Professional Documents
Culture Documents
Viski - Çetin Altan (PDFDrive)
Viski - Çetin Altan (PDFDrive)
Altan _ Viski
1
Gözleri ne kanlı, ne ürkütücüydü. Hatta öfkeli
bile değillerdi başlangıçta. Hiçbir şeyi
algılamayan donuk ve anlamsız bir bakışla
bakıyorlardı.
Çıt yok.
«Allahtan bahset.»
«Allahtan bahset...»
«Allahtan bahset...»
«Allahtan bahset...»
Konuşmacı:
«Rezil herif...»
«Allahsız herif...»
«Ben de onları.»
«Rezil herif...»
«Allahsız herif...»
«Namussuz herif...»
«Allahtan bahset...»
«Allahtan bahset...»
Rezil köpek...
«Merhaba,» dedi.
«Güle güle...»
Terastan biri,
diyordu.
Besbelli bir bankacıydı yanındaki...
«Rezil köpek.»
«Alçak pezevenk.»
«Namussuz herif.»
Yanındaki bankacı,
diyordu.
Aa, o da nesi...
«Bonsuvar,» dedi.
«Rezil Köpek.»
«Sağol Prenses.»
Prenses,
«Efendim,» dedi.
«Siktiret, dedim.»
«Yooo.»
«Sodayla olsun.»
«Ne anlatayım?»
«Đçiyorum.»
«Şerefine Prenses.»
«Senin de şerefine.»
«Marika da kim?»
«Neden?»
«Neyini anlamıyor?»
«Ruhumu.»
«Çok mu ince?»
«Herkese benzemiyorum1.»
«Yaaaa...»
«Alay etme, pis çocuk. Bir viski daha söyler
misin bana...»
Komi seğirtti:
«Buyurun efendim.»
Adam,
«Prenses be...»
«Ne o?»
«Nasıl linç?...»
«Hayır...»
Prenses,
«Bonsuvar,» dedi.
«Rezil Köpek»,
Prenses,
«Dur yapma!» diye bağırdı.
Yüzü dümdüzdü.
«Prenses, Prenseees...»
«Rezil Köpek»,
«Rezil Köpek»,
Lütfiye,
«Đyi geceler öyleyse,» dedi. Azıcık kenara
çekilerek Prensesle adama yol verdi.
«Buyurun,» dedi.
Sonra ekledi:
«Đçerim.»
«Bilmem ki?»
«Şerefine...»
«Allahtan bahset.»
Prenses,
***
***
Nereye gidecekti?
«Soğuk ne var?»
«Var.»
«Soğuk mu?»
«Soğuk.»
Büfedeki çocuk,
«Yok hayır.»
***
«Rezil Köpek».
Çocuk.
«Büyükler,» dedi. «Beli bükük, saçı sakalı
ağarmış ihtiyarlar, kürklü anneler, çikolata
satıcıları, sandviç satıcıları, oyuncakçılar... Hepsi
üstüme üstüme geldiler. Bir tanesinin gözleri,
burnu, ağzı yoktu. En son o vurdu.»
«Nallı Böcek»,
***
«Nallı Böcek» de artık ilk günlerdeki gibi
aşağıdan almıyordu böyle tehditleri;
kuruştu.
«Evet sen...»
«Ne çalışıyorsun?»
«Neyi anlatacaksın?»
«Fasulyeleri...»
«Hangi fasulyeleri?»
«Peki efendim.»
«Nallı Böcek» tekrar girdi sınıfa. Azarlanmış
olmanın kendine hiç de etki yapmadığını, ihtiyar
canavarları adam yerine bile koymadığını
kanıtlamak için sırıtarak yürüdü sırasına.
de âşıktı.
Prenses bazen sırtında kavuniçi bir döpiyes,
bazen açık mavi bir rob, bazen leylak rengi bir
tayyör, sarı saçları, incecik vücudu, yüksek
topuklu ayakkabılarıyla karşı kaldırımdan geçip
gider; kendisini görür görmez, kafeslerinin
tellerine tırmanan maymunlar gibi büyük demir
kapının gerisinde, çiçek bahçesini oyun
alanlarından ayıran kafesli yüksek tellere
koşarak küme halinde yapışan çocuklara, küçük
bir gülücükle şöyle bir bakardı. Prenses'in
ahenkli adımları bir süre her çocuğun yüreğinde
buruk, arı bir arzu ve özlemle çınlardı.
«Nallı Böcek»,
Đhtiyar canavara,
Canavar,
«Benim sütanne...»
«...»
«...»
«Neden?»
vs....
«Galiba.»
«Bilmiyorum, anlatmadı.»
«Sanmam.»
«Rezil Köpek»,
«Evet.»
«Kayınbiraderiyim.»
«Ne yaptı?»
«Sarhoş muydu?»
«Herhalde.»
«Siz?»
«Olur söylerim.»
«Rezil Köpek»,
«Gelir.»
«Evet.»
«Var.»
«Öyle.»
«...»
«...»
«Đstersen kapatalım bu işi..!»
«Merhaba...»
«Neden?»
«E ne olacak yani?»
«Nasıl belaya?»
«E sonra ne oldu?»
«Paramparça ettiler.»
«Seni mi?»
«Beni. Her zaman paramparça' ederler. Ölür ölür
dirilirim.» Kasketli iyice meraklanmıştı.
«Kim edecek?»
«Doğru,» dedi.
«Yani nasıl?»
«Nasıl biri?»
Kasketli,
Kahveci de vuruyordu.
Sarhoş,
«Öldürüyorlar, imdat!»
«Rezil Köpek»,
Yağcı,
«Dur dur, bende bütün bir lira var. Sen koy o elli
kuruşu cebine.»
Kasketli,
Kasketli,
«Rezil Köpek»,
Yağ işçisi,
Đşçi,
Yürümeye davrandı.
Fört şapkalı,
***
Bekleyin.
Bekleyin.
Bekleyin.
Đşçi,
«Bilmem ki...»
«...»
«...»
Telefondaki ses,
Muavin,
«Bekleyin,» demişti.
Bekliyorlardı.
«Mersi.»
Memur birden,
«Tabancanız üstünüzde mi?» diye sordu.
«Üstümde. Ruhsatlı.»
«Hayır.»
«Vaktiyle sizi bir mitingde dinlemiştim.»
«Ya...»
Muavin:
dedi.»
«Rezil Köpek»,
Komiser,
Đşçi,
Komiser,
«Bekleyin,» dediler.
Bekleyin.
Bekleyin.
Bekleyin.
Ve bekliyorlardı.
***
Karşıki ses,
deyyus.»
«Kimmiş öteki?»
«Emredersiniz efendim.»
***
Bekleyin.
Arkadaşı,
Polis işçiye,
«Sen dur,» dedi, «yalnız o gidecek.»
«Rezil Köpek»,
***
«Đki üç kadeh...»
«Dört sularında...»
«Sarhoş muydun?»
«Hayır değildim.»
«Ne içmiştin?»
«Đkinci Şubeye.»
«Niye?»
«Bilmiyorum.»
«Bilmiyorum.»
«Kim etti?»
Kız,
«Haydi ordan 'Tatlı Budala,' dedi.»
***
Baba,
Annesi,
Annesi,
«Babanın güveylik frakı sandığın ta dibinde
duruyor, dur bakalım belki olur sana,» demişti.
Anne,
Baba,
«Olmaz,» diyordu.
«Tatlı Budala».
Babası da,
Anne,
***
Taksi durdu.
«Tatlı Budala» kuyruğunu toplayarak bindi
taksiye,
Duran taksi.
Basılan otomatik.
«Nasılsınız?...» demişti.
«Đ...iyiyim...»
Kız;
«Büyük Otele.»
«Buldum.»
«Đyi oldu.»
«Ya, öyle...»
«Efendim?» -
«Mersi...»
«Şerefine,» demişti.
Müzik başlamıştı.
«Yooo...»
«Ya...» çıktı.
***
«Yooo...»
«Arif benim teyzemin damadıdır. Karısı hamile
olduğu için yalnız gelmiş. Bizimkiler
bilmiyorlardı onun geleceğini. Đyi ki
bilmiyorlardı, yoksa beni onunla gönderirlerdi,
beraber gelemezdik.»
Kız,
«Prenses»,
«Prenses»,
«Yoruldum,» dedi, «hem artık gitsek iyi olur,
evden merak ederler.»
«Prenses»
«Ben de...»
«Prenses»,
***
Babası,
***
Ya soğuk davranırlarsa...
***
Annesi,
Kuru bir:
«Peki...»
Annesi içinden,
***
***
Bekleyiş...
Açılan kapı.
Sonra birden:
Ne...
«Eğlendik.»
«Bir kahve içer misin?»
Bekleyiş...
***
Konuşmak...
«Poker partisi...»
«Prenses»in bacakları...
***
Değil...
***
Zile dokunuş...
Kapıyı açan mavi gözlü, iri yarı anne:
***
Telefonda,
«Alo...»
«Prenses...»
«...»
«...»
«Babanız nasıl...»
***
«Kim etti?»
«Allahtan bahset.»
«Namussuz, herif.»
«Rezil Köpek...»
Polise,
«Bilmiyorum.»
«Rezil Köpek»,
Đki kişi yan yana, biri tek basma, bir aşağı bir
yukarı, hızlı hızlı volta atıyorlardı.
«Sağol...»
«Neden geldin?»
«Hayır...»
«Geçmiş olsun...»
«Eyvallah...»
«Bana ne yapacaklar?»
«Gitti mi misafirin?»
«Neden?»
Geberinceye kadar...
Cevap verirler:
«Geberinceye kadar.»
«Bilmem ki...»
«Bilmem ki...»
Sonra,
«Prenses» ağlıyordu:
Kestirip atsa...
«Nezarethanede efendim...»
«Hayır efendim.»
«Hayır efendim.»
«Emredersiniz efendim.»
«Peki efendim.»
Polis,
Başladılar çıkmaya.
«Vurmayın abiler...»
«Vurmayın ölüyorum...»
«Ulan ibne.»
«Ulan puşt...»
«Đbne.»
«Göt veren.»
«Bilmem ki...»
Ve iniyordu sopa:
«Allahtan bahset.»
Yağ işçisi,
«Bakalım patron beni yeniden işe alacak mı,»
diyordu.
«Ah anam...»
Ve iniyordu sopa:
Geliyorlar işte.
Öyleyse...
Öyleyse işkence yapmayacaklardı.
Kim?
Orasını bilemiyordu.
«Rezil Köpek»,
«O seni ilgilendirmez.»
«Mersi,» dedi.
«Arşiv için.»
«Sen anlarsın.»
Sınıf arkadaşı,
***
Biraz bekleyin.
Biraz bekleyin.
«Yut pezevenk.»
«O ne o, suratındaki,» dedi.
Komiser,
«Emredersiniz efendim.»
Polis,
***
kapışma yöneliş.
Ödenen para.
***
«Onlar ne yapacak?»
***
«Ukala Bücür»,
«E... ne yapacağız?»
«Đyi ya peki.»
***
«Ukala Bücür»,
«Ne olacak benim halim,» dedi. «Baksana şu
pabuçlarıma. Đkisinin de altı delindi. Đçlerine
gazete kâğıdı koyarak giyiyorum vallahi.»
«Sarı Çıyan»,
«Tanıştın mı?»
«Tango söylüyor.» .
***
Tazelenen şaraplar.
«Sarı Çıyan»,
«Sarı Çıyan»,
lira...»
«Ukala Bücür»,
«Sonra ne oldu?»
Đçilen şarap.
«San Çıyan»la «Ukala Bücür» arasında karşılıklı
bir danışma:
Ve Nedim'e sesleniş:
«Merhaba.»
«Bana da köfte...» .
***
«Oooo,» dedi.
«Ooooo,» derdi.
«Sarı Çıyan»,
«Peki,» derdi.
Kimseye borç için, içki için aşılmazdı. Đkram
ederlerse içerdi sadece.
Çıktı şaraphaneden.
«Si-si-siktiret.»
«Şe-şe-şerefe...»
«Şerefe...»
On bardak şarap.
Çeyrek ekmek,
«Ukala Bücür»,
«Ukala Bücür»,
Hüseyin,
Herkes oradaydı.
«Ooooo,» dedi.
«Buyurun,» dedi.
Orta boylu, az tıknazca, somurtunca burnuyla
dudakları iyice birbirine yaklaşan gözlüklü
başka bir ozanla oturuyordu.
Merhabalar...
El sıkışmalar...
«Kime satıyorsunuz?»
Gözlüklü ozan,
«...»
«Ukala Bücür»,
diyorlardı.
Ve şiir okunuyordu.
Ve tartışılıyordu.
Ve nükteler yapılıyordu.
Küçük memur,
diyordu.
Memur,
«Atıyorsun ulan.»
«Vallahi atmıyorum.»
«Ukala Bücür»,
Ve garsona bağırdı:
«Hesabı lütfen.»
«Kıskanıyorum.»
Telefon çaldı.
Oydu.
«Đnanmam, yalan.»
«Vallahi...»
«Seni düşünüyorum...»
«Nasıl düşünüyorsunuz.»
«Kıskanıyorum...»
«Olmaz.»
«Peki...»
***
Dükkâncılar,
Belediye,
«Ukala Bücür»,
«Kasten yaptık. Sizin dükkânı bilen zaten bilir.
Ama çiçekçiye gelenler de görürlerse, çiçek
yerine belki bardak, likör takımı falan alırlar
hediye olarak,» diyordu.
«Ukala Bücür»,
«Ne bacağı kırıyorsun, leylek bacağı mı?» diye
azıcık höt hötleniyor, sonra da öfkeli pozlarla
oradan sıvışıp Çelebi'nin meyhanesine dert
yanmaya koşuyordu:
«Olmaz.»
«Kıskanıyorum.»
Uzatılan evrak.
«Neymiş suçu?»
Muavin:
«Dursuuuuun...»
Dursun,
«Salyangoz»,
«Bol para veriyorlar,» dedi.
«Gayet tabii...»
«Peki nerde bu çevirmenlik?»
«Arjantin elçiliğinde...»
«Elçilikte ha?»
«Salyangoz» güldü:
«Salyangoz»,
***
«Ukala Bücür»,
Fernandez,
«Đyi,» diyordu.
koleksiyonları vardı.
Bir ara salonun ucunda kavas göründü,
«Buyursun.»
Başladılar oynamaya.
Sadri bey,
«Sarı Çıyan»,
«Nasılsın,» diyordu.
«Ukala Bücür»,
«Yapardım.»
«Yapamazdın.»
Kız,
«Kıskanıyorum...»
Ajans, Palabıyık, Elçilik, Çelebi'nin meyhanesi
ve gece yarısından sonra uyumaya gittiği evdeki
küçük oda. Ve bir de telefonda tango söyleyen
kız. «Ukala Bücür» baharda badem olmaya
hazırlanan bir çağla gibi yaşamın içinde
biçimlenmeye başlıyordu Lacivert elbisesini
kendi diktirmiş, bir de ayakkabı almıştı.
«Ukala Bücür»le..i
Sadri bey,
Doktor,
Fernandez de,
Sadri bey,
Doktor,
Sadri bey,
«Đyiyim,» diyordu.
Bir gece,
«Hayır yarın...»
***
«San Çıyan»,
«Nerden biliyorsun?»
«Sevinsene...»
«Đşleri aksatma da ne halt edersen et...»
«Oooo,» diyordu.
***
Saat on...
Gelmeyecek galiba...
Bu yürüyen kim?
O mu acaba?
Of aman ya Rabbi. Ne kadar ama ne kadar
çirkin. Avuç kadar, bozuk ciltli bir yüz.
«Siz misiniz?»
Renksiz bir:
«Evet.»
«Nereye gidiyorsunuz?»
«Đşe...»
«Uzak mı çok?»
«Biraz aşağıda...»
Atlatmak, atlatmamak...
«Olur...»
«Öyle mi?»
«Đsterseniz...»
Parktan çıktılar.
«Ancak iş saatlerinde...»
«Kaç numaranız?»
«Santraldan istersiniz...»
«Evet...»
«Peki...»
***
Fernandez iyileşti.
Sadri bey,
«Tam zamanında kovmuşuz o eski kavası,
yoksa elçiliğin dibine darı ekecekmiş kerata,»
diyor.
«Bu ne?»
«Bu ne?»
«Şimdi getiririm.»
«Çoktandır görüşemiyoruz.»
«...»
Kızlar kıkırdıyorlar.
«Ukala Bücür»,
«Đsterseniz ben de gezdirebilirim sizi,»
diyemiyor.
Kızlar,
«Mersi,» diyorlar.
Kızlar,
Adreslerini veriyorlar. «»
Sadri bey,
«Bekliyoruz mutlaka...»
«Her zaman...»
«Yarım ağızla çağırmıyorsanız gelirim...»
Gülücükler:
«Bekliyoruz mutlaka.»
Palabıyık'a? Hayır.
Çelebi'nin meyhanesine? Hayır, hayır.
***
«Bir viski...»
Üç bardak viski...
Bilâl'e,
Bilâl,
***
Ne içilir ki bu yemekle?
Garson,
***
***
«Olmaz...»
«Olur olur...»
Helal...
***
«Nereye gidelim?»
«Nereye isterseniz.»
«Ne yersin?»
«Siz ne yiyeceksiniz?»
«Böf Stragonof...»
«Siz bilirsiniz...»
Dansa kalkış. Dans etmesini bilmese ne çıkar,
kız anlayacak durumda mı bunu, anlasa bile
kafasına vuracak durumda mı...
«Meyve yesene...»
«Doydum...»
«Siz için...»
«...»
«...»
«Yapmayın kuzum...»
«Varım...»
..........
...........
***
«Ukala Bücür»,
«Niye sordun?...»
***
Balo gecesi...
Cumhurbaşkanının oğlu,
«Gel haydi dans edelim,» diyor.
«Rica ederim.»
Dans bitti.
Fraklı adam,
Biraz bekleyin. .
Biraz bekleyin.
Biraz bekleyin.
Biraz bekleyin.
Biraz bekleyin.
Biraz bekleyin.
Biraz bekleyin.
***
«Ne olayı?»
«Kimdi o hanımlar?»
Kendi kendine,
diyordu.
«Neee?»
«Evet öyle...»
Baba,
Ve öğrendi de.
O direniyordu,
***
Polis,
Kimi,
Kimi,
Babası,
demişti.
Sadece biri,
Yoooo...
Sonra?
Sonrası hiç.
Sonra?
Sonrası yok.
«Nallı Böcek»,
«Tatlı Budala»,
«Ukala Bücür»,
«Allahtan bahset.»
«Allahtan bahset.»
«Allahtan bahset.»
***
Biraz daha...
Divanların üstünde, bacaklarım açarak
kaldırmış, çırılçıplak kadınlar yatıyordu.
«Aşağıda...»
«Peki efendim.»
«Emredersiniz beyim.»
«Peki beyim.» .
***
«Rezil Köpek»,
«Hayri gelmedi mi,» dedi.
«Gelmedi.»
«Rezil Köpek»,
«Nasır yani?»
«Var.»
«Neden?»
«Araba hırsızlığı...»
«Mersi,» dedi.
«Rezil Köpek»,
«Ramazan...»
«Đlki bitirdim.»
«Nasıl yani?»
«Herhalde...»
«Yok...»
«Dövdüler mi seni?»
«Elektrik mi tuttular?»
«Neden?»
«Öyle...»
Çakan kibrit.
Ramazan,
«Zorbalığa mı kalktı?»
«Heeee...»
«Rezil Köpek»,
Ramazan anlatıyordu:
«Allahtan bahset.»
«Allahtan bahset.»
Ramazan,
Ramazan,
«Göreceksiniz.»
«Göreceksiniz.»
Gözlüklü ozan,
«Değil.»
«Lütfen...»
«Ukala Bücür»,
***
«...»
***
«Buyurun,» dediler.
«Buyurun,» dedi.
Bakan,
Odacı,
«Emredersiniz,» dedi.
Çıktı dışarı.
«Teveccühünüz efendim...»
«Evet efendim.»
«Evet ama...» ^
«Nasıl yani?»
Bakan soruyordu:
«Evet efendim.»
Babası,
Arkasından,
«Ukala Bücür»,
Kız,
«Yapma... Nolur yapma,» diyor, fazla bir
direnme göstermiyordu.
***
«Ananın adı?...»
«...»
«Doğum tarihin?...»
«Doğduğun yer?...»
Sonunda,
***
***
Bakan,
Yargıç,
Ve yargıç,
«Gereği düşünüldü,» dedi.
***
«Rezil Köpek»,
Ramazan,
Kapı açıldı.
«Rezil Köpek»,
«Ben,» dedi.
Polis,
«Rezil Köpek»,
«Ne?»
Merdivenleri çıktılar.
Muavin,
«...»
«Gönderdik beyim...»
«...»
«...»
«...»
***
Alabilirler miydi?
Niçin almasınlar?
Savcı, Sulh Cezadan tutuklama talebinde
bulunabilirdi. Ve Sulh Ceza gıyapta verebilirdi
bu kararı.
Nereye?
Bir bilinmeze...
Cezaevi de o yöndeydi...
«Bilmiyorum...»
«Bilmiyorum...»
«...»
«Bilmiyorum...»
«Valla fevkalade... Ben gittiğim yeri
bilmiyorum, siz de bilmiyorsunuz. Bundan iyisi
can sağlığı. Tam bulmuşuz birbirimizi...»
«Çınarkuyu ortaokuluna...»
***
Çukurun içinden bin alev patladı birden.
Birbirine eklenmiş bin yanardağlık alevler...
«Erkencisin bugün...»
Şarap geldi.
***
Cip gidiyordu.
«Rezil Köpek» polise soruyordu: «Özellikle
nesinden şikayetçiler çocuğun?»
«Rezil Köpek»,
diyordu.
***
«Sarhoş Serseri»,
Sonra,
Sonra,
Arkadan,
Arkadaşları,
«Daha henüz erken, nereye gidiyorsun?»
dediler.
«Sarhoş Serseri»,
***
Kız boyuna,
«Yapma,» diyordu.
Kız hep,
«Yapma,» diyordu. ,
Kız debeleniyordu.
Kız,
«Yapma,» diyordu.
«Sarhoş Serseri» bir eliyle boyuna rotayı
ayarlamaya çalışıyordu.
Kız,
«Ne yaptın öyle?» diyordu.
Kız,
Kalktılar.
«Evet...»
Anne,
«Sarhoş Serseri!...»
***
Cip gidiyordu.
***
Uzandı telefona:
«Alo...»
Sıska kızın sesi,
«Nasıl mahvolmuşsun...»
«Sokağa mı attılar?»
Kız ağlıyordu:
«Sokağa attılar.»
***
El sıkıştılar.
«Neyi ne yapacağız?»
«Evden attılar beni...»
«Ne söyledin?»
«Eee?»
«Ben uğraşırım...»
«Nasıl istersen...»
«Sarhoş Serseri»,
Kız,
«Komşu teyzede kalırım,» dedi.
***
***
«Geldi mi?»
Nöbetçi komiser,
Komiser,
***
***
Sıska kız,
«Sarhoş Serseri»,
«Olur,» dedi.
Sonra da galiba,
Babası,
Götürecekti...
***
***
«Nerde istersen?»
Yakındı...
Herhalde...
Eniştesi ne iş yapıyordu?
Arkadaşı,
***
«Hayır satmıyorum.»
Eskici,
«Đstemiyorum, satmayacağım.»
Eskici,
Birden eskiciye,
***
«Sarhoş Serseri»,
«Mersi...»
Ve hiç olmayacaktı.
***
Defterler imzalandı.
***
Nikâhtan sonra kız,
Kız,
Şoför,
Đndiler arabadan.
«Burası,» dedi.
Đçeri girdiler.
***
Bir kadın,
Bir başkası.
Pijamalı ihtiyar.
***
***
«Ya,» dedi.
***
Yolda,
«Evet...»
Sonunda,
Đskeleye indiler...
Polis, tanıdığa,
Eve getiremezdi...
«Allahtan bahset...»
«Allahtan bahset...»
«Allahtan bahset...»
***
«Sarhoş Serseri»,
«Soyunsana,» dedi.
Sonra sutyen.
«Sarhoş Serseri»,
Sonra...
Ha oldu, ha oluyor...
«Aç bacaklarını...»
Kız,
«Yapma çok acıyor,» diyordu.
Arada bir,
Sonunda bitti...
Hazırdı...
Taksiden iniş...
Polis,
«Rezil Köpek»,
***
«Sarhoş Serseri».
«Olur,» dedi.
***
«Sarhoş Serseri»,
«Doğru,» dedi.
«Bilmiyorum.»
«Evet...»
«Sarhoş Serseri»,
«Peki,» dedi.
Ve ters geri ederek çıktı evden... Ve tekrar
döndü sıska kızın yanma... Ve bir daha yaptı
kızı. Sonra sarılıp uyudu kıza... .
***
«Nasılsın?»
«Ben de iyiyim...
«Evlenmişsin galiba...»
«Evet...»
***
Kız,
***
Taksi iki dakikada geldi üçüncü bölge
karakoluna...
Nöbetçi muavin,
***
«Buyurun,» dedi.
Polis,
dedi.
Polis,
«Polisle...»
«Polisle mi?»
«Mitingde konuşuyordum...»
«Başlama başlama... Sen kaldın değil mi
dünyayı düzeltecek...»
Biri,