Professional Documents
Culture Documents
İnsan Ve Tiyatro
Üzerine{<Gördüklerim-»
YankıYayınlan
MUHSİN ERTUĞRUL
İNSAN VE TİYATRO
ÜZERİNE «GÖRDÜKLERİM»
YANKI Y A Y I N L A R I
Dizgi: GÜL M atbabası Baskı: KARDEŞ M atbaası
İstanbul — 1975
G I R I Ş
1908
[* ] Ş im d ik i H a y d a r p a ş a L ise si
— 6 —
1909
1911
tek bir öğretm enden özel ders alma yollarını aram ak ge
rekiyordu. Bunun için de o günlerin en kalburüstü tiy atro
öğretmeni olan Comédie-Française'in eski sanatçılarından
Paul Gravollet’ye başvurm ak için Victor Massé sokağın
daki 15 num aralı evine gittim
D ört ders sonra François Coppée’nin L a grève des
Forgerons, Demirciler grevi, adlı parçasının ilk iki satırı
nı ancak sökebilmiştim. B urada da bütün çalışmalar F ran
sızca Diction üzerine dayanıyordu. Oyun yönü hemen he
men hiç yoktu. Öğretmenle öğrenci arasında ne para, ne
de amaç yönünden bir bağlantı kuram adan buruk bir yü
rekle ayrılm ak zorunda kaldım. Şimdi h er P aris’e gidişim
de o evin önünden geçerken bu serüveni içim cızlıyarak
anarım.
Bana başka bir yol seçmek gerekiyordu: ileride iyi
bir aktör olmama, iyi rejisörlük yapm am a ışık tu tacak bir
önder bulmak. Bir yabancı için P aris gibi bir yerde onu
bulmak çok güçtü. Üstelik gözüm yükseklerdeydi. Paris
tiy atro çevresinin ikinci büyük adamı olan Lugné-Poe’yu
pek beğeniyordum. L ’oeuvre tiyatrosunu k u rarak yıllar
yılı Fransız seyircisine Kuzey dâhisi İbsen’den İtalyan o-
zanı Gabriele d’Annunzio’ya kadar nice yabancı, ClaudeP-
den Savoir’a kadar sayısız yerli yazarların en yeni ağır
başlı oyunlarını oynamış ve sahneye koymuş olan bu sa
natçı benim için ideal bir önder olabilirdi. Uzun didişme
lerden, güç zorlam alardan sonra bu kapı açıldı. Şimdi ben
bu pek beğendiğim adamın yönetiminde oynanacak olan
H am let provalarının içindeyim. Sevinçten uçuyorum. Sa
bahları iple çekiyorum.
P aris, 10 K asım 1913
* * *
B e r lin , A ğ u s t o s 1918
K o p e n h a g , 16 O c a k 1924
S to c k h o lm , 24 O c a k 1924
M o sk o v a , 14 A ğ u s to s 192î
M o s k o v a , 23 A ğ u s t o s 192S
M o sk o v a , 29 A ğ u s t o s 1925
Kitap özlemi
On beş gün sonra bütün tiy atro lar kış dönemi oyun
larına başlayacaklar. Bizim bildiğimiz tiy atro ile Rus ti
yatrosunun bugünkü durum u arasına en aşağı yarım yüz
yıllık ilerleme süreci sıkışmıştır.
ihtilâl ve devrim sırasında Rus tiyatrosu tamamiyle
Rus edebiyatının geçirdiği dönemler gibi, çabuk ve başa
rılı gelişmiştir. Birkaç Rus yazar ve ozanının yabancı ül
kelere gitmesi nasıl yeni Rus edebiyatının ilerlemesine
engel olamamışsa bazı ünlü sahne ustalarının geçici ola
ra k R usya’dan ayrılm aları da tiyatro yaşam ı üzerinde
hiç b ir etki yapm am ıştır. Bugün gerek birinci kez R usya’
ya gelen benim gibi biri ya da uzun süre R usya’dan ayrıl
mış olup ta yeni dönen biri Rus tiyatrosunun kısa bir süre
içinde aştığı yolları, yaptığı ilerlemeleri parm ak ısırırca-
sm a hayretle karşılam aktadır. Bu atılış, bu ileri adım
la r yalnız ihtilâlden sonra kurulan solcu tiy atro lar ta ra
fından yapılmam ıştır. Bunların arasında daha önce kurul
— 42 —
m uş olan eski bir biçim, belirli bir üslup, kuvvetli bir
gelenek güden ağırbaşlı tiyatrolar da vardır. Ünce yal
nız kendi gelirleriyle kendilerini geçindiren birçok tiy a t
rolar bugünkü Rus hüküm etinin cöm ert yardımıyle pek
çok kolaylığa kavuşm uşlar ve o oranda ileri adımlar a t
mışlardır. Asıl önemle üstünde durulacak nokta; bu ti
yatro çalışm aları ve bu ileri atılış yalnız Moskova ve Le
ningrad’da sınırlanmıyor, aksine bütün Sovyet Birleşik
Cum huriyetleri içinde tiyatro y a pek büyük önem ve değer
veriliyor. H er kentte, köyde yeni yeni tiyatrolar kurulu
yor. Buna karşılık bir tek tiyatro yoktur ki eskiden işle
yip te, şimdi, herhangi bir nedenle olursa olsun, kapıları
nı kapam ak, çalışmasını durdurm ak zorunluğunu duymuş
olsun. Yeni yetişen kuşağın tiy atro y a sonsuz düşkünlüğü,
yeni güçlerin katılm ası bugün Rus tiyatrosunun şaşılacak
hızla işlemesini ve ilerlemesini sağlam ıştır.
İhtilâl; tanınm ış edebi tiyatro ları birer kültür kuru
mu olarak görmüş, onlara yardım etmiş, o kad ar ki ülke
nin geçirdiği en korkunç açlık dönemlerinde, en kanlı çar
pışma ve kuşatılmış durum larında bile, b ir lokma ekme
ğin bir yaşam kadar değerli olduğu anlarda önce sanatçı
ları yaşatm ış, onlara sıkıntı çektirmemiş.
K ültür yaym akla uğraşanlar; tiyatronun toplum a h iz
met değerine içtenlikle inananlar bu tiyatroların, geçmiş
teki çalışm alardan elde ettikleri başarı deneyleriyle san a
ta susayan ve onu yeni yeni tatm ay a uğraşan halk kitle
sinin yükselmesinde büyük hizm etleri dokunacağım göz-
önüne almışlardır. îşte bugünkü ilerlemenin tılsımı!
M o s k o v a , E y lü l 1925
M o s k o v a , E y lü l 1925
işte pek acı bir gerçekle karşılaştık: Bu yıl hiç aday yok,
gelecek yıl da pek az olacak... O kadar ki Üniversite bö
lümlerini yöneten m em urlarla, P rofesör ve Öğretim üye
lerinin sayısı bütün öğrenci toplam ından daha kabarık
yekûnu tutacak! Acaba niçin? Çünkü güçlük çıkarıyoruz.
Çünkü Üniversitemizin kapıları eski kale duvarları gibi
kapalı, içeri girm ek için özel koşullar gerek, ve bu koşul
ları koşarken ülkenin binlerce eksikliği içinde kıvranan
gençliğin gereksemesi, ister istemez katlanm ak zorunda
kaldığı sıkıntılar düşünülmemiş. Üniversite hâlâ, tıpkı
padişah yönetimi altında imiş gibi sınıflarını imtiyazlı öğ
renciye açıyor... A rada küçük bir fark var, eskiden sa ra
ya kapılanm a aranırdı, şimdi ancak p ara ile elde edilmesi
kabil olan tam devreli öğrenim soruluyor... Hiç kimse
bir gencin on bir yıllık tam öğrenimi yapabilmek için h er
ailenin varlık gücü, parası var m ıdır? diye düşünmemiş...
Üniversite nizamnamesi yapılırken b aşta gelen düşünce;
Dünyanın en zengin ülkelerinden daha çok bizden feda
kârlık istemiş. Bu güçlükler neye? Bilgisizlikten bizim ka
d ar kötülük görm üş bir ulus neden hâlâ bilim ve kültür
kuram larına girmek, ne olursa olsun öğrenmek isteyenle
re, pasaport sorar gibi, mezuniyet diploması soruyor.
H astalık veya parasızlık nedeniyle bu zorunlu dönemleri
bitiremeyenlerin geleceğini ne hakla kırıyor, öğrenimleri-
rini yarım ve güdük bıraktırıyoruz. Koskoca Türkiye’nin
Üniversitesinde okuyanların sayısı yüzümüzü kızartacak
k ad ar azken, hiç ayırt etmeden herkesi okutm ak, yükselt
mek zorunluğu varken neden h âlâ kökleşmiş köhne dü
şüncelere bağlı kalıyoruz, zorluk yaratıyoruz? Bu yaptı
ğımızın nasıl bir kötülük olduğunu anlatm ak için burada
ki işçi fakültelerine bir göz atalım. Biz ne yapıyoruz, baş
kaları ne yapıyor?
— 49 —
M o sk o v a , 2 E k im 1925
*
M a rt 1960
P ittsbourg
San Francisco
Mutlu K asaba
terildi. Ama asıl yapıtı yazacak olan için hiç bir şey ya
pılmadı, ona âdeta:
«Kendi kendine doğ, büyü, yetiş, yaz!» dendi. O da
doğuyor gibi oldu arasıra am a bir tü rlü büyüyemedi.
Bu boşluğu duyan A nkara Üniversitesi b ir T iyatro
E n stitüsü açtı. Şimdi; bizde de tiyatronun bu en önemli
öğesi olan Y apıt’ı yazacak olanları yetiştirm ek için bir
yuva, bir kürsü, bir çatı var.
Bence bu T ürk T iyatrosuna arm ağan edilmiş üçün
cü bir temel direği oldu.
Eğitim ve Tiyatro
T iyatro - Okul
Brandt’ın sözleri
Ü stün Etkililiği
Sanatçıya baskı?
Boş tedbirler!
Dünyayı Aydınlatanlar...
(* ) P a r a d o x e s P s y c h o lo q u e s a d lı k ita b ın d a n .
(* * ) D ö r d ü n c ü c ild in 340. s a y fa s ın d a .
— 126 —