You are on page 1of 9

A k a d e m i k A r a ş t ı r m a l a r D e r g i s i Yıl: 2004, S a y ı: 22, S a y f a l a r: 27-35

Osmanlılarda Piyasa Düzenlemeleri


İsmail ÖZSOY*

GİRİŞ
Modern anlayışta devletin temel fonksiyonları arasında sosyal ve ekonomik
düzenlemeler önemli bir yer tutar. Sosyal düzenlemeler, sağlık ve sosyal gü-
venlik konularını içerirken, ekonomik düzenlemeler fiyat, hizmet ve kalite
kontrolü gibi konuları içerir.1 Osmanlılar döneminde devlet, çarşı ve pazardaki
sosyal ve ekonomik davranışların toplum normlarına uygunluğunu sağlamak
amacıyla hisbe denilen ve temeli İslâm’ın ilk yıllarına dayanan bir teşkilat ku-
ruluştur. Sahip oldukları geniş yetki ve sorumlulukları ile bugünkü belediyeleri
de içine alan bu teşkilatın muhtesib denilen görevlileri, sosyal görevlerinin yanı
sıra, ekonomik hayatta mübadele konusu mal ve hizmetlerin, fiyat ve kalite ba-
kımından devlet tarafından belirlenen standartlarda olup olmadığını kontrol al-
tında tutmuş ve bunu sağlamak için bazı müeyyideler uygulamışlardır.
Bu çalışmamızda, ihtisab kurumu hakkında kısa bilgi verip muhtesibin gö-
revlerini anahatlarıyla ortaya koyduktan sonra, Kanunî’nin yirmi bir fasıldan
oluşan Kanunnâme-i Osmanî’sinin ihtisab konusundaki yirminci faslını özetle-
yecek ve kısmen sadeleştirerek bir değerlendirmeye tâbi tutacağız. Bundan
amacımız, Osmanlı sultanlarının kendi dönemlerindeki esnaf için koymuş ol-
dukları hükümlerin bugüne bakan yönlerini tesbit etmek ve bunlardan günümüz
esnafına öğüt niteliği taşıyanları tarihimizden bir demet halinde sunmaktır.

İHTİSAB KURUMU VE MUHTESİBİN GÖREVLERİ


Hisbe veya ihtisab teşkilatı, bir hukuk ve sosyal hizmet müessesesi olarak,
‘iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak görevi’ şeklinde tarif edilmiştir.
Kur’an’daki, “Sizden hayra davet edip, iyiliği emreden ve kötülüklerden sakın-
dıran bir topluluk bulunsun”2 ayetiyle, aynı mealdeki diğer bir çok ayete daya-
nan ihtisab görevi, devlet başkanının yetkileri arasında yer alan yargı görevinin
tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir. Bu kavramı şu şekilde tanımlamak
mümkündür: “Devletin vaz’ettiği kanunları icra, aykırı hareketlerden sakın-
dırma ve belde ahalisinin işlerini İslâm hukukunun esasları çerçevesinde kont-
rol etmek görevine ihtisab denir.”3
Günümüzdeki belediye teşkilatı hisbe teşkilatının sadece bazı görevlerini ifa
etmektedir. Bu teşkilat, belediyelerin yanı sıra, bugünkü modern devlet kurum-
larından maliye, ticaret, iktisat ve sanayi bakanlıkları ile diyanet işleri teşkilatı-
nın gördükleri işlerden bazılarını da yürütmüştür.4 Kâdının da bazı vazifelerini
görmesi sebebiyle biz bunlara adalet bakanlığı görevini de ekleyebiliriz.
İhtisab görevini üstlenen “muhtesib” ise, İslâm dini vecîbelerinin yerine ge-
tirilmesine nezâret ile bunlara karşı gelenleri bulup cezalandırmak üzere, halîfe
veya onun veziri tarafından tayin edilen memurun adıdır.5 Bazı bakımlardan

27
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Osmanlılarda Piyasa Düzenlemeleri

muhtesibin vazifesi ‘kâdı’nın vazifesine de tekâbül etmekle birlikte, muhtesibin


karara bağlayacağı işler daha çok ticarî muamelelere, ölçü ve tartıların kontro-
lüne, alacak-borç ilişkilerine, işçi-işveren davalarına.. inhisar etmiştir. 6 Kâdıdan
farkı, ancak doğruluğunda her hangi bir şüpheye mahal olmayan vak’alarda ka-
rar verebilmesidir. İsbâtı istenen ve yemine tâbi hallerde muhtesibe yetki veril-
memiştir. Muhtesibe şüphe ile hareket etme ve tahkikat için kapıları açtırma
hakkı tanınmamıştır.7 O, kötülükleri araştırıp öğrenmeye çalışamaz, ancak
şâhitlikleri kabul edilen kimselerin ihbarlarını değerlendirebilirdi.8
Muhtesib, kişilerin davranışlarını genel âdab, toplum sağlığı ve tıbbî açıdan
kontrol eder, eşyaların ve gıda maddelerinin temizlik ve sağlık şartlarına uy-
gunluğunu sağlardı. Çarşı-pazarı, umumî yolları ve binaları, tartı ve ölçü aletle-
rini her açıdan denetler, ticarî muameleleri murâkabe eder, kamu yararı gerekti-
riyorsa fiyatları tesbit eder, karaborsacılığı önler; köle, işçi, kiracı ve hayvan
haklarını korurdu.9
Muhtesib, müfettiş sıfatı ile, zarara uğrayanların şikayeti olmadan da kanunî
muamele yapma yetkisine sahipti. Müslümanların dinî görevlerini yerine getir-
melerine dikkat eder, ancak kimseyi zorlayamaz ve yetkisini ancak teşvik ve
tenbih yollu kullanabilirdi.10 Genel ahlak kurallarına uyulup uyulmadığını kont-
rol etmek de vazifesiydi.
Muhtesib, kötü bir iş görürse önce duruma göre bir değerlendirme yapar;
hemen kötülemeye ve yasaklamaya geçmezdi. Fiilin sebebini ve mahiyetini öğ-
renerek, ancak gerektiğinde müdahalede bulunurdu.11 Eğitime müdahale etme-
mekle birlikte, okulları da ziyaret eder, talebelerin gereğinden fazla cezalandı-
rılmamasını sağlardı. Fakir yolcular için imârethaneleri bulunmayan şehirlerde,
bu ihtiyacın ahali tarafından temin edilmesine çalışırdı. Binaların geçenlere za-
rarı dokunabilecek her hangi bir çıkıntısı bulunmamasına, suların sokaklara
akmamasına, caddelerin temiz ve serbest tutulmasına bakmak12 ve çarşı-
pazarda kadınların rahatsız edilmelerini engellemek13 de muhtesibin vazifele-
rinden idi.14
İslâm medeniyetine has orijinal bir müessese olan hisbe teşkilatı, Hz. Pey-
gamber zamanından beri vardır. Hz. Peygamber, bizzat kendisi çarşı-pazarda
dolaşarak bu vazifeyi yapmak suretiyle ihtisab vazifesinin devlet başkanlığının
fonksiyonlarından olduğunu göstermiş, sonra Hz. Ömer’i Medine’ye, Saîd b.
Âs’ı da Mekke’ye muhtesib olarak tayin etmiştir. Bu arada Hz. Peygamber za-
manında Semra binti Nuheykil, Hz. Ömer zamanında da Semrâ ile birlikte Şifâ
binti Abdullah adındaki kadınlar da Medine’de muhtesib olarak görevlendiril-
mişlerdir. Medine pazarında kadın denetleyicilerin de görevlendirilmesi, buraya
kadınların da ürettikleri malları satmak üzere geldiklerini göstermektedir.15
Dört halife ve sonra gelen İslâm devletlerinde bu teşkilat daha da gelişmiştir.
Osmanlılar, bu müessesenin sağlıklı bir şekilde yürümesi için İhtisab Ka-
nunnâmeleri çıkarmışlardır. Bugünkü dille Belediye ve Standartlar Kanunu di-
yebileceğimiz bu kanunnâmelerin ilki, II. Bayezid döneminde çıkarılan 1502

28
Journal
28
of Academic
Studies
İsmail Özsoy Yıl: 6, Sayı: 22 Ağustos - Ekim 2004

tarihli Bursa İhtisab Kanunnâmesidir. Bu kanunnâme, dünyanın en mükemmel


ve geniş belediye kanunu olmakla kalmamakta, aynı zamanda dünyada ilk gıda
maddeleri nizamnâmesi, ilk standartlar kanunu ve ilk çevre nizamnâmesi özel-
liği taşımaktadır. Bu kanunnâmedeki hükümler, İslâm hukukunun hisbe ile ilgi-
li şer’î hükümlerinin günlük hayata uyarlanarak kanun maddeleri haline geti-
rilmesinden ibarettir.16 Söz konusu ihtisab kanunnâmeleri sonraki yıllarda başta
İstanbul olmak üzere diğer Osmanlı şehirleri için de çıkarılmıştır.
Bu kanunnâmelerin hazırlanış amacı Kanunî Sultan Süleyman tarafından
şöyle açıklanmıştır:17 “Atam ve dedem nazar kılmışlar ve görmüşler ki, zâlimler
mazlumlara zulm edip haddi aşmakta, halkın hâli kederli olup ol sebepten Os-
manlı Kanunnâmelerini vaz’etmişler imiş. ”18
İhtisab ve muhtesib konusundaki bu genel açıklamalardan sonra, Kanunî
Sultan Süleyman’ın hazırlattığı ihtisab teşkilatı ile ilgili mevzuatı, daha çok bu-
günün esnafına bakan yönleriyle ve yukarda da belirttiğimiz gibi, bu hükümle-
rin Kanunî’den günümüz esnafına birer öğüt olması açısından ele alacak ve so-
nunda bir değerlendirme yapacağız.

KÂNÛN-İ OSMÂNÎ’DE İHTİSAB MEVZUATI


Kanunî Sultan Süleyman zamanında hazırlanan Kânûn-i Osmânî’nin, ihti-
sab ile ilgili hükümlerinin beyanı konusundaki yirminci faslında (Kanun-i
Osmânî el-Faslu’l-Işrûn fî Beyan-ı İhtisâb)19 esnaf ve sanatkârın alım-satım ve
kâr hadlerinde keyfi hareket ettiğinden bahisle mal ve hizmetlerin üretim ve sa-
tış şartlarını tesbit ettirdiğini şu şekilde dile getiriyor:
“Adaletin sığınak kapısı olan benim şanı yüce hükm-i şerifim budur ki, es-
naf ve sanatkârlar, almakda ve satmakda fazla ileriye gidip, birlikte faydaya
(karşılıklı menfaate) kanaat etmeyip, her nasıl isterlerse o şekilde satarlar imiş.
Öyle olsa, bu kısımda onların durumlarına bakıp, sattığı şeylerin ona göre ken-
di içinde faide koydurup, narhını tayin ettirdim (fiyatlarını tesbit ettirdim) ve
buyurdum ki:
* Yalan şahitlik edenin ve sahte belge verenin ve onunla amel edenin,
bu halleri kâdı nezdinde sâbit olduktan sonra muhakkak haklarından gelinsin.
* Şer’an muâmele edenleri20 onu on birden (% 10) ziyade verdürmeye-
ler ve ribayı (faiz) dahi katiyyen tatbik ettirmeyeler.
* Etmekçilerin21 etmeği ve çörekçilerin çöreği gözlene, çiği ve karası
olmaya. Eksük ölçen olursa, bir dirhemine bir akçe ceza alsınlar.
* Kassaplar koyunu keçiden ayırıp, ayrı satalar. Semizini saklayıp, arı-
ğını boğazlatmayalar. Halka et yetiştireler ve temiz hizmet edeler.
* Aşçıların (lokantacılar) pişirdiği et çiğ, çok tuzlu ve dahi tuzsuz ol-
maya. Kâseleri, kâse bezleri ve suları gayet pâk ve temiz ola. Kazanları kalay-
sız, çanakları eski ve sırçasız olmaya. Hizmetkârların (garsonlar) giysileri yeni
ve temiz ola. Suda pişmiş köfte ve şiş kebabı, âdet ve kanun nasıl ise öyle satı-
la.

29
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Osmanlılarda Piyasa Düzenlemeleri

* Başçıların (paçacılar) pişirdiği baş ve paçaları pâk tutalar. Bayat, kirli


ve kıllı olmaya ve güzel pişirile.
* İşkembeciler işkembeyi temiz edeler, temiz su ile yuyalar ve pâk suy-
la pişireler, sirkesi ve sarımsağı tamam yerinde edeler.
* Börekçiler dahi gözlene. Koyun eti iki yüz elli dirhem olacak. Koyun
etinden gayri et karıştırmayalar. Temiz ve hamurları saf undan ola.
* Bakkallar gözlene. Yaş ve kuru meyveleri ve diğer yiyecek maddeleri
% 10 kâr ile satıla.
* Yoğurtçuların yoğurdu gözlene. Sığır südü koyun südünden ayrıcak
ola, nişasta ve su katmayalar.
* Turşucular turşuyu sirke ile kuralar, kepek ekşisi ile kurmayalar.
* Helvacıların balı gayet eyi ola ve eyü pişireler. Bal helvası dört akçe-
den yukarı olmaya, üzüm ve pekmez helvası üçe satıla.
* Şerbetçiler ve hoşafçılar dahi gözlene. Ekşi ve sulu olmaya, gayet te-
miz ve leziz ola.
* Terziler dikmek içün aldıkları kaftanı ve sairleri vadelerine yetiştire-
ler. Diğer sanatkârlar dahi aldıkları işi vadelerinden geçirmeyeler.
* Çuhacılar dahi gözlene. Çuhayı ısladup satarlar imiş. Satmayalar ve
eninden ve boyundan çekmeyeler, hali üzere biçeler.
* Dellâllar22 hizmetlerinde emanet ve istikamet üzere olalar. Hiç kimse
malın fiyatını kendinden arttırmaya ve yalan konuşmaya ve halka zarar verme-
ye. Dellâllar sattıkları mallarda yüz akçede bir akçe (% 1) ala, ziyade almaya-
lar.
* Babuççular ve çizmecilerin işledükleri gayet eyü ola. Babuç ve sair
ayakkabı, akçe başına iki gün hesabı üzerinedir. İki gün tamam olmadan delinür
veya sökülürse suçlu olur, cezasın öder. Amma gön ve derisi delinürse suç de-
ricinindir.
* Eskicilerin dahi işlediği iş gözlene. Yamadıkları tabaklanmış deri ola,
meşin olmaya ve dikişleri eyü ola.
* Ham deri her ne cins olursa olsun, debbağdan ayrı kimse almaya.23
Heman debbağ dibağat ettükden (tabakladıktan) sonra her ne cins olursa olsun
24

şehirde işleyeler, taşradan alup gidenlere satturmayalar.


* Demirciler dahi gözlene işledikleri demiri hileli işlemeyeler.
* Kazancılar kazanın kolunu demirden etmeyeler, bakırdan edeler.
* Kalaycılar kalayladukları nesneyi gayet eyü kalaylayalar, hile yapma-
yalar.
* Kuyumcular gözlene. Bunlar emin kimesne olalar.
* Sabuncular ve mumcular gözlene. Gayet eyü edeler, mumları çürük
ve kokar yağdan olmaya. Sabun dahi eyü ola, pişmiş ola ve yarılı olmaya.
* Oduncular gözlene. Katır odununun uzunu dört karış, eşek yükünün
üç, deve odununun altı karış ola. Dağlarda fazla yükledüp şehre yakın eksilt-
meyeler ve yük âdetçe ola.

30
Journal
30
of Academic
Studies
İsmail Özsoy Yıl: 6, Sayı: 22 Ağustos - Ekim 2004

* Hayvana mikdarından artuk yük vurmaya ve nalsız yürütmeye ve se-


merleri bütün ola.
* Bezzâzlar (manifaturacılar) kötü ibrişimi eyüsüne karıştırmayalar. Öl-
çüleri eksik olmaya. Eğer eksük arşun kullanırlarsa, ceza alına.
* Boyacılar gözlene her ne renk boyarlar ise, eyü edeler, hileli etmeye-
ler. Bezi taş üstünde döküp zarar etmeyeler ve boyalı bezi yol üstünde asmaya-
lar ve yol üzerinde taş üzerine dökmeyeler.25
* Hammâmcılar gözlene. Hammâmları pâk ve temiz tutalar ve suyu
mutedil ve hammâmı sıcak ola. Dellâlları çabuk ve usturaları keskin ola. Ve baş
tıraş etmede mâhir ve kâmil olalar. Ziyade hizmet edüp, muhkem kese sürüp,
sabun ile yuyalar. Keselerin ve usturaların pâk tutalar.
* Berberler dahi gözlene. Uyuzlu başın tıraş ettiği usturayla tıraş etme-
yeler ve etek usturası ayrı ola ve onunla baş tıraş etmeyeler. Havlu ve önlükleri
pâk ve temiz tutalar, delüklü ve kısa olmaya.
* Ortalıkta başıboş gezen tabipleri bîmarhane (hastahane) tabiplerine
iletüp imtihan edeler; eğer kabul ederlerse tabiplik ettüreler. Aksi halde cümle-
sini men eyleyün.
* Cerrâhlar dahi gözlene. Cerrâhlar cerrâhlıklarında kâmil olmadan
kimesneye el vurmayalar.
* Değirmenciler gözlene. Değirmende tavuk besleyüp halkın ununa ve
buğdayına zarar etmeyeler. Vakti bilmek için ancak bir horoz besleyeler. Eyü
döğeler, hile etmeyeler, kimesnenin buğdayın değiştirmeyeler, değirmeni boş
bırakıp yabana gitmeyeler ve taşların vakti geldikçe diş edeler. Ve haklarından
fazla almayalar. Ve her kişi nevbetiyle (sırasıyla) öğüdeler.
* Şehir içinde cüzzâm taifesini26 yürütmeyeler.
* Bilcümle sanatkârların satmasında ve almasında muhtesib nâzır ola.
Eksük satanları tutup dirhemine bir akçe ceza ala.
* Ve herkesin hâsılın, harcın, zahmetin ve sermayesin görüp onun on
birden (% 10’dan) ziyade narh (kâr haddi) vermeyeler ve gayet zahmetli işlere
onun on iki (% 20) narh verüp ziyade vermeyeler.
* Arşun ve dirhem tutanlar damgasuz tutmayalar ve gâh kilelerin ve ar-
şunlarun yoklayalar; eksük olmaya, eksük nesne ile satılmaya.”27
Bu ihtisab kanunnâmesinde o günün şartlarına göre faaliyet gösteren her çe-
şit esnaf tarafından üretilen mal ve hizmetlerin28 kalite, ölçü ve standartlarının
nasıl olması gerektiği ve bu mal ve hizmetlerin fiyatları bütün detaylarıyla, in-
ceden inceye ve teker teker sıralanmıştır. Öyle ki, malların üretiminde kullanı-
lan ham veya yarı mamul madde girdilerinin dahi kalite, ölçü ve standartları
kanunnâmede ayrıntılarıyla belirtilmiştir.

SONUÇ
Bu kısa tarih gezintisinden çok sayıda sonuç çıkarmak mümkündür. Bunlar-
dan bir kısmını maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz:

31
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Osmanlılarda Piyasa Düzenlemeleri

1- Osmanlılar’da toplum düzenine, iş ve ticaret ahlakına çok büyük önem önem


verilmiş, yalancılık ve sahtekârlık şiddetle yasaklanmıştır.
2- Faiz yasaklanmış, muâmele-i şer’iyye uygulaması faize alternatif bir yöntem
olarak kullanılmış ve bu yöntemde kâr haddi % 10 olarak belirlenmiştir.
3- Kâr oranları hemen tüm mallarda % 10, dellâllık gibi aracılık hizmetlerinde
% 1 olarak olarak tesbit edilmiştir.
Bugüne göre düşük sayılabilecek bu oranlar ile sosyal ve ekonomik denge
ve istikrarın korunmasının amaçlandığı söylenebilir.
4- Ölçü ve tartı konusunda son derece titiz davranılmıştır.
5- Halka zamanında, kaliteli ve temiz bir hizmet götürülmesi amaçlanmıştır.
6- Lokantalarda halka arzedilen yemeklerin sağlık şartlarına uygun kaplarda
hazırlanması, bunların yine temiz kaplar içinde ve gayet düzenli ve temiz gar-
sonlar eliyle müşteriye sunulması istenmiştir.
Bu hükümleriyle Osmanlılar’ın modern dünyanın işletmecilik anlayışından
hiç de geri olmayan, günün şartlarına göre ise fevkalâde ileri bir hizmet anlayı-
şına sahip olduğu anlaşılmaktadır.
7- Özellikle paça ve işkembe gibi daha bir titizlik gösteren yiyeceklerin temiz-
lik ve lezzetine daha büyük önem gösterilmiştir.
8- Gıda maddelerinin kalitesine büyük önem verilmiştir.
9- Özellikle gıda maddelerinde kâr oranlarının makul ölçüler dâhilinde tutulma-
sı ve devletçe belirlenen sınırların aşılmamasına dikkat edilmiştir.
10- Müşteriyi aldatacak her türlü hareketin önlenmesi amaçlanmıştır.
11- Esnafın verdiği söze ve vadeye titizlikle uyması emredilmiştir.
12- Başkaları adına iş yapanların doğruluk ve dürüstlükten ayrılmamaları ve
yalandan kesin olarak sakınılması istenmiştir.
13- Kuyumculuk gibi halkın kolay aldatılabileceği meslekleri icra edenlerin
özellikle güvenilir insanlardan olmasına dikkat edilmiştir.
14- Hayvan haklarına önem verilmesi, fazla yük vurulmaması ve bakımlarının
usulüne uygun yapılması emredilmiştir.
Bu hüküm, Osmanlılar’da hayvan haklarına da modern anlayıştan geri kal-
mayacak bir önem verildiğini göstermektedir.
15- Malların üretimi ve pazarlanması sürecinde çevrenin kirletilmemesi ve in-
sanların rahatsız edilmemesi istenmiştir.
Bu ve temizlik konusundaki diğer hükümler de Osmanlılar’da titiz bir çev-
recilik anlayışının varlığına işaret etmektedir.
16- Hamam ve berber hizmetlerinde temizlik ve sağlık şartlarına titizlikle
uyulması istenmiştir.
17- Sağlık hizmetlerinin ehliyetli insanlar tarafından yürütülmesine büyük
önem verilmiştir.
Bu hüküm de insana ve insan sağlığına verilen önemi göstermektedir.
18- Babuççu ve çizmeciler örneğinde olduğu gibi, ayakkabılara ücretine göre
belli bir kullanım süresinin biçilmesi ve ayakkabıların bu süre dolmadan delin-

32
Journal
32
of Academic
Studies
İsmail Özsoy Yıl: 6, Sayı: 22 Ağustos - Ekim 2004

mesi veya sökülmesi durumunda cezaî müeyyidelerin söz konusu edilmesi,


Osmanlılar’da bugünkü manada bir ‘garanti uygulaması’nın da mevcud oldu-
ğunu göstermektedir.
Bir yanılgı eseri olarak iptidaî ve geri olduğu zannedilen bir dönemden,
Türk İktisat Tarihi’nden, modern dünyamızın alacağı daha çok şeylerin bulun-
duğu anlaşılmaktadır.

* Prof. Dr., Uluslararası Karadeniz Üniversitesi, Tiflis, Gürcistan


1 McEachern, William A., Economics, South-Western College Publishing, Cincinnati,
Ohio, 1997, s. 657
2 Kur’an, Âl-i İmran, 104.
3 Taşköprülüzâde, Ahmed, Miftâhu’s-Saâde, Haydarabad 1328/1329, I, s. 345’e atfen
Akgündüz, Ahmet, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, Fey Vakfı, İstanbul
1990, I, s. 234
4 Kavakçı, Y. Z., Hisbe..., (Doçentlik Tezi, 1973) İ. Ü. Ed. Fak. Kit., No: Tıb/3, s. 141’e
atfen Atar, Fahreddin, İslâm Adliye Teşkilatı, Diyanet İşleri Bşk. Yay., Ankara 1979, s.
171
5 Levy, R., “Muhtesib”, İslâm Ansiklopedisi, MEB İstanbul 1971, VIII, s. 532
6 Atar, age, s. 172
7 Levy, agm, s. 533; Atar, age, s. 173.
8 İmam Gazzâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn (Terc. Ahmed Serdaroğlu), Bedir Yayınevi, İstan-
bul 1985, II, s. 809
9 Akgündüz, age, I, s. 235

10 Levy, agm, s. 532

11 Mâverdî, Ebu'l-Hasan, el-Ahkâmu's-Sultâniyye (Çev. Ali Şafak), Bedir Yayınevi, İs-

tanbul 1976, s. 283


12 Levy, agm, s. 533

13 Mâverdî, age, s. 291

14 Muhtesibin görevleri konusunda detaylı bilgi için bk. Mâverdî, age, s. 275-92.

15 Atar, age, s. 171-172; Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi (Çev. Salih Tuğ),

İrfan Yayımcılık, İstanbul 1990, II, s. 959-960


16 Akgündüz, age, I, s. 188

17 Bu ve bundan sonra gelecek olan tüm Osmanlıca ifadeler, genelde anlaşılacak şekilde

kısmen sadeleştirilerek ve gerektiğinde kısaltılarak alınacaktır.


18 Akgündüz, age, II, s. 296

19 Akgündüz, age, IV, s. 322-9.

20 Buna muamele-i şer’iyye denir. Faize girmeden, şer’î ölçülere uygun olarak vakıf pa-

raları işletme yöntemidir. Tartışmalı bir uygulamadır. Geniş bilgi için bk. Akgündüz,
age, I, s. 240 vd; Özsoy, İsmail, Faiz ve Problemleri, Nil Yayınları, İzmir 1993, s. 255-7,
300-5, 360-1.
21 Ekmekçiler, fırıncılar. Ekmek kelimesinin ‘etmek’ten geldiği anlaşılmaktadır.

33
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Osmanlılarda Piyasa Düzenlemeleri

22 Dellâl (tellâl), bir malı pazarlayan ve sahibi adına satıp belli nisbette komisyonunu
alan kişidir. Devlet, bunların alacakları komisyonları ücret-i dellâliye adıyla
kânunnâmelerde tesbit etmiştir (Akgündüz, age, I, s. 222-3).
23 Aracıların ortadan kaldırılması, böylece fiyatın kabarmasını önleme amacına yönelik

olmalıdır.
24 Derinin bozulmasını önlemek amacıyla bekletilmemesi isteniyor.

25 Çevre temizliği ve gelip geçenin rahatsız edilmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.

26 Bulaşıcı cüzzam hastaları.

27 Akgündüz, age, IV, s. 322-9.

28 Bu kanunnâmede altmış civarında esnaf ve yaklaşık yüz elli civarında mal ve hizmet

çeşidinden bahsedilmiştir.

Abstract

Market Regulations in the Time of the Ottomans

During the Ottoman period there was established an organization named ‘his-
be’or ‘ihtisab’, the office of superintendent of markets. It dated back to the
early years of Islam, in order to regulate social and economic behaviour thro-
ughout bazaars and marketplaces and to maintain them in accordance with so-
cial norms. This organization had some powers and responsibilities of today’s
ministries of finance, trade, economy, industry, justice and of the organization
of religious affairs as well as those of municipalities. The officials named ‘muh-
tesib’ of this organization checked goods and services exchanged in the market
and whether they met the standards in price and quality that were fixed by the
government and applied some corrabarative rules for that. In this study, after
giving brief information about this organization and the duties of its officials,
the 20th section which deals with ‘ihtisab’ of the Ottoman Code of Laws for Su-
leiman the Magnificient has been briefly analysed. The study has pointed out
that Ottomans attached much importance to social order, economic stability,
business and trade ethics, quality of goods and services, conditions of health,
cleanliness of environment, animal rights as well as those of slaves, workers
and tenants. All goods and services produced and exchanged at that time, stan-
dards and selling prices of them, even standards, measures and qualities of in-
puts used in the production of these goods and services were listed one by one
and in detail in those regulations. The paper presents a historical record of
these regulations.

Key Words: Ottomans, hisbe, ihtisab, the office of superintendent of markets,


the Ottoman Code of Laws, Law of Municipality and Standards, tradesmen, ar-

34
Journal
34
of Academic
Studies
İsmail Özsoy Yıl: 6, Sayı: 22 Ağustos - Ekim 2004

tisans, market, standard, quality and price control, social order, business and
trade ethics, slave rights, animal rights.

35
Akademik
Araştırmalar
Dergisi

You might also like