You are on page 1of 70

HABORA KİTABEVİ

P.K. 6

Beyazıt - İSTANBUL
mayakow�ki

tahtakurusu

çevıren:
sabiha seri m
KAPAK DtlZENİ: GtiNER N. ARTAMLI

HABORA KİTABEVİ yayınlarının ondördüncüsü, oyun


dizisinin birincisi olan bu kitap Wladimir Mayakowski­
nin ayni adlı eserinin tamamı olup İstanbul'da 1966 yı­
lında BAŞARAN Matbaasında dizilmiş ve KUTULMUŞ
matbaasında basılmıştır . . .
TAHTAKURUSU

Dokuz sahneli komedi

KİŞİLER

BRATFİCSH, İWAN (Wanja) ismini FİEDELBRATH'a


çevirdi. Vaktiyle işçi partisi üyesi, hali hazırda
güvey
ZOJA BİRKELEİN, işçi kadın.
ELSEVIRA DAVİDOWNA RİNNESANS, gelin babası­
nın kuaför salonunda manikürcü, kasiyer,
ROSALIA PAWLOWNA RİNNESANS, anne kuaför.
DAVİD OSSİPOWİTSCH RİNNESANS, baba, berber
ustası.
TRAMPEL, ismini HELGE TROMBON'a çevirdi.
BİR MİLİS
BİR KAŞİF
BİR HADEME
ERKEK VE KADIN SATICILAR
HAYVANAT BAHÇESİ MÜDÜRÜ
İTFAİYE ŞEFİ
İTFAİYE ERLERİ
GELİNE REFAKAT EDEN KIZLAR, SACDIÇLAR
GELİNİN ANA VE BABASINA VEKALET EDENLER
DÜCÜN MİSAFİRLERİ
BİR ÇİLİNGİR
GAZETECİ VE MUHABİRLER
MERASİM SALONUNUN HADEMELERİ
SOVYET ŞEHRİNİN BAŞKANI
MERASİMİ TERTİP EDEN
SOVYET PREZİDİYUMU
AVCI, ÇOCUK VE İHTİYARLAR
ZAMAN VE MEKAN

1 920 yıllarının sonunda küçük bir Rus kenti


( Sahne 1-4)
Elli yıl sonra Dünya Cumhuriyeti Başkenti
( Sahne 5 9)
-
Birinci Sahn·e

( Ortada bir mağazanın döner kapısı. Sağ ve solda


içinde güzel eşyalar bulunan vitrinler. Alış veriş merak­
lıları içeriye dalıp paketlerle yüklü bir halde çıkmakta­
lar. Sahne ve seyircilerin arasında önlerinde sepetleriy­
le işportacılar dolaşıyor. )
SEYYAR DÜGMECİ Düğme dikmek artık evlilik
boyunduruğu olmaktan kurtulacak; kopuk düğmeler yü­
zünden boşanma davaları kalmıyacaktır. İşaret ve baş
parmağınızı bastırdınız mı, pantalonlar asla aşağı kay­
maz, bayanlar baylar.
Hakiki holanda malı,
Garantili mekanik,
Otomatik çıt-çıtlar.
Yanın düzinesi sadece yirmi kopek . . ... .
Buyurunuz, alınız şentilmenler.

- 7 -
SEYYAR KUKLA SATICISI :
Devlet balesinden
Zıplayan adamlar.
Masa ve yatak için
En güzel oyuncaklar.
Her bir çift hoplar zıplar
Önünde halk - komiserinin!
SEYYAR MEYVA SATICISI
Ananaslar! - bitmiştir ......
Muzlar! - mevcudu tükenmiştir......
Elmaların dört adedi sadece 15 kopek
Emreder misiniz genç vatandaş?
SEYYAR BİLEY TAŞI SATICISI :
En ala biley taşları
prusya
perdahı için.
Ucuz
sağlam
kullanışlı.
Ustura kadar keskin
kocaların yanakları için!
Diller kadar keskin
çetin
tartışmalar için!
Lutfen, bayanlar baylar!
SEYYAR ABAJUR SATICISI
Filtre eder
ışığı
renkli süzgeçler!
Duygulanmak için mavi
Aşk için
kırmızı derler!
Alınız yoldaşlar!

- 8 -
BALON SATICISI :
Havada uçuşan uzun sucuklar,
Gök yüzüne yükselin
korkmadan!
General Nobile'nin
arktik
huzuru
Asılıydı kutupta
Buna benzer bir sucukta
Hemen alın, iyi insanlar!
SEYYAR RİNGA BALIGI SATICISI
Cumhuriyetçi soğan balıkları
Uzaklaştırır sarhoşluk mahmurluğunu
herkesin masasında
SEYYAR FANTEZİ EŞYA SATICISI
İçleri kürkle kaplanmış sütyenler!
İçleri kürkle kaplanmış sütyenler!
ZAMK SATICISI
Vatandaşlar
atmayın
pencerenizden,
kınlanlan
mutbak
ve evinizden!
Lazımlıklar
meşhur üstadların büstleri
Ekselsiyor
toz zamkı
yapıştırır onları!
Hanımefendiler arzu ederler mi?
SEYYAR ESANS SATICISI
Coty kolonyası
kuyumcu terazisinde!

- 9-
Coty kolonyası
çamaşır dolabında!
KİTAPÇI Kocası evde bulunmayınca karısı ne iş­
le meşgul olur? Merhum Kont Leo Nikolajewitsch Tols­
toy'nun yüz elli eğlenceli fıkralan, bir ruble yirmi yeri­
ne sadece on beş kopek.
FANTAZİ EŞYA SATICISI:
İçleri kürkle kaplanmış sütyenler,
İçleri kürkle kaplanmış sütyenler.
(Bratfisch, Rosalia Pawlowna, Trombon sahneye
çıkar)
FANTAZİ EŞYA SATICISI İçleri kürkle kaplan-
mış..... .
BRATFISCH (heyecanla) Çocuk başlıkları ne kadar
asil!
ROSAl.İA PAWLOWNA Çocuk başlıklarını da
nerede görüyorsunuz? Bunlar... .. .

BRATFİSCH Gözlerim yok mu benim? İkizleri­


miz doğacak olursa? Bunu Dorothy bunu da Lilian için
alıyorum... Onlara aristokrat sinematokrat isimler
koymaya karar verdim . ..... Böylece ikisi hep bir arada
gezmeye çıkarlar. Canına yandığım! Evim varlık içinde
yüzmeli. Satın alınız bunu Rosalia Pawlowna!
TROMBON (kıs kıs gülerek) Alın, alın Rosalia
Pawlowna! Böyle kafalarda kabalıklara yer bulunur mu?
Onlar genç kuşağa dahil olmuşlardır bir defa, her şeyi
kendilerine mahsus bir görüşle kavrarlar. Kusursuz eski
çağ proleter neslini - bir de sendikanın üye kartını -
evinize getirmekteler. Bütün bunlar için bir kaç ruble
harcamaktan kaçınacak mısınız? Eviniz varlık içinde
yüzmeli.
ROSALİA PAWLOWNA (iç çekerek çantasını açar
onları satın alır.)

- 10-
TROMBON Verin, ben taşırım ...... şeycikler o
kadar hafif ki. .. merak etmeyin... para istiyecek deği­
lim bunun için...
SEYYAR OYUNCAK SATICISI
Devlet balesinden zıplayan adamlar...
BRATFİSCH Zürriyetim ruh zarafetiyle yetiştiril­
melidir. Bunu da satın alın Rosalia Pawlowna.
ROSALİA PAWLOWNA Fakat Yoldaş Brafisch...
BRATFİSCH Vatandaş! Bana yoldaş demeyin,
henüz proleterya ile akraba olmadınız.
ROSALİA PAWLOWNA Müstakbel yoldaş, vatan­
daş Bratfisch, bu kadar para ile, ufak tefek şeyler hariç,
tam on beş erkek, bıyık sakal tıraşı olabilirdi. Düğün için
on iki litre bira almak daha iyi olmaz mıydı? Bu fikir­
de değil misiniz?
BRATFISCH (sertçe) Rosalia Pawlowna, evi-
min idaresini ben ......
TROMBON : Evi varlık içinde yüzmeli. Dans edip
eğlenilmeli. İçkiler fıskiyelerden fışkırır gibi akmalı.
(Rosalia Pawlowna alış verişi yapar)
TROMBON Zahmet etmeyin verin bana, para is-
temez, memnuniyetle taşının.
DÜGME SATICISI :
Düğmeleri dikmek artık evlilik boyunduruğu olmak­
tan kurtulacak! Kopuk düğmeler yüzünden boşanma da­
vaları kalmıyacak!
BRATFİSCH Ailemizde gericiliği belirten adetler
tatbik edilmiyecek. Pantalonlardan dolayı sıkıntılı du­
rumlar yaratılmıyacak... Bunu da alın Rosalia Pawlow­
na ...
TROMBON Sendikanın üye kartı elinizde bulun-
madığı müddetçe onu kızdırmayın lfıtfen Rosalia Paw­
lowna o galip sınıfa dahildir, madam. Yolunun üzerine

- 11 -
dikilenleri, bir lav seli, bir çığ gibi sürükler. Yoldaş
Fiedelbratsch'ın pantalonları da bir fıskiyeye benzemeli.
(Rosalia Pawlowna içini çekerek bu alış verişi de
yapar)
TROMBON Verin, taşırım paketi...... bir şeye
malolmaz size.
RİNGA BALIGI SATICISI :
En iyi cumhuriyetçi soğan balıkları
Tuzlandırılmış tazeliği ile misli bulunmaz!
ROSALİA PAWLOWNA (Yolunun üzerinde bulu-
nanları iterek, neşeli) Soğan balıkları · pek münasip!
Düğün için esaslı bir ikram. Almalıyım bunları. Yol ve·
rin bay şentilmenler! Bu ça-ça balığının fiatı ne kadar?
SATICI : Som balığının kilosu iki-altmış.
ROSALİA PAWLOWNA : Bu biçimsiz, içi geçmiş
küçük uskumrular için mi iki-altmış?
SATICI : Ne diyorsunuz madam? Bu iri kolan ba­
lığı sadece iki-altmışa.
ROSALİA PAWLOWNA Salamuraya yatınlmış
korse haleni için iki-altmış mı?? Böylesini duydunuz
mu hiç yoldaş Fiedelbratsch? Çarı katledip bay Rjabu­
schinskiyi cehenneme yollamanızda haklıymışsınız. Ah
bu yol kesen haydutlar. Vatandaşlık haklarımı ve tuz­
landırılmış ringa balıklarımı devletin sosyal kooperati­
finde aramasını bilirim.
TROMBON Biz burada bekleyelim yoldaş Fiedel-
bratsch. Orta sınıfa mensup burjuvalarla niçin haşır ne­
şir olmalı? İnsan ringa balığını tartışma yolu ile elde
etmemeli. Bana onbeş ruble bir şişe de votka verdiğiniz
takdirde şahane bir düğün organize ederim. Düğünlerin
en alası, emin olabilirsiniz.
BRATFISCH Adetlere bağlı hayat tarzının aley-
hindeyim Kanaryalar beslemek ve saire... Yoldaş Trom-

- 12 -
bon! Müşkülpesent bir insanım ben ... Şu anda beni
aynalı bir dolap ilgilendirmekte .. . .. .
(Zoja Birkelstein içeriye girerken az daha konuşan­
lara çarpacak gibi olur. Hayretle çekilip dinlemeye baş­
lar.)
TROMBON Düğün korteji ne zaman yapılacak?
BRATFİSCH Saçma sapan neler söylüyorsunuz?
Hangi kartuş?
TROMBON Kortej dedim. Her türlü debdebeli
merasim geçit resmi ve bilhassa düğün alayı için, güzel
yabancı dillerde bu kelimeyi kullanırlar.
BRATFISCH Pek ala! Pek ala! Şakacı siz de!
TROMBON : Mesele şudur ki: kortej yaklaşırken
Hymenaos'un Epithalamium'unu terennüm edeceğim.
BRATFISCH Neler zırvalıyorsun? Ne Himalaya-
sı?
TROMBON : Himalaya değil ilah Hymen'in Epit­
halamium'u. Eski yunanlıların aşk ilahı gibi bir şey. Şu
sarı oportünist venizeloslan değil, eski çağın gerçek
cumhuriyetçilerini kast ediyorum.
BRATFISCH : Yoldaş Trombon, harcadığım para­
ya göre kibar bir düğün istiyorum, hiç bir suretle mito­
lojik bir şey olmasın, anladınız mı?
TROMBON : Aman yoldaş Fiedelbratsch, bunu
söylemek bile lüzumsuz. Sadece anlamakla kalmayıp,
Plechanow'a göre ancak Marksistlerde bulunan hayal
gücümün sayesinde, sınıfa sadık ,asil, kibar şahane dü­
ğün merasiminizi bir prizmadan seyreder gibi oluyo­
rum!... Gelin arabadan iniyor, tamamiyle kırmızılar
içinde, kırmızı bir gelin - tabii demek istiyorum ki -
gelin terlemektedir. Gelinin babasına vekalet eden kızıl
muhasip Jerykalow onu elinden tutuyor. Jerykalow ger­
çekten kıpkırmızı, felce istidatlı şişman bir dalavereci-

- 13 -
dir. İçeriye girerken size kızıl sağdıçlar refakat edecek.
Kırmızı jambonlarla sıra sıra kırmızı şişelerden akseden
ışığın altında parlamak tadır bütün masa ...
BRATFISCH (coşarak) Tamam! Mükemmel!
TROMBON Kızıl misafirler, göreneğe uyarak
«Öpüşün, öpüşün!» diye bağırışırlar. Artık zevce olan
kızıl gelin de kıpkırmızı dudaklarını uzatır onlara.
ZOJA Wanja! ( şaşkın bir halde ikisini kolların-
dan yakalar. Onlar kızın ellerini iter kollarındaki tozları
silkelerler) Wanja! Ne dernek istiyor? Bu kravatlı ko­
mik adam neler· saçmalıyor? Hangi düğün, kimin düğü-
.. '}
nu.
TROMBON· : Kızıl işçiler nikah merasimi. Elsevi-
ra Davidowna Rinnesans ile.........
BRATFISCH
Zoja Iwanna eski sevgilim,
Senden daha güzelini seçtim;
Memeleri dik, gamzeleri çukur
Sende eksik olanın fazlası bulunur!
ZOJA Wanja! Peki ben ne olacağım! «Gök yüzü-
ne yükselmek; sonra da veda etmek.» manası ne bunun?
BRATFISCH (itercesine elini uzatır)
Ayrıldık birbirimizden
Denizdeki iki gemi gibi ......
ROSALİA PAWLOWNA ( dükkandan fırlar, yukarı
kaldırmış ellerinde bir çok ringa balığı taşır) : Balinalar!
Yunus balıkları! ( Balıkçıya) Haydi sümüklü böcekle­
rini bunlarla karşılaştır bakalım. ( mukayese eder, balık­
çının ringaları daha büyüktür, ellerini vurur birbirine)
Ha! - tam bir kuyruk boyu daha uzun. Vatandaş Fiedelb­
ratsch, söyleyin bana, niçin mücadele ettik, imparator
hazretlerini öldürüp bay Rjabuschinskiyi kovduk. Sizin
şu Sovyet gücünüz beni mezara yollıyacak ... Bir kuyruk

- 14 -
tam tamamına bir kuyruk boyu daha büyük.
TROMBON : Saygı değer Rosalia Pawlowna bir
de öbür ucu ile karşılaştırın. Görüyor musunuz bir baş
daha uzun. Ringa balığının başının ne gibi faydası var­
dır size. Yenilmediğine göre kesilip atılacak.

ROSAl.İA PAWLOWNA Neler söylediğini işittiniz


mi? Başını kesmek mi? Asıl sizin başınızı kesmeli va­
tandaş Trombon. Şu başınıza kimse bir kopek dahi ver­
mez. Halbuki başsız ringa balığının kilosu on kopek da­
ha ucuzdur. Haydi! Marş eve! Evin idaresi için sendika­
nın üye kartına ihtiyacım var mutlaka. Mamafi kızım
kar getiren bir müessesede çalışıyor. Pek de yabana atı­
lacak bir şey değil bu.

ZOJA Beraber yaşayacak, beraber çalışacaktık.


Her şey bitti mi şimdi?

BRATFİSCH Vatandaş! aşkımız likide edilmiştir.


Medeni bir duygunun gelişmesine mani olmayın yoksa
milisi çağırırım.

(Zoja ağlıyarak Bratfisch'in koluna yapışır. Brat­


fish kendisini kurtarır ellerinden. Aralarına giren Rosa­
lia Pawlowna'nın paketleri yere düşer.)
ROSALİA PAWLOWNA Bu serseri kan da ne is-
tiyor? Damadıma neden musallat oluyorsunuz?
ZOJA Bana aittir o!

ROSALİA PAWLOWNA Ya! Hamile mi yoksa...


Ona geçimini temin edecek parayı verir, suratını da pa ­
çavraya çeviririm.

BİR MİLİS Bu nahoş duruma bir son verin ar-


tık vatandaşlar.

- 15 -
ikinci Sahne

(Gençlik yurdu. Soluyarak nefes alan kaşif resim


masasının üzerine eğilmiş. Bir delikanlı sırt üstü yat­
makta, genç kız karyolanın kenarına oturmaktadır.
Gözlüklü biri kitabına dalmıştır. Kapı açıldıkça ampul
ve birçok kapılan olan koridor görülmektedir.)
ÇIPLAK AYAKLI GENÇ (bağırarak) Çizmelerim
nerede? Yine çalmışlar onları. Geceleri muhafaza ede­
bilmek için, Kursk istasyonuna götürüp emanetçiye mi
teslim etmeliyim onlan?
HADEME : Çizmeleri Bratfisch giydi. Deveye ben­
zer sevgilisi ile buluşmaya gitti. Giyerken de müthiş
küfrediyordu. Bu sondur, dedi. Akşama yeni sosyal du­
rumuna uygun, yepyeni bir kılıkla geleceğim, dedi.
ÇIPLAK AYAKLI Ahlaksız herif.
GENÇ BİR İŞÇİ (ortalığı toparlıyarak) Artık

- 17 - F. 2
çöpü, süpriintüsü de kibarlaştı. Eskiden boş bira şişe­
leri, balık kuyruklarından başka toparlıyacak bir şeyleri
olmazdı onun. Şimdi her tarafta boş esans şişeleriyle
yağmur kuşağı renginde kurdelalar sürünmekte.
KIZ : Saçma. Herif bir kravat alır almaz, Mac Do­
nald lakabını takarak alay ettiler onunla.
DELİKANLI O bir Mac Donald'dır zaten. Kravatı
önemsiz. Kravatı ona bağlı olmaktan ziyade kendisinin
kravatına bağlı olmasından ötürii. Düşünme sıkıntısına
uğradığından başını çevirmeye bile cesaret edemiyor...
HADEME : Ayakkabılarındaki delikleri vernikle
kapatıyor. Yırtık çoraplarından görünen derisini de mü­
rekkeple boyuyor.
GENÇ ADAM : Derisi günahı kadar karadır zaten.
KAŞİF : Belki de münasip yere sürülmemiştir bu
kara. Çoraplarının ikisini de değiştirmeliydi.
HADEME : Ortaya bir kaşif atılır hemen. Patent
hakkını çıkart derhal. Fikirlerini de aşınnamalanna dik­
kat et. (Bir bezle masanın üstünü silerken orada bulu­
nan bir kutuyu düşüriir. İçindeki kartvizitler yelpaze
şeklinde yere saçılır. Hademe onları toplamak için eği­
lir, sonra pencerenin yanına götürür. Gülmeye başlar,
.
yoldaşlara yaklaşmaları için işaret eder.)
HEPSİ (okuyup tekrarlarlar) Pierre Fiedel-
bratsch! Pierre Fiedelbratsch.
KAŞİF Yeni bir isim edinmiş. Bratfisch nedir
ki Bratfisch? Niçin Bratfisch? Kimin ihtiyacı var Brat­
fisch'e? Fakat Pierre Fiedelbratsch sadece bir isim değil
başlı başına bir ahenk, bir romansdır.
KIZ (hülyalı) Evet, bir şeyler seziliyor bu isimde
- Pierre Fiedelbratsch - ne kadar hoş hatta zarif bir
ahengi var. Gülebilirsiniz hepiniz. O belki şu anda kül­
tür devrimini ailevi ölçülere göre kendinde tatbik etmiş
'

- 18 -
ve başarmıştır bile.
GENÇ ADAM : Bu suratla büyük Puşkini bile kan­
dırmıştır. Ayı postuna benzeyen favorilerini dağıtırım
korkusuyla ,bitlerini ayıklamaktan çekiniyorum .
KIZ Harry Piel'in de yanaklarında buna benzer
kültür işaretleri var.
KAŞİF : Saç hususunda ustasıdır onun. Başımız­
daki saçları kıvırmak tekamülün zirvesine ulaşmak ! !
GENÇ ADAM Bu ustanın saçları nerede kök sal-
mıştır acaba? Kafa namına bir şey yok onda, buna rağ­
men kıvırcık saçlı bir başı var. İhtimal ki rutubetten!
KİTAPLI GENÇ: Haydi oradan. Yazardır o. Neler
yazdığını bilmiyorum. Yalnız, çok meşhur olduğunu bili­
yorum . Akşam gazetesinde onu üç defa tenkit ettiler_
Apuchtin'in bazı şiirlerini kendininmiş gibi satmış güya.
Bu durum ona pek dokunmuştur mutlaka. Tekzip gön­
dermiş. Koyun kafalıdır hepsi, yazdıkları hakikate uy­
muyor, diye iddia ediyormuş. Nadson'u kopya etmiş­
miş . . . kimin haklı olduğunu bilemem. Eserlerini basmı­
yorlar artık. Bu yüzden şöhreti büsbütün arttı, gençliği
yetiştiriyor şimdi. Birine şiir yazmasını, diğerine kuşlar
gibi ötmesini, üçüncüye de panayırlardaki ayılar gibi
dans etmesini öğretmektedir. Fakat borç para almasını
bütün derslerden iyi öğretiyor.
SÜPÜRGELİ GENÇ : İşçinin vazifesi, suni nasırlar
edinmek değildir.
( Bu cümle söylenirken, üstü başı yağ içinde çilingir
girer, ellerini yıkadıktan sonra döner) .
ÇİLİNGİR : İşçilerle ilgisi kalmadı artık. Bugün
istifa etti. Bir fin fan fon'la, berber kızıyla evleniyor.
Kız aynı zamanda kasiyer ve manikürcüdür. Bundan
sonra tırnaklarını matmazel Elsevira kesecek.
KAŞİF Elzevir - Bu bir çeşit matbaa harfinin

- 19 -
adıdır.
ÇİLİNGİR : Matbaa harfi filan bilmem ben. Yal­
nız « korpus » hakkında bilgi sahibiyim, bu kelime de ka­
dına tam uymaktadır. Hesaplarda yanılmasını çabuk­
laştırmak için kızın resmini muhasebeciye göstermiş.
Karıya bak, şahane sinesine!
Yirmi kiloluk iki memesine!
ÇIPLAK AYAKLI GENÇ İşi yolundadır onun.
KIZ Kıskanıyor musun yoksa?
ÇIPLAK AYAKLI GENÇ Olabilir, ne çıkar bun-
dan. Yarın teknik kısmın sefi olabilir belki de. O vakit
her gün konçlu çizmeler giyer mükemmel bir eve kona­
rım.
ÇİLİNGİR Beni dinle dostum. Senin güzel per-
delere ihtiyacın var. Perdeleri aç - sokağa şöyle bir göz
gezdir. Perdeleri kapa - şşşrak, rüşvet, para cebe. İn­
san denilen yaratık ancak çalıştığı zaman yalnız olmak
istemez, kızarmış piliç yerken tercih eder yalnızlığı.
Bizler siperlerde sürünürken de böyle talihliler vardı.
Fakat akıllarını kurşunlarla başlarına getirdik. Haydi
gidiyor musun?
ÇIPLAK AYAKLI GENÇ Gidiyorum, gidiyorum.
Bana Karl Liebknecht numarasını yapmak istiyorsun
galiba. Senin gibisi kapı aralığından çayır papatyasını gös
terir göstermez hücum eder hemen. Yalancı kahraman
sen de !
ÇİLİNGİR Böyle bir şey düşünmem bile. Bu
kokmuş güruhun bana tesir edeceğini mi sanı­
yorsun . Bak çok kalabalığız.. Hepimize yetecek kadar
akrabasını kayıran kızlar çoktur bu dünyada. Evleri yap­
tıktan sonra durum kaşla göz arasında hal edilir. . . Bir
çırpıda . .. . .. Fakat teslim bayrağını çekerek siperlerimiz­
den çıktığımızı asla görmiyecekler.

- 20 -
ÇIPLAK AYAKLI : Yine eski nakarat, siper. . . artık
1 919 senesinde değiliz. İnsanlar şimdi güzel şeyleri esir­
gemiyorlar kendilerinden.
ÇİLİNGİR Bu da bir nevi siper sayılmaz mı?
ÇIPLAK AYAKLI Manasızlık...
ÇİLİNGİR Bitler sürüsüyle . .
,

ÇIPLAK AYAKLI : Budalalık.


ÇİLİNGİR Atışlar da sessiz barutla yapılmakta-
dır.
ÇIPLAK AYAKLI : Saçmalık. •
ÇİLİNGİR Bir çift gözün namlusu ile Bratfisch'
ciğimizin postunu deldiler.
( Bratfisch, ayağında rugan çizmeler, içeriye girer.
Çarpık çurpuk eski ayakkabılarını bağlarından tutarak
sallar, sonra çıplak ayaklıya fırlatır. Elinde paketlerle
Trombon gelir. Bratfisch'in görmemesi için, iğrenerek,
dans adımlariyle geri çekilen çilingirin önüne geçer) .
TROMBON Ah yoldaş Fiedelbratsch, b u kaba
danslara önem vermeyiniz, olgunlaşmakta olan narin
zevkinizi bozabilir.
ÇİLİNGİR Yaltaklanmaktan vaz geç, suratın ezi-
lecek bir gün.
TROMBON Sizi çok iyi anlıyorum Yoldaş Fie-
delbratsch. Hassasiyetinizle bu iğrenç mecliste çok hem
de pek çok sıkıntı çekiyorsunuzdur. Büyük sabrınızla
sade bir ders daha tahammül edin. Hayatın en sorumlu
adımı : nikahtan sonraki ilk fokstrot bütün bir ömür
için etkili olmalı. Şimdi hayali bir damla dans eder gibi
birkaç figür yapınız - Ama niçin Mayıs resmi geçitin­
de gibi tepiniyorsunuz?
BRATFİSCH : Yoldaş Trombon çizmelerimi çı­
karmalıyım. Evvela ayaklarımı sıkıyorlar, sonra da şe­
killeri bozulacak.

- 21 -
TROMBON Aferin, aferin hafif adımlarla ilerle-
yin. Mehtaplı bir gecede, hülyalı ve melankolik bir hal­
de eYinize dönüyormuşsunuz gibi. Çok iyi çok iyi yal­
nız vücudünüzün alt kısmını bu kadar sallamayın . Kol­
larınızın arasında dekovil değil bir matmazel bulunu­
yor. Evet, tamam, çok güzel. . . Elinizi nereye koydunuz,
bu kadar aşağıda olmamalı.
BRATFİSCH (hayali omuzun üzerinden kaydırır
elini ) Elim mi ? Havada destek bulamıyorum elim
için .

TROMBON Yoldaş Bratfisch öyleyse korse, süt-
yen cıvarında keşif hareketine geçiniz. Dinlendirmek is­
tiyormuş gibi kıymetli baş parmağınızı oraya dayayınız.
Hassasiyetiniz kadının hoşuna gidecek sizin için de bir
ferahlama olacak - öteki elinizi düşünebileceksiniz.
Omuzlarınızı neden sallıyorsunuz. Dansınız fokstrot'luk­
tan çıktı sevimli halinizle « Shimmy» gösterisini yap­
maktasınız.
BRATFİSCH Hayır, yürürken sırtımı kaşımak
istiyordum yalnız.
TROMBON : Fakat - böyle bir şeyi kim yapar Yol­
daş Bratfisch. Şayet dans ettiğiniz vakit böyle bir du­
rum olursa damınızı kıskanıyor, hafif bir kıskançlık nö­
beti geçiriyormuş gibi gözlerinizi kısın, hafif adımlarla
geriye doğru ,gelip duvara yaklaşın. Oradaki her hangi
bir heykele sırtınızı sürtün. Görüşeceğiniz modern çev­
relerde alçıdan yapılmış ıvır-zıvır, yaldızlı oymalar faz­
lasiyle bulunacaktır. Sırtınızı iyice sürttükten sonra sil­
kinme hareketi yaparak şu sözleri söyleyin : « Kurnaz
kadın. çok iyi anladım sizi . . . benimle alay ettiniz . . . hal-
buki ben . . ... . ve saire ve saire. «Oldukça serinlemiş ve
sakinlemiş bir halde dansınıza devam edin sonra.
BRATFİSCH Bu şekilde mi yapılacak ?

- 22 -
TROMBON Aferin! Mükemmel! Bir dahisiniz
Yoldaş Bratfisch. Burjuva sınıfını çember içine alma ve
sosyalizmi kurma şartları içinde bulunan bir memleket­
te gelişme imkanlarından mahrum kalıyorsunuz. Acaba
bizim şu «Orta keçi sokağımız» mı size layık olan dans
mesleği temin edecek. Dünya çapında bir devrime ihtiya­
cınız var sizin. Bütün Avrupaya yayılmalıdır bu devrim.
Chamberlain ve Pointcare'lerin boyunlarını kırmalıydı­
nız. Ahenkli hareketleriniz sayesinde Moulin Rouge ve
Pantheon'dakileri hayran bırakacaksınız. Bunları daima
hatırlayın ve yumuşamayın sakın. Fevkalade! - Ben de
gitmeliyim artık. Düğün yardımcılarına çok dikkat et­
meli. Nikah merasimine kadar bir kadeh içkiden başka­
sını vermemeli onlara. İşlerini bitirdikten sonra ister­
lerse şişeleri boşaltsınlar. Örövuar (çıkarken kapıdan
seslenir) . Çok rica ederim iki kravatı birden takmayın
bir daha, bilhassa renkleri değişik olduğu zaman. Şunu
da iyice aklınızda tutun: kolalanmış gömlek yakaları
asla dışarıya doğru katlanılmaz.
(Bratfisch yeni elbiseleri prova eder)
GENÇ ADAM Wanja bırak şu maskara şeyleri,
kendini niçin korkuluğa benzetmek istiyorsun?
BRATFİSCH : Burnunuzu başkalarının işine sok­
mayın kıymetli yoldaşım. Niçin savaştım? Daha güzel
bir hayat uğruna savaştım. Şimdi bir kadına, bir eve
sahip oldum, görgü kurallarını da öğrenmiş bulunuyo­
yorum. Gerektiği zaman yurttaşlık vazifemi de yapması­
nı bilirim. Savaşta bulunan bir insan sakin sahillerde
dinlenme hakkını kazanır. Evet!!! Varlıklı oluşum bel­
ki de bütün sırı,ıfımın hayat standardını yükseltmeye se­
bep olacaktır.
ÇİLİNGİR :
Bir cengaver! bir Suworow! haklıdır o!. . .

- 23 -
Küçük bir köprü kurmak istedim.
Sosyalizme götürecekti beni
Onu bitirmeden henüz
Tembellik sardı beni .
Köprüde otlar bitiyor,
Koyunlar zevkle yiyor.
Basitcesi bunun: biz
İstirahat etmekteyiz.
Tamam mı?
BRATFİSCH Canın cehenneme. Kaba, tahrikkar
sözlerinle rahatsız etme beni.. . . . . Anladın mı? (Yatağa
oturur lavtaya uyarak şarkı söylemeye başlar) .
Lunatscharski sokağını biliyor musun?
Orada güzel bir köşk durmakta
Zarif şekilli merdivenleri
Pencereleri gözleri okşamakta.
( Tabanca sesi duyulur, Bratfisch kapıya koşar)
DELİKANLI ( Kapının yanından) Zoja Birkelein
kendini vurdu!
( Herkes kapıya koşar)
GENÇ ADAM : Zavallı! Parti hücresinde adam
akıllı hakkından gelirler onun.
SESLER Çabuk. . . çabuk. . . kurtarın. .. kurta-
rın . . . . ..
BİR SES Can kurtaran arabasını! Çabuk! Ça-
.. ..
o sunun ortasınaı. Adres :
b ukı.. . . ... Kend'mı vurmuş.ı G'"ğ
·

Orta keçi sokağı, numara 1 6.


( Tek başına kalan Bratfisch eşyalarını toplar. )
ÇİLİNGİR Senin gibi kıllı bir mahluk yüzünden
öldürdü bu şahane kadın kendini! Defol! ( Bratfisch'i
yakasından tuttuğu gibi dışarıya atar arkasından da eş­
yalarını fırlatır) .
HADEME (Koşarak doictorla gelir, Bratfisch'i tutar
fırlatılan şapkasını verir) Delikanlı! Delikanlı! Amma
da gürültülü ayrıldın sınıfından.
- 24 -
Üçüncü Sahne

( Büyükçe bir kuaför salonu. Yan taraflarda aynalı


masalar. Her aynanın önünde kağıttan yapılmış çiçek
buketi. Traş masasının üzerinde bira şişeleri. Sahnenin
ön kısmında solunda kapağı açık bir piyano, sağında
soba. Sobanın teneke boruları odayı boydan boya kap­
lamaktadır. Ortada yuvarlak bir dünya masası. Masanın
etrafında, Pierre Fiedelbratsch, Elsevira Rinnesans, da­
mat ve gelinin ikişer arkadaşı, anne ve baba Rinnesans,
gelinin babasına vekalet eden baş muhasip ve gelinin an­
nesine vekalet eden hanım. Helge Trombon, arkası seyir­
cilere dönük masanın yanında bir şeyler yapmakla meş­
gul . )
ELSEVİRA : Başlıyalım mı Fiedelciğim?
FİEDELBRATSCH Bir dakika sabret. ( ara )
ELSEVİRA Fiedelciğim başlıyalım mı?
FİEDELBRATSCH Sana sabret dedim. İyi ar-

- 25 -
ganize edilmiş bir merasimle evlenmek istiyorum. Şeref
misafirleri huzurunda ve bilhassa yönetim kurulunun
sekreteri çok saygı değer Yoldaş Lasalltschenko'nun hu­
zurunda!
Arzum budur!
BİR MİSAFİR ( Koşarak içeriye girer) Lfıtfen ge-
cikmemi affedin saygı değer düğün misafirleri. Muh­
terem sekreterimiz Lasalltschenko'nun tebriklerini ilet­
mekle vazifelendirildim. İcap ederse yarın kiliseye
dahi gelecekmiş. Fakat bugün gelemiyeceğini, Parti
günü olduğundan çaresiz hücreleri ziyaret etmek mecbu­
riyeti kaldığını, söyledi. Artık programa başlıyabiliriz.
BRATFİSCH Düğün ziyafetinin başladığını ilan
ediyorum !
ROSALİNA PAWLOWNA : Saygı değer mösyöler lfıt­
fen yemeklere iltifat ediniz. Böyle besili domuzu başka
bir yerde bulamazsınız. Yunanistan veya Polonya ile
savaş olur korkusuyla bu domuz butunu üç yıl evvel
satın aldım. Savaş olmadığına ve et küflendiğine göre ...
Yiyiniz bayanlar, baylar!
ODADA BULUNANLAR (Bardaklarını kaldırırlar)
Yaşasın gelin ve güvey! Öpüşün! Öpüşün!
( Elsevira Pierre'e sarılır, Pierre de şerefli durumuna
uygun vakur bir tavırla öper onu) .
BAŞ MUHASİP Beethoven'den bir parça çalın! . ..
Yoksa neydi ismi? Schakespeare'in parçası! Hoş bir
bir şey olsun. Senenin her günü büyük adamların yıldö­
nümünü niçin kutlarız acaba?
( Piyanoyu yaklaştırır)
SESLER Sandığı kanadından tutun, kanadından;
Sandığın tuşları var - tuşlar . . . dişler gibi, dişler dizisi
gibi ! İndirin yumruğu sandığın dişlerine!
BRATFİSCH Lfıtfen piyanonun ayağına basmayın

- 26 -
pedalleri hassastır.
TROMBON : ( Kalkarken sendeler, bardaktaki vot­
kayı döker) Yoldaş Fiedelbratsch'ın mücadele dolu yo­
lunun asil bir sonuca eriştiğini görmekle kendimi son
derecede mutlu addetmekteyim. Vakıa bunun uğruna
parti sicil defterini kaybetmekle beraber, yerine bir çan­
ta dolusu devlet tahvilleri kazanmıştır. Sınıflarımızdan
ve etraftan yükselen itirazları, uygun ve faydalı bir dü­
zene sokmaya muvaffak olduk. Halk diliyle sosyalizm
diye anılan toplumun ilerdeki saadetini Marksist göz­
lerimizle bütün berraklığı ile görmekteyiz.
ODADA BULUNANLAR Öpüşün! Öpüşün !
( Elsevira ve Bratfisch öpüşürler)
TROMBON : Aile kurma hususunda dev adımlarla
ilerlemekteyiz. Ölüme boş verdiğimiz Perekop savaşında,
bu güllerin açıp güzel kokular saçacağını tahmin edebi­
lir miydik ? Absolütizmin boyunduruğu altında inlediği­
miz zamanlar büyük hocalarımız Marx ve Engels, gü­
nün birinde, isimsiz fakat yüce emek dünyamızla, yenil­
giye uğramakla beraber, yine de son derece cazip olan
kapitalın kudreti arasında evliliğin tatlı bağlarını kura­
cak kadar hür olacağımızı, tahmin ve ümit edebilirler
miydi ?
ODADA BULUNANLAR Öpüşün! Öpüşün!
TROMBON Saygı değer vatandaşlar. Güzellik
ilerlemenin motorudur. Basit bir işçi kaldığım takdirde
sıfatım ne olacaktı ? Vatandaş Trampel! Trampel sıfatiy­
le ne yapabilirdim ki?.. Böğürmek, melemekten başka
bir işe yaramıyacaktım. Halbuki Trombon olarak iste­
diğimi yapabilirim
Helge Trombon,
Kaderin oğlu,
İsimler değişti -

- 27 -
Saadete erişti!
Şimdi Helge Trombon oldum. Cemiyetin, eşit hak­
lara sahip bir üyesi olarak medeniyetin bütün h1tufla­
rından faydalanabilir içimi dökebilirim - pek iğrenç bir
kelime dökebilmek... Süprüntü, çöp, su dökülebilir -
başka bir kelime kullanmalı... Fikrimi anlatabilirim.
Hatta eski yunanlılar gibi beyitlerle: «Elsevira Fiedel­
bratsch, her şeye inanma kaç!» veya bir saz şairi gibi
Hassas güzel ruhun için
Defne dalından bir çelenk, yem yeşil
Şarkıcı gırtlağını
Votkalı ringa kuyruğu ile sil
ODADA BULUNANLAR Aferin! Öpüşün!
TROMBON: Güzelliğin anası. .....
SAGDIÇ (Öfke ile kalkar) Ana mı? Ana diyen
kim? Genç evlilerin huzurunda böyle laubalilikleri men
ederim.
(Sağdıç oturtulur tekrar)
ODADA BULUNANLAR: Beethoven'in ...... Bir halk
türküsünü çalın!
(Trombon'u piyanoya sürüklerler)
TROMBON:
Tramvaylar hep birlikte
Nikah dairesine
Kızıl düğüne gitmekte......
ODADA BULUNANLAR:
Kurul toplantısından koştu hemen
İşçi kılığında damat pek şen!
MUHASİP Anladım, anladım! Şöyle demek isti-
yorsunuz:
Prosit! Kuzucuk Tromboncık
Kıvırcık saçlı insancık!...
BERBER (Elinde çatalla gelin annesine vekalet

- 28 -
eden hanıma yaklaşır) Suni olmayan, tabii kıvırcık
saçlar kalmamıştır artık. Kabarık topuz - şöyle yapı­
lır ... Maşayı alır (Çatalı döndürmeye başlar) hafif bir
alevin üstünde ısıtır (Sobaya sokar çatalı) kabarık buk­
leler yaparsın!
GELİNİN ANNESİNE VEKALET EDEN : Analık
ve kızlık şerefini tahkir ediyorsunuz ...... Bırakın saçla-
rımı ...... köpoğlu köpek!!!
SAGDIÇ Köpoğlu köpek diyen kim? Yeni evlile-
rin huzurunda kaba, yontulmamış sözleri men ederim.
(Baş muhasip şarkı söyliyerek kasanın manivela
kolunu laterna gibi çevirmeye başlar).
ELSEVİRA (Trombona) Ah biraz piyano çalsa-
nıza! Toska veya Toskanini'nin valsını ne kadar şar-
mandır o parça...... tıpkı bir hayal gibi........
.

SAGDIÇ (Elindeki kemanı silah gibi tutar) Hela


diyen kim? Yeni evlilerin.........
(Trombon onu sakinleştirir piyanoya gider)
SAGDIÇ (Tehditkar bir tavırla seyretmektedir onu):
Niçin hep siyah tuşlara vuruyorsun? Demek ki proleter­
ya için yalnız kara kısmı yeterli olacak, beri tarafta bur­
juvazi tümünden istifade edecek, öyle mi?
TROMBON : Neler düşünüyorsunuz vatandaş?
Bütün gücümle beyazlan çalmaktayım.
SAGDIÇ Daha iyi ya! Asil tarafa yeni imtiyazlar
yaratıyorsun. Bütün ıskalayı çalmalısın.
TROMBON Evet! Evet!
SAGDIÇ : Demek ki beyazlarla birliksin? Seni se­
ciyesiz mendebur seni!!!
TROMBON Yoldaş bu «C. Dur» işaretidir.
SAGDIÇ Buna sedur değil prosedür denir. Hece
yutacağına börekleri yut! Al işte (Elindeki kemanı Trom­
bonunun kafasına indirir. Aynı esnada da berber çatalı

- 29 -
önündeki hanımın saçlarına daldırır)
BRATFİSCH (Muhasibi karısının yanından uzak­
laştırmaya çalışarak) Ringa balığınızı ne hakla karımın
göğsüne sokmaya çalışıyorsunuz. Ringa balığı krizantem
olmadığı gibi karımın göğsü de çiçek tarhı değildir.
MUHASİP Bizlere som balığı mı ikram ettiniz
sanki? Bağırıp çağırıp meseleyi büyütmeyin!
(Ortalık birden bire karışır. Üzerinde tüllerden ya­
pılmış gelin elbisesiyle sobaya çarpar gelin. Soba devri­
lince alevler, dumanlar kaplar etrafı)
HAYKIRIŞMALAR Yanıyoruz! Yangın!... kim
söylüyor yandığımızı. ..... Yangın!. ..... Yangın!. .. Yalnız
ringa balığı vardı...... Som balığı yok mu?... Tramvay-
lar hep birlikte.....
.

- 30 -
Dördüncü Sahne

(İtfaiye erinin miğferi alevlerin ışığı ile parlamakta­


dır karanlık gecede. İtfaiye şefi tek �aşına gelir. Girip
çıkan itfaiye erleri de rapor vermekteler).
BİRİNCİ İTFAİYE ERİ Yangın yoldaşı söndüre-
miyoruz bir türlü! Sarhoş serseriler, yangını ancak iki
saat sonra bildirirlerse ...... Barut deposu gibi yanmak-
tadır adeta (gider).
ŞEF Neden yanmıyacakmış sanki? Örümcek ağ-
larına benzeyen kumaşlarla ispirto......
İKİNCİ ER Alevler azalıyor. Hortumdan fışkıran
sular derhal donuyor. Bodrumu dolduran sular tama­
men buz tutmuştur. Patinaj sahası gibi adeta (gider) .
ŞEF Cesetler bulundu mu?
ÜÇÜNCÜ ER : Kafasına tavan yıkılan birini hemen
morga götürdüler.

- 31 -
DÖRDÜNCÜ ER : Başında çatal bulunan cinsiyeti
belli olmayan birini de götürdüler.
BİRİNCİ ER : Kafatası çelenkli bir kadın bulundu
sobanın arkasında.
ÜÇÜNCÜ ER Kasaya sarılmış biri çıkarıldı mey-
dana. Sağlığında hırsız veya büyük bir tüccardı mutla­
ka.
İKİNCİ ER : Yaşayan tek bir fert yok... Ölülerden
bir ceset noksan. Bulunmadığına göre kül haline gelecek
şekilde yanmıştır.
BİRİNCİ ER Amma da ışıklara boğuldu burası!
Tiyatro gibi tıpkı! Ancak rol alanların tümü yanmış bu-
lunmakta.
ÜÇÜNCÜ ER Kızıl haçlı bir araba anlan morga
götürüyor.
İTFAİYE ERLERİ :
Votka zehirdir
İçki de zehirleyen
Ortalığı ateşe verir
İçkiyi fazla içen.
Cumhuriyet der ki
«Konyak bir yangın»
Ateşinizi
Mutbakta evde
Akıllıca yakın!
Kağıt sepeti :
Yanan sigaralara değildir uygun.
Sinemalarda gösterilen
Cinai filimlerden uzak durun.
Gangster romanı
okunmamalı
uykuya yatmadan
Hot-foks

-32-
kızıştırır
adi fonografı çalan.
Fazla kızışmak
mahvına sebeptir
bir çokların
Sayesinde soba
ve pikapların

- 33- r�. 3
Beşinci Sahne

(Toplantılara mahsus anfiteatr şeklinde muazzam


bir salon. İnsan sesleri yerine telsizle işleyen; mega­
fonlu ses borulan tesisatları kurulmuş. Kamyonlarda
istikameti gösteren oklara benzer işaret kolları yan ya­
na dizili, Oparlörlerin her birinin üzerinde renkli am­
puller. Tavanın altında projeksiyon sahası. Ortada üze­
rinde mikrofonlar bulunan bir tribün. Tribünün iki ya­
nında da sesleri ve ışıkları ayarlamak için cihazlar.)
(Biri genç biri ihtiyar olan iki makinist karanlık
konferans salonunda çalışmaktalar.)
İHTİYAR (Ses borularının tozunu temizliyor) Bu­
gün önemli bir mesele reye konacak. Tarım mıntıkasına
ait ses cihazı yağlanmak ister biraz. Geçen sefer arıza­
lanmıştı. Pek cızırtılıydı sesler.
GENÇ Tanın mı? Olur, yaparım. Merkezleri de

- 35 -
yağlamak istiyorum. Kadife bir bezle Smolensk'e ait
klapaları da temizlemem lazım, geçen hafta çok kısık çı­
kıyordu sesleri. Başkentlerin hizmete hazır olduklannı
bildiren aletin manivela kolunu itmeli biraz. Hafif bir
ayrılma seziliyordu: Sağ ve sol birbirine karışmiştı
İHTİYAR : Ural işletmeleri «Dikkat» vaziyetinde­
dirler. Şimdi Kursk maden sanayiini cereyana bağlıya­
lım. Saporog ısı işletmesinin ikinci kısmına bağlı altmış
iki bin reylik yeni bir cihaz kurulmuştur oraya. O böl­
gede işler yolunda olduğundan çalışmamız kolaylaşır.
GENÇ : Eskiden bu gibi toplantıların nasıl olduğu­
nu hatırlıyor musun? Kimbilir ne kadar komikti, değil
mı."')..
İHTİYAR : Annem beni kucağına alarak toplantı­
ya götürmüştü bir defa. Kalabalık yoktu, bin kişi kadar
toplanmıştı belki. Tembel tembel oturup dinliyorlardı.
Müzakere edilen maddeler gayet önemliydi galiba... Oy
birliğiyle kabul edildi. Annem kollarında beni taşıdığı,
elleri serbest olmadığı için aleyhte bulunmasına rağmen
oyunu kullanamamıştı.
GENÇ Evet, tabii. Tam küçük esnafa uygun bir
şekilde.
İHTİYAR : Boş ver oğul. Eskiden böyle bir cihaz
işe yarayamazdı ki. Çabuk öfkelenen biri, göze çarpmak
için herkesten evvel elini kaldırmak isteyebilirdi Başkanın
burnuna doğru elini uzatır, iki eliyle adamın burun de­
liklerini karıştıracak gibi olurdu nerede ise. Sonra da
oyunu kullanmak için ilahe İsis gibi on iki eli olmadığı­
na esef ederdi. Başkaları da yan çizerdi bazen. Rivayete
göre herifin biri önemli bir tartışmada helaya gidip oy­
lar verilinceye kadar cıgara içmekle vakit geçirmiş. Ora­
da oturup paçasını kurtardığını düşünmüşmüş!
GENÇ Kurtarabilmiş mi?

-36-
İHTİYAR : Hem de nasıl!.. . Başka bir bölgeye
naklettiler onu. Helalara karşı düşkünlüğü anlaşınca sa­
bun havlu vererek hela bekçiliğine tayin ettiler. İşini bi­
tirdin mi?
GENÇ Bitirdim.
(Aşağıya, elektrik hatlarının ve tablo tevzi tellerinin
bulunduğu kısma indiler. Gözlüklü küçük sivri sakallı
bir adam ardına kadar açılan kapıdan ortadaki sete gi­
der. Arkası seyircilere dönük ellerini havaya kaldırır).
BAŞKAN Federasyonun bütün bölgelerini cere-
yana bağlayın.
İHTİYAR VE GENÇ Peki.
(Toplantı salonunun küçük yeşil. kırmızı, mavi
lambaları birdenbire yanmaya başlar) .
BAŞKAN : Alo! alo! İnsanları diriltme enstitüsü­
nün başkanı konuşuyor. Durum telsiz sirkülerle etra­
fa bildirilmiş, müzakere edilmiştir. Vaziyet gayet basit
ve açıktır. İnşaat işçileri, eski Tambow şehrinin 62. so­
kağı ile 17 nci araştırma sahasının kesiştiği yerde temel
kazarken, yedi metre derinlikte içi toprak yığılı buz tut­
muş bir mahzen keşfetmişler. Buz kitlelerinin arasından
görünen şeklin donmuş hatlarından insan olduğu anla­
şılmaktadır. Enstitümüz elli yıl önce donmuş bulunan
bu kişiyi tekrar canlandırılmasının imkan dahilinde ol­
duğunu kabul ediyor. Fikirler arasındaki bazı ihtilaflar
hal edilmektedir şimdi.
Enstitü. her işçinin hayatından son dakikaya kadar
fayda sağlamak mecburiyeti olduğu kanaatindedir. Şua
denemelerinin neticesinde, bu kişinin ellerinde, elli yıl
önce işçilik alameti olan nasırlar mevcut olduğu anlaşıl­
mıştır. Hatırlatmak isteriz ki, dünyayı saran savaşlar­
dan, genel birliği kurmak için gezegenimizde yapılan iç
savaşlardan sonra, 7 Kasım 1965 de insan hayatının do-

- 37 -
kunulmazlığını ilan eden bir bildiri yayınlanmıştı. Sal­
gın hastalıklar merkezinin, eski Rusyada yaşıyanlarm
uzviyetlerinde bulunan bakterilerin etrafa yayılabilece­
ğini iddia eden itirazlarını bildiriyorum. Mesuliyetime
tamamiyle müdrik olarak karar verme safhasına geçiyo­
rum. yoldaşlar düşünün, düşünün ve bir daha düşünün
ki :
Bir
insanın hayatı hakkında
karar vereceğiz.
(Küçük lambalar söner, zil sesi duyulur. Bir ekran­
da kararın metni görünür. Başkan okur onu)
«İşçilik yapan insanların çalışma tarzını etüd eden
Araştırma Merkezi, insan adetlerini karşılaştırarak ince­
leyen kurumun namına tekrar canlandırılmasını talep
ediyoruz.»
(Ses boruların bir kısmından) cDoğru, kabul ediyo­
ruz».
(Sesleri duyulan, başka sesler itiraz etmektedirler)
«Olmaz!»
(Sesler kesilir ,ekran kararır. İkinci zil sesinden
sonra yeni bir kararın metni görünmektedir. Başkan
okur)
«Donez limanındaki maden ve kimya endüstri saha­
sının sağlık kontrol bölgelerinin karan: 1929 senesi için
karakteristik iki hastalığı yaratan mikrop, dalkavuk­
lukla yalayıcılık, bir de azametle palavracılık basilleri­
nin sirayetiyle meydana çıkacak tehlikeyi önlemek için,
yaratığın dondurulmuş durumda kalmasını istiyoruz.»
(Ses borusundan yükselen sesler) «Olmaz!» (Tek
tük sesler) «Çok doğrul»
Müzakerelerde varılan neticeleri bildirmek, ilaveler
yapmak teklifinde bulunanlar var mı?

-38-
(Üçüncü ekran aydınlanır. Başkan, metni okur)
«Sibirya tarım bölgeleri : olayı görmek isteyen kit­
lelerin hazır bulunmalarını kolaylaştırmak için, yeniden
canlandırmayı tarla çalışmalarının bittiği son bahara
bırakılmasını rica ediyorlar.»
(Oparlörlerde çoğunluğu teşkil eden sesler «Olmaz,
yeter, reddedin!»
(Işıklar yanar)
Oya koyuyorum, birinci karara taraftar olanlar elini
kaldırsın.
(Madeni kol işaretlerinin çoğu havaya kalkar.)
Teşekkür ederim. Sibiryanın ek teklifine kim taraf-
tar.
(Sadece iki kol kalkar)
Federasyon meclisi - yeniden - canlandırma! kararım
verdi.
(Ses borularından) «Yaşasın, yaşasın!» (Sesleri ar­
kasından derin bir sükut).
Toplantı bitmiştir.
(Birdenbire açılan kapılardan muhabirler içeriye
akın ederler. Başkan aralarından geçerek seslenir etrafın­
dakilere)
Yeniden canlandırmak! Yeniden canlandırmak!
(Muhabirler ceplerinden radyolarını çıkarıp bağırır­
lar koşarken)
BİRİNCİ MUHABİR Alo! Dalga 472,5 metre.. .
«Tschukt memleket habercisi»!... Yeniden canlandır­
mak!
İKİNCİ MUHABİR : Alo, alo, alo! Dalga 376 met­
re ... Witebsk Akşam - Prawda»!... Yeniden candınnak!
ÜÇÜNCÜ MUHABİR : Alo, alo, alo! Dalga 211 met­
re... «Varşova Komsomolz - Prawda»!... yeniden canlan­
dırmak!

- 39 -
DÖRDÜNCÜ MUHABİR «Armawir, Edebi Pazar-
tesi» ... alo, alo!
BEŞİNCİ MUHABİR Alo, alo, alo! Dalga 55 met-
re ... «Şikago işçileri yönetim kurulu»! ... Yeniden can­
landırmak!
ALTINCI MUHABİR : Alo, alo, alo! Dalga 115 met­
re... Kızıl «Roma» gazetesinin idarehanesi!... Yeniden
canlandırmak!
YEDİNCİ MUHABİR Alo, alo, alo! Dalga 78 met-
re... «Şanghay toprak işçileri»!... Yeniden canlandır­
mak!
SEKİZİNCİ MUHABİR Alo, alo, alo! Dalga 220
metre ... «Madrid Yoksulları»!... Yeniden canlandırmak.. .

DOKUZUNCU MUHABİR Alo! Dalga 1 1 metre.. .


«Kabul'un genç akıncıları»!... Yeniden canlandırmak!
(Gazeteciler tashih kağıtları ellerinde içeriye akın
ederler.)
BİRİNCİ GAZETECİ :
Buzları eritmeli mi?
eritmemeli mi?
Baş makalemiz için
Bu sorudur pek mühim!
İKİNCİ GAZETECİ
Dünya çapında önemli bir anketin metni:
Canlandırmak karakteri değiştirir mi?
ÜÇÜNCÜ GAZETECİ
Eski çağın paçavrası
gitariyle,
Başka bir çok manasız
ıvır-zıvırı ile!
DÖRDÜNCÜ GAZETECİ :
En son haberler! Mülakat! Mülakat!

- 40 -
BEŞİNCİ GAZETECİ :
Kapatmalı tarihi -
lisan noksanları
kullanarak
kaba saba sözleri!
ALTINCI GAZETECİ :
En son telsiz bildirisi!
YEDİNCİ GAZETECİ
Tütün problemi -

Bundan ölür mü
dev gibi adam,
Mamut gibi
Yoksa gergedan?
SEKİZİNCİ GAZETECİ
Bir açıklama
çok komik
melankolik;
İnsan nesli
nasıl oldu
alkolik?

- 41-
Altıncı Sahne

(Donuk camlı iki kapı. Şeffaf duvarların öte tarafın­


da tıbbi aletler. Arka plandaki duvarın önünde ihtiyar
bir profesörle, yüz çizgileri Zoja Birkelein'i andıran yaşlı
bir yardımc� durur. İkisinin de sırtlarında beyaz hasta­
hane gömlekleri var).
ZOJA BİRKELEİN Yoldaş - Profesör Yoldaş,
yalvarırım size bu denemeden vazgeçin. Yine bir sürü
kavgalara sebep olacak.
PROFESÖR Yoldaş Birkelein, ruhunuzda hatıra-
lar canlanıyor. Anlaşılmayan bir lisan kullanmaktasınız,
kıymeti kalmayan fikirleri tarif eden kelimelerdir bun­
lar. «Kavga» ne demek acaba? (Sözlüğe bakar) köylü,
kötülük, kilise, kırallık, kapitalist. ..... işte kavga - her
hangi bir işi yapmaktan kaçman insanların yaptığı. .....
ZOJA BİRKELEİN : Elli yıl önce onun «çalışması»

- 43 -
az daha hayatıma mal olacaktı. İntihar etmek üzerey­
dim.
PROFESÖR İntihar mı? Bu da ne demek? (Söz-
lükte aramaya başlar) İçki, idam, iktidar...... buldum
«İntihar» (Hayretle) kendinizi öldürmeye, vurmaya mı
kalkıştınız? Peki idam kararınız hangi sebepten ötürü
verilmişti? Dava açılmış mıydı? Devrim mahkemesinde
mi?
ZOJA BİRKELEİN Hayır, hayır.... .. kendiliğim
den yaptım bunu.
PROFESÖR Kendiliğinizden mi?... Belki de dik-
katsizlik yüzünden?
ZOJA BİRKELEİN Hayır... aşk yüzünden.
PROFESÖR Bu çok saçma bir şey... seven insan
köprüler yapar, çocuk yapar. .. ve siz...... Evet! evet!
evet!
ZOJA BİRKELEİN : Lütfen beni rahat bırakın,
tahammül edemiyeceğim!
PROFESÖR Bu açıkçasına bir...... nasıl demişti-
niz? ... Kavga durumudur... Evet kavga! Toplum sizden
bütün ruhi endişelerinizi açıklamanızı bekliyor. Bu buz­
ları eritilmekte olan kişinin elli yıllık anabiyozu yenme­
sini kolaylaştırır. Evet yanlış duymadınız, canlandırma­
da bulunmanız çok, pek çok önemlidir. Sizi bulabildik­
lerine ve gelmenize o kadar memnun oldum ki. O.... o
dur, ve siz...... sizsiniz. O ve siz! Söyleyin bana kirpik-
leri yumuşak mıydı? Buzları hızla eritirken kirpiklerin
kırılmaması için bilmem lazım.
ZOJA BİRKELEİN Profesör Yoldaş elli yıl geç-
tikten sonra kirpikleri nasl hatırlayabilirim?
PROFESÖR : Elli yıl ne demek? Buna dün
denir! Beş yüz bin yıl önce yaşayan Mastodot'un kuy­
ruğundaki kıllarının rengini nasıl hatırımda tutabiliyo-

- 44 -
rum. Heyecanlandırıcı bir toplulukta bulunduğu vakit
nefes alırken burun deliklerini şişirip şişirmediğini ha­
tırlayabiliyor musunuz?
ZOJA BİRKELEİN : Bunu bilememki Profesör
Yoldaş, otuz yıldan beri hiç kimse buna benzer hallerde
burun deliklerini şişirerek nefes almaz oldu.
PROFESÖR : Bu mahlukun, midesinin hacmi, saf­
ra kesesinin büyüklüğü hakkında da bir fikriniz yok
mu? Yüksek voltajda kolaylıkla alevlenebilir ihtimali
karşısında, ispirto ve votka miktarım anlamamız lazım.
ZOJA BİRKELEİN : Bunu nasıl aklımda tutabilir­
dim Profesör Yoldaş. Şöyle bir kamı olduğunu biliyo-
rum sadece .....
.

PROFESÖR : Hafızanız hiç yokmuş Yoldaş Birke­


lein. Hiç değilse adamın ateşli, heyecanlı olup olmadığı­
nı söyleyin.
ZOJA BİRKELEİN Bilmiyorum...... belki .....
.

fakat benimle değil.


PROFESÖR : Ya, ya, ya! Korkanın ki onun buzla­
rını eritirken siz buz tutacaksınız ... Haydi başlıyalım.
(Bir düğmeye basar, cam kapılar açılır. Arkadaki
ameliyat masasında insan vücudü büyüklüğünde bir
sandık. Altlarında kovalar bulunan bir çok musluklar
var sandıkta. Çepe çevre elektrik kabloları. Bir çok oksi­
jen tüpleri .Beyaz gömlekli, sakin tavırlı altı doktor
sandığın etrafında çalışıyor. Görünmeyen bir tele asılf
havlu havada sallanıyormuş tesirini uyandırmakta)
PROFESÖR ( Doktorları dolaşarak birinci doktora ) :
İşaret ve rdiğim zaman cereyanı bağlayın. ( İkinciye)
Vücut hararetini 36.4 e yükseltin, her on beş saniyede
onda bir arttırın. (Üçüncüye) Oksijen torbasını hazır
bulundurun. (Dördüncüye) Suyu yavaş yavaş akıtıp,
tazyikli hava verin yerine. (Beşinciye) kapağı bir çekiş-

- 45 -
te açın. (Altıncıya) Canlanma safhalarını reflektör lev­
hasında inceleyin.
(Doktorlar anladıklarını belirtmek için başlarını
sallarlar. Herkes yerine geçer.)
PROFESÖR Başlıyalım.
(Cereyan duyulabilecek bir şekilde bağlanır. Her­
kes heyecanla derecenin yükselmesini takip eder. Sular
damlamaya başlar. Altıncı doktor gözlerini sağ duvarda
asılı reflektöre dikmiş bekler)
ALTINCI DOKTOR : Cildi tabii bir renk almaya baş­
lıyor! (ara) Buz tabakası tamamiyle kaybolmakta! (ara)
göğüste titreşimler (ara) Profesör bu gayrı tabii hızlı ve
şiddetli hareketine dikkat edin......
PROFESÖR (yaklaşır tetkik eder, yatıştırır dok­
toru) Hareket mekanizması normal, kaşınıyor sadece ...
Böyle bir yaratıkta bile sırtından geçinen parazitlerin bu­
lundukları ve uyanmakta oldukları anlaşılıyor.
ALTINCI DOKTOR : Akıl almıyacak bir olay Profe­
sör, sol kolunun bir hareketiyle vücudünden bir şey ay-
rıldı. ....... .
PROFESÖR (dikkatle bakarak) O müzikle kayn aş­
mıştır. Buna «sanat merakı» derlerdi. Stradivarius ve
lirik şiirler yazan şair Utkin de eski çağda yaşamışlardı.
Stradivarius kemanlar yapar Utkin de «lavta için şar­
kılar» yazardı.
(Profesör dereceyi ve tansiyon aletini gözden geç irir)
BİRİNCİ DOKTOR Otuz altı, virgül, bir.
İKİNCİ DOKTOR Nabız altmışsckiz.
ALTINCI DOKTOR Ncfes muntazam.
PROFESÖR Ycrl c rinize geçiniz!
(Doktorlar sandıktan uzaklaşırlar. Kapak birden bi­
re açılır. İ çinden, darmadağınık saçlar, şaşkın bir yüzle
Bratfisch kalkar. Gitarı vücudüne bastırıp etrafına bakı-

- 46 ..,......
nır)
BRATFİSCH Of! amma da uyumuşum ha . . . Özür
dilerim yoldaşlar adam akıllı sarhoştum galiba. Milis
kuvvetleri misiniz? Hangi bölgeden?
PROFESÖR : Hayır, bambaşka bir bölge, diyelim
ki hastahane bölgesi. Cildinizde dondan hasıl olan yara­
lar vardı, apartopar getirdiler buraya.
BRATFISCH : Neee! Ben mi bir şey alıp götürdüm?
Hırsız mıyım ben yoksa? Bu ne küstahlık. Biraz sarhoş,
biraz çakır keyif olmandan dolayı mı söyliyorsunuz bun­
ları? Galiba siz kafayı tütsülemişsiniz. Evet! Bütün dok­
torlar ispirto kafalıdır. Çekmeleri ispirto doludur dai­
ma... Size kimlik cüzdanımı gösterebilirim. Vesikalarımı
her zaman yanımda bulundururum. (bir sıçrayışta atlar,
bütün ceplerini karıştırmaya başlar) Neler istif etmişim
ceplerime. Onyedi ruble seksen. Kızıl yardım cemiyetine
ödenen üye aidatı - tamam. Savunma gücü yardım der­
neği - ödendi. Okuma yazma bilmeyenlere karşı olan­
ların derneği - ödendi. Bu kağıt parçası da nedir ki
acaba? Nikah dairesinden alman evlilik vesikası (ıslık
çalar) Vay canına, dün evlenmiştim ben. Neredesiniz
şimdi, küçük ellerinizi kimler öpüyor? Aman Allahım
dayak yiyeceğim evde mutlaka! İşte şahitlerin imzası.
İşte sendikanın üye kartı (gözü takvime takılınca şaşırır.
Gözlerini oğuşturur dehşetle etrafına bakınır) . Neee? On
iki Mayıs 1 979 mu? Ödeme ye mecbur ka l ac ağ ım aidatı
düşünüyorum. Elli yıl! Sendikanın bölge yönetim kuru­
lu ! Merkez yönetim kurulu ! Aman Allahım ! Karımı unut­
tum ! Yol verin ! (Orada duranların ellerini sıkar, kapıdan
koşarak çıkar. Zoja Birkelcin endişeli bakışlarla takip
eder onu. Doktorlar Profesörün etrafını sararlar)
KORO HALİNDE Demin elleriyle yaptığı hareke­
tin manasını izah edin. Elini uzatıp salladı, sallayıp

- 47 -
uzattı. . . . . .
PROFESÖR : Eski çağda buna benzer gayrı sıhhi
adetler vardı.
BRATFISCH : (Zojaya tesadüf eder) Ne acaip insan­
larsınız vatandaş. Neredeyim ben? Siz mert Zoja Birke­
lein misiniz yoksa? Bak hele! (canavar düdüğün sesini
duyunca hızla başım çevirir) Tesadüf beni nerelere sü­
rükledi ? Bütün bunların manası ne? . . . Moskova? Paris ?
Newyork? . . . . . . Bir fayton lazım bana! (Kamyonların ca-
na'C'ar düdüğü) Ne adam, ne at ne de araba var? Sadece
Turing kulübü ! ( Canavar düdüğünü taklit eder) Tu­
ring! Tuuu-uu-ring! (sırtını kapıya sürter, döner, yaka­
sından duvara çıkmış olan tahta kurusunu görür. ) Tah­
ta kurusu. Küçücük tahtakurusu, küçücük minicik tah­
takurusu! ( Lavtayı çalarak şarkı söyler) Beni terketme
yanımda kal ( Boş yere böceği avucu ile örtmeye çalışır,
kaçırır böceği) Ayrıldılar denizdeki iki gemi gibi . . . Git­
ti ! . . . . . . Ve yalnızım ben ! Ne söz ne cevap verdi bana, yi­
ne yalnız kaldım . . . yapayalnız.
Bir fayton gelsin,. . . Lunatscharski sokak 17! Fakat
bu sefer eşyasız ( Elleriyle başını tutar bayılır. Kapıdan
giren Zoja Birkelein tutar, destek olur ona)

- 48 -
Yed inci Sah n e

( Ortada üç köşeli bir yeşillik. Arasında üç suni ağaç.


Birinci ağaç Yeşil dört köşeli yaprakların üzerinde ge­
niş meyva kaselerinin içinde portakallar. İkinci ağaç
kağıt altlıkların üzerinde elmalar. Üçüncü ağaç: Çam
kozalakları, açık esans şişeleri. Yanlarda : Cam ve fa­
yans döşeli duvarlar. Yeşilliğin kenarında uzun sıralar)
( Muhabir sahneye çıkar onu dört kişi, erkek, kadın
takip eder)
MUHABİR : Buraya gelin yoldaşlar, buraya! Şimdi
bu korkunç ve unutulmaz olayı etraflıca öğreneceksiniz.
Evvela.. . Biraz meyva rica edebilir miyim? Belediyenin
.

ağaçlara bir defa da portakal taşıtmaları güzel bir hare­


kettir doğrusu. Dün biçimsiz, tatsız, besleyici kuvveti ol­
mayan armutlar vardı yalnız ....
( Bir kız ağaçtan portakal kasesini indirir. Oturan-

- 49 - F 4
lar portakalları alır, kabuklarım soyarlar. ilgi ile muha­
birin sözlerini dinlerken, yerler)
BİRİNCİ ADAM : Haydi anlatmaya başla artık yol·
daş. Sırasiyle ve etraflıca anlat.
MUHABİR : Evet, mesele şudur ki..... . Portakallar
pek sıkı, tadına bakmaz mısınız?...... Pekala, pekala an·
latmaya başlıyorum sabırsızlanmayın- Baş muhabir
olarak, tabii en doğru haberleri almış bulunuyorum.. ..
Sadede gelelim- Bakın, bakın.........
(Elinde tıbbi aletler bulunan bir adam hızlı adım­
larla sahn�nin bir tarafından öbür tarafına geçer)
MUHABİR : Veterinerdir bu. Hastalık salgın halin­
de etrafa yayılmaktadır. Yeniden canlanan bu memeli
hayvan tek başına bırakılınca, bulunduğu binadaki bü­
tün ehli hayvanlarla temasa geçti. Bütün köpekler bir
nevi kudurdular şimdi. Yeniden canlanan yaratık onlara
arka ayaklarının üzerinde durmalarım öğretti. Köpekler
artık eskisi gibi havlayıp oynaşmıyorlar. Mütemadiyen
selam verirmiş gibi yerlere eğiliyorlar. Eskiden buna «Sal­
ta durmak» denirdi. Bu hayvanlar yemek yiyen bir kim­
seye daima yaklaşır, kuyruk sallarlar. Doktorlar bu gibi
hayvanların salyasının insanlara da tesir ettiğini, yal­
taklanma ve yalayıcılığın ilk belirtisini meydana çıkardı­
ğını iddia ediyorlar.
DİNLEYİCİLER Vay canına!
MUHABİR İşte bakı n !
(Bira şişeleriyle dolu sepetler taşıyan bir adam scn­
deliycrek geçer)
SENDELEYEN (Şarkı söyler)
On dokuzuncu asırda
yaşayan insanlar
Takdir edilmeye
Hak kazandılar.

- 50 -
Bir duble bira
Bir bardak konyak
Moraran, kızaran
Burnuna bak.
MUHABİR : Bunun, patolojik bir vaka olduğuna
kabul ediyor doktorlar. Şu adam, ikinci tıbbi deneme te­
sisinin yüz yetmiş beş laborentinden biridir sadece. Yeni­
den canlanan yaratığın tamamiyle değişen hayat şartları­
na daha kolay alışabilmesi için bu memeli hayvanın ha­
raretini, çoğu zehir azı da tiksindirici olan bir karışık
bir nesne ile söndürülmesi emredilmiştir. Vaktiyle «Bi­
ra» denirmiş buna. Sıvının etrafa yayılan zararlı kokula­
rı, bu serinletici nesneyi içirtecek kadar, bedbaht labo­
rantların başını döndürmüştür. O günden bu yana labo­
rantlar üç defa değiştirilmiştir. Laboratuarın beş yüz
yirmi adamı hastahanelerde yatmaktadır. Fakat tehlike­
li salgın hala bütün şiddetiyle devam ediyor, baş döndü­
rüp bacakları felce uğratıyor.
DİNLEYİCİLER : Vay canına! Çok önemli!
BİR ADAM : (Hülyalı ve hasret çekerek) İlim uğru­
na feda etmeye hazırını kendimi. İzin verilirse şu meç­
hul hastalığı bana da aşılamalarını isterim.
MUHABİR Yazık! Bu da mahvoldu! Aman susu­
nuz . . . Uyur gezerleri korkutmamalı . . . . . .
( Yanlarından sendeliyerek geçen, Çarliston ve fokst­
rot yapan genç bir hanımın bacakları birbirine dolan­
maktadır. Sol elinde tuttuğu kitaptan şiirl e r okuyor, sağ
elinin iki parmağı arasında tuttuğu hayali bir gülü de ara­
sıra k o kl u yordu)
MUHABİR Şu bedbaht kız, kudurmuş memeli
hayvanın komşusu oluyor. Bütün gece, gitarın gürültü­
lü sesine, inlemeye, hıçkırmaya benzeyen şarkılara ta­
hammül etmek mecburiyetinde kalıyor. Eski çağda b u

- 51 -
şarkılara ne denirdi?- Yanılmıyorsam «Romans» ve
«caz müziği » . Her gece ve gittikçe artarak devam ediyor
bu gürültü. Zavallıcık aklını oynattı. Üzüntülü ailesi dok­
torların toplanarak konsültasyon yapmalarını istiyorlar.
Profesörler « aşk» diye adlandınlan hat bir vakanın kar­
şısında bulunduklarını iddia etmekteler. Eski çağda bu­
na benzer bir hastalık, cinsi gücün uygun bir şekilde bü­
tün bir ömre bölünmüşken birden bire bir hafta içeri·
sinde ateşli bir hal alan vakalarda görülmüştür. Hasta·
lık insana inanılmıyacak hareketler yaptırmaktaydı.
BİR KIZ ( Elleriyle gözlerini örter) O tarafa hiç
bakmamalıyım, feci aşk mikroplarının havada yayıldığını
seziyorum.
MUHABİR : Bu da mahvoldu. . . . . . Salgın müthiş bir
şekilde etrafı sarmaktadır.
( Otuz kız bacaklarını sallıyarak sahnede ilerler)
MUHABİR : Otuz başlı altmış ayaklıya dikkat edin,
Eski insanların bu kol ve bacak sallamasına « sanat » de­
diklerini düşünün bir defa .
( Fokstrot yapan bir çift görünür)
MUHABİR Salg ın erişiyor. . . erişiyor. . . kime neye
erişiyor? ( sözlüğe bakar) en yüksek noktasına erişiyor.
Buyurun i şte iki cinsiyeti olan b ir dört ayaklı.
( Elinde küçük bir cam kutu bulunan hayvanat bah­
çesi müdürü telaşla içeriye girer, arkasında ellerinde
d ü rbü n fotoğraf makineleri, bir de merdiven bulunan in­
sanlar)
MÜDÜR Sevgili vatan daşlar o buraya gel me di m i ?
Onu görmediniz mi ? H a yı r diyorsunuz, demek ki görme­
diniz! B i r av ve araştırma ekib i , on beş dak i k a önce
dördüncü kata doğru çı k ma y a ç al ış ı rk en g ö r ü l d ü ğü n ü
bildirdi . Vasati hızı s aat t e bir buçuk metre olduğuna gö-

- 52 -
re fazla uzaklaşamamıştır. Yoldaşlar lütfen duvarları
araştırınız.
(Gözetliyenler dürbünlerini çıkarıp duvarı inceleme·
ye başlarlar. Müdür araştırma grubunu iki kısma ayırır,
idareyi ele alır.)
SESLER Onu yakalamak imkansız! ... Çıplak bir
insanı şilteye yatırarak pencerelerde teşhir etmeli.. ....
Kanını emecek birini arıyordur .... Gürültü yapmayın ka­
çırırsınız sonra . .. Onu bulursam kimseye vermem, ken-
dime saklıyacağım . . . Hoppala, ol maz böyle bir şey, müş-
terek malımızdır o ...
HEYECANl.l BİR SES Gürdüm!.. yaşasın! İşte
şurada!
(Dürbünler aynı noktaya çevrilir. Sessizlik.... Fo­
toğraf ve film makinelerinin tıkırtıları duyulmaktadır. )
PROFESÖR (Fısıldıyarak) Tamam .... İşte orada!
Dikkat edin! Uzanın! Tutun! itfaiyeciler gelsin! ! (Takip­
çiler ağları gerer. İtfaiyeciler merdiveni duvara dayar,
arka arkaya tırmanırlar)
MÜDÜR (Dürbünü indirir, ağlamaklı bir sesle)
Gitti.... komşunun duvarına geçti. ... SOS, imdat! ya
. .

düşüverecek olursa - ölür! Delikanlılar gönüllüler­


ileri!
(Merdiven öteki duvara dayatılır. Tırmanma hare­
keti tekrarlanır. Kalanlar heyecanla takip ederler onları)
YUKARDAN HEYECANLI BİR SES Yakaladım!
yakaladım! Yaşa!
MÜDÜR : Hemen getirin! Dikkat! aman düşürme­
yin! Hiç bir tarafı incinmesin. ...
(Elden ele uzatarak böceği müdüre verirler. Müdür
onu cam kutuya yerleştirip kutuyu havaya kaldırır)
MÜDÜR Teşekkürler size, ilmin mütevazi işçileri.
Hayvanat bahçesi büyük bir mutluluğa erişti. Çok nadir

- 53 -
ve kıymetli bir buluntu. Bu yüz yılın başında milli ka­
rakterimize uygun, ama şimdi nesli tükenmiş olan bu
böcek, cinsinin son ve tek örneğidir_ Şehrimiz bu kazan­
cından dolayı iftihar edebilir. Alimler, meraklılar kitle­
ler halinde akın edecekler. İşte bakınız, ellerimin arasın­
da yaşayan tek «Vancia Normalis»i görmektesiniz. Saygı
değer vatandaşlar, böcek uykuya daldı. ... Küçücük ba­
caklarını çapraz vari kavuşturmuş bir halde uyuyor. Lüt­
fen ayaklarınızın ucuna basarak sessizce uzaklaşın. He­
pinizi hayvanat bahçesindeki merasime davet ediyorum.
Çok önemli ve heyecanlı yakalama hareketi böylelikle
tamamlanmıştır.

- .54 -
Sekizinci Sahne

(Donuk, pınl pınl cilalanmış şeffaf duvarlar. Duvar­


ların üst kısmında bulunan çıkıntının içinden muntazam
şeritler halinde süzülen tatlı bir ışık. Solda büyük bir
pencere önünde resim masası. Bir kaç telsiz alıcısı. Bir
ekran. Üç dört kitap. Sağ duvarda icabında indirilip, kal­
dırılabilen bir yatak, üzerindeki tertemiz yorganın altın­
da kir pas içinde bulunan Bratfisch. Havalandırma terti­
batı. Yatakta yatan Bratfischin etrafında bir sürü süp­
rüntü. Masanın üzerinde sigara izmaritleri, devrilmiş şi­
şeler. Pembe bir kağıttan uydurulmuş abajur. Bratfisch
inliyerek nefes alır. Bir doktor telaşlı adımlarla odada
dolaşmaktadır.)
PROFESÖR (İçeriye girerek) Hastamızın durumu
nasıl?
DOKTOR : Onu bilmem fakat asıl benim halim pek

- 55 -
berbat. Yarım saatte bir nöbet değiştirilmemiş olsa has­
talığı hepimize bulaşacak. Nefesini bana doğru üflediği
vakit dizlerim titremeye başlıyor. Nefes kokusunu hafif­
letmek için yedi vantilatör kullanıyorum,
BRATFİSCH : O - o - oh!
( Profesör hemen yanına gider)
BRATFISCH Profesör, ah profesör!
( Nefes alan profesör şiddetli bir baş dönmesiyle ge-
ri fırlar)
BRATFISCH : Kuvvet verici bir içki . . . . . .

( Profesör bardağa bira doldurup Bratfisch'e uzatır)


BRATFISCH ( Yatakta yarı doğrularak sitemkar
bir sesle) Beni canlandırdıktan sonra . . . . Bir de alay edi·
yorlar. Bu kuş sütü bana yeter mi? Bir file bir bardak
limonata verilir mi ?
PROFESÖR Toplum seni insan mertebesine yük­
seltmeyi ümit ediyor.
BRATFISCH Sizin de, toplumunuzun da canı ce­
henneme. Beni diriltmenizi asla istememiştim. Lutfen
tekrar dondurun hem de derhal.
PROFESÖR Ne demek istediğini anlıyamıyorum.
Hayatımız kolektiv'in malıdır, ne ben, ne de başkası bu
hayatı....
BRATFISCH İnsan sevdiği kızın resmini bile du­
vara asamadıktan sonra bu yaşamaya hayat mı diyorsu­
nuz. Bu kahrolasıca cam duvarda kırılmayan tek bir
raptiye yok...... Profesör yoldaş kuvvet verici bir içki
daha.
PROFESÖR (Bardağı doldurur) Yalnız benim ta­
rafa doğru nefes almayın.
(Elinde iki kitap paketi içeri girer Zoja Birkelein.
kitap paketini açarak Bratfisch'in yanına oturur.)

- 56 -
ZOJA BİRKELEİN : Al, fakat bu kitapların ışıne
yarıyacağından emin değilim. Ismarladığın kitaplar bu­
lunamıyor bir türlü. Bunların hakkında kimsenin bilgisi
yok. « Gül demetleri -- öpmek ve okşamak,» olsa olsa
Botanik ve psikofiziyoloji kısmında vardır ancak. Fakat
o zamanlara ait gayet enteresan iki kitap buldum, İngi­
lizceden tercüme edilmiş: Hcrbert Hoover « Cumhur­
başkanı iken » . . .
BRATFİSCH ( Kitabı alı r yere fırlatır) Hayır böy­
l e s i kalbi okşamıyor. h: saıı ı huylandıracak, nabzını dur­
duracak modaya uygun bir şeye ih t iy a c ı m var . . . . . .
ZOJA BİRKEI,EİN İ ş t e bu da ikinci kitap
« Sürgünden mektuplar, » Mussolini namında biri tara­
fından yazılmış.
BRATFISCH ( Onu da fırlatır) Hayır, böylesi insan
ruhuna hitap etmiyor. Kaba, kışkırtıcı yazılarınızla beni
rahatsız etmeyin. Bütün vücudümün ateşlenmesini isti-
yorum . . . . . .
ZOJA BİRKELEİN Ne demek istediğini bir türlü
anlıyamıyorum. Ateşin yükselmesini, nabzın duraklaması
nı kim arzu der ki?
BRATFISCH Nerede yaşıyoruz acaba? Bir derece­
ye kadar siyasi üstünlüğü olan ben . . . . öğrendiğim dansı
istediğim gibi edemedikten sonra. . . . . . Bizler niçin mü­
cadele edip izdirap çektik, hatta kan döktük.
ZOJA BİRKELEİN : Vücut hareketlerinizi, Hareket­
leri. Araştırma Kurumunun müdürüne bildirdim. Böyle
bir şeyi ancak Paris kartpostallarının · eski bir koleksiyo­
nunda görmüş. Bu gün ise, bu hususta bilgi verebilecek
bir insanın yaşamadığı, kanaatindedir. Bir yerde, buna
benzer saçmalıkları hatırladıklarını iddia eden, fakat ayak­
larındaki damla hastalığı yüzünden maalesef gösteride
bulunamıyacak olan iki ihtiyar kadın varmış.
I
- 57 -
BRATFISCH Peki öyle ise, ruhumu niçin gelişti­
rip bu sanat hazinelerini içimde sakladığımı söyliyebi­
lir misiniz bana ? Çalışmak içinse-onu devrimden önce
de yapabiliyordum . . . .
ZOJA BİRKELEİN Yarın seni şehrin büyük mey­
danında yapılacak olan, işçi erkek ve kadınların - on­
binlerin dansına götüreceğim. Bu törenin, tarım işlerin­
de tatbik edilecek yeni sistemin neşeli bir denemesi ola­
cağını düşünmüşler.
BRATFİSCH Yoldaşlar, itiraz ediyorum, itiraz!
Sizlerin elinde kurutulmak için eritilmedim her halde.
(Yorganı atıp yataktan fırlar, kalan kitapları paket­
lerinden silkeler. Paket kağıtlarını parçalıyacağı sırada
üzerindeki başlıklar dikkatini çeker. Lambadan lamba­
ya geçerek okur) Bunları nerede buldunuz? . . . .
ZOJA BİRKELEİN : Sokakta dağıtıyorlardı. Kü­
tüphane memurları tesadüfen kullanmışlardır.
BJRATFISCH Yaşasın! Kurtuldum artık. ( Kağıdı
bayrak gibi havada sallayarak kapıdan fırlar. )
ZOJA BİRKELEİN Elli yıl fazla yaşadım, ilerde­
yim - buna rağmen bu aşağılık adam için elli yıl önce
hayatımı feda edecektim -

- 58 -
Dokuzuncu Sahne

( Hayvanat bahçesi. Ortadaki heykel kaidesinin üze·


rinde, bayraklarla süslü perdeli bir kafes durur. Arkada
iki ağaç, en geride de fil ve zürafaaların bulundukları
kısımlar. Kafesin solunda seyirciler için sıralar konmuş,
sağda da şeref misafirleri için tribün. Çepe çevre mızı­
kacılar. Seyirciler gruplar halinde yaklaşmaktalar. Kol­
larında bantlar bulunan teşrifatçılar, yeni gelenlere, mes­
lek ve baglarına uygun yerler göstermektedirler. )
BİR TEŞRİFATÇI Dış memleketlerin muhabir yol­
daşları, lütfen buraya ! Tribüne yaklaşın! . . . Lütfen biraz
geriye, Brezilyalılara yer ayıralım. Uçakları şu anda mer­
kez hava alanına inmektedir. ( Kenara gider takdirle bir
grubu izler) Zenci yoldaşlar, lütfen renkli bir ahenk ya­
ratmak için toplu bir halde İngilizlerin yanma gidermi­
siniz. Koyu renginizle anglo-saksonların mat beyaz ten-

- 59 -
leri çok güzel bir tezat yaratacak . . . . . . Sevgili Üniversite-
liler, buraya sol tarafa. Yanınıza, yüz yaşındakiler derne­
ğinden üç ihtiyar kadınla üç ihtiyar erkek gelecek. On­
lar görgü şahidi olarak profesöre yardım edecekler.
( İhtiyarlar küçük bir araba ile gelirler)
BİRİNCİ İHTİYAR KADIN Gayet iyi hatırlıyo-
rum . . . . dün olmuş gibi !
B İRİNCİ İHTİYAR ERKEK Hayır daha iyi hatır­
lıyorum ben . . .
bugün olmuş gibi.
İKİNCİ İHTİYAR KADIN Sizler şimdi olmuş gibi
olayları canlandırabilirsin iz, hayalinizde, oysa ki ben ta
gerilere dönebilrnekteyirn . . .
İKİNCİ İHTİYAR ERKEK Ben her ikisini de ya·
pabilirim.
ÜÇÜNCÜ İHTİYAR KADIN Ben de çok çok geri­
dekilerini düşünebilirim.
ÜÇÜNCÜ İHTİYAR ERKEK Ben de çok çok geri­
dekileri düşünerek yaklaştırabilirim.
TEŞRİFATÇI Görgü şahidleri susun, fazla fısıl­
daştınız! Yoldaşlar açılın, küçüklerimize yol verin! Bu­
raya gelin yoldaş çocuklar! daha çabuk, daha çabuk!
ÇOCUKLAR (Koro halinde marş söylerler)
Çok güzel derslerimiz
« Ala» denirdi eskiden.
Faydalanmaktayız biz
Hafta sonu ikliminden.
Y ve x harflerimiz.
Artık dinlenmekteler,
Bahçede selam verir.
Bir fil, bir çok tilkiler!
Hoşlanarak bakarız
Zürafaya, kaplanlara,

- 60 -
Korkusuz yaklaşırız
Bu büyük hayvanlara !
TEŞRİFATÇI : Vatandaşlar hayvanları sevindir­
mek veya ilmi tetkikler için onlardan faydalanmak iste­
yenler, lütfen miktarları tespit edilmiş ekzotik gıda mad­
delerine ve araştırma aletlerini hayvanat bahçesinin vazi­
feli müstahdeminden alsınlar. Acemi davranışlar, lüzumun
dan fazla besleyişler hayvanlar için çok tehlikelidir. Yal­
nız merkezi tıp enstitüsünün ve devlet laboratuvarları­
nın hazırladığı alet ve gıda maddelerini almanızı rica
ederiz.
( Hayvanat bahçesinin müstahdemleri yollan ve se­
yir yerlerini dolaşırlar) .
BİRİNCİ MÜSTAHDEM :
Gözle
görünmüyor
mikroplar!
Bu durumda
faydalıdır
mikronskoplar !
İKİNCİ MÜSTAHDEM :
Tükürüğün
bulaşıcı gücü
muazzamdır
Buna karşı
tek çare
lizoformdır.
ÜÇÜNCÜ MÜSTAHDEM :

Hayvanların
yem saati
bunu görmeye değer
Her b i r
tütün ve konyak

- 61
ister.
DÖRDÜNCÜ MÜSTAHDEM :
Hayvan olunca
alkolik
narkotik
Hastalanır
halsizleşir
aptallaşır
BEŞİNCİ MÜSTAHDEM :
Ateşli karanfil
Tiryakiler için gül
Yüzdeyüz
Skleroz
olacağını bil.
ALTINCI MÜSTAHDEM :
Kulaklarınıza
kapatın
kulaklıkları
Duymamak için
hakaretleri
kabalıkları !
TEŞRİFATÇI ( Sovyet tribününe giden yolu serbest
tutmaya çalışır) Yoldaş Başkan ve iş arkadaşları
önemli vazifelerini ikinci planda bırakarak, milli marşı­
mız çalınırken merasime geldiler. Saygı değer yoldaşları
selamlıyalım.
( Umumi bir alkış çantalı adamlar sahnenin bir ya­
nından öbür yanına geçerken, selam verirler, sonra şar­
kı söylemeye başlarlar.)
HERKES :
Hizmet
canlılık verir,
ihtiyar olmayız biz.

- 62 -
Eğlence
gençlik yaratır
Bitince vazifemiz.
Bir selam
çok candan ve içten
saygı görmeli
İtaat ettiren!
Çok gururlu
hükumet azalan
ve biz
bu şehrin babalan!
BAŞKAN (Tribüne çıkar elindeki bayrağı sallama­
siyle herkes susar) Yoldaşlar törenin açılmış olduğu­
nu ilan ediyorum. Çağımız geçirmiş olduğumuz derin
sarsıntıların izlerini taşımaktadır. Devrimler toplumu­
muzun içinde yapılmaktadır. Dış olaylar azalmıştır. Daha
önceki çöküntülerden harap ve bitkin düşen insanlık
barış halinde bulunmaktan çok memnundur. Fakat, dış­
tan bir masalı andıran, parıldayan satıhın altında derin
ilmi bir mana taşıyan bir olayda hazır bulunmayı asla
küçümsemiyoruz. Dikkatsizlik yüzünden aramıza girme­
lerine müsaade edilen iki parazitin yarattığı üzücü olay­
lar hem kendi, hem de dünya tıbbının gücü sayesinde
bertaraf edilmiştir. Mamafi bu olaylar çöken bir devrin
bütün iğrençliğini, aynı zamanda devrim savaşımızın
zorluklarını ve büyüklüğünü hatırlatmaktadır. Gençleri­
mizin kalp ve ruhlarının bu menhus örneklerden fayda­
lanmalarını, kuvvet almalarını dilerim ! En derin şükran­
larımla sözü, bu esrarengiz yaratıklarla ilgili bütün hu­
susları meydana çıkaran, büyük bir tehlikeyi eğlenceli
ve ilmi bir durum haline getiren hayvanat bahçesinin
müdürüne bırakıyorum!
( Herkes yaşasın diye bağırır, mızıkacılar selam ha­
l
1
- 63 -
vası çalarlar. Hayvanat bahçesinin müdürü tribüne çıkıp
etrafı selamlar. )
MÜDÜR Yoldaşlar, iltifatınız beni memnun, ayni
zamanda da mahçup etmektedir. Kendi hisseme düşeni
inkar etmemekle beraber, minnettarlıkla, başarımıza av
ekiplerinin önemli yardımları sayesinde ulaştığımızı söy­
lemeliyim. Bu heyecanlı araştırmanın kahramanları
doğrudan doğruya onlardır. Donmaktan ileri gelen ölü­
me galebe çalan, yeniden canlandırma enstitüsünün say­
gı değer profesörü de aynca takdir edilmeğe layık. Saygı
değer profesörün başlangıçta yaptığı bazı hataların yü­
zünden, muayyen nahoş durumların yaratıldığım saklıya­
cak değiliz. Nasırlar, elbiseler ve buna benzer önemsiz
bir kaç delilden dolayı, yeniden dirilen bu memeli hay­
vanı, yanlışlıkla « Homo Sapiens » ( l ) cinsinden ve yüksek
işçi sınıfına dahil olduğunu sanmıştı saygı değer profe­
sörümüz. Başarımızı hiç bir zaman, yıllardan beri hay­
vanlarla temas etmeme ve iç alemlerini anlamama atfet­
mek istemem. Bir tesadüf yardım etti bana. Müphem,
adeta, şuur altından yükselen bir umutla gazetelere ilan
vererek bir deneme yapmayı düşündüm. Şöyle bir cüm­
le yazdım. « Hayvanat bahçesindeki toplantı sebebiyle,
yeni elde edilen bir böceğin, alıştığı normal hayat şart­
ları içinde, yaşama ve gelişmesi için canlı bir insan vü­
cudünü aramaktayı m.»
ORTADAN B İ R SES N e kadar fecii !
MÜDÜR Dehşetinizi anlıyorum tabii. Bu saçma-
l ıklara kendim bile inanmıyordum. Sonra ansızın insanı
andıran bir yaratık ç ı k tı meydana, karşısındakini şaşır-
tacak kadar bizlere benziyordu . . . . . . İşte gördüğünüz gibi
aramızda bulun uy or . . . . . .

(1) Homo sapien s : i n san . . .

- 64 -
BAŞKAN ( Başkanlık çanını çalar) Yoldaş müdür;.
meclis adabı dışına çıkmamanızı ihtar ediyorum.
MÜDÜR : Özür dilerim, özür dilerim. Hemen araş­
tırmalara girişerek, hayvanlar bilgisi metotlarını tatbik
ederek, gayet tehlikeli, insana benzer sahte tavırlı, iki
yüzlü, aynı zamanda da parazit gibi yaşamaya alışmış bir
yaratık olduğunu anladım. Onu nasılsa gözlerinizle bu
hayret verici kafeste göreceğiniz için anlatmaya çalışmı­
yacağım.
Değişik büyüklükte ama ayrı şartlar içinde yaşayan
iki yaratıktan, « Vancia normalis» ( 1 ) ve « Spicsserius
vulgaris » ( 2 ) ten söz etmekteyim. İkisi de zamanın küflü
yataklarında gelişir! ..
İnsan vücudününün kanını emerek semiren Vancia
normalis karnını doyurduğu vakit yatağın altına düşer.
Toplumun kanını emerek semiren Spiesserius Vulgaris
karnını doyurduğu vakit yatağın üstüne düşer. Araların­
daki fark bundan ibarettir. Devrimin çalışkan insanları
kramplar içinde kıvranıp, geçmişin süprüntülerinden
kurtulmaya çalışırken, bu yaratıklar o süprüntülerde yu­
valarını kurarlardı. Kanlarını döver Bebe! ve İncilin
üzerine yemin ederlerdi. Hareketsizliğe, tembelliğe alış­
mışlardı. Ama Spiesserius Vulgaris daha tehlikelidir.
Karşısındakine uyabilme sanatı sayesinde ısırdıklarını
gayet güzel kandırmaktadır. Bazen şiirler yazarak, bazen
de bülbül gibi öterek meydana çıkar. O devirlerde kıya­
feti bile sahteydi. Kabarık ceket, kuyruklu fırak, kolalı
beyaz gömlekle kuşa benzetirdi kendini. Bu kuşlar ti­
yatro localarında yuvalarını kurarlar, opera binalarının
balkonlarında barınırlardı. Zevk ve sefahat içinde yaşar,

(1) Vancia normalis: Tahtakurusu


(2) Spiesserius Vulgaris : Adi burjuva

- 65 - F. 5
enternasyonalı söylerlerdi aynı zamanda. Tolstoi'u bile
Marks'ın sakalına göre traş etmişlerdi. Gruplar halinde
bet sesleriyle uluyarak haykırarak şarkı söyleyen bu ya­
ratıklar, tabirimi mazur görün, o kadar kirletir; pisletir­
lerdi ki, önemsiz bir kuş illeti olarak kabul edilemezler­
di artık.
Yoldaşlar kendiniz görüp kanaat getirin ! . . . . . .
( Bir işaret verir, müstahdemler kafesi saran perdeyi
açarlar. Bir sehpa üzerinde tahtakurusunun bulunduğu
cam kutu, arkasında bir setin üzerinde yanında gitariyle
Bratfisch'in yatmakta olduğu iki kişilik karyola. Brat­
fisch'in başının üstünde, yelpaze şeklinde dizilmiş kart­
postallardan bir hale. Yerlerde bira şişeleri. Etrafta ka­
vanoz biçiminde tükürük hokkaları. Yanlarında acaip
filtre tesisleri ses filtresi ,havalandırma ve güzel koku­
lar püskürten cihazlar. «Dikkat - tükürüyor! » « Haber
vermeden girilmez ! » « Kulaklarınızı tıkayın - sövüyor,
küfrediyor» yazılı dövizler. Mızıkacılar selam havasım
çalarlar, fişekler maytaplar yakılır. Korku ile geri çekil­
miş olan kalabalık, heyecandan sessiz bir halde yaklaşır
tekrar. )
BRATFİSCH ( Şarkı söyler)
Lunatscharski sokağında
Bir ev karanlık eski.
Kurtlara yem oldu merdiveni,
Pencerelerde kırça deve dikeni.
MÜDÜR Yoldaşlar yaklaşın, korkmayın sakın -
yaratık tamamiyle rahat ve huzur içindedir. Yaklaşın
yoldaşlar ürkmeden. Her iki yanında bulunan dört ses
filtresi kaba sözlerinin kafeste kalmasını sağlar. Dışarı­
ya oldukça zararsız kelimeler sızar ancak. Filtreler her
gün gaz maskeli hademeler tarafından temizlenmekte-

- 66 -
dir. Yaratık şimdi «cigara içmek» diye tabir edilen hare­
keti yapacak.
KALABALIKTAN BİR SES : Aman ne feci!
MÜDÜR Yaratık şimdi de «ilham » kabiliyetini
meydana çıkaracak. Fiedelbratsch bir kadeh yuvarlayın
bakalım!
( Bratfisch konyak şişesini yakalar)
KALABALIKTAN BİR SES Yeter, d�vam edilme-
sin. Hayvanlara feci surette eziyet etmek demektir bu !
MÜDÜR : Yoldaşlar yaratığın dehşet verici bir hali
kalmamıştır artık. Onu ehlileştirdiler. Şimdi tribüne
çıkaracağım!
( Kafese yaklaşır, eldivenlerini giyer. Tabancayı kon­
trol edip kapıyı açarak Bratfisch'i dışarıya çıkarır. Yüzü­
nü şeref misafirlerine doğru çevirir) İnsan sesini, konuş­
ma ve söz söylemesini taklit ederek kısa bir cümle söy­
leyin lfıtfen !
BRATFİSCH (İtaat ederek gösterilen yerde durur,
gitarı kaldırır. Fakat birdenbire dönüp seyircilerin bu­
lunduğu kısma bakar. Bratfisch'in yüzü değişir ağır baş­
lı bir hal alır. Müdürü iter gitarını fırlatır. Seyircilere
doğru bağırarak konuşmaya başlar) Vatandaşlar,
kardeşler, sevgili insanlar! Nereden geldiniz? Kaç kişisi­
niz ? Buzunuzu ne zaman eritip canlandırdılar sizi? Niçin
yalnız beni kafese soktular? Siz, kalbime yakın olan kıy­
metli insanlar yaklaşın, gelin bana. Neden, niçin tek ba­
şıma izdirap çekmekteyim ? Vatandaşlar. . . . . .
MİSAFİRLERİN SESLERİ Çocukları uzaklaştı-
rın, onları emin bir yere götürün . . . . . . Burundurağı geti-
rin ! Burnun üstüne burundurak ! Aman ne fecii ! . . . Pro­
fesör yeter artık! . . . Sakın ateş etmeyin!
( Müdür elinde vantilatör, iki hademe ile sete doğru
koşar. Hademeler Bratfisch'i arkaya doğru sürüklerler.

- 67 -
Müdür tribünü havalandırır. Mızıkacılar selam havasını
çalarlarken, hademeler kafesi Bratfisch'in arkasından
kaparlar) .
MÜDÜR Özür dilerim yoldaşlar . . . . . . bağışlayın . .
.

Yaratık fazla heyecanlanmış bulunuyor. Işık ve gürültü


hayale kapılmasına, sayıklaması.na sebep oldu. Yarın yi­
ne sakinleşecektir. Vatandaşlar artık dağılın yanna ka­
dar. . . . . . Mızıkacılar bir marş!

- 68 -
HABORA Kitabevinin Yayınları

Roman DİZİSİ

Dolce Vita ( Lo Duca-Fellini ) 5 lira.


Çirkin Amerikalı ( Lederer-Burdick) 10 lira .
Natacha ( .Janski ) 5 lira.
Savaş Çağı Umut Çağı ( Oya Baydar) 6 lira.

Bilgi Dizisi:

Dünya Hükumeti C.İ.A. ( Finley-Wecker) 3 lira.


Politika ve Ünifonna ( De Gaulle) 2 lira.
Sosyalizm, Sendikalizm, Kbmünizm, Anarşizm
( Joad) 5 lira.

Hikaye Dizisi :

Darağacından Rapor ( Çek h i kayeleri ) 3 lira.

Şiir Dizisi:

Rus Ozanları ( Rus Şiirleri) 3 lira.


Yasak ( Sennur Sezer) 3 lira.
Şiirlerle Sinema (Antoloji) 3 lira.
Çömçe Gelin (A. A. Hatipoğlu ) 3 lira.

Senaryo Dizisi :

Sevmek Seni ( Cengiz Tuncer) 3 lira.

Oyun Dizisi:

Tahtakurusu ( Mayakowski ) 4 lira.

You might also like