You are on page 1of 9

ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN

DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM SÜRECİNDE


BARIŞ MANÇO OLGUSU
The phenomenon of Barış Manço in the Process of Change and
Transformation of the Aşık Tradition

Doç. Dr. Dilaver DÜZGÜN*


ÖZ
Kaynağını Orta Asya Türk medeniyetindeki ozan-baksı geleneğinden alan ve Osmanlı coğrafyasında
şekillenerek günümüze kadar ulaşan âşıklık geleneği, tarihsel seyri içinde bazı kırılmalar, değişim ve dö-
nüşümler yaşamıştır. XX. yüzyıl başlarında yaşanan değişim ve dönüşüm süreci, bazı bilim adamı ve araş-
tırıcıların âşıklık geleneğinin bittiği yönünde görüş belirtmelerine neden olmuştur. Son dönemlerde yaşanan
değişim ve dönüşüm süreci ise geleneğin yok olmasından ziyade icra ortamında ortaya çıkan bir farklılaşma
biçiminde algılanmaktadır. XX. yüzyılın ortalarında âşık tarzı şiir geleneğinin elektronik ortamda icra imkâ-
nı bulmasıyla birlikte bazı müzik türleri ile âşık müziği arasındaki etkileşim de hızlanmıştır. Batıda aldığı
müzik eğitiminin ardından Türk halk kültürünün kaynaklarına inmeye çalışan Barış Manço, eserlerinde yer
yer âşık edebiyatının biçim, tür ve ezgi özelliklerini yansıtmıştır. Bu, silik bir kopyadan ibaret değildir. Âşık
edebiyatının imajlarını kullanarak “yeniden yaratma” biçiminde karşımıza çıkan bu özellik, onun eserlerinin
geniş halk kitleleri tarafından sevilerek dinlenmesini sağlamıştır.
Anah­tar Sözcükler
Âşık edebiyatı, halk hikâyesi, Barış Manço, Aynalı Kemer Şarkısı, Osman Şarkısı
ABST­RACT
Originating from the ozan-bakhshi tradition of the Turkish civilization in Central Asia, the aşık tra-
dition took shape in the Ottoman lands and has reached today. It has undergone some breaks, changes, and
transformations throughout its historical course. The process of change and transformation at the beginning of
the twentieth century led some scholars and researchers to deliver the opinion that the aşık tradition came to
an end. Nevertheless, the recent process of change and transformation has been perceived as a change in the
performance environment, rather than the disappearance of the tradition. As the poetic tradition in the aşık
style came to be performed in electronic environment in the mid-twentieth century, the interaction between
Western music genres and the aşık music has gained impetus. Following his education in the West, Barış
Manço turned to the sources of Turkish folk culture and reflected the characteristics of the forms, genre and
melodies of the aşık literature in some parts of his works. This reflection is not simply a weak copy of the tradi-
tion. On the contrary, this aspect of his works in the form of “recreation” using images from the aşık literature
made his songs popular for large masses who have taken pleasure in listening to them.
Key Words
Aşık tradition, folktale, Barış Manço, the song Aynalı Kemer, the song Osman

Giriş verişler, geleneğin içinde birtakım deği-


Geleneğin en belirgin özelliklerin- şim ve dönüşümleri beraberinde getirir.
den biri sürekliliktir. Ancak bu süreklilik Dış etkilere fazla açık olan ve zayıflayan
içinde yaşam koşullarına bağlı olarak de- gelenekler ise zamanla yok olurlar.
ğişme, genişleme, daralma gibi gelişme- Temel dinamiklerini, Orta Asya
ler ortaya çıkabilir. Çeşitli sanat dallarını Türk medeniyetinin ortaya çıkardığı
kesin sınırlarıyla birbirinden ayırmanın “ozan-baskı” geleneğinden alan âşık tar-
imkânsızlığı da bilinen bir gerçektir. Bir zı, Azerbaycan ve Anadolu sahalarında
sanat dalı, varlığını korumaya çalışırken XVI. yüzyıldan sonra gelişerek kendine
kendisine yakın diğer sanat kolları ile et- has kurallarını oluşturmuş ve zamanla
kileşim halinde olur. Bu kaçınılmaz alış Osmanlı coğrafyasının bütün bölgelerin-
de varlığını hissettirmiştir.
* Atatürk Üniv. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Böl. Öğretim Üyesi. dilaverduzgun@gmail.com

42 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84

Âşıklık geleneği, XIX. yüzyılın or- saklayan küçük merkezlerde, ölmüş bir
talarından itibaren bazı değişim ve dö- mazinin kalıntıları halinde bir süre daha
nüşümler yaşamıştır. Önce yazılı, sonra yaşadıklarını ve 1940’lı yıllardan sonra
elektronik ortamla tanışan gelenek, bir- ise giderek azaldıklarını, sosyal konumla-
takım iniş-çıkışlarla günümüze kadar rını ve önemlerini kaybettiklerini belirtir.
gelmiştir. Köprülü bu görüşünü “her sanat şeklinin,
Bu araştırmada aşık tarzı şiir ge- maddi ve manevi muayyen içtimai amil-
leneğinin yaşadığı değişim ve dönüşüm ler tesiriyle vücuda geldiği ve hayatının,
çizgisine değinilerek bu süreçte Barış o şartların devamına bağlı olduğu” kura-
Manço’nun üstlendiği misyon araştırıla- lıyla temellendirir (1962: 9-11).
cak ve onun eserlerinden alınan örnekle- Cahit Öztelli’ye göre XIX. yüzyıl-
rin gelenek içindeki yerinin belirlenmesi- da “sosyal devrimler, siyasi hareketler,
ne çalışılacaktır. harpler, halk şairlerinin yetişmesi için
1. XIX. ve XX. Yüzyıllarda Âşık gerekli çevreleri dağıtmış, eski gelenekle-
Tarzının Yaşadığı Değişim ve Dönü- ri sarsmış, birer edebi okul olan tekkeler
şüm Süreci bozulmuş veya eski önemini kaybetmiş-
Âşık tarzının mevcut durumu ve ge- tir, yüzyılın sonlarına doğru bu durum
leceği üzerine farklı araştırmacılar tara- daha şiddetlenmiş, artık yeni ve kuvvetli
fından çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. şairler yetişmez olmuştur. Halk şairle-
XX. yüzyılın başlarından beri yapılan ve rinin yetişmesinde önemli rol oynayan
günümüzde de gündemdeki yerini ko- İstanbul’da, halkın zevklerinin değişme-
ruyan bu türden değerlendirmeleri iki si, yeni tiyatronun kuruluşu, meddah, ka-
grupta incelemek gerekir. XX. yüzyılın ragöz, ortaoyunu gibi sanatların daha çok
ikinci yarısına, hatta son çeyreğine ka- gelişmesi halk şairlerine rağbeti azaltmış-
dar ortaya konulan yorumlarda gelene- tır. Halbuki daha önceki yüzyıllarda saz
ğin mevcut durumu ve geleceği hakkında şairlerinin toplandıkları kahveler, konak-
bir karamsarlığın hâkim olduğu görülür. lar halkın en çok hoşlandığı eğlence yer-
Başta Fuat Köprülü olmak üzere halk bi- leri idi.” (1953: 6) Öztelli, iddiasını daha
limi araştırmalarının önde gelen isimleri, da ileriye götürerek Dertli ve Seyrani’den
geleneğin zayıfladığı ve ortadan kalkmak sonra gelen aşıkların sönük birer taklitçi
üzere olduğu yönündeki kanaatlerini or- olmaktan öteye geçemediklerini, özellikle
taya koyarlar. Köprülü, “XIX. Asır son- XX. yüzyılın başlarından beri büyük bir
larında, Garp emperyalizminin siyasi ve hızla değişen hayat ve eğlencelerin, yeni
iktisadi tazyiki altında maddi ve mane- zevklerin, aşık edebiyatını büsbütün silip
vi müesseseleri bozulmağa başlayan ve süpürdüğünü belirtir (1954: 187).
yeni bir hayat şekli arayan Osmanlı ce- Mehmet Halit Bayrı da benzer dü-
miyetinde, Ortaçağ ananelerini saklayan şüncelerini şöyle ifade eder: “On doku-
bu âşıklar zümresinin de artık o şekilde zuncu yüzyılın son yirmi beş senesi içinde
yaşayamayacağı[nın] pek tabii” olduğu- gerek Anadolu’da, gerekse İstanbul’da
nu belirterek II. Meşrutiyet ve özellikle her bakımdan zayıflamağa başlamış, bu
Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki in- zayıflayış yirminci yüzyılın ilk senelerin-
kılâpların, bu zümreyi yaratan ve yaşa- de gözle görülür, elle tutulur bir şekil ve
tan içtimai şartları kökünden sarstığını mahiyet almıştır. Denilebilir ki saz şiiri,
ifade eder. Aslında XX. yüzyıl başlarında yirminci yüzyılın başlangıcında, tıpkı tit-
mesleki teşkilatları tümüyle bozulmuş ve rek ve beli bükük bir ihtiyarın ışığını kay-
büyük merkezlerdeki önemini kaybetmiş beden hayatı gibi fersizleşmiştir.” Bay-
olan âşıkların, memleketin daha içeri- rı bu tespitlerine delil olarak “yirminci
lerinde henüz Ortaçağ hayat şartlarını yüzyılda Anadolu ve İstanbul’da yetişen

http://www.millifolklor.com 43
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84

âşıklar sayısının, daha önceki yüzyıllarda Yüzyılın başlarında gramofonla tanışan


yetişen âşıklar sayısına nisbetle azlığı ve gelenek, Cumhuriyetten sonra radyoyu,
bunlardan bir kısmının birer taklitçi hü- daha sonraki dönemde ise pikap ve kaset-
viyetinde olmaları”nı gösterir (1957: 3). çaları gündemine almıştır. Başlangıçta
XX. yüzyılın son çeyreğinde ve gü- bu yeni icra ortamına kuşkuyla yaklaşan
nümüzde konuyla ilgilenen araştırmacı gelenek, kısa bir süre sonra çekingen tav-
ve akademisyenler ise geleneğin bugünü rından kurtularak teknolojinin yeni im-
ve geleceği hakkında daha iyimser tespit- kânlarını kullanmaya başlamıştır. Günü-
lerde bulunmaktadırlar. Umay Günay ve müzde artık televizyon ve bilgisayar, âşık
Saim Sakaoğlu başta olmak üzere alanın tarzı ürünlerinin tüketici konumundaki
uzmanlarının pek çoğu günümüzde de dinleyici/seyirciye ulaştırılmasında birin-
âşık edebiyatı temsilcilerinin yetişmeye ci sırayı almak üzeredir.
devam ettiğini ve yeni ürünlerin ortaya XX. yüzyılın ikinci yarısı, her geçen
konulduğunu hatırlatarak geleneği biti- yıl elektronik ortama biraz daha kayan
receği varsayılan teknolojik gelişmelerin, âşık sanatında “gelenekten sapma” de-
beklendiğinin aksine, geleneğe katkı sağ- ğilse bile, “geleneğin sınırlarını zorlama”
ladığı yönünde görüş belirtmektedirler. olarak değerlendirmemiz gereken yeni
Âşık tarzının varlığının ortadan açılımları beraberinde getirmiştir. Bu
kalktığı veya devam ettiği biçimindeki dönemde bir yandan Dursun Yıldırım’ın
henüz kanıtlanamamış yorumlar arasın- ifadesiyle “ eski damarı sürdüren” (1999:
da kesin olan, geleneğin bir değişim ve 529) Yaşar Reyhani ve Murat Çobanoğlu
dönüşüm geçirdiği gerçeğidir. Bu anlam- gibi âşıklar geleneği ayakta tutmaya çalı-
da XIX. yüzyıldan sonra âşıklık geleneği şırken diğer yandan âşıklık geleneğinden
içinde yer yer kırılma noktalarının oluş- beslenen ve Kırşehir’in yerel halk müziği
tuğu gözlemleniyor. tarzını geliştiren Muharrem Ertaş’ın oğlu
Bu kırılma noktalarından biri, XIX. Neşet Ertaş’ın kendine has yaratmalarıy-
yüzyılın ortalarında âşık tarzının farklı la Türkiye’ye ve Türkiye dışında yaşayan
bir yansıması olarak ortaya çıkan ve farklı soydaşlarımıza hitap etme çabalarını ve
bir üslupla yapılanan çalgılı kahvelerdir. Mahzuni Şerif’in yine kaynağını aşık tar-
Bu oluşum, âşık tarzının kimi biçim ve zından almakla birlikte türkü formundaki
içerik özelliklerini bünyesinde barındırsa şiirlerini elektronik ortamın imkânlarıyla
da âşıklık geleneğinin temsilcileri arasın- birleştirerek halk müziği ile âşık tarzını
da fazla rağbet görmemiş, İstanbul’un tu- kaynaştırma denemelerini bu çerçevede
lumbacı ve kabadayı gençleri tarafından düşünmek gerekir. Hatta âşık sanatının
bir süre yaşatılmış, daha sonra ortadan doğrudan temsilcileri olmamakla beraber
kalkmıştır. Çalgılı kahvelerin bir başka tümüyle geleneğin dışında da düşüneme-
özelliği de İstanbul ile sınırlı kalmasıdır. yeceğimiz Muhlis Akarsu, Musa Eroğlu
Çalgılı kahvelerin yozlaştırıcı tehli- ve Arif Sağ’ı da burada anmak gerektiği-
kesinden kurtulmayı başarabilen âşıklık ni düşünüyorum. Saz çalma, karşılaşma
geleneği, kendi tarzını sürdürmeye ve yapma, hazırlıksız şiir söyleme gibi âşık
yeni temsilciler yetiştirmeye devam et- edebiyatı temsilcilerinde aradığımız özel-
miştir. likleri taşımamakla birlikte geleneğin dı-
Âşıklık geleneğindeki en önemli kı- şında tutamayacağımız Abdurrahim Ka-
rılma noktası XX. yüzyılın başlarında or- rakoç ise yazılı icra ortamını kullanan bir
taya çıkmıştır. Teknolojinin hayatımıza halk şairi olarak karşımıza çıkar.
soktuğu çeşitli araçlar, “sözlü olma” temel Ürünlerini sunuş tarzı ve kullandık-
niteliğini başından beri koruyan geleneği ları icra ortamı bakımından âşık tarzı şiir
elektronik ortamla yüz yüze getirmiştir. geleneği içinde birer farklılık oluşturan

44 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84

bu sanatçılardan başka, içerik yönünden ağlarsın benim zülfü siyahım” dizesiyle


geleneğe yeni boyutlar kazandırma ça- başlayan şiirini seslendirmesini bu çaba-
bası içinde olan sanatkârlarımızı da bu nın bir örneği olarak gösterebiliriz.
kapsamda ele almak gerekir. 1931 yılın-
da Ahmet Kutsi Tecer’in keşfederek teş- 2. Barış Manço Olgusu
vik ettiği Âşık Veysel’le öncelik kazanan 2.1. Barış Manço İle İlgili Akade-
cumhuriyet, vatan, çağdaşlaşma konula- mik Çalışmalar
rı, özellikle yüzyılın ikinci yarısında baş- Elektronik ortamın ve diğer tek-
ka âşıklar tarafından da sıkça işlenmiş- nolojik gelişmelerin müzik türleri ara-
tir. Fuat Çerkezoğlu’nun bariz bir biçim- sındaki yakınlaşmayı, bazen esinlenme,
de öne çıkardığı Türklük bilinci, bayrak bazen doğrudan alarak kendi formları
ve millet sevgisi, Ozan Arif’in farklı üslu- içinde sunma biçiminde hızlandırdığı bu
buyla daha ileri boyutlara taşınmıştır. dönemde Türk pop müziğinin önde gelen
Geleneğin son büyük temsilcilerin- temsilcilerinden Barış Manço gündeme
den Aşık Mevlüt İhsani’nin çırağı Mustafa geldi. 1943 İstanbul doğumlu olan ve lise
Aydın’ın, başta Necip Fazıl Kısakürek ve öğreniminden sonra gittiği Belçika’da
Rıza Tevfik olmak üzere hece veznini kul- Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde
lanan modern şairlerin ürünlerini kahve- 1963-1971 yılları arasında resim, grafik
hane ortamındaki dinleyiciye sunmasını ve iç mimari okuyan, Türk müziğinde çı-
içerik açısından bir açılım, elektronik or- ğır açan kimliğiyle ön plana çıkan ve 31
tamın sunduğu en yeni imkân olan klip Ocak 1999 tarihinde aramızdan ayrılan
çekme ve CD hazırlama etkinliklerinin Barış Manço, kendisiyle ilgili biyografik
içinde aktif bir biçimde yer almasını ise bilgi veren kaynaklarda “besteci, yorum-
icra ortamı ve sunuş tarzı yönünden ciddi cu, aranjör, şarkı sözü yazarı, TV prog-
bir arayış olarak değerlendirmek gerekir. ramı yapımcısı ve sunucusu, Türkiye’de
Ayrıca, belli bir öğrenim gördükten rock müziğin öncülerinden, Anadolu Rock
sonra uzun yıllar öğretmenlik mesleği- türünün kurucu üyelerinden” biçiminde
ni sürdüren Ahmet Poyrazoğlu ve İlkin tanıtılır. Onun âşık tarzıyla ilgisini öne
Manya (Sarıcakız) ile halk edebiyatı ala- çıkaran bakış açısı ise daha çok halkbi-
nında doktora yaparak üniversitede öğ- limci akademisyenlerin yorumları ve ça-
retim üyeliği görevini yürütmekte olan lışmalarıyla kamuoyunun dikkatlerine
Nuri Şahinoğlu’nun âşık sanatı temsil- sunulmuştur.
cileri arasında yer almaları ise geleneğin Barış Manço’nun halk kültürü ve
kazandığı bir başka boyutu dikkatlere âşık tarzı ile ilgili yönü üzerindeki ilk
sunmaktadır. dikkatler, 1991 yılında ortaya konulmuş-
XX. yüzyılın ikinci yarısında, önceki tur. Sanatçının 50 yaşına yaklaştığı gün-
dönemlerde yaşayan âşıkların yanı sıra lerde Prof. Dr. Umay Günay’ın önerisiyle
çağdaş şairlerin eserleri de Türk sanat Hacettepe Üniversitesi tarafından kendi-
müziği ve Türk halk müziği formunda sine “doktor” unvanı verilmiştir. Bu un-
bestelenerek dinleyiciye sunulmuştur. van için gerekçe olarak sanatçının “Türk
Hatta bazen pop, özgün ve arabesk ola- müziğini, Türk kültürünü yaşatmak ve
rak adlandırılan müzik türleri içinde âşık geliştirmek yönündeki şuurlu gayretleri”
tarzından esinlenme yoluna gidilmiş, ba- gösterilmiştir (Barış Manço’ya, 1992: 15).
zen de âşık tarzının bir ürününün, adı Aynı günlerde Umay Günay’ın kale-
geçen müzik türlerinin temsilcileri tara- me aldığı ve ilk kez Milli Folklor dergi-
fından sunulması söz konusu olmuştur. sinde yayımlanan “Cumhuriyet Terkibi
Pop müziğin güçlü temsilcilerinden Sezen ve Barış Manço” başlıklı makale, konu-
Aksu’nun, Âşık Daimi’ye ait olan ve “Ne nun, bilim çevrelerince dikkate değer bu-

http://www.millifolklor.com 45
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84

lunmasının ilk adımını oluşturdu. Umay sinde Ahmet Yesevi’nin İslam medeniyet
Günay bu makalesinde, kendisini “Türk dairesine girdiğimiz dönemde üstlendiği
bestekârı” biçiminde tanımlayan Barış misyonu batı medeniyet dairesine girdi-
Manço’yu, “milli kültür birikimimizin ğimiz dönemde Barış Manço’nun üstlen-
önemli bir bölümünü teşkil eden Ozan- diğine dikkat çeker. Çobanoğlu, “eserle-
Baksı edebiyat geleneğinin devamı olan rinin satır aralarına gizlenmiş ve onun
âşık tarzının çağın ihtiyaç, zevk, kabul ve bir düşünce adamı olarak yarattığı veya
beklentileri çerçevesinde yeni bir oluşu- yeniden kavramsallaştırdığı” felsefi diz-
mun temsilcisi ve kurucusu” olarak sunar geler bütününden, “toplumsal değerleri
(1992: 3). güncel olaylara bağlayarak güncelleştirip
1997 yılında Hacettepe Üniversite- topluma kopuzu/gitarı eşliğinde söylediği
sinde Özkul Çobanoğlu tarafından yöneti- sözlerle ileten, toplumsal etiği pekiştiren”
len Barış Manço’nun Aşık Edebiyatındaki işlevlerinden, “kendine has ve mükemmel
Yeri başlıklı bir bitirme tezi hazırlanır bir terkip” halinde ortaya çıkan bir Barış
(Solmaz, 1997: 94). Manço estetiğinden bahseder ve bu sağ-
Öcal Oğuz, Barış Manço’nun ölümü lam yapının farklı uzmanlık alanları için-
üzerine yazdığı bir yazıda “çizgisinden de araştırılması gereğini vurgular (2000:
sapmadan yoluna devam ettikçe, onun, 46).
tesadüfi heyecanların ürünü olmayan bir Barış Manço ile ilgili en kapsamlı
senteze ulaştığını” ifade ederek Umay eser, Birgül Yangın’a aittir. Yangın, Prof.
Günay’ın bu konudaki katkılarını teşek- Dr. Saim Sakaoğlu yönetiminde hazır-
kürle anar (1999: 97) ladığı bitirme tezini Çağdaş Türk Ozanı
1999 yılında, Barış Manço’nun ölü- Barış Manço adıyla kitap halinde 2002
münün ardından konuya bu açıdan yak- yılında yayımlamıştır. Bu çalışmada Ba-
laşan Dursun Yıldırım ise âşık tarzının rış Manço’nun hayatı ve sanatı hakkın-
tarihsel seyrini derin bir vukufla incele- da bilgiler sunulduktan sonra eserleri
yerek çağımızda toplumun “zamana uy- üzerine bir inceleme yapılmıştır. Ayrıca
gun biçimde kendini ifade edecek yeni tip Manço’nun kendisine ait olan 93, sanat-
ozanları arar duruma” geldiğini belirtir ve çıya ait olmadığı halde onun yorumladığı
görüşlerini “bu yeni Türk ozanlığının en 23 eserin metnine yer verilmiştir.
mükemmel modelini, ürünleri ile, Ozan 2004 yılında M. Öcal Oğuz’un edi-
Barış ortaya koymuştur” şeklinde özetler. törlüğünde hazırlanan ve kapsamlı bir
Dursun Yıldırım, onun, “halkıyla gerçek araştırma projesinin ürünü olan Türk
anlamda bütünleşmeyi başardığından do- Halk Edebiyatı El Kitabı adlı çalışmada
layı ezgileri/türküleri ve öğütleriyle, yedi- da Barış Manço ihmal edilmemiştir. Bu
den yetmişe, herkesin gönlüne yerleşme- eserde gelenekten geleceğe halk edebiya-
yi” başardığına işaret eder ve makalesini tının panoramasını çizen Gülin Ö. Eker,
şu cümlelerle bitirir: “Pek çokların dediği Barış Manço’yu “Türk kültür hayatının
gibi, o, çağımızın Dede Korkut’u bir bil- iki önemli ve farklı döneminin, atlı bozkır
ge ozanı idi. Belki, önümüzdeki çağ için medeniyetinden Cumhuriyet dönemine
arkada bıraktığı sürgünlerden yenileri kültürel müştereklerle inşa edilmiş köp-
yetişecek ve yeni çağlara, onun türküle- rüsü” olarak nitelendirir (2007: 329).
rini taşıyacaklardır. Bu türkü bitmez, bil- 2.2. Barış Manço ve Âşık Tarzı
ge ozanlarımız tükenmez, ölmez.” (1999: Barış Manço’nun eserleriyle yüz-
529-530) yıllar boyunca âşık edebiyatının ortaya
Özkul Çobanoğlu, Barış Manço araş- koyduğu ürünler karşılaştırmaya tabi
tırmalarının önemine ve yöntemine ilişkin tutulduğunda ikisi arasında önemli ben-
görüşlerini ortaya koyduğu bir makale- zerliklerin bulunduğu görülür. “Benim

46 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84

yaptığım âşık edebiyatının devamı, âşık- Aynalı kemer ince bele,


larla çok sıkı bağlarım var, onlardan Bu can kurban tatlı dile.
esinleniyorum. Firkati, Şeref Taşlıova, Seher vakti bir güzele vuruldum.
Murat Çobanoğlu ve sair. Onlarla benim Akşam oldu, gün kavuştu sessizce,
aramızda pek fazla fark yok yaptığımız iş Dedi güzel ayrılık vardır bize.
açısından” (Çobanoğlu, 2000: 42) biçimin- Uzakta bir baykuş öttü,
de aşık tarzı ile ilişkisini değerlendiren Gül bahçemde diken bitti,
Barış Manço, bir yandan âşık tarzının Seher vakti bir güzele vuruldum
müzik eşliğinde şiir söyleme boyutunu, Aynalı kemer ince bele,
diğer yandan hikâye anlatma tekniğini, Bu can kurban tatlı dile.
geliştirmeye çalıştığı sanat formunun im- Seher vakti bir güzele vuruldum
kânları içinde eriten ve dinleyicisine su- (Yangın, 2002: 176)
nan bir sanatçıdır. Şarkıda geçen kelime ve kelime
2.2.1. Âşık Sanatında Ezgili Şiir gruplarına baktığımızda Türk halk kültü-
Söyleme Geleneği ve Barış Manço rünün ve âşık tarzı şiir geleneğinin imaj
Barış Manço’nun eserleri farklı dünyasından alınmış zengin bir tablo ile
enstrümanlar eşliğinde, farklı biçim ve karşılaşıyoruz.
türlerde sunulsa da âşık tarzındaki şiir Bir güzele vurulmak, dünyada eşi
söyleme geleneğinden izler taşır. Halhal olmamak, can kurban, boynuna menekşe
adlı şarkısında bir köylü güzeli olan Nazo nergis dizmek, koynuna almak, ayrılık,
Gelin’i “yavru ceylan gibi kaçar”, “seke vurulmak gibi aşkla ilgili deyimler ve
seke çaydan geçer”, “bir bakışı canlar ya- mazmunlar sanatçının yöneldiği kaynağı
kar” gibi Türk saz şiirinde sıkça karşımı- ele vermektedir.
za çıkan ifadelerle sunarken dinleyiciye Sevgilinin fiziksel tasviri için kulla-
Karacaoğlan’ın güzellerini hatırlatır. İşte nılan tatlı dil, inci diş, al dudak, ince bel,
Hendek İşte Deve’deki Zeynep de benzer aynalı kemer gibi sıfat tamlamaları, âşık
özellikleriyle karşımıza çıkar. Komşu Kızı tarzında yüzlerce örneğine rastladığımız
Düriye, Nazar Eyle, Söyle Zalım Sultan söz ustalığının yeni bir yorumunu ortaya
gibi şarkılarda da âşık şiirinde yer alan koymaktadır.
çok sayıda tasvir, telmih ve mazmunların Aynı şekilde seher vakti, sabah yeli,
bulunduğu görülür. Onun, bu tezimizi kuşluk vakti, akşam olmak, gün kavuş-
güçlendirecek onlarca şarkısından birinin mak, ılgıt ılgıt esmek, mor menekşe,
sözlerine bakalım: gül bahçesi, diken bitmesi, cıvıldaşmak,
Aynalı Kemer dudu kuşu, bülbülün ötüşü, baykuşun
Sabah yeli ılgıt ılgıt eserken ötmesi gibi tabiat tasvirlerine ait ifadeler
Seher vakti bir güzele vuruldum. öylesine ölçülü ve yerinde bir kullanımla
Al dudakta inci dişi, şarkıya girmiş ki dilimizde binlerce kez
Bu dünyada yok bir eşi, kullanılan bu deyimler ve kelime grupları
Seher vakti bir güzele vuruldum. bu çağdaş sanat eserinde yeni bir ahenkle
Aynalı kemer ince bele, sunulabilmiştir.
Bu can kurban tatlı dile. Bu sunuş, Çobanoğlu’nun ifadesiy-
Seher vakti bir güzele vuruldum. le “yaratma ve eski bildik değerleri yeni
Mor menekşe, nergiz dizmiş boynu- nüanslarla donatma” biçiminde karşımı-
na. za çıkar ve “hiçbir zaman reprodüksiyon
Kuşluk vakti aldı beni koynuna. tekrarcılığı” niteliği taşımaz. (2000: 44)
Cıvıldaşır dudu kuşu, Ayrıca şarkının sözleri, Türkçenin saf ve
Sanki bülbülün ötüşü, duru olma özelliğini, herkes tarafından
Seher vakti bir güzele vuruldum. anlaşılabilme kolaylığını, çağrışım dün-

http://www.millifolklor.com 47
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84

yasının zenginliğini, sözcük düzeyindeki Dur Osman, dur, çekme Osman!


ahengini ve letafetini yansıtması bakı- Osman, bir deli oğlan, on yedisinde.
mından da önemlidir. Bir dikili taşı yok derlerdi
Şu fani dünyada.
2.2.2. Âşık Sanatında Hikâye An- Osman yoksul, Osman garip,
latma Geleneği ve Barış Manço Osman, bir deli oğlan, Osman sahip-
Âşık sanatının bir parçası olarak siz.
günümüze kadar gelen hikâye anlatma Osman, bir âşık oğlan.
geleneğinin de Barış Manço’nun ilgi ala- Dinleyin ağalar, dinleyin beyler,
nına girdiği görülüyor. Bal Sultan, Ah- Üç günlük dünyada, üç kuruşluk
met Bey’in Ceketi, En Büyük Mehmet mala
Bizim Mehmet, Süleyman adlı şarkıla- Gönül verenler!
rında tahkiye üslubunu kullanan sanatçı, Bilesiniz, artık Osman’ın da
Osman’da tam bir halk hikâyesi modelini Bir dikili taşı var.
dinleyicisiyle buluşturur. Ezgili olarak Bir avuç toprağa dikili bir taşı.
birçok kez dinlediğimiz bu şarkının söz- Bir de ağızdan ağıza dalga dalga ya-
lerini bu kez hikâye metni biçiminde ye- yılan
niden okuyalım: Yanık bir türküsü var Osman’ın.
Osman (Yangın, 2002: 254-255)
Osman, bir deli oğlan, on yedisinde. Burada trajik bir biçimde sonuç-
Bir dikili taşı yoktu şu fani dünya- lanan bir aşk hikâyesi söz konusudur.
da. Yine daha önce var olan kültür kodları
Osman yoksul, Osman garip, Osman kullanılarak pop müziği formunda din-
bir deli oğlan. leyiciye sunulan metinle yüzyıllar boyu
Osman sahipsiz, Osman bir âşık oğ- âşık-hikâyeciler tarafından ortaya konu-
lan. lan klasik halk hikâyeleri arasında tam
Şerife, bir güzel kız, on beşinde. bir benzerlik vardır. Bu benzerlik sadece
Şerife, ay parçası, Şerife elma yarı- içerik yönünden değil, biçim ve üslup açı-
sı, sından da dikkat çekmektedir.
Şerife bey kızı Şerife ağa kızı. Biçimsel özellikleri bakımından şar-
“Osman kim Şerife kim?” derler, der- kı, âşık-hikâyecilerin anlatma tekniğini
ler de hatırlatır. Şarkının sunuluşu kimi yerde
Araya girerler ağalar beyler. düz bir anlatım, kimi yerde ezgili olarak
Sana yoksul dediler Osman. gerçekleşmektedir. Bu, halk hikâyelerin-
Garip, fakir dediler Osman. deki nazım-nesir karışımına benzer bir
Ağa kızı nene gerek, özelliktir.
Seni oyuna getirdiler, Osman. Hikâyeye başlarken anlatıcı, “diki-
Gel, büyük sözü dinle Osman. li taşı olmamak” deyimiyle yola çıkar ve
Hani kan kardeştik, Osman! olayların akışı içinde Osman’ın öldüğünü,
O kızı sana yâr etmezler. mezarının başında bir taşın dikili olduğu-
Gece vakti dellenme, Osman. nu açıklar.
Bırak o silahı yerine Osman! Hikâyenin olay örgüsünü üç ana
Silahla mertlik olmaz, Osman! epizot halinde ele almak mümkündür.
Allah’ın verdiği canı 1. Âşık olma, 2. Sevgiliye kavuşmak için
Almak sana mı kaldı Osman? verilen mücadeleler, 3. Murada erememe
Destur be, “tövbe” de Osman, ve ölüm.
Yüz bin kere tövbe de, Osman. Klasik halk hikâyelerinin bir kıs-
Tetik kolay düşer ama Osman, mında ilk epizot olarak olağanüstü do-

48 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84

ğum vardır. Şarkıda bu epizot yer almı- delik ederdi.” (Türkmen 1974: 206) Barış
yor. Halk hikâyelerinin giriş bölümünde Manço ise bu durumu şu sözlerle dikkat-
olduğu gibi elimizdeki şarkının başlangıç lere sunar: “Osman kim Şerife kim derler.
kısmında da birinci derecedeki kahra- Derler de araya girerler ağalar beyler.
manların tasvirine yer verilir. Örneğin, Sana yoksul dediler Osman garip fakir
Ferhat ile Şirin hikâyesinde Ferhat şöyle dediler Osman.”
tanıtılır: “On beş ve on altı yaşında, dev- Halk hikâyelerinin çoğunda mutlu
let tacı başında, izzet ve şeref kaftanı üze- son söz konusu iken Leyla ile Mecnun,
rinde, kaşı siyah, kirpikleri siyah, ak ger- Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Tahir
danında benler siyah ve gayet beyaz idi.” ile Zühre, Arzu ile Kamber gibi çok ünlü
(El Yazması:2) Barış Manço’nun Osman hikâyeler, kahramanların ölümüyle so-
tasviri de şöyledir: “Osman bir deli oğlan nuçlanır. Barış Manço’nun hikâyesi de
on yedisinde. Bir dikili taşı yoktu şu fani Ferhad ile Şirin’de olduğu gibi ölümle,
dünyada. Osman yoksul, Osman garip, intihar biçiminde bir ölümle sonlanır.
Osman bir deli oğlan. Osman, sahipsiz. Ferhat, uzun ve yorucu bir mücadelenin
Osman, bir âşık oğlan.” ardından Şirin’e kavuşamayacağını an-
Ferhad ile Şirin hikâyesinin giriş ladığında intihar eder. Barış Manço’nun
bölümünde Şirin ise şöyle tanıtılır: “Gûya Osman’ı da Ferhat’la aynı kaderi payla-
Züleyha-yı sani idi. Çeşmi ebrusı çar, kir- şır.
pikleri tir, kaşları keman, bir afet-i za- Dede Korkut Kitabında hikâyeleri
man henüz on üç on dört yaşında, devlet koşup düzen, anlatan ve aynı zamanda
külahı başında ve hem şehr-i mezkûrda olayların içinde yer alan, son sözü söy-
hüsnü gayet meşhur idi.” (Taşbaskı: 3) leyen Korkut Ata’nın konumu ile Barış
Sevgili tasviri Barış Manço’da şöyle kar- Manço’nun bu hikâyedeki konumu ay-
şımıza çıkıyor: “Şerife bir güzel kız on be- nıdır. Barış, hikâyeyi anlatmaya başlar,
şinde. Şerife ay parçası. Şerife elma yarı- ilerleyen aşamalarda olayın birinci dere-
sı. Şerife bey kızı. Şerife ağa kızı.” cedeki kahramanlarından Osman’la ko-
Barış Manço’nun hikâyesinde iki nuşur. “Sana yoksul dediler, garip fakir
sevgilinin kavuşmasının önündeki en bü- dediler” biçiminde Osman’a hitap eder.
yük engel, ikisi arasındaki sosyal statü “Allah’ın verdiği canı almak sana mı kal-
farklılığıdır. Şerife’nin ağa kızı olması- dı” diyerek onu uyarır. Sonunda “dinleyin
na karşılık Osman, yoksul bir delikanlı- ağalar dinleyin beyler” diyerek dinleyiciye
dır. Zengin-yoksul çatışmasından doğan yönelir ve bir değerlendirme yapar. Yani
gerilimi halk hikâyelerinde de görürüz. Barış hem hikâyeyi oluşturan musannif,
Âşık Garip hikâyesinde anlatıcı bu ko- hem de olay örgüsü içinde yer alan bir
nuyu şöyle açıklar: “Yedi sene aradan kahramandır. Ayrıca şarkıyı sunarken
geldi geçti. Şah Senem on dört yaşına canlandırmaya yer verir. Bu tavır, Barış
ayak basdi, Garip on beşine. Lakin Garip Manço’nun sadece birkaç yüzyıl öncesin-
Senem’in güzelliğini, boyunu görüp canı den günümüze ulaşan âşık tarzı ile değil
gönülden gece gündüz gaile-yi gam çekip çok daha eski dönemlerin ozan-baksı ge-
‘Hey yohları var eden Allah, on sekiz bin leneği ile temasa geçtiğini gösteriyor.
ālemin, herkesin mıradını gōne gōne ve- Sonuç
rirsin. Benim de senden mıradım budur: XX. yüzyılın ünlü pop müzik sanat-
Ben molla çocuğuyam, bu bir hökümdar çısı Barış Manço, Anadolu Rock akımının
gızıdır. Yani ben yohsul evladıyam, bu bir kurucuları arasında yer alarak Türk kül-
var evladı. Lakin ehval-i ezelde bu yazı- türünün kaynaklarına yönelmiş, anonim
yı bene yazmış ol’ diyip gece gündüz Şah halk müziği ve âşık tarzı ile yakın temasa
Senem’in güzelliği, Garib’in cigerini delik geçmiştir. Bu temas sonucunda sanatçı,

http://www.millifolklor.com 49
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84

kendi sanatını âşık tarzının belli biçim, Kaynaklar


“Barış Manço’ya Doktor Ünvanı Verildi”
içerik ve ezgi özellikleriyle donatarak
(1992), Milli Folklor, sayı: 13, Bahar, s. 15
oluşturmuş ve kendine özgü müzik türü- BAYRI, M. Halit (1957), Halk Şiiri-XX. Yüz-
nü yaratmıştır. yıl, İstanbul: Varlık Yay.
Bu çalışmada inceleme metni olarak ÇOBANOĞLU, Özkul (2000), “Barış Manço
Araştırmalarının Önemi ve Yöntemi Üzerine Tespit-
ele alınan Aynalı Kemer şarkısı, yüzyıl- ler”, Milli Folklor, sayı: 46, Yaz, s. 40-46
lardır âşıklarımızın hece ölçüsüyle, koş- EKER, Gülin Ö. (2007), “Gelenekten Gelece-
ma nazım biçimiyle, güzelleme türünde ğe Halk Edebiyatı”, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı,
sergiledikleri şiir anlayışının günümüz (Editör: M. Öcal OĞUZ), s. 325-379, Ankara: Grafi-
ker Yay.
çağdaş müzik yorumuyla dikkatlere su- Ferhad İle Şirin Hikâyesi, El yazması, İs-
nulmuş örneğidir. tinsah tarihi: 1261, (Atatürk Üniversitesi Merkez
Osman adlı şarkıda ise bir hikâye Kütüphanesi Seyfettin Özege Kitaplığı, No: ASL-
22618)
anlatılmaktadır. Bu şarkıda tahkiye üs-
Ferhad İle Şirin Hikâyesi, Taşbaskı, (Atatürk
lubu bakımından âşık-hikâyeci geleneği- Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Seyfettin Özege
nin gerekleri yerine getirilmiştir. Ancak Kitaplığı, No: 22618)
icra ortamı bakımından farklılık vardır. GÜNAY, Umay (1992), “Cumhuriyet Terkibi
ve Barış Manço”, Milli Folklor, sayı: 13, Bahar, s.
Kahvehanede karşısındaki dinleyiciye 2-3
hikâyeyi birkaç akşam boyunca anlatan KAYA, Doğan (2001), “Âşıklık Geleneğinin
bir aşığın yerini elektronik ortamın im- Geleceğiyle İlgili Düşünceler ve Yapılması Gereken-
kânlarını kullanan ve sunumunu pop ler”, Milli Folklor, sayı: 52, Kış, s. 87-92
KÖPRÜLÜ, Fuad (1962), Türk Sazşairleri,
müzik formatına uygun olarak birkaç Ankara: Milli Kültür Yay.
dakika içine sığdırmaya çalışan modern OĞUZ, Öcal (1999 ), “Dr. Barış Manço”, Milli
bir sanatçı vardır. Yani temasını Türk Folklor, sayı: 42, Yaz, s. 97
OĞUZ, Öcal (2003), “Batı Oğuz Sahası (Ana-
destan ve hikâyecilik geleneğinden, üslu-
dolu-Azeri) Aşık Edebiyatı”, Türk Dünyası Edebiyat
bunu ozan-baksı ve âşıklık geleneğinden Tarihi, s. 507-619, Ankara
alan bir sanatçı söz konusudur. Dinleyici/ ÖZDEMİR, Nebi (2002), Türk Anlatım ve Gös-
seyirci ile ortak bir kültürel zemini pay- terim Geleneği İçinde Özay Gönlüm’ün Yeri, Milli
Folklor, sayı: 53, Bahar, s. 39-55
laşan sanatçının sunduğu şarkının metni ÖZTELLİ, Cahit (1953), Dertli-Seyrani/Haya-
ve sunumun süresi çok kısa olmakla bir- tı Sanatı Şiirleri, İstanbul: Varlık Yay.
likte kültür ve dil kodlarının doğru kulla- ÖZTELLİ, Cahit (1954), “Dertli Divanı”, Türk
nılmasından dolayı boşluklar dinleyici/se- Dili, sayı: 39, 1 Aralık, s. 186-190
SAKAOĞLU, Saim (1986), “Ozan, Âşık, Saz
yirci tarafından doldurulmaktadır. Şairi ve Halk Şairi Kavramları Üzerine”, III. Mil-
Bütün bu tespitlerden sonra Barış letlerarası Türk Folklor KongresiBildirileri, I. Cilt,
Manço’yu âşık edebiyatı temsilcilerinden Genel Konular, s. 247-251, Ankara
SOLMAZ, Mine (1997), “Hacettepe Üniversi-
biri olarak kabul etmek mümkün müdür?
tesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Türk Halk
Onu, Yaşar Reyhani ve Murat Çobanoğlu Bilimi Anabilim Dalında Hazırlanan Tezler Bibli-
gibi geleneğin tam bir temsilcisi saymak yografyası-II”, Milli Folklor, sayı: 36, Kış, s. 93-96
elbette doğru değildir. Çünkü âşık tipinin TÜRKMEN, Fikret (1974), Âşık Garip Hikâ-
yesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma, Ankara:
yüzyıllar içinde oluşmuş başka özellikleri Atatürk Üniversitesi Yay.
vardır. Yetişme tarzı, kullandığı enstrü- VAROL, Kemal (2003), “Omzundaki Enstrü-
manlar, icra ortamı ve hitap ettiği kitle manı Değiştiren Ozan: Haluk Levent”, Milli Folklor,
bakımlarından Barış Manço’yu âşık tarzı sayı: 59, Güz, s. 53-56
YANGIN, Birgül (2002), Çağdaş Türk Ozanı
şiir geleneğinin içinde görmek mümkün Barış Manço, Ankara: Akçağ Yay.
değildir. Ancak duyuş ve hissediş tarzı YENİDÜNYA, Mehmet Oğuz (2003), “Barış
dikkate alındığında onu geleneğin dışın- Manço’suz Bir Türkiye”, Çizgi, sayı: 8, Mart-Nisan,
s. 22
da görmenin de mümkün olmadığını, âşık
YILDIRIM, Dursun (1999), “Dede Korkut’tan
tarzının gerçek anlamda çağdaş bir yo- Ozan Barış’a Dönüşüm”, Türk Dili, sayı: 565-570,
rumcusu olduğunu kabul etmek gerekir. Haziran, s. 505-530

50 http://www.millifolklor.com

You might also like