You are on page 1of 2

5.

Gün Metni: Aşağıdaki metni spreeder programına yapıştırıp, dakikada 350 kelime ve
tek seferde 1 kelime gösterecek şekilde ayarlayınız.(settings => words per minute => 350)
Konsantrasyonunuzu sonuna kadar yüksek tutup anlamaya çalışınız lütfen. Bu arada
içinizden gelen kavramı telaffuz etme isteğini azaltmalıyız.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Lonca Teşkilatı
Osmanlı Devleti’nin ekonomisinin temelinde, toplumun ve devletin ihtiyaçlarını
karşılamak vardı. Bu anlayışla devleti yönetenler iktisadi hayatı düzenlerken belirli ilkelere
göre hareket ederlerdi. Bunlardan öncelikli önem verdikleri ilke iaşecilikti. İaşecilik ilkesine
göre ekonomik faaliyetlerin amacı, ülke içinde mal ve hizmet arzının mümkün olduğu
kadar bol, kaliteli ve ucuz olmasını sağlamaktı. Üretimde ziraat ve el emeğini esas alan
Osmanlı ekonomisini yönetenler, bu sebeple ülkede ziraattan başlayarak esnaflık ve
ticareti de içine alan kapsamlı düzenlemeler yapmıştı. Devlet, ziraat dışındaki üretimde
ise Lonca Teşkilatını benimsemişti. Osmanlı ekonomisinin üretim sisteminde Lonca
Teşkilatının ve narh uygulamasının rolü büyüktü. Loncalar, İslam toplumlarında uzun bir
geçmişe sahip olan fütüvvet ve Ahilik zincirinin zamanla değişikliğe uğramış bir devamıdır.
Lonca Teşkilatı şehrin nüfusuna göre üretim miktarının ayarlanması ve ürünlerin
fiyatlarının belirlenmesinde etkiliydi. Osmanlı şehirlerinde üretim ve hizmet sektörlerinde
görev yapan esnafların hemen hepsi loncalara üyeydi. Bu teşkilat içinde her iş kolunun
başında o koldaki ustalar tarafından seçilen bir şeyh, bir kethüda ve bir yiğitbaşı
bulunurdu. Bu kişilerin; mesleğe çırak kazandırmak, hammadde temin ederek üyelere
dağıtmak, üretilen malların standartlara uygunluğunu kontrol etmek ve meslek mensupları
arasında dayanışmayı sağlamak gibi görevleri vardı. Osmanlılarda farklı meslek kollarına
bağlı esnaf ve zanaatkârlar, şehirlerde toplumun en önemli unsurlarından biriydi. Meslek
kollarının sayısı; şehirlerin büyüklüğüne, ticaret yollarındaki konumuna ve üretim
faaliyetlerindeki uzmanlıklarına göre değişmekteydi. Aynı iş kolundaki Müslüman ve
gayrimüslim meslek sahipleri aynı teşkilatın içinde yer alabilirdi. Osmanlı Devletiʼnde
fiyatları denetim altında tutmak amacıyla ilk dönemlerden itibaren başvurulan narh
uygulaması başta ekmek, buğday, un olmak üzere temel ihtiyaç maddelerine konan
azami ve asgari fiyattı. Yani bir malın en fazla veya en az kaç paraya satılabileceğini
devlet belirlerdi. Ekonomik ve sosyal bir tedbir olarak düşünülen narh uygulamasında,
belirlenen fiyatın üstünde ve altında satış yapılamazdı. Narh, malın kalitesine göre tespit
edilmekteydi. Dolayısıyla narh, kaliteyi düşüren bir unsur değil tersine malın kalitesini belli
bir düzeyde tutan bir uygulamaydı. Fiyatlar belirlenirken halkın alım gücü dikkate alınarak
maddi imkânları sınırlı olan halk, korunmaya çalışılırdı. Yine bu uygulamayla devlet haksız
rekabeti önlemek istedi. Narha riayet etmeyenler, eksik ve hatalı mal satanlar ise
cezalandırılırdı.
Esnafa Verilen Cezalar
Esnaf ahlakına uymayan veya standartlar dışında mal üreten esnaf, kendi şeyh
ve ihtiyarlarından oluşan loncada cezalandırılırdı. Ağır suçlar dışında kişilik haysiyetini
aşağılayacak cezalardan kaçınılmış, dolayısıyla verilen cezalar uzlaştırıcı ve eğitici
olmuştur. Ahî Evran her fırsatta esnafı gezer, yapılan işlerin sağlamlığı ve temizliği gibi
hususları denetlerdi. Hatta ayakkabıcıları gezerken beğenmediği ayakkabıları dükkanın
damına asar ve herkes “bugün falan ustanın pabucu dama atıldı” derdi. Bu tabir o ustanın
kalitesiz mal ürettiği anlamına gelirdi. Suçun derecesine göre esnaflıktan men etme,
selam ve yardımı kesme, dayak, para, hapis, mallara el koyma, ikna ve nasihat gibi
cezalar da uygulanırdı. Örneğin bozuk terazi kullananlar ibretiâlem için çarşı pazar
dolaştırılır, ekşi pekmez satanın pekmezi başına geçirilir, sahte mal üretenler meslekten
çıkarılırdı

Osmanlı esnaf örgütlenmesi gayet düzenliydi. Sanat ve ticaret erbabları


kendilerine tahsis edilen çarşıların belli sokaklarında faaliyet gösterirdi. Esnaflar kendine
tahsis edilen alanın dışında çalışamazdı. Osmanlıda Mesleki Eğitim ve Meslek Grupları
Orta Çağ’da, İslam dünyasında doğan fütüvvet anlayışı sonucu ortaya çıkan Ahilik ve
Lonca Teşkilatları toplumsal hayatta önemli rol oynardı. Anadolu’nun her şehir ve
kasabasında bulunan Ahiler; güvenliği sağlar, gezgin ve misafirlere ziyafet verir, türkü ve
oyunlarla halkın hoş vakit geçirmesini sağlar, ihtiyacı olanlara yardımda bulunurdu. Ayrıca
lonca, toplumda felakete maruz kalanlara da yardım ederdi. Osmanlılarda loncaların
kurmuş olduğu orta sandığı ve teavün (yardımlaşma) sandığı gibi sandıklarla üyeler
arasında bir yardım düzeni oluşturulması, sosyal güvenceyi sağlamıştır. Bu sandıklar
yardımıyla karşılanan sosyal risklerin kapsamı oldukça geniş tutulmuştur. Üyelerine maddi
destek sağlamanın yanında yaşlılık, hastalık veya sakatlık sonucu iş göremez duruma
düşmüş üyelerin geçimlerini sağlamak ve üyelerine tedavi yardımında bulunmak için bu
sandıklar kurulmuştur. Üyeler; ticarethanelerinin ıslahı, sanatlarının geliştirilmesi veya
aletlerinin yenilenmesi için gerekli parayı sandıktan borç olarak almıştır. Sandıkların
gelirleri, esnafın bağışları ile usta ve kalfaların aidatlarından oluşmuştur.
Osmanlı Devleti’nde vasıflı eleman ihtiyacı, küçük yaşta alınan çocukların
Lonca Teşkilatı içerisinde yetiştirilmesiyle karşılanmıştır. Meslek öğrenmek üzere bir
ustanın yanına çırak olarak verilen çocuklar önce kalfalığa sonra da ustalığa terfi
ettirilmiştir. Esnaf arasında en alt basamakta bulunan kimselere çırak denilirdi. Çırağın,
ustasına itaat etmesi ve girdiği meslek dalının geleneklerine uyması şarttı. Çırak;
mesleğinin inceliklerini öğrenmekle loncalar da çırağın okuma yazma ve dinî eğitimiyle
ilgili tedbirleri almakla yükümlüydü. Ayrıca bu çıraklara alçak gönüllülük, sosyal
dayanışma ve özveri gibi ahlaki eğitimler de verilirdi. Çıraklar, belli bir süre çalışıp
mesleğinde ilerlediğini ispatladıktan sonra kalfalığa yükselirdi. Kalfalar, ustasının yanında
üretime yardım eder ve çıraklara nezaret ederdi. Mesleğin inceliklerini öğrenen kalfanın
yaptığı işler, lonca ustalarına gösterilir ve ustalığa geçişi törenle gerçekleştirilirdi. Esnaf
içerisinde çıkılacak en yüksek basamak ustalıktı. Usta olabilmek için mesleğin inceliklerini
öğrenmek yeterli olmayıp aynı zamanda gedik sahibi olunması gerekirdi. Gedik,
Osmanlılarda esnafın bir mesleği yapabilme yetkisidir. Ustalar içerisinde mesleğinin
inceliklerini en iyi bilen seçkinler grubuna ihtiyarlar ya da esnaf ihtiyarları denirdi. Bunlar
gerek esnaf içerisinde gerekse devletle olan ilişkilerde ön plana çıkan kişilerdi.
SON. 10.sınıf meb kitabından Ömer Faruk Doğru tarafından derlenmiştir.

You might also like