You are on page 1of 10

 Barış Manço - Çağdaş Türk Ozanı - Birgül Yangın

 Çağdaş Türk Ozanı Barış Manço




 ·
 Feb 8, 2021


 Bu yazı FikirYoğun platformu için yazılmıştır.
 Bu yazı Konya Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk
Halk Edebiyatı dersi lisans tezi olarak Birgül Yangın tarafından hazırlanan “Barış Manço ve
Eserlerinde Halk Edebiyatı Unsurları” isimli tezden derlenen yine Birgül Yangın’a ait “Çağdaş
Türk Ozanı Barış Manço” kitabından alıntılarla oluşturulmuştur.

 Giriş
 Birgül Yangın kitabın açılışında şu ifadeleri kullanmıştır; “…Bir şeyler yapmalıydım. Onun
hayranı, sadece şarkılarını dinleyen, arkasından gözyaşı döken bir zavallı olmazdı. Ölümünü
bile kendi şarkılarıyla anlatan ve ölümüyle bile mesajlar vermeye devam eden Barış
ağabeyime yakışır bir seveni olarak kendi dalımda yapabileceğim en iyi şeyin ne olabileceğini
düşündüm…”
 “…Barış Manço modern bir Evliye Çelebi, aynı zamanda ozan baksı geleneğimizi devam ettiren
çağdaş bir “Türk Ozanı” idi. Kıyafetleriyle, ilginç takılarıyla, uzun saçlarıyla bizim bildiğimiz
aşıklardan farklıydı. Bir diğer farkı da elinde kopuz ve saz yerine gitar olmasıydı…”
 Bu yazının ilerleyen bölümlerinde kendi okumalarım sırasında altını çizdiğim kısımları
mümkün oldukça bağlamından koparmayarak kısa kısa derlemeye çalıştım. Eserin tamamı
okumaya değer kalitede.

 Çağdaş Türk Ozanı Barış Manço
 “Atlı-Bozkır medeniyeti döneminde Türklerin müzik aleti eşliğinde veya ezgi ile söylenen
büyük bir bölümü sözlü olan gelişmiş edebiyat geleneklerinin olduğunu biliyoruz. Çeşitli Türk
boylarında destan ve şiirleri kopuz eşliğinde terennüm eden şairlere ozan, baksi, kam, oyun
gibi adlar verilmiştir. VII. yüzyıldan itibaren sözlü edebiyat geleneği yanında yazılı edebiyat
geleneğinin varlığını Köktürk ve Uygurlara ait yazıt, el yazması ve tahta harflerle basılmış
eserlerden izleyebiliyoruz. İslâmiyetin kabulünden sonra yazılı edebiyat gelenekleri olan Ozan-
Baksı edebiyat geleneği ise yeni inanç, yaşama şart ve şekilleri altında gelişme ve değişme
göstererek XVI. yüzyılda “âşık edebiyatı’ geleneği haline gelmiştir. Âşıklar da ilk ataları gibi
şiirlerini müzik aleti eşliğinde terennüm etmeğe devam etmişlerdir. Kopuzun yerini bağlama
ve türevleri almıştır. Epope tarzı destanların yerini koşma ve mâni nazım şekilleri ve bu
şekillere dayalı geliştirilen türler almıştır. Tanzimat hareketiyle başlayan Batılılaşma
döneminden itibaren batı dillerinden tercüme yoluyla ilk edebi geleneğimizin devamı olan
tekke, anonim ve âşık tarzı edebiyat Halk Edebiyatı adıyla anılmaya başlanmıştır.
 Âşıklar, Türk kültürünün anlamlar, değerler, kurallar bütününe uygun ahlâk anlayışını temsil
eden, yaşatan ve yayan eserler vermişlerdir. Eğlendirme kadar eğitim ve öğretim
sorumluluğunu da üstlenmişlerdir. Öğrendiklerini, gördüklerini, algıladıkları estetik duyguları
sazları eşliğinde şiir, hikâye ve sohbetlerle dinleyicilerine ulaştırarak onların gözü, kulağı bir
anlamda öğretmeni ve dostu olmuşlardır.
 XXI. yüzyıla yaklaştığımız şu yıllarda ise âşıklardan çok farklı bir çevrede yetişen, müzik
çevrelerine Hafif Batı Müziği veya pop sanatçısı olarak tanıtılan ancak kendisini bu
sınıflandırmaların dışında kabul eden ve Türk bestekârı diye nitelendiren Barış Manço’nun
çağın ihtiyaç, talep ve estetiğine uygun yeni bir oluşumu temsil ettiğini görüyoruz. Bu oluşum
kültürdeki sürekli unsurların çağ ve medeniyet değişiminde nasıl muhafaza edildiğini
göstermesi bakımından fevkalâde ilgi çekici bir olgudur.
 Genç Türkiye Cumhuriyeti, batı teknikleri Türk kültür birikimi çağdaş terkiplere yöneltmeyi,
Ziya Gökalp’in ifadesi ile “Türk harsını teship etmeyi” amaçlamıştır. Barış Manço’nun
güftelerinde ve ‘Barış Manço ile 7’den 77’ye’ isimli TV programında âşık tarzı edebiyat
geleneğinin anlamlar, değerler ve kurallar bütününe paralel kabullerin dile getirildiğini
görüyoruz, Barış Manço, güftelerinde ismini tapşırarak, Türk milletinin kabul ve değerlerini
aktaran atasözü, deyim ve halk deyişlerini kullanarak, Türk müziğini tek seslilikten özüne sadık
kalarak çok sesliliğe aktarmış maziye bağlı hali sergilemiş ve geleceğe umut kapıları açmıştır.
Güftelerinde kullandığı: ‘Yâ nasip yâ kısmet’, ‘Unutma ki dünya fânî, veren Allah alır canı’, ‘Can
bedenden çıkmayınca’, ‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’, ‘Becerikli işini dağdan aşırmış, beceriksiz
düz ovada şaşırmış”, “Sari sarı bilezikleri takarım kollarına’, gibi pek çok tecrübeye dayanan ve
duygusal Türk halk deyişlerini orijinal çok sesli bestelerle çağdaş Türk hayatına ve gelecekteki
nesillere taşımıştır… 7’den 77’ye adlı TV programında gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye
dışında ilgi çekici tarihî ve coğrafî olay, yer, eserleri tanıtması âşıkların seyahatlerinin dünya
coğrafyasına yayılışının sonucu şeklinde değerlendirilebilir (Günay, 1993, s. 237).
 Manço’nun Hayatı
 Bu başlıkta kitaptan alıntılar yaparak kronolojik olmayan bölümleri okuyacaksınız. Kitaptaki
bilgiler ilgi çekici fotoğraflar ile zenginleştirilmiştir. Manço’nun yaşamı ve sanatına dair kaliteli
bilgi edinmek isteyenler bu kitabı okuyabilirler.
 Manço Soyadı
 “Osmanlı Devleti’nin müstesna padişahlarından Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında
İstanbul’u fethetmesinin ardından Konya Ovası’nda yaşayan büyük bir aile Rumeli’ye göç
etmiş ve Selanik’e yerleşmiştir. Bu büyük ailenin adı “Mançozâde”dir. Ailenin isminin nereden
geldiğine dair türlü rivayetler vardır. Zira, bu adı bir başka aile kullanmamıştır. Barış
Manço’nun ağabeyi, Savaş Manço bu konuda şöyle der:
 “Manço soyadının nereden geldiği üzerine bir iki rivayet var; Biri, Karaman Beyliğinden
geldiği… Karaman Bey, Fatih tarafından Yugoslavya’ya sürülünce, orada kendini sevdirip ‘ço’
ekini aldıkları, Karamanço oldukları söyleniyor. Bir de Osman Bey olup Osmanço olduğu, sonra
“kara’ veya ‘os’ düşmüş, ‘manço’ olarak babam soyadı olarak almış.”3 Ayrıca “man”
İngilizce’de adam, erkek, tahsil görmüş kişi anlamındadır. Manço da, insan evlâdı, adam evlâdı
anlamına gelmektedir.
 Mehmet Barış Manço’nun Hayatından Kısa Notlar
 Mehmet Barış daha üç yaşında iken annesi ve babası ayrılır. Babasının yanında büyüyen Barış
Manço, ağabeyi Savaş ve kız kardeşi İnci ile ilkokulu Kadıköy’de Gazi Mustafa Kemal
İlkokulunda okur. Eğitimini Galatasaray Lisesinde devam ettirir.
 Onuncu sınıftayken babası İsmail Hakkı Beyi kaybedince okulundan ayrılır ve Şişli Terakki
Lisesinden mezun olur.
 Annesinden gelen bir yetenekle iki yaşında şarkı söylemeye başlayan Barış, ilk grubunu
1958’de Galatasaray Lisesi orta son sınıfta iken kurar. Bundan başka çeşitli gruplarla da müzik
çalışmaları yapar. 1962’de ilk “45’liğini çıkarır. 1963 yılında otostop yaparak Belçika’ya ağabeyi
Savaş Manço’nun yanına gider. Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisinde resim, grafik,
desen ve iç mimari okur. Eşi Lale Manço’nun sözlerine göre Barış Manço, orta öğreniminde
çok başarılı bir öğrenci değildir. Hatta müzik ve coğrafya derslerinden bütünlemeye bile
kalmıştır. Halbuki yıllar sonra o, bir müzik otoritesi ve dünyayı karış karış dolaşan, dünya
coğrafyasını çok iyi tanıyan ve bunları geniş kitlelere aktaran bir “Evliya Çelebi” olmuştur. Ünlü
sanatçının pek bilinmeyen bir yönü de 1967 yılında yaptığı ilk evliliğidir. Belçika’da eğitim
görürken bir görüşte âşık olduğu ve hemen evlendiği kadın, fotomodel Maria Claude’dir. Çiftin
evliliği fazla uzun sürmemiş üç ay sonra ayrılmışlar.
 Manço, yüksek öğrenimi süresince seyyar satıcılıktan gece bekçiliğine, garsonluğa kadar pek
çok işte çalışmıştır. Akademiyi de 1969 yılında büyük bir başarı göstererek birincilikle
bitirmiştir.
 1970 yılında Türkiye’ye döndüğünde “Dağlar Dağlar” şarkısıyla müzik yaşamında çok iyi bir
kariyer elde eder. 1972 senesin de de uzun seneler birlikte çalışacağı Kurtalan Ekspres adlı
grubu kurar. Aynı yıl askere gider. Askerliğin ilk ayları bir hayli sorunlu geçer. Aniden askere
alınması, diplomasi olduğu halde üniversite mezunu olarak kabul edilmemesi ve saçlarının
kesilmesi gibi durumlarla karşılaşır. Askerliğini, Kara Kuvvetlerinde topçu asteğmen olarak
Polatlı’da ve Amasya’da yapar. Askeriyede yaptığı bir dizi konserle askerliğini üretken hale
getirir. Devamını kitaptan okuyabilirsiniz.
 Barış Manço Hakkında Bilgiler
 Barış Manço (Evliya Çelebi)
 Sanatçıya, “Evliya Çelebi” ismi, yaptığı televizyon programlarında pek çok yeri gezip,
anlatması, ekranlara taşıması ile lâyık görülmüştür.
 Daha önce hiçbir Türk programcının atmaya cesaret edemediği bir adımı önce Barış Manço
attı. Türk TV izleyicisi, dünyayı bir İngiliz, bir Alman yahut bir Fransız gezginin ağzından değil,
ondan öğrendi. Böylece bir İngiliz’e, bir Alman’a veya bir Fransız’a değil, bir Türk’e yani kendi
kültürümüzle yetişmiş bir insana tuhaf ve ilginç gelenleri gördük (Ekşi, 1999).
 Barış Manço, birikimlerini her yaş kuşağının yararlanacağı şekilde yansıtmak istiyordu. Biraz
da, bir şarkısında “Seyyah oldum, dolaştım şu âlemi.” dediği gibi dünyayı, Evliya Çelebi gibi
gezip anlatmak istiyordu. 1988 yılının Ekim ayında TRT tarihinin en çok izlenen
programlarından “7’den 77’ye” başladı. Çocuk ve aileye yönelik, eğitici, eğlendirici, kültürel bir
dünya belgeseliyle sanatçı ve ekibi ekvatordan kutuplara yüz elli farklı ülkeye giderek 600.000
km’ye yakın yol kat etti. Böylelikle dünyanın çevresini defalarca dolaşmış oldu. Program farklı
televizyon kanallarında “4–21 Doludizgin”, “Dönence” adlarıyla devam etti.
 Programın Adam Olacak Çocuk köşesinde çocuklarla kurduğu içten diyaloglarla onların
sevgisini kazandı. Çocuğun yetişmesine verilmesi gereken önemi, onlardan beklediği
davranışları, espiri ile vermeye çalıştı. Çocuklar, arabanın arka koltuğunda oturmak, dişlerini
fırçalamak, sütünü içip, ıspanağını yemek, büyüklerine saygı göstermek gibi pek çok önemli
davranışı onunla özdeşleştirdiler. Çocukları eğlence unsuru yapan programlardan çok farklı bir
tavırla onları ciddiye alması, onlara yönelik şarkılar yapması, hayranlarının büyük bir
bölümünün çocuklardan oluşmasına neden oldu. Adam Olacak Çocuk adlı programına dört
binin üzerinde çocuk katıldı. Cenazesi de ‘bir milletin geleceğinin katıldığı en kalabalık cenaze’
oldu.

 Barış Manço ile 7’den 77’ye Aralık 1998’de 378. Bölümüyle ekranlara veda etti; böylelikle Türk
televizyon tarihinde erişilmemiş bir rekora imza attı.
 Ölmeden evvel de büyük bir belgesel projesi hazırlamıştı. Türklerin Ayak İzleri adını uygun
gördüğü belgeselde Orhun Anıtlarından Anadolu Selçuklularına, Osmanlıya ve günümüze
kadar geçen dört bin yıllık zaman diliminde, Türklerin ayak bastıkları yerler anlatılarak Türk
tarihi işlenecekti. Belgeselin müziği bile hazırlanmıştı. Osmanlının 700. Kuruluş Yıldönümü
münasebetiyle de bestelediği “40. Yıl” dır bu eserin adı.
 Sıradışı Bir Adamın Sıra Dışı Evliliği
 Barış Manço bozuk bir telefon sayesinde tanıştığı Lale Çağlar’la ilginç bir törenle evlenmiştir.
Garip bir tesadüfle başlayan aşk hikâyesinin öyküsü şöyledir:
 “Ablasına misafirliğe giden Lale, evdeki telefon bozulunca eniştesinin arkadaşı olan üst kat
komşusuna telefon etmek için çıkar, kapıyı açan Barış Manço’ya: “Telefon edebilir miyim?”
diye sorar. Aldığı cevap ise “Benimle evlenirsen edebilirsin.” olur. Muzipçe “Neden olmasın?”
diyen Lale, telefon ederek parasını ödemeye kalkınca: “Nasıl olsa evleneceğiz, aramızda
paranın lafı mı olur.” der.
 Şakayla karışık bu tanışmadan iki yıl sonra ilginç bir düğün töreniyle Lale ve Barış Manço
dünya evine girerler.
 Gelin arabası bir faytondur, damat ve gelinin kıyafetleri ise eskiyi yansıtır biçimdedir. Düğün
davetiyeleri ise oldukça ilginçtir. Düğüne gelen konuklara bir sürpriz hazırlayan çift, onlara
ebedi bir hatıra olarak bir 45’lik plak hediye ederler. Plağın ilk yüzünde “Love Story” eşliğinde
Lale ve Barış çiftinin terkiplerle dolu güzel muhabbetlerinin tatlı bir kavgaya dönüşü mizahî bir
dille anlatılır. Arka yüzünde ise enstrümantal bir düğün müziği vardır.
 Oğlu Doğukan’ın Babasını Anlatışı
 “… Babam aslında okul gibiydi. Bize bütün dersleri o verirdi. Size garip gelecek ama benim
babamın her sözü öğüttü. Bir şey sorduğum zaman meselâ bilmediğim bir isim sorduğumda
bize bunu Türkçe anlatırdı. Fransızca anlatırdı, İngilizce anlatırdı. Hangi anlamlarda
kullanıldığını anlatırdı. Öğretmeyi çok severdi.
 “Babam, biliyorsunuz, elleriyle konuşur; ellerini tutsanız dilleriyle, dilini tutsanız bakışlarıyla
ifade eder. Üçü birleştiğinde olayı anlamamanız mümkün değil. Meselâ tarih sınavına
çalışıyordum. Öyle iyi anlatıyor ki, bir saat içinde kitabın yarısı bitiyordu. Aklından anlatıyor
esasında kitap elinde dururdu.”
 Barış Manço’nun Dış Görünüşü
 Barış Manço, sadece eserleri değil, fikirleri, yaptıkları ve görünüşüyle de toplumu etkiledi.
Kıyafetleri, takıları, uzun saçları ve bıyıkları ile bu konuda ince eleyip sık dokuyan toplum
tarafından benimsenmişti. Uzun saçlar, gümüş takılar sadece onda hoş görülmüş, onunla
özdeşleşmişti.
 Barış Manço demek, omuzlarına dökülmüş uzun saçlar, çenesinin altına kadar inen bıyıklar,
teatralel kol hareketleri, folklorik kıyafetler ve aksesuarlar demekti.
 İmajların anlık değiştiği günümüzde, kırk yıldır aynı imajı koruması, onun bu işte bir bildiği
olduğunu gösteriyordu.

 “Bir röportajında, 1970 yılında çıkan ve gürültü koparan ilk şarkısı ‘Dağlar Dağlar’ için ‘O
benim 15’inci plağım. Daha önce almadılar plaklarımı, tipimi beğenmediler ne bu saçlar diye’
diyor. Demek ki, başlangıçta işini zorlaştıran bir unsurmuş o saçlar ve tip, buna rağmen ısrar
etmiş. Bu ısrar da öncü sanatçıyı, mevsimlik pop şarkıcısından ayıran, o sezgi gücünü, nosyonu
görüyoruz.”
 Yine bir röportajında kariyerinin başlangıç yılı olarak 1958’i veriyor ve sonra toplumsal oluşum
ve dönüşümler içinde kendi yerini şöyle tarif ediyor: “50’lerden sonra dünyada çok ilâhî bir
değişiklik oldu. Dünyanın ekseni Avrupa’dan Amerika’ya döndü; kültür olarak da döndü.
Beatnik’ler çıktı, ardından Hippie’ler çıktı, dünyanın dengesi değişti. Değişen dengeyle her
tarafta pitrak gibi birileri bitti, ben de onun Türkiye’de bitmiş versiyonuyum. Fransa’da Johny
Holiday, İngiltere’de Cliff Richard, arkadan Beatles, Türkiye’de Barış Manço bitti. Biz, dünyanın
her tarafında 20. yy. ikinci yarısının ortak kültürünü geliştiren kişiler olarak bittik bir yerlerde.”
 İşte Manço’nun o uzun saçları, teatral giysi ve el kol hareketlerinin sırrı burada. O, bir rock
yıldızının, farklı eksantrik olması gerektiğinin, şovun öneminin, dünyanın ortak müziği halini
alacak rock’ın bunu gerektirdiğinin çok erken farkına varmıştı.
 Sanatçı, belki de Belçikada grafik ve desen eğitimi almasının da etkisiyle görselliğe büyük
önem verdi.
 İşte Manço’nun o uzun saçları, teatral giysi ve el kol hareketlerinin sırrı burada. O, bir rock
yıldızının, farklı eksantrik olması gerektiğinin, şovun öneminin, dünyanın ortak müziği hâlini
alacak.
 Barış Manço’nun Antika Merakı
 Geçmişe bu kadar bağlı bir insanın antika merakı da onu kişiliğini yansıtıcı biçimdedir. Evlerini
tamamen kendi zevkine düzenleyen sanatçının çok kıymetli eşyaları vardır.
 “Barış Manço tarafından yirmi beş senede bir araya getirilen 19. ve 20. yüzyılın ilk
dönemlerine ait olan 2000 parça İngiltere, Fransa, Macaristan, Çekoslavakya gibi ülkelerden
toplanmıştır. Manço, elindeki özellikle porselen koleksiyonu ile dünyada ilk üçe girebileceğini
iddia etmektedir. Koleksiyon, müzayedelere katılmadan, yurt içi ve yurt dışında özel
şahıslardan toplanarak elde edilmiştir. Koleksiyon; porselen cam vazolar, tablolar, m. yalar,
radyolardan oluşmuştur.” (Süper online, Barış Manço Sitesi)

 Bunun yanı sıra fotoğrafa büyük merakı vardır. En eski, kıymetli fotoğraf makinalarına sahiptir.
Bu koleksiyonun kıymetli çalarını oğluyla da paylaşmıştır. Nitekim, ölümünden bir gece önce
İstanbul’da bir evde çıkan yangının fotoğraflarını çekmek için oğluyla olay yerine gitmişlerdir.
Manço’nun en son görüntüleri de burada çekilmiştir.
 O antika sevgisini “Ben yaşanmış her şeyi seviyorum, birileri tarafından yaşanmış, paylaşılmış
her şeyi seviyorum, benden önce birisinin kullandığı vazoya bakmak, onun içtiği fincandan
içmek hoşuma gidiyor, benden önce birilerinin bir şeyler paylaştığı şeylerle ben de yaşamayı
seviyorum. Onların anıları sanki var gibi. Yaşanmışlık yatıyor. Düşünülenin aksine ben tarih
sevmiyorum, geleneği seviyorum. Tarih ölür, gelenek yaşar.” sözleriyle anlatıyordu.
 Garajı, eşsiz klasik arabalarla doluydu. Bunlar arasında favorisi Jaguar XK 140 model
otomobildi.
 Yatırımını ticari işlerden çok antika eşyalara yapan Barış Manço, geride bir müze oluşturacak
nitelikte kıymetli bir ev eşyalar bırakmıştır.
 Garajı, eşsiz klâsik arabalarla doluydu. Bunlar arasında favorisi Jaguar XK 140 model
otomobildi. 1951–53 arasında Le Mans Yarışlarını üç sene üstüste kazanmış ünlü Grace
Kelly’nin kaza yapip hayatını kaybettiği otomobille aynı model bir araba, bunların dişinda bir
üstü açık MG’si; bir 1966 model, daha önce Paul Mc Cartrey’e ait olduğu rivayet edilen Rolls
Royce’u; bir S4, bir 79, bir de 56 model Corvett’i; bir 77 model Mustang’i, bunların dışında bir
Jaguar E type’i ve bir de Aston Martin’i vardı.
 Japonca’yı Öğrenişi
 Kurtalan Ekspres üyelerinden Ahmet Güvenç’ten nakledeceğimiz bir anı, Barış’ın
dinleyenlerine ve işine verdiği önemi çok iyi ifade eder:
 “Barışı çok çalışkan, çok gözlemci, bir yere gittiğimiz zaman turneleri sonuna kadar
değerlendiren, insanlarla iletişim kuran ve insanlara karşı özellikle çok çok özverili bir insandı.
İki lisanı ana dili gibi biliyordu. Çok kolay iletişim kuruyordu. Ülkemizi dışarıda temsil
etmesinin en önemli unsuru da buydu. Bir de hayretler içinde kalmıştık; Japonya’ya gittik,
tabii ki hiçbirimiz Japonca bilmiyorduk. Biz ortalığı dolaşırken Barış odasına kapandı, ondan
sonra konsere çıktık, Barış Japonlarla Japonca konuştu. Onlara bir şeyler söyledi, onlar
güldüler; o bir şey daha söyledi bir daha güldüler. O arada onu çalışmış neler
söyleyebileceklerini düşünmüş, cevaplarını hazırlamış.”
 Boyacı Çocuk
 “Cenaze merasimi sırasında Taksim Meydanı’nda sessiz dolaşan bir ayakkabı boyacısı çocuk
vardı. Osman Akkuş ismindeki çocuk on bir-on iki yaşlarında idi. Ona Barış Manço’yu tanıyıp
tanımadığını sordum. Hiç beklemediğim bir cevap verdi: “Çok iyi tanıyorum. O Taksim’deki
benim gibi boyacı çocukları toplar, yemeğe götürürdü. Bize döner ısmarladı. Nasıl unuturum?”
 Barış Manço’nun Müzik Hayatına Dair Kısa Bilgiler
 1970 yılında Keban’dan İstanbul’a minibüsle gelirken dağlara baka baka “Dağlar Dağlar” ın
sözlerini yazmıştır. Bir başka söylentiye göre ise Amasya’da askerliğini yaparken, Amasya’nın
geçit vermez dağları için “Dağlar Dağlar” adlı şarkının sözlerini yazmıştır. Dağlar Dağlar ve
Anadolu şarkılarını aynı plağa koyar. Dağlar Dağlar çok ilgi görür, haftalarca listelerden inmez,
dört ayda 700 bin satar.
 Türkiye genelinde aranjman modasına uymayan Manço, Anadolu rock türünde şarkılar üretir.
Onuncu plağı olan Dağlar Dağlar’dan önce Kars, Antalya, Karadeniz türkülerinden oluşan
plakları vardır. 1971 yılında Dağlar Dağlar ona altın plak ödülünü kazandırır.
 O yıllarda müzik dünyası politik kısır çekişmelerin içine düşmüştür. Anadolu yollarında, bir
konsere giderken bu nedenle otobüsü bombalanmış, ölümden dönmüştür.
 1971’de Moğollar grubuyla bir yıl kadar çalışır. 1972 de ise ölene dek birlikte çalışacağı
Kurtalan Ekspresi grubunu kurar. İstanbul’da Haydar Paşa Garı’ndan kalkıp binlerce
kilometreyi güçlüklere yenilmeden aşarak en son durak olan Kurtalan’a kadar varan Kurtalan
Ekspresi’nden etkilenerek bu isim gruba ad olarak seçilir. Bu isim, müziklerini geniş kitlelere
yayma isteğinin ve kalıcı, güçlü olma arzusunun da bir ifadesidir, onlara göre. Devamını
kitaptan okuyabilirsiniz.
 Ünü Türkiye dışına taşan Manço’nun şarkılarının bir bölümü Yunanca, Bulgarca, Arapça,
Farsça, Japonca, İbranice, Fransızca, İngilizce ve Flemenkçe’ye çevrilir. Her ülkede şarkıları çok
sevilir. Konya’da yaklaşık on üç bin kişinin katıldığı konserde Domates, Biber, Patlıcanı
söylerken, Kongoluların koro hâlinde şarkıya eşlik etmeleri bize müziğin evrenselliğini bir kez
daha gösterir. Bunun gibi konserlerinden pek çok örnek verilebilir. Yine bir gün Mısır
televizyonunda canlı yayında Dağlar Dağlar’ı Arapça söyler, programın sonunda Mısırlılar
sokağa döküldüğü için program defalarca gösterilir.
 V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi’nde Necati Gedikli yaptığı konuşmasında;
 “… Başını özellikle Barış Manço, Cem Karaca, Edip Akbayram ve Zülfü Livaneli’nin çektiği bu
aşamada türkülerimiz artık halk işi üslûpla seslendirilirken, sözler ve konular da halk
kültüründen alınmaya başladı. Bu yeni anlayış etkisini göstermekte gecikmedi. Daha başarılı
ve kalıcı parçalar ortaya çıkmaya başlandı. Barış Manço’nun “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’,
Osman’, ‘Süleyman’; Cem Karaca’nın ‘Namus Belası’, Zülfü Livaneli’ nin ‘Karlı Kayın
Ormanında’, ‘Leylim Ley’ gibi parçaları daha geniş bir taban bularak kalıcı ve başarılı oldular.
 … özellikle Barış Manço’nun halk musikimizin ögelerini en tutarlı ve çok boyutlu kullanan
besteci olarak öne çıktığını görmekteyiz. Sanatçı 25 yıl önce kurduğu ‘Kurtalan Ekspres’ adlı
grubu ile birlikte yalnızca ezgi ve üslûp açılarından değil, sözlere ve konulara kadar tümüyle
halk kültürümüzün ögelerini içeren parçalar yapmıştır. Ayrıca parçaların sözlerinin son
dörtlüklerine, tıpkı halk şairlerinin yaptıkları gibi imzasını da atarak, halk şiirimizdeki eski bir
geleneği de sürdürmektedir. Söz ve ezginin ayrılmaz bir bütün olduğu gerçeğinden hareket
eden sanatçının geleneksel halk musikimizi olduğu kadar, halk şiirimizi de iyi etüt ettiği ve
genelde geleneksel kültürümüzü iyi özümsediği söylenebilir. Manço bu yolla, içinde
bulunduğu topluma yabancılaşmadan, müziği ile onlara seslenerek çocuklara kadar uzanan
geniş bir taban bulmuştur.”
 … Moda’da doğan, alafranga bir eğitim gören bir kişi olarak halk müziğinden çok uzak yetişen
Barış Manço, farklı müzik türleriyle tanışmıştır.
 … Halk müziği enstrümanları ile batı müziği enstrümanlarını birlikte kullanarak onların
uyumunu sağlamıştır. Hayatının her noktasında, çocuklarına verdiği isimlerde bile doğu ile
batıyı senteze çalışan sanatçı bağlamayı, neyi, kemençeyi, davulu; gitarla, piyanoyla,
saksafonla birleştirmiştir.
 Yaptığı müzik, kendi tabiri ile Ağır Türk Müziği’dir. “20. yüzyılda yaşamış, o yüzyıla damgasını
vurmaya çalışan bir Türk’üm, 20. yüzyılın Türk Müziğini yapıyorum.” der.
 Barış Manço’nun Başarıları ve Fikirleri
 Barış Manço, kırk yıllık sanat yaşamında üç yüzün üzerinde ödüle layık görülmüştür. Bunun
yanısıra bazı unvanların sahibi olmuştur. Bunlar:
 Türkiye Cumhuriyeti, Devlet Sanatçısı, Ankara, 1991.
 Hacettepe Üniversitesi, Onursal Doktora, Ankara, 1991.
 Soka Üniversitesi, Uluslar arası Kültür ve Barış Ödülü, Tokyo, Japonya, 1991.
 Belçika Krallığı, Leopold II Şövalyesi Nişanı, Brüksel, Belçika, 1992.
 Fransı Kültür Bakanlığı, Edebiyat ve Sanat ve Sanat Şövalyesi Nişanı, Paris, Fransa, 1992.
 Min-On Sanat Vakfı, Yüksek Şeref Madalyası, Tokyo, Japonya, 1995.
 Gazeteci ve Yazarlar Vakfı, Yüksek Şeref Madalyası, Tokyo, Japonya, 1995.
 Liege Prensliği, Onursal Hemşehrilik Beratı Liege, Belçika, 1997.
 Türkmenistan Cumhurbaşkanlığı, Türkmen Vatandaşlığı, Aşkabad, Türkmenistan, 1998
 Türkmenistan Devleti, Fahri Profesörlük Unvanı, Aşkabad, Türkmenistan, 1998
 Barış Manço’ya Göre Entelektüellik
 “Ben otuz altı yıllık profesyonellik hayatımda hiçbir muhabire anlatamadım. Hâlâ da boşuna
söylediğimin farkındayım ama tekrar söyleyeceğim… Ben bir şarkıcı, besteci olarak bu
dünyaya gelmedim… Düşüncelerimi aktarmak üzere geldim. Bu, gün geldi şarkı söylemekle
oldu… Gün geldi bir televizyon programında bir çocuğun saçlarını okşamakla oldu… Şimdi
insan en iyi kendini bilir herkesten önce… Ben de bildiğim kadarıyla hep kendimi anlatmaya
çalıştım. Elimde doksan küsür ciltlik bir arşivim var. Hep bir yorum söz konusu yine kendimin
en doğru olduğuna inandığım şeyleri aktarmaya çalışacağım insanlara… Buna da
entellektüellik deniyor.”
 Mançoloji
 Rahmetli Barış Manço, ölümünden çok kısa süre önce son albümünü hazırlamıştı. Kırk yıllık
sanat yaşamındaki en çok beğenilen eserlerinden yirmi dört tanesini bu albüm için seçmişti.
Albümünün ismi Mançoloji idi. Yani, manço bilimi…
 “… Barış Manço doğru zamanda, doğru yerde durmuş, bütün toplumun kılcal damarlarına
ulaşan bir ana damarı yakalamış ender insanlardan biriydi. “Türk dünyasının da ortak
seslerinden, ortak değerlerinden biri olmayı başaran Barış Manço kelimenin asıl mânâsında
bir avangarde idi; ama kendi kültürünün avangardı. Halk türkülerini ve Türk musikisinin bazı
parçalarını pop müziğine kazandırarak hem yeni bir senteze ulaşmak hem de farklı müzik
türleri arasında akrabalık ve duygu birliği tesis etmek istemişti. Aslında yaptığı bir çeşit
milliyetçilikti; fakat anlayışını hiçbir zaman bir tarifin içine sıkıştırmak ve kendini herhangi bir
ideolojik kampta konumlandırmak istemedi. Daha kuşatıcı bir tavrı benimsemiş, adını
koymadan yerli olmayı ve bütün toplum kesimlerine hitap etmeyi başarmıştı.”
 Müziğe Dair Görüşleri
 “Barış Manço, 1999 yılında Ali Kırca’nın sunduğu Siyaset Meydanı programına katılmıştı.
Türkülerimizin dünü ve bugünü tartışılıyordu. Barış Manço, diğer sanatçılardan çok farklı bir
yaklaşımla müziğin, Türkiye’nin siyasal ve ekonomik ortamına göre bir grafiğini çizdi. Bu
konunun çok önemli olduğunu ve araştırılması gerektiğini söyledi. Bu doğrultuda fikirlerini
belirleyen bir röportajına başvuruyoruz:” Devamını kitaptan okuyabilirsiniz.
 Manço’nun Evrenselliği
 Barış Manço, ikna kabiliyeti ve uzlaşmacı tavırlarıyla öyle ir kitleye hitap ediyordu ki,
düşünceleri bir ağacın dalları gibi ayrı noktalara gidiyor ama tek bir gövdede birleşip sağlam
bir köke bağlanıyordu. Bir zamanlar Tevfik Fikret ve Şinasi “Vatanım rûy-i zemîn, n nev-i beşer”
dediklerinde bu fikri çok yadırgamış, onları anlamamıştık. Yıllar sonra, Barış Manço
“Hemşerim memleket nire? Bu dünya benim memleket” dediğinde hiç yadırgamadan bir
zaman karşı çıkılan fikri benimseyivermiştik. Çünkü bütün insanları kardeş gören Barış
Çelebimiz, evrensel boyutta düşüncelerini aktarmıştı.
 Barış Manço’nun Eserleri
 Kitabın II. Bölümünde Barış Manço eserlerinde anlatılan hikayelere dair bilgiler bulabilirsiniz.
Barış Manço’nun eserlerindeki Dede Korkut, Karacaoğlan, Yunus Emre, Mevlâna, Evliya Çelebi
gibi düşünürlerin izlerini bu kısımda okuyabilirsiniz.
 Barış Manço’nun Dil Anlayışı
 Kültürel değerlere çok iyi sahip çıkan Barış Manço, dile büyük önem vermiştir. Çünkü evrensel
bir dünya görüşü olan sanatçı, büyük kitlelere seslenebilmek için dili, en iyi iletişim aracı
olarak görmüş bunu müziği ile birleştirmiştir.
 Televizyon programı ve konserleri nedeniyle dünyanın pek çok ülkesini gezen Barış Manço,
hitap ettiği kimselere kendi dilleriyle yaklaşmıştır. Sanatçı, yedi dil bilmektedir. Kurtalan
Ekspresi üyelerinden Ahmet Güvenç’in ifadesine göre yabancı bir ülkede konser hazırlıkları
yapılırken Barış, eline bir sözlük alıp odasına kapanır. Konser, başlayınca onun, hangi
ülkedeyseler o ülkenin diliyle konuşmaya çalıştığını ve böylece dinleyenleriyle sıcak bir ilişki
kurduğunu hayranlıkla anlatır.
 Farklı kültürlerin dillerini öğrenmeye çalışan sanatçı, ana dili Türkçe’ye de büyük önem
vermektedir. Çok hızlı konuşan Barış Manço’nun şarkılarında dili akıcı ve sadedir. Eserlerinde
edebi sanatlara, ikileme, yansıma, pekiştirmelere, söz oyunlarına yer verir. Atasözü ve
deyimler ise onun şarkılarının en önemli unsurlarıdır. ….Benzetmeleri en güzel ve en etkili bir
şekilde kullandığı gibi deyimleri de aynı doğrultuda kullanmaktan geri kalmamıştır. Çoğu
kimse onu kolay söz yazarı olduğunu, atasözü ve deyimlerle şarkılarını doldurduğunu
söyleyerek eleştirmiştir. Ancak bu çok yanlıştır. Çünkü, o bunları kullanırken büyük bir anlam
bütünlüğü oluşturmuş, vermek istediği mesajlar, insanların akıllarına iyice yerleşmiştir. Hatta
onun bazı tabirleri bile atasözü ve deyim hükmünü taşır bir nitelik kazanmıştır.
 Barış Manço’nun Dil Hakkındaki Görüşleri
 Türkiye İş Bankası Dergisinde yaptığı bir röportaj onun dile olan hassasiyetini çok iyi sergiler
niteliktedir:
 Dil olayı sizde çok önemli sanırım.
 Tabii. Çünkü, ben Türkçe’yi çok seviyorum ve onunla sevişiyorum. Benim asıl sevgilim Türkçe,
çünkü ülkemizde Türkçe’yi tam olarak anlamayanlar, bilmeyenler, deforme edenler var.
Özellikle en büyük tahribatı şarkılarda görüyoruz. Kasetler 800.000, 1.000.000 basılıyor.
Şarkılar çabucak dillere destan oluyor. İnsanlarımız o Türkçe’yi dinleyerek, onu Türkçe
zannediyor. Cümleler bozuk, fiil çekimleri bir tuhaf… Parasal kaygılarla yeni Türkçeler gelişti.
Bunlara dur, durak diyen olmadığı, için de müziğimiz bozuldu. Benim birinci kaygım bu.
Herşeyin Türkçe söylenebileceğini biliyorum. En güzel kadına, en güzel Türkçe ile ilân-ı aşk
edebilirim. En güzel yaşlıya, en güzel Türkçemle yaklaşabilirim. Çünkü, en güzel onu biliyorum.
Şu anda dünyada Türkçe ile sevinen, Türkçe ile üzülen üç yüz milyon insan var. Benim amacım,
çok iyi lezzet alan insanlara bu lezzeti ve tadı götürmek, hüzün götürmek, mutluluk götürmek,
şakalaşmak; onlarla muhabbet etmek, sohbet etmek. Benim derdim dille zaten.
 Son yıllarda televizyon programlarında her an rastladığımız Türkçe ve yabancı dil karışımı,
bozuk bir dil anlayışı ile piyasa müziğinin basit, anlamsız sözleri dilimizi yozlaştırmakta ve
büyük kitlelerce özellikle çocuklar tarafından benimsenmeye başlamaktadır. Bu tehlikenin
farkına çok önceleri varan Barış Manço sesini duyurmaya çalışmıştır. Güzel Türkçemizin müzik
dünyasında savunucusu olmuş, bunu eserlerindeki sözleriyle de kanıtlamıştır. Onun “Mega
Manço” adlı eseri aslında Türkçemize giren yabancı kelimelere karşı bir tepkiyi iyi ifade eder.
 Barış Manço’nun Albümlerinin İsmine Bir Bakış
 Sanatçının on üç albümünün ismi, çok enteresan orijinal ve mesajlar veren bir anlam içerir.
 2023 (1975) adı bize basit bir rakamı ifade etmemelidir. Senfonik bir eser olan 2023, albüme
de ad olmuştur. Barış Manço, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıl dönümünün 2023 senesine
gelmesinden dolayı bu adı seçmiştir.
 Yeni Bir Gün (1979) ise onun sanat dünyasında yeniden doğuşudur. Bu adla, geleceğe umutla
bakışı, her güne yeniden başlamayı, yaşamanın anlamını vurgulamıştır.
 Sözüm Meclisten Dışarı (1981) çok güzel bir deyimimizden ilham alınarak albüme ad olarak
konulmuştur. Toplumun çarpıklıklarını tatlı bir mizah anlayışıyla hicveden Manço, bazı
kimselerin üzerlerine alınmaması için sözüm meclisten dışarı demiştir. Aslında o, dışarıya söz
söylenmeyen bir meclis istemektedir.

 Estağfurullah… Ne Haddimize (1983) de ise tevazu göstermiş, yaptıklarıyla övünmemiştir. Bu
albümde mütevazi tavrıyla iddialarda bulunmadan eserlerini dinleyicilerine sunar.
 24 Ayar (1985) adıyla da yaptığı işten emin olarak kendisinin ve eserlerinin kalitesini ortaya
koyar. Bilindiği gibi altının 24 ayar olanı makbuldür. O da buradan yola çıkarak eserlerinin 24
ayar altın değerinde olduğunu anlatmaya çalışır.
 Değmesin Yağlı Boya (1986) adı ise farklı anlamlara yorulabilir. Kimsenin gözünü boyamaya
çalışmadığı, yağlı boya gibi kimsenin kendisine bulaşmamasını, birşeyin eski haliyle kalmasını
tercih etmesi kastedilmiş olabilir.
 Full Aksesuar’88 Manço: Sahibinden İhtiyaçtan (1988) bir gerçekle bağlantılıdır. Eskiden
arabalar tam aksesuarlarıyla sahibinin ihtiyacı nedeniyle satışa sunulurdu. 1988 yılında çıkan
bu albümü de aksesuarları eksiksiz 88 model bir araba olarak düşünürsek sanatçının
ihtiyaçtan bunu satışa sunduğunu söyleyebiliriz. Yani, hazırladığı güzel albümü insanlarla
paylaşmaya ihtiyacı vardır.
 Darısı Başınıza (1989) adıyla elde etmek istediklerine kavuştuğunu, muradına erdiğini
başkalarının da dileklerinin kabul olmasını darısı başınıza diyerek ifade edişini görürüz.
 Mega Manço (1992) onun yükselişinin bir simgesidir. Türkiye’de yabancı kelimelerin
hücumuna da bir tepki olarak konulan bu isim sanatında çok büyüdüğünü ifade eder.
 Müsaadenizle Çocuklar (1995) ise pop müziğiyle piyasaya hakim olan gençlere söyleyecek çok
sözünün olduğunu, gerçek sanatçılara gereken değerin verilmesi gerektiğini düşünerek,
kendisini ifade edebilmesi için ona kulak verilmesini ister.
 Barış Manço Live in Japan (1996) ise canlı bir konserin kaydından oluşan bir albümün adıdır.
Barış Manço Japonya ile olan serüvenini, Japon insanlarıyla sıcak ilişkilerini ifade edebilmek
için “Barış Manço Japonya’da yaşıyor.” tabirini kullanır.
 Mançoloji (1999) manço bilimi demektir. Tıpkı sosyoloji, filolojide olduğu gibi.
 Onun fikirlerinin, duygularının, yaptıklarının incelendiği bir bilimi ifade eder. Bunca yıllık
birikiminin bir ürünü olarak son albümüne çok özel bir ad vermiştir.
 Albümlerin ismine sırayla baktığımızda hepsinin birbiriyle bağlantılı olduğunu görüyoruz.
Sanatında yükselişini tamamıyla yansıtan isimler kullanması onun ince zekâsını bize bir kere
daha ispatlamaktadır.
 Barış Manço’nun Eserlerinde Tür ve Biçim
 Kitabın bu başlıklıdaki bölümünde Barış Manço’nun Eserlerinde Masal Unsurları, Halk Hikayesi
Unsurları, Aşık Edebiyatında Tür ve Şekil Kalıpları, Hayatın Dair İzler, Eserlerinde Atasözleri,
Eserlerinde Tekerlemeler, Eserlerinde Bilmeceler, Eserlerinde Dua ve Alkış, Eserlerinde Argo
Tabirler, Eserlerinde Vecize ve Güzel Sözler, Halk Hikayeleri ve Kahramanları, Semboller,
Hayvanlar, Sosyal Meseleler gibi kavramlar incelenmektedir.
 Kitabın bu bölümündeki bilgiler Barış Manço’nun düşünce sistemine dair zihin açıcı fikirler
vermektedir.

 Barış Manço

 Birgül Yangın

 Ozan

You might also like