi s ylediginiz zaman, sirrimizin ortadan kalkmis olacagi b eni endiselendirdi. Fakat simdi bilmiyorum. S ylediklerinizi kafamda evirip evirdim ve buna degmeyecegim sonucuna vardim. Ben de giyinip kusanip konuk agirlayabili rim; birini aya davet etmek g olmasa gerek, zellikle insanin usaklari olursa... Faka t her ne olursa olsun, halk ne diyecektir? O pazar sabahi evremi ok yakindan incel emistim. O g zel kiz, zellikle siz odaya girdiginizde, g zlerini zerimden ayirmadi hi . Gelen sizdiniz, degil mi? O kizin annesi sadece, kibarlik budalasi bir ihtiyard ir. Lebyatkin'in de ne mal oldugunu g sterdi. Kahkahalarla g lmemek i in hep tavana ba kiyordum... tavan da ok g zel boyanmisti, hani. Onun annesi bas rahibe olacak bir k adin. Bana siyah salini vermekle beraber ondan korkuyorum. Kusku yok ki, hepsi b enim i in degisik d s ncelere saplanmislardir. fkeliydim ve oturdugum yerde d s n yordum. On ara nasil akraba olabilirdim? Hi kusku yok ki, s r yle usagi olan bir 326 konteste ruhsal bazi degerler aranir. Bunun yaninda, yabancilari iyi karsilayabi lmek i in de biraz cilveli olmalidir. Fakat, yine de o pazar hepsi bana mitsizce ba ktilar. Yalniz Dasha bir melekdir. Benim hakkimda dikkatsizce s yleyecekleri s zlerl e, Prensin gururunu inciteceklerinden korkarim. Stavrogin y z n burusturarak: - Korkma ve bu konuyu merak etme, dedi. - Bununla beraber, benim y z mden biraz utan duymasina aldirmiyorum. nk , utan tan ok bir ima olacaktir, s phesiz bu da insana g re degisecektir. Anliyorsunuz ya, Prens, onla rin bana acimalarindan ok benim onlara acimam gerektigini biliyor. - Onlara biraz kirginsin, Mary, degil mi? Mary, iyi niyetini g stermek istermis gibi neseli bir kahkaha atti. - Kim, ben mi? Hayir, hi de kirgin degilim. O zaman hepinize dikkatlice bakmistim . Hepiniz fkeliydiniz, birbirinizle tartisiyordunuz. Toplaniyorsunuz, fakat g lmeni n ne demek oldugunu bilmiyorsunuz. Bu kadar zengin, fakat kederli... neseden yok sun insanlar! Tutumunuza ben de sastim dogrusu. Fakat, simdi kendimden baskasina acimiyorum. - Ben olmadigim takdirde agabeyinle yasamanin zor oldugunu s yledigini duydum. Dog ru mu bu? - Bunu size kim s yledi? Sa ma. Simdi daha da k t . Iste simdi k t r yalar g rmeye basladim r yalarim sizin gelmenizle daha da k t lesti. Neden geldiginizi bilmek isterim? - Yine manastira gitmek ister misiniz? - Bunun bana yine teklif edilecegini biliyordum, zaten! G zel Tanrim, manastiriniz in nasil oldugunu bilmiyor muyum saniyorsunuz? Hem neden oraya d necekmisim? Zorum ne? Simdi artik d nyada tamamen yapayalniz kaldim! nc bir hayata baslamak artik benim

i in ok zor. - ok fkeli g r n yorsun. Artik seni sevmedigimi d s nm yorsun, ya? 327- Oh, sizi nemsemiyorum bile!... Birisim sevmeye baslayacagimdan korkuyorum. Karsisindakini hor g r rm s gibi kesik bir kahkaha atti. Sonra birden sanki kendi kend ine konusuyormus gibi ekledi: - 'Ona' karsi b y k bir su islemis olmaliyim. Yalniz bunun ne oldugunu bilmiyorum. Bu su luluk hissi b t n hayatim s resince yakami birakmayacaktir. Daima... daima... b t n bu b es yil s resinde... gece ve g nd z... 'ona' b y k bir k t l k ettigimden t r korku i indeyi l bir k t l k yaptigimi d s nerek gece ve g nd z dua edip durdum. Ve simdi de bunun tamamen d gru oldugunu anliyorum. - Neyin dogrulugunu anliyorsunuz? Mary, kuskusuz ki kendisine sorulan soruyu duymamisti. Bu soruya cevap vermeden konusmasina devam etti: - Isledigim bu su ta onun bir rol olup olmadigi beni z yor. B yle degersiz kimselerle na sil dostluk kurabildigine h l sasiyorum. Benimle ayni arabada oturmakla beraber, ko ntesin beni par alamak i in ter dd t etmeyecegini biliyorum. Hepsi bu isin i indeler... ac aba 'O' da bu isin i inde mi? Acaba o da mi bana ihanet etti? Mary'nin enesi ve dudaklari titriyordu. - Bakin ne s yleyecegim size, yedi kilise tarafindan afaroz edilmis, Rus tahtina g z dikmis olan Grishka Otrepyev hakkinda yazilanlari okudunuz mu? Stavrogin, cevap vermedi. Mary, birden kararini vermis gibi: - Tahmin ederim ki, simdi d n p y z n ze bakacagim, dedi. Sizde d n n bana bakin, ama ok yak an, l tfen. Son kez emin olmak istiyorum. - Uzun bir s reden beri size zaten bakiyordum. Mary dikkatle ona bakarak: - ok garip, dedi. ok sismanlamasiniz. 328 Bir sey s ylemek zereyken birden yine rkek tavrini takindi ve kendisini m this bir sey den korumak istermis gibi elini y z ne kaldirdi. M mk n oldugu kadar ondan uzaklasrnaya a listi. Stavrogin fkeyle haykirdi. - Sizin neyiniz var, Allahaskina?!... Fakat Mary'nin y z ndeki dehset anlami ok kisa s rd . Y z garip bir tebess mle burustu. Kus dolu g zlerini Stavrogin'e dikti. Birden israrli ve kesin bir tavirla: - L tfen, Prens, kalkin ve i eri girin, dedi. - I eri mi gireyim? I eriye nereden girecegim. - Bes yildan beri i eri nasil girecegini d s n p durdum. Kalkin ve su kapidan b r odaya ge i . Sanki, bir seyden haberim yokmus gibi elime bir kitap alip oyalanacagim ve siz bes yillik ayriliktan sonra birden odaya dalacaksiniz. Bunun nasil olabilecegin i g rmek istiyorum. Stavrogin, dislerini gicirdatarak i inden s ylendi. Sonra eliyle masaya vurarak: - Yeter artik, dedi. L tfen beni dinleyin, Mary. Bana bir iyilik yapin ve b t n dikkat inizi bana verin, l tfen. Tabii, elinizden geldigi kadar. Yarin sabah evliligimizi topluma a iklayacagim. B y k bir konakta yasamayacaksiniz. B y k bir konakta yasama d s nces ni kafanizdan hemen silip atin. Hayatinizin sonuna kadar benimle yasamak ister m isiniz? Fakat buralardan ok, ama ok uzaklarda... Yani, daglarda, Isvi re'de. Orada, bildigim ok g zel bir yer var. Hem korkmayin, ne sizi yalniz birakacagim ne de tima rhaneye kapatacagim. Yardim istemeden, kimseye muhta olmadan yasayabilecek kadar param var. Bir hizmet iniz olacak ve is yapmak zorunda kalmayacaksiniz. Arzu ettig iniz her seye sahip olacaksiniz. Yine duanizi yapabilecek ve istediginiz yere gi debileceksiniz. Size elimi bile s rmeyecegim. Ve yaninizdan bir dakika i in bile ols a ayrilmayacagim. Arzu etmediginiz takdirde sizinle hayatimin so329nuna kadar konusmayacagim. Ya da Petersburg'daki k k apartmanimizda oldugu gibi a ksamlari bana yk lerinizi anlatabilirsiniz. Arzu ederseniz size kitap bile okuyacag im. Fakat bir sartla; belki can sikici olabilecek o yerde hayatimizin sonuna kad ar beraber yasayacagiz. Hosunuza gitti mi? Kabul edecek misiniz? Beni g z-yaslarin izla zmeyeceksiniz, degil mi? Mary, b y k bir ilgiyle onu dinledi. Uzun bir s re konusmadan s ylenenlerin zerinde d s nd . Nihayet, soguk ve umursamaz bir tavirla: - B t n bunlara inanmak benim i in ok zor, dedi. O daglarda belki de kirk yil yasayabil

irim. Sonra, tiz bir kahkaha atti. Stavrogin kaslarim atarak: - Pek l , orada kirk yil yasayabiliriz, dedi. - Anliyorum. Hayir, d nyayi bagislayacak bile olsaniz oraya gitmeyecegim. - Benimle de olsa gitmez misiniz? -- Hem sizinle neden gelecek misim? Sizinle beraber tam kirk yil dagin tepesinde mi oturacagim? Aman, ne g l n !... Bug nlerde insanlar ne kadar sabirli oluyorlar ger ekt en!... Hayir, bir sahinin bir baykus olmasi m mk n degil. Benim Prensim, b yle bir ins an degildir. Mary, s z n bitirince basini b y k bir gururla kaldirdi. Stavrogin birden kendine geldi. Aceleyle sordu: - Bana neden Prens diyorsunuz? Beni kiminle karistiriyorsunuz? - Neden, siz prens degil misiniz? - Hayatimda prens olmadim. - Demek itiraf ediyorsunuz... ve y z me karsi bir prens olmadiginizi s yleyebiliyorsun uz? - Prens olmadigimi s yledim. 330 Mary neseyle ellerim irpti. - Merhametli Tanrim!... 'Onun' d smanlarindan her seyi bekledim, fakat b yle bir k sta hligi... asla!... Stavrogin'e d nerek haykirdi. - Hayatta mi?!... Onu ld rd n z m ld rmediniz mi? itiraf edin!... Stavrogin, m this bir fkeyle ayagi firladi. - Beni kim saniyorsunuz?! Fakat, Mary'yi korkutmak simdi m mk n degildi. zerinde b y k bir zafer havasi esiyordu. - Kim oldugunuzu ve nereden iktiginizi kim bilir ki? Bu dolaplari, kalbimin derin liklerinde hissetmistim!... Ve burada oturmus k r bir baykusun bana onur vermesini bekliyorum!... Hayir, dostum, zayif bir akt rs n z, Lebyatkin'den bile k t bir akt rs n z. tese saygilarimi ve bir daha sizden daha iyi bir adam g ndermesini bildirin. Sizi bu is i in mi tuttu? S yleyin bana!... Size mutfaginda mi bir is verdi, yoksa? Hilen izi anlayabiliyorum. Hepinizi anliyorum, hepinizi!... Stavrogin, Mary'nin kolunu tuttu. Fakat, Mary onun y z ne g l yordu. - Aslinda ona biraz benzemiyor degilsiniz, hani. Akrabasi misiniz yoksa? Ne akil li insanlar!... Sadece bir adam sahin ve prensdir. Siz ise bir baykus ve igren bi r usaksiniz!... Benim erkegim arzu ettigi takdirde Tanri'nin huzurunda egilir an cak. Shatov, oh sevgili Shatov, neden sizi tokatladi? Lebyatkin s yledi bana... Ve o pazar g n salona girdiginizde neden o kadar korkmustunuz? Sizi kim korkutmustu? D st g m zaman beni kaldirdiginizda y z n z yakindan g rm s ve kalbimin kurtlarla doldugunu tmistim. Kendi kendime 'O degil' demistim. 'Benim sahinim, gen sosyete kadinlarin in yaninda benden utanmaz.' Oh, Tanrim, b t n bu bes yil, sahinimin daglarda yasayip oraya buraya u ustugunu d s nerek yasadim.. S yleyin bana sahtek r adam, size ka para de331diler? ok b y k bir para karsiliginda razi olmus olmalisiniz? Bense size metelik b ile vermezdim. Ha, ha, ha!... Ha, ha, ha!... Stavrogin, Mary'nin kolunu birakmad an dislerini gicirdatti ve: - Oh, salak!... diye hirladi. Mary, kendinden emin bir tavirla: - Defol, d zenbaz herif!.... diye haykirdi. Prensimin karisiyim!... Sizin bi aginizd an da korkmuyorum!.... - Bi ak!... - Evet, bi ak!... Cebinizde bir bi ak var!... Uyudugumu d s n yordunuz, ama g rd m. Odaya gir r girmez bi aginizi ikardiniz!... Stavrogin: - Neler s yl yorsunuz, zavalli mutsuz!.... dedi. Nasil r yalar g r yorsunuz? Stavrogin, s z n n sonunda Mary'yi yle bir siddetle itti ki, Mary hizini alamayarak sir tini ve basini kanepenin arkasina arpti. Stavrogin, yerinden firlayarak odadan ikti. Fakat, Mary hemen yerinden firladi ve sekerek arkasindan kostu. Lebyatkin ona zorlukla h kim olabiliyordu. Mary, sesinin b t n g c yle karanliga dogru haykirarak kahkahalarla g lmeye basladi. - Grishka Otrepyev... melun!... *** Stavrogin, bastigi yere dikkat etmeden amurlara, su birikintilerine bata ika y r rken,

kendi kendine s yleniyordu. - Bi ak!...Bi ak!... yle, dakikalar oldu ki, ilginca, kahkahalarla g lmek istiyor, fakat b y k bir gayretle b u arzusunu frenliyordu. Ancak, k pr n n 332 zerinde, birka saat nce Fedka ile karsilastigi yere gelince kendine gelebildi. Fedk a, ayni yerde bekliyordu. Stavrogin'i g r nce sapkasini ikartip onu yerlere kadar sel amladi ve neseli bir sesle konusmaya, bir seyler anlatmaya basladi. Stavrogin du rmadan onun yanindan ge ti ve hatta s ylediklerini bile bir s re dinlemedi. Serseri pe sinden gelmekte israr ediyordu. Stavrogin birden, aklina gelen bir d s nceyle durdu. Kendi kendine 'Bi ak!... Bi ak!', diye s ylene s ylene y r rken onu tamamen unutmustu. Sers erinin yakasina sarildigi gibi, fkenin verdigi korkun bir g le k pr n n korkuluguna dogru avurdu. Fedka bir ara, karsi koymayi d s n-d yse de, bundan vazge ti. nk , karsisindakinin kendisine g re biraz fazla bulmustu. Bu kararla sakin sakin durdu. Yere diz km s ve bi r kolu arkasina b k l oldugu halde kimildamadan sonucu bekledi. Karsisindakinden herh angi bir tehlikenin gelmeyeceginden emin bir hali vardi. Yanilmamisti, Stavrogin, boynundaki esarbini siyirmis onun ellerini baglamak zere yken birden caydi ve onu serbest birakarak itti. Serseri hemen ayaga firladi ve elinde nereden iktigi belli olmayan, kisa ve genis agizli bir bi ak belirdi. Stavrogin sabirsiz bir el hareketiyle: - Birak bi agi! diye emretti: Hemen sok onu cebine, g z m g rmesin!... Serserinin elindeki bi ak, meydana iktigi kadar abuklukla yine kayboldu, Stavrogin, arkasina bile bakmadan yine yoluna devam etti. Fakat inat i serseri pes inden ayrilmiyordu. Simdi, artik gevezelik etmeyi birakmis, ok saygili tavirla bi r adim geriden y r yordu. K pr y b ylece ge tiler ve nehrin karanlik kiyisina geldiler. Bu k z, Bo-goyavlenskaya Caddesi'nden daha kestirme olan ve sehrin g begine giden, issi z yollardan sol taraftakine saptilar. Stavrogin birden: - Ge en g n civardaki bir kilisemizi soymus oldugunuzu duydum, dogru mu? diye sordu. 333Serseri, sanki aralarinda hi bir sey ge memis gibi agirbasli ve biraz magrur bir tavirla: - Oraya dua etmek i in gitmistim, efendim, diye cevap verdi. Biraz nceki asiri sami miyetin yerini isini bilen bir adamin agirbasliligi almisti. - Tanri oraya yolumu nasil d s rd bilmiyorum, diye devam etti. Zaten bizler Tanri'nin yardimi olmadan yasayamayiz. Tanri hakki i in dogru s yl yorum ki zararli ikan yine be n oldum. Tanri g nahlarimin cezasini vermek istedi sanirim. Bir buhurdanlik, bir t as ve bir kemerden ancak on iki ruble para alabildim. St. Nicholas'in saf g m s hey keli para bile etmedi; kaplama oldugunu s ylediler. - Bek iyi ld rd n, degil mi? - Kiliseyi o bek iyle beraber soymustuk. Sonra, sabaha dogru nehrin kiyisina geldi gimiz zaman, torbayi kimin tasiyacagindan t r tartistik. Onu ld rmemeliydim, efendim; a ma, ok g nahi oldugundan onun adina memnunum. - ld rmeye... almaya devam et... devam et... - Sey... efendim, Bay Verkhovensky de b yle buyurdu... tam sizin gibi... Kelimesi kelimesine ayni s zler... ok cimri ve d sk nlere yardim etmekte ok kati kalpli oldugunda n b yle davrandigini sanirim. Ayrica, bizi kuru bir toprak par asindan yaratan Tanri ya da inanmiyor. Her seyi doganin yaptigini kabul ediyor... hatta vahsi hayvanla rin bile doga tarafindan yaratildigina inaniyor. Ayrica, benim gibi bir insanin, yardim eli uzatilmadan is g remeyecegini de anlamak istemiyor. Kendisine b yle s ylen digi zaman koyunun kaval dinlemesi gibi, alik alik insanin y z ne bakiyor. Ona sasma mak insanin elinden gelmez!... rnegin, biraz nce ziyaret ettiginiz y zbasi Lebyatkin 'i ele alalim. Filippov'un evinde otururken, kapisini ardina kadar a ik birakarak k r k t k sarhos bir halde yerde yatiyor ve paralar da yerlerde s r n yordu. Inanin ki g zler mle g rd m; nk , bizim gibiler yardimsiz yasayamazlar. 334 -Kendi g zlerinle mi g rd g n s yledin? O gece eve girmis miydin? - Belki de girdim, ama, efendim, bunu kimse bilmiyor. - Neden onu ld rmedin? . - D s nmedim degil, efendim. Anliyorsunuz ya? Dogrusunu s ylemek gerekirse, kendime g l kle

h kim oldum, efendim. Her zaman i in onun cebinden y z elli ruble alabilecegimi duymu stum. Bu nedenle, belki bin bes y z ruble alabilecegimi de d s nd m. Onu ld r rsem, yagli bi kapiyi kendi y z me kapamis olacaktim. Y zbasi Lebyatkin, sarhos oldugu zamanlar, siz in ok c mert bir insan oldugunuzu her tarafta s yl yor. Bunu kulaklarimla duydum, efend im. Sizin hakkinizda b yle s ylediklerini y zlerce kez duyunca, sizin eli a ikliginiza g v enmeye karar verdim. Babam ya da z kardesimmissiniz gibi sizinle konusuyorum, efe ndim. Bay Verkhovensky degil, hi kimse bunu grenemeyecektir. Bu bakimdan, eli a ikli giniz bana rublecik verdirmez mi, acaba? Beni huzura kavusturacaksiniz, efendim, yani d s nd klerinizi s ylemekle demek istedim. Daha evvel s yledigim gibi, bizim gibiler bir yardim eli g rmeden yasayamazlar. Stavrogin kendisini tutamayarak bir kahkaha atti. Sonra, her zaman yaninda tasid igi kesesinden, tomar halinde duran k git paralardan birini siyirip atti. Onun pes inden ikinciyi, nc y ve d rd nc y atti. Fedka, atilan paralan havada kapiyordu. amurlar d senlerin ardindan saldiriyordu. Onlari toplayip ceplerine sokustururken 'Oh, oh, oh!' diye haykiriyordu. Stavrogin hem g l yor ve hem de paralan savuruyordu. Sonund a b t n parasini atti ve tek basina yoluna devam etti. Serseri geride kalmis, yerdek i paralan toplamakla mesguld . R zg rin su birikintilerine u urdugu paralari toplayabilm ek i in dizlerinin zerinde amurlarda s r n yordu. Paralari toplarken, 'Oh, oh, oh!...', di ye attigi naralar karanliklarda akisler yaparak dagiliyordu. 3353. D ELLO D ello, ertesi g n , kararlastirildigi gibi gleden sonra saat ikide yapildi. Artemy Gag anov'un her ne olursa olsun d v smek istegi, kararin hemen verilmesine neden olmustu . fkeden ildiracak gibi oldugundan, rakibinin davranisini anlayamiyordu. Bir aydan beri durmadan ona hakaret ederek onun sabrini t ketmek istemis, basaramamisti. Ka rsisindakini d elloya davet etmek i in belirli bir neden olmadigindan, Stavrogin'in, kendisini d elloya davet etmesini beklemisti. Onunla d ello etmek i in gizli nedeni a i klamaktan da * nedense utaniyordu. D rt yil nce, babasinin ugradigi hakaretin de hi ncini ikartmak istemesi normaldi. Ayrica, Stavrogin'in toplumun i inde z r dilemesine karsilik onu d elloya agiramazdi. Stavrogin'in utanmaz bir korkak oldugu kararina v ardi. Ayrica, Stavrogin'in, Shatov'dan g rd g hakarete ses ikarmamasina da akli ermiyo rdu. Bu nedenledir ki, Stavrogin'e yazdigi hakaret dolu o mektubu g ndermis ve bun un sonucu olarak d ello teklifini almisti. Bu mektubu g nderdikten sonra, b y k bir umut i inde Stavrogin'den gelecek cevabi beklemeye karar vermisti. Gelecek cevabin ne olacagini bilmedigi halde, her ihtimale karsi, eski okul arkadasi Maurice Drozdo v'u d ello tanigi olmak zere kandirmisti. Bu bakimdan, Kirilov sabah saat dokuzda g eldigi zaman her seyin hazirlanmis oldugunu g rd . Stavrogin'in z r dilemesi siddetle r eddedildi. Durumdan ancak iki g n nce haberdar olan Maurice Drozdov, iki gencin olm ayacak bir sey i in d v smelerinin uygunsuzlugunu s yleyecek oldu; ama, Gaganov'un oturd ugu yerde sinirden zangir zangir titredigini g r nce bir sey s ylemekten vazge ti. Arkad asina s z vermis olmasaydi hemen ikip gidecegi kesindi. B t n umudunu, d ello aninda bir seyler yapabilmesine baglayarak, sesini ikarmadan yerinde oturmakla yetindi. Kiri lov, Stavrogin'in d ello davetini bildirdi. B t n kosullar, itirazsiz hemen kabul edil di. Sadece, Stavrogin'in kosullarina bir ek yapildi. Bu ek olduk a zordu. Eger ilk karsilasmada bir sonu alinmazsa, ikinci 336 bir karsilasma yapilacak ve bu karsilasmada da bir sonu alinamayacak olursa, nc bir k arsilasma yapilacakti. Kirilov, nceleri, itiraz edecek oldu; fakat sonunda, d rd nc bi r karsilasmanin yapilmamasi sarti ile kabul etti. defa evet, fakat d rd nc bir karsilasma... olmaz. Bu anlasmadan sonra, karsilasma, sehrin dis kismindaki Brykov, yani, Skvoreshnik i ile Spigulin fabrikalarinin arasindaki boslukta ve saat tam ikide yapildi. Bir gece nceki yagmur dinmisti; ama, yerler amur i inde ve hava r zg rliydi. G ky z nde, al ak ah bulutlar dolasiyor; sert r zg r aga larin tepelerini salliyor ve k klerini sarsiyordu . Insana sikinti verici bir g nd . Drozdov ve Gaganov, Gaganov'un bizzat kullandigi, ift at kosulu sik bir arabayla geldiler; yanlarinda bir de usak vardi. Stavrogin ve Kirilov ise at st nde geldiler ; onlarin yaninda da bir usak vardi. Hayatinda ata hi binmemis olan Kirilov, atin st nde dim dik oturuyor ve usaga bile itimat edemedigi tabanca kutusunu sag elinde tasiyordu. Sol eli ile dizginleri tutuyor; fakat, acemi olusundan dizginleri s re kli kisiyor ve atin, basini yukari atmasina neden oluyordu. Hayvan saha kalkmak

istiyordu; ama, Kirilov'un bunu umursadigi yoktu. K t mser ve ok alingan olan Gaganov , onlarin atla gelmelerine m this alindi. D smaninin, yaralandigi takdirde arabayla evine tasinmasini bile gereksiz g recek kadar kendinden emin oldugu kanisina varar ak, bunu da kendisine karsi yapilmis bir hareket olarak nitelendirdi. Y z sapsari o ldugu halde arabasindan indi. Elleri fkesinden tir tir titriyordu. Bunu da hemen Drozdov'a s yledi. Stavrogin'in selamina aldirmadan sirtini d nd . D ello taniklari aral arinda yazi tura attilar: Kirilov kazandi. Atis izgileri hesaplandi ve ekipler ye rlerini aldilar. Araba ve atlar usaklarla beraber y z adim kadar uzaga g nderildi. Ta bancalar dolduruldu ve rakiplere verildi. Ne yazik ki, yk m hizlandirmak zorundayim ve tasvire fazla yer veremiyorum; fakat, b irka hususu aydinlatmak zorundayim. Drozdov, son derece zg n ve telasliydi. Kirilov ise tersine, son derece heyecansiz ve kayitsizdi. zerine almis oldugu g revin 337b t n ayrintilarini, hi acele etmeden, bu ugursuz d ellonun sonunu d s nmeden, yerine ge tirmeye alisiyordu. Stavrogin'in y z her zamankinden biraz daha solgundu. Olduk a hafi f bir palto giymis ve basina da ke i derisi bir sapka ge irmisti. ok yorgun bir hali vardi. Arada sirada y z n eksitmekle beraber, keyfinin yerinde olmadigini belli etmek istemiyordu. Fakat, Gaganov hepsinden daha ok dikkati ekecek durumdaydi. Bu bakim dan onun hakkinda birka s z s ylemek zorundayim. *** Gaganov'un dis g r n s n anlatmak firsatini simdiye kadar bulamamistim. ok uzun boylu, yak lasik otuz yaslarinda, olduk a beyaz tenli, halk arasinda s ylendigi gibi biraz sisma nca ve olduk a d zg n y z hatlari bulunan bir gen ti. Albayligi sirasinda emekliye ayrilmi sti; general oluncaya kadar orduda kalmis olsaydi, general elbisesi ile ok daha h eybetli g r necegine ve iyi bir savas i olacagina kusku yoktu. Kisiligini kesin olarak belli etmek i in, emekliye ayrilisindaki ger ek nedenin, Sta vrogin'in d rt yil nce, kul pte babasina ettigi hakaretle ailesine s r len ve bunca yil p esini birakmayan lekenin z nt s oldugunu zellikle belirtmek gerekir. G reve devam etmenin b y k bir al aklik oldugu ve aslinda olaydan haberleri bile olmayan subay arkadaslari ni, birligini de lekeledigi kanisindaydi. Babasinin basindan ge en olaydan ok daha n ce ordudan ayrilmak i in baska bir nedenle istifa etmis; fakat, bir t rl kesin bir ka rar verememisti. Burada yazmasi bile ok garip olacak; ama, ordudan ayrilisinin as il nedeni, k leligin kaldirildigini bildiren 19 Subat tarihli emirdi. B lgenin en va rlikli toprak sahiplerinden biri olan Gaganov, bildirinin yayinlanmasi ile fazla bir zarara ugramamisti. Alinan kararin insanliga yararinin b y k oldugunu anlayabil ecek, reformun getirecegi faydalari kavrayabilecek yetenekte bir insan oldugu ha lde, bildirinin yayimlanmasindan hemen sonra, kendisinin 338 sahsen hakarete ugramis oldugunu d s nm st . Bu inanci, bi-lin disi, belirsiz bir duygu ol sa da n ne ge ilemeyecek g teydi. Bununla beraber, babasi l nceye kadar herhangi bir adim tamamisti. Fakat, Petersburg'da, yakin iliskilerinin bulundugu insanlar arasinda d s ncelerinin soylulugu ile tanindi. O zamanlar, i ine kapanik bir gen ti. Karakterini n diger bir zelligi daha: Soylu ailesini ok benimseyen, eskiligi ile v nen ve Rusya'd a h l tu-tunabilen sayili kisilerdendi. Ayni zamanda, Rus tarihini nefretle karsila r ve Rus t relerini pek kaba bulurdu. Daha ocukluk yillarinda, grenimine baslayip bi tirdigi, ancak taninmis ve varlikli ailelerin ocuklarinin girebildigi askeri okul da, i inde birtakim romantik g r sler filizlenmeye baslamisti. Satolardan, orta ag yasan tisindan, s valyelik hayatindan son derece hoslanirdi. Hatta, o g nlerde, Moskova arl igi devrinde, ar'in, soylu bir kisiye meydan dayagi attirabilecegini okudugu zama n aglamakli olmustu, Dayak yiyecek olan soylu kisiyi kendisi ile karsilastirinca da utancindan y z kizarirdi. Sert, son derece aksi, ordu hakkinda ok iyi bilgisi ol an ve sorumlulugunu ok iyi bilen adamdi, ama aslinda, b y k bir hayalperestti. Toplan tilarda konusabilecegini, konusmanin ona dogustan vergi oldugu s ylenmekle beraber , otuz senelik hayati s resinde agzini bir kere olsun a mamisti. Son zamanlarda girdi gi Petersburg sosyetesinde bile ok kibirli davranislari olurdu. Avrupa'dan hen z d nm s olan Stavrogin'le karsilasmasi onu ilgina d nd rm st . Bu dakikada, atis izgisinde bekler ken son derece heyecanliydi. D ellonun su ya da bu nedenden t r geri kalacagini tasarl adik a sabirsizligi bir kat daha artiyordu. Kirilov, baslamalari i in isaret vereceg i yerde birdenbire konusmaya baslayinca y z nde bir z nt anlatimi belirdi. Tabii, Kirilo v'un b yle davranmasi detti. - Gerektigi i in s yl yorum. Simdi tabancalariniz ellerinizde ve verilecek isareti bek

liyorsunuz. Bu d ellodan vazge menizi son defa tekrarliyorum. Bu bir tanik g revidir. O zamana kadar susan ve rkekligi, ikiy zl l g i in kendisine 339kizan Drozdov, sanki zellikle yapiyormus gibi Kirilov'un teklifine cani g n lden s arildi. - Bay Kirilov'un s ylediklerine b t n kalbimle katiliyorum. D elloda, taraflar yerlerini almisken barisamayacaklari d s ncesi, Fransizlarin k r inan larindan baska bir sey degi ldir. Ayrica, aranizdaki ge imsizligin ok nemsiz oldugu kanisindayim. Bunu... Uzun b ir s reden beri s ylemek istiyodum... nk ... nk , gereken z r dileme defalarca tekrarlan degil mi? Heyecanli olarak pek ender konustugu i in y z kipkirmizi olmustu. Stavrogin aceleyle konusarak: - Gereken sekilde z r dileyebilecegimi burada da tekrarlarim, dedi. Gaganov, yerinde tepinerek Drozdov'a d nd . B y k bir fkeyle: - B yle bir sey olamaz, diye haykirdi. Eger benim tanigimsaniz ve d smanim degilseni z... Tabancasi ile Stavrogin'i isaret ederek devam etti: - B yle, gerilemelerin, hakareti daha da agirlastirdigini Stavrogin'e anlatmalisin iz! Benim tarafimdan hakarete ugrayacagini hi d s nm yor!... Tam d ello sirasinda benden ka manin ne"kadar igren olabilecegine aldirmiyor!... Beni ne zannediyor dersiniz? V e siz... siz ki benim tanigimsiniz, efendim! fkesinden dudaklari k p rerek ve yerinden tepinerek: - Hedefimi sasirabilmem i in elinizden geleni yapiyorsunuz gibi g r n yor!... diye ekled i. Kirilov, g c n n yettigi kadar y ksek sesle - Konusmalar sona ermistir! diye haykirdi. L tfen, verilecek emri dinleyin. Biiir, ikiii, !... ' ' kelimesinin bitisinde, rakipler birbirine dogru y r meye basladilar. Gaganov, besin ci ya da altinci adimda tabancasini kaldirip atesledi. Bir saniye kadar, hedefi sasirdigini anlamak i in 340 durakladi; sonra, seri adimlarla ates izgisine gelip durdu; Stavrogin de izgide du rdu ve tabancasini olduk a yukari kaldirarak nisan almadan atesledi. Sonra, hemen cebinden mendilini ikartip sag elinin ser e parmagina sardi. Ancak o zaman, Gaganov 'un hedefi tamamen sasirmamis oldugu anlasildi. Fakat, kursun sadece parmagi siy irmis ve kemige dokunmadan ge misti. Kirilov, eger d ellocular tatmin olmadilarsa he men ikinci bir karsilasmanin yapilabilecegini bildirdi. Gaganov, yine Drozdov'a hitap ederek b g r r gibi bagirdi. Bogazi kurumustu sanki. Eli yle Stavrogin'i isaret etti. -- Bu adamin zellikle havaya ates etmis oldugunu iddia ediyorum. zellikle b yle davr andi... Bunu da yeni bir hakaret olarak kabul ediyorum!... D elloyu yapilmasi olan aksiz duruma sokmak istiyor! Stavrogin kararli bir sesle: - D ellonun kosullarina aykiri bir sey yapmadiktan sonra istedigim gibi ates etmek te serbestim, dedi. Gaganov: - B yle bir sey yoktur! diye haykirdi. L tfen ona anlatin bunu!.. Kirilov: - Bay Stavrogin'le ayni fikirdeyim, diye bildirdi. Gaganov, kimseyi dinlemek ist emeyerek fkeden kudurmus olarak haykirdi: -Beni neden vurmak istemiyor? Merhametinden igreniyorum! Kabul etmiyorum... ben. .. Stavrogin sabirsiz bir tavirla: - Size hakaret etmek gibi bir amacim olmadigina serefim zerine yemin ederim, ded i. Ne sizi ve ne de baskasini ld rmeye niyetli olmadigimdan havaya ates ettim. Sizi n kisiliginizle bir ilgisi yok. Kendimi g cenmis kabullenmedigim dogrudur ve b yle d avranisimla sizi sinirlendirdigim i in z r dilerim. Ama, hakkim olan bir seye baskasi nin karismasina izin veremem. 341Gaganov, yine Drozdov'a hitap ederek b g rd . - Mademki kandan bu kadar korkuyor, beni neden d elloya agirmis oldugunu sorun kend

isine. Kirilov, s ze karisti. - Size meydan okumamasi elinde miydi? Hi bir seyi dinlemiyordunuz. Sizden nasil k urtulacakti? Durumu dikkatle ve z nt yle izleyen Drozdov: - Bir sey s ylemek isterim, dedi. Eger rakiplerden biri, bilerek havaya ates edece gini s yleyecek olursa... nasil s yleyeyim... bu d ellonun devami m mk n olamaz... bunun n edeni a ik a bellidir. Stavrogin sabrini yitirerek: - Her seferinde havaya ates edecegimi s ylemedim, diye haykirdi. Ne d s nd g m ve bu kere n asil ates edecegimi nasil bilebilirsiniz? D elloya engel olmak i in hi bir sey yapmis degilim. Drozdov, Gaganov'a: - Mademki b yledir, d ello devam edebilir, dedi. Kirilov: - Baylar, yerlerinizi alin! diye bagirdi. Rakipler tekrar birbirlerine y r meye basladilar. Gaganov, hedefe isabet ettiremedi ve Stavrogin yine havaya ates etti. Stavrogin'in havaya ates ettigini iddia etme si dogrudur. nk , zellikle bosa atmadigini s ylememis olsaydi, dogru olarak nisan almis oldugunu iddia edebilirdi. Tabancasini dogrudan dogruya havaya kaldirmamis, aga ca falan nisan almamisti. Tabancanin namlusu rakibine d n k olmakla beraber sapkasin in hizasindan ok daha yukarisini g steriyordu. Ikinci atisi ise ok daha al aktan olmus tu. Fakat yine de Gaganov'u ikna etmek m mk n degildi. Gaganov dislerini gicirdatarak: - Tekrar! diye haykirdi. Karismayin! D elloya davet edildigime g re haklarimdan yar arlanacagim. nc bir karsilasma yapmakta israr ediyorum!... 342 Kirilov: nc bir atisi istemek hakkinizdir, diye bagirdi. Drozdov bir sey s ylemedi. nc kez y ini aldilar. Atis isareti verildi. Bu kez Gaganov, atis izgisine kadar y r d ve on iki adimdan dikkatle nisan almaya alisti. Iyi nisan almaya alistigindan eli titriyordu... Stavrogin, ta bancasi yana sarkmis kimildamadan bekliyordu. Kirilov heyecanla haykirdi. - ok uzun!... ok uzun nisan aliyorsunuz. Ates! Ateees!... Tabanca birden patladi v e bu kez Stavrogin'in beyaz k rk sapkasi basindan u tu. Nisan alisi olduk a iyiydi. Sapkanin st kismi ok asagidan delinmisti. I ki santim daha asagidan olsaydi, her sey bir anda bitiverecekti. Kirilov sapkayi yerden alarak Stavrogin'e verdi. Kirilov'la beraber, sapkadaki deligi inceleyen Stavrogin ates etmeyi unutmus gib iydi. Drozdov b y k bir heyecanla haykirdi. - Rakibinizi bekletmeyin, ates edin!... Stavrogin saskinlikla basini kaldirip Gaganov'a bakti; sonra sirtini ona d nerek, bu kez rakibinin duygularina aldirmadan koruya dogru ates etti. D ello sona ermis ti. Gaganov ezilmis gibi oldugu yerde donmus kalmisti. Drozdov, onun yanina gitm is bir seyler s yl yor, fakat Gaganov s ylenenleri anlamaz g r n yordu. Kirilov, gitmek zere hazirlanirken sapkasini ikartarak Drozdov'u selamladi; fakat, Stavrogin b t n nezaket kurallarim unutmus g r nerek, koruya ates ettikten sonra, atis izgisine bile d nmemist i. Tabancasini Kirilov'un eline tutusturarak atlara dogru seri adimlarla y r meye ba sladi. fkeli g r n yor ve konusmuyordu. Kirilov da sessizdi. Atlarina bindikten sonra, d rt nala uzaklastilar. *** Eve yaklastiklari sirada Stavrogin, Kirilov'a seslendi. 343- Neden konusmuyorsunuz? Saha kalkan atindan hemen hemen kayip d smek zere olan Kirilov: - Ne istiyorsunuz? diye sordu. Stavrogin kendisinden emin, yumusak bir sesle: - Su budalayi incitmek istemiyordum, dedi. Fakat koca budala yine g cendi. Kirilov, ters bir sesle: - Evet, onu yine g cendirdiniz, dedi. Ayrica, o bir budala degildir.

- Bununla beraber elimden geleni yaptim. - Hayir, yapmadiniz. . -Ne yapmam gerekirdi? - D elloya agirmamaniz. - Tekrar mi tokatlanmak zorunda kalsaydim? - Evet, yine tokat yemeliydiniz. Stavrogin fkeyle: - Anlayamiyorum! dedi. Neden herkes benden, kimseden beklenilmeyen seyleri yapm ami bekliyor? Neden baskalarinin katlanamayacagi seylere katlanmam bekleniyor? N eden b yle bir y k n altina girmem isteniyor? -B yle bir y k kendinizin aradigini sanirdim. - Ben mi y k ariyorum? - Evet. - Siz... siz b yle mi d s n yorsunuz? - Evet. - Demek ki bu kadar fark edilebilecek kadar a ik? - Evet Bir dakika s reyle sessiz kaldilar. Stavrogin sikilmis g r n yordu. Sanki taslasmisti. K endi d s ncelerini yine kendisi onaylamak istiyormus gibi: 344 - Kimseyi ld rmek istemedigim i in ona ates etmedim, dedi. Baska bir amacim olmadigin a teminat verebilirim. - Onu g cendirmemeliydiniz. - Fakat baska ne yapabilirdim ki? - ld rebilirdiniz. - Onu ld rmedigime z l yor musunuz? - Hi bir seye z lm yorum. Onu ger ekten ld rmek istediginizi d s nm st m. Ne aradiginizi si iyorsunuz. Stavrogin g lerek: - Y k ariyorum, dedi. - Kan d k lmesini istemiyorsaniz neden ona ld rme firsatini verdiniz? - Onu d elloya agirmamis olsaydim beni nasil olsa d ello etmeden de ld recekti. - Isin o tarafi sizi ilgilendirmezdi. Belki de sizi ld rmek istemezdi. - Sadece d verdi, yle mi? -Bu da sizi ilgilendirmezdi. Siz y k n z tasimaya bakin, aksi halde degeriniz sifira in er. - Sizin deger l n z n adi yerin dibine batsin, kimsenin hareketlerimi onaylamasini istem iyorum. Kirilov, soguk bir tavirla: - Bense b yle istediginizi saniyordum, dedi. Stavroginler'in konaginin avlusuna gi rdiler. Stavrogin: - Eve gelmez misiniz? diye sordu. - Hayir, tesekk r ederim. Eve gidecegim. Allahaismarladik. Atindan inerek tabanca kutusunu koltugunun altina sikistirdi. Stavrogin elini uzatarak: - Bana kizmadiniz, degil mi? diye sordu. 345Kirilov, el sikismak i in d nerek: -Hi bir zaman kizmadim!.... diye cevap verdi. Y k m hafifse, bu benim yaradilisimdan t r d r Eger sizin y k n z agirsa, o da sizin yaradilismizdandir. Utanilacak bir sey yok, sad ece ok k k bir utan , o kadar. - Degersiz bir karakterim oldugunu biliyorum; ama, g l biri olarak g r nmeye de alismiyor um. - alismayin da. Siz g l bir insan degilsiniz. ay i meye buyurun. Stavrogin, cani son derece sikilmis olarak odasina ikti. *** Bayan Stavrogin'in, oglunun sekiz g nl k hastaliktan sonra atla gezmeye ikmasina son derece memnun oldu ve arabasini hazirlatip biraz dolasmak zere ikti. K hyanin dedigi ne g re son sekiz g nd r, Bayan Stavrogin temiz havanin ne demek oldugunu unutmustu. Stavrogin, abuk bir soruyla k hyanin s z n kesti: - Yalniz mi gitti, yoksa Bayan Shatov'la beraber mi? Gen kizin hanimla beraber gidemeyecek kadar rahatsiz oldugunu ve halen odasinda b ulundugunu grenince kaslarini atti. Birden karar vermis gibi:

-Dinle ihtiyar, dedi. Bug n onu g zle, eger bana gelmek isterse engel ol ve birka g nde n nce kendisini g rmemin m mk n olamayacagini s yle. Zamani gelince benim onu agiracagimi bildir. Anliyor musun? Ihtiyar usak bakislarini ka irarak basini n ne egdi ve hafif bir sesle: - S ylediklerinizi tekrarlayacagim, efendim, dedi. - Fakat, beni g rmeye geldiginden emin olmadan degil. 346 - Merak etmeyin, efendim, hi bir hata olmayacaktir. Simdiye kadar b t n g r smeleriniz ben im tarafimdan yapilmisti. Bayan Shatov, yardim i in her zaman beni arar. - Biliyorum. Fakat, kendisi gelene kadar bir sey s yleme. M mk n oldugu kadar abuk bir fincan ay istiyorum, l tfen. Ihtiyar usak odadan ikar ikmaz kapi a ildi ve Dasha i eri girdi. Sakin g r nmekle beraber rengi biraz u uktu. Stavrogin: - Siz de nereden iktiniz? diye bagirdi. - Odaniza girmeden nce Alexey'in ikmasini bekliyordum. Ona s ylediklerinizi duydum v e disari iktiginda sag taraftaki duvarin k sesine saklandigim i in beni g rmedi. - Bir s reden beri aramizdaki iliskiyi kesmek istiyordum, Dasha. Simdi tam zamani. .. Notunuzu almakla beraber, sizi d n aksam g rmem m mk n degildi. Size yazmak istedim; ama, yazi yazmakta pek basarili sayilmam. Son s zlerini biraz fkeli, biraz da igrenerek s ylemisti. Dasha: - Aramizdaki iliskiyi kesmenin gerekli oldugunu ben de d s n yordum, dedi. Bayan Stavr ogin aramizdaki ilginin derecesinden kuskulanmaya baslamisti. - Birakin onu. - z lmesini istemem. Demek ki sonumuz geldi, yle mi? - H l bir son bekliyorsunuz, degil mi? - Evet, simdi inaniyorum. - Bu d nyada hi bir seyin sonu gelmez. - Fakat burada son bulacaktir. Beni agirdiginiz zaman gelecegim. Simdi, allahaism arladik! Stavrogin g lerek: -Peki nasil bir son olacak bu? diye sordu. Dasha onun sorusuna, sorusuyla cevap verdi. 347- Yaralanmadiniz ve... kan d kmediniz, degil mi? - B t n is basindan beri sa maydi, zaten. Merak etmeyin, kimseyi ld rmedim. Bununla berab er, her seyi herkesten bug n duyarsiniz. Biraz keyifsizim. Dasha, kararsiz bir tavirla: - Gidiyorum. Evliliginizin topluma a iklanmasi bug n olmayacak, degil mi? dedi. - Ne bug n ne de yarin. Yarindan sonra ne olacagini ben de bilmiyorum. Belki o zam an hepimiz lm s oluruz ve ylesi de ok daha hayirli olur. Beni rahat birakin, l tfen rah at birakin! - b r kadini... yani deli kadini mahvetmeyeceksiniz degil mi? - Delileri mahvetmem, ne onu ne de baskasini. Ama akli basinda olani mahvedecege benzerim. ylesine al ak ve igren bir insanim ki, Dasha, eger s ylediginiz gibi sizi ' sonunda' agiracak olursam sasmayin. Siz de bu agrima cevap verecek ve gururunuza r agmen bana geleceksiniz. Neden kendinizi mahvediyorsunuz? - Sonunda sizinle yalniz kalacagimi biliyorum... ve bu zamani bekliyorum. -Ya sizi, beklediginiz 'sonda' agirmayacak olursam? Ya sizden ka acak olursam? - B yle bir sey hi bir zaman olmayacaktir. Beni agiracaksiniz. - Bu s z n zde bana karsi b y k bir k mseme seziyorum. - Sadece k mseme olmadigini siz de biliyorsunuz. - Demek ki, biraz k mseme oldugunu saklamiyorsunuz? - z r dilerim, demek istedigimi gerektigi gibi anlatamadim. Bana hi bir zaman ihtiyac iniz olmamasini arzu ettigime Tanri sahittir. - Bir c mle digerini de beraberinde eker. Ben de Sizi mahvetmek istemem. 348 Dasha, abuk ve kararli bir tavirla: - Beni hi bir sekilde mahvedemeyeceginizi siz de bilirsiniz, dedi. Eger agriniza ge lemezsem, ya bir hemsire ya da bir ebe olurum; ya da Incil satarim. Yapmaya kara r verdigim de budur. Kimsenin karisi olamam. B yle bir konakta da daha fazla yasay

amam. B yle bir sey istemem. B t n bunlari biliyorsunuz, degil mi? - Hayir, ne arzu ettiginizi hi bir zaman anlayamadim. Bazi hastabakicilarin, bazen bir hastayla diger hastalardan daha fazla ilgilenmeleri ya da hi bir cenaze t renin i ka irmayan ve bazi l leri digerlerinden ok daha ilgin bularak ilgilenmeleri gibi, ben imle ilgilendiginizi saniyorum. Neden bu kadar garip bakiyorsunuz? Dasha, olduk a garip bir tavirla Stavrogin'i inceleyerek acima dolu bir sesle: - ok mu hastasiniz? diye sordu. Tanrim! Bir de bu adam bensiz yapabilecegini d s n yor!. .. - Bakin, Dasha bu siralarda hep hayal g rd g m saniyorum. D n k pr n n zerinde k k bir se a ikti ve evliligimin b t n kanitlarini ortadan kaldirmak i in Lebyatkin'le Mary'yi ld rme yi teklif etti. Bunu da kimseyi kuskulandirmadan yapabilecegini s yledi. Avans ola rak da ruble istedi; fakat, s z arasinda bu isin bin bes y z rubleden asagi yapilamay acagini da ima etti. Iste size is bilir bir seytan!.. Maliyeci! Ha, ha!... - Fakat bunun hayalden ibaret olduguna emin misiniz? - Oh, hayir, hayal falan degildi! Fedka isminde ka ak bir h k ml yd . Fakat nemli olan bu d egil. Ne yaptigimi tahmin edersiniz? Kesemdeki b t n parayi ona verdim ve simdi emin im ki bu parayi kendisine verilmis bir avans sayiyordur! - Ona d n gece rastladiniz ve size b yle bir teklif yapti, degil mi? Fakat, sizi tam amen aglarina d s rmek istediklerini anlamiyor musunuz? Stavrogin fkeli ve sinirli sinirli g l msedi. - Oh, agi daraltsinlar bakalim! Anladigima g re, dilinizin ucuna kadar gelen bir soruyu sormak i in can atiyorsunuz. 349Dasha, korkmus g r n yordu. Bu sorudan bir an nce kurtulmak istermis gibi: - Soracak bir sorum ve hakkinizda da en k k bir kuskum yok, diye haykirdi. Bir sey s y lemeseniz iyi olacak!.. - Yani Fedka'nin kapisini almayacagimdan bu kadar eminsiniz, yle mi? Dasha aresizlik i inde ellerini n nde kavusturarak haykirdi. - Oh, Tanrim! Neden bana bu kadar azap veriyorsunuz? - z r dilerim; aptalca sakami bagislayin. Onlardan k t davranislar edindigimi saniyor um. Inanir misiniz, d nden beri hep g lmek istiyorum. Hem de ardi arkasi kesilmeyen kahkahalarla... Saatlerce g lmek istiyorum. Sanki g lme hastaligina yakalandim. Dinl eyin... annem geldi sanirim. Araba n kapida durdugu zaman tekerlek seslerinden an larim bunu. Dasha, Stavrogin'in elini tuttu. - Tanri sizi iblisinizden korusun ve... beni bir an nce... abuk agirin!... - Ne bi im iblistir ki o? K c k, igren , basinin st nde kavak yelleri esen bir seyt ir o. Fakat g r yorum ki, Dasha, bana bir sey daha s ylemek istiyorsunuz. yle degil mi? Dasha, sitem dolu zg n bir bakisla bakarak kapiya dogru y r d . Stavrogin; fkeli ve garip bir g l msemeyle arkasindan seslendi. - Bakin... ne diyecektim... eger, su k k seytanin kapisini alacak olursam... ondan so nra da bana gelir misiniz? Dasha, cevap vermeden ellerini y z ne kapayarak odadan kosarak ikti. Stavrogin bir dakikalik d s nmeden sonra: - B yle bile olsa gelecektir, diye fisildadi. Sonra y z nde tiksintili bir anlam belir di. - Bir hastabakici! Eh... belki benim istedigim de budur. 350 4. HERKES TELAS I INDE Kisa bir zamanda duyulan d ello haberinin sosyetedeki etkisi, zellikle, herkesin bi r anda Stavrogin'in evresini almasi bakimindan ok ilgin ti. Eski d smanlarinin ogu onun la dost olduklarini a ikladilar. Insanlarin d s ncelerinde b yle bir degisikligin nedeni , o g ne kadar hi konusmamis olan birinin, y ksek sesle s yledigi birka s zd . Bu s yle old D ellodan hemen bir g n sonra, b t n sehirli emekli bir Maresal'in evinde, karisinin dog um g n nedeniyle verilen partide toplanmisti. Bu toplantida bulunanlarin basinda Ju lia Lembke geliyordu. G zelligi ve nesesiyle, b t n kadinlarimizin ilgisini eken Lisa T ushin ile beraber gelmisti. O siralarda Lisa'nin Maurice Drozdov ile nisanli old uguna kusku yoktu. Kendisinden daha sonra s z edecegim emekli bir generalin saka y ollu sorusuna Lisa, nisanli oldugu cevabini vermisti. Ne beklersiniz? Hanimlarim izdan, hi biri Lisa'nin nisanlandigina inanmiyordu. Hepsi, b y k bir inatla, Isvi re'de

ge mis bir ask ser veni zerinde duruyor ve bu aile sirrina nedense Bayan Lembke'nin d e karismis olduguna inaniyorlardi. Bu s ylentilere, daha dogrusu, bu uydurmalara b y le inatla baglanmalarinda, zellikle, Bayan Lembke'yi bu ise neden israrla ka ristirmak istemelerindeki amaci anlamak olduk a g t . Salona girer girmez, herkes telas li bakislarla garip garip ona bakmisti. Sunu da s ylemek gerekir ki, d ellonun pek y akin bir zamanda ge mis olmasi, birtakim durumlar nedeniyle, bu olaydan al ak sesle, hatta fisiltiyla s z ediliyordu. Ayrica, otoritelerin bu hususta atacaklari adimi da bilmiyorlardi. Iki d ellocu, bilindigi kadariyla, polis tarafindan rahatsiz ed ilmemisti. rnegin, Bay Gaganov'un hi bir g l kle karsilasmadan sabah erkenden Dukhovo'da ki iftligine gittigi, herkes tarafindan biliniyordu. Simdilik, kuskusuz ki, herke s i lerinden birinin bu konuya deginmesini ve orada bulunanlari meraktan kurtarmas ini bekliyordu. Herkes b t n umudunu yukarida s z ettigim generale baglamis ve umutlar inda da yanilmamislardi. 351Bu general, kul b n en debdebeli yesiydi. Pek varlikli bir m lk sahibi degildi; ama, ok oynak zek li, eski usul kadin avcisi ve generalliginin verdigi aliskanlikla her kesin fisilti ile konustuklari seylerden y ksek sesle s z etmeyi seven, sevimli bir ihtiyardi. S ylenmesi gerekirse, toplumdaki rol de zellikle buydu. B yle durumlarda, k onusmayi uzatir ve anlattiklarini herkese dinletirdi. Bu aliskanligini, Avrupa'd a ok dolasmis Ruslar'dan ya da k le reformu ile b y k kayiplara ugrayan varlikli m lk sah iplerinden almis olmaliydi. Hatta, bir keresinde, Bay Verkhovensky'ye, insanin k aybi ne kadar b y k olursa, o derecede yumusak konusur demisti. Ama, kendisinin de k elimeleri yayarak, onlara garip bir sevimlilik vererek konustugunun farkinda bil e degildi. General, bir fikri yerlestirmek isteyen bir insan tavri ile konusmaya basladi. G aganov'un uzak bir akrabasi olmasindan baska, onunla bir de durusmasi olmustu; f akat, kendisi de iki kez d ello etmis; hatta, birinde r tbesi indirilerek Kafkasya'y a s r lm st . Biri, ge en g n ve d ello g n Bayan Stavrogin'i arabayla dolasirken g rd g n , adindan bile s z etmemis sadece, Stavroginler'in harasindan se ilmis olan ok g zel gr i renkli d rt aygirdan s z etmisti. General birden, o g n gen Stavrogin'i atla gezerken g rd g n s yledi. Herkes hemen sustu. General dudaklarini isirip, elindeki altin enfiye kutusunu evirip evirerek: -Buraya birka yil nce gelmedigime z l yorum, dedi. Yani, o zamanlar Carlsbad'daydim. Hi mmm!... O zamanlar bile hakkindaki s ylentiler kulagima kadar gelen bu gen adamla ok ilgilenmistim. Himmm! Deli oldugu dogru mu? Birisi b yle s ylemisti. Birka g n evvel, bir grenci tarafindan kuzenlerinin n nde hakarete ugradigi ve onun korkusundan masa altina saklandigi s ylendi. Ve d n, Stepan Vysotsky'den, Stavrogin'in su... Gaganov denen adamla d ello ettigini duydum. Hem de sirf, ondan kurtulabilmek i in, fkeli bir adama g gs n gererek. Ondan kurtulmak i in. Himmm! Yirmi yillarinda b yle bir seyi ancak Muhafiz subaylari yaparlardi. Burada bulunanlardan kimsenin ziyaretine gidiyor mu? 352 General, sanki cevap bekliyormus gibi bir an sustu. Toplumun sabrini t keten kapi ardina kadar a ilmisti. Herkesin emir almak i in kendisine bakmasina birden sinirlenen Bayan Lembke: - Bundan daha basit ne olabilir ki? diye bagirdi. Bir grenciye nem vermedi diye St avrogin'in Gaganov ile d ello etmesine sasilir mi? Bir zamanlar k lesi olan birini d e lloya agiramazdi, degil mi? Olagan st bir s z! Bununla beraber, kimsenin simdiye kadar aklina gelmeyen temiz ve b asit bir d s nceydi. Olagan st sonu lar doguran bir d s nceydi bu. B t n rezaletler ve dedik r, k k konusmalar hemen arka plana itilmisti. Bu kelimeler ortaya tamamen yeni bir a nlam atmisti. Herkesin hakkinda yanildigi, sosyal standartlara uyan yeni bir kim se ortaya ikmisti. Bir grencinin, yani artik k le olmayan ve egitim g rm s olan bir kisi nin hakaretini, bu grencinin eski bir k lesi oldugunu d s nerek umursamayan soylu bir k isi... sosyete, hakkinda bir s r dedikodu yapmisti; d s ncesi kit olan sosyete, tokat y iyen bir adama igrenti ile bakmisti; oysa, o adam, gelismemis olarak g rd g sosyeteni n d s ncelerini nemsememisti. Kul p yelerinden yasli bir ihtiyar yanindaki arkadasina d nerek heyecanla: - Ve siz ve ben, efendim, burada oturmus, standart davranislarin tartismasini ya piyoruz, dedi. b r b y k bir zevkle s ylenenleri dogruladi.

- Evet, efendim, evet. Gen nesil hakkinda pek fikir y r t lm yor, degil mi? S z n ettigimiz n , b y k bir yildizdir, efendim ve sadece olagan gen lerimizden biri de degildir. Bunu b yle yorumlamak gerekir. - Tam aradigimiz adamdir. B yle kisilere pek rastlanmiyor. Burada nemli olan, 'yeni insan' sadece ortaya ikmakla yetinmemis 'ger ek bir soylu' evresine y kselmisti. Ayr ica, bu kisinin 353varlikli toprak sahiplerinden olmasi, toplumun sorunlarinda ileri ikabilecek b ir nder olarak dakabul edilmesini saglamisti. Toprak sahiplerinin ruhsal durumlar indan daha nce de kisaca s z etmistim.

Herkes son derece heyecanlanmisti. Kul p yelerinden biri, generale hitap ederek: - grenciyi d v se agirmadigindan baska, ellerini arkasina baglamis, dedi. zellikle bu n oktaya dikkat ediniz, efendim. Baska biri: - Ne de onu yeni mahkememizin huzuruna ikardi, diye ekledi. -Dogustan soylu bir kisiye hakaret edildiginden dolayi on bes ruble tazminat ala bilecegini bile dikkate almamis... ha, ha, ha!... nc biri heyecanla atildi. - Hayir, yeni mahkemelerimizin sirrim ben s yleyeyim. Eger bir insan, para alarken ya da baska bir hirsizlik yaparken su st yakalanirsa, hen z firsat varken derhal eve k osup z anasini l-d rmelidir. Derhal b t n su lari bagislanacak ve b t n kadinlar, dinleyici ralarindan ona beyaz mendillerini sallayacaklardir. Size s yledigim tamamen dogrud ur!... - Dogrudur, dogrudur! Ger ek budur!.. G l n olaylardan s z edildi. Stavrogin'in Kont K. ile olan iliskileri anlatildi. Kont K .'nin son devrim zerindeki d s ncelerini herkes biliyordu. Son zamanlarda duraksayan a lismalari da herkes e biliniyordu. Ger i, ortada bu s ylentiyi dogrulayacak kesin bir belirti yoksa da, herkes Stavrogin'in, Kont K.'nin kizlarindan biriyle nisanli o lduguna inaniyordu. Isvi re'deki birtakim ser venlerine ve Lisa ile olan iliskilerin den s z edilmiyordu. Sirasi gelmisken s ylemem gerekiyor. Bu arada Drozdovlar, ziyar etlerini tamamlamislardi. Herkes Lisa'yi, sinirli ve g steris meraklisi bir kiz ol arak taniyordu. Stavroginler'de bayilma olayi simdi daha iyi a iklaniyordu. Stavro gin'in hakarete ugramasindan son derece sinirlene354 rek bayilmis oldugunu herkes kabul ediyordu. nceleri abartmakta birbirleriyle yar istiklari konuyu, simdi olagan olarak g r yorlardi. Topal kiza gelince, onu herkes u nutmustu; hatta, b yle bir kizdan s zetmeye utaniyorlar denilebilirdi. 'Y zlerce topal kiz bile olsa, gen likte her sey olagandir.' deniliyordu. Stavrogin'in annesine k arsi olan asiri saygisini v yorlar, esitli iyi huylarini hatirliyorlardi. Heyecanla, Alman niversitelerinde yapmis oldugu d rt yillik egitimden s z ediliyordu. Gaganov'u n davranisi k t olarak karsilaniyor ve adamina atmamis oldugu s yleniyordu. Hele, Baya n Lembke'nin bulusu dillere destan oluyor, s yleye s yleye bitirilemiyordu. Ortalarda b yle s ylentiler d nerken, Stavrogin'in birden ortaya ikmasi herkes tarafind an b y k bir olgunlukla karsilanmisti. Onu g rd kleri zaman, bir seyler bekledikleri g zle rinden okunuyordu. Stavrogin, derin bir sessizlige g m l yor ve susmasi ile onlari dah a ok memnun ediyordu. Bir bakima, yaptiklarinda basari saglamis bir kisiydi; herk esin arasinda moda yaratmisti deta. Tasra sosyetesinde g r nen bir kimsenin saklanmas i kolay olmazdi. Stavrogin, sosyetenin b t n t relerini yerine getirmeye baslamisti. O nu pek neseli bir insan olarak g rm yorlardi. 'Adamcagizin basindan bir s r olay ge ti; d iger kimselere benzemiyor. z lmesi gereken bir husus vardir' deniyordu. Hatta, d rt y il nceki, nefretle karsilanan magrur tavirlari bile olumlu karsilaniyordu. S z n kisa si, herkes tarafindan saygi g r yordu. Herkesten ok gururlanan Bayan Stavrogin'di. Lisa, hakkinda kurdugu hayallerin yik ilmasina caninin sikilmamis oldugunu s yleyemem. Tabii, bu defa da aile gururu imd adina yetismisti. Ama, garip bir sey vardi; Bayan Stavrogin, Nicholas'in Kont K. 'nin kizini se tigine kesinlikle inanmisti; ama, daha da garibi, herkese oldugu gi bi, bazi s ylentiler onun kulagina kadar da gelmisti. Stavrogin'e dogrudan dogruya sormak cesaretini g steremiyordu. Bununla beraber, bir ya da iki kez, kendini tut amayarak ogluna, kendisi ile eskisi gibi samimi olmuyor diye sitem etmisti. Stav rogin,

355annesinin bu sitemini susmakla karsilamis, sadece g l msemekle yetinmisti. Stavro gin'in susmasi, Bayan Stavrogin i in 'evet' cevabi yerine ge iyordu. Bununla beraber , her ne olursa olsun sakat kizi unutmamisti. Topal kizin d s ncesi, tas bir k l e gibi kalbinde yatiyordu. Geceleri r yalarina giriyor, k buslar g rmesine neden oluyordu. Ay ni zamanda, i inde Kont K.'nin kizinin hayali de vardi. Fakat, bundan daha sonra s z edecegim. Sosyetede Bayan Stavrogin'e karsi asin bir saygi beslendigini ve onun , bunu nemsemeden yine ziyaretlerini seyreklestirdigi s ylemeye gerek g rm yorum. B yle olmakla beraber, valinin karisina resmi bir ziyarette bulundu. Emekli maresa lin karisinin dogum g n partisinde Bayan Lembke'nin s yledigi s zlerin Bayan Stavrogin kadar kimseyi etkilememis oldugu ka inilmaz bir ger ekti. Bu s zler, pazar g nk olaydan b eri i ine reklenen b y k bir agirligi ortadan kaldirmisti. 'Bu kadini anlayamiyorum.' di yordu. Bayan Stavrogin, kendisine zg , heyecanli bir tavirla, Bayan Lembke, ok memnu n olmakla beraber agirbasliligini elden birakmiyordu. Bu siralar, kendisini bira z, belki de biraz daha fazla, degerli g rmeye baslamisti. rnegin, s z arasinda Stepan Verkhovensky'nin hi g r nmediginden s z ediyordu. - Tabii Gen Verkhovensky'nin gelisine memnun oluyorum. Biraz sa ma, ama gen tir. Her ne kadar grenimi y ksekse de yine de gen sayilir. Ama yine de, emekli, eskiden elest irmen olan babasinin yerini tutamaz. Bayan Stavrogin, Bay Verkhovenky'nin elestiri ile ugrasmadigini, aksine, b t n mr n evin de ge irmis oldugunu s ylemekte gecikmedi. Mesleginin ilk devrelerinde, herkesin ok i yi bildigi birtakim durumlarla ve son olarak da Ispanya tarihi zerine yaptigi alis malariyla taninmis bir bilim adami oldugunu s yledi; simdi de, Alman niversitelerin in g n m zdeki durumunu, bir de, yanilmiyorsam, Dresden Madonna zerine yazi yazmayi d s nd g kledi. Bir bakima, Bayan Stavrogin, Bay Verkhovenky'yi valinin karisinin eline d s r memeye bakiyordu. 356 - Dresden Madonna'si mi? Yani, Sistin Madonna'si mi demek istiyorsunuz? Azizim B ayan Stavrogin, bu resmin n nde iki saat oturdum ve sonunda tamamen saskina d nm s olar ak ayrildim. Tablodan hi bir anlam ikamadim ve ok sasirdim. Karmazinov da o resmin a nlasilmasinin ok g oldugunu s yl yor. Simdi onun zerine kayda deger hi bir sey bulamiyorl r. Ne Ruslar ne de Ingilizler. Tabloya, yasli kimseler n kazandirdilar. - Su halde yeni moda zannederim, yle mi? - Biliyorsunuz, gen lige karsi da saygi duymamiz gerekir. Insanlar, kom nistim, diye haykiriyorlar. Onlari k msememek ve onlarin d s ncelerine de deger vermek gerektigi kan isindayim. Her seyi okuyorum... b t n gazeteleri, bilimsel yazilari, ortak bildirile ri... her ikan yeni kitabi, dergiyi aliyorum. Nihayet, kisi nasil bir toplumda ya sadigini, karsisinda kimlerin bulundugunu bilmelidir. Bir insan, mr n n sonuna kadar kafasinda yasattigi d nyada yasayamaz. Kendi kendime, gen ligi sevmeye ve b ylelikle o nlarin u uruma gitmelerini nlemeye karar verdim. Inanin bana, azizim Bayan Stavrogi n, en iyi sosyeteye bagli olan bizler onlari etkileyebilir ve onlara karsi g stere cegimiz sevgiyle, onlarin i i ge mis ihtiyarlar tarafindan u uruma itilmelerine engel olabiliriz. Bununla beraber, Bay Verkhovensky hakkinda s ylediklerinizden memnun o ldum. Bana ok g zel bir fikir vermis oldunuz. Edebiyatla ilgili toplantilarimizda b ize yararli olabilir. B y k bir eglence d zenliyorum. Ilimizin yoksul ocuk bakicilari y ararina. B t n Rusya'ya dagilmis durumdalar. Bizim ilimizde sadece alti kisi var. Bu nlara ek olarak, iki telgraf i kiz, iki akademi grencisi var. Geri kalanlar da herh angi bir iste egitim g rebilmek i in gerekli elin kendilerine uzanmasini bekliyorlar . Rus kadinlarinin ogu korkun , Bayan Stavrogin. Bu, simdi niversitelerde bir sorun haline geldi ve Bakanlar Kurulu bile bu konuda toplanti yapti. Su bizim garip Ru sya'mizda, insan her istedigini yapabilir. Iste bu bakimdan, sadece iyilikle, to pluma g sterilecek sicak ilgiyle, bu b y k toplumsal sorunun, dogru yola sokulabileceg ine inaniyorum. Aman Yarabbi!.. 357aramizda aydin kimseler ok degil mi? Kesin olarak s yleyebilirim ki, ok var; ama, hepsi dagilmis durumda. Gediklerimizi kapayacak olursak daha g l oluruz. S z n kisasi, nce edebiyatla ilgili bir toplanti yapmak; sonra da hafif bir yemek, daha sonra kisa bir ara ve ayni g n n aksami da b y k bir balo vermek amacindayim. Geceyi 'tableaux vivants' (canli tablolar) ile baslatmayi d s nd k; ama, ok masrafli olacagi kuskusuz. Bu bakimdan, toplum i in maskeli bir iki kadril dansi yapilacak ve iyi bilinen ede bi akimlari g stermek i in de belirli elbiseler giyilecek. Bu eglenceli fikri, Bay K armazinov verdi. Bana ok yardimi dokunuyor. Biliyor musunuz, bize son alismasini o

kuyacak! Bu son eseri de topluma veda olacak. 'Merci' (Mersi) adinda ok g zel bir s iirmis. Ad, Fransiz adi, ama bunu ok eglenceli buluyor ve ince bir bulus olarak k abul ediyor. Bay Verkhovensky'nin de ok eski olmayan bir seyler okumasini arzu ed erdim. Zannedersem, Peter Verkhovensky ve biri daha bir seyler okuyacak. Peter s ize gelip programi bildirecek. Ama, benim zel olarak getirmem her halde daha uygu n olacaktir. - Listenize adimi eklememe izin verirseniz memnun olacagim. Bay Verkhovensky'ye de durumu bizzat bildirecegim ve gelmesini rica edecegim. Bayan Stavrogin, eve u an bir sevin le d nd . Bayan Lembke' nin arkasinda durmayi basarm isti. Zavalli Verkhovensky'ye evine kapanip kaldigi ve bunlardan haberi olmadigi i in kiziyordu. Bayan Stavrogin, o aksam kendilerini ziyarete gelen Peter Verkhovensky'ye ve Sta vrogin'e: - Bayan Lembke'ye hayran oldum ve bu kadin hakkinda bu kadar y anilmami aklim al miyor, dedi. Peter: -Eh, artik ihtiyar kurtla bir anlasmaya varmalisiniz, dedi. ok z l yor. Onu tamamen te rk ettiniz. D n sizi arabanizda g r p selam vermis, oysa siz basinizi evirmissiniz. Bil iyorsunuz ona destek olabiliriz. Bana bir seyler hazirlamasi i in ona g veniyorum ve h l yararli olabilecegi kanisindayim. 358 - Oh, bir seyler okuyacagi kesin. - Benim d s ncem bu degil. Bug n ona ugramak niyetindeyim. Haber vereyim mi? Bayan Stavrogin kararsiz bir tavirla. - Nasil isterseniz, dedi. Ama bunu nasil yapabileceginizi de bilmiyorum. Onunla kendim g r smek niyetindeydim ve g n n , yerini ben bildirmek isterim. Kaslarini atti. Peter Verkhovensky: - G n n bildirmeye degmez, dedi. Basit bir dille s ylerim. - Pek l , siz s yleyin. Ama, onu g rmek i in zamani benim tayin edecegimi de s ylemeyi unutm ayin. Ona aynen b yle s yleyin. Peter, oradan g l mseyerek ayrildi. Hatirlayabildigim kadariyla, son g nlerde ok acelec i olmustu. Hatta, hemen hemen herkese sabirsiz ikislar yapiyordu. Her nedense, on un bu kaba ikislarini herkes bagisliyordu. Genel olarak, herkeste, ona baska t rl ba kilmasi gerekli oldugu d s ncesi yer etmisti. Sunu da eklemeliyim ki, Stavrogin'in d e llosuna karsi tutumu son derece fkeliydi. Haberi b y k bir saskinlikla karsilamisti. Hatta, haber ona ulastigi zaman rengi yesile d nm st . Belki de gururu incinmisti; nk , ol ayi ancak herkes grendikten sonra grenebilmisti. Bes g n sonra, Stavrogin'e kul pte rastladigi zaman: - D ello yapmaya hakkiniz yoktu, diye fisildadi. Peter Verkhovensky, hemen hemen her g n Bayan Stavrogin'i ziyaret ettigi halde, bu bes g n s resinde bir kere olsun karsilasmamislardi. Stavrogin, ne s yledigini anlamamis gibi onun suratina dalgin dalgin bakmis, durma dan y r y p ge misti. Kul b n b y k balo salonundan b feye dogru gidiyordu. Peter, arkasindan rak omzundan tuttu. 359- Shatov'a da ugramissiniz... Mary ile durumunuzu a iklayacaginizi s ylemissiniz, diye fisildadi. Stavrogin, onun elini omzundan iterek, tehdit eden bir tavirla kaslarini atarak d n d . Peter, dudaklarinda garip bir tebess mle bakiyordu. Stavrogin yoluna devam etti. *** Peter Verkhovensky, Bayan Stavrogin'lerden ikar ikmaz dogruca 'ihtiyara' kostu. Bu kadar acele etmesi, benim o g ne kadar bilmedigim bir hakaretin c n almak i indi. Olay suydu: Baba ogulun ge en hafta persembe g n g r smelerinde, tartismaya Bay Verkhovensky k endisi basladigi halde sonunda oglunu bastonla kovalamisti. Bu olayi o zamanlar benden gizlemisti; fakat simdi, Peter, dudaklarinda her zamanki alayci g l s ve fildi r fildir d nen g zleri ile odayi arastirarak i eri daldigi zaman, Bay Verkhovensky, or adan ayrilmamam i in gizli bir isaret yapti. B ylece de ger ek iliskilerini grenmis old um; nk , aralarinda ge en konusmalari sonuna kadar dinledim. Bay Verkhovensky, b y k kanepeye uzanmisti. Persembeden beri zayiflamis, yanaklari km st . Peter, hi bir sikilganlik duymadan, babasina gerekli saygiya aldirmadan, ayaklari ni altina toplayarak, babasinin yanina oturdu. Bay Verkhovensky, ses ikarmadan ma

grur bir tavirla ona kanepede yer verdi. Masanin zerinde a ik bir kitap duruyordu. ernisevski'nin 'Nasil yapmali' adli romani ydi. Ne yazik ki, burada dostumun garip bir zayifligindan s z etmek zorundayim: In inden ikip son savasi vermesinin gerekli oldugu d s ncesi her nedense kafasinda yer e tmisti. Bu romani, ilerde olmasini kesinlikle bekledigi 'tartismalarda' ters d st g k imselerin durumlarim, ileri s rd kleri iddialari, daha nceden onlarin 'din kitaplarin dan' grenmekle, t m n onun g zleri n nde yere sermeye hazir olmak i in inceledigini sezmis . Oh, bu kitap ona ne kadar aci veriyordu!... 360 Bazen kitabi fkeyle firlatip atiyor ve yerinden firlayarak odada dolasmaya basliy ordu. Bir keresinde fkeden tir tir titreyerek: - Yazarin esas d s ncesinin dogrulugunu kabul ediyorum, dedi. Ama, bu onu daha da k orkun yapiyor. Tam bizim d s ncemiz... evet bizim! Bu d s nceyi nce biz ektik, b y tt k, ha dik... bizim arkamizdan yeni ne s yleyebilirler ki? Fakat, Ulu Tanrim, b t n bunlar na sil anlatilmis, degistirilmis, bozulmus... S z n n burasinda parmagi ile kitaba vurarak: -Varmak istedigimiz sonu bu mudur? diye haykirdi. Buradaki z d s nceyi kim anlayabilir ki? Peter, kitabi masanin zerinden alip adini okuduktan sonra g lerek: - K lt r n z m artiriyorsunuz? diye sordu. Bunu uzun bir s re nce yapmaliydiniz. Eger arzu erseniz, size ok daha iyi kitaplar getirebilirim. Bay Verkhovensky, yine oglunun s z n b y k bir gururlakar-siladi. Odanin diger k sesindeki bir koltukta oturuyordum. Peter aceleyle ziyaretinin nedenini anlatti. Kusku yok ki, Bay Verkhovensky, asi ri bir saskinlik ve tiksinti karisik bir korkuyla sesini ikarmadan dinliyordu. - Demek ki Bayan Lembke, evine gidip bir seyler okuyacagimi ger ekten d s n yor, ha? - Fakat, anlamiyorsunuz, size ihtiya lari yok. Bayan Stavrogin'e yaranmak i in size karsi iyi davranmak istiyorlar, o kadar. Ve zannetmem ki bu teklifi reddedesini z. Sonra g l mseyerek ekledi. - Ayrica, b yle yapmak i in de can atiyorsunuz. Sizin gibi yaslilarin ogu gurur d sk n d r. ma beni dinlerseniz, sikici olmayan bir seyler okursunuz. Elinizde ne var? Ispan ya tarihi mi? Okuma g n nden g n nce bana g sterin, aksi takdirde herkesi uyutursunuz. 361Bu atismalarin, aceleci kabaligin daha nceden hazirlanmis oldugu belliydi. Bay Verkhovensky ile bundan daha nce ve akilli bir sekilde konusulamayacagini belli e tmek ister gibi bir tutumu vardi. Bay Verkhovensky, oglunun hakaretini sezmemis gibi davranmakta inatla israr ediyordu. Fakat oglunun getirmis oldugu haberin et kisinde kaldigi da belliydi. Y z n n rengi solarak; - Peki, kendisi, kendisi mi, efendim, bunu b yle s ylemenizi istedi? diye sordu. - Yani, g r yorsunuz ya, karsilikli oturup anlasmamiz i in, bir zaman ve yer vermek is tiyor; ama, bunun da nedeni, sizin hayati daha baska a idan g rmeniz y z nden. Yirmi yil kiristirdiniz, g l n davranislara alistirdiniz. Ama heyecanlanmayin, simdi durum bas ka. Her nedense durmadan, aklinin hen z ermeye basladigini s yl yor. Aranizdaki dostlu gun, birbirinize i inizdeki ze-hiri d kmek istemekten baska bir sey olmadigini s yledi m. O kadar ok sey anlatti ki bana, dostum, tahmin edemezsiniz. Onun yaninda bir u saktan farkiniz yokmus, meger. B t n bunlar bana anlatilirken utan tan y z m kizardi. Bay Verkhovensky, artik kendisine h kim olamadan haykirdi. - Yaninda bir usaktim, ha!... -Daha da k t s , yanasmaydiniz, yani g n ll bir usak. Bir is yapmak i in ok tembeldiniz. Oy paraya ihtiyacimiz var, degil mi? Simdi, b t n bunlari da anliyor... hi degilse; hak kinizda ok korkun seyler anlatiyor. Ama, ona yazdiginiz mektuplara kahkahalarla g ld m , ihtiyar. Utandim ve igrendim, dogrusu. Ama, ok bozulmus bir insansiniz! Sadaka almada, kisiyi bozan kesin bir sey vardir, zaten. Bunun en iyi rnegini de sizde b uluyorum! - Size, mektuplarimi mi g sterdi? - Hepsini. Tabii, hepsini okumam m mk n olmadi. Zaten olamazdi, degil mi? Ulu Tanrim , sayfalar dolusu mektuplar!... Iki binden fazla mektup olmali. O kadar da ok k git kullanmissiniz

362 ki... Fakat biliyor musunuz, ihtiyar, nceleri sizinle evlenmeye hazir oldugunu se zdim. yle degil mi? Sansinizi, yine kendiniz yitirmissiniz. Sizin naminiza konusu yorum, tabii, ama 'baskasinin g nahlarini' rtmek i in evlenmektense, burada yalniz ba sina oturmak ok daha iyidir. Para i in evlenenlere sadece... g lerler. Bay Verkhovens ky ld r c yara almis gibi: - Para i in mi?!... diye haykirdi. Para i in mi oldugunu s yledi? - Daha ne olsun ki? Fakat meraklanmayin, sizi olduk a iyi savundum. Tabii, sizi ha kli ikarmak i in en uygun yol da buydu. Herkes gibi sizin de paraya ihtiyaciniz old ugunu kabul ediyor. Sizin d s n s n ze g re, hakli da olabilirsiniz. Dilimin d nd g kadar, b lasmalarin her iki tarafin da yararina oldugunu anlattim. O bir kapitalist ve si z de onun hassas bir soytarisiydiniz. Bununla beraber, her ne kadar onu cins bir inek gibi sagmissaniz da, para i in size kizmiyor. Tabii, benim anladigim kadariy la. Yirmi yildan beri size inandigi, tatli dilinize kandigi ve bu yalanlarla yas amak zorunda kaldigi i in kiziyor. Kendisi de yalan s ylemis... ama bunu itiraf etmi yor. Bu nedenle de size aci ektirmekten zevk aliyor. Fakat, anlayamadigim, bir g n b t n bunlarin hesabini vereceginizi hi d s nmemis olmanizdir. Bu kadar aptal olamazsiniz . D n kendisine, sizi d sk nler evine yatirmasini s yledim... ama sinirlerinize h kim olun , l tfen. Tabii, temiz bir yeri kastettim. Bunun alinacak ya da g cenecek bir tarafi yok. B yle yapacagina da inaniyorum. hafta nce bana g ndermis oldugunuz mektubu hatir liyor musunuz? Bay Verkohvensky dehsetle yerinden firlarken: - Yoksa o mektubu da mi g sterdiniz? diye haykirdi. - Ne sanmistiniz? Ilk isim bu oldu. Bayan Stavrogin'in, yeteneklerinizi ekemedigi nden, sizi kiskandigindan... diger birinin g nahi sorunundan s z ettiginiz mektup... Ne var ki, ihtiyar, gururunuza son derece d sk ns n z. Sadece kahkahalarla g lmekle yetin iyorum. Mektuplariniz da olduk a sikici, hani. slubunuz 363korkun denecek kadar k t . Genellikle onlari okumam bile. Aslina bakarsaniz, hi a mad igim bir mektubunuz da var. Yarin size g nderirim. Fakat, son mektubunuz cidden bi r harika!... Ne kadar g ld m, Tanrim, ne kadar g ld m, bilemezsiniz!... Bay Verkhovensky : - Canavar! Canavar! diye haykirdi. - Sizinle de konusulmaz zaten. Bakin, ge en persembe g nk gibi bana kizmadiniz, ya? Bay Verkhovensky fkeli ve tehdit eden bir tavirla yerinden dogruldu. - B enimle b yle konusmaya nasil cesaret edebiliyorsunuz? - Nasil yani? S zlerim a ik degil mi yoksa? - S yleyin bana, canavar, siz benim oglum musunuz, degil misiniz? - Bunu siz daha iyi bilirsiniz. Fakat, bazi babalarin b yle durumlarda ger egi pek i yi g rmemeleri olagandir. Bay Verkhovensky hirsindan tir tir titreyerek bagirdi. - Susun! Susun!... - Bana bakin, ge en persembe g n , beni bastonunuzla tehdit ederken de b yle bagiriyor, k f r ediyordunuz; ama, aradigim evraki buldum. Hem ayni g n buldum. Sirf merak nedeni yle bavullarimin altini st ne getirdim. Kesin bir sey olmadigi dogrudur... i iniz rah atlayabilir. Sadece, annem tarafindan su Polanyali centilmene yazilmis k c k bir not. Fakat, annemin karakterini g z n ne alacak olursak.. - Bir kelime daha s ylersen kulaklarim koparirim. Peter, birden bana hitap ederek: - Ne adam!... dedi. G r yorsunuz ya, bu tartismalar ge en persembeden beri devam edip duruyor. Bug n burada bulusunuza cidden memnun oldum. Ikimizin arasinda hakemlik y apabilirsiniz. nce ger eklerden baslayalim. Ilk nce, kendisi b yle s ylemekle beraber, annem hakkinda benim konusmami istemiyor. Petersburg'da, ben hen z okurken, gece de iki kez beni uyandirip, bana 364 sarilarak aglayan kendisi degil miydi? Biliyor musunuz, o zamanlar neler s yledigi ni? Annem hakkinda d r st olmayan seyler anlatirdi. B t n bunlari nce ondan dinledim. - O zamanlar onlari ok temiz, iyi niyetle anlatiyordum! Oh, demek ki beni anlayam amissiniz. Hi bir sey, hi bir sey anlamiyorsunuz!... - Fakat, yine de sizin hareketleriniz benimkilerden ok daha igren ti. Bunu itiraf e tmek zorundasiniz. Beni ilgilendirdigi kadari, merak etmeyin, annemi su lu bulmuyo rum. Babam ya siz, ya da Polonyali olacakti, benim i in hepsi bir. Berlin'deki bud

alaca olaylarda benim su um ne? Ama yine de, sizden daha akillica bir davranis bek lenemezdi dogrusu. B t n bunlardan sonra g l n olmazsiniz da ne olursunuz? Ve sizin oglun uz olup olmamam sizin i in fark eder mi? Bakin... Tekrar bana d nd . - B t n hayatinca bana bir kurus bile harcamamistir. On alti yasina gelinceye kadar beni tanimiyordu bile; ondan sonra da beni soydu sogana evirdi. Simdi de karsima ge mis, b t n, hayatim s resince kalbim kan agladi diye rol yapip duruyor. Ama, insanin biraz insafli olmasi gerekir, ben Bayan Stavrogin degilim ki!... Yerinden kalkip sapkasini aldi. Bay Verkhovensky, y z bembeyaz kesilmis elini ona dogru uzatti.

- Bundan sonra b t n babalarin laneti zerinde olsun! Peter Verkhovensky i ten gelme bir saskinlikla: - Insan bazen ne aptalca s zler eder, dedi. Haydi, allahaismarladik, ihtiyar. Bir daha sizi ziyarete gelmeyecegim. Toplanti i in hazirlayacaginiz yazilari nceden g nde rmeyi unutmayin ve sa ma olmamalarina dikkat edin. Ger ekler, ger ekler ve ger ekler; he psinin st nde, kisa olmasina bakin, allahaismarladik. *** 365Bununla beraber, baska nedenler de vardi. Peter Verkhovensky' nin, babasi hak kinda bazi d s nceleri oldugu ger ekti. Bana kalirsa zavalli ihtiyari son derece fkelen dirip, onu b y k bir rezaletin i ine atmak istiyordu. Daha ilerde s z edecegim bazi yan ama lari i in, bunun gerekli olduguna kusku yoktu. O siralar b yle niyetleri oktu. Ama hemen hemen hepsi olmayacak seylerdi. G r n se bakilacak olursa, Bay Verkhovensky'den baska biriyle de ugrasiyordu. Sonradan anlasildigina g re, ugrastigi kimseler oktu. Fakat, s z n edecegimiz kisiyle zellikle ugrasiyordu. Bu kisi de Bay Von Lembke'den b askasi degildi. Andrey Antonovich von Lembke (dogustan), resmi kayitlara g re Rusya'da sayilari an cak birka y z bin olan, siki siki birbirine baglanmis, farkina varilmadan rg tlenmis b ir birlige mensuptu. Tabii, nceden kararlastirilmis, d s n lm s bir birlik olmamakla bera ber, yelerinin her zaman, her yerde, her t rl kosullar altinda birbirlerine karsilik li yardim etmeleri, ahlaki bir zorunluluk gibi ortaya ikmis, konusulup anlasilmad an, kendiliginden kurulmus bir birlikti. Von Lembke, daha ok varlikli ailelerin oc uklarinin g nderildigi Rus okullarinin birinde grenim yapmak onuruna erismisti. gren imini tamamlayan bu okul grencileri, Devlet y netiminde olduk a iyi g revlere atanirlar di. Von Lembke'nin amcalarindan biri, Istihk m birliginde yarbay, digeri ise firin ciydi. B yle oldugu halde, bu okula yine de girebilmis ve orada ait oldugu birlikt en bir ok kimseye rastlamisti. Zeki ve aliskan bi grenci olmamakla beraber spor dali nda iyi bir grenciydi ve herkes tarafindan sevilirdi. Y ksek siniflardaki bazi grenc iler, nemli sosyal sorunlari tartisir ve okulu bitirdikten sonra bunlarin z m ne gidece klerini kararlastirirken, Von Lembke, ocuk a seylerle ugrasirdi. Ger ekten ok saf ve b azen alayci ikislariyla herkesi g ld r rd ; ama, bunu kendisine bir ama edinmisti. gretmen ders aninda ona bir soru sordugunda, mendilini ikartip burnunu yle acayip bir seki lde s mk r rd ki hem arkadaslari her i de gretmenleri katila katila g lerdi; yatakhanede b azen taklit ya w bazen 366 de burnuyla 'Fra Diavolo' dan bir uvert r alardi 'bunu ok iyi becerirdi.' Nedense in celik saydigi pasakliligiyla dikkati ekerdi. Okuldaki son yilinda Rus siirleri ya zmaya basladi. Rusya'da bu birlikten olanlarin ogunlugu gibi o da birliginin dili ni tam olarak bilmezdi. Siire karsi olan egilimi, fakir bir Rus generalinin oglu olan, biraz i ine kapali ve gelecegin b y k edebiyat isi denen bir ocukla arkadaslik etm esine neden oldu. Bu ocuk, Von Lembke'yi himayesi altina almis gibi davraniyordu. Ama, yle oldu ki, okulu bitirip yil alistiktan sonra, Rus edebiyati ugruna g revini birakan bu h z nl ve i ine kapanik olan arkadas, ayaginda alti delik izmeler, sirtinda y azlik bir pardes , disleri soguktan takir takir terek dolasirken bir g n, Anichkin k pr s t nde, eski okul arkadasi Lembke ile karsilasti. Ne tahmin edersiniz? nce onu taniy amadi ve saskinligindan donmus gibi kaldi. Karsisinda, son derece sik giyinmis, muntazaman d zeltilmis kizil favorili, g z nde monokl, tertemiz boyali izme giymis, eli nde gicir gicir yeni bir eldiven ve sirtinda Charm re bir palto bulunan bir gen var di. Lembke, arkadasina karsi ok kibar davrandi ve adresini vererek bir aksam bekl edigini s yledi. Onun, artik 'Lembke' degil von Lembke oldugu da b ylelikle grenilmis

oluyordu. Arkadasi onun ziyaretine gitti. Olduk a k t , hi de genis olmayan ve evin es as girisi olmadigi belli fakat, kirmizi hali serili merdivenlerde, onu bir usak karsiladi ve kimi istedigini sordu. st katta alinan tiz bir ingirak sesi duyuldu. L embke'nin ziyaretine gelen konuk, karsilasmayi umdugu zenginlik yerine, Lembke'y i karanlik, k hne, koyu yesil b y k bir perdeyle ikiye ayrilmis, ok eski esyayla d senmis , dar y ksek pencerelerine koyu yesil perdeler asili k k bir odada bulmustu. Von Lembk e, onu korumasina almis, uzaktan akrabasi olan bir generalin evinde kaliyordu. Z iyaret isini b y k bir ciddiyetle karsiladi. Edebiyat zerine konustular. Fakat konusmal ari asiri degildi. Beyaz kravatli bir usak ok a ik bir ayla birka kuru rek getirdi. Kon uk, fkesinden maden suyu istedi. Istenilen maden suyu biraz ge getirilmisti. Lembk e, bozulmus ve usagi ikinci defa agirarak s ylemek zorunda kalmisti. Bununla berabe r, konuguna 367karninin a olup olmadigini sordu. Konugun yemek istememesine sevindigi belliyd i. Nihayet, biraz daha konustuktan sonra konugu z r dileyerek kalkti ve gitti. Lemb ke, meslegine yeni baslamisti ve evinde kaldigi generalin birliginde g revliydi. Ayni zamanda, generalin besinci kiziyla da ilgileniyordu. Tabii, bu ilgisinin ka rsiligini da g r yordu. Fakat, sonunda Amalia, generalin eski bir dostu olan yasli b ir Alman fabrikat rle evlendirildi. Lembke, ok aglayip sizlanmakla beraber kartonda n tam bir tiyatro maketi yapti. Perde kalkiyor, oyuncular sahneye ikiyor, elleriy le ve kollariyla birtakim hareketler yapiyorlardi; localarda oturan seyirciler v ardi; orkestranin keman yaylan tellerin zerinde k k bir makina vasitasiyla gidip geli yordu; orkestrayi y neten adamin bageti kalkip iniyordu; salonda oturan erkekli ka dinli seyirciler ellerini irpiyorlardi. Her sey kartondan yapilmisti. B t n bulus Lem b-ke'nindi ve bizzat kendisi yapmisti. Bu tiyatroyu yapabilmek i in tam alti ay ali smis, emek harcamisti. General bu nedenle bir toplanti tertipledi; tiyatro, konu klarin g rmesi i in ortaya ikarildi; generalin bes kizi ve yeni evlenmis olan Amalia, fabrikat r kocasiyla ve bir ok evli kadin, Alman kavalyaleri ile beraber gelmislerd i. Kartondan yapilmis tiyatroyu dikkatle incelediler ve Lembke'yi tebrik ettiler . Daha sonra dans edildi. Lembke, son derece memnun olmus ve kederini tamamen un utmustu. Aradan yillar ge ti ve Lembke mesleginde ilerledi. Daima, ayni birlikten olanlarin y netimindeki nemli yerlerde alismis, sonunda yasina g re ok nemli bir asamaya erismist i. oktan beri evlenmek istiyor ve dikkatle arastiriyordu. Amirlerinden gizli, bir dergiye g nderdigi yk y kabul etmemislerdi. Diger taraftan model bir karton tren yapt i ve ok ilgi ekti. Ellerinde valizleri, yanlarinda ocuklari ya da k pekleri olan yolc ular platforma ikip trene biniyorlardi. Kond kt rler, istasyon g revlileri gidip geliyo rlar, an aliyor, d d k t yor ve tren kalkiyordu. Bu hos kompozisyon zerine tam bir yil a ti. Fakat eninde sonunda yine evlenmesi gerekiyordu. ogu Almanlar arasinda olmak z ere ok 368 tanidigi vardi. Ayni zamanda, Rus sosyetesine de karismisti; kuskusuz ki baslica neden, g revlerinin bir kismi olmasiydi. Sonunda, yirmi dokuz yaslarindayken mira sa kondu. Firinci olan amcasi ld g nde vasiyetinde, ona otuz yedi bin ruble birakmist i. Simdi b t n ihtiyaci, bir yer bulmasiydi. G rev evresinin y ksek olmasina ragmen, Bay von Lembke, ok al akg n ll bir adamdi. Devlet dairelerine yakacak odun satin almasina ye tki verecek devamli, k k bir memuriyete ya da yine bunun gibi g zel ve rahat bir ise r azi olacakti. B yle bir iste hayatinin sonuna kadar kalabilirdi. Fakat, tam o sira larda, Minna ya da Ernestine yerine, sahnede birden Julie g r nd . G revi, derhal daha d a y kseldi. Al akg n ll ve hassas bir adam olan von Lembke de, is alaninda hirsli olabile cegini hissetti. Zenginligin eski tanimiyla, Julia'nin iki y z k lesi, ayrica y ksek yerlerde bulunan b ir ok dostu vardi. Diger taraftan, von Lembke yakisikli bir adamdi ve Julia kirkin i oktan asmisti. Von Lembke kendisini onun nisanlisi sayiyor ve g nler ge tik e ona tut uldugunu anliyordu. Evlendikleri g n n sabahi, Julia'ya bir siir g nderdi. Julia bu si iri pek begendi; kirk yasinda olmak saka degildi. Kisa bir zaman sonra von Lembk e, r tbesini ve nisanini aldi ve hemen sonra da ilimize vali olarak atandi. Sehrimize gelmeden nce, Julia Lembke kocasinin zerinde ok ugrasti. Oysa, von Lembke hi de yeteneksiz bir insan degildi; salona nasil girilecegini ve kendisini nasil g stermesi gerektigini, bir kimseyi nasil dinleyecegini ve d s nceli bir tavirla nasi l susacagini, nasil kibar davranmasi gerektigini bilir ve hatta, nutuk bile vere

bilirdi. Tabii, bazi ufak tefek fikirleri de vardi ve en son "liberal" d s ncenin ge rektirdigi atak yaklasimin da izleri g r lmeye baslamisti. B yle olmakla beraber, Juli a Lembke, onu, yeni fikirlere karsi vurdumduymazligi ve uzun yillar y kselme pesin de kosmus olmasindan dolayi, artik dinlenmek istemesine ok z l yordu. . Kendi i indeki al isma hirsini kocasina aktarmaya gayret etti; ama, von Lembke bir Luther kilisesi maketi yapmaya basladi. Bas Papaz 369dini g tler veriyor, onu dinleyenler ellerini nlerine baglamis duruyor, bir kadin beyaz bir mendille g z yaslarini kuruluyor ve sonunda, Isvi re'den b y k masraflarla zel olarak getirtilmis k k bir org almaya basliyordu. Julia Lembke, kocasinin b yle oyunca klarla oynamakta oldugunu grenir grenmez b y k bir endiseye kapildi ve kocasinin nesi var nesi yoksa hepsini toparlayip kendi odasindaki bir sandiga kilitledi. Buna k arsilik, kocasinin bir roman yazmasini istedi; ancak, bu romanin gizli kalmasi k osulu ile von Lembke alismaya basladi. Julia Lembke, o zamandan beri sadece kendi sine g venmesi gerektigine karar vermisti. Ne yazik ki, planlarinda ok b y k bir u arilik ve ok az y ntem vardi. Kader onu, yasli bir kiz olarak ok bekletmisti. Hirsli ve bi r bakima sabrini yitirmis kafasinda d s nceler birbirini kovaliyordu. Bir ok umutlan v ardi; ilin y netimini kesinlikle eline almak istiyor, evresinin sadik kimseler tara findan kusatilacagim hayal ediyordu. Artik kendisine kesin bir y n izmisti. Von Lem bke bile biraz en-diselenmisti; ama, alisma ve memuriyet tecr besinin verdigi g venle , valilikten korkmasina bir neden olmadigini kesinlikle kabul etmisti. Kuskusuz, ilk iki ya da ay, her sey basariyla ve yolunda gitmisti. Fakat, Peter Verkhovens ky'nin gelisinden sonra bazi garip seyler olmaya baslamisti. Daha baslangi ta, gen Verkhovensky, von Lembke'ye karsi asiri bir saygisizlik g sterm is ve onun zerinde bazi garip haklara sahip olmaya baslamisti. Kocasinin durumunu her zaman kiskanan Julia Lembke, bunun farkina varamamisti. Hi degilse, bunun nem ini kavrayamamisti. Gen adam, onun en ok aradigi bir kisi . olmustu. Adeta g zdesi o lmus denebilirdi; yiyor, i iyor ve hemen hemen orada yatip kalkiyordu. Von Lembke, hemen kendi kendini savunmaya ge misti. Yabancilarin n nde ona 'delikanli' diyor, on u himayesine almis gibi omzuna vuruyor; fakat, hi bir imada bulunmuyordu; Peter Ve rkhovensky, ciddi konular tartisilirken bile onun y z ne karsi g lermis gibi bir tavir takmiyordu. Ayrica, herkesin n nde ona, hi umulmadik seyler s yl yordu. Bir g n, 370 evine geldigi zaman gen adamin izinsiz olarak alisma odasinda uyudugunu g rd . Peter, onu aramak zere geldigini ve evde bulamayinca biraz 'kestirdigini' s yledi. Von Lem bke onun bu hareketine g cendi ve karisina dert yandi; Julia Lembke, kocasinin bu sik yetini alayla karsiladi ve igneleyici bir tavirla kendisine nasil saygi g steril ecegini bilmedigini s yledi; hi degilse, 'o ocuk' kendisine karsi hi bir zaman k stahlik etmemisti; ayrica, 'sosyeteye uymasa bile, samimi' bir kimseydi. Von Lembke'nin surati asildi. Ama, kadin iki adamin arasini bulup onlari baristirdi. Peter'in, z r dilemedigi dogrudur; ama, b t n sorunu kaba bir n kte ile ge istirdi. Bu n ktesi, baska zaman olsa hakaret kabul edilebilirdi; ama, bu kez pismanlik isareti olarak kabu l edildi. Aralarindaki iliskinin zayif noktasi, von Lembke'nin, daha baslangi ta, ona romanindan s z etmis olmasiydi. Onun h lyali, ince ruhlu bir gen oldugunu g z n ne ala rak, zaten oktan beri de dinleyici aradigindan, tanismalarinin daha ilk g nlerinde bir aksam, romanindan iki b l m n okumustu. Peter, sikintisini saklamaya gerek g rmeden, terbiyesizce esneyerek dinlemis ve hi bir vg de bulunmamisti. Yalniz ayrilirken, bos zamanlarinda okuyarak bilgi edinmesi i in el yazmasi olan kitabi istemis, von Lemb ke de vermek aptalliginda bulunmustu. Kitabi o geceden beri geri vermemisti. Von Lembke'ye her ugrayisinda, onun b t n sorularina g lerek karsilik veriyordu. Sonunda, romani yolda giderken kaybetmis oldugunu s yledi. Julia, bunu duydugu zaman kocas ina ok kizdi. Hayretten donup kalarak: - Kartondan yaptiginiz kiliseden de s zetmediniz, insallah? diye sordu. Von Lembke, kara kara d s nmeye basladi. B ylesine d s ncelere dalmasi, sagligi i in iyi deg ildi ve doktorlari tarafindan yasaklanmisti. Ildeki b y k dertlerin yaninda -bunlard an daha sonra s zedecegiz- z lmesi i in zel nedeni vardi... hisleri zedelenmisti; vali o larak gururunun incinmesi de cabasiydi. Evlendigi zaman, von Lembke, herhangi bi r ailevi anlasmazligin ve tartismanin m mk n 371olabilecegini aklinin ucundan bile ge irmemisti. Ernestine ya da Minna'sini hay al ettigi zaman, b t n hayati s resince hep bunu d s nm st . Ailevi firtinalara dayanamayacag ni hissediyordu. Sonunda Julia, onunla samimi olarak konustu.

- Sirf bunun i in ona kizmis olamazsiniz, dedi. Her seyden nce, ondan en az kere dah a akilli bir insansiniz ve mevki bakimindan ondan ok daha y kseksiniz. Bu ocuk, hen z serbest d s ncelilik aliskanligindan kurtulamamis. Fikrimce, bu yaramazliktan baska bir sey degil. Fakat hi bir sey aceleyle yapilamaz. Yavas yavas yapilmalidir. Gen n esli k msememek gerekir. Benim politikam, onlara karsi iyi davranmak ve b ylece de onl ari u uruma yuvarlanmaktan korumaktir. Von Lembke: - Fakat ok korkun seyler s yl yor, diye cevap verdi. Benim yanimda, h k metin, halki serse mletip ayaklanmasini nlemek i in onlara bol bol votka i irmekte oldugunu s ylemesini ha zmedemem. Her esit insanin yaninda, b yle konusmalari dinlemek zorunda kaldigim i in, benim durumumu g z nde canlandirabilirsin. Bunu s ylerken, von Lembke, birka g n nce Peter Verkhovensky ile aralarinda ge en konusm ayi hatirladi. Liberal d s nceleriyle onu yenmek gibi masum bir ama la, d sk nl g olmadigi h lde sirf n ne ge ilmez bir merakla 1859 yilindan beri toplayarak biriktirmis oldugu R usya'da ve Avrupa'da yayimlanan her esit gizli bildiriden meydana gelmis zel kolek siyonunu ona g stermisti. Amacinin ne oldugunu sezen Peter, kaba bir dille, bu bil dirilerden bazilarindaki tek satirin bile, b t n Devlet dairele-.rinden ok daha anlam li oldugunu, muhtemelen kendi dairesinden bile b yle bir sey beklemedigini s yledi. Lembke'nin y z burustu. Bildirileri g stererek, deta yalvarir gibi: - Fakat, bizim vatanimizda bu erkendir, hem de ok erkendir, dedi. 372 - Hayir, degildir. G r yorsunuz ya, korkuyorsunuz ve bu da g sterir ki bizim i in erken degildir. -Fakat, bakin, suna bakin, rnegin, b t n kiliselerin yikilmasi i in bir agri var. - Neden olmasin? Siz akilli bir insansiniz ve siz, kendiniz de inanmadiginiza g re , insanlari hayvanlastirmak i in, dinin gerekliligini ok iyi kavramis oldugunuzu s yl emekte hakliyim sanirim. Ger ek, yalanlardan ok daha onurludur. Von Lembke y z n eksiterek: - Hak veriyorum, hak veriyorum, sizinle tamamen ayni fikirdeyim, ama bu vatanda h l ok erken oldugu kanisindayim, dedi. - Kiliselerin yikilmasini ve elde yabalarla Petersburg zerine y r meyi dogru buluyor ve bunun ancak zamansiz olduguna inaniyorsaniz, nasil devlet memurlugu yapabiliy orsunuz? B ylesine budalaca yakalanan Lembke, son derece sasirmisti. Sabrini yitirmis bir t avirla: - B yle degil, hi de b yle degil, dedi. Siz ok gen siniz ve ama larimizi bilmiyorsunuz. Bu nedenle de yaniliyorsunuz. Anliyorsunuz ya aziz dostum, bize devlet memurlari d iyorsunuz, degil mi? Pek l . Serbest memur muyuz? Ona da pek l . Fakat ne yaptigimizi ta hmin ediyorsunuz? Sorumlulugu y kleniyor ve sonu olarak, biz de sizin gibi genel am aca hizmet ediyoruz. Biz sadece, olmadigimiz takdirde dagilacak olan ve sizin da gitmayi alistiginiz seyi toplu olarak tutuyoruz. Sizin d smanlariniz degiliz. B yle b ir sey s z konusu bile olamaz. Size sesleniyoruz: Devam edin, yenileyin, belki de belirli bazi seylerin temelini yikabilirsiniz... yani, demek istiyorum ki, eski olan her seyin yenilenmesi, kuskusuz gereklidir. Fakat, zorunluysak, sizi gerekl i sinirlar i inde tutacagiz ve davranisimizla, sizi yine sizden korumus olacagiz. Amacimiz, Rusya'nin g r n s n d zeltmek olduguna g re, biz olmadan, Rusya'yi yerinden sallar temellerini yikarsiniz. Birbirimize gerekli 373oldugumuza inanin, l tfen. Ingiltere'deki Whig'ler, ve Tory'ler de birbirleri i i n gereklidir. Su halde, biz Tory'ler, siz Whig'lersiniz. Benim g r s m budur. Von Lembke son derece heyecanlanmisti. Petesrburg'dayken bile, b yle akillica ve l iberal konusmayi severdi. Ayrica, burada kendisini kapi arkasindan dinleyen de y oktu. Peter hi konusmadi ve dogal yaradilisinin aksine, ok ciddi g r n yordu. Onun bu g r n Lembke'yi b sb t n heyecanlandirmisti. alisma odasinda bir asagi bir yukari dolasirken konusmasina devam etti: -Biliyor musunuz ki, ben, "Ilin Efendisi" yim. Biliyor musunuz ki, bu nedenle bi r ok g revlerim var, onlarin birini bile yapamiyorum ve te yandan, burada benim i in ya pacak bir sey olmadigini s yleyebiliyorum. B t n sir, buradaki her seyin devletin g r s ne b agli oldugu ger eginde. Varsayalim ki devlet, politik bir nedenle ya da asiri tutk ulari yatistirmak amaci ile bir cumhuriyet kurmaya karar verdi ve buna paralel o

larak da valilerin yetkisini artirdi. Eger, b yle bir sey ger eklesirse biz valiler, cumhuriyeti kabul edecegiz. Fakat, neden sadece cumhuriyet olsun! Arzu ettigini z her seyi yutacagiz. Hi degilse, hazir oldugumu hissediyorum. S z n kisasi, birakin devlet telgrafla bir activite devorante (yipratici alismalar) yapmami istesin. On lara activite devorante yapacagim. Y zlerine karsi s yledim: 'Efendiler, ilin b t n kuru luslarinin dengede durup ilerlemesi i in bir sey gereklidir... valinin yetkilerini n genisletilmesi.' G r yorsunuz ya, ister tarimsal ister kamu kuruluslari olsun, bir bakima iki varlikli olmalari gerekir... yani, bir bakima var olmalari gereklidi r ve bunun gerekli olduguna eminim; fakat, diger taraftan var olmamalari gerekiy or... bunlarin hepsi devletin g r s ne dayanir. Eger, devlet, kuruluslarin gerekli old ugunu d s n rse, bu kuruluslarin var olmalarini hemen saglamaliyim. Onlara ihtiya gerek mezse bu kuruluslari benim ilimde kimse g remez. Iste ben, activite d vorante'yl b yle anlarim ve valinin yetkileri genisletilmedigi takdirde de bu m mk n olamaz. Sizinle erkek er374 kege konusuyorum. Onlara Petersburg'dayken de s yledim, biliyorsunuz, valinin evin in n nde zel bir n bet inin bulunmasi gerekir. Bir cevap bekliyorum. Peter: - Iki n bet i olmasi gerekir, dedi. Lembke, tam Peter'in n nde durarak: - Neden iki? diye sordu. -Insanlarin size saygi duyabilmeleri i in bir n bet inin yetersiz oldugunu d s nm st m. Iki n t inizin olmasi gerekir. Lembke'nin y z asildi. - Sizin... sizin niyetinizin ne oldugunu ancak Tanri bilir, efendim. Hosg r mden yar arlanarak, her t rl hakarette bulunuyor ve bourru bienfaisant (iyiliksever somurtka n) rol oynuyorsunuz. Peter mirildanarak: - Sizin dediginiz gibi olsun, dedi. Fakat yine de bize yol a iyor ve bizi,,basariy a ulastirmak i in elinizden geleni yapiyorsunuz. Von Lembke saskinlikla: - Fakat 'biz' dediginiz kimler ve ne basarisi? diye sordu, fakat cevap alamadi. Bu konusmadan haberdar olan Julia Lembke'nin son derece cani sikildi. Von Lembke, kendisini savunmak zorunda kaldi. -Fakat, ok deger verdiginiz bir kimseyle sanki amiriymis gibi konusamazdim, zellik le, odada da yalnizdik. S ylememem gereken bazi seyleri s yledigimi iti...raf ederim , ama bu kalbimin te-mizligindendir. - ok fazla temiz kalpliliginizden. B yle bildiri koleksiyonunuz oldugunu bilmiyordu m. G rebilir miyim? - Fakat... fakat bir g n i in d n olarak istemisti. Julia fkeyle: - Ve yine verdiniz, yle mi?!... diye haykirdi. Ne kadar b y k bir sa malik!... 375- Derhal geri vermesi i in birini g nderecegim. - Geri vermeyecektir. Von Lembke fkeyle yerinden firlayarak haykirdi. - Kesin olarak isteyecegim!... O kim oluyor ki ondan korkacagim? Ben de elinden bir sey gelmeyen bir insan miyim, yani? Julia, kocasini yatistirmaya alisarak: - Oturun ve heyecanlanmayin, dedi. Ilk sorunuza cevap verecegim; bana ok g l bir tavs iye mektubu ile geldi. Yetenekleri var ve bazen ok zekice laflar s yler. Karmazinov , hemen hemen her yerde iliskileri bulundugunu ve Petersburg ile Moskova'daki ge n ler zerinde ok etkisi oldugunu s yl yor. Ve eger, onun yardimi ile, b t n bu gen leri etr na toplar ve onlari yuvarlanmak zere olduklari u urumdan kurtarabilirsem, ilgileneb ilecekleri yeni bir yol bulabilirim belki. Bana b t n kalbiyle baglidir ve s yledikler imi itirazsiz yapar. Von Lembke asik bir suratla kendisini savunmaya devam etti. - Ama siz onlari oksamaktayken, Tanri bilir neler yapacaklar!.. . Tabii bu sadec e bir haberdir, ama... ama politik bir bildirinin ilimiz civarinda g r nd g n haber aldim ... - Fakat yazin da b yle bir s ylenti vardi... bildiriler, sahte paralar, bir s r seyler. .. bununla beraber, bunlardan hi biri simdiye kadar bulunmus degil. Size kim s yledi ? - Von Blum'dan duydum. - Ah, sizin su von Blum'unuzdan usandim artik ve l tfen, bir daha baha ondan s z etm

eyin!... Julia, o kadar fkelenmisti ki, bir dakika kadar konusamadi. Von Blum, Julia'nin h i sevmedigi, vali konaginda g revli bir adamdi. Bundan da daha sonra s z edecegim. Julia Lembke bir karara vararak: - L tfen, Verkhovensky i in endiselenmeyin, dedi. Herhangi gizli iste alismis olsaydi , ne sizinle ve ne de baskasiyla, simdi konustugu gibi konusurdu. Iyi deyimler k ullanabilen bir insan k t 376 olamaz. Ben bile b yle konusabilirim. Eger herhangi bir sey olursa bunu ilk grenen ben olacagim. Bana ok siki olarak, evet ok siki olarak baglidir... Merakla beklenen olaylardan nce sunu ekleyebilirim ki, eger, Julia Lembke'nin, bu kendine g veni ve kendine zg hirsi olmasaydi, zavalli insanlarin aramizda yaptiklar i bu olaylar belki de hi olmayacakti. B t n sorumlulugun ona ait olduguna kusku yoktu r. 5. EGLENCEDEN NCE Julia Lembke'nin, ilimiz ocuk bakicilari adina d zenlemek istedigi eglence g n , bir ok k ere kararlastirilmis ve her defasinda da ertelenmisti. Julia Lembke'nin evresinde daima, Peter Verkhovensky ve Julia'nin ufak tefek islerinin pesinde kosan, k k bir memur olan Lyamshin vardi. Lyamshin bir zamanlar Stepan Verkhovensky'yi sik sik ziyarete gelirdi; ama, simdi valinin evini tercih ediyordu; nk , piyano almasini ok se viyordu. Julia'nin, ilerde ikarmayi tasarladigi bagimsiz bir derginin y netmeni yap mak istedigi Liputin de ogunlukla onun yanindaydi. Ayni zamanda evli ya da bek r bi r s r kadin da etrafini sarmisti ve hatta, Karmazinov bile, her ne kadar digerleri gibi onun yanina pek sokulmuyorsa da edebiyat ge idi basladigi zaman herkesi sasir tacak bir s rprizi oldugunu bagira bagira s yl yordu. Gelecekler listesine adlarini ya zdiranlar ve yardimda bulunanlarin ogu sosyeteye girmis olan hanimlardi. Bunun ya ninda, paraca yardimda bulunabilen, se kin olmayanlar bile listeye dahil edilmisti . Julia Lembke, bazen siniflarin birbirine karismasinin gerekli oldugunu s yl yor. ' Aksi halde bizi kim eglendirir?' diyordu. Ev hanimlarindan kurulu zel bir komite, eglencenin tamamen demokratik kosullarda yapilmasinda kararliydi. Eglenceye kat ilacaklarin ok olmasi, asiri masraf etmelerine neden oluyordu; olagan st bir eglence tertip etmek is377tiyorlardi... ve eglence de bu nedenle erteleniyordu. Baloyu nerede verecekle rine hen z kesin bir karar verememislerdi; baloyu, o g n i in evini vermeyi samimiyetl e arzu eden soylu maresalin evinde mi, yoksa, Bayan Stavrogin'in Skvoreshniki'de ki b y k konaginda mi vereceklerine bir t rl karar veremiyorlardi. Skvoreshniki biraz u zak olmakla beraber, komitenin bir ok yesi, balonun orada daha 'Serbest' olacagini israrla s yl yordu. Bayan, Stavrogin, festivalin evinde olmasindan son derece memnun olacakti. Bu magrur kadinin, Julia Lembke'ye deta yaltaklanacak derecede yaklasm asindaki nedeni kestirmek ok zordu. Belki de, Bayan Lembke'nin, g rd g yakinliga karsi n, Nicholas Stavrogin'in, n nde deta k lmesini ve ona hi kimseye yapmadigi sekilde davra masini g rmekten hoslaniyordu. Tekrarliyorum; Peter Verkhovensky, Nicholas Stavrog in'in, esrarli evrelerle iliskisi oldugunu ve buraya ok gizli bir g revle gelmis bul undugunu, her n ne gelene fisildayarak, bu haberin vali konaginda ve valinin evinde yerlesmesine ok b y k bir nem veriyordu. O zamanlar sehir halkinin garip bir ruhsal durumu vardi. zellikle kadinlarimiz ar asinda garip bir u arilik g r lmeye baslamisti. Ve bu degisikliklerin yavas yavas oldu gu da s ylenemezdi. Birka asiri k stah d s nce, etrafta kol geziyordu. Neseli, hafif, fak at her zaman hos oldugunu s yleyemeyecegim bir hava esiyordu. D s ncelerin belirli bir l de d zensizligi moda haline gelmisti. Daha sonralari, her sey olup bittikten sonra, su Julia Lembke'ye, evresine ve yardak ilarina y klendi; fakat, b t n bunlarin nedeninin Julia'da aranmasinin daha dogru olacagi kanisindayim. Bunun tersine, ilk zamanla r, herkes, toplumu birlestirebilmesini ve herkese nese vermesini v yordu. Bayan Lem bke'nin hi su u olmayan, rezalet derecesine varan olaylar olmustu; ama, o zamanlar herkes g l p eglenmis ve o rezaletleri durduracak kimse ikmamisti. Olduk a b y k bir kalaba ligin, o zamanki olaylar zerine kisisel g r slerini kendilerine saklayarak bir kenard a durduklari tamamen dogrudur; fakat, onlar bile o zaman agizlarini a ip tek kelim e bile 378 s ylememislerdi; hatta, bu olaylara g l mseyerek baktiklari da bir ger ektir.

Her nasilsa, merkezi belki ger ekten de Julia Lembke'nin kabul salonunda bulunan, olduk a, genis bir grup, kendi kendine meydana gelmisti. Julia'nin her zaman evresi nde olan bu toplulugun i inde, ok sayida gen vardi ve onlarin serbest e konusmalarina nedense izin veriliyordu; hatta, bu gerekli sayilmaya baslamisti, Bu evrede, son derece sevimli birka hanim vardi. Bu gruptaki gen ler, piknikler, partiler tertipli yor, bazen grup halinde arabalar ve atlarla sehirde dolasiyorlardi. Hepsi de ser v en ariyor ve hatta, sirf anlatacaklari eglenceli bir sey olsun diye ser veni kendi leri yaratiyordu. Sehrimizi, S edrin'in meshur Aptallar sehri olarak kabulleniyorl ardi. Yapmadiklari hemen hemen hi bir sey olmadigindan, onlara 'alayci' diyorlardi . yle seyler oluyordu ki, rnegin, sehrimize atanmis ordu mensuplarindan bir tegmen in, olduk a g zel ve kumral karisi, kocasinin k t davranislarindan bikmis olacak ki, g ze l bir pelerin alabilmek i in kumar masasina oturmus; fakat, kazanacagi yerde on be s ruble kaybetmisti. Kocasindan korktugu ve kumar borcunu deyecek parasi da olmad igindan, o sirada partide bulunan, belediye baskaninin, gen olmakla beraber ok igr en oglundan, eski g z pekligini hatirlayarak bor istemeye karar vermis ve istemisti de . Gen adam, kadincagizin bu istegini reddetmekle kalmamis, kahkahalarla g lerek, y ks ek sesle bagira bagira kadinin kocasina haber vermeye gitmisti. Ordudan aldigi a z bir ' maasla ayin sonunu zor getiren tegmen, karisini hemen eve g t rm s, ve onun ag lamalarina, ayaklarina kapanip yalvarmalarina aldirmadan bir g zel pataklamisti. B u z c olaya sadece g lmekle yetindiler. Tegmenin bu zavalli karisi her ne kadar Bayan Lembke'nin evresindekilerden degilse de, 'grup'taki garip ve her seye atilan, teg menin karisini da daha nceden taniyan gen bir hanim, onu ziyarete gitti ye evine k abul etti. Bizim apkin delikanlilarimiz kadincagizi hemen o evde yakalayip, armag anlara bogdular ve kadini evine g ndermeden tam d rt g n kapattilar. Tegmenin karisi, 379bu ser venci kadinin evinde kaliyor ve onunla beraber araba gezilerine ikarak da nsli eglencelere katiliyordu. evresindekiler, kocasi aleyhine bosanma ve nafaka d avasi a masi i in onu kiskirtiyorlardi. Hepsi bir agizdan, taniklik edeceklerine yem in ediyorlardi. Kadinin kocasi, onlarla basa ikamayacagini bildiginden, haklarini arayamiyordu. Zavalli kadin, sonunda, nasil bir topluma d st g n anlayarak, d rd nc g n n i, kalbi korkudan du-racakmis gibi arparak onlarin elinden ka ti ve tegmenine kostu . Kocasi ile kadinin arasinda ge enler tam olarak bilinmiyor; ama, tegmenin oturma kta oldugu k k kul benin panjurlari tam iki hafta a ilmadi. Bayan Lembke olanlari grendig inde, ok kizdi ve ser venci hanimin hareketine ok z ld ; oysa, o hanim, tegmenin karisini aldigi g n getirip Bayan Lembke'ye g stermisti. Fakat, bu olay hemen unutulup gitti. Baska bir keresinde de, sehrimizin memurlarindan birinin, herkesin tanidigi on y edi yasindaki g zel kizi, tasradan gen bir memurla evlendi. Fakat birdenbire, gen ko canin, incinen gururunun fkesini ikarmak i in, daha ilk geceden, g zel geline yapmadig ini birakmamis oldugu haberi sizdi. D g n gecesi ok sarhos oldugu i in evde konuk olara k kalan ve bu olaya tanik olan Lyamshin, sabah karanliginda b t n sehri dolasarak ha beri yaydi. Derhal on iki kisilik bir parti kuruldu. Hemen hemen hepsi atliydi v e bazilari kiralik kazak atlarina binmisti... rnegin, Peter Verkhovensky ve hatta , sa larinin kirlasmasina aldirmadan gen lerin b t n olaylarina karisan Liputin bile var di. Sehrimizin t relerine g re, her ne hal olursa olsun, ertelememesi gereken ziyare tlerini yapmak i in d g n n ertesi g n , bu iki gen arabalariyla caddede g r n nce, bu on ik ik grup, hemen arabanin etrafini evirdi ve neseli kahkahalarla gen iftin pesini b t n g n birakmadi. Evlere onlarla beraber girmedikleri dogrudur; ama atlarindan inmeden bah e kapisinda beklediler. Yeni evlilere a ik olarak hakaret etmemekle beraber, yi ne de b y k bir rezalete neden oldular. B t n sehir bu olay zerinde konustu. Herkes, kusk usuz, kahkahalarla g ld . Fakat bu kez von 380 Lembke kizdi ve karisi ile tartisti. Bayan Lembke son derece kizgindi ve hatta, bu olaya neden olanlara kapisini kapamayi bile d -' s nd . Fakat, ertesi g n , Peter Verkh ovensky'nin atesli konusmasi ve Karmazinov'un birka s z yle hepsini bagisladi. Karmaz inov, yapilan bu sakayi olduk a eglenceli buluyordu. - Bizim yerel t relere g re, dedi. Her ne olursa olsun ok karakteristik ve... kahrama nca. Ve bakin, herkes g l yor; sadece siz fkeleniyorsunuz. Fakat, hosg r kabul etmeyen ve belirli bir despotluk olan maskaraliklar da vardi. Her ne kadar asagi siniftansa da, Incil satan, saygideger bir hanim, sehrimize g elmisti. O siralarda, Moskova ve Petersburg gazetelerinde, Incil satan kadinlar hakkinda ilgin yazilar iktigi i in, sehirde onunla ilgili s ylentiler dolasmaya baslad

i. Yine Lyamshin serserisi, bir okulda is almayi umarak bos gezen bir grencinin y ardimiyla, sonradan grenildigine g re, kitap alma bahanesiyle, ismini burada anmaya cagim, nemli bir nisan tasiyan, kendi deyimiyle 'g lmeyi ve sakayi' pek seven, son derece saygideger bir ihtiyarin, bazi zel nedenlerle Avrupa'dan getirttigi bir de ste, iplak ve edepsizce davranislari g steren kadin resmini gizlice kadinin antasina birakti. Bu zavalli kadin, pazar yerinde kutsal kitaplarini satmak zere ikardigi zaman, antasina gizlice konan bu resimler her tarafa yayildi. Etrafta bir kahkaha koptu; homurdanmalar oldu; kadinin etrafini kalabalik sardi; her agizdan bir s z i kmaya basladi; hatta, i lerinde k f r edenler bile vardi. Polis tam vaktinde yetisip k adini kurtarmamis olsaydi, kadincagiz belki de dayak yiyecekti. Kadin, polis kar akolunda bir h creye kapatildi ve ancak o gece, durumu b t n ayrintilari ile grenen Mau rice Drozdo / tarafindan serbest biraktirildi ve sehirden ikarildi. Bayan Lembke, ayni g n Lyamshin'i evinden kovacakti; ama gen ler toplanip hep beraber geldiler ve Lyamshin'in yeni bir par a bestelemis oldugunu s yleyerek onu dinlemeye zorladilar . Yeni par a, 'Fransiz-Prusya Savasi' adinda olduk a eglenceli bir sarkiydi. Mar-sei llaise'in korkun notalariyla basliyordu: 381"Qu 'un seng impur abreuve nos sillons! (Ayak izlerimizi kirli bir kanla dold ursun) Parlak bir meydan okuyus, gelecegin zafer sarhoslugu duyulur. Fakat birden, zafe r marsinin ustaca yerlestirilmis notalari yaninda; asagidan bir k seden, fakat ok y akin bir yerden Mein Lieber Au-gustin'in igren sesleri gelmeye baslar. Marseillai se onlara aldirmaz; Marseillaise heybetinin sarhoslugu i indedir; fakat Augustin, g kazanmaktadir; gittik e k stahlasir ve birden Augustin, Mar-seillaise'in notalari il e kaynasmaya baslar. Beriki kizmaya baslar; artik Augustin'e aldirmazlik edemez, onu silkeleyip atmaya alisir; onu bir sinek gibi ezmek ister, fakat, Mein Lieber Augustin, b t n g c yle asilir; sen ve kendinden emin, sevin li ve k stah olur ve Marseilla ise her nasilsa birden ok aptalmis gibi g r n r; fkesini ve incinmesini artik gizleyemez ; ellerini g ky z ne dogru kaldirarak, g zyaslari i inde lanetler yagdirir: Pas un pouce de n tre terrain, pas une de nos fortresses. (Topragimizin tek karisi ni, istihk mlarimizin tek tasin!..) Fakat Mein Lieber Augustin'le beraber s ylemek zorundaydi. Melodi, en budalaca bir yolla Augustin'e ge er, yavas yavas azalir ve kaybolur. Yalniz, zaman zaman oriji nal melodi duyulabilir; qu'un sang impur... fakat hemen igren bir sekilde korkun b ir valse ge er, sonunda, birden degisir; Bismarck'in g gs nde aglayan, her seyi, her s eyi ona veren Jules Favre ortaya ikar... Fakat simdi sertlesen Augustin'dir; kisi k sesler duyulur, insan kendisini sayisiz sarap fi ilarinin, asiri bir ilginligin, milyarlarca para arzusunun, pahali purolarin, sampanya ve rehinelerin arasinda o ldugunu sanir; Augustin hiddetle b g rmeye baslar... Fransiz-Prusya Savasi son bulmu stur." Gen lerimiz ilginca alkisladilar. Bayan Lembke g l n sedi ve 'B yle bir adam nasil kovulu r?' dedi. B ylece baris yapilmis oldu. 382 Bu al agin ger ekten de m zik konusunda yetenegi vardi. Bay Verkhovensky bir keresinde , en y ce yetenekleri olan bir sanat inin en asagilik bir serseri de olabilecegini, bunlardan birinin digerine etkisi olmadigini s ylemisti. Sonralari bu par anin, Lyam shin tarafindan, rastlantiyla sehrimizden ge en, yetenekli ve ok al akg n ll bir arkadasin dan almis oldugu s ylentisi ikti; ama, isin o tarafi bizi ilgilendirmiyor. Bay Verkh ovensky'nin etrafinda yillarca dolanan, aksam toplantilarinda genel istek zerine, esit esit Yahudi, sagir bir k yl kadinin itiraflari ya da bir ocugun dogumu zerine tak litler yapan bu al ak herif, Julia Lembke'nin toplantilarinda bazen, 'Kirklarin Bi r Liberali' adi altinda, Bay Verkhovensky'yi ok igren bir tarzda karikat rize ediyor du. Herkes, o kadar ok g l yordu ki, sonunda toplantilardan atilamayacak bir adam olu p ikmisti. B t n toplantilarda araniyordu. Ayrica, Julia Lembke zerinde b y k bir etkisi o lan Peter Verkhovensky'ye de k pek gibi yaltaklaniyordu. Bu al aktan s z etmemeliydim ve zaten s z edilmeye deger bir adam bile degildi; ama s yl entilere g re, onun da katilmis oldugu pek nemli bir olay vardi. Bu nedenle onu not larimdan ayri tutamadim. Bir sabah, b t n sehre, ok irkin ve z c bir rezalet haberi yayildi. B y k pazar alaninin inde, eski sehrimizin ok degerli tarihi yapitlarindan biri olan Meryem Ana Kilise si vardi. Duvarla evrilmis olan kilisenin bah e kapisinin yaninda, daima demir bir

kafes arkasinda duran b y k bir Meryem Ana tasviri vardi". Bir gece, bu tasvir soyul mustu; demir kafesin cami kirilmis, demir er eve par alanmis ve (kiymetli olup olmadi klarini bilmiyorum) birka degerli tas ve inci, tasvirin basindaki hareden alinmist i. Ama nemli olan, soygunculuk disinda, budalaca d zenlenmis, garip bir kepazelik v ardi; Tasvirin kirik cami arkasinda canli bir farenin bulundugu s yleniyordu. Simd i, d rt ay sonra, bu su un, ka ak bir h k ml olan Fedka tarafindan islendigi, nedense Lyams hin'in de bu su a katilmis oldugu kesin olarak biliniyordu. O zaman, 383Lyamshin'den kimse, kuskulanmamisti; ama, simdi fareyi onun koymus oldugunu h erkes biliyor. O zaman, resmi makamlarin b y k bir saskinlik i inde olduklarini hatirl iyorum. Su un islendigi gecenin sabahi, erkenden kilisenin n nde b y k bir kalabalik vard i. O kilisede, neden oldugu bilinmez, ama en azindan y z kisi her zaman bulunurdu. Bazilari gelir, bazilari giderdi. Gelenler ha ikartir ve tasviri perlerdi; bagista bulunmaya baslayinca kilisenin bagis anagi hemen ortaya ikarilir, yanma bir de pa paz dikilirdi; ancak gleden sonra saat sularinda, Il Baskanligi, ziyaret ilere, tasv iri pt kten ve bagista bulunduktan sonra orada toplanmamalarinin s ylemesi gerektigin i anlayabildi. Bayan Lembke, bana s ylendigine g re, o ki z c olaydan sonra, kocasinin s on derece zg n oldugunu hissetmis ve bundan iki ay nce, hastaligi nedeniyle sehirden ayrildigi g ne kadar da bu z nt s n n devam etmis oldugunu s ylemisti; Ilimizdeki kisa g re den sonra, Isvi re'de dinlendigi s rede bu olayin z c etkisinden kurtalamadigi kanisinda yim. gleden sonra saat birde olay yerine gittigimi hatirlarim; kalabalik derin bir ses sizlik i indeydi ve y zlerinden z nt akiyordu. Bir kupa arabasiyla zengin bir t ccar geldi . Sisman ve tombul yanakli bir adamdi. Arabadan indi. Yerlere kadar egilerek tas viri selamladi ve pt . Sonra yardim anagina bir ruble atarak, oflaya puflaya tekrar arabasina binip uzaklasti. Sonra, baska bir araba yanasti. Arabada, ilgin sosyete nin yesi iki delikanli ve yanlarinda iki hanim vardi. Delikanlilar da (biri hi de gen degildi) arabadan indiler ve kaba tavirlarla kalabaligi yararak tasvire dogru ilerlediler. Ikisi de sapkalarini ikarmamislardi; hatta biri, kelebek g zl g n burnunun ucuna tutturdu. Kalabaliktan hosnutsuz bir homurtu y kseldi. Burnunun ucunda kele bek g zl k bulunan adam, k git paralarla dolu kesesini ikardi ve i inden bakir bir meteli k alarak yardim anagina atti. Her ikisi de y ksek sesle g l p konusarak arabalarina d nd le r. Tam bu sirada Lisa geldi. Yaninda Maurice Drozdov vardi. Lisa, atindan si rayar ak yere atladi ve atindan in384 memesini s yledigi Drozdov'a dizginleri atti. Bakir meteligin anaga atildigi anda, tasvirin yanina vardi. Sapkasini eldivenlerini ikartip dizlerinin st ne, amurlu yere kt ve b y k bir saygi ile defa secde etti. Sonra, i inde birka g m s para bulunan kesesini p anaga atti. Hemen kulaklarindaki elmas k pelerini ikartip, onlari da anaga atti. B y k bir heyecanla papaza sordu: - Olur mu? Olur mu? Bu taslarla rt s s slenebilir mi? Papaz: - Verebilirsiniz, diye cevap verdi. Her t rl bagis kabul edilebilir. Kalabaliktan it ikmiyordu. Ne sevin ne de hosnutsuzluk g stermiyorlardi. Lisa, amurlar ina aldiris bile etmeden atina atladi ve d rtnala uzaklasti. *** Hen z anlattigim olaydan iki g n sonra, atli adamlarla kusatilmis, kupa arabasiyla bi r yere giden kalabalik bir grubun arasinda onu g rd m. Eliyle isaret ederek beni yan ina agirirken arabayi durdurttu ve benim de gruba katilmam i in israr etti. Arabada bana da yer vardi. B y k bir neseyle beni yanindaki ok sik hanim arkadaslarina tanis tirdi. Sonra, son derece ilgin bir geziye gittiklerini s yledi. Durmadan kahkahalar la g l yordu ve mutlulugu biraz asin denebilirdi. Zaten son zamanlarda sasirtici der ecede mutlu ve neseli g r nmeye baslamisti. Gezi, ger ekten de ok ilgin ti; nehrin karsi yakasina, on yildan beri t ccar Sevostyanov'un evinin bah esindeki k k bir kul bede hep ba skalarinin sirtindan ge inerek yasayan, sadece sehirde ya da civarinda degil, Mosk ova ve Petersburg'da bile taninan ermis yari-deli ve gaipten haberler verdigini iddia eden Semyon Yakovlevich'e gidiliyordu. Herkes onu ziyarete giderdi. zellikl e, ilin her evresinden gelirlerdi. Gaipten birka 385haber aldiktan sonra, evinin masraflarini derler ve b y k bagislarda bulunurlardi. Bagislar bazen dikkate alinacak kadar b y k olurdu ve ogunlukla 'Our Lady' manastiri na olmak zere esitli kiliselere g nderilirdi; tabii, bu bagislari Semyon Yakovlevich kendisi i etmezse. Bu nedenle de manastirdan g revli bir papaz daima Semyon Yakovl

evich'in odasinda hazir bulunurdu. Gruptaki herkes, bu gezinin ok eglenceli olaca gi inancindaydi. I lerinde hi biri, hen z Semyon Yakovlevich'i g rmemisti. Sadece Lyamsh in onu nceden g rm st ve herkese onun, cennetten s p rge sapiyla d v lerek kovuldugunu, ark ndan da, Isa'nin kendi eliyle iri iki patates atmis oldugunu anlatiyordu. Kalaba ligin arasinda, yine kiralik bir kazak ati st nde, Peter Verkhovensky de vardi. Ati n st nde zorlukla duruyormus gibi g r n yordu. Nicholas Stavrogin de atlilar arasindaydi. Stavrogin b yle eglenceli gruplara pek ender girer ve her ne kadar yaradilisi ned eniyle fazla konusmazsa da, onlarin nesesine katilirdi. Grup k pr y ge ip, orada buluna n hanlardan birinin n ne geldiginde, kalabaligin arasindan biri, handa intihar etmi s birinin bulundugunu ve bu nedenle polis agirilmis oldugunu bildirdi. Derhal int ihar edeni g rmek i in burada durulmasi kararlastirildi. Teklif genellikle hos karsi lanmisti; nk , hanimlarimiz simdiye kadar intihar olayina rastlamamislardi. Hanimlar dan birinin, y ksek sesle s yle s yledigini hatirlarim: 'Artik canimiz ylesine sikilmay a baslamisti ki, eglence se ecek durumda degiliz, yeter ki ilgin bir seyler bulabil elim.' Hanimlardan ancak birka i hana girmeyip disarda kaldilar; geri kalanlar han in pis koridoruna g r lt yle daldilar; onlarin arasinda Lisa'yi g rmek beni ok sasirtti d ogrusu. Kendisini vuran adamin odasinin kapisi a ikti; tabii, bizim odaya dolmamiz a engel olmak cesaretini kimse g steremedi. Intihar eden, on dokuz yaslarinda oldu k a yakisikli bir gen ti. A ik renk sik sa lari, oval bir y z ve soylulugunu g steren genis ir alni vardi. Ceset oktan sogumustu ve k k beyaz y z mermerden oyulmus gibi g r n yordu. nin zerinde kendi el yazisi ile, l m nden kimseyi sorumlu tutmamalarini, kendi kendini vurdugunu, nk , 400 rubleyi 'bosa 386 harcadigini' bildiren bir not vardi. 'Bosa harcadigini' ger ekten de yazmisti; d rt satirlik yazida gramer hatasi yardi. Onun komsusu oldugu belli, bazi isleri neden iyle bu handa kalan sismanca bir t ccarin z nt l oldugu g r n yordu. Onun anlattiklarina g en ocuk, ailesi, yani dul annesi, kiz kardesleri ve teyzeleri tarafindan, sehrimiz de oturan bir kadin akrabalarinin yardimiyla, yakin bir gelecekte evlenecek abla si i in bazi eyiz esyalari alip k ye d nmek zere g nderilmisti. Korkudan aglayip sizlanara k ocuga bir t rl arkasi kesilmeyen g tler verip, dualar, kutsamalarla yolcu etmisler ve yillarca dislerinden tirnaklarindan artirdiklari 400 rubleyi de ona vermislerdi . ocuk o zamana kadar kendi halinde ve d r st bir kimseymis. g n nce, sehre gelir gelmez akrabasi kadina ugrayacagi yerde, bu hana inmis ve hemen, kumar oynayip para kaz anmak amaciyla kul plerden birine kosmustu. Fakat o aksam herhangi bir oyun yokmus . Takriben gece yansina dogru hana d ner d nmez, sampanya, p ro istemis ve alti yedi k isilik yemek siparis etmis. Fakat sampanyadan sarhos olmus ve purolar midesini b ozdugundan s yledigi yemeklere elini bile s rmeden, hemen hemen kendisini kaybetmis olarak yatmis. Ertesi sabah, yeni ikmis bir papatya kadar taptaze uyanmis ve kul pt e salik verilen, nehrin karsi yakasindaki ingene kampina kosmus ve tam iki g n hana d nmemis. Sonunda, d n saat bes sularinda sarhos olarak d nm s ve hemen yatarak aksam s aat ona kadar uyumus. Uyandigi zaman, soguk et, bir sise Ch teau d'yquem sarabi, b iraz z m, k git, m rekkep ve hesabini istemis. Kimse onda bir degisiklik oldugunun fark ina varmamis; sakin, kibar ve neseliymis. Kendisini gece yarisina dogru vurmus o lmaliydi; fakat; kimsenin silah sesini duymamis olmasi biraz garipti. Ancak erte si g n saat birde, kapisinin vurulmasina cevap vermeyince kapiyi kirip odaya girdik lerinde onu l bulmuslardi. Sarap sisesinin yari yariya bosalmis oldugunu ve z m n yaris inin yenmis oldugunu g rm slerdi. Kendisini, ift namlulu k k bir deringer tabancayla kalb inden vurmustu. ok az kan akmisti; tabanca elinden halinin st ne d sm st . ocuk, odanin k indeki divanda yatiyordu. 387 l m ani olmustu; y z nde hi bir istirap anlami yoktu; y z nde, hemen hemen mutlu bir anl vardi; d nyada hi dertleri olmayan insanlarinki gibi bir anlam, Grubumuz, gen ocuga b y k bir ilgi ile bakiyordu. A ik konusmak gerekirse, baskasinin fel ketinde bir eglence ariyor gibiydiler. Kadinlar, ses ikarmadan bakiyorlardi. Erkekler ise esit esit fi kirler y r t yorlardi. I lerinden biri, ocugun en iyi hareketi yapmis oldugunu, onun i in b aska ikar yol bulunmadigini; bir baskasi, hi olmazsa hayatinin bir g n n eglenerek ge irm is oldugunu s yledi. Ve nc biri, birdenbire, aramizda kendini vuranlarin, asanlarin oga ldigini s yledi ve sanki altlarindaki toprak kaymis da tutunacaklari bir yer kalma mis gibi neden canlarina kiymis olduklarim sordu. Odada bulunanlar, filozof a konu san bu gencin y z ne garip garip baktilar. Sonra, soytarilik yapmayi ok seven Lyamshi n, tabaktaki z m n bir salkimini aldi; bir baskasi da onu taklit ederek bir salkim al

di ve bir baskasi ise sarap sisesine uzandi. Fakat, tam o sirada polis geldi ve 'herkesin' odadan ikmasini istedi. Hemen hemen herkes g rmek istedigini g rm st ve hi iti raz etmeden odayi bosalttilar; yalniz Lyamshin polis komiserini igren sorularla o yaliyordu. Yolun geri kalan b l m nde, grubun nesesi, kahkahalari, canli konusmalari b ir kat daha artmisti. Semyon Yakovlevich'in evine gleden sonra saat tam birde vardik. Olduk a b y k olan bu e vin kapisi ardina kadar acikti ve herkes diledigi gibi girmekte serbestti. Semyo n Yakovlevich'in gle yemegi yedigi, fakat yemekten sonra kabul edilecegimiz haber verildi. I eriye hep beraber girdik. Ermis yari-delinin yemek yedigi ve bizi kabu l ettigi salon olduk a b y kt . Salonun penceresi vardi ve bir duvardan digerine uzanan, yari bel y ksekliginde bir tahta par-maklikla tam esit olarak ikiye ayrilmisti. Ol agan ziyaret iler bu parmakligin gerisinde kalirlar, mutlu olanlar ise, ermis yari -delinin isareti zerine, kendi oturdugu kisma alinir ve bazen k sedeki divana ya da eski deri koltuga oturmasi s ylenirdi. Kendisi ise, kumasi lime lime d k len ok eski V oltaire stili bir koltukta otururdu. 388 Kumral, sa lari d k lm s, tertemiz tirasli, agzini hafif arpik g steren sag yanagi sis, gen is burun deliginin hemen altinda koca bir et beni bulunan, g zleri k k k k, rengi sari, d rgun, agirbasli, uykulu bakisli ve elli bes yaslarinda bir adamdi. Almanlar gibi siyah redingot ceket giymisti; fakat, yelegi yoktu ve kravat takmamisti. Ceketi nin i inden olduk a kalin kumastan yapilmis g mlegi g r n yordu. Ayaklarinda (g r n se g re a ndan rahatsizdi) terlikler vardi. Onun bir zamanlar memurluk ettigini ve hatta, r tbesi bile oldugunu duymustum. orbasini hen z bitirmis, haslanmis patatesini yemek z ereydi. orba ve haslanmis patatesten baska yemek yemez, yalniz ayi ok severdi. T ccar in, sirf onun i in tuttugu ve her isini g ren hizmet isi vardi. Hizmet ilerden birinin si rtinda frak vardi. Ikincisi bir ticaret adamim, nc s ise, daha ok bir zango u andiriyord . Bir de, on alti yaslarinda olduk a zeki bakisli gen bir ocuk vardi. Hizmet ilerin ya ninda bir de elinde kumbara tutan olduk a yasli ve nur y zl ihtiyar bir rahip vardi. Rahip biraz sismancaydi. Masalardan birinin zerinde kocaman bir semaver vardi. Te psinin st ne konmustu ve fokur fokur kayniyordu. Tepsinin etrafina bardaklar sirala nmisti. Bu masanin tam aksi y n ndeki baska bir masanin zerinde ise gelen hediyeler v ardi; birka kilo kesme seker, bir kilo kadar ay, sirma islemeli bir ift terlik, ipe kli bir mendil, bir par a kumas, bir par a keten gibi... Para olarak yapilan yardiml arin hepsi, hemen rahibin elindeki toprak kumbaraya atiliyordu. Oda olduk a kalaba lik sayilirdi. Ikisi, Semyon Yakovlevich'in yaninda oturan on iki kisi vardi. Se myon Yakovlevich'in yanindakilerden biri, ak sa li, avam takimindan bir ihtiyar ve digeri, saygili tavirla hep n ne bakan, ok siska ve ufak tefek, bizim ilden olmadig i belli bir papazdi. teki ziyaret iler tahta paravanin bu tarafinda oturuyorlardi; Rus giyimli, g r sakalli, en azindan y z binlik bir adam olarak bilinen, k yl bir t ccari n disinda kalan b t n ziyaret iler halktandi. Ayrica, dinine bagli, orta yasli bir kad in ve toprak sahibi bir adam vardi. Hi biri konusmaya cesaret edemeden, mutluluga erismelerini bekliyorlardi. D rt kisi yere diz km st : Dikkatleri zerine eken Semyon 389Yakovlevich'in i ten bir bakisini ya da s z n heyecanla bekledigi belli olan, herkes in n nde, tam paravanin n ne diz km s, sismanca, kirk bes yaslarindaki toprak sahibiydi. ir saatten beri, bu sekilde bekledigi halde, Semyon Yakovlevich'in onu fark etme digi belliydi. Grubumuzdaki hanimlar, neseli neseli fisildasip, kikir kikir g l serek paravana iyic e yaklastilar. Diger ziyaret ilerin ya nlerine ge tiler ya onlari ittiler; ama, en n s irada yere diz km s, elleriyle paravana siki siki kavramis olan toprak sahibini yeri nden kimildatamadilar. Neseli ve merakli bakislar, kelebek g zl kler, hatta opera d rb n leri Semyon Yakovlevich'in zerine evrilmisti. Ne s ylenirse s ylensin, Lyamshin, elind eki opera d rb n n ona dikmis bakiyordu. Semyon Yakovlevich, k k g zleriyle, bu kalabaligi mbel tembel s z yordu. Kisik, olduk a kalin bir sesle: - Hos-bakislar, hos-bakislar!... diye s ylendi. Grubumuzdaki herkes g ld : 'Hos-bakislar ne demektir?' Fakat, Semyon Yakovlevich, ce vap vermeden patatesini yemege koyuldu. Nihayet yemegini bitirip agzini bir pe ete ile sildigi zaman, bir fincan ay verdiler. ogunlukla ayini yalniz i mez ve konuklarina da ikram ederdi. Ama herkese degil, bizz at kendisinin g sterdigi kimselere ay ikram edilirdi. yle umulmadik kimseleri g sterir

di ki, orada bulunanlar saskinliklarindan ne yapacaklarini bilemezlerdi. Varlikl i kisileri, b y k memurlari, soylu kisileri atlar ve bir k yl ye ya da ihtiyar bir kadin a ay verilmesini s ylerdi. Baska bir keresinde, yoksullari atlayarak, varlikli bir t ccara ay verilmesini istemisti. aylar ok degisik sekillerde verilirdi. Bazisina sek er konurdu; bazisina sekersiz verilirdi. Bazilarinin ise, seker, ay tabaklarina k onurdu. Bu kez ay i meye eren mutlu kisiler, ayi ve sekeri tabaginda verilen, ufak t efek siska papazla; ayi sekersiz verilen ak sa li, avam takimindan ihtiyardi. Manas tirdan gelmis olan sisman rahibe her zaman ay verilirken, bu sefer her nedense ay verilmemisti. 390 Yolda gelirken, eglence se ecek durumlari olmadigindan s z eden, ilgin bir seyle yeti nmelerini s yleyen hanim, g l mseyerek g zlerini kisti ve yayvan bir sesle: - Semyom Yakovlevich, dedi. Bana bir seyler s yleyin. Asirlar boyu sizinle karsila smak i in bu zamani bekliyordum. Semyon Yakovlevich, kadina bakmadi bile. Diz km s olarak duran toprak sahibi, sirtin dan b y k bir y k kaldirmislar gibi derin bir 'oh' ekti. Semyon Yakovlevich, ay doldurulup sekeri konduktan sonra: - Daha seker koyun, dedi. Bu emir zerine iki seker daha kondu. Semyon Yakovlevich tekrar: - Daha ok, daha ok!... dedi. Bunun zerine bir seker daha atildi. T ccar hi : itiraz etmeden surup haline gelmis olan ayini i meye basladi. Orada bulunanlar ha ikartarak: - Ulu Tanrim!... diye mirildandilar. Toprak sahibi yine g r lt l bir sekilde 'Oh' ekti. Bizimkilerin duvara sikistirdiklari y asli bir kadin tiz bir sesle haykirdi. yle ki salonda bulunanlar d n p kadina baktila r. - Peder! Semyon Yakovlevich! Bir saatten beri takdis edilmek i in bekliyorum. Aziz Peder! Ne yapmam gerektigini s yle bana! Bu zavalli kadina bir g t ver!... Semyon Yakovlevich, zango a: -r Sor ona, dedi. Zango , parmakligin n ne geldi ve l l , sakin bir sesle kadina "sordu: - Semyon Yakovlevich'in size, son kez s ylediklerini yaptiniz mi? Dul kadin aglayarak: 391- Nasil yapabilirdim, aziz Peder? diye sordu. Nasil yapabilirdim? Onlarla ne yapabilirim ki? Hepsi yamyam gibi; bana bir protesto ektiler. Y ksek mahkemeye verm ekle korkutuyorlar. Hem de z annelerini!... Semyon Yakovlevich, masanin zerindeki b y k bir seker par asini g stererek: - Onu su kadina ver! dedi. ocuk hemen masanin yanina kostu ve sekeri alarak dul kadina g t rd . - Tesekk r, ederim, Peder. Bana karsi ok iyi davrandiginizdan eminim. Kadin yine aglamaya baslayarak: - Bu sekeri ne yapacagim? diye sordu. Semyon Yakovlevich, b y k bir c mertlikle bagirdi. - Daha verin! Daha verin!.. Bir seker daha getirip kadina verdiler. Ermis Yari-deli 'Daha, daha' dedik e getir ip bir nc ve d rd nc sekeri de kadinin eline tutusturdular. Manastirdan gelen rahip, b t sekerlerin manastira verilmesi gerektigini d s nm s olacakti ki, derin bir i ge irdi. Dul kadin minnetle: - Fakat bu kadar sekeri ne yapacagim? diye inledi. Hepsini de' kullanamam, degil mi? Beni hasta eder. Bu bir emir mi, aziz Peder? Kalabaligin i inden biri mirildandi. -Evet, bu bir emirdir. Semyon Yakovlevich, b y k bir israrla: - Yarim kilo daha seker verin ona, diye emretti. Masanin zerinde b y k bir bas kesmeseker kalmisti, ama Semyon, kiloluk sekeri g stermis ti. K yl ler: 392 - Tanrim, Tanrim!... diye mirildanarak ha ikardilar. Manastirdan gelmis olan rahip , kendisine ay verilmedigi i in fkelendiginden olacak, biraz kindar bir sesle: - Simdilik kalbinizi merhametle doldurmak i in agzinizi tat-lilastinn, dedi. Et ti

rnaktan ayrilmaz denir ve bunun anlami da budur. Dul kadin birden fkeyle k p rd . - B yle bir seyi nasil s yleyebiliyorsunuz, Peder? Vershinin evi yandigi zaman beni ipe baglayarak alevlere s r klemek istediler. Sandigima l bir kedi koydular. Her esit a diligi yapmaya kalktilar. Semyon Yakovlevich birden elini sallayarak haykirdi. - Defedin sunu! Defedin sunu!... Zango la gen ocuk bizim bulundugumuz b l me kostular. Zango kadini kolundan yakaladi. Kad in korkudan sinerek kapiya dogruldu. Arkasinda kalan ve ocugun getirdigi sekerler e bakti. Semyon Yakovlevich, geride kalan usagin birine haykirdi. - B irini geri alin!... Usak digerlerinin arkasindan firlayip salondan ikti. Biraz sonra usak, salona gird iler; ellerinde kadina verilmis olan sekerler vardi. Bununla beraber, kadin seker i beraberinde g t rmeyi basarabilmisti. Kapinin yanindaki kalabaligin i inden biri haykirdi. - Semyon Yakovlevich!... R yamda bir kus g rd m... Mavi bir karga. Suyun i inden ikarak a levlerin arasina daldi. Bu r yanin anlami nedir, acaba? Semyon Yakovlevich: - Don demektir, dedi. Bizim grubumuzdaki o sulu kadin yine basladi. - Semyon Yakovlevich, bana neden cevap vermiyorsun? Seninle uzun zamandan beri i lgileniyorum. 393Semyon Yakovlevich, yere diz km s olan toprak sahibini isaret ederek: - Ona sor, dedi. Manastirli rahip, kendisine bakilarak s yleneni yerine getirmek zere toprak sahibin e yaklasti. - Ne gibi bir g nah islediniz? Bir sey yapmaniz buyrulmus muydu? Toprak sahibi boguk bir sesle cevap verdi. - D v smemem, ellerimi serbest birakmamam buyrulmustu. Rahip sordu: - Bu buyrugu yerine getirdiniz mi? -Yapamadim! G c m baskin ikti. Semyon Yakovlevich, ellerini sallayarak haykirdi. -Defedin, defedin! S p rge sopasini kullanin! S p rge sopasi!... Toprak sahibi verilen emrin yerine getirilmesini beklemeden ayaga firladi ve kos arak salondan ka ti. Rahip, yere d sm s olan on rublelik altini alirken: - Altin bir sikke d s rm s, dedi. Semyon Yakovlevich, zengin t ccari g stererek: - Ona verilsin! dedi. T ccar itiraz etmeye cesaret edemeden altini aldi. . Rahip kendisine h kim olamadan: - Altin altini eker, dedi Semyon Yakovlevich, birden Maurice Drozdov'u isaret ederek: - Ona sekerli bir ay verin! dedi. Usak ayi koydu ve yanlislikla burnunun ucundan kelebek bir g zl k sarkan gence verece k oldu. Semyon Yakovlevich, onun hatasini d zelterek: 394 - Uzun boyluya, uzun boyluya! diye haykirdi. Maurice kendisine uzatilan ayi aldi ve askerce bir selam verdikten sonra i meye bas ladi. Neden oldugunu bilmiyorum; ama, grubumuzdaki herkes kahkahalarla g lmeye bas ladi. Lisa, birdenbire Maurice Drozdov'a: - Derim ki, dedi. Biraz nce diz km s duran bayin yerine diz kmen gerekmez mi? Drozdov, saskinlikla ona bakti. Lisa birden inat i, heyecanli bir tavirla abuk abuk konusarak: - L tfen, bana b y k bir yardimda bulunmus olacaksiniz, dedi. Buraya bakin, Maurice. D erhal diz kmelisiniz. Sizin diz kt g n z g rmeliyim. Eger su anda diz kmeyecek olursan bir daha g rmem. B yle yapmanizi, b yle davranmanizi istiyorum! Lisa'nin b yle konusmasi ile ne demek istedigini bilmiyorum; ama, b y k bir sinir kriz

ine tutulmus gibi, hi bir sey dinlemeden inatla direniyordu. Asagida da g recegimiz gibi, Maurice Drozdov, Lisa'nin son zamanlarda ok siklasan bu sinir n betlerinin, k endisine y neltilmedigini ( nk , onun kendisine olan saygisindan en k k bir kuskusu bile y ktu), biliyordu. Bu sinir n betlerinin, bilin siz bir nefretten dogdugu inancindaydi . ay fincanini, hi sesini ikarmadan arkasinda duran yasli bir kadina verdi, parmaklig in kapisini a ti ve buyur edilmemis oldugu halde Semyon Yakovlevich'in yanina gird i. Tam odanin ortasina gelince herkesin g z n nde diz kt . Lisa'nin, grubun i indeki bu k , k k d s r c talebinin, onun ince ruhunu pek sarsmis oldugundan eminim. Belki de, kendisi i bu kadar kisinin g z n nde k k d s rd g nden t r Lisa'nin utanacagini d s nm st . Dog , hi kimse, bir kadini b ylesine bir y ntemle yola getirmeye cesaret edemezdi. Y z ndeki magrur anlam ve uzun boyuyla ok g l n g r n s vardi. Ama, 395bizim gruptakilerden kimse onun bu g l n haline g lmek cesaretini g steremedi. Onun be klenmedik bu hareketi herkesi etkilemisti. Sanki s zbirligi etmis gibi, herkes d n p L isa'ya bakti. Semyon Yakovlevich: - Kutsal yag! Kutsal yag!... diye mirildandi. Lisa'nin birden y z sarardi ve kosarak parmakligin arkasina ge ti. Bundan sonra, pek a buk bir sahne ge ti. Lisa, b t n g c yle Drozdov'un kolundan tutmus onu yerden kaldirmaya a lisiyordu. Bir yandan da, kendini kaybetmiscesine: - Kalkin! Kalkin! diye haykiriyordu. Hemen kalkin! Hemen simdi!... Diz kmeye nasil cesaret edebiliyorsunuz?!.... Drozdov agir agir dogruldu. Lisa, onun kolundan tutmus y z ne bakiyordu. G zlerinde de hsetli bir korku vardi. Semyon Yakovlevich yine mirildandi. - Hos-bakislar! Hos-bakislar!.. Lisa, nihayet Drozdov'u ekerek parmakliktan disari ikardi. Grubumuzda bir kipirdan ma oldu. Bizim arabadaki kadinlardan biri, durumu d zeltmek istemis olacak ki, cil veli bir tavirla ve y ksek sesle: - Ne olur, Semyon Yakovlevich, dedi. Bana bir sey buyur-mayacak misiniz? Oysa, s ize ne kadar g veniyordum. Semyon Yakovlevich birden fkeyle kadina d nd . ok uygunsuz bir dille: - Su kadini defedin!... defedin!... diye haykirdi. Korkun bir a iklikla tane tane s ylemisti. Kadinlarimiz igliklarla kapiya dogru kosust ular; erkeklerse katila katila g l yorlardi. Semyon Yakovlevich'i ziyaretimiz de b yle ce son bulmus oldu. S ylenenlere bakilacak olursa, orada esrarli bir olay daha ge misti. Daha dogrusu, b u ziyareti b ylesine ince ayrintilari ile anlatmamin nedeni, bu olayi anlatabilmek i indi. 396 Herkes hep birden kapiya kostugunda, Maurice Drozdov, Lisa'nin kolundan tutmus k apiya dogru y r m st . Tam o sirada, Lisa'nin Stavrogin'le y z y ze geldigini s yl yorlar. Su da hatirlatmaliyim ki, pazar g nk olaydan bu yana bir ok kez karsilasmislar; fakat, a ralarinda uzun boylu bir konusma ge memisti. Kapida karsilasmalarini g rd m; bir an i in ikisi de duraladilar. Birbirlerini garip bir tavirla s zd ler. Fakat kalabalik y z nden iyi g rmemis olabilirim. Ama, iddialara g re, Lisa onunla karsilasir karsilasmaz el ini kaldirmis ve tokat atmak zereyken Stavrogin, atik bir hareketle geri ekilmisti . Belki de bunun nedeni, Stavrogin'in biraz nce olan olaydan t r alayla bakmasi olabi lirdi. Dogrusunu s ylemem gerekirse, ben hi bir sey g rmemistim. Ama herkes g rd g n iddia e iyordu. Oysa, o anki kargasalikta, b yle bir seyi kimsenin g rmesi m mk n olamazdi. O za manlar buna inanmayan bir ben vardim. Bununla beraber, d n ste, Nicholas Stavrogin'i n renginin biraz soluk oldugunu hatirlarim. *** Hemen hemen bu olayla ayni anda, yani ayni g nde, Bay Verkhovensky ile Bayan Stavr ogin nihayet bulusmuslardi. Bayan Stavrogin, onunla g r smek istedigini defalarca ha ber vermis olmakla beraber, her nedense daima bu g r smeyi ertelemisti. Bulusmalari Skvoreshniki'de oldu. Bayan Stavrogin, sehir disindaki bu evine biraz sinirli ve endiseli olarak gelmisti; bir g n nce, ta-sarlanan b y k eglencenin Maresal'in evinde, yapilmasina karar verilmisti. Fakat abuk karar vermeye aliskin olan Bayan Stavro gin, o eglenceden sonra, Skvoreshniki'de b y k bir eglence tertiplemeye ve b t n sosyete yi agirmaya karar verdi. B ylece, herkes kimin evinin daha uygun ve b y k oldugunu anla

yacakti. Genel olarak, Bayan Stavrogin taninmayacak kadar degismisti. Sanki yeni den dogmustu; eski, ulasilmaz 'y ce kadin' (Stepan Verkhovensky'nin s z yd bu) gitmis, yerine simarik bir sosyete kadini gelmisti. 397Bununla beraber, bunun sadece bir g r n s olmasi da muhtemeldir. Sehir disindaki bu bos eve gelir gelmez, sadik k hyasi Alexey Yegorych ve dekorasy on islerinde ok tecr beli olan Foma'yla beraber evin b t n odalarini teker teker dolasm isti. Hemen planlarin tartismasina basladilar; sehirdeki evden hangi mobilyanin getirilecegini; hangi resimlerin asilacagini; nerelere asilacagini; limonluktan hangi i eklerin getirilecegini ve nerelere konulacagini; perdelerin nerelere asilac agini, b felerin nerelere konacagini; ka b fe gerektigini tartistilar. Iste tam bu si radadir ki, aklina Bay Verkhovensky'ye arabasini g nderip onu agirtmak geldi. Bay Verkhovensky, daha nceden bildigi ve onun b yle ani agrilarina alisik oldugu i in hazirdi. Arabaya binerken b y k bir dindarlikla ha ikardi; bug n kaderi tayin olacakti. Bay Verkhovensky geldiginde, dostunu, b y k salonda, duvardaki cumbanin i ine yerlesti rilmis kanepenin n ne ekilmis mermer masanin basinda, elinde kalem k git otururken bul du. Foma, galeriyi, pencerelerin y ksekligini l erken Bayan Stavrogin de onun s yledigi l leri yaziyordu. Isini birakmadan Bay Verkhovensky nin mirildanarak selamina karsi lik vermesine aldirmadan yanina oturmasini isaretle anlatti. Bay Verkhovensky bu olayi bana s yle anlatiyordu: - Hislerime h kim olarak tam bes dakika oturup bekledim. Sanki karsimdaki yirmi yi ldir tanidigim kadin degildi. Her seyin bitmis oldugu inanci, bana onu bile sasi rtan bir g verdi Yemin ederim ki, son anlardaki sogukkanliligim onu bile sasirtmis ti. Bayan Stavrogin kalemini masanin zerine atti ve birden Bay Verkhovensky'ye d nd . - Bay Verkhovensky, burada is g r smek zere bulunuyorsunuz. Parlak ve s sl s zler hazirlad iginizi biliyorum; ama. konuya girsek iyi olacak sanirim. Siz de b yle d s nm yor musun az? Bay Verkhovensky saskinligindan irkilmisti. Elindeki kozlari d kmekte ok acele etmi sti. Bunun devami acaba nasil olacakti? 398 Bayan Stavrogin abuk abuk konusarak devam etti: - Durun. Bir sey s ylemeyin. nce ben konudayim, sonra siz s ylersiniz. Ama yine de, b ana s ylenecek bir seyiniz oldugunu sanmiyorum ya, neyse. Yillik bin iki y z rubleli k gelirinizi, hayatinizin sonuna kadar vermeyi, kutsal bir g rev olarak kabulle-ni yorum. Belki de kutsal bir g rev degildir; ama, basit bir anlasmadir. B ylesi daha d ogru, degil mi? Eger arzu edecek olursaniz bunu yazarak da yapabiliriz. l m m halinde gerekli b t n nlemleri aldim. Fakat simdilik, oturacaginiz evin bakimini ve hizmet ile rinizin teminini zerime aliyorum. Bunu paraya evirecek olursaniz, yillik bin bes y z ruble eder, degil mi? Bu yilliginiza y z ruble daha ekleyerek yuvarlak hesap yapac agim. Bu miktarin size bir yil yeterli oldugunu bilirsiniz, degil mi? Az da sayi lmaz, degil mi? Tabii, zel durumlar olursa, size ayrica para verebilirim. Bu baki mdan, parayi pesin olarak alin, hizmet ilerimi bana geri verin ve arzu ettiginiz g ibi, istediginiz yerde yasayin... Petersburg' da, Moskova'da, Avrupa'da ya da se hrimizde bir yerde oturabilirsiniz, ama benim yanimda degil. Anladiniz mi ? Bay Verkhovensky agir agir ve h z n dolu bir sesle: - Bundan kisa bir zaman nce, ayni dudaklardan, yine ayni abuklukla ve inatla bazi istekler d k lm st , dedi. Bu isteklere boyun egmis ve arzu edildigi i in 'gopak' oynamist im. Oui, la comparison peut tre permise. C'etait comme un petit cosak du Don, qui sautait sur sa propre tombe (Bir mukayese yapalim. Sanki kendi mezari st nden atla yan k k bir kazak gibiyim.) Simdi de... -Durun, efendim. ok f azla konusuyorsunuz. Dans etmediniz; ama, bana, yeni bir kr avat takmis, s slenmis p slenmis olarak geldiniz. Inanin ki evlenmeyi siz de ok istiy ordunuz. Y z n zden anlamak m mk nd r. Fakat y z n zdeki anlamin, o zaman ok irkin oldugunu bilirim. Bunu o zaman s ylememis olmam, sadece kibarligimdan t r yd . Ama siz, evlenecegi niz kiz ve hakkimda yazdiklarinizi d s n n bir kere. Bununla beraber, kizla yine de ev lenmeye hazirdiniz. Simdi durum bambaska. Hem 399mezarinin st nden atlayan k k kazagin bununla ne ilgisi var? Bunun nasil bir benzeti s oldugunu anlayamadim, dogrusu. Tersine, ne kadar uzun yasarsaniz, ben o kadar memnun olurum. - D sk nler evinde mi?

- D sk nler evi mi? Yilda bin ruble geliri olan bir insan d sk nler evine gitmez. S z n n burasinda g lerek: - Oh, simdi anladim, dedi. Peter, d sk nler evi hakkinda k k bir saka yapmisti. Ulu Tanr im!.. Ger ekten dikkate alinmasi gereken bir d sk nler evi var, tabii. Orasi en soylu kisiler i indir. Orada, albaylar varmis. Hatta, bir general oraya gitmeyi d s n - yormus . Elinizdeki b t n parayla oraya gidecek olursaniz, rahat eder ve istediginiz kadar usak bulursunuz. Orada bilimsel alismalariniza da devam edebilirsiniz. Hem oyun a rkadasi da bulabilirsiniz. - Passons (ge elim) Bayan Stavrogin kaslarini atti. -Passons mu? yleyse s yleyeceklerim bu kadar. Size durumu bildirdim. Bundan b yle art ik ayri yasayacagiz. -Hepsi bu kadar mi? Yirmi yildan arta kalanlar sadece bu kadar mi? Ayrilisimizda ki son s z n z bu mu? - Duygulu konusmayi ok seviyorsunuz, Bay Verkhovensky. Artik b yle konusmalarin mod asi ge mis, diyorlar. Kaba, ama basit konusuluyor, simdi. Yirmi yili bir kere dili nize dolamissiniz! Karsilikli bencillikle ge mis yirmi yildan baska bir sekilde s z edilemez. Bana yazdiginiz her mektup, benim i in degil, edebiyat tarihine ge mesi i in yazilmis. Siz bir dost degil, g zel yazmayi seven bir insansiniz, o kadar. Dostlu k, ger ekten b y k bir kelimedir. Ger ekte, dostluk, iki kisinin i ini birbirlerine d kebilm esidir. - Tanrim, s ylediklerinizde, baska insanlarin s zleri o kadar ok ki!... Ezbere biline n seyler!... Sizi de kendilerine benzetmisler!... Siz de mutluluktan sarhossunuz ! Siz de g nese karsi kah400 kahalar atiyorsunuz! Chere, chere, zg rl g n z onlara ne karsiliginda sattiniz? Bayan Stavrogin fkeden ilgina d nd . - Baskalarinin s ylediklerini tekrarlayan bir papagan degilim. Bunlarin arasinda b ana zg s zlerin de bulunduguna inanabilirsiniz. Su s z ettiginiz yirmi yil benim i in ne yaptiniz? Sizin i in getirttigim kitaplara bakmami bile istemediniz. Ayrica, cilt i ye g nderilmeselerdi hi a ilmadan kalacaklardi. Benim nderim olmanizi istedigim ilk yi llar, okumak i in bana ne verdiniz? Daima Kapfig. Kapfig'den baska bir sey vermiyo rdunuz. Benim k lt rl bir kadin olmami istemiyor ve elinizden geldigi kadar beni balt alamaya alisiyordunuz. Oysa, g lenler sadece size g l yorlar. Dogrusunu s yleyeyim, sizi sadece bir edebiyat elestirmeni olarak kabul etmistim. Bundan da ileri gidemedin iz. Petersburg'a giderken, aylik bir dergi yayimlamak istedigimi s yledigimde, mag rur bir tavirla y z me garip garip bakmakla yelindiniz. - Yanlissiniz, yanlissiniz. O zamanlar pesimize d s lmesinden korkuyorduk... - Yanlissiniz, yanlissiniz. O zamanlar pesimize d s lmesinden korkamazdiniz. Hatirla rsaniz, k lelerin serbest birakildigina dair haber yayildiginda, subatti; korku i in de bana kosmustunuz. Yayimlanmasi d s n len aylik dergi ile hi bir iliskiniz olmadigini; gen lerin size degil, bana gidip geldiklerini; sizinse evimde kalan bir gretmen ol dugunuzu bildiren bir mektup yazip vermemi istediniz, yle degil mi? Hatirladiniz mi? Daima kusursuz bir insan oldugunuzu g stermek istersiniz, Bay Verkhovensky. Bay Verkhovensky aglamakli bir sesle: - O sadece bir anlik zayiflikti, dedi. Baska bir sey degil. B yle nemsiz bir sey i in mi dostlugumuzu yikacagiz? Bu kadar uzun yillardan beri bizi baglayan baska bag lar da olmadi mi? -- Her seyi ok abuk hesapliyorsunuz. Beni daima size karsi bor lu birakmak istiyorsu nuz. Avrupa'dan d nd g n zde, bana te401peden bakmaya basladiniz ve tek kelime s ylememe imk n vermediniz. Oysa, Avrupa'y a gidip d nd g mde, Madonna'nin bende biraktigi izlenimlerden s z ettigim zaman, beni di nlemediniz; beyaz kravatiniza bakarak, duygularimi nemsemeden s ylediklerimi k mseyerek , biyik altindan g ld n z, - yle degildi... yle olmasa gerek... J'ai oublie (unuttum). - Evet, yleydi. Zaten bana karsi v nebileceginiz bir sey de yoktu. nk , s ylediginiz her ey t m yle sa maydi. Simdi kimse, hi kimse, Madonna'dan heyecanlanmiyor. Yasli, eski ka fali ihtiyarlardan baska kimse, onun i in kafa patlatmiyor. Bu kanitlanmistir. - Kanitlanmis mi? - Hi bir ise yaradigi yok artik. Bir testi, i ine su konuldugu s rece yararlidir. Bu k

alem degerlidir; nk , yazi yazabilirsin, ama Madonna sadece alelade bir kadin y z d r ve d ogada y zlercesi bulunabilir. Bir elma resmi yapin ve yanma da ger ek bir elma koyun ... hangisini alirdiniz? Hi d s nmezdiniz, degil mi? Iste simdi b t n varsayimlar, zg r bir arastirma isigi altinda renkleniyor. - Anliyorum, anliyorum. - Alayla g l yorsunuz. rnegin, sadaka zerine ne d s n rs n z? Oysa, sadaka vermekten duyula k, ahlaksizca duyulan bir zevktir. Zenginler, sadaka vermekle zenginliklerini an larlar. Fakir bir insan karsisindaki g c n anlar. Sadaka, vereni de alani da bozar. st elik amacina da varamaz insan. Sadaka, yoksullugu k rlestirmekten baska bir ise ya ramaz. alismaktan ka inan tembel insanlar, kazanma hirsiyla kumar masasinin etrafin i alan kumarbazlar gibi, kazanma abasi i indedirler. Tabii, bu sadece bos bir umutt ur. te yandan nlerine atilan birka bakir para, y z kiside bir kisiyi bile memnun etme z. Hayatiniz boyunca, acaba ka para sadaka verdiniz? Ka para bagista bulundunuz? E minim ki birka kurustan fazla degildir. Son kez verdiginiz bir seyi hatirlamaya al isin. Iki yil nce miydi? Belki de d rt yildir. Bagirip agirmaktan 402 baska bir is g rd g n z yok. Sadaka vermeyi, yasayla ortadan ka-dirmalari gerekir. Yeni rejim kuruldugunda artik fakir insan diye bir sey kalmayacak ortada. -- Ah, baskalarinin s zlerini nasil da tekrarlayip duruyorsunuz!... Simdi de ortay a yeni bir rejim ikti, ha? Mutsuz kadin, Tanri yardimciniz olsun! -Evet, efendim, simdi de ortaya bu ikti. Simdi herkesin bildigi d s nceleri, benden ze nerek sakladiniz. Hem de bunu sirf, beni ekemediginizden, beni avcunuzun i inde tut abilmek i in yaptiniz. Julia Lembke bile benden ok ilerde. Ama, artik g zlerim a ildi v e her seyi daha a ik olarak g rebiliyorum. Sizi, elimden geldigi kadar savundum, efe ndim. Herkes sizin su lu oldugunuzda fikir birligi ediyor. Bay Verkhovensky yerinden kalkarak: - Yeter artik, dedi. Yeter. Size baska ne diyebilirim ki? T vbe edin dememi beklem ezsiniz, degil mi? - Bir dakika oturun, efendim, l tfen. Size sormak istedigim baska bir sey daha var . Edebiyat matinesinde bir par a okumak zere davet edildiniz. Bunun sorumlusu benim . Ne okuyacaginizi s yleyin, l tfen. -Sizin d s ncelerinizde bir bardak ya da bir kalem kadar degeri olmayan, krali eler kr ali esi, insanligin yk s , Sistine Madonna' sim okuyacagim. Bayan Stavrogin h z nl bir tavirla: - Her halde tarihten okumazsiniz, degil mi? diye sordu. Aksi halde sizi dinlemey eceklerdir. Madonna'yi d s n yorsunuz!... Herkesi uyutacak olduktan sonra, ondan s z etm enizin bir degeri kalir mi dersiniz? Sizi temin ederim ki, Bay Verkhovensky, b t n b unlari sizi d s nd g m i in s yl yorum. Ispanya tarihinden, orta aglara ait, kisa ama ilgi e bir saray olayini, ya da ufak tefek olaylari kendi g zel s zlerinizle s sleyip okusani z daha iyi olmaz mi? O aglarda, saraylar, g zel kadinlar ve zehirlemeler km s 403derler. Karmazinov, Ispanya tarihinden hos bir sey bulup oku-yamamanizm ok gar ip olacagini s yl yor. -Karmazinov, kendisini yazarak t ketmis olan o budala benim i in bir konu ariyor, ha !... - Karmazinov hemen hemen ulusal bir degerdir!... ok k stah a konusuyorsunuz, efendim! ... - Karmazinov'unuz, degersiz ve igren bir kocakaridir. Chere, chere, ne zamandan b eri onlarin esiri oldunuz? Oh, Tanrim!.. - Kendini begenmisliginden nefret ederim; ama, st n zek sini da takdir ederim. Elimde n geldigince, dilimin d nd g kadar sizi savunmus oldugumu bir kere daha s ylerim, efend im. Kendinizi g l n , can sikici bir insan olarak bellemenizden elinize ge en ne olacakt ir? B yle yapacaginiza, eski kusagin bir temsilcisi olarak, dudaklarinizda magrur bir g l msemeyle k rs ye ikin. Elinizden geldigi kadar, b t n zek nizi kullanarak birka egl i fikra anlatin. Yasli olmaniz, ge mis y zyilin insani olmaniz, onlardan geri kalman iz ne ifade eder? B t n bunlari siz kendiniz de itiraf etmez miydiniz? Eski devrin b ug ne kadar gelen, sevimli, iyi kalpli ve zeki bir adami oldugunuzu derhal anlayac aklardir. Kisacasi, eskiden kalmis olmakla beraber, b y k yetenekleri olan bir kimse oldugunuzu anlayacaklardir. Rica ederim, beni kirmayin!.... - Chere, yeter! Benden istemeyin, yapamam. Madonna'dan s z edecegim. Ya onlari sil ip s p recek, ya da beni ezip yok edecek b y k bir firtina koparacagim.

-Sizi yerle bir edecegi ger ek, Bay Verkhovensky. - Bu da benim kaderim olur. Elinde makas, y ce lk n n tanrisal y z n esitlik ve kiskan lik una par alamak i in merdivenlere tirmanan k leden s z edecegim onlara. Varsin herkes nef retle ansin beni, hem sonra... sonra... - Sonrada sizi akil hastanesine kaldiracaklardir. - Belki de. Ama ne olursa olsun, yensem de yenilsem de, o aksam boh ami sirtima vu rup, varimi yogumu , b t n armagan404 larinizi, bana bagladiginiz yillik geliri, vaat ettiginiz b t n mutluluklari tepecek , mr m n geri kalan yillarini bir t ccarin evinde gretmen olarak ge irmek ya da bir duvari n kenarinda a liktan lmek zere buralari terk edecegim. S yleyeceklerim bu kadar. Alea jacta est! Yani, ok yaydan ikti bir kere! fkeyle yerinden kalkti. Bayan Stavrogin g zlerinden ates p sk rerek yerinden firladi. -Size inandim, dedi. B yle sa ma sapan bir yk yle evimin ve benim serefimi ayaklar alti na alacaginizi biliyordum, zaten. T ccarin evinde gretmenlik yapacaginizi ya da bir duvar dibinde leceginizi s ylerken, ima etmek istediginiz neydi? Nefretten ve ifti radan baska hi bir sey yok b t n s zlerinizde! .. - Beni daima asagi g rd n z. Ama, hanimina sadik bir s valye gibi bitirecegim... sizin d s n celeriniz benim i in daima her seyden degerli olmustur. Bu andan itibaren hi bir sey i kabul etmeyecek, ikar g zetmeden sizi sayacagim. -Ne kadar budalaca bir sey!... - Bana hi bir zaman saygi duymadiniz. Binlerce zayif tarafim olabilirdi. Evet, siz i s m rd m; nihilizm dili ile konusuyorum; fakat, s m rmek, hi bir zaman davranislarimin ilk eregi olmamistir. Bu kendi kendine oluverdi; ben de nasil oldugunu bilmiyorum. Aramizda yemekten daha y ce bir seyler oldugunu d s n rd m hep. Hi bir zaman, evet, hi bir za an bir al ak olmadim. Durumu d zeltmek amaci ile artik yola koyulmaliyim. Yilin sonu na dogru, sonbaharin sonuna dogru, kirlari sis kaplarken, yollar r zg rdan inlerken y r yecegim, y r yecegim... fakat daima yeni kaderime dogru y r yecegim... Temiz bir askla dolu, Tatli r yalarina sadik.... Oh, elveda, r yalarim. Yirmi yil! Alea jacta est! Yani, ok yaydan ikti!... 405Birden g zlerinden bosalan yaslar yanaklarindan s z lmeye baslamisti. Sapkasini ald i. Bayan Stavrogin kendisine g l kle h kim olarak: - Latince anlamiyorum, dedi. Kim bilir belki o da aglamak istemisti, ama kaprisi ve gururu bir kere daha ona h kim oldu. - Yalniz bir sey biliyorum, dedi. B t n bunlarin ocukluk olduklarini biliyorum. Benci llikle dolu tehditlerinizi hi bir zaman yerine getiremezsiniz. Hi bir yere gidemezsi niz. Hi bir t ccarin yaninda hoca olmayacaksiniz. G nlerinizi, benden alacaginiz yilli k gelirle, hi bir ise yaramaz dostlarinizi sali g nleri kabul ederek, yine benim ell erimde ge ireceksiniz. Iyi g nler, efendim. -Alea jacta est!.. , Bu s z yerlere kadar egilerek s ylemisti. Eve d nd g zaman heyecandan lecek gibiydi. 406 TEKI YAYINEVI 939-97 TEKI KLASIK Roman YAPIM teki Ajans KAPAK TASARIMI Arif Turan REDAKT R Celal Inal BASKI ve CILT Emel Matbaasi BIRINCI BASKI 1994 IKINCI BASKI 1996 TEKI, A i Yayinciligin kurulusudur.

Y NETIM YERI Mediha Eldem Sokak 52/1 " 06421 Kizilay/ANKARA Tel: 312 435 38 33 Fax: 312 433 96 09 ISBN 975-7782-57-2 F

You might also like