Professional Documents
Culture Documents
Untitled
Untitled
Arda Denkel
METİS YAYINLARI
Binbirdirek Sok. 5/3
Cağaloğlu / ISTANBUL
...Araştırmamız için zorunlu olan, onu ilerlettikçe
çözmeyi umduğumuz sorunları dilegetirmek yanısıra,
öne sürüle.nlerin geçerli yönlerinden yararlanıp yanlışlık
[,p,.rım:Ja'(fl, kaçınabilmek amacıyla, bu konuda bizden ön
ce düşünce yürütmüş olanların görf,işlerini ele almaktır.
Aristoteles, De Anima, 1.2.403b.20
iÇiND EKiLER
Sayfa
Önsöz 7
I. OZDEŞLIK 11
II. uz 79
9. Değişim 79
10. Özcülüğe Karşı 85
11. Tür Kavramı 93
12. Olanaklı Evrenler 105
13. Kripke'nin özcülüğü 113
Kaynaklar 173
Terimler 177
Kavra.mlar Dizini 178
Adlar Dizini 180
Nilda için
ÖN SÖZ
A.D.
ErenJcöy, 1985.
BİRİNCİ KİTAP
• •
Ozdeşlik
2. Bireyleşim9
Nesneler temelseler ve olaylar da onlar üzerinde oluşu
yorsa, nesnelerin, 'evrenin yapıtaşları olduklarını öne süre
biliriz. Nesneleri yok etmek evreni yok etmek olurdu. Şimdi
varolan evren, onu şimdi oluşturan nesnelerin şimdi içinde
oldukları karşılıklı ilişkilerle belirlenir. Aynı nesnelerden de
ğişik bileşimler ve değişik karşılıklı ilişkilerle, şimdi varo
landan ayrı, sonsuz sayıda olanaklı evrenler oluşabilirdi. An
cak şimdi varolan olsun, bu olanaklı evrenler olsun, her biri
aynı yapıtaşlarından oluşuyor, olacaktı. Hem evrenin yapı
taşlarından' oluşması, hem de bu yapıtaşlarının birbirleriyle
karşılıklı ilişkiler içind� bulunmaları (ya da özdeş veya fark
lı öbekler meydana getirmeleri) nesnelerin çokluğunu ve bir
birlerinden ayn olmalarını zorunlu kilar. 9a Bu koşul yerine
gelmeden ne yapıtaşları ne de bunların ilişkileri sözkonusu
olamaz. Nesnelerin birbirlerinden ayrı tik eller, tek başlarına
varlık taşıyan bireyler olmaları, evrenin 'bil?iğimiz gibi ol
masının zorunlu koşuludur. Bu bağlamda tikel ya da birey
lerin varlığı açısından 'büyük önem taşıyan bir soru beliri
yor. Nesnelerin oldukları bireyler, olarak varolmalan han
gi ilkeye göredir? Nesneler hangi ilkeye göre bireyleşirler?
Bir başka dilegetirişle, bir nesne evrenin geri kalan bölümün
den hangi ilkeye göre ayırt edilir? Bir nesnenin başka nes-,
nelerden ayrı olması nedir? !ş�e bütün bu sorular klasik bir
· varlıkbilim sorunu olan bireyleşimi belirler.
Bireyleşimin varolabilmenin bir mantıksal koşulu oldu
ğunu şöyle ortaya koyabiliriz : A gibi bir nesnenin tek ba
şına varolabilmesi için onun B gibi herhangi başka bir nes
neden ayn olması gerekir.. Çünkü böyle değilse, A, B'den
ayırt edilemeyeceğine, yani bireyleşemeyeceğine göre A'nın
tek başına, birey olarak varolduğu da söylenemeyecektir.
Bunun varlıkbilimsel düzeyde geçerli olduğ\1 ve bu düzeyin
de nesnelerin algı ve bilgi açısından ayırt edilebilirliklerin
den bağımsız olduğu açık olsa gerek.
Bireyleşim sorununu karşılayan çözüm, beraberinde bir,
tıyor. Eğer ilke özdeşlik için yalnızca bir zorunlu koşul sap
tıyor olsaydı, tartışmalı olmayacaktı. Çünkü özdeş olan iki
nesnenin hiçbir değişikliği olmayacağı, yani tüm nitelikleri·
nin bütünüyle benzer olacağı kuşku götürmez bir biçimde
· doğru olsa gerek. Ortak olmayan nitelikler taşıyan, başka
pir deyişle değişik olan nesneler özdeş olamaz; zorunlu ola
rak ayndırlar. Ayn olmadıklarını öne sürmek çelişkisizlik
ilkesini zedeleyecektir. Özdeş olduğu söylenen nesneler, bu
na göre bir tek nesne olacağından, değişik olmaları, aynı ni
teliği aynı nesnenin hem taşıyıp hem de taşımadığı sonucu
içerecek, böylece de çelişik olacaktır. ı oa.
Leibniz'in ilkesi Aristotetesçi yaldaşıma yalnızca yeterli
koşul yorumunda aykırı düşüyor. Buna karşılık, onun yeterli
koşul olarak bir mantıksal zorunluk oluşturmadığı, yani ye
terli koşul olarak her zaman doğru olmayabileceği öne sü
rülmüştür: Bütünüyle benzer niteliklerden oluşan iki ayrı
nesne düşünc�si çelişik değildir. Örneğin, fabrikadan yeni
çıkmış aynı mod�lden iki kalem ya da arabanın en ince ay
rıntılarına dek benzer olduklarını çelişkiye düşmeden düşü
nebiliyoruz. 11 Leibniz böyle bir düşünceye iki aşamada kar
şı çıkıyor. Clarke ile yazışmalarında, 12 bütünüyle özdeş gibi
duran iki nesnenin gerçekte değişik olduklarını kavramak
için yapılması gerekenin bunları daha yakından incelemek
olduğunu vurgular. Birbirine çok benzeyen iki kalemi daha
ince ayrıntıyla, örneğin mikroskop altında ·inceleyecek olur
sak, aralarında birçok başkalık görürüz, Leibniz'e göre. Bir
ormandaki ağaçların yapraklarının hiçbiri öbürüne bütünüy
le uymaz;· yeterince ayrıntıyla bakıldığında, bir süt damla
sının bile bir başkasına tam olarak benzemediği görülür.
Buna verilen Aristotelesçi yanıt, nitelikleri ortak (ya da
çok benzer) olan iki ayn nesne bulmadaki deneysel güç
lükler bir yana, bu kavramın, düşüncenin çelişik olmadığı
dır. Eğer çelişki yoksa, bu bir mantıksal olanaklılıktır. Max
lOa) Apaçık bir doğruluk olan zorunlu koşul yorumundaki ilke, kimi
yerde, tartışmalı olan Leibniz'in kendi yeterli koşul yorumundan
ayırt edilebilmesi amaciyla, «Özdeşlerin Ayırtedilmezliğb (indis
cernibility of indenticals) diye adlandırılmaktadır. Bkz. David Wig
gins, Sameness and Substance, Oxford. Blackwell, 1980, s. 19;
Saul Kripke, Time and ldentity, yayımlanmamış seminer notta
n, 1978.
11) Bkz . Quinton, T,he Nature of Things, Routledge, 1973, s. 29.
12) G.W.F\. Leibniz, Philosophical Writings, London. Dent, 1934, s. 204.
ÖZDEŞLİK 23
ÖZDEŞLİK 27
3. özdeşlilk önermeleri
Bir nesnenin kendi kendisiyle özdeş olduğu, bir özdeş
lik önermesinde dilegelir. Özdeşliği ya belirli bir zaman aşa
ması, belirli bir zaman kesiti (örneğin şu an) için, ya da za
manlar arası bir başka deyişle de zaman boyunca dilegetiririz.
Örneğin «a, a'dır» gibi önermeler yanısıra, «a, a idiıt gibi
önermeler de kullanırız. Ancak özdeşliği dilegetiriş, yalnız
ca « a = a» gibi 21 analitik önermelerle olmaz. Bize verdiği
bilişi ve ortaya koyduğu savın değeri açısından «a = b» gibi
« sentetik» özdeşlik önermeleri analitik olanlardan daha il
ginçtir. « a = a» ve « a = b» gibi önermelerin anlamlarının ay
rılığını çözümsel bir değerlendirmeyle ilk ele alan düşünür
Frege olmuştur. 22 Bir uslamlama biçimini alan bu değerlen
dirme, adların anlam ve yönletimini ayırt etmeyen kuram
ların çürütülmesini .amaçlar. Frege'nin düşüncesi, sentetik
özdeşlik önermelerinin analitik özdeşlik önermelerine göre
daha çok bilişi vermelerini önermeleri,n anlamlarına bağ
lar.
« a = a» gibi bir önerme bir sorun doğurmuyor. Oysa
« a = b» sanki bir çeİişki dilegetiriyormuş gibi, iki ayrı nes
nenin özdeş olduğu bilişisini veriyor. Burada bir çelişkinin
sözkonusu olmadığı, yönletimi anlamdan ayırt etmekle an
laşılacaktır, diyor Frege. « a = b» anlamlı olduğuna göre, bu
önerme iki ayn şeyin özdeş olduğunu öne sürüyor olmamalı.
Yani «a» ve «b» aynı nesneye yönletim yapan, değişik an
lamlı değişik terimler olmalılar. Frege'ye göre bir terimin
anlamı, bu terimle bir önerme yapan kişinin belirli bir ti
kele yönletim yapmasına olanak veren bir bilişi içeriğidir.
Bu bilişi içeriğine uyan, nitelikleri bu içerikle çakışan ti
kel ise yönletilen nesnedir. «Sentetik» bir özdeşlik öner
mesi çelişik bir biçimde ayrı olanların özdeşliğini öne sür
mek yerine, daha önce iki ayrı nesne sanılan bir tikelin
özdeşliğinin anlaşılışını dilegetirir. Bir örnek düşünelim. Ça
lışma yerinizdeki iş arkadaşınız Hamdi beyi, sizinkine
benzer bir görev yürüten, gözlüklü, elli yaşlarında, ince
21) « a = a», «a, a'dır» veya «a, a idi) gibi önermelerin sembolik bir dile
getirişidir. Dipnot 15'te belirttiğimiz gibi, « = » imini, «ile özdeş
tir• anlamında kullanıyoruz.
22) «On Sense and Reference•, The Philosophical Writings of Gottlob
Frege, (çevirenler. Peter Geach ve Max Black), Blackwell, 1970, s. 56
r ÖZDEŞLİK 35
la ilişkisini saptar.
Zamanın akışı, kendini kalıcı nesneler üzerinde . meyda
na gelen olaylarla ortaya koyar. Kalıcı nesneler özdeşlikle
rini yitirmeden değişirler. 2 5a Özdeşliğini yitirenler de, böy
lece, varlıklarını yitirirler. Zaman içinde özdeşliğin bir fel
sefe sorunu olarak doğması, özdeşliğin değişime karşın süre
gidebilmesi nedeniyledir. Aynı kalıcı nesnenin zaman boyu
tundaki iki ayrı kesiti birbirinden şaşkınlık uyandıracak öl
çüde değişik olabilir. Bir başka deyişle, değişik zamansal bö
lümler, uzaysal bölümleri açısından da değişik olabilir. Bu
anlamda, dev yapılı bir sporcunun bir gün küçük bir bebek
olduğunu, eskilikten şimdi yırtık pırtık olan bir kitabın bir
zamanlar yepyeni ve parlak olduğunu, bugün önü camekanlı
bir dükkaı;ı olan bir yerin eskiden pencereli ve balkonlu bir
apartman 1 dairesi olduğunu söyleyebiliyoruz. Bütün bu ve
buna benzer durumlarda, düşüncemizi, o zaman ve şimdiki
değişik nitelikleriyle, aynı nesneden sözeden bir biçimde di
legetiriyoruz : Özdeş bir tek nesneye iki değişik durumunda
yönletim yapıyoruz. Şimdi ortada yanıt bekleyen şöyle bir
soru var. Nitelikleri aç�sından değişik olan iki nesne-aşama
sının zaman içinde tek bir özdeş nesne oluşturduklarını han
gi metafizik ya da varlıkbilimsel ölçüte göre öne sürebiliriz?
Bu özdeşlik hangi ilkeyle temelleniyor? Kimi durumlarda
inanı�maz boyutlara erişen değişime karşın özdeş kalınabi
liyorsa, bunu sağlayan nedir?
Bu soruları yanıtlamak, bir nesnenin zaman içinde öz
deş kaldığını söyleyebilmenin hangi zorunlu ve yeterli ko;.
şullara bağlı olduğunu araştırmaktan geçer. Bu doğrultuda
27a) Bkz. W.D. Ross, Ari�tle, New York: Meridian Books, 1959, s.
165-11>6.
ÖZDEŞLİK 41
ki, bu .zorunlu bir koşul mu? Aynı nesnenin iki ayrı zaman
aşamasını (iki ayrı zamansal bölümünü) aldığımızda, bun
ların aynı düzene uyması, parçalarının aynı plana göre bir
araya gelmiş olması zorunlu mu? Yapıları özdeş olmayan
ayrı aşamalardaki iki nesne özdeş olamaz mı? Bu soruların
y anıtı değişik ulamlardaki nesnelere göre değişiyor. Masa,
iskemle, saat, yapı, gibi nesnelerde plan ya da düzenin öz
deşliği, nesnenin zaman içinde özdeş kalışı için zorunlu ko
şuldur. Oysa canlılarda zaman içinde büyümeler, yapı de
ğişiklikleri gözlemliyoruz: Bir fidanla yirmi yıl sonraki ağaç,
tl!'f.ılla kelebek arasında, tanımayı bile olanaksızlaştıracak
ölçüde büyük değişiklikler var. Öte yandan kum yığınları,
bı:ılmumu parçaları, tunç külçeleri ya da mermer bloklarının
biçimlerini istediğimiz gibi değiştirebiliyor, yine de aynı nes
neyi korumuş oluyoruz. Demek ki, biçimin 'özdeşliği canlı
lar ve özdeksel bileşim türleri için zorunlu değilken, insan
yapısı nesnelerde (artefact) zorunlu. .
Özdeksel içeriğin özdeşliği nesnenin zaman içinde özdeş
kalması için yeterli midir? Yanıtlardaki çeşitlilik aynı bağ
famlarda bu kez ters yönde çıkıyor. Az yukarıda gördüğümüz
gibi i skemle, ev, TV alıcısı, yontu gibi insan yapısı ve par
çalımabilir nesnelerin yapı düzenini değiştirmekle nesneyi
o nesne olarak yok ediyoruz. Böyle durumlarda özdeksel
içeriği, ya da uzaysal bölümlerin kendilerini değiştirmediği
mize göre, bunların özdeşliği nesnenin özdeşliği için yeterli
olamamalı. «Bir oyuncak evi yapmada kullanılmış küpleri
al ıp onlarla oyuncak bir köprü yapacak olsam, bu oyuncak
köprünün oyuncak ev ile özdeş olmayacağı kesindir.» 28 Öte
yandan özdeksel içerik tunç külçeleri, mermer blokları ve
kum yığınları için -neredeyse analitik anlamda- yeterlidir.
Bu açıdan oyuncak ev ve köprünün aynı küp yığını olduk
ları söylenebilecektir. Canlılar için özdeksel içeriğin yeterli
olamayacağı açık olsa gerek. Bir saat önceki koyunla şim
di mezbahada parçalarına ayrılmış koyun eti, aynı uzaysal
bfüümlerden oluştuğu halde aynı koyun sayılamaz.
Uzaysal bölümlerinin özdeş kalması, zaman içinde nes
nenin özdeş kalması için zorunltı mudur? Tahmin edilebilece
ği gibi, yanıtlar burada d a nesne ulamlarına göre değişiyor.
Metal külçeleri ve balmumu parçalarını kapsayan ulamda
1
tE>rli ve zorunlu koşulu. Bunun «neredeyse analitik anlamda»
olması, bu tür nesnelerin kavram ve adlarının onlara içerik
oJan özdeksel malzemenin adından türetilmesinden kaynak
lanıyor. Eli Hirsch tür bildiren terimleri ikiye ayırıyor. :ııı
:Bunlardan biri bölümlü tür terimleri diye adlandırdığı ve
canlılarla yapay nesneleri kapsayan ulam. Hirsch'e göre, bir
tür teriminin bölümlü olması, onun bir nesneye uygulanabi
lir olmasının yine onun, nesnenin tüm uzaysal bölümlerine
de uygulanabilmesini içermiyor oluşuna bağlıdır. Öte yan
dan bölümlü tür terimlerinin uygulanamadığı nesneler
Hirsch'e göre özdek türü terimlerince kapsanır. Bir tür te
r iminin bu ulama bağlı olması, onun bir nesneye uygulana
blir olmasının bu nesnenin her bi r uzaysal bölümüne de uy
gulanabilirliğini içeriyor olmasına. bağlıdır. Su, kir, kum, öz
dek türüdür. «Birikinti», «yığın» , «külçe», «blok» gibi söz
cükler, Hirsch'e göre, bölümlendirici (articulator) terimler
dir. Bir bölümlendirici terimle özdek türü terimini bağla
makla bölümlenmiş özdek türü elde edilir ki, bu da özdek
parçalannı, yani canlılar ve yapay nesneler dışındaki cisim
kri dilegetirir. Su birikintisi, altın külçesi, kum yığını, taş
parçası, böyle cisimlerdir.
Özdek parçalan ya da cisimlerin özdeşliğinin daha ya
lın bir koşula bağlı olmasının .bir nedeni, nesne olarak biI
i�lev yüklenmemeleridir. Çünkü öbür ulamlardaki nesnele
rin işlevleri onlan bölümlendirir ve standart formlar oluştu
rur. Bir nesnenin görebileceği işl�v, onun uzaysal bölümle
rinin düzenine bağımlıdır. Bundan ötürü de yapay nesneler
ve canlılann zaman içindeki özdeşlikl�ri, foı:m.el değişiklik
lerden, parçaların biraraya gelişindeki başkalaşımlardan da
ha çok etkilenir. :ıııa öte yandan, her biçimsel değişim de
ozdeşliği etkilemez. Biçimsel değişim ile yapay ve canlı nes
nelerin özdeşlik açısından ilişkilerini ayn ayrı inceleyeceğiz.
Bu bölümü sonuçlandırmak için, özdek parçaları konusunda
Hobbes'un haklı olduğunu onayladığımızı belirtelim.
tışması için bkz. Eli Hisch, The Concept of Identıty, Oxford U.P.,
1982, s. 7-33.
ÖZDEŞLİK 45
z2 bl bl;
zı
a
bl
uı uı
31a) John Locke, Essay, Londra, 1690,, Book II, Ch. xxvii, Para 1. Locke
·
Zn
;/j/ u
and lndividuation, Milton Munitz (der.} New York U.P., 1971, s. 53.
37) Robert Coburn «ldentity and Spatiotemporal Continuity», Idenfüy
ÖZDEŞLİK 49
6. Dağllma
biliriz :
zaman
'\?"e C aynı anda var olan iki ayn teknedir. Bu örnek, yukarı
da gördüğümüz ve ödün çözümlerle barıştırılmaya çalışılan
sezgi ve kuram arasındaki gerginliği bir tek öyküde birleştirip
serimliyor.
7. Form-örneği
zı Z2
(l)
a
1
< � 1
b
4ı}) Bkz. Theodore Scaltsas, «The Ship of Theseus• Anal7sis XL, 1980,
s. 152-157.
ÖZDEŞLİK 67
8. · Canll Varllklar
oluşturmuyor.
70 NESNE VE DOÔASI
Oz
9. Değişim
�im için bir ölçü olarak görüyor. (Physika, VIII. ı. 251b 10),
zorunlu değil, aynı zamanda yeterli de : Çünkü o, zamanı deği
r ÖZ 81
57d) Bu ilke (Ex nihilo nihil fit) dolaysız dilegelişini ilk önce Parme
nides'te bulur. Ancak örtük bir varsayım olarak, bilinen eski dö
nemlerinden beri Eski Yunan düşüncesinin temel taşlarından bi
rini oluşturur.
.58) Herakleitos değişimi bir karşıttan öbürüne geçiş diye betimliyor.
Parmenides ise bu betimlemeyi daha da temel öğelerine çözümle
yerek, değişimi, sözkonusu her bir karşıtın önce varken sonra yok- ,
olması (ya da önce yokken sonra varolması) biçiminde dilegetiri
yor. Eldeki değişim anlayışı buyken, hiçbir şeyin yoktan varolma
yacağı ve varolanıi:ı da bütünüyle yokolamayacağı ilkesiyle doğaı
cak çelişkiyi Herakleitos'un önleyiş yolu şu : Karşıtların aynı nes
nede özdeş olduğunu, nesnenin değişimde art arda izlenen karşıt
ları zaten içinde bulundurduğunu öne sürüyor. Parmenides ise,
önerilen bu yolun çelişik olduğunu savunuyor: Karşıtların her iki
si de nesnedeyse, nesnede hem varlık hem de yokluk birarada ol
malı. Oysa, bir şeyin hem varolması hem de varolmaması çeli
şiktir. Dolayısıyla da bu bir mantıksal olanaksızlıktır. (Parme
nides burada Herakleitos'u iki değerli bir. mantık açısından eleş
tiriyor. Herakleitos'unsa böyle bir mantık izlemediği belli.) lyi
bilindiği gibi, sonuçta soruna Parmenides'in önerdiği çözüm, bu
öncüller bağlamında değişimin çelişik ve olanaksız bir şey oldu
ğudur. Değişen hiçbir şey olmadığını öne sürmüştür. Eğer algı bi
ze evreni değişim içindeymiş gibi gösteriyorsa da, bu bir yanıl
samadır, der: Duyularımıza değil, usumuza inanmalıyız.
82 NESNE VE DOGA.SI
2. 1069b 6-8.
58b) Bkıı. Physika, I. 7 . ; :Meta.physika., VIII. 1. 1042a. 33-1042.b . 8 , XII .
sika, vıı. 4.
let de yapabiliriz. Aristoteles'in öz kavramı için Bkz. Metaphy
r bir özcülük, bağlı olduğu türün nesne için onsuz olupmaz
ÖZ
1 O. özcülüğe Karşı
çekliğine güçlü bir kanıt olarak görüyor. Physika, il. 1. 193a 30.
den» en azından düzenli olarak terzi doğmayacaktır), özlerin ger
ÖZ 89•
and Row, 1953, s. 139-159 ; Word a.nd Object, MiT Press, 1960, s .
64) «Reference and Modality», From a Logical Point of View, Harper
1�00.
64a) Bkıı. Word aµd Obj_ect, s. 196-197.
ÖZ 91
(der.) a.g.y. ; yine Eli Hirsch, The Concept of Identity, Oxford UP.
'18) Bu görüş için Bkz. Eli Hirsch, «Identity and Essence» M. Munitz
1 2. Olanakh Evrenler
b
·----ıı--- O.E.1
a
a
87)
86) a.g.y., s. 123.
a.g.y., s. 104.
112 NESNE VE DOOASI
----- ş:E.
Zn a= b ?
1 3. Kripke'nin özcülüğü
92) Putnam, «The Meaning of "Meaning"» de (bkz. not 91) « İ kiz Dün
ya Uslamlaması» adıyla bilinen bir örnekle, eğer böyle bir ola
naklı dünyada kaplana benzeyen yaratıklara tıpkı bizim şimdi
varolan dünyada kaplanları adlandırdığımız gibi «KAPLAN» den
miş olsa bile, bunun bizim kaplanlarımızla oradaki :raratıklann
özdeş olduğunu göstermeyeceğini vurguluyor. Oysa, diyor Putnam,
95) Kökendeki özdeksel içeriğin kaçta kaçı zorunludur? Hepsi mi, çok
büyük bölümü mü yoksa yalnızca bir parçası mı? örneğin bu is
kemle yapılmış olduğu keresteden yapılmak yanısıra, onun küçük
bir bölümü de başka bir keresteden yapılmış olsaydı bununla öz
deş bir iskemle olmaz mıydı? Bu konuda siiregiden bir tartışma·
var. Bkz. Nathan Salmon, Reference and Essence, Blackwell, 1982, .
Appendix I.
122 NESNE VE DOGASI
Dl
{ iskemle
kereste A
B
kereste C
D2
{ iskemle B
kereste A
iskeinle Y
kereste C
B ıF Y
X=Y
••• B ;ıl: X
iskemle X
D3 f kereste A kereste C
Ozellik
102) Bkz. Devlet, 596 A; Parmenides, 147 D-E ; Büyiik Hippias 287 C-D.
ÖZELLİK 131
ÖZELLİK 133 .
109) Bertrand Russell, Human Knowledge: ite Scope and Limits, Allen
and Unwin, 1948, Pt. 2, eh . 3 ; Pt. 4, ch8.
ÖZELLİK 139
Bölüm 2 v e 3.
112) Francis Bradley. Apptıarance and Reality, Londra, 1897 ; Kitap 1 ,
1 6. Adcıllk
Part I, sec. 7.
127) David Hume, A Treatise of Human
·
152 . NESNE VE DOGASI
kisi varken, yalnızca bir tek «aynı tür il,işki» sözkonusu. İkin
ci olarak. tikellerin bu ilişkiyle bir tikel F'ye bağlandıkları da
söylenemez. Tikeller bu ilişkiyle F'nin her örneğine, her özel
lenmesine bağlılar .. Dolayısıyla «aynı F'ye» derken, yine zo
runlu olarak, bir F-tipinden, yani bir tümelden söz ediyoruz.
Ancak, adcı bir açıklamanın içinde tümelleri zorunlu olarak
varsaymak gerekiyorsa, ya adcılıktan vazgeçilecek, ya da son-
suz bir gerilemeye girilmiş olacak.
IVi. 2.
163) Konumun form ile ilişkisi konusunda bkz. Aristoteles, Pbysika,
164) Bunu nedensel anlamda değil, bir yeterli koşul olarak öne sürü
yoruz.
172 NESNE VE DOÖASI
1 952
enet Reallty, Londra,
•