Professional Documents
Culture Documents
(Turkish) Deutsch Lernen (A2) - Ganzer Film Auf Deutsch
(Turkish) Deutsch Lernen (A2) - Ganzer Film Auf Deutsch
Tarek…
– Selam!
– Almanca da konuşuyorsun!
– Ama niye?
Yani burada ne işin var?
– Evet. Tamam.
– Tamam.
– Beğendiğinize sevindim.
– Memleket özlemi?
İspanya’yı mı özledin?
Arkadaşım vardı.
– Sarah’yı mı diyorsun?
– Hı hı.
– Sarah kim?
– En iyi arkadaşım.
– Olamaz.
Eşyalarımı topladım ve
Zürih’e uçtum.
– Bunu anlıyorum.
– Yara, lütfen!
Almanya’da ne yapacaksın?
– Bu yeterli değil.
– Ben yaparım!
Her gün Almanca çalışıyorum, Yara!
– Ama arıyorum.
– Böyle mi yani?
Başarılar!
– Yapamayacağımı düşünüyorsun.
– Tamam.
– Teşekkürler!
– Ve ayrıca...
– Ne? Neden?
– Çok komik.
– Gerçekten mi?
– ...küplere mi bindiler?
...kızgınlar mı?
– Evet.
Kızgınlar, çünkü
artık üniversiteye gitmek istemiyorum.
Kızgınlar, çünkü
geri dönmek istemiyorum.
– Yani?
– Burada kalıyorum.
– Tamam.
O zaman eve gidelim.
– Tamam.
– Hı hı.
– Bak,
– Vay!
Teşekkürler!
– Hepsi bu mu?
– Tam sayılmaz.
– Evet.
– Evet.
– Evet, o olur.
– Tabii, olur.
– Güzel ...
– Evet.
– Tamam.
– Tamam.
Sıradaki…
– Selam, Yara.
– Merhaba, Tarek.
– Tamam.
– Ah şu kira işi…
– Sorun değil.
– Oo!
– Hey, Nico!
Almanya’da?
– Evet.
– Sanırım evet.
– Olur, memnuniyetle.
– Tabii.
– Özür dilerim.
– Ne oldu?
Kartımı da alamadım.
– Gidebiliriz!
– Alo?
Dil kursundayım.
Zaten biliyorsun.
Tamam, yaparım.
Bay bay!
– Babanla mı konuştun?
– Hayır, annemdi.
– Bu durumu biliyorum.
Benim annem babam da beni hiç dinlemez.
Benim ne düşündüğüm
onların hiç umurunda değildir.
– Ama tek başına Almanya’ya gelmişsin.
– Kaçtım.
Sen de öylesin.
– Tamam…
– Evet.
İster misiniz?
– Tabii.
– Tabii.
– Resimler harika!
– Portre?
– Hı hı.
Süper olacak.
– Şimdi söylemem.
– Tabii.
Neden olmasın?
Ne çalışacaksınız?
– Başlangıç olarak tekrar yapacağız.
– Harika.
Kimler var?
– Büyükannem ve büyükbabam.
bir abim ve
üç teyzem var.
– Kuzenlerin.
– Kuzenlerim, evet.
– Başka?
– Bilmem.
– Peki … Selma?
– Bu fotoğraf...
– Tamam.
– Ibrahim?
Ibrahim!
– Diğer babaannem ve büyükbabam
bir huzur evinde yaşıyorlar.
– Of olamaz!
– Ne oldu?
– Gitmem lazım!
– Ne oldu?
– Özür dilerim.
– Frau Kohlhaas?
– Ah, Inge!
Nasılsın canım?
Ya siz nasılsınız?
– Müthiş!
– Eh…
– Teşekkürler.
– Çok şükür…
– Selam.
– Selam.
– Merhaba.
– Ne oldu ki?
– Bu işte! Bu karmaşa.
– N’oldu?
– İyi günler.
– Ee?
Beni dinlemiyor.
– O kadar da kötü değil.
– Sinirlenmiyorum.
Komşular arasında
tartışma yaşansın istemiyorum.
kaba biri…
– Merhaba.
– Merhaba.
– İyi günler.
– Hoşça kalın.
– Bu kimdi?
– Olmadım!
– Olmuşsun, olmuşsun!
– Ne oldu?
Her şey yolunda mı?
– Niye mi?
İyi olmadığını görüyorum da ondan.
– Evet, biliyorum.
Az önce biraz aşırı tepki gösterdim.
– Lisa…
Ben hamileyim.
– Vay canına!
– Öyle mi?
– Babası kim?
– Dario.
– Evet.
– Ona söylemelisin.
O kadar endişelenmemelisin.
– Ve … buyrun!
– Şerefe!
– Tebrikler Nico.
Daha ekonomikti.
– Çoğunlukla var.
– Doğru.
– Pepe!
– Pepe de kim?
– Ah!
– Ven, Nico.
– Nasıl istersen!
Haydi gel, İspanya’ya geri dönüyoruz.
Oldukça yorgunum.
O yüzden lütfen gel gidelim!
– Sanırım anlamıyorsun.
– Hayır istemiyorum.
– Kartla ödeyeceğim.
Teşekkürler.
Ah…
– Ne? Neden?
– Evet!
– Ne zaman?
– Ücreti ne?
– Olur, güzel.
– Doğru.
– Evet!
– Evet!
– Tamam!
İşte bu kadar.
– Affedersiniz!
Hangi hat hastanede duruyor?
Hasta mısınız?
– Çok teşekkürler
– Hay Allah!
– Tamam.
– Buyurun.
– Çok teşekkürler!
– Mobilyalar.
– Mobilyaların mı var?
– Evet!
– Gerçekten mi?
– Ya!
– Hangi projeye?
– Vay!
– Süper.
– O zaman şimdiden
hangi deyimlerin önemli
– Harika!
– Ya dolap?
– Merhaba, Nico!
– Merhaba, Inge!
– Ya…
– O zaman neden
İspanya’ya geri dönmeni istiyor?
– Kızgın? Evet.
Abime sık sık kızarım.
– Sağ ol.
– Evet.
Postada ne var?
– Aa cevap mı geldi?
– Hadi. Açsana!
– Cesaret edemiyorum.
Bu da bir pul.
Sonra adresini zarfa yazarsın
– Tamam. Anladım.
– Kabul edilmişim!
– Aferin sana!
– Geri zekâlı!
Frau González,
biraz vaktiniz var mı?
– Tabii.
– Ciddi olamazsınız.
– Kira artışına
sevinmemenizi anlıyorum,
Frau González ama…
sizinle tartışmayacağım.
– Bunu görürüz.
– Futbolla ilgilenirim.
– Tamam.
– Edebiyat?
– Tabii ki.
Ben...
– Hm …
– Gerçekten mi?
– Evet.
– Tamam…
– Evet …
– O zaman…
– Ya voleybol?
Voleybol oynayabilirsiniz.
– Voleybola bayılırım.
– Binicilik mi?
İyi de at olmadan nasıl olacak o?
– Hayır, teşekkürler.
– Neden inanmıyorsun?
Bu yüzden de endişeleniyorum.
Burada kalacağım.
– Ne kadar?
– Eve.
– Çok komik!
– Ne var ki?
– Gördün mü?
– Bilmiyorum.
– Ne?
– Çok komik!
– Olur! Tabii!
- Nico, neden...?
– Ne demek!
– Bisiklete binmekten daha güzel
bir şey olamaz. Tam bir özgürlük!
– Ah!
– Ah … Ha?
– Ah!
– Tam bir fiziksel güç!
– Of olamaz!
– İnanılmaz! Yara…
– …bisiklet uzmanımız!
– Evet!
– Sorunun ne anlamıyorum.
Reklam gerektiğini söylemedin mi?
– İnternetten!
– Evet!
– Yara...
Tek başına internet sitesi yetmez.
Pepe?
– Ne?
– Üzgünüm.
– Nereye mi gidiyorum?
Dil kursuna.
– Evet, doğru.
Bugün de ders var.
– Hey, Selma!
Ben geldim.
Seni bekliyorum.
Selamlar.
– Nico?
– Ne?
Tamam, sonraki...
– Alo?
– Umarım öyledir.
Şikâyette bulunmak istiyorum.
Uygulama çalışmıyor.
İnternet sitesi çok karmaşık.
– Sorununuzu anlıyorum.
Çok yavaş.
Bunları değiştirmek istiyorum.
–Tabii ki hakkınız…
– Ne demek bu?
Paramı geri alacağım, değil mi?
İade garantim var.
– Sonraki…
– Merhaba!
– Merhaba!
– Evet, teşekkürler.
– Şalınız?
– Evet.
– Teşekkürler.
– Ne yazık ki hayır.
– Buyurun!
– Teşekkürler.
– Inge.
– Siz de mi gezidensiniz?
– Hayır.
– Ama?
– Tabii ki doğru!
Şeflerim en iyilerden.
– Bilmiyorum.
– Bence öylesiniz.
– Buyurun. – Teşekkürler.
– Buyurun.
– Teşekkürler.
Benimkiler de Klein-Hellersdorf’tan
geliyorlar. O yüzden de adım Inge.
– Nasıl seçeyim?
Okuyamıyorum bile.
– Bu çok saçma.
– Tabii ki.
Şimdi ispatlayacağım.
Şuradaki adam…
– Anlaştık.
– Tabii, memnuniyetle.
Başlangıç olarak da
küçük keçi peynirinden alayım.
– Tabii ki.
– Hemen geliyor.
– Teşekkürler.
– Beğendiniz mi?
Oldukça sıradandı.
Doğru baharatlar kullanılmamış.
– Evet, tabii.
– Mozaik kek.
– Ben de.
– Siz seçin.
– Jacques!
– Şerefinize, Inge!
– İyi muhabbet
benim çok takdir ettiğim bir şeydir.
– Aynen.
Biliyor musunuz,
Hesap lütfen!
– Ama…
– Ama yok!
Tabii ki davetlim olacaksınız.
– Cüzdanım...
Otelde unutmuşum.
– Üstü kalsın.
– Teşekkürler.
– Unuttunuz mu?
Hoşça kalın, Jacques!
– Buyurun!
– Teşekkürler.
– Oldu.
– Gerçekten mi?
– Ettim!
Size … geçen hafta söyledim.
– Tamam.
– Tabii, ederim.
– Tamam.
Sorun değil.
O zaman birkaç arkadaşı arayayım.
Selam, Beatrice!
Evet, bugün fotoğraf çekiyoruz.
Sen de gelsene!
Tamam, süper!
– Sağlığınıza!
– Teşekkürler.
– Merhaba!
– Mantonu alayım.
– Evet.
– Teşekkürler.
Ne almak istersin?
E, şey alayım…
– Menüyü getireyim.
Max! Menü.
– Eh işte!
– Ah, Inge…
– Ama öyle…
– Evet.
Bu Jacques’ın.
– Inge?
Jacques kim?
– Ah bilmiyorum…
– Ama Jacques’ın
hoş ve kibar bir adam olduğunu söyledin.
- Evet, hepsi doğru.
– O zaman?
– Kocanı mı hatırlatıyor?
– Ne zaman evlendiniz?
– Oldukça geç.
– 93?
– Peki ya Jacques?
– E, o zaman?
– Evet!
– Lisa’ya!
– Ah inanılmaz! O zaman,
yakında 10. yıl dönümümüzü kutlayacağız!
– Aman evlenmeyin.
Evlilik yıl dönümünüzü de unutursunuz siz.
– Valla bilmem.
Hey,
– Olsun…
– Oo…
– Tabii ki!
– Ortaya gel!
– Bunu anlıyorum.
Kahvenizi birazdan hazırlarım.
– Ha…
– Ciddi misin?
– Tabii, tabii...
– Bak bu güzel.
– Öyle mi?
– Daire ne kadarmış?
– Fiyatı?
– Öyle mi?
– İş mi?
– Evet.
– Hayatta olmaz.
– Hey, Selma!
– Annen mi?
– Evet!
Yalanımı yakaladı.
– Selma?
– Olamaz! Babam!
– Selma?
– Merak etme.
– Evet, memnuniyetle.
– Çok naziksiniz.
– Neden değil?
Başından yaralanabilirsin.
Merdivenden düşebilirsin.
– Selma!
– Gerçekten!
Komşumuzun vardı.
Biz de bazen kullanabiliyorduk.
– Ne kadar güzel.
Ne kadar harika bir fikir.
– Kesin yoktu.
Birçok bina da henüz restore edilmemişti.
– Hı hı.
– Doğru.
– Harikulade!
Ama artık yavaş yavaş eve gitmem lazım.
– Yok canım!
– Nasıl istersen.
– Olur.
– A, pardon!
– Daha hızlı!
– Bekle!
– Of olamaz. Nico!
– Yapabilirsin.
– Hayır, yapamam.
Aman Allahım!
Teşekkürler.
– Evet.
– Sağ ol…
Çok eğlenceli.
– Selma, neden…
– Ne?
Hayır, o…
Olmaz.
– Ama?
kadınlardan farklı.
– Demek öyle.
– Nasıl?
– Frene bas!
– Nasıl?
– İşte! Çek, çek, çek, çek!
– Pardon…
– Sorun değil.
– Ee? Ne diyorsun?
– Dans mı ettin?
– Evet.
– Evet, tabii!
– Hayatta olmaz.
Ne yapıyorsun?
– Müzik yapıyorum.
– Gitmem lazım.
– Beğendin mi?
– Teşekkürler.
– Hı hı.
– Vay canına.
– Nico da istemiyordu.
– Hayır.
Sebebi onu hiç desteklememiş olmam.
– Biliyorum. Beklerim.
– Öyle mi?
– Evet. Neden?
– O zaman öz geçmişte
hangi bilgiler yer alır?
– İsim ve adres?
– Nerede öğrendiğim?
– Almanca bilgisi.
– Evet! Mükemmel. Çok önemli!
– Doğru.
– Nereye?
– Tamam.
– Selma…
– Ne oldu ki?
– Bu kimseyi ilgilendirmez.
– Evet, öyle.
– Güzel, önce telefon görüşmesi.
Neler derdiniz?
– İyi günler,
– Hı hı.
– Hangi pozisyona?
– Vasıflarınızı mı?
Sadece sorarlarsa.
Yoksa bu iş görüşmesinde
konuşulur.
– Güvenilir biriyim.
Şirketinizde severek çalışırım.
– Orada ne yapıyordunuz?
– Ben doktorum.
–Ben üroloğum.
– Ha.
– Tabii ki.
– Hm…
– Yani?
- İşe alındınız.
İlk olarak üç ay deneme süresi var.
– Teşekkürler!
– Çok iyiydi! Halledeceksin.
– Oo…
Pardon, sadece tekrarlıyordum.
– Sanat ve kültür.
– Süper.
– Eh…
– Ya müzik?
Müzikle ilgileniyorsun ama.
– Hı hı.
– Hangi grup?
bulamayız.
– Aa…
– Oo!
Hayır! Hayır, kesinlikle olmaz!
– Nico?
– [Hayır.]
– Haydi ama.
– [Hayır.]
Seni alırım.
Bay bay!
Bu gerçek olamaz!
– Günaydın!
– Günaydın.
– Sakin mi olayım?
Katiyen değmez.
– Doğru!
– Ne kadar kalacaksın?
– Olur, tamam.
– Hayatta olmaz!
– Sanmıyorum…
– İyi fikir.
– Sayın misafirler,
İyi eğlenceler!
nereye gittiğini.
Hedefin ne?
Hedefin ne?
– Nico, olağanüstüydü!
– Teşekkürler!
– Nico, bu Sarah.
– Evet.
– Hayır.
– Kiminle mi?
– Evet.
– Bakarız.
– Vay…
– Karnavalı mı kastediyorsun?
– Oktoberfest’e ne dersin?
– Evet.
– Evet,
önce bunlar sizin için arkadaşlar insanlar.
– Teşekkürler.
Nico! Nico!
– Sağlığınıza. Şerefe!
– Ne oldu?
– Çıldırdın mı?
hamile misin?
– Evet.
– O zaman tebrikler!
– Nina…
– Ne?
– “Hamile” ne demek?
– Ah evet.
– En müthişi
Pudelclub’daki partilerdi.
– Nasıl yani?
– Yok artık.
Dükkânını seviyorum.
– Ben de.
– Kendine iyi bak.
– Bir dakika...
Tamam.
Öyleyse:
Ona (datif) tiyatro bileti (akuzatif)
hediye ediyorum.
– Harika!
– Teşekkürler.
– Merhaba anne.
– Merhaba Selma.
– A evet, o nasıl?
İşe kabul edildi mi?
– Biliyorum.
– Yara?
– Efendim?
– Selma?
– Bir arkadaşım.
Ona bir şey hediye etmek istiyorum.
– Ha.
– Ne?
– Kesin.
– Ya, tabii…
– Ve işini biliyor.
Benim fikrim için bir fırsat bu.
– Inge, ne oldu?
– Oo…
– Ee?
– Oo…
– Hm…
– Paskalya’yı mı?
O kadar ağlamıştım ki
– Christkind.
– Ne güzel.
İnsan yalnızsa
Noel hiç de güzel bir bayram olmuyor.
– Ciddi misin?
– Tamamen ciddiyim!
– Harika olur.
– Hola, Nico!
– Pepe!
– Ne haber?
– İyidir…
– Neyse.
– Evet.
– Ee?
– Filmde mi?
– Evet. Bir ekip burada televizyon için
güncel bir dizi çekimine başlıyor.
– Gerçekten mi?
– Evet, gerçekten.
– Süper!
Dizilere bayılırım!
– Demek öyle.
– Şey…
Yoksa iş gider.
Ee?
– Tamam!
Teşekkürler.
– Ee?
– Polisiye komedi.
– Çok heyecanlı.
– Televizyonda.
Galiba internette de.
– Film sektörü…
– Selamlar!
– Hey!
– Nico, tebrikler!
– Peki bu ne?
– Ah…
– Hı hı.
– Hı hı, evet:
Dikkat etsenize!
Ne yapacağım bununla?
– Bisiklet için.
– Para kazanmışsın.
– Güzel. Tebrikler!
Aferin!
– Teşekkürler.
– Tamam.
– Oyuncu olabilirim.
– Dur bakalım!
– Yani…
çok eğlenceli.
– Evet.
Ama bir seneden beri hiç iş alamıyor.
– Ne?
– Selma!
– Üzgünüm.
– Aman Allah’ım!
– Çok mutluyum!
– Hı hı.
– Bisiklet süper!
– Lisa biliyor.
– Harika!
Hayır.
Teşekkür ederim,
çok teşekkürler!
Of, çıldıracağım.
Herr Al-Pascha!
Sesinizi duyduğuma sevindim.
Kumrulara selamınızı
söyleyeyim mi?
– Evet, mükemmel!
Bir saniye...
Of olamaz!
– Ne oldu?
– Babam.
Çok kızgın!
– Hey, Nico.
– Ne yaptın, ne yaptın?
– Evet.
– Delirdin mi?
– Ah…
– Büyük şans…
Kızarlarsa da
Selma dışarı çıkamıyor.
– Ha…
Üzgünüm, Nico.
– Gol!
– Pepe.
Ciddi mi?
– Anlıyorum.
Peki, bunun benimle ne ilgisi var?
– O yüzden de
bisikletle servis yapmak istiyoruz.
– Nasıl?
alacaksın.
Broşürlerimizde ve uygulamamızda da
dükkânının reklamını yaparız.
– Neden?
Yara’nın bisikletleriyle de
evlere servis edilecek.
malzemelere kendileri de
karar verebilecekler.
– Tabii ki.
– Bilmiyorum…
– Hadi ama Tarek.
Bu bizim için bir şans!
– Bu yatırımcıyla ne zaman
buluşabiliriz?
– Evet!
– Bitti mi?
– Evet.
– Nasıl?
– Önerin ne peki?
– Kimsenin mi?
– Katılıyorum.
– Bu … iyi.
Başka sorunuz var mı?
– Şimdilik yok.
– Peki ne diyorsunuz?
– Düşüneceğim.
– Ne? Bu muydu?
– Tarek…
– Nico… Nico…
– Ne yapıyorsun burada?
– Neyi…
neyi bana şahsen söylemek istedin?
– Selma!