Professional Documents
Culture Documents
Pyotr Kropotkin Ekmegin Fethi
Pyotr Kropotkin Ekmegin Fethi
P.A. KROPOTKIN
***
S.A. Mindoyants
II
III
Çok değil, daha dün denilecek kadar yakın zamana kadar bir
ırmağın üzerine köprü yapıldı mı, gelenden geçenden
"köprü parası" adı verilen bir para alınırdı. Şimdiyse
köprüler kamu malıdır, isteyen canının istediği kadar
geçebilir. Şose yollarda, gidilen verst başına para ödeme
uygulamasına bugün yalnızca Doğuda rastlanıyor.
Müzeler, kitaplıklar, devlet okulları, çocuklara topluca
verilen öğle yemekleri, parklar, bahçeler,
yıkanan-süpürülen, aydınlatılan yollar, evlere kadar çekilen
sular (ne kadar su harcandığını hesaplama uygulamasından
vazgeçilmesi yönünde güçlü bir eğilim var) herkese açıktır,
herkes bunlardan yararlanabilir... Hepsindeki ilke, "ne kadar
ihtiyacınız varsa, buyurun"dur.
II
II
***
III
***
Halk özgür bırakılsın yeter; bir hafta gibi kısa bir süre içinde
gıda maddesi dağıtımı insanı şaşkınlığa düşürecek bir
doğrulukla gerçekleştirilecektir. Bundan bir tek, işçi
sınıfını eylem içindeyken görmeyen, ömrü boyunca burnu
kâğıtlara gömülü olarak yaşayanlar kuşku duyabilir. Halkın
örgütlülük ruhu -bu, onun tanınmayan, bilinmeyen dehası-
konusunu, onu barikat günlerinde, Komün günlerinde
Paris'te ya da yarım milyon aç insanın karnının
doyurulmasının gerektiği limandaki büyük grev sırasında
Londra'da görenlerle konuşun, halkın bu açıdan bütün kalem
efendilerinden, memurlardan ne kadar üstün olduğunu
anlatacaklardır size.
IV
VI
***
Evi, ona sahip olan kişi değil, açlığın böyle bir işe ittiği
yüzlerce işçi yapmıştır ve varlığını sürdürme zorunluluğu
onları yaptıkları bu iş karşılığında acınası bir ücreti kabule
zorlamıştır.
III
Bir ev sahibi düşünün ki, tek başına yirmi odalı bir evde
oturuyor, öte yandan aynı mahallede beş çocuklu bir ana tek
göz damda oturuyor... O zaman halk gider ve o yirmi odalı
evin birkaç odasında yapılacak bir düzenlemeyle bu anacık
için eli yüzü düzgün, küçük bir daire yapılıp
yapılamayacağını inceler. Şimdi bu işin adaletsizlik
neresinde? Anayı ve beş bebesini viranede, yiyip yiyip
semirmiş zengini konak gibi evde bırak mı adalet? Kaldı ki
zengin adam yeni durumuna çok çabuk alışacaktır; hele
karısı, artık hizmetçileri falan olamayacağı için, koca evin
yansından kurtulduğu için sevinecektir bile.
II
Çevremizi kuşatan sınırsız yoksulluk, sınırsız acılar
aklımıza geldi mi, işçilerin yolda giderken iş iş! diye
yalvaran yürek paralayıcı çığlıklarını duyduk mu... öte
yandan da insanların Sevr vazosu ya da kadifeden giysiler
edinmek gibi arzularını yerine getirmek üzere herkesin
karnının tok olduğu toplumu düşündük mü, yüreğimizden
bir öfke dalgası yükseliyor ve "Porseleniniz de siz de yıkılın
gidin önümüzden! Önce insanlara karınlarını doyuracak
ekmek! Porselenle kadifenin sırası da gelir bir gün elbet!"
diye haykırasımız geliyor.
Evet, bu böyle ama yine de insanın besin gereksinimi
dışında başka gereksinimleri olduğunu da kabul etmek
gerekiyor ve anarşizmin gücü de, -bir tekini bile dışarıda
bırakmaksızın- insanın bütün yeteneklerini, bütün heves ve
arzularını göz önünde bulundurmasından, tam da bu
özelliğinden ileri geliyor. Bu bakımdan şimdi birkaç
kelimeyle insanın zihinsel, artistik gereksinimlerinin de
karşılanabilmesi için neler yapılabileceği üzerinde
duracağız.
IV
II
Biraz daha ciddi gibi görünen bir itiraz daha var bize
karşı. Şu sözünü ettiğimiz uzlaşmanın bütünüyle özgür
bir uzlaşma sayılamayacağını, çünkü büyük şirketlerin
her zaman isteklerini küçüklere kabul ettirebilecekleri
söylenecektir bize. Örneğin büyük bir demiryolu
kumpanyasının, yolcularını Paris'ten Basel'e götürürken,
şirket çıkarı öyle gerektirdiği için Leipsig yerine Köln
yolunu yeğleyebileceği ya da yük taşırken, hiç
gerekmediği halde yüz elli iki yüz kilometre kadar yolu
uzatabileceği ya da öbür -ikinci derecedeki- hatları
batırabilecekleri örneği verilecektir. Gerçekten de
Amerika Birleşik Devletleri'nde gerek yolcu, gerek yük
taşımacılığında Vanderbilt'in birinin cebine daha çok
dolar girsin diye bazen akıl mantık dışı güzergâhlar
izlemektedir trenler.
III
II
İyi kötü bir gözlem gücü olan herkes fark etmiştir ki,
okulda kendisine tembel yaftası yapıştırılan çocuk çoğu kez
kendisine kötü anlatılan şeyi kötü anlamıştır. Bu bazen de
yoksulluktan, kötü beslenmeden kaynaklanan beyin
anemisine bağlıdır. Kimi çocuksa Latince, Yunanca
derslerine karşı tembeldir, buna karşılık, örneğin doğal
bilimlerde -özellikle de pratik olarak verildiğinde- müthiş
çalışkandır. Matematiğe karşı yeteneksiz olduğu öne
sürülen bir kız, onun aritmetiğin temel konularından
hangilerinde zorlandığını kavrayıp ona bunları
açıklayabilen birinin eline düştüğünde sınıfının en
başarılısı olabilir. Bunu kendi deneyimlerime dayanarak
söylüyorum. İşçi vardır, fabrikadaki işine karşı özensizdir
ama evinin önündeki bahçede sabahın köründen gün batana
dek çalışır; açık havadır, serbest çalışmadır onu çeken.
II
III
Paris'in iki departmanında yaşayan üç buçuk milyon insanın,
topraklarının yalnızca üçte birini bu işe ayırarak ihtiyaçları
olan ekmeği nasıl bol bol çıkarabileceklerini görmüş
bulunuyoruz. Şimdi devam ediyor ve hayvancılığa
geçiyoruz.
VI