Professional Documents
Culture Documents
Eyuboğlu
Eyuboğlu
C u m h u riy et K u ş a ğ ın ın N o t K a rn e s i
Sabahattin Eyüboğlu
Düşün Adamı
A
kçaabat’ta, 1908 yılında doğdu. • 1913 yılında,
kardeşi Bedri Rahmi Eyüboğlu doğdu. • 1915
yılında, Kayseri Pınarbaşı’nda ilkokula başladı.
• Kız kardeşi Nezahat doğdu. • 1917 yılında,
küçük kız kardeşi Mualla doğdu. • 1919 yılın
da, babası Havza kaymakamı oldu. • 1920 yılında, kardeşi
Mustafa doğdu. • 1921 yılında, babası Rahmi Bey Kütahya
mutasarrıfı oldu. »Kardeşi ile birlikte hastanedeki yaralıla
rın ailelerine göndermek istedikleri mektupları yazdı.
•Düşman işgali tehlikesi baş gösterdi. Babası ailesini An
kara’ya gönderdi. • 1921 yılında, babası Artvin mutasarrıfı
olunca ailece Artvin’e taşındılar. • 1924 yılında, babası
Trabzon milletvekili oldu. Aile Trabzon’a taşındı. Kardeşi
ile birlikte Trabzon Lisesi’ne kaydoldu. • Fransızca çevirile
re başladı. »1928 yılında, Trabzon Lisesi’ni bitirdi. »Ata
türk’ün buyruğu ile Avrupa’da eğitim öğretim görecek
gençlerin seçimi sınavına girdi. »Bekir Sıtkı, Vehbi Eralp,
Mehmet Karasan, Enver Ziya Karal, Nüzhet Gökbilgin, Gül-
feza, Sabri Esat, Sabahattin Eyüboğlu sınavı kazandı. • 1928
yılında, Sabri Esat ile birlikte Dijon’a gitti. • 1929 yılında,
Dijon Edebiyat Fakültesi’ne girdi. • 1930 yılında, Lyon’a
geçti burada Karşılaştırmalı Edebiyat ve Estetik belgesi al
dı. »Yurt dışından gönderdiği ilk yazısı "Eleştiri"yi Ulus ga
zetesine gönderdi. • 1931 yılında, Paris’e geçti. Sorbonne
Üniversitesi’nde çeşitli kurslara katıldı. • Kardeşi Bedri Rah
mi Eyüboğlu’nu yanına alarak onun Andre Lhote Atölye-
si’nde çalışmasını sağladı. • Milli Eğitim Bakanlığı’nın isteği
üzerine "Liselerde Fransızca Öğretmenliği" konulu bir ra
por hazırladı. • Paris’te bir Fransız kıza âşık oldu, ancak ba
bası karşı çıkınca evlenmekten vazgeçti. • 1932 yılında,
Londra’ya gitti. İngiliz dili edebiyatı ve kültürü üzerine
araştırmalara başladı. • 1933 yılında, İstanbul Üniversitesi
Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde doçent olarak çalış-
16
_____________________ B ü tü n D ü n y a • A ğ u sto s 2 0 0 2 _____________________
H
er insanın olduğu gi Sabahattin Eyüboğlu, renkleri
bi, her rengin de ken de işte böylesi "kendine özgü,
dine göre bir güzelliği kendi özel" anlamlarıyla ayrı ayrı
olduğuna inanıyordu değerlendirmiş, insanları olduğu
Sabahattin Eyüboğlu... Hititler, gibi, renkleri de "kendine özgü,
Frikyalılar, Yunanlılar, Farslar, Ro kendi özel" bu ayrı ayrı anlamla
malılar, Bizanslılar, Moğollar, ayrı rıyla sevmişti.
ayrı güzeldiler... Yetmişiki dilin Nedense, tüm renklerin arasın
konuşulduğu, sayısız devletlerin, dan maviyi, bir başka türlü sev
medeniyetlerin büyüyüp geliştiği mişti. Bakın, bu gözdesi "mavi"sini
Anadolu toprakları da, ayrı ayrı nasıl anlamlandırıyor:
çağlarda, ayrı ayrı güzellikteki in "Kırmızının, sarının, yeşilin,
sanları barındırmıştı koynunda... her birine ayrı bir destan yazılabi-
21
B ü tü n D ü n y a • A ğ u sto s 2 0 0 2
lir. Her üç renk nice nice şair ve bütün bunlar, bundan sonra söy
ressamlarda insan düşüncesini leyeceklerim de laf; ama derdimi
coşturan anlamlar kazanmış. anlatamazsam bir mavi olsun kal
sın aklınızda."
K
ırmızıya öfke, sarıya O her ne kadar maviyi sevse
dert, yeşile umut koya- de, onun dünyasının renkleri ger
gelmiş insanoğlu. Her çekte bir gökkuşağı idi. Neler
rengin bir başka tadı, yoktu ki bu gökkuşağının için
yerine göre bir başka derinliği ola de... Anadolu medeniyetlerinden
bilir: Ama her yaşayanın iliklerine tutun da, tüm Batı kültürünü içi
ne alan engin bir kültür hâ
zinesinin yanısıra, bir can
eriğini, Orhan Veli'yi sevdiği
kadar, adı sanı duyulmamış
balıkçı Paluka'yı ihmal etme
den sevecek kadar, sevgi
dolu bir yüreği vardı. Paluka
öldüğünde şöyle yazmıştı
dostu Abidin Dino'ya:
"Paluka öldü bilesin,
B iz d e birer birer
Öldük, ölüyoruz bilesin:
Ölen ölü r k alan sağ lar
bizimdir!"
Abidin Dino şöyle söz
ediyor bu mektutan:
"Yirmi yıl boyunca Saba
hattin'den aldığım iki üç kısa
cık mektuptan biridir bu."
Sonra da Sabahattin
Eyüboğlu’yu anlatıyor:
"Kimin yazı yazması, ki
min balık tutması ya da sün
ger çıkarması değildi önemli
Salahattin Eyüboğlu,
olan... Sabahattin'in insanoğ-
kardeşi B edri R ahm i ile birlikte lunda aradığı başkaydı, onu
İ 9 3 2 Eylülü’n d e P aris’te bulunca da anca beraber
kanca beraber olurdu onun
işleyen, ölüm karasına, kasvet ka la. Kim olursa olsun, küçük ya da
rasına bire bir gelen renk, mavidir. büyük, ünlü ya da ünsüz. Denizin
Karanlığı asıl yenen mavidir, gü dibinden ustalıkla sünger kopar
neş değil! Güneş çekilip gittikten mak, kelime denizinden ustalıkla
sonra bile mavi sabahlara kadar söz devşirmek kadar güzeldi. Ye
can çekişir karanlıklarda. En güzel ter ki imece karışsın işin içine, ya
gecelerin bile rengi mavidir. Laf ni hep birlikte yapılmış olsun,
22
S a b a h a tt in Eynbog-lu
Ö
amacıyla burs parasını paylaşmayı
ne az rastlanır böylesi göze alarak onu yanına getirtti.
bir yuva, Sabahattin Kardeşiyle çocukluktan başlayan
Eyüboğlu'nun ilerideki dostluklan, adeta burada sınavdan
bilimsel çalışmalarının ilk tohum geçerek ölümüne dek süren, ayrıl
larının atıldığı "okul öncesi özel maz bir bütünlük sağladı.
23
B ü tü n D ü n y a • A ğ u sto s 2 0 0 2
A
ralarındaki mektuplaşma bunun lezzetini tadıyorum. Seni,
lar, kişisel gelişimlerinin can kardeşim, seni nerelerde, na
tartışıldığı bir okul gibiy sıl, ne coşkunlukla düşünüp sev
di. 1940 yılında Anka diğimi bilsen. Sevgin içimle birlik
ra'dan Bedri Rahmi'ye yazdığı bir te genişledi. Senin gibi bir karde
mektupta duygularını şöyle dile şim olduğuna iri gözyaşları ile
getiriyordu Sabahattin Eyüboğlu: şükrettim. Mutlak, mutlak o anlar
"Sana mektup yazamamak, dü da bir şeyler duymuşsundur. Se
şüncemin her an uzandığı, kucak ninle bayağı konuştum, sana ken
dimi daha çok açmadığım
için, seni bana daha çok aç
tırmadığım için, ruhumu cim
ri buldum."
Sabahattin Eyüboğlu yal
nız kardeşiyle değil, dostları
arkadaşlarıyla da yaşamını
paylaşıyordu. O düşüncesini
sonuna kadar yaşamak ve ya
şatmak istiyordu. Bu konuda
şöyle diyordu:
"Büyük insanlar bence
nabızları ile düşünen, düşün
düklerini yaşayan ve yaşadık
larını düşünen insanlardır.
Tarihin en güzel dönemlerin
de felsefe ile yaşam birleş
miş, filozofun sanatı yaşamak
olmuştur. Bizde ise düşünce
ve yaşam başka başka şeyler.
Nabzımızla kafamız aynı
uyumla işlemiyor. Düşündü
ğümüz anda, düşündüğümüz
yerde, düşündüğümüz biçim
de yaşayamıyoruz."
İki kardeş birçok sıkıntıya
/. H akkı T onguç’la birlikte H asanoğlu birlikte göğüs gerdi. Ama en
Köy Enstitüsü ziyareti sırasın da çok da parasızlık karşılarına
dikilmekteydi. Sabahattin Eyü-
ladığı yere gidememek, benim boğlu'nu tatlı ama bir o kadar da acı
için bir yoksunluk... Hayatın her bir sürpriz beklemekteydi. Olmadık
anının da bütün hayat kadar de bir anda aşk kapıyı çaldı. Gönlünü,
ğerli olduğuna inanıyorum. Taa Fransız bir ailenin Georgette adlı kı
eskilerden beri sana yazmaktan zına kaptırdı. Ama bir Fransız'la bir
duyduğum zevk hiç eksilmedi. Şu Türk'ün birlikte olamayacağına aile
anda on yıl önceki kardeş mektu ler karar verdi ve bu sayfa kapandı.
24
S a b a h a tt in Eyüboğ'lu
liği taşıyordu. Bu önemli ve zor so yor. Sıcaklarda bile sırtından çık
rumluluğun bilinciyle Nurullah mayan eski yamalı bir paltonun
Ataç'la birlikte tercüme bürosu ça içinde Veysel, muhteşem bir di
lışmalarını yürütmeye başladı. lenci gibi dolaşıyor."
Kimler yoktu ki burada! Orhan
ir taraftan da Köy Ensti Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay
çokça sayıda gelmesi için." ğu çok iyi bilen, bildiği kadar ha
Sabahattin Eyüboğlu, dil konu yata geçiren bir portre çiziyordu.
sunda çok duyarlıydı. Çevirileri Tiyatroya da büyük bir önem
büyük bir özenle yapıyordu. Bir veriyordu. Türkiye'de tiyatro olsun
sözcük ya da bağlaç üzerinde istiyordu. Yine tercüme bürosu
günlerce çalıştığı oluyordu. dönemlerinde, evini tiyatro çeviri
Atatürk'ün dil devrimini yap lerinin yapılması için seferber et
masının nedenleri konusunda gö mişti. Shakespeare gibi bir tiyatro
rüşlerini şöyle özetliyordu: dehasını, Türk ulusunun anlayabi
"Atatürk dil işini ele almak zo leceği bir dille , dilimize ve sahne
rundaydı; yapamazdı başka türlü. mize kazandırmak için çalışmala
Milletin kalkınma gayreti Türk rın en çetrefillisine girişmişti. Hiç
çe'nin kalkınma gayretinden ayrı Yunanca bilmemesine karşın, Azra
d ü şü n ü lem ez d i.
Atatürk dil işinde
zor kullanmadı
değil, kullandı;
ama milletin kal
kınma zoruydu
onu zorlayan. İlk
zor kullandığı in
san da kendi ol
du; çünkü kendi
yazı dili de BabI
ali yetiştirmeleri
nin yazı dilinden
farksızdı... Ata
türk çok iyi anla
mış bu işte dev
letçe ve milletçe
seferber olmamız,
er geç ve ister is Salahattin Eyüboğlu,
temez olacak bir A dalet C im coz ile birlikte
işte atılgan ve
coşkun olmamız gerektiğini." Erhat'la yaptığı çevirilerde öylesi
ne başarı sağlamıştı ki, Azra Erhat
abahattin Eyüboğlu, halkın o günlerle ilgili anılarını şöyle dile
bir usta ürünü dilidir. Nasıl anlayıp imeceye katılmasını istedi. Ona
nasıl karşılığını bulduğuna şaşıp ka Enstitüyü şöyle anlatıyordu:
lır insan. Kokusunu alırdı demeli, ne "Hasanoğlan Köy Enstitüsü bir
diyeyim başka? Aristophanes gibi, buçuk sene evvel kurulmuştur.
Rabelais gibi bir dil ustası, bir dil Plana göre Enstitü, stadyumları,
cambazı idi kendisi de, ondan." tiyatrosu, müzesi, kütüphanesi ve
• şimdiden mevcut sineması ile
mece yöntemiyle yürüttüğü modern bir sitedir. Mevcut bina
28
S a b a h a t t i n Eynhog-ln
abahattin
S Eyüboğlu,
Köy Enstitü
leri üzerine
Sabahattin Eyüboğlu, “Hitit G üneşi” adlı
pek çok yazı yazdı.
Dostluktan sevgiye, belgeseliyle 1 9 5 6 yılın da, Berlin Festivali’nde
politikadan sanata, ikin ci oldu ve Gümüş Ayı Ödülü ’nü kazan d ı.
eğitimden bilime ka
dar yaşamın her ala şullarımızdan doğma, dolayısıyla
nına dokunduğu yir onlar kadar özden, verimli ve ya
mi yıllık süresince yazdığı dene pıcı olmadığı görüşündeydi.
meleri "Mavi ve Kara"adı altında Enstitülerin gördüğü tepki de
topladığı kitabı 1961 yılında ya bu nitelikleri ölçüsünde büyük
yımlandı. Bu kitapta, "Köy ensti oldu. ‘“Köy Enstitüleri hakkında
tülerini kuran düşünce neydi?" ne düşündüğünü söyle, sana kim
başlıklı yazısında şöyle diyor: olduğunu söyleyeyim’ diyeceği
"Atatürk'ün gerçekleştirdiği geliyor insanın" diyordu Sabahat
devrimlerin dayandığı inanç, Tür tin Eyüboğlu. Bu sözlerden bazı
kiye halkının kendini yönetecek ları şöyleydi:
bağımsız bir devlet kurabileceği
inanandaydı. Bu inanç olmasa 29
B n tü n D ftn y a • Ag-natoş 2 0 0 2
M
. Ali Cimcoz'la bera Atatürk’ün başlatmış olduğu
ber çevirdiği Efla- Kurtuluş Savaşı’nın bitmediğine,
tun'un "Devlet" adlı bu savaşı sürdürecek kişilerden bi
yapıtı Türk Dil Ku ri olduğuna, her aydının bu so
rumu çeviri ödülünü aldı. 1960 rumlulukla çalışması gerektiğine
İhtilali’nden sonra üniversiteden inanarak soluksuz çalıştı. Atatürk
uzaklaştırılan 147 öğretim üyesi ilkeleri onun zırhıydı. Ona göre
arasında o da vardı. Bu profesör "mavi" sanat, "kara" ise para de
lerin daha sonradan üniversiteye mekti. İsteseydi çok zengin olabi
dönmeleri sağlandığında, özel lirdi. Ama "kara"nın zenginliğini
olarak çağrılmasına karşın, Edebi değil, "mavi"nin zenginliğini seçti.
yat Fakültesi’ne dönmedi. Yalnız Balıkçı Paluko'yu sevdi, kara göz
ca Teknik Üniversite’deki çalış lü, ter kokulu Köy Enstitülü çocuk
malarını sürdürdü. Bu dönemde ları sevdi, halkını ve onun yarattığı
önemli bir kalp krizi geçirdi. Da kültürü sevdi. Avrupa'nın kültür
ha çekmek istediği belgeseller merkezlerinde yaşamak yerine,
vardı. Macit Görkberk'in desteği dağ başındaki Hasanoğlan'ı seçti.
ve Aziz Albek'in yardımcılığı ile
belgesel film çalışmalarına devam 3 Ocak 1973'de ölüm onu
etti. 1972 yılına dek sürdürülen
çalışmalarla dört kısa süreli bel
gesel film çalışmalarını Türk Kül-
türii’ne kazandırdı. "Nemrut Dağı
Tanrıları", "Eski Antalya'nın Surla
1 almaya geldiğinde, yine çok
sevdiği dostlarından Vedat
Günyol ve Azra Erhat'la ile
birlikte Gargantua çevirisi üzerin
de çalışıyordu. İnandığı ilkeleri
rı", "Ana Tanrıça", "Karagözün doğrultusunda yaşadı, inandığı il
Dünyası" bu aradaki ürünleridir. kelerinin oluşturduğu dünyasında,
Bunlardan "Karagöz'iin Dünyası" inandığı ilkeleriyle öldü.»
1972 yılında Madrid Film Festiva
linde "Gümüş Kuğu" ödülünü ka SongulSaydam@butundunya.com.tr
32
TÜRK HALKIYLA
BÜTÜNLEŞEN BİR YAZAR:
SABAHATTİN
EYÜBOGLU
•Bülent Ecevit - Milliyet Sanat*»
G
ene o nedendendir ki, lamayacağını savunmuştur.
nice aydınlarımız Ba- Demokrasinin ve halkın da
tı'ya açıldıkça Türk top- hor görüldüğü yıllarda, halkın
lumuna yabancılaşır yanında ve demokrasinin safında
ken, Sabahattin Eyüboğlu, Türk yer tutmuştu.
halkı ile bütünleştikçe, Türkiye Sabahattin Eyüboğlu öldü ama
topraklarının kültür hâzinelerine yok olmadı. Onun gibi aydınlar,
indikçe Türk toplumu ile yabancı çoğalıyor ve çoğalacaktır ülkemiz
laşmaksam Batıya açılabildi. Batı de. Böyle aydınlar çoğaldıkça,
Kültürünün dallarında biten yemiş Sabahattin Eyüboğlu daha çok var
leri bir yabancı el gibi derlemezdi olacaktır. • ______________
o. Ağacın köklerinden dallardaki *26 A ralık 1973
34