You are on page 1of 1323

FARMAKOLOJİ 1.

KURUL
5. Sağlıklı bir insanda en fazla miktarda bulunan immunglobulin hangisidir?
a) Immunglobulin E
b) Immunglobulin D
c) Immunglobulin G
d) Immunglobulin M
e) Immunglobulin A

6. Tam kan sayımı için hangi tüpe kan alınır, pıhtılaşma testleri için hangi tüpe kan alınır. Sırası ile
yanıtlanmış, en doğru seçeneği seçiniz?
a) Mavi kapaklı sitratlı tüp, Mor kapaklı EDTA lı tüp
b) Siyah kapaklı sitratlı tüp, Mor kapaklı EDTA lı tüp
c) Mor kapaklı EDTA lı tüp, Antikoagulan madde içermeyen düz tüp
d) Mor kapaklı EDTA lı tüp, Mavi kapaklı sitratlı tüp
e) Mavi kapaklı sitratlı tüp, Antikoagulan madde içermeyen düz tüp
7. Plasentayı geçebilen ve böylece anneden bebeğe aktarılabilen başlıca immunglobulin hangisidir?
a) Immunglobulin A
b) Immunglobulin D
c) Immunglobulin G
d) Immunglobulin M
e) Immunglobulin E
8. Tiroid bezinin C hücreleri tarafından sentezlenen, viral ve bakteriyel enfeksiyonların ayrımında
faydalı olan akut faz reaktanı hangisidir?
a) CRP
b) Prokalsitonin
c) Ferritin
d) Hepsidin
e) Transferrin

Tıbbi Farmakoloji 9-37 (29 soru)


9. Cilt geçirgenliği en fazla olan doku aşağıdakilerden hangisidir?
a) Bacak
b) Kulak arkası (mastoid bölge)
c) Koltuk altı
d) Skrotum
e) Saçlı deri
10. Aşağıdakilerden hangisi farmakodinamik toleransın özelliklerindendir?
a) Yinelenen dozda verildiğinde kendini inaktive eden enzimi indükler.
b) Reseptör proteinin sentezinde artma söz konusudur.
c) Plazma ilaç düzeylerinde azalma yoktur.
d) Reseptör sıklığı artar.
e) Sadece deneysel farmakolojide gerçekleşmektedir.

3
11. Anafilaktik reaksiyonlar hangi tip alerjik reaksiyonlardır?
a) Tip I reaksiyonlar
b) Tip II reaksiyonlar
c) Tip III reaksiyonlar
d) Tip IV reaksiyonlar
e) Tip V reaksiyonlar
12. Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisine karşı psödomembranöz enterokolit advers etkisi gelişebilir?
a) Makrolidler
b) Linkozamidler
c) Aminoglikozidler
d) Kloramfenikol
e) Metronidazol
13. Yersinia pestis (veba) ya karşı en tercih edilen aminoglikozid aşağıdakilerden hangisidir?
a) Neomisin
b) Kanamisin
c) Amikasin
d) Gentamisin
e) Streptomisin
14. Protein sentezini inhibe ederek etki gösteren amibisid ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
a) Atovakuon
b) Pentamidin izetionat
c) Metronidazol
d) Klorokin fosfat
e) Diloksanid furoat
15. Akciğerde pnömoni ve fibrozis advers etkisi yapan antineoplastik ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
a) Doksorubisin
b) 5-Fluorourasil
c) Bleomisin
d) Etopozid
e) Vinkristin
16. Porfiria hastalarında kullanılırsa durumun kötüleşmesine neden olan antimikobakteriyel ilaç
aşağıdakilerden hangisidir?
a) İzoniazid
b) Etambutol
c) Pirazinamid
d) Rifampisin
e) Sikloserin

4
17. İlaçların popülasyon düzeyindeki etkilerini inceleyen bilim dalına ne ad verilir?
a) Farmakokinetik
b) Farmakodinamik
c) Farmakogenomik
d) Farmakoepidemiyoloji
e) Farmakoekonomi
18. Aşağıdakilerden hangisi ilaçların absorbsiyonunu etkileyen veriliş yeri ile ilgili faktörlerden biridir?
a) Doku perfüzyonu
b) İlacın lipofilikliği
c) İlacın farmasötik şeklinin fiziksel özelliği
d) İlacın konsantrasyonu
e) İlacın farmakolojik özelliği
19. Ekstraselüler sıvı hacmi ölçümünde aşağıdaki ilaçlardan hangisi kullanılır?
a) Dekstran
b) Heparin
c) İnülin
d) Alkol
e) Antipirin
20. Bir ilacın plato veya kararlı durum konsantrasyonu (Css) ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
a) Minimum etkin konsantrasyon değerinin üzerinde olmalıdır
b) Minimum toksik konsantrasyon değerine fazla yaklaşmamalıdır
c) Sabit bir seyir izlemez, flüktüasyonlar (dalgalanmalar) gösterir
d) Flüktüasyonların genliği sadece doz intervaline bağlıdır
e) Doz intervali çok kısa ya da çok uzun olmamalıdır
21. Uyarıldığında etkinin en hızlı olduğu reseptör tipi aşağıdakilerden hangisidir?
a) G-proteini ile kenetli reseptörler
b) İyon kanalı ile kenetli reseptörler
c) Nükleer reseptörler
d) Tirozin kinaz reseptörleri
e) Guanilat siklaz reseptörleri
22. Kompetetif antagonistin en uygun tanımı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Agonistin bağlandığı reseptöre reversilb bağlanarak agonistin etkisini önleyen ilaç
b) Agonistin bağlandığı reseptöre irreversilb bağlanarak agonistin etkisini önleyen ilaç
c) Agonistin etkisini farklı reseptör üzerinden önleyen ilaç
d) Agonistin etkisini şelasyon yaparak önleyen ilaç
e) Agonistin metabolizmasını artıran ilaç

5
23. Varfarin ve Sulfonamidler birlikte alındığında oluşan farmakokinetik etkileşim mekanizması
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Emilim düzeyinde farmakokinetik etkileşim
b) Dağılım düzeyinde farmakokinetik etkileşim
c) Enzim indüksiyonu düzeyinde farmakokinetik etkileşim
d) Enzim inhibisyonu düzeyinde farmakokinetik etkileşim
e) Atılım düzeyinde farmakokinetik etkileşim
24. Aşağıdaki kemoterapötik ilaçlardan hangisi bakteriostatik etkilidir?
a) Penisilinler
b) Sefalosporinler
c) Tetrasiklinler
d) Florokinolonlar
e) Vankomisin
25. Sadece oral yolla kullanılan penisilin aşağıdakilerden hangisidir?
a) Prokain-penisilin G
b) Benzatin-penisilin G
c) Metisilin
d) Nafsilin
e) Kloksasilin
26. Enzimatik yıkıma dayanıklı olduğundan oral yoldan Meniere hastalığının tedavisinde kullanılan
histaminik ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
a) Betahistin
b) Pentagastrin
c) Difenhidramin
d) Feniramin
e) Buklizin
27. Antiemetik olarak kullanılan 5-HT3 reseptör antagonisti aşağıdakilerden hangisidir?
a) Alosetron
b) Metoklopramid
c) Sisaprid
d) Tegaserod
e) Ondansetron

28. Aşağıdakilerden hangisi tetrasiklinlere bağlı ortaya çıkması beklenen başlıca advers etkilerden biri
değildir?
a) Fototoksisite
b) Dişlerde renk değişiklikleri
c) Hiperglisemi
d) Böbrek foksiyonlarında bozulma
e) Psödotümör serebri

6
29. QT aralığında uzamaya neden olması nedeniyle, aritmi riski olan hastalarda kullanılması pek
önerilmeyen DNA giraz enzimi inhibitörü antibakteriyel ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kolistin
b) Fusidik asit
c) Linezolid
d) Moksifloksasin
e) Tigesiklin
30. Mantar hücre membranında ergosterole yüksek afinitesi sonrası por oluşumuna neden olan ve
dışarı sızan K+ nedeniyle hücrenin iyon dengesini bozarak fungisid etki gösteren sistemik antifungal
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Tiokonazol
b) Amfoterisin B
c) Flusitozin
d) Kaspofungin
e) Fentikonazol
31. Çikolata, alkollü içecekler, birçok peynir türü gibi tütsülenmiş, turşulanmış ya da fermente edilmiş
çoğu gıdanın içerisinde bulunan hangi bileşik, monoamin oksidaz enzimi (MAO) inhibitörleriyle
birlikte alınırsa hipertansif krizle kendini gösteren advers reaksiyonlara neden olabilir?
a) Tiyokolşikosid
b) Tiroksin
c) Tiokonazol
d) Tiramin
e) Tiazid
32. Aşağıdakilerden hangisi Sefalosporinlerin yan etkilerinden değildir?
a) İnterstisyel nefrit
b) Disulfiram benzeri reaksiyon
c) Hemolitik anemi
d) Kanama bozuklukları
e) Görme keskinliğinde azalma
33. Gram pozitif bakterilerde transglikolaz enzim inhibisyonu ile peptidoglikan zincirin elongasyonunu
ve çapraz bağlanmasını bloke ederek etki gösteren dar etki spektrumlu antibiyotik aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Vankomisin
b) Sefazolin
c) Moksalaktam
d) Demeklosiklin
e) Meropenem

7
34. Hücredeki yüzeyel CCR5 reseptörü (C-C kemokin reseptör tip 5) inhibe ederek HIV virüsünün CD4
T hücresi içine girişini engelleyen giriş inhibitörü antiviral ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
a) Maravirok
b) Foskarnet
c) Gansiklovir
d) Oseltamivir
e) Peginterferon alfa-2b
35. Plazma kararlı durum konsantrasyonu bireyler arasında farklılıklar gösterdiği ve belirli bir terapötik
konsantrasyon aralığı hedeflendiği için Terapötik İlaç Düzeyi İzlemi (TİDİ) yapılan mTOR
(Mammalian target of rapamycin) inhibitörü immünsupresif ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
a) Fenitoin
b) Takrolimus
c) Everolimus
d) Siklosporin
e) Lityum
36. Aşağıdaki tetrasiklinlerden hangisinin eliminasyon yarılanma ömrü diğerlerine göre daha uzundur?
a) Tetrasiklin
b) Oksitetrasiklin
c) Klortetrasiklin
d) Doksisiklin
e) Demeklosiklin
37. Aşağıdakilerden hangisi mikrozomal enzim inhibisyonu yapar?
a) Greyfurt suyu
b) Varfarin
c) Rifampin
d) Griseofulvin
e) Spironolakton

Tıbbi Patoloji 38-57 (20 soru)


38. Akut inflamasyonda endoteller üzerinde integrinler için ligandların ekspresyonunu uyaran sitokin
aşağıdakilerden hangisidir?
a) IL-12
b) IL-10
c) TGF-ß
d) IL-1
e) PGI2

8
Tbbi Farmakoloji

11. Cerrahi profilakside parenteral olarak en sık tercih edilen 1. Kuşak Sefalosporin
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sefamandol
b) Sefaklor
c) Sefoksitin
d) Sefazolin
e) Seftarolin

12. Psödomembranöz enterokolit tedavisinde parenteral olarak kullanılan glikopeptid yapılı


antibiyotik aşağıdakilerden hangisidir?
a) Metenamin
b) Fusidik asit
c) Fosfomisin
d) Vankomisin
e) Sefoksitin

13. Kurşun, civa ve arsenik gibi ağır metal zehirlenmelerinde antidot olarak aşağıdakilerden
hangisi verilebilir?
a) Desferroksamin
b) Flumazenil
c) Metilen mavisi
d) Protamin sülfat
e) Dimerkaprol

14. İlaçların metabolizmasından sorumlu, karaciğerde en fazla bulunan Sitokrom P450 enzimi
izoformu aşağıdakilerden hangisidir?
a) CYP2D6
b) CYP2C
c) CYP3A4
d) CYP2E1
e) CYP2C9

15. Hangisi Terapötik İlaç Düzeyi İzlemi (TİDİ) esaslarındandır?


a) Genellikle ilaç kararlı düzeye (4-5 yarılanma ömrü) ulaştığında istem yapılır
b) Tedavide terapötik yetmezlik veya uyumsuzluk söz konusuysa tercih edilmez
c) Genelde ilaç konsantrasyonunun tepe döneminde örnek alınır
d) Sıklıkla geniş terapötik aralığa sahip ilaçlar için tercih edilir
e) Sonucun hastanın klinik durumu ile birlikte değerlendirilmesi gerekmez

16. Serebrospinal sıvı, gözyaşı ve ağız sıvısına yüksek oranda geçmesinden dolayı meningokok
taşıyıcılığının eradikasyonunda kullanılan 2. jenerasyon tetrasiklin aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Tigesiklin
b) Enoksasin
c) Minosiklin
d) Oksitetrasiklin
e) Klortetrasiklin

17. QT aralığında uzamaya bağlı aritmi, büyüyen kıkırdak dokuya zarar verme ve aşil tendonu
rüptürü gibi önemli advers etkilere neden olabilen, DNA giraz enzimini inhibe ederek etki
gösteren geniş etki spektrumlu antibakteriyel aşağıdakilerden hangisi?
a) Kolistin

4
b) Fusidik asit
c) Linezolid
d) Siprofloksasin
e) Tigesiklin

18. Birçok metabolik yolakta tek karbon gruplarının taşınması için gerekli olan ve gebelerde
kullanımının spina bifida, anensefali ve ensefalosel gibi nöral tüp defektlerini önlemede etkili
olduğu saptanan anti-anemik ajan aşağıdakilerden hangisidir?
a) Vitamin C
b) Epoetin
c) Folik asit
d) Ferröz sülfat
e) Vitamin E

19. Mantar hücre membranında ergosterole yüksek affinitesi sonrası por oluşumuna neden olan
ve dışarı sızan K+ nedeniyle hücrenin iyon dengesini bozarak fungisid etki gösteren sistemik
antifungal aşağıdakilerden hangisidir?
a) Tiokonazol
b) Amfoterisin B
c) Flusitozin
d) Kaspofungin
e) Mikonazol

20. Güçlü sitokrom enzim inhibisyonu yapan ve jinekomastiye neden olabilen azol türevi
antifungal aşağıdakilerden hangisidir?
a) Omeprazol
b) Kotrimoksazol
c) Lansoprazol
d) Ketokonazol
e) Sülfametoksazol

21. Hangisi siklofiline bağlanarak selektif kalsinörin inhibitörü etkisiyle IL-2 sentezini ve T helper
hücrelerin aktivasyonunu engelleyen bir immunsupresif ajandır?
a) Sikloserin
b) Sirolimus
c) Siklosporin
d) Infliksimab
e) Siklofosfamid

22. Konakçı hücrelerine minimum toksik etki yapan ve Herpes simpleks virüs (HSV)’e en selektif
etkili antiviral ajan olarak aşağıdakilerden hangisi Herpes ensefalitinde tedavide ilk seçenekte
düşünülmelidir?
a) Abakavir
b) Tenofovir
c) Ritonavir
d) Asiklovir
e) Oseltamivir

23. Çikolata, alkollü içecekler, birçok peynir türü gibi tütsülenmiş, turşulanmış ya da fermente
edilmiş çoğu gıdanın içerisinde bulunan hangi bileşik monoamin oksidaz enzimi (MAO)
inhibitörleriyle birlikte alınırsa hipertansif krizle kendini gösteren advers reaksiyonlara neden
olabilir?
a) Tiyokolşikosid

5
b) Tiroksin
c) Tiokonazol
d) Tiazid
e) Tiramin

24. Toz ilaçların inert yapıştırıcılar ile hazırlanıp ve genellikle tatlandırılıp emilerek kullanılan lokal
farmasötik şekil hangisidir?
a) Kaşe
b) Ovül
c) Pastil
d) Dekoksiyon
e) Pilül

25. Bazı ilaçlar uzun süre devamlı kullanıldıklarında başlangıçtaki etki şiddeti giderek azalır ve etki
süresi kısalır. Aynı etkiyi idame ettirmek için dozu gittikçe arttırmak gerekir. Bu duruma ne ad
verilir?
a) Kirallık
b) Atopi
c) İlk geçiş etkisi
d) Tolerans
e) Rezistans

26. Tedavi indeksi hesaplamalarında en yararlı oran aşağıdakilerden hangisidir?


a) TD50/ED50
b) TD1/ED99
c) LD50/ED50
d) TD99/ED1
e) LD99/ED1

27. Aşağıdakilerden hangisi makrolid antibiyotiklerin en çok tercih edildiği enfeksiyonlardan


biridir?
a) Antraks (Şarbon)
b) Listeria infeksiyonu
c) Clostridyum infeksiyonları
d) Sifiliz
e) Boğmaca

28. Ototoksisite ve nefrotoksisite advers etkisini en güçlü oluşturan aminoglikozid hangisidir?


a) Neomisin
b) Streptomisin
c) Netilmisin
d) Tobramisin
e) Amikasin

29. Antiprotozoal etkisi yanında akrodermatitis enteropatika tedavisinde kullanılan ilaç hangisidir?
a) Diloksanid furoat
b) İyodokinol
c) Klorokin
d) Ornidazol

6
e) Emetin

30. Oncocerca volvulus’a karşı en tercih edilen ilaç hangisidir?


a) Albendazol
b) Pirantel Pamoat
c) İvermektin
d) Prazikuantel
e) Diklorofen

31. Siklofosfamid’in yaptığı spesifik advers etki olan steril hemorajik sistiti önlemek amaçlı
kullanılan antidot hangisidir?
a) Folinik asit
b) Amifostin
c) Kalsiyum folinat
d) Mesna
e) Temoporfin

32. Antineoplastik ilaçlardan en güçlü emetojen olan hangisidir?


a) Metotreksat
b) Etoposid
c) 5-Fluorourasil
d) Bleomisin
e) Sisplatin

33. Bir müstahzarın, etkinliği daha önce saptanmış başka bir müstahzar ile aynı etkin maddeyi
içermesi, aynı etkinlik ve güvenliği klinik olarak göstermesi nasıl adlandırılır?
a) Farmasötik eşdeğerlilik
b) Biyoeşdeğerlilik
c) Terapötik eşdeğerlilik
d) Terapötik alternatif
e) Biyoalternatif

34. Aşağıdakilerden hangisi ilaçların absorbsiyonunu etkileyen faktörlerden biri değildir?


a) İlacın molekül büyüklüğü
b) İlacın lipofilikliği
c) İlacın farmasötik şeklinin fiziksel özelliği
d) İlacı absorbe eden yüzeyin genişliği ve geçirgenliği
e) İlacın proteinlere bağlanma oranı

35. Kan proteinlerine bağlanma yüzdesi en düşük ilaç aşağıdakilerden hangisidir?


a) Morfin
b) Varfarin
c) Dikumarol
d) Kinidin
e) Kloramfenikol

36. Eliminasyon yarı ömrü 8 saat olan bir ilaç, tekrarlanan kullanımlarında plazma kararlı durum
konsantrasyonuna kaç saatte ulaşır?
a) 16-28 saat
b) 32-40 saat

7
c) 45-54 saat
d) 56-64 saat
e) 72-80 saat

37. Uyarıldığında etkisi belirli bir latent periyottan sonra başlayan ve uyaranın plazma derişimi sıfır
olduğunda bile devam eden reseptör tipi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Nükleer reseptörler
b) G-proteini ile kenetli reseptörler
c) İyon kanalı ile kenetli reseptörler
d) Tirozin kinaz reseptörleri
e) Guanilat siklaz reseptörleri

38. Aşağıdaki olaylardan hangisi non-kompetetif antagonizmanın özelliklerinden biridir?


a) En sık rastlanan antagonizma türüdür
b) Bağlanma reversibldır
c) Emax’a ulaşılamaz
d) Doz-yanıt eğrisinin lineer kısımları paraleldir
e) Antagonistik etki PA2 ile ifade edilir

39. Farmakolojik etki mekanizması ikame (yerine koyma) esasına dayanan ilaç aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Glukokortikoidler
b) Varfarin
c) Digoksin
d) Benzodiazepinler
e) L-DOPA

40. Siklosporin ile eritromisin birlikte alındığında oluşan farmakokinetik etkileşim mekanizması
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Di- ve tri- valent katyonlar ile oluşan şelasyon
b) Plazma proteinlerine bağlanmada meydana gelen değişiklik
c) Enzim indüksiyonu
d) Enzim inhibisyonu
e) Aktif tübüler sekresyonda meydana gelen değişiklik

41. Enfeksiyon etkeni mikroorganizmada DNA [nükleik asid sentezini] sentezini bozarak etki
gösteren ilaç grubu aşağıdakilerden hangisidir?
a) Penisilinler
b) Polimiksinler
c) Kinolonlar
d) Tetrasiklinler
e) Sülfonamidler

42. Penisilin G ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


a) Bakteri hücre duvarı sentezini inhibe eder
b) Beta-laktamazlara ve aside dayanıklıdır
c) Parenteral yoldan kullanılır

8
d) Dozu ünite ile ifade edilir
e) Enterokokal endokarditte bir aminoglikozit ile birlikte kullanılır

43. Aşağıdaki durumların hangisinde Histamin H2 reseptör antagonistleri kullanılır?


a) Duodenum ülseri
b) Alerjik hastalıklar
c) Taşıt tutması
d) Meniere hastalığı
e) Premedikasyon

44. Lökotrien reseptörlerini (sis-LT1) bloke ederek astım profilaksisinde ve inflamatuvar barsak
hastalığında (İBH) oral yoldan kullanılan ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
a) Glukokortikoidler
b) Zileuton
c) Aspirin
d) Mizoprostol
e) Montelukast

Tıbbi Genetik 45-46 (2 soru)

45. Hemoglobinopati; hemoglobin molekülündeki globin zincirinde anormal bir yapıya neden olan
genetik bir bozukluktur. Hemoglobinopati ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) β-globin gen mutasyonları β-talasemiye, orak hücreli anemiye ya da diğer bir anormal
hemoglobine neden olma potansiyeline sahiptir.
b) Türkiye’de en sıklıkla görülen anormal hemoglobin, orak hücreli anemiye neden olan
HbS’dir.
c) Orak hücreli anemi hastalığı otozomal dominant geçişli bir hastalıktır.
d) HbS’ye β-globin geninin 6. kodonundaki tek tip bir mutasyon neden olur.
e) Glutamik asit yerine valin aminoasitinin kodlanması HbS hastalığının nedenidir.

46. Lösemilerde görülen spesifik kromozomal değişiklikler ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
a) AML M1: t(5;17)
b) AML M2: t(8;21)
c) AML M3: t(15;17)
d) AML M4: inv(16)
e) KML: t(9;22)

Tıbbi Patoloji 47-69 (23 soru)

9
Farmakoloji

11. Aşağıda verilen kemoterapötik ilaç-etki yeri çiftleşmelerinden doğru olanları işaretleyiniz.

I. Penisilinler- Hücre duvarı


II. Polimiksinler-Nükleik asid (DNA ve RNA)
III. Aminoglikozidler- Bakteri ribozomları
IV. Kinolonlar- Sitoplazma membranı
V. Sülfonamidler- Antimetabolit etki

a) I ve II
b) II ve III
c) III ve IV
d) IV ve V
e) I, III ve V

12. Aşağıdakilerden hangisi anti-stafilokokal etkili penisilinlerden biridir?

a) Penisilin G
b) Ampisilin
c) Amoksisilin
d) Oksasilin
e) Mezlosilin

13. Safra çamuruna neden olan 3. kuşak sefalosporin aşağıdakilerden hangisidir?


a) Seftriakson
b) Sefotaksim
c) Sefuroksim
d) Sefaklor
e) Sefazolin

14. Antibiyotik ile ilişkili psödomembranöz enterokolitte tercih edilen, ototoksisite ve kırmızı adam
sendromu gibi advers etkilere neden olabilen glikopeptid türevi antibiyotik aşağıdakilerden
hangisidir?

a)Aztreonam
b) Vankomisin
c)Daptomisin
d)Fosfomisin
e)Basitrasin

15. En güçlü CYP1A2 inhibisyonu yapan fluorokinolontürevi antibiyotik aşağıdakilerden


hangisidir?

a)Mupirosin
b)Fusidik asit
c) Polimiksinler
d) Siprofloksasin
e)Nitrofurantoin

16. Şarbon (anthrax) profilaksisinde kullanılan, uzun etki süreli tetrasiklin grubu ilaç
aşağıdakilerden hangisidir?

a) Tetrasiklin
b) Demeklosiklin
c) Doksisiklin
d) Kloromfenikol
e) Fenitoin

4
17. Sistemik kandida enfeksiyonlarında kullanılan ve kanda peptid fragmanlara ayrılırak atılan ilaç
aşağıdakilerden hangisidir?

a) Anidulafungin
b) Amfoterisin B
c) Nystatin
d) Ketokonazol
e) Griseofulvin

18. Lökotrien reseptörlerini (sis-LT1) bloke ederek astım profilaksisinde ve irritabl barsak
hastalığında (İBH) oral yoldan kullanılan ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
a) Glukokortikoidler
b) Sulfasalazin
c) Zileuten
d) Aspirin
e) Montelukast
Prostasiklin

19. Aşağıdakilerden hangisi PGI2’nin etkilerinden biridir?


a) Hipertermik etki
b) Antiagregan etki
c) Düz kaslarda kasılma
d) Aterosklerotik etki
e) Mide asit salgısını artma

20. Anjiotensinlerle ile ilgili aşağıdaki ifadelerden doğru olanı seçiniz.


a) Anjiotensin bilinen en güçlü vazodilatörlerden biridir.
b) Özellikle arteriyolleri ve prekapiller sfinkterleri gevşetir, kan basıncını düşürür
c) Böbreklerdeki aferent ve eferent arteriyoller etkisine en duyarlı damar segmentleridir
d) Kan basıncı düşürmesine bağlı refleks taşikardi ortaya çıkabilir
e) Kalbin kasılma gücünü azaltır
21.
I.Duodenum ülseri
II. Mide ülseri
III. Antiemetik
IV. Zollinger-Ellison sendromu (gastrinoma)
Yukarıdakilerden hangileri histamin-2 reseptör blokörü ilaçların kullanım alanları arasındadır?
a) I ve III
b) II ve III
c) I, II ve III
d) II, III ve IV
e) I, II ve IV

22. Aşağıdakilerden hangisi histaminin preparatlarının kullanıldığı durumlar arasında yer almaz?

a) Aklorhidri tanısı
b) Feokromositoma tanısı
c) Duyusal innervasyonunu belirlemek
d) Bronşialhiperaktiviteyiprovake etmek
e) Antialerjik etki oluşturmak

5
23. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi adrenerjik sinir ucu tarafından yapılan uptake-1 (nöronaluptake)
olayını selektif bir şekilde inhibe etmektedir?

a) Trisiklik antidepresanlar
b) Rezerpin
c) Tetrabenazin
d) Prenilamin
e) Heksametanyum

24. Aşağıdaki hangisi Efedrin’in kullanım endikasyonları arasında yer almaz?


a) Akut bronşit ve hafif astma tedavisi
b) Hipertansif kriz tedavisi
c) Nazal dekonjestan
d) Enurezisnokturna
e) Santral stimülan etkisi nedeniyle narkolepside

25. Aşağıdaki aminoglikozid ilaç grubunun oluşturduğu ototoksik advers etkide sadece denge
fonksiyonunu bozan ilaç hangisidir?
a) Amikasin
b) Neomisin
c) Gentamisin
d) Paramomisin
e) Kanamisin

26. Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi Bacteriodes fragilis’e karşı en etkilidir?


a. Sülfanamidler
b. Linkozamidler
c. Gentamisin
d. Makrolidler
e. Florokinolonlar

27. Mikolikasid’iinhibe ederek etki gösteren antimikobakteriyel ilaç hangisidir?


a. İsoniazidler
b. Rifampisin
c. Etambutol
d. Streptomisin
e. Sikloserin

28. Akut ve kronik demir zehirlenmesi tedavisinde demir şelatorü olarak kullanılan antidot
hangisidir?
a. Dimerkaprol
b. Penisilamin
c. Hidroksikobalamin
d. Protamin sülfat
e. Deferoksamin

29. Aşağıdakilerden hangisi Kalsinörin inhibitörü ilaçtır?


a. Azitiyopürin
b. Mikofenelatmofetil
c. Adalimumap
d. Takrolimus
e. Evorolimus

6
30. Tehlikeli koroner vazospazm yapan antineoplastik ilaç hangisidir?
a. Busulfan
b. Metotreksat
c. Siklofosfamid
d. 5-Fluorourasil
e. Vinkristin

31. Doza bağımlı pankreatit yapan antiviral ilaç hangisidir?


a. Zidovudin
b. Didanozin
c. Tenofovir
d. Ritonavir
e. Asiklovir

32. Çinko eksikliği ile seyreden akrodermatitis enteropatica tedavisinde kullanılan antiprotozoal
ilaç hangisidir?
a. Diloksanidfuroat
b. Metronidazol
c. Klorokin fosfat
d. İyodokinol
e. Nufirtimoks

33. Oncocercavolvulus’a karşı en etkili antihelmintik ilaç hangisidir?


a. İvermektin
b. Niklozamid
c. Albendazol
d. Prazikuantel
e. Pirantelpomoat

34. MyasteniaGravis hastalığının teşhisinde kullanılan antikolinesteraz ilaç hangisidir?


a. Ambenonium
b. Neostigmin
c. Edrofonium
d. Donepezil
e. Takrin

35. Atropin zehirlenmesinde ilk görülen belirti hangisidir?


a. Yakın görme
b. Taşikardi
c. Myozis
d. Defakasyon
e. Ağız ,boğaz ve ciltte kuruluk

36. Siklofosfamid’in yaptığı steril hemorajik sistit tedavisinde kullanılan ilaç hangisidir?
a. Amifostin
b. Folinik asit
c. Mitomisin
d. Mesna
e. Karboplatin

Tıbbi Patoloji 37-40 (4 soru)

7
Farmakolojiye Giriş
Prof. Dr. Tijen Kaya TEMİZ
İKÇÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji
Anabilim Dalı
Sunum İçeriği
• Tanım ve Temel Kavramlar
• Farmakolojinin Dalları
• İlaç Etkisinin Temel Özellikleri
• İdeal ilacın özellikleri
• İlaçların Kaynakları
• İlaçların Sınıflandırılması
• İlaçların Adları
• İlaçların Eşdeğerliliği
• Yeni İlaç Geliştirme Çalışmaları
Tanım ve Temel Kavramlar

• Farmakoloji: İlaç bilimi demektir. İlaç ile biyolojik


sistemler arasındaki etkileşmeleri inceler.

Farmakolojik incelemeler;
• İn vitro: Hücre, subsellüler yapılar, biyoaktif
moleküller, dokular ve organlar üzerinde yapılır.
• İn vivo: Deney hayvanları veya insanlar üzerinde
yapılır.
Farmakolojik İncelemeler

İn vitro incelemeler İn vivo incelemeler


İlaç nedir?
Tanım ve Temel Kavramlar

• İlaç: Tıpta kullanılan ve biyolojik etkinliği olan saf bir


kimyasal madde ya da bitkisel veya hayvansal kaynaklı
standart miktarda aktif madde içeren karışımdır.

• İlaç (DSÖ göre): Fizyolojik sistemleri veya patolojik


durumları kullananın yararına değiştirmek ya da
incelemek için kullanılan madde veya üründür.
Tanım ve Temel Kavramlar
• Farmasötik şekiller: İlaçların özel sunum şekilleri.
Örn: Tablet, kapsül, ampul, şurup, kerem, pomat vb.

• İlaç formülasyonu: İlacın etkin olmayan belirli yardımcı


maddelerle karıştırılarak uygun farmasötik şekle
sokulması.
Tanım ve Temel Kavramlar
Radikal tedavi (kökten): Hastalık nedenini
tamamen ortadan kaldıran tedavidir.
Örn: Enfeksiyon tedavisi

Palyatif tedavi (semptomatik): Hastalığın


nedenini oluşturan patolojik olayı veya etkeni
kısmen engeller; böylece hastalığın gelişmesini
yavaşlatır veya hafif geçmesini sağlar.
Örn: Hipertansiyon tedavisi
Tanım ve Temel Kavramlar
Advers etki: Bir beşeri tıbbi ürünün normal dozlarda
kullanımında ortaya çıkan zararlı ve amaçlanmamış
bir etki.
• Eski adı ile yan etki

Farmakovijilans: Advers etkilerin ve beşeri tıbbi


ürünlere bağlı diğer muhtemel sorunların
saptanması, değerlendirilmesi ve önlenmesi ile ilgili
bilimsel çalışmalar .
Farmakolojinin Dalları (Farmakolojik Bilimler)

• Farmakodinami
• Farmakokinetik
• Kemoterapi
• Toksikoloji
• Klinik farmakoloji
• Farmakogenetik,
• Farmakogenomik v.b
Farmakolojinin Dalları
• Farmakodinamik: “İlaç vücuda ne yapar?” sorusunun
cevabını verir.
• Reseptörler, ilaç etkisi vb.

• Farmakokinetik: “Vücut ilaca ne yapar?”


• Emilim, dağılım, metabolizma ve atılım

• Kemoterapi: Mikroorganizmaların ve parazitlerin


yaptığı hastalıkların tedavisi ile uğraşır.

• Toksikoloji: Zehir bilimi.


Farmakolojinin Dalları
• Klinik farmakoloji: Deney hayvanlarında yeterince incelenmiş
kimyasal maddelerin insanlardaki etkilerini inceleyen bilim
dalıdır.

• Farmakogenetik: Bireyin genetik özelliklerinin ilaca verdiği yanıt


üzerindeki etkisini inceleyen bilim dalıdır.

• Farmakogenomik (Bireyselleştirilmiş tıp): Birey için seçilecek


ilaç tedavisine, bireyin genetik bilgisini kullanarak, karar
vermeyi inceleyen bilim dalıdır.
Farmakolojinin Dalları

• Farmakoepidemiyoloji: İlaçların popülasyon düzeyindeki


etkilerini inceleyen bilim dalıdır.

• Farmakoekonomi: İlaçları maliyet ve fayda açısından


inceleyen bilim dalıdır.
İlaç etkisinin temel özellikleri

1. Selektivite (seçicilik)

2. Etkinin geçici olması

3. Etkinin doza bağımlı olması: Doz, doz intervali,


günlük doz.
Doz nedir?
• Doz : Bir seferde verilen ilaç miktarıdır.

• Doz intervali: İki ilaç dozu arasındaki süre

• Günlük doz : Gün boyunca verilmesi tavsiye edilen


toplam ilaç miktarıdır. Reçetede günlük doz olarak
yazılır.
• 3x1 ya da 2x1 gibi ifadelerle gösterilir.
İdeal ilacın özellikleri
• Kimyasal olarak stabil olmalı

• Kolay söylenebilir bir adı olmalı

• Etkisi öngörülebilmeli

• Kolay uygulanmalı

• İlaç- ilaç/besin etkileşimleri az olmalı

• Maliyeti düşük olmalı


İdeal ilacın özellikleri
• Aslında hiçbir ilaç tam olarak “ideal ilaç” değildir.

• Hiçbir ilaç tam olarak “güvenli” değildir.

• Sağlık Hizmeti Ekibi olarak amacımız ilacın tedavi


edici etkinliğinin arttırılması yanında, hastanın en
az şekilde zarar görmesini sağlayabilmektir.
İlaçların kaynakları

• Doğal kaynaklar
• Bitkiler,
• Hayvanlar,
• Mikroorganizmalar,
• Madenler
• Sentez suretiyle
• DNA rekombinasyon teknolojisi
İlaçların kaynakları

Gila Kertenkelesi salyasından antidiyabetik exenatide…


İlaçların kaynakları

Bothrops jararaca’nın venomundan antihipertansif Kaptopril


İlaçların kaynakları

Galega officinalis’ten antidiyabetik metformin…


İlaçların sınıflandırılması
• Kimyasal yapısı: Kolin esterleri, organik nitratlar,
fenotiazin türevleri, beta laktam antibiyotikler gibi.

• Tesir yeri: Otonom sinir sistemi ilaçları, kalp ilaçları,


hematopoietik ilaçlar gibi.

• Kullanıldığı klinik durumlar: Antihipertansif, analjezik,


antipiretik, antiemetik ilaçlar gibi.
İlaçların Adları
• Genel ad (jenerik ad): Farmakolojik etkinin
oluşmasından sorumlu etkin maddenin adıdır.

• Ticari ad (marka veya müstahzar adı): İlacı üreten


firmaların kendi ürünlerine koyduğu addır.

• Kimyasal ad: Uluslararası kimya birliğinin koyduğu


kimyasal yapıyı tanımlayan addır.
İlaçların isimlendirilmesi
Kimyasal isim Jenerik isim (Genel isim) Ticari isim
N-asetil-para-aminofenol Parasetamol Parol , Minoset
(Asetaminofen)

Jenerik isim Ticari isim


Asetaminofen Parol
Ciprofloksasin Cipro
Fluoksetin Prozac
Furosemid Lasix
Asetil salisilik asit Aspirin
Ticari isim

İlacın etkisi

Jenerik isim
İlaçların Eşdeğerliliği
• Farmasötik Eşdeğerlilik: İki farklı müstahsarın, aynı etkin
maddenin aynı molar miktarını aynı farmasötik şekil içinde
içermesi.

• Biyoeşdeğerlilik: Farmasötik eşdeğer olan iki müstahsarın, aynı


molar dozda verilişinden sonra biyoyararlınımlarının benzer
olmasıdır.

• Terapötik eşdeğerlilik: Bir müstahsarın, etkinliği daha önce


saptanmış başka bir müstahsar ile aynı etkin maddeyi içermesi
aynı etkinlik ve güvenliği klinik olarak göstermesidir.
Terapötik alternatifler
• Bazen aynı hastalığın tedavisinde farklı farmakolojik
nitelikte olan ve farklı mekanizmalarla terapötik etki
yapan ilaçlar veya ilaç grupları kullanılır. Bunlara
terapötik alternatifler denir.

• Örneğin; hipertansiyon tedavisinde kullanılan diüretikler, β


blokörler, ADE inhibitörleri, Anjiotensin reseptör blokörleri
vb gibi.
YENİ İLAÇ GELİŞTİRME ÇALIŞMALARI
• Klinik-öncesi incelemeler (Tarama testleri, Toksisite
çalışmaları): Deney hayvanları, onların izole
organları, hücreleri, hücre kültürleri ve hücre
homojenatları ile bu homojenatların fraksiyonları
üzerinde yapılır.

• Klinik denemeler (Faz I, Faz II, Faz III, Faz IV


incelemeleri): Hastalar ve sağlıklı gönüllü insanlar
üzerinde yapılır.
İlaca giden yol…
> $ 800 milyon
Ruhsatı Onaylanmış
Faz IV (~20 yıl)
(~15 yıl)
1 ilaç

10 ilaç adayı
Faz III

Faz I- II 250 ilaç adayı

Preklinik Faz

10.000 ilaç adayı


Klinik-öncesi incelemeler

• Tarama testleri: Yeni sentez edilen maddeler,


genellikle toksisite deneylerine tabi tutulmadan önce
tarama testlerine tabi tutulurlar. Bu sayede sahip
olması öngörülen etki yada etkileri gösteren maddeler
belirlenir.

Örnek:Kimyasal maddelerin antikolinerjik, antispazmotik


veya papaverin benzeri antispazmotik etkisinin olup olmadığı
izole kobay ileumu üzerinde değerlendirebilir.
Klinik-öncesi incelemeler

• Toksisite deneyleri: Tarama testlerini başarı ile


geçen bileşikler toksisite deneylerine tabi tutulurlar.
Bu kademede bileşiklerin farmakolojik ve toksik
etkilerinin doz ile ilişkili olarak bir profili ortaya
çıkartılır.

• Toksisite incelemeleri sırasında ilaçların klinikte sıklıkla


beraber kullanılacakları diğer ilaçlarla ve bazı ilaçların
besinlerle etkileşip etkileşmediklerini saptanması gerekir.
Klinik Denemeler (Faz çalışmaları)

• Faz 1 : 20- 80 sağlıklı gönüllüde yapılır. Güvenlilik, güvenli doz


aralığı, insandaki farmakokinetiği ve farmakodinamik özellikleri
belirlenir.
• Normal kimselerde terapötik tesir yapması beklenmeyen ilaçların
(kanser ilaçları) denemeleri hastalarda yapılabilir.

• Faz 2 : Yaklaşık 200 (kısıtlı sayıda) hastada yapılır. İlacın


optimal dozu, terapötik etkinin derecesi ve yan tesir profili
ortaya çıkarılır.

• Faz 3 : Çok sayıda hastada ve çok merkezli , genellikle ilacın


terapötik etkisini plasebo ve /veya referans ilaçla ile
karşılaştırarak değerlendirmek ve yarar/risk oranını saptamak
amacıyla yapılır.

32
Klinik Denemeler
• Faz III denemelerde uygun bulunan yeni araştırma
ilacının ruhsatlandırma başvurusu yapılır.

• İlaç incelemelerinde paralel inceleme ve çapraz-


geçişli inceleme teknikleri kullanılır.

• Sonuçların değerlendirilmesinde yanlılığı önlemek için


çift-kör tekniği kullanılır.
Klinik Denemeler
• Faz IV: Pazarlama sonrası gözetim çalışmaları

• Ayrıca, yeni ilacın tıbbi kullanıma sunulduktan sonra,


başka endikasyonlarda, yüksek dozda, farklı yaş
gruplarında, yeni veriliş yolu ve ona uyan farmasötik
şekilde yada eliminasyon organları bozuk olanlarda
denenmesi gerekir.

Bu amaçla kısıtlı faz III veya II denemeleri de yapılır.


Ruhsat bir son mu?
Yoksa
Başlangıç mı?
Piyasadan çekilen ilaç örnekleri
İlaç Endikasyon Piyasaya Raflarda Çekilme nedeni
sürülme/çekil kaldığı
me tarihi süre (ay)
Rotigotine Parkinson 2007/2008 10 Patch
(Neupro) Hastalığı formülasyonun
düzensiz ilaç
salınımı
Tegaserod İrritabl kolon 2002/2007 56 Kardiyovasküler
(Zelnorm) sendromu olay riskinde artış

Rofecoxib Artrit, ağrı 1999/2004 64 Miyokard


(Vioxx) enfarktüsü, inme

Mibefradil Hipertansiyona 1997/1998 11 İlaç


(Posicor) njina pektoris metabolizmasının
inhibisyonu
Kaynaklar

• Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden


Tıbbi Farmakoloji, 13 Baskı, Pelikan Yayıncılık, 2012.

• Bertram G. Katzung, Basic&Clinical Pharmacology,


7th edition, Appleton&Lange, 1998.
İLAÇLARIN BİYOLOJİK
MEMBRANLARDAN GEÇİŞİ VE
ABSORBSİYON OLAYI

Prof. Dr. Tijen Kaya Temiz


Dersin İçeriği

• İlaç absorbsiyonu ile ilgili önemli parametreler

• Absorbsiyonu etkileyen, ilaçla ilgili faktörler

• Absorbsiyonu etkileyen, veriliş yeri ile ilgili faktörler

• İlaçların membranlardan geçiş olayları


Dersin hedefleri
• İlaçların absorbsiyonu etkileyen faktörleri sayar,

• İlaç molekülünün fizikokimyasal özellikleri olan; molekül büyüklüğü,


lipofiliklik, ilacın farmasötik şeklinin fiziksel özelliği, iyonizasyon
ve iyon tuzağı kavramlarını açıklar,

• İlaçların konsantrasyonlarının ve farmakolojik özelliklerinin


absorbsiyon olayına etkisini açıklar,

• Doku perfüzyonu ve absorbe eden yüzeyin genişliği ve


geçirgenliğinin absorbsiyon olayına etkisini açıklar,

• Pasif (basit) difüzyon, aktif transport, kolaylaştırılmış difüzyon,


pinositoz (endositoz / ekzositoz), reseptör aracılı endositoz
olaylarını açıklar.
Farmakokinetik: Vücudun ilaçlara ne yaptığını
inceler.

Absorpsiyon (emilim),
Dağılım,
Metabolizma (Biyotransformasyon) ve
Eliminasyonunu

(ADME) kantitatif olarak ve özellikle zaman


boyutları içinde inceler.
ABSORPSİYON = EMİLİM
D
M
E
İlaçların belirli bir organı veya dokuyu etkileyebilmeleri
için o etki yerine belirli bir konsantrasyon eşiğini
aşacak miktarda ulaşmaları gerekir.

Etki yerine ulaşmanın ilk kademesi ilacın absorbsiyonu,


ikinci kademesi dokulara dağılımıdır.
Absorbsiyon nedir?

Absorbsiyon, ilaçların uygulandıkları yerlerden


kan veya lenf dolaşımına geçmeleridir. İlaçların
çeşitli hücre tabakalarını geçmesi olayıdır.

İlaçların abs. sırasında geçtiği engeller nelerdir?


i) Vücut yüzeyi: St. korneum
ii) Doku içi: Endotel tabakası
iii) Vücut boşlukları: GIS, Trakea, Peritonu çevreleyen
epitel tabakası
iv) Damar içi: Engel yoktur. İlaç enjektörden çıktığı
anda emilmiş (absorbe olmuş) sayılır.
İlaç abs. ile ilgili önemli parametreler nelerdir?

• 1. Absorbsiyon hızı

• 2. Absorbsiyon derecesi yani oranı


Absorpsiyon ve Membranlardan
Geçiş

Absorpsiyon hızı, yani birim zamanda emilen ilaç


miktarı, çeşitli faktörlere bağlıdır :

1. İlaç ile ilgili faktörler


2. Veriş yeri ile ilgili biyolojik faktörler
1. İlaç ile ilgili faktörler
İlaç molekülünün fizikokimyasal
özellikleri-1

Molekül büyüklüğü: Büyük moleküllü ilaçların


absorpsiyon hızı genellikle küçük moleküllü olanlardan
daha yavaştır. Ancak bazen ufak moleküllü ilaçlar,
yapımları sırasında etki sürelerini uzatmak için inert
maddelerle birleştirilerek (dekanoat, enantat,
sipionat, sikloheksilpropionat, izoheksanoat esterleri
yapmak gibi) absorpsiyonları yavaşlatılır.
İlaç molekülünün fizikokimyasal
özellikleri-2
Lipofiliklik: İlacın hücre membranının lipid
ortamında çözünme eğiliminin ölçüsü (Lipid/Su)
partisyon katsayısıdır.
Bu katsayı ne kadar büyükse hücre membranından
absorpsiyon hızı o kadar fazladır.
Geçiş ortamın pH’ına bağlı değişebilir. İlaçların sulu
ortamdaki non-iyonize (iyonize-olmamış) fraksiyonları
lipofiliktir.
Asidik ilaçlar asidik ortamda, bazik ilaçlar bazik ortamda non-
iyonize haldedirler, yani absorpsiyonları daha fazladır.
İlaç molekülünün fizikokimyasal
özellikleri-3
İlacın farmasötik şeklinin fiziksel
özellikleri: Solüsyon halindeki ilacın absorpsiyonu,
süspansiyon veya emülsiyonlardan daha hızlıdır.
Tablet, draje gibi katı farmasötik şekildeki ilaçların
absorpsiyonundan önce bunların ilk olarak parçalanması
(disintegresyan) ve daha sonra da bu parçaların mide-
barsak sıvılarında çözünmesi (dissolüsyon) gereklidir.

Son zamanlarda, hız-kontrollu farmasötik şekiller yapılmıştır.


Bunlar içindeki ilacı sabit hızla salıverir, buna bağlı olarak ilacın
absorbsiyonu önceden belirlenmiş bir biçimde sabit hızda ve
yavaş olur.
İlaç molekülünün fizikokimyasal
özellikleri-4
İyonizasyon-1 : İlaçların çoğu kimyaca zayıf asid
(genellikle karboksil grubuna bağlı) veya baz
niteliğinde (genellikle amino, -NH2 grubuna bağlı)
maddelerdir. Amin türevi bazik bir ilaçla, karbosil
türevi asidik bir ilacın iyonizasyon formülü şöyledir.
Bazın iyonizasyonu :
R-NH2+ H+  R- NH3+
Asidin iyonizasyonu :
R-COOH  R-C00- + H+
İlaç molekülünün fizikokimyasal
özellikleri-5
İyonizasyon-2:
Kural olarak: Çevreye hidrojen iyonu veren
maddeler asidik, çevreden hidrojen iyonu alan
maddeler baziktir.
Zayıf asid ve bazların sulu ortamda iyonize olma
oranları, ortamın pH’sı ve ilacın pKa (=iyonizasyon
sabiti = -log Ka) değeri ile ilgilidir .
Bu oran Henderson- Hasselbach denklemi ile
saptanır.
İlaç molekülünün fizikokimyasal
özellikleri-6
İyonizasyon 3:
Henderson- Hasselbach denklemi:
Asidler için :
pKa – pH = Log [noniyonize ilaç kons.] / [iyonize ilaç kons.]

Bazlar için :
pH - pKa = Log [(noniyonize ilaç kons.]/[iyonize ilaç kons.]

İlacın pKa değeri, vücut sıvılarının pH’ına yakınsa, pH’daki


ufak bir değişme ilacın iyonizasyon derecesinde büyük
değişiklik yapar.
İlaç molekülünün fizikokimyasal
özellikleri-7

İyonizasyon-4:
Kural olarak : Ortamın asiditesi artarsa (= pH’sı
düşerse) asetilsalisilik asid gibi zayıf asidlerin non-
iyonize kısımlarının oranı artar, bu nedenle
absorpsiyonları kolaylaşır.
pH’nın yükselmesi ise ters yönde etki yapar. Bazik
maddeler ise bazik ortamda non-iyonize
durumdadırlar.
İlaç molekülünün fizikokimyasal
özellikleri-8

İyon Tuzağı: Pasif difüzyona uygun bir membranla


ayrılmış iki kompartımanda eğer pH farkı varsa, bu farka
bağlı olarak ilaçlar daha fazla iyonize olmalarına uygun
olan kompartımanda toplanma eğilimindedirler.
Non-iyonize kısımlar membrandan geçebildiği için her iki
kompartımanda denge haline ulaşır (örn. morfin’in mide
sıvısında toplanması).
İyon Tuzağı
A Kompartımanı B Kompartımanı

pH: Asid pH: Baz

Ani x Ai
Ani x Ai
Ani x Ai
Asitler Bazlar
NSAİİ Opioidler
Fenobarbital Amfetaminler
Sülfonamidler Antihistaminikler
Nöroleptikler
Lokal Anestezikler
TSA

İdrar bazikleştirilirse İdrar asitleştirilirse


böbrekten atılımları artar. böbrekten atılımları artar.
NaHCO3, Na-laktat, NH4Cl, Arjinin Cl, Lizin Cl,
antiasidler, Asetozolamid Vit. C
İlaç molekülünün fizikokimyasal
özellikleri-9

İlaç konsantrasyonu: İlacın uygulandığı yerdeki


konsantrasyonu yüksek olursa absorpsiyonu
genellikle hızlı olur.

İlacın farmakolojik özelliği : Belirli sayıdaki


ilaçların farmakolojik özellikleri emilim hızını etkiler.
Örn. vasokonstriktör ilaçlar uygulandıkları yerden
geçen kan akımını azaltarak kendi absorpsiyonlarını
azaltırlar.
2.Veriliş Yeri ile ilgili
Biyolojik Faktörler
Veriliş Yeri ile ilgili Biyolojik
Faktörler

Doku perfüzyonu: Şok, hipotansiyon, konjestif kalp


yetmezliği, miksödem ve arter tıkanıklığı gibi durumlarda doku
kan akımının azalması ilaçların absorpsiyon hızlarını azaltır.
Bazen bu duruma ilaçların kendileri neden olur.

Absorbe eden yüzeyin genişliği ve geçirgenliği: İlaç ne kadar


geniş yüzeye uygulanmış ve bu yüzey ne kadar geçirgen ise
absorpsiyon hızı o kadar fazla olur. Cilt, mukozalara göre daha
az geçirgendir. Barsak mukozası ve alveol epiteli geniş yüzeye
sahip ve geçirgendir.
Veriliş Yeri ile ilgili Biyolojik
Faktörler
• Besinlerin Abs. Etkisi: Besinler midenin
boşalmasını, ilacın ince barsağa ulaşmasını ve ilacın
barsak yüzeyi ile temasını geciktirerek, ilaç
etkisini değiştirebilirler.
– Mide boşalmasını hızlandıran faktörler: Açlık, soğuk, bol
su içme, hafif ekzersiz, sağ tarafa yatma.

– Mide boşalmasını azaltan faktörler: Yağlı ve sıcak


besinler, heyecan, fazla efor, ayakta durmak, hipokalemi,
hiperglisemi, total gastrektomi, ince barsak rezeksiyonu.
Membranlardan Geçiş

1. Pasif (Basit) Difüzyon


2. Aktif Transport
3. Kolaylaştırılmış Difüzyon
4. Pinositoz (endositoz / ekzositoz)
5. Reseptör Aracılı Endositoz
Pasif (Basit) Diffüzyon-1 :

Geçişin yön ve hızını belirleyen faktör, hücre


tabakasının ayırdığı iki ortam arasındaki ilaç
konsantrasyonu farkıdır. Yani geçiş yüksek
konsantrasyondan düşük konsantrasyona doğru
(konsantrasyon gradiendine göre) Fick Difüzyon
kanununa uygun şekilde, bir (1) kinetiğiyle olur.
Enerji ve taşıyıcı gerekmez. İlaçların çoğu bu geçiş
yolunu kullanır.
Pasif (Basit) Diffüzyon
Pasif (Basit) Diffüzyon-2

Fick Kanunu :
Difüzyon hızı = Difüzyon katsayısı x (Cdış - Ciç )

Vücutta absorpsiyon olaylarında genellikle bu denge oluşmaz.


(Cdış - Ciç ) = konsantrasyon gradienti
Cdış = İlacın uygulandığı yerdeki konsantrasyonu
Ciç = İlacın plazmadaki konsantrasyonu
Cdış >>> Ciç olduğundan Ciç ihmal edilir.

Difüzyon hızı = Difüzyon katsayısı x Cdış


Pasif (Basit) Diffüzyon-3

Birinci Derece Kinetiği :

Absorpsiyon hızı : ka x C

C = C1 (matematiksel üs kavramına göre)


Olayın hızı C1 ile orantılı olduğundan birinci derece kinetiğine uyar
Aktif Transport-1

İlaç, düşük konsantrasyonda bulunduğu ortamdan


yüksek konsantrasyonda olduğu ortama doğru yani
konsantrasyon gradiendine karşı veya kendisini çeken
elektriksel alandan iten alana doğru (elektrokimyasal
gradiende karşı) taşınır.
Taşıyıcı ve enerji gereklidir. Benzer yapıdaki
maddeler aynı taşıyıcı için yarışırlar. Taşıyıcı sayısı ve
bağlama kapasitesi sınırlı olduğundan doyurulabilir bir
süreçtir, doygunluktan sonra konsantrasyon ne kadar
artarsa artsın geçiş hızı artmaz, sıfır (0) derece
kinetiğe uyar.
Aktif Transport
Aktif Transport-2

Sıfır Derece Kinetiği :


Absorpsiyon hızı : ka x C
C0 = 1 (hız konsantrasyondan bağımsız)
Absorpsiyon hızı = k

Sıfır derece kinetiği iki durumda oluşur :


1. Aktif transport/kolaylaştırılmış difüzyonda
doygunluk olmuşsa,
2. İlaç, sabit hızda salıveren farmasötik şekiller
halinde uygulanmış ise.
Aktif Transport-3

Enerji gereklidir (ATP kullanılır): İskemi gibi


enerji metabolizmasını bozan olaylar veya ATP oluşumunu
bozan bazı maddeler (dinitrofenol veya florür gibi) bu
olayı durdurabilir.
Aktif transportta, ilaç konsantrasyonu taşıyıcının
doygunluk konsantrasyonunun üzerinde ise geçiş sıfır
derece kinetiğe uyar. Konsantrasyon azalıp doygunluk
hali ortadan kalkarsa Michaelis- Menten Kinetiğine
uyar.
Aktif Transport-4

Michaelis- Menten Kinetiği :

Absorpsiyon Hızı = V= [Vmax. x C] / [Km + C]

C < Km ise V=[Vmax./Km]xC (1. Derece kinetiği)

Km< C ise V=Vmax. (Sıfır derece kinetiği)


Kolaylaştırılmış Diffüzyon

Geçiş pasif diffüzyonda olduğu gibi yüksek


konsantrasyondan düşük konsantrasyona (konsantrasyon
gradientine göre) doğru olur. Geçiş aktif transportta
olduğu gibi taşıyıcı aracılığı ile olur, yani doyurulabilir
bir süreçtir, ancak enerji gerektirmez.
Kolaylaştırılmış Diffüzyon
Diğer olaylar

Taşıyıcı aracılı transportta bir maddenin taşınması tek


başına oluyorsa bu olaya üniport,

Diğer bir maddenin aynı yöndeki transportu ile


kenetlenmiş ise ko-transport= simport
(Örn: barsak epitelinde şekerler veya amino asidler ile
Na+ transportu)

Diğer bir maddenin aksi yöndeki transportuna


kenetlenmiş ise buna da kontra-transport= antiport
(Örn: eritrositler, kalp ve düz kas hücrelerinde
Ca++/Na+ giriş –çıkışı), adı verilir.
Pinositoz (endositoz/ekzositoz)

Yüksek molekül ağırlıklı maddeler, kolloidal tanecikler


ve ilaç taşıyan lipozomlar; hücre içine alınırken önce
hücre membranının dış yüzünde oluşan çukura girip,
çevresindeki membran tarafından sarılırlar, ve daha
sonra oluşan kesecik (pinositotik vezikül) membrandan
koparak içindeki madde ile birlikte sitoplazmaya girer
(endositoz). Aynı olay hücre içinden dışına doğru
olursa buna ekzositoz da denilir.
Reseptör aracılı endositoz
İnsülin gibi bazı peptid hormonlar, büyüme faktörleri
veya iri cüsseli moleküller (LDL veya onunla birleşmiş
siklosporin molekülü, antikorlar gibi) hücre membranı
üzerinde özel çukurlara kümelenmiş kendilerine özgü
reseptörlere bağlanarak, bu reseptörleriyle birlikte
hücre içine girerler.
Endositoz olayları ile hücre içine giren molekül veya
tanecikler orada değişikliğe uğrayabilir veya pek
değişmeden ekzositoz olayı ile dışarı atılırlar.
Kaynaklar

- Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp, Rasyonel


Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 10-
13. Baskı.

– Bertram G. Katzung, Basic&Clinical


Pharmacology, 7th edition.
İlaçların Dağılımı

Prof. Dr. Tijen Kaya Temiz


Dersin Hedefleri
• İlaçların dağıldıkları fizyolojik sıvı kompartımanları,

• Kan içinde dağılım, plazmada bağlı ve serbest ilaç fraksiyonlarının


özellikleri, plazma ilaç düzeyinin özelliklerini,

• İlaçların dağılım hızını ve dağılımla ilgili özel durumları,

• İlaçların SSS’ne ve BOS’a ilaç geçişi, sekestrasyon,


redistribüsyon, iyon tuzağı, sanal dağılım hacmi, dağılımın kinetiği,

• Biyoyararlanım ve biyoeşdeğerlik kavramlarını bilmek.


A
DAĞILIM
M
E
Dağılım nedir?
• Absorbsiyon sonucu dolaşan kana giren ilaç moleküllerinin
kapillerlerden damar dışına çıkmak suretiyle önce
interstisyel sıvıya, daha sonra da dokuların veya
organların içine yayılmasına (invasion) dağılım denir.

• Dağılımda en önemli basamağı pasif difüzyon oluşturur.

• İnterstisyel sıvıya geçiş, organın veya yapının içinden


geçen kan akımının hızına göre değişen hızda olur
(Örn: kalp, akciğerler, böbrekler, karaciğer gibi fazla
kanlanan organlara geçiş hızlı, yağ dokusu, cilt, kemikler
ve iskelet kası gibi az kanlananlara geçiş yavaş olur).
İlaçların dağıldıkları fizyolojik sıvı
kompartımanlar

• Plazma : Vücut ağırlığının % 4’ü, 3- 3.5 litre

• İnterstisyel sıvı (hücreler arası sıvı + BOS)


kompartımanı: Vücut ağırlığının %13’ü, 9 litre

• Plazma + interstisyel sıvıya ekstraselüler sıvı


kompartımanı da denir.

• İntraselüler sıvı kompartımanı : Vücut ağırlığının


%41’i, 29 litre
Dekstran, heparin sadece plazma kompartımanına dağılır,
Alkol, antipirin ve üre gibi plazma proteinlerine hiç veya çok
az bağlanan, iyonize-olmayan ve ufak moleküle sahip ilaçlar tüm
sıvı kompartımanlarına homojen dağılırlar.

Plazma hacmi ölçümü: Evans mavisi, radyoaktif albümin

Ekstraselüler sıvı hacmi: İnülin

İntraselüler sıvı hacmi: Aminopirin, tridyum oksid, döteryum


oksid

Total vücut sıvısı hacmi: Antipirin, üre


Sanal Dağılım Hacmi

İlaçların vücutta plazma konsantrasyonlarına eşit


konsantrasyonda dağıldıkları varsayılan, sıvı
hacmine sanal dağılım hacmi denir ve Vd ile
gösterilir.

Vd=Vücuttaki ilaç miktarı/O andaki plazma kons. (C)

Genellikle ilaçların dağıldıkları fizyolojik sıvı


kompartımanların toplamına karşılık gelmez.
Sanal Dağılım Hacmi

İlaçların vücutta dokulara bağlanmaları


(sekestrasyon) sonucu ( C ) küçük bulunacağından
sanal dağılım hacmi de çok daha büyük bulunur.
Örn. Digoksinin Vd’i yaklaşık 600 litredir.

Ancak plazma proteinlerine fazla bağlanan ilaçların


plazma konsantrasyonları da yüksek bulunacağından
bunların sanal dağılım hacımları küçük bulunur.
Kan İçine Dağılım
Kandaki ilaç molekülleri genellikle değişik oranlarda
non-selektif ve reversibl olarak plazma proteinlerine
bağlanırlar. İlaç bağlama özelliği olan başlıca plazma
proteinleri şunlardır :

– Albümin (%50- 60’ı) (özellikle asidik ilaçlar)


– 1- asid glikoprotein (özellikle bazik ilaçlar)
– Globülinler (, , )
– Lipoproteinler (YDL; DDL; ÇDDL)
Bazı ilaçların kan proteinlerine
bağlanma yüzdeleri

Güçlü Orta derecede Zayıf bağlananlar


bağlananlar Bağlananlar
Dikumarol 99 Kinidin 75 Morfin 35
Varfarin 99 Kloramfenikol 70 Oksitetrasiklin 31
Fenilbutazon 99 Metotreksat 63 Digoksin 29
Bazı ilaçların bağlandıkları kan
proteinleri

1- asid Lipoproteinlere Gama-


glikoprotein’e bağlananlar globülinlere
bağlananlar bağlananlar
Dipiridamol Sikloserin Tubokürarin
Kinidin İmipramin Panküronyum
Propranolol Kinidin Morfin
Proteinlerin konsantrasyon değişikliklerine
neden olabilen bazı fizyopatolojik
durumlar

Protein Azalma Artış


Albumin Yaş (yeni doğan, yaşlılık) Hipotiroidizm
Yanıklar Nörolojik hastalıklar
Siroz
1- asid Yaş (yeni doğan) Yaş (yaşlılık)
glikoprotein Ağır siroz Kanser
Oral kontraseptifler İnflamasyon
Lipoproteinler Hipertiroidizm Hipotiroidizm
Malnutrisyon Alkolizm
Dağılım Hızı
İlaç veya doku ile ilgili dört faktöre bağlıdır :
• Difüzyon Hızı: Lipofilik ve ufak moleküllüler fazla
• Doku perfüzyon hızı: Dokudan geçen kan akım
hızıdır. Fazla kanlanan dokuya geçiş hızlıdır. Tersi
de doğrudur.
• İlacın doku komponentlerine afinitesi: Dokunun
kandan ilaç çekme (ekstraksiyon) kapasitesidir.
• Plazma proteinlerine bağlanma: Bağlanma arttıkça
geçiş hızı azalır.
İlaçların santral sinir sistemine
geçişi-1
Beyin, ilaç etkisine karşı kendini koruyacak bir yapıya
sahiptir (kan- beyin engeli). SSS’ni etkileyen ilaçlar
kural olarak fazla lipofilik bileşiklerdir. Beyin
dokusunun ve menenjlerin infeksiyonu (menenjit), beyne
radyoterapi uygulanması, beyin arteri içine glukoz ve
mannitol gibi hipertonik solüsyonların injeksiyonu,,
sitotoksik ilaçlar gibi etkenler kan- beyin engelini
gevşetirler ve kapillerlerin permeabilitesini arttırırlar.
Glukokortikoidler ise artmış permeabiliteyi azaltırlar.
Beynin bazı bölgelerinde kan- beyin engeli bulunmaz
(Area posterama, Epifiz ..vs)
İlaçların BOS’a geçişi
BOS, beyin içindeki ventrikülleri, omurilikteki
ependimal kanalı ve subaraknoid aralığı doldurur. Hacmi
yaklaşık 150 ml’dir. Günde 3- 4 kez yenilenir.

BOS’un oluştuğu koroid pleksüslerin çeperi sıkı kavşaklı


endotel tabakasından ve tek sıralı koroid epitelinden
oluşmuştur (kan- BOS engeli). Bu yapı sadece lipofilik
maddelerin geçişine uygundur.

Lipofilik ilaçlar pasif difüzyonla, iyonize bazı ilaçlar ise


aktif transportla BOS içine girerler.
Sekestrasyon
İlaçların dokularda bazı hücre içi veya hücre dışı
yapılara sıkı şekilde bağlanmalarıdır. Bu durum onların
dokular arasında eşitsiz dağılımına yol açar.
İlaçların dokulara bağlanması, ilaç rezevuarı (deposu)
görevi yapabilir veya tedavinin başlangıcında verilen ilacın
büyük kısmı depolara gideceği için etki geç başlayabilir
(amiodaron gibi).
Bu olaya bazı örnekler:
Kısa ve çok kısa etkili barbitüratlar (tiopental): SSS
ve yağ dokusunda,
Tetrasiklinler: Kalsiyumla şelasyon yaparak kemik ve
dişlerde birikirler.
Redistribüsyon (yeniden dağılım)
Fazla liposolübl maddeler (genel anestezikler,
tiopental) alındıklarında, başlangıçta beyin, kalp,
böbrek gibi fazla kanlanan dokularda toplanırlar.

Daha sonra daha az kanlanan yağ dokusu, kas dokusu


gibi dokulara çekilip toplanırlar.

Redistribüsyon, yukarıdaki ilaçların etki yerlerinden


uzaklaşmasına ve etkinin sona ermesine neden olur.
İyon Tuzağı

Pasif difüzyona elverişli bir membranla birbirinden


ayrılmış iki kompartımanda dağılan ilaç, eğer
kompartımanlar arasında pH farkı varsa, daha fazla
iyonize olduğu kompartımanda toplanır.

Yani asidik ilaçlar bazik ortamda, bazik ilaçlar ise


asidik ortamda toplanırlar.
Dağılımın Kinetiği

Kan ve diğer kompartımanlarda ilaç


konsantrasyonunun zamana göre seyri
(farmakokinetik profili), basitleştirilmiş
matematiksel modellerde incelenir.

Bu modellerdeki kompartımanlar, varsayımlar


üzerine kurulmuş teorik kompartımanlardır.
– Tek kompartımanlı model,
– İki kompartımanlı, dışarıya açık model,
Tek kompartımanlı model-1

Bu en basit modelde bütün vücut, absorbe edilen


ilacın derhal ve üniform bir şekilde dağıldığı tek bir
kompartımandan ibaretmiş gibi kabul edilir.

Bu model ile ilaçların çoğu için hesaplanan değerler,


ilacın belirli bir dozda verilmesinden sonra vücut
sıvılarında bulunduğu gözlenen konsantrasyonlara
çoğu zaman uygunluk göstermez.
Tek kompartımanlı model-2

Oral doz

Absorpsiyon

i.v. doz Tek kompartıman

Atılım Metabolizma
Tek kompartımanlı model-3
İki kompartımanlı dışarıya açık
model-1
Bu model ilaçların çoğunun vücutta gözlenen
farmakokinetik profiline uygunluk gösterir.
Bu modelde temel varsayım, vücudun iki
kompartımandan oluştuğunun kabul edilmesidir.
1. Ufak hacimli santral kompartıman: Kan hacmi + fazla
kanlanan organların (kalp, AC, böbrek, KC gibi)
interstisyel sıvı hacminden ibarettir,
2. Büyük hacimli periferik kompartıman: Az kanlanan
organların (cilt, yağ dokusu, iskelet kasları, kemik gibi)
interstisyel sıvı hacminden ibarettir.
İki kompartımanlı dışarıya açık
model-2

Oral doz

Absorpsiyon
k12
Santral Periferik
Kompartıman Kompartıman (2)
i.v. doz (1) k21

Atılım Metabolizma
İki kompartımanlı dışarıya açık
model-3
BİYOYARARLANIM

• İlacın doğrudan doğruya sistemik kan dolaşımına


verildiği İV uygulamalarda EAA’ın %100, yani
biyoyararlanımın tam olduğu kabul edilir.
• Fakat İV uygulama dışındaki veriliş yollarında
(İM, oral, rektal, inhalasyon vb.), ilacın sistemik
dolaşıma geçmeden önce uğrayacağı kayıplar
nedeniyle EAA genellikle İV uygulamaya göre
daha küçük olur.
Biyoyararlanım

Absolü (mutlak) biyoyararlanım:


• İV yol haricinde herhangi başka bir veriliş
yoluyla elde edilen EAA’ın, İV uygulamayla elde
edilen alanla karşılaştırılması absolü (mutlak)
biyoyararlanımı verir.
EAAoral
EAAİV
EAAİM
EAAİV
EAAsubl
EAAİV
EAArek
EAAİV
Biyoyararlanım

Relatif biyoyararlanım:
• Burada karşılaştırma İV uygulama ile
yapılmaz.
• Aynı yoldan uygulanan farklı dozaj şekilleri
ve değişik şartlar (diyet, hastalık, yaşlılık)
biyoyararlanım bakımından kıyaslanır.
Biyoeşdeğerlilik

• İki farmasötik eşdeğer veya alternatif müstahzar


aynı molar dozda uygulandıklarında; aynı etkiyi
oluşturabilecek derecede benzer biyoyararlanım
gösteriyorlarsa, bu iki ilaç birbirine
biyoeşdeğerdir.

• Biyoeşdeğerliğin olması için biyoyararlanımların


%80-120 aralığında olması gerekir
Biyoeşdeğerlilik
c
Augm

8
t
Biyoeşdeğerlilik
EAAX
EAAAugm
%80-120
Kaynaklar
• Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp, Rasyonel
Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji,
10-13. Baskı.

• Bertram G. Katzung, Basic&Clinical


Pharmacology, 7th edition.
DOZ-KONSANTRASYON-ETKİ
İLİŞKİSİ

Prof. Dr. Tijen Kaya Temiz


DERS İÇERİĞİ
• İlacın etkisi ve tesiri, MEK, MTK kavramları

• Tek dozda verilen ilaçların plazma konsantrasyonu-


zaman eğrileri ve bu eğrilerin önemli parametreleri

• Yinelenen dozlarda verilen ilaçların plazma


konsantrasyonu-zaman eğrilerinin önemli parametreleri

• Doz veya konsantrasyonun etki ile ilişkisi

2
DOZ-KONSANTRASYON-ETKİ İLİŞKİSİ
ETKİ: İlacın esas olarak, hücre, doku ve organ gibi
nisbeten yalın sistemlerde, genellikle direkt olarak
oluşturduğu ve temel nitelikte olan değişiklikleri
gösterir. Örn: İlacın ciltteki damar ağını genişletmesi.
TESİR: İlaca bağlı olarak bir organda veya tüm
organizma üzerinde meydana gelen ve dışardan gözle
görülebilen ya da basit inceleme veya ölçüm yöntemleri
ile izlenebilen değişikliklerdir.
Tesir, genellikle, aynı zamanda oluşan birden fazla
etkinin cebirsel toplamı olarak ortaya çıkan bir
değişikliktir. Örn: Antihipertansif yanıt
3
DOZ-KONSANTRASYON-ETKİ İLİŞKİSİ

• DOZ-KONSANTRASYON İLİŞKİSİ

• DOZ-ETKİ (veya KONSANTRASYON-ETKİ) İLİŞKİSİ

4
DOZ-KONSANTRASYON İLİŞKİSİ

Plazma konsantrasyonu-zaman eğrisi (PKZE):


*Belirli bir yoldan verilen ilacın, absorpsiyondan sonra
kanda oluşturduğu konsantrasyonun zamana göre seyri,
PKZE ile değerlendirilir,

*Verilişten sonra belirli aralarla kan numunesi alınarak


plazmadaki ilaç konsantrasyonu ölçülür,

5
DOZ-KONSANTRASYON İLİŞKİSİ

*PKZE’nin şekli,
-İlacın veriliş yoluna (po, im, iv),
-İlacın tek doz ya da yinelenen dozlar halinde
verilmesine göre,
-Dozuna, göre değişir.

6
DOZ-KONSANTRASYON İLİŞKİSİ

A) İlacın Tek Doz Verilmesi Durumunda PKZE

Tek doz ilaç ağızdan (po) veya doku içine (im)(non-iv) verilmişse
PKZE başlangıçta çıkıcı ve onu izleyen inici bir kısım gösterir.
7
DOZ-KONSANTRASYON İLİŞKİSİ
*İlacın uygulama yerinden absorbsiyonu ve eliminasyonu genellikle basit
difüzyonla yani 1. DERECE KİNETİĞİ’ne uyar,
*Eğri, giriş ve çıkış arasındaki dengeyi temsil eder,
*PKZE’nde farmakokinetik ve biyofarmasötik bakımından önemli üç
parametre vardır;

1. Doruk (maksimum) konsantrasyon değeri (Cmax)

2. Doruk (maksimum) konsantrasyon süresi (Tmax)


3. Eğrinin altındaki alanın yüzölçümü (EAA değeri)
Vücuda giren ilaç miktarının bir ölçüsüdür.
Sistemik biyoyararlanımın ölçülmesinde EAA
esas alınır.

8
DOZ-KONSANTRASYON İLİŞKİSİ
• İlaç iv yoldan verilirse, PKZE’nin• GİS ya da doku içine olan ilaç
uygulamalarında absorpsiyon hız sabitesi
profili inici bir HİPERBOL (ka) ile plazmadan eliminasyonun hız
şeklinde olur. sabitesi (ke) arasındaki orana göre plazma
konsantrasyonu-zaman eğrisinin şekli farklı
olur.

9
DOZ-KONSANTRASYON İLİŞKİSİ

10
B) İlacın Yinelenen Dozlarda Verilmesi Durumunda PKZE

*İlaçlar kullanıldıkları tıbbi indikasyonların çoğunda,


belirli dozlarda ve belirli intervallerle (aralıklarla)
uzun süre verilerek sürekli tesir elde etmek amacı ile
uygulanırlar.
*Terapötik etki ilacı bir çok kez uygulamadan sonra
başlar.
*Yinelenen uygulamada, ilk dozdan sonraki dozlar,
kendisinden öncekinin sağladığı plazma düzeyi sıfıra
yaklaşmadan çok önce verilecek biçimde interval
saptanır.
11
B) İlacın Yinelenen Dozlarda Verilmesi Durumunda PKZE

• İlaç
*Sabit dozda,
*Eşit aralarla,
*Yinelenerek,
*Bir süre verilirse, PKZE
çizildiğinde testere dişli
(fluktuasyon)
görünüşünde bir eğri
elde edilir
*İlk bir veya birkaç gün
içinde ilacın plazma
konsantrasyonu plato
düzeye çıkar.
12
B) İlacın Yinelenen Dozlarda Verilmesi Durumunda PKZE
• Eğri;
*Başlangıç kısmında tümüyle giderek
yükselir (BİRİKME DÖNEMİ),

*Sonra sabit bir ortalama konsantrasyon


etrafında (global bir artma olmaksızın)
sabit genlikli dalgalanmalar (osilasyonlar)
gösterir,

*Eğrinin stabil kısmı PLATO’dur,

*Her bir dozdan belli bir süre sonra


plato(kararlı durum “steady state”
konsantrasyonu) MAKSİMUM’a erişir
(Cssmax)

*Sonra belirli bir MİNİMUM düzeye


(ÇUKUR KONSANTRASYON) (Cssmin)
kadar düşer (bu düzey ilaç dozu
verilmeden önce alınan kan numunesi bu
konsantrasyonu gösterir).
13
B) İlacın Yinelenen Dozlarda Verilmesi Durumunda PKZE
*Cssmaks‘a doruk,Css min’e çukur konsantrasyon denir.
*PLATO veya KARARLI DURUM KONSANTRASYONU (Css)

*Bu iki değerin (C ssmax doruk, Cssmin çukur) ortalaması; Ortalama kararlı
durum konsantrasyonunu (Cssort) verir.
**Plato konsantrasyonunun dalgalanmalarının genliği
-Doza
-Doz intervaline (aralığına)
-İlacın yarılanma ömrüne (t1/2) göre
artar veya azalır. artar veya azalır.
Css= Doz x biyoyararlanım/klerens x doz
aralığı.

14
B) İlacın Yinelenen Dozlarda Verilmesi Durumunda PKZE
• İlk dozdan sonra plato konsantrasyonuna
erişmek için geçen süre ilacın t1/2’ne
bağımlıdır ve kural olarak onun 4 veya 5
katıdır;

• t1/2 uzun olan ilaçların plato düzeyine


(terapötik düzeye) erişmesi uzun sürer,

• Böyle ilaçlar, başlangıçta


YÜKLEME DOZU’nda verilir,

• Daha sonra daha düşük İDAME DOZU’na


geçilir
• Bir günde elimine edilen ilaç miktarına
eşittir,
• Genellikle bir kerede verilir.

• Doz arttırıldığında yeni plato düzeyine


erişme/ilaç kesildiğinde konsantrasyonun
sıfıra inmesi 4x t1/2 ’ye eşit bir sürede
olur.
15
B) İlacın Yinelenen Dozlarda Verilmesi Durumunda PKZE

• İlacın iv infüzyonla sabit hızla verilmesi halinde PKZE, 4x


t1/2 ’ye eşit bir süre boyunca yükselir,

• Sonra sabit bir plato değerine erişir.

16
B) İlacın Yinelenen Dozlarda Verilmesi Durumunda
Önemli Parametreler PLATO veya KARARLI DURUM
KONSANTRASYONU (Css)

*MEK değerinin üzerinde olmalıdır, fakat


toksik konsantrasyon değerine fazla
yaklaşmamalıdır,

*Sabit bir seyir izlemez, ortalama kararlı


durum konsantrasyonu etrafında
flüktüasyon (dalgalanmalar) gösterir,

*Flüktüasyonların genliği, doz intervali (T)


ile ilacın eliminasyon yarılanma ömrü (t1/2)
arasındaki orana göre değişir.

*Doz intervali (aralığı) ne hastayı taciz


edecek kadar kısa ne de flüktüasyonların
büyük olmayacağı kadar uzun olmalı.
17
DOZ-ETKİ (veya KONSANTRASYON-ETKİ)
İLİŞKİSİ

• Aynı etkiyi yapan


farklı ilaçlardan
Emaks’ı yüksek olanın
EFİKASİTESİ (Emax)
daha yüksektir,

• Aynı miktar etkiyi


daha düşük
dozda/konsantrasyonda
meydana getiren ilacın
GÜCÜ (GRAVİMETRİK
ETKİ GÜCÜ, EC50)
daha yüksektir.

18
Kademeli doz-etki ilişkisi
• İlacın kademeli olarak
artan dozlarda
uygulanması etkinin,
dozun belirli bir
fonksiyonu olarak
artmasına neden olur.

• Bir çok agonist ilaç için


etki molar
konsantrasyonun
hiperbolik bir fonksiyonu
olarak meydana gelir.

19
Kademeli doz-etki ilişkisi
• Eğer ilaç etkisi biyolojik
bir parametrenin azalması
yani inhibisyonu ise
konsantrasyon-etki
ilişkisi şekildeki gibi olur.
Örn: kan basıncının ilaçla
düşürülmesi.

• IC50 yarı max. inhibisyon


yapan ilaç
konsantrasyonudur.

20
DOZ-ETKİ (veya KONSANTRASYON-ETKİ) İLİŞKİSİ

Kuantal doz-etki ilişkisi:


• İlacın etkisinin HEP veya HİÇ olduğu durumlarda
(uyku, ağrı), artan dozlarda verilen ilacın her bir
doz düzeyinde ilave olarak kaç denekte etki
yaptığı saptanır.
• Doz düzeyi ile etki oluşan ilave birey sayısı
bulunur.

21
DOZ-ETKİ (veya KONSANTRASYON-ETKİ) İLİŞKİSİ

22
Kaynaklar

-Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp, Rasyonel


Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji,
10-13. Baskı.

•Bertram G. Katzung, Basic&Clinical


Pharmacology, 7th edition.

23
İLAÇLARIN FARMASÖTİK
ŞEKİLLERİ ve UYGULAMA
YOLLARI

Doç. Dr. Barış KARADAŞ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Klinik Farmakoloji ve Toksikoloji Birimi,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
İlaçların uygulama yerleri ve yolları; ilacın
etkilemesi istenilen yerin durumuna göre ikiye
ayrılır:
A. Lokal uygulanma yolları: Eğer ilacın
etkilemesi istenilen yer, vücudun yüzeyinde ise ya da
enjektör iğnesi ile erişilmesi mümkün bir derinlikte
ise ilaç lokal olarak uygulanır.
B. Sistemik uygulama yolları: Vücutta
yaygın bir etki elde edilmek isteniyor yada lokal bir
etki arzu edilmekle beraber etki yerine ilacın
uygulanması mümkün değilse ilaç mukozal
boşluklara (oral-mide barsak kanalı) ya da uygun bir
yerden doku içine (kas içi-cilt altı) enjekte edilir.
İlaçların çeşitli yollardan lokal ve sistemik etki elde
etmek amacıyla verilebilmeleri için o uygulama yoluna
özgü farmasötik şekle sokulmuş olmaları gerekmektedir.

İlacın farmasötik sekli


uygulama yoluna özgüdür.
İlaçların Uygulama Yerleri ve Bu Yerlere
Özgü Farmasötik Şekiller- 1 (Lokal)

Lokal Farmasötik Şekil


Uygulama Yeri
Epidermal (cilt üzeri) Merhem, pomad, krem, losyon, pudra, solüsyon,
Konjonktiva kesesi Kolir : Oftalmik damla ve merhem
İntranazal Nazal (burun) damla ve spreyi,
İntravajinal Vajinal ovül(süpozituvar, tablet, merhem, jel, köpük
Bukal (ağız içine) Pastil, solüsyon,
Rektal Merhem, süpozituvar, enema,
Kolon Lavman,
Dış kulak yolu Otik (kulak) damlası (solüsyon, süspansiyon)
İlaçların Uygulama Yerleri ve Bu Yerlere
Özgü Farmasötik Şekiller- 2 (Sistemik)

Sistemik Farmasötik Şekil


Uygulama Yeri
Oral (ağızdan) Katı Şekiller : tablet, draje, kapsül, film kaplı tablet,
barsakta açılan (enterik) tablet, çiğneme tb, efervesan tb,
kaşe, granül, pilül (hap), SR(modifiye) tb,
Sıvı Şekiller : Şurup, eliksir, solüsyon, süspansiyon,
damla (konsantre solüsyon), posyon, emülsiyon,
Parenteral İnjeksiyonluk solüsyon veya süspansiyon, emülsiyon
(sc, im, iv) (ampul, flakon, sulandırılacak toz), implantasyon peleti
İnhalasyon Gaz, buhar, aerosol, inhalatör, nebülizör, disk,
Transdermal Flaster (TTS), merhem,
Diğerleri Nazal sprey, intratekal
Farmasötik Şekiller- Katı-1
Tablet/ Draje: Toz ilacın inert maddelerle karıştırılıp özel
makinalarda sıkıştırılmasıyla yapılır. Yaklaşık 0.5 g’dır.
Şeker veya çikolata ile kaplı tipine draje denir.
Kapsül : Tadı ve kokusu kötü katı veya sıvı ilaçlar, silindirik,
jelatin koruyucu içinde verilir. Aside dayanıklı, bazik
ortamda (barsak) açılan “barsak kaplamalı” tipleri de
vardır.
Pilül: Çok aktif toz ilaçların inert maddelerle karıştırılıp yassı,
yuvarlak hale getirilmiş şeklidir. 0.03- 0.05 g arasındakilere
“granül”, 0.05 g’den büyüklere “bol” denir.
Farmasötik Şekiller- Katı-2
Süppozituvar/ Ovül : Rektum ve vajina yoluyla uygulanan,
vücut ısısında eriyen kakao veya gliserin gibi maddeler
içinde hazırlanan ilaçlardır.
Pastil : Toz ilaçların inert yapıştırıcı ve genellikle
tadlandırılmış, emilerek lokal amaçlı, kullanılan ilaçlardır,
Kaşe : Nişastadan yapılmış, büyüklükleri 000, 00, 0, 1, 2, 3
olarak adlandırılan yuvarlak koruyucular içinde toz ilacın
verilme şeklidir.
Pomad/ merhem (Yarı Katı) : Vazelin, parafin gibi
eriticilerin içinde tereyağı kıvamında hazırlanmış cilde
veya mukozalara dıştan uygulanan preparatlardır.
Farmasötik Şekiller- Sıvı-1
Solüsyon : İlaç etkin maddesinin su ya da yağlı eriticide
eritilmesiyle hazırlanmış enjeksiyonluk şekillerdir.
Ampullerde yada flakon (viyal) içinde korunurlar.
Tentür : Bitkisel veya hayvansal ilaçların alkol, eter gibi
eritkenler içinde hazırlanmış renkli, berrak sıvı preparatlar.
Dekoksiyon : Etken madde içeren bitkinin su içinde yarım
saat kaynatılıp süzülmesiyle hazırlanmış preparat.
Ekstre : Bitkisel maddelerin su, alkol, eter gibi sonradan
uçurulabilen eriticilerde ekstraksiyonu ve eriticinin
uçurulmasıyla elde edilen ilaç şekli.
Farmasötik Şekiller- Sıvı-2
Eliksir : Su ve alkol içindeki etkin maddenin tadlandırılmış
ve kokusunun düzeltilmiş hali.
Şurup : 2/3 oranında fazla şeker içeren sıvı ilaç şekli. Fazla
şeker mikrop üremesini önler.
Posyon : Az şeker, su ve etken madde içeren , kaşık ölçüsü
ile kullanılan sıvı ilaç şekli,
Süspansiyon : Sıvı fazda katı partiküllerin bulunmasıdır.
Dibe çöktüğünden çalkalandıktan sonra kullanılmalıdır.
Jelatin, arap zamkı çökmeyi geciktirebilir.
Lavman (enema): Rektal yoldan uygulanan solüsyon veya
süspansiyonlardır.
İlaç uygulama
yolları

TOPİKAL
ENTERAL PARENTERAL
(LOKAL)
ENTERAL

ORAL

SUBLİNGUAL

BUKKAL

REKTAL
A. Lokal uygulama yolları-1

Epidermal = Cilt üzerine = perkütan : Liposolübl


ilaçlar bu yolla uygulanabilir. Cildin absorpsiyon yeteneğini
azaltan tabakası stratum korneum’dur. Sıyrık, yanık ve
yara sonucu bu tabaka ve epidermis kalkmış ise ciltten
absorpsiyon artar. Bölgelere göre cildin geçirgenliğinin
değişmesinde S. Korneum’un kalınlığı, kılların ve kıl
foliküllerine açılan yağ bezlerinin sıklığı ve bazı diğer
faktörler rol oynar.
Cildin geçirgenliği şu sıraya göre azalır : skrotum >
kulak arkası (mastoid bölge) > koltuk altı > saçlı deri
> göğüs > ön kol > bacak
A. Lokal uygulama yolları-2
Cilt içine = intrakütan : Allerji ve bakteriyoloji testleri
veya lokal anestezik ilaç uygulaması yapılır. Deri içine
0.1 ml’den az miktarda,
Konjonktiva üzerine : Göze uygulamaya özgü ilaçlara
kolir denir. Bazen nazolakrimal kanaldan geçip emilen
ilaç miktarı da artabilir ve istenmiyen etkiler görülebilir
(atropin, timolol). Kolirler aseptik ve steril olmalıdırlar.
Uzun süreli tedavi gerektiren göz hastalıklarnda ilacın
günde birkaç kez uygulanması gerekir. Oculer insert adı
verilen farmasötik şekil ile uzun etki sağlanabilir.
İntranazal : Burun içine uygulamadır. (oksitosin,
vasopressin, GnRH..vs),
www.integralbiosystems.com/images
A. Lokal uygulama yolları-3
Bukal (ağız- içi ) uygulanma : Bazen sistemik
etki içinde kullanılır.
Gastrointestinal kanala uygulama : (antasidler,
sukralfat, kolloidal bizmut bileşikleri, sitoprotektif
prostaglandin türevleri, laksatif ve pürgatifler),
İntratekal uygulama : Bunun için subaraknoid
aralığa genellikle 3. – 4. lomber vertebralar
arasındaki aralıktan iğne ile girilir (= lomber
ponksiyon),
A. Lokal uygulama yolları-4

İntravajinal Uygulanma : Vajina mukozası


absorpsiyona ciltten daha elverişlidir.
İntraplevral / intraperitoneal uygulama : Karın
boşluğuna injeksiyon göbek- pubis mesafesinin 1/3’ü
kadar altındaki bir noktadan (abdominal parasentez)
ve plevraya injeksiyon (torasentez) ise genellikle 7.
interkostal aralıktan girilerek yapılır.
İntrauterin uygulama :
A. Lokal uygulama yolları-5

Rektum ve kolon içine uygulama :


İntraartiküler uygulama : Eklem iltihaplarında
kortikosteroid ve antibakteriyel ilaçların uygulanması,
İntralezyonel uygulama : Bazı tümör veya yüzeyel
lezyonların içine nadiren yapılan uygulamadır. (Örn.
Kistik hidatid ameliyatlarında , önce parazitleri
öldürmek için kist içine hipertonik tuz solüsyonu veya
formaldehid injeksiyonu)
B. Sistemik uygulama yolları-1

1. Enteral Veriş : İlacın sindirim kanalı içine


verilmesi ve bu kanalın mukozasından absorpsiyona
bırakılması demektir.
Üç şekilde yapılır :
• Oral (ağızdan= per os),
• Sublingual (dil altı) ve bukal,
• Rektal
B. Sistemik uygulama yolları-2
Oral (= ağızdan = peros)-1 :
En doğal ve en sık kullanılan yoldur. Pratik, ekonomik,
elverişli, güvenilirdir. Self- medikasyona (kendi başına
tedavi) uygundur. Bu yolun en önemli absorpsiyon yeri ince
barsaklardır. (yaklaşık 200 m2 ‘lik emilim alanı). Kalın
barsaklardan emilim derecesi önemsizdir.
Oral uygulamada farmasötik şekillerin absorpsiyon
oranları şöyledir : çözelti > emülsiyon >
süspansiyon > kapsül > tablet
Oral (= ağızdan = peros)-2 :

Oral uygulamanın en önemli sakıncaları, ilaçların


karaciğerden geçerken bazen önemli ölçüde yıkılmaları,
tamamen emilememeleri, sindirim enzimleri veya mide
asidlerinde yıkılmaları, besinlerle emilimlerinin
azalması, bilinci açık olmayan ve ko- operatif olmayan
hastalara verilememeleridir.
İlk geçiş etkisi

İlacın bağırsaklardan emilim sonrasında


portal ven ile karaciğere gelmesi ve burada
metabolizmaya (yıkıma) uğramasına verilen
isimdir. İlk geçiş etkisi büyük ise ilacın
sistemik dolaşıma geçen miktarı düşük
olabilir.
İlk geçiş etkisi
B. Sistemik uygulama yolları-3
GİS kanalından absorpsiyonu etkileyen bazı
faktörler -1 :

• Bazı ilaçlar mide geçiş süresini (pasaj) geciktirirler :


Antikolinerjikler,gangliyon blokerleri, nikotin, morfin..
• Bazı ilaçlar pasajı hızlandırırlar : Metoklopramid
• Barsak motilitesi
• Safra salgısı : Suda az çözünen bazı ilaçların
absorpsiyonunu arttırır : diazepam, griseofulvin,
• İlacın bol su ile alınması : Absorpsiyonu arttırır,
B. Sistemik uygulama yolları-4

GİS kanalından absorpsiyonu etkileyen


bazı faktörler -2 :
• Açlık veya tokluk durumu : (aç karnına alınması
gereken bazı ilaçlar ): penisilinler, tetrasiklinler...
• Farmasötik şeklin katı veya sıvı oluşu,
• İlacın yağda/ suda çözünürlüğü,
• Tuz hali olma,
• Partikül büyüklüğü,
• Kompleks oluşumu,
B. Sistemik uygulama yolları-5
Presistemik eliminasyon = İlk geçişte eliminasyon=
İlk geçiş tesiri :
GİS mukozasından emilen ilaç molekülleri kapillerlerden
portal dolaşıma girerler ve portal dolaşım içinde
karaciğerden geçerken çoğu ilaç burada yıkılır ve ilaç
mokeküllerinin tümü sistemik dolaşıma (vena cava inferior)
ulaşamaz. Bu olaya İlk Geçiş Etkisi denilir. Bu tip ilaçlar
KC’den geçmeyi gerektirmeyen yollardan (parenteral,
sublingual..) kullanılırsa bu sakıncadan kurtulur.
Örn: propranolol, nitritler, aspirin, narkotik analzejikler..
B. Sistemik uygulama yolları-6

Enterohepatik Sirkülasyon
İlaçların karaciğerde oluşan (genellikle) glukuronat
ve sülfat konjugatları (metabolitleri) ince barsaklara
atılınca, burada beta- glukorinidaz ve sülfataz
enzimleri tarafından hidrolize uğrayarak ilaç tekrar
serbest hale geçer ve geri emilerek tekrar
sirkülasyona girer. Böylece etki süresi uzar.
Bunlara bazı örnekler : Kloramfenikol, dijitoksin,
rifampin....
B. Sistemik uygulama yolları-7

Sublingual uygulama : Emilim yüzeyi ufak ve


devamlı salya akışından dolayı ilacın ortamdan uzaklaşması
nedeniyle sadece ufak miktarlarda etki gösteren ,
gravimetrik etki gücü fazla olan , lipofilik ilaçlar bu yolla
kullanılır. İlaç buradan emilirken karaciğerden
geçmediğinden presistemik eliminasyondan korunmuştur.
Bu yoldan kullanılan bazı ilaçlar şunlardır : nitratlar,
nifedipin, steroid yapılı seks hormonları ...
Bukkal yol
• İlaç diş eti ile yanak arasındaki
boşluğa yerleştirilir.
– Bukkal mukozadan absorbe
edilir.
Bukkal yol
Avantajlar
– İlk geçiş etkisi yok
– Hızlı emilim

Dezavantajlar
– Uyunç eksikliği
– Yutulma
– Düşük dozlar verilebilir.
B. Sistemik uygulama yolları-8

Rektal uygulama : Absorpsiyon için ince


barsaktan daha az elverişlidir. Emilim yüzeyi yaklaşık
0.05 m2’ dir. Süppozituvar gibi katı form ilaçlar,
rektumda su miktarının az olması nedeniyle
dissolüsyonları zordur. Ancak buna karşılık; rektumun alt
kısımlarını kanlandıran alt ve orta hemoroidal venler,
doğrudan vena cava inferiora açıldıklarından karaciğere
uğramazlar ve ilk geçiş etkiden korunurlar.
Örn.: tiopental, diazepam, aspirin, parasetamol..
Rektal yol

Avantajlar
 Çocuklarda ve oral alımı güç olan,
hastalarda (bulantı, kusma, bilinci kapalı
vb.) tercih edilir
 İlk geçiş etkisi çok azdır/yoktur

Dezavantajlar
 Uygulaması zordur
 Emilim yavaş ve değişkendir
 Rektal mukozada irritasyon ve inflamasyon görülebilir.
B. Sistemik uygulama yolları-9

2. Parenteral Veriş : Damar veya doku içine


steril injektör ile yapılır. Parenteral uygulanan ilaçların
biyoyararlanımları genellikle tamdır (%100’dür).
Parenteral ilaç preparatlarının steril, vücut pH’ına
eşit (7.4) veya buna yakın, tercihen izotonik ve
apirojen olmaları gerekir. i.m ve s.c. uygulamada
absorpsiyon hızını kısıtlayan faktör; ilaç uygulanan
bölgenin doku perfüzyonudur (kanlanması).
İntravenöz verilecek ilaçlar genellikle suda
solüsyon halinde hazırlanırlar. Yağlı çözeltiler ve
süspansiyonlar intravenöz uygulanmazlar (emboli).

Suda çözünürlüğü düşük olan ilaçlar hızlı


injekte edilirlerse damar içinde çökerek emboliye
neden olabilirler. Örneğin antikonvülzan diazepam
intravenöz hızlı injekte edilmemelidir (5 mg/dk).

Hızlı yıkıma uğrayan (GTN, süksinil kolin,


oksitosin veya alfentanil gibi) veya tedavi indeksi dar
olan ilaçlar ise intravenöz infüzyon ile uygulanmalıdır.
Plazmada kararlı durum konsantrasyonuna ulaşması
zaman alıyorsa o takdirde ilaç önce intravenöz
injeksiyon ile yükleme dozunda verilmelidir.
B. Sistemik uygulama yolları-10

2. Parenteral Veriş :
a. Damar içine injeksiyon :
* İntravenöz injeksiyon veya infüzyon,
* İntraanteriyal injeksiyon (anjiografi..)
* Kemik iliği içine (bebekler, sternuma)
b. Cilt altına (sc) injeksiyon (<2ml),
c. İntramüsküler injeksiyon (gluteal kasa, 5 ml)
B. Sistemik uygulama yolları-11
3. Transdermal Veriş (TTS): (nitrogliserin,
testosteron, estradiol, fentanil..)
Dış Dış Örtü Dış
Örtü REZERVUAR Örtü

Hız kontrol eden membran

Yapışkan tabaka
Koruyucu band (yırtılır atılır)

Fentanil, Östradiol, Nitrogliserin, Klonidin…


İntravenöz yol
36

Avantajlar
Dezavantajlar
• Biyoyarlanım 100%
• İstenen kan
konsantrasyonlarına daha • İrritasyon,
kolay erişim sellülit,tromboflebit
• Yüksek miktarda ilaç • Daha az güvenli
uygulanabilir • Uygun teknik ve malzeme
• Oral uygulamanın mümkün gerekir
olmadığı durumlar • Enfeksiyon riski
• Acil durumlar • Pahalıdır
• İlk geçiş etkisinden korunulur • Hastaya acı ve rahatsızlık
verebilir.
37
İntramüsküler yol

Avantajlar

• Emilim iyidir
• Etki hızlı başlar
• İlaç hafif irritan olsa dahi Dezavantajlar
tolere edilebilir.
• İlk geçiş etkisinden • 10 mL’ye kadar ilaç
korunulur uygulanabilir
• Lokal ağrı ya da apse riski
vardır
• Pahalıdır
• Enfeksiyon riski vardır.
• Sinir hasarı riski vardır
Subkutan yol

• Deri altına uygulanır


– Örn: İnsülin
• Emilim yavaştır, etki süresi uzar

İMPLANT : Deriye açılan bir insizyon vasıtası


ile tablet ya da poröz bir kapsül deri altına
konur ve deri kapatılır.
Örn: Bazı hormonlar
İntra-arteriyal yol
• Nadir kullanılır
– Bazı antikanser ilaçlar ya da periferal vasküler
hastalık teşhisi için uygulanacak ilaçlar bu yol
ile uygulanabilir.
İntra-artiküler yol

• İlaç eklem aralığına


uygulanır
Örn: Romatoid artritte
hidrokortizon
İntradermal yol

• İlaç deri katmanlarının


arasına verilir (dermis)
• Ağrılıdır
• Genellikle ilaç sensitivitesini
test ederken verilir.
Örn: BCG aşısı, Tüberkülin
deri testi, penisilin deri testi,
B. Sistemik uygulama yolları-12

4. İnhalasyon suretiyle Veriş :


Gazlar ve oda ısısında yeteri kadar buharlaşan
uçucu sıvılar (azot protoksid, halotan..)
solunduklarında hızla emilip sistemik dolaşıma
geçerler. Bunların lipid/su katsayıları yüksektir.
Ayrıca AC’in toplam emilime müsait yüzeyi yaklaşık
200 m2 civarındadır. Bunların yanısıra AC’ler en
fazla kanlanan organlardan biridir. Aerosollar,
nebülizör adı verilen aygıtlarla kullanılır.
Topikal ilaç uygulama yolları

• Topikal uygulama ilacın direkt olarak deri


yüzeyine uygulanmasıdır
• Herhangi bir muköz membrana ilaç
uygulaması da topikal uygulama altında
incelenir
– göz – vajina
– burun – üretra
– kulaklar – kolon
– akciğerler
Topikal yol ile ilaç uygulama

• Lokal tedavi edici etki


• Deriden ya da muköz membranlardan fazlaemilmeyen
ilaçlar için
– Daha az advers etki sözkonusudur.
• Transdermal yol sistemik dolaşındaki ilaç miktarını sabit
tutar
– Burundan uygulanan spreyler lokal ya da sistemik
kullanım için olabilir.
Transdermal yol

Deriden uygulanma (etki sistemiktir)


i. Stabil kan seviyeleri
ii. İlk geçiş etkisi yok
Çeşitli yollardan ilaç uygulama
konusunda pratik bilgiler- 1

1. Lokal uygulamalardan önce eller yıkanmalı,


2. Göze ilaç damlatılması için erişkinlerin yukarıya
bakmaları istenilir ve alt göz kapağı aşağıya çekilip
oluşan keseye damlatılmalı. Nazolakrimal kanaldan
sistemik dolaşıma geçmesinin önlenmesi için
(atropin..) bazen gözün iç köşesine bası yapılır,
3. Çocukların gözüne damlatmak için göz zorla
açılmamalı, ilacın gözün iç köşesine damlatılması
yeterlidir,
Çeşitli yollardan ilaç uygulama
konusunda pratik bilgiler- 2

4. Kulak damlaları avuç içinde ısıtılarak kullanılmalı, aksi


taktirde çok ağrı yapabilir,
5. Kulak damlasının zara ulaşması için erişkinlerde
kullanıldıktan sonra kulak kepçesi yukarı, çocuklarda
dışa doğru çekilmeli,
6. Burun damlası, temiz buruna sırt üstü pozisyonda baş
iyice geri çekildikten sonra uygulanmalı ve birkaç dakika
böyle kalınmalı,
Çeşitli yollardan ilaç uygulama
konusunda pratik bilgiler- 3

7. TTS hasarlı ve katlanmış cilde uygulanmamalı,


8. Aerosollar iyice çalkalandıktan sonra, öksürükle
balgamı çıkarılmış hava yoluna uygulanmalı
9. Süppozitüvar ve vajinal ovüller buzdolabında saklanılıp,
mutlaka uygun pozisyonlarda ıslatılarak uygulanmalı, ve
bu pozisyonda birkaç dakika kalınmalıdır.
İnjeksiyon ile ilgili pratik bilgiler

1. Preparatın tarihine mutlaka bakılmalı,


2. Preparatın doğru ilacı ve dozunu içerdiği mutlaka
kontrol edilmeli,
3. İnjeksiyon mutlaka steril koşullarda yapılmalı,
4. İnjeksiyondan önce gerekli malzemeler
hazırlanmalı,
5. İnjektörde hiç hava kabarcığı kalmamasına
mutlaka dikkat edilmeli,
6. Kontamine atıkların güvenli atılmalarından hekim
sorumludur.
SONUÇ

Tedavinin başarısını en önemli ölçüde etkileyen


faktör ilaçların doğru uygulanmasıdır.
İlacı uygulayacak hekim ya da diğer sağlık
personelinin gerekli bilgi ve beceriyi eksiksiz
edinmiş olması gerekmektedir.
Öte yandan hastalar kendi kendilerine ilaç
uygulamaları sözkonusu olduğunda yeterince
bilgilendirilmeli ve eğitilmelidirler.
Reseptör Kavramı ve İlaç
Reseptör ilişkisi

Prof. Dr. Tijen Kaya Temiz


Reseptör
• İlaçların ve endojen • İlaçlar reseptöre
maddelerin etkilerine çoğunlukla hidrojen bağları
aracılık eden protein gibi zayıf bağlarla bağlanır.
yapılı makromoleküllerdir. Kovalent bağlanma
• Reseptörler biyolojik tersinmezdir.
kompartımanlar arasında • Reseptörler moleküler
bilgi iletimini sağlarlar. yapılarına, transdükleme
• Reseptörler hücre mekanizmalarına,
yüzeyinde veya hücre hücredeki yerleşimlerine
içinde bulunurlar. göre tiplere ayrılır.
Reseptör Dağılımının Kantitatif İncelenmesi

İn vitro İn vivo
Otoradyografi Pozitron emisyon tomografisi
İkinci haberci değişimlerinin
araştırılması
Organ banyosu deneyleri
Hücre İçi Reseptörler (Nükleer Reseptörler)

• Gen transkripsiyonunu • Yeni protein sentezine


hedef alan, hücrenin gereksinim duydukları için
stoplazmasında veya etkileri, latent bir
çekirdeğinde yerleşmiş periyottan sonra başlar.
reseptörlerdir.
• Etkilerine aracılık eden
• Ligandları lipofiliktir. proteinlerin turnoverleri
Hücre membranını yavaş olduğu için plazma
kolayca aşar. derişimleri sıfır olduğu
zaman bile etkileri devam
eder.
Hücre İçi Reseptörler

• Kortizol ve östrojen gibi • İntraselüler reseptörü


bazı steroid hormon olan maddeler
reseptörleri, stoplazmada – Glukokortikoidler
ısı şok proteini (HSP) ile – Mineralokortikoidler
kenetlidir. – Östrojen
– Progesteron
• Reseptör uyarısı ile, – Androjenler
HSP’den ayrılan reseptör, – D vitamini
“hücresel yanıt elemanı”
üzerinden nükleusta gen – Retinoik asit
transkripsiyonunu – Tiroid hormonları
başlatır.
G-proteini ile Kenetli Reseptörler (GPKR)

• Tek bir uzun peptid • GPKR en fazla sayıda


zincirinden oluşan üyesi bulunan reseptör
reseptörlerdir. süper familyasını
oluştururlar.
• Zincirin uzunluğu
reseptör türüne göre • Tipik örnekleri;
değişir. adrenerjik ve
muskarinik tipteki
kolinerjik reseptörlerdir
G Proteinleri

• Hücre içine giremeyen • G-proteinlerini başlıca alt


maddelerin etkilerine tipleri Gs, Gi, Gq ve Go’dur.
aracılık eden ve hücre
zarının stoplazmik • Reseptör ve G protein
tarafından bulunan kompleksi membranı 7 kez
proteinlerdir. geçer (serpentin reseptörü).

• GDP bağlı iken inaktiftirler. • α alt birimi hücrede


adenilat siklaz veya
• α, β, ve γ olmak üzere üç alt fosfolipaz C gibi enzimlerle
üniteden oluşurlar. ve çeşitli iyon kanalları ile
etkileşir.
G-proteini ile kenetli reseptör
G Proteinleri

Adenilat
 siklaz /
Fosfolipaz C

GDP
GTP
cAMP / IP3
/ DAG
PKA
/PKC
Etki
Gs Kenetli Reseptör

• Gs kenetli reseptör • Siklik AMP,


uyarılınca, alfa alt birim fosfodiesteraz enzimleri
adenilat siklazı aktive tarafından inaktive
ederek ATP’den cAMP edilir.
oluşumunu artırır.
• İntraselüler cAMP artışı,
• cAMP, protein kinaz A düz kas gevşemesine
enzimini aktive eder. neden olur.
Gs Proteini

Adenilat
 Siklaz

GDP
GTP
cAMP

PKA
Etki
Gi Kenetli Reseptör

• Gi kenetli reseptör • Hücre içinde cAMP


uyarılınca, alfa alt birim azalması, protein kinaz
adenilat siklazı inhibe A enzimini ve
ederek ATP’den cAMP fosforilasyonu inhibe
oluşumunu azaltır. eder.
Gi Proteini

2

Adenilat
 Siklaz

GDP
GTP
cAMP

PKA
Fosforilasyon
Gq Kenetli Reseptör

• Gq kenetli reseptör • DAG, membranda


uyarılınca, fosfolipaz C kalsiyum duyarlı protein
stimüle olur. kinazı C’yi aktive eder.

• Fosfoditil inositol 4-5- • IP3, endoplazmik


bifosfat parçalanarak; retikulumdaki
inozitol-3-fosfat (IP3) ve reseptörlerini uyararak
diaçilgliserol (DAG) kalsiyum salgılanmasını
oluşur. artırır.
Gq Proteini

α1

Fosfolipaz
 C

GDP
GTP
DAG
PKC IP3
Etki
Tirozin Kinaz Reseptörleri

• Zincir şeklinde büyük • Katalitik bölgeleri yani


moleküllü proteinlerdir. kinaz kısmı hücre
içindedir.
• Tek bir transmambranal
segmentleri, ligand • Ligandla aktive edilince
bağlanma bölgesi iki reseptör proteini
taşıyan uzun bir hücre birbiri ile birleşerek
dışı zincirleri vardır. dimer oluşturur.
Tirozin Kinaz Reseptörleri

• Tirozin kinaz
• Reseptör ve enzimatik reseptörleri
etki aynı yerde, – İnsülin
fosforilasyon ve – IGF-1
defosforilasyon aynı – Epidermal büyüme
anda gerçekleşir. faktörü
– Sinir büyüme faktörü
– Platelet büyüme faktörü
JAK/STAT Reseptör Sistemi
• JAK/STAT sistemi
• Tirozin kinaz
– Sitokinler
reseptörlerine
benzerler. – Büyüme hormonu
– Prolaktin
– Eritropoetin
• Tirozin kinaz – Leptin
reseptörlerinden Agonist tarafından uyarılınca
farkları, farklı bir protein JAK parçaları aktive olur.
kinazın (Janus JAK’lar STAD’ları stimüle eder.
kinaz=JAK) reseptöre STAT parçaları nukleusa gider
bağlı bulunmasıdır. ve gen transkripsiyonunu
başlatır.
Guanilat Siklaz Reseptörleri

• Guanilat siklaz • ATP bağımlı potasyum


aktivasyonu ile hücre kanalları aktive, voltaj
içinde cGMP derişimi bağımlı kalsiyum
artar. kanalları inhibe edilerek
düz kaslar gevşer.
• cGMP, protein kinaz
G’yi aktive ederek
miyozin hafif zincirinde
defosforilasyona neden
olur.
Guanilat Siklaz Reseptörleri

• Nitrik oksit • Atrial natriüretik


– Stoplazmik solübl hormon
guanilat siklazı aktive – Hücre zarındaki guanilat
eder. siklazı aktive eder.
Guanilat Siklaz Reseptörleri

GS

cGMP
PKG
Fosforilasyon
GS

soluble

cGMP
PKG
NO Fosforilasyon
Ligandla çalıştırılan iyon kanalı tipi Reseptörler

• Bunlara reseptörlü iyon • İyon kanallarının bir bölümü


kanalları da denilebilir. reseptörle ilişkili değildir.

• Eksitasyon olayı hücre içine • Bu kanallar açık veya kapalı 2


belli bir düzene göre Na+ ve durumda bulunur.
Ca2+ iyonlarının girişi, ve
ikincil olarak K+ iyonlarının • Kanal açılınca iyon geçişi
hareketi ile sağlanır. membranın iki yüzü arasındaki
elektrokimyasal gradiyente ve
membranın depolarizasyon
derecesine bağımlıdır.
İyon Kanalı Reseptörleri

• Üzerinde reseptör bölge • İyon kanalları agonist


taşıyan iyon kanallarının en tarafından uyarılınca
bilineni nikotinik asetilkolin kanallar açılır ve hücreye
reseptörüdür. Pentamerik iyon girişi olur.
yapıdadırlar.
(2alfa, 1 beta, gama ve delta) • Uyarıldığında etkinin en
hızlı olduğu reseptörler iyon
• Diğer örnek GABAA res. kanallarıdır.
İyon Kanalı Reseptörler

Reseptör Sonuç
Asetilkolin nikotinik Hücre içine sodyum ve kalsiyum girişine bağlı
eksitasyon
GABAA ve GABAC Hücre içine klor girişine bağlı inhibisyon
Serotonin 5-HT3 Hücre içine sodyum ve kalsiyum girişine bağlı
eksitasyon
Glutamat NMDA ve Nöron içine kalsiyum girişine bağlı eksitasyon ve
AMPA nöronlarda nekroz
Glisin reseptörleri Hücre içine klor girişine bağlı inhibisyon
İyon Kanalı Reseptörler
Reseptör Kuramı ve Agonizma

• Reseptöre bağlanarak bir etki oluşturabilen


maddelere agonist denir.
• Reseptöre bağlanan, doğrudan bir etki
oluşturmayan, ancak agonistin bağlanmasını
engelleyen maddelere antagonist denir.
• Reseptöre bağlanabilen maddelere (agonist ya
da antagonist olabilir) ligand denir.
Reseptör Kuramı ve Agonizma

• Belirli bir reseptör için, bir agonistin afinitesi ne


olursa olsun efikasitesi diğer agonisten daha düşükse
parsiyel agonist,
• Parsiyel agonist tam agonistin olmadığı bir durumda
ortama eklenirse zayıf yanıt oluşturan bir agonist gibi,
tam agonistin varlığında antagonist gibi davranır
(dualist, agonist-antagonist),
• Bir reseptörün bilinen agonistleri içinde en yüksek
afiniteye sahip olanlarına tam agonist, denir.
Reseptör Kuramı ve Agonizma

• Reseptörlerin (GPKR, iyon kanalı-tipi) konstitütif


(yapısal) aktivitesini inhibe eden agoniste, invers
agonist denir.

• Bir dokuda yüksek etkililik (efikasite) gösteren bir


agonistin maksimum etki oluşturan en düşük
konsantrasyonu uygulandığı zaman dokuda işgal
edilmeden kalan reseptörlere yedek reseptörler veya
reseptör rezervi adı verilir
Farmakolojik Antagonizma

• Etkilerini doğrudan veya dolaylı olarak aynı


reseptör üzerinden yapan iki ilaç arasındaki
antagonizmadır.
• İki tipi vardır.
– Kompetetif Antagonizma
– Nonkompetetif Antagonizma
Kompetetif antagonizma

• Agonistle antagonistin aynı reseptörün aynı


bağlanma bölgesine bağlanmak için
yarışmasıyla oluşan antagonizmadır.
Kompetetif antagonizma

etki

cons
Kompetetif antagonizma
Özellikleri:
• En sık rastlanan antagonizma türüdür.
• Doz yanıt eğrisi sağa kayar
• Emax değişmez.
• Bağlanma reversibl (tersinir)’dır.
• Lineer kısımlar paraleldir.
• Antagonistik etki PA2 ile ifade edilir.
Kompetetif antagonizma
Örnekler:
• İlaç Kompetetif Antagonist
• Asetilkolin Atropin
• Histamin Antihistaminikler
• Narkotikler Naloksan
• Atropin Fizostigmin
• Benzodiazepin Flumazenil
Non-kompetetif Antagonizma

• Antagonistler reseptörlere kovalent bağlarla


irreversibl olarak bağlanırlar. Bu durumda
agonistin dozu ne kadar artırılırsa artırılsın
Emax’a ulaşılamaz.
Non-kompetetif Antagonizma

etki

cons
Non-kompetetif Antagonizma
Özellikleri:
• Doz-yanıt eğrisi sağa kayar
• Emax’a ulaşılamaz.
• Bağlanma irreversibldir.
Non-kompetetif Antagonizma
Örnek:
• İlaç Nonkompetetif Antagonist

Adrenalin Fenoksibenzamin
pA2 nedir?

• Agonistin doz yanıt eğrisini iki birim sağa


kaydıran antagonistin konsantrasyonun negatif
logaritması (antagonistlik gücü)
Kaynaklar
Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp, Rasyonel Tedavi
Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 10-13. Baskı.

Bertram G. Katzung, Basic&Clinical


Pharmacology, 7th edition.
İlaçların metabolizması ve
atılımı
Doç. Dr. İsmail YILMAZ
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
Ksenobiyotikler
• Besinle alınan doğal bileşikler dışında kalan ve çeşitli
yollardan vücuda giren kimyasal maddelere, ilaçlar
dahil, zenobiyotikler (=xenobiotic/ksenobiyotik)
denir

• Kseno (xenos): yabancı

• Kseno-biyotik: (organizmaya) yabancı bileşik


▫ Bitkisel bileşikler
▫ İlaçlar
▫ Yiyecek katkı maddeleri
▫ Çevresel kirleticiler (pestisidler, insektisidler, poliklorlu
bifeniller)
Metabolizma & Atılım
• Metabolizma anabolik ya da katabolik olabilir.
▫ Enzimatik yolla gerçekleşen çeşitli kimyasal
dönüşümlerdir.

• Atılım ilacın kendisi değişmeden ya da


metabolitinin eliminasyonudur.
• Bir çok ilaç vücudu idrarla atılarak terkeder
▫ Değişmemiş ya da polar metabolitler halinde.

• Bazı ilaçlar safra ile atılır ve bağırsaklardan tekrar


emilime uğrar.

• İlaçlar feçes ile de atılabilir


▫ Rifampin
▫ Digoksin (Başlıca atılım yolu böbreklerdir)
(Özellikle renal yetmezlikli hastalarda feçes ile eliminasyon önem
kazanabilir)

• İlaçlar çok az miktarda ter ya da süt ile de atılabilir.


▫ Anne sütü alan bebekler için bu durum önem arz eder.
Volatil ve gaz halindeki
anestezikler için önemli
METABOLİZMA
Metabolizma = Biyotransformasyon

• İlaçların ya da zenobiyotiklerin enzimlerin etkisiyle


kimyasal değişikliklere uğramasına
biyotransformasyon (ilacın metabolize edilmesi /
metabolizlenmesi / detoksifikasyon / biyoinaktivasyon)
denir.

• Oluşan yeni maddeye “metabolit” denir.


Metabolizma = Biyotransformasyon
• Biyotransformasyon = Biyoaktivasyon
• Biyotransformasyon = Biyoinaktivasyon

• Kodein  Morfin

• Toksik metabolit
▫ Parasetamol  NAPQI (N-asetil-p-benzokinonimin)
▫ Metil alkol  Formaldehit, formik asit
Ön ilaç= prodrug
• İlacın kendisi aktif değil, metaboliti aktif
Neden ön ilaç?
• Lipofilikliği arttırmak, böylece absorbsiyonu
arttırmak

• Ya da absorpsiyonu azaltarak etki süresini uzatmak

• Oral alım esnasında kötü tadı maskelemek, alımı


kolaylaştırmak
Neden biyotransformasyon?
• Bir çok ilaç atılım için gerekli fizikokimyasal
özelliklere sahip değil

• Vücutta ilaçları atılıma hazır hale getirme işi


(fizikokimyasal özelliklerini değiştirerek)
metabolizma sürecinde gerçekleşir.

• Biyotransformasyon absorpsiyon ile atılım


arasındaki herhangi bir noktada gerçekleşmeye
başlayabilir.
Biyotransformasyonun temel özellikleri

• Her ilaç biyotransformasyona uğramaz

• İlaç daha polar hale gelir,


• lipofiliklik azalır, hidrofilikliği artar

• Genellikle metabolitlerin yarılanma ömürleri ana


bileşiklere göre daha kısadır.
▫ İstisnalar da vardır (Diazepam  Dezmetildiazepam)
Biyotransformasyon 2 fazdan oluşur
• Faz I (Katabolik reaksiyonlardır)
▫ Oksidasyon
▫ Redüksiyon
▫ Kopma

• Faz II (Anabolik reaksiyonlardır)


▫ Konjügasyon

• Önce Faz I, sonra Faz II


▫ İstisnası izoniazid (INH), önce Faz II reaksiyonu ile
asetillenir, daha sonra Faz I ile hidrolize uğrar.
İsoniazid (INH) metabolizma
Biyotransformasyon nerede olur?
• Her dokunun bir miktar ilaç metabolize etme
kabiliyeti vardır.

• Bu işi üstlenen en önemli organ Karaciğerdir.

• GIS (İnce bağırsaklar), akciğerler, deri ve


böbrekler de anlamlı miktarda katkı yapabilirler.
Faz I
Oksidasyon
Redüksiyon
Kopma
Faz I - Oksidasyon
• Karma fonksiyonlu oksidazlar ve monooksijenazlar.
▫ NADPH ve O2 gerekir.
▫ Bir molekül oksijen harcanır
Biri ürüne gider
Biri su olur
• Bu oksidasyon reaksiyonlarında 2 enzim görev alır,
▫ NADPH-sitokrom P450 redüktaz
1 mol enzimde 1 mol FMN, FAD bulunur
▫ Sitokrom P450 (CYP veya P450 olarak kısaltılır)
P450 enzimleri

• Ksenobiyotiklerin yarıdan fazlası KC’de CYP450


sistemi ile metabolize edilir.
• ER’da yerleşmiştir. Mikrozomal enzimler, karma
fonksiyonlu oksidazlar da denir.
• Memelilerde CYP, en yüksek oranda KC hücrelerinde.
Ayrıca enterositlerde, muhtemelen hemen her dokuda
bir miktar mevcuttur.
(KC, bağırsak ve adrenal bez korteksi)
P450 enzimleri
• hem içerirler (hemoprotein)
• İndirgenmiş durumda karbon monoksite maruz
kaldıklarında, 450 nm’de maksimum absorpsiyon
verirler. Pigment at 450 nm = P450
• İlaçlar yanı sıra steroid hormonlar, çeşitli
karsinojenler, kimyasallar, kirleticiler, petrol
ürünlerinin metabolizasyonu
• Steroid hormon sentezi ve kalsitriol sentezi
P450 enzimleri
• Katalizlenen temel reaksiyon, substratın
hidroksilasyonunun gerçekleştiği bir monooksijenaz
reaksiyonudur
• Bu reaksiyonda öncelikle NADPH tarafından sitokrom P450
enzimi indirgenir; sonra indirgenmiş sitokrom, oksijeni suya
ve hidroksil grubuna indirger

• ER’de, NADPH-sitokrom P450 redüktaz enzimi, NADPH’tan


sitokrom P450’ye elektron transfer eder. Bu enzim; NADPH,
FAD ve FMN bağlar.
• ER’de, bazen, sitokrom b5 de, bir elektron donörü olabilir.
Bunun için öncelikle FAD içeren NADH-sitokrom b5
redüktaz tarafından indirgenmesi gerekir.
Enzim+substrat+oksijen ‣ ‣ ‣ ‣ ‣ ‣ Su+Oksitlenmiş substrat ve Serbest CYP450
P450 enzimleri
• Bir çok P450 izoformu var
En sık izoform CYP3A4
• En önemli 5 enzim ailesi
Enzim İlaçların % kaçını
metabolize ediyor
CYP3A4 55 - 60

CYP2D6 25

CYP2C 8, 9, 10, 18, 19 15

CYP1A2 5
CYP2E1
Oksidasyon reaksiyonları
• Çoğu, karaciğer parankim hücrelerinin
mikrozomal enzimleri tarafından gerçekleştirilir

• Aromatik halkanın hidroksillenmesi


• Alifatik hidroksilasyon
• N-dealkilasyon, O- dealkilasyon
• Demetilasyon
• Desülfürasyon
• Oksidatif deaminasyon
• N-oksidasyon, N-hidroksilasyon
Mikrozomal olmayan oksidasyon
• Dehidrojenazlar
Metil alkol  Asetaldehid  Asetik Asit
Alkol dehidrogenaz Aldehit dehidrogenaz

• Monoamin oksidaz (MAO)


Noradrenalin, tiramin, 5-HT
• Histaminaz
• Ksantin oksidaz
6-merkaptopurin
• Tirozin hidroksilaz
Faz I
Oksidasyon
Redüksiyon
Kopma
Redüksiyon
• Oksidasyona göre daha az gerçekleşir.

• Aldehitlerin alkole dönüşmesi,


Kloral hidrat  trikloroetanol, CCl3-CHOCCl3-CH3-OH
• Azo grubunun aminlere dönüşmesi,
Prontosilinin sülfonamide dönüşümü
R-N=N-R’  R-NH-NH-R’  R-NH2 + R’-NH2
• Nitro grubunun hidroksilaminlere dönüşmesi
Kloramfenikolün nitro grubu amine dönüşümü
R-NO2  R-NO  R-NH-OH  R-NH2
Faz I
Oksidasyon
Redüksiyon
Kopma
Kopma
• Ksenobiyotiğin bir grubunun koparılması ya da iki
parçaya bölünme şeklinde

• Hidroliz
▫ Esterazlar, amidazlar
• Dekarboksillenme
▫ L-DOPA  Dopamin
▫ 5 HT  Serotonin
• O-dealkilasyon, N-dealkilasyon
• Glikozidlerin hidrolizi: Glikozidazlar etkilidir
Faz II
Konjugasyon
Konjugasyon
İlaç ya da metabolit molekülüne bir radikal ya da
başka bir endojen maddenin bağlanması
▫ Glukuronik asit ile konjugasyon
▫ N-metilasyon
▫ N-asetilasyon
▫ Sülfat ile konjügasyon
▫ Glutatyon ile konjugasyon
▫ Aminoasitler ile konjugasyon

• Ksenobiyotikleri ekskresyon (atılım) için hazırlar


Glukuronik asit ile konjugasyon

• UDP-glukuronik asit kullanılarak, çeşitli


ksenobiyotikler glukuronide edilebilir
• Glukuronid; oksijen, azot ve kükürt gruplarına
bağlanabilir
• Bu enzimler
ER ve sitozolde bulunur
Glukuronik asit ile konjugasyon
• Kloramfenikol
• Salisilik asit
• Morfin
• Steroid hormonlar

• Konjügasyon genellikler inaktif metabolitler


ortaya çıkarır.
▫ İstisna  Morfin - 6 - glukuronid
N-metilasyon

• Bazı ksenobiyotikler, metiltransferazlar


tarafından metilasyona uğrar
• Metil donörü olarak S-adenozil-metiyonin (SAM)
kullanılır

• Noradrenalin  Adrenalin
N-asetilasyon

• Asetil donörü olarak asetil-CoA kullanılır


• Reaksiyon asetil-transferazlarca katalizlenir

• İzoniazid *
• Sülfonamidler
• Kloramfenikol
Sülfat ile konjügasyon

• Fenolik bileşikler
• Alifatik alkoller
• Aromatik aminler
• Sülfat donörü (vericisi); aktif sülfat olarak da
isimlendirilen, adenozin 3’-fosfat-5’-fosfosülfat
(PAPS)’tır.
• Reaksiyon sulfo-transferazlar tarafından
katalizlenir
Glutatyon ile konjügasyon

• Glutatyon (GSH), bir tripeptittir (γ-glutamilsisteinilglisin)


• Elektrofilik bileşiklerin Faz-2 metabolizmasında önemli
• İdrar veya safra ile atılan glutatyon S-konjugatlar oluşturur
• Reaksiyon glutatyon S-transferaz tarafından katalizlenir
• Epoksitler glutatyon ile konjüge edilir.

• Epoksitler: CYP tarafından oluşturulan stabil olmayan


bileşiklerdir. Mutajenik, karsinojenik ve toksik türevlere
dönüşebilir.
• Sigara dumanındaki benzo(a)piren epoksit türevlerine
dönüşerek toksik etki yapar.
Relative contributions of various cytochrome P450
isoforms (A) and different phase II pathways (B) to
metabolism of drugs in clinical use. Many drugs
are metabolized by two or more of these pathways. Note
that two pathways, CYP3A4/5 and UGT, are involved in
the metabolism of more than 75% of drugs in use.
DPYD, dihydropyrimidine dehydrogenase; GST,
glutathione-S-transferase; NAT, N-acetyltransferase;
SULT, sulfotransferase; TPMT, thiopurine
methyltransferase; UGT, UDP-glucuronosyltransferase.
Mikrozomal enzim indüksiyonu

• CYP enzimlerinin çoğu, çeşitli faktörlerin varlığında


indüklenebilir/uyarılabilir özellikte

• Çoğunlukla yeni enzim sentezinin artırılması


▫ Nadir olarak da enzim yıkımının azaltılması

• Sonuç olarak substrat olan ilacın daha fazla yıkılması


Enzim indüksiyon mekanizmaları
Sebebi, genellikle artmış mRNA transkripsiyonu.
Ayrıca, bazen mRNA veya enzimin kendisinin
stabilizasyonunun artması ya da mRNA
translasyonunda bir artış da indüksiyondan sorumlu.

• Nükleer reseptörler aracılığı ile olur


CYP1A grubu indüksiyonu AhR (aryl hydrocarbon receptor)
CYP3A indüksiyonu PXR (pregnane X receptor)
CYP 2B, 2C, 3A CAR (constitutive androstane receptor)
aracılığı ile gerçekleşir.

Enzim Aktivasyonu: İlaç tarafından, enzim sentezi


arttırılmaksızın enzim etkinliğinin arttırılmasıdır.
Mikrozomal enzim indüksiyonu yapan
ilaçlar
Barbitüratlar (sekobarbital hariç), Fenitoin
Etil alkol (kronik kullanım)
Karbamazepin
Rifampin
Varfarin
Griseofulvin
Aminoglutetimid
Glukokortikoidler
Spironolakton

*Sigara dumanı CYP enzim indüksiyonu yapar.


*Fenitoin, fenobarbital ve glutetimid KC’de D vitamininin
inaktivasyonuna neden olarak hipokalsemi ve osteoporoza
yol açabilir.
Mikrozomal enzim inhibisyonu yapan
ilaçlar
Etil alkol (akut kullanım)
Simetidin, Eritromisin,Ketokonazol, Itrakonazol
Metronidazol, Kloramfenikol, Klaritromisin,İzoniazid
Monoamin oksidaz (MAO) inh.
Beta blokörler
Kinidin
Allopürinol
Amiodaron
Sekobarbital
Nöroleptikler
Siprofloksasin
*Greyfurt suyu da (furanokumarinler içerir) mikrozomal
enzim inhibisyonu yapabilir.
Enzim İndüktör İnhibitör Substrat
CYP3A4 Barbitüratlar Ketokonazol Siklosporin
Rifampin Flukonazol Diazepam
Karbamazepin Eritromisin Amiodaron
Fenitoin Ritonavir Lovastatin
Glukokortikoidler Greyfurt suyu
Kantaron otu Kırmızı şarap
Ca kanal blok.

CYP2D6 İndüksiyona uğramaz Kinidin Kodein


(Bilinmiyor) Paroksetin Fluoksetin
Simetidin Trisiklik
antidepresanlar
CYP2C9 Rifampin Sulfonamid Warfarin
Barbitüratlar Simetidin İbuprofen
Fenitoin, Karbamazepn Fenitoin

CYP2C19 Rifampin Flukonoazol Fenitoin


Barbitüratlar Omeprazol Omeprazol
Klopidogrel
Enzim İndüktör İnhibitör Substrat
CYP1A2 Sigara dumanı Fluvoksamin Parasetamol
Kömürde pişen Kafein
yiyecekler Teofilin
Omeprazol
CYP2E1 Ethanol Disülfiram Parasetamol
İzoniasid 4-metilpirazol Ethanol (minör)

Aynı ilacın farklı enantiomerleri farklı CYP enzimleri


tarafından yıkıma uğratılabilir:
R-warfarin CYP1A2
S-warfarin CYP2C9
Otoindüksiyon
• Bazı ilaçlar kendilerini yıkan enzimleri
indüklerler ve kendi inaktivasyonlarını
hızlandırırlar. Örnek:

▫ Barbitüratlar
▫ Karbamazepin
▫ Alkol
Enzim inhibisyonu
• Mikrozomal bir enzimin, substratı olan bir
madde tarafından inhibe edilmesine mikrozomal
enzim inhibisyonu denir.
• Kompetatif inh.
▫ Kinidin  CYP2D6

• Nonkompetatif inh.
▫ Ketokonazol  CYP3A4
▫ Klaritromisin  CYP3A4
Suisid inhibitörleri
• İntihar= suicide tipi inhibitörler: Bazı ilaçlar bir CYP
enzimi tarafından reaktif bir ara ürüne
oksitlendiktan sonra (metabolit), kendini yıkan
enzimi irreversibl inaktive ederek kendi yıkımlarını
yavaşlatırlar. Bu ilaçlara “ intihar= suicide tipi
inhibitörler / mekanizmaya dayalı inhibitörler” adı
verilir. Örnek:

• Etinil estradiol  CYP3A4


• Kloramfenikol  CYP2E1
• Klopidogrel  CYP2C19
• Sekobarbital
İlk geçiş etkisi
• Bağırsak lümeninden emilim (absorpsiyon) sonrasında karaciğer
aşılması gereken bir engeldir.

• Bazı ilaçlar emilimden sonra karaciğere Vena porta aracılığı ile


taşınırlar ve önemli derecede metabolizmaya uğrayabilirler. Buna
ilk geçiş etkisi (first pass effect) denir.

• Bazı ilaçlar bağırsaktan geçerken bu etkiye daha yoğun


maruz kalırlar.
▫ Felodipin, siklosporin

• İlk geçiş etkisi oral yoldan verilen bazı ilaçların biyoyararlanımını


bazen o derece azaltır-kısıtlar ki, terapötik olarak etkili kan
konsantrasyonlarına ulaşmak için ilaç yüksek doz veya
alternatif bir yoldan verilmesi gerekebilir.
Önemli ölçüde ilk geçiş etkisine
uğrayan ilaçlar
• Aspirin
• Metoprolol
• Glyceryl trinitrate
• Morphine
• Isosorbide dinitrate
• Propranolol
• Levodopa
• Salbutamol
• Lidokain
• Verapamil
• İlk geçiş etkisi (first pass effect)
ATILIM (Itrah)
• İlaçlar veya bunların metabolik değişme
ürünlerinin vücuttan atılımı, başlıca Böbrekler
aracılığıyla olur. Bir kısım ilaçların atılım yolu ise
Karaciğerdir.

• Böbreklerden ilaçların gerek metabolitleri ve


gerekse değişmemiş şekilleri atılır.
• Eliminasyon ve ilaç etkisinin sona erdirilmesi
bakımından önemli olan, değişmemiş ilacın
ıtrahıdır.
• Metabolitler sıklıkla etkisizdir.
Atılım (Itrah) türleri:

1) Böbreklerden ıtrah,
2) Karaciğerden safra içine ıtrah,
3) Akciğerlerden ıtrah,
4) Diğer yerlerden ıtrah (tükrük ve süt bezleri).

• Suni ıtrah yöntemleri (hemodiyaliz, periton diyalizi,


hemoperfüzyon vb.)
Safra ile atılım
• Karaciğerde renal tübüllere benzer bir çok
transport sistemi vardır.
▫ Organik katyon transporterleri
▫ Organik anyon transporterleri
▫ P-glikoprotein
Enterohepatik sirkülasyon
• Bir çok ilaç konjugatı (özellikle glukuronid
konjugatları) safra ile bağırsağa atılır, burada
hidrolize uğrar ve yeniden emilir.

• Bu durum bu şekilde dolaşan bir ilaç rezervuarı


oluşturur ve ilacın vücutta kalma süresini ve
ilaç etkisini arttırır.
▫ Morfin
▫ Etinilestradiol
Böbrekler ile atılım

• Böbrekler yolu ile atılımın 3 unsuru:

▫ Glomerüler filtrasyon
▫ Tübüler sekresyon
▫ Tübüler reabsorpisyon
Glomerüler filtrasyon
• Pasif difüzyondur
• GFR: 130 mL/dk
• < 20 kDa’luk moleküller rahatça süzülür.
Molekül büyüklüğü önemli
• Albumin ve diğer proteinlere bağlanma önemli
▫ Bağlı ilaçlar süzülemez

• Glomerüler filtrasyon hızı:


▫ Kan akımı ile doğru orantılı
▫ Plazma proteinlerine bağlanma ile ters orantılıdır.
Tübüler sekresyon

• Genellikle aktif transport yolu ile olur.

• Anyonik (asidik) ve katyonik (bazik) ilaçlara


özgü taşıyıcılar ve P-glikoprotein aracılığıyla
gerçekleşir. Taşıyıcılar non-spesifiktir

• Probenesid penisilinlerin sekresyonunu azaltır.


▫ Plazma düzeyi ve eliminasyon yarı ömrü artar
%

%
P-glikoprotein, multidrug resistance protein 1 (MDR1),
ATP-binding cassette sub-family B member 1 (ABCB1)

• 170 kDa’luk bir efflüks proteinidir.


▫ Kanser ilaç direncine neden olma özelliğiyle
tanımlanmış, fizyolojik fonksiyonları da var.
▫ İnce bağırsaklar, kan-beyin bariyeri, safra kanalı,
böbrekler ve daha birçok normal dokuda da bulunur.

▫ Lümene bakan yüzde yerleşir, ilaçları lümene doğru


taşır. Yani substratı olan ilaçları hücrenin dışına
pompalar.
Digoksin
Tübüler reabsorpsiyon (geri emilim)

• Genellikle pasif difüzyon şeklinde olur.


Tersine pasif difüzyon
• Atılımı azaltmaya çalışır
• En fazla proksimal tubülüste
• Glomerüler filtratın % 99’u geri emilir
▫ Lipofilik ilaçlar reabsorpsiyona uğrarlar
▫ Polar ilaçlar (Digoksin ve aminoglikozid
grubu antibiyotikler gibi) lümende kalırlar.
Bu ilaçlara böbrek fonksiyonu bozuk hastalarda
dikkat edilmeli!
Klirens kavramı
• Klirens: Birim zamanda (dakikada) belirli bir ilaçtan veya
maddeden tamamıyla temizlenen «sanal plazma» hacmi.
Eliminasyonun göstergesidir.
▫ Birimi mL/dk

• Renal klirens: Böbreklerden atılım suretiyle bir dakikada o


ilaçtan temizlenmiş olduğu düşünülen sanal plazma hacmidir.

• Hepatik klirens: Karaciğerden metabolize edilme ve safraya


atılım suretiyle bir dakikada o ilaçtan temizlenmiş olduğu
düşünülen sanal plazma hacmidir.

• Total klirens: Hepatik ve renal klirensin toplamı.

• İlaçların klirensleri birbirinden farklıdır.


Kl total = Ke x Vd
• Ke = Eliminasyon hızı / Vücuttaki ilaç miktarı

• Eliminasyon hızı = Kl * Css

• Ke = (Kl * Cp) / (Vd * Cp)

• Ke = Kl/Vd

• Kl total = Ke * Vd
Renal Klerens
• Plazma proteinlerine bağlanma oranı
• Tübüllerden reabsorpsiyon oranına bağlı

• Inülin (ekzojen), Kreatinin (endojen) klerensi  GFR


▫ Inulin önemli miktarlarda sekresyona uğramaz ve
reabsorbe olmaz

• Paraaminohippurik asit (PAH) RPF


▫ Tübüller tarafından sekrete edilir.
▫ Reabsorbe olmaz
Hepatik klerens
• Kl total = Kl ren + Kl hep

• Kl hep = E * Q

▫ E = Hepatik ekstraksiyon oranı


▫ Q = Karaciğer kan akımı
Diğer yollar
• Akciğerler (Azot protoksid, halotan, alkol, sarımsak)

• Anne sütü ile atılım (Genellikle bazik ilaçlar.


Amiodaron, kloramfenikol, tetrasiklinler,
sulfonamidler, nitrofurantoin, loperamid,
hipnosedatifler)

• Ter (organofosfat)
• Göz yaşı
• Salya
Eliminasyon kinetiği
• Kl tot = Kl ren + Kl hep, Kl tot = Ke * Vd

• Eliminasyon hızı = Ke * Vd * Ct

• t zaman noktasında elimine edilen ilaç miktarı


▫ Bu aynı zamanda yerine koymamız gereken ilaç miktarıdır
▫ Doz= Ke * Vd * Ct * dt
Ct * dt = EAA
Ke * Vd = Kltot
Doz = Kl . EAA

• Kl = Doz /EAA

• Ke. Vd = Doz /EAA

• Vd = Doz / Ke*EAA
Yarılanma ömrü = t ½
• Yarı ömür ya da eliminasyon yarı ömrü de denir.

• İlacın plazma konsantrasyonunun yarıya düşmesi için


gereken süredir.
• Yarılanması öngörülen başlangıç konsantrasyonundan
bağımsızdır.

• İlaç 4-5 *t1/2 süre sonra vücuttan elimine edilmiş


olarak kabul edilir.

• Dozlam aralığını (uygulama aralığı) belirleme ve kararlı


durum konsantrasyonlarına ulaşmayı belirlemede
yardımcıdır
Parasetamol (500 mg, yarı
ömür 4 saat)
1. 4 saatten sonra = 250 mg
2. 4 saatten sonra = 125 mg
3. 4 saatten sonra = 62.5 mg
4. 4 saatten sonra = 31.25 mg
5. 4 saatten sonra = 15. 635
mg

İlacın vücuttan tamamen


atılması için 4-5 yarı ömür
geçmesi gerekmektedir.
t ½ = 0.693 * (Vd/Kl)
• Eliminasyon yarı ömrü Kl ile ters orantılıdır

• Bir ilacın Vd (sanal dağılım hacmi) ne kadar büyük


ve Kl ne kadar küçük ise o ilaç o kadar uzun süre
vücutta kalır.

• Kl aynı olan iki ilaçtan Vd daha yüksek olan daha


yavaş elimine edilir.

• Kl değeri yüksek bir ilaç vücuttan yavaş atılıyor ise


bunun nedeni ne olabilir?
Satürasyon Kinetiği
• İlaçların çoğu için absorpsiyonu, dağılımı, atılımı ve
kendilerini metabolize eden hücrelere girmeleri gibi
kinetik olaylar, genellikle pasif difüzyonla birinci
derece kinetiğine (dozdan bağımsız kinetiğe) göre
meydana gelir.
• Ama bazı ilaçlar için barsaktan emilim, plazmada-dokuda
dağılım, karaciğer hücresine girip metabolize edilme,
oradan safraya itrah ve böbrekten salgılanma gibi olaylar
taşıcı proteini veya plazma proteinleri ya da enzimlere
bağlı
• Protein molekülleri üzerinde kısıtlı sayıda bağlanma
noktaları var ve bu durum doyurulabilir nitelikte
• Belli bir sınırdan (doygunluk) sonra olayın hızı sabit
duruma gelir.
Kuyruk= Satürasyon kinetiği
Taşıyıcı ya da metabolize eden enzim doygunluğa
ulaşmış!
Başlıca non-lineer ilaç metabolizması
örnekleri ve nedenleri
ÖRNEKLER NEDEN

Fenitoin, Teofilin, Alkol, Salisilat, Metabolizma, enzimin doyurulması,


Lidokain kofaktör sağlanmasında kısıtlılık, son
ürün tarafından inhibisyon
Demir, Kalsiyum, B12 vitamini, Absorbsiyon (taşıyıcı aracılı transportla
Klorotiazid absorbsiyon, dissolüsyon hızı düşüklüğü)

Karbamazepin Enzim indüksiyonu

Prednizolon, Kinidin, Dizopiramid Plazma proteinine bağlanmanıı


doygunluğa erişmesi
Propranolol Karaciğer kan akımının ilaç tarafından
azaltılması
Penisilin G, Eritromisin, Probenesid, Renal salgılanmanın doygunluga
Metotreksat erişmesi
Satürasyon kinetiği (0.derece kinetik)
• Satüre olabilen (doyurulabilen olaylar)
sınırlandırıcıdır.

• Plazma proteinlere bağlanma doyurulabilir ise


doygunluğa ulaştıktan sonra verilecek ilaç dozu
miktarı kan konsantrasyonlarında orantısız bir
yüksekliğe neden olabilir.
▫ Örn: Fenitoin
İlacın metabolizma hızı

0. derece

1. derece

Plazma ilaç konsantrasyonu


Satürasyonla ilgili durumu Eliminasyon için de
düşünelim
• İlaçların çoğu olağan dozlarda 1. derece
kinetiğe uyarlar. Eliminasyon hızı, plazmadaki
konsantrasyonu ile orantılı olarak artar.
• Bazı ilaçlar ise, aşırı dozda verilince eliminasyon
mekanizmaları doygunluğa erişir ve eliminasyon
hızı sabit hale gelir, yani sıfır derece kinetiğine
uymaya başlar.
• Konsantrasyondaki artmaya ayak uyduramaz.
• Doz artması sonucu, ilaç eliminasyonunun bu
şekilde değişmesine, non-lineer kinetik (doza
bağımlı ilaçlar) adı verilir.
1. Derece eliminasyon kinetiği
• Pasif difüzyon
• Birim zamanda yıkılan madde miktarı sabit
değildir.
• İlacın miktarı ile orantılıdır. İlacın
konsantrasyonuna bağlı olarak eliminasyon
değişir (artarsa artar)
• Konsatrasyon-zaman grafiği Lineer değil
• Birim zamanda elimine edilen oran sabittir
(Yarılanma ömrü sabit)
• Çoğu ilaç için çoğu dozda geçerlidir.
0. derece eliminasyon kinetiği
• Kapasite bağımlı-Aktif transport
• Birim zamanda yıkılan madde miktarı sabit.
• Konsatrasyon-zaman grafiği Lineerdir.
• İlaç miktarından bağımsız.
• İlacın yarılanma ömrü plazma derişimine bağlı.
• Plazma derişimi arttıkça yarılanma ömrü uzar.
• İlaçların terapötik doz aralığı içinde verildiği hallerde
seyrek görülür. Fakat aşırı dozlarda bu tür kinetik
gösteren ilaçların sayısı artar
• Fenitoin, salisilat (aspirin), ethanol, heparin, metotreksat
diğer ilaçlar ile karılaştırıldıklarında göreceli olarak daha
düşük dozlarda da sıfır derece kinetik gösterirler.
Birinci derece kinetik Sıfırıncı derece kinetik
1. Derece eliminasyon kinetiği
0. derece eliminasyon kinetiği
Böbrek yetmezliği durumunda doz
ayarlaması
• Vücutta fazla metabolizma edilmeyen, büyük
kısım itibariyle vücutta değişmeden
böbreklerden itrahla elimine edilen ilaçlar için
daha önemli.
• Terapötik aralığı dar ve toksik ilaçlar için önemli
• Yaşlılarda önemli. Renal fonksiyonlar azalıyor

• Eliminasyonun görece az bir kısmının böbreklerden


olduğu ilaçlar, yan tesirleri hafif ve dozdan
bağımsız olan ilaçlar için görece düşüktür
Böbrek yetmezliği durumunda doz
ayarlaması
• Örneğin Digoksin yüksek oranda renal yolla
elimine edilir Normal renal fonksiyonlu hastalar
bir günde vücutlarındaki digoksinin %30-40’ını
atarken renal yetmezlik bu rakamı % 14’lere kadar
geriletebilir.

• Çözüm : Kreatinin klerensine göre doz


ayarlama
▫ Dozu azaltma, doz aralığını uzatma
Hemodiyaliz edilebilecek ilaç

• Plazma proteinlerine ve dokulara düşük


oranda bağlanmalı
• Sanal dağılım hacmi küçük olmalı
• Atılım yolu büyük ölçüde böbrekler ile olmalı
• <500 kDa’nun altında
İlaç Etkileşim Mekanizmaları

Prof.Dr. Tijen Kaya Temiz


İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
Tanımlar

 İlaç etkileşimi
teriminden ne
anlıyorsunuz?
Tanımlar

 Herhangi bir maddenin bir ilacın etkisinde


ölçülebilir bir değişime neden olmasıdır.
 Bu madde reçeteli ilaç, reçetesiz ilaç, besin, alkol,
sigara, ya da tanı amaçlı verilen ilaç olabilir.
 İlaçla birlikte, belirli bir süre önce ya da sonra
uygulanmış olabilir.
 Ölçülebilir değişimden kasıt ilacın etki gücünde ya
da etki süresinde bir değişimdir.
Etkileşim Tipi

Tek yönlü

A B

Çift yönlü

A B
Etkileşim Tipi

 Farmakokinetik
 Emilim
 Dağılım
 Metabolizma
 Atılım
 Farmakodinamik
 Agonizm
 Antagonizm
Etkileşimin Sonuçları

 Zararlı
 Toksisite
 Tedavi edici etkinlikte azalma
 Klinik olarak önemsiz

 Yararlı
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri.
Emilim Dağılım

Metabolizma Atılım
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri.
 EMİLİM DÜZEYİNDE DEĞİŞİKLİKLER
 Lümen etkileri
 Diğer ilaç ya da besinlerle oluşan şelasyonlar
 pH değişimi ile
 Gastrointestinal motilite
 Gastrik boşalma zamanı
 Artış ya da azalma yönünde etkileyebilir.
 Bağırsak duvarı
 Mukozal hasar oluşturan ilaçlar (Metotreksat & Fenitoin)
 Bağırsak duvarı enzimleri (Felodipin & Greyfurt suyu)
 Bakteriyel flora
 Digoksin bir miktar GIS florasında bulunan bakteriler tarafından
da inaktive edilir.
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri.

 EMİLİM DÜZEYİNDE
DEĞİŞİKLİKLER
 Tetrasiklinler&Antiasitler
 Di- ve tri- valent katyonlar
ile oluşan şelasyon.

 Florokinolonlar&Antiasitler
 Şelasyon, %60 - %80’lerden
%14-%50’lere düşen
biyoyararlanım.
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri.

 EMİLİM DÜZEYİNDE
DEĞİŞİKLİKLER
 Felodipin & Greyfurt Suyu
 İlk geçiş metabolizmasını
inhibe ederek felodipinin
biyoyararlanımını %284’lere
çıkarmaktadır.
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri.

 DAĞILIM DÜZEYİNDE
ETKİLEŞİMLER
 Plazma proteinlerine
bağlanmada meydana
gelen değişiklikler

 P-gp ekspresyonunda ve
aktivitesinde meydana
gelen değişiklikler
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri.

 DAĞILIM DÜZEYİNDE
ETKİLEŞİMLER
 Warfarin & Sulfonamid
 Warfarin  % 99.6
oranında bağlanır,
sulfonamid birlikte
uygulanırsa serbest ilaç
fraksiyonu artar
Kanama oluşur.
 Warfarinin proteine bağlanma oranı % 99.6
 Sulfonamid verildi bağlanma oranı % 99.2 ye
düştü
 Sizce bu küçük değişim etkinin arttırması için
yeterli midir?
 Serbest fraksiyon sülfonamid verilmeden
önce % 0.4 idi
 Sülfonamid verildikten sonra %0.8 oldu
 Serbest fraksiyon 2 kat arttı.
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri.

 DAĞILIM DÜZEYİNDE
ETKİLEŞİMLER
 Fenitoin & Sodyum valproat
 Serum serbest fenitoin
konsantrasyonlarında
%50-%100’lere varan
artış.
 Fenitoin intoksikasyonu
bulguları.
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri.

 METABOLİZMA DÜZEYİNDEKİ
ETKİLEŞİMLER
 Metabolizmanın indüksiyonu
 Enzim indüksiyonu
 Rifampin, barbitüratlar, fenitoin, karbamazepin,
kantaron otu…..
 Metabolizmanın inhibisyonu
 Enzim inhibisyonu
 Eritromisin, ketokonazol, simetidin, ritonavir, greyfurt
suyu….
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri.

 METABOLİZMA
DÜZEYİNDEKİ
ETKİLEŞİMLER
 Siklosporin &
Ketokonazol,
Eritromisin
 Siklosporin yıkılımı
azalır. Siklosporin
seviyeleri yükselebilir,
toksisite ortaya
çıkarabilir.
Farmakokinetik İlaç-İlaç Etkileşimleri

 ATILIM DÜZEYİNDEKİ ETKİLEŞİMLER


 Renal kan akımında meydana gelen
değişiklikler
 Aktif tübüler sekresyonda meydana gelen
değişiklikler.
 Tübüler geri emilimde meydana gelen
değişiklikler.
Farmakodinamik İlaç-İlaç Etkileşimleri

 Additif etki (2 + 2 = 4)
 Aspirin + Parasetamol

 Potansiyalizasyon (0 + 2 > 2 veya a+b=B)


 Kokain + noradrenalin

 Sinerjizma (2 + 2 >> 4)
Farmakodinamik İlaç-İlaç Etkileşimleri

 KİMYASAL ANTAGONİZMA
 Agonist-antagonist kimyasal olarak birleşir
(genellikle zehirlenme tedavisinde kullanılır).
 Heparin X Protamin
 Organofosfat X Pralidoksim
Farmakodinamik İlaç-İlaç Etkileşimleri

 FİZYOLOJİK ANTAGONİZMA
 İki ilaç farklı reseptör aracılı mekanizma ile
birbirinr zıt yönde etki eder.
 Nitritler X Adrenalin
Farmakodinamik İlaç-İlaç Etkileşimleri

 FARMAKOLOJİK ANTAGONİZMA
 İki ilaç aynı reseptöre bağlanır
 Asetilkolin X Atropin
 Morfin X Nalokson
Vaka Örnekleri
Vaka 1--

 31 yaşında, erkek hasta, HIV tanısı ile izleniyor.


 Dissemine histoplazmozis için Itrakonazol
(ITRASPOR) kullanılıyor.
 Hastada gastroözefagiyal reflü şikayetleri başlıyor.
Bunun üzerine omeprazol başlanıyor.
 Omeprazol başlanmasından 7 gün sonra hastada
daha önce kontrol altına alınmış histoplazmozis
bulgularında artış, ve kan itrakonazol düzeylerinde
azalma tespit ediliyor.
Ne oldu?
Azalmış emilim

 Omeprazol gastrik asit salınımını


engelleyerek reflüyü tedavi etti.
 Gastrik asit salınımındaki azalma,
itrakonazolün üst gastrointestinal kanaldan
emiliminde ciddi bir şekilde azalmaya neden
oldu.
 Bu da itrakonazolün tedavi edici etkinliğinde
azalmaya neden oldu.
Vaka 2

 61 yaşında bayan hasta, kronik atrial fibrilasyon için


warfarin kullanıyor.
 Eklem ağrısı nedeniyle aspirin almaya başlıyor.
 7 gün sonra melenası başlıyor
 Yapılan tetkiklerde hastanın midesinde küçük gastrik
erozyonları ve kanama odakları olduğu gözleniyor.
 Hematolojik değerlendirme normal, INR değeri 2.0.
Ne oldu?
Sinerjistik etkileşim

 Warfarin ve aspirin kanın pıhtılaşmasını engeller.


Warfarin bir antikoagülandır,
Aspirin ise antitrombositiktir.
Beraber kullanıldıklarında sinerjistik bir etki
beklenir.

 Warfarinin proteine bağlanma oran değişmiş ve


plazmadaki serbest warfarin fraksiyonunda artış
olmuş olabilir.
Olgu

 Heath Ledger 22 Ocak


2008′de dairesinde bilinci
kapalı olarak bulundu.
 Ledger, söylenenlere göre,
ciddi uyku problemleri
çekiyordu ve bunun için bazı
ilaçlar kullanıyordu.
 Kaldığı daireye gelen acil
servis çalışanları onu geri
döndürmeyi başaramadı ve
Ledger o gün öğleden sonra
29 yaşında hayata gözlerini
yumdu.
Olgu

 Ölümü hakkında medya tarafından bir çok spekülasyon yapıldı. İki


hafta sonra yapılan açıklamada Heath Ledger’ın kanında yapılan
toksikolojik analizde oxycodone, hydrocodone, diazepam,
temazepam, alprazolam ve doxylamine maddelerine rastlandığı,
yapılan otopsi ve laboratuvar tetkiklerinin sonucunda bu ilaçların
suistimal edilmesi sonucu ani bir zehirlenmeye bağlı olarak
yaşamını yitirdiği söylendi.
Olgu

 Bu 3 ayrı farmakolojik gruba ait 6 ilacın ortak etkisi merkezi


sinir sistemini deprese etmesidir. Birlikte alındıkları doz
aşımlarında ve zehirlenmelerde merkezi sinir sistemi üzerinde
birbirlerinin etkilerini arttırmaları sonucu bilinç kaybı,
solunum depresyonu ve ölüm gerçekleşebilmektedir.
Akılda kalması gerekenler…

 Hastanın aldığı tedavi rejimindeki ilaçlar ilaç-


ilaç etkileşimleri açısından kontrol edilmelidir.

 http://reference.medscape.com/drug-
interactionchecker

 http://www.drugs.com/drug_interactions.php
TEŞEKKÜRLER
İLAÇLARIN ETKİ
MEKANİZMALARI
Prof. Dr. Tijen Kaya TEMİZ

1
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

İlaçların etki mekanizmaları;


sistem,
organ,
doku,
hücre,
subselüler yapılar düzeyinde incelenebilirler.

Moleküler biyoloji yöntemlerinin gelişmesi ile birlikte etki


mekanizmalarına ait bilgilerin derinliği giderek artmaktadır.

2
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

İlacın;

Vücut fonksiyonlarında ve patolojik olaylarda yaptığı,

Organizmanın dışardan incelenmesi sırasında bile


gözlenebilen veya

Hastaca duyumsanabilen

MAKRO düzeyindeki değişikliklere

TESİR (“effect”) denilir.

3
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

Tesirin oluşmasına yol açan,

Onun altına yatan,

ELEMENTER değişikliklere

ETKİ (eylem, “action”) denilir.

4
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

Örn; bir ilacın

Damarları genişletmesi (vasodilatasyon)


veya kalp debisini azalması ETKİ’dir.

Buna bağlı olarak kan basıncının düşmesi


(hipotansiyon) veya baş dönmesi TESİR’ dir.

5
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

YAN TESİR
İlacın istenmeyen tesirleridir.

6
İlaçlar nasıl etki eder?
Paul Ehrlich (İmmunoloji,
Nobel 1908)

Corpora non agunt nisi


fixata'

'A drug will not work


unless it is bound‘

Bir ilaç bağlanmadıkça


etki etmeyecektir.
Tanımlar

İlaç molekülleri etki ortaya çıkaracakları


dokularda çeşitli hedeflere bağlanırlar.
Bu hedefler genellikle protein yapısındadır.
Reseptörler
Enzimler
İyon kanalları
Taşıyıcı moleküller (transporter)
Tanımlar

Reseptör bir kimyasal mediyatörün bağlanarak


çeşitli etkiler ortaya çıkarmasına aracılık eden
yapıdır.
Asetilkolin reseptörleri, sitokin reseptörleri,
büyüme hormonu reseptörleri vb.
Reseptör tanımının içine iyon kanalları, enzimler,
hücre yüzeyindeki bazı proteinler ya da taşıyıcı
proteinler girebilir.
Tanımlar

Reseptörler, kimyasal iletişimi kontrol ederler.


Onlarsız hücreler birbiri ile iletişim kuramaz ve
organizma yaşamsal fonksiyonlarını yerine
getiremez.

Örn; Adrenalin kalpte beta adrenoreseptörlere


bağlanır ve kalbın kasılma gücü ve hızı artar.
Adrenalinin yokluğunda bu reseptör sessizdir.
İstisna: Bazı reseptörler yapısal olarak aktiftir.
Tanımlar

Pek çok endojen etkin maddeler/ilaçlar; hedef


hücrelerde sitoplazma membranı üzerinde yerleşmiş
kendilerine özgü reseptörleri aktive ederek hücresel
etkilerini oluşturur. Bu şekilde etki yapan maddelere
agonist denir
Bazı maddeler/ilaçlar; Reseptörle kombine olur,
ancak reseptörü aktive etmezler. Bu şekilde etki
yapan maddelere antagonist denir
Antagonistler reseptörleri bloke ederek, doğal
agonistlerin reseptörü etkilemesini engelleyerek onların
etkilerini azaltırlar/ortadan kaldırırlar.

12
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI
İlaçların etkileri ve etki mekanizmaları
in vitro veya in vivo çalışmalarla incelenir.

Organ düzeyinde ilaçların etkisi in vivo ve in vitro deneylerde


farklı bulunabilir (Fizyolojik, sinirsel ve/veya hümoral
düzenleme mekanizmalarının etkisi).
Ör:NE-kalp üzerindeki etkileri, α-blokörler

İki ilacın etki mekanizmasının aynı olması onların her zaman


aynı etki kalıbını oluşturmalarını gerektirmez (Dağılım
kalıplarının farklılığı).
Ör:SSS’e geçebilme
13
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI
1) İlacın fiziksel/kimyasal nonspesifik özelliğine bağlı etki,

2) Reseptörlerin aktivasyonu/inhibisyonu,

3) Enzimlerin aktivasyonu/inhibisyonu,

4) İlacın antimetabolit olması,

5) Transmembranal aktif transport sistemlerinin aktivasyonu/inhibisyonu,

6) İyon kanallarını açıcı/kapatıcı etki,

7) İkame (yerine koyma),

8) Bağlı/inaktif maddeyi açığa çıkarmasına (salıvermesine) bağlı etki,

9) Şelasyon yapmasına bağlı etki.


14
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI
1) İlacın fiziksel/kimyasal nonspesifik özelliğine bağlı etki:

Farmakolojik etki ilacın fiziksel/kimyasal nonspesifik


özelliğine bağlı olabilir,
Örn;
HALOTAN vb lipofilik gaz/uçucu sıvı niteliğindeki genel
anestezikler nöronları,

Lipid nöron membranında aşırı toplanarak membran


akışkanlığını bozmalarıyla,
Lateral basınçla Na+ kanallarının açılmasını
engellemesiyle

deprese ederler.
15
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

1) İlacın fiziksel/kimyasal nonspesifik


özelliğine bağlı etki:

Örn;
Antiasitler - HCl ile reaksiyon
MgSO4 - pürgatif etki,

16
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

2) Reseptörlerin aktivasyonu/inhibisyonu,

Etki, hücrelerde nöromediyetörlerin, hormonların vd.


endojen etkin maddelerin doğal olarak etkilediği
reseptörlerin ilaç tarafından aktivasyonu/inhibisyonu
(antagonize edilmesi) sonucu oluşabilir.
Agonist reseptörü aktive eder.
Antagonist reseptörü aktive etmez. Reseptörle
kombine olur, ancak agonistin etkisini de bloke eder.

17
18
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

Reseptörler;
hücrenin yüzeyinde,
stoplazma içinde,
nükleus içinde
yerleşmişlerdir.
Reseptör aktivasyonu, reseptörle kenetli ikincil
ulakları ve transmembranal transdükleme sistemini
oluştururlar.

19
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI
Hücre yüzeyine yerleşmiş olan reseptörler,
Suda çözünen ve yeterli derecede lipofilik olmadığı için hücre
içine basit difüzyonla giremeyen maddelerin spesifik olarak
etkiledikleri reseptörlerdir.
Özel enzimler, iyon kanalları veya aktif transport sistemleri gibi
efektör makromoleküller ile kenetlenebilirler.
Agonist-reseptör etkileşmesi sonucu oluşan sinyal, transdüksiyona
uğrar ve bu esnada amplifiye edilir.
G proteini aracılığı ile

Enzim aktivasyonu (Ör:adenilat siklaz)

İkincil ulaklar (Ör:sAMP)


20
Agonist-Res
G prot

PLC

Fosfatidilinozitol-4,5-bifosfat DAG/IP3 ER’den Ca++ salıverilmesi

PKC
Ca++-kalmodulin kompleksi

Protein fosforilasyonu

HÜCRE CEVABI
21
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

Hücre yüzeyine yerleşmiş olan reseptörlerin


membranda kenetlendikleri iyon kanalları
Na+, Ca++, Cl- ve K+ kanallarıdır.
Örn: Benzodiazepin res.-GABA res.-Cl- kanalı
kompleksi
Steroid hormonlara özgü reseptörler kısmen
sitoplazma içinde bulunurlar.
Bazı ilaçlar reseptör altı düzeyde etki
gösterirler ve reseptörü aktive eden ilaçların
oluşturduğu cevabı taklit ederler.
Ör: Papaverine-sAMP düzeyini yükselterek
22
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

3) Enzimlerin aktivasyonu/inhibisyonu,

İlaçlar, vücutta çeşitli yapılarda belirli fizyolojik


fonksiyonların veya patolojik olayların oluşmasına
aracılık eden enzimleri inhibe/aktive ederek bu
fonksiyonların veya olayların değişmesi sonucu etki
oluşturabilir.

23
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

Örn; Neostigmin ve Fizostigmin gibi Asetil


Kolin Esteraz inhibitörleri; kavşakta Ach
birikimine neden olur, aşırım kuvvetlenir,

Örn; Aspirin, COX enzimlerini inhibe eder,


inflamasyonun inhibisyonu, mide lezyonu ve
ülseri görülür.

Antikolinesterazlar,
Glukokortikoidler,
NSAİ ilaçlar,
ADE İnhibitörleri

24
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

4) İlaç antimetabolit olması nedeniyle etki oluşturabilir.

Antimetabolitler doğal metabolitlere olan yakın


benzerlikleri nedeniyle enzimlerle etkileşirler,
ancak, antimetabolitlerin substrat yerine enzimin aktif
noktasına bağlanması, enzimi fonksiyon dışı bırakır,

Koenzimler ve enzim substratları = metabolit


Varfarin (K vitamini antimetaboliti); pıhtılaşma faktörlerinin
sentezini bozarlar,
Metotreksat (folik asit antimetaboliti); DNA sentezi bozulur,
Sülfonamidler (PABA antimetaboliti); antibakteriyel etki oluşur.
28
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

5) İlaçlar transmembranal aktif transport


sistemlerinin inhibisyonu veya aktivasyonu sonucu
etki oluşturabilirler.

Dijital glikozitleri
Proton pompası inhibitörleri (Omeprazol)

29
Digoksin Na+/K+ ATPase
inhibisyonu
Proton pompa inhibitörleri H+/K+ ATPase
inhibisyonu
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

6) İlaçlar eksitabl hücrelerde


transmembranal iyon kanallarını açmak veya kapamak
suretiyle hücreleri etkileyebilirler.

Benzodiazepinler,
Lokal anestezikler,
Bazı antiaritmikler ve
Kalsiyum kanal blokörleri

32
33
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

7) İkame (yerine koyma) esasına dayanan ilaç etki


mekanizması.

Parkinson’da dopamin prokürsörü L-DOPA


Postmenapozal estrojen,
Vitaminler.

34
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

8) Farmakolojik etki, ilacın vücutta normalde

inaktif/ bağlı durumda bulunan bir maddeyi açığa


çıkarmasına (salıvermesine) ve aktif hale getirmesine
ya da bunun engellenmesine bağlı olabilir.

Efedrin,
Amfetamin,

37
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

9.Farmakolojik etki ilacın şelasyon yapmasına


bağlı olabilir.

Zehirlenmelerde antidot olarak kullanılan ilaçlar


Kalsiyum disodyum EDTA- Kurşun,
Dimerkaprol- Civa, Bizmut, Arsenik.

38
İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI

Kaynaklar:
Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp, Rasyonel Tedavi
Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 10. Baskı,
Hacettepe Taş, 2002.

Bertram G. Katzung, Basic&Clinical


Pharmacology, 7th edition, Appleton&Lange,
1998.

39
İlaç – besin etkileşimleri

Doç. Dr. İsmail YILMAZ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
 İlaç- besin etkileşimleri 3 yönlüdür:
 Emilim azalabilir, artabilir, değişmeyebilir.
 Öğünlerden 1 saat önce ya da 2 saat sonra

 Öğünle birlikte (Örnek: Akarboz)

 Sadece su ile alınmalı. Başka bir şeyle alınmamalı


Warfarin – besin etkileşimleri
 K vitamininden zengin yeşil
yapraklı sebzeler (ıspanak,
brokoli, brüksel lahanası,
lahana, karnabahar vb.)
 Aril hidrokarbon hidroksilaz
(CYP1A1) enzimlerinin etkinliğinin
artmasıyla varfarin metabolizması
artar
 Çok fazla tüketim ya da daha önce
tüketmiyor iken tüketime
başlamak varfarin etkinliğini
azaltabilir.
 Gönüllü insanlarda 4-5 gün süre ile, açık kömür
alevi üzerinde ızgara yapılan etle beslenme
CYP1A2 enzimini indükler
 Bol proteinli diyetle beslenen insanlarda
antipirin ve teofilin’in metabolizmasının
hızlandığı, karbonhidrattan zengin diyetle
beslenenlerde ise yavaşladığı bulunmuştur.
MAO İnhibitörleri – Tiramin
Peynir reaksiyonu
 Tiramin tütsülenmiş, turşulanmış ya da fermente edilmiş
gıdaların içinde önemli miktarda bulunan bir bileşiktir.
 Fermentasyon ya da çürüme sırasında tirozinin
dekarboksilasyonu ile oluşur.
 Çikolata, alkollü içecekler, bir çok peynir türü, yoğurt,
teriyaki sosu, muz, patlıcan, incir, tütsülenmiş et gibi ve
daha birçok yiyecek türünde yüksek miktarda bulunur.
 Besinlerle alınan tiramin monoamin oksidaz enzimi
(MAO) ile metabolize olur.
MAO İnhibitörleri – Tiramin
Peynir reaksiyonu
 MAO enzimi ince bağırsak mukozası, karaciğer, akciğer ve
endotel gibi savunma hatlarında bulunur. Dolaşıma
girmeden büyük oranda inaktive edilmeye çalışılır.
 MAO inhibitörleri depresyon ve Parkinson Hastalığı
tedavisinde kullanılan ilaçlardır.
 Bu ilaçlar kullanılırken MAO enzimi bloke olur ve tiramin
metabolize olamaz.
 Dolaşımda tiramin konsantrasyonu artar ve ventrolateral
medulladaki sempatik sinir uçları tarafından alınır.
MAO İnhibitörleri – Tiramin
Peynir reaksiyonu
 Sinir uçları tarafından alınan tiramin Noradrenalin
salınımına neden olur.
 Noradrenalin artışıyla hipertansif kriz ortaya çıkar,
ölüm vakaları bildirilmiştir ve bu durum bir çok MAO
inhibitörünün piyasadan çekilmesi ile sonuçlanmıştır.
Özellikle non selektif olan (Hem MAO-A, hem de
MAO-B yi inhibe edenler). (Fenelzin, iproniazid, tranilsipromin
vb.)
Antibiyotikler – besinler

 Siprofloksasin emilimi sütteki kazein ve kalsiyum


nedeni ile azalabilir.
 Tetrasiklinler kalsiyum ve demir ile şelat
oluşturabilmektedir. Şelasyon, iyonların ve
moleküllerin metal iyonlarına bağlanması demek.
Süt ve süt ürünleriyle birlikte alımına dikkat
 Azitromisinin emilimi besinler ile azalabilir.
Sigara-Egzoz dumanı-CYP P450
 Çevresel etkenlerden sigara ve egzoz dumanında
bulunan karbon monoksit, CYP P450 enzimlerini
inhibe eder.
 Ayrıca sigara dumanında CO yanısıra, bulunan
polisiklik hidrokarbonlar, özellikle sitokrom P450
enzimlerinden CYP1A1 ve CYP1 A2’yi indükler
 Kömür ile petrol ürünlerinin yanması sonucu havaya
karışan benzopiren ve benzeri polisiklik aromatik
hidrokarbonlar belirli mikrozomal enzimleri
indüklerler.
Bitkisel ürünler-İlaç etkileşimleri

 Günümüzde Batı toplumlarında erişkinlerin %20 kadarı


bitkisel ürün kullanıyor. Bizde ve Uzakdoğuda çok daha
fazla
 Son yıllarda ülkemizde de gittikçe büyüyen ve maalesef
çokça suistimal edilen Besin Destekleri-İlaç
etkileşimleri konusu çok önemli.
 Bunların çoğu tezgah üstü «Over-the-counter (OTC)
drugs» ilaçlar ve bizde aktarlarda da satılıyor
Bitkisel ürünler-İlaç etkileşimleri

 Yaşlılarda çok daha fazla sorgulanmalı


 Kanser hastalarında sorgulanmalı
 Obez ve zayıflama çabası içindeki hastalar
sorgulanmalı
 Kas geliştirme ?
 Ülkemizde de halk arasında çok fazla kullanılan
St. John's-wort (Sarı kantaron) CYP3A4 indüksiyonu
yapar.

 Siklosporin, indinavir,
digoksin, antidepresanlar gibi
birçok ilacın klerensini
artırarak plazma
konsantrasyonunu düşürür.
Bitkisel Destek Etkileştiği ilaç Etkileşim
Sarımsak, Gingko biloba Antikoagülan, Kanama riskinde artış
antitrombosit ajanlar
Sarı Kantaron (St John’s Oral kontraseptifler, İlacın metabolimasında
Wort ) digoksin, HIV proteaz artış, terapötik etkisinde
inhibitörleri, fenitoin, düşüş
oral antikoagülanlar
(warfarin, apixaban,
dabigatran
rivaroxaban)
Kava bitkisi Sedatif hipnotikler Sedatif etkide artış
OATP: Organic anion-transporting polypeptides
OCT: Organic cation transporters
MATE: Multidrug and toxin extrusion proteins
Vaka Örnekleri
Vaka 1--

 44 yaşında, bayan hasta, iki sene önce karaciğer


transplantasyonu geçirmiş. Herhangi bir problemi yok.
Siklosporin kullanıyor
 Hasta yetersiz miktarda C vit. aldığını düşünüyor ve her
gün yarım litrenin üzerinde greyfrut suyu içmeye
başlıyor.
 7 gün sonra hastada başağrısı başlıyor, titremeleri oluyor.
 Yapılan fizik muayenesinde kan basıncında artış ve
kreatinin seviyelerinde artış tespit ediliyor.
Vaka 1--

 Kan siklosporin düzeyi 450 ng/mL (terapötik düzeyin


2-3 kat üzerinde) geliyor.
 Hastanın geçici bir süre siklosporini kesiliyor (kan
konsantrasyonları normale dönene kadar), ve hasta
normale dönüyor.
Ne oldu?
Azalmış ilk geçiş metabolizması

 Greyfrut suyunun içindeki bazı bileşenler ince


bağırsaktaki CYP3A4’ü inhibe etti.
 Bu durum bağırsakların siklosporin üzerindeki ilk
geçiş etkilerini azaltarak siklosporin düzeylerini
arttırdı ve hastada toksisite bulguları gözlendi.
 Aynı şey ketokonazol ile de görülebilirdi.
Özetle…

 Hastanın aldığı tedavi rejimindeki ilaçlar ilaç-ilaç


etkileşimleri açısından kontrol edilmeli; ilaç-besin
etkileşimleri açısından da sorgulanmalıdır.
 Bilhassa Geriatrik yaş grubunda

 http://reference.medscape.com/drug-interactionchecker
 http://www.drugs.com/drug_interactions.php
 UpToDate_Lexicomp Online Drug Database
 Micromedexsolutions.com
TEŞEKKÜRLER

SORULAR?
İlaçların Etkisini
Değiştiren
Faktörler

Doç. Dr. Barış KARADAŞ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Klinik Farmakoloji ve Toksikoloji Birimi,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
İlaçların Etkisini
Değiştiren
Faktörler-giriş
Bazı faktörler ilacın etki yerindeki konsantrasyonunu
değiştirmek (farmakokinetiğini) suretiyle
diğer bazıları da organ yada hücrelerin yanıt verme
yeteneğini (farmakodinamiğini) değiştirirler

Sonuçta, dozlamda (ilaçların verilme miktarı ve sıklığı)


değişiklik yapılması ve dozlamın bireyselleştirilmesi
gerekir.
İlaç etkisini değiştiren faktörler-ana başlıklar:
1. Vücut ağırlığı ve dağılım hacmi (V) ve ilacın klirensi (K)
2. Yaş (Y)
3. Absorbsiyon azalması ve Eliminasyon organlarının hastalıkları
4. Cinsiyet (♀, ♂)
5. Veriliş yolu
6. Veriliş zamanı, gün içi ritm ve diğer biyoritmler
7. Çevresel faktörler (☼) ve diyet
8. Genetik faktörler (☻)
9. Önceden var olan hastalıklar veya özel durumlar (♥)
10. İlaç etkisini tamponlayan ikincil olaylar
11. Biyolojik değişkenlik
12. Kiralite
13. Tolerans, taşiflaksi
14. Sosyal çevre ve ruhsal durum ☺
15. Diğer ilaçların vücutta bulunması
3
16. Plasebo ve ilacın plasebo etkisi
1.Vücut ağırlığı ve dağılım hacmi ve ilacın klirensi

-İlacın etki şiddetinin göstergesi plazmadaki serbest ilaç


konsantrasyonudur
Bunun için ilaç miktarı / kg hesaplanarak verilmelidir

- İlaçların çoğu interstisyel sıvıda dağılır


• ödemli hastalarda bu kompartıman genişler
• dehidrate hastalarda ise küçülmüştür

Şişman kişilerde ilaç lipofilik değilse Yağsız Vücut Ağırlığına göre


ilaç vermek gerekir (aminoglikozitler)
YVA = (1-Yağ Fraksiyonu) x Vücut ağırlığı
YF = 90 - 0.8(boy-bel çevresi cm) / 100
2.YAŞ

2.1.Pediatrik Farmakoloji

Yenidoğan ve bebeklerde;
• eliminasyon mekanizmaları tam fonksiyon görmez

• barsak peristaltizmi yavaş ve düzensizdir

• mide asit salgısı yetersizdir ve mide suyu nötraldir


-parasetamol, fenitoin, absorb. gecikir
-aside dayanıksız penisilinlerin, fenobarbital, valproik asit,
diazepam gibi bazik ilaçların absorb. artar
(uzun aralıklarla verilmelidirler)
• Ciltleri incedir
-lokal uygulanan ilaçlarla sistemik zehirlenme olabilir

• yağ dokusu ve iskelet kası gibi bazı ilaçları bağlayan doku


kitlesi azdır

• plazma proteinlerine bağlanma oranı düşüktür

• kan-beyin engeli olgunlaşmadığından SSS’ni etkileyen


ilaçlara karşı aşırı duyarlık vardır
•mikrozomal enzimler yeterli miktarda değildir
-bazı ilaçların(parasetamol, aspirin, diazepam, digoksin....)
eliminasyon yarı ömürlerinin uzaması nedeniyle
zehirlenmeler olabilir
-bilirubin konjugasyonunun az olmasına bağlı ‘’kernikterus’’
oluşabilir
•bebeklerde glomerüler filtrasyon erişkinlerin %30-50’si,
tübüler salgılanma fonksiyonları ise %20-30 kadar daha azdır.
Birinci yaşa doğru bu değerler erişkinlerinkine yaklaşır

-penisilinler, aminoglikozitler (bu ikisi böbreklerden


değişmeden itrah olurlar), aspirin, sülfonamidler, indometazin
ve asetominofen gibi bazı ilaçların itrahları azalmıştır
Çocuklarda doz hesabı:

4 x yaş + 20
Augsberger formülü = ––––––––––– x erişkin dozu
72

Çocuğun ağırlığı (kg)


Clark formülü = ––––––––––––––– x erişkin dozu
72

vücut yüzey alanı(m2)


Çocuk dozu = ––––––––––––––– x erişkin dozu
1.8

***klinik araştırma ile saptanmış çocuk dozu zikredilmişse o doz


esas alınmalıdır.
2.2. Geriatrik Farmakoloji

-Yaşlılar en fazla ilaç kullanan yaş grubudur ve en fazla yan


etki bu çağda görülür

-İlaç kinetiğinin ve duyarlılığın değişmesinde önemli olan,


yaşlının kronolojik yaşı değil biyolojik yaşıdır

-Vücut fonksiyonları yaşla orantılı olarak azalır fakat aynı


yaştaki kişilerde azalma aynı derecede olmaz.
Bu nedenle hastanın bireysel olarak değerlendirilmesi bu yaş
grubu için önemlidir.
-Yaşlı hastalarda; uyunç azalır (unutkanlık gibi),
-Daha fazla ilaç kullanılmasına bağlı olarak ilaç etkileşimleri
artar,
-Eliminasyon organları ile ilgili hastalık insidensi artar.
Bu gibi faktörler de tedavinin etkinliğini, alınan cevabın
niteliğini ve boyutlarını değiştirebilir

-Yaşlılarda ilaca karşı duyarlığın artması, esas olarak ilacın


farmakokinetiğinin değişmesinden ileri gelir
Farmakokinetik Değişiklikler

A)Absorbsiyon

-İlaç absorbsiyon hızı azalır

-Fakat buna rağmen GİS’ten pasif diffüzyonla absorbe


edilen ilaçların absorbsiyon derecesi değişmez.

Ancak aktif transport veya kolaylaştırılmış difüzyon ile


absorbe edilen demir, kalsiyum, tiamin, riboflavin,
B12 vitamini, galaktoz gibi maddelerin abs. azalır ve
yükseltilmiş dozda verilmeleri gerekir.
B)Dağılım

-Çizgili kas kitlesi azalır, yağ kitlesi artar


•Lipitte çözünürlüğü düşük olan ilaçların dağılım hacimleri
azalır (digoksin,asetominofen, alkol) Pratikte: yaşlılarda
digoksinin’in yükleme dozu, sanal dağılım hacmi azaldığı
için düşürülür. Ayrıca ilacın klerensi de azaldığı için idame
dozu da azaltılır

•Lipitte çözünürlüğü yüksek olan ilaçların dağılım hacimleri


artar (diazepam, lidokain)
-Plazma albumin düzeyi düşer. Buna bağlanan ilaçların
serbest fraksiyonlarının oranı artacağından etkileri
şiddetlenebilir. Özellikle varfarin ve diğer oral antikoagülanlar
gibi albumine yüksek oranda bağlanan ilaçlarla yapılan
tedavilerin yakından takip edilmesi gerekir
C)Metabolizma

-Yaşlılarda Sitokrom P 450 enzimlerinin yaptığı oksidasyon


olaylarının etkinliği azalır. Bu durum bireyler arasında da
farklılık gösterir.
-İlaçların ilk geçişte eliminasyon hızları ve oranları azalır
-İlaçların veya metabolitlerin glükoronik asidle konjugasyon
hızları yaşlanma ile pek değişmez
D)Eliminasyon

-Yaşlılarda glomerüler filtrasyon ve tübüler salgılama


Fonksiyonları belirgin derecede azalır. Digoksin, heparin ve
tiazid grubu diüretikler gibi böbreklerden değişmeden itrah
edilen ilaçların e.y.ö’leri artar; dozlarının azaltılması gerekir.

-Yaşlılarda solunum kapasitesi azaldığından ve aktif akciğer


hastalıklarının insidansı arttığından inhalasyon anestezisi
yerine parenteral anestezikler kullanılmalıdır.
Farmakodinamik Değişiklikler

-Reseptör sayısı azalır (bu özellikle β-adrenerjik reseptörlerde


gösterilmiş). Dolayısıyla agonistlere verilen cevap az olmaktadır.

-KVS, hormonal ve diğer sistemlerle ilgili homeostaz


mekanizmaları gençlerdeki kadar aktif değildir.Örn.verapamil
gençlerde refleks taşikardi yaptığı halde yaşlılarda bradikardi
yapar.

-Homeostaz mekanizmalarının küntleşmesi bazen bazı ilaçlara


karşı duyarlılığı artırabilir:
•Nöroleptik ilaçlara(fenotiazinler gibi) bağlı ekstrapiramidal
etkiler ve ortostatik hipotansiyon kompanse edici
mekanizmaların zayıflamasına bağlı olarak daha sık görülür.

•Yaşlılar sülfonilüre türevi ilaçların yaptığı hipoglisemiye daha


duyarlıdır

•Aspirin ve diğer NSAİİ’lar yaşlılarda daha fazla GİS kanaması,


erozyon ve ülserasyon yapar (bu nedenle bu yan tesirleri
olmayan asetominofen tercih edilir)
Geriyatrik Farmakolojinin Pratik Yönleri

-Yaşlı hastalarda eğer ilaçlar bilinçli kullanılırsa yaşam


kalitesi önemli oranda düzelebilir ve yaşam uzatılabilir.

-Hekimin reçete bedeli ve daha ucuz seçenekler konusunda


bilgisi olmalıdır. (uyunçsuzluk.... unutkanlık ve konfüzyon
sonucu olabileceği gibi reçete pahalıysa semptomlar düzelince
ilaçları kesme şeklinde de olabilir)
-Hekim yaşlı hastadan dikkatli bir ilaç öyküsü almalıdır

-Küçük dozlarda tedaviye başlanmalı ve istenilen yanıtta titre


edilmelidir. Dozu arttırmadan önce en az 3 geriyatrik yarı ömür
kadar beklenmelidir.

-İlaç etkileşimleri ve reaksiyonları konusunda sürekli


kuşkulanılmalıdır

-Doz rejimi olabildiğince basitleştirilmelidir.


3. ABSORBSİYON AZALMASI ve ELİMİNASYON
ORGANLARININ HASTALIKLARI

-Gastroenterit ve steatore bazı ilaçların emilimini azaltabilir

-Böbrek hastalıklarında renal klirens azaldığından dolayı


ilaçların renal itrah hızları yavaşlar ve etkinlikleri artar.
Toksisitesi önemli şekilde artan ilaçlar: aminoglikozitler,
tetrasiklinler, amfoterisin B, digoksin, fenobarbital,
fenilbutazon, lityum.
-KC parankimindeki dejenerasyon, iltihap ve neoplastik
harabiyet hallerinde KC’de metabolize olan ilaçların e.y.ö.
ve etkinlikleri artar.
Örn. Lidokain, morfin, meperidin, propranolol, nortriptilin...

-Eğer bir hastada böbrek yetmezliği var, fakat KC fonksiyonları


normalse, bu durumda aynı yönde etki yapan ilaçlar arasında
seçim yaparken, eliminasyonu KC’de olan ilacı tercih etmek
gerekir. Tersi de geçerlidir (Örn digoksin-dijitoksin)
4.CİNSİYET
-İlaçların metabolizması yönünden belirgin bir fark yoktur.
Sadece,
•erkekler; süksinilkolin, asetilkolin ve diğer kolinler ile
prokaini daha hızlı inaktive ederler
•kadınlar antipirini daha hızlı elimine ederler

-Bazı ilaçların yan etki insidansı sekse göre değişiklik gösterir


•nöroleptiklerin yaptığı tardif diskinezi (erkeklerde)
•süksinilkolinin yaptığı miyalji (kadınlarda)
Daha sık görülür
•Gliklazidin eyö erkeklerde 8 kadınlarda 11 saattir.
5.VERİLİŞ YOLU

-İlaçların çeşitli veriliş yerlerinden absorbsiyonlarının hız ve


dereceleri yani biyoyararlanımları farklı olduğundan, dozun,
veriliş yoluna göre ayarlanması gerekir.

po verildiğinde etkileşen iki ilaçtan birisi diğer yollarla


verilirse etkileşme riski ortadan kalkabilir

24
6.VERİLİŞ ZAMANI
-Vücutta çeşitli biyolojik olaylar ve KC’de ilaçları inaktive
eden enzimlerin bazıları gün-içi ritm gösterirler. Sonuçta
bazı ilaçların yarılanma ömrü, etki şiddeti ve süresi
uygulandığı saate göre değişebilir.
Örn. asetominofenin’in sabah saat 6’da verilmesi, saat 14’ de
Verilmesine göre eyö’nün %15 daha az olmasına yol açar.

Örn. uyku ilaçları hipnotik dozda sabah uykusunu almış bir


kişide sadece sedasyon yaparken, aynı doz aynı kişide gece
hipnotik etki yapar.
İlaç etkisinin gün-içi doğal ritm dönemlerine göre değişmesi
konusuyla ilgili olan farmakoloji dalı, kronofarmakolojidir
-İlacın ağızdan alınma saati ile yemek saati de ilaç
etkisi değiştirebilir

Dr. İsmail ÜN
7.ÇEVRESEL FAKTÖRLER VE DİYET

-Tarım ilaçları (organik klorlu intektisidler..) ve petrol


ürünlerinin yanması sonucu havaya karışan PAH’lar bazı
mikrozomal enzimleri indükler

-Karbon monoksit (sigara ve egzos dumanında vardır) CYP 450


enzimlerini inhibe eder

-Yine sigara dumanındaki PAH’lar özellikle CYP1A1 ve


CYP1A2 enzimlerini indüklerler. Sonuçta bazı ilaçlar daha
çabuk inaktive olur
-Lahana, karnabahar ve brüksel lahanası ile beslenenlerde
aril hidrokarbon hidroksilaz(CYP1A1) enzimlerinin etkinliği
artar
-Greyfurt suyu, CYP3A4 enzimini inhibe ederek terfenadin
ve astemizol gibi bu enzimle yıkılan ilaçların toksisitesini
artırır
8.GENETİK FAKTÖRLER (Farmakogenetik)
9.ÖNCEDEN VAROLAN HASTALIK HALİ veya ÖZEL
DURUMLAR

-TSA’lar normal kimselerde sedasyon yaptıkları halde,


Endojen depresyonlu hastalarda psişik eksitasyon yaparlar

-Neostigmin ve benzeri antikolinesteraz ilaçlar myastenia


gravisli hastalarda çizgili kas gücünü artırırken normal
kimselerin çizgili kaslarını etkilemezler.

-Kalp glikozitleri ve diüretikler, KKY olanlarda kalbin


çalışma gücünü arttırıp ve diürez yaparken,
normal kimselerde bunu pek yapmazlar.
-Atopi, genetik bir predispozisyon nedeniyle kronik olarak
IgE tipi antikorların yüksek olmasıdır. Bu tip kimselerde
bronşiyal astma, saman nezlesi ve besin allerjisi gibi
patolojik durumlar yanında ilaçlara bağlı
allerjik reaksiyonlar da sık görülür.

-β-adrenerjik res. blokörleri ve kolinerjik ilaçlar bronşiyal


astmalı hastalarda belirgin bronkospazm oluştururken,
normal kimselerde mutad dozda bu olmaz.
10.İLAÇ ETKİSİNİ TAMPONLAYAN
İKİNCİL OLAYLAR

-Bir ilacın etkisi, etkilediği sistemlerle ilgili nöral veya


humoral homeostazın mekanizmalarını aktive ederek
zamanla bu ilacın etkinliğinin azalmasına neden olur.

Örn: antihipertansif ilaçların çoğu, kan basıncını düşürerek


ve böbrek kan akımını azaltarak vücutta su ve tuz tutulmasına
neden olurlar; bunun sonucu kan basıncını düşürücü
etkilerinde azalma olur.
11.BİYOLOJİK DEĞİŞKENLİK

-Aynı cinsten, aynı ağırlıkta, benzer genetik yapıda, aynı


çevresel koşullar altında, belirli bir dozda ilaç verildiği zaman
meydana gelen etkinin derecesi yine de bireyler arası fark
gösterir. Bu tür değişkenliğe ‘’biyolojik değişkenlik’’ denir.
12.KİRALLİK (kiralite)

İlaçların çoğunun asimetrik bağ taşıyan karbon atomu


(kiral merkez) içermeleri nedeniyle R ve S izomerleri
(enantiyomerleri) vardır.
Kiral ilaçlar genellikle rasemat (% 50 R + % 50 S)
olarak üretilirler.
Bazı ilaçların iki izomerinin farmakokinetik ve farmakodinamik
Özellikleri farklı olur ve ilacın terapötik etkisinden büyük
Ölçüde sadece bir izomeri sorumludur
Adrenalin ve tiroksinin resptörlerine uyan ve daha etkin olan
İzomeri l (levo) izomerleridir.
13.TOLERANS, TAŞİFLAKSİ ve DESENSİTİZASYON

TOLERANS

-Bazı ilaçlar uzun süre devamlı kullanıldıklarında,


başlangıçtaki etki şiddeti giderek azalır ve etki süresi kısalır.
Aynı etkiyi idame ettirmek için dozu gittikçe arttırmak gerekir.
Bu duruma tolerans denir.(opioidler gibi)

-Aynı farmakolojik gruptan olan ilaçlardan birine tolerans


kazanan bir kimse diğerine karşı da tolerans kazanır.
Buna çapraz-tolerans denir.
(örn; alkoliklerin uyku ilaçları, genel anestezikler ve
anksiyolitik ilaçlara tolerans göstermeleri)
Bir ilacı daha önce almadığı halde genetik olarak o ilaca
tolerans olması durumuna bireysel tolerans denir.
(örn;varfarine toleransı olan kişilere normal dozun ~20 katını
kullanmak gerekir)

Mekanizma

1)Biyokimyasal veya farmakokinetik tolerans


-İlaç, yinelenen dozlarda sürekli verildiğinde, kendini
vücutta inaktive eden enzim sistemini indükler(otoindüksiyon).
Böylece ilaç etkinliği giderek azalır.

-Plazmada ilaç düzeyinin azalması karakteristiktir.


2)Hücresel veya farmakodinamik tolerans

-Hücrenin ve reseptörlerin ilaca devamlı olarak maruz


kalmaları halinde hücrelerde o ilaca adaptasyon gelişir.
Başka bir deyişle agonist ilacın sürekli verilmesi hücrelerde
reseptör sıklığını giderek azaltır, bu duruma down-regulation
denir.
Membran reseptörlerinin azaltılması genellikle
reseptörün hücre içine alınması (internalizasyon) ve/veya
reseptör proteini sentezinin azalması suretiyle yapılır.
Sonuçta; reseptörlerin ilaca duyarlılığı azalır.

-Plazmadaki ilaç düzeyinde azalma yoktur.


Eğer ilacın terapötik etkisine karşı tolerans oluşuyor, fakat
toksik etkilerine karşı oluşmuyorsa terapötik indeks azalır;
bu istenmeyen bir durumdur.

Bunun tersi de mümkündür. Örn; A.pektoris ted’ de kullanılan


nitrogliserin verilmeye başlandıktan sonraki ilk birkaç gün
Baş ağrısı olur, sonra bu etkiye tolerans gelişir ve kaybolur.
Tolerans oluşması için, ilacın kesintisiz olarak, yeterli bir
süre vücutta az veya çok bulunması esastır. Doz intervali
uzun tutulduğunda yani, önceki doz vücuttan tamamen
elimine edildiğinde, tolerans gelişmesi hafif olabilir veya
hiç olmayabilir.

Tolerans kazanan kimsede ilaç kesilirse, ilacın vücuttan


tamamen eliminasyonunun ardından tolerans kısa zamanda
kaybolur. Kişi başlangıçtaki duyarlılığı kazanır; böyle bir
kişiye tolerans halinde iken aldığı dozda ilaç verilirse ciddi
toksik etkiler meydana gelir.
TAŞİFLAKSİ
-Toleransın çok çabuk oluşan şekline taşiflaksi denir.
-İlaçla tedaviden ziyade, deneysel farmakoloji açısından ilgi
çekicidir.Saatle ölçülen bir deney süresi içinde, bazı ilaçların
belirli dozlarının peşpeşe verilmesi durumunda, taşiflaksi
gelişmesi sonucu etki şiddetinin giderek azaldığı, hatta
tamamen kaybolduğu görülebilir.
Örn; efedrin, tiramin, amfetamin gibi sempatomimetik ilaçlar
deney hayvanına kısa aralıklarla sabit bir dozda verilirse,
yaptıkları kan basıncı yükselmesi noradrenalin’in
boşaltılmasına bağlı olarak giderek azalır ve sonra tamamen
ortadan kalkar.
Sonuç:taşiflaksi oluşması, ilacın dozlarının sık tekrar edilmesi
sonucu salıverilmeye elverişli endojen madde deposunun
giderek tükenmesine bağlıdır.
REZİSTANS
İnfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan
kemoterapötiklere karşı enfeksiyon etkenlerinde; ilacın
çoğalmayı durdurucu ve öldürücü etkisine karşı tolerans
gelişir. Konakçı hücresini ilgilendirmeyen ve enfeksiyon etkeni
olan mikroorganizmada gelişen bu duruma ‘’Rezistans’’ adı
verilir.
tolerans ile rezistansı karıştırmamak gerekir.
Bazen nadiren de olsa kural dışı olarak rezistans ve tolerans
Eşanlamlı bir şekilde kullanılır. İnsüline rezistansta olduğu gibi.
14.SOSYAL ÇEVRE ve RUHSAL DURUM
-Bazı psikotrop ilaçların (alkol, esrar vb. keyif verici mad.),
kişi tek başına iken veya bir arkadaş grubu içinde iken
alındıklarında meydana getirdikleri ruhsal etkiler farklılık
gösterebilir.

15.DİĞER İLAÇLARIN VÜCUTTA BULUNMASI


-İlaçların farmakodinamik ve farmakokinetik ilaç
etkileşimleridir
16.PLASEBO ve İLACIN PLASEBO ETKİSİ

-Plasebo, tedavisi olanaksız ya da tedaviye gerek olmayan


Durumlarda ve ilaç araştırmalarında yeni ilacın
değerlendirilmesi için kontrol grubuna uygulanır. Plasebo
olarak uygulanacak madde özel yöntemle hazırlanır.
Ancak bazı vitamin preparatları ve serum fizyolojik de plasebo
etkisi için kullanılabilir

-Hastanın duygu durumunun, davranışının, heyecan decesinin


rol oynadığı ağrı, anksiyete, ekzojen depresyon ve iştahsızlık
gibi olaylar plaseboya iyi yanıt verdiği halde, ateş, organik
bozukluklar, tümoral veya iltihabi lezyonlar, midriyazis ve
benzeri somatik belirtiler genellikle plaseboya yanıt vermez
UYUNÇ
-Hastanın, reçetede yazılan ilaçlar hakkında hekim tarafından
kendisine yapılan tavsiyelere uyma isteği ve uyum derecesidir.
-Hastaların ~%50 ‘de uyunçsuzluk olduğu tespit edilmiştir.
-Uyuncu etkileyen faktörler:
•hastanın ruhsal durumu
•zihinsel yetenekleri
•kültür düzeyi
•sağlığı ve hastalığı üzerinde gösterdiği titizlik
•hastalığı ile ilgilenen bir yakınının olup olmaması
•kullandığı ilaç sayısı
•ilacın alınış sıklığı ve zamanı
•ilacın uygulama kolaylığı veya zorluğu
•ilacın yan etkileri
•hekime olan güveni
•hastalığın yaşamı tehdit edip etmediği
•hastanın yaşı
İyi bir hekim, hastasına gerekli olan ilaçları verirken hastanın
öngörülen tedavi rejimine ne derecede uyacağını da kestirmeli
ve uyuncu mümkün olduğu kadar arttırmak için her türlü
olanağı kullanmalıdır.
İlaçların Advers Etkileri
ve Toksik Tesirleri

Yrd.Doç. Dr. Barış KARADAŞ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Klinik Farmakoloji ve Toksikoloji Birimi,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
* İlaçların en önemli özelliklerinden biri
“selektiviteleri” dir.

* İlaçların tesirleri:
> İstenilen Tesirler
> İstenmeyen Tesirler (= Yan tesirleri)

* Yan tesirlerin çoğu “Toksik Tesirlerdir”.


İlaçların Toksik Tesirlerinin Oluşum
Mekanizmalarına Göre Sınıflandırılmaları

1. Yalın Toksik Tesirler


a. Farmakodinamik (fonksiyonel) Toksik Tesirler
b. Biyokimyasal Toksik Tesirler
c. Yapısal Toksik Tesirler
2. Özel Toksik Tesirler
a. Mutajenik Etki
b. Teratojenik Etki
c. Karsinojenik Etki
3. İlaç Alerjisi
4. Dayanıksızlık Reaksiyonları
5. İdiyosenkrazi ve Genetik farklılığa bağlı reak.lar
1. Yalın Toksik Tesirler-1

• İlaçların terapötik etkilerine benzer şekilde ve


bazen aynı mekanizmalarla ortaya çıkar

• Genellikle doza- bağımlıdırlar

• Öngörülebilir şekilde oluşurlar


1. Yalın Toksik Tesirler-2

a. Farmakodinamik Toksik Tesirler:


– En sık görülen toksik tesirlerdir
– Reversibldir
– Doz fazlalığına, hastanın duyarlılığının
artmasına veya ilacın başka fizyolojik
fonksiyonları etkilemesine bağlıdır.

Örn: konvülsiyonlar, midriyazis, sıcak basması,


EKG değişiklikleri......
1. Yalın Toksik Tesirler-2

b. Biyokimyasal Toksik Tesirler:


Klinikte rutin olarak ölçülen biyokimyasal
göstergelerde yaptıkları istenmeyen
değişikliklerdir.

Örn:
– Serum SGPT, SGOT artışı karaciğer hasarı
– Plazma Alkalen Fosfat artışı safra kanalı
zedelenmesi...
– Hiperglisemi
1. Yalın Toksik Tesirler-3

c. Yapısal Toksik Tesirler:


İlaçların doku ve hücre düzeyinde yaptığı
morfolojik bozukluklardır. En sık oluşan
organlar KC ve böbreklerdir.
i. Kimyasal etkenin kendisine bağlı: Alkilleyici
antineoplastikler
ii. İlacın reaktif metabolitine bağlı: Epoksid
türevleri
iii. İlacın aktif oksijen radikalleri oluşturmasına
bağlı: Doku hasarları
2. Özel Toksik Etkiler

1. Mutajenik Etki (Kısırlık..)


2. Teratojenik Etki (Talidomid...A, B, C, D,
X risk grupları)
3. Karsinojenik Etki

Esas olarak ilaçların hücre çekirdeği düzeyinde


oluşturduğu kalıcı nitelikteki toksik etkileridir.
İlaçların geliştirilmesi döneminde (klinik öncesi)
deney hayvanlarında yaygın olarak incelenir.
Teratojenik Etki

Fetus Yaşı 1 21/2 12 38


(hafta)
Gelişme evresi Nidasyon Embriyo: organ Fetus:büyüme
gelişmesi ve gelişme
Teratojenite Fetal ölüm Malformasyon Fonksiyon
bozukluğu
3. İlaç Alerjisi-1

• İlaca karşı reaksiyon, immün sistemin aktive


edilmesine bağlı ise bu “İlaç Alerjisi”dir.
• Temel koşul “ilacın antijen özelliği kazanmasıdır”.
Antijenler 10 kilodalton’dan büyük moleküllerdir.
• Özellikleri:
– İlaçla ilk temasta ortaya çıkmaz
– Doza bağımlı değildir (tetik reaksiyonu)
– Reaksiyonu “antijen+antikor kompleksi” yapar
3. İlaç Alerjisi-2

1. Humoral İmmun Yanıt (B- lenfositi)


Antijen/Antikor etkileşmesi (Tip I, II, III
reak.lar)

2. Hücresel İmmun Yanıt (T- lenfositi)


Antijen/ T- lenfosit etkileşmesi (Tip IV reak.)
3. İlaç Alerjisi-3

Alerjik Reaksiyon Tipleri


(Gell ve Coombs Sınıflandırması)

1. Tip I Reaksiyonlar: Anafilaktik Reaksiyonlar


(Ürtiker, astım, şok..)
2. Tip II Reaksiyonlar: Sitotoksik Reaksiyonlar
(Transplantasyon red reaksiyonları...)
3. Tip III Reaksiyonlar: Toksik immun kompleks
çökmesi (Vaskulit, serum hast...)
4. Tip IV Reaksiyonlar: Gecikmiş tip hücre aracılı
reaksiyonlar (Temas dermatiti, PPD testi..)
Tip I Reaksiyonlar
Tip II Reaksiyonlar
Tip III Reaksiyonlar
Tip IV Reaksiyonlar
4. Dayanıksızlık (Aşırı- Duyarlık)
Reaksiyonları

Kişide varolan bir hastalık hali nedeniyle, onun


ilacın belirli etkilerine normal kişilerden daha fazla
duyarlı olması halidir.

• Astımlıların beta- blokerlere duyarlılığı


• Hipertiroidililerin sempatomimetiklere duyarlılığı
• Miyastenia Gravis’te kürara duyarlılık
5. İdiyosenkrazi ve Genetik
Farklılığa Bağlı Reaksiyonlar

“Ne olmadığı bilinen ancak ne olduğu bilinmeyen”


ve genetik yatkınlıkla ilişkisi olmayan reaksiyonlara
idiyosenkratik reaksiyonlar denilir
(praktolol göz-deri- mukoza sendromu)

Genetik yatkınlığa bağlı olarak gelişen reaksiyonlar


ile “Farmakogenetik” dalı ilgilenmektedir
(polimorfizm)
İLAÇ TOKSİSİTESİNİN DENEYSEL OLARAK ÖLÇÜMÜ
VE TEDAVİ İNDEKSİ

• Toksik etkiler, ilaçlar normal tedavi dozlarında verildikleri


zaman da meydana gelebilirler.
• Bu bakımdan, bir hastaya ilaç uygularken o ilacın tedavi edici
özelliğinin sağlayacağı yarar ile ilacın toksik etkilerinin neden
olacağı zararı kıyaslamak gereklidir.
• Eğer sağlanacak yarar, toksik etkileri makul gösterecek kadar
fazla ve önemli ise ilacın uygulanması uygun olur.
• İlaçların akut toksisitesini deney hayvanlarında değerlendirmek
için kullanılan nicel bir gösterge medyan (ortanca) letal doz
(LD50) dir.
• Medyan letal doz bir grup deney hayvanına uygulandığı zaman
bu gruptaki hayvanların % 50'sini öldüren dozdur.
• Fare, sıçan, kobay, tavşan ve gerekirse köpek gibi çeşitli deney
hayvanlarında saptanan LD50 değerlerine bakarak yeni bir
ilacın insandaki toksik dozu hakkında kabaca bir fikir
edinilebilir.
• Medyan letal dozdan başka, deney hayvanlarında çeşitli toksik
belirtilerden her biri için medyan toksik doz (TD50)
saptanabilir.
• Örneğin, incelenecek toksik tesir uyku oluşumu ise, uyku
meydana getirme şeklindeki toksik tesir için medyan toksik
doz deney hayvanlarının %50'sinde uyuma yapan dozu ifade
eder.
• Bir ilacın güvenilir bir ilaç oluşunda rol oynayan faktör, tek
başına medyan letal doz veya medyan toksik doz değildir.
• Bu bakımdan önem taşıyan esas gösterge, tedavi indeksi
(terapötik indeks) diye adlandırılan değerdir.
• Tedavi indeksi hayvan deneylerinde medyan letal
dozun (LD50), medyan tedavi edici (etkin) doza
(ED50'ye) oranıdır:
• LD50/ED50=Tİ
• Tedavi indeksine, güvenlik indeksi adı da verilir.
• Tedavi indeksi olarak, medyan toksik dozun
(TD50'nin) medyan tedavi dozuna (ED50) oranı da
kullanılabilir .
• TD50/ED50=Tİ
• Tedavide erişilmesi istenilen ideal durum hiçbir
hastada toksik etki oluşturmaksızın ya da çok az
sayıda kaçınılmaz olarak toksik etki oluşmasına
karşılık bütün hastaları tedavi etmektir.
• Bundan dolayı tedavi indeksi olarak TD1/ED99 oranı
yukarıdaki oranlardan daha yararlı olabilir.
• İlaçlar, hastalık tedavisi veya diğer tıbbi amaçlarla
çoğu zaman yinelenen dozlar halinde ve uzun bir süre
kullanıldıklarından bunların subakut (subkronik) ve
kronik toksisiteleri de incelenmelidir.
• Subakut testler için ilaç deney hayvanının ortalama
ömrünün genellikle altıda birine eşit bir süre (sıçan ve
farelerde 90 gün) hergün ve mutad olarak ağızdan
verilir.
• Kronik toksisite incelemeleri aynı şekilde, fakat ilacın
hayvan türünün ömrüne yaklaşık olarak eşit bir süre
(sıçan ve farelerde 2 yıl) vermek suretiyle yapılır
İlaç Düzeyi Ölçümleri ve
Klinikte Kullanımı
Terapötik Kan İlaç Düzeyi İzlemi (TİDİ)
Therapeutic Drug Monitoring (TDM)

Doç. Dr. İsmail YILMAZ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
Terapötik İlaç Düzeyi İzlemi (TİDİ);

Tedavi sırasında erişilen plato konsantrasyonu hakkında


bilgi edinmek,
ilaç konsantrasyonunun yeterli düzeye çıkıp-çıkmadığını
kontrol ederek, tedavi etkinliğini artırmak veya toksisiteyi
önlemek amacıyla

vücut sıvılarında bulunan ilaç düzeylerinin ölçülmesidir.

Genellikle tam kan, serum ve plazma, bazen tükrük, nadiren


de beyin-omurilik sıvısı, göz yaşı vb.)
Klinikteki başlıca kullanım amaçları:
• Terapötik İlaç Düzeyi İzlemi amacı ile yapılan ilaç
düzeyi ölçümleri
• Zehirlenmelerde prognozu öngörmek ve tedavi
seçeneklerini belirlemek için yapılan ilaç/madde
düzeyi ölçümleri
• Yasadışı ve kötüye kullanımı olan ilaç/madde
düzeyi ölçümleri
TİDİ’den temelde;

•Terapötik cevabın derecesini değerlendirmek,


•İlaç tedavisinin uygunluğu hakkında bilgi edinmek,
•İlaç etkileşmeleri, toksik etkiler ve advers etkileri
ortaya koymak ve engellemek için yararlanılır.
Neden Terapötik İlaç Düzeyi İzlemi?
DOZUN
BİREYSELLEŞTİRİLMESİ
Maksimum klinik etkinlik
İLAÇ UYUNCU Minimum zarar
Hasta ilacını
kullanıyor mu?

DİĞER PROBLEMLERİN
ENGELLENMESİ
İlaç-ilaç,
ilaç-besin etkileşimi,
Renal yetmezlik
Hepatik yetmezlik vb.
Mantık olarak, serum(plazma) serbest ilaç düzeyinin etki
bölgesindeki veya reseptörlerde var olan ilaç miktarını
yansıtması düşüncesi vardır.

Düşünce olarak, uygulanan doz ile plazma/kan


konsantrasyonu arasında ve de bu konsantrasyonla
farmakodinamik etki arasında bir ilişki olduğu varsayımına
dayanır.
1960’larda, analitik tekniklerdeki gelişmelerle ölçülebilir
miktarların sınırlarının genişlemesi, vücut sıvılarında düşük
miktarlarda bulunan ilaç konsantrasyonlarının saptanmasına
olanak sağlamıştır.

Bu tekniklerle vücut sıvılarında ilaç düzeylerinin saptanması;


Bireyler arasındaki farmakokinetik değişkenlik, uygulanan
ilacın dozunun ayarlaması dışında daha güvenilir bir
parametre olan TİDİ ile daha net kontrol edilebilir hale
gelmiştir.
Terapötik aralık
Büyük hasta popülasyonunda istenilen etkilerin gözlendiği en
düşük ve istenmeyen etkilerin gözlendiği konsantrasyonlar
belirlenerek ilacın hedef aralığı saptanır. Bu alanlara terapötik
aralık (alan) denir. TA, minimum efektif konsantrasyon (MEK)
ve minimum toksik konsantrasyon (MTK) arasındaki
sınırlardır.
Terapötik aralık

Terapötik aralığın belirlenmesi sırasında klinik açıdan iki


önemli durum unutulmamalı:

•Terapötik yanıt, aralığın en alt limitinde birden başlamaz


veya toksik yanıtlar en üst limitte aniden ortaya çıkmaz.
•Her bireyin kendine özgü kişisel terapötik aralığı olabilir.
Bunlar kalıcı farmakodinamik değişkenliklerdir.
Hangi durumlarda TİDİ gerekir?

1. İlacın terapötik penceresi (güvenlik aralığı) darsa,


2. Konsantrasyon ile terapötik etki ve yan/toksik etki
arasında bir ilişki söz konusuysa. (İlaç konsantrasyonu ve
farmakolojik yanıt arasında belirlenmiş bir ilişki yoksa ölçümün anlamı
olmaz)
3. Terapötik etki klinik gözlemlerle değerlendirilemiyorsa,
4. Plazma kararlı durum konsantrasyonu bireyler
arasında büyük farklılıklar gösteriyorsa,
5. Belirli bir terapötik konsantrasyon aralığı
hedefleniyorsa,
Hangi durumlarda TİDİ gerekir?
5. İlaç düzeyinin bilinmesi tedavi yönetimini etkileyecekse,
6. Terapötik yetmezlik veya uyumsuzluk söz konusuysa,
7. Hastanın tedaviye uyuncunu etkileyen olası
problemlerden şüpheleniliyorsa,
8. İlaç metabolizmasını etkileyen farklı durumlar söz
konusuysa,

Tüm bu koşulların yanında, uygun bir analiz yönteminin


var olması da TİDİ için olmasa olmaz bir koşul veya
gerekliliktir.
Hangi durumlarda TİDİ gerekir?
Bunları biraz açarsak;

•Belirgin farmakokinetik değişkenlik gösteren ilaçlar


(fenitoin); bireyler arası kinetik farklılık (çocuklarda olduğu
gibi) ve belli hastalar için doz optimizasyonu
•Kinetik değişikliğe neden olan fizyolojik değişiklikler
(gebelik, yaşlılık) ve bazı hastalıklar (GİS, hepatik, renal
hastalıklar emilim, metabolizma ve atılım bozukluğuna neden
olduğunda)
•İlacın satüre kinetiğe (0.derece) uyması: fenitoin, salisilat,
alkol; non-lineer kinetik, doz-plazma düzeyi arasında yüksek
ilişki olduğunda
Hangi durumlarda TİDİ gerekir?

•Terapötik-yan etkileri dozla yakın ilişkili olan ilaçlar ve


bunların advers yanıt-toksik etkilerini azaltmak için;
digoksin, lityum
•Toksik etkilerin belirlenmesinin zor olduğu durumlarda veya
doz aşımı/düşük doz belirtilerinin ayırt edilememesinde;
antiepileptikler
•Terapötik (hedef) konsantrasyon aralığı belirtilen ilaçlar;
lityum
•Kronik ve çoklu ilaç tedavisinde hasta uyumu ve ilaç
etkileşimi söz konusuysa
•Hastanın ilaç alma kurallarına uymaması. Uyunç
problemleri; antiepileptikler, lityum
Hangi durumlarda TİDİ gerekir?

.Terapötik etkisi klinik açıdan zor monitörize edilen ilaçlar


(etki ve plazma düzeyi arasında uyum olmayan ilaçlar,
digoksin)
•Bununla beraber, eğer ilaç profilaktik amaçla
kullanılıyorsa, beklenen terapötik etki bir hastalığın yokluğu
ise (epilepsi nöbeti, kardiyak aritmi, manik-depresif atak,
astım atağı, organ reddi vb.) ya da
•Ciddi toksik etkilerden kaçınılmak isteniyorsa
(aminoglikozidler) ve bu gibi diğer durumlarda terapötik ilaç
düzeyi izlemi yapılması uygundur.
Ne zaman gereksinim duyulmayabilir?
• Çok geniş terapötik aralığa sahip ilaçlar söz konusu ise,
• Dozun bireyselleştirilmesine ihtiyaç duyulmuyorsa,
• İlacın serum konsantrasyonu terapötik veya toksik etki ile
ilişkili değilse,
• Farmakolojik etki, klinik olarak takip ediliyorsa,
• Terapötik etkiyi ölçmek için daha kolay ve çabuk bir
yöntem mevcutsa (kan basıncı, kalp hızı, kan glukoz
düzeyi, lipid düzeyi, koagülasyon parametreleri vb.) bu gibi
durumlarda,

bizzat ilaç düzeyi takine gerek kalmayabilir


Ülkemizde sıklıkla TİDİ yapılan ilaçlar
 Digoksin (Konj. kalp yetm & Supraventriküler aritmi)
 Fenitoin (Antiepileptik)
 Valproik asit (Antiepileptik)
 Karbamazepin (Antiepileptik)
 Lityum (Antipsikotik)
 Takrolimus (İmmünsupresan, Organ nakli sonrası)
 Siklosporin (İmmünsupresan, Organ nakli sonrası)
 Çeşitli antibiyotikler (Vankomisin, Amikasin)
TİDİ gereksinimi olan ilaçlar ve hastalar

Everolimus
TİDİ gereksinimi olan ilaçlar ve hastalar
TİDİ referans değerleri
Fenitoin; 10-20 μg/mL
Karbamazepin; 4-11 μg/mL
Valproik asit; 50-100 μg/ml
Fenobarbital; 10-40 μg/mL
Lamotrijin; 3-14 μg/mL
Siklosporin; 100-350 ng/mL
Takrolimus; 5-20 ng/mL
Digoksin; 0,8-2 ng/mL
Lityum; 0,5-1,5 mEq/L
Asetaminofen (Parasetamol); 10-20 μg/ml
Etanol; <50 mg/dL (yasal sınır);
200-250 mg/dL (dikkat kaybı letarji);
300-350 mg/dL (stupor, koma);
>500 mg/dL (koma, ölüm)
TİDİ referans değerleri
Vadi Tepe
Gentamisin; <2 μg/ml 5-10 μg/ml
Netilmisin; <3 μg/ml 5-12 μg/ml
Amikasin; <5 μg/ml 20-30 μg/ml
Vankomisin; 5-10 μg/ml 20-40 μg/ml
Metotreksat <5 μmol/L (24 saat sonra);
<0,5 μmol/L (48 saat sonra);
<0,05 μmol/L (72 saat sonra)
Teofilin; 6-11 μg/ml (yeni doğanda); 8-20 μg/ml (erişkin)
Salisilik asit; <60 μg/ml (Analjezik ted);
150-300 μg/ml (antiinf. ted);
300-400 μg/ml (ARA ted.)
ANALİZ ÖNCESİ ANALİZ ANALİZ SONRASI

Hastanın ilaç tedavisi Örnekler lab’a gelir, Sonuçlar verilir


almasına karar verilir kabul edilir, saklanır Klinik değerlendirme
Değişiklik ve takip önerileri
Doz belirlenir
Örnekler analiz edilir
İlaç tedavisi düzenlenir
Doz hazırlanır

Doz uygulanır

Kan örnekleri alınır


Ne zaman almalı ?
Pre-analitik evre (Analiz öncesi):

Tetkikin hangi amaçla istendiği hastanın doktoru tarafından


mutlaka belirtilmeli. Ön tanı da belirtilebilir.
Hastayla ilgili bilgiler: Hastanın yaşı, cinsiyeti, boyu ve kilosu, varsa
kullanmakta olduğu diğer ilaçları, hastalıkları kaydedilmeli.
İlaçla ilgili bilgiler: Hastanın ilacı ne süredir kullandığı, ilacın dozu, doz
aralığı, müstahzar adı, formunun bilinmesinde fayda var.
Örneğin doğru şekilde alınması ve/veya saklanması: Yeterli
miktarda örneğin, doğru biçimde, doğru tüpe alınması ve analiz için
hazırlanması gereklidir.
Özellikle siklosporin için plazma veya serum kullanılıyorsa
standart bir seperasyon protokolü (zaman ve ısı) takip
edilmeli.
İstenme zamanı
Özel bir neden olmadığı sürece istem, ilaç ancak kararlı
düzeye (Css) ulaştıktan (4-5 yarılanma ömrü) sonra
yapılmalı
Örnek alınma zamanı
Özel bir neden olmadığı sürece, doz aralığındaki
değişkenliği en aza indirmek için genellikle ilaç alınmadan
hemen önce, ilaç konsantrasyonunun “vadi” (trough)
döneminde örnek alınması en uygun zamandır.
bolus sonrası 30.
dakikadaki tepe
değeri

ilaç alındıktan 2 saat


sonraki kan
konsantrasyonu organ
reddinin önlenmesi
ile daha iyi korele

ilacın dağılım fazı


sonrası bekleniyor

*Amiodaron,
yarı ömür çok
uzun, herhangi
bir zamanda al
Analitik evre

1950’li yıllarda antiepileptik ilaçların gaz kromatografisi (GC)


ile kan düzeyinin belirlenmesi,
1959 yılında immünoassaylerin öncüsü olan
radioimmünoassay (RIA ),
1960’lı yıllarda yüksek basınçlı sıvı kromatografisi (HPLC),
1970’li yıllarda immünoassay yöntemlerinin uygulanması ile
hız kazanmıştır.
Ölçüm teknikleri:
İzlemde temel olarak immünoassay ve kromotografik metodlar
RIA (radioimmunoassay), FIA (fluorescence immunoassay)
FPIA (fluorescence polarisan immunoassay),
EMIT (enzyme multiplied immunoassay),
MEIA (microparticles enzyme immunoassay,
Enzyme-Linked Immunosorbent Assay Technique (ELISA)
CEDİA (cloned enzyme donor immunoassay),

Daha spesifik sonuçlar için:


HPLC (high performance liquid chromatography)
GC-MS (gas chromatography mass spectrometry)
Turbulent Flow Chromatograpy (TFC) sayılabilir
İmmünoassay metodlar
Bu yöntemde analizi yapılacak maddeye (=antijen) karşı
geliştirilen spesifik “antikor’’ ve analizi yapılacak bu maddenin
işaretlenmiş şekli kullanılır.
Tayini yapılacak moleküllere karşı antikorların elde edilmesi
immünoassayin en önemli kısmı.
Temel ilke; analitik olarak ilaç molekülü ve spesifik antikorun
yaptığı kompleksin tanınması
Ölçülebilen bir sinyal üreten çok spesifik antijen-antikor
kompleksleri, çözücüdeki bileşiğin konsantrasyonuyla ilişkili
İmmünoassay metodlar
Enzimle birleştirilmiş immünoassaylerde, immünolojik reaksiyonları
saptamak ve ölçmek için enzimlerin katalitik özelliklerini kullanır.
İşaretleme enzim ile yapılır. Enzim aktivitesi tayin edilerek analizi
yapılacak maddenin miktarı saptanır.
belirteç olarak en çok kullanılan enzimler. Alkalen fosfataz,
peroksidaz, glukoz-6-fosfat-dehidrogenaz ve beta-galaktozidaz
Örneğin EMİT’te, örnekteki ilaç ve glikoz-6-fosfat dehidrogenaz ile işaretlenmiş ilaç, antikor
bağlayıcı bölgeler için yarışır. Bağlanma enzim aktivitesini inhibe eder, serbest enzim etkileşim
için aktif olarak kalır. Enzim aktivitesi / absorbansı direkt olarak ilaç konsantrasyonuyla
orantılıdır.
Oluşan ürünlerin fotometrik olarak saptandığı ölçümler oldukça
popülerdir. Florojenik ve kemilüminesans substratlar kullanan
EİA’lar, duyarlılıklarının fazla olması nedeniyle giderek önem
kazanmaktadır
Analiz sonrası evre

Sonucun Bildirimi: Sonuç toksik düzeyi gösteriyorsa durum


istem yapan klinisyene ilgili ilacın terapötik aralığı ile birlikte
bildirilmeli.

Bildirilen terapötik aralık değerleri genel olarak TİDİ’nin


başladığı 1970’lerden beri elde edilen “ortalama değerler” olsa
da terapötik aralığın üstündeki değerler her zaman toksik,
altındakiler yetersiz kabul edilmemeli.

Örneğin son ilaçtan ne kadar sonra alındığı sorulmalı (doğru


yorum adına önemli)
Analiz sonrası evre

YORUMLAMA
ÇOK ÖNEMLİ

•Sonucun Kliniğe Yansıması: Sonuç her zaman hastanın


klinik durumu ile birlikte ele alınmalı.

•Klinisyen ölçüm sonucunu nasıl yorumlayacağını bilmeli.


•Farmakologdan yardım istemeli.
Yorumlarken dikkat edilmeli!
Proteine bağlanma değişirse (KC yetmezliği, nefrotik sendrom
vb.), diğer ilaçların etkisiyle proteine bağlı ilaç yerinden
koparılırsa veya non-lineer bağlanma gibi durumlarda, total
plazma veya kan ilaç konsantrasyonu modifiye edilmeli.
Örneğin Fenitoin, terapötik aralığı 10-20 g/mL, serbest ilaç konst. 1-2
g/mL’dir . Yani serbest fraksiyon/bağlı fraksiyon oranı 0,1.
Bu oran renal hastalıklarda iki kat artarsa (protein azalıyor), yani 0,2 olursa
hedef serbest konsantrasyonumuz hala 1-2 g/mL iken total ilaç için terapötik
aralığımız 5-10 g/mL’ye çekilir. Bu durum göz ardı edilirse ve buna bağlı
olarak uygun olmayan doz verilirse toksisite kaçınılmaz olur.

Düşük albuminli hastalarda Fenitoin Konsantrasyonun Düzeltilmesi


Konsantrasyon (µmol/L) = Serum Konst / (0.02 x albumin g/L) + 0.1
Renal yetmezlikli hastalarda Fenitoin Konsantrasyonun Düzeltilmesi
Konsantrasyon (µmol/L) = Serum Konst / (0.01 x albumin g/L) + 0.1
Yorumlarken dikkat edilmeli!

Aktif metabolitler terapötik yanıta katkıda bulunabilir ve


bunlar kanda ölçülemeyebilirler.

•Örneğin karbamazepin (karbamazepin-10,11 epoksit) ve prokainamid


(N-asetilprokainamid)
•İmipramin ve amitiriptilin için terapötik aralık belirlenirken ana ilaç ve
aktif metabolit beraberce değerlendirilmelidir (imipramin için desipramin,
amitriptilin için nortriptilin )
•Teofilin yenidoğanlarda (yetişkinlerde olmaz) kafeine dönüşür. Böylece
kafeinin de etkisi nedeniyle 6-12 g/mL gibi düşük bir terapötik aralık yenidoğan
apnesinde yeterli iken, erişkinlerde obstrüktif hava yolu hastalıklarında teofilin
aralığı 10-20 g/mL’ye çıkarılır.
Zehirlenmelerde Ölçülebilecek
İlaç ve Maddeler

 TİDİ yapılabilen tüm ilaçlar


 Parasetamol, salisilat gibi ilaçlar
 Yasadışı ve kötüye kullanılan maddeler
 Yöntem var ise genel taramalar
 Aynı anda 50 ilaç gibi…(Ülkemizde rutin
uygulayan hastane yok denecek kadar az)
Parasetamol /Asetaminofen)
Teşhis
 Zehirlenme öyküsü
 Alım zamanı, nedeni, olası ek alımlar, doz?
 Serum parasetamol düzeyi

 Akut alımlardan sonra özellikle 4. saat serum


parasetamol seviyesi önemlidir.

 Bu seviye olası toksisitenin şiddetini öngörmede


ve tedaviye karar vermede kullanılır.
RUMACK-MATTHEW NOMOGRAMI
1. Durum 2. Durum
Tedavi / Antidot
 N-asetil sistein (NAC)
 Azalmış hepatik
glutatyon miktarını
arttırır
 Toksik metabolit olan
NAPQI’ye direkt
bağlanabilir
Olgu
 İzmir’de bir hastane,
 17 y, 7.5 saat önce suisid girişimi, (1. gün sabah 10:30)
8-10 adet Vermidon
15 adet Ferrosanol
6 adet Nurofen
6 adet A-ferin kapsül
 Parasetamol (116 – 136 mg/kg ).
 Demir 12 mg/kg – 30 mg/kg
 Hastanede yatışının 3. gününde KCFT bozuluyor, ….. Üniversitesi’ne
sevk ediliyor (3.gün 15:58).

 Hastanın 3. gün saat 18:49’da ……..Üniversitesi Merkez Laboratuvarı’nda ölçülen


kan parasetamol düzeyi 15 mcg/mL (terapötik aralık: 15-30 mcg/mL).
 Ege Üniversitesi’nde asetil-sistein, plazmaferez, hemodiyaliz ve tedavisi
başlanıyor, takip eden 7. günde ex.
 Postmortem parasetamol seviyesi 1.2 mcg/mL
 Ferroglisin tetkiki yapılamamktadır???*
Bağımlılık Yapıcı, Yasadışı & Kötüye kullanımı
olan İlaç/Madde Düzeyi Analizi

 Alkol  Ekstazi (MDMA)


 Kokain  LSD
 Opiyatlar  Fensiklidin
 Eroin, fentanil  Tütün (Nikotin)
 Esrar (THC)  Benzodiyazepinler
 Amfetamin  Barbitüratlar
 Metamfetamin  Uçucu maddeler (Bali,
solventler, toluen vb.)
Amfetaminler
•Stimülasyon
•Güç
•Uyarılabilirlikte artış
•Konsantrasyon
•İştah azalması
•Öfori
Ekstazi (MDMA)
3,4-Methylenedioxymethamphetamine

• Öfori
•Kendine güven duygusunun artışı
•Renk, tat ve dokunma ile algı
süreçlerinde değişiklik
•Sosyalleşme eğiliminde artış
Kokain

•Uyanıklık
•Öfori
•Beyin ve
omurilik
aktivitelerini
hızlandırıcı etki
Esrar (Cannabis, THC)

•Gevşeme
•Öfori
•Duygulanımda yükseklik
• Zaman & mekan algısında
değişiklik
•Karar vermede &
yargılamada bozulma
Opioidler (Eroin, morfin vb)
•Sedasyon
•Öfori
Laboratuvar
 Test metodolojileri
 Kart testler
 Immunoassay
 Kromatografi
 Kromatografi/Kütle spektrometresi
Gas Chromatography / Mass Spectrometry
(GC/MS)
Liquid Chromatography / Tandem Mass
Spectrometry (LC/MS/MS)
Matriksler
İdrar

 En sık kullanılan ve kabul gören


teknik
 Hakkındaki çalışma ve literatür fazla
 2–4 gün ya da daha uzun tespit süresi
 Örnek volümü yüksek
 Dezavantajlar
Hile
Kan düzeyleri ile korele değil
Kart testler

 Avantaj
 Dakikalar içinde sonuç
 Acillerde sıkça tercih edilir

 Dezavantajlar
 Sensitivite ve spesifite
düşüklüğü
 Test sayısının sınırlı olması
 Kalite-kontrol eksikliği
TİDİ’nin Farmako-ekonomik boyutu

• Hastane, SGK harcamaları yönünden ve hasta yönünden


ciddi ekonomik katkıları olan bir sistem
• Olası toksik etkileri engellemek suretiyle, oluşabilecek ciddi
komplikasyon, ölüm ve ciddi risklerin azaltılması
• Yetersiz tedavilerin önlenmesi, uyunç problemleri,
subterapötik doz, biyoyararlanım farklılıkları, ilaç
etkileşmeleri gibi çeşitli nedenlerle etkisiz tedavilerin
saptanması, etkin ve düzenli ilaç kullanımının sağlanmasıyla
gereksiz ilaç tedavisinin ve sonuçta ekonomik kaybın
önlenmesi
Son olarak

• Terapötik ilaç düzeyi izleminin amacı hastanın ilaç tedavisini


ve tedavi sonuçlarını optimize etmek,
• ve Yalnızca hastanın tedavisine bir katkı sağlayacağı
düşünüldüğü zaman uygulanmalı.
• Amacın “ilaç düzeyinin değil, hastanın tedavisi”
olduğu hiç bir zaman akıldan çıkarılmamalı.
• Bu süreçte, klinik branşlar ile laboratuvar arasında
işbirliği çok çok önemli
• TİDİ’nin multidisipliner bir ekip ürünü olduğu asla
unutulmamalı
Teşekkürler
İyi Çalışmalar
FARMAKOGENETİK

Doç. Dr. İsmail Yılmaz


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
İdeal ilaç arayışı
 İdeal ilaç nasıl olmalıdır?
 İdeal ilacın özellikleri nelerdir?

 Etkili
 Güvenli
 Seçici
 Etkisi geri dönüşlü
İdeal ilaç henüz bulunamamıştır
Çünkü
 Hepimiz farklıyız ve bu fark ilaçlara vereceğimiz
yanıtlar için de geçerli olabilir.

 Neden bazı hastalar etki için normal dozun 2 katına


ihtiyaç duyarlar?
 Bu ilaç sende işe yarıyor bende neden yaramıyor?
 Neden bende bu advers etkiler ortaya çıkıyor da
sende çıkmıyor?

 Bu nedenle «Bireysel tıp=personalized medicine» son yıllarda


önem kazanmıştır.
Aynı teşhisi alan hastalar
1
İlaca yanıt vermeyenler
ya da toksik
Etki görülenler

Başka ilaç ya da doz değişimi

2
Normal yanıtın alındığı hastalar
Konvansiyonel tedavi
 Tıbbın bilimden çok bir sanat olmasının nedeni
bireylerarasında bulunan büyük farklılıklardır.

Sir William Osler, 1892


Johns Hopkins Hospital
İlaçların etkisini değiştiren faktörler

 Fizyolojik faktörler
Yaş, cinsiyet, hastalık durumu, gebelik, Genetik

 Çevresel faktörler
Beslenme alışkanlıkları
Tütün, alkol kullanımı
Ek ilaçlar
Toksik maddelere maruz kalım
Farklılıklar nerelerde ortaya çıkabilir?

 Farmakokinetik farklılıklar
Emilim, Dağılım, Metabolizma, Atılım

 Farmakodinamik farklılıklar
Reseptör ya da ikinci mesajcı ve sonraki düzeylerde
var olan farklılıklar
Çözüm arayışları

 Terapötik İlaç Düzeyi İzlemi (TİDİ)

 Klinik yanıt izlemi

 Advers etkilerin varlığı ya da yokluğunun izlemi

 Farmakogenetik ve Farmakogenomik
Tanımlar

 Farmakogenetik: Bireyin genetik özelliklerinin


ilaca verdiği yanıt üzerindeki etkisini inceleyen
bilim dalıdır.

 Farmakogenomik (Bireyselleştirilmiş tıp): Birey


için seçilecek ilaç tedavisine bireyin genetik
bilgisini kullanarak karar vermeyi inceleyen bilim
dalıdır.
Tanımlar
 Mutasyon: Canlının genomu içindeki DNA ya da RNA
dizilimindeki kalıcı değişimler. Popülasyonun %1'den daha az
 Polimorfizmler; DNA dizisindeki (yani allellerdeki) değişik
alternatif sekanslardır. Bunlar jenerasyonlar boyunca
aktarılırlar. Popülasyondaki oranı %1’den fazladır.
Polimorfizmlerin sıklıkla görünür bir klinik etkisi yok.
 İnsan genomundaki farklılıkların % 90’dan fazlasını Tek
Nükleotid Polimorfizmleri meydana getirir (SNP; Single
nucleotide polymorphism)
 Genler, farmakokinetik ve farmakodinamiği etkileyerek ilaç
yanıtını değiştirebilir.
Polimorfizmlerin sonuçları

 Farklı bir aminoasit ya da “stop” kodonu görülebilir.


 Proteinin fonksiyonunda ya da miktarında
değişiklik olabilir.
İlaç metabolize eden CYP450 enzim farklılıkları
 mRNA stabilitesinde değişiklikler meydana gelebilir.
 Fark ortaya çıkmayabilir.
Polimorfizmler

Farmakokinetik Farmakodinamik
•Taşıyıcı proteinler •Reseptörler
•Plazma proteinlerine bağlanma •İyon kanalları
•Metabolizma (Biyotransformasyon)*** •Enzimler

14
Biyotransformasyonu hatırlayalım

 Vücutta ilaçları atılıma hazır hale getirme işi


(fizikokimyasal özelliklerini değiştirerek) metabolizma
sürecinde gerçekleşir.
 İlaç daha polar hale gelir, lipofiliklik azalır
 Biyotransformasyon absorpsiyon ile atılım arasındaki
herhangi bir noktada gerçekleşmeye başlayabilir.
 Her ilaç biyotransformasyona uğrayacak diye bir şart
yok.
Drug Metabolizing Enzymes

(UDP-glucuronosyltransferase)

conjugation
oxidation, reactions
hydroxylation, glucuronidation,
sulfation,
reduction, acetylation,
hydrolysis glutathione
İlaç metabolizması ve farmakogenomik ile ilişkili örnekler

NEJM 2003; 348: 529-537


Examples of Drug Metabolism
Pharmacogenomics

NEJM 2003; 348: 529-537


Farmakogenetik test metodları

(Restriction Fragment Length Polymorphism)


Genetik nedenli başlıca
Farmakokinetik bozukluklar
Plazma kolinesteraz eksikliği
 Kısa etkili bir nöromüsküler bloker olan süksinilkolin
normalde plazma kolinesteraz enzimi ile hızlı şekilde
hidrolize olmaktadır.
Trakeal entübasyonda kullanılan bir ilaçtır.
Etkisi 60 s içinde başlar 2-3 dakika sonra ortadan kalkmaya
başlar ve 12-15 dakika içinde tamamen kaybolur.

 1/3000 sıklıkta görülen bu enzim eksikliği nedeniyle


süksinilkolin hızlıca metabolize olamaz ve nöromüsküler
blok gereğinden fazla uzar.
Plazma kolinesteraz eksikliği

 Enzimi eksik olan bireylerde süksinilkolin verildiğinde uzamış


paralizi ortaya çıkar.

 Normal bireyde 2-3 dakika sürmesi gereken bir nöromüsküler


blok, bu enzim eksikliği olan bireylerde (homozigot) 2-3 güne
kadar uzayan kas felci ile sonuçlanabilir
Solunum kaslarının felci nedeniyle hasta kaybedilebilir.
Ted. taze tam kan veya taze donmuş plazma transfüzyonu
ile plazma enzim seviyesini artırmak hedeflenir
Asetilasyon fonksiyonunda eksiklik

 Eksikliğe konu olan ilaç İsoniaziddir (INH).

 Asetiltransferaz (daha sonra N-asetiltransferaz-2)


olarak tanımlanmıştır) enzimi ile asetillenerek
metabolize olan bir ilaçtır.

 Beyaz ırkta hızlı asetilleyiciler ve yavaş asetilleyiciler


eşit orandadır.

 Diğer etnik gruplarda hızlı asetilleyici ve yavaş


asetilleyiciler farklı oranlarda bulunabilmektedir.
Salisilat İzoniazid

Verilişten 3 saat sonraki plazma Salisilat ve 6 saat sonraki


İzoniazid konsantrasyonları. Salisilat konsantrasyonları bireylerde
normal dağılım gösterirken, izoniazid konsantrasyonlarının
dağılımı bi-modaldir.
İsoniazid asetilasyonu

 İsoniazid iki ayrı tipte toksisiteye neden olabilir:


Periferal nöropati
 İsoniazidin kendisi neden olur, yavaş asetilleyicilerde daha sık
görülür. Piridoksin (Vit B6) uygulaması ile engellenebilir)

Hepatotoksisite
 Metaboliti asetilhidrazin neden olur, hızlı asetilleyicilerde
görülür.

 Asetiltransferaz hidralazin, prokainamid ve dapson ve


diğer sülfonamid türevlerinin metabolizması için de
önemli bir enzimdir.
Aminoglikozid ototoksisitesi

 Aminoglikozid grubu antibiyotiklerin advers etkilerinden


biri duyma kaybıdır. (Ototoksisite)
Aminoglikozidler bakteriyel ribozomlara bağlanarak etki
gösterirler.

 M.1555 A>G
Mitokondriyal bir DNA mutasyonudur.
İnsan mitokondri ribozomlarını bakteriyel ribozomlara benzetir.
İlacın tüysü hücre mitokondrilerine affinitesi artar. İlaç aylarca
burada bağlı kalabilir.

 Bu mutasyon Çin’deki aminoglikozid toksisitesinin %30-


60’ından sorumludur.
Terapötik ilaçlar ve klinik kullanıma sunulan
başlıca Farmakogenomik testler
HLA gen testleri

 Karbamazepin epilepsi tedavisinde


kullanılan bir ilaç
Advers etkilerinden biri Stevens
Johnson Sendromudur. Nadir fakat
hayatı tehdit edebilen mukokutanöz
bir cilt reaksiyonudur.

HLAB*1502 ile ilişkisi saptanmıştır


 Asyalı’larda görülen bir HLA allelidir
HLA gen testleri

 Klozapin antipsikotik bir ilaçtır, şizofreni tedavisinde


kullanılır.
Kullanılan hastalarda %1 oranında agranülositoz
görülür.
Bu advers etki HLA-DQB1*0201 ile ilişkili bulunmuştur.
İlaç metabolizması ve ilgili genetik testler
İrinotekan ve UGT1A1*28
 İrinotekan kolorektal ve akciğer kanseri tedavisinde
kullanılan bir antineoplastik ilaç.
Aktif metaboliti SN-38, UDP-glukuroniltransferaz ile
glukuronidasyonla metabolize olur.
UGT1A1*28 testi ile advers etki olasılığı öngörülmeye
çalışılır.
 Bu varyantta hasta ilacı yeterli ölçüde metabolize edemez,
diyare ve nötropeni ortaya çıkabilir.
 Dolayısıyla homozigot varyantlarda irinotekan dozunun
azaltılması gerekebilir.
İlaç hedefi ile ilişkili gen testleri
Trastuzumab ve HER2/neu
 Trastuzumab epidermal büyüme faktörü (EGF)
antagonistidir.
Monoklonal bir antikordur.
Meme kanseri tedavisinde kullanılır.
Tümör dokusundaki reseptörlerden HER2’ye bağlanarak
etki eder.
HER2 geni hücre büyümesi ve bölünmesini kontrol eder.
 HER2/neu ya da ErbB2 geni erken evre meme
kanserlerinin %20-30’unda amplifiye olmuştur ve bu
gen EGF reseptörünün fazla eksprese olmasına neden
olur.
Trastuzumab ve HER2 geni

 Laboratuvar testleri ile Herceptin® (Trastuzumab)


tümör hücresinin HER2’yi
fazla miktarda eksprese
edip etmediği saptanmaya
çalışılır.

 Trastuzumab HER2’yi fazla


eksprese eden tümör
hücrelerinde tercih edilir.
Trastuzumab HER-2 karşı iddialar

 Trastuzumabın tedaviye eklenmesi ile yaşam


süresinde birkaç aylık bir artış görülmüştür.
Cerrahi ile tedavi edilmiş HER-2 overeksprese eden
lokalize tümörlerde 4 senelik yaşam süresini % 4
oranında uzatmıştır.
Bu artış bazı otoritelerce düşük olarak
yorumlanmaktadır.
Kombine (metabolizma ve hedef) gen testleri
Warfarin ve CYP2C9 + VKORC1
genotiplendirmesi

 Warfarin antikoagülan amaçlı kullanılan bir ilaçtır.


 Kullanılan ticari formu R- ve S- enantiomerlerinden
oluşmaktadır. S- warfarin antikoagülan etkide R-’dan daha
potenttir. Potent: Daha güçlü demek
 Vitamin K epoksit redüktaz kompleksini inhibe eder
Faktör II, VII, IX, X, protein C, protein S sentezi inhibe olur.
 CYP2C9 ile metabolize olur.
 Etkisi INR(The international normalised ratio) düzeyi ile takip
edilebilmesine rağmen bazen düşük etkililik nedeni ile
trombotik olaylar ya da fazla etkiyle kanama gibi advers
etkiler nadir olmayan şekilde görülebilir
(Vitamin K Epoxide Reductase Complex Subunit 1)
is a protein coding gene
CYP2C9 Polimorfizmleri and Warfarin Dozu
 CYP2C9 polimorfizmi verilecek warfarin dozunu etkileyebilir

*2 and *3
SNP’ler

Gage BF et al.
Thromb Haemost
2004; 91: 87-94
•VKORC1 (Vitamin K epoksit redüktaz subunit 1) ve CYP2C9 genotipi ile tedavi
dozu arasında bir ilişki kurulmuştur.

•CYP2C9’un *2 ya da *3 no’lu veya VKORC 1’in farklı allellerini taşıyan


hastalarda normal bir doz sonrasında hayatı tehdit edici kanama riski ya da
INR> 4.0 riski 2-3 kat artabilmektedir.
•Özetle doz ayarlamasında genotiplendirmenin kullanılabileceği
önerilmektedir.
G6PD Eksikliği ve Hemoliz
G6PD eksikliği (Favizm)

 Kalıtsal bir hastalıktır. X’e bağlı resesif geçer.


 G6PD eksikliğinde eritrositlerde glutatyonun
indirgenmesinde sorun vardır.
 Tek indirgenmiş glutatyon kaynağı bu yolaktır.
 İndirgenmiş glutatyon hücreyi oksidatif stresten korur
 Enfeksiyon, ilaç ya da besinler bu eksikliği tetikleyebilir
ve buna bağlı hemoliz ortaya çıkabilir.
G6PD eksikliğinde hemoliz yapan ilaçlar

 Ciddi hemoliz riski


Primakin –(Antimalaryal)
Mepakrin – (Antimalaryal)
Nitrofurantoin –(Antibiyotik)
Siprofloksasin, moksifloksasin – (Antibiyotik)
Sülfonamidler – (Antibiyotik)
Trimetoprim- Sülfametaksazol (TMP-SMX)
Dapson – (Antimikobakteriyel)
Metilen mavisi
G6PD eksikliğinde hemoliz yapan ilaçlar

 Olası hemoliz riski


Asetil salisilik asit (Aspirin®)
Parasetamol
Dipiron (Metamizol, Novalgin®)
Fenitoin
İzoniazid
L-dopa
Naftalin (Çocuklarda naftalin topları yanlışlıkla yutulabilir)
Teşekkürler
İyi Çalışmalar
Zehirlenmelere Genel Yaklaşım İlkeleri
Doç. Dr. İsmail Yılmaz
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
KONU İÇERİĞİ
• GİRİŞ
• EPİDEMİYOLOJİ
• ACİL YAKLAŞIM
• TANI
• DEKONTAMİNASYON
• TOKSİDROMLAR
• GÖZLEM
Tüm maddeler zehirdir; zehir olmayan madde yoktur.
Zehir ile zehirli olmayanı ayıran DOZ dur.
Paracelsus (1493-1541)
Zehirlenme Etkenleri
• İlaçlar
• Kimyasal Maddeler
• Bitkiler
• Gazlar
• Hayvan Isırma ve Sokmaları
Epidemiyoloji

(Özcan ve İkincioğulları, 2008)


Epidemiyoloji

(Özcan ve İkincioğulları, 2008)


Epidemiyoloji

(Özcan ve İkincioğulları, 2008)


Epidemiyoloji

(Özcan ve İkincioğulları, 2008)


Epidemiyoloji

(Özcan ve İkincioğulları, 2008)


Zehirlenen Hastaya Acil Yaklaşım
• Temel ve ileri yaşam desteği

– Ayırıcı tanı iyi bir şekilde yapılmalıdır.

– Sadece zehirlenmeye odaklanılmamalıdır.

– Alkol kokan bilinci kapalı bir hastada aynı zamanda


intrakraniyal bir kanama, herhangi bir madde nedeniyle
ajite durumda olan bir hasta ise ensefalopatik olabilir.

10/32
Zehirlenen Hastaya Acil Yaklaşım İlkeleri

Öykü ve Karar Müdahale


• Zehirlenme öyküsü • Temel yaşam desteği
• Toksikolojik fizik muayene • Dekontaminasyon
(Toksik sendromlar) – Emilimin önlenmesi
• Ulusal Zehir Danışma Merkezini – Eliminasyonun arttırılması
(UZEM) ara ve bilgi al • Spesifik antidot uygulaması
• Yatış/taburculuğa karar verme
Zehirlenme Tanısı

• Çoğu zehirlenmede tanı öykü ve fizik muayene bulguları ile


konur.
• Toksikolojik ve diğer laboratuar incelemeleri tanıya yardımcıdır.

• Öykü çok önemlidir:


• Hasta kim? Aldığı ilaç kimin? Aldığı ilaç ne? Ne zaman aldı?
Neden aldı?
– Zehirlenme etkeninin adı, içeriği, kutusu, rengi, kokusu vb.
– Alım miktarı
– Ne kadar zaman önce alındı?
– Kaza ile alınmış? Bilerek mi alınmış?
Müdahale

• Temel ve ileri yaşam desteği


• Bilinci kapalı hastada aşağıdakiler uygulanabilir:
– Oksijen
– Nalokson (Opioid antagonisti)
– Dekstroz
– Thiamine (Vitamin B1)
– Flumazenil (Benzodiazepin antagonisti)

13/32
Toksidromlar (Toksik Sendromlar)
Toksik semtomlar ve klinik bulgular topluluğu

• Kolinerjik
• Antikolinerjik
• Sempatomimetik
• Sedatif - hipnotik
• Opioid
Kolinerjik Sendrom
• Diyare
• Ürinasyon
• Bronş salgılarında artış
• Bronkospazm
• Bradikardi
• Hipotansiyon
• Emezis
• Lakrimasyon
• Salivasyon
• Kas kasılmaları
Kolinerjik Sendrom

• Tarım ilaçları
– Organofosfatlı insektisidler
– Karbamatlı insekstisidler
• İlaçlar
– Fizostigmin, Neostigmin (Neostigmine®/ Plantigmin®)
• Mantarlar (Amanita muscaria, Clitocybe rivulosa, Inocybe, Omphalatus olearius vb.)
Antikolinerjik Sendrom

• Midriyazis
• Ciltte kuruluk
• Hipertansiyon
• Taşikardi
• Delirium
• Bağırsak seslerinde azalma
Antikolinerjik Sendrom
• İlaçlar
– Trisiklik antidepresanlar (Laroxyl®- Amitriptilin)
– Antihistaminikler (Allenik®-Difenhidramin)
– Atropin (Midrisol®), Skopolamin
• Bitkiler
– Güzel avrat otu (Atropa belladonna)
– Boru otu
Sempatomimetik Sendrom

• Midriyazis
• Anksiyete
• Hipertansiyon
• Taşikardi ya da bradikardi
Sempatomimetik Sendrom

• İlaçlar
– Amfetamin
– Fenilpropanolamin (Rhinopront®/ Parol cold®)
– Efedrin, psödoefedrin (Sudafed®)
• Suistimal edilen ilaçlar ve bağımlılık yapıcı maddeler
– Amfetamin, Metamfetamin, Ekstazi
– Kokain
Sedatif – Hipnotik sendrom

• Sedasyon
• Pupil çapı normal
• Solunum baskılanması
Sedatif – Hipnotik sendrom
• İlaçlar
– Benzodiyazepinler (Xanax®/ Diazem®)
– Barbituratlar (Luminal®)
Sakinletirici ve anestezik uygulamalarda kullanlr
Opioid Sendrom

• Miyozis
• Bilinç bulanıklığı
• Hipotansiyon
• Solunum depresyonu
• Hipotermi
Opioid Sendrom

• İlaçlar ve bağımlılık yapıcı maddeler


– Morfin (M-eslon®/Morphine®)
– Kodein (Fenokodin®) (Öksürük, analjezi)
– Eroin
– Fentanyl (Durogesic®), Oxymorphone, Hydromorphone
Hipertermi
• Amfetamin
• Ekstazi (MDMA)
• Kokain
EKG
• Zehirlenme vakalarında EKG değişikliklerine sık
rastlanır.
• Non-kardiyak ilaçların %3’ü QT uzamasına neden
olmaktadır (De Ponti F et al. 2000)
• QT uzaması hastada polimorfik ventriküler taşikardi
(torsades des pointes) riskini arttırmaktadır, ancak
alınan ilaca bağlı olarak bu risk değişmektedir.
– Örn: Venlafaksin QT uzamasına neden olmakta ancak
torsades’e genellikle yol açmamaktadır.
QT uzamasına neden olan ilaç örnekleri
• Klaritromisin (Klacid®/ Macrol®/ Klamer®)
• Diphenydramine (Allerjin®/ Benadryl®)
• Loratadin (Histadin®/ Deloday®/ Lordes®)
• Haloperidol (Norodol®)
• Risperidon (Risperdal®/ Rixper®)
• Citalopram (Citol®/ Relaxol®/ Cipralex®)
• Propafenon (Rytmonorm®)
• Amitriptilin (Laroxyl®)
• Florokinolon türevi antibiyotikler (Cipro®/ Tavanic®/ Avelox®)
• Amiodaron (Cordaron®)
• Sotalol (Darob®/ Talozin®)
Laboratuar
• Öykü ve fizik muayene kadar değerli olmasa da
önemlidir.
• Spesifik bir toksinden şüphelenilen durumlarda
faydalıdır.
• Parasetamol seviyesi (4. saat) tedaviye karar verme
açısından önemlidir.
• Osmolar gap ölçümü sınırlılıkları olmakla birlikte
faydalı olabilir.
• Anyon gap ölçümü yine bazı zehirlenmelerde tanıya
yardımcı olabilir.
Laboratuar
• Osmolar gap’i arttıran toksin ve ilaçlar
– Etanol
– Isopropanol
– Metanol
– Etilen glikol
– Isoniazid (I.N.H.®/ Isovit®)
– Etil eter
– Aseton
Laboratuar
• Anion gap artmış metabolik asidoz nedenleri
– Metanol
– Salisilatlar
– Diyabetik ketoasidoz
– Demir
– Etilen glikol
– Isoniazid
– Ibuprofen (Ibufen®/ Apireks®/ Dolven®)
Hatırlayın !
Laboratuar – İdrar Toksikoloji Paneli
• Esrar
• Benzodiyazepin
• Opioid türevleri
• Kokain
• Amfetamin
• Ekstazi
Zehir Danışma Merkezleri

Ulusal Zehir Danışma Merkezi (UZEM)


(7/24 saat) Tel:114

• Dokuz Eylül Üniversitesi İlaç ve Zehir Danışma Merkezi (0232-4123939)


• Uludağ Zehir Danışma Merkezi
• Hacettepe İlaç ve Zehir Bilgi Merkezi (312- 3118940)

36/32
Zehirlenmelerde Dekontaminasyon (Arındırma)

• Dekontaminasyonun potansiyel riskleri ve kanıta dayalı


faydaları göz önüne alınmalıdır.

• Zehir DERİ ye bulaşmışsa ;


• Hastanın tüm giysileri çıkartılır. Göbek, tırnak içleri,
saçlar ve tüm beden su ve sabunla iyice (30 dk) yıkanır.
Basınçlı su ve krem kullanılmaz.
• Sağlık çalışanı eldiven, maske ve gözlük kullanarak
kendini kontaminasyondan korumalıdır.
Zehirlenmelerde Dekontaminasyon

• Zehir SOLUNUM yolu ile alınmışsa;

• Hasta ortamdan uzaklaştırılmalı, oksijen verilmeli, hava


yolu tıkanıklığı yapabilecek nedenler açısından
izlenmelidir.

• İlerleyici hava yolu tıkanıklığı bulguları varsa erken


entübasyon düşünülür.
Zehirlenmelerde Dekontaminasyon
• Zehir AĞIZ yolu ile alındıysa;

• Kusturma !?
– Aspirasyon, perforasyon riski, kontrolsüz girişim, pek
önerilmez.
• Mide yıkaması
– Zehirlenmelerde yararı tartışmalıdır. Alınan maddenin
özelliğine göre karar verilir. Bilhassa ilk 60 dk önemli.
– Nazo / Orogastrik tüp kullanılmalıdır.
• SF Çocuk 10mL/kg, yetişkin 120-300 mL
Dekontaminasyon – Gastrik Lavaj
• 1997 AACT/EPCCT kılavuzuna göre, klinik yararı kesin olmadığı
için her zehirlenme vakasında rutin olarak kullanılmamalıdır.

• Orogastrik tüp kullanılmalıdır.

• Potansiyel olarak hayati risk taşıyan zehirlenmelerde alımdan


sonraki ilk 60 dakikada uygulanmalıdır.

• ABD’de 2009 yılındaki 2.4 milyon zehirlenme vakasının yalnızca


6.093’üne (%0.25) uygulanmıştır (Bronstein AC et al. 2009)
– 5 yaş altında 238 hastaya ( %0.02) uygulanmıştır.
Zehirlenmelerde Dekontaminasyon
• Mide yıkamasının zararlı olabileceği durumlar;
– Perforasyon ya da aspirasyon gibi olası komplikasyonlara
müdahale şansının bulunmaması
– Bilincin kapalı olması (aspirasyon riski)
• Entübasyon sonrası yıkanabilir
– Konvülsiyon riski var ise
– Yakıcı (kostik=alkali) madde almışsa
– Paketlenmiş kötüye kullanılan madde (=uyuşturucu) almışsa
– Hidrokarbon almışsa (aspirasyon riski yüksek)
– Zehirli olmayan madde almışsa
Zehirlenmelerde Dekontaminasyon
Aktif kömür
• Önemli bir adsorbandır
• Zehirlenme etkenini bağlayarak ve sistemik dolaşıma geçmelerini
engelleyerek etki gösterir.
• Genellikle ilk 1 saat içinde verilir.
• Antikolinerjik ilaç alımlarında bu süre uzayabilir.
• Sindirim kanalında obstrüksiyon varsa,
• Endoskopi yapılacaksa verilmemeli
• Yakıcı maddeler, siyanür, etanol ve diğer alkoller, florür, ağır metaller
(demir, kurşun, lityum), potasyum ve bromürü bağlamaz.
• Bebek 1 g/kg, 2-12 yaş 25-50 g, yetişkinlerde 25-100 g tek doz.
• Bazı ilaçlar için tekrarlayan doz önerilir. Yinelenebilir 2-6 saatte 0.25-
0.5 g/kg.
• İçindeki sorbitol katartik etkili. Gaita boşaltımını artırıcı
Aktif Kömür tarafından bağlanmayan maddeler

• Kostik maddeler
• Siyanür
• Etanol ve diğer alkoller
• Florür
• Demir
• Kurşun
• Lityum
• Potasyum
Zehirlenmelerde Dekontaminasyon
• Katartikler
– Ciddi sıvı ve elektrolit kaybına neden olacağı için
kullanımları rutin değil.
– Yinelenen aktif kömür uygulamasında tıkaç oluşumunu
önlemek için verilir.

• Tüm bağırsak irigasyonu (yıkaması) eroin ve kokain gibi paket


içinde yutulmuş maddeler gibi özel durumlarda uygulanabilir.
Toksik Maddenin Vücuttan Atılımının Hızlandırılması
=Eliminasyonun artırılması

• Gastrointestinal diyaliz (Aktif kömür enteroperfüzyonu)


• Renal yolla atılımın hızlandırılması
– Forse diürez (zorlayıcı)
– Ozmotik diürez
– İyonize diürez (asit, alkali). İdrarın alkalinizasyonu ve asitleştirilmesi
– Diüretikler
• Beden dışı yöntemler
– Peritoneal diyaliz
– Hemodiyaliz
– Hemoperfüzyon
– Hemofiltrasyon
• Kan değişimi
• Plazmaferez
• BOS drenajı
45/32
Küçük Çocuklarda Tek Tabletle Bile Ciddi Zehirlenmeye
Neden Olabilen İlaçlar

• Trisiklik Antidepresanlar (Laroxyl®-Amitriptilin)


• Antipsikotikler (Abizol®-Aripirazol/ Seroquel®-Ketiapin)
• Antiaritmikler (Aritmal®-Lidokain )
• Kalsiyum Kanal Blokerleri (Isoptin®-Verepamil, Diltizem®-
Diltiazem)
• Beta blokörler (Beloc®-Metoprolol, Dideral®-Propranolol)
• Opiyatlar
• Antidiyabetikler (Diamicron®-Gliklazid)
• Sıtma ilaçları
Antidotlar
• Antidot (antididonai, given against)
• Halk arasında tiryak, panzehir. Anadolunun antidotu 41
değişik baharattan oluşan «Mesir Macunu»

• Zehiri etkisizleştiren, etkisini önleyen, etkisini azaltan


• Hayatı tehdit eden zehirlenmelerde genellikle tek doz,
gerekli durumlarda ise tekrarlayan dozlarda
• İdeal antidot hiçbir toksik etkiye sahip olmamalı,
zehirlenme etkenine özgül olmalı, ucuz ve kolay ulaşılabilir
olmalı
Antidotlar
• Her zehirlenme etkeninin antidotu yoktur.
• Antidot her durumda kullanılabilen bir tedavi
opsiyonu değildir.
• Antidot kullanımı için belirli şartların oluşmuş
olması gerekir.
Önemli Antidotlar
• Parasetamol ----- N-asetilsistein (NAC, Asist®)
• Opioid analjezikler ----- Nalokson
• Metanol, etilen glikol ---- Etil alkol, 4-metilpirazol
• Benzodiazepinler ----- Flumazenil (Anexate®)
• Demir ----- Desferroksamin (Desferal®)
• Kurşun, civa, arsenik ---- Dimerkaprol (BAL=British anti-Lewisite)
• Trisiklik antidepresanlar ---- Sodyum bikarbonat
• Methemoglobinemi ----- Metilen mavisi
• Dijital glikozidleri ------ Digoksin spesifik antikor
• Organik fosforlu insektisidler ---- Atropin, pralidoksim ve diğer oksimler
• Varfarin ------ K vitamini
• Heparin ------ Protamin sülfat
• Beta blokör ------ Glukagon

52/32
Önemli Antidotlar
Toparlarsak
Hemen Zehir Danışmayı ara
Hastayı karşıla Mide yıkaması ve aktif kömür?
Fizik muayene yap, ve Ek tedavi, antidot?
Zehirlenme Öyküsünü iyi bir İzlem parametreleri
şekilde al Hangi bulgulara dikkat etmeliyim
Ne kadar gözleyeceğim
Koşullarım uygun mu?
Yoğun bakım şartları gerekebilir mi?

Önerilen gözlem Semptom var ise semptomlar kaybolana


süresinin sonunda kadar, yok ise önerilen gözlem süresi
semptom da yok ise boyunca takip et
Taburcu et
Akla gelmesi gereken sorular
• Ne ile, ne zaman, nasıl zehirlenmiş?
• Mide yıkaması ve aktif kömür uygulamalı mıyım?
• Çalıştığım kurumun koşulları hastayı burada izlemem için yeterli mi?
Sevk etmeli miyim?
• Ne kadar süre gözlemeliyim?
• Gözlemde nelere dikkat etmeliyim? Nasıl komplikasyonlar ortaya
çıkabilir.
• Ek tedavi girişim gerekebilir mi?
– Hemodiyaliz?
• Şu an ya da gözlem esnasında antidot kullanmam gerekebilir mi?

Not: Kırmızı renkli soruların cevaplarını Zehir Danışma Merkezi’nden


alabilirsiniz?
Akılda Kalması Gerekenler

• Zehirlenmelerde mide yıkaması ve aktif kömür


uygulaması rutin uygulama değildir.

• Antidot uygulaması bir takım kurallara bağlıdır.


Her hastaya uygulanmak zorunda değildir.

• Zehir danışma merkezlerini hastaya müdahale


öncesinde arayarak en verimli bir şekilde
kullanabiliriz.

56/32
Mezun olup giderken zehirlenmeler ile ilgili
yanınızda bulunması gerekenler…

https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/Yayin/175
Kemoterapiye Giriş
İnfeksiyon Tedavisinin
Farmakolojik Temelleri ve İlkeleri

Prof. Dr. Tijen Kaya TEMİZ


Ders İçeriği
 Kemoterapi, antibiotik, bakteriostatik ve
bakterisid etki, antimikrobik spekturum
kavramları
 Antibakteriyel ilaçların etki mekanizmaları
 Direnç (rezistans) tipleri ve mekanizmaları
 Antimikrobik tedavide başarısızlık
nedenleri
 Kemoprofilaksi
Hedefler
1. Kemoterapiyi ve ilgili kavramları sayar ve tanımlar.
2. Kemoterapinin ana ilkesini açıklar.
3. Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri
sayar.
4. Kemoterapötik ilaç gruplarının etki mekanizmalarını sayar.
5. Kemoterapötiklere direnci tanımlar ve direnç mekanizmalarını
açıklar.
6. Kemoterapötiklere direnç gelişimini azaltmak için neler
yapılabileceğini söyler.
7. Antibiyotikleri teratojenitelerine göre sayar.
8. Antimikrobik tedavide başlıca başarısızlık nedenlerini sayar ve
açıklar.
9. Kemoprofilaksiyi tanımlar ve açıklar.
10. Kemoterapide dozlam ve tedavi süresini açıklar.
Kemoterapi nedir?

Vücudu istila eden


mikroorganizma,
parazit veya zararlı
hücreleri (neoplastik),
konakçıya zarar
vermeden öldüren veya
üremesini ve
çoğalmasını durduran
tedavi şeklidir.
Paul Ehrlich (1854 –1915)
Kemoterapiyi ve ilgili kavramları sayar ve tanımlar.
Kemoterapinin ana ilkesi nedir?
Selektif toksisite kavramı nereden çıkmıştır?

 Bir kimyasal madde ile


Konakçıda (hiç veya)
çok az toksik etki
yapan, hastalık etkeni
mikroorganizma
üzerinde ise toksik
veya letal etki Salvarsan (arsfenamin) Paul Ehrlich
oluşturmaktır tarafından, boyaların seçici etkisinden
esinlenerek geliştirilmiştir.

Kemoterapinin ana ilkesini açıklar.


Mikrobiyal hastalıkların
teşhisinde kullanılan bazı
laboratuvar teknikleri

Doğrudan mikroskop altında görmek için


kullanılan boyama yöntemleri
Yeni Yaklaşım:
Patojenlerin genom sekansları

 Patojenlerin kendi yaşamları


için gerekli ve insan
genomunda benzerleri
olmayan genlerin ortaya
konulması  iyi bir ilaç hedefi

 Bakteri > protozoal parazitler


> patojenik funguslar
Kemoterapi
İlaç grupları
 Kemoterapide
 Antibakteriyel ilaçlar
kullanılan ilaçlar,
genellikle kullanıldığı  Antiviral ilaçlar

patojen etkenin  Antihelmintik ilaçlar


cinsine göre sınıflara  Antimalaryal ilaçlar
ayrılır.
 Antiamibik ilaçlar

 Antineoplastik ilaçlar

Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri sayar.


Antibiyotik nedir?
 Antibiyotikler, antibakteriyel ilaçlar içinde özel bir
yer tutan önemli bir ilaç grubudur.
 Antibiyotikler; çeşitli mikroorganizma türleri
tarafından biyosentez edilen ve diğer
mikroorganizmaların gelişmesini önleyen ya da onları
öldüren kimyasal maddelerdir.
 Sentez suretiyle yapılan kemoterapötiklerden
kaynak açısından biraz farklıdırlar.

Kemoterapiyi ve ilgili kavramları sayar ve tanımlar.


Antibakteriyel etki derecesi

Bakteriyostatik etki
 Bakteri hücrelerinin gelişmesinin ve
üremesinin durdurulmasıdır.
 Gelişmesi ve üremesi durdurulan bakteriler, vücudun
savunma sistemleri tarafından yok edilir.
 Bakteriyostatik etki gücünün göstergesi Minimum
İnhibitör Konsantrasyon [MİK] değeridir.
 Duyarlı suçların % 90’ını inhibe eden ilaç
konsantrasyonudur.
Kemoterapiyi ve ilgili kavramları sayar ve tanımlar.
Antibakteriyel etki derecesi

Bakterisid etki
 Bakteri hücresinin direkt olarak öldürülüp
yok edilmesidir.
 Bakterisid etki gücünün göstergesi Minumum
Bakterisid Konsantrasyon [MBK] değeridir.
 Sıvı kültür ortamında bakterilerin %99.9’dan fazlasını
öldüren ilaç konsantrasyonudur.

Kemoterapiyi ve ilgili kavramları sayar ve tanımlar.


Bakterisidal vs. Bakteriyostatik

Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri sayar.


Bakterisitler Bakteriostatikler
 Penisilinler ve Sefalosporinler  Tetrasiklinler (geri dönüşlü)
 Aminoglikozitler (geri dönüşsüz)  Sülfonamitler
 Vankomisin  Kloramfenikol
 Amfoterisin B  Eritromisin
 Rifampin  Klindamisin
 Metranidazol  Mikonazol
 Florokinolonlar  Etambutol
 Polimiksinler

 Teikoplanin  Yaşamsallıktan daha çok


 Bakterinin yaşamsallığı ile metabolik reaksiyonları
ilgili yapıları hedeflerler. hedeflerler.

Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri sayar.


Antimikrobik spektrum
 Belirli bir kemoterapötiğe duyarlı olan
mikroorganizma türlerinin tümüne o ilacın
antimikrobik spektrumu adı verilir.
 Bir kısım kemoterapötik ilaç sadece bir bakteri
türüne veya birkaçına karşı etkilidir, bunlara
dar spektrumlu kemoterapötikler denilir.
 Örneğin;
 Sadece mikobakterilere karşı etkili olan izoniazid,
 Sadece maya mantarlarına etkili olan nistatin.

Kemoterapiyi ve ilgili kavramları sayar ve tanımlar.


Antimikrobik spektrum
 Bazı kemoterapötikler ise fazla sayıda bakteri
ve diğer mikroorganizma türlerine karşı
tesirlidir. Bunlara geniş spektrumlu
kemoterapötikler adı verilir.
 Örneğin;
 Tetrasiklinler,
 Kloramfenikol,
 Ureidopenisilinler,
 İmipenem.

Kemoterapiyi ve ilgili kavramları sayar ve tanımlar.


Kemoterapötiklerin Temel
Etki Mekanizmaları
1 2

 Patojende bulunan  Patojende ve insanda


insanda bulunmayan bulunan ancak yapısal
makromoleküller olarak farklı
 Bakteri hücre duvarı makromoleküller
(penisilinler)  Ribozomlar (kloramfenikol)
 Folik asidin de novo  Dihidrofolat redüktaz
sentezi (sülfonamitler) (trimetoprim)
 DNA topoizomeraz
(siprofloksasin)
Kemoterapötiklerin Etki
Mekanizmaları
1. Bakteri hücre duvarı sentezini inhibe etmek ve
litik enzimlerini aktive etmek,
2. Sitoplazma membran permeabilitesini bozmak,
3. Bakteri ribozomlarında protein sentezini inhibe
etmek,
4. DNA sentezini veya mRNA sentezini
[transkripsiyon] bozmak,
5. İntermedier metabolizmayı bozmak suretiyle
[antimetabolit] etki
Kemoterapötik ilaç gruplarının etki mekanizmalarını sayar.
Kemoterapötiklerin Etki Mekanizmaları

3
1 4

Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri sayar.


1. Bakteri hücre duvarı sentezinin
inhibisyonu, otolitik enzimlerin aktivasyonu

 Penisilinler
 Sefalosporinler
 Monobaktamlar
 Karbapenemler
 Basitrasin
 Vankomisin
 Teikoplanin
 Ristosetin
 Sikloserin
Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri sayar.
Dikkat!
1 2

 Hücre duvarı her  Mikroorganizmaların


mikroorganizmada hücre duvarları farklı
bulunmaz: yapıda olabilir:
 mikobakteri,
protozoa, riketsiya ve  Gram pozitif ve
klamidyaların vejetatij gram negatif
formları, mantar ve
virüsler

Bu ilaç grubuna farklı mikroorganizmaların duyarlılıkları da farklıdır.


Gram pozitif vs. Gram negatif

Gram-pozitif mikroorganizmalar Gram-negatif: Suda çözünür penisilinler için bir


penisilinler tarafından kolayca engel oluşturan hücre duvarını çevreleyen bir
geçilebilen hücre duvarına sahiptir ve dış lipopolisakkarit (LPS) membrana sahiptir.
bu nedenle direnç gelişimi söz Membrandan geçişe izin veren LPS tabakasına
konusu değilse bu ilaçların etkilerine sokulu protein yapısında porinler adı verilen
duyarlıdırlar. su-dolu kanallara da sahiptirler.
2. Sitoplazma membranının
permeabilitesini bozanlar

 Polimiksinler
 Amfoterisin B
 Gramisidin
 Nistatin
 Ketokonazol ve diğer
antifungal imidazoller
 Flukonazol ve diğer
antifungal triazoller

Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri sayar.


3. Bakteri ribozomlarında protein
sentezini inhibe edenler

 Tetrasiklinler
 Aminoglikozidler
 Makrolitler
(Eritromisin vd)
 Klindamisin
 Kloramfenikol
 Linkozamitler

Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri sayar.


4. DNA ve RNA [nükleik asid
sentezini] sentezini bozanlar

 Rifampisin
 Kinolonlar
 Mitomisin
 Aktinomisin
 Doksorubisin
 Daunorubisin

Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri sayar.


İntermedier metabolizmayı bozanlar
[antimetabolit etki]

 Sülfonamitler
 Sülfonlar
 Trimetoprim
 İzoniazit
 P-amino salisilik
asid (PAS)
 Etambutol

Kemoterapötik ilaç gruplarını ve alt gruptaki etken maddeleri sayar.


REZİSTANS (Direnç)

 Direnç, bakteri ve diğer mikroorganizmaların


zaman içinde etkilendikleri kemoterapötiklerden
etkilenmemesi demektir. 2 türlü olur.
 Bazı bakteri türleri, belirli bir kemoterapötik ilaca
doğal olarak rezistandır, yani o ilaç tarafından
etkilenmezler (doğal rezistans).
 Örneğin; Proteus türleri ve Pseudomonas aeruginosa,
penisilin G, tetrasiklinler, kloramfenikol, streptomisin ve
sulfonamidlere doğal olarak dirençlidir.
Kemoterapötiklere direnci tanımlar ve direnç mekanizmalarını açıklar.
REZİSTANS
 Rezistansın ikinci şekli kazanılmış rezistanstır.
Burada, bakteri popülasyonunu kemoterapötik ilaç
ile ilk temasa gelişinde, ilaç bakteriler üzerinde
etkilidir; ancak, yinelenen temaslar sırasında
bakteri popülasyonunda ilacın antibakteriyel
etkisine karşı rezistans gelişir.
 Hemen her antimikrobik ilaca karşı er veya geç
rezistans gelişebilir.
 Direnç gelişmesinin göstergesi ilacın, MİK ve
MBK değerlerinin giderek yükselmesidir.
Kemoterapötiklere direnci tanımlar ve direnç mekanizmalarını açıklar.
REZİSTANS
 Bir kemoterapötik çeşidine karşı duyarlılığını
kaybeden bakteri türü, buna yakın kimyasal
yapıda olan veya farklı yapıda, fakat benzer etki
mekanizmasına sahip bulunan diğer bir
kemoterapötiğe de direnç kazanabilir. Bu olaya
çapraz rezistans denir.
 Örneğin; Oksitetrasiklin’e direnç kazanan bir bakteri
tetrasiklin, klortetrasiklin ve doksisikline de direnç
kazanmış olur.

Kemoterapötiklere direnci tanımlar ve direnç mekanizmalarını açıklar.


REZİSTANS

 Bakterilerin yapısı ve antibakteriyel etki


mekanizması farklı bir çok ilaca karşı
kazandığı dirence, çoklu (multipl)
rezistans denir. Bu olay bakteride birden
fazla direnç geni bulunmasına bağlıdır.
 Örneğin; Enterobacteriaceae türlerinde 10’un
üzerinde ilaca direnç gelişmesine yol açan
genlerin varlığı gösterilmiştir.
Kemoterapötiklere direnci tanımlar ve direnç mekanizmalarını açıklar.
Bakterilerin Direnç Oluşturma
Mekanizmaları
i) Dirençli bakterinin kemoterapötik ilacı parçalayan
enzim salgılaması:
Penisilinlere karşı beta-laktamaz salgılanması.
ii) İlacın bakteri hücresi içinde enzimatik değişimle
etkinliğinin azalması :
Aminoglikozidlerin, asetilasyona, nukleotidilasyona ve
fosforilasyona uğraması.
iii) Enzim substitüsyonu : Fluorokinolonların etkilediği
DNA-jiraz ile trimetoprimin etkilediği dihidrofolat redüktaz
enzimlerinin yerini ilaca afinitesi düşük mutantlarının alması.
Kemoterapötiklere direnci tanımlar ve direnç mekanizmalarını açıklar.
Bakterilerin Direnç Oluşturma
Mekanizmaları
iv) İlaca karşı hücre çeperi permeabilitesinin
(uptake) azalması.
Penisilinler ve kloramfenikol
v) İlacın hücre içinde etki yerine bağlanmasının
azalması.
Aminoglikozidler, eritromisin, linkomisin, streptomisin
vi) İlacın bakteri içindeki konsantrasyonunun
azalması.
Beta-laktamlar, tetrasiklinler, fluorokinolonlar ve eritromisin
bakteri hücresinden aktif transportla (eflux) atılırlar.
Kemoterapötiklere direnci tanımlar ve direnç mekanizmalarını açıklar.
Azidotimidin (AZT) olarak da bilinen zidovudin, HIV / AIDS'in
önlenmesi ve tedavisinde kullanılan bir antiretroviral ilaçtır.
Rezistans gelişimini azaltmak için
neler yapılmalı?

 Enfeksiyon etkenine duyarlı olacağına inanılıyorsa


ilaç kullanılmalı
 İlaç yeterli dozda ve mümkün olduğunca kısa bir
süre kullanılmalı
 İlacın duyarlılığını saptamak için mümkünse
antibiyogram yapılmalı
 Bölgedeki bakterilerin rezistans prevelansı iyi
bilinmeli

Kemoterapötiklere direnç gelişimini azaltmak için neler yapılabileceğini söyler.


Rezistans gelişimini azaltmak için
neler yapılmalı?
 Kemoterapotiklerin yoğun olarak kullanıldığı
hastanelerde bu ilaçların kullanılışı titiz bir şekilde
uygulanmalı
 Mümkün olduğu kadar dar spektrumlu antibiyotikler
tercih edilmeli.
 Kemoterapötiklerin hayvanlarda kullanılması
kısıtlanmalı
 Kemoterapötiklerin birkaçının bir arada kullanılması
rezistans oluşum hızını azaltır.
Örn:Tüberküloz, AİDS
Kemoterapötiklere direnç gelişimini azaltmak için neler yapılabileceğini söyler.
Antibiyotiklerin GEBELİKTE
kullanımı

Teratojenik olmayanlar Teratojenik olanlar


 Beta- laktamlar  Aminoglikozidler

 Makrolitler  Kinolonlar

 Linkozamidler  Tetrasiklinler

 Sülfonamidler

 Kloramfenikol

Antibiyotikleri teratojenitelerine göre sayar.


ANTİMİKROBİK TEDAVİDE BAŞLICA
BAŞARISIZLIK NEDENLERİ

1. Yalancı başarısızlık :
Aslında, uygulanan ilaç başarısız değildir, sanal bir
başarısızlık vardır.
i. Tanı yanlıştır. Bazen hastada enf. bile yoktur.
ii. Hastada ikinci bir hastalık vardır.
iii. Hekim sabırsızlık göstermektedir.
iv. İlacın, inf. belirtilerini taklit eden yan tesirleri vardır
v. İlacın miadı geçmiştir veya infüzyon şişesindeki
başka bir ilaçla geçimsizdir.

Antimikrobik tedavide başlıca başarısızlık nedenlerini sayar ve açıklar.


ANTİMİKROBİK TEDAVİDE BAŞLICA
BAŞARISIZLIK NEDENLERİ

2. Hasta ile ilgili başarısızlık durumları:


i. Hastada ilacın biyoyararlanımı bozulmuştur.
ii. Hastada immün yetmezlik durumlarının bulunması
(nötropeni ve AİDS gibi)
iii. İnfeksiyonun protez veya yabancı cisim çevresinde
oluşması
iv. İnfeksiyonun bulunduğu yerle ilgili tıkanıklık
bulunması.

Antimikrobik tedavide başlıca başarısızlık nedenlerini sayar ve açıklar.


ANTİMİKROBİK TEDAVİDE BAŞLICA
BAŞARISIZLIK NEDENLERİ

3. İlaçla ilgili (farmakolojik) başarısızlık


durumları:
i. İlacın etki yerine penetrasyonunun azlığı
ii. İlacın infeksiyonun bulunduğu bölgede
inaktivasyonu
iii. Absorpsiyonu azaltan etkileşmeler

Antimikrobik tedavide başlıca başarısızlık nedenlerini sayar ve açıklar.


ANTİMİKROBİK TEDAVİDE BAŞLICA
BAŞARISIZLIK NEDENLERİ
4. Mikropla ilişkili başarısızlık durumları
i. Tedavi süresi içinde bakteride ve diğer etkenlerde
nisbeten çabuk rezistans gelişmesi
ii. Süperinfeksiyon ve flora substitüsyonu
iii. Bakteride ilaca tolerans gelişmesi
iv. İnokulum tesiri: Sıvı kültür ortamlarında yapılan
duyarlık testlerinde ekilen bakteri sayısı (inokulum)
artarsa ilaca duyarlılığın azaldığı farkedilmiştir.

Antimikrobik tedavide başlıca başarısızlık nedenlerini sayar ve açıklar.


KEMOTERAPÖTİKLERİN
PROFİLAKTİK OLARAK KULLANILIŞI
(KEMOPROFİLAKSİ)

 En sık, sağlam kişileri, maruz kaldıkları veya kalacakları


infeksiyon etkenlerinden korumak ve bu etkenlerin
vücuda yerleşmelerini önlemek amacıyla yapılandır.
 Diğer bir yaklaşım, başka bir hastalığı olan kişilerde
sekonder bakteriyel infeksiyon gelişmesini önlemek
amacıyla yapılandır.
 Diğeri, bazı cerrahi girişimlerden önce, girişim
sırasında veya sonrasında gelişme potansiyeli olan
infeksiyonları önlemek için yapılandır.

Kemoprofilaksiyi tanımlar ve açıklar.


Dozlam ve Tedavi Süresi

 Seçilen antibiyotiğin istenen etkiyi gösterebilmesi için;


1- Yeterli dozda
2- Uygun aralıkta
3- Yeterli süre, verilmesi gerekir.
 Enfeksiyon hastalıklarında kural olarak antibiyotikler ateş
düştükten sonra, 3 gün daha verilir. Geç iyileşen ve sık nüks
yapan hastalıklar bu kuralın dışındadır.

Kemoterapide dozlam ve tedavi süresini açıklar.


KAYNAKLAR
 Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp, Rasyonel
Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji,
10-13. Baskı.
 Bertram G. Katzung, Basic&Clinical
Pharmacology, 7th edition.
PENİSİLİNLER

Prof. Dr. Tijen Kaya Temiz


Farmakoloji Anabilim Dalı
Ders İçeriği
 Beta-laktam antibiotiklerin yapısı ve sentezi
 Penisilinlerin yapısı, sınıflandırılması,
spektrumları ve rezistans gelişimi
 Farmakokinetik özellikleri
 Penisilin türleri
 Penisilinlerin kullanılışı
 Penisilinlerin yan etkileri
Hedefler
1. Beta-laktam grubu antibiyotiklerin sınıflarını, yapılarına göre sayar.
2. Penisilinlerin temel özelliklerini ve kimyasal yapısını söyler.
3. Penisilinlerin etki mekanizmasını açıklar.
4. Penisilinleri etki spektrumlarına göre sayar ve açıklar.
5. Penisilinlere rezistans gelişimini açıklar.
6. Penisilinlerin farmakokinetik özelliklerini sayar ve açıklar.
7. Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal
özelliklerine göre sayar ve açıklar.
8. Beta-laktamazlara dayanıklı penisilinleri açıklar.
9. Beta laktamaz inhibitörleri ve penisilinlerle kombine preparatlarını sayar
ve açıklar.
10. Penisilinlerin kullanım endikasyonlarını sayar.
11. Penisilinlerin yan etkilerini, alerjik reaksiyonu ve akut anafilaksiyi
açıklar.
BETA-LAKTAM ANTİBİYOTİKLER

 Yapısında beta-laktam halkası içeren


heterosiklik antibiyotiklerdir.
 Eklenen halkanın yapısına göre:
 1. PENİSİLİNLER (PENAMLAR)
 2. SEFALOSPORİNLER (SEFEMLER)
 3. KARBAPENEMLER
 4. MONOBAKTAMLAR
 5. BETA-LAKTAMAZ İNHİBİTÖRLERİ (KLAVAMLAR)

Beta-laktam grubu antibiyotiklerin sınıflarını, yapılarına göre sayar.


BETA-LAKTAM ANTİBİYOTİKLER
PENİSİLİNLER

 Güçlü bakterisid etkili


 Nisbeten düşük toksisiteli
 Teratojen değil (gebelikte güvenli)
 Doğal/yarı sentetik
• Penicillium notatum
• Penicillium chrysogenum

Penisilinlerin temel özelliklerini ve kimyasal yapısını söyler.


Penisilinlerin Sentezi

Küf mantarları

Penicillium notatum P. chyysogenum


Penisilinlerin temel özelliklerini ve kimyasal yapısını söyler.
 Penisilin ismi, antibakteriyel özellikleri ilk kez fark eden
eden Alexander Fleming tarafından, Penicillium notatum
mantarından türetilmiştir.
Kimyasal yapıları
 6- Amino Penisilanik Asid
(-Laktam + Tiazolidin halkaları)

Bütün penisilinlerde ana iskelet 6- aminopenisilanik asit (6-APA) yapısıdır.


Penisilinler: Temel yapıları

1 2
PENİSİLİNLER
 Antibakteriyel etki için 6-APA yapısı
bozulmamalı
 Beta laktam halkası beta laktamazlar
tarafından açılırsa penisiloik asid oluşur
ve antibakteriyel etki ortadan kalkar
 Penisiloik asid türevleri vücutta alerjik
reaksiyon gelişiminin baş sorumlusudur.
Penisilinlerin temel özelliklerini ve kimyasal yapısını söyler.
PENİSİLİNLER
 Etki Mekanizmaları

1.Duyarlı bakterilerin müreinden oluşan hücre


duvarının sentezini transpeptidasyon
basamağında inhibe ederler (transpeptidaz
enzimini irreversibl inhibe ederek)

2.Mürein hidrolazlar denilen ve müreini parçalayan


otolitik enzimleri baskılayan inhibitör faktörleri
inhibe ederek hücre duvarının otolizle erimesine
neden olurlar.
Penisilinlerin etki mekanizmasını açıklar.
Penisilinlerin etki mekanizmasını açıklar.
Bu etki mekanizmalarından çıkan sonuçlar

 Hücre duvarı sentezinde


çapraz bağlantı kurulamaması
membranının ozmotik basınca
karşı stabilitesini azaltır.
 Ozmotik basınç veya
otolizinlerin aktivasyonu ile
hücre parçalanır.
 Sonuçta; sadece peptidoglikan hücre duvarı sentezleyen
hızla çoğalan organizmalara karşı etkili, mikobakteri, protozoa,
riketsiya ve klamidyaların vejetatij formları, mantar ve virüsler
üzerine etkili değil!
PENİSİLİNLER
 Kimyasal yapılarına göre 7 grupta incelenirler:
(Beta-Laktam halkasında bulunan amino (-NH2) grubu
üzerindeki yan zincire göre):

1. Benzilpenisilin (Penisilin G) tuz/esterleri


2. Fenoksipenisilinler (Aside dayanıklı, PO)
Fenoksimetilpenisilin (Penisilin V)
3. Stafilokokal beta-laktamazlara dayanıklı penisilinler
Yan zincirleri büyük bir aril grubu olan penisilin türevleri
Metisilin, Nafsilin, Oksasilin, kloksasilin, dikloksasilin, flukloksasilin

Penisilinlerin temel özelliklerini ve kimyasal yapısını söyler.


PENİSİLİNLER
4. Aminopenisilinler
(Benzilpenisilin in alfa karbonu üzerine amino grubu gelmiştir)
Ampisilin ve esterleri, amoksisilin
5. Karboksipenisilinler
(Benzilpenisilin alfa karbonu üzerine karboksil grubu gelmiştir)
Karbenisilin, tikarsilin, karindasilin
6. Asilüreidopenisilinler
(Ampisilinin amino grubunun yerine asilüre grubu gelmiştir)
Mezlosilin, azlosilin, piperasilin
7. Diğer Penisilinler
Mesilinam, temosilin

Penisilinlerin temel özelliklerini ve kimyasal yapısını söyler.


Antibakteriyel spektrumları-1
1. Dar spektrumlu penisilinler Spektrumları

 Penisilin G ve depo pen. Stafilokoklar ve streptokoklar gibi


gram pozitif koklar,
 Aside dayanıklı (fenoksi) pen.  Neisseria gibi gram negatif koklar

Basillus antrasis, klostridiumlar,

Beta laktamaza dayanıklı corinebakterium difteria gibi gram


(antistafilokokal) pen. pozitif basiller
Treponema pallidum, leptospira

gibi bakterilere

Penisilinleri etki spektrumlarına göre sayar ve açıklar.


Antibakteriyel spektrumları-2
2. Genişçe spektrumlu Spektrumları
penisilinler
Aminopenisilinler:  Dar spektrumdaki
 Ampisilin ve esterleri: mikroorganizmalara etkilidirler.
 H. İnfluenza, E. Coli, Proteus
* Bakampisilin
mirabalis, Salmonella ve Shigella
* Pivampisilin
gibi gram negatif basillere de
* Talampisilin etkilidirler.
Amoksisilin Beta laktamazlara dayanıksızdırlar

Hetasilin, Siklasilin

Penisilinleri etki spektrumlarına göre sayar ve açıklar.


Antibakteriyel spektrumları-3
3. Geniş spektrumlu Spektrumları
penisilinler (antipsödomonal)

Karboksipenisilinler:  Dar ve genişçe spektrumdaki


Tikarsilin mikroorganizmalara etkilidirler
Karbenesilin ve ester.  P. Aeruginosa, bazı proteuslar ,

-Karindasilin Enterobakterler, B. Fragilis ve


Klebsiella’ya etkilidirler.
-Karfenesilin
 Asilüreidopenisilinler

Mezlosilin
Azlosilin, Piperasilin

Penisilinleri etki spektrumlarına göre sayar ve açıklar.


Penisilinlere Rezistans Gelişimi

Penisilinlere rezistans gelişimini açıklar.


Penisilinlere Rezistans Gelişimi

 Periplazmik aralıkta bulunan ve buradan


hücre dışına salgılanan beta-laktamaz
(penisilinaz) enzimleri tarafından
penisilinlerin beta-laktam halkalarının
açılması suretiyle inaktivasyon gelişmesi

 Stafilokoklar ve Gr (-) bakteriler periplazmik


aralığa beta laktamaz salgılar; Gr (+)’ ler ise dış
ortama beta laktamaz salgılarlar.

Penisilinlere rezistans gelişimini açıklar.


Penisilinlere Rezistans Gelişimi

 Transpeptidazların ve bakteri çeperindeki


PBP’lerin (Penisilin Bağlayan Proteinler) ilaca
karşı afinitesinin azalması,
 Hücre çeperinin permeabilitesinin azalması
sonucu ilacın periplazmik aralığa girmesinin
zorlaşması,
 Eflux mekanizmalarının varlığı.

Penisilinlere rezistans gelişimini açıklar.


Farmakokinetik Özellikleri

 Çoğunun mide-barsak kanalından emilimleri iyi


değildir, aside dayanıksızdırlar ve oral yoldan
kullanılamazlar.
 Asidik irritan bileşiklerdir.
 Sadece parenteral yolla kullanılanlar :
Prokain-penisilin G, Benzatin-penisilin G, metisilin,
tikarsilin ve asilüreidopenisilinler
 Sadece oral yolla kullanılanlar:
Fenoksipenisilinler ve kloksasilinler

Penisilinlerin farmakokinetik özelliklerini sayar ve açıklar.


Farmakokinetik Özellikleri

 Penisilin G, metisilin, amoksisilin, ampisilin,


karboksipenisilinler ve asilüreidopenisilinler
plazma proteinlerine orta derecede bağlanırlar
(%20-62).

 İzoksazolil penisilinler (oksasilin, kloksasilin,


dikloksasilin ve flukloksasilin) ise plazma
proteinlerine yüksek derecede bağlanırlar
(%90-96).
Penisilinlerin farmakokinetik özelliklerini sayar ve açıklar.
Farmakokinetik Özellikleri
 Büyük bir çoğunluğu böbreklerden atılarak
elimine edilir
(% 10-20’ si kc. de metabolize olur, geri kalanı
değişmeden idrarla atılır).

 İtrah, tubuluslardan salgılanma yoluyla olduğu


için oldukça hızlıdır. Eliminasyon yarılanma
ömürleri kısa olup, 1/2 -1 saat arasında değişir.
En kısa etkili penisilin : Metisilin
En uzun etkili penisilin : Mezlosilin, Tikarsilin
Penisilinlerin farmakokinetik özelliklerini sayar ve açıklar.
Farmakokinetik Özellikleri

 Abs. sonra bütün vücut sıvıları ve


dokuları içine (SSS, göz, eklemler
ve prostat hariç) serbestçe
dağılırlar.

 Bakteriyel menenjit hallerinde


iltihaplı menenjlerin geçirgenliği
artar ve penisilinler BOS’ ta
normaldekinden daha yüksek
oranda toplanırlar.
 Pnömokokal ve menengokokal
menenjitler sistemik penisilin
tedavisine iyi yanıt verirler.

Penisilinlerin farmakokinetik özelliklerini sayar ve açıklar.


Farmakokinetik Özellikleri

 Penisilin G, metisilin, kloksasilin, dikloksasilin,


flukloksasilin, aminopenisilinler,
karboksipenisilinler ve asilüreidopenisilinler
büyük ölçüde böbrekler ile atılırlar.

 Nafsilin, oksasilin ve penisilin V ise yarı yarıya


KC de metabolize edilerek ve/veya safraya
atılmak suretiyle kc. den elimine edilirler.
Böbrek yetmezliğinde kullanılabilirler.
Penisilinlerin farmakokinetik özelliklerini sayar ve açıklar.
Penisilin Türleri
Antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal
özellikleri bakımından 5 grupta toplanabilir:
1) Penisilin G ve Depo Türevleri

Penisilin G (Kristalize penisilin, Benzilpenisilin)


 Beta-laktamazlara ve aside dayanıklı değil.
 İ.V, İ.M, günde 25.000-50.000 Ü dozda ve 4-6 doza bölünmüş
halde kull.
 Müstahzarları steril kuru toz halinde kullanılır.
 Menengokokal menenjitte günlük 24 000 Ü
 Enterokokal endokarditte bir aminoglikozit’le birlikte
20 000 Ü kullanılır.
Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Ünite kavramı

 Penisilin G’nin dozu, mg değil,


ünite ile ifade edilir.
 Penisilin G'nin 1 milyon ünitesi
yaklaşık 0.6 g'dır.

 Yarı-sentetik penisilin
müstahzarlarının dozu ise mg
olarak belirtilir.
Penisilin Türleri
 PENİSİLİN G’nin DEPO TÜREVLERİ
Suda çözünmezler, sadece i.m kullanılırlar.
 Prokain-Penisilin G
Uzun etkili
Pnömokokal pnömoni, streptokokal anjin, gonore’de
kullanılır.
 Takviyeli Prokain-Penisilin G
1k kristalize penisilin + 3k prokain-penisilin G
Etkisi çabuk başlar
Saf olana bir üstünlüğü yok.
Türkiye’de bu şekil var.
Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Penisilin Türleri
 Benzatin-Penisilin G
2m Penisilin G + 1m Benzatin
Etkisi yaklaşık 4 hafta sürer.
Streptokokal anjin (farenjit), sifiliz tedavisinde ve
romatik ateş sonrası nüksleri önlemek için profilaktik
olarak kullanılır.
 Klemizol–Penisilin G
Penisilin G nin bazik bir antihistaminik olan klemizol ile
yaptığı tuzdur.
Farmakokinetik özellikleri ve verilişi bakımından prokain-
penisilin G’ye benzer. Ona göre üstünlüğü yoktur.
Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Penisilin G Endikasyonları

Cl. perfringens anaerobik, gram pozitif,


spor oluşturan çubuk şeklinde bir Treponema pallidum intrasellüler
bakteridir. Gram- negatif spiroket bakteri
Sifilis (frengi, bel soğukluğu)
Piyasadaki müstahzarlar örnekleri

Parenteral kullanım
( aside dayanıksız)

Penisilin G’nin sodyum, potasyum (i.v. + i.m.)


Benzatin ve prokain (sadece i.m.; depo) tuzları mevcut.
Tuz yüklenmesi problemi

 Çok yüksek dozlarda penisilinlerin yanındaki katyonlara


(Na+ veya K+) bağlı toksik etkiler görülebilir

 K+ tuzları özellikle böbrek yetmezlikli hastalarda  belirgin


hiperkalemi ve buna bağlı kalp bozuklukları

 Na+ tuzları:  sodyum yüklenmesi  konjestif kalp yetmezliği


ve diğer ödemli klinik durumlarda hastalık belirtilerini artırabilir
 hipokalemi

 En fazla Na+ içerenler: karbenisilin ve tikarsilin di-sodyum


Penisilin Türleri
2) Aside Dayanıklı Penisilinler
 Penisilin V (Fenoksimetilpenisilin)
Doğal ve grupta en güçlü olanı,
Penisilin G ye göre, aside dayanıklı ve biyoyararlanımı
yüksek
Gr (+) kokuslar ve diğer bazı aerobik bakt. üzerinde etkili
Böbrek yetmezliğinde doz ayarlanmalı.
Etkisi yaklaşık 4 saat sürer.
Hafif seyreden solunum yolu ve yumuşak doku enf.
kullanılır.
Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Penisilin Türleri
3) Beta-Laktamazlara Dayanıklı Penisilinler
 (Antistafilokokal-Staph. aureus) Penisilinler
Metisilin (B. fragilis’in bazı suslarının salgıladığı BL’lara
da dayanıklı; İM, İV)
Nafsilin (İM, iV)
 İzoksazolil penisilinler
Oksasilin (aside dayanıklı; oral, İM, İV)
Kloksasilin (aside dayanıklı; oral)
Dikloksasilin (aside dayanıklı; oral)
Flukloksasilin (aside dayanıklı; oral, İM, İV)

Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Beta-Laktamazlara Dayanıklı Penisilinler

 BL’ lara dayanıklı penisilinlerin etki güçleri


penisilin G den daha düşüktür.
 Bu nedenle sadece Penisilin G’ ye rezistan
(BL üreten) Staph. aureus ve Staph.
Epidermidis infeksiyonlarına karşı kullanılırlar.
 Besinler absorpsiyonlarını azaltır, aç karnına
alınmalıdırlar.

Beta-Laktamazlara Dayanıklı Penisilinleri açıklar.


Penisilin Türleri
4) Genişce Spekt. Penisilinler (Aminopenisilinler)
Ampisilin
 Mide barsak absorpsiyonu %40; PO/PE

 Kronik bronşit, akut otitis media, üriner enfeksiyonlarda

kullanılır.
Ampisilin Esterleri
Bakampisilin, Pivampisilin, Telampisilin
 Ampisiline göre daha lipofilik bileşiklerdir.

 G.K da yan etkiler (diyare) ampisilinden daha sık oluşur.

Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Penisilin Türleri
4) Genişce Spekt. Penisilinler (Aminopenisilinler)
(Devam)
Amoksisilin
Mide barsak absorpsiyonu %90, PO/PE
Duyarlı bakterilere bağlı solunum yolu enfeksiyonları,
Otitis media, üriner enfeksiyonlarda kullanılırlar.

Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Aminopenisilinler: Piyasadaki müstahzarlar
örnekleri

Beta-laktamaz inhibitörleri ile kombine: Klavulanik asit


(amoksisilin) veya sulbaktam (ampisilin)  enzimatik hidrolizden
korur; antimikrobiyal spektrumlarını genişletir. Örneğin, beta-laktamaz
inhibitörü olmadan, MSSA ampisilin ve amoksisiline dirençlidir.

Penisilinlerin temel özelliklerini ve kimyasal yapısını söyler.


Penisilin Türleri
5) Geniş Spektrumlu Penisilinler (Antipsödomonal
Penisilinler)
 Sadece parenteral olarak kullanılırlar, bakterisittirler,

BL’lara dayanıksızdırlar.
 Azlosilin ve piperasilin en güçlü ilaçlardır.

 Aminoglikozidlerle birlikte kullanılmaları gerekebilir,

ancak aralarında kimyasal geçimsizlik vardır.


Farklı yerlere farklı zamanlarda uygulanmaları gerekir.

Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Penisilin Türleri
5) G. Spektrumlu (Antipsödomonal) Penisilinler (Devam)
 Karboksipenisilinler
Karbenisilin (K-karboksibenzilpenisilin, İV, İM)
Sistemik enfeksiyonlarda ve idrar yolu infeksiyonlarında İM
 Karbenisilin’in daha lipofilik ve ağızdan kullanılabilen
esterleri
Vücutta hidrolizle karbenisilin’in serbestleşmesiyle etkinlik kazanırlar
İdrar yolu infeksiyonlarında kull.
Tikarsilin
Karindasilin (İndanil karbenisilin)
Karfesilin

Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Penisilin Türleri
5) G. Spektrumlu (Antipsödomonal) Penisilinler (Devam)

Asilüreidopenisilinler
Azlosilin, Mezlosilin, Piperasilin
 Daha güçlü antipsödomonal etkinlik gösterirler.

 Aminoglikozidlerden daha az toksiktirler.

 Gr (-) bakterilere karşı etkinlikleri yüksek

(Hücre çeperine sokulma yetenekleri ve hedef enzimlere afiniteleri yüksek)


 Ancak BL’lara duyarlıdırlar.

Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Penisilin Türleri

Asilüreidopenisilinler (Devam)
 Üstünlükleri; P. aeruginosa ve Klebsiella’ya en etkin

penisilinlerdir.
 Pseudomonas ve E. Coli ile gelişen ağır enfeksiyonlarda

bir aminoglikozid ile kombine kullanılmaları önerilir.

Penisilin türlerini; antimikrobik spektrumları, farmakokinetik ve kimyasal özelliklerine göre sayar ve açıklar.
Penisilin Türleri
Beta Laktamaz inhibitörleri ve Penisilinlerle
Kombine Preparatları
 Beta laktamaz enzimlerinin üretimi penisilinlere karşı
doğal rezistans kazanılmasında en önemli faktördür.
 Bu nedenle beta laktamazları irreversibl inhibe eden
enzim inhibitörleri geliştirilmiştir. Bunlar;
Klavulanik asid
Sulbaktam
Tazobaktam
 Enzime kovalent bağ ile irreversibl olarak bağlanır ve
enzimi inhibe ederler.
Beta Laktamaz inhibitörlerini ve Penisilinlerle Kombine Preparatlarını sayar ve açıklar.
Penisilin Türleri
Beta Laktamaz inhibitörleri ve Penisilinlerle Kombine
Preparatları (Devam)

Klavulanik asid + Amoksisilin


(Ko-amoksilav, Augmentin, Bioment, Amoksilav)

Ampisilin + Sulbaktam
(Sultamisilin, Duocid, Alfacid, Sulcid)

Tikarsilin + Klavulanat
(Timentin)

Piperasilin + Tazobaktam
(Tazocin)
Beta Laktamaz inhibitörlerini ve Penisilinlerle Kombine Preparatlarını sayar ve açıklar.
Penisilinlerin Kullanılışı
Güçlü bakterisid, allerjik olmayan kişilerde toksisiteleri düşük, ucuz
ilaçlardır.

1) ÜST SOLUNUM YOLLARI İNFEKSİYONLARI


Streptokokal tonsilit,
Akut sinüzit,
Epiglottit.

2) ALT SOLUNUM YOLLARI İNFEKSİYONLARI


Strep. pnömoni’ye bağlı pnömonide Penisilin G;
Bakteriyel pnömoni’de ampisilin,
Penisilinaza dayanıklı penisilinler;
Antipsödomonaller tek başlarına veya
aminoglikozid ya da sefalosporinlerle beraber.

Penisilinlerin kullanım endikasyonlarını sayar.


Penisilinlerin Kullanılısı
3) KULAK ENFEKSİYONLARI
Akut /kronik otitis media

4) CİLT VE YUMUŞAK DOKU İNFEKSİYONLARI


Pyodermalar,
Erispel,
Streptokokal lenfanjit,
Postoperatif yara infeksiyonları,
Gazlı gangren.

5) SSS İNFEKSİYONLARI
Menengokokal menenjit
Pnömokokal menenjit
Beyin abseleri

Penisilinlerin kullanım endikasyonlarını sayar.


Penisilinlerin Kullanılısı
6) İNFEKTİF ENDOKARDİTLER

7) BARSAK VE SAFRA YOLLARI İNFEKSİYONLARI


Shigella ve Salmonella infeksiyonlarında ampisilin, amoksisilin

8) İDRAR YOLU İNFEKSİYONLARI


Akut yalın ya da komplikasyonlu ve kronikleşmiş İ.Y.İ. Ampisilin
Pseudomonas ve rezistan Proteus İ.Y.İ. ‘nda antipsödomonaller

9) SEKSÜEL TEMASLA GEÇEN HASTALIKLAR


Gonore ve sifiliz

Penisilinlerin kullanım endikasyonlarını sayar.


Penisilinlerin Kullanılışı
10) KEMİK VE EKLEM HASTALIKLARI
Genellikle penisilinaza dayanıklı penisilinler
Septik artrit, osteomyelit’te

11) DİĞER İNFEKSİYONLAR


Aktinomikozis,
Antraks, tetanus, leptospirozis,
Vincent anjini ve stomatitine karşı Penisilin G;
Psödomonas sepsisinde antipsödomonal penisilinler
ve aminoglikozitler birlikte kullanılır.

12) PROFİLAKTİK KULLANILIŞ


Romatik ateş nükslerini önlemek için Benzatin penisilin

Penisilinlerin kullanım endikasyonlarını sayar.


Penisilinlerin Yan Etkileri

Alerjik reaksiyon:
 Bütün penisilin türevlerin alerjik reaksiyon yapma özelliği vardır.

 Alerjiden sorumlu major antijenik determinant penisiloik asid


türevleridir.

 Penisilin alerjisi genel nüfusun %3-5 inde var. Akut anaflaksi


% 0.015-0.04 oranında görülür. Penisilin alerjisi olanların yaklaşık
% 10 unda sefalosporinlere de alerji vardır.

 Geç alerjik reaksiyonlar (72 saatten sonra), penisilinin yaptığı


alerjik reaksiyonların %80-90’ını oluşturur.

Penisilinlerin yan etkilerini, alerjik reaksiyonu ve akut anafilaksiyi açıklar.


Penisilinlerin Yan Etkileri
Akut anafilaksi:
 Ürtiker, anjioödem, larenks ödemi, bronkospazm,
hipotansiyon, dolaşım kollapsı ve aritmi ile karekterize
Tip I reaksiyondur.
 % 10 oranında mortalite görülür.

 Anafilaksi, (-) cilt testinden sonra da görülebilir

 Tüm diğer beta-laktam AB lerden kaçınmak gerekir.

 Bir penisilin türüne allerjik olan kimse diğer penisilinlere


de allerjiktir (Çapraz allerji)

Penisilinlerin yan etkilerini, alerjik reaksiyonu ve akut anafilaksiyi açıklar.


Penisilinlerin Yan Etkileri
 Penisilinlerin alerji dışında kalan yalın toksik etkileri
oldukça azdır.

2) Oral yoldan yüksek dozda alınırsa;


Bulantı, kusma, diyare (ampisilin)
Tedavi uzarsa barsak florası bozulmasına bağlı
süperinfeksiyon (geniş spektrumlularda daha sık)

3) Antiagregan etki ve kanama süresinde uzama (yüksek


dozları trombositlerde adenozin difosfatı bağlar)
Karbenisilin, Tikarsilin, Piperasilin

Penisilinlerin yan etkilerini, alerjik reaksiyonu ve akut anafilaksiyi açıklar.


Olgu 1
 Boğaz ağrısı ve ateş gibi yakınmaları olan 12 yaşında bir kız çocuğu
hastaneye geliyor. Tanınız A grubu beta-hemolitik streptokok
kaynaklı farenjit. Hastaya i.m yoldan penisilin veriliyor. Yaklaşık 5
dakika sonra solunum sıkıntıları çıkıyor. Cilt soğuk ve lekeli, kan
basıncı 70/20 mm Hg’ya kadar düşerken, taşikardi gelişiyor.

 Hastada penisiline karşı nasıl bir reaksiyon olmuştur?

 Bu durumda hangi ilaç hayat kurtarıcıdır?

 Verilen ilacın kalp, damar ve solunum sistemindeki etkisi nasıl


olmalıdır?
Olgu 2

Muayenehanenize gelen 48 yaşında erkek hasta 6 gündür çok kötü


öksürdüğünü ve yeşil renkli balgam çıkardığını söylüyor. Öksürünce ve
nefes alınca sağ yan ağrısı hissediyor. Vücut ısısı 38.1 C, solunum 24/dk,
nabız 98/dk, kan basıncı 120/75 mmHg, diğer muayene bulguları
normal. Balgam ve kültür testleri sonucunda hastaya Streptococcus
pneumoniae tanısı koyuyorsunuz ve tedavi için Amoksisilin+Klavulonik
asid karışımı veriyorsunuz.

 Amoksisilin nasıl bir ilaçtır ve etki mekanizması nedir?

 Klavulonik asidin etki mekanizması ve tedaviye katkısı nedir?


Kaynaklar

 Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji,


Kayaalp, S.O.
 Katzung Farmakoloji
 Olgu Dosyaları: Farmakoloji, Çeviri Editörü.,
Gacar MN
Sefalosporinler ve
diğer beta-laktamlar

Doç. Dr. İsmail YILMAZ


İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
Sefalosporinler
• Sefalosporinler yapı ve etki açısından penisilinlere
benzeyen beta-laktam antibiyotiklerdir.
• Cephalosporium acremonium mantarından üretilir.

• Bakterisid etkilidirler ve etki spektrumları


penisilinlerden daha geniştir.

• Toksisiteleri düşüktür.

• Bu özellikler en sık kullanılan antibiyotikler arasında


yer almalarına yol açmıştır.
Sefalosporinler, 7-ASA (Beta laktam+Dihidrotiazin halkası)
yapısındadır. 7-ASA: 7-aminosefalosporinik asid
Etki mekanizması
• Bakterisidal
• Penisilinlere benzer şekilde penisilin bağlayıcı
proteinlere (PBP) bağlanırlar
▫ Hücre duvarı sentezini son basamakta
(Transpeptidaz) bozarlar
▫ Otolizinleri aktive ederler
Rezistans
• Tüm sefalosporinler beta-laktamazlara eşit
derecede duyarlı değildir:

▫ Çoğu birinci jenerasyon sefalosporinler duyarlıdır.


▫ İkinci jenerasyon sefalosporinler daha az
duyarlıdır.
▫ Üçüncü, dördüncü ve beşinci jenerasyonlar ise
büyük ölçüde dirençlidirler.
Sınıflandırma ve Antimikrobiyal Spektrum
• Klinik kullanıma giriş sıralarına göre genellikle 5 grupta
sınıflandırılırlar.
• Jenerasyonlar arasında beta-laktamazlara duyarlılık
ve antimikrobiyal spektrum açısından fark vardır.

• Genel olarak jenerasyon arttıkça;


▫ Gram-negatif ve anaerob bakterilere karşı etkinlik artar
▫ Beta-laktamazlara direnç artar
▫ Serebro-spinal sıvıya geçme kabiliyeti artar.
Birinci Jenerasyon Sefalosporinler
• Gr pozitif bakterilere karşı yüksek etkinlik
▫ Örn: Gram pozitif koklar; metisilin duyarlı S.aureus
(MSSA) ve Streptokoklara etkilidir.

• Gr negatif bakterilere karşı düşük etkinlik


▫ Enterokok, MRSA (metisilin dirençli) ve Listeria’ya
etkili değildir.

• Serebrospinal sıvıda etkili konsantrasyonlara


ulaşamazlar
▫ Bakteriyel menenjitte tercih edilmemeli.
Birinci Jenerasyon Sefalosporinler
• Özellikle staf/stept pyogenes gibi cilt ve
yumuşak doku enf. kullanılır.

• Sefadroksil PO

• Sefazolin IM, IV –Cerrahi profilakside


tercih edilir

• Sefaleksin PO
Advers etkiler
• Bulantı, kusma, diyare
• Psödomembranöz enterokolit
• Hafif nefrotoksisite, hepatik enzimlerde artış
• Trombositopeni, lökopeni, eosinofili ve ateş.
İkinci Jenerasyon Sefalosporinler
• Gr negatif etkinlik artmıştır
▫ Enterobakter, H. influenze, Moraxella catarrhalis’e
karşı artmış etkinlik.

• Enterococci, Listeria, Pseudomonas, MRSA, veya S.


epidermidis’e karşı etkin değillerdir.

• Sıklıkla serebrospinal sıvıda etkin konsantrasyona


erişemezler.
▫ Sefuroksim aksetil serebrospinal sıvıya geçebilmesine
karşın menenjit tedavisinde pek önerilmez, Üçüncü
jenerasyon (seftriakson, sefotaksim) ilaçlar tercih edilir.
İkinci Jenerasyon Sefalosporinler
• Sefaklor – PO
• Sefamandol - Parenteral
• Sefmetazol - Parenteral
• Sefotetan - Parenteral
• Sefoksitin – Parenteral – Anaerobik aktivite
▫ Özellikle Bacteroides fragilis
▫ Non-tuberküloz mikobakteriler
• Sefprozil - PO
• Sefuroksim aksetil – PO, Parenteral
• Lorakarbef - PO
İkinci Jenerasyon Sefalosporinler
• Bir çok dokuda terapötik konsantrasyonlara
erişirler
▫ Plevral ve sinovyal sıvılar ve kemik.

• Genellikle çocuklarda akut otitis media ve akut


bakteriyel sinüzit tedavisinde kullanılır.
▫ Penisilin allerjisi ve ilk basamak tedaviye
yanıtsızlık durumunda
Advers etkiler
• Sefaklor ve sefprozil
▫ Serum hastalığı benzeri reaksiyonlar
• Sefoksitin
▫ Psödomembranoz enterokolite daha sık neden
olur.
Üçüncü Jenerasyon Sefalosporinler
• Geniş spektrumludurlar,
• Vücut sıvıları ve dokulara daha iyi penetrasyon,
BOS’a yüksek konsantrasyonda geçerler

• Birinci ve ikinci jenerasyonlardan daha yüksek


gram negatif etkinlik

• Beta-laktamazlara karşı artmış direnç

• Seftazidim ve Sefaperazon P. aeruginosa’ya


karşı etkindir.
Üçüncü Jenerasyon Sefalosporinler
• Sefaperazon genellikle beta-laktamaz inhibitörü
sulbaktam ile birlikte kullanılır.
▫ Serebrospinal sıvıya geçişi diğerleri kadar iyi değildir

• Sefaperazon ve seftriakson safra yolu ile atılır.


Böbrek yetm. doz ayarlamaya gerek yok.
▫ Seftriakson “safra çamuru” na neden olabilir.

• Sefotaksim
▫ İdrar ile atılır
Üçüncü Jenerasyon Sefalosporinler
• Seftriakson
▫ Gram negatif etkinliği yüksektir. H influenzae (beta
laktamaz üreten suşlar dahil); M catarrhalis; E. coli,
Klebsiella pneumoniae, Morganella, Neisseria,Proteus, and
Enterobacter sp; Serratia marcescens; Acinetobacter sp
▫ Proteine bağlanma oranı yüksektir, bu özellik
yarılanma ömrünün uzun olmasında etkilidir.
▫ Bilirubini albuminden ayırır. Neonatal dönemde
tercih edilmez.
▫ Genellikle günde tek doz kullanılır. 1g’lık tek doz
olarak çoğu enfeksiyonda yeterli olur.
▫ Menenjit tedavisinde 4 g/gün olarak kullanılır.
Üçüncü Jenerasyon Sefalosporinler-
Seftriakson – Advers etkiler
• Trombositoz
• Geçici karaciğer enzim yüksekliği (KCFT)
• Psödomembranöz enterokolit
• Safra çamuru ve taşı
▫ Doza bağımlı, genç hastalarda ve sıvı alımı kısıtlı
ve biliyer staz varlığında.
• Nadiren fatal hemoliz.
Üçüncü Jenerasyon Sefalosporinler
• Sefotaksim
▫ Etki spektrumu olarak seftriakson ile benzerdir
▫ Albuminden bilirubin ayrılmasına neden
olmaz.
Neonatal dönemde tercih edilir.
▫ Böbrek yolu ile atılır, safra çamuruna neden
olmaz
▫ Allerji, diyare, döküntü gibi advers etkiler
görülebilir.
Üçüncü Jenerasyon Sefalosporinler
• Seftazidim
▫ Gram negatif ve P. aeruginosa’ya karşı
etkindir.
P. aeruginosa menenjiti tedavisinde etkilidir.
Üçüncü Jenerasyon Sefalosporinler
• Sefdinir – PO
• Sefditoren – PO
• Sefiksim – PO
• Sefotaksim – Parenteral
• Sefaperazon - Parenteral
• Sefpodoksim – PO
• Seftazidim – Parenteral
• Seftibuten –PO
• Seftizoksim – IM, IV
• Seftriakson – Parenteral
• Moksalaktam Parenteral
Dördüncü Jenerasyon Sefalosporinler
• Sefepim – Parenteral
▫ Beta laktamazlara en dayanıklıdır.
▫ In vitro aktivitesi sefazolin + seftazidime
benzer
MSSA, S pyogenes, S pneumoniae (PNSP outside
CSF), E coli, H influenzae, M catarrhalis, N
gonorrhoeae, P aeruginosa, Morganella morganii,
Proteus mirabilis, Citrobacter, Enterobacter,
Klebsiella, Providencia, and Serratia sp. A etkilidir.
MRSA’a etkin değildir.
Dördüncü Jenerasyon Sefalosporinler
• Sefpirom
• Sefozopram

Dördüncü Jenerasyon Sefalosporinler;


 Dengeli bir gram (+) ve gram (-) etkinlik gösterirler.
 BOS’a geçişleri iyi olduğundan menenjit tedavisinde
kullanılabilirler.
Beşinci jenerasyon sefalosporinler
• Seftobiprol - Antipsödomonal etki +, MRSA
etkinliği +
• Seftarolin- Antipsödomonal etki -, MRSA
etkinliği +
• Seftolozane– Komplike intra-abdominal ve
komplike idrar yolu enfeksiyonlarında tercih
edilir. Tazobaktam ile kombine edilir.
Sefalosporinler farmakokinetik
• Genellikle GIS’den emilimleri iyi değildir. Bu nedenle
yarısından fazlası parenteral verilir.
• Sefuroksim hem oral hem parenteral kullanılabilir.
• Vücut sıvılarına iyi geçerler.
▫ Plevral, perikardiyal ve peritoneal sıvıda terapötik
konsantrasyonlara ulaşırlar.
• Serebrospinal sıvıya geçiş birinci ve ikinci jenerasyon
için iyi değildir. Üçüncü ve dördüncü jenerasyon
yeterince geçer.
▫ Bu özellik bakteriyel menenjit tedavisi açısından
önemli.
Farmakokinetik
• Çoğu böbrek yolu ile elimine olur.
Glomerüler filtrasyon ve aktif tübüler sekresyon
Renal yetmezlikte doz ayarlaması gerekir.
• Probenesid bazı sefalosporinlerin tübüler
sekresyonunu azaltabilir
• Seftriakson ve sefoperazon safra yolu ile
atılır.
Advers Etkiler
• Genel olarak iyi tolere edilirler. En güvenli
antibiyotiklerdendir.
• Psödomembranöz enterokolit
▫ C. difficile kolonizasyonu

• Allerjik reaksiyonlar
▫ Hipersensitivite (deri döküntüsü, bronkospazm,
anafilaksi). %5 ciltte makülopapüler cilt döküntüsü
▫ Bu tür semptomlar görüldüğünde tedavi kesilmelidir.
▫ Penisilin allerji öyküsü olan hastalarda sefalosporinlere
karşı da allerji gelişebilir.
Penisilinlerle çapraz allerji birinci jenerasyon için %10
(son çalışmalarda %1 deniyor) oranında, ikinci ve sonraki
jenerasyon sefalosporinler için bu oran çok daha az.
Advers etkiler
• Hipotrombinemi ve disülfram benzeri etki
(N-methylthiotetrazole (NMTT) yan zinciri taşıyanlar)
▫ Moksalaktam, sefaperazon, sefamandol,
sefmetazol ve sefotetan.
▫ Vitamin K epoksit redüktaz ve aldehid dehidrogenaz
enzim inhibisyonu yaparlar. K vitamini bağımlı
pıhtılaşma faktörlerinin sent. bozulur. Kanamaya
bozukluklarına neden olabilir.
• Tromboflebit
▫ i.v. uygulamalarda
İlaç –ilaç etkileşimleri
• Probenesid kan konsantrasyonunu artırabilir
• Alkol
▫ Yapılarında disülfirama benzer bölgeler içerir
▫ Disülfram benzeri reaksiyon yapanlar etkileşir.
• Antikoagülan etkili ilaçlar
▫ VKORC - Vitamin-K-epoxide reductase
inhibisyonu yaparlar
• Kalsiyum
▫ Seftriakson kalsiyum ile presipitat oluşturabilir.
Disülfiram benzeri reaksiyon
Terapötik kullanım
• Birinci jenerasyon sefalosporinler penisilinlere alternatiftir.
▫ Özellikle Gr (+) etkinlikleri vardır.
▫ Anaeroblara dirençlidir.
▫ Deri enfeksiyonlarında tercih edilir.
▫ Sefazolin cerrahi profilakside kullanılır. En sık
kullanılan birinci jenerasyon sefalosporindir.

• İkinci jenerasyonun endikasyonları sınırlıdır.


▫ Hafif enfeksiyonlarda tercih edilirler.
▫ Sefuroksim H.influenza, pnömokok, stafilokok ve
Klebsiella’nın neden olduğu pnömoni tedavisinde
kullanılabilir. Ayrıca otit, sinüzit ya da solunum yolu
enfeksiyonlarında tercih edilir.
Terapötik kullanım
• Üçüncü ve dördüncü jenerasyon hastanelerde yataklı
servislerde sıkça kullanılan jenerasyondur. Tek başlarına
ya da kombine olarak kullanılabilirler.
▫ Seftazidim ve sefaperazon P. aeruginosa’nın
neden olduğu enfeksiyonlarda
▫ Seftriakson ve sefotaksim
N. Gonorrhea, H. influenza, Proteus, Salmonella,
Klebsiella ve Serratia’nın neden olduğu çeşitli
enfeksiyonlarda kullanılabilir.
Endokardit, pnömoni, gonore, menenjit vb. gibi
1. Kuşak 2. Kuşak 3. Kuşak 4. Kuşak 5. Kuşak
Sefazolin Sefaklor Sefiksim Sefepim Seftarolin
Sefalotin Sefuroksim Seftriakson Sefpirom Seftobiprol
Sefaleksin Sefoksitin Sefotaksim Sefozopran Seftozolan
Sefadroksil Sefotetan Seftazidim
Sefaloglisin Sefmetazol Sefoperazon
Sefasetril Lorakarbef Moksalaktam
Sefapirin Sefprozil Sefpodoksim
Sefradin Sefditoren Sefdinir
Sefaloridin Sefamandol Seftibuten
Sefonisid Sefditoren
Seforanid Sefsulodin
Sefetamet Seftizoksim
Sefotiam Sefodizim
Sefmenoksim
EN’ler
• Sefadroksil1: Oral en uzun etkili sefalosporin.
• Sefazolin1: En uzun etkili 1. kuşak ve cerrahi profilakside ilk tercih
• Sefalotin1: En nefrotoksik, staflara en güçlü ve en kısa etkili
• Sefoksitin2: B.fragilise en etkin, batın içi enfeksiyon ve PID’de ilk
tercih
• Sefaperazon3: Safraya en fazla geçen, B.fragilise en etkin 3. kuşak
• Seftazidim3: Pseudomonas enf. tercih edilir.
• Sefotaksim3: SSS ve BOS’a en fazla geçer. Gebe menejit
profilaksisinde ilk tercih.
• Seftriakson3: En sık diyare yapan. En uzun etkili 3.kuşak. Safrada
çamur. Gonore ve menenjit profilaksisinde tercih edilir.
• Sefepim4: Beta laktamazlara en dayanıklı olan.
• Seftarolin5: MRSA’ya karşı en etkili
• Seftolozan5: Pseudomonas enf. tercih edilir.
Karbapenemler
• Etki spektrumu en geniş beta-laktam
antibiyotiklerdir.
• Febril nötropeni, karın içi enf. ve bakteriyel menenjitlerde
tercih edilirler
• İmipenem, meropenem, ertapenem ve
doripenem kullanımdadır.
• Gr(+) koklar, Gr(-) koklar ve basiller ve
anaerobik bakterilere karşı yüksek etkinlik.
▫ Örn: P. aeruginosa, penisilin dirençli pnömokoklar,
enterobakterler
İmipenem
• İmipenem + silastatin şeklinde preparatları
mevcuttur. İmipenem, proksimal tübülde
dihidropeptidaz-1 (DHP-1) enzimince metabolize
olur.
▫ Silastatin renal dihidropeptidaz-1 inhibitörüdür.
• İlk kez kullanılmaya başlandığında beta-laktamazlara
dayanıklı iken direnç gelişmeye başlamıştır.
• Parenteral uygulanır.
• Dokulara iyi bir şekilde dağılır.
• Ana eliminasyon yolu böbreklerdir.
Meropenem
▫ İmipenem’e göre Gram (-) aeroblara daha yüksek,
Gram (+)’lere ise daha düşük etkinlik
Bakteriyel menenjit ted., komplike intraabdominal
enfeksiyonlar, deri ve yumuşak doku enfeksiyonların
tedavisi
▫ IV uygulanır
▫ Renal DHP-1’den etkilenmez, ona dirençlidir.
▫ Advers etkileri imipenem ile benzerdir.
Diğer karbapenemler
• Ertapenem
▫ Imipenem ve meropenemden daha dar spektrumludur
▫ P. aeruginosa ve Acinetobacter’e karşı düşük etkinlik.
▫ Akut pelvik enfeksiyonlar, toplumdan kazanılmış
pnömoni, kolorektal cerrahi sonrası profilaksi, idrar yolu,
abdomen ve derinin komplike enfeksiyonları ted.
▫ Hem i.m. hem i.v. olarak uygulanır. Öncekiler sadece
i.v.
▫ Renal DHP-1’den etkilenmez
▫ Yarılanma ömrü imipenem ve meropenemden
daha uzundur. Günde tek doz uygulanabilir.
▫ Advers etkileri benzerdir.
Diğer karbapenemler
• Doripenem
▫ P. aeruginosa’ya diğer -penemlerden daha etkin.
Komplike intraabdominal enfeksiyonlar, komplike
idrar yolu enfeksiyonların tedavisinde kullanılır.
▫ Parenteral uygulanır
▫ Advers etkileri diğer -penemlere benzerdir

• Başka diğerleri: Panipenem, Biapenem,


Faropenem, Tebipenem ve son üye Razupenem
Advers etkiler
• Bulantı-kusma

• Nörotoksisite
▫ Nöbet, myoklonus. İmipenemde biraz daha
fazla. Nöbet öyküsü olanlara verme, diğerlerini
tercih et. Meropenemde çok daha az.

• Ateş
▫ Enfeksiyon tedavisinde kafa karışıklığına
neden olabilir.
Aztreonam:
• Etki mekanizması penisilinler gibi. Beta-laktam halka
içerirler ancak penisilinlerle çapraz reaksiyon yoktur.
Beta-laktamazlara dirençlidir.
• Yapısal olarak Seftazidim’e benzer.
• En dar etki spektrumlu beta-laktam antibiyotik.
• Sadece aerobik Gram(-)’lere (Enterobacterler, H.
influensa, Neisseria ve P. aeruginosa). Gram (+) ve
anaerob etkinliği yoktur.
• Etki spektrumu aminoglikozidlere benzer ama onlar
gibi ototoksik, nefrotoksik değil.
• IM ya da IV olarak kullanılabilir.
• Advers etkileri diğer beta-laktam antibiyotiklere
benzerdir.
Vankomisin
• Transglikolaz enzim
inhibisyonu yapar.
▫ Peptidoglikanın
elongasyonunu ve çapraz
bağlanmasını bloke eder
Peptidoglikanın D-Ala
D-Ala terminaline
bağlanır.
Enterokoklar D-Ala’yı
D-laktat ile değiştirerek
rezistans kazanır.
Vankomisin
• Dar spekturumludur. Sadece Gr pozitif bakterilere
etkindir.
▫ S. aureus ve S. epidermidis’e ve MRSA’ya etkindir.
• Sıklıkla IV yol ile uygulanır.
▫ Oral emilim iyi değildir
Bağırsak enfeksiyonlarında oral olarak uygulanabilir.
• Dokulara (seröz boşluklar ve BOS) iyi bir şekilde dağılır.
▫ SSS’ne geçmesine rağmen menenjit tedavisi için yetersiz
kaldığı durumlar olabilir.
• Atılım yolu böbreklerdir. %90 glomerüler filtrasyon
▫ Renal yetmezlikli hastalarda doz ayarlaması gerekebilir.
Vankomisin
• MRSA ve Staph. epidermidis enfeksiyonlarında
etkindir.

• Endokardit riskli cerrahi girişim profilaksisinde verilir

• Allerji öyküsü olan hastalarda, ciddi enfeksiyonlarda


(stafilokkokkal ya da streptokokkal endokardit gibi)
penisilin ve sefalosporinlere alternatif ilaçtır.

• Antibiyotik ile ilişkili psödomembranöz enterokolitte


(C. difficile enterokoliti) tercih edilen iki antibiyotikten
biridir.
▫ Diğer ve ilk seçenek Metronidazol’dür.
Vankomisin
• Advers etkiler
▫ Ototoksisite
Duyma kaybı sıklıkla geri dönüşümlüdür. Kalıcı ve
şiddetli de olabilir. TİDİ yapılmalı izlemde.
▫ Kırmızı adam sendromu (Red-neck Sendrom)
Hızlı infüzyonlarda görülür
Bu nedenle infüzyon süresi 60 dk. olacak şekilde ayarlanır.
Kızarma, ürtiker, taşikardi ve hipotansiyon görülür.
Histamin salınımına bağlıdır.
▫ Tromboflebit
▫ İmmun-ilişkili trombositopeni
Teikoplanin
• Yapı, aktivite ve farmakokinetik açıdan vankomisine
benzerdir.

• Glikopeptit yapıda. Hücre duvar sentezini bozar,


bakterisid etkili.

• Farkı i.m.’de uygulanabilmesi ve yarı ömrünün


uzun olması (45-70 saat)
• Serebrospinal sıvıda etkin konsantrasyonlara
ulaşamaz.
▫ Konsantrasyonları vankomisinden daha düşüktür
Teikoplanin
• MRSA, streptokok ve enterokokların neden
enfeksiyonların tedavisinde kullanılır. Hem aerob hem
de anaerob Gram (+) lere etkili.

• Vankomisine nazaran daha güvenli ve etkili bir


alternatiftir
▫ IM olarak uygulanabilir
▫ İnfüzyon süresi daha kısadır.
İnfüzyon ile ilişkili advers etkilere neden olmaz.
▫ Günde tek doz kullanılabilir
▫ Ototoksisiteye nadiren neden olur.
Televansin
• Vankomisin türevi lipoglikopeptid yapılı bir
antibiyotiktir.
• Etki mekanizması vankomisine benzerdir. Ayrıca hücre
membran potansiyelini ve geçirgenliği bozar.
• i.v. kullanılır, proteinlere yüksek oranda (%90) bağlanır, renal
yol ile atılır ve renal yetmezlikte doz ayarlaması gerekir.
• Gr (+) organizmaların neden olduğu komplike deri
enfeksiyonlarında kullanılır. (Dalbavansin ve
oritavansin de aynı endikasyon için onay almıştır.)
▫ MRSA dahil
• Bulantı, kusma, köpüklü idrar, kırmızı adam sendromu,
kreatinin seviyelerinde artış önemli advers etkilerindendir.
Daptomisin
• Lipopeptid grubu bir antibiyotiktir.
• Etki spektrumu vankomisine benzer. Vankomisine
alternatif olarak kullanılabilir.
• Vankomisine dirençli enterokok ve S. aureus türlerinde
etkindir.
• Hücre membranında depolarizasyon ve potasyum
efflüksüne neden olarak etki gösterir.
▫ Bakterisidaldir.
• Renal yolla atılır.
• Pulmoner surfaktan ile etkileşime girerek etkisi
azaldığı için pnömoni tedavisinde kullanılmamalıdır.
• Miyopati ve rabdomyolize neden olabilir.
▫ Statinler ile birlikte kullanılmamalıdır.
Fosfomisin
• Enolpirüvat transferaz enzimine bağlanarak
hücre duvarı sentezini erken dönemde
inhibe eder. (Peptidoglikan sentezinde N-asetil muramik asit
yapımını bozar)
• Gr (+) ve Gr (-) etkinliği mevcuttur.
• Komplike olmayan alt üriner sistem
enfeksiyonlarında tek doz olarak
kullanılır.
• Gebelerde güvenilirdir
Basitrasin
• Polipeptid karışımıdır.
• Peptidoglikan alt ünitelerini büyüyen hücre
duvarı bölgesine taşıyan lipid taşıyıcının
enerji döngüsündeki fosforilasyon aşamasını
inhibe eder.
• Gram(+)’lere etkili
• Sistemik olarak yüksek derecede nefrotoksik
olduğu için sadece lokal olarak uygulanır.
▫ Yara ya da muköz membranlardaki
enfeksiyonların lokal tedavisinde tercih edilir.
Sikloserin
• Alanin rasemaz ve D-alanil-D-alanin ligaz
inhibitördür. (D-alaninin peptidoglikan pentapeptit
birleşimini engeller)
• Asit pH’ta stabil değildir.
• Gr (+) ve Gr (-) etkileri olmasına karşın sadece
tüberküloz tedavisinde ilk sıradaki
ajanlara direnç durumunda
kullanılmaktadır.
• Akut psikoz ve nöbet gibi SSS advers etkileri
bulunmaktadır.
OLGU
• Hepatit C’ ye bağlı karaciğer sirozu tanısı ile izlenmekte
olan 75 yaşında kadın hasta, öksürük, balgam, titreme ve
yükselen ateş yakınmaları ile kliniğimize başvurdu.
• Yapılan tetkiklerinde Lökosit: 12000/ml (3600-
1000/ml), C-reaktif protein:45 mg/L (0-5 mg/L), akciğer
grafisinde sağ alt lobda infiltrasyon ve balgam
mikroskopisinde gram pozitif koklar saptandı.
• Hastaya pnömoni tanısıyla, seftriakson 2x1 gr/gün
tedavisi başlandı. İlk doz tedavisi intravenöz yoldan
verildikten yaklaşık 2 dakika sonra, solunum güçlüğü,
siyanoz, hipotansiyon ve göğüs bölgesinde yaygın
kızarıklıkların eşlik ettiği anaflaktik şok tablosu gelişti.
Tedavi:
• Hastaya;
• İlk olarak 0.01 mg/kg adrenalin enjeksiyonu
• Sonra antihistaminik (feniraminmaleat)
• Son olarak; 1 mg/kg kortikosteroid tedavisi
yanında yeterli sıvı desteği sağlandı.

Buna rağmen düzelme olmadı ve kardiopulmuner


resusitasyona başlandı. Ancak hasta mevcut tedaviye
cevap vermedi ve exitus oldu.

Olgu Sunumu Selçuk Tıp Derg 2016;32 32(Ek Sayı): 25-26


Soru:

1. Seftriakson (2g/gün i.v ) ilk dozundan


2 dk. sonra hastada gelişen durumu nasıl
açıklarsınız?
Yanıt:
Tip-1 erken veya anafilaktik aşırı duyarlılık
reaksiyonu gelişmiştir. Bu durum hastanın
antijenle temasını takiben gelişen alerjik bir
reaksiyondur.
Soru

2. Seftriakson (2g/gün i.v ) ilk dozundan sonra


alerjik reaksiyon nasıl tetiklenir?
Yanıt
• Alerjinin tetiklenmesi, söz konusu allerjenin,
mast hücresi ve bazofil hücrelerinin zarlarında
yer alan allerjene özel IgE antikorlar ile
birleşmesi sonucu gelişir.
• Bu birleşme sonrası hücrelerden histamin, ve
benzeri kimyasal etken maddeler salınır ve
sonuçta dolaşım yetmezliği ve şok meydana
gelebilir.
Soru
3. Tip-1 anafilaktik aşırı duyarlılık reaksiyonu
gelişebilme ihtimaline karşı hastaların ve
hekimlerin nasıl davranmaları gerekir?
Yanıt
• Sefalosporinlerin kullanımında az da olsa anaflaksi
gelişebileceği unutulmamalıdır.
• Genel olarak; hastaların alerjik durumlarını açıklayıcı
belgeleri ve acil kullanılması gereken ilaçları yanlarında
taşımaları hayat kurtarıcı olabilir.
• Hekimlerin, sefalosporin başlanacak hastaların ayrıntılı
anamnezleri almaları ve özellikle de beta-laktam allerjisi
açısından hastaları çok iyi sorgulanmaları hayat kurtarıcı
olabilir.
Tetrasiklinler ve Kloramfenikol

Doç. Dr. İsmail YILMAZ


İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
Tetrasiklinler
• 1948 yılında Streptomyces aureofaciens adlı, mantar
benzeri bir toprak bakterisinden izole edilmiş.
Tetrasiklinler

• Geniş spektrumlu antibiyotiklerdir


▫ Tetrasiklin
▫ Klortetrasiklin (artık kullanılmıyor)
▫ Oksitetrasiklin
▫ Metasiklin
▫ Demeklosiklin
▫ Limesiklin
▫ Doksisiklin* (klinik kullanımda en çok tercih edilen)
▫ Minosiklin
▫ Tigesiklin (en yeni model)
Tetrasiklinlerin alt grubu olan bir glisilsiklindir.
Etki mekanizması
• Bakteri ribozomlarındaki
Protein sentezini inhibe
ederler. Bakteriyostatiktirler
• Bakteri hücresi içine girdikten
sonra, 30s ribozomal altüniteye
bağlanırlar. Böylece:
(Aminoaçil tRNA’nın mRNA
ve ribozom kompleksine
bağlanmasını engelleyerek
protein sentezini engellerler)
Direnç gelişimi
Genellikle çok yavaş ve çok aşamalıdır:

• Tetrasiklinlerin hücre içine aktif transportunu yapan taşıyıcı


proteinin bozulması

• Enzimatik inaktivasyon
▫ Asetilasyon (Faz-2)

• Efflüks
▫ Hücre dışına atan membran proteinin sentezi
örn (tet A-E, tet G-L)

• Ribozomlara bağlanmayı engelleyecek proteinlerin sentezi


▫ örn tet M, tet O
• Tigesiklin efflüks ve
ribozoma bağlanmayı
engelleyici protein
direncinden etkilenmez.

• Bu nedenle; Tigesiklin
tetrasikline dirençli
mikroorganizmalara
etkilidir.
▫ (A. baumanii hariç)
Farmakokinetik
• Grup içinde emilim açısından farklılıklar
bulunmaktadır.
• Oral uygulamadan sonra:
▫ Tetrasiklin, demeklosiklin ve metasiklin % 60-70
▫ Minosiklin ve doksisiklin % 95- 100 oranında
emilime uğrar.
▫ Tigesiklinin oral emilimi iyi değildir, bu nedenle
parenteral olarak kullanılır (i.v.)
Farmakokinetik
• Emilim
▫ Besinler
Minosiklin ve doksisiklin hariç
▫ Divalan katyonlar (Ca2+, Mg2+, Fe2+)
▫ Süt ürünleri ve antiasitler tarafından
engellenebilir.
• Serebrospinal sıvı dışındaki dokulara iyi bir şekilde
dağılırlar.
▫ Minoksiklin serebrospinal, gözyaşı ve ağız sıvısına
da iyi bir şekilde geçer.
Bu özelliği ile meningokok taşıyıcılığının
eradikasyonunda kullanılır.
Farmakokinetik
• Genellikle safra ve idrar yolu
ile atılırlar.
▫ Doksisiklin ve tigesiklin
diğer tetrasiklinlerden farklı
olarak renal yetmezlikte
vücutta birikim yapmazlar ve
kullanılabilirler.
Farmakokinetik

• Kısa etki süreliler (t ½ = 6-8 saat)


▫ Klortetrasiklin
▫ Oksitetrasiklin
▫ Tetrasiklin
• Orta etki süreliler (t ½ = 12 saat)
▫ Demeklosiklin
▫ Metasiklin
• Uzun etki süreliler (t ½ = 16 - 18 saat)
▫ Minosiklin
▫ Doksisiklin
Endikasyonları
• Gr (-) ve Gr (+) bakterilerin neden olduğu
enfeksiyonlar
• Riketsiya ve Klamidya enfeksiyonları
• Brusellozis, Şarbon (Anthrax), Veba ve Lyme
hastalığı
• Mikoplazma ve Leptospira enfeksiyonları
• Entameoba, plasmodium gibi protozoal
enfeksiyonlar
• Solunum yolu enfeksiyonları
• Akne
• Doksisiklin, şarbon (anthrax) profilaksisinde
kullanılır.
Şarbon profilaksisi:
Siprofloksasin,
Doksisiklin
Penisilin G
Endikasyonları
• Belli patojenlere özel bazı farklılıklar vardır.
▫ Örneğin riketsiyoz, klamidyal hastalıklar, seyahat
diyaresi, erken dönem Lyme hastalığı, klorokine
dirençli sıtmada doksisiklin, tetrasikline tercih
edilir.
• Gelişen rezistans yıllar içinde bu antibiyotiklerin
kullanımını azaltmıştır.
Endikasyonları
• Tigesiklin, tetrasikline dirençli mikroorganizmalar
dahil pek çok dirençli mikroorganizmaya da etkili geniş
spektrumlu bir ajandır.
▫ Anti-anaerobik aktiviteye de sahiptir ve Bacterioides
fragilis ve Gram (+) anaeroblara etkilidir.
Diğer kullanımlar
• Demeklosiklin. Anti-ADH etkisi var.
• Nefrojenik diabetes inspidus`a neden olabilir.
▫ Uygunsuz antidiüretik hormon salınımı
Ön hipofiz hastalıkları, akciğer, beyin, pankreas,
prostat tümörleri, SSS travması ve enfeksiyonları
nedeni ile oluşabilen bir sendromdur.

Hatırla:
• Antidiüretik hormon (ADH=Vazopressin)
• Hipotalamusta sentez, arka hipofizden salınım.
• Vücutta su tutulumunu sağlar, renal atılımını azaltır.
Advers etkileri
• Allerjik etkiler nadirdir.

• Fototoksisite
▫ Doksisiklin, Demeklosiklin
Şiddetli fototoksisite
• GIS advers etkileri
▫ Bulantı, kusma ve diyare

• SSS advers etkiler


▫ Minosiklin- Vestibüler bozukluk

• Normal floranın modifikasyonu ve pseudomonas, proteus,


stafilokok ve kandida gibi türlerin artışı sonucu çeşitli bağırsak
fonksiyon bozuklukları, enterokolit, vajinal ya da oral kandidiyazis
Advers etkiler
• Psödotümör serebri
▫ Beyin içinde kitle ya da organik neden olmaksızın meydana gelen
kafa içi basınç artışı sendromudur. Başağrısı, bulantı, kusma,
bulanık görme ya da gelip geçici görme kaybı gibi bulgular
görülebilir.

• Dişlerde ve kemiklerde depolanma


▫ Kalsiyuma bağlanarak depolanırlar.
▫ Çocuklarda yeni oluşan kemik ve dişlerde depolanma
riskleri vardır. Dişlerde sarı-gri-kahverengi renk
değişiklikleri yapabilirler (Discoloration).
▫ Gebelikte 16 hafta sonrasındaki kullanımlarında fetüsün
dişlerinde ve kemiklerinde birikebilirler.
▫ Gebelerde ve 8 yaşın altındaki çocuklarda
kontrendikedirler.
Advers etkiler
• Karaciğer fonksiyonlarında bozulma
▫ Özellikle önceden karaciğer
yetmezliği olan hastalarda.

• Böbrek fonksiyonlarında bozulma


▫ Fanconi sendromu
Bulantı, kusma, poliüri, polydipsi,
proteinüri, ve asidoz
Kimyasal bozunmaya uğramış
preparatlarla.
▫ Demeklosiklin- Nefrojenik diabetes
inspidus

• Vertigo
İlaç etkileşimleri:
• Tetrasiklinler, birlikte uygulandıklarında Penisilinlerin bakterisid
etkilerini azaltabilirler
• Karbamazepin, fenitoin ve barbitüratlar doksisiklinin yıkımını 
▫ Enzim indüksiyonuyla

• Furasemid, tetrasiklinlerin nefrotoksisitesini artırır.


• Tetrasiklinler, oral antikoogülanların etkisini potansiyalize ederler
▫ K vit. sentezini azaltıp, kalsiyumla şelasyon yaparlar
• Oral kontraseptiflerin etkisini azaltırlar.
Kloramfenikol
Kloramfenikol

• 50s ribozomal altüniteye


bağlanarak transpeptidasyon
reaksiyonunu inhibe eden bir
protein sentez inhibitörüdür.

• Bakteriyostatiktir.
Direnç gelişimi

• Bakterinin ilaca daha az geçirgen hale gelmesi

• Kloramfenikolün enzimatik yol ile inaktive


edilmesi.
▫ Asetiltransferaz (Faz-2)
Farmakokinetik
• Hızlı ve tama yakın şekilde emilime uğrar.

• Tüm dokulara ve vücut sıvılarına iyi bir şekilde


dağılır.

• Karaciğerde glukronidasyon yolu ile metabolize


edilir.

• Yaklaşık % 90’ı biyotransformasyona uğramış ve %


10 değişmemiş şekilde idrarla atılır
▫ Çok küçük miktarda safra ile atılır.
Etkinlik ve Klinik kullanım
• Toksisite potansiyeli, direnç ve daha etkili
alternatifler nedeni ile nadiren kullanılır.

• İlk olarak tifo tedavisinde kullanılmıştır, ancak S.


typhi’nin direnç geliştirmesi nedeni ile artık
nadiren kullanılmaktadır.

• Riketsiya’nın neden olduğu Tifüs ya da Kayalık


Dağlar Ateşi gibi hastalıklarda kullanılabilir.
Etkinlik ve Klinik kullanım
• Penisilin allerjisi olan hastalarda meningokokkal
menenjitte , ya da penisiline dirençli
pnömokokların neden olduğu bakteriyel menenjitte
kullanılabilir.
▫ WHO düşük gelirli ülkelerde menenjit için 1.
sıradaki ilaç olarak önermektedir.

• Göz enfeksiyonlarında topikal olarak kullanılır.

• Klamidya’ya etki göstermez.


Advers etkiler
• GIS advers etkileri
▫ Bulantı, kusma ve diyare

• Kemik iliği toksisitesi


▫ Eritrosit üretiminin doza bağımlı baskılanması

▫ Aplastik anemi (1/40.000) nadirdir, doza bağımlı


değildir, genellikle geri dönüşümsüzdür ve ölümcül
olabilir.
Oral preparatlardaki risk (1/24.000-40.000)
Göz damlalarındaki risk (<1/224.000)
Advers etkiler

• Gri bebek sendromu (Gray baby syndrome)


▫ Genellikle 50 mg/kg’ın üstündeki dozlarda

▫ Kusma, hipotermi, griye yakın deri rengi, şok ve


kardiyovasküler kollaps ile karakterizedir.

▫ Bebeklerde glukuronik asit konjügasyon


mekanizmasının yetersiz kalması nedeniyle
oluşur.
İlaç – ilaç etkileşimleri
• Hepatik mikrozomal enzim inhibisyonu yapar.

• Fenitoin ve varfarin gibi ilaçların


metabolizmasını inhibe ederek serum
konsantrasyonlarında yükselmelere neden
olabilir.

• Penisilin ve aminoglikozidler gibi ilaçların


bakterisidal etkinliğini azaltabileceğinden bu
ilaçlar ile kombine edilmez.
Olgu
On iki yaşında erkek hasta, el
tırnaklarının tamamında kahverengi
renk değişikliği ve ağrı ile kliniğe
başvurdu. Hasta yaklaşık 20 gündür
bruselloz tanısı ile 100 mg/gün
doksisiklin kullanıyordu. Başka bir
ilaç kullanım öyküsü yoktu. Hastanın
dermatolojik muayenesi sonucu tüm
el tırnaklarında onikoliz ve
kahverengi pigmentasyon saptandı
(Resim 1, 2).
El tırnaklarında onikoliz ve kahverengi
pigmentasyon
Olgu:
Hastanın herhangi bir dermatolojik hastalığı ve alerji öyküsü
yoktu. Psöryatik lezyon saptanmadı. Tırnak bakım ürünü teması
veya tırnağa yönelik bir travma anamnezi yoktu. Tam kan
sayımı ve rutin biyokimyasal incelemeler normal sınırlardaydı.
Hastaya doksisiklin kullanımına sekonder foto-onikoliz tanısı
konuldu. Sorumlu ilaç infeksiyon hastalıkları kliniği ile konsülte
edilerek kesildi.

Elmas Ö. v.d. Doksisiklin kullanımına bağlı oluşan foto-onikoliz. Türkderm 2014; 48: Özel Sayı 2: 87-8
Sorular:
1. Doksisiklin nasıl bir antibiyotiktir, etki mekanizması
nedir?
2. Doksisikline bağlı foto-onikoloiz nasıl oluşur, başka
hangi ilaç yada ilaç grupları foto-onikoliz’e neden olur?
3. Foto-onikoloiz nasıl tedavi edilir?
Yanıtlar
1. Doksisiklin tetrasiklinler grubundan, sık tercih edilen bir antibiyotiktir.
30s ribozomal altüniteye bağlanarak, duyarlı bakterilerde protein
sentezini inhibe eder.
2. Doksisiklinin fotosensitivite ve fototoksik reaksiyonlara yol açmasında
lumidoksisiklin adı verilen doksisiklin foto ürününün rol aldığı
düşünülmektedir. İlacın kesilmesini takiben birkaç ay içerisinde gerilediği
bildirilmektedir.
Foto-onikoliz, sıklıkla tetrasiklinlerin indüklediği bir durum olsa da
literatürde non steroid anti enflamatuvar ilaçlar, florokinolonlar,
retinoidler ve zidovudin kullanımı ile ilişkili olgular rapor edilmiştir.
Tedavi:
Tedavi ilacın kesilmesi ve lokal bakımı içerir.
Tırnakların olabildiğince kısa kesilmesi,
Güneşten korunmak,
Travmadan ve irritan ajanlarla temastan kaçınılması,
Uzun süreli su temasının engellenmesi tedavide önem arz
eder.
MAKROLİD VE
LİNKOZAMİD
ANTİBİYOTİKLER

Doç. Dr. Barış KARADAŞ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Klinik Farmakoloji ve Toksikoloji Birimi,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
I. MAKROLİDLER

Makrosiklik (12-14 atomlu) lakton (aglikon)


halkası,

2
I. MAKROLİDLER
• ERİTROMİSİN ROKSİTROMİSİN
• KLARİTROMİSİN
• AZİTROMİSİ
• TROLEANDOMİSİN
• SPİRAMİSİN

3
Makrolidlerin isimlerini sayar..
I. MAKROLİDLER

• ETKİ MEKANİZMASI

Bakteri ribozomu 50S alt-


birimine bağlanarak aynı yere
tRNA molekülünün
bağlanmasını ve peptid
zincirinin uzamasını önlerler.
Bakteride PROTEİN
SENTEZİNİ BOZARLAR.

4
Makrolidlerin etki mekanizmasını bilir.
I. MAKROLİDLER

• Genellikle BAKTERİYOSTATİK

• Streptokoklara karşı BAKTERİSİD

5
Makrolidlerin etki mekanizmasını bilir.
I. MAKROLİDLER
• Bakteri ribozomunda ERİTROMİSİN ve diğer
MAKROLİDLERİN bağlandığı yerin yanına
KLORAMFENİKOL ve LİNKOZAMİDLER bağlanır.

• Etki yerleri bitişik olduğu için bu 3 antibiyotik türü birbirlerinin


antibakteriyel etkisini önler; birlikte kullanılmamalıdırlar.

6
Makrolidlerin etki mekanizmasını bilir.
I. MAKROLİDLER
ANTİBAKTERİYEL SPEKTRUMU
• Penisilin G’ye benzer; ancak BLaz üreten Staph.lara (penisiline-rezistan bakterilere) da etkili,

• Penisilinlerden farklı olarak Mycoplasma ve Chlamidia infeksiyonlarında da etkili,

• En duyarlı Gr(+) kokuslar; Strep. Pyogenes, Strep. Pnuemoniae, Strep. Viridans,

• Anaerob streptokokuslar; Strep. Faecalis,

• Staph. aureus ve Staph. Epidermidis, (Ancak Staph. Aureus’un özellikle hastane kaynaklı
suşları ERİTROMİSİN’e rezistan),

• Gr(+) basiller; Corynebacterium diphteriae, Bacillus antracis, Clostridium tetani,


Clostridium perfiringens, Pripionibacterium acne ve Listeria,

• Gr(-)’lerden ERİTROMİSİN’e duyarlı olanlar Neisseria türlerinin suşlarının çoğu,


Legionella pneumaphila ve Camphylobacter fetus’tur,

• Duyarlı diğer patojenler; Treponema pallidum (sifiliz etkeni), Chlamidia trachomatis,


Mycoplasma pneumaniae, Mycoplasma T (ureaplasma urealyticum), Actinomyces israelii
ve Rickettsia türleri. 7
Makrolidlerin antibakteriyel spekturumunu bilir.
I. MAKROLİDLER
• REZİSTANS OLUŞUMU

Mutant bakterinin METİLAZ salgılaması


sonucu ribozomların 50S alt-biriminin bir
öğesi olan 23S ribozomal RNA’nın
metillenmesi; makrolidlerin 50S’üzerindeki
etki yerlerine bağlanmasının azalması.

8
Makrolidlerin direnç gelişimini bilir.
I. MAKROLİDLER
FARMAKOKİNETİK-1
• Baz Eritromisin aside dayanıksız;
Ağızdan barsak kaplamalı tabletler/tuz(Stearat tuzu)-ester
şeklinde (Etilsüksinat/Estolat esterleri, yüksek oral
biyoyararlanım),
• Absorbsiyonu besinlerle azaltılmaz,
• KC’den kısmen metabolize, safraya itrah,
• Hücre içine girerler; beyin ve BOS’a girişleri düşük,
• Hepatik sitokrom p450 enzim inhibisyonu yaparak
SİKLOSPORİN, VARFARİN, KARBAMAZEPİN,
DİGOKSİN,TEOFİLİN, ASTEMİZOL, FENİTOİN,
TERFENADİN vd. ilaçların metabolizasyonunu
azaltırlar.

9
Makrolidlerin farmakokinetik özelliklerini bilir.
I. MAKROLİDLER
FARMAKOKİNETİK-2
ROKSİTROMİSİN,
KLARİTROMİSİN ve
AZİTROMİSİN’in
oral biyoyararlanımı besinlerle azaltılır,
yemeklerden 1 saat önce alınmalıdır.

10
Makrolidlerin farmakokinetik özelliklerini bilir.
I. MAKROLİDLER
İLAÇLAR-1
Ağız yolundan;
• ERİTROMİSİN BAZ
• ERİTROMİSİN STEARAT
• ERİTROMİSİN ETİLSÜKSİNAT.

11
Makrolidlerin farmakokinetik özelliklerini bilir.
I. MAKROLİDLER
İLAÇLAR-2
İv infüzyon;
• ERİTROMİSİN GLUSEPTAT
• ERİTROMİSİN LAKTOBİONAT

12
Makrolidlerin farmakokinetik özelliklerini bilir.
I. MAKROLİDLER
İLAÇLAR-3

• ROKSİTROMİSİN
Eritromisin’in oral biyoyararlanımı daha
yüksek türevi;
t1/2 çok daha uzun.

13
Makrolidlerin farmakokinetik özelliklerini bilir.
I. MAKROLİDLER
İLAÇLAR-4

• KLARİTROMİSİN
Oral biyoyararlanımı yüksek,
aside dayanıklı;
Etki gücü daha yüksek.

14
Makrolidlerin farmakokinetik özelliklerini bilir.
I. MAKROLİDLER
İLAÇLAR-5

• AZİTROMİSİN
Oral biyoyararlanımı yüksek,
aside dayanıklı;
Etki gücü daha yüksek bir azo-makrolid.

TRAHOM ve GONORE’de tek dozu yeterli.


15
Makrolidlerin farmakokinetik özelliklerini bilir.
I. MAKROLİDLER
KULLANILIŞLARI-1

• ERİTROMİSİN ve türevleri
Cilt, yumuşak dokular,
ağız ve solunum yolu Gr(+) bakterilerin yaptığı
hafif/orta dereceli infeksiyonlar,
(Bu infeksiyonlarda PENİSİLİNLER tercih edilir;
ancak penisilin allerjisi nedeniyle kullanılamıyorsa
alternatif olarak ERİTROMİSİN tercih edilir.

16
Makrolidlerin endikasyonlarını sayar.
I. MAKROLİDLER
KULLANILIŞLARI-2

• ERİTROMİSİN ve türevleri
GrA streptokok (Strep. Pyogenes’e bağlı farenjit, kızıl,
selülit ve erispelde ve Strep. Pneumoniae’ye bağlı
pnömoni ve bronşitte ERİTROMİSİNLER, PENİSİLİN
G ve V’nin en etkin alternatifidirler.

Bu streptokoklara bağlı akut otitis media ve sinüzitte


ERİTROMİSİN, AMPİSİLİN ve AMOKSİSİLİN’in
alternatifidir.

17
Makrolidlerin endikasyonlarını sayar.
I. MAKROLİDLER
KULLANILIŞLARI-3

• ERİTROMİSİN ve SÜLFONAMİD
KOMBİNASYONU

H. İnfluenza’ya bağlı akut otitis media ve akut


sinüzitte, hasta penisilin’e allerjikse veya bakteri
amoksisilin/ampisilin’e rezistan ise alternatifi
ERİTROMİSİN ve SÜLFONAMİD
KOMBİNASYONU’dur.

18
Makrolidlerin endikasyonlarını sayar.
I. MAKROLİDLER
KULLANILIŞLARI-3

• ERİTROMİSİN ve türevleri

Penisilin’e rezistan Staph.’ların yaptığı cilt ve


yumuşak doku enfeksiyonlarında;
Akne,
Füronküloz ve
İmpedigo’da kullanılabilirler.

19
Makrolidlerin endikasyonlarını sayar.
I. MAKROLİDLER
KULLANILIŞLARI-3

• PENİSİLİN G’ye alternatif ERİTROMİSİN ve türevleri

Antraks (Şarbon)
Clostridium infeksiyonları (gazlı gangren ve tetanus)
Aktinomikozis,
Listeria infeksiyonları,
Nocardia infeksiyonları (AMPİSİLİN’le birlikte),
Oral mikrofloraya bağlı diş kaynaklı (odontojenik) orofasiyal
infeksiyonlar ve
Sifiliz.

20
Makrolidlerin endikasyonlarını sayar.
I. MAKROLİDLER
KULLANILIŞLARI-4

• ERİTROMİSİN ve türevleri’nin en tercih edildiği infeksiyonlar,

 Lejyoner hastalığı,
 Difteri (ANTİTOKSİN injeksiyonuyla birlikte)
 Difteri portörlüğü
 Mycoplasma pneumaniae’ye bağlı atipik pnömoni,
 Boğmaca,
 Bebeklerin klamidial pnömonisi,
 Gebelikteki klamidial pelvik infeksiyon,
 Camphlobacter enteriti.

(Chlamidia trachomatis infeksiyonlarında genellikle


TETRASİKLİNLER, eritromisinlere tercih edilirler).
21
Makrolidlerin endikasyonlarını sayar.
I. MAKROLİDLER
KULLANILIŞLARI-5

• KLARİTROMİSİN

Helicobacter pylori’ye karşı kullanılır.

22
Makrolidlerin endikasyonlarını sayar.
I. MAKROLİDLER
YAN TESİRLERİ
Bulantı, kusma, diyare, Gİ dayanıksızlık
reaksiyonları, iştahsızlık,
Ürtiker, cilt döküntüleri, ilaç ateşi, eozinofili vb.
hafif allerjik reaksiyonlar,
ERİTROMİSİN (estolat)’in en ciddi YT; nadiren
oluşan KOLESTATİK HEPATİT,
Seyrek olarak süperinfeksiyonlar.

23
Makrolidlerin advers etkilerini bilir.
II. LİNKOZAMİDLER
• LİNKOMİSİN

• KLİNDAMİSİN
Linkomisin’in klorlu yarı-sentetik türevi,
Oral biyoyararlanımı daha yüksek.

24
Linkozamidlerin isimlerini sayar.
II. LİNKOZAMİDLER
ETKİ MEKANİZMALARI

• Makrolidlere benzer

• En önemli farkı;
KLİNDAMİSİN, Bacteroides’lere (B. fragilis) en
etkili antibiyotiktir.

25
Linkozamidlerin etki mekanizmasını bilir.
II. LİNKOZAMİDLER
REZİSTANS

• Makrolidlere rezistan olan linkozamidlere de


rezistandır.

26
Linkozamidlerin direnç ile ilgili özelliklerini bilir.
II. LİNKOZAMİDLER
FARMAKOKİNETİK
KC’de metabolizma, safraya itrah

Oral/parenteral (im, iv infüzyon)

• LİNKOMİSİN
Düşük oral biyoyararlanım, besinlerle daha da düşer

• KLİNDAMİSİN
Oral biyoyararlanımı tama yakındır.

27
Linkozamidlerin farmakokinetiğini bilir.
II. LİNKOZAMİDLER
KULLANILIŞLARI-1
Linkomisin ve Klindamisin’in kullanılışları aynıdır; ancak
KLİNDAMİSİN tercih edilir.

• KLİNDAMİSİN’in en önemli kullanılış yeri;


Bacteroides fragilis’in genellikle
aerobik Gr(-) basillerle beraber neden olduğu
KARIN-İÇİ ve PELVİS-İÇİ (JİNEKOLOJİK)
infeksiyonlardır.

Klindamisin aerobik Gr(-) basillere karşı etkili olmadığından


AMİNOGLİKOZİDLERLE birlikte kullanılır.

28
Linkozamidlerin endikasyonlarını sayar.
II. LİNKOZAMİDLER
KULLANILIŞLARI-2

• Anaerob bakterilere bağlı


AC absesi,
Mastit vd yumuşak doku infeksiyonları,
Dekubitus ülserlerine karşı da kullanılırlar.

(Beyne nüfuzu iyi olmadığı için beyin abselerinde


kullanılmazlar)
29
Linkozamidlerin endikasyonlarını sayar.
II. LİNKOZAMİDLER
KULLANILIŞLARI-3

• İnflamatuvar akne,
• Diş kaynaklı orofasiyal infeksiyonlar,
• Gr(+) kokuslara bağlı solunum yolu inf.,
• Kemiğe iyi nüfuz ettiği için;
– Osteomyelit
– Septik artrit,
– Sinüzit
– Mastoid’de.

30
Linkozamidlerin rndikasyonlarını sayar.
II. LİNKOZAMİDLER
ADVERS ETKİLERİ
• Diyare, bulantı, kusma, barsak koliği,
• Kaşıntı, döküntü, ürtiker gibi hafif allerjik belirtiler,
• Nöromusküler bloke edicilerin etkinliğini arttırabilirler,
• En ciddi YT;
Antibiyotiğe bağlı PSÖDOMEMBRANÖZ KOLİT

(Linkozamidler, Ampisilin, Amoksisilin, Sefalosporinler)

31
Linkozamidlerin advers etkilerini bilir.
Florokinolonlar ve
sınıflandırılamayan antibiyotikler

Doç. Dr. İsmail YILMAZ


İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
Florokinolonlar
• Nalidiksik asitin florlu analoglarıdır.

NALİDİKSİK ASİT

SİPROFLOKSASİN
Etki mekanizması
• Fluorokinolonlar bakterilerin stoplazması içerisine girerler ve orada
DNA’yı negatif süpersarmal durumuna getiren DNA giraz
(topoizomeraz II) ve topoisomeraz IV inhibisyonu yaparak
DNA sentezini bozarlar.

▫ Gr (+) bakterilerde asıl etki yerleri Topoizomeraz IV


▫ Gr (–) bakterilerde asıl etki yerleri DNA giraz

• Geniş etki spektrumlu, lipofilik, hızlı bakterisidal etkilidirler.

▫ DNA giraz: Çift zincirli DNA iplikçiklerinin çoğalma ve transkripsiyon


için ayrılmasını sağlar.

▫ Topoisomeraz IV: Hücre bölünmesi sırasında yeni sentezlenmiş olan


DNA’nın hücrelere ayrılmasında görevlidir.
Başlıca kinolon türevleri
• Nalidiksik asit
• Siprofloksasin
• Enoksasin
• Lomefloksasin
• Norfloksasin
• Ofloksasin
• Levofloksasin
• Gatifloksasin
• Gemifloksasin
• Moksifloksasin
Antibakteriyel spektrum
• Nalidiksik asit
▫ Sistemik dolaşıma geçişi azdır. Genellikle alt
üriner sistem enfeksiyon tedavisinde
kullanılmıştır.

• Daha sonra sentezlenen florlu türevler


sistemik dolaşıma geçme ve antibakteriyel
etkinlik anlamında daha gelişmiştir.
Antibakteriyel spektrum

• Gram (-) etkinlikleri ön planda olan ilaçlardır.


▫ Gonokok, E. coli, Klebsiella pneumoniae, C.
jejuni, Enterobacter, P. aeruginosa,
Salmonella ve Shigella

• Sonraki türev/jenerasyonlarda Gram (+) ve


anaerobik etkinliği olan yeni türevler geliştirilmiş

• Norfloksasin2 Gram (-) ve Gram (+) etkinliği en


az olan florokinolondur.
Antibakteriyel spektrum
• Siprofloksasin2, ofloksasin2, enoksasin,
lomefloksasin, pefloksasin ve levofloksasin3
▫ Yüksek derecede gram negatif ve orta derecede
gram pozitif etkinliği olan bir gruptur.
Enterobakter, P. aeruginosa, N. meningitidis,
Haemophilus ve Campylobacter jejuni’ye yüksek
etkinlikleri vardır.
Stafilokoklara duyarlı ancak MRSA sıklıkla dirençlidir.
Streptokoklar ve enterokoklara, stafilokoklardan daha az
duyarlıdır.
Antibakteriyel spektrum
• Siprofloksasin2 –Yüksek Gram (-) etkinlik
gösterir, özellikle (P. aeruginosa)

• Levofloksasin3 –Yüksek Gram (-) ve (+) etkinlik


gösterir (S. pneumonia)

• Moksifloksasin4, gatifloksasin ve gemifloksasin


Gram (+) etkinliğin arttığı diğer bir grubu oluşturur.
▫ S. pneumonia ve stafilokoklar

• Moksifloksasin anaerobik bakterilere karşı da


hafif derecede etkindir.
Antibakteriyel spektrum

• Florokinolonlar Atipik pnömoni yapan ajanlar


(mikoplazma ve klamidya) karşı da etkindir.

• Ayrıca Legionella pneumophilia ve M.


tuberculosis ve M. avium gibi intrasellüler
patojenlere karşı da etkindirler.

• Gatifloksasin4 advers etkileri nedeni ile 2006


yılında sistemik kullanımdan kaldırılmıştır. Şu an
sadece oftalmik solüsyon şeklinde ticari formu
var.
Direnç
• Özellikle stafilokok, P. aeruginosa ve Serratia
türlerinde ortaya çıkar.
• Ana direnç oluşma mekanizmaları:
▫ DNA giraz’ın kinolon bağlanma noktalarında
mutasyonlara bağlı değişiklikler ya da
bağlanmayı engelleyici proteinlerin sentezi (Örn:
Qnr)
▫ Bakterinin ilaca geçirgenliğinin azalması
▫ Bakteri stoplazma membranında ilacı dışarı atan
efluks sisteminin oluşması
Farmakokinetik
• Florokinolonlar GIS’den iyi bir şekilde emilime
uğrarlar, dokulara ve vücut sıvılarına iyi bir
şekilde dağılırlar.
▫ Biyoyararlanım % 80–95

• t ½ = 3 -10 saat

• Levofloksasin, gemifloksazin ve
moksifloksasin günde tek doz
kullanılabilirler.

• Antiasitlerle ve besinlerle etkileşim


Farmakokinetik
• Florokinolonların çoğu renal
yol ile elimine olur ve renal
yetmezlikte doz ayarlaması
gerektirirler.

• Moksifloksasin karaciğer
yolu ile atılır.
▫ Renal yetmezlikte doz
ayarlaması gerekmez.
Klinik kullanımları
• İdrar yolu enfeksiyonları
▫ Moksifloksasin hariç
• Prostatit, servisit
• Kemik, yumuşak doku ve eklem enfeksiyonları
• İntra-abdominal ve solunum sistemi enf.
▫ Psödomonas ve enterobakter dahil
• Siprofloksasin antraks profilaksisi ve
tedavisinde kullanılır. Başka neler vardı ???
Klinik kullanımları
• Siprofloksasin ve levofloksasin
▫ Gonokokkal enfeksiyonlar
Direnç gelişimi bildirilmiştir.
▫ Klamidyal üretrit ve servisitte etkindir.

• Siprofloksasin, levofloksasin ve moksifloksasin


▫ Tüberküloz ve atipik mikobakteriyal
enfeksiyonlar
▫ Meningokok eradikasyonu
▫ Nötropenik kanser hastalarında profilaksi amacı
ile tercih edilebilirler.
Klinik kullanımları
• Levofloksasin, gemifloksasin ve moksifloksasin
▫ Gram pozitif ve atipik pnömoni yapan ajanlara
(Klamidya, mikoplazma ve lejyonella) karşı yüksek
etkinlikleri nedeni ile üst ve alt solunum yolları
enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılırlar.
Advers etkiler
• Genellikle iyi tolere edilirler.

• GIS
▫ Bulantı, kusma ve diyare

• SSS
▫ Başağrısı, uykusuzluk, sersemlik
▫ Anksiyete, psikoz, nöbet

• Dermatolojik
▫ Fotosensitivite , döküntü, Stevens-Johnson send.
Advers etkiler
• Kardiyovasküler sistem
▫ QTc aralığında uzama
Levofloksasin, moksifloksasin, gatifloksasin ve
gemifloksasin neden olur.
Önceden QTc aralığında uzama olan hastalarda
Hipokalemisi olanlarda
Sınıf Ia ya da sınıf III antiaritmik ilaç kullanan hastalarda
Eritromisin ve trisiklik antidepresan kullanan hastalarda
kullanımlarında dikkatli olmak gerekir.
Grepafloksasin bu nedenle piyasadan çekilmiştir (1999).
Advers etkiler
• Periferal nöropati yapabilirler
▫ Fasikülasyonlar, tinnitus, parestezi,

• Gatifloksasinin çeşitli toksik etkileri nedeni ile sadece


oftalmik solüsyon olarak kullanılır.
▫ Temafloksasin de bu nedenle kullanımdan kaldırılmıştır.

• Büyüyen kıkırdak dokuya zarar verebilirler ve


artropatiye neden olabilirler. Genellikle 18 yaşın
altında kullanımları önerilmemektedir. Ancak kistik
fibrozlu çocuklardaki Pseudomonas enfeksiyonunda
kullanılmaktadırlar.
Advers etkiler
• Tendinit ve tendon rüptürü
▫ İlerlemiş yaş, renal yetmezlik, beraberinde steroid
kullanımı
▫ En sık aşil tendonu rüptürü gözlenir.

• Gebelikte kullanımları önerilmemektedir.


İlaç-ilaç etkileşimleri
• CYP1A2 inhibisyonu yaparlar.
▫ Aralarında en güçlü inhibisyonu siprofloksasin
yapar.
• Antiasitler emilimi azaltabilir.
▫ İngiltere – Antiasit ile kinolon arasını 6 saat aç.
▫ ABD- Antiasitten 4 saat önce ya da 8 saat sonra ver.
• Teofilin
▫ Teofilin düzeyleri artabilir
▫ Nöbet görülebilir.
Linezolid
• Oksazolidinon türevidir,

• 50s ribozomal RNA’ya bağlanarak protein sentezini başlangıç


aşamasında inhibe eder.

• Gram pozitif etkinlik gösterir.


▫ Vankomisine dirençli enterokok (VRE) ve MRSA etkinliği olması
önemlidir ***
▫ Streptokok dışında bakterisidaldir.
▫ Pnömoni, septisemi, deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarında kullanılır.

• Trombositopeni ve nötropeni önemli advers etkiler arasındadır.

• Zayıf bir MAO inhibitörüdür


▫ Diğer MAO inhibitörü ilaçlar ile kullanılmamalıdır.
▫ Serotonin sendromuna neden olabilir.
Metronidazol
• Nitroimidazol türevidir.
▫ Nitrozo- türevlerine dönüşerek sistein ile ilişkili enzimleri
inhibe eder.
▫ Diğer metabolitleri DNA hasarı yapar.

• Antiprotozoal ve antibakteriyel etkisi vardır.

• İyi bir şekilde emilim ve dağılıma uğrar.

• Oral ve parenteral kullanılabilir.

• Kullanımda olan bir diğer türevi Ornidazol dür.


Metronidazol

• Klinik kullanım
▫ Anaerobik ve karışık intraabdominal
enfeksiyonlar
▫ Bakteriyel veya protozoaların neden olduğu vajinit
▫ C. difficile’nin neden olduğu
psödomembranöz enterokolit. Diğeri???
▫ Peptik ülser hastalığı’nda H. pylori
eradikasyonu
Metronidazol
• Advers etki
▫ Ağızda metalik tat bırakabilir.
▫ İdrarı kahverengi-kırmızıya boyayabilir.
▫ Disülfiram benzeri reaksiyona neden olur.
Mupirosin
• İzolösil tRNA sentetaz inhibitörüdür.

• Gram pozitif koklara etkilidir.


▫ MRSA dahil

• Düşük konsantrasyonlarda bakteriyostatik,


yüksek konsantrasyonlarda bakterisidaldir.

• Hafif deri enfeksiyonlarının lokal tedavisinde


kullanılır.
Fusidik asit
• Steroid yapılı tek antibiyotik
• Gram pozitiflere etkindir.
• Protein sentez inhibitörüdür. Bakteriyostatiktir.
• Sıklıkla lokal olarak kullanılır, sistemik
kullanıldığı durumlar seyrektir.
▫ MRSA tedavisinde kombinasyon türü tedavilerde
yer alır. Tek başına kullanılmamalıdır.
▫ Lokal olarak deri ve oküler enfeksiyonlarında
tercih edilir.
Polimiksinler
• Katyonik deterjan etkisi gösterirler, bakteri hücre
membranının yapısını bozarlar.

• Gram negatif bakterilere etkindir.

• Kolistin (Polimiksin E) klinik kullanımdadır.


▫ i.v. yol ile kullanılır.

• Diğer antibiyotiklere dirençli Pseudomonas ve


Asinetobakter türlerinin ortaya çıkması polimiksinlere olan
ilgiyi arttırmıştır.

• Doza bağımlı nefrotoksik ve nörotoksik etkileri


bulunmaktadır.
İdrar yolu enfeksiyonlarında kullanılan
antiseptik ve analjezik ajanlar
• Etkilerini idrarda gösterirler, sistemik etkileri yok
denecek kadar azdır.
• Alt üriner sistem enfeksiyonlarının tedavisinde
kullanılırlar.

• Nitrofurantoin
▫ Oral kullanılır, hızlı bir şekilde emilime uğrar ve
metabolize olur.
▫ Kronik idrar yolu enfeksiyonlarının tedavisinde uzun
süre kullanılabilir.
▫ Enzimatik indirgenmeyle, DNA hasarı yapma
kapasitesi olan reaktif ara ürünlere dönüşür.
▫ G6PDH eksikliğinde hemolize neden olabilir.
▫ İdrarı kahverengiye boyar.
İdrar yolu enfeksiyonlarında kullanılan
antiseptik ve analjezik ajanlar

• Metenamin
▫ Ön ilaçtır, pH<5.5 -6 ‘da formaldehid salarak
etkisini gösterir.
▫ İdrarın asitleştirilmesi formaldehit oluşmasını ve
formaldehite bağlı antibakteriyal etkinliği arttırır.
Bu amaçla mandelik ya da hippürik asit kullanılır.
▫ Hemen hemen tüm bakteriler formaldehite
duyarlıdır.
Üreaz + mikroorganizmalar (Örn: Proteus türleri)
idrar pH’ını yükseltme eğiliminde olduklarından
formaldehit salınımını inhibe ederler
Üriner analjezik
• Fenazopiridin
▫ İdrarı turuncuya ve kırmızıya boyayan bir
azoboyasıdır.
▫ İdrar yolu enfeksiyonlarında sıkça kullanılır ama,
▫ Üriner antiseptik değildir. Üriner kanalda
analjezik etki gösterir ve dizüri, yanma, sık ve
acil idrara çıkma belirtilerini hafifletir.
Antifungal İlaçlar

Doç. Dr. İsmail YILMAZ


İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
Antifungal ilaçlar
• Antibakteriyel etkileri çok zayıftır veya
yoktur.
• Mantar hücreleri, memeli hücreleri gibi
ökaryotik yapıdadırlar bu nedenle antifungaller
antibakteriyel ilaçlara göre daha toksiktirler.
Fungal enfeksiyonlar

• Antifungal ilaçların kullanıldığı 2 tip fungal


enfeksiyon vardır:
▫ Sistemik enfeksiyonlar
▫ Yüzeysel enfeksiyonlar
Fungal enfeksiyonlar
• Sistemik enfeksiyonlar
▫ Ciddi bir klinik problemdir.
▫ Septisemi, endokardit, pulmoner enf. ve idrar yolu
enfeksiyonları şeklinde olabilir.

▫ Kemoterapi sonrası nötropeni gelişen hastalar


▫ İmmunsüpprese hastalar
▫ HIV tanılı hastalar
▫ Yoğun bakım hastaları
Uzun dönemli i.v. sıvı, ilaç alan,
Ciddi sistemik hastalığı ya da yanığı olan,
Uzun süreli geniş spektrumlu antibiyotik kullanan hastalar
risk altındadır.
Sistemik enfeksiyonlar
Fungal enfeksiyonlar
• Yüzeysel enfeksiyonlar
▫ Deri, saç ve tırnak gibi
keratinize dokularda meydana
gelir
Antifungal ilaçlar • Azoller
▫ Ketokonazol
▫ Flukonazol
▫ Itrakonazol
• Antifungal antibiyotikler ▫ Mikonazol
▫ Amfoterisin B ▫ Klotrimazol
▫ Nistatin ▫ Tiokonazol
▫ Vorikonazol
▫ Posakonazol
• Ekinokandinler
▫ Kaspofungin • Diğerleri
▫ Anidulafungin ▫ Griseofulvin
▫ Mikafungin ▫ Flusitozin
▫ Terbinafin
▫ Naftifin
▫ Amorolfin
Antifungal antibiyotikler
(Polien antibiyotikler)

▫ Amfoterisin B
▫ Nistatin
Amfoterisin (Amfoterisin B)
• Mantar hücre membranında
ergosterole affinitesi yüksektir, por
oluşumuna neden olur.
▫ K + dışarı sızar iyon dengesi bozulur.

• Sistemik mantar
enfeksiyonlarında i.v. olarak
kullanılır.
▫ Tedavi 6- 8 hafta sürebilir.
Amfoterisin (Amfoterisin B)
• İnfüzyon reaksiyonları sıktır
▫ Ateş, titreme, kas spazmları, bulantı-kusma,
başağarısı.
▫ Hafif reaksiyonlar parasetamol ve
antihistaminik uygulaması ile önlenebilir.

• Flebit sık görülür.

• En önemli advers etkisi nefrotoksisite dir.


▫ Böbrek fonksiyonlarında bozulma görülebilir.
▫ Hipokalemi görülebilir.
▫ İyi bir hidrasyon sağlanmalı ve hasta takip
edilmelidir.
Amfoterisin (Amfoterisin B)
• Flusitozin ile sinerjistik etkileri vardır, kombine
kullanılabilir.
• Özellikle Cryptococcus neoformans’ın neden olduğu
menenjitte.

• Kombinasyonda amfoterisin daha düşük doz kullanıldığı


için nefrotoksisite riski düşer.
Nystatin
• Etki mekanizması amfoterisin B ile benzerdir.

• Sadece Candida albicans enfeksiyonlarında tercih


edilir.

• Oral ya da topikal kullanılır.

• Emilimin göz ardı edilecek kadar az olması


aşağıdaki durumlar için avantaja dönüşür:
▫ Oral kandidiyazis tedavisi
▫ İntestinal kandidiyazis tedavisi
▫ Cerrahi operasyon öncesi bağırsak temizliği
▫ Gebe hastalarda kandida tedavisi
Ekinokandinler
• Kaspofungin, anidulafungin, mikafungin

• Mantar hücre duvarı için gerekli bir glukoz


polimeri olan 1,3-β-glukan sentezini inhibe
ederler.

• Özellikle Candida ve Aspergillus türlerine karşı


etkilidirler.

• i.v. kullanılırlar
▫ Yavaş infüzyon
Ekinokandinler
Kaspofungin
• Hangi endikasyonlar:
▫ Diğer tedavilere (amfoterisin B, itrakonazol vb.)
dirençli invazif aspergillozis
▫ Sistemik kandida enfeksiyonları

• Karaciğer yetmezliğinde doz ayarlaması gerekebilir.

• CYP3A4’ü indükleyen ajanlar kaspofunginin plazma


düzeylerinde azalmaya neden olabilir.

• Ateş, flebit, başağrısı, döküntü, bulantı , kusma gibi


advers etkiler görülebilir.
Ekinokandinler
Anidulafungin
• Hangi endikasyon:
▫ Sistemik kandida enfeksiyonları

• i.v. yol ile kullanılır.

• Anidulafungin kanda peptid fragmanlara ayrılır ve


atılır.

• Diyare, başağrısı, hipokalemi, infüzyon reaksiyonları


görülebilir.

• Hepatik enzim inhibisyonu ya da indüksiyonuna neden


olmaz. Bilinen ilaç-ilaç etkileşimi yoktur.
Ekinokandinler
Mikafungin
• Hangi endikasyon:
▫ Sistemik kandida enfeksiyonları
• i.v. yol ile kullanılır.

• Başağrısı, bulantı, kusma, ateş ve flebit gibi advers


etkiler görülebilir. KC enzimlerinde yükselme görülebilir.

• Itrakonazol, nifedipin, sirolimus ve siklosporin gibi


ilaçların düzeylerinde artışa neden olabilir.
Ekinokandinler
• Eliminasyon yolları farklıdır.
▫ Kaspofungin ve mikofungin karaciğerde
metabolize olurlar.
▫ Anidulafungin kanda peptid fragmanlara ayrılır ve
atılır.
• Tedavide amfoterisin B ya da azoller ile kombine
edilebilirler.
Azoller

• Lanosterolün ergosterole dönüşümünde rol alan


lanosine 14α-demethylase enzimini inhibe
ederler.

• Sitokrom P450 (CYP) enzimlerini inhibe ederler.


Azoller
Sistemik Topikal
• Itrakonazol • Klotrimazol
• Ketokonazol • Mikonazol
• Flukonazol • Tiokonazol
• Vorikonazol • Fentikonazol
• Ekonazol
• Posakonazol
• Sertakonazol
• Oksikonazol
• Sulkonazol

Hem sistemik hem topikal


Itrakonazol
Ketokonazol
Flukonazol
Azoller
• Itrakonazol
▫ Oral emilimi değişken, bu nedenle i.v. formu da var.
▫ Sistemik mikozlar için amfoterisin B’ye
alternatiftir.
Amfoterisinden daha güvenli ve oral kullanılabilir.
▫ Blastomikozis, histoplazmozis, paraccocidomikozis ve
sporotrikoziste ilk seçenektir.
Aspergillozis, kandidiyazis ve kokkidiomikozis için
amfoterisin B’ye alternatiftir.
▫ QT aralığında uzama yapabilir.
Diğer QT uzatan ilaçlara dikkat (kinidin, sisaprid vb.)
▫ Konjestif kalp yetmezliğini kötüleştirebilir.
▫ Karaciğer fonksiyonlarında bozulmaya neden olabilir.
▫ Gastrik ph’da artış emilimini azaltabilir.
Antiasitler, proton pompa inhibitörleri ve H2
blokerlere dikkat!
Azoller
• Ketokonazol
▫ Sistemik fungal enfeksiyonlarda oral yoldan kullanılan
ilk azoldür.
▫ İyi bir şekilde emilime uğrar ve dağılır. Ancak SSS’da
terapötik konsantrasyonlara erişemez.
▫ Karaciğerde metabolize olur, hepatotoksiktir.
▫ Adrenokortikal steroid ve testosteron sentezini inhibe
eder.
Erkek hastalarda jinekomasti yapabilir.
▫ QT aralığında uzama yapabilir. Konjestif kalp
yetmezliğini kötüleştirebilir.
▫ CYP3A4 inhibisyonu yapabilir ve substratı ilaçlar
ile etkileşebilir.
Azoller
• Posakonazol
▫ Son geliştirilen, en potent ve en geniş
spektrumlu azoldür.
▫ Sadece oral süspansiyon formu vardır.
▫ Besinler emilimi arttırır.
▫ Özellikle immünsuprese hastalarda gelişen
sistemik enfeksiyonlarda kullanılır.
▫ CYP3A4 inhibisyonu yapabilir.
▫ Bulantı, kusma ve başağrısı gibi advers etkilere
neden olabilir.
Azoller

• Flukonazol
▫ Oral, i.v. ve topikal formları vardır.
▫ Serebrospinal ve oküler sıvıda yüksek
konsantrasyonlara erişir.
▫ Cryptoccus neoformans ve Coccidiodes
imitis menenjitinde, sistemik ve yüzeyel
kandida enfeksiyonlarında, blastomikozis ve
histoplazmosizte kullanılır.
CYP3A4’ü inhibe eder.
Bulantı, kusma, başağrısı gibi advers etkilere
neden olabilir.
Azoller
• Vorikonazol
▫ p.o. ya da i.v. kullanılır.
▫ Ciddi Aspergillus ve kandida
enfeksiyonlarında tercih edilir.
▫ Etki ettiği kandida spektrumu flukonazolden daha
geniştir.
▫ Görme bozuklukları yapabilir.
Genellikle kalıcı değildir.
▫ Hepatotoksisite ve hipersensitivite reaksiyonlarına
neden olabilir.
▫ CYP enzimleri için hem substrat hem de
inhibitördür.
Azoller
• Bahsedilen advers etkiler haricinde azoller
grup olarak

• Ateş, döküntü, bulantı, kusma, ALT ve


AST’de geçici yükselme, başağarısı,
halüsinasyonlar ve dermatit gibi advers
etkiler yapabilirler.

• Warfarinin antikoagülan etkisinde


uzamaya neden olabilirler.
▫ CYP2C9 inhibisyonu
Griseofulvin
• Fungal mikrotübüllere bağlanarak mitozu
inhibe eder.

• Keratine affinitesi yüksektir. Keratin içeren


hücrelerde depolanır. Böylece yeni oluşan
keratin mantar enfeksiyonuna dirençli hale
gelir.

• Deri, saç ve tırnakların yüzeyel


enfeksiyonlarda tercih edilir.
▫ Tedavi 3 haftadan- 6 aya kadar sürebilir.

• Yağlı besinler emilimini arttırır.

• CYP3A4 indüksiyonu yapar.


Flusitozin
• Nükleik asit (pirimidin) analoğudur, antimetabolittir.
▫ 5- Flourourasil’e dönüşür, DNA ve RNA sentezini bozar.
• Genellikle i.v. olarak uygulanır
▫ (Oral uygulamada iyi bir şekilde emilir, % 90’ın üzerinde
idrarla değişmeden atılır. )
• Candida ve Cryptoccous neoformans’a karşı en etkilidir.
• Tek başına kullanılan bir ajan değildir (direnç gelişimi
nedeni ile), genellikle Amfoterisin B ile kombine edilir.
▫ Kriptokokkal menenjit ve sistemik kandida enfeksiyonlarında
• Renal yetmezlikte seviyeleri yükselebilir.
• Kemik iliği depresyonu, sarılık, GIS kanama, KC
enzimlerinde yükselme, konfüzyon, başağrısı gibi advers etkiler
görülebilir.
Terbinafin
• Squalenden lanosterol sentezini sağlayan
skualen epoksidaz enzimini inhibe eder.

• Dermatofit tedavisinde oral ve topikal


olarak kullanılır.

• Yüksek oranda proteinlere bağlanır ve


karaciğerde metabolize olur.
▫ Tedaviye başlanmadan önce KC enzimleri
kontrol edilmelidir.

• Diyare, dispepsi, pruritus, tat almada


bozukluk, bulantı vb. gibi advers etkiler
görülebilir.

• Naftifin ve Amorolfin terbinafine benzer


ilaçlardır.
Olgu:
Ana okuluna giden 4 yaşında bir çocuk, kolunda oluşan kaşıntılı bir
durum nedeniyle kliniğinize getiriliyor. Annesi bu oluşumun birkaç
gündür var olduğunu ve gittikçe büyüdüğünü söylüyor. Çocuğun ateşi
olmadığı gibi sistemik bir hastalık belirtisi de yok. Ayrıca böyle bir şeye yol
açabilecek gıda almadığı gibi, losyon ya da sabun benzeri bir madde de
kullanmamış. Muayene sırasında sağ ön kolunun yüzeyinde daire şeklinde
bir oluşuma rastlıyorsunuz. Oluşumun merkezi temiz olmakla birlikte
çevresinde kızıl renkte kabarma var. Deri muayenesi sonucunda başka bir
anormalliğe rastlamıyorsunuz. Çocuğa tinea corporis (mantar
hastalığı) tanısı koyuyorsunuz ve topikal nistatin yazıyorsunuz.
Sorular:
• 1. Nistatinin etki mekanizması nedir?

• 2. Yapı ve fonksiyon bakımından nistatin diğer


hangi antifungal ilaca benzer?
Yanıtlar:
1. Mantar hücre membranında ergosterole bağlanarak,
por oluşumuna neden olur.

2. Nistatin yapı ve işlev bakımından Amfoterisin B’ye


benzerlik gösterir.
Aminoglikozidler

Doç. Dr. Barış KARADAŞ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Klinik Farmakoloji ve Toksikoloji Birimi,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
Aminoglikozid ilaçlar

• Gentamisin • Amikasin
• Streptomisin • Spektinomisin
• Netilmisin • Neomisin
• Tobramisin • Paromomisin
• Viomisin • Kanamisin
• İsepamisin • Sisomisin
• Arbekasin • Dibekasin
Etki mekanizmaları

Bakteri ribozomlarının 30S alt birimine irrevesibl


bağlanarak kodonda değişikliğe yol açar ve
mRNA’nın uygun bağlanmasını önlerler. Böylece
mRNA’nın taşıdığı mesajın yanlış okunmasına
neden olurlar. Streptomisin yalnız 30S alt birime
bağlanır.

Protein sentezini inhibe etmelerine rağmen hızlı ve


güçlü bakterisid etki yaparlar. Nedeni tam olarak
bilinmemektedir.
Aminoglikozid ilaçların etki mekanizmasını bilir.
Farmakokinetik özellikleri-1

• En az lipofilik olan ilaçlardır. Oral alınamazlar,


sadece parenteral kullanılırlar (neomisin, fazla toksik
olduğunda sadece kolon cerrahisinde lokal kullanılır).
• Kan- beyin bariyerini geçemezler. Menenjitte
intratekal verilmeleri gerekir.
• Bakterilere aktif transportla girerler. Bu yüzden
anaeroblara (oksijen gereksinimlerinden dolayı)
etkisizdirler

Aminoglikozidlerin farmakokinetik özelliklerini sayar.


Farmakokinetik özellikleri-2

• Terapötik indeksleri dardır.


• Adenilasyon veya fosforilasyonla inaktive edilirler.
• Böbreklerden atılırlar.
• Streptomisin hariç, safraya geçmezler.
• İç kulak peri ve endolenfinde ve böbrek korteksinde
birikirler.

Aminoglikozidlerin farmakokinetik özelliklerini sayar.


Etki spektrumları
• DAR spektrumlu antibiyotiktirler. Sadece gram (-)
aerobik basillere etkilidirler.
• Spektrumları :
– Enterobakterler (E. Coli, Klebsiella, Proteus,
Shigella, Salmonella
– P. Aeruginosa
– Y. tularensis
– Y. Pestis
• Penisilinlerle sinerjistik etki yaparlar.
• Psödomanasa karşı etkili olanlar Amikasin,
Gentamisin ve Tobramisin’dir.
Aminoglikozidlerin etki spekturumunu sayar.
Kullanıldıklar kombinasyonlar

Nötropenik hastada ateş için Antipsödomonal Pen (karbenesilin)


ve psödomonas endokarditi, + Antipsödomonal AG (tobramisin)
İnfektif endokardit Pen G + gentamisin
Batıniçi infeksiyonları Antianeorobik ilaç (ampisilin,
klindamisin) + Aminoglikozid
Kolorektal cerrahi öncesi Eritromisin (po) + Neomisin (po)
Brusella, veba Streptomisin + tetrasiklin

Aminoglikozid ilaçların diğer ilaçlarla hangi hastalıklarda kullanıldığını bilir.


Postantibiyotik etki ve Direnç gelişimi

Postantibiyotik etki : Bu etkilerinden dolayı etkileri


uzundur, günde tek doz kullanılabilirler.

Direnç Gelişimi : Fosforillenmek, adenillenmek ve


asetillenmek suretiyle (fosfo/adenil/asetil transferaz
enzimleri ile) inaktive edilirler. En az direnç gelişen
amikasin’dir.

Aminoglikozid ilaçlara karşı direnç gelişimlerini bilir.


GENTAMİSİN (Genta) : Antibakteriyel gücü en fazla olan AG’dir.

NETİLMİSİN (netromycine) : Ototoksik etkisi en az olan AG’dir.

TOBRAMİSİN (nebcin) : P. Aeruginosa’ya en etkili AG’dir.

AMİKASİN (amikaver): Spektrumu EN GENİŞ olan AG’dir.

SPEKTİNOMİSİN : Sadece gonoreye etkilidir.

PAROMOMİSİN : E. Histolitica ve tenyalara etkilidir.

Aminoglikozid ilaçların önemli özelliklerini söyler.


STREPTOMİSİN (strep-deva):

İlk bulunan aminoglikozidtir.

Y. Pestis (Veba) ve Y. Tularensis ‘de ilk tercih


(tek başlarına veya bir tetrasiklinle kombine),
brusella’da tetrasiklinle kombine ve tüberkülozda
kombinasyonda kullanılır.

Antipsödomonal etkinliği en az olan AG’dir.

Aminoglikozid ilaçların spesifik özelliklerini bilir.


NEOMİSİN (Thiocilline):

Ototoksik, nefrotoksik ve nöromüsküler blok yapıcı


etkisi EN GÜÇLÜ olan aminoglikozidtir.

Bu yüzden sadece oral/lokal kolorektal cerrahi


profilaksisinde, hepatik ensefalopatide barsak
florasını inhibe etmede ve safra asidlerini bağlayıp
kolesterol absorpsiyonunu engellediğinden
hiperlipidemide kullanılır.

Aminoglikozid ilaçların spesifik özelliklerini bilir.


Advers etkileri-1

1. Nefrotoksisite : Böbrek korteksi ve proksimal


tübüluslarda birikerek lizozomları bozar ve akut
tübüler nekroza benzer tablo oluşturur. Reversibldir.
İdrarda N- asetil- beta- glukozaminidaz enziminin
varlığı nefrotoksisitenin habercisidir. Neomisin,
kanamisin ve gentamisin en fazla , streptomisin en az
nefrotoksik olanlardır.

Aminoglikozidlerin advers etkilerini bilir.


Advers etkileri-2

2. Ototoksisite : Bazen irreversibldir. İç kulağın peri


ve endolenfinde birikerek ototoksik etki oluştururlar.
Ya yüksek frekanslı seslere işitme kaybı ya da
vertigo, meniere benzeri tablo gibi vestibüler hasar
şeklinde görülür.
– İşitme fonksiyonunu bozanlar: Amikasin,Kanamisin,
Neomisin, Paromomisin
– Denge fonksiyonunu bozanlar: Streptomisin, Netilmisin,
Gentamisin
– Her iki fonksiyonu bozanlar: Tobramisin

Aminoglikozidlerin advers etkilerini bilir.


Advers etkileri-3

3. Nörotoksisite : Yüksek dozda çizgili kaslarda kürar


benzeri Nöromüsküler blok yaparlar. Bu etkileri Ca
kanal blokajına bağlıdır. i.v. Ca ile düzeltilir.
En güçlü blok yapanlar sırasıyla :
Neomisin > streptomisin > kanamisin > amikasin >
gentamisin ve tobramisin
Ağız ve ekstremitelerde parestezi (özellikle
streptomisin) yapabilirler,
Streptomisin , optik sinirde fonksiyon bozukluğu
yapabilir.
Aminoglikozidlerin advers etkilerini bilir.
SULFONAMİDLER
KO-TRİMOKSAZOL
TRİMETOPRİM
SULFONAMİDLER

• Sulfonamidler. esas itibariyle para-


aminobenzensulfonamid (diğer adıyla,
sulftanilamid) maddesinin türevleridir.
• Bu gruptan ilaç modifikasyonu ile bir çok
ilaç sentezlenmiştir.
Diüretikler (asetazolamidve tiazidler)
Antimikobakteriler (sülfonlar)
Oral antidiyabetikler (sülfonilüreler)
Sülfanamidlerin genel özelliklerini bilir.
Antibakteriyel etki mekanizması
• Sulfonamidlere duyarlı olan bakteri ve diğer
mikroorganizmalar, membranları folik aside
(dihidrofolik aside) permeabl olmadığı için bu
maddeyi dışarıdan sitoplazmaları içine alamazlar;
onu sentez etmek zorundadırlar. Dışarıdan aldıkları
prekürsör madde olan p-aminobenzoik asidi
(PABA'yı) pteridin ile, dihidropteroat sentetaz
eşliğinde birleştirerek dihidropteroik aside
dönüştürürler: sulfonamidler bu enzimi inhibe
ederler.

Sülfanamidlerinetki mekanizmasını bilir.


Antibakteriyel etki mekanizması
Antibakteriyel etki mekanizması

• Sonuçta purin bazları ve timidin yapımını


sağlayan enzimlerin kofaktörü olan tetrahidrofolat
türevleri yapılamaz ve bakterilerde DNA ve RNA
sentezi bozulur

• Sulfonamidlerin dihidrofolat redüktaz enzimi


üzerine etkisi yoktur

Sülfanamidlerinetki mekanizmasını bilir.


Antibakteriyel etki mekanizması

• Sulfonamidlerin etkisi, bakteriyostatik niteliktedir.


Çok yüksek konsantrasyonda bakterisid etki
yapabilirler. İdrarda serbest sulfonamid
konsantrasyonu plazmadakinin 10-20 katına
çıkabilir. Bu nedenle sulfonamidler idrarda
bakterisid etki gösterebilirler. Ko-trimoksazol
genellikle bakterisid etki gösterir.

Sülfanamidlerin antimikrobik spekturumunu bilir.


Antimikrobik spektrum
• Gram-pozitif bakterilerden grup A beta-hemolitik
streptokoklar ve Strep pneumoniae ve Bacillus
antracis'in bazı suşları sulfonamidlere duyarlıdırlar.

• Duyarlı olan diğer mikroorganizmalar arasında


Haemophilus influenzae, H. ducreyi, Brucella'lar,
Pseudomonas pseudomallie, Vibro cholerae,
Corynebacterium diphterae'lar, Chlamydia
trachomatis, Plasmodium'lar ve Toxoplasma'lar
bulunur.

Sülfanamidlerin antimikrobik spekturumunu bilir.


Antimikrobik spektrum

• Enterobacteriaceae grubu bakterilerden bazıları


(E. coli, Klebsiella türleri, Proteus mirabilis gibi)
genellikle duyarlıdırlar; fakat Salmonella'lar
rezistandırlar ve bazı Shigella türlerinin (S. sonnei
ve S.flexneri gibi) pek çok susu sulfonamidlere
rezistandırlar

Sülfanamidlerin antimikrobik spekturumunu bilir.


Farmakokinetik
• Sulfonamidler sistemik etki oluşturmak için
genellikle ağız yolundan kullanılırlar

• Mide-barsak kanalından (özellikle ince


barsaklardan) oldukça hızlı bir şekilde tam veya
tama yakın oranda absorbe edilirler.

• BOS hariç diğer vücut sıvılarına ve dokulara iyi


nüfuz ederler.

• Karaciğerden asetillenme (N-asetilasyon)


suretiyle inaktive edilirler.
Sülfanamidlerin Farmakokinetik özelliklerini söyler.
Kullanışlarına
Göre Sınıflandırılması
Kısa ve orta etki süreli
sulfonamidler
• Sulfadiazin:
BOS’a en fazla geçen sülfonamiddir. Bu nedenle
menengokokal menenjit profilaksisinde sul-
fonamid kullanılması gerektiğinde diğer
sulfonamidlere tercih edilir

Nokardiozis'ın ve pirimetaminle kombine edilerek


toksoplazmozis'in ve klorokine-rezistan P.
falciparum sıtmasının tedavisinde kullanılır.

Sülfonamidler ilaçların spesifik özelliklerini söyler.


Kısa ve orta etki süreli
sulfonamidler
• Sulfizoksazol (gansol):
Sistemik infeksiyonların (sulfadiazinin tercih
edildiği özel durumlar hariç) ve idrar yolu
infeksiyonlarının tedavisinde en fazla tercih edilen
sulfonamiddir.

Sülfonamidler ilaçların spesifik özelliklerini söyler.


Kısa ve orta etki süreli
sulfonamidler
• Sulfametoksazol:
Yapı bakımından sulfizoksazola çok benzeyen
bir sulfonamiddir.

Kristalüri oluşturabilir.

Trimetoprim ile sabit doz oranlı kombinasyonu


(ko-trimoksazol) şeklinde de kullanılır.

Sülfonamidler ilaçların spesifik özelliklerini söyler.


Uzun etkili sulfonamidler
(Depo sulfonamidler)
• İtrahları yavaş olduğu için yarılanma ömürleri
uzundur
• Depo sulfonamidlerin çok nadir de olsa, özellikle
çocuklarda, Steven-Johnson sendrornu erithema
multiforme oluşturması ve bunun olguların
yaklaşık %25'inde ölümle sonuçlanması bu tür
sulfonamidlerin değerini azaltmıştır.Günümüzde
kullanılmamaktadırlar.
• Bunun bir istisnası sulfadoksin’in klorokin'e-
rezistan falsiparum sıtmasında kullanılmasıdır

Sülfonamidler ilaçların spesifik özelliklerini söyler.


Özel kullanılış yerleri
olan sulfonamidler
• Lokal kullanılanlar:
Sulfasetamid (Optamid):
Bu grubun tek üyesidir.
Sodyum tuzunun %30'luk solüsyonu veya
%10'Iuk merhemi göze lokal olarak
uygulanabilir.

Sülfonamidler ilaçların spesifik özelliklerini söyler.


Özel kullanılış yerleri
olan sulfonamidler
• Yanık tedavisinde lokal
kullanılanlar
Gümüş-sülfadiazin (silveridin):Yanık
tedavisinde lokal kullanılan bir sulfonamid
türevidir. Antibakteriyel etkinliği kısmen
içindeki gümüşe bağlıdır.

Marfanil (mafenid):Yanık ciltten absorbe


edilen ilaç karbonik anhidraz enzimini inhibe
ederek diüretik etki yapabilir ve hiperkloremik
asidoz oluşturabilir.
Özel kullanış yerleri olan sülfonamidleri bilir.
Özel kullanılış yerleri
olan sulfonamidler
• Ülseratif kolit ve romatoid artrit
tedavisinde kullanılan

Sulfasalazin (salazopyrine): Ülseratif


kolit ve crohn hastalığı gibi inflamatuvar barsak
hastalıklarının ve romatoid artritin tedavisinde
kullanılır. Sülfapiridin ve salisilat türevi olan 5-
aminosalisilatın birleştirilmesiyle elde edilmiştir.

Özel kullanış yerleri olan sülfonamidleri bilir.


Özel kullanılış yerleri
olan sulfonamidler
• Dermatitis herpetiformis
tedavisinde kullanılan

Sulfapiridin: Sulfanamidler içinde


dermatitis herpetiformise tek etkili ilaçtır.

Özel kullanış yerleri olan sülfonamidleri bilir.


Sulfonamidlerin kullanılışı
• Hastane dışında meydana gelen yalın,
komplikasyonsuz, akut idrar yolu
infeksiyonlan (sistit gibi): Sulfonamidlerin en
yaygın kullanılış yerini oluşturur

• Sinüzit bronşit ve otitis media gibi üst


solunum yolu infeksiyonlarında

• Romatik ateş profilaksisi: Sulfadiazin ve


Sulfizoksazol, Penisilin alerjisinde kullanılabilir.
Sülfonamidlerin endikasyonlarını sayar.
Sulfonamidlerin kullanılışı
• Nokardiozis tedavisinde: En tercih edilen
ilaçlardır

• Şankroid (H. dücreyi infeksiyonu) ve


melliodozis (Ps. pseudomallei infeksiyon)
tedavisi

• Klorokine-rezistan Plasmodium falsiparum


sıtmasında: Primetamin ile kombine olarak
sulfadoksin kullanılabilir
Sülfonamidlerin endikasyonlarını sayar.
Sulfonamidlerin kullanılışı
• AİDS hastalarında: SSS toksoplazmozisine
karşı sekonder profilaksi için, uzun etkili
sulfadoksin'in veya dapsonun pirimetamin ile
kombinasyonu kullanılır.

• Yanıklarda: Gümüş-sulfadiazin veya marfanil


lokal olarak

• Dermatitis herpetiformis: Sulfasalazin

Sülfonamidlerin endikasyonlarını sayar.


Advers Etkileri
• Alerjik belirtiler

• İdrar yolunda çökmeye bağlı yan tesirler

• Hematolojik belirtiler

• Gastrointestinal yan tesirler

• Diğer yan tesirler:Periferik nörit, mental


bozukluk gibi
Sülfonamidlerin advers etkilerini bilir.
Ko-Trimoksazol
• Bir sıtma ilacı olan pirimetamin'in yapıca benzeri
bir antibakteriyel ilaç olan trimetroprim ile bir
sulfonamid olan sulfmetoksazolun sabit oranlı
kombinasyonu, ko-trimoksazol genel adıyla
adlandırılır.

• 1 kısım trimetoprim ve 5 kısım sulfametoksazol


içerirler.

Ko-trimaksazol hangi parametrelerden oluşur bilir.


Etki Mekanizması
• Sulfonamidlerin ve trimetroprimin; duyarlı bakteri
hücresinde purinlerin, timidinin, metionin ve
glisinin sentezi için gerekli önemli bir ko-faktör
prekürsöru olan tetrahidrofolik asid sentez
yolağını iki yerde bloke ederler.

• Trimetoprim, dihidrofolat redüktazı


Sulfametoksazol, dihidropteroat sentetazı inhibe
eder.

• Bu kombinasyon duyarlı bakterilerde bakterisid


etki yapar.
Ko-trimaksazol'ün etki mekanizmasını söyler.
Antibakteriyel
spektrum
• Ko-trimoksazol, Enterobacteriaceae grubu gram-
negatif aerob basillere karşı orta veya yüksek
derecede antibakteriyel etkinlik gösterir. Bunlardan
yüksek derecede duyarlı olanlar E.coli, Proteus
mirabills Salmonella'lar ve Shigelia'lardır; indol-
pozitif Proteuslar, Klebsiella pneumoniae,
Enterobacter türleri ve Serratia marcescens orta
derecede duyarlıdır.
• Ko-trimoksazola duyarlı diğer mikroorganizmalar
arasında Nocardia asteroides, Pneumocystis carinii
ve Mycobacterium tuberculosis dışındaki bazı
mikobakteri-ler bulunur.
Ko-trimaksazol'ün antibakteriyel spekturumunu bilir.
Farmakokinetik
• Sulfametoksazol ve trimetoprimin birlikte
verilmeleri, onların bireysel absorpsiyonlarını
değiştirmez

• Trimetroprimin absorpsiyonu genellikle daha hızlı


olur.

• Trimetoprim dokulara daha fazla nüfuz eder

• Böbrek yetmezliği olgularında ko-trimoksazol'un


iki komponentinin de eliminasyonu yavaşlar.
Ko-trimaksazol'ün farmakokinetiğini bilir.
Kullanılış
• Genitouriner infeksiyonlar: E. coli ve diğer
Enterobacteriaceae grubu gram-negatif basillerin
önemli oranda rol oynadığı yukarı ve aşağı idrar
yolu infeksiyonlarının tedavisinde birinci sıradaki
ilaçlardan biridir; diğerleri fluorokinolonlar, birinci
kuşak sefalosporinler ve ağır olgularda ampisilin
+ aminoglikoziddir.

• Solunum Yolu enfeksiyonları

Ko-trimaksazol'ün endikasyonlarını söyler.


Kullanılış
• Şankroid: H. ducreyi infeksiyonu tedavisinde en
tercih edilen ilaçlardan biridir.

• Şigella gastroenteriti: Bu endikasyonda


florokinolonlardan sonra tercih edilen ilaçtır.

• AIDS’te görülen pneumocystis carinii


enfeksiyonunda en tercih edilen ilaçtır.

• Nokardia enfeksiyonlarında en tercih


edilen ilaçtır.
Ko-trimaksazol'ün endikasyonlarını söyler.
Kullanılış
• Legionella pnömonisi (makrolidler, rifampin
veya siprofloksasinden sonra)

• Gardnerella vaginalis vajiniti (metronidazol


ilk tercih edilir)

Ko-trimaksazol'ün endikasyonlarını söyler.


Kullanılış

• Grup A streptokoklar her ne kadar ko-trimoksazola


duyarlı iseler de bunların yaptığı farenjit ve tonsilitte
bu ilacın kullanılması kontrendikedir. Çünkü
penisilinlere veya eritromisine göre daha geç
eradikasyon yapar veya bazen hiç yapmaz. Bu
nedenle romatik ateş ve akut glomerülonefrit gibi
immünolojik komplikasyonların olasılığını artırır.

Ko-trimaksazol'ün endikasyonlarını söyler.


Yan tesirleri
• En sık görülenler, kaşıntı ve ciltte genellikle
makülopapüler veya morbiliform nitelikteki
döküntülerdir.

• Trimetoprim folik asid eksikliğine eğilim yaratır.

• Gebelerde kullanılması önerilmez.

Ko-trimaksazol'ün advers etkilerini


söyler.
TRİMETOPRİM
• Duyarlı bakterilerin ve protozoonlann dihidrofolat
redüktaz enzimini inhibe ederek onların
gelişmesini ve çoğalmasını engeller

• Tek başına, en önemli kullanılış yeri E.coli ve


diğer Enterobacteriaceae grubu bakterilerin
yaptığı komplikasyonsuz idrar yolu infeksiyonlan
ve yukarıda ko-trimoksazol için belirtilen akut ve
kronik bronşittir.

Trimetoprim özelliklerini bilir.


ANTİAMİBİK İLAÇLAR VE DİĞER
ANTİPROTOZOAL İLAÇLAR

Doç. Dr. Barış KARADAŞ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Klinik Farmakoloji ve Toksikoloji Birimi,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
• Amibiyazis: Entamoeba histolytica’nın yaptığı kalın barsak
iltihabıdır.
• Dünyada yaygın olarak görülür (1/10)
• İnfekte olanların çoğu semptomsuz portör’dür. Ancak herhangi bir
zamanda amipler mukozayı istila edebilir orada ülserasyon yaparlar,
bazen de amip kolon mukozasından portal dolaşıma geçtikten sonra
karaciğere yerleşir, orada hepatit ve karaciğer absesi oluşturabilir.

Amibiyazisin tanımını bilir.


Non-invazif amipler (portörlerdeki)

• Kolon lümenine yerleşmişlerdir.


• Yarılanma ömürleri yaklaşık 2 yıldır.
• Dokuyu istila edenlere göre daha ufak ve daha az
hareketlidirler.
• Kist haline geçer ve vücudu barsaklardan bu şekilde
vücudu terkederler. Vücut dışında uzun süre yaşayabilen bu
kistler infeksiyonun yayılmasında rol oynarlar.

Noninvazif amibiyazisin tanımını bilir.


İnvazif amipler

• Doku veya KC’e yerleşmişlerdir


• Eritrositleri içlerine alırlar ve kist haline geçmezler.
• Çok hareketli olduklarından vücudu hızla terkederler ve
feçeste hareketli amipler çıkar. Bunlar vücut dışında fazla
yaşayamazlar.

İnvazif amibiyazisin tanımını bilir.


• Kistler, bulaşık besin ve su içinde alınır.

• Kistler ince barsakta aseksüel çoğalma ile bölünerek


trofozoidleri meydana getirir. Trofozoidler kalın barsak
florasında gelişir, hareketli olgun amip haline gelir.

• Amibin virülans kazanması veya konakçının direncinin


kırılması, amibin kolon mukozasına geçmesine, orayı yer yer
istila ederek iltihap, nekroz, abse ve ülserasyon oluşturmasına
neden olur.

İnvazif amibiyazisin tanımını bilir.


Klinik:
• Kanlı, mukuslu ve ağrılı diyare (dizanteri)’ye neden olur.

• Daha hafif olgularda sadece ishal vardır fakat dizanteri


niteliğinde değildir.

• Kronikleşen kolonik amebiyaziste amibin yerleştiği yerde


amiboma gelişebilir ve bu barsak tıkanıklığı yapabilir.

• Ekstrakolonik şekilleri en fazla karaciğer’de olmak üzere,


akciğer, beyin, cilde yerleşebilir.

Amibiyazisin klinik özelliklerini bilir.


I. ANTİAMİBİK İLAÇLAR

a) Doku amibisidleri: Barsak duvarı, KC ve diğer dokulara


yerleşmiş invazif amipleri öldürürler; lümendekilere
etkisizdirler.
• Emetin, dihidroemetin ve klorokin.
* Klorokin sadece karaciğer dokusunda yerleşmiş olan amiplere
etkili.
b) Lümende etkili amibisidler: Barsak lümenindeki amip ve
kistlerine etkilidirler.
• Halojenli hidroksikinolinler, diloksanid furoat, antibiyotikler
(tetrasiklin eritromisin, paromomisin)
c) Hem doku, hem de lümende etkili amibisidler: Amebiazisin
tüm şekillerinde kullanılırlar.
• Metronidazol, Ornidazol, Tinidazol, Seknidazol.
Antiamibik ilaçların sınıflandırmasını bilir.
1) METRANİDAZOL VE DİĞER 5-NİTROİMİDAZOLLAR

Metranidazol
- Hem kolonik hem de ekstrakolonik tüm doku şekillerinin
tedavisinde en fazla kullanılan ilaçtır; ancak lümendeki amiplere
ve kistlere fazla etkili olmadığından bir luminal lumisid ilaçla
birlikte kullanılmalıdır.

Etki spektrumu:
- Entamoeba histolitica - Clostridiumlar
- Trichomonas vaginalis - Bacterioidesler
- Giardia lamblia - Fusobacterium türleri
- Campylobacter fetus - Balantidium coli
- Anaerobik koklar
Metronidazol’ün etki spekturumunu sayar.
Etki mekanizması:

a) Amibisid ve trikomonasid etkisi; metranidazol non-spesifik bir


elektron tuzağı gibidir, anaerob protozoonlardaki elekronları
kendine çeker. Böylece protozoonun enerji üretimi bozar.

b) Duyarlı mikroorganizmalar nitroimidazolların nitro grubunu


non-enzimatik reaksiyonla indirgeyerek onları aktif
metabolitlere dönüştürürler. Bu aktif metabolitler bakteri ve
protozoon hücresinin DNA’sına bağlanıp DNA sentezini inhibe
ederler ve hücrenin ölümüne neden olur.

Metronidazol’ün etki mekanizmasını bilir.


Dozu:

Barsak ve KC amibiyazisinde:
3x750 mg, oral, 10 gün

Trikomoniazis’te:
3x250 mg, oral, 7 gün veya 1x 2 gr tek doz

Giardiazis:
3x250 mg, oral, 5 gün

Gardnerella vaginalis’e bağlı vajinitte


2x500 mg oral 7 gün

Metronidazol’ün anti amibik olarak kullanıldığı doz farklılıklarını bilir.


Metranidazolun Farmakokinetiği

hGİ kanaldan tamamen ve çabuk olarak absorbe olur.


hSSS dahil bütün vücut dokularına ve sıvılarına dağılır.
hBaşlıca böbreklerden olmak üzere safra, tükrük ve süt
bezlerinden de itrah edilir.
hİdrarı, sıklıkla, kahverengi kırmızımsı boyar.
hEliminasyon yarı ömrünün uzunluklarına göre
seknidazol> tinidazol > ornidazol >metranidazol

Metronidazol’ün farmakokinetiğini bilir.


Ornidazol ve Tinidazol

hİnvazif amibiyazis olgularında güçlü etkinlik gösterirler.

hMetranidazolden daha lipofilik ve KC’de enzimatik


inaktivasyonları daha yavaştır. Bu yüzden aynı dozdaki
metranidazolün yaptığına oranla daha yüksek konsantrasyon
oluştururlar.

hKullanılış yerleri ve yan etkileri metranidazole benzer.

Ornidazol ve tinidazolün spesifik özelliklerini bilir.


Seknidazol

hEn uzun etki süreli nitraimidazol türevidir.


hAmibiyazis, giyardiyazis ve trikomoniyaziste tek doz
kullanılması bu ilaca üstünlük sağlar.
hBaşlıca yan etkileri:
bulantı, epigastrik rahatsızlık, baş dönmesi ve glossit.
hİlk trimestr dışında gebelerde kullanılabilir.
hEmzirenlerde kontrendikedir.

Sekinidazolün spesifik özelliklerini bilir.


2. KLOROKİN FOSFAT:

Antimalaryal bir ilaçtır.

Etki mekanizması:
Protozoonlarda DNA’nın baz çiftleri arasına kovalent bağlanarak
DNA'nın kalıp fonksiyonunu bozar ve hücreyi öldürür.
• Karaciğerde plazmanın birkaç yüz katı kadar toplanır. Bu nedenle
amibik hepatit ve absede emetin kadar etkilidir.
• Eliminasyon yarılanma ömrü uzundur( 6-7 g). Akciğer ve
böbrekte birikir.
• İnce barsaklardan tam olarak emildiğinden kolon mukozasına
erişemez, bu yüzden de kolonik amebiyaziste tedavi değeri
yoktur.

Klorokinin antiamibik etki mekanizmasını sayar.


Advers Etkileri:

• Başağrısı, gastrointestinal bozukluklar


• Kısmi alopesi
• Ekstraoküler kaslarda felç, korneada opasite, kalıcı retinopati
• Konvülziyon
• Hepatit yapar.

**Teratojeniktir

Klorokinin advers etkilerini bilir.


3. DİLOKSANİD FUROAT

• Yapısı kloramfenikol’e benzer. Bu yüzden onun gibi protein


sentezini inhibe eder.

• Direkt etkili güçlü bir luminal amibisid’tir.

• Sadece intestinal amibiyazisin tedavisinde kullanılır.

• Semptomsuz olgularda lümendeki amipleri yok etmek için


tercih edilen bir ilaçtır.

• Ciddi bir yan tesiri yoktur.


Diloksanid furoat’ın spesifik özelliklerini sayar.
II. DİĞER ANTİPROTOZOAL İLAÇLAR

Protozoonlar

• E.histolytica,
• Plasmodium,
• T.vaginalis,
• G.lamblia,
• Balantidium coli,
• L.donovani(visseral leismania), L.tropica (cilt leismaniasisi),
• Toxoplazma gondii,
• P.carinii,
• Trypanasomalar

Diğer antiprotozoonların etki ettği protozoonların isimlerini sayar.


1. HALOJENLİ 8-HİDROKSİKİNOLİNLER:

• Artık sistemik yoldan antiprotozoal ilaç olarak kullanılmazlar.


Eskiden oral yolla barsak amibiyazisi, Giardia lambia ve
Balantidium koli infeksiyonlarında kullanılmıştır.

• Yüksek dozda ciddi nörotoksik etki (optik atrofi gibi)


yapmaları ilaç olarak değerini azaltmıştır.

• Trikomonas vaginitine karşı lokal olarak ve antibakteriyel


etkileri nedeniyle antiseptik olarak kullanılır.

Halojenli 8-hidroksikinolinlerin genel özelliklerini bilir.


İyodoklorhidroksikin (kliokinol)

• Yapısında iyod yanında klor da (%40 oranında) bulunur.


• GİS’ten en fazla (%25) absorbe olan oksikinolin ilaçtır.
• Yüksek dozda ve uzun süre kullanıldığında optik atrofi yapar.
• Zayıf antibakteriyel ve antifungal özelliği nedeniyle cilt
antiseptiği olarak ve antiprotozoal etkinliği nedeniyle
Trichomonas infeksiyonlarında tb ve ovül şeklinde lokal olarak
kullanılabilir.

İyodoklorhidroksikin spesifik özelliklerini bilir.


İyodokinol

• Sadece iyot içeren hidroksikinolin türevidir.


• Antiprotozoal etkisi ile ilgili olmayan bir kullanılış yeri
çocuklarda akrodermatitis enteropatica’nın tedavisidir.
(Akrodermatitis enteropatica çinko eksikliği ile karakterize nadir olarak
görülen otosomal resesif kalıtımsal bir hastalıktır. En sık ağız çevresinde
olmak üzere burun, gözler, anüs ve distal kısımlarda gözlenen çatlak ve
yırtıklar oluşur). (İyodoklorhidroksikin de aynı endikasyonda
kullanılabilir). Çünkü bu ilaçlar barsaktan çinko absorbsiyonunu
artırırlar.

• Uzun kullanımda iyod zehirlenmesi yapar.


• Uzun süre ve yüksek doz kullanımda optik atrofi yapabilir.

İyodokinolin spesifik özelliklerini bilir.


II. 5-DEĞERLİ ORGANİK ANTİMON BİLEŞİKLERİ

Meglumin antimonyat (Glucantime) ve


Sodyum stiboglukonat (Pentostam)
• Leishmaniasis (viseral-kalaazar ve kütanöz şekiller)’in
tedavisinde kullanılırlar
• Etki mekanizması:
Protozoonun sülfidril gruplarına bağlanarak glikolizdeki
çeşitli enzimleri inhibe ederler. Ayrıca parazitin protein
sentezini de bozabilirler. Gİ kanal mukozasını aşırı derecede
tahriş ederler. İntravenöz (inf.) veya intramüsküler olarak
uygulanırlar.
Advers etkileri:
Kimyasal pankreatit, kemik iliği depresyonu, kusma, karın
ağrısı, kas ve eklem ağrıları, deri döküntüleri, kardiyotoksisite.
5 değerli antimon bileşiklerin spesifik özelliklerini bilir.
III. PENTAMİDİN İZETİONAT

• Duyarlı protozoonlarda kinetoplast DNA'sının replikasyonunu


ve glikolizi bozarak öldürücü etki oluşturduğu sanılmaktadır.

• Aşağıdaki protozoal hastalıkların tedavisinde yararlıdır:


*Leishmaniasis
*Afrika trypanosomiasis’i
*Pneumocystis carinii infeksiyonları

Pentamidin izetionatın genel özelliklerini bilir.


IV. AMFOTERİSİN B VE KETAKONAZOL

• Antifungal ilaçlardır
• Cilt lanşmanyazisinde etkili bulunmuşlardır.

V. ATOVAKUON

• Duyarlı protozoonlarda mitokondriyel elektron transportunda


önemli roloynayan ubikinonun antimetaboliti olan
hidroksinaftekinon türevi yeni bir ilaçtır. Enerji oluşumunu
bozarlar.
• AİDS hastalarındaki P.carinii infeksiyonlarında en etkili ilaç
olan ko-trimaksazol’ün alternatifidirler.
Amfoterisin B ve Atovakuon spesifik özelliklerini bilir.
VI. TRİMETOREKSAT

• Antineoplastik bir ilaç olan metotreksat’a benzer.


• Güçlü bir dihidrofolat redüktaz inhibitörüdür.

AİDS hastalarındaki P.carinii infeksiyonlarında ko-trimaksazole


ve pentamidine cevap alınamıyorsa bu ilaç kullanılabilir.

Trimetotreksatın spesifik özelliklerini bilir.


VII. DİĞERLERİ

Primetamin toksoplazmozisin tedavisinde kullanılır.


Melasaprol (arsobal) ve triparsamid Afrika
Ornitin dekarboksilaz inhibitörü eflornitin tripanozomiyazisinin
Tripan mavisi türevi Suramin (Germanin) tedavisinde kullanılır

Nifurtimoks
Nitrofuran türevidir, DNA’ya oksidatif hasar verir.
Chagas hastalağında ve mukokutanöz lanşmanyazis ted. kullanılır.

Diğer antiprotozoon ilaçların spesifik özelliklerini bilir.


Eskiden kullanılan Emetin ve Dihidroemetin, bazı antibiyotikler
ve organik arsenik bileşikleri yeterince etkili ve daha az toksik
ilaçların çıkmasıyla bu endikasyonda yerlerini koruyamamışlardır.

Diğer antiprotozoon ilaçların spesifik özelliklerini bilir.


İmmünofarmakoloji

Doç. Dr. İsmail YILMAZ


İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp
Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
İmmün sistem
• İmmuno-farmakoloji: İlaçlar ve immün sistem
arasındaki etkileşmeleri inceleyen farmakoloji dalı.

• İmmün sistemin iki önemli bileşeni vardır:


▫ Lenfoid dokular: Kemik iliği, tonsiller, lenf nodları, dalak
▫ Hücreler: Makrofajlar, Lenfositler

• 2 tip lenfosit vardır:


▫ T lenfositler: Timus orijinlidirler
▫ B lenfositler: Kemik iliği orijinlidirler
• İmmün sistemin aktivite olması ile bu hücreler çoğalır ve
vücudun korunmasına yardımcı olurlar.
İmmun Yanıtın Aşamaları
1. Antijenin makrofajlara
alınışı ve işlenmesi
2. İmmun yanıtın T ve B
lenfositlere transferi ve
antijene özgü klonun
tetiklenmesi
3. İnterlökin ve diğer
immün modülatörlerin
salınması
4. Doku yanıtının oluşması

• İmmunomodülatör ilaçlar
özellikle 3. basamağı
etkilerler. Bunu da sitokinler
üzerinden yaparlar.
İmmün sistem
• Lenfositler ve makrofajlar sitokin adı verilen kimyasal
mediyatörler üretirler.
• Sitokin: Hücreler arası iletişimi sağlayan inflamasyon
sırasında immün hücrelerden salgılanan protein, peptid,
glikoprotein yapıdaki mediatörler. İmmün yanıtın
düzenlenmesinde çok önemli rol oynarlar. İlaç hedefi…

• Sitokinlerin kimyasal haberci olarak bir çok immün hücrenin


aktivitesinin düzenlenmesinde rol oynayan en önemli 2 sınıfı;
▫ İnterlökinler
▫ İnterferonlar
▫ Diğerleri: Kemokinler, Koloni stimüle edici faktörler (CSF),
Büyüme faktörleri ve tümör nekroz faktörleri (TNF)
İmmün yanıtta görev alan hücreler
• Makrofajlar
▫ Fagositoz ve antijen sunan hücre (ASH)
• Yardımcı T hücreleri (T-Helper)
▫ ASH tarafından sunulan antijeni tanırlar. Sitotoksik T
ve B hücrelerini aktive eden interlökinleri salarlar.
IL-1, IL-2.
• Sitotoksik T hücreleri (T-Killer)
• Doğal öldürücü hücreler (NK)
• B hücreleri
▫ ASH ve antikor üretimi
• Düzenleyici T hücreleri (T-Regulatory)
• Hafıza hücreleri (T-Memory)
Bağışıklık sistemi
İmmünomodülatör ilaçlar etkilerini:

1. İmmünsupresyon
2. İmmünotolerans
3. İmmünopotansiyalizasyon
4. İmmünolojik replasman
yollarıyla gösterirler.
İmmünsupresif ilaçlar
• İmmün yanıtı baskılayan ajanlardır.
Aşırı immün yanıtı baskılama amaçlı
verilir.

• Kullanım alanları:
▫ Otoimmün hastalıklar
Romatoid artrit (RA) , Sistemik
Lupus Eritromatozus (SLE),
Multipl Skleroz (MS) vb.
▫ Organ rejeksiyonunun
önlenmesi
▫ Allerjik reaksiyonlar
İmmünsupresif ilaçlar
• IL-2 üretimini inhibe eden ajanlar
(Kalsinörin inhibitörleri )
▫ Siklosporin, Takrolimus, Sirolimus / Everolimus
(Proliferasyon sinyal inhibitörü)
• Sitokin gen ekspresyonunu inhibe eden
ajanlar
▫ Kortikosteroidler
• Pürin ya da pirimidin sentezini inhibe
edenler
▫ Azatiyopurin, Siklofosfamid, Mikofenolat mofetil,
Leflunomid, Metotreksat (MTX)
• Monoklonal antikorlar (Mabs)
▫ Abatacept, Adalimumab, Infliksimab, Anakinra,
Baziliksimab, Daklizumab, Etanersept, Natalizumab,
Omalizumab, Palivizumab, Ranibizumab vb.
Siklosporin İndükleyen birkaç taneyi bil

• Doğal bir ürün. Tolypocladium inflatum mantarından


izole edilmiş. Siklik polipeptit yapıda.
• Oral ya da i.v. kullanılabilir. Oral emilim zayıf.
• Karaciğerde metabolize edilir (CYP3A4).

• Etkililiği oldukça yüksek immunsüpresandır.


• Kemik iliği üzerine toksik etkisi düşük.
• Tsup fonksiyonunu bozmaz. NK lenfositleri baskılamaz.
Belirgin bir myelosüpreyon yapmaz.
Siklosporin
• IL-2 sentezini ve Thelper hücrelerin aktivasyonunu
inhibe eder.
▫ Siklofiline bağlanır, ilaç-siklofilin kompleksi
kalsinörini ve sinyal transdüksiyonunu inhibe eder.
Kalsinörin’in selektif inhibitörü (Kalsinörin; bir
fosfataz enzimi, T hücre aktivasyonu-proliferasyonunu)

• En sık transplantasyon sonrası organ


rejeksiyonunu engellemek için kullanılır. Profilaktik.
• Allojenik greftlerde red reaksiyonunun önlenmesi,
Graft Versus Host reaksiyonunun önlenmesi ve
Otoimm. Hastalıkların (psöriyazis ve romatoid artrit
vb.) tedavisinde endike.
Siklosporin
• En önemli advers etkisi nefrotoksisitedir.
• Hepatotoksisite, nörotoksite, mental durum değişikliği,
hipertansiyon, hiperkalemi, hiperglisemi,
hirsutizm, parestezi, tromboembolizm, tremor ve
dişeti hiperplazisi de görülebilir.

• Immünsupresyon enfeksiyon ve kanser riskini


arttırabilir.
• CYP3A4 inhibitörleri/indüktörleri ile ilaç-ilaç
etkileşimleri görülebilir.
• Transplant hastalarında terapötik ilaç düzeyi (TİDİ)
ölçümü yapılır.
Kalsinörin inhibitörleri -Takrolimus
(FK-506)
• Streptomyces tsukubaensis bakterisinden üretilir.
Makrolid bir antibiyotik.
• Siklosporine benzer şekilde etki eder.
▫ Siklofiline değil FKBP (FK506 binding protein)
adlı proteine bağlanarak kalsinörini inhibe eder.

• Siklosporinden daha potenttir. 50-100 kat fazla.

• Organ transplantasyonu sonrası ve atopik ekzemada


kullanılabilir. (Özellikle karaciğer nakillerinde). Suda
çözünürlüğü daha fazla diğerlerinden.
Takrolimus (FK-506)

• Oral, i.v. ve deri yüzeyinde kullanılabilmesi için


topikal formu (%0.1-%0.03) vardır. Lokal kullanım
tartışmalı: Cilt kanseri ve lenfoma riski

• Nefrotoksik ve nörotoksik etkileri


siklosporinden daha güçlüdür. Hiperglisemi,
hiperlipidemi yapabilir. Kardiyomyopati ve diyabet
riski.
▫ Hirsutizm etkisi daha zayıftır.
mTOR inhibitörleri
• mTOR (Mammalian target of rapamycin),
(=serine/threonine protein kinase) inhibitörleri

• Sirolimus(=Rapamisin)  IL-2’nin reseptör


sonrası olaylarını inh. eder. Kalsinörin inhibisyonu
yapmaz.
• Organ rejeksiyonunun önlenmesi ve stent
kaplamalarında kullanılır.
• Everolimus  mTOR inh. Organ
rejeksiyonunun önlenmesi. Çoğunlukla
siklosporin ile kombine kullanılır.
mTOR inhibitörleri

mTOR; anjiyogenez, hücre


büyümesi ve protein sentezi gibi bir
çok olayda görev alan bir proteindir.

mTOR inhibisyonuyla;

• IL-2 aktivitesi engellenir.

• Anormal endotelyal ve vasküler


düz kas hücre proliferasyonunu da
inhibe eder. (ilaçlı stentler)
mTOR inhibitörleri – Advers etkiler

• Mukozit ve aftlar
• Anemi, trombositopeni ve nötropeni
• İnterstisyel pnömoni
• Enfeksiyon
• Hiperglisemi, hiperlipidemi

• Sirolimus kalsinörin inhibitörleri gibi


nefrotoksik değildir.
Glukokortikoidler (Kortikosteroidler)
• Gen ekspresyonunu önler.
• IL-2 ve diğer sitokinlerin (TNF-α, IL-1, IFN-γ)
gen transkripsiyonunu inhibe ederler ve
yardımcı T hücrelerinin klonal proliferasyonunu
engelleyerek/sınırlandırarak immünsupresif etki
gösterirler.
• Fosfolipaz A2 enzimini, proinflamatuar mediatör
sentezi ve inflamasyonla ilgili bir çok diğer
mekanizmayı inhibe ederek anti-inflamatuar etki
gösterirler.
• Non-spesifik inhibisyon yapar.
Glukokortikoidler (Kortikosteroidler)
• T lenfositlerinin sitokin salgılamasını ve hücresel
immünolojik reak. başlamasını önlerler,
• B lenfositlerinin antikor oluşturmasını inhibe ederler,
• Makrofaj, monosit, PMNL’leri baskılarlar,
• Lenfosit yıkımını ve ekstravazasyonunu arttırırlar
(Lenfositopeni),
• Kompleman sisteminin aktivasyonunu engellerler.

• İmmün hastalıklarda ilk tercih.


• Prednizon-prednizolon tercih edilir.
Klinik kullanım
• Adrenal Korteks Yetmezliği
• Fiziksel stres durumunda,
• Primer adrenal korteks yetmezliği (Addison Hastalığı)
• Konjenital adrenal hiperplazi sendromları
• Artritler ve kollagen doku hastalıkları
• Dermatolojik Hastalıklar
• Göz Hastalıkları
• Şok ve kafa içi basınç artışı
• Alerjik Hastalıklar ve Rejeksiyon Reaksiyonları
• Astım ve aspirasyon Pnömonisi
• Glomerülonefritlerle İlişkili Nefrotik Sendromlar
• Hiperkalsemi tedavisi
• İdiopatik Trombositopenik Purpura/ Otoimmün
• Hemolitik anemi
• İnflamatuvar barsak hastalıkları
• Bakteriyel ve tüberküloz menenjit
• Myastenia Gravis
• Kanserde antiemetiklere cevap vermeyen kusmalar
• Organ naklinde rejeksiyon reaksiyonunun önlenmesi
• Antenatal dönemde neonatal mortaliteyi azaltmak için
• COVİD Yoğun bakım (Sitokin Fırtınası)
Advers etkileri
• Glukoneogenez
• Kan glukoz düzeyini arttırırlar. (İnsüline zıt etki)
• Lipoliz
• Protein sentezini azaltırlar.
• Kaslarda ve ciltte atrofi
• Osteoporoz
• Su ve tuz retansiyonu
• Mide asit salgısı
Azatiyopurin
• Pürin anti metaboliti. 6-Merkaptopurine dönüşerek
purin nükleotid ve DNA sentezini inhibe eder. Sellüler
ve hümoral immün yanıt deprese olur.

• Organ transplantasyonu rejeksiyonun önlenmesi,


Romatoid Artrit, Crohn Hastalığı ve SLE’de kullanılır.

• Yüksek derece sitotoksiktir. Kemik iliği depresyonu


önemli advers etkilerindendir.

• Bulantı, kusma, deri reaksiyonları, pankreatit görülebilir.


• Teratojenik, mutajenik ve karsinojenik etkileri vardır.
Siklofosfamid
• DNA alkilasyonu yapar (Antineoplastik olarak da
kullanılır.)

• Kemik iliği transplantasyonu, RA ve SLE ve diğer


otoimmun hastalıklarda kullanılır.

• Sitotoksik bir ilaçtır. Güçlü ancak toksik etkileri fazla.


▫ Bulantı-kusma, alopesi, kemik iliği depresyonu
görülebilir.

• Metabolitlerinden akrolein, hemorajik sistite neden


olabilir.
▫ Agresif hidrasyon ve Mesna kullanılarak önlenebilir.
Mikofenolat mofetil

• Ön-ilaçtır. Mikofenolik asite dönüşür. Pürin sentezindeki


inozin monofosfat dehidrogenaz enzimini inhibe
ederek T ve B hücre proliferasyonunu sınırlandırır.
• Organ transplantasyonu rejeksiyonunun önlenmesinde
kullanılır.
• Antiasitler emilimi azaltabilir. Enterohepatik siklusa girer.
• Teratojenik bir ilaçtır.
Leflunomid
• Dihidro-orotat dehidrogenaz inhibitörüdür.
Pirimidin ve DNA sentezini inhibe eder. T ve B hücre
proliferasyonu inhibe olur.

• Oral olarak kullanılır.


• Diyare, alopesi, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarındaki
bozulma başlıca advers etkileri arasındadır.
Hastalık modifiye edici antiromatizmal ilaçlar
(Disease Modifying Antirheumatic Drugs –DMARDs)

Birçok otoimmün hastalıkta, hastalığın ilerlemesini


yavaşlatmak için kullanılırlar.

• Biyolojik olmayan DMARD


▫ Metotreksat
▫ Sülfasalazin
▫ Penisilamin
▫ Altın tuzları
▫ Hidroksiklorokin

• Biyolojik DMARD
▫ Biyofarmasötikler
Biyofarmasötik ilaçlar
• Rekombine Monoklonal antikor (Mabs) ya da
proteinlerdir.
• Pahalı ilaçlardır.

• Ciddi kronik inflamasyon ile seyreden (RA gibi)


hastalıkların tedavisinde son yıllardaki en önemli
farmakolojik ilerlemelerdendir.

• Diğer immünosüpresanlara ve DMARD’a yanıt


vermeyen olgularda kullanılırlar.
• Hematolojik malignensiler ve diğerlerinde
Biyofarmasötik ilaçlar
• TNF–α blokerleri
▫ Adalimumab
▫ Infliksimab
▫ Etanersept

• IL-2 reseptör antagonistleri


▫ Daklizumab
CD25; IL-2 reseptörünün alfa alt ünitesine bağlanarak etki
gösterir.
▫ Basiliksimab
CD 25; IL-2 reseptörünün alfa alt ünitesine bağlanarak etki
gösterir.

• CD-20 antagonisti
▫ Rituksimab
Biyofarmasötik ilaçlar
• Oral yoldan kullanılmazlar. (s.c. ya da i.v.)

• Anakinra – Her gün (IL-1 antagonist, RA)


• Efalizumab, Etanercept- Haftada bir-iki
• Adalimumab, İnfliksimab ve Rituksimab – İki
haftada bir
• Abatacept, Natalizumab – Ayda bir
Anti Sitokin Etkili Biyoteknoloji Ürünleri ve
kullanıldığı başlıca hastalıklar
İmmünglobulinler
• Antilenfosit globulin ve antitimosit globulin
▫ Organ rejeksiyonun önlenmesinde ve daha bir çok
immunsupresyon gerektiren durumda kullanılırlar.
▫ T-hücre yanıtlarını bloke eder. İnsan T hücreleri ile
immünize edilmiş atların serumundan hazırlanır.
Selektif immunsüpresyon sağlar.

• Anti-CD3 monoklonal antikor (OKT3,


muromonab): Olgun T lenfositlerdeki CD3
reseptörlerine bağlanır.
İmmünglobulinler
• Intravenöz immunoglobulin (IVIG)
▫ i.v. IgG kompleksidir, bir çok preparat eser miktarda IgA
da içerir.
▫ İmmün yetmezlikli hastalar, bazı otoimmün ve hematolojik
rahatsızlıklar, Kawasaki hastalığı, kemik iliği
transplantasyonu sonrasında rejeksiyonun önlenmesi

• Rho (D) immunoglobulin


▫ Gebelerde Rh uygunsuzluğu tedavisi. Fötal kana maruz
kalan anneye ilk 72 saat içinde verilir. anne Rh(-), bebek
Rh(+) ise.
• Yılan antiserumu
▫ At ya da koyundan elde edilir. IgG ya da IgG fragmanları
içerir.
Diğer İmmunsüpresanlar
Sulfasalazin ve diğer salazinler:

• İnflamatuvar bağırsak hastalıklarında ve hafif


romatoid artritde kullanılır.
• Sulfapiridin ve 5-aminosalisilatın birleşimiyle
oluşmuştur.
• Sulfasalazin bağırsakta bakterilerin etkisi ile
yine bu iki maddeye parçalanır.
• Bazen mesalazin (5-aminosalisilat)’de kullanılır.
İmmünostimülan İlaçlar
Bu ilaçlar immün yetmezlik durumunda
kullanılırlar:

• Levamizol: Lenfosit, makrofaj ve granülositleri


doğrudan uyarır. Hücresel immüniteyi daha fazla
uyarır.
• Adjuvantlar: BCG gibi bazı aşılar
immunostimülan etkinlik göstermektedir.
• IFN’lar: Özellikle IFN-α (α-2a ve α-2b) ve IFN-β
stimülan olarak kullanılmaktadır. Antiviral, anti-
neoplastik ve immunostimulandır. Greft-versus-
host hastalığını baskılar.
İmmünostimülan İlaçlar

Hemapoetik büyüme faktörleri: G-CSF ve


GM-CSF (daha toksik).
• Glikolizlenmiş şekli: Lenogastrim (rhG-CSF)
• Glikozillenmemiş şekli: Filgastrim (rhG-CSF)
• Molgramostim (rhGM-CSF)
• Kanser ve lösemilerin bazı tiplerinde kullanılır.

Diğerleri:
• Aldeslökin: IL-2
• Timosin: Timus hormonları
ANTİHELMİNTİK İLAÇLAR

Doç. Dr. Barış KARADAŞ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Klinik Farmakoloji ve Toksikoloji Birimi,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
• HELMİNTLER

• I. Nematodlar
• II. Sestodlar
• III. Trematodlar

Helmint çeşitlerini sayar.


Bu organizmalar, insan vücudunda parazit olarak GİS lümeninde,
kan ve lenf damarları içinde ve bazı dokularda (cilt, karaciğer
gibi) yerleşirler. Toplu olarak helmintiyazis adı verilen bir dizi
hastalığa neden olurlar.

Bunlara karşı kullanılan ilaçlar iki şekilde etki gösterebilir:

1) Helmintisid: Paraziti öldüren


2) Helmintifüj: Paraziti etkisiz hale getiren (spastik veya gevşek
felç ile) ve defekasyonla atılmasını sağlayan ilaçlardır.
müshil etki, ishal yapan
Bazı durumlarda antihelmintik ilaç ile birlikte pürgatif bir ilaç
uygulanarak parazitlerin hızla vücuttan uzaklaşması sağlanır.

Helmintiyazis tedavisini bilir.


I. NEMATODLARA KARŞI
KULLANILAN İLAÇLAR

Nematodlar, ağız ve anüsü bulunan gelişmiş sindirim


sistemli kancalı kurtlardır.

-Ascaris lumbricoides -Trichinella spiralis


-Enterobius (O.) vermicularis -Larva migrans
-Ancylostomia duodonale -Filaria’lar
-Necator americanus -Strongyloides
stercoralis

Nematodların özelliğini ve isimlerini bilir.


Nematodlara Karşı Kullanılan İlaçlar

-Pirantel Pamoat -Tiabendazol


-Mebendazol -Piperazin
-Albendazol -Levamizol

Filaryalara karşı kullanılan ilaçlar:

-İvermektin
-Dietilkarbamazin sitrat

Nematodlara karşı kullanılan ilaçları sayar.


Pirantel Pamoat (®Kontil, Pirantel tb, süsp): Askaris ve oksiyür
infestasyonlarında mebendazol ile beraber en tercih edilen ilaçtır.
Trichuris ve Strongyloides’lere etkisizdir (mebendazol etkili).
Helmint çizgili kaslarında nikotinik kolinerjik reseptörleri aktive
ederek spastik felç oluşturur. Gebelerde kullanılabilir.

İlacın oksiyür yumurtaları üzerine etkisi bulunmadığından,


tedaviden sonra otoinfeksiyon olasılığı vardır. Bu yüzden de ilk
uygulamadan 2-3 hafta sonra ikinci bir kür daha verilmelidir.

Advers etkileri: Bulantı, kusma, diyare, karın krampı, baş dönmesi


ve ağrısı, uyuşukluk, SGOT düzeyinde yükselme.

Karaciğer bozukluğu olanlarda kontrindikedir.

Pirantel pamoat’ın spesfik özelliklerini bilir.


Mebendazol (®Vermazol tb; Versid tb): Kancalı kurt ve T. trichura
infestasyonlarının tedavisinde en fazla tercih edilen ilaçtır. Askaris
ve oksiyür infestasyonlarında en tercih edilen iki ilaçtan birisidir
(diğeri pirantel pomoat). Strongyloides’lere etkilidir.

Helmintlerin, sitoplazmik mikrotübüllerini yok eder,


asetilkolinesteraz salgılanmasını ve glikoz uptake’ni inhibe eder,
glikojen boşalması yapar ve onların birkaç gün içinde ölümüne
neden olur. Özellikle larvalar olmak üzere yumurtalar üzerine de
etkilidir. Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı yan etkileridir.

Oksiyüriyaziste: 100 mg tek doz, 2-3 hafta sonra tekrar edilir.


Askaris, trichuris ve kancalı kurt (ancy.): 2x100 mg, 3-4 gün

2 yaş altındaki çocuklarda ve gebede kontrendikedir.

Mebendazol’ün spesfik özelliklerini bilir.


Albendazol (®Andazol tb, süsp): Antihelmintik spektrumu, etki
mekanizması ve kullanılış yerleri bakımından mebendazole benzer.
Yalnız ondan daha lipofilik olduğu için GİS’ten daha fazla absorbe
olur, bu yüzden sistemik helmint infestasyonlarında mebendazol’a
tercih edilir. Ayrıca ciltteki Larva migrans’a karşı da etkilidir. Yan
etkileri bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, nadiren lökopeni ve
alopesidir.
Endikasyonları: Kullanm alan. Bir hastalkta izlenecek tedavi yöntemi ve müdahalenin belirlenmesi
• Kist hidatik (E. granulosis): İlk tercih edilen ilaçtır.
• Alveoler hidatik hastalığı (E. multiocularis)
• Sistiserkozis (taeniaziste gelişir): En tercih edilen iki ilaçtan
birisidir (diğeri prazikuantel).
• Larva migrans (Viseral –toksokariyazis- ve cilt)
• Strongyloides stercoralis infestasyonu

2 yaş altındaki çocuklarda ve gebede kontrendikedir.


Albendazol’ün spesfik özelliklerini bilir.
Tiabendazol (®Totalpar tb): Helmintlere özgü bir mitokondriyel
enzim olan fumarat redüktazı inhibe ederek helmint üzerinde
toksik etki yapar.

Viseral larva migrans (toksokariyazis) ve ciltteki larva migrans ve


Strongyloides stercoralis infestasyonunda en çok tercih edilen
albendazolün alternatifidir.

Yan etkileri bulantı, kusma, başdönmesi, iştahsızlık, uyuşukluk,


lökopeni, idrarda özel bir koku, nadiren anjioödem, konvülziyon
ve şoktur.

Tiabendazol’ün spesfik özelliklerini bilir.


Levamizol (®Ketrax, Sitrax draje, şurup): Helmintte spastik felç
yapar (pirantel gibi). İmmünostimülan etkisi de vardır. Askaris ve
Trichostrongylus infestasyonlarında % 85-100 oranında tedavi
sağlar. 120 mg tek doz uygulanır.

Piperazin (®Helmipar şurup, Kontipar şurup): Askaris ve oksiyur


kaslarında nöromüsküler blok oluşturarak gevşek felç yapar,
böylece helmintin barsak peristaltik hareketleri ile canlı olarak
dışarı atılmasını sağlar. Esasen sadece askariyaziste kullanılması
tavsiye edilir (2 gün peş peşe 75 mg/kg). Gebelerde kullanılabilir.

Levamizol ve piperazin’in spesfik özelliklerini bilir.


Filaryalara Karşı Kullanılan İlaçlar

a) İvermektin: Filaryalara, strongyloides, ascaris, trichuris ve


oxyuris gibi barsak nematodlarına karşı etkilidir. Bir filarya türü
olan Oncocerca volvulus’a karşı en tercih edilen ilaçtır. Duyarlı
helmintlerde GABAerjik sinapslarda GABA’nın etkinliğini
artırmasının ve embriyogenezi bozmasının antinematodal etkide rol
oynadığı sanılmaktadır.
b) Dietilkarbamazin sitrat: Wuchereria bancrofti, W. malayi ve
Loa loa’nın kanda bulunan mikrofilaryalarını süratle yok eder
(Türkiye’de pazarlanmamıştır).
• Olgun filaryalar üzerinde etkinliği düşüktür.
• Ciddi yan etkileri vardır. Gözde korioretinal zedelenme ve optik
nörit
c) Metronidazol: Drancunculus medinensis’e (Medine Filaryası)
karşı 3x500 mg dozunda 5-7 gün kullanılır.
Filaryalara karşı kullanılan ilaçların spesfik özelliklerini bilir.
II. SESTODLARA KARŞI
KULLANILAN İLAÇLAR

Sestodlar, yassı segmentli bir gövdeye sahiptirler. Ağız


ve sindirim sistemleri yoktur.

-Tenia saginata -Hymenolepsis nana


-Tenia solium -Diphyllobotrium latum
-Ecchinococcus granulosis

İlaçlar:
- Niklozamid - Prazikuantel
- Albendazol - Diklorofen
Sestodların özelliğini, isimlerini ve antisestod ilaçların adlarını bilir.
Niklozamid (®Yomesan çiğ. tb): T. saginata ve H. nana’ya karşı en
fazla tercih edilen iki ilaçtan birisidir (diğeri prazikuantel). T.
solium’a karşı sistiserkoz riskinden dolayı tavsiye edilmez.
Sestodların anaerobik metabolizmasını, eksojen glukoz uptake’ni ve
mitokondrilerinde ATP sentezini bozmak suretiyle ölümlerine neden
olur. Barsakta bu ilacın etkisi altında ölen tenyalar kolayca
parçalanırlar; skoleks (baş) ve proglotidleri (segmentler) kolayca
proteolizle sindirime uğrayabilir. Niklozamid parazit yumurtalarını
etkileyemez. Verilmeden önce bir laksatif/pürgatif uygulanmalıdır
çünkü sindirilen segmentlerden açığa çıkabilecek yumurtalar
sistiserkoza neden olabilir.

Erişkinlerde sabah aç karnına 2 g’lık (4 tablet) tek doz alınır.


Tabletler iyice çiğnenmelidir. İlacın alındığı gün ve bir sonraki gün
alkol alınmamalıdır.

Niklozamid’in spesfik özelliklerini bilir.


Prazikuantel: Geniş spektrumlu bir antihelmintiktir. Sestod
infestasyonunun tedavisinde en tercih edilen 2 ilaçtan biridir. Hücre
zarının Ca2+’a geçirgenliğini artırarak parazitte kontraktür
niteliğinde felç oluşturur. GİS’ten hızlı emilir ve serebrospinal
sıvıya dahil dağılabilir. Teniazis ve H. nana'da tek doz verilir.

T. solium’a bağlı sistiserkozun tedavisinde en etkili ilaçtır. Bu


amaçla 50 mg/kg dozunda 14 gün uygulanır. Gerekirse 3-6 ay
sonra tekrarlanır. Oküler ve spinal sistiserkoziste kontrendikedir
çünkü parazitlerin parçalanması sonucu göze ve spinal sinirlere
zarar verebilir (metrifonat veya albendazol). Serebrospinal
sistiserkozis varsa, ölen sistiserkin beyinde yapacağı tehlikeli
iltihabi reaksiyonu süprese etmek için birlikte glukokortikoid
verilir.

Prizakuantel’in spesfik özelliklerini bilir.


Diklorofen: Tenyasid bir ilaçtır. T. saginata'ya karşı kullanılır.
Tenyanın barsakta proteolize uğramasına ve sindirimine neden
olur (niklozamid gibi).

D. latum ve H. nana infestasyonlarında da yararlıdır.

Diklorofen’in spesfik özelliklerini bilir.


Albendazol (®Andazol tb, süsp): Kist hidatik hastalığında
kullanılır. Kistik ve alveoler hidatik hastalığın mutad tedavisi
cerrahi girişimle kistin çıkarılmasıdır. Ancak dissemine olan ve
ameliyat edilemeyen ya da ameliyattan sonra nüks eden olgularda
veya ameliyata dayanamayacak olgularda albendazol kullanılır.
Albendazol’ün hidatik kistteki dozu, antihelmintik dozla yaklaşık
aynıdır (400 mg). Ancak antihelmintik olarak tek doz verilirken kist
hidatikte 28 gün bu dozda uygulanır ve gerekirse kür tekrarlanır. Bu
endikasyonda mebendazol kullanılmaz, çünkü antihelmintik dozun
15-20 katını vermek gerekir.

Advers etkileri: Bulantı-kusma, öksürük, geçici SGOT yükselmesi,


nötropeni, ayrıca kist rüptürüne ve antijen salıvermesine bağlı
kaşıntı, cilt döküntüleri, ateş, eozinofili ve kist bölgesinde ağrı.

Albendazol’ün spesfik özelliklerini bilir.


III. TREMATODLARA KARŞI
KULLANILAN İLAÇLAR
Trematodlar yaprak biçiminde yassı solucanlardır. Ağız
ve sindirim sistemleri yoktur.

-Shcystosoma haematobium -S. japonicum


-S. mansoni -Fasciola hepatica

İlaçlar:
1) Prazikuantel
2) Metrifonat
3) Oksamnikin
Trematodların özelliğini, isimlerini ve antitrematod ilaçların adlarını bilir.
1) Prazikuantel (Türkiye’de yok): Geniş spektrumlu
şistozomiddir. Her üç şistozoma türüne ve ayrıca T. saginata ve
solium dahil sestodlara karşı en tercih edilen ilaçtır. Duyarlı
helmintlerde spastik felç yapar.

2) Metrifonat (Türkiye’de yok): Organik fosfatlı bir


antikolinesterazdır. Kendisinden vücutta oluşan etkin bir
metabolitinin (diklorvos) sistiserkoz’a karşı etkili olduğu
bulunmuştur. S. haematobium’a karşı etkilidir. Prazikuantel’in
çıkmasıyla bu endikasyonda 2. sırada kullanılır.

3) Oksamnikin (Türkiye’de yok): S. mansoni’ye etkili bir


sistozomiddir. Bu trematodun nöromüsküler aşırımını bozarak
hareketliliğini azaltır; yerleştiği mezenterik venden karaciğere
sürüklenmesine ve orada tahrip edilmesine neden olur.

Antitrematod ilaçlarını adlarını ve spesifik özelliklerini bilir.


Kanser Kemoterapisinin
Esasları ve Antineoplastik
İlaçlar

Doç. Dr. Barış KARADAŞ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Klinik Farmakoloji ve Toksikoloji Birimi,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
Kanser, hücrelerin bir şekilde kontrolsüz çoğalması, invazif
nitelik kazanması ve metastaz yapması ile karakterize öldürücü
bir hücre hastalığıdır. Gelişmiş ülkelerin ölüm istatistiklerinde
kalp damar hastalıklarından sonra 2. sıradaki ölüm nedenidir.

Kanserin tedavi edilmesinde 3 temel yaklaşım vardır.


1- Cerrahi
2- Radyasyon
3- İlaç (kemoterapi)
Bazı durumlarda 3’ü de uygulanabilir. Bazen ilaç ve radyoterapi
aynı anda uygulanabilir (konkomitan tedavi)

Kanser tedavisi yaklaşımını bilir.


Antineoplastik ilaçlar, kanser hücresine karşı sitotoksik etki
gösterirken diğer taraftan hızlı bir şekilde çoğalan normal
hücreleri de (örneğin, testisin jerminatif epiteli, barsak ve ağız
mukoza epiteli, kemik iliğinin hematopoeitik hücreleri, kıl
folikülü hücreleri ile embriyo ve fetüs hücreleri) yok edebilir.

Bundan dolayı, bugün kullanılan ilaçlar, anti-kanser olmaktan


ziyade daha çok antiproliferatiftir.

Bazı antineoplastik ilaçların (alkileyici ajanların,


antimetabolitlerin ve glukokortikoidlerin) immünosüpresif
etkileri vardır.

Antineoplastik ilaçlarınetkisini bilir.


Kanserin ilaçla tedavisinde başarı şansını kısıtlayan
faktörler

1-Tümör Biyolojisi ve Tümör-İlaç Etkileşmesi


a- İlaçla hücrelerin öldürülme kinetiği: Belli sayıda değil belli
oranda hücre ölümü. Kanser kök hücreleri! 1012 % 99.99 108
b- İlaç etkisinin hücre siklusunun dönemine özgü olup olmaması:
Döneme özgü ilaçlarla görece selektif bir tedavi yapılabilir. Döneme
özgü olmayan ilaçlar her durumdaki hücreyi etkileyebilirler ve
dolayısıyla yan tesirleri daha fazla olabilir. Hormonal ilaçlar, esasında
döneme özgü ilaçlar olup G1/S geçişini bloke ederler.
c- Tümör hücresinin proliferasyon hızı: Göstergesi, çoğalma
fraksiyonu veya 2 katına çıkma süresidir (doubling time, 1 hafta-
birkaç yıl). Cerrahi yaklaşımla tümörün küçültülmesi, tümörün
proliferasyon hızını artıracağı için hemen arkasından uygulanan
kemoterapiye daha duyarlı hale gelecektir.
Antineoplastik ilaçların başarısını etkileyen faktörleri sayar.
2- İlacın Farmakokinetiği ve Farmakolojisi: İlacın dozu, veriliş
yolu, tümör dokusundaki konsantrasyonu tedavinin başarısına
direk etki eder. SSS (nitrozoüreler, prokarbazin ve
epipodofilotoksin), doz/cevap eğrileri dik, yan tesirlerin ciddiliği.
Yüksek doz kemoterapi uygulamasına olanak veren
yaklaşımlar:
1. Antidot uygulaması: Mesna, dimesna, folinik asid.
2. İlacın lokal uygulanabilmesi (hepatik artere, SSS’ye, plevra vs)
3. Hematopoietik büyüme faktörleri verilmesi: Filgrastim (G-
CSF), lenograstim (glikozillenmiş G-CSF), pegfilgrastim
(peglenmiş metinoil G-CSF)
4. Kök hücre nakli: Otolog veya allojenik
5. Hedefe yönlendirilmiş ilaç sistemleri: Monoklonal antikorlar,
ilaç içeren lipozomlar, vd.

Antineoplastik ilaçların başarısını etkileyen faktörleri sayar.


3- İlaca Rezistans
Maling hücreler tarafından ilacın uptake’inin azalması, hedef
enzimlerin üretiminin artması veya ilaca afinitesinin azalması,
ilacın biyoaktivasyonunun azalması, ilacın inaktivasyonunun
artması, ilacın DNA molekülünde oluşturduğu hasarın onarımının
artması, ilacı tümör hücresinde dışarı pompalayan P-glikoproteinin
ve diğer çoklu ilaç direnci (multiple drug resistance, MDR)
proteinlerinin üretiminin artması (verapamil ve diğer bir takım
ilaçların çoklu ilaç rezistansını inhibe ettiği bildirilmiştir), hücrenin
apoptozis eğiliminin azaltılması

Tümörler, büyüme ve gelişmelerini artırmak için yeni damarlanma


(anjiojenez) yapmaları gerekir. Bazı hızlı üreyen tümörlerde eğer
anjiojenez yetersiz kalırsa tümör dokusunun ortasında nekroz
gelişebilir bu durumda ilacın tümörün merkezine ulaşma şansı
azalabilir.
Antineoplastik ilaçların başarısını etkileyen faktörleri sayar.
Ayrıca bu kısımdaki hipoksi de antineoplastik ilaçların etkinliğini
azaltabilir.

Anjijenezi inhibe eden bevasizumab, sunitib ve sorafenib gibi


ilaçlar, tümörü yok edebilirler.

4- Hasta ile İlgili Faktörler

a- Hastanın genel aktivite durumu


b- Hastanın immün durumu
c- Hastada daha önce kemoterapi ve radyasyon yapılıp yapılmamış
olması

Antineoplastik ilaçların başarısını etkileyen faktörleri sayar.


Antineoplastik İlaçların Advers Etkileri
1- Kemik iliği süpresyonu (myelosüpresyon veya
myelotoksisite): Nötropeni, buna bağlı ateş, trombositopeni
görülebilir. Metotrekast, vinblastin ve purin ile primidin
antimetabolitleri gibi döneme özgü ilaçlar akut myelotoksisite
yaparlar. Buna karşılık, nitrozoüreler, busulfan ve mitomisin gibi
ilaçlar ise genellikle daha geç ortaya çıkan ve uzun süren
kümülatif toksisiteye yol açarlar. Hematopoiteik büyüme
faktörleri (G-CSF, G-MCSF).
2- Lenfotoksik etki ve immünosüpresyon: Antineoplastik ilaçlar
hücresel ve hümoral immüniteyi baskılarlar. Bu durum
infeksiyonlara yatkınlık oluşturabilir.

Antineoplastik ilaçların advers etkilerini sayar.


3- Hızlı çoğalan diğer normal hücrelerin inhibisyonu:
Metotreksat, fluorourasil, ara-C, etopozid, daktinomisin gibi
ilaçlar gastrointestinal sistemde mukozit, diyare, ağızda
aftamatöz yaralar yapabilirler. Ayrıca spermatogenez ve oogenez
ile alopesi de görülebilir.
4- Embriyotoksik ve teratojenik etki. Doğum kontrol yöntemleri
uygulanmalıdır.
5- Karsinojenik ve mutajenik etki: Özellikle bazı ilaçlar
(alkilleyici ajanlar, epipodofilotoksin ve antrasiklin grubu
antibiyotikler) ikincil kanser sıklığını (AML gibi) artırabilirler.
6- Bulantı ve kusma
7- Lokal reaksiyon
8- Hiperürisemi
9- Allerjik reaksiyonlar
10- Nefrotoksisite, hepatotoksisite, nörotoksisite

Antineoplastik ilaçların advers etkilerini sayar.


Güçlü Orta dereceli Az emetojenler
emetojenler emetojenler
Dakarbazin Altretamin Bevasizumab
Daunorubisin Dosetaksel Bleomisin
Epirubisin Etopozid Busulfan
Doksorubisin Mitomisin Fludarabin
Karmustin Nitrozoüreler 5-Fluorourasil
Mekloretamin Paklitaksel 6-Merkaptopurin
Siklofosfamit Prokarbazin Metotreksat
Sisplatin Sitarabin Vinblastin
Streptozosin Vinkristin
Vinorelbin

Antineoplastik ilaçların advers etkilerini sayar.


ANTİNEOPLASTİK İLAÇLARIN SINIFLANDIRILMASI
I. SİTOTOKSİK İLAÇLAR
1. ALKİLLEYİCİ AJANLAR
2. ANTRASİKLİNLER ve DİĞER SİTOTOKSİK ANTİBİYOTİKLER
3. ANTİMETABOLİTLER
4. VİNKA ALKOLOİDLERİ ve ETOPOZİD
5. PLATİN BİLEŞİKLERİ
6. TAKSANLAR
7. PROTEİN KİNAZ İNHİBİTÖRLERİ (ERK, Rho-kinaz, Akt, PI-3K inh.)
8. TOPOİZOMERAZ I İNHİBİTÖRLERİ (Camptotheca acuminata türevleri)
9. MONOKLONAL ANTİKORLAR
10. DİĞER SİTOTOKSİK ANTİNEOPLASTİK İLAÇLAR
a) Altretamin h) Mitotan
b) Amsakrin i) Pentostatin
c) Arsenik trioksid j) Porfimer sodyum ve temoporfin
d) Beksaroten k) Prokarbazin
e) Dakarbazin ve temozolamid l) Trabektedin
f) Hidroksikarbamid (hidroksiüre) m) Tretinoin
g) Krisantaspas
II. HORMONLAR ve HORMON ANTAGONİSTLERİ
1. GLUKOKORTİKOİDLER
2. ESTROJENLER, PROJESTORENLER ve ESTROJEN RESEPTÖR ANTAGONİSTLERİ
3. GONADORELİN (GnRH) ANALOGLARI
4. ANTİANDROJENLER
5. SOMATOSTATİN
III. KANSER TEDAVİSİNDE KULANILAN DİĞER YAKLAŞIMLAR
1. RADYOİZOTOPLAR
2. İMMÜNOTERAPİ
3. BİYOLOJİK YANIT MODİFİYE EDİCİLER VE DİĞER İMMÜNOTERAPÖTİKLER

Antineoplastik ilaçların sınıflandırılmasını yapar.


Antineoplastik ilaçların sınıflandırılmasını yapar.
Antineoplastik ilaçların sınıflandırılmasını yapar.
1. Alkilleyici Ajanlar

DNA’nın guanin bazının 7. azot atomuna irreversibl bağlanarak


DNA replikasyon ve transkripsiyonunu bozarlar. Döneme özgü
değildirler. Bu ilaçların hepsi kemik iliği fonksiyonlarını deprese
ederler. Ayrıca mukozit gibi gastrointestinal bozukluklara neden
olabilir. Alopesi, bulantı, kusma ve iştahsızlık yaparlar.
Teratojenik, mutajenik ve karsinojeniktirler.

1. Azotlu hardallar Guanin-N- +


2. Etileniminler ve Metilmelaminler -CH2- karbonyum
3. Alkil sülfonatlar
4. Nitrozoüreler
5. Triazenler ve Hidrazin türevleri

Alkilleyici ilaçların sınıflandırılmasını yapar.


Aziridin

Alkilleyici ilaçların sınıflandırılmasını yapar.


I- Azotlu hardallar (Biskloretilaminler)
Siklofosfamid: En fazla kullanılan alkilleyici ilaçlardandır. Hem
i.v. hem de oral uygulanabilir. Karaciğerde aktif metabolitine
dönüşür. Güçlü immünosüpresyon yapar, bundan dolayı, romatoid
artrit, Behçet hastalığı ve nefrotik sendrom gibi otoimmün
hastalıklarda da kullanılır. Spesifik bir yan tesiri, steril hemorajik
sistit yapmasıdır. Bunu önlemek için antidot olarak mesna i.v.
uygulanır. Ayrıca belirgin myelotoksisite yapar.
•Hodgkin hastalığı ve Hodgkin dışı lenfomalar, ALL ve KLL,
küçük hücreli akciğer kanseri ve solid tümörlerin (meme, over,
testis vd) tedavisinde kullanılır.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


İfosfamid: Kemik iliği üzerindeki toksik etkisi
siklofosfamidinkine göre daha azdır, ancak ürotoksik etkisi daha
fazladır. Bu bakımdan mesna ile beraber kullanılır. Nefrotoksik
etkisi de vardır.

Mekloretamin: MOPP kombinasyonu içinde Hodgkin


hastalığının tedavisinde kullanılır. Ayrıca non-Hodgkin
lenfomalarda da etkilidir. Güçlü bir vezikanttır; hazırlarken ve
uygularken dikkatli olunmalıdır. İkincil neoplazilerin oluşumunu
artırabilir; bu da onun kullanımını kısıtlamaktadır.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


Klorambusil: Başta kronik lenfositik lösemi olmak üzere diğer
bazı neoplazmların (Hodgkin ve Hodgkin-dışı lenfomaların)
tedavisinde kullanılır. İmmünosüpresif etkisi vardır.
Mekloretamin gibi vezikant olmadığı için oral yoldan
kullanılabilir.
Melfalan: Ağızdan multipl myelomada (kemik iliği kanseri)
kullanılır. Alopesi yapmaz.

II-Etilenimin ve Metilmelaminler
Aziridin (Tiotepa): Plevral ve peritoneal malign efüzyonların
içine (intrakaviter) ve mesane mukozasının yüzeyel tümörleri için
lokal uygulanır. Ayrıca meme ve over kanserlerinde de
kullanılabilir.
Altretamin: Ağızdan kullanılır. Diğer yöntemlere cevap
vermeyen over kanserinde tercih edilebilir. Emetik ve nörotoksik
etkisi vardır.
Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.
III- Alkil sülfonatlar
Busulfan: Geçmişte kronik myelojen lösemide (KML) en tercih
edilen ilaçtı. Ancak kümülatif myelotoksisitesinden dolayı
şimdilerde kullanımı kısıtlanmıştır. Akut lösemilerde etkisizdir.
Polistemi vera tedavisinde de kullanılabilir.
Uzun süre uygulandığında kendine özgü yan tesiri, inatçı öksürük
ve ilerleyen dispnenin eşlik ettiği kronik pnömonittir (busulfan
akciğer sendromu).

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


IV- Nitrozüreler
Lipofilik bileşiklerdir. Kan-beyin engelini aşarlar. Oral
absorpsiyonları iyidir. Ancak kemik iliğini diğer alkilleyicilere
göre daha fazla baskılarlar. Nefrotoksiktirler.
Karmustin: Hodgkin ve non-Hodgkin lenfomalar, primer beyin
tümörlerinde ve malign melanomda kullanılır. Hepatotoksik
potansiyeli vardır. Ağızdan hızlı absorbe edilmekle beraber iv.
infüzyonla uygulanır.
Lomustin: Karmustin gibi kullanılır. Ayrıca küçük hücreli akciğer
kanserinde de etkilidir. Nefrotoksik potansiyeli vardır.
Semustin: Ağız yolundan kullanılır. Primer beyin tümörleri, mide
ve kolon kanserlerinde kullanılır. Daha toksiktir.
Estramustin: Oral yoldan prostat kanserinde kullanılır
Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.
V- Triazenler ve Hidrazin türevleri

Dakarbazin: Triazen türevidir. Hodgkin hastalığında kullanılır


(ABVD).

Prokarbazin: Kan beyin engelini kolayca geçer. MOPP


kombinasyonu halinde Hodgkin hastalığında kullanılır. Hidrazin
türevi olduğu için MAO enzimini inhibe eder ve birlikte alınan
diğer ilaçlarla etkileşebilir.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


2. Antimetabolitler
Döneme özgüdürler ve çoğu kez çoğalma fraksiyonu yüksek
tipteki tümörlere etkilidirler. En önemli toksik tesirleri, kemik iliği
ve barsak mukozası epiteli üzerinedir.
I- Folik asid Antimetabolitleri: Bu grupta metotreksat bulunur.
Metotreksat, SSS'ne giremez; meninjeal tümörlerin tedavisi için
intratekal verilmesi gerekir. Ağır psöriaziste immünosüpresan
olarak kullanılabilir. Osteosarkom, çocukluk çağı lösemileri ve
Hodgkin-dışı lenfomaya karşı kalsiyum folinat ile birlikte yüksek
dozda kullanılabilir. Folinik asit, metotreksatın memeli hücreleri
üzerindeki toksik etkilerini önler ancak tümör hücreleri folinik asidi
alamaz. Ayrıca meme, testis, akciğer, baş ve boyun kanserlerinde
ve mikozis fungoides’de kullanılır.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


Folik asid

Metotreksat

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


Metotreksat, 500 mg/m2 ve üstünde uygulandığında i.v. hidrasyon,
idrar alkalinizasyonu, ilaç kan düzeyinin izlenmesi ve yeterli doz
ve sürede folinik asid uygulamasına dikkat edilmelidir. Folinik
asid, metotreksat uygulamasından 24 saat sonra başlanmalıdır.
İ.t. olarak BOS tümörlerinde de kullanılır. En sık görülen yan tesiri
myelosüpresyon ve mukozittir. Hepatotoksik ve nefrotoksik
etkileri de vardır.

•Raltitreksed
•Pemetreksed

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


II- Purin Antimetabolitleri
6-Merkaptopürin: En önemli kullanılış yeri akut lösemilerin
tedavisidir. En önemli toksik tesiri kemik iliği depresyonudur. GIK
epitelini de bozar.
Tioguanin: AML’de antrasiklinler ve sitarabin ile 3’lü
kombinasyon halinde kullanılır. Daha az mukozit yapar.
Fludarabin: Adenin analoğudur. Diğer antimetabolitlerden farklı
olarak bölünmeyen hücrelere de etkilidir. Özellikle kronik
lenfositik lösemi (KLL) tedavisinde i.v. yoldan uygulanır.
Kladribin: Saçaklı hücreli lösemilerde tam remisyon sağlayabilir.
Hücresel immüniteyi bozar. Kanser hücrelerinde apoptozisi
indükler.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


III- Pirimidin Antimetabolitleri

5-Fluorourasil: Tümör hücrelerinin normal hücrelere göre daha


yoğun urasil kullandığının farkedilmesi üzerine geliştirilmiş bir
ilaçtır. Hızlı çoğalan hücreler için daha toksiktir. Solid tümörlerin,
örneğin dissemine kolorektal kanser ve meme kanserlerinin
tedavisinde kullanılır. 5-FU’in etkisini potansiyelize etmek için en
sık kullanılan ilaç folinik asittir. Bu 2 ilaç kolon kanseri için
uygulanmaktadır. Karaciğer metastazlarına karşı hepatik arter içine
enjekte edilebilir. Cilt tümörlerine karşı da merhem olarak
kullanılabilir. Başlıca yan tesirleri GIK bozuklukları ve kemik iliği
depresyonudur. İ.v. infüzyondan 48-72 saat sonra tehlikeli koroner
vazospazm görülebilir.

Tegafur: Fluorourasilin ön ilacıdır, metastatik kolorektal kanserlerde


etkilidir.
Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.
Sitarabin (Ara-C): S dönemindeki hücreleri en fazla etkiler. En
önemli kullanılış yeri akut myelojen lösemidir. Bulantı ve kusma
yapar.
Gemsitabin: Lokal olarak yayılmış veya metastatik küçük hücreli
olan ve olmayan akciğer kanserinin tedavisinde i.v. kullanılır.
Kapesitabin: 5-FU gibi kullanılır.

3- Bitkisel Kaynaklı Antineoplastik İlaçlar


M dönemine özgü ilaçlardır. Bu ilaçlara mitoz zehirleri, metafaz
zehirleri veya iğcik zehirleri gibi adlar da verilir. Vinca rosea.
Vinblastin: Vinka alkaloididir. İlerlemiş Hodgkin hastalığının en
tercih edilen 2 kombinasyonundan biri olan ABVD rejiminin bir
öğesidir. Ayrıca testis kanserinde de kullanılır. En sık görülen yan
tesirleri lökopeni, alopesi, periferik ve santral nöropatidir.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


Vinkristin (oncovin): İlerlemiş Hodgkin hastalığının tedavisinde
kullanılan ve yüksek oranda tam şifa sağlayan MOPP
kombinasyonunun bir öğesidir. Hodgkin dışı lenfomalar, Burkitt
lenfoması, Ewing sarkomu, nöroblastoma, küçük hücreli
akciğer kanseri ve multipl myeloma'da da etkilidir.
Myelotoksisitesi düşük olduğu için diğer ilaçlarla kombinasyona
elverişlidir. Doz kısıtlayıcı en önemli toksik etkisi periferik ve
otonomik nöropatidir.
Vinorelbin: Meme ve küçük hücreli-dışı akciğer kanseri
tedavisinde kullanılır.
Podofilotoksin: Podophyllum türü bitkilerden elde edilir. Cilt
kanserlerinin ve selim bir kanser türü olan kondilloma
aküminata'nın tedavisinde kullanılır.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


Vindesin: Hodgkin ve Hodgkin-dışı lenfomalar, meme, küçük
hücreli-dışı akciğer kanserinde ve maling melonoma
tedavisinde etkilidir.
Etopozid: Mitoz zehiri değildir; S1 veya G2 döneminde hücre
siklusunu durdurur. Oldukça lipofiliktir. Küçük hücreli akciğer
kanserine karşı en etkili ilaçlardan biridir. Ayrıca, küçük
hücreli-dışı akciğer kanseri, testis kanseri, koryokarsinoma, akut
lösemiler ve nöroblastoma gibi tümörlerin tedavisinde de etkilidir.
Tenipozid: Lenfomalar, ALL, nöroblastoma, beyin tümörleri
ve mesane kanserine karşı etkilidir.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


4- Sitotoksik antibiyotikler
- Bleomisin, Plikamisin (mitramisin), Mitomisin
- Antrasiklin türevleri: Daktinomisin, epirubisin, daunorubisin,
doksorubisin ve aklarubisin
Daktinomisin (Aktinomisin-D): Döneme özgü olmayan bir ilaçtır.
Gebeliğe bağlı koryokarsinoma, Wilms tümörü, testis tümörü ve bazı
sarkomlar gibi solid tümörlerin tedavisinde kullanılır.
Daunorubisin: Döneme özgü değildir. Sadece akut myelojen ve
lenfositik lösemide kullanılır. Kemik iliği depresyonu yapar.
Kardiyotoksiktir.
Doksorubisin (Adriamicine): ABVD kombinasyonu halinde
Hodgkin hastalığında kullanılır. Ayrıca, çok sayıda kanser türleri
(solid tümörler ve lösemiler) üzerine etkilidir. Kardiyotoksiktir.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


Lipozomal doksorubisin: Daha az kardiyotoksik olabileceği
bildirilmiştir. PEGlenmiş doksorubisin lipozomları da kullanıma
girmiştir.
Epirubisin: Doksorubisin gibi geniş spektrumlu antineoplastik
ajandır.
Mitoksantron: Hormonal tedaviye cevap vermeyen metastazlı
prostat kanserinde prednizolon ile kullanılması yarar sağlar.
Doksorubisin ve daunorubisine göre daha az kardiyotoksiktir.
Bleomisin: Döneme özgü etkinlik gösterir. En fazla G2 dönemine
etkilidir. Kombinasyon halinde Hodgkin vd lenfomalarda, testis
tümörlerinde, cildin sküamoz hücreli kanseri, mesanenin yüzeyel
kanseri ve serviks kanserinde etkilidir. Kemik iliği süpresyonu
daha azdır. En önemli yan tesiri akciğerde pnömönit ve fibrozis
yapmasıdır.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


Mitomisin: Mide ve mesane kanserinde yararlıdır.

5- Sisplatin ve Türevleri ve Amifostin


Sisplatin: Döneme özgü olmayan organik platin türevi ilaçtır.
Geniş spektrumlu antineoplastik bir ilaçtır. Solid tümörlerin
(akciğer, testis, prostat, serviks, over, özofagus, baş-boyun
kanserleri, osteosarkom ve nöroblastoma) tedavisinde kullanılır. En
ciddi yan tesiri doza bağımlı olarak akut tübüler nekroz
yapmasıdır. İlaç uygulandıktan sonra i.v. sıvı ile güçlü hidratasyon
yapılmalıdır. En fazla bulantı ve kusma yapan kanser ilaçlarından
biridir.
Karboplatin: Nükseden over kanserinin tedavisinde kullanılır.
Amifostin: Sisplatin ve türevlerinin nefrotoksik ve myelotoksik
etkilerini azaltmak için kullanılan bir antidottur. Tiyol (-SH)
donörüdür.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


6- L-asparajinaz (Krisantaspas)
Bazı tür lösemiler malign hücre canlılıklarını korumak için gerekli
asparajini kandan almak zorundadır. Asparajinaz enzimi,
plazmanın asparajinini ortadan kaldırır. Döneme özgü bir ilaçtır.
Etkinliğini G1 döneminde gösterir. Sadece akut lenfositik lösemi
(ALL) tedavisinde kullanılır. Üstünlüğü, kemik iliğini deprese
etmemesidir. En sık görülen yan tesiri pıhtılaşma faktörlerin
sentezinin inhibisyonuna bağlı pıhtılaşma bozukluğudur.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


7- Taksanlar
Taksanlar primer ve metastatik meme kanserleri ile over
kanserlerine karşı kullanılırlar. Doz kısıtlayıcı yan tesiri
myelotoksisitedir.
-Paklitaksel -Dosetaksel

8. Topoizomeraz I Enzim İnhibitörleri


Topoizomeraz I, DNA replikasyonunda görev alan bir enzimdir.
Kamptotekin türevleri: Camptotheca acuminata bitkisinden elde
edilir. Yarı sentetik türevleri olan,
İrinotekan: Solid tümörlerde ve lösemilerde kullanılır.
Topotekan: Over ve küçük hücreli akciğer kanseri için kullanılır.
Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.
9. Protein Kinaz İnhibitörleri
10. Monoklonal Antikorlar

İlaç Temel etki mekanizması


Bevasizumab Vasküler endotelyal büyüme faktörü
(VEGF) inhibitörü (mab)
Bortezomib Proteazom inhibitörü
Setuksimab Epidermal büyüme faktörü reseptörü
(EGFR) inhibitörü (mab)
Trastuzumab EGFR-2 (HER-2) inhibitörü (mab)
İmatinib, desatinib, erlotinib, Tirozin kinaz inhibitörleri
nilotinib, sunitib
Sorafenib Çoklu kinaz inhibitörü
Deneme döneminde olanlar
Flavopiridol, reskovitin Sikline-bağımlı kinaz inhibitörü
Augmerosan, oblimersan Bcl-2 (antiapoptotik faktör) üretimini
azaltır (antisense oligonükleotid)
Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.
Protein Kinaz
İnhibitörlerinin Etki
Yerleri

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


İmatinib: Tirozin-kinaz inhibitörüdür. Kronik myeloid lösemide
kullanılır.
Gefitinib: Epidermal büyüme faktörü (EGF) reseptörünün tirozin
kinaz aktivitesini inhibe eder. EGF reseptörü eksprese tümörlerde
hedefe yönelik tedavi (“drug-targetting”) olanağı verebilir.
Kemoterapiye yanıt vermeyen küçük hücreli-dışı akciğer
kanserinde kullanılır.
Bortezomib: Multipl myelomada kullanılır. Proteozom
inhibisyonu yapar.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


Protein Kinaz İnhibitörlerinin Kullanıldığı
Yerler
İlaç İndikasyonları

Desatinib İmatinib dahil daha önceki tedavilere dirençli veya dayanıksızlık gösteren
kronik myeloid lösemi ve akut lenfoblastik lösemi.

Gemsitabin ile kombine edilerek metastatik pankreas kanseri


Erlotinib Daha önce yapılan tedavilerin başarısız kalmasından sonra, lokal olarak
ilerlemiş veya metastatik küçük hücre-dışı akciğer kanseri

Nilotinib İmatinib dahil önceki tedavilere direnç kazanmış veya dayanıksızlık gösteren
kronik myeloid löseminin tedavisi

İnterferon alfa veya interlökin ile tedavinin başarısız kaldığı ya da kontrindike


Sorafenib olduğu ilerlemiş renal hücreli kanserin tedavisi
Hepatoselüler kanser tedavisi

İlerlemiş veya metastatik renal hücreli kanserin tedavisi


Sunitib İmatinibin başarısız kalmasından sonra, cerrahi rezeksiyon yapılamayan veya
metastas yapmış malign gastrointestinal stromal tümörlerin (GİST) tedavisi
Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.
11- Diğer Sitotoksik Antineoplastik İlaçlar

Amsakrin: Diğer tedavilere yanıt vermeyen AML’de kullanılır (6-


merkaptopurin, sitarabin, daunorubisin).
Altretamin: İlerlemiş over kanserinin tedavisi için çıkarılmış yeni
bir ilaçtır.
Pentostatin: Özellikle saçaklı hücreli lösemiye karşı etkilidir.
Tretinoin: Retinoik asit (A vitamini) türevidir. Standard tedaviye
yanıt vermeyen akut promyelositik lösemi (AML’nin nadir fakat
öldürücü formu) tedavisinde ağızdan kullanılır (Vesanoid-Roche).

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


Porfimer sodyum ve temoporfin: Maling tümör dokusunda
birikirler ve laser ışığı ile aktive edilince sitotoksik etki yaparlar
(fotodinamik tedavi).

Porfimer sodyum küçük hücreli-dışı akciğer kanserinde,

Temoporfin ise ilerlemiş baş-boyun skuamöz hücreli kanserin


tedavisinde i.v. injeksiyonla kullanılır.

Talidomid: Yinelenen veya diğer ilaçlara yanıt vermeyen multipl


myelom ve prelösemik bir durum olan myelodisplastik sendrom
tedavisinde ağızdan kullanılır. Ayrıca eritema nodosum leprosum
adlı lepra tipinin tedavisinde yararlıdır.

Alkilleyici ajanların spesifik özelliklerini bilir.


II- Hormonlar ve Hormon Antagonistleri
Glukokortikoidler: Lenfoid dokuda proliferasyonu inhibe ederler
ve böylece lenfositik etki yaparlar. Glukokortikoidlerin
antineoplastik tedaviye eklenmesinin bazı yararları vardır. Bunlar:
-Diğer ilaçların kemik iliği depresyonuna bağlı belirtilerin
önlenmesine ve düzeltilmesi (örneğin, trombositopeniye bağlı
hemoraji)
-Radyoterapiden sonra ödem oluşumunun önlenmesi veya ödemin
giderilmesi
-Kemik metastazlarına bağlı hiperkalseminin tedavisi
-Hipofiz ön lobunun frenlenmesi sonucu, meme kanseri ve
metastazlarının gelişiminin yavaşlatılması

Hormon ve hormon antagonisti ilaçların spesifik özelliklerini bilir.


Glukokortikoidlerden tedavide en fazla kullanılan
prednizondur. Antineoplastik tedavide bu ilaçları yüksek dozda
kullanmak gerekir. Bu durumda yan tesirler artar.
Projestinler: Doğal progesteron antiestrojenik etkilidir.
Projestinler, progesteron-benzeri ilaçlardır ve antiestrojenik
etkisi nedeniyle endometriyum kanserinin tedavisinde
kullanılırlar.
En sık kullanılan projestinler, ağız yolundan verilen mejesterol
asetat ve i.m. uygulanan medroksiprojesteron asetattır.
Antiestrojenler: Tamoksifen sitrat ve Toremifen
GnRH analogları: Formestan, eksemestan, anastazol ve
letrozol

Hormon ve hormon antagonisti ilaçların spesifik özelliklerini bilir.


Antiandrojenler:
- Siproteron asetat - Bikatulamid
- Glutamid - Nilutamid
-Mitotan: Sadece adrenal korteksinden kaynaklanan kanserlerde
veya bu yapının hiperplazisine bağlı Cushing sendromunun
tedavisinde kullanılır.
Aminoglutetimid: “Kimyasal adrenalektomi” yapar.

Hormon ve hormon antagonisti ilaçların spesifik özelliklerini bilir.


Kronik lenfositik lösemi

•Radyoaktif fosfor (32P): Polisitemia vera ve KLL’de


kullanılır.

•Radyoaktif iyod (132I): Tiroid kanseri olgularında kullanılır.

•Radyoaktif altın (198Au): Beyin tümörlerinin tedavisinde


intratekal uygulanır.

•Stonsyum 89: Multipl kemik metastazı olan prostat


kanserinde radyoterapi yerine kullanılır.

Hormon ve hormon antagonisti ilaçların spesifik özelliklerini bilir.


Antimikobakteriyel İlaçlar

Doç. Dr. Barış KARADAŞ


İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Klinik Farmakoloji ve Toksikoloji Birimi,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
Mycobacterium spp.
• M.tuberculosis
• M.lepra
• M.avium-intracelulare
• M.avium complex Mikolik asit

• M.kansasii
Arabinogalaktan

• M.fortuitum
MİKOBAKTERİ HÜCRE DUVARI
Diğer bakterilerin hücre duvarı ile karşılaştırıldığında ;
OLDUKÇA KALIN VE OLAĞANÜSTÜ BİR LİPOFİLİK ÖZELLİKTEDİR.
Gram pozitif bakteri Gram negatif bakteri ARB

Gram pozitif bakteri

Lipid tabaka
Mikolik asit
Pepdoglikan tabaka

Lipid + LPS Açil lipid

Porlar Arabinogalaktan
Antimikobakteri Tedavisi
• Mikobakteri çeşitleri, intraselüler
patojenler (makrofaj içinde olabilen)’dir.
• Mikobakteri tedavisinde ikili, üçlü veya
daha fazla ajan kullanılarak ilaç rezistansı
engelenmeye çalışılmaktadır.
• Antimikobakteri tedavisi yavaş ve uzun
(aylar – yıllar sürebilen) bir tedavidir.
Antimikobakteriyel ilaçlar

İlk seçenek İlaçlar


• Etambutol
• İsoniazid
• Prazinamid
• Rifampisin
• Streptomisin
İsoniazid (INH):

Etkisi mikobakteriler ile sınırlıdır. Dar


spekturumludur. Uyuyan Mikroorganizmalrda
bakteriyostatik, çoğalanlarda bakterisid etkilidir.

İsoniazid, mikobakterinin hücre duvarında mikolik


asit sentezini inhibe eder. Hücreye aktif transportla
alınır. İlacın azalmış penetrasyonuyla direnç
gelişebilir.

GİS’ten iyi emilir. Tüm vucuda dağılırlar. Kazeöz


tüborküloz lezyonlarına iyi penetre olur.
Yan Etkileri
• Doza bağımlıdır. En sık alerjik deri
döküntüsüdür. Ateş, hepatotoksisite, hematolojik
değişiklikler ve jinekomastidir.

• SSS ve periferik sinir sistemine bağlı toksik etkiler


pirodoksin (B6) vitamini yetmezliğine bağlıdır.

• İsoniazid Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği


olan hastalarda hemolitik anemiye neden olabilir
Rifampisin (rifampin):

Prokaryotik hücrelerde DNA’ya bağımlı RNA polimeraza


bağlanarak inhibe eder. Bir çok Gram negatif ve Gram pozitif
bakteriye karşı etkilidir. Enzim yapısının modifikasyonu ile
direnç gelişir.

Oral alınır ve vücuda yaygın dağılır. Salya, tükrük, gözyaşı ve


tere hafif turuncu renk verir.

Yan etkileri: en yaygın cilt döküntüsü, ateş, GİS


bozukluklarıdır. Porfiria hastalarında kullanılırsa durumunu
kötüleşebilir.

Sitokrom indüksüyonu ile varfain, glukokortikoidler, narkotik


analjezikler, oral antidiyabetikler, dapson ve östrojen yıkımını
azaltır.
Antimikobakteri Tedavisi
Kullanılan tedavi rejimi Kullanılma süresi (ay)
INH + rifampin + Pirazinamid 6
INH + rifampin 9
Rifampin + Etambutol + pirazinamid 6
Rifampin + etambutol 12
INH + etambutol 18
Diğer tedaviler ≥ 24
Etambutol:

Sadece mikobakterilere etkilidir. Mikobakterinin hücre


duvarındaki arabinogalaktonun sentezini inhibe eder. Oral iyi
emilir. Tüberküloz menenjitte, BOS terapotik konsantrasyona
ulaşabilir.

Yan etkileri: Görme netliğinde azalma, kırmızı yeşil görme


bozukluğuna yol açan optik nörit yapabilir. Periyodik görme
testleri yapılmalıdır. GİS bozukluğu, artralji baş ağrısı,
periferik nöropati yapabilir. Azalmış ürik asit atılımına bağlı
artmış kan ürat seviyesi yapabilir.
Pirazinamid (pirazinid):

Asit pH’da tüborkülozit etkilidir. İyi emilir ve dağılır,


meninkslere iyi penetre olur.

Yan etkileri: Yüksek plazma ürata bağlı artralji, GİS


bozuklukları, halsizlik ve ateş yapabilir.

Streptomisin, Kanamisin ve Amikasin:

Streptomisin 1. seçenek ilaçtır ve 15 mg/kg/gün verilir.


Kanamisin ve amikasin 2. seçenek ilaçlardandır ve yeniden
tedavi edilmesi gerekirse kullanılırlar. Amikasin ayrıca atipik
Mikobakteri enfeksiyonunda kullanılırlar.
Antimikobakteri Tedavisi
• İzoniazid (INH) ve rifampisin en sık ve
aktif kullanılan ilaçlardır.
• İzoniazidin 9 aylık INH+rifampisin
kombinasyonu ile %95-98 kür
sağlanmaktadır.
Tipik İlk Seçenek İlaç Kombinasyonu

İlk 2 Ay: İsoniazid (300 mg/gün), Rifampisin (600


mg/gün), Pirazinamid (25mg/kg/gün) verilir.
Dirençli suşlarda etambutol (15-25 mg/kg/gün)
eklenir.
Takip eden 4 ay: Aynı dozlarda İsoniazid ve
rifampisin verilir.

Menenjit , kemik/eklem tutulumu ve direnç


gelişmesi durumunda daha uzun tedavi edilir.
Antimikobakteriyel ilaçlar

İkinci Seçenek İlaçlar


• Amikasin
• Etionamid
• Kanamisin
• Paraaminosalisilik asit
• Sikloserin
• Kapreomisin
• Rifabutin
• Pirazinamid
İkinci Seçenek Antimikobakteriyel İlaçlar
Etionamid (Etyomid):

Mikobakterium Tüberküloz’e karşı bakteriyostatik etkilidir.


Oral uygulanır. Geniş dağılım gösterir. Aktif tüberkülozda ilk
seçenek başarısız olursa Asit pH’da tüborkülozit etkilidir. İyi
emilir ve dağılır, meninkslere iyi penetre olur.

Yan etkileri: Anoreksi, mide bulantısı, kusma, jınekomasti,


bazen ağır syreden hepatit, nörotoksisite, nöropati yapabilir.

Rifabutin (Mycobutin):

Rifampsine benzer. AIDS’li hastalarda tüberküloz ve atipik


mikobakterial enfeksiyon profloksasinde kullanılır.
Paraaminosalisilik asit (PAS):

Mikobakterium Tüberküloz’e karşı spesifitesi yüksek


bakteriyostatik etkilidir. 8-12 g/gün dozunda kullanılır.
Yan etkileri: Sık gözlenir. GİS şikayetleri, hipersensivitesi
değişilikleri, hematolojik değişikliklerdir. Hipotroidi
yapabilir.

Sikloserin (Siklocap):

Kloroformlar ve Mikobakteriler dahil bir çok bakteriyi inhibe


eden bir antibiyotiktir. Peptidoglikanların tamamlanmasını
inhibe eder. Oral emilir ve vücutta (BOS dahil) iyi dağılır.
Günde 2 kez 250-500 mg kullanılır. Dirençli Tüberküloz
tedavisinde kullanılır.
Yan etkileri: Değişik SSS semptomları gözlenilir.
Antimikobakteriyel ilaçlar

Lepra Tedavisi
• Dapson
• Klofazimin
Lepra tedavisinde kullanılan ilaçlar

Lepra iki tipi vardır.


-Tüberkoloid tip tedavisi: Az basille karakterize ve dapson
(günde 100 mg) ve rifampisin (ayda bir kez 600 mg) ile 6 ay
süreyle tedavi edilir.
-Lepramatöz tip tedavisi: Çok basille karakterize ve en az 2
yıl dapson (günde 100mg) ve rifampisin (ayda bir kez 600
mg) ve klofaziamin (ayda 1 kez 300 mg ve günde 50 mg)
tedavi edilir.
Dapson:

Sülfonamidlere kimyasal yapıca benzer sülfonlardandır.


Muhtemelen folat sentezini inhibe eder. Oral iyi emilir,
vücuda yaygın dağılır. Plazma y.ö 24-48 saattir. KC,
böbrek,cilt,kas belli dokularda daha uzun süre kalırlar. Ayrıca
dermatis herpatiformis ve AIDS’li hastalarda pnemosistis
carini tedavisindede kullanılır.

Yan etkileri: Sık gözlenir. Eritrositlerde hemoliz,


methemoglobinemi (toksik metaboliti N-hidroksi Dapsona
bağlı), anoreksia alerjik dermatit, nöropati yapar.
Klofazimin:

Antiinflamatuvar aktivitesi de vardır. Oral verilir.


Mononükleer fagositik sistemde birikme eğilimindedir.
Antilepratik etkisi geç başlar ve genelde 6-7 hafta gözükmez.
Plazma y.ö 8 haftadır.

Yan etkileri: Bir kısım yan etkisi klofazimin’in boya


olmasıyla ilişkilidir. Ciltte idrarda kırmızı lezyonlarda siyah-
mavi renk değişikliği olabilir. Doza bağlı olarak mide
bulantısı, sersemlik, baş ağrısı ve GİS bozukluğa neden
olabilir.
Anemi tedavisinde kullanılan
ilaçlar

Doç. Dr. İsmail YILMAZ


İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
Giriş
• Eritrosit kitlesinin ve buna bağlı olarak serum
hemoglobin (Hb) miktarının kişinin yaş ve
cinsiyeti için WHO tarafından kabul edilen değerlerin
altında olmasına anemi denir.
• Hematokrit değeri ise anemi değerlendirilmesi için
doğrudan bir parametre olmayıp kaba bir değerdir.

• Hematopoiesis için aşağıdakilerin yeterli miktarda


bulunması gereklidir:

▫ Demir
▫ Folik asit
▫ Vit B12
▫ Hemopoietik büyüme faktörleri
Demir
• Demir eksikliği anemisi en sık anemi nedenidir. Gelişmekte olan
ülkelerde sık (%29-40). Kadınlarda daha sık.
• Demir eksikliği hipokrom mikrositer anemiye neden olur.

• 70 kg’lık bir erişkinde 4 g kadar demir bulunur.


• Bunun % 65’i kanda hemoglobin olarak dolaşmaktadır.

• Kalanın yarısı karaciğer, dalak ve kemik iliğinde ferritin (asıl) ve


hemosiderin olarak depolanır.
▫ Hemoglobin sentezi için uygundur.
▫ Kanda taşınma transferrin ile olur
Karaciğere ya da Kİ’ne transfer eder

• Diğer yarısı myoglobin, sitokromlar


ve çeşitli enzimlerdedir.
▫ Hemoglobin sentezi için uygun değildir.
5/26

Demir
• Demir emilimi duedonum ve jejunumun ilk
bölümünde, bir miktar da midede aktif transport ile olur.
▫ Yetişkin: 5 mg/gün
▫ Çocuklar ve kadınlar: 15 mg/gün demir almalıdırlar.

• Ferröz demir (Fe+2), ferrik demirden (Fe+3) daha iyi


emilir.
• Gıdadaki demir (tuzlarla birleşik ya da non-hem) Fe+2
demir’e (ferröz) indirgenmelidir.
▫ Ancak bu şekilde emilim gerçekleşir.
Ferroksidaz
▫ Fe+3 (ferrik) insoluble

Fe+2 Fe+3

Ferrik redüktaz
Demir

• Hepsidin demir metabolizmasını düzenleyen


bir peptid hormondur.
• Duedenal demir emilimini ve makrofaj demirinin
salınımı engelleyerek organizmada (kanda)
demiri azaltarak demir dengesini düzenler.
• Vücuttaki demirin atılımını arttırır.
• Ferroportin’in çalışmasını bozar. İnh. eder
• Demir ihtiyacı arttıkça hepsidin konsantrasyonu
azalır. Kanda demir artarsa hepsidin aktivitesi
artar.
Herhangi bir hemoglobin seviyesinde serum ferritin seviyesinin <15 ng/mL,
Düşük hemoglobin seviyelerinde serum ferritinin <41 ng/mL olması
Demir
• Genellikle oral olarak kullanılır. Çeşitli tuz formları
mevcuttur. Sıklıkla ferröz formunda bulunur.
▫ Ferröz sülfat
▫ Ferröz suksinat, glukonat ya da fumarat

• Parenteral formu özellikle oral tedavi alamayan ya


da malabsorpsiyonu olan hastalarda tercih edilir.
▫ Demir dekstran (Yavaş i.v. infüzyon, i.m.)
▫ Demir sukroz (Yavaş i.v. infüzyon)
▫ Sodyum ferrik glukonat (Yavaş i.v. infüzyon)
▫ Anafilaksi riski düşük ama akılda tutulmalı
Demir
• Hayvan kaynaklı besinlerdeki demir ferröz+2, sebze
kaynaklı besinlerdeki demir ferriktir+3.
• Aç karna alınmalıdır.
• Antiasitler, tetrasiklinler, fluorokinolonlarla ve çay ile
birlikte kullanım emilimi azaltabilir.
• C vitamini emilimi artırır.
▫ Ferrik demiri ferröz demire indirger
▫ Demirin başka bileşiklerle insolubl kompleks yapmasını
engeller
Demir
Demir tuzları aşağıdaki endikasyonlarda kullanılır:

• Kronik kan kaybı


▫ Menoraji, kolon kanseri (gaitada gizli kan)

• İhtiyacın arttığı durumlar, rölatif eksiklik


▫ Gebelik, yenidoğan dönemi, çocukluk

• Diyetle yeteri kadar alınamayan durumlar

• Absorpsiyonun bozulduğu durumlar


▫ Gastrektomi
Demir
• Oral tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde 3-4
hafta beklenmeli.

• Hgb 2 g/dL üstünde arttıysa sorun yok, artmadıysa


altta başka bir neden aranmalı. Havuz problemi 

• Hgb normale geldikten sonra depo demirin dolması


için tedavi uzatılmalı, tedavi toplamda ortalama 6
aya kadar uzayabilir.

• Ciddi anemilerde parenteral vermek gerekebilir.


Advers etkiler

• Bulantı, abdominal kramplar ve diyare


(%5-10)
• Feçesi siyaha boyayabilir
• Parenteral form ile anafilaktoid reaksiyonlar
(%0.5)
• i.m. form lokal ağrı ve tahriş,
Advers etkiler
• Akut zehirlenmeler
▫ Genellikle çocuklarda sık
Nekrotizan gastrit, kanama, kardiyovasküler kollaps.

• Tam bağırsak irigasyonu. Aktif kömür kullanılmaz.

• Kronik zehirlenmeler ya da aşırı yüklenme, kronik


hemolitik anemi ya da talasemi (kan transfüzyonları) ve
hemokromatoz gibi durumlarda görülebilir.

• Akut ve kronik demir toksisitesinde antidot olarak


Deferoksamin gibi demir şelatörleri kullanılır.
▫ Deferipron, Defarasirox diğer şelatörlerdir.
16

Folik Asit

• Karaciğer
• Fıstık, ay çekirdeği,
badem
• Bezelye, fasulye
• Meyveler: portakal,
greyfurt, avokado,
çilek
• Yeşil yapraklı
sebzeler
Folik asit

• Günlük gereksinim erişkinde en az 50 mcg kadar

• Gebelikte 400 mcg/gün önerilir, eksikliği oral kleft,


nöral tüp defekti gibi defektlere neden olabilir.

• Folik asit, dihidrofloat redüktaz ile dihidrofolat (FH2) ve


tetrahidrofolat (FH4)’a indirgenir. Bir çok metabolik
yolakta tek karbon gruplarının taşınması için
gereklidir.

• FH4, DNA sentezi için gereklidir.


Folik asit
• Oral olarak verilir, ileumdan emilir.
• Methyl–FH4 kanda taşınan ve hücrelere giren formudur.
• Vit B12’nin gerekli olduğu bir reaksiyon ile demetilasyona
uğramadan fonksiyonel olarak inaktiftir.
• Aktif transport ile hücre içine alınır ve aktif poliglutamat
formuna dönüşür.
• Folinik asit poliglutamat formuna hızlı dönüşen bir
sentetik formudur.
20

Nöral Tüp Defektleri

• Spina Bifida – 60%


• Anensefali – 30%
• Ensefalosel – 10%

Insidans: 0.6-1.3 / 1000 doğum


Coğrafi olarak değişir, en yüksek oran İngiltere
en düşük oran Japonya’dadır.
22

The High Cost of NTDs


Physical Costs: Possible paralysis (the
leading cause of childhood paralysis), bowel and
bladder control problems, learning disabilities,
hydrocephalus, surgical procedures, latex allergies,
increased health problems with age

Financial Costs: Average estimated


lifetime cost of $532,000 for each infant born with
spina bifida (CDC 1999) adds an estimated 19
million dollars every year to Missouri resident
lifetime costs associated with spina bifida.

Emotional Costs: Miscarriage, stillbirth,


infant mortality (death before 1st birthday),
disability, feeling “different”
Missouri Department of Health and Senior
Services through a grant from the Centers For Disease Control and Prevention
23

Factors Associated With


Increased Risk of NTDs. . .
• Family history of NTD • Lower socioeconomic/educational
• A previous pregnancy affected level
with NTD • Race/ethnicity
• Maternal insulin-dependent • Geography
diabetes
• Maternal obesity • Exposure to high temperatures in
pregnancy
• Anti-epileptic drugs (Valproic
Acid/Depakene,
Carbamazapine)

Missouri Department of Health and Senior


Services through a grant from the Centers For Disease Control and Prevention
Medical Research Council Çalışması -1991
• 1983 – 1991 arasında çift-kör randomize çalışma

• 33 merkez ( 17’si İngiltere, 16’sı diğer ülkelerden :


Macaristan, Israil, Avusturalya, Kanada, Rusya ve
Fransa)

• 1817 adet yüksek NTD açısından yüksek riskli gebe


(önceki gebeliklerinde NTD öyküsü olan) aşağıdaki 4
gruptan biri olacak şekilde dağıtılmış.

Group Folic Acid(4mg/day) Other vitamins


A yes no
B yes yes
C no no
D no yes
Medical Research Council Çalışması -1991
Medical Research Council Çalışması -1991

• NTD’lerinin 72% ‘sinin folik asit alımı ile azaltıldığı


gösterilmiş.

• Diğer vitaminlerin ek bir etkisi gösterilmemiş

• Bu çalışma folik asitin NTD’lerini önlemedeki etkinliğini


göstermiş ve ispatlamıştır.
Advers etkiler
• Çok yüksek dozlarda bile istenmeyen etki görülmemiştir.

• Gebelik planlandıktan sonra ilk trimesterin sonuna kadar


400 mcg/gün kullanımı önerilmektedir.

• Gebelikte bazı özel durumlarda (önceki gebelikte nöral tüp


defekti öyküsü, folik asit antagonisti ilaç kullanımı vb.)
yüksek doz 4- 5mg/gün önerilmektedir.

• Eşlik eden Vit B12 eksikliği olan durumlarda, tek başına


verilen folik asit nörolojik semptomları kötüleştirebilir.

• Fenitoin, barbitüratlar, sülfasalazin, trimetoprim-


sülfametoksazol, metotreksat, triamteren v.b.
Folik asit Klinik kullanımı
• Folik asit
▫ Folik asit eksikliği nedeni ile ortaya çıkan
megaloblastik anemi
Yetersiz beslenme
Malabsorpsiyon sendromları
İlaçlar (Örn: Fenitoin, Fenobarbital,
Metotreksat, TMP-SMX)
▫ Metotreksat toksisitesinden korunma
▫ Konsepsiyondan önce ve gebelik
süresince
Özellikle doğum defekti riski var ise
▫ Prematür bebeklerde
▫ Hemoglobinopatisi olan ve kronik
hemolitik anemisi olan hastalarda (Örn:
Orak hücreli anemi)
Vitamin B12
• Kobalamindir.

• Tedavide ilaç olarak kullanılan formu hidroksikobalamin ve


siyanokobalamindir.

• Et (karaciğer), yumurta ve süt ürünleri gibi hayvansal ürünler


zengin kaynaklardır. Bitkilerde bulunmaz (baklagiller hariç).

• Emilim için mide fundusta paryetal hücrelerden salınan


intrinsik faktör (IF) gereklidir. İleumdan emilir.

• Eksikliğinde pernisiyoz anemi “makrositik” veya “megaloblastik”


anemi görülür
Vitamin B12
• Plazmada transkobalaminler (özellikle II) ile taşınır.

• Karaciğerde depolanır (%90).


▫ Eksikliği uzun sürede ortaya çıkar.

• İki ana biyokimyasal reaksiyon için gereklidir:


▫ Metil – FH4   FH4 (demetilasyonu)
▫ Metilmalonil – CoA   Suksinil-CoA

▫ En önemli fonksiyonu Folik asit ile birlikte hücre bölünmesi


ve çoğalması için gerekli DNA sentezini desteklemesi
▫ KI’de normoblastların normal gelişimi ve bölünmesi için
gereklidir, Folik asit utilizasyonu
Vitamin B12
• Genellikle parenteral olarak kullanılır. tablet,
kapsül, şurup formu da var.

• Advers etkisi saptanmamıştır.


Vitamin B12 Klinik Kullanım

• Pernisiyöz anemi tedavisi

• Cerrahi sonrası IF eksikliği ya da Vit B12 emiliminde


azalma oluşabilecek durumlar.
▫ Gastrektomi, ileal rezeksiyon
Hemopoietik büyüme faktörleri

• İnsan vücudunda her 60 saniyede 120 milyon


granülosit ve 150 milyon eritrosit üretilmektedir.

• Hematopoiezisin dengesini hemopoietik büyüme


faktörleri sağlar.
▫ Bölünme ve olgunlaşmada etkilidirler
Hipoksi, kan kaybı Enfeksiyon
Hemopoietik büyüme faktörleri
• Rekombine Eritropoietin
▫ Epoetin

• Koloni uyarıcı faktörler (Colony-stimulating


factors)
▫ Filgrastim (G-CSF)
▫ Lenofilgrastim (G-CSF)
▫ Pegfilgrastim (G-CSF)
▫ Sargramostim (GM-CSF)
Eritropoietin
• Böbrekte üretilir. Glikoprotein yapıda bir hormondur.

• Eritroid projenitör hücrelerden eritrosit oluşumunu


indükler.

• Eritropoietin eksikliğinin neden olduğu anemilerde


kullanılır. (Kronik böbrek yetmezliği anemisi)
Eritropoietinler
• Epoetin
▫ i.v. ya da s.c olarak uygulanır.

• Darbepoetin – epoetinin hiperglikozile formu.


▫ t ½’si epoetinden daha uzundur.
▫ i.v. ya da s.c. olarak kullanılır.
▫ Metoksipolietilen glikol epoetin beta (Mircera®)
▫ Yeni jenerasyon erythropoietin receptor activator
Lance Armstrong 1999-2005 yılları arasında aralıksız 7 kez kazanarak gelmiş geçmiş en
büyük bisikletçilerden biri olarak kabul görmüştür.

ABD Anti-Doping Ajansı tarafından 2012 yılında, 1 Ağustos 1998'den bu yana elde
ettiği bütün başarılarla, 1999 ile 2005 yılları arasındaki 7 Fransa Bisiklet Turu
şampiyonluğu elinden alınmış ve ömür boyu spordan men cezası almıştır.
Epoetinin klinik kullanımı
• Kronik renal yetmezlikte görülen anemi

• Kanser ya da kanser kemoterapisi ile ilişkili anemi

• Prematür bebeklerde aneminin önlenmesi

• AIDS ile ilişkili anemi


▫ (Örn: Zidovudin)
Advers etkiler

• Influenza benzeri bulgular (Geçici)

• Hipertansiyon (Doza bağımlı)

• Kan viskozitesinde artış ve tromboz

• Kırmızı hücre aplazisi


▫ Nadiren, eriotropoietine karşı oluşan antikorlar
nedeniyle.
Koloni Uyarıcı Faktörler (CSF)
• Lökosit kolonilerinin proliferasyonuna ve uygun
şekilde farklılaşmasına aracılık eden sitokinlerdir.

• Rekombinant DNA yöntemiyle üretilirler.

• Yanıt veren hücrelerin spesifik CSF’ler için membran


reseptörleri vardır, bir hücrede farklı CSF’ler için farklı
reseptörler bulunabilir.
Granülosit-Koloni Uyarıcı Faktör
(Granulocyte CSF)
• Monositler, fibroblastlar ve endotel hücreleri tarafından
üretilir.

• Nötrofillerin proliferasyonunu ve farklılaşmasını


düzenler.

Rekombine formlar
• Filgrastim
• Lenograstim – glikozile form
• Pegfilgrastim – polietilen glikol ile konjuge, etki süresi
• Sargramostim (Granülosit makrofaj koloni uyarıcı
faktör)
Granülosit-Koloni Uyarıcı Faktörler
(Granulocyte CSF)
• Filgrastim – s.c., i.v.

• Lenograstim – s.c., i.v.

• Pegfilgrastim – s.c.

• GIS etkileri, ateş, kemik ağrısı, miyalji ve döküntü,


hepatomegali ve splenomegali gibi advers etkiler
görülebilir.
Granülosit-Koloni Uyarıcı Faktörlerin
Klinik Kullanımı
• Sitotoksik ilaçlar ile ilişki nötropeni tedavisi
▫ Kanser ilaçları (kemoterapiye bağlı)
▫ Kemik iliği transplantasyonundan sonra

• Aplastik anemi

• HIV ile ilişkili nötropeni tedavisi

• Kemik iliği transplantasyonu öncesi donörden projenitör


hücre toplanması
Plerixafor
• CXCR4 inhibitörü (C-X-C
chemokine receptor type 4)

• Hemopoietik kök
hücrelerini mobilize eder,
immünstimulan etkili
• Non-Hodgkin ve multiple
myelom tedavisi alan ve
otolog transplantasyon için
G-CSF’e iyi yanıt vermeyen
hastalarda kombine
tedavide verilir.
Megakaryosit büyüme faktörleri
• Oprelvekin (IL-11)

• Primitif megakaryosit projenitörleri stimüle eder ve


trombosit sayısını arttırır.
• Kanser kemoterapisinden sonra trombositopeni gelişen
hastalarda trombosit transfüzyonu ihtiyacını azaltır.
• Yorgunluk, sersemlik, başağrısı ve sıvı retansiyonu gibi
advers etkileri vardır.
Megakaryosit büyüme faktörleri
• Romiplostim

• Trombopoietin reseptör agonisti


• Peptid yapılı, s.c. kullanılır (haftada bir)
• Kronik idiyopatik trombositopeni tedavisinde
konvansiyonel tedaviye yanıt vermeyen
hastalarda kullanılır
Megakaryosit büyüme faktörleri
• Eltrombopag

• Trombopoietin reseptör agonisti


• Oral kullanılır
• Diğer ajanlara dirençli kronik idiyopatik
trombositopenide kullanılır.
• Hepatoksisite ve kanama riski nedeniyle sadece
kayıtlı hekim ve hastalar kullanabilir.
Hidroksiüre (Hidroksikarbamid)
• Antineoplastik bir ilaçtır.

• Orak hücreli anemide fetal hemoglobin (HbF)


miktarını artırarak etki gösterir. Artmış HbF akut ağrılı
epizotların azalması, azalmış bacak ülseri, azalmış
osteonekroz, azalmış akut göğüs ağrısı ve hastalık
şiddetinin ile azalmasıyla ilişkilendirilmiştir.
▫ Hangi mekanizma ile bunu yaptığı bilinmemektedir.

• Orak hücreli anemi krizlerinin engellenmesinde


kullanılır.
Antiviral ilaçlar

Doç. Dr. İsmail YILMAZ


İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
Antiviral ilaçlar sınıflandırma
• Revers transkriptaz inhibitörleri
▫ Nükleozid revers transkriptaz inibitörleri
▫ Non-nükleozid revers transkriptaz inhibitörleri

• Proteaz inhibitörleri

• DNA polimeraz inhibitörleri

• Nöraminidaz ve kapsid soyulması


inhibitörleri

• Diğer mekanizmalarla etki eden ilaçlar

• Biyofarmasötik antiviral ilaçlar


DNA Virüs

RNA Virüs
Antiviral İlaçlar Başlıca Etki noktaları
NOT_Nükleotid ve Nükleosid arasındaki temel fark, nükleotidin bir fosfat grubu içermesi, nükleosidin
ise bir fosfat grubundan yoksun olmasıdır.
DNA ve RNA üretimi için gerekli olan nükleik asitlerin yapı taşları
Nükleosid revers transkriptaz
inhibitörleri
• Konakçı hücre tarafında
• Zidovudin fosforillenirler ve 5-trifosfat türevleri
• Abakavir oluşur.
• Bu bileşik viral revers transkriptaz
• Adefovir tarafından gerçekleştirilen DNA
• Didanozin sentezi için gerekli diğer bileşikler ile
• Emtrisitabin yarışır.
• Entekavir • 5-trifosfat türevinin DNA içine
entegrasyonu sentezi bozar.
• Lamivudin • Genellikle HIV tedavisinde
• Stavudin kullanılırlar
• Telbivudin ▫ Adefovir, entekavir, emtrisitabin,
lamivudin tenofovir ve telbivudin
• Tenofovir Hep B tedavisinde de kullanılır
Nükleosid revers transkriptaz
inhibitörleri
Zidovudin= Azidotimidin(AZT) Didanozin

• Timidin analoğudur. • Deoksiadenozin analoğudur


• HIV tedavisinde kullanılan ilk • Doza bağımlı pankreatit
ilaçtır. görülebilir. Zalsitabin ve
• Yaşam süresini uzatır, HIV-ile stavudin bu etkiyi
ilişkili demansı azaltır, artırabildiğinden birlikte
anneden bebeğe kullanımları önerilmez.
transmisyonu % 20’lere varan • Nöropati, hiperürisemi, retinal
oranda azaltır. değişiklikler advers etkileri
• En sık advers etkisi kemik iliği arasındadır.
depresyonudur. • Mide asidine dayanıksızdır
• GIS advers etkileri ve başağrısı (Kalsiyum ve magnezyum
da görülebilir. tamponu şeklinde verilir)
• BOS’a en fazla geçen anti- • Florokinolonlar ve
retroviral tetrasiklinler ile şelasyon
• KC de metabolize olur görülebilir.
• KC de metabolize olur
Nükleosid revers transkriptaz inhibitörleri
Lamivudin
Stavudin
• Sitozin analoğudur.
• HIV ve HBV tedavisinde • Timidin analoğudur
kullanılır. • Renal yetmezlikte doz
• Çoğunlukla zidovudin ile ayarlaması gerekir
kombine kullanılır dirençten • Doza bağımlı periferal
dolayı. nöropati görülebilir.
• Laktik asidoz bu gruptaki
Emtrisitabin diğer ajanlardan daha sıktır.
• Lamivudinin florlu analoğudur
• HBV’ye karşı da etkindir. Abacavir
• Oral biyoyararlanımı • Guanozin analoğudur
yüksektir.
• Hipersensitivite
• Avuç içi ve ayak tabanında reaksiyonları görülebilir.
hiperpigmentasyona neden
olabilir. • Yarı ömrü en kısa antiretroviral
Nükleosid revers transkriptaz
inhibitörleri
Tenofovir Zalsitabin

• Adenozin analoğudur. • Sitozin analoğudur.


• Oral biyoyararlanımı besin ve
antiasitlerle azalabilir.
• Nadir advers etkisi -> Renal
• Doza bağımlı periferal
toksisite nöropati görülebilir.
• Renal yetmezlikte doz ▫ Didanosin ve stavudin ile de
ayarlaması gerekebilir. görülür
• Didanozin ile kombinasyonu • Amfoterisin B, Aminoglikozidler
önerilmez ve Foscarnet gibi renal
atılımında azalma yapan ilaçlar
▫ Virolojik etki düşer, toksik ile bu toksik etki artar.
etkileri artar • Stomatit ve ağız ülserleri
görülebilir.
Non-nükleosid revers transkriptaz
inhibitörleri
Nevirapin
• Oral biyoyararlanımı iyidir, SSS’ya
geçer.
• Nevirapin • Karaciğerde metabolize olur,
idrarla atılır
• Efavirenz ▫ Hem CYP3A4 substratıdır ve
• Delavirdin indüksiyonu yapar. 2 hafta sonra
dozun artrılması gerekir.
• Lovirid
• Anneden bebeğe HIV
• Etravirin
transmisyonunu inhibe eder.
• Tedavi başlangıcında deri
döküntüsüne neden olabilir
▫ Doz ayarlaması yapılır
• Hepatotoksisite görülebilir
Non-nükleosid revers transkriptaz
inhibitörleri
Efavirenz Delavirdin
• Günde tek doz kullanılabilir. • Antiasitler ve H2 blokerler
• Yağlı yiyecekler emilimini aşırı biyoyararlanımı
şekilde artırabilir. azaltabilir.
• Başağrısı, sersemlik, • Deri döküntüsü görülebilir.
konfüzyon, kabus görme vb . • CYP3A4 inhibitörüdür.
gibi advers etkileri sıktır.
• Deri döküntüsü görülebilir.
Proteaz inhibitörleri
• Provirüsten sentezlenen mRNA
• Amprenavir poliproteinlere dönüşür.
• Atazanavir
• Darunavir, • Proteaz inhibitörleri bu
proteinlerin uygun şekilde klivajını
• Fosamprenavir ve fonksiyon kazanmasını
• İndinavir engeller.
• Lopinavir • Böylece olgunlaşamayan ve
enfeksiyöz özelliğini kaybetmiş viral
• Nelfinavir partiküller oluşur.
• Ritonavir
• Sakinavir • Santral obesite, dorso-servikal yağ
• Timpranavir birikimi, yağ toplanmasına bağlı
meme dokusunun büyümesi,
trigliserid ve LDL seviyerlerinde
artış, insulin rezistansı ve glukoz
toleransı bu grubun önemli advers
etkilerindendir.
▫ Atazanavir istisnadır.
Proteaz inhibitörleri
Ritonavir Indinavir

• HIV tedavisinde genellikle • Indirekt hiperbilirübinemi ve


diğer antiretroviraller ile nefrolitiyazise neden olabilir.
kombine edilir (Örn: • CYP3A4 inhibitörüdür. İlaç
Lopinavir gibi) – ilaç etkileşimlerine neden
• Oral olarak kullanılır. olabilir.
• Feçes ile atılır • Emilimi pH’tan etkilenir.
• CYP3A4 inhibitörüdür. İlaç Antiasitlerle kullanılmamalıdır.
– ilaç etkileşimlerine neden
olabilir.
• Lopinavir/ritonavir
kombinasyonunda hem antiviral Sakinavir
hem de enzim inhibisyonu ile
lopinavir düzeyini yükseltme • CYP3A4 inhibitörü etkisi
etkisi vardır. diğerlerinden daha azdır.
DNA polimeraz inhibitörleri
• Herpes Simplex (HSV) Varisella Zoster (VZV) ,
Sitomegalovirus (CMV enfeksiyonlarında etkilidirler.

• Asiklovir
• Valasiklovir
• Famsiklovir
• Pensiklovir
• Sidofovir
• Foskarnet
• Trifluridin
• Famsiklovir
• Gansiklovir,
• Valgansiklovir
• Letermovir
Asiklovir
• Guanozin analoğudur. • Konakçı hücrelerine minimum
toksik etkili ve HSV’ye etkili
• Viral timidin kinaz ile en selektif antiviral
monofosfat türevine, arkasından
konakçı hücre kinazları ile • Oral biyoyararlanımı % 15 -20
trisfosfat türevine dönüşür ve civarındadır. i.v. ve topikal
DNA polimerazı inhibe eder. formları da vardır.

• HSV-1, HSV-2 ve VZV • Renal yol ile atılır.


enfeksiyonlarına karşı etkilidir.
▫ VZV, HSV’ye göre daha az
• Kristalin nefropati, nöbet,
duyarlıdır.
tremor gibi nörolojik advers
▫ Oral, genital herpes etkiler görülebilir.
enfeksiyonları,
▫ Yeterli hidrasyon sağlanmalı
▫ Herpes ensefaliti, neonatal HSV
enfeksiyonlarında kullanılır ▫ Hızlı infüzyondan kaçınılmalı
Valasiklovir Famsiklovir
• Asiklovirin l–valyl esteridir.
• Ön ilaçtır, pensiklovire
• Ön ilaçtır, karaciğerde dönüşerek etki eder.
asiklovire dönüşür.
• Oral yoldan kullanılır.
• Oral yoldan kullanılır.

• Daha yüksek asiklovir • Etki mekanizması asiklovire


konsantrasyonlarına benzerdir.
ulaşılabilir (3–5 kat).
• Genital herpes ve VZV
• Genital HSV, orolabial HSV enfeksiyonlarında kullanılır.
enfeksiyonlarında kullanılır.
VZV’e de etkilidir.

• Bulantı, kusma, deri döküntüsü


• Konfüzyon, halüsinasyon, nöbet
• Hemolitik-üremik sendrom gibi
advers etkiler görülebilir.
Pensiklovir

• Topikal kullanılır Trifluridin


• Tekrarlayan herpes labialis
enfeksiyonlarında tercih edilir. • Topikal kulanılır.
• Asiklovire dirençli HSV
enfeksiyonlarında tercih edilir
Gansiklovir
• Guanozin analoğu. Etki mekanizması
asiklovire benzer ancak timidin kinaz yerine
fosfotransferaz ile aktive olarak DNA Valgansiklovir
polimeraz inhibisyonu yapar.
• Gansiklovirin ön ilacıdır.
• KC ve bağırsakta gansiklovire
• CMV’e asiklovirden 100 kat daha dönüşür.
etkilidir. • Daha yüksek gansiklovir plazma
düzeyleri sağlanır.
• Oral, i.v. ve oküler implant formları var. ▫ i.v. verilişe eşit.

• AIDS hastalarında CMV retiniti,


• CMV retinitinde (AIDS hastalarında) böbrek, kalp ve karaciğer
foscarnet ile kombine edilebilir. Intraoküler transplant hastalarında CMV
kullanılabilir. profilaksisi için kullanılır.
• CMV koliti, özefajitin, pnömoniti ve
transplant hastalarında CMV
enfeksiyonu profilaksisinde kullanılabilir.
• En sık görülen advers etkisi kemik iliği
supresyonudur.
• SSS advers etkileri (nöbet, konfüzyon,
psikiyatrik bozukluklar) da advers etkileri
arasındadır.
Foskarnet
• İnorganik pirofosfat analoğudur.
• Herpes virüs DNA polimeraz, RNA
polimeraz ve HIV revers Sidofovir
transkriptazı inhibe eder. Aktivasyon
için fosforilasyona ihtiyaç duymaz. • Fosforilasyon için viral
• i.v. olarak kullanılır. Renal yol ile atılır. timidin kinaza ihtiyaç
• CMV retiniti, koliti, özefajiti, asiklovire duymaz. Bu nedenle bu
dirençli HSV enfeksiyonlarında ve enzimlerin eksik olduğu HSV ve
asiklovire dirençli VZV CMV türlerinde de etkindir.
enfeksiyonlarında kullanılır. • i.v. yol ile kullanılır
• Renal yetmezliğe neden olabilir. • Nefrotoksisitesi probenesid
▫ Nefrotoksik ilaçlar ile birlikte kullanımı ile azaltılabilir.
kullanımından kaçınılmalıdır. ▫ SF ile yeterli hidrasyon
▫ SF ile yeterli hidrasyon sağlanmalı. sağlanmalıdır.
• Genital ülserler, SSS advers etkileri ▫ Foskarnetin önceden
(başağrısı, halüsinasyonlar, nöbet
uygulanması nefrotoksisite
görülebilir), kemik ve kıkırdak
riskini arttırabilir.
dokuda birikebilir.
Nöraminidaz ve kapsid soyulması
inhibitörleri

Nöraminidaz inhibitörleri
• Oseltamivir İnfluenza A ve B ve H1N1
• Zanamavir virüsleri ile oluşan enfeksiyonların
tedavisinde kullanılır.
• Peramivir

Kapsid soyulma inhibitörleri


• Amantadin İnfluenza A enfeksiyonlarının
• Rimantadin tedavisinde kullanılır
Oseltamivir & Zanamavir
• Siyalik asit analoglarıdır
• Nöroaminidaz inhibitörü

• Virüs yüzeyinde bulunan • Nöroaminidaz inhibitörleri


hemaglutinin konakçı hücre bu etkiyi bloke eder, virüs
yüzeyinde bulunan sialik asite konakçı hücreden ayrılamaz
bağlanarak virüsün konakçı ve enfeksiyona neden olamaz.
hücreye tutunması ve
penetrasyonunda rol oynar. • Oseltamivir ön ilaçtır. Oral
kullanılır.
• Replikasyondan sonra klonlar
siyalik asit ile kaplanır ve konakçı • Zanamavir inhalasyon yolu ile
hücreden ayrılırken yüzeydeki kullanılır.
siyalik asit bağlarını
nöraminidaz enzimi keser.
Amantadin & Rimantadin
• Viral M2 proteinini inhibe
ederek kapsidin soyulması
aşamasını inhibe ederler.
Virüsün hücreye yapışmasını ya
da içeri girmesini engeller.

• İnfluenza A enfeksiyonlarında
kullanılır
• p.o. verilir. Özellikle profilakside

• Amantadin, Parkinson
Hastalığı’nda da kullanılır.
Antikolinerjik ve dopaminerjik
etkisi var.
Diğer mekanizmalar ile etki eden
ilaçlar Enfurvirtid ve raltegravir
• Enfurvirtid genellikle diğer antiretroviral
▫ Gp 41 molekülüne bağlanarak ilaçlara direnç durumunda
HIV-1’in konakçı hücreye girişini tercih edilir.
inhibe eder. Füzyon inh.

• Raltegravir
▫ Provirus oluşumu esnasında
viral genetik materyali insan
kromozomlarına entegre eden
integraz enzimini bloke eder.
▫ HIV tedavisi

• Maraviroc
▫ CCR5 reseptörünü inhibe
ederek HIV virüsünün CD4 T
hücresi içine girişini engelleyen
bir ilaçtır. Giriş inh.
Ribavirin
• Guanozin analoğudur. Hem RNA hem DNA virüslere etkili.
Geniş etki spektrumlu.

• Viral RNA polimeraz ve mRNA sentezini inhibe eder.

• Influenza A ve B, paramiksovirüs, RSV, kırım kongo


kanamalı ateşi virüsü ve HIV tedavisinde etkilidir.

• Peginterferon alfa-2a ve peginterferon alfa-2b ile


kombine edilerek Hepatit C tedavisinde kullanılır.

• Gebelerde teratojenik
Antiviral İlaçlar Başlıca Etki noktaları
Biyofarmasötik antiviral ilaçlar
• Immunoglobulin
▫ Virüs zarfını hedef alırlar ve
virüsü nötralize ederler.

• Palivizumab
▫ Monoklonal antikordur,
• Interferonlar
Respiratuar Sinsityal Virüs ▫ α, β, ve γ
(RSV)’ün füzyon ▫ IFN-α-2b
proteinlerine karşı Kronik Hepatit B ve C ve Akut
geliştirilmiş bir antikordur. Hepatit C tedavisi
▫ Peginterferon alfa-2a
Kronik Hepatit B ve Hepatit C
tedavisi
▫ Peginterferon alfa-2b
Kronik Hepatit C tedavisi
Hepatit C tedavisi
• Birkaç yıl öncesine kadar FDA tarafından onay almış
2 ilaç vardı.
▫ Pegylated interferon (Peg-IFN) (Genotip3 için)
▫ Ribavirin
• 2011’de 2 yeni proteaz inhibitörü onay aldı
▫ Boceprevir ve Telaprevir
▫ Peg-IFN/RBV tedavisine ek olarak genotip 1 için triple
therapy
• 2013 Simeprevir
▫ Peg-IFN/RBV tedavisine ek olarak, daha sonra
Sofosbuvir ile kombine kullanım için onay aldı (2014)

NOTE: PEGylation is a chemical modification that involves conjugation of active polyethylene glycol (PEG) to a therapeutic
protein/peptide or to a delivery system (nanoparticle). PEGylation offers several advantages such as favorable
pharmacokinetics, more stability, and enhanced therapeutic activity
Hepatit C tedavisi

• 2013 Sofosbuvir (genotip 1, 2, 3 ve 4 için)


polimeraz inhibitörü
• 2014 Ledipasvir/Sofosbuvir kombinasyonu
(genotip 1)
• 2014 Ombitasvir/Paritaprevir/Ritonavir ,
Dasabuvir
• 2015 Daclatasvir
• 2016 Elbasvir/Grazoprevir,
Sofosbuvir/Velpatasvir
HIV için kombinasyon tedavisi
• Genellikle 2 ilaç grubu kullanılır:
▫ Revers transkriptaz inhibitörleri
▫ Proteaz inhibitörleri

• Kombinasyon virüsün oluşturduğu direncin


üstesinden gelinmesini sağlar.
▫ Virüsü değişik noktalarda durdurur

• Buna Highly Active Anti Retroviral Therapy


(HAART) denir.
▫ Bazı kriterler gerekir.(CD4 T hücre sayısı ≤ 350- 500
/mm3, viral yük ≥ 100.000 /Ml ya da gebe, çocuk,
opportunistik infeksiyon varlığı vb.)

• Enfurvirtid, Raltegravir ve Maraviroc da genellikle tek


başına değil kombinasyon tedavilerinde kullanılır.
HIV virüsü için
başlıca ilaç etki
noktaları
Hepatit B tedavisinde kullanılan ajanlar
Hepatit C tedavisinde kullanılan ajanlar
Sıklıkla İlk Tercihler
Virüs Antiviral ilaç
CMV Gansiklovir
HBV Lamivudin / IF-alfa
HCV IF-alfa + Ribavirin
HSV-Genital Asiklovir
HSV-Keratokonjuktivit Trifluridin
HSV-Ensefalit Asiklovir
HSV-Neonatal Asiklovir
HPV IF-alfa
İnfluenza-A Rimantadin
RSV Ribavirin
COVID & Antiviral tedavi
HİSTAMİN VE
ANTİHİSTAMİNİK
İLAÇLAR
Prof. Dr. Tijen Kaya Temiz
Farmakoloji Anabilim Dalı
Hedefler
1. Histamin biyosentezini, dağılım ve metabolizmasını açıklar.

2. Histamin reseptörlerini sayar ve özelliklerini açıklar.

3. Histaminin farmakolojik etkilerini açıklar.

4. Histaminin kullanım alanlarını, preparatlarını ve yan tesirlerini sayar.

5. Histamin-H1 reseptör blokörlerini kimyasal yapılarına göre sayar, her grupta yer alan
üyeleri ve grubun genel özelliklerini söyler.

6. Histamin-H1 reseptör blokörlerinin farmakokinetik özelliklerini, farmakolojik etkilerini


ve kullanımlarını açıklar.

7. Antihistaminiklerin kullanım alanlarını sayar.

8. Antihistaminiklerle ilaç etkileşimlerini açıklar.

9. Histamin-H2 reseptör blokörlerini sayar ve açıklar.

10. Histamin-H2 reseptör blokörlerinin yan tesirlerini söyler, kullanım alanlarını sayar.

11. Mast hücre stabilizatörlerini ve kullanım alanlarını sayar.

12. Mast hücre stabilizatörlerinin etki mekanizmalarını söyler.


Otakoidler
 Otakoidler, lokal hormonlardır.
 Etkilerini salıverildikleri hücrede (otokrin) veya yakınında
(parakrin) gösterirler.
 Dolaşımda çabuk yıkılırlar
Dekarboksile a.a. Polipeptidler Yağ asidleri
Histamin Anjiotensinler Eikosanoidler
Serotonin Kininler PAF
Substance P, VIP,
Nöropeptid Y, CGRP
Endotelin
Ürotensin
HİSTAMİN ve ANTİHİSTAMİNİKLER

 Otakoidler içinde ilk bulunanı ve üzerinde


en fazla araştırma yapılmış olanıdır.
 Histamin canlıların evriminde çok eski bir
maddedir. Bir çok canlı türünde sentez
edilmektedir.
 Vücutta bir çok fizyolojik ve patolojik olaya
katkıda bulunmaktadır.
Histamin

Yapısı, Biyosentezi, Dağılımı ve Metabolizması:


 Histamin kimyaca β-imidazoletilamin'dir.
 Biosentezi: Histidin'in, histidin dekarboksilaz
tarafından dekarboksilenmesiyle yapılır.

 Tritokalin adlı madde bu enzimi inhibe eder.


Mevsimsel alerjinin profilaksisinde kullanılır.
Histamin biyosentezini, dağılım ve metabolizmasını açıklar.
 Dağılımı: Histamin'in vücutta yerleştiği yapılar
üç gruba ayrılır.
 Mast hücreleri
 Nöronal histamin
 Diğer hücrelerdeki histamin

 Biyotransformasyonu:
½ si, HMT enzimi
 1/3’ü, DAO (histaminaz)
 % 2-3 metabolize edilmez
 Histamin ve histamin metabolitleri böbrekten idrarla
itrah edilir.

Histamin biyosentezini, dağılım ve metabolizmasını açıklar.


HİSTAMİN RESEPTÖRLERİ

4 tür histamin reseptörü bulunmaktadır.


 Hepsi G proteinleri ile kenetli 7
transmembranal segmentli reseptörlerdir.
 H1 ve H2 reseptörler yaygın dağılım
gösterirler.
 H3 ve H4 reseptörleri kısıtlı bir dağılıma
sahiptir.

Histamin reseptörlerini sayar ve özelliklerini açıklar.


Histamin H1 reseptörleri
 Histamin H1 reseptörleri: Damar düz
kaslarında, endotel hücrelerinde, bronşlarda ve
barsak düz kaslarında bulunur.
 Damarlarda vazodilatasyona (NO salıvererek) ve
kapiller permeabilite artışına aracılık eder.
 Bronşlarda bronkokonstriksiyona neden olur
 Barsak düz kaslarında kasılmaya neden olur
 H1 reseptörlerinin çok sayıda antagonisti (Klasik
antihistaminikler) bulunmaktadır.

Histamin reseptörlerini sayar ve özelliklerini açıklar.


Histamin H2 reseptörleri
 Kalpte, uterusta, midenin paryetal hücrelerinde ve
trakeobronşial kanalda bulunur.
 İzole kalpte (+) inotrop ve (+) kronotrop etki,
 Uterusta gevşeme,
 Midede asid salgısında artma,
 Trakeobronşial kanalda bronkodilatasyona neden olur.
Ancak insanda solunum yollarında egemen olan reseptör
tipi H1 reseptörlerdir.
 Simetidin, ranitidin, famotidin, nizatidin vb H2
reseptörlerinin antagonistleridir.

Histamin reseptörlerini sayar ve özelliklerini açıklar.


Histamin H3 reseptörleri
 Beyinde histaminerjik sinir uçlarında
presinaptik bölgede bulunurlar (otoreseptör)

 Periferde adrenerjik ve kolinerjik sinir


uçlarında bulunur ve buralardan nörotransmitter
salıverilmesini inhibe eder

 Alfa-metil histamin selektif agonisti, Tioperamid


selektif antagonistidir.

Histamin reseptörlerini sayar ve özelliklerini açıklar.


Histamin H4 reseptörleri

 Esasen kemik iliği hücrelerinde ve periferik


hematopoetik hücrelerde eksprese
edilirler.
 İnsan eozinofillerinde, eozinofil
kemotaksisini stimüle eder ve interlökin-16
üretimini artırır.

Histamin reseptörlerini sayar ve özelliklerini açıklar.


Histamin Reseptörleri: H1, H2, H3 , H4
 H1 reseptörlerin aktivasyonu, birçok hücre
türünde;
 Fosfoinozitid hidrolizini artırır.
 Bazı hücrelerde sAMP düzeyini düşürür.
 Nitrik oksid aracılığı ile gevşeme oluşturur.

 H2 reseptörler aracılığı ile meydana gelen


etkilerinin oluşmasında;
 Adenilil siklaz enziminin aktive edilmesi rol oynar.

Histamin reseptörlerini sayar ve özelliklerini açıklar.


Farmakolojik Etkileri
 İnsanda histamin vazodilatasyon sonucu
arteriyel kan basıncını düşürür. (H1, H2
reseptörler)
 Cilt içine ufak dozda histamin injekte
edilmesi, Lewis'in üçlü cevabı denilen bir
reaksiyonun oluşmasına neden olur.
 kızarıklık
 ürtiker(ödem papülü)
 hale şeklindeki kızarıklıktır.

Histaminin farmakolojik etkilerini açıklar.


Farmakolojik Etkileri
 İnsanda kan basıncındaki düşmenin
uyandırdığı baroreseptör refleksi taşikardiye
neden olur.
 Histamin insanda trakeobronşiyal düz kasları
kasar, yeterli dozda verilmişse bronkospazm
yapar (H1)
 Histamin barsak düz kasını kasar,
barsakların tonus ve motilitesini artırır (H1).

Histaminin farmakolojik etkilerini açıklar.


Farmakolojik Etkileri
 İnsanda mide mukozasının asid salgılayan
paryetal hücreleri histamine en fazla duyarlı
olan hücrelerdir (H2).
 Tükrük, gözyaşı, bronş ve barsak mukozası
ile pankreasın dış salgısını artırır (H2).
 Cilt içine enj. yanma ve kaşınma duygusuna
cilt altına enj. ağrıya neden olur.

Histaminin farmakolojik etkilerini açıklar.


Kullanılışı:
0.1 veya 0.5 mg/ml’lik ampulleri s.k veya i.v
kullanılır.
 Aklorhidri tanısı
 Feokromositoma tanısı
 Duyusal innervasyonunun belirlenmesi
 Alerjik durumun saptanması (deri testi)
 Bronşial hiperaktivite ölçümü (aerosol)

Histaminin kullanım alanlarını, preparatlarını ve yan tesirlerini sayar.


Histaminin yan tesirleri:
 Aşırı dozda histamin injekte edildiğinde
hipotansiyon, taşikardi, bronkospazm ve
buna bağlı dispne, şiddetli başağrısı,
bulantı, kusma ve diyare gibi belirtiler
ortaya çıkar.
 Tedaviiçin klasik antihistaminik ilaçlar ve
adrenalin injekte edilir.

Histaminin kullanım alanlarını, preparatlarını ve yan tesirlerini sayar.


Histamin Preperatları
 Betahistin Hidroklorür: DAO'a dayanıklıdır
ve ağız yolundan Meniere hastalığının
tedavisinde kullanılır. İç kulaktaki
mikrosirkülasyonu düzeltir
 Betazol: Histamin H2-res. agonistidir.
Aklorhidri teşhisi için histamine tercih edilir.
 Pentagastrin: Aklorhidri teşhisi için
kullanılır. Yan tesiri daha azdır.

Histaminin kullanım alanlarını, preparatlarını ve yan tesirlerini sayar.


H1-RESEPTÖR ANTAGONİSTLERİ
(Klasik Antihistaminikler)
 1. Jenerasyon ilaçlar kuvvetli sedatif,
parasempatolitik, yüksek konsantrasyonlarda lokal
anesteziktir.
 2. Jenerasyon ilaçlar lipitte daha az çözünür
olduklarından SSS ne daha az veya hiç geçmezler.
 Çoğunda tek doz ilaç alımını takiben etki 4-6 saat sürer.
Meklizin ve 2. jenerasyon ajanlarda etki daha uzun sürer
(12-24 saat).
 Birçok 2. jenerasyon ilaç CYP3A4 sistemi ile metabolize
olur ve bu enzimi inhibe eden ilaçlarla ilaç etkileşimi
görülür. Örn: Ketokanozol.

Histamin-H1 reseptör blokörlerini kimyasal yapılarına göre sayar, her grupta yer alan üyeleri ve grubun genel özelliklerini söyler.
1. Histamin H1 Reseptör Blokörleri
 Kimyasal yapılarına göre altı gruba
ayrılırlar:
1. Etanolamin türevleri
2. Etilendiamin türevleri
3. Arilalkilamin türevleri
4. Piperazin türevleri
5. Fenotiazinler
6. Piperidin türevleri

Histamin-H1 reseptör blokörlerini kimyasal yapılarına göre sayar, her grupta yer alan üyeleri ve grubun genel özelliklerini söyler.
ETANOLAMİNLER

Güçlü antihistaminik, sedatif, antikolinerjik


 Difenhidramin (Benadryl-Allerjin)
 Dimenhidrinat (Dramamin)
 Doksilamin (Dekaprin)
 Karbinoksamin (Clistine)
 Klorfenoksamin (Systral-Phenoxane)

Histamin-H1 reseptör blokörlerini kimyasal yapılarına göre sayar, her grupta yer alan üyeleri ve grubun genel özelliklerini söyler.
ETİLENDİAMİNLER
Güçlü sedasyon
 Mepiramin Maleat (Neo-Antergan Kontristin,
Pyrilamin)
 Antazoline (Antistine)
 Tripelenamine (Pyribenzamin,Solybenzamin)

Histamin-H1 reseptör blokörlerini kimyasal yapılarına göre sayar, her grupta yer alan üyeleri ve grubun genel özelliklerini söyler.
ALKİLAMİNLER
Zayıf sedatif, güçlü antihistaminik etki
 Feniramin Maleat (Avil-Aviletten)
 Akrivastin
 Klorfeniramin Maleat (Klortrimeton)
 Deksklorfeniramin Maleat (Polaramine)
 Bromfeniramin Maleat (Disomer-Dimetan)

Histamin-H1 reseptör blokörlerini kimyasal yapılarına göre sayar, her grupta yer alan üyeleri ve grubun genel özelliklerini söyler.
PİPERİDİNLER
Ya çok az ya da hiç sedasyon yapmazlar
 Terfenadine (Seldane)
 Astemizol (Hismanal)
 Loratadin
 Fexofenadine
 Levokabastin (Topikal)

Histamin-H1 reseptör blokörlerini kimyasal yapılarına göre sayar, her grupta yer alan üyeleri ve grubun genel özelliklerini söyler.
PİPERAZİNLER
Antiemetik ve zayıf sedatif etkili
 Siklizin HCl (Marezin)
 Klorsiklizin (Di-Paralene)
 Buklizin (Longifene)
 Meklizin (Bonine)
 Sinerazin (Stugeron)
 Setirizin,
 Hidroksizin

Histamin-H1 reseptör blokörlerini kimyasal yapılarına göre sayar, her grupta yer alan üyeleri ve grubun genel özelliklerini söyler.
FENOTİYAZİNLER
Antiemetik, antikolinerjik ve güçlü sedatif etki
 Prometazin (Fenergan-Histantil)
 Trimeprazin (Alimemazin-Temaril Vallergan)
 Metdilazin (Tacaryl-Dilosyn)
 Pyratiazin (Pyrrolazote)

Histamin-H1 reseptör blokörlerini kimyasal yapılarına göre sayar, her grupta yer alan üyeleri ve grubun genel özelliklerini söyler.
 Farmakokinetik özellikleri:
 Büyük bir bölümü karaciğerde metabolize edilerek
elimine edilirler
 Akrivastin ve setirizin ise önemli ölçüde renal
itrahla elimine edilirler.
 Eski ilaçların çoğunun yarılanma ömrü nisbeten
kısadır (3-4 saat). Diğerleri (10-12 saat).
 Piperidin türevi ilaçlar kan-beyin engelini zor
aşarlar. Santral etkileri zayıftır.

Histamin-H1 reseptör blokörlerinin farmakokinetik özelliklerini, farmakolojik etkilerini ve kullanımlarını açıklar.


Farmakolojik Etkileri

 H1 reseptörlerinin aktivasyonuna bağlı


vazodilatasyon, "kapiler" permeabilitesinde artma,
hipotansiyon, bronkokonstriksiyon ve barsak tonus
ve motilitesindeki artma gibi etkileri antagonize
ederler.
 Tip I alerjik reaksiyonları kısmen antagonize
ederler.
 Çoğu mutad dozlarda uyuşukluk ve sedasyon
oluştururlar.

Histamin-H1 reseptör blokörlerinin farmakokinetik özelliklerini, farmakolojik etkilerini ve kullanımlarını açıklar.


 2. kuşak antihistaminikler olan akrivastin,
feksofenadin, loratadin, setirizin, terfenadin ve
mizolastinin sedatif etkinliği oldukça düşüktür ve etki
sürelerinin uzundur.
 Taşıt tutması, baş dönmesi ve Meniere hastalığı
gibi durumları tedavi edebilirler.
 Genel anestezi ve ameliyatlardan sonra ortaya çıkan
kusmalara ve gebelik kusmasına karşı antiemetik
ilaç olarak kullanılabilirler.
 Bazı ilaçların antiparkinson etkisi vardır.

Histamin-H1 reseptör blokörlerinin farmakokinetik özelliklerini, farmakolojik etkilerini ve kullanımlarını açıklar.


ANTİHİSTAMİNİKLERİN KULLANILIŞI
 Alerjik hastalıklar
 Alerjik rinit ve böcek sokmaları
 Taşıt tutması (hareket hastalığı)
 Meniere hastalığı
 Antiemetik olarak
 Soğuk algınlığı (nezle)
 Premedikasyon
 Parkinson hastalığı
En sık görülen yan tesirleri sedasyondur.
Parasempatolitik etki ve ventriküler aritmi yapabilirler.

Antihistaminiklerin kullanım alanlarını sayar.


İlaç etkileşimleri:
 Terfenadin veya astemizol gibi erken ikinci
jenerasyon ajanlarla, ketokonazol, itrakonazol
ve eritromisin gibi makrolid grubu antibiyotikler
kombine kullanıldıklarında letal ventriküler
aritmiler görülmüştür.
 CYP3A4 metabolizmasını inhibe eden pek çok
antimikrobiyal ilaç antihistaminiklerin kan
konsantrasyonunu anlamlı şekilde yükseltirler.

Antihistaminiklerle ilaç etkileşimlerini açıklar.


İlaç etkileşimleri

 Antihistaminikler, aksiyon potansiyelinin


uzamasına ve aritmilere yol açar.
 Greyfurt suyu CYP3A4’ü inhibe eder ve
terfenadin kan düzeylerini yükseltir.
 Sedatif etkilerinden dolayı araç ve iş
makinesi kullanırken bu ilaçlar alınmamalı.

Antihistaminiklerle ilaç etkileşimlerini açıklar.


2. Histamin H2 Reseptör Blokörleri

 H2-reseptörleri üzerinde histaminin kompetitif


antagonistidirler.
 En önemli etkileri, histaminin midedeki asid salgılatıcı
etkisini güçlü bir şekilde bloke etmeleridir.
 Sadece stimüle edilmiş asid salgılanmasını değil, bazal
(istirahatteki) salgılanmayı ve uykudaki (noktürnal)
salgılanmayı da inhibe ederler.
 İnsanda pepsin salgılanmasını da inhibe ederler.

Histamin-H2 reseptör blokörlerini sayar ve açıklar.


Simetidin

 Duodenum ve mide ülserlerinin tedavisinde önemli


bir aşama oluşturmuştur.
 Karaciğer hücresindeki sitokrom P-450 izozimlerinden
birçoğunu inhibe eder ve bazı ilaçların etkinliklerini artırır.
 Böbreklerden kreatinin itrahını bilinmeyen bir mekanizma
ile azaltır.
 Serum gonodotropin düzeyini düşürür; libido azalması,
impotens, oligospermi ve jinekomasti yapar.
 Tek dozunun etkisi 6-8 saat sürer. (3x300mg)

Histamin-H2 reseptör blokörlerini sayar ve açıklar.


Simetidin (devam)

 En sık görülen yan tesirleri, baş ağrısı, yorgunluk,


diyare, kas ağrısı, ciltte döküntü ve kabızlıktır.
 Hepatotoksik etki potansiyeli vardır,
 Tehlikeli aritmilere ve kalp durmasına neden olduğu
bildirilmiştir.
 Antiandrojenik etkisi vardır. Kadınlarda hirsutizmi
düzeltebilir.
 Gebelik ve laktasyon sırasında kullanılmamalıdır.

Histamin-H2 reseptör blokörlerinin yan tesirlerini söyler, kullanım alanlarını sayar.


Ranitidin
 Kitlesi itibariyle simetidinden 5-10 kez daha
güçlüdür, etkisi ona göre daha uzun sürelidir
(12 saat).
 2x150 mg 4-6 hafta.

Histamin-H2 reseptör blokörlerini sayar ve açıklar.


Simetidin'e göre üstünlük oluşturan özellikleri:

 Antiandrojenik etkinliği belirgin değildir,


 Karaciğer mikrozomal enzimlerini hafif inhibe
eder ve diğer ilaçlarla daha zayıf etkileşir,
 Serum kreatinin düzeyini pek yükseltmez,
 Mental konfüzyon ve SSS ile ilgili diğer etkileri
nadiren oluşturur.
Famotidin

 Gravimetrik etki gücü, ranitidin'e göre yaklaşık 8


kez fazladır. Ranitidin için belirtilen üstünlükleri
gösterir.
 Etki süresi ona göre daha uzundur.
1x40mg 4-6 hafta

Histamin-H2 reseptör blokörlerini sayar ve açıklar.


Nizatidin

 Uzun etki süreli bir H2 reseptör blokörüdür.


 Vücutta pek metabolize edilmez; büyük kısmı
değişmeden, böbreklerden atılır.
1x300 mg 4-8 hafta
KULLANILIŞI:
 Duodenum ülseri: H2 reseptör blokörleri
duodenum ülserinin ilaçla tedavisinde, proton
pompası ilaçlar gibi, halen en etkin ilaçlardır.
 Zollinger-Ellison sendromu (gastrinoma)
 Mide ülseri
 Asid-aspirasyon sendromu
 Refluks özofajiti
 Stres ülseri ve kanama
 Karsinoid sendrom.

Histamin-H2 reseptör blokörlerinin yan tesirlerini söyler, kullanım alanlarını sayar.


3. Histamin H3 Reseptör Blokörleri
 Tioperamid
 Burimamid
 İmpromidin
Obezite ve dikkat eksikliği sendromu
tedavisinde kullanılma çalışmaları devam
etmektedir.
4. Mast Hücresi Stabilizatörleri
Disodyum Kromoglikat, Ketotifen ve
Nedokromil Sodyum
 Mast hücrelerinin membranını stabilize ederek
histamin ve diğer otakoidlerin salıverilmesini
inhibe ederler.
 Bronşiyal astma ve diğer alerjik hastalıklarda
kullanılırlar.

Mast hücre stabilizatörlerini ve kullanım alanlarını sayar.


Mast hücre stabilizatörlerinin etki mekanizmalarını söyler.
Olgu:
 Alerjik yakınmaları nedeniyle, 8 yaşındaki bir kız
çocuğu annesiyle birlikte ziyaretinize geliyor. Anne
her yıl bahar mevsiminde kızının burnunun aktığını,
kaşındığını; gözlerinin sulandığını ve sık sık
hapşırdığını anlatıyor. Daha önce difenhidramin
ile tedavi edilmiş fakat; çocuğun öğretmeni onun
okuldaki uykulu halinden yakınmış. Başka bir tıbbi
sorunu ve sürekli kullandığı bir ilaç yok. Mevsimsel
alerjik rinit tanısı koyuyor ve hastaya
Feksofenadin veriyorsunuz.
Soru:

 Bu ilacın etki mekanizması nedir?


 Antihistaminik ilaçların sık görülen yan
tesirleri nelerdir?
 Hastaya feksofenadin vermenin
gerekçesi nedir?
Kaynaklar
 Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi
Farmakoloji,. Kayaalp, S.O.
 Katzung Farmakoloji
 Lippincott Farmakoloji

You might also like