You are on page 1of 221

1 | J

• M İ M M B M İl ELMA ||fğ K İ M İ M İ fl

AİLE İÇİ ŞUDDET


K A D I N I N VE ÇOCUĞUN KORUNMASI

Prof. Dr. ALİYE MAVİLİ AKTAŞ


AİLE İÇİ ŞİDDET
Prof. Dr. ALİYE MAVİLİ AKTAŞ

Bu çalışmanın çocuk koruma sistemi ile ilgili yerel ve ulusal düzeyde yapılması gerekenleri
öneren bölümleri içermesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Çocuk Haklan Sözleşmesine
taraf olarak imza atan ülkemizde de çocuğun her türlü istismara ve ihmale karşı korunması,
fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimini engelleyen koşulların ortadan kaldırılması gerekir.
Bu sorunun çözülmesi için yapılması gerekenler bu kitapta yerinde önerilerle açıklanıyor.

Prof. Dr. Sevda Uluğtekin


Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Emekli Öğretim Üyesi

Kadına yönelik şiddet çalışmalarını birlikte y ü r ü t t ü ğ ü m ü z arkadaşım Prof. D r . Aliye


Mavili Aktaş'm bu kitabı, bu alanda önemli bilgiler içeriyor. Kadınlar ve çocuklarla
ilgili kültürel unsurlardan kaynaklanan kimi olumsuzluklar u z u n erimli çalışmalarla
değiştirilebilir. Yıllardır b u alanda çalışan yazar, bilgi birikimini ve d e n e y i m l e r i n i b u
kitapta aktarıyor.

Doç. Dr. Çiğdem Arıkan


Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Emekli Öğretim Üyesi

Öncelikle kadın ve erkeğin d ü ş ü n m e biçimi farklıdır. Bu farklılık anlaşılmadan şiddet


d u r u m u yanlış değerlendirilebilir. Bu kitap, bu değerlendirmeleri yaparak h e m aile içi
şiddetin nedenlerini anlamamızı h e m de b u n a çözüm yollan bulmamızı sağlıyor.

Prof. Dr. Ünsal Söylemezoğlu


Psikiyatr

Medyada kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve istismar haberlerinin sıkça yer aldığı
g ü n ü m ü z d e bu çalışmanın yeniden yayımlanmasının önemli olduğuna i n a n ı y o r u m .
Ayrıca bu kitabın toplumsal ve kültürel değişim projelerine halk katılımını sağlamak,
düzenli, sürekli, profesyonel hizmetleri t o p l u m u n en küçük birimine yerleştirmek
için faydalı olacağını d ü ş ü n ü y o r u m .

Doç. Dr. ibrahim Cılga

Bu çalışmanın aile içi şiddet k o n u s u n d a yol gösterici özellikte olduğunu ve pek çok kavramı
netleştirdiğini d ü ş ü n ü y o r u m . Aynı z a m a n d a bu alanın psikolojik içeriğinin uygulamalar,
yasal düzenlemeler ve kurumsal hizmet önerileri ile bütünleştirildiği dikkati çekmektedir.

Doç. Dr. Haluk Özbay


Psikiyatr, Sağlık Bakanlığı Ankara Eğiti psikiyatri Kliniği Şefi

A k a d e m i Artı Yayıncılık A.Ş. ISBN 975-6093-22-6


c,
M i t h a t p a ş a C a d . 56/14 Kızılay 06420 A n k a r a
Tel: 0 312 430 80 41 - 42 • Faks: 0 312 430 80 4 3

www.elmayayinevi.com | elmayayinevi@elmayayinevi.com
AİLE İÇİ ŞİDDET©
Kadının ve Çocuğun Korunması
Kişisel Gelişim Serisi 11
ELMA YAYINEVİ©

t e m s i l c i l i k l e r i m i z

Ege Bölgesi Nazlı Uluer • Tel: (555] 621 28 53 • nazli@elmayayinevi.com


Antalya Üniversite Kitabevi • Hakan Kasapoğlu • T e l : [242] 247 51 10
Fax: [242] 241 42 53 • kasapoglu@universitekitabevi.net
Artı Dil Kursu • Cemal Duran • Tel: [242] 242 78 18 • cemald@artidil.com
Bursa Alp Dağıtım Kitap Kırtasiye • Orhan Yalçınkılıç • Tel: [224] 223 01 19
Fax: [224] 223 85 34 • orhanalp8@hotmail.com
İzmir Kabile Kitabevi • Sarper Güngör • Tel: [232] 483 32 99
Fax: [232] 446 16 39 • sarper_gungor@hotmail.com
Kayseri Kıvılcım Kitabevi • Ayhan Çetinkaya • Tel: [352] 231 40 66
kivilcimayhan@hotmail.com
Mersin Ada Müzik Kitap • Barış Ulusman • Tel: [324] 327 93 56
ulusmans@hotmail.com
Samsun Endülüs Kitabevi • Davut Şal • Tel: [362] 435 96 07 • Fax: [362] 432 97 97
enduluskulturmerkezi@hotmail.com
ABD Z e l i h a A k ç a - Tel: 001 6109741807 -zeliha79@yahoo.com
Avustralya İsmail Haskara • Tel: 0061 249316234 • ismail.haskara@bigpond.com

Her türlü kitap talebinizi temsilciliklerimizden, www.elmayayinevi.com


a d r e s i m i z d e n veya t e l e f o n / f a k s aracıyla y a y ı n e v i m i z d e n y a p a b i l i r s i n i z .
Kitaplarımızla ilgili g ö r ü ş l e r i n i z i w w w . e l m a y a y i n e v i . c o m / f o r u m a d r e s i n d e k i f o r u m
s a y f a m ı z d a belirtebilirsiniz.

1. Basım: Aralık 2006

Genel Koordinatör : Mustafa Baştürk


Editör : Gaye Dinçel
Düzelti : Reyhan Tutumlu
Mizanpaj : Gala Reklam
Kapak Tasarımı ve İllüstrasyon : 3tasarım
Yayın Ekibi : Gül Solak, Hakan Mermicioğlu
Basımevi : BRC Matbaacılık

Kitabın tüm yayın hakları ELMA YAYINEVİ ©'ne aittir.


Yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz,
kopya edilemez, çoğaltılarnaz ve yayımlanamaz.
Türkiye'de basılmıştır.
"ELMA", AKADEMİ ARTI YAY. A.Ş.'nin bir markasıdır.
Copyright © 2006, ELMA Publishing House

ISBN: 975-6093-22-6
İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ 9

GÎRİŞ:
AİLE İÇİ ŞİDDETİN BOYUTLARI 13

Kaynakça 26

BÖLÜM I:
KADINA YÖNELİK ŞİDDET 29

Kavram Olarak Kadına Yönelik Şiddet 33


Problemin Boyutu 39
Kadının Şiddet Ortamında Kalmasına
Neden Olan Faktörler 41
A. Toplumsal Değer Sistemi 43
B. Toplum Kaynaklarıyla İlgili Yetersizlikler
ve Darboğazlar 47
C. Şiddete Maruz Kalmış Kadının Psikolojik
Durumu 50
Danışma Hizmetleri ve Mesleki Müdahaleler 59
A. Ailenin Korunmasına Dair Kanun ve
Uygulanmasıyla İlgili Sorunlar 59
B. Şiddete Maruz Kalan Kadınla
Çalışma İlkeleri 64
C. Şiddete Maruz Kalan Kadına Kriz
Müdahalesi 66
D. Kriz Müdahalesinde Bazı Etik Prensipler
ve Stratejiler 69
E. Müdahale Sürecinde Başlangıç Aşaması 76
F. Bireysel Görüşmede Son Aşama 76
G. Grup Uygulamaları (Ara Aşama) 77
H. Grubun Başlangıcı 80
I. Grubun Planlanması ve Hazırlık 84
İ. Psikodrama ve Destekleyici Grup
Uygulamalarında Grup Liderliğinin Önemi 90
J. Grup Uygulamaları Kadının Benlik Saygısını
Kazanmasına ve Kültürel Kimliğini
Keşfetmesine Ortam Yaratır 99
Sonuç 100
Kaynakça 102

BÖLÜM E:
EŞLERİNE ŞİDDET UYGULAYAN
ERKEKLERE YÖNELİK
TEDAVİ YAKLAŞIMLARI 107

Dayak Atan Erkek ve Sosyo-Kiiltürel Ortam 107


İçe Bakış Modeli 112
Açık Tartışma ve İfade Ettirme Modeli 117
Etkileşim Modeli 120
Davranışçı ve Eğitici Modeller 126
Feminist ve Prefeminist Model 130
Sonuç 139
Kaynakça 142

BÖLÜM İH:
ÇOCUKLARINA ŞİDDET UYGULAYAN
ANNE-BABALARLA İLGİLİ GRUP
UYGULAMALARI 149

Şiddet Davranışını Ortaya Çıkaran


Psikolojik Faktörler 151
A. Aşırı Duyarlılığa Bağlı Olarak Kendini
Kontrol Edememe 151
B. Yetersiz İletişim ve Problem Çözme Becerisi.... 152
C. Çocuklarla İlgili Empati Yetersizliği 153
Grup Tedavisi Uygulamaları 155
A. Kendini Kontrol Etme Becerisini Geliştirme 161
B. İletişim Becerisi Eğitimi 163
C. Problem Çözme Eğitimi 165
Grup Uygulamalarının Değerlendirilmesi 174
Sonuç ve Öneriler 176
Kaynakça 193

BÖLÜM IV:
AlLE İÇİ ŞİDDETİ ÖNLEMEDE İLETİŞİM 199

Eşler Arası Beklentiler 200


Kültürel Yapıda Kadına ve Erkeğe Aktarılan
Tutum ve Davranış Kalıpları 211
Aile İçi İletişimde Eşlerin Kendi Aileleriyle
İlgili Tartışmaları 219
Sonuç 227
Kaynakça 229
İÇTEN BlR SES

Kendi isteğim ve kararım dışında dünyaya gözlerimi açtım.


Canım kadar sevdiğim anacığım ve babacığımın ilgili ve so-
rumlu tavırlarıyla büyüdüm.
Onlara ihtiyaç duyduğum her anımda yanımdaydılar. Her za-
man benimleydiler.
Çalışmayı ve işimi seven, düzgün bir yetişkin olarak çocuğumu
kucağıma aldığımda dünyanın en mutlu annesiydim.
Büyüdüğünü heyecanla izlerken her zaman onun yanında de-
ğildim, ama yüreğim ve ilgimle hep onunlaydım.
Mutluluğum kadar mutsuzluklarımdan da çok şey öğrendim.
İnandığım şeyleri yaparken, kızgınlıklarım oldu. "Hayır"larım
oldu.
Öfke duyacağımı düşündüğüm bazı fedakârlıkları yapamadım.
Hayallerimin peşinden koşup onlara ulaşınca hep elde edebile-
ceğim hayallerimin olduğunu anladım.
Anlaşılmadığımı hissettiğim anlarda hüzünlendim.
Kendime olan saygı ve sevgimin bencilliğe dönüşmemesi için
karşımdakilerin sesine kulak verdim.
Öğrendiklerim ve öğreneceklerim için heyecanım hiç bitmedi.
Geçmişimden gelenleri, sevdiklerimin verdiklerini ve onlardan
aldıklarımı şimdimi ıskalamadan onlara verebilmeyi umuyo-
rum.

Prof. Dr. Aliye Mavili Aktaş

7
ÖNSÖZ

Bu çalışma aile içi şiddet ve profesyonel müdahalelerle


ilgili mütevazı bir çaba olarak görülebilir. Bu kitabın bir-
çok bölümü Aile İçi Şiddet ve Önleme Yollan (1997) adıyla
yayımlanan çalışmada ele alınmıştır. O dönemlerde aile içi
şiddet sorununun varlığı yeni yeni gündeme getirilebili-
yordu. Çok sayıda kadın örgütü ve medya mensubunun ih-
mal ve istismarı önleme hareketlerinin olgunlaşmaya baş-
laması, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Kadın Haklan Bil-
dirgelerinin (CEDAW) kamuoyunda tartışılması, bu alan-
daki çalışmalara önemli bir ivme kazandırmıştır. Akade-
misyen olarak üniversitedeki eğitim öğretim çalışmalarıma
ek olarak bürokraside Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı
Danışmanlığı, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Ku-
rulu uzmanlığı yaptığım sırada aile, kadın ve çocuk üçge-
nini daha kapsamlı olarak değerlendirme imkânı bulabil-
dim. Ulusal çocuk politikasındaki aksaklıkları, ailesi içinde
büyüyen, gelişen bazen de çırpman ve savaşan kadını de-
ğerlendirmeye devam ettim. Medeni Kanun'da yapılan
pek çok düzenlemeleri, kriz ve şiddet yaşayan ailelerde ço-

9
Aile İçi Şiddet

cuğun ve kadının korunmasıyla ilgili kanunun (1998 yılın-


da çıkarılan Ailenin Korunmasına Dair 4320 sayılı Kanun)
çıkarılmasını heyecan ve umutla izledim. Medyada namus
cinayetlerine kurban giden kadınları ve genç kız intiharla-
rını hüzünle izlerken, çocuk ve ailenin korunması ve des-
teklenmesiyle ilgili birçok ulusal projede görev aldım ve
bunlara katkıda bulundum.
Küreselleşme sürecinin ülkemize yansıttığı ve aktardığı
olumlu ve olumsuz yanlarıyla ortaya çıkan yeni duruma
tepkisiz kalamayacağımı düşündüğüm için böylesi bir ça-
lışmayı yeniden derlemeye karar verdim.
Öncelikle kamusal alan içinde birey olarak kadına ve
çocuğa (özel alanın özerk ve mahrem kalmasına saygıda
kusur işlemeksizin) özel bir koruma ve destek verilmesi ge-
rektiğine inanan bir akademisyenim. Birlikte yaşamda, ai-
lede kadın ve çocukları, daha incinebilir ve daha kırılgan
buluyorum. Bu grubu destekleme yönünde atılacak her
adımın, topluma katlanarak olumlu gelişmelerle döneceği-
ne inanıyorum. Kadınlarla sürdürülecek değişim ve dönü-
şüm projelerinin, somut izleri yeni yetişen çocuk ve genç-
lerde görülebilir. Kadının (psikolojik ve moral açıdan)
yoksullaştığı ve yoksunlaştığı toplumların, gelişme ve iler-
leme yolundaki dinamizmini kaybedeceğine inanıyorum.
Üniversite mezunu genç kızlarımızın sadece anne ve eş gi-
bi önemli, ama kendilerini kısırlaştıran sınırlı bir role hap-
setmelerinden de endişe duymaktayım. Kadın, anneliğinin

10
Önsöz

yanı sıra sivil toplum kuruluşu gönüllülüğü ya da toplum


gönüllülüğü gibi bir rolü de üstlenebilir. Türk kadınının
Kurtuluş Savaşı'nın yapıldığı yıllardaki savaşçı ve mücade-
leci özelliği, böylesi bir sorumluluğu taşıyabilecek durum-
da olduğuna inanmamı sağlamaktadır. Popüler medyada
ve kültürde yaratılmaya çalışılan kadın imajına (güzel ve
çekici kadın, mağdur ve zavallı kadın) takılıp kalan bir ka-
dın olmayı hepimizin sorgulaması gerektiğine inanıyorum.
Kısacık yaşamımda kendimi geliştirmeye, büyütmeye
ve öğrenmeye özen gösteren, bu yolda mütevazı gayretle-
ri olan düzgün bir birey olmaya çalıştım. Hiç bir zaman
mükemmel bir anne, eş, evlat olduğum yanılsamasına ka-
pılmadım. Akademik çalışmalarımdaki eksikliklerden de
çok şey öğrendiğimi, öğrenmeye devam ettiğimi söyleye-
bilirim.
Bu mütevazı çalışmayı da, bu konuda yapılmış ve yapıl-
makta olan çalışmalara katkı olsun diye yeniden sunuyo-
rum.

Prof. Dr. Aliye Mavili Aktaş


8 Haziran 2006
GİRİŞ
AİLE İÇİ ŞİDDETİN BOYUTLARI

insanların bakım, beslenme ve güven duygusu gibi te-


mel ihtiyaçlarının karşılandığı, beden ve akıl sağlığını ko-
ruyan ve geliştiren bir birim olan aile, bazen şiddetin bes-
lendiği ve uygulandığı bir alan olmaktadır.
Şiddet, bireyin bedensel ve ruhsal açıdan zarar görme-
sine, yaralanmasına ve sakat kalmasına neden olan bireysel
ve toplu hareketlerin tamamıdır.
Aile içi şiddet ise, bu davranış ve eylemlerin aile için-
de gerçekleşmesidir. Aile içi şiddet, büyük oranda kadın ve
çocuklara nadiren de yaşlılara yönelik olmaktadır.
Günümüzde, dünyada her üç kadından birinin birlikte
yaşadığı eşleri tarafından şiddete maruz kaldığına ilişkin
gerçeklerin, ülkemiz açısından da geçerli olduğunu söyle-
yebiliriz.
Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlen-
mesi Bildirgesi (Genel Kurul Kararı, 20 Aralık 1993) kadı-
na yönelik şiddeti "ister kamusal, isterse özel yaşamda

13
Aile İçi Şiddet

meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik


acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete daya-
nan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama
veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma" olarak ta-
nımlamaktadır.
Bu denli geniş kapsamlı ve çok boyutlu olarak düşü-
nülmesi gereken kadına yönelik şiddet olgusu, toplumsal
yapımızın temel çekirdeği olan ailemizi olumsuz olarak et-
kilemektedir.
Aile içi şiddetin bir suç sayılması, son yıllara değin göz
ardı edilmiştir. Kadına ve çocuklara yönelik şiddete bir suç
unsuru olarak bakmayı engelleyen bazı koşullar bugün bi-
le pek çok toplumsal yapıda mevcuttur. Ancak ülkemiz hu-
kuk sisteminde, uluslararası müktesebata (çocuk haklan,
kadın hakları... vb.) uygun bir şekilde düzenlemeler ve de-
ğişiklikler yapılmıştır ve yapılmaya devam edilmektedir.
Özellikle 1990'lardan sonra günümüze değin sürdürülen
(ve hâlen süren) yasal düzenlemelerde, kadın ve çocuklara
yönelik şiddetin olmaması yönünde devletin yaptırımını
ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.
Anayasamızın 41. maddesi de devlete, aile içinde kadı-
nı ve çocuğu koruma, onların güçsüz durumda kalmasına
neden olan faktörleri değiştirme ve kurumsal düzenleme-
ler yapma görevi vermiştir.
Yasal düzenlemelerin varlığı ülkemizde şiddet olgusu-
nun olmamasını güvence altına almaya yeterli değildir.

14
Aile içi Şiddetin Boyutları

Gelişmiş ülkelerde de kadını ve çocuğu koruma yönünde-


ki yasalar mevcut olsa bile, şiddetin varlığı ortadadır.
1997'de Aile Araştırma Kurumu tarafından gerçekleş-
tirilen araştırma bulgularına göre erkeklerin % 3 5'inde
şiddet eğilimi vardır. Kadınların şiddet eğilimi erkeklere
göre daha düşüktür. Orneklem grubundaki kadınların %
10'u eşlerinden sık sık veya ara sıra dayak yediğini, % 10'u
da sık sık veya ara sıra eşlerinin hakaretine maruz kaldığı-
nı (psikolojik şiddet uygulandığını) ifade etmiştir.
1998'de PİAR tarafından ülke genelinde temsili bir
örneklemle gerçekleştirilen bir araştırmada kadınların %
75'i eşleri tarafından istismar edildiğini (duygusal, psikolo-
jik şiddet uygulandığını) vurgulamıştır.
1992'de PİAR'ın temsili bir örneklemle (1.181 kişiyle)
11 ilde gerçekleştirdiği araştırmada erkeklerin % 22,3'ü
eşlerine fiziksel şiddet uyguladığını belirtmiştir. Benzer şe-
kilde Nielson Family Research Institute'ün ülkemizde 12
büyük ilde 1.147 örneklemle gerçekleştirdiği araştırmada,
erkeklerin % 34'ii eşlerine fiziksel olarak şiddet uyguladı-
ğını ifade etmiştir.
1993-1994, 1996-1997 ve 1998 yıllarında Mor Çatı ve
Kadın Dayanışma Vakfı'nda yaptırılan araştırmada da şid-
detin varlığı ortaya konmaktadır (fiziksel şiddet % 32; cin-
sel şiddet % 15,7; ekonomik şiddet % 5,2; duygusal şiddet
% 45,2).

15
Aile İçi Şiddet

Anayasamızda, yasalarımızda aile içindeki kadın ve ço-


cuklarla ilgili devletin koruma ve destek sorumluluğunun
varlığı hukuk devleti olmanın gereğidir. Ancak ister geliş-
miş ister gelişmekte olan ülkeler olsun böylesi önemli bir
sorunun varlığı, bu sorunu tek başına hukuki düzenleme
ve yasalarla ortadan kaldıramayacağımız gerçeğini de gün-
deme getirmiştir.
Sorunun kültürel, ekonomik, sosyal ve psikolojik bo-
yutlarıyla ilgili sürekli eğitim ve duyarlılık çalışmaları ile
sosyal hizmet örgütlenmesine olan ihtiyaç ortadadır.
Sözgelimi UNICEF'in 2004 yılındaki Türkiye Rapo-
ru'nda belirtildiğine göre 640.000 kız çocuğu zorunlu
ilköğretimden mahrum durumdadır. 15 yaş ve üzeri kız
çocukların % 77'si, erkeklerin ise % 93'ii okuma yazma
bilmektedir. Kaz çocuğunu eğitimden mahrum etmek,
ekonomik ayrımcılığın önemli bir göstergesidir. Kadın
nüfusun ancak % 24'ü istihdam edilebilmiştir. Aile içi üre-
timin % 84'ü, mülklerin % 92'si erkeklere aittir. Hâliha-
zırdaki parlamentoda 550 milletvekilinden yalnız 24'ü ka-
dındır.
Genel hatlarıyla kadına yönelik fiziksel, duygusal ve
ekonomik şiddetin çok faktörlü özelliği, sorunu en aza in-
dirmek için uzun erimli ve çok boyutlu çalışmalara ihtiyaç
duyurmaktadır. Gerçekte sorunun hiç olmaması özlenen
ve istenen bir durumdur. Ama günümüzde bunu tamamen
ortadan kaldıran bir toplum yok gibidir.

16
Aile içi Şiddetin Boyutları

Aile içi şiddetin çocuklara yönelik kısmı da en az bili-


neni veya kayıtlara geçenidir. Geleneksel terbiye sistemi-
nin uzantısı olarak "Çocuğunu (kızını) dövmeyen dizini
döver", "Dayak cennetten çıkmadır", "Eti senin, kemiği
benim" tarzındaki deyimler, dayağı olumlu bir davranış
olarak göstermektedir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin1 19. ve 39. maddeleri,
i nız,a sahibi devletin, çocukların kendi anne-babalarının
veya bunlardan birinin vasinin, kayyımın veya bakımların-
dan sorumlu herhangi bir kişinin bakımı altında iken be-
densel ve zihinsel şiddet, yaralanma, taciz ve diğer benzer
davranışlardan korunmalarını sağlamak için her türlü ya-
sıl I, idari, sosyal, eğitsel ve diğer önlemleri almalarını ge-
rektirmektedir.
Çocuğun psikolojik ve fiziksel sağlığını bozucu ey-
lemlerin tümü istismar olarak adlandırılır, ihmal de an-
ne-babanın, çocukların bakım, beslenme, korunma, ısın-
ına, giyinme, sağlık ve eğitim ile ilgili ihtiyaçların) karşı-
layamamaları ya da hatalı bir tutum sergilemeleri olarak
tanımlanır.
Günümüzde yaşanan hızlı toplumsal değişim ve geli-
şini, teknoloji ve refah alanında bazı ilerlemeler yarattığı
gibi pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir.

1. Birleşmiş Milletler Genci Kurulu tarafından 20 Kasım 1989'da kabııl edilmiştir. T ü r k i -


ye tarafından 1990'da imzalanmış, 1994 yılında ise 17, 29 vc 30. maddelere çekince koyularak
yürürlüğe girmiştir.

17
Aile İçi Şiddet

Ailelerin gelir düzeyi yükseldiğinde çocuklara sunulan


hizmet ve haklar da (sağlık, eğitim... vb.) artmıştır. Ekono-
mik düzeyi yüksek ailelerde çocukların niteliğine ilişkin
bilinç gelişmiş, çocuğun kendini geliştirme ve gerçekleş-
tirme potansiyeli yükselmiştir. Ancak toplumsal ve ekono-
mik gelişme, yoksulluğu ve gelir dağılımı eşitsizliklerini
ortadan kaldırmamıştır. Özellikle ülkemizde nüfusun %
25 gibi önemli bir kısmı yoksulluk sorunu ile boğuşmakta,
bu gruptaki çocuklar da temel haklarından (sağlık, eği-
tim... vb.) yoksun yaşamak zorunda kalmaktadır. Annele-
rin eğitimsizliği, babaların işsizliği sahip oldukları çocuk-
larını ihmal ve istismar suçu işlemlerine de neden olabilir.
Ancak çocuk ihmal ve istismarının, fiziksel, psikolojik ve
ekonomik türlerinin üst ve alt sosyo-ekonomik düzey aile-
lerin hepsinde ortaya çıkma riski vardır. Özellikle ailenin
koruma ve denetiminden uzakta kalan çocuklarımızın
okullarda şiddet uygulayan gruplar hâline gelmesi önemli
bir sorundur.
Bu alanda çalışan Eğitime Destek, Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği, Toplum Gönüllüleri, Çocuk İhmal
ve İstismarını Önleme Derneği gibi sivil toplum örgütleri
toplumda bilinç ve duyarlılık oluşturma konusunda önem-
li katkılarda bulunmuşlardır. "Haydi kızlar okula!" gibi
kampanyalarda kız çocuğunun eğitim hakkından yararlan-
masının önemi vurgulanmaya devam etmektedir.
Aile içinde çocuğa yönelik cinsel istismar ve taciz suçu
oransal olarak bilinmese de ülkemizde var olan bir sorun-

18
Aile içi Şiddetin Boyutları

dur. Anne-babanın, eğitimli olması ve duyarlılığı bu soru-


nun fark edilmesini sağlar ya da ortaya çıkmasını önleyebi-
lir. Geniş aileler, yoksulluk, geleneksel kültür yaşantısı, al-
kolizm gibi bazı sosyal ve demografik değişkenler bu soru-
nun varlığını gizleyebilir. Kocaeli depreminde bölgede
yaptığımız çalışmalarda, cemaat kültürü içindeki bir ailede
anne, kız çocuğunun amcası tarafından cinsel tacize uğra-
masını çaresizlikle "Biz de böyle yaşadık, töre bu" diye yo-
rumlamıştı. Kültürün kapalılığı ve değişime karşı direnç
özelliği, bazı istenmeyen unsurları da uzun yıllar içinde
barındırmasına neden olabilir. Kültür, töre ve gelenekle-
rin, yasalardan da etkili bir yaptırıma sahip olması, çocuk
ve kadın hakları açısından birçok sorunun çözümünü güç-
leştirmektedir.
Kız çocukları ve kadınların cinsel tacize ve şiddete ma-
ruz kalma durumunu ifşa etmeleri oldukça zordur. Top-
lumsal kültürün, mağdurun değil de şiddet uygulayanın
yanında yer alması sıklıkla rastlanan bir durumdur. Okul-
larda, üniversitelerde, iş yerlerinde şiddete ve tacize maruz
kalan kız çocukları ve kadınların, bu durumu ifşa ettikle-
rinde eğitim ve çalışma haklarını kaybedeceklerine ilişkin
kaygı yaşamaları bu şiddetin gizli gizli devamına neden ol-
maktadır. "Ahlaki yozlaşmaya yol açan, güvensiz ve tedir-
gin ortam yaratan bu durumdur" demek toplumsal bilinç
ve duyarlılık gerektirir.
Gerek güvenlik güçleri, gerek eğitimciler ve anne-ba-
balar bu durumdaki çocukları şikâyetlerinden vazgeçirme-

19
Aile İçi Şiddet

ye yönlendirmeden önce bin kez düşünmek zorundadırlar.


Çünkü bu davranışları uygulayanlar ödüllendirilmektedir
ve onların yeni kurbanlar bulması kolaylaşmaktadır. İlgili
ve yetkililerin cinsiyete dayalı ayrımcı tutumu, bu sorunun
içten içe yayılmasını kolaylaştırmaktadır.
Çocukların zorla çalıştırılması ve eğitim hakkından
mahrum kalmaları da hem kırda hem de kentlerin az geliş-
miş varoşlarında önemli bir istismar sorunudur.
Bu grup içinde zorla fahişeliğe ve fuhşa yönlendirilen
kız çocukları da vardır. İstanbul Valiliği'nin son iki yılda
açtığı çocuk ve gençlere yönelik ilk adım istasyonları so-
kakta yaşayan, uyuşturucu madde kullanımı (tiner gibi) so-
runu ile karşı karşıya olan çocuklara hizmet vermektedir.
Bu çocukların sayılarının ülke genelinde 20.000 gibi büyük
bir düzeye ulaşması oldukça düşündürücüdür. Bu sayının
dışında olanlar da göz önüne alındığında, geleceğimizin
umudu olarak gördüğümüz çocuklarımıza ne kadar önem
vermemiz gerektiği gün gibi ortadadır.
Daha önce de vurgulandığı gibi anne-baba ya da bakı-
cının çocuğa istem dâhilinde fiziksel zarar vermesi, çocu-
ğun kötü beslenmesine yol açması, çocuğa cinsel tacizde
bulunması, çocuğu çıkar için kullanması, bundan da öte
çocuğun normal fiziksel, psikolojik ve zihinsel gelişimini
kısıtlayıcı her türlü faaliyette bulunması çocuk istismarı
olarak adlandırılabilir. Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin ço-
cuk ihmal ve istismarının önlenmesiyle ilgili olan 19. mad-

20
Aile içi Şiddetin Boyutları

desi devlete; çocuğu, anne-babanın ya da çocuğun bakı-


mından sorumlu başka kişilerin her türlü kötü muamele-
sinden koruma sorumluluğu vermektedir. Bu çerçevede
alınan koruma kararları ve hazırlanması gereken sosyal
programlar (kurum bakımı, evlat edinme, koruyucu aile...
vb.) devletin yükümlülükleri arasındadır.
Bu doğrultuda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu (SHÇEK) tarafından koruma altına alınan çocuk
sayısı 50.000 civarındadır. 6.856 çocuk evlat edindirilmiş
ve 511 çocuk koruyucu aile yanına yerleştirilmiştir. Sokak
çocukları merkezlerinde (27 merkezde) 24.593 çocuğa ba-
kım ve rehabilitasyon hizmeti verilmektedir. 2000 yılında-
ki verilere göre hırsızlık (% 14), gasp (% 10), adam öldür-
me (% 19), ırza geçme ve taciz (% 13), saldırı (% 6), uyuş-
turucu (% 1) suçlarından çocuk mahkemelerinde yargıla-
nan çocuk sayısının 12.000 civarında olması düşündürücü-
dür. 2005 yılında çıkarılan Çocuk Koruma Kanunu birçok
hakanlığa (Milli Eğitim, Sağlık, Sosyal Güvenlik, İçişleri,
Devlet Bakanlığı'na) işbirliği ve koordinasyon sorumlulu-
ğu da vermektedir.
Toplumsal duyarlılık ve sorumluluk bilincinin yüksel-
mesi bu alandaki koordineli çalışmaların verimliliğini artı-
rabilir. Ailesinde sağlıklı gelişim ve korunma haklarını sağ-
layamayan çocuklar, en son çözüm olarak görmemiz gere-
ken kurum bakımı hizmetlerinden yararlanabilirler. Ancak
2002 yılında yapılan bir çalışmaya göre (Mavili Aktaş,

21
Aile İçi Şiddet

2004) kurum bakımı altındaki çocukların % 93 gibi önem-


li bir kısmının anne-babası vardır. Çocuk sahibi olmak is-
teyen çiftlere evlenmeden önce sorumlu anne-babalık eği-
timi verilmelidir. Ayrıca kadının sosyal ve ekonomik açı-
dan güçlendirilmesi ile ailenin ekonomik yönden destek-
lenmesi için oluşturulan sosyal programların özellikle bel-
li bölgelerde uygulanması gereklidir. Son dönemlerde ku-
rumlarda yaşanan ihmal ve istismar haberlerinin artması,
kurum bakımının da çocukları korumada yetersiz olduğu-
nu göstermiştir. Nitekim SHÇEK, 2005 yılında eve dönüş
çalışmaları kapsamında 2.000 çocuğu kendi ailesine dön-
dürmüştür. 8.299 civarındaki çocuğun ailesine 320 YTL
aylık yardım yaparak ailesinin yanında bakılmasını destek-
lemiştir ( S H Ç E K Eve Dönüş Projesi Raporu).
Ülkemizde aile içinde çocuğa yönelik şiddetin ortadan
kaldırılmasıyla ilgili öneriler bu kitabın daha sonraki bölü-
münde ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Ancak burada, bu
sorunu ele alışta Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin getirdiği
paradigma değişikliğini göz önünde bulundurmanın yarar-
lı olduğunu belirtmek istiyorum. Nüfusumuzun % 40'mı
oluşturan çocuk ve gençleri, ayrı ve son derece önemli bir
kategori olarak ele almak gerekmektedir. Bu alanda, hem
yapısal hem de uygulama değişikliklerinin yapılması ge-
rekmektedir.
Ülkemizde aile içinde yaşlıya yönelik şiddet en düşük
oranda görülse de vardır. Özellikle yaşlının aile bireyleri-

22
Aile içi Şiddetin Boyutları

ne aşırı bağımlı duruma gelmesi, aile bağlarının zayıf veya


kopuk olması, ailede şiddet öyküsünün varlığı, yaşlının ba-
kımından sorumlu kişinin psikolojik donanımının zayıflığı
(muhtemelen kadın) ya da onun da şiddete maruz kalması,
yaşlının psikolojik ve fizyolojik özelliği (aşırı saldırganlığı
ya da hastalığı, paylaşılan yaşam koşulları ve toplumsal
desteğin zayıflığı) yaşlıya yönelik şiddeti artıran etkenler
olabilir.
Günümüzde büyük kentlerde sosyal güvencesi olan
sosyo-ekonomik düzeyi yüksek bir grubun kendisine baka-
mayacak duruma gelmeden, kendi özgür iradesiyle kamu
veya özel sektörce işletilen bir huzurevine yerleşme isteği
artmaya başlamıştır. Aile büyüklerinin, kadının istihdama
katılmasıyla gelinleri ve kızları tarafından evde bakım hiz-
metinden mahrum kalmaları da, onları kurum bakımına
yöneltiyor olabilir. Ancak olgun ve yetişkin birisinin aile
içinde ihmal ve istismar ile şiddete maruz kalmadan böyle
bir seçim yapması gayet tabiidir. Bu doğrultuda özel ve ka-
mu kuruluşlarında bakım altındaki yaşlı sayısı 15.000 civa-
rındadır. Ancak Anadolu'nun büyük bir bölümünde ve kır-
da anne-baba ayrı çatı altında da olsa evlatlarının gözeti-
minde yaşamını sürdürmeye devam etmektedir. Çocuğun
gelecek güvencesi olarak görülmesine ilişkin kültürel ve
toplumsal değer, yaşlılığında anne-babaya ilgi ve desteği
sürdürmeyi sağlamaktadır. Ataya saygıda kusur işlememek
de hâlen yaygın ve geçerli bir öğreti durumundadır. Ancak

23
Aile İçi Şiddet

ortalama yaşam süresinin artması, gelecekte evlatlarının


desteği ve ilgisine muhtaç yaşlı kesimi oransal olarak artı-
racaktır. Bu grup için de ihmal ve istismar ile şiddet risk-
lerine karşı duyarlı olunması gerekmektedir.
Aile içinde sakat ve özürlülere yönelik ihmal, istismar
ve şiddet olaylarının sayıları bilinmese de olabileceği göz
önünde bulundurulmalıdır. Son yıllarda özürlülere yöne-
lik bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinde hızlı bir gelişme
gözlenmektedir. Ancak 10 milyon civarında olduğu tah-
min edilen özürlülerin tamamının koruma altında bulun-
duğunu söylemek güçtür. Öte yandan özürlülerin toplum
yaşamından soyutlanmadan "özgiir" bir birey olarak yaşa-
malarının bir hak olduğu uluslararası sözleşmelerde belir-
tilmiştir. Ulusal müktesebat ve toplumsal çevrede buna
ilişkin düzenlemeler önemli bir ivme kazanmıştır. Bu alan-
daki ihmal ve istismarın, topyekûn bir toplumsal bilinç ve
sorumlulukla önüne geçilebileceği ortadadır.
İster kadına, ister çocuğa, isterse yaşlıya yönelik olsun
aile içinde şiddet istenmeyen bir durumdur. Aile içi şidde-
tin ortadan kaldırılması mümkün olmasa bile en aza indi-
rilmesi yönünde toplumsal sorumluluk üstlenmek hepimi-
zin görevidir. Mahallemizde, sokağımızda, apartmanımız-
da bu durumda olup da sesini çıkarmayan kişilerle ilgili
"özel alan", "aile mahremiyeti" değerlendirmeleri her za-
man doğru olmayabilir. Öncelikle kadınlar bu konuyla il-
gili yasal haklarını ve kurumsal hizmetleri bilmiyor olabi-

24
Aile içi Şiddetin Boyutları

lirler. Bilseler bile buralardan alacakları hizmetlerin çö-


züm olmayacağını düşünebilirler. En kötüsü de kendileri-
ne yönelik şiddet durumunda idareci olmaları gerektiğine
ilişkin toplumsal normları içselleştiraıiş olabilirler. Bu du-
rumda aile içi şiddetin ne tespiti ne de çözümü mümkün-
dür. Giineydoğu'da genç kız intiharlarıyla ilgili bilgi alma
sürecinde kadın hemcinslerimizin birçok soruya cevap ver-
mek istememesinin de kültürle ilgili olduğu düşünülmüş-
tür. 70 milyonluk ülkemizde henüz tanımlamasını dahi
yapmakta zorlandığımız bu sorunlarla baş etmede 17 tane
ilk adım istasyonu (konuk evi) ile yetinmemiz de mümkün
değildir.

25
Aile İçi Şiddet

KAYNAKÇA
Aile İçi Şiddetin Sebep ve Sonuçları. Ankara: Aile Araştırma Kuru-
mu, 1995.
Esmer, Y. "Algılama ve Anlatımda Eşler Arası Farklılıklar." Kadın
ve Cinsellik. Ed. N. Arat. İstanbul: Say Yayınları, 1999.
Evdeki Terör: Kadına Yönelik Şiddet. İstanbul: Mor Çatı Yayınla-
rı, 1996.
Gükür, L. Aile İçi Şiddet ve Cinsel Taciz Üzerine Bir Araştırma.
İstanbul: 1999.
İlkarcan, P.; L. Gükür ve C. Arın, ed. Sıcak Yuva Masalı: Aile İçi
Şiddet ve Cinsel Taciz. İstanbul: Metis Yayınları, 1996.
Levinson, D. Family Violence in Cross-Cultııral Perspective.
London: Sage Publications, 1989.
Nielson Family Research Institute. Business Information Inc.
1994.
Mavili Aktaş, Aliye. "Türkiye'de Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve
Çalışan Personel." Prof. Dr. Mualla Öztürk Anısına XVIII.
Sempozyum Sunumları. Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınla-
rı, 2004. 159-193.
Orta ve Üst Sosyo-Ekonomik Düzeydeki Ailelerde Kadına Yönelik
Şiddet. Ankara: Kadın Dayanışma Vakfı, 1997.
Peker, Banu, haz. Bağır Herkes Duysun. İstanbul: Kadın Çevresi
Yayınları, 1988.
PL\R Gallup Kadınların Sorunları ve Beklentileri. Ankara: Başba-
kanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, 1998.
PİtYR Gallup Türk Kadınının Gündemi Araştırması. Ankara: Baş-
bakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü,
1992.
SHÇEK Eve Dönüş Projesi Raporu. Ankara: 2005.
Women: Challenges to the Year 2000. New York: United Nations,
1991.

26
Aile içi Şiddetin Boyutları

I Vorld Women. New York: United Nations, 1991.


Yüksel, Ş. "Eş Dayağı ve Dayağa Karşı Dayanışma Kampanyası."
Kadın Bakış Açısından 1980'ler Türkiye'sinde Kadın. Ed. Ş.
Tekeli. İstanbul: İletişim Yayınları, 1990.

27
BOLUM I
KADINA YÖNELİK ŞİDDET

Kadına yönelik şiddet olgusu son derece karmaşık ve


ele alınması güç bir olgudur. Çünkü toplumsal değer siste-
minde aile bütünlüğünün güvenliği ve üstünlüğüne inanç
açısından da bu sorunun objektif olarak irdelenebilmesi
güçleşmektedir.
Bilindiği gibi aile içindeki şiddetin en yaygın olduğu
grup kadınlar ve çocuklardır. Çünkü bu iki grup da güç-
süz durumdadır. Literatürde ev içindeki şiddetin çoğunlu-
ğunun (% 75-% 95) kadına yönelik olduğu sıklıkla vurgu-
lanmaktadır (Dobash ve Dobash, Byles, Pat Kincaid, Aile
içi Şiddetin Sebep ve Sonuçları). Kanımca aile içinde ka-
il ma yönelik şiddetin önlenmesi, çocuğa yönelik şiddetin
de ortadan kaldırılmasına yardımcı olacaktır. Çünkü ço-
cuk, aile içinde en zayıf varlıktır. Hem baba tarafından
hem de şiddete maruz kalan anne tarafından (yön değişti-
rerek) şiddete maruz kalmaktadır. Ev içinde annenin em-
niyetini sağlamak dolaylı yoldan çocuğun da emniyetini

29
Aile İçi Şiddet

sağlayacaktır. Ben bireysel olarak aile içindeki her türlü


şiddetin kabul edilemez olduğunu vurgulamak istiyorum.
Kadına yönelik şiddet kavram olarak kadının kişiliği ve
varlığına yönelik fiziksel güç kullanımı olarak tanımlanabi-
lir. Dayak, cinsel şiddet, psikolojik istismar ve taciz boyu-
tu olan bu sorunun çok kolay tespit edilemediği de hepi-
mizin bildiği bir gerçektir. Çünkü toplumdaki şiddete yö-
nelik olguların büyük bir çoğunluğu da gizli olarak kal-
maktadır ya da kayıtlara geçmemektedir. Sözgelimi her 18
saniyede bir, bir kadının dövüldüğünü tahmin eden Ame-
rikan istatistikleri de (Roy), her 10 kadından birinin dövül-
düğünü beyan eden Kanada'daki çalışmalar da (McLeod)
sorunun kayıtlara geçenden çok daha yaygın ve kapsamlı
olduğunu düşündürmektedir. Ülkemizdeki durumun da
kayıtlara geçen vakalarla değerlendirilemeyeceğini vurgu-
lamak mümkündür. Çünkü toplumsal değer sistemimizin
kadına "Kol kırılır, yen içinde kalır", "Kan kussan da kızıl-
cık şerbeti içtim diyeceksin" biçiminde bir sorumluluk
yüklediği söylenebilir.
Gerçekte şiddete maruz kalan kadın, bu durumdan
kurtulmak için uğraşmak yerine, bu durumu bazen en ya-
kın çevresinden bile gizlemek için daha yoğun bir çaba sarf
etmektedir (Martin). Bu arada kadına yönelik şiddet olgu-
su yalnızca evli çiftler için düşünülen bir sorun değildir.
Literatürde evli olmaksızın birlikte yaşayan çiftlerde de
kadına yönelik şiddet olgusunun yaygın olduğu üzerinde

30
Kadına Yönelik Şiddet

durulmaktadır (Yilo ve Straus). Sözgelimi Arizona Devlet


Üniversitesi'nde ilk ve son sınıf öğrencileriyle yapılan bir
araştırmada, araştırma örnekleminin % 60'ı birlikte yaşa-
dıkları eşlerinin şiddete yönelik çeşitli davranışlarıyla karşı
karşıya kaldıklarını ifade etmektedir (Joseph). Bazı araştır-
malarda zaman zaman erkeklerin de şiddete maruz kaldığı
ifade edilmektedir. Ancak erkeğin kendini koruyabilecek
güçte olması bu tür şiddet olaylarında kadın kadar örselen-
mesini engellemektedir. Aile içi şiddet üzerine yapılan bu
çalışmalarda, erkeklerin ev içinde güçsüz olan bireyi (kadın
veya çocuğu) zor kullanarak kontrol etme olasılığının daha
yüksek olduğu vurgulanmaktadır. Anlaşmazlık durumların-
da erkeklerin konuşarak anlaşmak yerine, kadını ya da ço-
cuğu fiziksel güç ve otoriterliğiyle kontrol etmeye kalkma-
sı daha yaygındır. Çünkü konuşarak anlaşmaya ulaşmak ile-
tişim becerisi gerektirir. Özellikle cinsel taciz ve istismar
olaylarında dayak ve şiddet yaygın olarak benimsenen bir
dışavurum biçimidir. Bazı şiddet vakalarında alkol kullanı-
mının şiddeti kışkırtıcı bir etki yaptığı görülse de, literatür-
de alkol kullanımının sanılanın aksine kuvvetli bir belirle-
yici olmadığı da vurgulanmaktadır (Goodstein ve Page).
Kocalarından dayak yiyen kadınlarla (41 aileyle) de-
rinlemesine görüşmeler (depth interviews) yapan sosyolog
(;elles kadınların bir kısır döngü içinde kalmalarına neden
olan üç temel faktörü şu şekilde ele almaktadır. Her şey-
den önce daha az sıklıkta dayak yiyen kadınların eşlerini
terk etme olasılığı, daha yoğun ve aşırı derecede şiddete

31
Aile İçi Şiddet

maruz kalan kadınlara göre daha düşüktür. Yani şiddetin


seyrekliği ve daha az örseleyici olması kadınların bu koşul-
lara daha uzun süre dayanmalarına neden olmaktadır. Gel-
les'in konuyla ilgili araştırmasında evlilikleri içerisinde yal-
nızca bir kere dayak yiyen kadınların % 42'si aile dışında-
ki mesleki hizmet kurumlarından yardım talep ederken,
ayda bir dayak yiyen kadınların tamamı (% 100) aile dışı
mesleki yardım (danışma, sığınma... vb.) talep etmiştir.
Şiddetin derecesinin artması ya da kronikleşmesi kadının
ev dışından mesleki ya da akraba müdahalesi gibi yardım
talebini artırmaktadır. Gelles'e göre kadının şiddet orta-
mında kalmasına neden olan bir başka faktör de, kadının
babasının da çocukluğunda annesini dövmesi ve kendisinin
buna tanıklık etmesidir. Böyle bir deneyim kadını daha to-
leranslı yapabilir. Annesinin dayak vediğini gören kadın
kendi yaşamında bu durumla karşılaştığında bunun normal
olduğunu düşünebilir. Üçüncü olarak da kadının kariyer
itibarıyla güçlü durumda olması (eğitim düzeyinin yüksek-
liği, meslek sahibi olması...), dayak atan kocasına taham-
mül gücünü azaltmaktadır. Çünkü kadın sahip olduklarıy-
la kendisinin ve çocuklarının bakımını sağlayabileceğine
inanmaktadır (Gelles 873-885). Kadının şiddete yönelik
bir ortamda yaşamaya devam etmesinin nedenleri, top-
lumsal değer sistemi, sosyal refah sisteminin "kurbana",
kadına, sağladığı olanaklar ve kadının psikolojik deneyim-
leri çerçevesinde yorumlanabilir. Toplumsal değer siste-
minin kadını, geleneksel kadınlık rolü içinde görmesi

32
Kadına Yönelik Şiddet

ı I .vlilik bir gül bahçesi değildir. Kötüyü iyi yapacak olan


nensin" biçimindeki yaklaşımlar), ev içindeki sorunların
(•ı. Iı kalması gerektiğine ve iki ebeveynli ailenin en ideal
t ile* olduğuna inanma, kadının böyle bir kısır döngü içeri-
sinde kalmasını teşvik eden toplumsal değer mekanizması-
na örnek olarak verilebilir. Bu arada kadına yönelik sosyal
iflah kurumlarının nicelik ve nitelik açısından (sığınma
• \ Icri, iş olanakları, kreş ve gündüz bakım hizmetleri, des-
U I leyici ve eğitici gruplar veya savunuculuk hizmetleri...
• l>) hizmetlerinin yetersizliği veya olmaması da kadının en
iyi alternatif olarak mevcut ailesini görmesine neden ol-
makladır. Son olarak da kadının bireysel olarak ayakta du-
ı anlayacağına ya da sorunla baş edemeyeceğine ilişkin kor-
I ulan, şiddeti ya da istismarı küçümsemesi, izole olması,
l«cinlini güçsüz ve çaresiz hissetmesi, kendini suçlaması,
(.i lişkili duygular içerisinde bulunması, benlik saygısının
< hıştik olması, umutsuzluğu gibi psikolojik özelliklerinin
.1, sorunun gizli kalmasını veya kadının bu koşullar içeri-
mde kalmasını pekiştiren olgular olarak değerlendirilme-
m mümkündür (Truninger, Hilbermen).

KAVRAM OLARAK KADINA YÖNELİK ŞlDDET

Kavram olarak kadına yönelik şiddet, kadının birlikte


\ aşadığı erkek tarafından fiziksel güç kullanılarak ya da
korkutularak yıldırılmasıdır. Şiddetin amacı, kadının dav-
ı amşlarını korkuya dayalı olarak kontrol etmektir. Ger-

33
Aile İçi Şiddet

çekte bütün şiddet olaylarında kadın ile erkek arasında er-


kek lehine bir güç dengesizliği söz konusudur.
Şiddetin en açık biçimi fizikseldir. Fiziksel şiddet; tek-
me, tokat, yumruklama, sopayla dövme, çimdikleme biçi-
minde olabilir. Kadının yüzüne yakıcı (asit gibi) bir madde
dökme; bedeninin herhangi bir yerinde sigara söndürme;
asla, elektrik süpürgesinin hortumu, kemer ya da sicimle
dövme de fiziksel şiddet grubunda değerlendirilebilir. Si-
lah, bıçak, balta... vb. öldürücü aletleri kullanmak ise
ölümle sonuçlanabilecek en tehlikeli fiziksel şiddet duru-
mudur.
Cinsel şiddet genellikle kadının hoşlanmadığı tarzda
sözle taciz, şaka ve dokunmayla başlamaktadır. Bu tür şid-
det, kadını cinsel ilişkiye zorlama, aşırı kıskançlık ve cinsel
suçlama (aldatma, yetersizlik...) biçiminde olabilir. Cinsel
şiddet olaylarında kadının grup sekse ya da anal sekse zor-
lanması veya ilişki sırasında acı veren obje kullanılması gi-
bi sapma davranışları da görülebilir. Cinsel şiddete teşeb-
büs eden erkekler gerçekte kadını bir partner olarak gör-
mezler. Bu nedenle de kadının ihtiyacını ve doyumunu
dikkate almazlar. Onlar için kadının bedeni cezalandırma
objesidir. Erkek genellikle, dövdüğü kadına (eş ya da part-
ner) diğer birliktelikleriyle ilgili hikâyelerini, bu kadınların
ne denli mükemmel olduğunu abartarak anlatır. Amaç ka-
dını, yediği dayağın kendi yetersizliğinden ya da eksikli-
ğinden kaynaklandığına inandırmaktır. Bazen erkek por-

34
Kadına Yönelik Şiddet

nografik dergi ve filmlerdeki yaşantıları eşiyle de yaşamak


isteyebilir. Kadını hoşlanmadığı ilişkilere zorlayabilir. Ka-
dın, eşinin bu tür isteklerinin cinsel istismar olduğunu bi-
le düşünmeyebilir. Hatta kocasının istekleri karşısında
kendi toleransının düşük olduğuna bile inanabilir. Bunun
nedeni, eşinin cinsel ilişki isteğini reddetme özgürlüğüne
sahip olduğunu bilmemektir. Çünkü eşiyle her istediğinde
birlikte olması "kadınlık görevleri" arasındadır. Cinsel şid-
det olayının büyük bir bölümü fiziksel şiddet ve öldürme
ile sonuçlanabilir.
Psikolojik istismar veya şiddet ise, duygusal veya sözel
istismar biçiminde görülebilir. Döviileceğinden korkan
kınlının psikolojik olarak da örselenebileceğim söylemek
yanlış değildir. Erkeğin kadına evi terk ederse intihar ede-
ceğini, çocuklarını kaçıracağım söylemesi kadın için bir
korku kaynağı olabilir. Bazı durumlarda erkeğin, kadının
geçmişiyle ilgili olumsuz şeyleri basına ya da kamuya açık-
layacağını söylemesi de kadın için ciddi bir korku kaynağı
olur ve kadını terk etmekten alıkoyabilir. Kadını fiziksel
i'.iiç kullanarak aşağılayıcı işler yaptırmaya zorlamak da (ta-
bağını yalatmak, ağzım sabunla yıkamak, elbiselerini kes-
mek... vb.) duygusal açıdan örseleyicidir. Yanında silahla
oynamak, araba kullanırken kırmızı ışıkta geçmek veya aşı-
rı hız yapmak da kadını korkutabilir. Bu arada kadının
benlik saygısını küçültücü sözler söylemek, kadına küfret-
mek, hakaret etmek psikolojik istismar ve şiddet olarak de-

35
Aile İçi Şiddet

ğerlendirilebilir. Kadını ailesinden, arkadaşlarından ayır-


mak; davranışlarını kontrol etmek; temel fiziksel ihtiyaçla-
rını (yemek, içmek... vb.) gerçekleştirmesine izin verme-
mek de örseleyici davranışlardır. Duygusal istismar edilen
kadın kendini güvende hissedemez. Duygusal açıdan istis-
mar her an fiziksel istismara dönüşebilir. Bu nedenle kadın
geleceğiyle ilgili kuşku ve kaygı içindedir. Hatta her an ko-
cası tarafından öldürülebileceğini bile düşünebilir.
Ekonomik şiddet, dördüncü boyutta ele alınabilecek
bir şiddet türüdür. Gerçekte son yıllardaki şiddet araştır-
malarında kadınların % 6 gibi çok az bir bölümü ekonomik
şiddetten yakınmaktadır. Bu durum ailede kadının yemek
yapma, alışveriş, temizlik, çocukların eğitimi gibi alanlarda
aktif sorumluluk almalarıyla da ilgilidir. Erkek, kendisi ve
çocuklarıyla ilgili öz bakım hizmetlerinin doğru ve zama-
nında yerine getirilmesini sağlamak için kadına harçlık ver-
mektedir. Ancak büyük kentlerde ve Anadolu'da gelir geti-
ren sadece erkek olduğu için erkeğin, yani ailenin gelirinin
ne olduğunu bilmeyen kadın sayısı da azımsanmayacak
orandadır. Aile gelirinin harcanması da (gelir bilinmedi-
ğinde) büyük oranda erkeğin elindedir. Ücretsiz aile işçisi
durumundaki kadının, gelirinin ne kadar olduğunu bilme-
me yanında gelirin nereye harcanacağına da karar vereme-
me gibi bir güçsüzlük içinde olması ekonomik ihmal ve is-
tismar olarak belirtilebilir. Kocanın cüzdanını ve gelirini
kadından gizlemesi ekonomik şiddettir.

36
Kadına Yönelik Şiddet

Krkcğin kazandığı parayı kendi özel zevkleri için (sev-


y,iliyle yapılan kaçamaklar veya geziler, araba değişimi...
vb.) harcayarak aile gelirinden kısıntı yapması da bir ihmal
\ e istismar olarak ortaya çıkar.
Bilindiği gibi son günlerde özellikle büyük kentlerde
ııi.m boşanma oranlarında, şiddetli geçimsizlik ve tartışma
toıncl neden olarak gösterilmektedir. Erkeğin sadakatsizli-
ği çalışan, sosyo-ekonomik düzeyi yüksek kadını boşanma-
ya yöneltmektedir. Aile hizmet uygulamaları sırasında kar-
ılaştığımız bir kadın, eşinin kendisini, gelirini saklayarak
ılı lal lığını düşünmüştü. Güven duygusu sarsıldığı için ay-
ı ılına kararı vermişti.
Erkeğin kendi parasını, ailenin ve kadının özel harca-
malarında cimrice kullanarak kadını ve çocukları istedikle-
11 hayat şartlarından mahrum etme pahasına saklı tasarru-
l.ı ya da özel harcamalara yönelmesinin tespiti o kadar da
kolay değildir. Ücretsiz aile işçisi konumundaki kadının
mulk edinme hakkı da oldukça sınırlıdır. Türkiye çapında-
ki |',;iyi'imenkullerin % 92 gibi büyük bir oranının erkekle-
ı in elinde olması gerçeği, kadının ekonomik güçsüzlüğünü
tiçıkça göstermektedir. Ancak bu tutum, aile geleneğinde
erkek çocuklarına atfedilen değer (soyun devamı, mirasın
ailede kalması yönünde) ve kadınların erkek çocuk doğur-
duklarında edindikleri sosyal statüyle de ilişkilidir. Top-
lumsal adaletin sağlanmasıyla ilgili tutum değişikliklerinde
• ı kekler kadar kadınların da değiştirmesi gereken yanları
varılır. Gerçekte kadınlarla ilgili değişim ve dönüşüm ça-

37
Aile İçi Şiddet

lışmaları toplumsal ve kültürel değişimi başlatacak kadar


etkili olabilir. Kadının sosyo-ekonomik statüsü erkekle eşit
ve denk olsa da psikolojik donanımı yetersiz ve güçsüz ol-
duğunda ekonomik şiddete maruz kalabilmektedir. En ra-
dikal çözümü boşanmadan yana yaptığında içselleştirdiği
ve benimsediği "ailesi olma" kurgusu ile çelişkiye düşmek-
tedir. Aile ortamında babasının rol örneği ve annesinin ko-
ruması altında sosyalleşen erkek çocuk, eşitlikçi ve adil
davranmayı öğrenememektedir. Bu durumdaki bir kadın,
kendi özel yeteneğiyle (resim yaparak) ya da ücretiyle
edindiği gelirin, verimli ve daha gelir getiren bir tarzda iş-
letilme hakkını eşine bırakmaktadır. Bu durum aile birliği-
ni devam ettiren bir çözüm olabilir ya da erkeğin daha faz-
la para kazanması ona böylesi bir hak veriyor gibi görüne-
bilir. Kendine ve özel zevklerine düşkün bir erkek tarafın-
dan istismar edilip ekonomik açıdan ihmal edildiğini gö-
ren kadının mağduriyeti ya da mağdurluk yakınmaları
çelişkili bir durum olarak değerlendirilebilir. Kadın eği-
timli olduğunda bile erkeği kendinden akıllı görüp kendi
gelirinin işletilmesini ona bırakabilir. Haksızlığa uğradı-
ğında da mağdurluğunu anlatır!
Kadının eğitimi ve bilinçlendirilmesine yönelik bütün-
cül ve çok yönlü çalışmaların hızla devam etmesi gerek-
mektedir. 50.000 nüfuslu bütün belediyelerin sığınma evi2
açma zorunluluğu yerel yönetimlerle ilgili yeni düzenleme-
lerde öngörülmektedir. Bu doğrultuda ileride ele alınacak

2. S H Ç E K , sığınma evlerini "kadın konuk evi" olarak adlandırmaktadır.

38
Kadına Yönelik Şiddet

ı ıhın çocuk ve aile koruma birimlerinde ya da toplum mer-


keplerinde (mahalli ve yerel) her düzeydeki ihtiyaç sahibi
kınlına ulaşılması mümkün olabilecektir. Özellikle yoğun
t'tiç nedeniyle kentin varoşlarında kentlileşemeden, kentle
luıiıinleşemeden yaşayan kadın nüfusunun, eğitim, sosyal
ve ekonomik haklarının pozitif ayrımcılık yapılarak kadın-
111.1 götürülmesi gerekir. Mahallede kurulmuş olan toplum
merkezlerinde, anne-babalık, aile planlaması, okuryazarlık,
meslek edindirme kursları gibi eğitim programlarıyla güç-
lendirilen kadınların, kendilerine yönelik şiddet uygulama-
l.ıı ında çaresiz ve mağdur rolü oynamalarının önüne geçi-
lebilir. Ulu Önder Atatürk'ün "Nüfusun yarısını (kadmla-
ı ıııuzı) toplumsal hayattan (eğitim, çalışma... vb.) mahrum
ederek toplumsal kalkınma başarılabilir mi?" düşüncesinin
hayata geçirilmesi de mümkün olabilir. Unutmamamız ge-
ı eken temel nokta, kadına yapılan her türlü ekonomik ve
sosyal harcama, geleceğimizin teminatı çocuklarımıza, en
lemel sosyal destek kaynağımız aile birlik ve bütünlüğümü-
ze katlanarak dönme potansiyeline sahiptir.

PROBLEMİN BOYUTU

I )aha önce de vurgulandığı gibi kadına yönelik şiddet


olgusu genellikle gizli kalma riski yüksek bir sorundur.
(.Üınlcü evin veya evlilik ilişkisinin mahremiyeti içerisinde-
ılir. Şiddete maruz kalan kadınların büyük bir bölümü bu
dununu saklamaktadır. Konuyla ilgili bilim adamları ve

39
Aile İçi Şiddet

meslek elemanları konuya dikkat çekseler dahi kayıtlara


geçen şiddet başvurusu oldukça azdır. Bu nedenle bu ka-
dınlar mesleki müdahale ve yardım şansından da mahrum
kalmaktadırlar. Literatürde kadına yönelik şiddet olgusu-
nun yaygınlık düzeyi tam olarak bilinmese de oldukça yay-
gın bir sorun olduğu sıkça vurgulanmaktadır (McLeod,
Aile İçi Şiddetin Sebep ve Sonuçlan). Kanada ve ABD'de
yapılan bazı çalışmalarda sorunun yaygınlık derecesiyle il-
gili tahminlerle kamuoyunun ve ilgililerin dikkati çekil-
mektedir. Çarpıcı olması açısından bu verilerin bir bölü-
münün burada verilmesinin yerinde olacağı düşünülmüş-
tür. Gerçekte bu sorun hem gelişmiş hem de gelişmekte
olan ülkeler için önemli bir sosyal sorundur. McLeod'a
göre her 10 Kanadalı kadından birisi şiddete maruz kal-
maktadır. Roy'un bahsettiği FBI kayıtlarına göre, ABD'de
her 18 saniyede bir kadın döviilmektedir. Strauss'a göre
de, evli kadınların % 25'i evlilik sürecinde dayak yemekte-
dir (25). Bu arada Harris ve arkadaşları da, sosyal hizmet
kurumlarına danışmaya gelen her beş aileden birinin şid-
dete maruz kaldığının anlaşıldığını; bu nedenle de meslek
elemanlarının (sosyal hizmet uzmanı, psikolog, psikolojik
danışman... vb.) bu konuyla ilgili müdahale ve uzmanlık
becerilerini artırmanın ne denli önemli olduğunu vurgula-
maktadır. Kanada İstatistik Enstitüsü tarafından yapılan
bir çalışmada da, cinayet olaylarının % 20'sinin çiftler ara-
sında olduğu, bu cinayetler içinde de çoğunlukla kadınla-
rın öldürüldüğü (kurban olduğu) vurgulanmaktadır. Koca-

40
Kadına Yönelik Şiddet

im (ya da eşini) öldüren kadınların kendilerini savunmak


(meşru müdafaa) için cinayet işledikleri belirtilmektedir
(Statistics of Camda, 151).
Ülkemizde Arıkan, Aktaş ve arkadaşları tarafından Al-
manya'dan dönen ailelerle ilgili yapılan araştırmada da psi-
kolojik istismara uğrayanların oranının % 20 civarında ol-
dıığu görülmüştür. Ancak bu gruptan mesleki yardım almak
isteyenlerin oranı beklenenden düşüktür. Aileler profesyo-
nel bir yardımdan ziyade sorunlarım aile ve arkadaş çevre-
cinle paylaşarak çözme eğilimindedirler. Burada, Ankara'da
Kadın Dayanışma Vakfı'na bağlı kadın sığınma evinden hiz-
ıııct alan, şiddete maruz kalan kadınların % 50'si (149 ka-
ilin) eşleri tarafından dövüldüğünü söylerken, % 23'ü ise
medeni durumlarıyla ilgili bilgi vermekten bile kaçınmıştır
(< )ı ta ve Üst Sosyo-Ekonomik Düzeydeki /iilelerde Kadına
Yönelik Şiddet). Bu sonuçlar ülkemizde de sorunun varlığı-
na ve gizli kalma potansiyeline işaret etmektedir.

KADININ ŞİDDET ORTAMINDA KALMASINA


NEDEN OLAN FAKTÖRLER

Konuyla ilgili yapılan çalışmalar her kadının şiddete


îti aruz kalabileceğini ifade ederken, hangi kadınların kur-
lun (mağdur) olabileceğini tahmin etmenin güç olduğunu
vurgulamaktadır. Bazı kadınlar tek bir kez şiddete maruz
I aldığında yardım başvurusunda bulunabildiği hâlde, bazı
kadınlar da sürekli olarak dayak yeseler bile aynı koşullar-

41
Aile İçi Şiddet

da yaşamaya devam edebilirler. Gerçekte mesleki yardım


almak için başvuranlar içinde tek bir kez dayak yiyenlere
çok az rastlanmaktadır. Evlilik içi fiziksel şiddet ve dayak
sık sık tekrarlanma eğilimi olan bir davranış kalıbıdır. Bir
kez dayak yiyen bir kadının bu davranışla tekrar karşılaşma
olasılığı oldukça yüksektir. Kadın bu gerçeği bilse bile bu
koşullarda yaşamaya devam edebilir. Kadının böyle bir kı-
sır döngii içinde kalmasına neden olan faktörler çok çeşit-
li ve karmaşık olabilir. Ancak mesleki müdahale yapacak
olan uzmanların, kadınları şiddet ortamında kalmaya iten
faktörü net olarak bilme sorumluluğu vardır. Uzmanlar bu
yolla etkili bir müdahale stratejisi belirleyebilir. Kadınla
birlikte onun bu koşullarda kalmasına neden olan en
önemli faktörleri bulmaya ve tanımlamaya çalışmak uzma-
nın temel görevlerinden biridir. Conroy şiddete maruz ka-
lan kadının bu koşullar içinde kalmasına neden olan fak-
törleri şu şekilde göstermiştir (24-33):

A B Toplum
Sosyal kaynakları
Değerler ve tepkileri

C Kurbanın psikolojik
deneyimi

Şekil 1

42
Kadına Yönelik Şiddet

Bu şemada A'da belirtilen sosyal değerler kadının kısır


dnııgii içinde kalmasında oldukça etkilidir. B'de gösterilen
luplııın kaynaklarının yeterliliği ve tepkilerin olumluluğu,
1 .itlinin bu ortamdan kurtulmasına yardımcı olabilir. Son
nlaıak C'de gösterilen kadının psikolojik deneyimlerinin
içeriği onun "kurbanlığına" katkıda bulunabilir. Meslek
elemanları yardım almak üzere başvuran kadının içinde
bulunduğu bu koşulların (birbirine bağlı) etkisini ortaya
çıkarmak durumundadır. Bu noktada bu faktörleri kısaca
ı.ııi ısınanın yararlı olacağı düşünülmüştür.

A. Toplumsal Değer Sistemi


Kadınlar ve erkekler kendi cinsel kimlikleriyle ilgili rol
beklentilerini sosyalleşme sürecinde öğrenir. Bu arada ev-
lilik ve boşanmayla ilgili değer yargıları da bu süreç içinde
Lı/,anılır. Bireyler evlilik ilişkisinin mahremiyetine; öfke,
kızgınlık gibi duyguların ifade biçimine ilişkin genel kanı
ve tutumları da bu süreçte edinirler. Toplumda var olan
luızı değer ve tutumların baskısı şiddete maruz kalan kadı-
nın yaşamını güçleştirmektedir. Toplumsal yapımızda da
varlığını hissettiren bu değer sisteminin bazı özelliklerini
ele almanın yararlı olacağı düşünülmüştür.
1. Geleneksel Kadınlık Rolü
Toplumsallaşma süreci kadına (çocukluk çağından be-
11) yaşamın getirdiği her türlü güçlüğe ve soruna karşı koy-
ıııaksızın boyun eğmesi gerektiğini öğretmektedir. Evle-
ııen kadın, babasının evinden kocasının evine taşınır. Ba-

43
Aile İçi Şiddet

basının soyadını bırakır, kocasının soyadını alır. Yeni yasa,


kadına baba soyadını da taşıma hakkı vermiştir. Kadının
evlendikten sonraki yeteneği bu "adamı" elinde tutmasıyla
(idare etmesiyle) ölçülmektedir. Çocukluğunda evin eko-
nomik ve sosyal geçiminin eşi tarafından temin edileceği-
ni (tıpkı babası gibi), kendisinin de çocuklarının ve eşinin
bakımlarıyla (yemek pişirmek, bulaşık, çamaşırlarını yıka-
mak... vb.) meşgul olacağını düşünmektedir. "Eğitim veya
kariyer peşinde olacaksa, bu çalışmaları eşinin kariyeri kar-
şısında ikincil sırada yer alabilir." Bu çerçevede kadının
eşine bağımlı olması ve çocuklarının yanında yer alması
öğütlenir. Eşi, kendisi ve çocuklarıyla ilgili en rasyonel ka-
rarları verebilir ve bunları gerçekleştirebilir. Toplumsal
yapımızda evli kadınla ilgili beklentiler bazı deyimlerle de
somutlaştırılmıştır:
"Evlilik bir gül bahçesi değildir. Kötüleri iyi yapacak
sensin."
"Ne olursa olsun her zaman kocanın yanında yer ala-
caksın, eşin baskı altında olabilir."
"Analık ve eşlik birinci görevindir."
"Sen kadınsın alttan al."
"Anasın çocuklarının hatırı için idare edeceksin."
Görüldüğü gibi geleneksel kadınlık rolü beklentileri,
kadının âdeta "kurban" pozisyonunda kalmasını teşvik et-
mektedir. Bu beklentiler içinde yetişen kadın kendi birey-
sel ihtiyaçlarını (birey olma, kendini gerçekleştirme, kari-
ycı yapına vb.) ön plana çıkarırsa bencillikle suçlanabilir.

44
Kadına Yönelik Şiddet

İki arada istismar edildiği bir evlilik ilişkisi içerisinde kalan


kadının eşini savunması ve ona sadakat göstermesi de onun
"anaç" ya da "mazoşist" (kendine eziyet etmekten hoşla-
nan) bir kişi olarak adlandırılmasına neden olabilir. Çünkü
bu ortama dayanamazsa "terk etme" ile, dayandığında ise
"kötü" ya da kendine eziyet etmekten hoşlanan bir kişi ola-
rak yargılanacaktır. Bu da kadının bir çatışma içinde kal-
masına neden olmaktadır.
2. Evin ve Evliliğin Mahremiyeti
Genellikle her toplum ailenin bir mahremiyeti olması
gerektiğini vurgulamaktadır. Aile dışında hiç kimse bu or-
tama karışma, müdahale etme hakkına sahip değildir. Bu
noktada aile sadakati önemlidir ve kapalı kapılar ardında
geçen her şey özeldir. Bu beklenti, insanları "Bu bir aile
meselesidir, buna karışma hakkım yok" düşüncesine gö-
türmektedir. Bu ortamdaki kadın da "Kan kussan da kızıl-
cık şerbeti içtim diyeceksin" anlayışını benimsemektedir.
I )eğer yargılarının bu biçimdeki görüntüsü, şiddete maruz
kalan kadının çığlıklarını duyan komşuyu da "Bu benim
meselem değil, onların özel yaşamı" şeklinde bir umursa-
mazlığa götürebilir. Hatta meslek elemanları da kendileri-
ne başvurmadığı sürece kadınları bu sorunlarla kendi ken-
dileriyle mücadele etmeye terk etmektedirler. Bir anlamda
sorumsuz davranırlar. Bu durumdaki kadının yel değir-
ıııenleriyle mücadelesi sessiz soluksuz devam etmektedir.

45
Aile İçi Şiddet

3. iki Ebeveynli Aile "IdeaPdir


İki ebeveynli aile anne ve baba, kadın ve erkeğin aynı
çatı altında yaşadığı aile olarak tanımlanır. İki ebeveynli ai-
le benimsediğimiz aile örneğidir. Ancak iki tarafın da sağ-
lıklı (özellikle ruhsal ve dürtüsel anlamda) birbiriyle uyum-
lu ve anlaşma becerisi göstermesi durumunda iki ebeveyn-
li aileyi benimsiyoruz. Buna karşın, toplumun iki ebe-
veynli ailenin ideal olduğu yönündeki katı yargısı, kadını
da çocuğu da bu eziyet ortamına tahammül etmeye zorla-
yabilir. Toplum, bireylere her ne pahasına olursa olsun ai-
lenin bir arada olması gerektiği mesajını vermektedir. Aile
birlikteliğinin, mutluluğunun ve güvenliğinin devamı top-
lumun da düzen içinde devam etmesini sağlamaktadır. Bu
çerçevede baba otoritesinin varlığının çocuğun duygusal
gelişiminde ne denli önemli ve gerekli olduğu sıkça vurgu-
lanmaktadır. Bu düşüncelerle bağlantılı olarak da kadına
"Senin yerin evindir", "Kocan hata yapsa da çocuklarının
babasıdır", "Erkek evin direğidir" gibi mesajlar verilmek-
tedir. Bu tür değer yargıları aile birliğinin devamının ge-
rekliliği felsefesine dayanmaktadır. Ancak kronik bir şid-
det ortamında çocuğun ve kadının ruh sağlığının hatta can
güvenliğinin ne denli güvende olacağı da kuşkuludur.
4. Kadının Kendini Suçlaması
Kadının kendini suçlaması şiddet olaylarında üzerinde
dikkatle durulması gereken oldukça yaygın bir olgudur.
"Kocanın seni dövmesi için ne yaptın?", "Kocan çok iyi bir
insana benziyor, onu kızdıracak bir şey yapmış olmalısın",

46
Kadına Yönelik Şiddet

"Höyle bir insanla evlenmeseydin bu imkânların hiçbirine


vthip olamayacaktın" biçimindeki değerlendirmeler kadı-
nın böyle bir olayla karşılaşmasının kendi suçu olduğunu
hissetmesine neden olmaktadır. Bu tür değerler, kadının
benlik imajını da olumsuz yönde etkilemektedir. Kadın,
kocasının şiddete başvurmasıyla ilgili kendinden de şüphe
t i meye başlamaktadır. Kadının bu yöndeki duygusu, ken-
disine yardım eden meslek elemanım da başarısızlığa götü-
ren, ona öfkelenmesine neden olan bir çıkmazdır. Elbette
ki bütün kadınlar melek değildir. Ancak mesleki yaklaşım-
da bulunacak bütün profesyoneller, kişilik özellikleri ne
olursa olsun hiçbir kadının (hatta hiçbir insanın) dayağı
hak etmediğini kabul etmek durumundadır.

B. Toplum Kaynaklarıyla ilgili Yetersizlikler ve


Darboğazlar
Şiddete maruz kalmış kadınla çalışma yapan bütün
meslek elemanlarının birincil sorumluluğu, kadının içinde
bulunduğu koşulları bütün gerçekliğiyle anlamaya çalış-
maktır. Bu çerçevede başvuran kişiye müdahale yaklaşı-
mında iki temel ilke göz önünde bulundurulmalıdır:
1) Müracaatçıya arzu edilen mesleki yardım anında sağ-
laıımasa bile onun kendini suçlamasına izin verilmemelidir.
2) Bu nedenle de uzman, müracaatçıyı kendini suçla-
ıııaksızın daha uzun ve zaman alıcı bir bireysel gelişim ve
müdahale sürecine hazırlamalıdır.

47
Aile İçi Şiddet

Bilindiği gibi sosyo-ekonomik koşullar ve buna bağlı


olarak yürütülen sosyal refah hizmetleri bu tür sorunlarla
karşılaşan bütün müracaatçıları kapsayıcı düzeyde değildir.
Bu koşullar "sosyal refah devleti" anlayışını günlük yaşama
daha kolay yansıtan gelişmiş ülkelerde daha yeterli düzey-
de olurken, gelişmekte olan ülkelerin hizmet kurumların-
daki yetersizlikler müracaatçıların büyük bir bölümünü
hizmet almaktan mahrum etmektedir. Sözgelimi gelişmiş
ülkeler şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili hizmet birim-
lerini çeşitlendirme (acil ilkyardım, barınma ve sürekli sı-
ğınma hizmetleri... vb.) ve hizmetlerin etkinliğini artırma
politikaları üzerinde yoğunlaşırken, gelişmekte olan ülke-
ler henüz ilkyardım hizmetlerini bile ülke geneline yaygın-
laştıramamanın sıkıntılarıyla uğraşmaktadır. Bu arada ge-
lişmiş ülkelerde bu tür sorunlarla karşı karşıya olan birey-
lerin, işe yerleştirme ve mesleki eğitimle meslek edindirme
projelerinden daha etkili bir şekilde yararlanmasına karşı-
lık, azgelişmiş (ya da gelişmekte olan) ülkelerde yaşanan is-
tihdam problemleri bütün nüfusu kapsayıcı boyutlardadır.
Bu nedenle de şiddete maruz kalan kadınlar gelişmekte
olan ülkelerde daha mağdur durumdadır. Daha uzun süre-
li mesleki yardıma ve korunmaya ihtiyaç duymaktadır.
Benzer bir karşılaştırma şiddete maruz kalan bir kadının
çocuklarına sağlanan hizmetlerle ilgili olarak da yapılabi-
lir. Gelişmiş ülkelerde (ABD, Kanada gibi) bu kadınların
çocukları için kreş ve gündüz bakımevi gibi hizmetlerin iş
yerlerine yakın olup olmaması gibi durumlarla uğraşılır-

48
Kadına Yönelik Şiddet

kon gelişmekte olan ülkelerde şiddete maruz kalan kadın-


lını yeterli hizmet bile sağlanamamaktadır. Gerçekte ge-
lişmekte olan ülkelerde sosyal ve kültürel değerler, kadın-
l.ın "ser verir, sır vermez" olmaya mecbur bırakmakta, bu
ı i ir vakalar kayıtlara dahi seyrek olarak geçmektedir. Dola-
yısıyla şiddete maruz kalan kadınların mesleki yardım tale-
bi de beklenenden (var olması muhtemel vaka sayısından)
çok daha azdır. Bu arada şiddete maruz kalan kadınlara yö-
nelik destekleyici hizmetlerin de son derece yetersiz oldu-
ğunu söylemek gerekir. Sözgelimi 24 saat hizmete açık te-
lefon hattı, destekleyici grup uygulamaları, yasal danış-
manlık ya da savunma gibi hizmetlerin kapsam olarak ye-
ıersizliği gelişmiş ülkeler için sorun olurken az gelişmiş ül-
kelerde bu hizmetlerin bir bölümü uygulamaya bile geçi-
lilmemiştir. Toplumsal koşullarla ilgili bu sıkıntılar yal-
nızca ekonomik gelişmeyle değil, etkili ve rasyonel sosyal
politikalarla düzeltilebilir. Bu çerçevede sosyal hizmet uz-
manlarının mesleki müdahale becerisi ve bu müracaatçıla-
rın sorunlarının çözümündeki sorumluluğunu da göz ardı
etmemek gerekir. Şiddete maruz kalan kadınlar karakola
gittiğinde polis tarafından meslek elemanları ya da aile da-
nışmanları yerine evlerine gönderiliyorsa bu durumda yar-
dım alma şansları da ellerinden alınmış olmaktadır. Hiz-
met alma ihtiyacında olan kadınlara anında ve zamanında
lıizmet vermemek de sosyal hizmet ağıyla ilgili bir organi-
zasyon ve örgütlenme sorununun varlığına işaret etmekte-
dir. Bu açıdan ülkemizdeki sosyal hizmet ağının da müra-

49
Aile İçi Şiddet

caatçılarm "kaybolmasını" önleyecek düzeyde ve yeterli-


likte olmadığını belirtmek yanlış değildir.

C. Şiddete Maruz Kalmış Kadının Psikolojik Durumu


1. Korku
Bu durumdaki kadının yaşayacağı en yoğun duygu
"korku"dur. Korku kadının yaşamını tamamıyla kapsamış
olabilir. Uyurgezerlik, uykusuzluk gibi bazı sorunlar bu
korkunun belirtilerindendir. Kadın uykusuzlukla ilgili so-
runlarını çözebilmek için uyku hapı kullanmaya başlayabi-
lir. Hatta bu ilaca bağımlı hâle bile gelebilir. Şiddet davra-
nışı gösteren erkeğin tehditleri kadım terk etmekten ve
tepki göstermekten alıkoyabilir. Bu noktada müdahale sü-
recinde sosyal hizmet uzmanının, kadının bu korkusunu
fark edebilmesi oldukça önemli bir aşamadır. Çünkü bu
durumdaki kadınların büyük bir bölümü diğer aile üyele-
rini korumak ve onlara zarar vermemek için bu korkusunu
ifade etmekten kaçınabilir. Bazı meslek elemanları kadının
bu korkusunun mazoşizmine bağlı olduğunu düşünse bile
kadının gerçek amacı ailesini korumak olabilir. Daha önce
belirtildiği gibi kadının kendini kurban etmesi toplumsal
değer sistemi tarafından da desteklenmektedir. Geleneksel
kadınlık rolü beklentisi, kadını bu konuma (kurbanlığa) ilk
çocukluk yıllarından başlayarak hazırlamaktadır. Ailesi,
çocukları ve kocasının konumu her zaman için (kadının)
kendi önceliklerinin önündedir. Bu değer sistemi ve yer-

50
Kadına Yönelik Şiddet

leştirme biçimiyle kadın şiddet durumuyla karşı karşıya


kaldığında paniğe kapılabilir. Bunun etkisiyle de çaresiz ve
ne yapacağını bilmez bir hâle düşebilir. Meslek elemanları
kadının bu korkusunu ele almak istediğinde kadın bu kor-
kusunu inkâr da edebilir. Hatta içinde yaşadığı olumsuz
koşulların şiddetini azaltmaya, küçümsemeye ya da önem-
sememeye de kalkabilir. Bu nedenle uzmanlar, korku ve
panik altındaki bu grupla çalışırken oldukça dikkatli ve du-
yarlı olmak zorundadırlar. Bu aşamada dikkatsizce yapıla-
cak her türlü müdahale ve konuşma, kadını meslek elema-
nıyla iletişim kurmaktan uzaklaştırabilir. Gerçekte şiddete
maruz kalan kadınlarda sıklıkla rastlanan bir başka sorun
da içinde bulundukları koşulların ciddiyetini ve aciliyetini
önemsememek veya küçümsemektir (make minimized).
I ler şeyden önce bu küçümseme, korkudan kaynaklanaca-
ğı gibi kadının kurban olmanın ne demek ya da kimlerin
kurban olduğuna dair bilgi yetersizliğinden de kaynakla-
nabilir. Bu durumda kadın öncelikle meslek elemanlarına
güvenebileceğinden emin olmalıdır. Suçlanmayacağını ve
söylediklerine inanılacağını hissetmelidir. Bu arada, kadın
İm durumuyla ilgili olarak kendisine ne tür mesleki hiz-
metler sağlanacağı hakkında da bilgilendirilmelidir.
Olayın ciddiyetini küçümseme olgusunun daha çok
şiddete maruz kalan sosyo-ekonomik düzeyi yüksek kadın-
larda görüldüğü dikkati çekmektedir (Hilberman, 1336-
I 347). Sözgelimi "Ben dayak yiyen bir kadın değilim, be-

51
Aile İçi Şiddet

denimde bunu gösteren herhangi bir iz yok", "Bu olayın


yalnızca yoksul kadınların başına geleceğini sanıyordum
(doktor karısı)" gibi yaklaşımlar da olayın küçümsendiğini
gösteren ifadelerdir.
2. Kadının "Her Şey O Kadar Kötü Değil"
Biçimindeki Duygusal Tonu
Bazı kadınlar da yaşadıklarına dur diyecek kadar güç-
lü olmadığı için her şeyin o kadar da kötü olmadığına ina-
nabilir. Gerçekte bu bir savunma mekanizmasıdır. Kadı-
nın güvenliğini tehdit edici bu durumda kalmasına neden
olması açısından da oldukça tehlikelidir. Meslek elemanı,
müdahale sürecinde müracaatçıyı ürkütmeden kendisinin
(varsa çocuklarının) can güvenliğinin tehlikeye girebile-
ceği konusunda kadını uyarabilmelidir. Müracaatçıya
herhangi bir şey empoze etmeden (terk etme... vb.) gele-
cekte de şiddetle karşı karşıya kalabileceği bilinci kazan-
dırılabilir.

3. Kadının Dayak Yemesiyle İlgili Utanma Duygusu


Dayak yiyen kadının benlik saygısı örselendiği için bu
olaydan utanç duyabilir. Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek
kadınlarda utanma duygusunun daha yüksek olması bekle-
nir. Çünkü kadın "Böyle bir şey benim başıma nasıl gele-
bilir?", "Bunu söylersem.herkes bana ne der?" biçiminde
düşünmektedir. Ülkemizde sosyo-ekonomik düzeyi yük-
sek kadınların kendi haklarıyla ilgili daha bilinçli olacağı

52
Kadına Yönelik Şiddet

düşünülse bile Kadın Dayanışma Vakfı'na bağlı sığınma


evinden hizmet alan kadınlar arasında % 6.2 oranında
yüksek öğrenimli kadın olması oldukça düşündürücüdür.
4. izole Olma
Şiddete maruz kalan kadınlar genellilde bireysel des-
tek ağından yoksundur. Kadının güvende olma ihtiyacı,
onu sevdiğini söyleyen eşi karşısında pasif ve tepkisiz hâle
getirebilir. Dayak yemeyle ilgili utancı, onu yardım almak-
tan da mahrum bırakabilir. Erkeğin aşırı kontrol edici dav-
ranışları, kadının çevreyle iletişimini ve duygusal paylaşı-
mını sınırlayabilir. Kadının dış çevreyle herhangi bir ilişki-
de olmaması onu çevreden destek almaktan mahrum ede-
ceği gibi kendini ve bilinç düzeyini geliştirmekten de alı-
koyabilir. Böylece hem arkadaş grubundan hem de sosyal
ortamdan mesleki ve yarı mesleki kurumlardan gerçekçi
geribildirimler alamayan kadın kendi gerçeğiyle ilgili algı-
lamalarını da değiştiremeyebilir. Kadının bu yalnızlığı izo-
le olmasına ve onu kocasına daha fazla bağlanmaya (ba-
ğımlılık düzeyinde) götürür. Bu da kocanın istediği bir du-
rumdur. Kadın, bu kısır döngü içinde kocasının kendi bi-
reysel kişiliğiyle ilgili kavramlaştırmasına aynen boyun eğ-
miş olur ("Senin akim ermez", "Sen böyle şeylerden anla-
mazsın", "Ben olmasam sen ne olurdun bilmem"). Kadının
izole olmasıyla ilgili kısır döngü, şematik olarak şu şekilde
i İ ade edilebilir:

53
Aile İçi Şiddet

Çevreden yetersiz geribildirim


ve destek alma

E r k e ğ e bağımlılık ve kendi ile


ilgili eşinin yaptığı
İzole değerlendirmelerin doğru
olma olduğuna inanma

Benlik saygısının
Utanma ve a z a l m a s ı ve kendi durumunu
kendini suçlama gerçekçi olarak değerlendirmekten
uzaklaşması

Şekil 2: İzole olma döngüsü

5. Çaresizlik
Literatürde şiddete maruz kalmış kadının çaresizlik
duygusu Walker tarafından ayrıntılı olarak tartışılmıştır.
Baş edememe, kontrol edememe ve b u durumdan uzakla-
şamama şiddete maruz kalan kadının çaresizliğine işaret
etmektedir. Çaresizlik, bir anlamda kadının mevcut koşul-
ları değiştirmeyle ilgili güçsüzlüğünü ve yetersizliğini gös-
termektedir. Çaresizlik ve umutsuzluk, kadının kendi ko-
şullarını düzeltemediğinde ya da değiştiremediğinde yaşa-
dığı en yoğun duygudur. Kadının şiddet ortamında kalma-
ya devam etmesi, onun bu duygusallıktan çıkarılmasını
güçleştirebilir. Şiddet ortamında uzun yıllar kalmak, kadı-
nın umutsuzluk ve çaresizlik duygularının da kronikleşme-
sine ve kökleşmesine neden olabilir. Mesleki müdahaleye
geçen uzmanlar bile bu durumdaki kadının umutsuzluğuy-

54
Kadına Yönelik Şiddet

l.ı baş etme güçlüğü yaşayabilirler. Çünkü kadın için koca-


•.ınm gücüyle (müdahaleciliği ve kontrolcülüğüyle) baş et-
mek mümkün değildir. Bu durumda uzmanın, müracaatçı-
sını bu koşulları düzeltebilecek ya da değiştirebilecek ye-
gâne kişinin kendisi olduğuna inandırması gerekir. Bu çer-
çevede kadının benlik imajını destekleyici mesajlar olduk-
ça önemlidir.
6. Suçluluk Duygusunun îçseUeştdrilmesi
Şiddete yönelen erkeklerin ruhsal bozukluğunun ola-
bileceği, alkol aldığı zaman şiddete yönelebileceği, şiddete
yönelmesinde kadının kışkırtıcı olabileceğine ilişkin bazı
kalıp yargılar kadın tarafından da benimsenmiş olabilir.
Kadın, kocası şiddete başvurduğunda bunu hak edecek bir
davranış yaptığına da inanabilir. Bazen kadın, cinsel açıdan
yeteri kadar uyarıcı olmadığını düşünerek de kendisini
suçlayabilir. Örneğin, hamile kaldığında kocasına cinsel
açıdan çekici gelmediği için dövüldüğünü düşünebilir. Ka-
dının suçluluk duygusunu içselleştirmesi kocanın "Neden
beni dövmek zorunda bırakıyorsun?", "Sana söyledikleri-
mi yerine getirseydin bu durum başına gelmezdi" biçimin-
deki tepkileriyle de bağlantılı olabilir. Bu durumda kadın
daha fazla "mükemmel" olmaya çalışır. Oysa bu durum
kocanın şiddete yönelik davranışından kaynaklanmaktadır.
Suçluluk duygusunun içselleştirilmesi kadını geleneksel
kadınlık rolleri ve sınırları içinde kalmaya teşvik eder. Ko-
casının ufacık bir tehdidi bile onu yine bir şeyleri yanlış
yaptığını düşünmeye götürebilir. Çevresinden, akrabala-

55
Aile İçi Şiddet

rından ve meslek elemanlarından aldığı yardımlar da onu,


kadınlık rolünü daha mükemmel nasıl gerçekleştirebilece-
ği düşüncesine ulaştırabilir.
Kocasını kızdırmamak için elinden geleni yapar. An-
cak bu denli hassasiyeti ve mükemmeliyetçiliği de kadını
şiddete maruz kalmaktan koruyamaz. Çünkü şiddete eği-
limli olan bir erkek her zaman için bir sebep bulabilir.
Onun için her davranış bir uyaran olabilir. Erkeğin her tür
şiddetine (psikolojik ve fiziksel) gerekçe olarak kadının kış-
kırtmasını göstermesi onun psikolojik yardım almasıyla
değişebilir. Ancak ülkemizde, şiddet uygulayan erkeklere
yönelik profesyonel yardımlar henüz yerleşmemiştir. Buna
karşın, Ailenin Korunmasına Dair Kanun uygulamaları
yaygınlaştığında, erkeğe yönelik profesyonel yardımlar da
organize olacaktır.
7. Çelişkili Duygular
Şiddete maruz kalan kadın, kocasının her zaman ken-
disine karşı kötü olduğunu düşünmeyebilir. Bazen onun
ne kadar şefkatli bir baba ve sevgi dolu bir eş olduğunu dü-
şünmek, kadının bütün duygularını altüst edebilir. Bu çe-
lişki kadının kocasıyla ilgili bütün olumsuzlukların bir gün
biteceğine inanmasına da sebep olabilir. Kadın, kocasını
sevdiğini de hissedebilir. Kadının sevgi anlayışı meslek ele-
manının sevgi anlayışından oldukça farklıdır. Ancak uzma-
nın, müracaatçının sevgi anlayışının sosyal gerçekleriyle
bağlantılı olduğunun bilincinde olması gerekir. Onun bu
anlayışını sorgulamak ve değiştirmeye kalkmak müdahale

56
Kadına Yönelik Şiddet

sürecinde çok daha ciddi iletişim çatışmalarının yaşanma-


sına neden olabilir. Akşama kadar yalnızca çocuklarla meş-
gul olan kadının ev dışında bir işe yerleştirilmesi onun
kendi durumunu daha gerçekçi olarak algılamasını sağla-
yabilir. Bu yolla da eşinden ayrı, bağımsız: ama daha az
kavgalı bir ortamın kazançlarından da yararlanabilir (kari-
yer yapma, kendini geliştirme gibi). Ev dışında bir işte ça-
lışmak, sadece şiddete maruz kalan kadınlar için değil, bü-
lün kadınlar için benlik imajını destekleyici bir unsurdur.
Bu noktada sosyo-ekonomik sistemin ve sosyal politikala-
rın kadına sağlayacağı istihdam olanaklarının önemi ol-
dukça büyüktür. Mesleki müdahale sürecinde uzman, ka-
dına yeni mesleki eğitim alanları önermek ya da kadının işe
yerleştirilmesinde etkili bir rol üstlenmek durumundadır.
8. Baskının îçselleştirilmesi
Herhangi bir kişi ya da grup yetersiz (aşağılık anla-
mında) olduğuna ve kötü muameleyi hak ettiğine inanırsa
bu kişinin ya da grubun benlik saygısını örseleyen bu dav-
ranışlara maruz kalmaya devam etme olasılığı çok yüksek-
ı ir. Sosyal psikolojide bu mekanizma "baskı ve kötü mu-
amelenin içselleştirilmesi" olarak adlandırılabilir. Şiddete
maruz kalan kadının yetersizliği ve güçsüzliiğüyle ilgili
mesajlar, aile ve arkadaş grubundan; çocuk kitaplarından
(hikâye ve ders kitapları vb.), reklam ve filmlerden de ak-
tarılmış olabilir. Bu aktarım aracılığıyla kadının yaşadığı
baskıyı içselleştirerek aşağılık duygusuna kapılması meslek
elemanının müdahale sürecini olumsuz yönde etkiler.

57
Aile İçi Şiddet

Çünkü kadına benlik saygısını yeniden kazandırma yönün-


deki mesleki çabalar oldukça zaman alıcıdır ve duyarlılık
içinde yürütülmek zorundadır. Aşağılık duygusu yüksek
bir kadın ilk defa dayak yediğinde "Nerede hata yaptım?"
diye düşünmeye başlar. Kadın, geleneksel kadınlık rolünü
benimsemiş ve içselleştirmişse bu iletişim ortamında yaşa-
maya devanı edebilir. Aşağılık duygusunun yoğunluğu, ka-
dının daha uzun süre "kurbanlık" statüsünde kalmasını pe-
kiştirebilir. Günümüzde basın ve medyada kadınla ilgili
verilen mesajlar onların benlik saygılarını da etkilemekte-
dir. Bakımlı, çekici ve seksi (90-60-90 beden ölçülerine sa-
hip mankenlerin boy gösterisi) kadın imajları ve örnekleri,
akşama kadar ev işleri ve çocuklarıyla boğuşan bir kadının
benlik saygısını örseleyici boyuttadır.
Gerçekte kadının dayak yemesi; benlik saygısının,
kendine olan güveninin ve kendiyle ilgili değerlilik duygu-
larının da incinmesine (âdeta dayak yemesine) neden olur.
Üstelik kadın sevdiği, saygı duyduğu ve eş olarak seçtiği
(belki de seçildiği) kişi tarafından dövülmüştür. Bu olay ka-
dının duygusal alanında fırtınalar koparan, "bütün dünya-
sını yıkan" çatışmalara neden ohır. Şiddetin yoğunluk de-
recesi arttıkça, benlik saygısının örselenme derecesi de ar-
tar. Kadın kendini aptal, çirkin, yetersiz... vb. hisseder. Ka-
dın bütün bu başına gelenlerin "kaderi" olduğunu düşüne-
rek aynı kısır döngü içinde yaşamaya devam eder. Eşini ya-
şamından ve duygusal alanından çıkarmayı göze alamadığı
için de aşağılık duygusu devam eder.

58
Kadına Yönelik Şiddet

Kadının yoğun aşağılık duygusunun olduğu durumlar-


da bir süre kadının eşinden ve ev ortamından ayrılarak
benlik saygısını güçlendirici mesleki müdahalelerle des-
teklenmesi gerekir. Kendini güçlendiren kadın daha sonra
kendi isteği ile eşine dönme kararı verebilir. Ancak eşinin
de değiştiğinden ya da değişmek için çaba sarf ettiğinden
(psikoterapiye ya da grup çalışmasına katılmak gibi) emin
olması gerekebilir. Uzmanın bu konudaki yönlendiriciliği
oldukça önemlidir.
Kocasının değiştiğine inanmak ve onunla her şeye ye-
niden başlama arzusu kadının en büyük hayalidir. Mutlu
bir evlilik ortamında yaşamak onun da hakkıdır. Meslek
elemanı dayak yiyen bir kadınla çalışırken kendi değer yar-
gılarını ("Bu ortamda nasıl yaşayabilir ve nasıl yaşıyor?")
da kontrol ederek onu cesaretlendirmeli ve kendi gerçeği
ile ilgili çözümü kendisinin bulmasına yardımcı olmalıdır.

DANIŞMA HİZMETLERİ VE MESLEKİ


MÜDAHALELER

A. Ailenin Korunmasına Dair Kanun ve


Uygulanmasıyla İlgili Sorunlar
Bilindiği gibi 1998 yılında Kadın ve Aileden Sorumlu
Devlet Bakanlığı, sivil toplum örgütlerinin desteğiyle
uluslararası Kadın Hakları Sözleşmeleri (Pekin Platformu,
CEDAVV... vb.) ve T C Anayasası'nın 41. maddesinde dev-

59
Aile İçi Şiddet

lete verilen yükümlülük ve sorumlulukları ışığında aile


içinde şiddete maruz kalan kadın ve çocuğu korumak üze-
re yasal bir düzenleme yapmıştır. 4320 sayılı Ailenin Ko-
runmasına Dair Kanun'da, Türk Medeni Kanunu'nda ön-
görülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya ço-
cukların aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden
birinin aile içi şiddete maruz kaldığını, kendilerinin veya
komşularının Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmesi hâlin-
de Sulh Hukuk Hâkimi'nin resen meselenin mahiyetini
göz önünde bulundurarak, kanunla sayılan tedbirlerden
bir ya da birkaçına veya uygun göreceği benzeri başlıca
tedbirlere hükmedebileceği ifade edilmektedir. Bu kanu-
nun özellikle kadını ve çocuğu korumasının nedeni aile
içinde şiddete maruz kalma ihtimali en yüksek grup olma-
larıdır. Aile içinde kadın ve çocuklar hem fiziksel hem de
sosyal açıdan daha güçsüz konumdadır.
2000 yılından beri kentlerin gecekondu bölgelerinde
hizmet vermeye başlayan ve sayıları hızla artan toplum
merkezlerinde çalışan profesyonel meslek elemanları bu
yasanın kadına sağladığı haklarla yapılabilecekler konu-
sunda eğitim çalışmaları düzenlemektedirler. Ancak kadı-
nın bilinçlenmesi tek başına yeterli görülemez. Kadının
toplumsal sistemde güçlü bir konuma gelmesi, birey olarak
sahip olabileceği (eğitim, çalışma, ayrımcılığa maruz kal-
mama... vb.) hakları kazanması oldukça uzun erimli çaba-
larla gerçekleşebilir. Güçsüz konumda olan kadının, çok

60
Kadına Yönelik Şiddet

hızlı bir şekilde (sosyal ve ekonomik açıdan) güçlü konuma


gelmesi mümkün değildir.
Kanunun uygulamasıyla, kadını ve çocuğu korumaya
yönelik tedbirlerin alınmasına destek verecek sığınma evi
ya da kadın konuk evlerinin sayısı yeterli değildir. Sığınma
evlerinde kadınlara sağlanacak destek hizmetlerine yerel
kamu ve özel sektör ile sivil toplum örgütlerinin sürekli
katılımının sağlanması gerekir.
Medyada yapılan bazı kadın programlarında kocasını
"Şiddet uyguluyor" diye ihbar eden bazı kadınlar kocaları
tarafından öldürülmüşlerdir. 2000-2005 yılları arasında
1.300 civarında kadın ve çocuk aile içindeki erkekler tara-
lından öldürülmüş, 32.237 kişi de ağır veya hafif yaralan-
mıştır (2005 İçişleri Bakanlığı verileri).
Bu noktada kadını güçlendirme çalışmalarının, kız ço-
cuklarına sağlanması gereken haklar çerçevesinde düşü-
nülmesi gerekmektedir. Çünkü bireylerin eğitim düzeyi-
nin yükselmesi, hem şiddet mağduru olmasını engelle-
mekte hem de şiddet uygulamaktan alıkoymaktadır.
Polis karakollarına yapılan ihbarlarla artık güvenlik
güçleri durumu Sulh Hukuk Hâkimliği'ne bildirmekte ge-
cikmiyor. Ancak hâkim kararlarının denetiminin yapılma-
sında, karakoldaki profesyonel birimlerin (küçükleri koru-
ma şubelerinin) ve toplumdaki sığınma evi sayılarının yeter-
sizliği nedeniyle sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktada evine
gönderilen kadının ve çocuğun şiddet ortamında kalmasına

61
Aile İçi Şiddet

istemeden göz yumulmaktadır. Bazı öldürme olayları böy-


lesi bir çaresizliğin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Meslek elemanının, gerek medya gerekse kamu ve si-
vil toplum kuruluşlarıyla yürüteceği eğitim ve örgütlenme
çalışmalarında mağdurların can güvenliğiyle ilgili sorum-
luluğunu hep göz önünde bulundurması gerekmektedir.
4320 sayılı yasanın hükümleri şöyle özetlenebilir:
a) Kusurlu eşin; diğer eşe, çocuklara veya aynı çatı al-
tında yaşayan diğer aile bireylerine karşı şiddete veya kor-
kuya yönelik davranışlarda bulunmaması,
b) Kusurlu eşin, müşterek evden uzaklaştırılarak bu
evin diğer eşe ve varsa çocuklara tahsisi ile diğer eş ve ço-
cukların oturmakta olduğu eve veya iş yerlerine yaklaşma-
ması,
c) Kusurlu eşin; diğer eşin, çocukların veya aynı çatı
altında yaşayan diğer aile bireylerinin eşyalarına zarar ver-
memesi,
d) Kusurlu eşin; diğer eşi, çocukları veya aynı çatı al-
tında yaşayan diğer aile bireylerini iletişim vasıtasıyla ra-
hatsız etmemesi,
e) Kusurlu eşin, varsa silah ve benzeri araçlarını zabı-
taya teslim etmesi,
f) Kusurlu eşin, alkollü veya uyuşturucu herhangi bir
madde kullanmış olarak konuta gelmemesi veya ortak ko-
nutta bu maddeleri kullanmaması.
Burada zikredilen tedbirlerin tatbiki maksadıyla öngö-
rülen süre altı ayı geçemez ve kararda hükmolunan tedbir-

62
Kadına Yönelik Şiddet

lere aykırı davranılması hâlinde tutuklanacağı ve hürriyeti


bağlayıcı cezaya hükmedileceği hususu kusurlu eşe ihtar
olunur. Hâkim bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini
göz önünde bulundurarak nafakasına hükmeder.
Mahkemece alınan koruma kararının bir örneği Cum-
huriyet Başsavcılığına tevdi edilir. Cumhuriyet Başsavcılı-
ğı koruma kararının uygulanmasını zabıta yardımıyla izler.
Koruma kararına uyulmaması hâlinde zabıta, mağdurların
şikâyet dilekçesi vermesine gerek kalmadan resen soruş-
turma yaparak evrakı kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcı-
lığına intikal ettirir. Cumhuriyet Başsavcılığı koruma ka-
rarına uymayan eş hakkında Sulh Ceza Mahkemesi'nde
kamu davası açar. Bu davanın duruşması yer ve zaman kay-
dına bakılmaksızın 3005 sayılı Meşhut Suçların Muhake-
me Usulü Kanunu hükümlerine göre yapılır. Fiili başka bir
suç oluştursa bile koruma kararına aykırı davranan eşe ay-
rıca üç aydan altı aya kadar hapis cezası hükmolunur.
Görüldüğü gibi yasa hükümleri şiddet uygulayan erke-
ğin özgürlüğünün kısıtlanması, hapis cezası ile cezalandı-
rılmasını öngörmektedir. Ancak ailede gelir getiren yegâ-
ne kişi erkek olduğunda, kadının sosyal ve ekonomik do-
nanımı yetersiz kaldığında bu hükümlerin uygulanması da
güçleşmektedir. Üstelik şiddet uygulayan erkeğin hapisten
çıktıktan sonra şiddet davranışından vazgeçip geçmediği-
nin kontrolünü yapacak sosyal örgütlenme ağı o kadar sıkı
değildir. Gelişmiş ülkelerde gördüğümüz yerel düzeydeki

63
Aile İçi Şiddet

denetim ve örgütlenme güçsüz durumdaki göçmen kadın-


ları bile (özellikle Kanada ve Amerika'da) korumada etkili
önlemler alabilmektedir.
Avrupa Birliği'nin ilgili komisyonlarında gündeme ge-
len Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki namus cinayetle-
riyle ilgili ceza kanununda yapılan değişiklikler gerekli,
ama yeterli değildir. Kültürel değişim ve sosyal destek
uzun erimli çabalarla sağlanabilir. Bölgede etkili çalışma-
lar yapan bazı sivil toplum örgütlerinin (KADER gibi) ça-
lışmalarının yerel düzeyde halk katılımı ve kamu desteği
ile güçlendirilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde şiddet uygulayan erkeklere yönelik dürtü
kontrolü ve davranış değişikliği yaratacak grup uygulama-
ları ise çok kısıtlıdır. Sözgelimi Marmara Bölgesi'ııde bazı
sivil toplum örgütleri babalık ve eşlik eğitimi vermektedir.
Kuşkusuz sınırlı da olsa bu tür eğitim çalışmaları gerekli-
dir. Ancak sorun sahibinin (şiddet uygulayan babaların ve
eşlerin) ıslah çalışmaları henüz gerçekleştirilememektedir.
Bu durum da yasanın denetim ayağıyla ilgili güçsüzlüğe
işaret etmektedir.

B. Şiddete Maruz Kalan Kadınla Çalışma İlkeleri


Şiddete maruz kalan kadınla çalışma yapacak olan
meslek elemanının öncelikle göz önünde bulundurması
gereken nokta kendi değer sistemleri ve inançlarıdır. Bar-
bara Pressman meslek elemanlarının etkili müdahale yapa-

64
Kadına Yönelik Şiddet

bilmesi için kendi benimsediği düşünce ve değer sistemi-


nin de farkında olması gerektiğini belirtmektedir. Her şey-
den önce bu konuda çalışına yapan bütün sosyal hizmet
uzmanlarının hiçbir kadının şiddeti kışkırttığını ya da bu-
nu hak ettiğini kabul etmemesi gerekir. Bu çerçevede ka-
dınların mazoşist ya da kendine eziyet etmekten zevk ala-
bileceğine de inanmamaları gerekir. Bu arada meslek ele-
manları, kadının şiddete maruz kaldığı bir ortamda kal-
masına neden olan, kadının iş yaşamında erkekten daha
yetersiz olduğunu, erkeğin kararlarına itaat etmesi gerek-
ı iğini vurgulayan toplumsal değer sistemini sorgulama
sorumlulukları olduğunu da göz önünde bulundurmak
zorundadırlar.
Müdahale sürecinin başlangıcında meslek elemanları,
bütün aile üyelerinin güvenliği sağlanmadan (çocuk, ka-
dın) aile içi ilişkilere yönelmemelidir. Bu aşamada uzman-
ların aile içi iletişim çatışmaları üzerinde yoğunlaşması
müdahale sürecini daha karmaşık hâle getirebilir.
Son olarak meslek elemanları şiddete maruz kalan ka-
dınlar için özdeşim modeli olduğunun bilincinde olmalı-
dır. Meslek elemanları bu kadınlara başarılı, kendini rahat-
lıkla ifade edebilen, girişken, baş edebilen rol modelleri
olabilmelidir. Bu çerçevede kadınlardan oluşan destekleyi-
ci (support group) ve yaşantı (psikodrama gibi) gruplarının
kadınların gelişimine katkısı büyüktür. Bu tür mesleki uy-
gulamalar kadının güçlenmesine ve bilinç kazanmasına

65
Aile İçi Şiddet

yardım ederek kendi koşullarıyla daha yeterli bir şekilde


baş etmesini sağlar. Kadının kendi yaşamıyla ilgili verece-
ği nihai karar her ne olursa olsun (kocasına dönmek gibi)
uzmanların temel hedefi kadını güçlendirmek olmalıdır.
Çünkü güçlü bir kadın, kocasına ya da ailesine dönse bile
(kadın genellikle çocuklarının geleceği ve ailesinin devamı
için dönme kararı verebilir) bu koşullarla daha kolay baş
edebilir.

C. Şiddete Maruz Kalan Kadına Kriz Müdahalesi


Meslek elemanının şiddete maruz kalan kadına yöne-
lik yapacağı ilk müdahale kriz müdahalesidir. Bu aşamanın
temel iki amacı vardır. Birincisi, kadına güven ve saygı
ortamı yaratmaktır. İkincisi de, kriz durumunda kadına
problemlerini çözmede yardımcı olabilmek için mesleki
açıdan yeterli ve yetkili olduğu mesajını vermektir. Uz-
man, kadım böyle bir durumla karşılaşan yegâne insan ol-
madığına ikna etmek zorundadır. Bu çerçevede kadını
kendi potansiyelinin bu sorunu çözmek için yeterli oldu-
ğuna inandırabilir. Bu arada (varsa) çocuklarının da tehli-
ke içinde olabileceği göz önünde bulundurularak kadın ço-
cuklarıyla birlikte acilen bir kuruma (sığınma evi veya ilk
aşama hizmet kurumlarına) yerleştirilmelidir. Bu hizmetle
bağlantılı olarak tıbbi kontrolden geçirme, yasal danış-
manlara ya da hukukçulara havale etme, müracaatçıyla
kurduğu ilişkiyi devam ettirme de uzmanın yükümlülükle-
ri arasındadır. Kriz aşamasında uzman, kadına verdiği me-

66
Kadına Yönelik Şiddet

sajların açık, net, anlaşılır ve rasyonel olmasına özen gös-


termelidir. Müracaatçı, uzmanın güvenilir ve yeterli oldu-
ğunu hissetmelidir. Bu nedenle de onun korku ve endişe-
sinin mesleki müdahaleleri etkilemesine (olumsuz yönde)
izin verilmemelidir. Meslek elemanı, kadının içinde bu-
lunduğu tehlike durumunu daha net bir hâle getirmek için
aşağıdaki sorulara cevap aramalıdır:

- Müracaatçı kendisine nasıl başvurdu? Ya da nereden


yönlendirildi?
- Şu anda emniyette mi?
- Eşinin tehdit etme riski var mı?
- Geçmişte de bu tür şiddet olaylarıyla karşılaşmış mı?
- Erkek onu incitmiş mi?
- Herhangi bir silah veya kesici alet kullanılmış mı?
- Eş alkolik veya madde bağımlısı mı?
- Kadın veya erkek intihar girişiminde bulunmuş mu?
İntihar eğilimleri var mı?
- Koca yasalara saygılı mı?
- Koca ev dışında da şiddete başvuruyor mu?
- Psikiyatrik tedavi görmüş mü ya da herhangi bir psiko-
lojik bozukluğu var mı?
Kadının ve kocanın şu anki duygusal tonu nasıl?
- Tıbbi problemler (sakatlık, özür gibi) var mı?
Çocuklarla ilgili herhangi bir istismar var mı?
Çocuklar da tehlikede mi? Onlara yönelik bir şiddet
uygulaması var mı?
Aile İçi Şiddet

Bu durumla ilgili daha önce herhangi bir mesleki mü-


dahale olmuş mu?
Anne ya da baba otoritesinin etkisi var mı?
Çocukların bu durumla ilgili bilgisi nedir? Dayak ço-
cukların önünde mi atılmış?
Kadının bedeninde herhangi bir yara, bere, kırık, çıkık,
morluk var mı?
Bu durumuyla ilgili olarak bir doktor kontrolünden
geçmiş mi?
Doktoruna gerçeği anlatmış mı?
Şiddet olayını bilen başka kişiler (arkadaş, aile... vb.)
var mı?
Kadının kendisini yakın hissettiği arkadaşları veya aile
üyeleri var mı?
Maddi durumu (para, banka hesabı... vb.) nasıl?
Kendine ait maddi kaynaklarını kullanabilecek durum-
da mı?
Evinde kalmaya devam etse tehlikeli olabilir mi?
Geçici bir süre aile ya da arkadaşlarında kalabilir mi?
Sığınma evinin ne demek olduğunu biliyor mu? Ya da
bu tür hizmetlerin varlığından haberdar mı?
Durumunu netleştirene ya da yeni alternatifler bulana
kadar sığınma evinde kalabilir mi?
Avukatı var mı?
Şiddetle ilgili kadın ve erkeğin bilinç düzeyleri nedir?
Avukat ile ilişkiye geçebilecek düzeyde mi?

68
Kadına Yönelik Şiddet

Yasal haklarını biliyor mu?


Geçmişte kendini savunmak için böyle bir yardım al-
mış mı?
Polis merkeziyle herhangi bir ilişkisi olmuş mu? Dayak
ile ilgili olarak polise sığınmış mı?
- Polisten gereken yardımı ve desteği görmüş mü?
Mesleki ilişki nasıl sürdürülecek? (Telefon, bireysel
görüşme... vb.)
- Ona nasıl ulaşılacak? (Telefon numarası, adres... vb.)
Sığınma evine yerleştirilmişse erkeğin onu bulması na-
sıl önlenecek? (Adresin, telefon numarasının gizlen-
mesi... vb.)
Bunlar uzmanın kriz müdahalesinde cevaplandırması
ya da açıklığa kavuşturması gereken temel sorulardır.

D. Kriz Müdahalesinde Bazı Etik Prensipler ve


Stratejiler
Kriz müdahalesi bazı etik ilkeler ve önemli noktalar
göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmelidir. Etik il-
keler mesleki çalışmaları düzene sokar ve mesleki yetkinin
sorumluluk bilinciyle yürütülmesine yardımcı olur. Ko-
nuyla ilgili etik ilkeler şu şekilde özetlenebilir:
a) Uzman mesleki yaşamında yüzlerce yardım çağrısı
almış olsa bile, her vaka kendine özgü bir özgeçmişe sa-
hiptir. Her şeyden önce kadının mesleki yardım için ilk
başvurusu olabilir. Bu açıdan meslek elemanı, müracaatçı-

fı r l
Aile İçi Şiddet

ya göre daha güçlü konumdadır. Ancak bu gücün son de-


rece akıllıca ve dikkatli kullanılması gerekir. Çünkü uzma-
nın her girişimi ya da sözü müracaatçı için çok önemli ve
etkilidir.
b) Şiddete maruz kalan kadınla çalışma yapacak mes-
lek elemanı onunla ilk karşılaştığında ondan bir önceki bö-
lümde belirtilen bütün bilgileri almak zorundadır. Bu ne-
denle ilk görüşme normal görüşme seansları gibi olmama-
lıdır. Genellikle ilk görüşme iki ya da üç saat sürebilir. Bu-
rada önemli olan kadına kendisiyle her yönden ilgilenildi-
ği mesajının verilmesidir. Daha sonraki seanslar bir saatlik
görüşmeler şeklinde düzenlenebilir. İlk toplantının şidde-
te maruz kalan kadınla ilgili bütün bilgileri kapsayıcı nite-
likte olmasına özen gösterilmelidir.
c) İlk görüşmede müracaatçıya kendini koruyabileceği
ya da sığınabileceği önemli kaynaklar hakkında doğru bil-
giler verilmelidir. Sığınma evlerinin, polis ve başvuru mer-
kezlerinin adres ve telefon numaralarının verilmesi gerek-
li ve önemlidir. Kadın yeniden evine dönecekse, yeniden
dayak yemesi durumunda bu merkezlere başvurabileceği-
ne ve kendisine yardım edileceğine inanmalıdır.
d) Bazı durumlarda uzmanın kadınla yapacağı telefon
konuşması da yüz yüze konuşma kadar etkili ve yararlı ola-
bilir. Bazen panik içindeki kadın telefon görüşmesinde
içinde bulunduğu durumu daha rahat ifade edebilir. Ancak
müracaatçı telefon görüşmesinde herhangi bir şekilde en-

70
Kadına Yönelik Şiddet

gellenmemeli ya da konuşması kesilmemelidir. Konuşma-


larının yeteri kadar önemsenmediğini hissederse bir daha
iletişime geçmeyebilir. İlk görüşme telefonda olsa bile ka-
dınla mesleki bir iletişim çerçevesinin temelleri atılmalı,
güven duygusu oluşturulmalıdır.
e) Meslek elemanı görüşmenin sonunda kadının anlat-
tıklarının bir özetini yaparak onun kendi durumunu daha
net olarak algılamasını sağlamalıdır. Başarılı bir mesleki
iletişim sürecinin devam etmesi için müracaatçının anlaşıl-
dığını hissetmesi ve durumuyla ilgili duyarlı bir geribildi-
rim alarak netleşmesi gerekir.
f) Müracaatçı sorununu uzmanla paylaşmaktan dolayı
korku duyabilir. Bu nedenle onun görüşmeden sonra his-
settiklerini anlatmasına izin verilmelidir. Bu noktada kor-
ku, utanma, örselenme (kurbanlık rolü) gibi duygularını
engellenmeden anlatabilen bir müracaatçının müdahale
sürecinden kopması da engellenmiş olabilir. Meslek ele-
manının kadını duygusal paylaşıma teşvik etme sorumlulu-
ğu oldukça önemlidir.
g) Meslek elemanı etik olarak kendini de gerçekçi bir
şekilde değerlendirebilmelidir. Her şeyden önce her uz-
man, müracaatçısının güvenliğini ve emniyetini bütünüyle
temin edemeyebilir. Ancak ona rasyonel ve ulaşabileceği
alternatifler de sağlanabilir. Bazen meslek elemanının,
müracaatçının emniyetini sağlayamayacağıyla ilgili kendi
korkuları onu kurtarıcı rolü üstlenmeye götürebilir. Ancak

71
Aile İçi Şiddet

"kurtarıcı" olayım derken "kurban" da olabilir. Gerçekte


bu iki süreç birbirleriyle iki ayrı uçta görünse bile birbiri-
ne oldukça yakın müdahale yaklaşımıdır. Bu arada kurtarı-
cı olmaya çalışan meslek elemanı aşırı yönlendirici tutu-
muyla müracaatçısının kendisine bağımlı hâle gelmesine
de sebep olabilir. Ayrıca bu yaklaşımla onun bireysel geli-
şimine ve güçlenmesine de engel olmuş olur. Meslek ele-
manının bu tuzağa düşmemesi son derece önemli ve ge-
reklidir. Çünkü meslek elemanına aşırı bağımlı bir müra-
caatçı çok çabuk incinebilir, kırılabilir.
h) Meslek elemanı, müracaatçıya kendiyle ilgili ger-
çekçi geribildirimler vermek sorumluluğundadır. Bu nok-
tada uzman, kadının gelişim sürecini ayrıntılı olarak ken-
disi ile konuşabilir. Gerçekte şiddete maruz kalan kadın, o
ana kadar kendisiyle ilgili gerçekçi geribildirimler olmamış
da olabilir. Bu nedenle uzmanın sorumluluğu oldukça bü-
yüktür. Müracaatçının bireysel baş etme stratejileriyle ilgi-
li sıkıntıları, çözüm yolları, savunma mekanizmaları gibi
bireysel özelikleri mesleki etkileşim sürecinde duyarlılıkla
ele alınmalı, müracaatçı görüşmelerden doyum sağlayarak
ayrılmalıdır. Bu arada verilen geribildirimlerde, kararı ne
olursa olsun ona bundan sonraki yaşamında da birçok güç-
lükle karşılaşılabileceği aktarılmalıdır.
i) Meslek elemanı, müracaatçının aktarılan bilgileri iç-
selleştirmesi ve günlük yaşamına aktarmasıyla ilgili zaman-
lamasına saygı duymalıdır. Bazen uzmanın aşırı aceleciliği
ve her şeyi bir anda düzeltme isteği (onun hemen değişme-

72
Kadına Yönelik Şiddet

sini isteme gibi) kadının iletişim sürecinden kopmasına ne-


den olabilir. Bıı nedenle de müracaatçının paylaşılanları
yavaş yavaş sindirmesine ve bireysel gelişim sürecine saygı
duyulmalıdır.
j) Meslek elemanı, müracaatçıyla olan ilişkisinde yön-
lendirici bir yaklaşım benimsememelidir. Bu çerçevede uz-
man şiddete maruz kalan kadına "Kocanı terk etmelisin",
"Sen haklısın, neden mantıksızca davranıyorsun?" gibi de-
ğer yargısı yüklü mesajlar vermemelidir. Bu tür mesajlar
kadını, uzmanın kendi düşünceleri doğrultusunda çözüm-
ler bulmaya zorlar. Bu, kadının içinde bulunduğu gerçek
ve gelişme düzeyiyle de bağdaşmayabilir. Bu noktada sos-
yal hizmet elemanı, kadının otoriter bir eşe sahip olabile-
ceğini her an göz önünde bulundurmalıdır. Çünkü otori-
ter bir eşle yaşamaktan dolayı inisiyatif sahibi olmayan bir
kadın otoriter bir uzmanın yaklaşımıyla da benzer ilişki
tarzını sürdürmektedir. Oysa müdahale sürecinin kadına
bireysel özerklik ve sorumluluk kazandırması gerekir.
Otoriter bir uzman rolü ise kadının gerçek yaşamı içerisin-
deki kısır döngüyü devam ettirir.
k) Müdahale sürecinde şiddetle ilgili gerçekler kadım
sahip olduğu kaynakları kullanabilecek duruma getirerek
kendini korumasını sağlayabilir. Kadın, çocuklarının örse-
leneceğini düşünerek geçici bir süre için bile evini terk
edemeyeceğini düşünebilir. Bu durumda sosyal hizmet uz-
manı, kadının çocuklarını düşünme duyarlılığını göster-

73
Mle İÇİ !,ll(idot

ııirsinden dolayı ona hayranlığını da belirtebilmelidir.


Ihından sonra da çocuklarını şiddet ortamında bulundur-
ulalım riskleri üzerinde durabilir. Bu boyuttaki tartışmalar
kadını, onları korumak için en azından geçici bir süre için
hu ortamdan uzaklaşma kararı vermeye götürebilir. Uz-
man, müracaatçıya kendi çözüm önerilerini empoze etme-
den kendisinin bulması için yardım etmek sorumluluğun-
dadır. Çünkü evinde kalmayı düşünen kadın da kendi şart-
larında en doğru olanı yaptığına inanıyor olabilir. Bu inan-
cın ve bilincin değişmesi kolay değildir. Uzman, müraca-
atçının değişmesi için onun inanç ve değer sistemini tah-
ı ip etme hakkına sahip değildir. Çünkü böyle bir yaklaşım
kadının benlik saygısının da örselenmesine neden olabilir.
1) Meslek elemanı müdahale sürecinde kadının konuş-
ma larını anlamakta güçlük çekebilir ya da bu konuşmala-
rın ne anlama geldiğini kestiremeyebilir. Bu durumda uz-
man, onun ne demek istediği ile ilgili hüküm yürütmek ye-
rme kendisine sorabilir. Çünkü kendi durumu ve düşünce-
leriyle ilgili en iyi açıklamayı müracaatçı yapacaktır. Söy-
lediklerinden bir şeyler çıkartmaya kalkması uzmanı yanlış
bir müdahale sürecine de götürebilir. Karşılıklı olarak ge-
ı eksiz direnç ve tepkiler oluşabilir. Görüşme sürecinin
hem uzmanı hem de müracaatçıyı açık ve net bir zemine
oturtması gerekir.
Sosyal hizmet uzmanı, müracaatçıyla mesleki bir ileti-
mi ortamı oluşturup onun güvenliğini sağladıktan sonra

107
Kadına Yönelik Şiddet

müdahale sürecinin sonraki aşamalarıyla ilgili plan yapma-


ya başlayabilir. Gerçekte kriz müdahalesinde, kısa dönem
danışma ve uzun süreli danışma arasında kesin sınırlar çiz-
mek mümkün değildir. Müdahale süreci birbirini takip
eden safhalarda gerçekleşir. Şiddet ortamında yaşayan her
kadın belli derecede tehlike ve kriz durumu içinde olabilir.
Bazen kriz müdahalesinden sonra kadın başka bir uzmana
ya da danışmana havale edilebilir. Uzman, havale sırasında
müracaatçıdan elde ettiği bütün bilgileri ve yaptığı mesle-
ki çalışmalarını bu uzmana bildirmekle de sorumludur.
Sosyal hizmet uzmanının müdahale sürecinde iki te-
mel amacı vardır:
1) Müracaatçının artık şiddete maruz kalmayacağı yö-
nünde bir seçim yapmasını sağlamak.
2) Onun yaşam düzeyini değiştirme ve geliştirmeyle
ilgili olarak sorumluluk üstlenmesini sağlamak.
Müdahale sürecinde bu amaçlar iyice tanımlanmalı ve
bu noktalar üzerinde karşılıklı anlaşma sağlanmalıdır. An-
cak daha önce de vurgulandığı gibi uzman, kadının bütün
bunları anlamasının bir zaman ve gelişim süreci içinde ola-
cağını da göz önünde bulundurmalıdır. Bütün müdahale
sürecinin temelinde müracaatçının zamanlamasına saygı
duyulması yatar.
Müdahale sürecinde kriz müdahalesinin hemen ardın-
dan başlangıç aşaması gelir.

75
Aile İçi Şiddet

E. Müdahale Sürecinde Başlangıç Aşaması


Bu aşama 1-6 seans arasında değişen bireysel görüş-
melerden oluşur. Bu görüşmelerde uzman, müracaatçıyla
başlattığı güven ilişkisinin sağlamlaşmasına ve devam et-
mesine çalışır. Görüşmelerin kaydedilmesi (raporlaştırmak
gibi), müracaatçıya problemiyle ilgili sorular sorulması ve
bu problemlerin araştırılması, düşünülen konuların belir-
lenmesi bu aşamada gerçekleştirilir. Sosyal hizmet uzmanı
mesleki değerlendirmesini yaparken kadının sorumluluğu-
nun kendine has (özgün) özelliğini göz önünde bulundur-
malıdır. Bu noktada kadının baş etme potansiyeli, güçlü ve
güçsüz yanları belirlenerek onunla ilgili bir gelişim planı
hazırlanır. Hazırlanacak bu plan, kadının sorununun ken-
dine has unsurlarını içermelidir. Genellikle literatürde bu
kadınlarda ortak bazı özellikler görüldüğü vurgulansa da
(Gelles, Kincaid, Byles) her müracaatçı için kendine has
bir müdahale planı hazırlamak gereklidir. Çünkü her mü-
racaatçı farklı düzeyde ve türde hizmetlere farklı zaman-
larda ihtiyaç duyabilir. Müracaatçının ihtiyaçlarına yönelik
bir tedavi planı hazırlamak uzmanın sorumluluğudur.

F. Bireysel Görüşmede Son Aşama


Bireysel görüşmenin son aşamasında sosyal hizmet uz-
manı o ana kadar yürüttüğü mesleki müdahalenin etkilili-
ğini değerlendirmek zorundadır. Etkililik değerlendirilir-
ken müracaatçıya sağlanan hizmetlerin onun ihtiyaçlarını

76
Kadına Yönelik Şiddet

karşılama, arzu edilen sonuçlara ulaşma (bireysel gelişme


düzeyi açısından) ve yeterli olma derecesi gibi ölçütler göz
önünde bulundurulabilir (Mavili Aktaş, 1990). Uzman, bi-
reysel görüşmelerin 1/3'ünü müracaatçının tutum ve dav-
ranışları üzerinde değişiklik yaratma üzerinde yoğunlaştı-
rabilir. Bu arada değerlendirmede kadının geleceğiyle ilgi-
li ne tür düzenlemelerin yapıldığı da açıkça ifade edilmeli-
dir. Uzmanın müracaatçılarla yaptığı görüşmeleri kayıtla-
ra geçirmesi, bu alandaki hizmetlerin değerlendirilmesi
için gereklidir. Değerlendirme çalışmaları sonunda yeni
politikalar ve hizmetler geliştirilir.
Mesleki müdahale sürecinde bireysel görüşmelerden
sonra grup uygulamaları yer alır. Gerçekte bireysel görüş-
meler sürerken müracaatçı grup uygulamalarından da ya-
rarlanabilir. Grup uygulamaları müdahale sürecinin ara
aşaması (middle phase) olarak da adlandırılabilir. Ancak bu
tür bir sınıflamanın suni bir sınıflama olduğunu (VVeber'in
"ideal tipleri" kavramlaştırılması gibi) yalnızca biçimsel
açıdan tercih edildiğini söylemek yerindedir. Çünkü mü-
dahale süreci bütünlük anlayışı içinde yönlendirilir ve bu
aşamalar (bireysel ve grup müdahaleleri) bir arada da yü-
rütülebilir.

G. Grup Uygulamaları (Ara Aşama)


Literatürde birçok araştırmacı şiddete maruz kalan ka-
dın için kısa dönemli bireysel görüşmelerin gerekli deği-

77
Aile İçi Şiddet

şikliği sağlamak için yeterli olduğunu vurgulamaktadır


(McLeod, Kincaid, Harris ve Sinclair). Ancak konuyla il-
gili bir akademisyen olarak bireysel düşüncelerimin, birey-
sel odaklı görüşmelerle grup uygulamalarının birlikte yü-
rütülmesi doğrultusunda olduğunu belirtmek istiyorum.
Çünkü bu iki müdahale de kadının yaşantısında arzu edi-
len değişiklikleri oluşturmada etkili yöntemlerdir. Gerçek-
te toplumbilimci yanım bana topluma yönelik faaliyetle-
rin de (toplum örgütlenmesi) aynı derecede önemli oldu-
ğunu düşündürmektedir. Ancak bu doğrultudaki faaliyet-
ler bu çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur.
Şiddete maruz kalan kadınlara yönelik birçok grup uy-
gulamasından söz edilebilir. Bunlar geleneksel tedavi edici
uygulamalar ve desteldeyici grup uygulamaları olarak ad-
landırılabilir. Gerçekte geleneksel tedavi edici (terapötik)
uygulamalarla destekleyici grup uygulamaları arasında cid-
di yaklaşım farklılığı vardır. Literatürde prefeminist ve fe-
minist yaklaşımı benimseyen araştırmacılar şiddete maruz
kalan kadın için tedavi edici bütün uygulamaları reddet-
mektedirler (Conroy). Buna karşın genellikle şiddete ma-
ruz kalan kadınların liderliğinde yürütülen kısa dönemli
destekleyici grup (support group) uygulamalarının yeterli
olacağını iddia etmektedirler. Ancak bu çalışmanın genel
yaklaşımı içinde tedavi yaklaşımlı müdahaleler içinde sayı-
lan psikodrama türü yaşantı gruplarının da etkili bir grup
uygulaması olacağı görüşü benimsenmiştir. Çünkü psi-
kodrama grup uygulamasının tekniğinden kaynaklanan

78
Kadına Yönelik Şiddet

bazı avantajlar kadınların duygusal alanlarıyla ilgili gerçek-


leri daha kolay fark etmelerine yardımcı olabilir. Tekniğin
eylem (aktivite) odaklı olması da kadınların yeni rol bece-
rilerini grupta deneyerek öğrenmelerine fırsat verebilir.
Psikodrama ve destekleyici grup uygulamalarının öne-
mi şu şekilde özetlenebilir:
a) Grup üyesi olmak şiddete maruz kalan ya da istis-
mar edilen kadının, yaşantısını daha net olarak tanımlama-
sını sağlar. Kadın, gruptaki diğer üyelerin yardımıyla ilk
olarak kendini istismar edilen bir kadm olarak görmeye
başlar. Kendisiyle aynı sorunları olan bireylerle bir arada
olmak, onun sorununu reddetmesini güçleştirir. Bu soru-
nunu daha kolay ifade eder. Bu çerçevede psikodrama
gruplarında "protagonist" (başoyuncu, sorununu sahnele-
yen kişi) olan kadın, yaşam deneyimini canlandırarak ken-
disini daha gerçekçi bir şekilde algılamaya başlar.
b) Grup ortamı kadınların her türlü sorunlarını çekin-
meden dile getirebilecekleri güvenli bir ortamdır. Kadın-
lar herhangi bir şekilde engellenmeksizin her tür duygusu-
nu dile getirebilir. Utanma ve çekinme duygularının yo-
ğunluğu azdır. Konuşmak yerine rol almak (psikodrama-
daki gibi) kadına hem yeni rol becerileri kazandırır hem de
yeni baş etme stratejileri geliştirmesine destek olur.
c) Grup içindeki kadınlar izole olma duygusundan da-
ha kolay kurtulur. Çünkü grup içinde kendileri gibi hatta
daha güç koşullarda olan bireylerin varlığı onların kendi-

79
Aile İçi Şiddet

lerini daha güvende hissetmelerine yardımcı olur. Bu çer-


çevede grup sürecinde yer alan protagonist merkezli se-
anslar, grup oyunları ve sosyodrama teknikleri grup üyele-
rinin ortak duygu ve yaşantılar paylaşmalarını sağlar. Duy-
gusal paylaşım aşamasında (psikodramada son aşama) grup
üyeleri yalnız olmadıklarını hissederler. Grubun destekle-
yici ve bütünleştirici özelliği grup üyelerinin kendilerini
daha güçlü ve daha yeterli hissetmelerine yardımcı olur.
Kendisinin hasta (patolojik), çirkin ve yetersiz olmadığına
inanır. Grup üyelerinin birbirleriyle ilgili verdiği geribildi-
rimler aracılığıyla kadınlar daha sağlıklı referans çerçeve-
lerine kavuşurlar.
d) Grup, şiddete maruz kalan kadınlara olumlu yönde
destek sağlar. Genellikle şiddete maruz kalan kadınlar
grup dışındaki arkadaş grubundan ya da aileden durumla-
rını düzeltecek türde mesaj alma şansından mahrumdur.
Aile ve arkadaş grupları toplumsal değer sisteminin kısır
döngüsü doğrultusunda etkide bulunabilir. Oysa gruptaki
her kadın kendisi gibi benzer yaşantıları olan bireylerdir.
Grup üyelerinin karşılıklı yardım ve destek anlayışı içinde
hareket etmesi, kendileri için uygun rol modelleri (grup li-
deri gibi) bulmalarına yardımcı olur.

H. Grubun Başlangıcı
Conroy grup uygulamalarının kapsamlı bir mesleki
müdahale sürecinin bir parçası olduğunu vurgulamaktadır.

ÖO
Kadına Yönelik Şiddet

Bu nedenle grup uygulamalarının müdahale sürecinin bü-


tünüyle uyum içinde olması gerekir. Müdahale süreci fark-
lı meslek elemanlarıyla birlikle yürütülüyorsa bütün bilgi-
lerin ve müdahale tekniklerinin meslek elemanları arasın-
da paylaşılması zorunludur. Mesleki müdahalede ekip ça-
lışması ve iş birliği, karışıklığı önleyerek başvuran kadının
destek grubundan yararlanmasını kolaylaştırır. Meslek ele-
manlarının müracaatçıya farklı mesajlar vermeleri veya
onunla ilgili bazı önemli bilgilerden haberdar olmamaları
müdahale sürecini olumsuz olarak etkiler. Etik olarak mü-
racaatçıyla ilgili bilgilerin başka bir meslek elemanıyla
paylaşılmasının temel amacı ona etkili ve bütüncül bir hiz-
met verebilmektir. Bu çerçevede meslek elemanları müra-
caatçıyla ilgili bütün bilgileri olduğu gibi ekip elemanları-
na aktarması gerektiğini de düşünmemelidir. Mesleki ile-
tişim içinde müracaatçıyla paylaşılan özel yaşamla ilgili
bilgiler gizlilik prensibi uyarınca yalnızca kadın ile uzman
arasında kalmalıdır. Ancak uzman, kadının kritik durumda
olduğuna ilişkin bir kanıya kapılırsa (intihar eğilimi, koca-
sını öldürme isteği... vb.) bu tür bilgileri önlem almak
onu korumak- amacıyla diğer meslek elemanıyla paylaşa-
bilir. Aksi takdirde iş birliği ve bilgi aktarımı gizlilik pren-
sibiyle ilgili etik ilkelerin göz ardı edilmesi anlamına gel-
memelidir.

Grup yöneticisi başlangıç aşamasında kuracağı grubun

ne tür bir grup olacağına karar vermek durumundadır. Li-

fi 1
Aile İçi :,ıiddot

if ı ;itîirde grup uygulamalarının grup üyelerinin özellikle-


nin göre farklı adla adlandırılabileceği (eğitici serbest de-
pt ı Icndirme grupları, tedavi edici gruplar... vb.) üzerinde
durulmaktadır.3 Ancak bu çalışmanın ilgi odağı açısından
İni mı uygulamalar hakkında ayrıntılı bilgi verilmeyecek-
ti! Ihı çalışmalardaki değerlendirmeler daha çok destekle-
vt< ı ve psikodrama grup uygulamaları çerçevesinde yapıla-
dı kın Destekleyici grup uygulamaları ülkemizde henüz
çok \ aygınlaşmamasına rağmen şiddete maruz kalan ka-
duılaıa yönelik alternatif bir grup uygulaması olabileceği-
ni- inanılmaktadır (Kanada'da gönüllü çalışma yaptığım
dnnekic şiddete maruz kalan göçmen kadınlara hizmet
< t a n bu sosyal refah örgütü, destekleyici grup uygulama-
ktı ıııı daha fazla benimsemekteydi. Buna karşın tedavi edi-
ıı jM iıp uygulamaları eleştiriyle karşılanmaktaydı. Bunun
riı ı hu ıııli nedeni de bu alanda hizmet veren uzman kad-
111111111 büyük bir bölümünün prefeminist ve feminist ide-
ulojiyc ılıip olmasıydı). Destekleyici grup uygulamaları
v'punluklit üç ay gibi kısa bir dönemde gerçekleştirilir.
\ııı ıı şiddete uğrayan kadınların kendileri gibi şiddete
m ini/ I ıl ın kadınlarla bir iletişim ağını oluşturabilmeleri-
ni »sağlamaktır. Grup üyeleri yapılandırılmamış bir ortam-
d ı çoğunlukla <hıha önce şiddete maruz kalmış bir kadının
lı.h ihpuıdc bir araya gelmekte, kendi gerçekleriyle ilgili

I K h h h i İ t ilgili ayrıntılı bilgi e d i n m e k isleyenler yazarın d i ğ e r çalışmalarına bakabilirler:


i ıt h m M- Ih nıtllırıtc Grup Dayanıp/lası ve Grup Liderliğiyle İlgili Bazı Prensipler ve Ahi/ı-
lı Ut,i,. AnİMU K 11( I li'l'YM Yayınları, 1995. Kiiçiik Gruplar: Dinamikleri ve Süreci. Ankara:
\ i u , ( ,ı , Klmlıevl, lOOft.

ts
Kadına Yönelik Şiddet

sorunlarını paylaşmaktadır. Grup liderinin de daha önce


şiddete maruz kalmış olması oldukça önemlidir. Ancak li-
derin eğitimli olması gerekir. Bu gruplarda kadınlar 3,5-4
saat tamamen özgür bir ortamda sandalyede ya da yerde
oturarak; çay, kahve ve benzeri şeyler içerek; yasal hakları,
gelecek yaşamlarıyla ilgili kararları, çocuklarıyla ilgili en-
dişeleri, kültürel değerleriyle ilgili çatışmaları konusunda
yaşadıklarını ve düşüncelerini paylaşmaktadırlar. Grup sü-
recinin işleyişi tamamen bir arkadaş grubu toplantısı gibi-
dir. Lider de grup üyelerinden birisi gibidir. Süreçle ilgili
müdahaleleri çok sınırlıdır. Grup lideri, kadının tedaviye
ihtiyacı olduğu görüşünü benimsememelidir. Liderin asıl
amacı grup üyelerinin birbirine yakınlaşmasını sağlamak
gerçek yaşamda birbirinden destek görecekleri bir iletişim
ağı yaratmaktır. Grup üyeleri istedikleri zaman bir araya
gelip evlerinde de toplantı yapabilirler. Destekleyici ve
psikodrama gruplarında liderin konumu ve rolü üzerinde
daha sonra durulacağı için bu noktada psikodrama grup
uygulamasıyla ilgili olarak da kısa teknik bilgiler vermenin
gerekli olduğu düşünülmüştür.
Daha önce de belirtildiği gibi psikodrama türü grup
uygulamaları tedavi odaklı bir yaklaşım biçimidir. Şiddete
maruz kalan kadınlar için alternatif bir müdahale yaklaşı-
mı olarak benimsenmesinin en önemli nedeni uygulama-
nın eylem (action) odaklı tekniklere dayanmasıdır. Bu açı-
dan etkileşim gruplarındaki gibi sözel duygusal paylaşım-
dan ziyade, kadının gerçek yaşamındaki rol becerilerinin

83
Aile İçi Şiddet

artırılmasıyla ilgili uygulamalar ön plandadır. Kadın ger-


çek yaşamından getirdiği olayları, kendi yaşamını ve rolü-
nü oynayarak yeniden yaşar. Yardımcı rollerde oynayan
diğer grup üyeleri de ona gerçek bir "ayna" olurlar. Soru-
nunu gündeme getiren grup üyesi sahnede kendini ve di-
ğer rol kişilerinin konumunu daha gerçekçi olarak algıla-
yabilir. Bu arada birlikte yaşadığı diğer kişilere de "empa-
ti" geliştirebilir (feminist yaklaşımı benimseyenler kadının
şiddete yönelen eşine eıiıpati geliştirmesine karşı oldukla-
rı gibi bunun gerekli olduğuna da inanmamaktadırlar.
Hatta tehlikeli olabileceğini bile düşünmektedirler). Bura-
da psikodrama gruplarındaki aşamalardan da kısaca söz et-
menin yerinde olacağı düşünülmüştür.
Her şeyden önce bu tür grup uygulamaları teknik ola-
rak çok iyi eğitim görmüş grup liderleriyle yürütülmek zo-
rundadır. Bu açıdan destekleyici grup (support group) uy-
gulamalarındaki esneklik, tekniğin genel ilkeleri ve uygu-
lama prensipleri çerçevesindedir. Grup lideri de uygula-
mayı tekniğin temel prensiplerine göre yürütmek sorum-
luluğundadır. Bu açıdan yarı yapılandırılmış bir grup uy-
gulaması (bazen yapılandırılmış da olabilir) olarak değer-
lendirilebilir.

I. Grubun Planlanması ve Hazırlık


Şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili ister destekleyici
türde isterse psikodrama gibi teknik bir uygulama yapıl-
masına karar verilmiş olsun grup çalışmasına başlamadan

84
Kadına Yönelik Şiddet

önce bir hazırlık ve planlama gereklidir. Grup liderleri ve-


ya yardımcı liderlerin belirlenmesi, gruba katılacak üyele-
rin seçimi oldukça önemli bir aşamadır. Üyeler gönüllülük
esasına göre gruba katılacaksa istekli olanlardan seçim ya-
pılması da söz konusu olabilir. Bunun için de grup başla-
madan önce grup lideri üyelerle tek tek görüşerek grubun
amacını ve tekniğin özelliklerini, üyelere neler kazandıra-
bileceğini anlatır. Bu arada da grup üyelerinin bireysel
amaçları, katılım motivasyonları öğrenilmeye çalışılır. Ba-
zen grup liderleri ağır kişilik problemleri olan bireyleri ay-
nı gruba almama kararı verebilir. Ancak grup üyelerinin
yaşantı açısından farklı düzeylerde olması (kriz veya ayrıl-
mış olmak... vb.) gibi heterojenlik kriterinin grubun yapı-
sı açısından olumlu katkılar sağlayacağı da göz önünde bu-
lundurulmalıdır. Grup üyelerinin sosyo-ekonomik düzey
değişkenleri açısından da heterojen olmasının herhangi bir
sakıncası yoktur. Çünkü sonuçta bütün grup üyelerini bir
araya getiren ortak özellik şiddete maruz kalmaktır (ho-
mojenlik faktörü).
Bazı durumlarda gruba katılacaklar belirlenirken seçi-
me gerek duyulmaksızın kurumdan hizmet alanların hepsi
dâhil edilebilir. Ancak burada grup üyelerinin özgeçmişle-
riyle (hikâyeleriyle) ilgili bilgilerin, yapılmış bireysel gö-
rüşmelerin ve mesleki müdahalelerin sonuçlarıyla ilgili bil-
gilerin alınması, grup liderinin grup amaçlarını belirleme-
sinde son derece önemlidir.

85
Aile içi Şiddet

Psikodrama grup uygulaması katı bir grup uygulaması


değildir. Üyelerinin yaratıcılığı (spontaneity) ve (özgür se-
çimleriyle) kendi getirdikleri konular üzerinde odaklan-
maya uygun bir grup tebliğidir. Ancak bu teknikte her
grup seansı üç aşamada gerçekleşir:
1. Isınma Aşaması (VVarming up Phase)
Psikodramada ilk aşama ısınmadır. Grup üyeleri süreç
için hazırlanır. Grup lideri, grup üyelerinin nasd bir duy-
gusal tonda olduğunu ve ne yapmak istediğini anlamaya
çalışır. Bazen herhangi bir grup üyesi gönüllü olarak ken-
di sorununu gündeme getirmek isteyebilir. Ancak bu nok-
tada grubun da bu konuya hazır ve istekli olması gerekir.
Kendi sorununu gündeme getirmek isteyen üyenin isteği
gruba sorularak grubun onayı da alınabilir. Isınma aşama-
sında grup lideri grup üyelerinin oturuş pozisyonuna, bir-
birlerine yakınlık ve uzaklıklarına bakarak grup içi sosyo-
metrik yapıyı da analiz etmelidir. Isınma sürecinde grup li-
deri psikodramaya özgü bazı ısınma teknikleri de kullana-
bilir (boş iskemle, sır havuzu, gazete haberi, katetim yaşan-
tı uygulaması... vb.). Bu tür grup oyunlarını şayet grup
üyelerinden birisi herhangi bir şey getirmezse ve grup her-
hangi bir şey getirmeye niyetli değilse önermek uygundur.
Bu noktada grup liderinin sezgisi ve yaratıcılığıyla öneri-
len tekniklerin de grup üyelerinin duygusal gelişimine kat-
kıda bulunması sağlanabilir.
Isınma aşamasında grup lideri sözle veya jestle bile ha-
zır olmayan bir grup üyesini herhangi bir şey getirmeye ve

86
Kadına Yönelik Şiddet

paylaşmaya zorlamamalıdır. Katılım ve duygusal paylaşım-


da grubun ve üyelerin zamanlamasına saygı duyulmalıdır.
Süreç içindeki ısınma aşamaları genellikle bir önceki
toplantıdan sonra yaşananların paylaşımıdır. Bu durumda
grup üyeleri gruptan ayrı kaldıkları dönemde yaşantıların-
da ne tür değişiklikler olduğunu (algılama, uygulama bece-
risi düzeyinde) da aktarırlar. Böylece grup üyeleri birbirle-
ri için model de olurlar. Bazen bir önceki toplantıda yoğun
duygular ve yaşantılar paylaşılmışsa kendileri de birbirleri-
ne sorular sorabilirler. "Seni merak ettim", "Çok düşün-
düm" gibi paylaşımlarla bir önceki toplantı hakkında açık
olmayan konular ele alınır. Hatta grup yeni bir görüşme
teması veya bir başka protagonist (başoyuncu, sorununu
getiren ve sahnede oynayan) de bulabilir.
2. Oyun (Eylem) Aşaması (Action Phase)
Isınma aşamasından sonra belirlenen protagonist so-
rununu sahneler. Grup bir araya toplanır ve protagonist
sahneye alınır. Oyunun zaman ve mekân unsurlarıyla ilgi-
li düzenlemeler yapılır. Grup lideri sahneyi düzenlerken
protagonistin heyecanını ve duygusal tonunu da göz önün-
de bulundurarak sahneyi hazırlama sürecini biraz uzatabi-
lir. Ayrıntılara da dikkat eder. "Olay nerede geçmekte-
dir?", "Geçmişte olan bir olay mı?", "Şu anda yaşanan bir
olay mı?", "Olaydaki rol kişileri kimler?" vb. önemli nok-
talar belirlenir. Protagonist oyununda yer alan rol kişileri-
ni (anne, baba, çocuklar... vb.) temsil edecek grup üyeleri -

87
Aile İçi Şiddet

ni seçer. Onlarla ilgili kısa bir tanıtım yapar. Rol kişisinin


arkasına geçerek oynayacağı kişiymiş gibi konuşur: "Ben
40 yaşında bir işçiyim, sinirli bir insanım, eşimle (protago-
nistle) ilişkilerim..." Burada amaç rol kişisine, yerine oyna-
yacağı kişi hakkında bilgi vermek onun bu rolü gerçeğe ya-
kın (aynen olmayabilir) oynamasına imkân tanımaktır.
Bu aşamada grup lideri getirilen sorunun içsel-birey-
sel bir sorun mu, yoksa bireyler arası bir çatışma mı oldu-
ğunu netleştirmeye çalışır. Oyunun gidişi yönlendirilirken
2-3 adım ötesini görebilmek için başlangıçta sorunun iyi
tespit edilmesi gerekir. Protagonist, oyundaki diğer kişi-
lerle rol değiştirerek oyununu sergiler. Ancak oyun her ne
kadar bir tiyatro sahnesindeki gibi ortaya konulsa da bu bir
gerçek yaşam deneyiminin canlandırmasıdır. Oyuncuların
(grup üyeleri) tiyatro sanatçısı gibi rol yeteneğine sahip ol-
ması gerekmez. Önemli olan protagonistin olayı yeniden
yaşamasına ortam yaratmaktır. Bu çerçevede oyuncular,
protagonistin spontanlığı ve rol esnekliğine, sürecin ve-
rimliliğine katkıda bulunurlar. Bu aşamanın amaçları şu
şekilde özetlenebilir:
a) Protagonistin duygusal boşalımını (catharsis) sağla-
mak (bazen grup üyelerinin de "catharsis"i söz konusu ola-
bilir).
b) Grup üyelerinin ve protagonistin kendini ifade et-
me becerilerim geliştirmek, kendim çekinmeden ifade
edebilmelerini sağlamak.

88
Kadına Yönelik Şiddet

c) Protagonistin (kadının) kendi problemini anlaması-


nı sağlamak.
d) Protagonistin ve grup üyelerinin kendi gerçeğiyle
uyumlu baş etme stratejilerini geliştirebilmelerini sağla-
mak.
e) Geliştirilen bu stratejilerin (mümkünse) grup süre-
cinde denenmesine uygun bir atmosfer ve ortam yaratmak.
3. Paylaşma Aşaması (Sharing Phase)
Paylaşma, psikodramada son aşamadır. Bu aşamada
grup oyun (eylem) aşamasında yaşananları ve oynadıkları-
nı değerlendirmeye başlar. En az diğer bölümler kadar
önemli bir aşamadır. Öncelikle protagonist ve grup üyele-
ri üstlendikleri rollere ilişkin geribildirimlerini verirler.
Protagonist rol değiştirmeler sırasında yaşadıklarını payla-
şabilir. Diğer grup üyeleri de yalnızca role ilişkin duygu
düzeyindeki geribildirimlerini verirler ("Bu rol bana çok
ağır geldi" ya da "Engellendiğimi hissettim" gibi). Grup li-
deri bu paylaşımların rasyonel değil, duygularla ilgili pay-
laşım olmasına dikkat etmelidir. Bazen rol geribildirimleri
(role feedback) bireysel duygu ve düşüncelerle karışabilir.
Bu noktada grup lideri, protagonistin örselenmesine ya da
incinmesine neden olacak türdeki paylaşımları açıklığa ka-
vuşturarak rol geribildirimi veren kişinin yargılayıcı olma-
masına dikkat etmelidir.
Bu aşamadaki bir başka paylaşım da özdeşim geribildi-
rimidir (identification feedback). Özdeşim geribildirimin-

89
Aile İçi Şiddet

de oyunu izleyen grup üyeleri ve psikodrama yöneticileri


oyun sırasında protagonistle ve onun ilişkide bulunduğu
kişilerden birisi ile kendi yaşantıları arasında benzerlik
kurmuşlarsa bunu ifade edebilirler. Bu paylaşımlara gru-
bun bütün üyeleri katılabilir. Grup liderinin paylaşımı da
grup üyelerinin onu kendilerinden birisi gibi algılamaları-
na neden olur. Gruba sorununu getiren kişi anlaşıldığını,
kendisi gibi başkaları da olduğunu görerek yalnız olmadı-
ğını hisseder.
Paylaşma aşamasında grup üyelerinin yargı, öneri tü-
ründeki paylaşımlarına izin verilmez. Grup üyeleri prota-
gonistin stiliyle ilgili yargı yüklü herhangi bir değerlendir-
mede bulunamazlar. Eğer oyun bir grup oyunu biçiminde
yürütülmüşse grup üyeleri oyundaki rollerle ilgili hisset-
tiklerini paylaşırlar. Paylaşım aşamasında protagonistin ra-
hatlamış ve desteklenmiş; grup üyelerinin de doyum sağla-
mış olması gerekir.
Grup lideri, bütün grup üyelerinin karşılıklı saygı ve
güven ortamını zedelemeyecek tarzda bir paylaşım yapma-
larını sağlamalıdır. Liderin kendi paylaşımları (destekleyi-
ciliği gibi) diğer grup üyelerine de örnek olabilir.

t. Psikodrama ve Destekleyici Grup Uygulamalarında


Grup Liderliğinin Önemi
Şiddete maruz kalan kadınlarla çalışan meslek elemanı-
nın liderlik fonksiyonu grubun kendine has özellikleri açı-

90
Kadına Yönelik Şiddet

sından oldukça önemlidir. Destekleyici grubun ve grup li-


derinin özellikleri şu şekilde özetlenebilir-
a) Şiddete maruz kalan kadınlar potansiyel olarak kriz
durumundadır. Bu nedenle onların durumunu ve içinde
bulunduğu tehlikeyi en iyi grup lideri algılayabilir ve yar-
dımcı olabilir.
b) Grup lideri bir rol modeli olarak şiddete maruz ka-
lan kadının inançlarını, değerlerini ve duygularım değer-
lendirmede etkili olabilecek yegâne kişidir.
c) Grup lideri grup normlarının oluşmasında ve de-
vamlılığını sağlamada önemli bir fonksiyona sahiptir.
Çünkü şiddete maruz kalan kadının bu uygulamayı hak et-
mediği ve bu durumu değiştirme potansiyeli olduğuna iliş-
kin bilinç ve iç görü lider aracılığıyla değiştirilebilir. Özel-
likle psikodrama gibi yaşantı gruplarında grup lideri kadı-
nın içinde yaşadığı sosyal ortamı daha gerçekçi ve objektif
olarak algılayabilir. Grup lideri kendi sosyalizasyon süre-
cindeki ideolojinin (erkeğin üstünlüğüne dayalı) etkileriy-
le oluşmuş geleneksel cinsiyet rollerinin farkında olmak
zorundadır. Grup liderinin toplumsal düzeydeki bu ince-
lemesi kadına yönelik şiddeti çevreleyen değerleri vurgula-
yarak, kadının şiddete maruz kalmasının toplumdaki zayıf
(ikinci sınıf) konumundan kaynaklandığının anlaşılmasına
yardımcı olacaktır. Özellikle psikodrama gruplarında ka-
dınları kuşatan toplumsal koşulların ve değer yargılarının
daha net olarak ortaya konacağı düşünülmektedir. Bu çer-

91
Aile İçi Şiddet

çevede kadınların bir yaşantı grubunda bir araya gelerek


birbirlerini destekleyip cesaretlendirmesinin sağlanması
oldukça önemlidir. Grup sürecinin bütün grup üyelerinin
güçlendirilmesi ve desteklenmesi işlevini yerine getirmesi-
ne çalışmak liderin etkili yönlendiriciliğiyle sağlanır. Grup
lideri şiddete maruz kalan kadınların bireysel deneyimleri-
ni ve yaşantılarını gruba getirmesini ve ifade etmesini teş-
vik etmek durumundadır.
Psikodrama grup yaşantısında grup lideri grup üyele-
rinin empatik iletişiminden mümkün olduğunca yararlan-
malarını sağlamak zorundadır. Empatik iletişim4 kadının
yalnızca aile üyelerini daha iyi anlamasına neden olmaz,
grup üyelerinin birbirlerini de daha iyi anlamasına yardım-
cı olur.
d) Grup lideri şiddete maruz kalan kadının yasal alter-
natifleri ve haklarının neler olduğu konusunda da aydınla-
tıcı bilgi vermekle sorumludur. Bu arada toplumdaki sos-
yal hizmet ağını ve kurumlarını bilmek, gerektiğinde ka-
dınları bu kurumlara havale etmeyi de mümkün kılar.
Meslek elemanı (lider) grup üyelerinin kendileri açısından
en rasyonel hizmet alternatiflerini seçmelerine yardımcı
olmak sorumluluğundadır.
e) Destekleyici ve psikodrama grup uygulamalarında
grup liderinin "kadın" olmasına özen gösterilmelidir (Ka-
nada'daki uygulamalarda bu tür hizmetlerde ve kurumlar-

4. Empatik iletişini, kişinin ilişkide bulunduğu diğer kişinin d u r u m u ve duygularını aynen


hissederek paylaşım ve iletişimde bulunması anlamında kullanılır.

92
Kadına Yönelik Şiddet

da tek bir erkeğe bile rastlanmamıştır). Bu stratejinin en


önemli sebebi kadının o dönemde yaşadığı öfkenin bastı-
rılmasına neden olmamaktır. Erkek uzman tarafından yü-
rütülecek bir grup uygulaması kadının duygularını ifade
etmesini engelleyicidir. Buna karşın kadın grup liderleri
grup tarafından uygun bir özdeşim modeli olur. Özellikle
destekleyici grup uygulamalarında şiddete maruz kalmış,
ancak sorunlarıyla etkili bir şekilde baş etmeyi becerebilen
bir liderin olması oldukça büyük avantajlar sağlamaktadır.
Şiddete maruz kalan bir kadm, kadın lidere daha kolay gü-
venebilir. Çünkü o da bu toplumun bir üyesidir ve cinsiyet
rolleri açısından benzer sıkıntıları yaşamaktadır.
f) Grup sürecinde grup liderinin en önemli sorumlu-
luklarından birisi grubun temel prensip ve kurallarım ta-
nımlamaktır. Bu kurallar genellikle ilk grup toplantısında
grup lideri tarafından tanımlanır. Sözgelimi grubun hafta-
da bir kez buluşup 10 haftalık bir program olarak devam
edeceği, her grup seansının grupça kararlaştırılan zaman-
da başlayacağı, başladıktan 3 hafta sonra gruba katılımın
kapanacağı, başka bir üyenin alınmayacağı gibi konular ilk
toplantıda tartışılır ve birlikte anlaşmaya varılır. Bu arada
grupta paylaşılanların yalnızca orada kalacağı herhangi bir
şekilde grup dışındaki kişilerle paylaşılmayacağı da temel
bir ilke olarak belirlenir. Bu süreç sırasında uyulması gere-
ken kurallardan birisi de grup üyelerinin birbirlerinin se-
çim ve kararlarına saygı göstermelerini sağlamak, onları
hazır olmadan herhangi bir karara yöneltmemektir.

93
Alin İçi :,iıddct

g) Grup lideri kriz durumundaki üyelerin her zaman


Kin önceliğe sahip olduğunu göz önünde bulundurmak
zorundadır. Bazen grup üyeleri gruba hazırlık yaparak
(f ıup oyunu ya da özel bir teknik gibi) gelebilirler. Ancak
kriz durumundaki bireyin tehlikede olabileceği düşünüle-
rek plan veya hazırlık değiştirilerek kriz durumundaki bi-
teye öncelik verilmesi uygundur.
Şiddete maruz kalan kadınlara yönelik grup uygula-
malarının başlangıcında kadınlar bağımlılık çizgisindeki
pozisyonları ile mücadele içindedirler. Süreç içinde grup
üyelerinin şiddete uğradıklarını reddetme ve sorunu kü-
uıınseme yaklaşımından vazgeçerek gerçekçi ve etkili baş
elıııe stratejileri kullanmaya başlamaları beklenir. Grubun
başlangıcında görülen "kurbanlık" (şiddete maruz kalma)
durumuna ilişkin korku ve acı da azalmaya başlar. Bu çer-
çevede grup lideri, olayın ciddiyeti ve tehlikesini göz
önünde bulundurarak grup ortamının bireyler için kendi-
li ıini ifade edebilecekleri ve güvenebilecekleri bir payla-
şım alanı olmasını sağlamaya çalışır. Bütün grup liderleri
t i 111> liyeleı ıııiıı anlattıklarına inandıkları mesajını vererek
v.ış.mılanıu değiştirebilecek yeterlilikte (potansiyelde) ol-
duklarını ifade etmek sorumluluğundadır. Liderlerin şid-
dete ıııarıı/ I alan kadınların yaşamlarını kendi istedikleri
doğrultuda değiştirebileceklerine ilişkin samimi inançları,
onların benlik saygılarını kazanmalarına da yardımcı olur.
Çünkü grup üyeleri model olarak aldıkları birisinin kendi-

84
Kadına Yönelik Şiddet

lerine inandığını hissederse, sarsılmış benlik imajları güç-


lenerek çocukları ve kendileri için en rasyonel çözümleri
de bulabilirler.
Grup lideri kendi tutumları konusunda da net bir ima-
ja ve değerlendirmeye sahip olmak zorundadır. Grup lide-
ri grup üyelerinin kendilerini suçlama yaklaşımlarıyla da
yüzleşmelerini sağlamalıdır. Bu bağlamda onların, eşleri-
nin şiddete yönelik davranışlarıyla ilgili herhangi bir so-
rumluluklarının olmadığına (kendi davranışlarıyla bağlan-
tılı olmadığına) inanmalarını sağlamak liderin görevidir.
Bu noktada liderin de "Kocalarını şiddete kışkırtıcı davra-
nışlar kadınlardan mı kaynaklanıyor?" gibi değer yargıları-
na sahip olmaması gerekir.
Grubun başlangıç aşamasında grup üyelerinin yaşadı-
ğı yalnızlık (isolation) duygusu diğer grup üyeleriyle bir-
likte olmak ve paylaşmakla yok olmaya başlar. Bu noktada
grup lideri, grup üyelerinin birbirleriyle paylaştıklarından
kendileri için uygun stratejiler bulmasını kolaylaştırmak ve
bu iletişimin devamını sağlamakla sorumludur. Psikodra-
ma gruplarındaki "paylaşma" aşaması bu açıdan uygun bir
zemin oluşturabilir. Grup lideri, grup üyelerinin içten
paylaşım ve geribildirimler vermelerini sağlamak için ken-
disi de gerçekçi, samimi ve içten paylaşımlarda bulunarak
örnek olabilir. Gruptaki içten paylaşım ve ifade, grubun
güven ortamına daha kısa sürede kavuşmasını sağlayabilir.
Grup lideri, grup üyelerinin öfke ve kızgınlık gibi (eşine

95
Aile İçi Şiddet

yönelik) olumsuz duygularını da paylaşmasını teşvik etmek


durumundadır. Bu çerçevede bazen grup üyelerinin bir-
birlerine "Bunu hak etmiyorsun", "Buna kendinin sebep
olduğunu düşünmen beni öfkelendiriyor" biçiminde pay-
laşımda bulunmalarına da fırsat verilmelidir. Grup lideri
grup üyelerinin yaşadığı öfke ve kızgınlık duygularının
yanlış yönlendirilmemesini de sağlamakla sorumludur.
Öfke grup üyesinin kendisini suçlamasına dönüşmüşse bu-
nun üzerinde durulmalı ve bu öfkenin onun için örseleyici
ve yıkıcı bir duyguya dönüşmesine izin verilmemelidir.
Grup üyesinin kızgınlığının kendine yönelmesi süreç açı-
sından tahrip edici olur ve bireyin gelişmesini engeller. Bu
açıdan bu tür duyguların açığa kavuşturulması, netleştiril-
mesi uygundur. Bazen de kadınların eşleriyle ilgili öfkele-
ri onları öldürmek isteyecek kadar yoğun olabilir. Ancak
bu duygunun ifade edilmesi onu öldüreceği anlamına gel-
mez. Grup lideri böyle bir tehlike görürse kadını koruyu-
cu önlemler alır. Böyle bir şey yaptığında sorunları çöze-
meyeceği yönünde onu bilinçlendirir. Sahip olduğu diğer
alternatifler üzerine odaklanır.
Grup liderinin bir diğer fonksiyonu da grup üyelerine
verdikleri kararların fayda ve maliyetleriyle ilgili açıklama-
da bulunmaktır. Bu çerçevede onun gerçek ihtiyacının ne
olduğu, ayrılma kararı verdiğinde edineceği sosyal güven-
lik haklarının (çocuk bakımı, para yardımı... vb.) neler ola-
bileceği konusunda doğru bilgiler aktarılabilmelidir. Ka-

96
Kadına Yönelik Şiddet

dm, kocasından ayrılma kararı verdiğinde kocasının aile-


siyle ilişkilerinin eskisi gibi olmayabileceğine, mahalle ar-
kadaşlarıyla (belki de eşinin arkadaşlarıyla) ilişkilerinin za-
yıflayabileceğine hazırlıklı olmalıdır. Ancak kadının ileti-
şim ortamının değişmesi çocuklarının iletişim ortamının
da değişeceği anlamına gelmez. Eşinin ailesi ve çocukları-
nın birbirleriyle ilişki içinde olabileceklerini kabul etmesi
mümkün olabilir. Çocuklarla babanın ilişkileri de devam
edebilir. Her şeyden önce eşi (erkek) kendisini dövse bile
çocuklarının babasıdır. Bazen babanın çocuklarıyla ilişkisi
olumlu da olabilir. Kadın kendi duygularını çocuklara da
yansıtmaya hatta empoze etmeye başlarsa bu durumdan
çocukların zarar görebileceğini göz önünde bulundurmalı-
dır. Kadının bir işe başlaması, çocuklarının okul problem-
leriyle ilgilenme sorumluluğu gibi olaylar onun bütün ya-
şantısını değişikliğe uğratabilir. Ancak bu seçimi (ayrılık
gibi) kendi kararıyla yapmışsa bunun bedelini (maliyetini)
de yüklenebilir. Grup lideri, üyelerin grup süreci içinde
yaşadığı koşulların farklılığını göz önünde bulundurarak
buna saygı duymalıdır.
Grup lideri, grup üyelerinin istismar edilmelerinin
kurbanı olmamalarını sağlamakla da sorumludur. Grup
üyelerine bir beceri ya da meslek kazandırma okulunu bi-
tirmeleri, ehliyet almaları, yüksek öğrenime başlamaları
gibi alternatiflerinin olduğunu göstermek, onların bu yön-
de harekete geçmelerini sağlamak ve onlara destek olmak

97
Aile İçi Şiddet

önemli bir liderlik rolüdür. G r u p üyelerinin kendi gele-


cekleriyle ilgili g e r ç e k l e ş t i r m e y i arzuladıkları hedefleri
büyük ya da küçük olabilir. A n c a k bu hedefler herhangi
bir eleştiriyle k a r ş ı l a ş m a z ı n desteklenmeli ve üyeler,
gerçekleştirebilmeleri yönünde cesaretlendirilmelidir.
Burada önemli olan n o ^ t a , grup üyesinin kendi potansi-
yeline uygun olarak y a p ^ | 3 U planları gerçekleştirebile-
ceğine inancını k a y b e t m e m e s i n i sağlamaktır. Ç ü n k ü so-
nuçta kadınlar yaşam mücadelesinde kendi gerçekleriyle
baş başa kalacaklardır, g a z ı eksikliklerini tecrübe ile de
öğrenebilirler.
G r u p liderinin g r u p içindeki varlığı ve önemi grubun
sonuçlanma aşamasında kendini gösterir. G r u p lideri grup
sonuçlanmak iizereykeı> b ü t ü n grup üyelerinin farklı geli-
şim aşamasında o l d u ğ r ^ n u fahu net olarak algılayabilir.
G r u b u n sonuçlanma a ş amasında üyelerin bu bitişe hazır-
lanması da oldukça ö n ^ m ü d i r . Bazı grup üyeleri grubun
bitmesini istemeyebilir.. g i t i ş aşamasında grup üyelerinin
bitişle ilgili duyguların i ı n paylaşılması için bir ortam yara-
tılabilmelidir. Bu a ş a m a d a grup üyelerinin gelişim düzey-
lerine göre farklı a l t e r n a t i f l e r e sahip olacakları düşünüle-
rek bunlar üzerinde d urulmalıdır. G r u p üyeleriyle ilgili
muhtemel bazı a l t e r n a t i f l e r şu şekilde özetlenebilir:
a) Bireysel gelişim alternatifleri: G r u p bittikten sonra
bazı grup üyeleri için I > rireysel danışma ve terapi uygulama-
ları yararlı olabilir. kadın, eşiyle birlikte olmaya karar

98
Kadına Yönelik Şiddet

vermişse aile terapisi ve danışmanlığı da gerekli olabilir.


Bu arada bazı grup üyelerinin daha başka amaçlara sahip
grup uygulamalarından (çocuk istismarını önlemeye yöne-
lik... vb.), bazı üyelerin de fiziksel gelişim sağlayıcı (kendi-
ni savunma ve koruma odaklı) çalışmalardan yararlanması
gerekli görülebilir.
b) Kariyer gelişimi ve meslek edindirme alternatifleri:
Grup üyelerine meslek edinmelerini sağlayıcı kurs ve okul
imkânları hakkında bilgi vermek oldukça önemlidir. Bu
açıdan bazı üyelerin el becerilerine yönelik kurs ve eğitim
programlarına devam etmeleri, bazı üyelerin de formal
eğitim programlarına başlamaları önerilebilir.
c) Sosyal faaliyetlerle ilgili alternatifler: Grup lideri,
grup üyelerinin ilgileri doğrultusunda bazı sosyal faaliyet-
lere katılmasını teşvik edebilir. Sosyal hizmet kurumların-
da gönüllü çalışmak, dernek üyeliği uygun birer alternatif
olabilir.

J. Grup Uygulamaları Kadının Benlik Saygısını


Kazanmasına ve Kültürel Kimliğini Keşfetmesine
Ortam Yaratır
Daha önce de sık sık vurgulandığı gibi psikodrama ve
destekleyici grup uygulamaları aracılığı ile grup üyeleri
benlik saygılarını ve kültürel kimliklerini geliştirebilirler.
(.'rup lideri, grup üyelerinin kendi potansiyeli ve kimliğiy-
le ilgili olumluluklarını fark etmelerine yardımcı olur.

99
Aile İçi Şiddet

Grup aracılığıyla yapılan bu keşif süreci bireyleri zengin-


leştirir, güçlendirir. Grup lideri, grup üyelerinin kendi
kültürleriyle bir bağ kurmalarına aracı (bridge) olur. Üye-
ler hem kültürel ortamın kadınlar üzerindeki etkisini anla-
maya hem de kendilerini keşfetmeye çalışırlar. Bu çerçeve-
de gaip, üyelere güvenilir bir referans çerçevesi oluşturur.
Grup süreci başarılı olarak yiirümüşse grup üyeleri
kendi bireyselliklerini de özgürce yaşar. Grup üyeleri bu
noktada grup normları ve ilkelerine de uyum sağlayarak
her bir üyenin bireysel yaşamına ve tercihine saygı göster-
meyi öğrenirler. Bir gruba ait olmanın sağladığı güven ve
destek ortamıyla ortak ilgi ve idealler benimserler. Prob-
lemleriyle ilgili rasyonel çözümler üreterek topluma aktif,
sorumlu ve bilinçli bir birey olarak hazır hâle gelirler.
Kendilerini çevreleyen kültürel ortamın önemini de göz
önünde bulundurarak bu ortama katkıda bulunacak aktif
bireyler olurlar. Kendi yaşam süreçlerini cesurca göğüsle-
yebilecek hâle gelirler. Sınırlarının ve güçlü yanlarının far-
kına varmış bireyler, kültürel ortamın da zenginleşmesine
katkıda bulunur. Bu nedenle bu tür uygulamalarla topluma
kazandırılan bireyler çevrelerine daha fazla yardımcı olabi-
lir ve destek verebilirler.

SONUÇ

Her şeyden önce şiddete uğrayan kadınlara yönelik


mesleki müdahaleler toplum, birey ve grup düzeyindeki

100
Kadına Yönelik Şiddet

kapsamlı çalışmalarla yürütülebilir. Ancak burada temel il-


gi odağı birey ve grup düzeyindeki müdahalelerle sınırlan-
dırılmıştır. Şiddete maruz kalan kadınları çevreleyen sos-
yo-kiiltürel ve ekonomik ortamla ilgili sorunlar, toplum ve
sosyal politika düzeyindeki yaklaşımlarla desteklenmeyen
mesleki müdahalelerin etkili olmayacağını düşündürmek-
tedir. Bireysel görüşmeler sonucunda kriz durumundaki
bir kadını yerleştirecek sosyal hizmet kurumu bulamayan
sosyal hizmet uzmanının mesleki amacına ulaşabilmesi de
sınırlıdır. Bu nedenle bu tür mesleki müdahalelerin örgüt-
lenmesini tamamlamış bir hizmet ağı içinde başarılı olma
şansı daha yüksektir. Ülkemizde sosyal refah devleti anla-
yışı, düşünce düzeyinde benimsense de bu tür bir hizmet
ağının henüz yerleşmediğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu durum içinde yaşanılan toplumsal koşullarda potansi-
yel müracaatçı gruplarının artabileceği endişesini taşıma-
mıza neden olmaktadır. Sosyal refah politikaları açısından
yaşadığımız darboğazların aciliyet içinde çözümlenebile-
ceği umuduyla bu grubun (şiddete maruz kalan kadınların)
öncelikler listesinde olması gerektiğini vurgulamak gere-
kir. Bu çerçevede konuyla ilgili çalışmaların azlığı da dik-
kate alınarak bu çalışmanın bu alandaki meslek elemanla-
rının çalışmalarına (bir "nebze" de olsa) ışık tutacağına
inanılmaktadır.

101
Aile İçi Şiddet

KAYNAKÇA
Aile İçi Şiddetin Sebep ve Sonuçlan. Ankara: Aile Araştırma Kuru-
mu, 1995.
Arıkan, Çiğdem; Aliye Mavili Aktaş; Filiz Demiröz; Sunay İl ve Ka-
sım Karata. Physical and Non-Physical Abuse of Women. 9th
ISSW European Seminar. Switzerland: Basel, 1989.
Byles, Jack. "Family Violence in Hamilton." Caııadian Mental
Health 1 (1980): 28.
Conroy, Kathryn. "Long Term Treatment Issues with Battered
Women." Ed. S. Flenza. TheManyFaces of Family Violence.
Springfîeld, Illinois: Charles C. Thomas, 1982. 24-33.
Dobash, Rebecca Emerson ve Russel Dobash. Violence Against
Wives. New York: Free Press, 1979.
Gelles, R. j. "Violence in The Family: A Review of Research in the
Seventies." Journal of Marriage and the Family 42 (1980):
873-885.
Goodstein, R. K. ve A. W. Page. "Battered Wife Syndrome."
Overview of Psychiatry 138 (1981): 1036-1044.
Harris, Susan ve Deborah Sinclair. Domestic Violence Project: A
Compreheıısive Model for Intervention in to The Issue of
Domestic Violence. Toronto: Family Services of Association
of Metropolitan Toronto, 1981.
Hilberman, E. "Overview: The 'Wife Beater's Wife' Reconsidered."
American Journal of Psychiatıy 137 (1980): 1336-1347.
Joseph, N. Compus. "Couples and Violence." New York Times
(23 Haziran 1981): 22.
Kincaid, Pat. The Omitted Reality: Husband-Wife Violence in
Ontoria and Policy Implications for Education. Toronto:
Learn Press, 1982.

102
Kadına Yönelik Şiddet

Koşar, Güven Nesrin. Sosyal Hizmetlerde Aile ve Çocuk Refahı


Alanı. Ankara: Yargıcıoğlu Matbaası, 1989.
Kut, Sema. Sosyal Hizmet Mesleği, Nitelikleri, Temel Unsurları,
Müdahale Yöntemleri. Ankara: 1988.
Martin, D. Battered VVives. San Francisco: Glide, 1976.
Mavili Aktaş, Aliye. Gençlere Yönelik Hizmetlerde Grup Dayanış-
ması ve Grup Liderliğiyle İlgili Bazı Prensipler ve Ahlaki İlke-
ler. Ankara: K. H. O. Bilgi Toplama ve Yayın Merkezi, 1995.
Mavili Aktaş, Aliye. "SHYO Öğrencileriyle Yapılan Psikodrama
Grup Uygulamalarının Öğrencilerin Kendilerini Algılamaları-
na Etkisi." Vedia Emiroğlu Anısına. Ankara: SHYO Yayını,
1997.
Mavili Aktaş, Aliye. "Sosyal Hizmet İl Müdürlüklerinin Etkililiği-
nin Değerlendirilmesi." Yayımlanmamış doktora tezi. Ankara:
Hacettepe Üniversitesi SHYO, 1990.
McLeod, Linda. Wife Battering in Canada: The Vicious Circle.
Ottawa Canadian Advisory Council On the Status of Women,
1980.
Moreno. J. L. Psychodrama. New York: Beacon tour, 1980.
Moreno, J. L. "The Creative Theory of Personality." Psychodrama:
Theory and Therapy. Ed. A. Greenberg. New York:
Behavioral Publications, 1981.
Orta ve Üst Sosyo-Ekonomik Düzeydeki Ailelerde Kadına Yönelik
Şiddet. Ankara: Kadın Dayanışma Vakfı, 1997.
Özbek, Abdulkadir ve Leutz Grete. Psikodrama Grup Psikoterapi-
sinde Sahnesel Etkileşim Grup Terapileri Derneği. Ankara:
Soy Matbaası, 1987.
Pressman, Barbara. Family Violence Origins and Treatment.
Ontario: University of Guelph, 1984.

103
Aile İçi Şiddet

Roy, Maria, ed. The Abusive Partner: An Analysis of Domestic


Battering. New York: Van Nostrand Rein Hold, 1980.
Seligman, Martin. Helplessness. W.H. Freeman, 1975.
Strauss, Murray ve diğerleri. Behind Closed Doors: Violence in the
American Family. New York: Anchor Press, 1980.
Staüstics of Caııada, Justice Statistics Division. Homicide in
Canada: A Stadstical Synopsis. Ottawa: 1982.
Truııinger, E. "Marital Violence, The Legal Solutions." The
Hasüngs Law Journal 23 (November 1971): 259-276.
Turan, Nihal. "Sosyal Hizmet Eğitiminde Mesleki Yönetim." Ha-
cettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Dergisi-.
4.1 (1986): 196.
Turan, Nihal. Sosyal Kişisel Çalışma: Birey ve Aile İçin Sosyal Hiz-
met. Ankara: Norma Ofset, 1992.
Walker, Lenore. The Battered Woman. New York: Harper and
Row, 1979.
Yilo, K. ve İVL A. Straus. "Interpersonal Violence among" Alarried
and Cohabiting Couples." Family Relations 30 (1981): 339-
347.

104
BOLUM II
EŞLERİNE ŞİDDET
UYGULAYAN ERKEKLERE
YÖNELİK TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

DAYAK ATAN ERKEK VE SOSYO-KÜLTÜREL


ORTAM

Erkeğin dayak atması, fiziksel veya sözlü şiddetin bir


sııç unsuru ya da suç sayılması birçok faktöre bağlı olarak
son yıllara değin göz ardı edilmiştir. 2005 yılında
UNICEF ve Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı'nın
Türkiye İzleme Raporu hazırlıkları sonunda kadın ve ço-
cuk bilgi ağı oluşturularak kadına ve çocuğa yönelik şidde-
tin kadın ve çocuk haklarının ihlali olduğu gündeme geti-
rilmiştir. Bu doğrultuda tespit çalışmaları ve gereken yasal
düzenlenmelerin yapılması yönündeki çalışmalara hız ve-
rilmiştir. Ülkemizde aile içi şiddetin dünya ortalamasından
yüksek olduğu da vurgulanmıştır.
Erkeğin dayak atmasına suç davranışı olarak yaklaşma-
yı engelleyen kültürel ortamın değişmesi o kadar kolay de-
ğildir. Gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkede bu du-

107
Aile İçi Şiddet

rumıın benzer olduğu söylenebilir. Erkeğin dayak atma-


sında etkili olan sosyo-kiiltürel ortamın özellikleri şu şekil-
de özetlenebilir:
• Erkeğin sözlü ve fiziksel şiddeti kendi ailesindeki rol
modellerinden öğrenmiş olması, bu gerçeğin doğal oldu-
ğuna ilişkin bir anlayış geliştirilmesine neden olabilir. "Be-
nim babam da böyleydi, o zaman benim yaptığım doğru"
yönündeki bilinç, bu davranışı değiştirmeyi engelleyebilir.
• Erkeğin şiddet uygulamayı, sıklıkla ilişkiyi kontrol
etmek üzere savunma mekanizmalarının yerini tutan, stres
durumunu azaltmak üzere kullanılan bir çözüm yolu ola-
rak değerlendirmesinden kaynaklanabilir. "Beni kızdırdı,
dövdüm, bunu hak etmişti", "Rahatladım", "Onu bu evde
tutmak için sopayı kullanabilirim", "Terbiye etmenin en
iyi yolu dayaktır", "Bütün erkekler rahatlamak için aynı şe-
yi yapıyor"... vb.
• Alkol ve madde kullanımıyla şiddet arasındaki yük-
sek ilişki ile ilgili bilgi eksikliği. "Beni kızdırıyor. İçki içi-
yorum, sonra dayak atıyorum. Bunu hak ediyor."
• Medyadaki eğlence ve spor programlarında şiddet
uygulayan erkeklerin karizmatik olarak gösterilmesi ya da
böyle kişiliklerin yüceltilmesi.
• Erkekler tarafından üstlenilen cinsel rollerde şiddet
ve saldırganlık özelliklerinin pekiştirilmesi.
• Kamuoyunda aile içi şiddetin aile içinde kalması ge-
rektiğine ve bunun özel alanın meselesi olduğuna ilişkin
inancın pekiştirilmesi.

108
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

Bu koşullar altında erkeğin şiddet uygulama davranışı-


nı değiştirmesi o kadar kolay değildir ve bunu değiştirebil-
mesi için uzun bir zamana ihtiyacı vardır. Erkeğin gerçek-
ten değişmek istemesi ve buna inanması gerekir. Bu nok-
tada dayak atan erkeğin genel özelliklerini de sıralamakta
yarar vardır. Tıpkı dayak yiyen kadın gibi dayak atan erkek
de herhangi bir sosyo-ekonomik, kültürel seviyede ve
inançta olabilir. Dayak atan bir erkekte aşağıdaki özellik-
lerden bir veya birkaçı görülebilir:
• Dayak atan erkek sıklıkla aile üyelerine şiddet uygu-
ladığını inkâr eder.
• Sıklıkla aşırı bir sahiplenme ve kıskançlık duygusu
göstererek kurbanlarını aile ve arkadaşlarından uzak tutma
eğilimindedir.
• Şiddet ve istismar davranışlarında kendi sorumlulu-
ğunu alkole, stres durumuna veya kurbanın özelliklerine
bağlar.
• Şiddet uygulayan erkeğin çocukluğunda babasının
annesine şiddet uyguladığı sıklıkla görülmektedir.
• Şiddet uygulayan erkek geleneksel erkeklik rollerine
inanır ve kadınlara karşı olumsuz duygular geliştirmiştir.
• Dayak atan erkek neden dövdüğünün açıklamasını
basit bir şekilde yapmakta zorlanabilir.
Sıklıkla erkeğin akıl hastası olduğuna ilişkin cevaplar
verilir. Ancak bu durum çoğunlukla doğru değildir. Erke-
ğin dayak atma nedenlerinden bazıları şunlardır:

109
Aile İçi Şiddet

• Dayak öğrenilmiş bir davranıştır. Bir akıl sağlığı bo-


zukluğu değildir.
• Dayak atan pek çok erkek, çocukluğunda dayak or-
tamında büyümüştür. Muhtemelen çocukken kendisi de
dayak yemiştir.
• Dayak, erkeğe ilişkide olduğu kişiyi kontrol etme ve
ona karşı güç kullanma yetkisi verebilir. Erkeğin, kadın
üzerindeki baskınlığını vurgulayan, pekiştiren en etkili si-
lahtır.
• Dayak atan erkek öfkesini, saldırganlığını veya suç-
luluğunu bu yolla bastırdığını düşünebilir. Bu iletişim be-
cerisi eksikliğiyle ilgili bir güçsüzlüktür.
• Dayak atan erkeğin genellikle benlik saygısı düşük-
tür. Dayakla kendini kontrol yetersizliğini; kadın, çocuk ve
diğer kişiler üzerinde gidermeye çalışır.
• Dayak atan erkek dayaktan sonra affedilmek ister.
Bunun son olduğunu, bir daha asla dövmeyeceğini söyle-
yerek yeminler eder durur. Ancak bu sözünde sıklıkla (he-
men hiçbir zaman) durmaz.
• Şayet karısı böyle yapmasaydı, onu dövmeyecekti.
Her zaman bir nedeni vardır.
• Şiddet aile içindeki bireylere yöneliktir. Bu nedenle
aile dışındaki bireyler ve sosyal çevre tarafından fark edil-
mez. Hatta onlar bu duruma inanmayabilirler.
Böylesi bir sosyo-kültürel ortamdan beslenen ve bu
tür davranış özellikleri gösteren erkeklerin suç işledikleri-

110
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

ne ilişkin bir kanıya sahip olmaları için henüz çok erken.


Ülkemizde 1998 yılında çıkarılan Ailenin Korunmasına
Dair Kanun'la ilgili başvuru sayısının çok az olması, bu so-
runun gerçekte olmamasından değil, kadının çaresizliği ve
güçsüzlüğünden kaynaklanır. Sosyo-ekonomik statüsü
yüksek kadınlar da boşanma ya da gizleme yolunu tercih
edebilirler.
Erkeklerle ilgili kültürel ortamın değişmesi kolay de-
ğildir. Ancak ülkemizde son yıllarda bazı belediyelerin ve
sivil toplum örgütlerinin başlattığı erkeklere yönelik eği-
tim programlarının erkek kültürünün değişmesine yar-
dımcı olabileceği, fakat yeterli olamayacağı söylenebilir.
Bu noktada daha profesyonel yaklaşımları ana başlık-
lar hâlinde ele almanın da yararlı olduğu düşünülmüştür.
Şiddet uygulayan erkeğe yönelik yaklaşım yolları çok çe-
şitli olabilir. Konuyla ilgili çalışma yapanlar genellikle bu
yaklaşım yollarını bir arada kullanma eğilimindedirler. Bu
gruplarla çalışma yapanlar bazen bir tek ana yaklaşımı be-
nimseseler bile, sıklıkla diğer yaklaşımlardan (duruma uy-
gun olarak) da yararlanarak eklektik bir yol izlemektedir-
ler. Gerçekte bu yaklaşımın tedavinin etkinliğini artırma
açısından avantajlı olacağı da düşünülebilir.
Şiddete yönelen erkeklerle ilgili yaklaşımlar beş ana
başlık altında değerlendirilebilir. Bunlar, içe bakış modeli
(insight model), açık tartışma ve ifade ettirme modeli
(ventilation model), etkileşim modeli (interaction model),

111
Aile İçi Şiddet

bilişsel-davranışçı ve eğitici modeller (cognitive-behavioral


and psychoeducational models), feminist ve prefeminist
model (feminist and prefeminist model).

İÇE BAKIŞ MODELİ (INSIGHT MODEL)

İçe bakış modeli şiddetin ele alınışıyla ilgili geleneksel


bir yaklaşımdır. Bu bakış açısının farklı yaklaşım türleri ol-
duğu dikkati çekmektedir. Eıı temel yaklaşım biçiminde,
şiddet davranışının çeşitli içsel (intropsychic) faktörlerden
kaynaklandığı vurgulanmaktadır. Sözgelimi düşük dürtü
kontrolü, engellenmeye karşı düşük tolerans, terk edilme
korkusu, yakınlaşma korkusu, bağlanma korkusu, kronik
depresyon, gelişim dönemlerindeki olumsuz deneyimlere
bağlı olarak ortaya çıkan yetersiz ego fonksiyonları gibi
faktörler erkeğin şiddete yönelmesine neden olmaktadır.
Bu çerçevede obsessif-kompülsif kişilik özellikleri
(Shainess, Oates), paranoid eğilimler (Pleck), zekâ geriliği
(Descher), pasif saldırganlık (Shainess) ve patolojik kişilik
özellikleri (Lion, Pleck) şiddet davranışının ortaya çıkma-
sını teşvik edebilir. Literatürde farklı kişilik özelliklerinin
ve psikolojik faktörlerin bir arada bulunmasının şiddet
davranışının ortaya çıkma riskini yükselttiği belirtilerek bu
faktörlerle ilgili bazı listelemeler yapılmaktadır (Oates
910, Elbow 520).
İçe bakış modelinin en temel varsayımı, şiddete yöne-
lik erkeğin ego fonksiyonlarının yetersiz olduğuna ilişkin-

112
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

dir. Buna göre şiddet davranışı gösteren erkeğin kendilik


imajı düşüktür (poor self-image) ve duygusal açıdan ba-
ğımlılıkları vardır. Bu özelliği onun, var olan durumla bağ-
lantılı olmayan aşırı tepkisel davranışlar göstermesine ne-
den olabilir. Sözgelimi böyle bir erkek için kadının her tür
davranışı, tepkisellik ve şiddet için kıvılcım olabilir. Gez-
meden eve döndüklerinde kadının kapının anahtarını ara-
mak için zaman kaybetmesi, yemeğin sıcak ya da soğuk ol-
ması, çayın geç demlenmesi... vb. birçok basit neden yum-
ruk atmak ya da küfretmek için bir mazerettir. Bu tür dav-
ranış gösteren erkekler genellikle çocukluklarında anne-
babaları tarafından (ya da başka birisi tarafından) reddedil-
mişlerdir. Bazı durumlarda anneye aşırı bağımlılık ve ba-
badan aşırı korku, kardeşleri veya arkadaşlarıyla olumlu
iletişim kuramama, onlara yakmlaşamama da ego fonksi-
yonlarında yetersizliğe neden olabilmektedir. İçe bakış
yaklaşımı, erkeğin geçmiş yaşantıları ve deneyimlerini an-
lamasına imkân tanıyarak onun şimdiki sorununa çözüm
bulmasında yardımcı olmaya çalışır.
Erkeğin geçmişinde var olan olumsuz deneyimlerini
ve bu deneyimlerin bugünkü yaşantısına etkisini anlaması,
onun şiddete yönelik davranışlarını daha rahat kontrol et-
mesini sağlayabilir. Bu yaklaşımın temel amacı dayak atan
ve eşine karşı şiddete başvuran erkeğin, geçmiş deneyimle-
rinin yarattığı olumsuzlukları fark etmesini sağlayarak
dürtü kontrolü geliştirmesine yardımcı olmaktır. Yaklaşı-

113
Aile İçi Şiddet

mın başlangıç aşamasında erkeğin kırılgan egosunun des-


teklenmesi esastır. Çünkü erkeğin saldırganlığının ve şid-
det davranışlarının gerçekte yetersiz ego fonksiyonlarını
kompanse edici bir etkisi vardır. Bu nedenle tedavide erke-
ğin egosunun desteklenmesinin önemi büyüktür. Gerçek-
te bu tür kavramlaştırma büyük oranda erkeğin cinsiyet
rolüyle özdeşimiyle ilgilidir. Saldırganlık eğilimi olan er-
keklerin büyük bir bölümü erkeksi (masculine) davranışla-
rı abartdı bir şekilde benimser. Çünkü psikolojik olarak
kadınsı (feminin) olduğuna ilişkin bilinçdışı korkuları yo-
ğun düzeydedir. Bilinç düzeyinde olmayan bu korkuların-
dan uzaklaşmak için "erkeksi" davranışları abartılı bir bi-
çimde uygular. Bu tür erkekler için bulaşık yıkamak, ço-
cuklarla ilgilenmek, ev işleriyle ilgili basit sorumluluklar
yüklenmek hemen hemen imkânsızdır (Winick 29). Myers
da (33) bu tür erkekler için kadınsı eğilimlerin ve pasifliğin
eşinin terk etmesine neden olabilecek kaçınılması gereken
davranış biçimi olduğunu vurgulamaktadır. Bu çerçevede
bu tür erkeklere yönelik yaklaşım biçimi tehdit edici olma-
yan, aksine onu destekleyici nitelikte olmalıdır. Bu yakla-
şımın temel amaçları, erkeğin duygusal boşalımını (cathar-
sis) sağlamak, yeniden sosyalleştirmek, erkeğin rolünü ye-
niden tanımlamak, yakınlaşma korkusunun üstesinden gel-
mek (baş etmek), cinsel kimlik saygısını yeniden kazandır-
mak, babalık rolünü zenginleştirmek ve işbirlikçi eş rolünü
geliştirmektir.

114
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

Bu amaçların erkeğin kadına yönelik şiddetiyle ilgili


herhangi bir hedefinin olmadığına dikkat çekilmektedir.
Aşırı erkeksi davranışların psikodinamik özelliğiyle ilgili
açıklamalarda Pleck (42), erkeğin güvensiz kişiliğinin dür-
tü kontrolünde başarısızlığa neden olduğu dışında bir bil-
gi vermemektedir. Bu noktada erkeği saldırgan davranma-
ya yönelten psikolojik faktörleri tanımlamak, bu faktörle-
rin etkisinin kontrol altına alınabilmesi dışında şiddetin
ortadan kaldırılmasını sağlamak için yeterli değildir (Ellis
221, Ptacek 53). Genellikle çocuklara yönelik şiddet dav-
ranışlarıyla ilgili de benzer kavramlaştırmalar yapılmakta,
ancak etkili çözüm önerileri üretilememektedir. Bu arada
aynı psikolojik özgeçmişe sahip olup da şiddet gösterme-
yen anne-babalara ve eşlere de rastlanmış olması, bu tür
açıklamaların sorunun çözümü için tek başına yeterli ol-
madığını düşündürmektedir. Çünkü özellikle feminist
yaklaşımı benimseyenlerin yaptığı bir araştırmada erkekle-
rin % 90'ında benlik saygısında yükselme tespit edilmiş ol-
masına rağmen bu grubun ancak % 14'ünün eşlerine yö-
nelik şiddetle ilgili kendi sorumluluklarını kabul ettikleri
tespit edilmiştir (Shainess). Bu nedenle dayak atan erkeğin
bireysel korkuları, kendini suçlaması ve kadın üzerindeki
baskısı fiziksel şiddet uygulamasını açıklamak için yeterli
bir kavramsal çerçeve sunmamaktadır. Bu noktada önemli
olan sebepler her ne olursa olsun erkeğin şiddete başvur-
masının kesinlikle kabul edilemez olduğu gerçeğidir (femi-

115
Aile İçi Şiddet

nist bakış açısıyla). İçe bakış modeline getirilen eleştirile-


rin büyük bir bölümünde erkeğin güvensizliği, bağımlılığı
ve geçmiş yaşantılarında karşılanamayan bazı ihtiyaçları,
onun şiddete başvurmasına neden olsa bile, bu faktörlerle
ilgilenmenin ve bunları ortaya çıkarmanın sorunun çözü-
mü için yeterli olmadığı vurgulanmaktadır. Bazı durum-
larda erkekler bu faktörlerin farkına varsa bile davranışla-
rını düzeltmemekte, hatta şiddet davranışlarından kazanç
sağlamaya devam etmek istemektedirler. Gerçekte düşün-
sel olarak erkeğin güvensizliğini tedavinin ana teması hâli-
ne getirmekle hem tedavinin şiddeti önlemede başarısız
olmasına hem de güvensizliğin devam etmesine neden
olunabilmektedir. Çünkü şiddet davranışını düzeltmeyen
erkek bu yaklaşımıyla eşinin kendisinden uzak durmasına
ve korkmasına, bu durum da erkeğin kendisi ve çevresiyle
ilgili güvensizliğinin pekişmesine yol açmaktadır. Bu ne-
denle, erkek kendi güvensizliğiyle yüz yüze gelmediği sü-
rece (daha sonra üzerinde durulacaktır) şiddet sürekli ken-
dini yenileyen bir olgu olarak varlığını devam ettirecektir.
İçe bakış yaklaşımıyla ilgili son eleştiri de dayak atan
erkeğe yaklaşım biçimine yapılabilir. Daha önce de belir-
tildiği gibi bu yaklaşım erkeğin özgeçmiş itibarıyla son de-
rece kırılgan olduğunun kabul edilmesi gerektiğine inan-
maktadır. Literatürde aşırı kırılgan kimselerin destekleyici
müdahale yaklaşımından yararlanma olasılıklarının olduk-
ça yüksek olduğu da vurgulanmaktadır (Yalom 63). Ancak

116
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

bu yaklaşımın aşırı bir şekilde benimsenmesi ve şiddet


uygulayan erkeğe empati gösterilmesi onun saldırgan dav-
ranışlarını pekiştirici bir rol de oynayabilir. Bu durumda
erkek suçun eşinde olduğunu bile düşünebilir. Sürekli ola-
rak karısının kendisini kışkırttığını da iddia etmeye başla-
yabilir. Bu durumda içe bakış yaklaşımını benimseyen
meslek elemanı, erkeğin kendi şiddet uygulamalarıyla ilgi-
li iç görü kazanmasını sağlayayım derken kadının bu tehli-
keli koşullarda yaşamaya devam etmesine, hatta can gü-
venliği riskiyle karşı karşıya kalmasına da neden olabilir.
Bu nedenle de diğer yaklaşımlar göz ardı edildiğinde so-
nuçları itibarıyla tek başına güvenli olmayan bir yaklaşım
yolu olarak değerlendirilebilir.

AÇIK TARTIŞMA VE ÎFADE ETTİRME


MODELİ (VENTILATION MODEL)

1960'lı yıllarda öfke ve kızgınlığın bastırılmasının dep-


resyon, ülser, kalp hastalıkları, iktidarsızlık ve şiddete yö-
nelmenin en temel nedeni olduğu fark edilmeye- başlan-
mıştır. Bu çerçevede şiddete yönelik davranışların iyileşti-
rilmesinde içe bakış yaklaşımının tek başına yeterli olama-
yacağı düşünülmüştür. Geştalt terapi, birincil terapi, psi-
kodrama ve etkileşim grubu gibi yaklaşım yollarının daha
cesaretlendirici, daha etkili uygulamalar olduğu üzerinde
durulmaya başlanmıştır. Bu modelin savunucularına göre
(Rubin 29), kızgınlığın ifade edilmesi ve bastırılmaması,

117
Aile İçi Şiddet

iletişim sürecinin engellenmemesi son derece önemlidir.


Bu çerçevede öfkenin ifade edilmesi, onun kontrolsüz bir
düzeye gelmesine ya da içe atılarak depresyon veya pasif
saldırganlık biçiminde görünmesine mani olabilir.
Birçok problemler gibi saldırganlık ve şiddetin de öf-
kenin bastırılmasından kaynaklandığına inanıldığı için bu
yaklaşım saldırganlığı ortadan kaldırmak üzere özel bir
yaklaşım biçimi geliştirmemiştir. Bu yaklaşımı benimse-
yenler genellikle, şiddete başvuran ve başvurmayan erkek-
lerin eşleriyle birlikte grup uygulamalarına katılarak karşı-
lıklı olarak duygusal paylaşım ortamı oluşturmalarının ol-
dukça yararlı olacağına inanmaktadırlar. Bu tür grup uy-
gulamaları bazı durumlarda gruba katılanlara, şiddete yö-
nelen ile yönelmeyenleri ya da suçlularla kurbanları ayırt
etmede etkili ipuçları vermekte, batta kimsenin tek başına
suçlu olmadığına ilişkin iç görü kazanmalarına da yardım-
cı olmaktadır. Ancak literatürde bu tür yaklaşım yollarının,
bazen sorunun genel karakterini (erkeğin dayak atması
gerçeğini) değiştirme özelliği gösterdiği üzerinde de du-
rulmaktadır. Bu durumda erkeğin de kadının da sağlıklı bi-
reysel gelişim düzeyine kavuşması engellenmiş olabilir.
Çünkü gerçekte eşler arasında öfke ve kızgınlık gibi duy-
guların açıkça ifade edilmesinin teşvik edilmesi, şiddet
davranışlarının ortaya çıkmasını engellememektedir. Bazı
durumlarda şiddet davranışlarının gösterilmesi kışkırtıcı
etki de yapabilmektedir. Araştırmalardan elde edilen so-

118
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

nuçlara göre (Tavris, Straus, Berkowitz) kızgınlığın sözel


olarak ifade edilmesinin saldırgan davranışları azalttığına
ilişkin bir genellemede bulunmak mümkün değildir. Hat-
ta kızgınlığın sözelleştirilmesinin saldırganlığı teşvik edici
bir rol üstlendiği görüşünü benimseyen araştırmacılar da
vardır (Tavris 33). Duygusal boşalım (catharsis), kızgınlık
ve şiddet kullanılan durumlar daha çok erkekler tarafından
öğrenilmiş bir tepki verme biçimidir. Bu çerçevede kızgın-
lığın ifade edilmesi, saldırganlığın da ifade edilmesini teş-
vik edici olabilmektedir (Novaca 22-37).
Bu bulgular açık tartışma ve ifade ettirme tekniğinin
benimsediği genel görüşlerle çelişen bulgulardır. Çünkü
onların görüşüne göre özellikle grup içi açık tartışma yak-
laşımı saldırganlığı önleyici bir fonksiyona sahiptir. Özel-
likle fiziksel saldırganlığın önlenmesinde oldukça etkilidir.
Ancak bir uzman denetiminde kızgınlığını ifade etmesine
müsaade edilen erkekler saldırgan davranmaya ve karşısın-
dakileri dikkate almamaya da devam edebilirler. Çünkü
konuşma ve sözel iletişim için desteklenen birey, bu deste-
ği saldırgan davranışlar düzeyine de götürebilir (Pençe).
Bu durumda duygularım açıklıkla ifade etmesinin dürüst-
lük ve samimiyet olduğu yönünde mesaj alan bir kimse sal-
dırgan davranışlara yönelmeyi de benzer şekilde yorumla-
yabilir: "Bu dayağı hak etmişti", "Böyle davranmaya beni
zorladı"... vb. (Adams ve Penn 12). Bu arada kişinin öfke-
sini ifade etme tarzı, kültürel ortamdan ve cinsiyet rolleri-

119
Aile İçi Şiddet

ne ilişkin beklentilerden de etkilenir. Sözgelimi kültürü-


müz çoğunlukla erkeğin daha çok ifade edici ve inisiyatif
sahibi olması gerektiği yönünde bir değere sahiptir. Buna
dayalı olarak kadının inisiyatif sahibi olması ve girişkenliği
kültürel olarak da sınırlandırılmaktadır. Bu çerçevede er-
kekler, kadınlardan daha rahat bir şekilde duygularını ifa-
de etmeyi öğrenmektedirler. Duyguları ifade etme konu-
sundaki teşvik, davranış konusunda da erkek lehine bir
tablo ortaya çıkarabilir. Erkeğin ben merkezcil tutumları
ve kendi dışındakilere düşmanca ve saldırganca yaklaşma-
sının bu tür yaklaşımlar aracılığıyla artırılması ve pekişti-
rilmesinin önüne geçmek için bu tekniğin son derece dik-
katli olarak uygulanması gerekir (Lasch 27).

ETKİLEŞİM MODELİ (ENTERACTION


MODEL)

Bu yaklaşım açık tartışma ve ifade ettirme yaklaşımı-


nın dezavantajlarını kontrol etmek üzere geliştirilmiş daha
etkili bir model olarak değerlendirilebilir. Bu yaklaşımda
şiddete maruz kalan kadın ve şiddet uygulayan erkek bir-
likte tedaviye (bireysel görüşmeye) ya da grup çalışmasına
alınır. Çiftlerin grup çalışmasına birlikte alınmasının bir-
çok avantajı olabilir. Bu yaklaşım bir önceki modelden
farklı olarak yalnızca şiddet deneyimi yaşayan çiftleri bir
araya getirme amacına sahiptir. Bu yolla grubun yalnızca
şiddet davranışı üzerinde yoğunlaşması sağlanır. Bu yakla-

120
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

şımı benimseyen meslek elemanları (terapist, psikolog ve


sosyal hizmet uzmanları), tek başına açık tartışma ve ifade
ettirmenin (ventilation model) şiddet davranışını ortadan
kaldırmada yeterli olmadığını düşünmektedirler.
Bu yaklaşımın teorik temeli aile sistemiyle ilgili ku-
ramsal çalışmalara dayanmaktadır. Buna göre şiddete baş-
vuran erkek kendi davranışlarıyla ilgili yegâne sorumlulu-
ğun kadının olumsuz davranışlarından ve kışkırtıcı tavrın-
dan kaynaklandığına inanmaktadır. Bu yöndeki algılayışla
erkek, kadının dayak durumunda ne hissedeceğini göz ar-
dı ederek kendi öfkesini ve saldırganlığını dışa vurmaya
yönelmektedir (Watzlawick, Beavin ve Jackson). Etkileşim
yaklaşımında dayak yalnızca eşlerden birinin diğerini
kontrol etmek üzere gerçekleştirdiği bir fiziki saldırı ola-
rak değerlendirilmemektedir. Bu yaklaşımda şiddet ve sal-
dırganlık olayının ortaya çıkışında eşler arası iletişim bo-
zukluğunun etkisi olduğu düşünülmektedir. Buna göre ka-
dının olumsuz ve tepkisel davranışlarının da etkili ve belir-
leyici özelliği vardır. Her iki grup da tepkisel davranışla-
rıyla karşı tarafı kontrol etme arzusu içinde olabilir
(Deschner 37). Bu çerçevede tedavi yaklaşımı eşler arasın-
daki karşılıklı iletişim ve etkileşim sürecinin bir bütün ola-
rak ele alınması biçiminde düzenlenmektedir.
Tedavinin temel amacı her bir eşin, probleminin orta-
ya çıkmasına neden olan yaklaşım ve davranış biçimlerini
ortaya çıkarmak ve bunların değişimini sağlamaktır. Bu

121
Aile İçi Şiddet

noktada kadının kocasıyla cinsel ilişkiye girmeyi reddet-


mesi, onun ihtiyaçlarına duyarlı olmaması ve önem verme-
mesi, aşırı sinirli ve tepkisel yaklaşımı, kendini çocuklarına
ve ev işlerine adaması; erkeğin sinirli olmasına, sahiplenme
duygusunun ortaya çıkmasına ve çocuklarla ilgili sorumlu-
luk duygusunun azalmasına neden olabilir. Bu tür ortam-
larda her iki eş de kendi rol ilişkilerinde ve iletişim biçim-
lerinde aşırı katılaşma eğilimi gösterebilir. Müdahalede
bulunacak meslek elemanı da böyle bir iletişim ortamında
eşlerin karşılıklı olarak birbirini suçlamasıyla karşı karşıya
kalarak bocalayabilir. Uzman, bu durumda her iki eşin de
birbirini istismar ettiğini düşünebilir.
Etkileşim modelinin şiddet olgusunun ortaya çıkışında
iki tarafı sorumlu gören yaklaşımı, feminist modeli benim-
seyen teorisyenlerce çok fazla eleştirilmiştir. Çünkü femi-
nist yaklaşımı benimseyenler, etkileşimcilerin bu eşitlikçi
yaklaşımının (her iki eşin de eşit düzeyde sorumlu olduğu
yönündeki), erkeğin şiddet davranışıyla ilgili sorumluluğu-
nu azaltarak onun çelişkili bir mesaj almasına neden oldu-
ğunu düşünmektedirler (Bograd, Schechter). Şiddete baş-
vuran erkeğin (genellikle erkek dayağı kullanır, çünkü fi-
ziksel açıdan daha güçlüdür ve aktiftir) sorumluluğunu
önemsememek ve ön planda tutmamak mesleki iletişimde
çelişki yaratmaktadır. Ancak Geller, kendi yaklaşımında
erkeğe, kızgınlık ve öfke anında eşinin (kadının) yanından
uzaklaşarak (başka bir odaya gitmek, dışarıya çıkmak gibi)

122
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

sakinleşmesini önermektedir. Bu aşamada kadının da eşin-


den ayrı kalarak onun sakinleşmesine yardımcı olması
olumlu sonuçlar yaratabilir. Ancak bazen bu tür durumlar-
da kadınlar da, ısrarla erkeğin üstüne giderek onu çaresiz
bırakabilmekte hatta sonunda onun kendini kontrol ede-
meyip son çare olarak dayak atmaya başlamasına ortam ya-
ratabilmektedir. Bu noktada Geller, kadınların bazen söz-
süz iletişim biçimlerinin (burun kıvırmak, omuz silkmek
gibi) ya da sözel saldırı ve tahriklerinin de kışkırtıcı olabi-
leceğine işaret etmektedir. Ancak feminist yaklaşımı be-
nimseyenler, meslek elemanlarının bu aşamada kadınların
görev ve sorumluluklarıyla ilgili verdilderi mesajların erke-
ğin şiddet davranışına ilişkin bireysel sorumluluğunu göz
ardı etmelerine neden olacak geçici bir çözüm olduğuna
inanmaktadırlar. Çünkü kadın her ne yaparsa yapsın erke-
ğin dayak atması affedilemez ve kabul edilemez. Bu çerçe-
vede feminist yaklaşım, etkileşim modelini de çelişkili ve
karmaşık bir müdahale süreci olarak değerlendirmektedir.
Bu konuyla ilgili çalışma yapan klinisyenlere göre (Adam
ve Penn) bu tür yaklaşım erkeğin kendini savunmasına ze-
min hazırlar ve bütün suçu kadına yöneltmesine neden
olur. Bazen aile içi ensest ve tecavüz olaylarında da erkek,
"kurbanın" kendisini bu işe kışkırttığını söyleyerek suçu
karşı tarafa atmaktadır. Dobash ve Dobash bu tür yaklaşı-
mı "kışkırtma geleneği" ya da "masalı" olarak kavramlaş-
tırmaktadır (57-68). Bu çerçevede bu konuyla ilgili çalışma

123
Aile İçi Şiddet

yapan meslek elemanının aile içi iletişim sürecindeki eşit


olmayan güç dengesine ve cinsiyet ayrımına duyarlı olma-
sı gerekir. Çünkü bazı erkekler "Ben evin geçimini sağla-
mak için para kazanıyorum; o da sadece tüketiyor ve talep
ediyor" biçimindeki bir suçlama ve mazeretle bile eşlerini
dövmektedir. Kadınların aile içi iletişim sürecinde bazı ye-
tersizlikleri ve sorunları olsa bile, erkeklerin de kızgınlık-
larını ve öfkelerini şiddete başvurmadan dile getirmeyi öğ-
renmeleri zorunludur.
Bazı hâllerde şiddete maruz kalan kadının durumunun
gerçekten zor olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Çünkü
toplumumuzda bu tür kadınlara yönelik mesleki müdahale
ve hizmet kurumları henüz yaygınlaşmamış olsa da kadının
bu sorununu aile dışından bir kişiyle paylaşması yeniden
dayak yemesine de neden olabilir, yani kadın bu sorunu en
yakın akrabasına bile söylemekte zorlanabilir. Bu durumda
kadın kendini çözümsüz ve kuşatılmış hissedebilir. Çünkü
literatürde terapiye giden ya da bu sorunu meslek elema-
nıyla paylaşan kadınların tekrarlayan dayak vakalarından
sıkça söz edilmektedir. Yeniden dayak yeme korkusu, ka-
dınların görüşme sürecinde de şikâyetçi olmayan hatta du-
rumunu çok daha olumlu gösteren bir yaklaşım içine gir-
melerine neden olmaktadır. Kadının ve erkeğin eğitim dü-
zeyinin yüksek olması durumunda bu tür saklama eğilimi-
nin daha yaygın olduğuna dikkat çekilmektedir.
Etkileşim yaklaşımını benimseyen meslek elemanları-
na göre, zayıf ve yetersiz etkileşim şiddetin kaçınılmaz so-

124
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

nucu olarak değerlendirilmekten çok şiddete neden olan


faktör olarak ele alınmaktadır. Bu çerçevede tedavi süre-
cinde (müdahale süreci) eşler arası iletişimin geliştirilme-
sine önem verilmektedir. Yaklaşıma getirilen eleştirilerin
bir bölümünde de -bu bir iletişim problemi olsa bile- şid-
detin, tehdit ve korkunun yeniden ortaya çıkmasını engel-
leyemeyeceği üzerinde durulmaktadır. Çünkü uzmanlar
iletişim sürecine konsantre olmakta (odaklanmakta), bu
arada şiddetin tekrarını önleyememekte, hatta bazı du-
rumlarda da artmasına neden olmaktadırlar (Walker 22-
37, Schechter).
Etkileşim yaklaşımını benimseyenlerin seçici olarak
etkileşim sürecine konsantre olmaları, mesleki müdahale
sürecinin felsefe ve mantığı açısından da eleştirilmiştir.
Çünkü erkeğin şiddet uygulaması zaten kadın için bir
korku ve tehdit unsurudur. Bu tür duygusal baskı altında-
ki kadının kendi bireysel arzu ve isteklerini düzenli bir şe-
kilde ifade ederek eşiyle iletişime devam etmesi mümkün
değildir. Kadının eşine karşı güven duygusunu yeniden
kazanması oldukça zordur. Bu koşullarda erkeğin de ka-
rısının kendisine güvenmediğini ve yaklaşmaktan çekin-
diğini algılaması kaçınılmazdır. Bu nedenle de şiddete ye-
niden başvurma olasılığı yüksektir. Erkeğin tehdidi ve
korkusu devam ettiği sürece onların birbiriyle açık ve gü-
venli bir iletişim ortamı yaratmaları ise hemen hemen
mümkün değildir.

125
Aile İçi Şiddet

DAVRANIŞÇI VE EĞİTİCİ MODELLER


(COGNITTVE-BEHAVIORAL AND
PSYCHO-EDUCATIONAL MODELS)

Daha önce ele alman üç yaklaşımın aksine, davranışçı


ve eğitici modellerin (literatürde davranışçı ve eğitici mo-
deller arasında farklılık olduğu vurgulansa bile bu iki yak-
laşım arasındaki farklılık çok önemli değildir ve aynı başlık
altında ele alınabilir) temel ilgi odağı dayak atan erkektir.
Bu yaklaşımda şiddetin aile içi iletişimi olumsuz olarak et-
kilediği görüşü benimsenmekle birlikte doğrudan erkeğin
davranışlarına yoğunlaşılmaktadır. Bu çerçevede şiddete
başvuran erkeklere yönelik (bireysel ve grup düzeyindeki)
mesleki müdahaleler eşinden ayrı olarak gerçekleştiril-
mektedir. Böylece erkeğin davranışlarının değiştirilmesi
yönünde etkili bir mesleki çalışma yapılabilmektedir.
Bu yaklaşım şiddet davranışının sosyalleşme sürecinde
öğrenme yoluyla kazanıldığını ve şiddete yönelik olmayan
sağlıklı iletişim tarzlarının da öğrenilebileceğini savun-
maktadır (Sankin ve Durphy 27-41). Bu yaklaşımın ku-
ramsal temeli Bandura'nm sosyal öğrenme kuramına da-
yanmaktadır. Bandura'ya göre şiddet, öğrenilmiş ve sos-
yalleşme sürecinde pekiştirilmiş bir davranıştır. Şiddetin
kendini pekiştiren ve sürekli tekrarlayan mekanizması
Martin, Walker, Sankin ve Durphy tarafından şu şekilde
ele alınmaktadır: İlk olarak erkek şiddete başvurduğunda
stres ve anksiyetesi göreli olarak azalır. Ancak bu durum

126
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

geçici bir rahatlıktır ve uzun dönemde şiddete başvuran


açısından huzursuzluk ve tedirginlik bitmez. Dayağa ma-
ruz kalan kadın için de bu durum bir belirsizlik ve duygu-
sal kütlük yaratabilir. Bu aşamada erkek, kadın üzerindeki
kontrolü artırmak ve kendisini terk etmesine mani olmak
için yeniden şiddete başvurabilir.
Bu tür bir fonksiyonel ele alış tarzıyla hareket eden
meslek elemanının temel amaçlarından birisi, erkeğin bu
yaklaşımının bir çeşit kendini savunma davranışı olduğu-
nun, algılanmasını sağlamaktır. Bu arada dayak atan erke-
ğin davranışının ne denli yıkıcı ve tahripkâr olduğunu da
göstermeye çalışır. Yaklaşımın amaçlarından bir diğeri de,
kişinin alternatif davranış biçimlerini öğrenmesini sağla-
maktır.
Dayak ve şiddete başvurma sosyal becerilerle ilgili bel-
li yetersizliklerden kaynaklansa bile, bireyler arası iletişim
becerisi geliştirmeye yönelik eğitim programlarının şid-
detten uzaklaşmayı sağlamada etkili olacağı kabul edilmek-
tedir. Bu noktada erkeğin kendi duygusal alanında neler
olup bittiğini ifade etmesini teşvik etmek, olaya bakış açı-
sını öğrenmek, uzlaşma sürecine girmesi yönünde onu
desteklemek ve aşırı stres durumlarıyla baş etmesine yar-
dımcı olmak grup çalışmalarının temel hedefidir.
Feminist yaklaşımı benimseyen teorisyen ve uygulayı-
cı meslek elemanları bu yaklaşımı da eleştirmişlerdir. Bu
yaklaşımın en zayıf noktasının, sadece şiddete başvuran er-

127
Aile İçi Şiddet

keklerin bireyler arası iletişim ve stresle baş etme becerile-


ri üzerinde yoğunlaşması olduğu iddia edilmektedir. Bu
noktada erkeğin kadın üzerinde güç kullanımı, kontrol et-
me yönündeki saldırgan davranışları üzerinde yoğunlaş-
manın ihmal edildiği ya da yeteri kadar ciddiye alınmadığı
vurgulanmaktadır. Feminist yaklaşımı savunanlar, cinsiyet
ayrımına ilişkin politik ve kültürel ortam sorgulanmaksı-
zın, kadının neden hedef olduğuna çözüm getirilemeyece-
ğini iddia etmektedirler (Schechter). Cinsiyet ayrımına
ilişkin politik ve kültürel ortamın getirdikleri göz önünde
bulundurulmaksızın erkeğin stresle baş etme ve bireyler
arası iletişim becerilerinin geliştirilmesi, kadını dövmesini
ortadan kaldıramaz. Cinsiyet ayrımına ilişkin politika ve
kültürel ortamın getirdiklerini daha kapsamlı bir şekilde
göz önünde bulundurmak, erkeğin bireyler arası iletişim
ve stresle baş etme becerilerinin gelişimine de katkıda bu-
lunur. İçinde bulunduğu koşullara özgü, etkili yaklaşım bi-
çimleri de bu yolla geliştirilebilir. Bu çerçevede şiddete
başvuran erkekler için erkek meslek elemanının yardımıy-
la yürütülecek grup uygulamalarının kadın meslek ele-
manlarının liderliğinde yürütülecek grup uygulamaların-
dan daha etkili olacağı iddia edilmektedir. Konuyla ilgili
yapılan araştırma bulgularında da benzer sonuçlara ulaşıl-
mıştır (Spender 57).
Bu yaklaşımı savunanlar, erkeğin ev dışındaki (patro-
nuyla, diğer kamu kuruluşu yöneticileriyle) ilişkilerinde

128
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

kendi çıkarlarına uygun bir sonuca ulaşmak amacıyla uz-


laşmacı bir tutum izlediğine dikkati çekmektedirler. Er-
keğin ev içinde farklı bir tutum sergilemesi ise, bu koşul-
larda kendisinin çıkarlarının ön planda olduğuna ilişkin
inanandandır. Bu nedenle erkeğin konumu ve güç ilişki-
leri üzerinde odaklanmakla, diğer iletişim problemleri
çözülebilir.
Erkeklere yönelik eğitim programları, şiddet uygula-
maları yasal düzeydeki yaptırım ve müeyyidelerle engel-
lenmediği ve cinsiyet ayrımına ilişkin beklentileri
değiştirmediği sürece başarıya ulaşamaz (Pençe 23, Adams
23). Bu noktada tedavi edici (terapötik) müdahalenin za-
manlamasının oldukça önemli olduğunu belirtmek gere-
kir. Bu çerçevede sosyal beceri eğitim programı da kısa dö-
nemli bir tedavi programı olarak yararlı bir mesleki çalış-
ma olabilir. Ancak bu programın temel ilkesi erkeğin her
ne olursa olsun şiddete başvurmasını kabul etmemektir.
Bu yola başvuran erkek, kesinlikle cezalandırılacağını bil-
mek durumundadır.
Bilişsel ve davranışsal yaklaşım modelinin sosyal ve
hukuki sisteme getirdiği yükümlülüklerle, dayak davranı-
şıyla ilgili oldukça yararlı bir müdahale süreci getirdiği
söylenebilir. Bu yaklaşımın en önemli üstünlüğü sosyal ve
hukuksal sisteme değişiklik getirme yönündeki müdahale-
sidir. Buna karşın bu yaklaşımın en zayıf noktası, uygula-
madan sorumlu meslek elemanlarının değer sistemi ve sos-

129
Aile İçi Şiddet

yolojik düzeydeki yaklaşım eksikliğinin müdahale süreci-


nin etkinliğini olumsuz düzeyde etkilemesidir.

FEMİNİST VE PREFEMİNİST MODEL

Bu yaklaşıma göre, dayak atma, dayak atan erkekle ka-


dın arasındaki güç dengesizliğinden kaynaklanan kontrol
etme davranışıdır (Schechter). Bu yaklaşımı benimseyen
birçok teorisyen5 ve uygulayıcı, davranışçı ve eğitici mo-
delleri de yeri geldiğinde kullanmaktadır. Bu yaklaşıma
göre, güç ve kontrol temel ilgi alanıdır. Bu yaklaşım, mü-
dahale sürecinde istismar eden erkeğin kadın üzerinde
kontrol sağlamak üzere fiziki güç ve baskı uygulaması üze-
rinde yoğunlaşır. Diğer yaklaşım modellerinin aksine fe-
minist model, istismar eden erkeğin kadın üzerindeki her
tür kontrol girişimini (fiziksel ve psikolojik) tehlikeli so-
nuçları olabilecek bir durum olarak ele alır. Bu modelin
kavramlaştırmasının daha geniş kapsamlı olduğu söylene-
bilir. Çünkü erkeğin kontrol edici davranışları içinde, ka-
dının üzerinde bir baskı unsuru olarak korku yaratması ve
kadını sözel ve fiziksel olarak istismar ederek onun benlik
saygısını küçültücü her tür davranışı sıralanmaktadır. Ger-
çekte erkeğin psikolojik açıdan istismarı da en az fiziksel
istismar kadar tehlikeli ve olumsuz sonuçlar yaratabilir.
Kadının kendi kendine karar verme hakkına müdahale et-

5. Feminist ve prefeminist modeller arasında birçok uygulama türleri vardır. Bazı feminist
modeller cinsiyete dayalı sosyo-kültürel ortama ilişkin kadının da değişmesi gerektiğine inanır-
lar. Kadınla da çalışma yaparlar. Burada baskın olan feminist yaklaşım üzerinde durulmuştur.

130
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

mek ve onun kararlarında yönlendirici olmak benlik saygı-


sında önemli tahribatlar yapabilir. Bu tür psikolojik baskı
ve müdahalelerle erkek, kadın üzerinde kontrol sağlaya-
mazsa şiddete başvurabilir (Arendt 29-31). Burada emir
verme ya da iş buyurma, küfretme, küsme direkt olarak
korkutmasa da şiddet davranışıyla birleşirse kadın açısın-
dan daha tehlikeli bir durum ortaya çıkabilir.
Feminist yaklaşımın temel ilgi odağı, yeni davranış ve
iletişim becerileri kazanmasına rağmen şiddet uygulamaya
devam eden erkektir. Bu çerçevede erkeğin hangi niyetle
ya da amaçla böyle bir davranışa yöneldiğine dikkat edil-
mez. Feminist yaklaşımı benimseyenler, erkeğin kadını
dövmemesi ya da olumlu yönden desteklememesini!! de
bir çeşit kontrol davranışı olduğunu ileri sürmektedirler.
Erkeğin, eşinin olumlu davranışlarını destekleme ve ödül-
lendirmeden kaçınması kadını sürekli bir çaba içine sokar.
Kocasının gözüne girmek için kadınlar, öldüresiye çırpı-
mrlar. Bu noktada erkeğin, kadının davranışlarını sürekli
olarak eleştirmesi ve cezalandırmasının gerçekte eşiyle ile-
tişiminde ebeveyn davranışı üstlendiğini düşündürmekte-
dir. Bu yaklaşım, şiddet ve saldırgan davranışların arkasın-
da yatan nedenler üzerinde yoğunlaşmaz.
Feminist model de eğitici ve davranışçı model gibi ile-
tişim becerisi geliştirme programları üzerinde durur. An-
cak öncelikle cinsiyet ayrımcı politika ve değer sisteminin
sorgulamasını yapar. Yaklaşım, müdahale sürecinin ilk aşa-
masında şiddet ve kontrol etme yönündeki bütün davra-

131
Aile İçi Şiddet

nışlarm önlenmesi üzerinde yoğunlaşır. Müdahale süreci-


nin daha sonraki aşamalarında ise, cinsiyet ayrımıyla ilgili
politika, tutum ve değer sisteminin yeniden ele alınması
üzerinde yoğunlaşılır. Ancak bu yaklaşımın bütün aşama-
larının özenle ve duyarlılıkla ele alınması ve yönlendiril-
mesi gerekir.
Feminist yaklaşıma dayalı birçok programda, kadının
güvenliğini sağlama yönündeki müdahaleler ön plandadır.
Bu çerçevede erkeklere yönelik grup uygulamalarıyla er-
keğin şiddet davranışı gösterme eğilimleri kontrol altına
alınır (güvensizlik ve emniyet planı) ve en aza indirilmeye
çalışılır. Güvenlik ve emniyet planı; kadının korkuları, ile-
tişimle ilgili smırlandırılmışlığı ve engellenmeleri üzerinde
durur. Bu arada kadının eşinin alkol ve madde kullanımın-
dan sonra şiddet davranışı gösterdiği yönünde bir şikâyeti
olmuşsa, bunun da erkeklerle yürütülen grup uygulama-
sıyla kontrol altına alınmasına çalışılır. Bu yaklaşım, şidde-
te başvuran erkek ve şiddete maruz kalan kadınlarla ayrı
ayrı çalışmayı tercih etmektedir. Yaklaşımı benimseyenler
erkeklerle erkek liderin, kadınlarla kadın liderin çalışması-
nın yerinde olacağına inanmaktadırlar. Özellikle kadınlar
grubunda erkek liderin olmasının kadınların eşlerine yö-
nelik öfkesini bastırıcı yönde bir etkiye sahip olacağından
endişe edilmektedir. Bu çerçevede de kadının benlik ima-
jını destekleyici ve güçlü bir kadın liderin daha etkili ola-
bileceği görüşü benimsenmektedir. Erkeklere yönelik yü-

132
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

rütülen grup uygulamalarında da erkeğin bu davranışıyla


ilgili birincil sorumluluğun kendisinde olduğunu kabul et-
mesine çalışılır. Müdahale sürecinde erkeğin; kadının kış-
kırtıcı davranışları, beceriksizliği gibi mazeretler arkasına
sığınmasına göz yumulamaz. Bu yaklaşım erkeğin şiddet
davranışlarını azaltma ve kadını suçlama yönündeki yakla-
şımın değişmesinde oldukça etkilidir. Bu yolla erkeğin
stresle baş etme becerileri geliştirmesine, alkol ve madde
kullanımının engellenmesine de yardımcı olunabilmekte-
dir (Adams, Myers). Bu yaklaşımı benimseyen uygulayıcı
ve teorisyenler, erkeğin "Kontrolümü kaybettim" beyanıy-
la ilgili olarak ona sorumluluk yüklenmesi gerektiğini id-
dia ederler. Bu çerçevede kontrolün "nasıl" ve "kime yö-
nelik" kaybedildiği üzerinde yoğunlaşılabilir (Ptacek,
Adams ve McCormick 22-33). Yaklaşım istismar eden er-
keğin şiddet eğilimi dışındaki daha karmaşık kontrol dav-
ranışlarını da sorgulamayı ve değerlendirmeyi temel ilgi
alam olarak belirlemektedir. Sözgelimi kadına para verme-
yerek maddi açıdan yoksun bırakmak, suçlamak, tehdit et-
mek, onun kararlarına müdahale etmek, dış çevreyle ve ar-
kadaşlarıyla iletişimini sınırlamak ve kontrol etmek, ço-
cuklarla ilgili sorumluluklarını yerine getirmediğini iddia
etmek ve onların duygularına da müdahale etmek biçimin-
deki davranışların da dayak kadar tehlikeli olduğu görüşü-
nü benimser. Bu tür davranışların da değişmesini sağlamak
için çalışılması gerektiği sık sık vurgulanmaktadır. Tedavi

133
Aile İçi Şiddet

sürecinde erkekler, ev içindeki davranışlarının değişme-


mesi durumunda eşlerinin hukuki koruma ve kurum bakı-
mı (sığınma evi gibi) altına alınarak desteklenecekleri yö-
nünde de bilgilendirilirler. Bu yolla onlar daha kontrollü
olmaya teşvik edilmektedir (Pençe 17-22).
Erkeğin başkalarının davranışlarını kontrol etme hak-
kına sahip olmadığını kabul etmesi müdahale sürecinin
son aşamalarındandır. Bu noktada erkeğin cinsiyet ayrım-
cılığını ve önyargılı değer sistemini de yeni bir bakış açı-
sıyla yeniden gözden geçirmesi mümkün olabilir.
Bu yaklaşımla yürütülen programların bir bölümünde
kullanılan en önemli tekniklerden biri, şiddete yönelen er-
keklerin kendi kendilerini kontrol edebilmelerini sağlayan
bir kayıt sistemi oluşturmaktır. Bu teknikle tedaviye alınan
erkekten günlük yaşamında şiddete başvurduğu ve kendini
kontrol ettiği durumları kaydederek bir liste oluşturması
istenir. Böylece davranışlarıyla ilgili sorumluluk yüklen-
mesi sağlanır. Eğitim programlarında erkeğin kendi davra-
nışlarına daha duyarlı hâle gelmesi için özel olarak hazır-
lanmış video filmler kullanılmaktadır. Böylece bu tür uy-
gulamalarla erkeğin "gerçek" niyetleriyle ("Onun beni
ciddiye almasını ve dinlemesini istemekten başka bir iste-
ğim yoktu") sonuçtaki davranışı (kızgınlık, öfke hatta da-
yak) arasındaki farkı görmesine de yardımcı olunabilir.
Bu tür programlarla (kendi davranışlarını kendine
kaydettirmek gibi) erkeklere eşleriyle ilgili değer, tutum ve

134
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

niyetleriyle davranışları arasındaki tezatlıkları ya da para-


lellikleri görme imkânı tanınmış olur. Şiddete başvuran er-
keklerin eşlerini anlamak ve onlarla işbirliği yapmaktan
çok onları değersiz görüp ihmal ettikleri dikkati çekmek-
tedir. Bu sonuç onların kendi tuttukları raporlardan elde
edilmiştir (Carlin). Bu arada erkeklerin, eşlerinin kendile-
rine söyledikleri sözlerden çok, onları küçültücü, aşağılayı-
cı, önemsemeyici bir tarz takındıklarından yakındıkları
dikkati çekmiştir. Sözgelimi erkekler arasında eşlerinin tu-
tumlarıyla ilgili olarak "pis pis şakalar yapan, alaycı",
"onun hoşuma giden hiçbir yanı yok ki" biçimindeki ta-
nımlamaların oldukça yaygın olduğu görülmektedir. Grup
liderinin "Eşlerinizin davranış ve tutumlarından somut ör-
nekler getirin" önerisine bile kendi algılamaları ve niyetle-
ri doğrultusunda örnekler vermektedirler. Bu çerçevede
onların bu yaklaşımlarının eşlerini anlamaktan ziyade on-
ları kendi algılamaları doğrultusunda yargılama yönünde
olduğu söylenebilir.
Feminist yaklaşımı benimseyen teorisyenler ve uygu-
layıcılar erkeklerin eşlerini değersiz bulma yönündeki bu
yaklaşım ve tutumlarının onların şiddet ve kontrol davra-
nışlarında etkili olduğuna inanmaktadırlar (Adams ve
McCormick. 22). Gerçekte eşin değersiz görülmesi, şidde-
tin rasyonalize edilerek olumsuz duyguların devam etme-
sine neden olur. Erkeğin eşiyle ilgili olumsuz duygu ve
eğilimlerle yaptığı steoretipik değerlendirmeler toplumda

135
Aile İçi Şiddet

da kurbanın suçlanması ve baskı uygulanmasıyla ilgili fır-


satlar yaratabilir. Oysa doğrudan baskı ve kontrol üzerin-
de yoğunlaşılması gerekir (Ryan 23-38).
Feminist yaklaşımı benimseyen meslek elemanları, şid-
det uygulayan erkeklerle yaptıkları grup toplantılarında,
onların eşlerini değersiz ve küçük görme yönündeki duygu-
ları ve algılamaları üzerinde aktif olarak dururlar. Bu çerçe-
vede grup sürecinde erkeğin eşiyle ilgili olumsuz (değersiz-
lik yönündeki) algılamaları ve iletişim bozuklukları direkt
olarak sorgulanır. Bu arada erkeklerin, eşlerinin konuşma-
larını yorumlama ve onlara yaklaşım biçimleri de gündeme
getirilerek tartışılır. Bazen erkeklerin eşlerini algılama bi-
çimlerinin kendi duygularıyla ilişkili boyutlarını fark etme-
lerine yardım etmek şiddete yönelmelerinde engelleyici ol-
maktadır. Grup uygulamasına katılan erkekler, eşleriyle il-
gili bu olumsuz duygu ve değerlendirmeleri devam ettiği
sürece onların da kendilerine yakın olamayacağı, içten ve
samimi davranamayacağı gerçeğini hissetmeye ve kabul et-
meye başlarlar. Grup üyeleri eşleriyle ilgili her türlü kont-
rol ve baskı girişimlerinin de uzaklık, korku, güvensizlik bi-
çiminde kendilerine geri döndüğünü açıkça kabul ederler.
Grup sürecine katılan erkeklerin gelişim ve değişim
göstermesi, zor ve karmaşık olsa da mümkündür. Değişim
sürecinde her vaka kendine özgü bir seyir izlese de genel
olarak beş ana başlık altında değerlendirilebilir (Adams,
Kubler-Ross 39). Ancak hemen belirtmeliyim ki erkekle-

136
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

rin eşlerine karşı şiddet uygulamasını bırakması farklı aşa-


malarda gerçekleşebilir. Tedavi ve müdahale sürecinin ilk
aşamasında erkek, şiddete başvurmasında kendi sorumlu-
luğunu "inkâr" eder. İkinci aşamada erkek, eşinin proble-
mi gündeme getirmesine "kızgınlık" duyar. Üçüncü aşa-
mada erkek, kızgınlığını ve öfkesini kontrol etmesi gerek-
tiği konusunda "uzlaşmaya" varır. Dördüncü aşamada er-
kek, kendisini kontrol edemediği durumlarda nasıl davra-
nacağını bilmediği için "karışıklık ve depresyon" içine gi-
rer. Bu aşamada grup liderinin, bu karışıklığın gelişme yö-
nünde olumlu bir adım olduğunu vurgulayarak grup üye-
lerinin tedavi sürecinde kalmasının ne denli önemli oldu-
ğunu gündeme getirmesi gerekir. Çünkü grup üyelerinin
bu huzursuzluğu onların olumlu çıkış yollan bulmalarında
motive edici bir unsurdur. Bu aşamada üyeler eşlerini an-
lamaya başlayabilirler ve kızgınlıklarını dayak biçiminde
ifade etmemeleri gerektiğinin bilincine varırlar. Grup sü-
recinde erkeğin şiddete başvurması gerçeğini ve buna iliş-
kin sorumluluğunu ifade etmesi onu seçim yapmaya zor-
lar. Bu noktada kendi davranışlarını "değiştirme" (beşinci
aşama) yönünde çaba sarf etmesi gerektiğini kabul eder.
Erkeğin kendi gerçeğini ve cinsiyet ayrımcı değer sis-
teminin etkisini kabul etmesiyle birlikte, bireysel mesleki
müdahalelerle ve destekleyici grup uygulamalarıyla deği-
şim sürecinde kazandıklarını pekiştirmesine yardımcı
olunması gerekebilir. Bu nedenle gerektiğinde bireysel gö-

137
Aile İçi Şiddet

rüşmelerinde, uzun süreli destekleyici grup uygulamaların-


dan da yoğun bir şekilde yararlanılmalıdır. Bu yolla erkeğin
geçmişte kullandığı olumsuz davranış kalıplarına yeniden
dönmesi engellenmiş olur. Çünkü önemli olan kadının kar-
şı karşıya kalabileceği risk durumlarını en aza indirmek ve
kendini gerçekçi olarak kabul eden ve değişim gösteren er-
keği, olumlu davranış kalıplarını bütünüyle benimseyene
(içselleştirene) kadar desteklemektir. Bazı durumlarda şid-
det davranışı bütünüyle ortadan kaldırılana kadar eşlerin
her ikisinin de aile terapisi ve danışmanlığından yararlan-
masını sağlamak (havale etmek) meslek elemanının temel
görevlerindendir. Kadınların eşleriyle ilgili iletişimde sı-
kıntı yaşadıkları sorun alanlarını korkusuzca ifade etmesi
de sağlanmış olur. Ancak bu noktada meslek elemanının te-
davi ve müdahale sürecinde son derece zor ve karmaşık bir
şey ile karşı karşıya kaldığının bilincinde olması gerekir.
Her şeyden önce her vaka kendine özgüdür. Böyle bir te-
davinin gerçek bir gelişme ile sonuçlanması zaman ve sabır
ister. Meslek elemanı her aşamada farklı bir dirençle karşı-
laşabilir, tedavi planında gidiş-gelişler (gerileme ve ilerle-
meler) olabilir. Özellikle toplumsal yapımızda ve değer sis-
temimizde kadına ilişkin değer sisteminin değişmesi birbi-
rini bütünleyen ve destekleyen sosyal politika ve program-
larla mümkündür. Bu nedenle yasal ve kurumsal düzeydeki
düzenlemelerle desteklenmeyen bir tedavi planının da tek
başına etkili olacağını iddia etmek saf bir iyimserlik olarak

138
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

değerlendirilebilir. Kadının yasal haklarıyla ilgili düzenle-


melerin ve emniyet bürolarında karşılaşacağı mesleki mü-
dahalelerin de daha sonraki tedavi sürecinde etkili olabile-
ceğini ve çok önemli olduğunu göz önünde bulundurmak
zorundayız. Literatürde de bu alanlarda gerçekleştirilecek
düzenleme ve uygulamaların ne denli önemli olduğu sıkça
vurgulanmaktadır (Paymar ve Pençe 12-18). Bu doğrultu-
da sosyal hizmet uzmanının, yasaların değiştirilmesi ya da
yasalar çıkarılması yönünde lobicilik çalışmaları da yapma-
sı gerekir. Yerel düzeyde örgütlü (sivil toplum örgütleri)
kadınların ve yerel temsilcilerin katılımıyla yürütülecek ça-
lışmalar milletvekillerini konuyla ilgili daha etkili yasal dü-
zenlemeler yapmaya zorlayabilir. Çıkarılan yasaların uygu-
lanması sürecinde de yaygın bir hizmet ağı (konuk evi ya da
sığınma evi) geliştirilmelidir.

SONUÇ

Bu bölümde şiddete başvuran erkeklerle ilgili yürütü-


lebilecek farklı varsayımlara dayanan beş temel yaklaşım
modeli üzerinde durulmuştur. Her şeyden önce burada
beş ana başlık altında sınıflanan modellerin daha farklı baş-
lıklar ve tipleştirmeler altında ele alınması mümkün olabi-
lir. Sözgelimi feminist yaklaşımı benimseyen bazı yakla-
şımların kadınlara yönelik olarak (erkeği bütünüyle dışla-
yan) daha radikal müdahale planları geliştirdikleri konuyla
ilgili yaptığımız araştırmalarda dikkatimizi çekmiştir. Bu

139
Aile İçi Şiddet

arada bazı davranışçı ve eğitici yaklaşımların da burada ele


alman feminist yaklaşıma paralel bir yol benimsemeleri
mümkündür. Konuyla ilgili araştırma yapan bir akademis-
yen olarak radikal feminist yaklaşımın ülkemiz koşulların-
da benimsenebilecek bir yaklaşım olamayacağına inanıyo-
rum. Çünkü kadın ve çocuklarla ilgili sosyal refah kurum-
larının henüz yaygın bir uygulama alanının olmadığı ülke-
mizde, uygulayıcıların radikal feminist yaklaşımı benimse-
yerek mesleki müdahalelerini yürütmesi kadını da, çocuğu
da, erkeği de ihtiyacı olan destekten mahrum etmek anla-
mına gelebilir.
Her şeyden önce toplumumuzun içinde bulunduğu ge-
lişim sürecine dayanarak, her iki cinsiyete yönelik ayrımcı
politika ve programların toplumsal vicdanımızla barışık bir
model olamayacağını düşünüyorum. Bizler toplum olarak
her iki cinsin birbiriyle işbirliği ve uyum içinde bir beraber-
liğe ihtiyacı olduğuna inanıyor ve bunun her iki cinsin kat-
kısıyla gerçekleştirileceğini umut ediyoruz. Aile içinde kadı-
nın ya da erkeğin özgürlük ve hakları diğerine ilişkin ödev
ve sorumluluklarla paralel olarak düşünülmelidir.
Bu arada son günlerde yaşanan ekonomik sıkıntılar ai-
le içinde ciddi çatışma alanları da yaratmaktadır. Düşük
gelir ve işsizlik gibi sorunlar aile içi şiddeti artırıcı risk fak-
törleri de olabilir. Devlet Bakanlığı'na bağlı olarak hizmet
veren Sosyal Sorunlar ve Araştırmalar Genel Müdürlüğü,
Kadının Statüsü ve Sorunları birimlerinin konuyla ilgili

140
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

yapacakları araştırmalarla durum tespiti yapılmalı ve aileyi


destekleyici hizmetler organize edilmelidir. Son günlerde
bu birimlerin durum tespitine yönelik kapsamlı araştırma-
ları olduğunu gördük ve bu çerçevede en kısa zamanda
kapsamlı hizmet örgütlerini de faaliyete geçirebileceğin-
den umutluyuz.
Son dönemde basında izlenen bu tür haberlerin sıklaş-
ması oldukça düşündürücüdür. Bu konuda kesin değerlen-
dirmeler yapabilmek için karşılaştırmalı istatistiklere ihti-
yaç vardır. Bu tür istatistikler olmadığı için de şu anki ko-
şullarda aile içi şiddet olaylarının arttığına ilişkin bir genel-
leme yapabilmek mümkün değildir. Şiddet olaylarının ha-
ber niteliği daha çarpıcı olduğu için basında yer aldığı söy-
lenebilir. Bu noktada kadının eğitim düzeyinin yükselmesi,
yüksek statülü iş ve meslek sahibi olması, hem çalıştığında
aile ekonomisine katkı miktarını artırır hem de şiddet du-
rumuyla karşılaştığında onu daha güçlü ve dayanıklı hâle
getirir. Gerçekte kadının çalışma yaşamında aktif olarak
yer alması birçok yeni sorunun da (kreş, çocuk kulübü...
vb.) gündeme gelmesine neden olmaktadır. Ancak özellik-
le kentlerde iki ya da üç çocuklu bir ailenin sadece erkeğin
maaşıyla geçinmesinin ne kadar güç olduğunun bilincinde-
yiz. Bu nedenle kadının ekonomik yaşama aktif olarak katı-
lımı aile içindeki bazı sorunların çözümlenmesini sağlaya-
bilir ya da bu tür sorunlar ortaya çıksa bile kadını, sorunla-
rıyla baş etmede daha güçlü bir konuma getirebilir.

141
Aile İçi Şiddet

KAYNAKÇA
Adams, D. "Assertion-Trainiııg for Abusive Husbands: A Review
of Theory and Practice." Unpublished paper, 1985.
Adams, D. ve A. McCormick. "Men Unlearning Violence: A
Group Approach." The Abusive Partner: An ihıalysis of
Domestic Battering. Ed. M. Roy. New York: Van Nostrand
Reinhold, 1982.
Adams, D. ve I. Penn. "The Socialization and Resocialization of
Men: Counseling Groups for Men Who Batter." Paper
Presented at the Annual Convention of the American
Orthopsychiatric Convention, New York: 1981.
Adorno, T.; E. Frenkel-Brusvvik; D. Levinson ve R. Sanford. The
Authoritarian Personality. New York: Harper, 1950.
Ailen. J. ve D. Haccoun. "Sex Differences in Emotionality: A
Multidimensional Approach." Human Relations 29 (1976):
711-722.
Arendt, H. What is Authority? In Between Past and Future. New
York: Viking, 1961.
Arıkan, Ç. Güneydoğu Anadolu'da Kırsal Kesim Kadın ve Erkek-
lerinin Toplumda Kadının Konumuna Bakışları. (Aile Kurul-
tayı İkinci Kitap) Ankara: Aile Araştırma Kurumu Yayınları,
1995.
Arıkan, Ç. Yoksulluk, Evlilikte Geçimsizlik ve Boşanma. Ankara:
Şafak Matbaası, 1992.
Bach, G. ve P. Wyden. The Intimate Enemy: How to FightFair in
Love and Marriage. New York: Avon, 1968.
Baker-Miller, J. Toward a New Psychology of Women. Boston:
Beacon Press, 1976.
Bandura, A. Social Learning Theory. Ed. Englewood Cliffs. New
Jersey: Prentice Hail, 1977.

142
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

Berkowitz, L. "The Case for Bottling Up Rage." Psychology


Today 7.2 (1973): 24-31.
Biller, H. ve L. Borstelmann. "Masculine Development: An
Integrative Review." Merrill-Palmer Quarterly 13 (1967):
253-294.
Bograd, M. "Family Systems Approaches to Wife Battering: A
Feminist Critique." American Journal of Orthopsychiatry 8
(1984): 156-186.
Brownmiller, S. Against Our Will: Men, Women and Rape. New
York: Simn & Schuster, 1975.
Brygger, M. ve J. Edleson. "The Domestic Abuse Project: A
Multi-Systems Intervention." Unpublished Paper Available
through the Domestic Abuse Project, 1985.
Carlin, K. (Director of Man Stopping Violence, Atlanta) Personal
Correspondence, 1985.
Coleman, K. "Conjugal Violence: What 33 Men Report." Journal
ofMarital and Family Therapy 6 (1986): 207-213.
Deschner, J. The Hitting Habit: Anger Coııtrol for Battering
Couples. New York: Free Press, 1984.
Dobash, E. ve E. Dobash. "Unmasking the Provocation Excuse."
In Aegis: Magazine on Fnding Violence Against Women 37
(1983): 57-68.
Dworkin, A. Right Wing Women. New York: Perigee Books,
1983.
Edleson, J. "Violence is the Issue: A Critique to Neidig's
Assumptions." Victimology: An International Journal 9.5
(1985).
Edleson, J.; D. Miller ve G. Stone. Counseling Men Who Batter:
Group Leader's Handbook. Available through the Men's
Coalidon against Battering. Albany, NY: 1983.
Ehrenreich, B. The Hearts of Men. NY: Anchor Press, 1984

143
Aile İçi Şiddet

Elbow, M. "Theoretical Considerations of Violent Marriages."


Social Casework (Kasım 1977): 515-526.
Ellis, A. The Essence ofRational Psychotherapy: A Comprehensive
Approach to Treatment. New York: Institute for Rational
Living, 1970.
Englewood, Cliffs. Communication. NJ: Prentice-Hall, 1971.
Ilerraan, J. Father-Daughter Iııcest. Cambridge, MA: Harvard
University Press, 1981.
Hokanson, J. "Psychophysiological Evaluation of the Catharsis
Ilypothesis." Ed. J. Hokanson. The Dynamics ofAggression.
New York: Harper Row, 1980.
Hovvard, J. Please Touch: A Guided Tour of the Humarı Potential
Movemeııt. New York: McGraw-Hill, 1970.
Johnson, V. Quit Tomorrow: A Practical Guide to Alcoholism
Treatment. New York: Harper Row, 1980.
Kubler-Ross, E. Death: 'The Final Stage of Growth. New York:
Prentice-Hall, 1975.
Lange, A. ve P. Jakubowski. Responsible Assertive Behavior: Cog-
nitive-Behavioral Procedures for Trainers. Champaign,
Illinois: Research Pres, 1976.
Lasch, C. The Culture of Narcissism. New York: Wadred Books,
1976.
Lion, J. "Clinical Aspects of Wife Battering." Ed. M. Roy.
Battered Women: A Psycho-sociological Study of Domestic
Violence. New York: Van Nostrand Reinhold, 1977.
Martin, D. Battered Wives. (Revised) San Francisco: Volcano
Press, 1981.
Mavili Aktaş, Aliye. Kadına Yönelik Şiddet ve Sosyal Hizmet Mü-
dahaleleri. I. Uluslararası Kadın Danışman Kongresi, Belek:
12-13 Kasım 1994.

144
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

Memmi, A. The Colonizer and the Colonized. Boston: Beacon


Press, 1965.
Myers, M. "Angry, Abandoned Husbands-Assessment and
Treatment." Unpublished paper available through the Dept.
of Psychiatry, Shaughnessy Hospital, 1983.
Neidig, P. "Women's Shelters, Men's Collectives and Other
Issues in the Field of Spouse Abuse." Vicümology: An
International Journal 93 A (1984): 483-489.
Novaco, R. Anger Control. Lexington MA: Lexington Books,
1975.
Oates, M. "A Classifıcation of Child." Abuse and Neglect 3 (1979):
907-915.
Paymar, M. ve E. Pençe. Facilitator's Guide to an Educational
Curriculum for Court Mandated Men \Aho Batter. Available
through the Domestic Abuse Intervention Project, 1985.
Pençe, E. The Justice System's Response to Domestic Assault
Cases: A Guide for Policy Development. Available through
the Domestic Abuse Prevention Project. Duluth, MN. 1985
Pirog-Good, M. ve J. Stets-Kealey. "Male Batterers and Battering
Prevention Programs: A National Survey." Response 8.3
(1985): 8-12.
Pleck, J. The Myth of Masculinity. Cambridge MA: The M İ T
Press, 1982.
Ptacek, J. "The Clinical Literatüre on Men Who Batter: A Review
and Critique." Paper Presented at the Second National
Conference for Family Violence Researchers, Durham,
N.H.,1984.
Purdy, F. ve N. Nickle. "Practice Principles for Working with
Groups of Men Who Batter." Social Work with Groups 4
(1981): 111-122.

145
Aile İçi Şiddet

Rimm, D. "Treatment of Anti-social Aggression." The Group


Treatment ofHuman Problems: A Social Learning Approach.
Ed. G. Harris. New York: Grime & Stratton. 1977.
Rubin, T. The Angry Book. New York: Collier, 1970.
Ryan, W. Blaming the Victim. New York: Vintage Books, 1973.
Sankin, D. ve M. Durphy. Learning to Live without Violence: A
Treatment Approach. New York: Springer Publishing, 1985.
Schechter, S. Women and Male Violence: The Visions and
Struggles of the Battered Women's Movement. Boston: South
End Press, 1982.
Schulz, Joy W. Expanding Human Awareness. New York: Grove
Press, 1967.
Shainess, N. "Psychological Aspects of Wifebeating." Battered
Women: A Psycho-sociological Study of Domestic Violence.
Ed. M. Roy. New York: Van Nostrand Reinhold, 1997.
Shostrom, Man E. The Manipülatör. New York: Abington Press,
1967.
Spender, D. Man-Made Language. London: Routledge & Kegan
Paul, 1980.
Straus, M. "Leveling, Civility and Violence in the Family." Journal
ofMarriage and the Family 36 (1974): 13-39.
Surrey, J.; A. Kaplan ve J. Jordan. "Women and Empathy." A
Works in Progress Paper, 1985.
Tavris, Anger C. The Misunderstood Emotion. New York: Simon
& Schuster, 1982.
Walker, L. The Battered Woman. New York: Harper and Row,
1979.
Warrior, B. Battered Women's Directory. (Eighth Edition)
Cambridge, MA 1982.

146
Erkeklere Yönelik Tedavi Yaklaşımları

Watzlawick, P.; J. Beavin ve D. Jackson. Pragmatics of Human


Communication. New York: W. W. Norton, 1967.
Winick, C. The New People: Desexualization in American Life.
New York: Pegasus, 1968.
Yalom, I. The Theory and Practice of Group Psychotherapy. New
York: Basic Books, 1975.

147
BOLUM III
ÇOCUKLARINA ŞİDDET UYGULAYAN
ANNE-BABALARLA ÎLGÎLÎ GRUP
UYGULAMALARI

Bu bölümde çocuklarına şiddet uygulayan anne-baba-


lara (ebeveyne) yönelik bir dizi örnek grup uygulaması
üzerinde durulacaktır. Anne-babaların saldırgan davranış-
ları üç temel faktöre bağlı olarak ortaya çıkmaktadır: Bun-
lardan birincisi aşırı duyarlılığa bağlı olarak kendini kont-
rol edememe, ikincisi yetersiz iletişim ve problem çözme
becerisi, üçüncüsü de çocuklarla ilgili empati yetersizliği-
dir. Grup uygulamaları bu sorunları ortadan kaldırmak
üzere organize edilebilir.
Literatürde ebeveyn ve çocuk iletişiminde anne-baba-
ların saldırgan davranmalarına neden olan faktörler üze-
rinde kapsamlı çalışmalar olduğu dikkati çekmektedir. Bu
arada 1997 yılında CNN'de (31 Mayıs, saat 14.00) yer alan
bir haberde, çocukların şiddete yönelik davranışları % 20
oranında medyada yer alan filmlerden, % 32 oranında da

149
Aile İçi Şiddet

kendi anne-babalarından öğrendikleri vurgulanmaktaydı.


Bu nedenle çocukların ve gençlerin gelecekte ve yaşadikla-
rı dönemde şiddete başvurmalarını önlemek için anne-ba-
baların bu yöndeki davranışlarını değiştirmenin önemli ol-
duğunu düşünüyorum.
Konuyu ele almadan önce vurgulamak istediğim
önemli bir nokta, aile içinde şiddete maruz kalan kadının,
(varsa) çocuklarına şiddet uyguama olasılığının yüksek
olduğudur. Erkeğe göre daha zayıf ve mağdur durumdaki
kadın, kocasının şiddetiyle baş edemediğinde, çoğunlukla
daha mağdur ve zayıf durumdaki çocuklarına şiddet uygu-
lamaktadır. Bununla birlikte eşine karşı saldırgan olan er-
keklerin biiyiik bir bölümü, çocuklarına karşı da saldırgan-
dır. Bu nedenle bu tür ailelerde çocuklar hem anne hem de
baba tarafından istismar edilmektedir. Bu çerçevede ço-
cuklarla ilgili şiddeti çoğunlukla aile içi şiddet döngüsü
olarak değerlendirmek gerçekçi bir tespittir. Buna ek ola-
rak, çocukluklarında kendi anne-babaları tarafından şidde-
te maruz kalan anne-babalar da kendi çocuklarına şiddet
uygulamaktadırlar. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak
anne-babaları saldırgan davranışlara götüren temel psiko-
lojik faktörleri ana hatlarıyla ele almanın yerinde olacağı
düşünülmüştür.

150
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

ŞİDDET DAVRANIŞINI ORTAYA ÇIKARAN


PSİKOLOJİK FAKTÖRLER

A. Aşın Duyarlılığa Bağlı Olarak Kendini Kontrol


Edememe

Literatürde aşırı duyarlılık ve artan duygusal dalgalan-


manın istismara yönelmiş ve istismar etmeyen bireyler
üzerindeki etkisinin farklı olduğu vurgulanmaktadır. Söz-
gelimi Wolfe (58), ebeveynin duygusal tonunun (mood),
içinde bulunduğu duygusal çalkantının (duyarlılığın art-
ması ve gerginlik) ve ebeveynlik rolüne bağlı olarak algıla-
dığı stresin (kendini kontrol edemeyeceğine ilişkin algıla-
ma ve suçlamanın yer değiştirmesi) saldırganlığın bastı-
rılamamasında oldukça etkili olduğunu belirtmektedir.
Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda da (Frodi ve Lamb
55; Wolfe, Fairbank) çocuklarını istismar eden anne-baba-
larm çoğunlukla (diğer anne-babalara göre) psikolojik çal-
kantı içinde oldukları ve olumsuz duygusal tepkiler verdik-
leri gözlenmiştir. Anne-babaların bu durumu, onların ço-
cuklarıyla iletişim kurmaktan kaçınmalarına da neden ol-
maktadır. Ebeveyn içinde bulunduğu çalkantı ile eğer ço-
cuğuyla iletişim kurmaktan kaçamazsa şiddete başvurmak-
tadır (Bandura).
Bütün bu çalışmalar anne-babaların şiddete yönelik
saldırgan davranışlarını kontrol edememede içinde bulun-
dukları psikolojik çalkantının ne denli etkili olduğu düşün-
cesini desteklemektedir. Bu durum, söz konusu anne-ba-

151
Aile İçi Şiddet

balarla yürütülecek grup çalışmalarının, onların içinde bu-


lunduğu stresle baş etmelerinde ve çocuklarıyla iletişimle-
rinde yeni tepki mekanizmaları geliştirmelerinde oldukça
yararlı olacağını düşündürmektedir. Sözgelimi gevşeme
egzersizleri ve stres yönetimi odaklı grup uygulamalarında
oldukça başarılı sonuçlar elde edilmiştir (Denicola ve
Sandler 267; Kaverola, Elliot-Faust ve VVolfe 187-191).
Bu tür bilişsel tedavi tekniklerinin sorunla baş etmede ol-
dukça etkili olduğu Egan (292-299) ve Novaco (69) tara-
fından da vurgulanmaktadır.

B. Yetersiz İletişim ve Problem Çözme Becerisi


Anne-babaların iletişimle ilgili bilişsel yetersizliği ço-
cuklarına yönelik saldırgan davranışlarında etkili olan bir
başka sorundur. Anne-babaların iletişim ve problem çöz-
me becerisiyle ilgili bilişsel eksiklikleri onları çocuklarını
istismara götürmektedir (Azar, Robinson, Hekimian ve
Twentyman 887-911). Burgess de (79) istismar eden anne-
babaların çocuklarıyla patolojik etkileşim tarzlarının onla-
rın genel bireyler arası iletişim yetersizliklerinden kaynak-
landığını vurgulamaktadır. Anne-babalarm söz konusu ye-
tersizliği, onların genel çocuk yetiştirme yaklaşımlarında
bozulmaya ve sorunların ortaya çıkmasına neden olmakta-
dır. Konuyla ilgili yapılan pek çok araştırmada istismar
eden anne-babaların çocuklarına yeni ve olumlu davranış
kazandırmada ve istenmedik davranışlarını kontrol etmede

152
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

yetersiz kaldıkları vurgulanmaktadır. Sözgelimi Trickett


ve Kuczynski (120) istismar eden anne-babaların çocukla-
rıyla ilgili kullandıkları cezalandırma yöntemlerinin, azar-
lamalarının ve tehditlerinin onların davranışlarında deği-
şiklik yaratmada etkili olmadığını ifade etmektedir. Karoly
de (59), bu tür davranış gösteren anne-babalara problem
çözme becerisi kazandırmak ve kendilerini kontrol edebil-
melerine yardımcı olmak üzere uygulanacak bilişsel tedavi
tekniklerinin ve grup uygulamalarının oldukça önemli ve
etkili olduğunu belirtmektedir.

C. Çocuklarla îl b ili Empati Yetersizliği


İstismar eden ve saldırgan davranış gösteren anne-ba-
balarla ilgili bir başka sorun alanı da onların çocuklarıyla
empati kurma -kendilerini onların yerine koyma- yeter-
sizliğidir (Milner; Eyberg ve Ross). Steele'e (28) göre, is-
tismar eden anne-babalar çocuklarının yaşlarına ve duygu-
sal durumlarına uygun olumlu tepki vermede güçlük çek-
mektedirler. İstismar eden anne-babalar özellikle stres ve
kriz durumlarında kendi bireysel ihtiyaçlarına öncelik ver-
mekte, çocukların duygusal ihtiyaçlarını ise göz ardı et-
mektedirler. Bu arada anne-babaların çocuklarıyla ilgili
beklenti düzeylerinin yüksekliği de (onların yaşlarıyla bağ-
lantılı olmayan aşırı olgunluk beklentisi gibi) onları saldır-
gan davranmaya yöneltebilmektedir. Böyle davranan an-
ne-babalar, "Bu kadar aptalca davranıp beni çileden çıkar-

153
Aile İçi Şiddet

masaydı, ona böyle davranmazdım" biçimindeki yorum-


larla kendilerini saldırgan olmaya zorlayan faktörün ço-
cuklarının davranışları olduğunu iddia etmektedir. Kültü-
rümüzde de özellikle mükemmeliyetçi anne-babaların ba-
zen çok olumlu niyetlerin arkasına sığınarak ("Her zaman
onun en iyisi olmasını arzuladım" biçimindeki yorumlarla)
çocuklarının içinde bulunduğu gelişim düzeyiyle bağdaş-
mayan beklentilere sahip olduklarını görmek mümkündür.
Aşırı beklenti, iletişimde empati güçlüğü de yaratmaktadır.
Bu durum Dökmen tarafından da sıkça vurgulanmaktadır.
İstismar eden anne-babaların genel özelliklerinden bi-
ri de, çocuklarının hatalı olmadığı durumlarda da onlara
ilişkin genelleştirilmiş olumsuz duygulara sahip olmaları-
dır (Larrance ve Twentyman 450; Plotkin). Anne-babala-
rın çocuklarının kötü bir şey yapacağına ilişkin beklentile-
ri ve eğilimleri onların istismar edici davranışlarının (sal-
dırganlıklarının) devam etmesine neden olur. Bu anne-ba-
balar kolaylıkla kontrollerini kaybedip öfkeyle çocuklarına
saldırabilirler. Gerçekte anne-babalarm çocuklarına yöne-
lik olumsuz bakış açısına sahip olmaları şiddete yönelik
davranışlarını ortaya çıkartan en önemli faktördür. Bu
yöndeki bakış açısıyla hareket eden ebeveynin çocuğun ba-
kış açısını anlaması ve onun gibi hissetmeye çalışması (em-
pati göstermesi) mümkün olmamaktadır.
Daha önce de özetlendiği gibi ebeveyn-çocuk iletişi-
mindeki saldırganlığa üç temel psikolojik faktör (empati
yetersizliği, beklenti, olumsuz bakış açısı) ve süreçler ne-

154
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

den olmaktadır. Bu faktörler, ebeveynin bireysel kontrolü-


nün zayıflamasına, düşük düzeyde uyumlu iletişim ve
problem çözme becerisi geliştirmesine neden olmaktadır.
Geliştirilecek bilişsel tedavi programlarının ve grup uygu-
lamalarının, davranış değişikliği oluşturmada etkili oldu-
ğu, konuyla ilgili birçok çalışmada vurgulanmaktadır.
Anne-babaların bu yöndeki ihtiyacını karşılayabilecek
grup uygulamalarıyla ilgili genel özelliklerin ele alınması-
nın yerinde olacağı düşünülmüştür.

GRUP TEDAVİSİ UYGULAMALARI

Literatürde çocuklarını istismar eden anne-babalarm


"saldırganlık yönetimi gruplarında" (13-20 haftalık) bu-
lunmalarının olumlu alternatif davranışlar kazanmalarında
etkili olduğuna ilişkin bazı araştırmalara rastlanmıştır
(Feindler ve Acton 27; Novaca). Bu çalışmalarda da vurgu-
landığı gibi gruba katılacak üyeler çoğunlukla "çocuk istis-
marım önleme merkezlerinden hizmet alan çocukların
anne-babalarmdan oluşmaktadır. Ancak gruba katılacak
üyelerin seçiminde temel kriter, anne-babaların çocukları-
nı istismar ettiklerini kabul etmeleridir. Çocuklarını istis-
mar ettiklerini kabul etmeyen anne-babalar bu tür grupla-
ra alınmaz. Bu arada bu tür grup uygulamalarında anne-
babaların birbirleriyle yaşadıkları sorun alanlarına ve çatış-
malara yer verilmez. Çünkü grubun asıl amacı anne-baba-
larm çocuklarıyla olan iletişimlerini düzenlemek ve saldır-

155
Aile İçi Şiddet

gan davranışlarını değiştirmelerine yardım etmektir. Bazı


durumlarda grup üyeleri, çocuklarına yönelik davranışla-
rında asıl önemli faktörün eşleriyle olan iletişimleri oldu-
ğunu bir gerekçe olarak dile getirebilirler. Gerçekte grup
üyelerinin bu itirafları var olan bir aile içi şiddet durumu-
na da işaret ediyor olabilir (bu tür ailelerde şiddet, çoğun-
lukla kadına yöneliktir). Ancak grubun asıl odağında ebe-
veyn ve çocuk iletişimi olduğu için grup liderleri ebevey-
nin bu gerçekleri dışlaması ya da bu gerçeklerden kaçması
ile ilgili olarak dikkatli ve duyarlı olmalıdır. Bu çerçevede
ebeveyne başka amaçlı (şiddete maruz kalan kadınlara yö-
nelik grup uygulamaları gibi) gruplara da katılabileceği
mesajı verilebilir.
Tedavi programı, grup üyelerinin saldırgan davranış-
lar yerine yeni olumlu iletişim becerileri kazanmalarını
sağlayabilir. Özellikle gevşeme eğitimi ve bilişsel kontrol
ile ilgili stratejiler, anne-babaların aniden parlamalarına
engel olmaya çalışarak onların çocuklarıyla empatik iletişi-
me geçmelerine yardımcı olabilmektedir. Anne-babaların
çocuklarına ilişkin olumsuz beklenti ve kanılarıyla aşırı
mükemmeliyetçi tutumları, grup süreci içinde karşılıklı et-
kileşim aracılığıyla ele alınabilir. Burada önemli olan nok-
talardan birisi bütün grup üyelerinin kendilerini içten ve
samimi bir şekilde ifade edebilmelerini sağlamaktır. Bu
açıdan da grup liderinin kabul edici, hoşgörülü ve yargıla-
mayan bir tutuma sahip olması oldukça önemlidir. Anne-

156
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

babaların bundan sonraki yaşamlarında çocuklarıyla istis-


mar edici bir iletişim içinde olmalarını önlemek için, onla-
rın bulunduğu yerden başlamak ve bu yanlarını değiştirme
yönündeki gayretlerini desteklemek gerekir.
Grup lideri, grup sürecinde anne-babaların saldırgan-
lıklarını reddeden genel savunma mekanizmasının da yı-
kılması için çalışmak durumundadır. Çünkü böylesi bir sa-
vunma mekanizması onların davranışlarıyla ilgili arzu edi-
len değişiklikleri yapmasında en temel engellerdendir. Bu
çerçevede bazı grup üyelerinin bireysel tedaviye de alın-
ması gerekebilir. Çünkü grubun bütün üyelerde eşit dü-
zeyde değişim yaratması mümkün olmayabilir. Grup süre-
cine paralel olarak yürütülen bireysel görüşmeler bireyler-
de daha kalıcı ve kapsamlı davranış değişikliği yaratabilir.
Bütün grup uygulamalarında, grup liderleri gruba de-
vam ve katılımla ilgili kurallar konusunda farklı yaklaşım-
lar benimsemektedirler. Bazı grup liderleri, bu konuda ol-
dukça katı davranırken (gruba zamanında gelinmediğinde
gruptan çıkarılma gibi) bazıları daha esnek bir tutum ser-
gilemektedir. Genellikle grup üyeleri bu konuda liderin
yaklaşımına göre davranmak durumundadır. Grup üyeleri,
grup liderinin tutumu ne olursa olsun, bu tutumun kendi-
leri için gerekli ve yararlı olduğunu kabul etmek duru-
mundadır. Literatürde bu tür grup uygulamalarıyla ilgili
en kritik sorun alanının, üyelerin gruba katılımla ilgili şi-
kâyetleri olduğu vurgulanmaktadır (Meichenbaum 29).

157
Aile İçi Şiddet

Sözgelimi bazı grup liderlerinin gruba bir hafta katılma-


yanların bir daha gruba giremeyeceklerine ilişkin katı tu-
tumu grup üyelerinden daha fazla eleştiri almaktadır. Bu
noktada grup liderleri, grup üyelerine bir önceki toplantı-
da haber vermek kaydıyla art arda ve sık sık olmayan de-
vamsızlıkların kabul edilebileceği mesajını verebilir. Ge-
nellikle gruba devam ve katılımla ilgili temel ilkeler gru-
bun başlangıcında da bütün üyelerin ortak kararıyla belir-
lenebilir (Mavili Aktaş, 1996). Çünkü grup üyelerinin lide-
rin destekleyici yönlendiriciliğiyle birlikte oluşturdukları
kurallara uyumda daha duyarlı davranması beklenebilir.
Meichenbaum (37) tarafından geliştirilen strese karşı
duyarsızlaştırma grup uygulamalarında, tıbbi duyarsızlaş-
tırma tekniklerinin benzerleri kullanılmaktadır. Bilindiği
gibi tıbbi aşılamada bireye zayıflatılmış hastalık mikrobu
verilerek onun savunma sisteminin harekete geçmesi sağ-
lanır. Harekete geçen bağışıklık sistemi, gerçek hastalık
mikroplarıyla karşılaştığında güçlü bir savunma yapabilir.
Bu tür grup uygulamalarında da grup üyelerine stres
yaratan küçük uyaranlar verilir. Bu tür uyaranlara farklı bi-
çimlerde tepkiler vererek kendilerine uygun tepki biçimi-
ni seçen grup üyeleri gerçek yaşamdaki sorun alanlarıyla
daha kolay baş edebilirler ve baş edebilmeyi sağlayacak
strateji birikimine sahip olabilirler. Bu tür grup uygulama-
larında grup lideri grup üyelerine bazı problemler getirir
(sözgelimi evde parti vermek isteyen çocuğunun isteğini

158
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

kabul etmeyen anne-babaların bu problemlerinin nasıl çö-


zümlenebileceği... vb.). Bu yaklaşım öfkenin kontrolüyle
ilgili grup uygulamalarında da sıkça kullanılmakla birlikte
(Novaco 27; Feindler ve Acton 61), bazı yanlarıyla ergen-
lerle yürütülen deneyim kazandırma (eğitici) gruplarında
da uygulanan bir yöntemdir (Pliffer ve Jones 91). Bu tür
grup uygulamalarıyla grup üyelerine yeni davranış ve tu-
tumlar kazandırılabilir ve üyeler iletişimle ilgili sorunlarıy-
la daha kolay baş edebilirler.
Grup sürecinde grup üyelerinin bireysel gelişimlerini
desteklemek üzere, gerçek yaşamlarında denedikleri yeni
stratejileri ve bunlarla ilgili sonuçları anlatmalarına izin
verilir. Her seansın başlangıcında, üyeler bir önceki hafta
yaptıkları ve uyguladıkları stratejileri grupta paylaşarak di-
ğer üyelerin de bu deneyimlerden bir şeyler öğrenmeleri-
ni ve iç görü kazanmalarını sağlayabilirler. Bu noktada
grup liderinin bütün grup üyelerinin paylaşımda bulunma-
larını sağlaması ve öğrenilen davranışların pekişmesini te-
min etmesi gerekir. Bazen grup lideri tam yapılandırılmış
ve yarı yapılandırılmış grup süreçleriyle bütün grup üyele-
rinin katılımını ve becerilerini geliştirmeyi sağlayacak
grup oyunları da düzenleyebilir. Forum tiyatro, grup üye-
lerinin belli yaşam olaylarında (ebeveyn-çocuk çatışması
gibi) uygun tepki göstermelerini hedefleyen rol oyunların-
dan oluşur. Her grup üyesi ele alman soruna kendi tarzına
göre bir çözüm getirir. Bu tür gruplarda psikodramanın

159
Aile İçi Şiddet

ısınma tekniklerinden de yararlanılabilir ve drama teknik-


leriyle kazandırılmak istenen becerilerin grup içinde de-
nenmesi mümkün olabilir. Grup lideri, tam yapılandırıl-
mış bir eğitici grupta grup üyelerinin belli rolleri aynen
üstlenerek oynamasını da isteyebilir. Bu tür yapılandırıl-
mış grup uygulamalarında (genellikle seansların sonunda)
grup lideri, grup üyelerinden bu teknikleri evde nasıl uy-
gulayabileceklerini tartışmalarını isteyebilir. Bu tür grup
uygulamalarında üzerinde durulması gereken bir başka
nokta da grup sürecinin devamlılığı ve bu süreçte ele alı-
nan bütün konuların birbirleriyle ilişkili olması gereğidir.
Grup sürecinde ele alınan konuların birbirine bağlı bir bü-
tünlük içinde ele alınması, saldırgan davranışların kontro-
lünde etkili olunmasını sağlar. Sözgelimi grupta ele alınan
konularda, önce nasıl konuşulacağının daha sonra nasıl bir
tutum ve davranış içinde bulunulacağının birbirini izleyen
mantıklı ve aıtarlı bir bütünlük içinde ele alınması, saldır-
gan davranışların kontrolünde etkili olunmasını sağlar. Bu
çerçevede grup liderinin eğitilmiş ve tecrübeli olması ol-
dukça önemlidir.
Bu arada anne-babalarla mesleki çalışma yapan grup
liderinin kendi yaşamında da ebeveyn konumunda olması,
grup üyeleriyle empati kurmasını kolaylaştırıcı bir unsur-
dur. Çünkü bekâr ya da çocuk sahibi olmayan bir grup li-
deriyle çalışan grup üyeleri, lider tarafından yeterince an-
laşılamadıklarını düşünebilirler.

160
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

Bu tür grup uygulamalarına katılan anne-babalar ken-


dilerini kışkırtan patlama noktalarının farkına vararak
bunları saldırgan davranışlar göstermeden kontrol altına
alabilirler. Böylece çocuklarıyla iletişimlerinde daha etkili
baş etme mekanizmaları da kullanabilirler.

A. Kendini Kontrol Etme Becerisini Geliştirme


Kendini kontrol etme becerisini geliştirme, saldırgan
anne-babaların daha üst düzey baş etme stratejilerini öğ-
renmelerinden önceki birinci aşamadır. Bu çerçevede yer
alabilecek uygun tekniklerdendir. Kendini kontrol etme
becerisini geliştirmede bütün kas gevşetme egzersizlerinin
ve hipnozun olumlu etkisi görülmüştür. Sözgelimi
Jacobson'un (37) kas gevşetme veya hipnoz egzersizleri
uygun bir alternatif olabilir. Kendini kontrol etme beceri-
sini geliştirme uygulamalarında, anne-babaların kendileri-
ni kışkırtan uyaranların (çocuğun umursamazlığı veya da-
ğmıkhlığı gibi) farkında olabileceği ve bu farkındalık ara-
cılığıyla da baş etme stratejileri geliştirilebileceği düşünül-
mektedir. Ancak anne-babalarm birçoğu hangi faktörlerin
kendilerini öfkelendirdiğiyle ilgili iç görü kazanmamış ola-
bilir. Öte yandan kendilerini neyin öfkelendirdiğinin far-
kında olan bireyler, bu farkmdalığm yararını ve önemini
ayırt edemeyip gerçeklerden de korkabilir. Sözgelimi
grupta bir annenin, çocuğunun dizleri üzerinde sürünme-
sinin kendisini çok fazla öfkelendirdiğini paylaşması üzeri-

161
Aile İçi Şiddet

ne, grup üyeleri çocuğun bu tür davranışları ilgi çekmek ve


kendisiyle ilgilenilmesini sağlamak için yapmış olabilece-
ğini söyleyebilir. Bu arada kendi çocuklarının da benzer
davranışları sık sık yaptığını ifade eden diğer grup üyeleri,
bu durumda çocuğun istediği ilgiyi göstermeleri gerektiği
düşüncesinde birleşebilir. Bu esnada çocukları parka gö-
türmek, onların ilgisini çekebilecek oyunlar oynamak vb.
bazı çözüm önerileri üzerinde de durulabilir. Bu çerçeve-
de grup liderinin yönlendiriciliği oldukça önemlidir. Ço-
cuğun istediği ilgiyi gösterebilmek hem çocukların dikkat
çekmek amacıyla yaptıkları böyle haylazlıkları azaltabilir
hem de anne-babanın şiddete yönelmesini engelleyebilir.
Kendini kontrol becerisi geliştirme uygulamalarında
anne-babalar, öfkelerini ya da kızgınlıklarını gösteren bazı
belirtiler üzerinde de duyarlı hâle getirilmektedir. Sözge-
limi dolap kapısını hızla kapatmak, kapıları çarpmak, yo-
ğun ve ani baş ağrıları hissetmek gibi tepkilerin anne-ba-
balarm bir baskı altında olduğuna işaret eden göstergeler
olduğu grupta ele alınmalıdır. Anne-babalar bu durumda
rahatlamaları ve sakinleşmeleri gerektiğinin bilincine var-
dırılarak, bu teknikleri uygulamaya yönlendirilebilir. "Şu
anda çok sinirliyim, biraz sakinleşmem ve rahatlamam ge-
rekiyor" diyebilen bir ebeveynin çocuğa yönelmesi engel-
lenmiş olmaktadır. Kas gevşetme ve rahatlama teknikleriy-
le sakinleşen ebeveynin çocuğa şiddet göstermesi büyük
oranda kontrol edilebilmektedir.

162
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

B. İletişim Becerisi Eğitimi


Grup eğitimi programlarında ikinci aşama iletişim be-
cerisi eğitimidir. İletişim becerisi eğitiminin içeriğiyle ilgi-
li literatürde birçok çalışmadan söz edilmektedir. Bu çalış-
malardan Savicki ve Brown'm geliştirdiği iletişim becerisi
programının uygun bir alternatif olabileceği düşünülerek
bu çalışmada daha çok bu eğitim programından örnekler
üzerinde durulacaktır. Savicki ve Brown'm geliştirdiği ile-
tişim becerisi eğitim programında grup seanslarının her
birinde yeni iletişim becerisi tekniği üzerinde durulmakta-
dır. Programda üzerinde durulan temel beceri tekniği be-
den dili ve göz iletişimidir. Grup üyeleri süreç içerisinde
karşılıklı olarak birbirlerinin beden dili ve göz iletişimiyle
ilgili geribildirimde bulunur. Her bir grup üyesi kendi bi-
reyselliği içinde en etkili iletişim pozisyonunu (beden dili
ve göz iletişimi açısından) bulmaya çalışır. Süreç içinde
grup üyeleri üçlü gruplar oluşturur. Üyelerden birisi "ko-
nuşur" (talker), diğer üye konuşan üyenin konuşmasını
sağlayacak geribildirimlerde bulunur (helper). Üçüncü üye
de iki kişi arasında geçen bu iletişim sürecini gözlemler
(observer). Grup lideri iki kişi arasında konuşulacak konu-
ların seçimini yapmakla sorumludur. Lider, karşılıklı ko-
nuşmada ele alınacak konuların üyelerin günlük yaşamda
karşılaşabilecekleri sorunlarla ilgili olmasına özen göster-
melidir. Bu arada gözlemci rolündeki grup üyesi konuşma
sürecinin her 5 ve 10 dakikası tamamlandıktan sonra ko-

163
Aile İçi Şiddet

nuşan üyeye yardım eden bireye yapması gerekenlerle ilgi-


li öneride bulunabilir. Çünkü kolaylaştırıcı üye zaman za-
man o seansta kazandırılması düşünülen beceri dışında,
kendi deneyim ve çözüm önerilerini getirebilir. Gözlemci
rolündeki kişinin bu durumlarda diyalogu keserek müda-
hale etme hakkı vardır. Önemli olan konuşan üyelerin ka-
zandırılması istenen becerileri öğrenebilmesidir. Bu nok-
tada grup liderinin de son derece dikkatli ve duyarlı olma-
sı gerekir. Grup üyelerinin o günkü seansın amacına uy-
gun olmayan bir iletişim içinde bulunmalarının zaman
kaybı olacağının bilincinde olmalıdır. İkili gruplar 10 daki-
kalık konuşmalarını yaptıktan sonra sırayla diğer grupların
da aynı konuşmaları yapması sağlanmalıdır. Bu uygula-
mayla grup üyelerinin bütününün yeni iletişim becerileri-
ni uygulamasına ve denemesine fırsat verilmiş olur. Karşı-
lıklı konuşmalar bütün grup üyeleri tarafından gerçekleşti-
rildikten sonra bu tekniklerin gerçek yaşamda çocuklarıy-
la iletişimlerine nasıl aktarılacağı üzerinde durulur.
Bu arada grup üyelerinin empati becerilerinin gelişti-
rilmesine de çalışılır. Konuşmacı grup üyelerinin karşısın-
da bulunan üyeye neler hissettirdiğinin paylaşılması sağla-
narak üyelerin kendilerini daha net algılamalarına ve fark
etmelerine fırsat verilir. Grup lideri, üyelerin açık, net ve
birbirlerinin gelişimini sağlayacak paylaşımlarda bulunma-
sını sağlamakla da' yükümlüdür. Grup üyeleri çocukları
üzerinde olumsuz etki yapabilecek empatik olmayan ileti-

164
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

şim tarzlarını grup içinde fark ederek bunu düzeltmeye


yönlendirilir. Destekleyici bir grup atmosferinde yürütü-
lecek bu tür uygulamalarla üyeler eksikliklerinin farkına
vararak olumlu iletişim ve uygulama becerileri kazanabilir.

C. Problem Çözme Eğitimi


Problem çözme eğitimi uygulamaları, grup üyelerinin
iletişim becerilerinin daha fazla gelişmesine yardım edecek
stratejileri içermektedir. İletişim kurma ve problem çözme
becerisi gelişen ebeveynin kendini kontrol etmede de ba-
şarılı olacağı düşünülmektedir. Gerçekte iletişim kurma ve
problem çözme becerisi geliştirmenin kendini kontrol et-
me becerisi ile çelişkili olduğu düşünülebilir. Ancak söz
konusu kontrolden kasıt daha önce de vurgulandığı gibi
saldırgan davranışların kontrolüdür. Grup tedavisinin ni-
hai amacı şiddete yönelik anne-babalarm saldırgan davra-
nış gösterme eğilimlerini ve potansiyellerini göz önünde
bulundurarak bu tür davranışlarını değiştirmelerini sağla-
maktır. Bu tür grup uygulamaları aracılığıyla grup üyeleri
yalnızca çocuklarla iletişimlerinde yaşadıkları sorun alan-
larına çözüm bulmakla kalmayıp çevreyle olan diğer ileti-
şimlerinde de başarılı sonuçlar elde edebilmektedir. Çün-
kü anne-babalar, çocuklarıyla iletişimleri için öğrendikleri
yeni iletişim becerilerini günlük yaşamda kullanılan bütün
iletişim alanlarına genelleyebilirler. Literatürde, grupta
problem çözme becerisi kazanmanın aşamalı olarak ger-

165
Aile İçi Şiddet

çekleşebileceği üzerinde durulmaktadır (Sapivack, Platt ve


Shure). Bu aşamalar şu şekilde özetlenebilir:
1. içinde Bulunulan (Var Olan) Durumun
Tanımlanması
Problem çözme becerilerinden birincisi içinde bulu-
nulan (var olan) durumun tanımlanmasıdır. Gruba katılan
anne-babalar kendi gerçekleriyle ilgili sorunlarını grupta
paylaşmaya teşvik edilir. Bütün grup üyelerinin kendi so-
runlarını grupta ifade etmelerini sağlamak oldukça önem-
lidir. Çünkü grup üyeleri, grupta paylaştıkları yaşantıları
aracılığıyla birbirlerine yardımcı olmaya çalışırlar. Bu ara-
da grup üyelerinin çeşitli baş etme stratejileri öğrenmesi-
ne de çalışılır. Grup üyeleri öğrendikleri stratejileri gerçek
yaşamlarında uygulamaya teşvik edilmelidir. Üyeler öğ-
rendikleri ve uyguladıkları yeni stratejileri bir sonraki haf-
ta grupta anlatmakla yükümlüdürler. Evde yaşanan çatış-
ma durumları ve bu durumlarda uygulanan çözüm yolları-
nın grup içinde paylaşılması aracılığıyla üyeler, içinde bu-
lundukları durumun daha net olarak farkına varabilirler.
2. Alternatif Çözüm Önerileri Oluşturma
Problem çözme becerilerinden ikincisi alternatif çö-
züm önerileri oluşturmadır. Alternatif çözüm önerileri
oluşturulurken, anne-babaların daha önce başarısızlığa uğ-
radıkları stres yöntemiyle ilgili (çocuklarıyla iletişimlerin-
de kullandıkları) baş etme stratejileri yerine daha farklı çö-
züm önerileri ve yaklaşımlarına odaklanmalarına özen

166
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

gösterilir. Sözgelimi anne-babaların kendi aralarındaki


(diğer anne-babalarla) desteğin artırılmasına çalışmak ve
düşünce yapılarını değiştirecek ("Ona dayak attığımda du-
rum değişecek mi?", "Bu bana ne kazandıracak?", "Öfke-
mi kontrol etmeliyim", "Şu anda hiçbir şey söyleme ve
yapma!", "Sakin olmalısın"... vb.) bilişsel tekniklerden ya-
rarlanılabilir. Bu aşamada grup lideri, grup üyelerinin al-
ternatif çözüm önerileriyle ilgili olumsuz duygularının
azaltılmasına ve kendi durumlarına uygun gerçekçi çözüm
önerileri üzerinde yoğunlaşmalarına çalışmalıdır. Bu arada
grup lideri, grup süreci içinde üyelerin benimsedikleri çö-
züm önerilerini günlük yaşamlarında uygulamalarını öne-
rebilir. Bir hafta sonra fonksiyonel (işe yarayan) yaklaşım-
lar ve işe yaramayan yaklaşımlar değerlendirilebilir. Böyle-
ce grup üyelerinin bu yaklaşımları gerçek yaşama aktarma-
ları da sağlanmış olur. Grup sürecinde önemli olan nokta,
üyelerin kendi yaşamlarına aktarabilecekleri gerçekçi çö-
züm önerilerini ve yaklaşım yollarını bulabilmelerini sağ-
lamaktır. Bu yolla üyelerin kendileriyle ilgili hayal kırıklı-
ğına uğramaları da engellenmiş olur. Çünkü onların ger-
çekleştiremeyecekleri yaklaşım yollarını benimsemeleri
sorunlarının çözümüne katkıda bulunamaz.
3. Sonuçların Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi
Grup sürecinin sonuçlarının belirlenmesi, gruba katı-
lan üyelerin ele alınan yaklaşım ve çözüm önerileri çerçe-
vesinde kazandıkları olumlu ve olumsuz değişikliklerin de-

167
Aile İçi Şiddet

ğerlendirilmesidir. Bu aşamada bütün alternatifler içeri-


sinde olumlu sonuçlar yaratan alternatifler belirlenir. Bu
noktada bütün alternatiflerin, bütün grup üyeleri için aynı
düzeyde gelişim sağlayacağını beklemek yanlış olur. Bura-
da önemli olan, çoğunluk üzerinde en etkili çözüm alter-
natiflerini bulabilmektir.
Grup üyelerinin grubun amaçlarını benimseme düze-
yi (özdeşim düzeyi), alternatif çözüm önerilerinin değer-
lendirilmesinde önemli bir kriterdir. Grup üyelerinin bü-
yük bir bölümü grubun nihai amacından çok alternatif
problem çözme stratejileri üzerinde yoğunlaşabilir. Bu
çerçevede grubun nihai amacının grup üyelerinin saldır-
gan davranış gösterme eğilimini değiştirmek, saldırgan
davranışlarının sayısını ve yoğunluğunu azaltmak olduğu-
nun göz önünde bulundurulması gerekir. Üyelerin saldır-
gan davranışlarının yoğunluğunun azalmış olması alterna-
tif stratejilerin de başarısına işaret edebilir. Bu noktada
grup üyelerine de kendi amaçları ve davranışları arasında-
ki tutarsızlıklarla ilgili iç görü kazandırılması gerekir. Söz-
gelimi herhangi bir grup üyesi, amacının çocuğuyla olum-
lu iletişim ortamı yaratmak olduğunu söyleyip sürekli ola-
rak onu azarlıyorsa ya da dövüyorsa, üyenin kendisiyle il-
gili sağlıksız bir benlik imajına sahip olduğu gerçeğiyle
yüzleşmesi sağlanmalıdır. Bu tür değerlendirmeler grup
üyelerinin davranışlarının arkasında yatan psikolojik dina-
mikleri görmesine yardımcı olabilir. Onların düşüncele-

168
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

riyle çelişkili davranış ve tutumlar içinde olduğunu anla-


maları, değişmek için daha aktif bir yaklaşım içine girme-
lerini sağlayabilir.
4. Tutum Değişikliği Sağlama
Çocuklarıyla iletişimde şiddete başvuran veya saldır-
gan anne-babalarla yürütülecek grup uygulamalarındaki
beceri eğitimi stratejileri anne-babalarm bilişsel gelişim-
lerine katkıda bulunabilir. Ancak asıl önemli olan onlarda
olumlu tutum değişiklikleri yaratabilmektir. Çünkü bir-
çok ebeveyn davranışının yanlış olduğunu bilse bile bu
yönde olumlu tutum ve davranış değişikliği yapamamak-
tadır. Bu nedenle grup süreci içinde anne-babalarm ken-
dilerini ifade etmelerini sağlamak ve hangi durumlarda
ne tür saldırgan davranışlar gösterdiklerini anlatmalarını
teşvik etmek oldukça önemlidir. Bu paylaşımları ve ken-
dini ifadeleri, onların şiddete başvurduklarını ve saldır-
ganlıklarını kabul etmelerinde, kendileriyle ilgili gerçek-
çi bir bilinç kazanmalarında oldukça önemlidir. Kendi-
siyle ilgili gerçekçi bir bilinç düzeyine kavuşan ebeveynin
kendisini saldırgan davranmaya motive eden faktörleri
kontrol etmesi daha kolaydır. Böylelikle anne-babalar ço-
cuklarını ("Beni böyle davranmaya mecbur etti" gibi) suç-
lamaktan da vazgeçebilir.
Anne-babalarm olumlu tutum geliştirmesini sağlamak
üzere, grup sürecinde onların geçmişteki saldırgan davra-
nışlarım ele alan yazma egzersizlerinin (açık uçlu sorular-

169
Aile İçi Şiddet

la) yerinde olacağı düşünülmektedir. Daha sonra bu yazılı


bilgiler grupta paylaşılır. Bu tür uygulamaların temel ama-
cı, anne-babaların "ben merkezli" tutumdan diğerlerini
anlamaya çalışan bir yaklaşım içine girmesini sağlamaktır.
Bu nedenle yazılı kompozisyonların veya cevap kâğıtları-
nın grupta açık olarak okunması ve bütün üyelerin birbir-
lerinin geçmişteki saldırgan davranışları hakkında bilgilen-
meleri gerekir. Bu arada grup liderinin üyelerin birbirini
yargılamamasını sağlamak ve kontrol etmek sorumluluğu
vardır. Burada temel amaç anne-babalarm kendi iç dünya-
larında diğer yetişkinlerin ve kendilerinin birinci planda
olup çocuklarının ise genellikle ikinci planda olduğunu an-
lamalarına yardımcı olmaktır. Anne-babalara bu yönde ka-
zandırılacak iç görü onların çocuklarıyla daha empatik bir
iletişime girmelerine yardımcı olabilir. Grup üyelerinin
geçmişteki saldırgan davranışlarıyla ilgili yazı ödevlerinin
grup içinde paylaşılmasından sonra süreç sırasında öğre-
nilmesi hedeflenen yeni baş etme stratejileriyle ilgili olarak
da üyelere yeni ödevler verilebilir. Sözgelimi grup üyeleri-
ne grup sürecinden sonraki bir haftayı nasıl geçirdiklerini
anlatan yeni ödevler yazmaları istenebilir. Bu ödevlerde
anne-babalarm çocuklarıyla iletişimleri üzerinde yoğun-
laşmaları, hangi zamanlarda ve durumlarda kendilerini da-
ha saldırgan hissettiklerini ve saldırgan davrandıklarını
açıkça ifade edebilmeleri için desteklenmeleri söz konusu-
dur. Önemli olan grup sürecinin bireylere (anne-babala-

170
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

ra), çocuklarına daha fazla zaman ayırmaları gerektiği ko-


nusunda duyarlılık kazandırmasıdır. Anne-babaların ço-
cuklarıyla geçirdikleri zamanın uzunluğundan çok niteliği-
nin önemli olduğunu anlamalarına yardımcı olmaktır.
Sözgelimi yazılan kompozisyonlarda anne-babalardan, ço-
cuklarıyla birlikte geçirdikleri zamanın (parka veya sine-
maya gitmek, spor yapmak, oyun oynamak... vb.) iki taraf
(çocukları ve kendileri) için ne derece doyum sağlayıcı ol-
duğunu değerlendirmeleri de istenebilir. Başlangıçta ev
içindeki sorumlulukları ve ödevleri üzerinde aşırı yoğun-
laşmış anne-babalar, çocuklarının psikolojik ihtiyaçları ve
eğlence, oyun gibi zamanlarında anne-babalarıyla birlikte
olma konusundaki isteklerini kavrayamayabilirler. Ancak
yazılan kompozisyonlarla bu konudaki tutumlarını daha
net olarak algılayabilirler. Anne-babalarm kendilerini de-
ğerlendirmelerine ek olarak diğer grup üyelerinin vere-
cekleri geribildirimler ve paylaşımlar da oldukça önemli-
dir. Liderin destekleyici ve kendilerini ifade etmelerini
sağlamaya yönelik hoşgörülü tutumuyla grup üyelerinin
süreçten mümkün olan azami faydayı sağlamaları güvence
altına alınabilir. Liderin hoşgörülü ve güven verici bir or-
tam yaratması çok önemlidir. Çünkü bu anne-babalar sü-
rekli olarak çevreleri tarafından suçlanmaktadır. Ev için-
deki aşırı yük ve sorumlulukları nedeniyle ne kendilerine
ne de çocuklarına arzu ettikleri zamanı ayıramadıklarından
yakman anne-babalar, çocuklarıyla birlikte geçirecekleri

171
Aile İçi Şiddet

doyum sağlayıcı zamanların oranını artırarak ev içindeki


sorumluluklarının bir bölümünü çocuklarıyla da paylaşabi-
lirler. Önemli olan çocuklarıyla empatik bir iletişim orta-
mı yaratabilmelerini sağlamaktır (Dökmen). Kendileriyle
ilgilenildiğini ve sevildiğini hisseden çocukların, ev içi so-
rumlulukları paylaşmada inanılmaz gayret gösterdikleri
dikkati çekmektedir (Denicola ve Sandler 267).
Grup sürecinde anne-babaların kendileriyle ilgili ger-
çekleri daha net olarak algılamalarında yardımcı olacak bir
başka teknik de "boş iskemle" olabilir. Bu teknikte, önce
üyelerin karşısına boş bir iskemle konur. Üyelerden bu is-
kemleye bakarak kendi çocukluklarını hayal etmeleri iste-
nir. Bu yolla anne-babalar kendi geçmişlerinde yaşadıkları
saldırgan davranışlarla ilgili örnekler verirler (gerekirse
bunlar psikodraıııatik sahneleme ile canlandırılabilir). An-
ne-babalardan bu sandalyeye oturup çocuk olarak hisset-
tiklerini anlatmaları istenir. Çocuk olarak duygularını pay-
laşan anne-babalardan kendi anne-babalarına söylemek is-
tediklerini ve duygularını da paylaşmaları istenir. Bu tür
uygulamalarda anne-babalar genellikle yoğun duygular
yaşarlar ve bu deneyim onlara acı da verebilir. Ancak bu,
süreç açısından oldukça yararlıdır. Bu paylaşım, anne-ba-
baların çocuklarına şiddet uyguladıklarında onların neler
hissedebileceklerini anlamalarını sağlamak açısından ol-
dukça önemlidir. Böylece anne-babalar doğrudan kendi
saldırganlıklarıyla da yüzleşebilirler. Gestaltçı yaklaşımda

172
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

da sıkça uygulanan boş iskemle tekniği, psikodrama grııp


uygulamalarında da kullanılmaktadır. Ancak burada daha
çok davranışçı yaklaşımlar üzerinde durulduğundan psi-
kodramanın sahnesel etkileşim süreci üzerinde durulma-
mıştır. Bu çerçevede boş iskemle tekniğinden duygusal
paylaşım sağlamak için de yararlanılabileceği üzerinde du-
rulmuştur. Bu tür teknikler anne-babaların sürekli olarak
kullandıkları savunma mekanizmalarına sığınmalarını en-
gelleyebilir. Çünkü kendi geçmişiyle yüz yüze gelen bir
ebeveyn, "Babam beni dövüyordu, ben de çocuğumu dö-
vüyorum" gerçeğini daha net olarak algılayabilir. Bu çer-
çevede anne-babaların tutum değişikliği daha kalıcı olabi-
lir. Literatürde (VVolfe; Sroufe ve Fleesson) şiddete maruz
kalan anne-babaların şiddete başvurdukları sıkça belirtil-
mektedir. Ancak bazen kendi geçmişinde aşırı örselenmiş
anne-babaların bireysel danışmadan da yararlanması ge-
rektiği kanısına varılabilir. Bu durumdaki anne-babaların
en kısa zamanda durumlarına uygun bir meslek elemanına
havalesini sağlamak grup liderinin sorumlulukları arasın-
dadır. Grup lideri bireysel görüşme önerdikleri kişilerin
grup sürecinden daha fazla yararlanmasını sağlamak için
bireysel görüşmeden sorumlu olan meslek elemanıyla yo-
ğun işbirliği içinde olmalıdır. Bazen anne-babalar kendi
anne-babalarıyla ilgili olumsuz deneyimler yanında eşle-
riyle ilgili yaşadıkları (dayak gibi) olumsuz deneyimleri de
gruba getirebilirler. Ancak grubun amacının ebeveyn-ço-

173
Aile İçi Şiddet

cuk iletişimini ele almak olduğu göz önünde bulundurula-


rak, bu üyelerin bu tür sorunlarının ele alındığı grup uygu-
lamalarına ya da bireysel tedavi uygulamalarına katılmala-
rı sağlanmalıdır.

GRUP UYGULAMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Bütün grup uygulamalarında olduğu gibi, saldırgan


anne-babalarla yürütülecek olan grup uygulamalarının da
etkinliğinin değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bilindi-
ği gibi bu tür grup uygulamalarının amacı anne-babaların,
çocuklarıyla iletişimlerinde şiddet yerine daha olumlu ile-
tişim becerileri geliştirmelerine yardımcı olmaktır. Bu çer-
çevede onların grubun başlangıcındaki tutum ve davranış-
larının ne düzeyde olduğunu belirlemek oldukça önemli-
dir. Grup süreci başlamadan uygulanacak bazı psikolojik
testlerle anne-babalarm şiddete başvurma ve uygulama dü-
zeyleri değerlendirilebilir. Ancak grup üyelerine uygula-
nacak ölçeklerin grubun başlangıcında (pretest) ve sonun-
da (post-test) uygulanması gerekir. Anne-babalara uygula-
nabilecek ölçeklerle ilgili bazı örnekler verilebilir. Sözge-
limi Abidin'in Ebeveyn Stres Ölçeği (Parenting Stress
Index-PSI), Eyberg ve Ross'un Eyberg Çocuk Davranış
Envanteri (Eyberg Child Behavior Inventory-ECBI) ve
Spielberger, Jacobs, Russel ve Crane'in Durumluk Öfke
Ölçeği (State-Trait Anger Scale) gibi ölçekler kullanılabi-

174
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

lir. Bu arada grup liderinin hazırlayacağı standardize edil-


memiş (likert tipi ya da açık uçlu) süreç değerlendirme en-
vanterlerinden de yararlanılabilir. Sürecin başında anne-
babalardan çocukların genel ev içi davranışlarıyla ilgili bil-
gi almak gerekli olabilir. Çünkü anne-babalarda yaratıla-
cak davranış ve tutum değişikliğinin, çocuklarıyla iletişim-
lerine olumlu yönde katkıda bulunması ve onların da (aşı-
rı yaramazlık gibi) olumsuz davranışlarının değişmesini
sağlaması beklenir.
Grup sürecinin değerlendirilmesi sonucunda olumlu
davranış ve tutum geliştirmede başarılı ve başarısız olan
anne-babalarm ayırt edilmesi mümkün olabilir. Bu çerçe-
vede bazı grup üyelerinin daha derin, tedavi edici grup uy-
gulamalarına devam etmeleri önerilebilir. Grup sürecin-
den daha çok istifade eden bireylerle bir iletişim ve haber-
leşme ağı kurulması da son derece önemlidir. Grup lideri-
nin zaman zaman bu anne-babaların doğal ortamlarına ya-
pacağı ziyaretler, geliştirilmiş olumlu davranışların sürek-
liliğini sağlayabilir. Bazen grup, yılın belirli günleri (altı
ayda veya yılda bir) bir araya gelerek yaşamlarındaki olum-
lu değişiklikleri ya da yenilikleri paylaşmaları yönünde
desteklenebilir. Bu nedenle grup liderinin organize edici
ve iletişim sağlayıcı konumu da oldukça önemlidir. Ger-
çekte bazı üyeler için olumlu davranış değişikliği kazan-
mak uzun zaman alabilir. Grup üyeleri grubun devamına
da karar verebilir. Grup lideri de grubun devamının yarar-

175
Aile İçi Şiddet

lı olacağına inanırsa grubun bir dönem (10 seans) daha de-


vam etmesi uygun olabilir.
Sürecin sonunda grup liderinin bir diğer görevi de her
bir üyenin ne denli gelişim sağladığına ilişkin bilgilenme-
sini sağlamaktır. Genellikle son toplantı, üyelerin kendi
kendilerini değerlendirdikleri ve liderin de her bir üyenin
gelişim düzeyiyle ilgili değerlendirmelerini paylaştığı bir
toplantı olabilir. Grup lideri grup üyelerinin bundan son-
raki yaşamlarında onların çocuklarıyla iletişimlerinde ba-
şarılı olmalarını sağlayacak güçlü yanlarını vurgulamaya
çalışmalıdır. Grup liderinin başarılar kadar başarısız olu-
nan noktalar konusunda da paylaşımda bulunması üyeler
açısından oldukça yararlı olabilir, özellikle savunma me-
kanizmalarını çok sık kullanan grup üyeleriyle ilgili geri-
bildirimde bulunmak onları daha yoğun grup çalışmasına
ikna etmek de bu aşamada gerçekleştirilmelidir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Son günlerde yazılı basın ve televizyon haberlerinde


aile içi şiddet ve dayak olaylarının gündemde olması, şid-
detin okula, spor sahasına taşması bu tür mesleki çalışma-
ların ne denli önemli olduğunu düşündürmektedir. Aile-
nin içinde yaşadığı sosyo-ekonomik koşullarla ilgili olum-
suzluklar anne-babaların çocuklarıyla iletişimlerinde şid-
dete başvurmalarına neden olabilir. Bu tür davranışlar an-
ne-babalarm kendi özgeçmişleri ve deneyimleriyle de bağ-

176
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

lantılı olabilir. Ancak aile içi şiddet ister yoksulluktan ister-


se yoksunluktan ortaya çıksın yerinde ve zamanında yapı-
lacak mesleki müdahalelerle önlenebilir. Bu açıdan ülke-
mizde var olan bütün hizmet organizasyonları ve kurumla-
rı (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, hastane-
ler, psikiyatri klinikleri, gönüllü kuruluşlar) hizmet sorum-
luluklarını yerine getirmekle yükümlüdür. Sözgelimi çocu-
ğuna dayak atan bir annenin (koruma kararıyla) elinden alı-
nan çocuk, anneye hiçbir mesleki müdahale yapılmadan
geri veriliyorsa çocuğun yeniden şiddetle karşı karşıya kal-
ması hatta şiddetten ölmesi (S. Yazkan vakası gibi) kaçınıl-
maz olabilmektedir. Gerçekte son günlerde medyada yer
alan dayak ve şiddet olaylarının sayıca artmış olması, şidde-
tin yaygınlaşmaya başlamış olabileceğini düşündürmekte-
dir. Ancak bu konuda elimizde kesin istatistikler olmadığı
için bu tür genellemeler yapmanın sakıncalı olabileceğinin
göz önünde bulundurulması gerekir. Medyada haber nite-
liği olan bu tür şiddet olaylarına ilişkin seçicilik toplumu-
muzu karamsarlığa itebilir. Ancak meslek elemanı olarak
bu konulara ilişkin duyarlılığımız bizleri çözüm önerileri
üzerinde düşünmeye sevk etmiştir. Bu tür sorunların varlı-
ğının toplumun refah düzeyiyle bağlantılı olduğu gerçeği
mesleki sorumlulukların ihmali için gerekçe olamaz. Hiz-
met kuruluşları (yazışmalar gibi) rutin bürokratik faaliyet-
ler kadar mesleki uygulamalara da birincil sırada önem ver-
mek durumundadır.

177
Aile İçi Şiddet

Bu çerçevede, meslek elemanlarının uygulamalarına


ışık tutacağı varsayılan bu tür çalışmalarla ilgili uygulama
örneklerinin de hizmetlerin gelişimine olumlu yönde kat-
kıda bulunacağına inanılmaktadır.
Aile içinde daha mağdur durumdaki çocuk ve kadına
yönelik şiddetin hiçbir türü (fiziksel, cinsel, psikolojik,
ekonomik) onaylanamaz. Kadının, çocuğun kendini geliş-
tireceği, desteklendiğini hissettiği bir aile ortamına ihtiyaç
vardır. Avrupa Birliği'ne girme süreci içinde bulunduğu-
muz bu dönemde hâlen güçlü yanları olduğunu düşündü-
ğümüz aile yapımızın sürekli olarak desteklenmesi ve güç-
lendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Küreselleşme süre-
cinde yaşananlar, yoksulluk, işsizlik ve kentleşme sorunla-
rı, bireyin yaşamında önemli bir destek unsuru olan aileyi
de olumsuz yönde etkilemiştir. Ailenin sosyal destek işlevi,
medyadaki dizi bombardımanı (Aliye, Yanık Koza, Kara
Melek, Kurtlar Vadisi... vb.) ile ciddi olarak sarsılmaya
başlamıştır. Kendi odalarında yalnız olarak dizileriyle baş
başa kalan aile fertlerinin hem birlikte geçirdikleri, paylaş-
tıkları zaman azalmıştır hem de aile üyeleri bu dizilerin
kahramanlarıyla özdeşleşme sürecine girmişlerdir (özellik-
le genç ve çocukların Kurtlar Vadisi vb. dizilerden öğren-
dikleri, okullarda şiddetin yayılmasına neden olmuştur).
Bu arada çocuk ve gençlerin bilgisayar ortamında pornog-
rafik sitelerde denetimsiz olarak gezintileri de onlara taşı-
yamayacakları uyaranlar yüklemektedir.

178
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

Toplumun her ferdinin, sorumlu vatandaşlığı, aileden


başlayarak okullarda öğrenmesiyle ilgili pek çok aksaklık
da yaşanmaktadır. Öncelikle toplumda var olan sosyal re-
fah kurumlarının temel rollerini yerine getiremediğini
söyleyebiliriz. Bilindiği gibi sosyal refah kurumları birey-
lerin sosyalleşmelerini sağlar. Bu kurumların sosyal kont-
rol fonksiyonu da bireyleri kurallara uygun olarak rehabi-
lite eder, değiştirir ve geliştirir. Bu kurumların toplumsal
bütünleşmeyi sağlayan ortak payda özelliği de (millet, va-
tandaşlık, bayrak, yasalar... vb.) kişilerin üretken ve toplu-
muna karşı sorumlu bir birey olarak katılımını destekler.
Toplumun en temel kurumlarından olan ailede yaşa-
nan sorunlar, toplumsal gelişme ve değişmenin hızı, sosyal
refah kurumlarının yeni ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden
örgütlenmesini gerektirebilir. Ancak ülkemizde yeni yapı-
lan yasal düzenleme ve değişikliklerin niceliğini ve niteli-
ğini izleme, haberdar olma, bilinçlenme henüz sağlanama-
mıştır. Toplumun geleneksel yapısının içinin boşaldığı
alanlar da çoktur (ailenin destek gücünün zayıflaması ve
ahlaki yozlaşma). Ailenin destek gücünün zayıf olmasına
bağlı olarak, çocuğun-gencin organizasyonlara gereksini-
mi artmıştır. Özellikle kentlerin gecekondu bölgelerinde
yaşayan ailelerdeki kadın ve çocuklar birçok sorunla karşı
karşıyadır. Kentlileşemeyen, kentle bütünleşemeyen bu
grupların hem sosyal kontrolünü (çocuk suçluluğu; sokak-
ta yaşayan çocuklar; fuhşa, uyuşturucuya yönelen gençler
çoğalmıştır) hem ailelerinde ve okullarında sosyalleşmele-

179
Aile İçi Şiddet

rini hem de toplumsal bütünleşmelerini sağlayacak yeni-


den yapdanma ve örgütlenmeye gitme zorunluluğu doğ-
muştur. Bu bölüm kapsamında bu yönde bir denemeyi ve
öneriler dizisini gündeme getirmeyi düşünüyorum.
Ailenin ve çocuğun sürekli olarak sosyal refah sistemi-
nin desteğine ihtiyaç duyması kaçınılmazdır. Çıkarılan ya-
saların ve yeni örgütlenmelerin birbiriyle uyumlu ve bü-
tüncül özelliği parçacı ya da geçici sosyal refah anlayışın-
dan uzak olmalarıyla sağlanabilir, yani suç (şiddet, öldür-
me) ortaya çıkmadan önlenebilir. Böylece bireyler (çocuk,
kadın, erkek) hak ettiği yaşam standartlarına kavuşabilir ve
daha az şiddetin (olmadığı toplum yoktur) yaşandığı aile-
lerimiz, okullarımız olur.
Ülkemizde toplumsal ve ekonomik yapının biçimlen-
dirdiği sistem içinde koruma altında olması gereken çocu-
ğun Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Medeni Kanun'la öngö-
rülen biçimde ele alınmamış olması, "korunmaya muhtaç
çocuk" ile "suçlu çocuk" ayrımı yapılmasına neden olmuş-
tur. Bu bağlamda çocuğun doğumundan itibaren ailesi
içinde korunmasına ilişkin bir refah kavramlaştırmasmm
oluşması da gecikmiştir. Oysa birçok Avrupa ülkesinde
(Almanya'da 27, İngiltere'de 21 yaşına kadar) gençlere, ço-
cuk ve gençlik hizmetleri bünyesinde hizmet verilmekte-
dir. Bu sistemin özü, çocuğun ve gencin toplumsallaşması-
nın ailesi içinde yapılmasını güvence altına alıp biyo-psi-
ko-sosyal hizmetlerle toplumsallaşmasının devamını temin

180
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

etmektir. Bununla ilgili herhangi bir aksaklık olduğunda


ise kurulmuş olan çocuk mahkemeleri, koruyucu aile veya
evlat edinme hizmetleri çocuğun ihtiyacı olan en uygun
hizmeti temin ederek onun yararının en üst düzeyde olma-
sını sağlar. Böylesi bir sistemde çocuk mahkemesi de sade-
ce adalet sisteminin bir parçası değildir. Çocuk mahkeme-
si, adalet sisteminin bir parçası olarak âdeta bir "bağ ve
köprü" işlevine de sahiptir. Kuruluşundan itibaren çocuk
mahkemelerinin refah sistemi içindeki bağı ve iç içe geç-
miş konumu çocuğun ve ailenin korunması ve işlevselliği-
nin güvence altına alınması gerçeğinden hareket eder
(Uluğtekin 60-61).
Bu yaklaşımdaki bir refah modeli, çocuğun bakım, ko-
runma ve eğitiminde aileyi destekler; anne-babaya çocuk
yetiştirme sorumluluğunu yerine getirirken yardımcı olur.
Kreş ve gündüz bakımı, okul öncesi ve okul eğitimi ile sağ-
lık sorunlarını çözemeyenlere yol gösterir. Çeşitli boş za-
manlarını değerlendirme etkinliklerini, kişilik geliştirici
birey ve grup danışma programlarını çocuğun ve ailenin
yararına sunar. Eğitimini sürdüren ve iş bulmaya çalışan
gençlere fırsatlar sunar; özgürlük, suçluluk, uyumsuzluk
durumlarında onun yanında yer alır. Bu alanlarda çıkan
sorunlarla ilgili özel tedavi kurum ve programları oluştu-
rur. Aile tüm bu desteklere karşın çocuğa ilişkin sorumlu-
luklarını yerine getiremeyip onun toplumsallaşmasını sek-
teye uğrattığı zaman, yatılı kurum bakımı, koruyucu aile,

181
Aile İçi Şiddet

evlat edinme uygulamaları geçici veya devamlı olarak dev-


reye girer (Uluğtekin 60-61).
Böylesi bir hizmet yaklaşımının, yerel düzeyde tespit
edilmesi ve yaklaşıma sistematik bir biçimde müdahale
edilmesi profesyonellik gerektiren bir iştir. Bu nedenle ye-
niden yapılanma önerisinde yerel düzeydeki destek ve hiz-
metlerle merkezi düzeydeki yapılanmaların ve yasal dü-
zenlemelerin birbirini tamamlaması gerekir.
Bu doğrultuda ülkemizde 1990'lı yıllardan itibaren
(başta UNICEF olmak üzere) uluslararası kuruluşlarla
başlatılan, gönüllü kuruluşların, hükümet çalışmalarının
(Adalet Bakanlığı SHÇEK Genel Müdürlüğü, Gençlik ve
Spor Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğüne Bağlı Kü-
çükleri Korama Şubesi... vb. etkinlikleri) ve yerel yöne-
timlerin çocuk ve gençlerle ilgili kültürel ve sosyal çalış-
maların eşgüdümü ve koordinasyona ihtiyacı vardır. Bütün
bu çalışmalar refah devleti ve sosyal devlet olmanın gereği
olarak düşünülüp bunların birbirleriyle koordineli ve
uyumlu hâle getirilmesi gerekir. Vatandaş katılımı da yerel
düzeyde sağlanmak durumundadır.
Ülkemizin anayasal hükümleri ve taraf olduğu uluslara-
rası sözleşmeler doğrultusunda aile, çocuk ve gençlere yö-
nelik hizmetlerin aşağıdaki esaslar çerçevesinde korunması
gerektiği düşüncesi benimsenmiştir (Çocuk Hakları Mev-
zuatı Çalışmaları II, 3). Bu doğrultuda ülkemizdeki çocuk

182
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

koruma sistemindeki eksiklikler ve boşluklarla bazı sorunlu


alanlar da gündeme getirilmiştir. Benzer değerlendirmele-
rin bir bölümü 2003 yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet De-
netleme Kurulu'nun SHÇEK'in korunmaya muhtaç çocuk-
larla ilgili hazırladığı raporda da belirtilmiştir.
Avrupa ülkelerindeki aile ve çocuklarla ilgili koruma
sisteminin temel ilkeleri şu şekilde özetlenebilir:
1. Çocuk, genç ve ailelere yönelik (0-18 yaş grubu) bü-
tün hizmetler, sorun ortaya çıkmadan önce koruyucu, des-
tekleyici ve önleyici hizmetlerle birlikte bütüncül olarak
düşünülmelidir.
2. Düzenlenen ve ön görülen bütün hizmetlerin ku-
rumsallıktan ziyade toplum tabanlı olmasına özen gösteril-
mesi ve çocuğun, ailesi ve çevresinden ayrılmasının son ça-
re olarak benimsenmesi gerekir.
3. Anne-babalarm çocuklarına olan sorumluluklarını
yerine getirmede, devletin mutlak ve doğrudan desteği
anayasada üstlendiği görevler arasındadır.
4. Devletin bu görevleri yerine getirirken ekonomik,
sosyal, psikolojik ve kültürel yönlerin bütüncül özelliğini
dikkate alması beklenir.
5. Bu hizmetlerin tüm nüfusu kapsaması ve her çocuk,
genç ve ailenin bunlara ulaşabilmesi temel hedeftir.
6. Devletin denetim ve desteği ile yürütülen hizmetle-
rin, yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin ve top-
lumun tüm kesimlerinin (dolaylı vergileriyle) katılımı ile
yürütülmesinin planlanması gerekir.

183
Aile İçi Şiddet

7. Hizmet ve programların Çocuk Hakları Sözleşme-


sinin içeriğindeki ilke ve hükümleri içselleştirerek ayrıntı-
ları ile yansıtması gerektiği görüşü benimsenmiştir.
Ülkemizde korunmaya muhtaç çocuklara yönelik hiz-
metlerin hem nicelik hem de nitelik açısından bu temel
esaslara ulaşmada yetersiz olduğunu söylemek mümkün-
dür (Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu...).
SHÇEK'in bu alandaki temel politikası, koruma altına
alınması gereken çocukları yatılı kurumlara (yuva ve yetiş-
tirme yurduna) yerleştirmektir. Ayrıca ayni ve nakdi yar-
dımlar, kreş, gündüz bakımevi, koruyucu aile ve evlat
edinmeye dair hizmetler ile sokak çocuklarına yönelik
merkezler, gençlik merkezleri ve toplum merkezleri bu-
lunmaktadır. Öte yandan SHÇEK'in verdiği hizmetlerin
ihtiyaç sahiplerinin tamamını kapsayıcı nitelikte ve ihti-
yaçların karşılanmasında yeterli ve etkili olduğunu söyle-
mek mümkün değildir (Mavili Aktaş, 2004). Üstelik koru-
ma kararı ile yatılı ve uzun süreli koruma altına alınan ço-
cukların % 90'mın anne-babalı çocuk grubu olması da dü-
şündürücüdür. Nüfusumuzun % 40'mı oluşturan çocuk ve
gençlere yönelik verilen hizmetlerin (50.000 çocuğu kap-
samaktadır) geçerliliğini ve etkililiğini yitirdiğini söylemek
doğru bir tespittir.
Korunmaya muhtaç olma felsefesi, evrensel çocuk
hakları çerçevesinde hakları olma kavramlaştırmasıyla yer
değiştirmek zorundadır. Koruma altındaki çocukların bü-

184
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

yük bölümünün ailelerinin olduğu göz önüne alındığında


onların da aileleri yanında ve toplumda yetişmeleri ve des-
teklenmelerini kolaylaştırma, savunuculuklarını yapma,
eğitim ve kaynak temini hizmetlerinden yararlanmalarını
sağlama sorumluluğunun dikkate alınması gerektiği orta-
dadır.
Bu çerçevede yürütülmesi gereken hizmetleri şöyle sı-
ralayabiliriz:
1. Her çocuğun ve gencin bireysel ve toplumsal gelişi-
mini tamamlaması için destek görme hakkı vardır. Çocu-
ğun ve gencin bakımı ve yetiştirilmesi ailenin (anne-baba-
nın) sorumluluğu altında olmalıdır. Aile bu sorumluluğu
yerine getiremediğinde devletin onu desteklemesi ve izle-
mesi beklenir.
2. Çocuğun ve gencin destek alma hakkının sağlanma-
sı için en küçük yerel yönetimlerden SHÇEK bünyesine
kadar aile, çocuk ve gençlik hizmetleri birimlerinin kurul-
ması gerekir. Bu çerçevede oluşturulacak yeni hizmet bi-
rimlerinin sorumlulukları şunlardır:
a) Bu gruplara yönelik hizmetleri planlamak, yürüt-
mek, değerlendirmek, izlemek ve denetlemek.
b) Bu grupların ailelerine yönelik destek hizmetlerini
(önleyici ve koruyucu) planlayan, uygulayan, değerlendi-
ren, izleyen ve denetleyen birimleri en küçük yerleşim yer-
lerinde (belde, ilçe, belediye... vb.) bile kurmak.

185
Aile İçi Şiddet

c) Risk altındaki ve özel gereksinim grubundaki ço-


cuklar, gençler ve onların aileleri için de benzer hizmetler
organize etmek.
d) Aileye alternatif olacak koruma hizmetleri (kışla ti-
pi kurum bakımından ziyade) planlamak, geliştirmek, yay-
gınlaştırılmasını ve katılımını sağlamak.
3. Bu hizmetlerin eşitlik ve adalet ilkeleri doğrultu-
sunda, çocuğun beklenti ve talepleri göz önünde bulundu-
rularak yürütülmesi gerekir.
4. Grupların sosyo-kültürel farklılığı ve bireysel özel-
liklerini dikkate alarak organize edilen bu hizmetlerin (en
küçük yerleşim yerlerinde ve belediyelerde) ihtiyaç sahip-
lerince erişebilir olması gerekir.
5. Bu grupların bireysel ve toplumsal gelişmelerini
sağlayacak, danışma hizmetleri, sosyo-ekonomik ve eğitsel
hizmetler, devlet ve yerel yönetimler tarafından sunulmak
zorundadır. Bu çerçevede okul dışı boş zaman etkinlikleri,
spor, oyun, dinlenme ve eğlenme faaliyetleri, okul, aile, iş
yeri, akran grubu ile ilgili çalışmalarda danışma ve rehber-
lik hizmetleri yer almalıdır. Çocuğun ve gencin sağlıklı bi-
reyselleşmesini sağlayan psiko-sosyal koruma, sosyo-eko-
nomik ve eğitsel hizmetler kapsamında, hem sivil inisiyati-
fin geliştirilmesi hem de gelişim programlarının organize
edilmesi gerekir.
6. Sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, adalet, güvenlik,
kültür ve turizm amaçlı toplum tabanlı kuruluşların ulusal

186
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

ve yerel düzeyde bir araya gelerek çocuk ve gençleri koru-


ma, destekleme ve hizmet programlan oluşturmaları, uy-
gulamaları ve bunları izleyerek denetlemeleri gerekir.
7. Yoksulluk, adil olmayan refah dağılımı, işsizlik gibi
sorunlar içinde bulunan gençler, fırsat ayrıcalığı yaklaşımı
ile desteklenmelidir.
8. Çocuk ve gençlerin aileleri ile birlikte yaşamalarını
sağlamak üzere, psiko-sosyal, sosyo-ekonomik ve eğitsel
hizmetler; aile hayatı eğitimi, aile danışmanlığı ve günlük
bakım hizmetlerini kapsamalıdır. Bu çerçevede boşanmış
ve tek ebeveynli ailelere danışma ve destek hizmetleri de
organize edilmeli ve yürütülmelidir.
9. Aile hayatı eğitim programları ihtiyaç içindeki her-
kese sosyal devletin gereği olarak ailelerin karşılayabilece-
ği ücretle ya da ücretsiz verilmelidir. Bu eğitimlerde;
a) Aile içi iletişimin pekiştirilmesi,
b) Aile içi çatışmaların ve krizlerin üstesinden gelinmesi,
c) Ailenin; okul, iş yeri, resmî ve gayri resmî kurumlar-
la ilişkilerinin geliştirilmesi,
d) Toplum kaynaklarının geliştirilmesi ve onlara ulaş-
masının sağlanması hedeflenmelidir.
10. Çocuk ve gençlerin aile içinde desteklenmesini
sağlamak üzere ailelere evde günlük bakım, kreş ve gündüz
bakım hizmeti ve çocuk kulübü hizmetleri sunulmalıdır.
Bu hizmetlerin ücretinin SHÇEK'in ayni ve nakdi yardım
hizmeti kapsamında ödenmesi ailenin ihtiyaç düzeyine gö-
re yapılmalıdır.

187
Aile İçi Şiddet

11. Ailenin zorunlu refakat hizmetine ihtiyacı var ise,


(çocuklardan biri ya da anne-babalardan biri için) bu yar-
dım ücretli olarak sağlanır; ücret ayni ve nakdi yardım fo-
nundan karşılanabilir. Sadece bu hizmete katılım verebile-
cek ailelerden ücret alınabilir.
12. Ailenin boşanma ve ayrılma durumunda alacağı
danışma hizmetlerinin; çocuğu bu yeni duruma hazırlama,
çocuğun gelişiminin devanı edeceği koşulların ve velayet
anlaşmasının hazırlanmasında ayrılma sonunda eşlerin ço-
cuğu düzenli görmelerini sağlama ve izleme çalışmalarını
yürütme görevleri olmalıdır. 2005 yılında SHÇEK tara-
fından işletilen Aile Danışma Merkezi sayısı ülke genelin-
de yalnızca 34'tür. Bu, hizmetleri yerel düzeyde sağlamak
için yeterli değildir.
13. Göç, işsizlik, yoksulluk ve dışlanmışlık durumla-
rında ebeveynlik sorumluluğunu yerine getirmede zorla-
nan ailelere sosyo-ekonomik destek ve koruma hizmetleri
sağlanmalıdır. Bu hizmetler; konut sosyal yardımı, sağlık
ve sosyal güvenlik desteği, eğitim yardımı, bakım ve yetiş-
tirme yardımı, aile danışma ve destek hizmeti, ulaşım yar-
dımı, kreş ve çocuk kulübü gibi yardımların tamamını kap-
samalıdır.
14. Bu hizmetler, tek ebeveynli ailelerde çocuğun ve
gencin psiko-sosyal iyilik hâlinin devamını sağlamak üzere
sosyo-ekonomik yardım ve destek hizmetlerinin tamamını
kapsamalıdır.

188
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

15. Bireysel ve toplumsal gelişimleri risk altında bulu-


nanlar; zihinsel, bedensel ve ruhsal özürlü olanlar, ağır
kronik hastalıkları olanlar, aile içi şiddet, kurumsal şiddet
ve istismara uğrayanlar, travma deneyimi yaşayanlar, suça
yönelenler, madde bağımlılığı olanlar, ağır koşullarda çalı-
şanlar, yoksulluk içinde olanlar, sokakta çalışan ve yaşa-
yanlar, çalışmak için kente göç edenler, parçalanmış aile-
lerde yaşayanlar, evden kaçanlar, ihmal edilenler, terk edi-
lenler, mülteciler ve sığınmacılar olarak gruplandırılabilir.
Bütün bu grupların ihtiyaçlarının karşılanması fiziksel, psi-
kolojik ve toplumsal gelişimlerini sürdürebilmelerini sağ-
layacak hizmetlerden yararlanmaları (yerel ve ulusal dü-
zeyde organize edilerek) sağlanmalıdır.
16. Hâlihazırda SHÇEK'in yürüttüğü sıklıkla kurum
bakımı, evlat edinme ve koruyucu aile hizmetleri olarak
adlandırılan aileye alternatif hizmetlerin de yeniden yapı-
landırılması gerekmektedir. Bu doğrultuda;
a) Aileden alman velayetin kamu vesayeti olarak ta-
nımlanması gerekir.
b) Kamu vesayetinin koşulları da yasa ile belirlenmeli-
dir.
c) Ailenin velayetini kullanmadığı ya da hiç yerine ge-
tiremediği durumlar ya da bu hakkı ve sorumluluğu yerine
getirecek bir yakını olmadığı durumlarda kamu vesayeti,
mahkemenin (aile mahkemesinin) atayacağı makama dev-
redilebilir.

189
Aile İçi Şiddet

d) Velayetin kaldırılması ve kurum bakımına alınması


kararına toplum tabanlı bütün tedbirler denendikten son-
ra başvurulmalıdır.
e) Koruyucu aile, evlat edinme ve kurum bakımına
ilişkin bütün hizmetler çocuk ve gençlerle ilgili hizmetler
kapsamında yeniden yapılandırılmalıdır.
17. Evlat edinmede rıza aranmaması (kamu vesayeti
rolü) ayrıntılı ve açık bir şekilde tanımlanmalıdır. Çocuk
ve gençlik hizmetlerinde çalışan profesyonellerin üçer ay-
lık "Sosyal İnceleme Raporları"nın mahkemeye sunulma-
sı, izleme ve değerlendirme yapılması yasada da tanımlan-
malıdır.
18. Mahkemece koruma kararı alınan çocukların koru-
yucu aile uygulamasından da yararlanma haklan vardır.
Bunun için koruyucu aile yasayla açıkça tanımlanmalı ve
ailelerin sorumlulukları belirtilmelidir.
19. Mahkemece koruma kararı alınan çocukların yatı-
lı bakım altına alınmalarının son çare olarak benimsenme-
si, çocuğun ailesinin koşulları düzelir düzelmez oraya dö-
neceği, ailenin bu sürede desteklenip hazırlanacağı, kayıtlı
kurumların aile modeline uygun olması, 15 yaş üstü için
çok kısa süreli olması, profesyonelleşmiş ekiplerle hizmet
sunulması görüşünün benimsenmesi gerekir. Bu çerçevede
korama kararı alman çocuğun ve ailesinin 10 yıl içinde
toplum tabanlı diğer hizmetlerle destekleneceği aksi hâlde
Medeni Kanun'un 348/2 maddesinde düzenlenen velaye-
tin kaldırılacağının aileye tebliğ edilmesi gerekir.

190
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

20. 6-14 yaş grubunda bulunan tüm çocukların 8 yıllık


zorunlu ilköğretimden yararlanmaları ve ilköğretim çağını
aşan eğitime devam etmemiş çocukların eğitimleri sağlan-
malıdır.
21. Medyanın, çocukların sorunlarına karşı daha du-
yarlı hâle getirilerek olumsuz yayınlardan kaçınması sağ-
lanmalıdır.
22. Çocuk Haklan Sözleşmesi kapsamında çocuğun
yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlayan kalıcı bir çocuk
politikası oluştunılmalı ve mevcut yasalar gözden geçirile-
rek bu yasalarda çocuk lehine düzenlemeler yapılmalıdır.
23. Ulusal bir sosyal yardım politikası geliştirilmeli ve
sosyal yardımlar bir merkezden ve aileye yönelik program-
larla yaygınlaştırılmalıdır.
24. Korunmaya muhtaç çocuklar konusunda toplum
katılımının sağlanabilmesi ve sorunların yerinde çözümü-
nün gerçekleştirilebilmesi için bilinçlendirme yanında ilgi-
li sivil toplum örgütleri de desteklenmelidir.
25. Çocuklarını ihmal ve istismar eden aile bireylerine
yönelik yaptırımlarla ilgili yasal düzenlemeler oluşturul-
malı, var olan mevzuata işlerlik kazandırılmalıdır.
26. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu (SHÇEK) Kanunu'nun yeniden yapılandırılma-
sıyla çocuk ve gençlik hizmetleri çerçevesinde organize
edilecek y7eni hizmet biriminin, yerel yönetimler ve
STK'larla eşgüdüm içinde çocuk, genç ve ailelere yönelik

191
Aile İçi Şiddet

bütüncül hizmetleri planlama, yürütme, değerlendirme,


izleme ve denetlemesinden sorumlu olması önerilebilir.
27. Hâlihazırda var olan il ve ilçe düzeyindeki izleme
kurullarının etkili ve sürekli eşgüdüm kurullarına dönüş-
mesi gerekebilir. İl ve ilçelerde her mahalle ve semtte,
oluşturulacak çocuk ve gençlik büroları bölgedeki toplum
merkezlerinin içinde de kurulabilir. Yöredeki muhtarlık,
sağlık ocağı, okul, Aile ve Çocuk Sağlığı Aile Planlaması
Merkezleri (AÇSAP) ve karakollar bağlantı içinde çalışabi-
lir. Bu bürolar birinci basamak hizmetleri sağlarlar.
28. Cumhurbaşkanlığı'na bağlı özerk bir statüde
(Devlet Denetleme Kurulu gibi) bir birimin bakanlık müs-
teşarı, DPT, DİE, üniversiteler, sektör temsilcileri, baro-
lar, sendikalar, odalar ve diğer STK temsilcilerini kapsa-
ması; çocuk ve gençlik haklarını savunacak yeni politika-
larla ilerlemeyi sağlayacak bir örgütsel yapıda olması yasa-
laştırılmalıdır.

192
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

KAYNAKÇA
Abidin, R. The Parenting Stress Index. NC: Pediatric Psychology
Pres, 1986.
Azar, S. T. "A Framework for Understanding Child Maltreatment:
Arı Integration of Cognitive Behavioral and Developmental
Perspectives." Canadian Journal of Behavioral Science 18
(1986): 340-355.
Azar, S. T.; D. R. Robinson; E. Hekimian ve C. T. Twentyman.
"Unrealistic Expectations and Problem-Solving Ability in
Maltreating and Comparison Mothers." Journal of Consulting
and Clinical Psychology 52 (1984): 687-691.
Bandura, A. Aggression: Social Learning Analysis. Ed. Englewood
Cliffs. New Jersey: Prentice Hail, 1973.
Burgess, R. L. "Social Incompetence as a Precipitant to and
Consequence of Child Maltreatment." Victimology: An
International Journal 10 (1986): 72-86.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, SHÇEK Genel Mü-
dürlüğü'nün Korunmaya Muhtaç Çocuklarla İlgili Çalışmala-
rı. Ankara, 2003.
Çılga, I. "Türkiye'de Çocuk Hakları Çalışmaları." Cumhuriyet ve
Çocuk, Çocuk Kültürü Kongresi. Ankara: Ankara Üniversite-
si Yayınları, 1988.
Çocuk Hakları Mevzuatı Çalışmaları II. Ankara: Adalet Bakanlığı
Alt Komisyon Raporları, 2004.
Denicola, J. vej. Sandler, "Training Abusive Parents in Cognitive
Behavioral Techniques." Behavioral Therapy II (1980): 263-
270.
Dökmen, U. Sanatta ve Günlük Yaşamda iletişim Çalışmaları ve
Empati. istanbul: Sistem Yayıncılık, 1994.

193
Aile İçi Şiddet

Egan, K. J. "Stress Management and Child Management with


Abusive Parents." Journal of Child Psychology 12.3 (1983):
292-299.
Eyberg, S. ve A. Ross. "Assessment of Child Behavior Problems:
The Validation of a New Inventory." Journal of Child
Psychology 1 (September 1978): 113-116.
Feindler, E. ve R. Acton, Adolescent Anger Control. New York:
Pergamon Press, 1986.
Frodi, A. ve M. Lamb. "Child Abusers' Responses to Infant Smiles
and Cries." Child Development 1 (1980): 238-241.
Goldstein, A. The Prepare Curriculum. Champaign, Illinois:
Research Press, 1988.
Jacobson, E. Progressive Relaxation. Chicago: University of
Chicago Press, 1938.
Karoly, P. Self Management Problems in Children. Behavioral
Assessment of Childhood Disorders. Ed. E. J. Marsh ve L. G.
Terdal. New York: Guilford Press, 1981.
Kaverola, C.; D. Elliot-Faust ve D. Wolfe. "Clinical Issues in the
Behavioral Treatment of a Child Abusive Mother Experiencing
Multiple Lives Stresses ."Journal of Clinical Child Psychology
13 (1984): 187-199.
Kut, Sema. Sosyal Hizmet Mesleği, Nitelikleri, Temel Unsurları,
Müdahale Yöntemleri. Ankara: 1988.
Larrance, D. T. ve C. T . Twentyman. "Maternal Attributions of
Child Abuse." Journal of Abnormal Psychology 92 (1983):
449-457.
Liller, P. A. ve N. Eisenberg. "The Relation of Empathy to
Aggressive and Externalizing Anti-social Behavior."
Psychological Bulleün 103 (1988): 324-344.

194
Anne-Babalarla İlgili Grup Uygulamaları

Mavili Aktaş, Aliye. Gençlere Yönelik Hizmetlerde Grup Dayanış-


ması ve Grup Liderliğiyle İlgili Bazı Prensipler ve Ahlaki İlke-
ler. Ankara: K. H. O. Bilgi Toplama ve Yaym Merkezi, 1995.
Mavili Aktaş, Aliye. Grup Süreci ve Grup Dinamikleri. İstanbul:
Sistem Yayıncılık, 1996.
Mavili Aktaş, Aliye. Küçük Gruplar: Dinamikleri ve Süreci. Anka-
ra: Mustafa Kitabevi, 2006.
Mavili Aktaş, Aliye. "Türkiye'de Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve
Çalışan Personel." Prof. Dr. Mualla Öztürk Anısına XVIII.
Sempozyum Sunumları. Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınla-
rı, 2004. 159-193.
Meichenbaum, D. Cognitive BehaviorModiBcation: An Integrative
Approach. New York: Plenium, 1977.
Milner, J. The Child Abuse Potential Inventory. (2nd Edition)
Webster, NC: Psytec Corp., 1986.
Novaco, R. Anger and Coping with Stress: Cognitive Behavioral
Interventions. Cognitive Behavior Therapy. Ed. J. Foreyt ve
D. Rathjen. New York: Plenium Press, 1978.
Pliffer, J. ve J. Jones. Reference Guide to Handbooks and
Annuals. San Diego: University Associates, 1983.
Plotkin, R. "Cognitive Mediation of Discipline in Mothers Who
Maltreat Their Children." Unlisted Doctoral Dissertation.
Department of Psychology, University of Rochester, 1983.
Sapivack. S.; J. Platt ve M. Shure. The Problem Solving Approach
to Adjustment. San Francisco: Jossey Boss, 1976.
Savicki, V. ve R. Brown. Working with Troubled Children. New
York: Human Science Press, 1982.
Spielberger, C.; G. Jacobs; S. Russel ve R. Crane. State-Trait
Anger Scale. Ed. J. N. Butkher ve C. Spielberger. Advances in
PersonalityAssessmen12 (1983): 159-187.

195
Aile İçi Şiddet

Sroufe. L. ve J. Fleesson. "Attachment and the Construction of


Relationships." Relationships and Development. Ed. W.
Hartup ve Z. Rubin. New York: Cambridge University Press,
1987.
Steele, B. "Psychodynamic Factors in Child Abuse." The Battered
Child. Ed. R. Helfer ve R. Kempe. 4,h Edition. Chicago:
University of Chicago Press, 1987
Trickett, P. K. ve L. Kuczynski. "Children's Misbehaviors and
Parents' Discipline Strategies in Abusive and Non-Abusive
Families." Developmental Psychology 22 (1986): 115-123.
Uluğtekin, S. Çocuk Mahkemeleri Sosyal İnceleme Raporları.
Ankara: Türkiye Barolar Birliği Yayınları, 2004.
Vasta, R. "Physical Child Abuse: A Dual Component Analysis."
Developmental Review 2 (1982): 164-170.
Wolfe, D. Child Abuse: lmplications for Child Development and
Psychopathology. London: Sage Publications, 1987.
Wolfe, D.; J. Fairbank; j. A. Kelly ve A. S. Bradiyn. "Child
Abusive Parents Physiological Responses to Stressfııl and
Non-Stressful Behavior in Children." Behavioral Assessment
5 (1983): 363-371.
Yalom, I. The Theory and Practice of Group Psychotherapy. New
York: Basic Books, 1975.

196
BÖLÜM IV
AİLE İÇÎ ŞİDDETİ ÖNLEMEDE
İLETİŞİM

Sosyal refah devleti olmanın bir gereği olarak Anaya-


sa'nın 41. maddesi uyarınca oluşturulan kurumlarda
(SHÇEK, Kadının Statüsü ve Sorunları birimlerinde) hiz-
met veren bütün meslek elemanlarının toplumsal ve sosyal
politika düzeyindeki müdahale ve uygulamalara önem ver-
mesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Sözlü, yazılı ve
görsel basın ve kitle iletişim araçlarında, günümüzde Türk
ailesinin (anne-baba, çocuklar) içinde bulunduğu koşullar,
yalnızca sansasyonel ve kışkırtıcı değil, eğitici ve geliştirici
haber ve yayınlarla, çözüm önerileriyle ele alınmalıdır.
Toplumumuzda erkekler eşlerine dayak atıyorsa, bu
tür iletişim biçimini çıkar yol olarak görüyorsa bu erkekle-
ri yetiştirenlerin de annelerimiz olduğu gerçeğini göz
önünde bulundurmak durumundayız. İster eğitimli ister
eğitimsiz olsun kadınların kendi tarzları ve yaklaşım yolla-
rı hakkında kapsamlı bir iç görüye ihtiyaçları olduğunu dü-

201
Aile İçi Şiddet

şünüyorum. Aile, sosyalleşme sürecinde birincil sorumlu-


luğa sahip temel bir kurumdur. Erkek ve kadınlarla ilgili
kalıplaşmış tutum ve tavırların toplumsal ve kültürel or-
tamdan kaynaklanan boyutu çok açıktır. Sözgelimi çocuk-
ların geliştirilmesinde ve eğitiminde birinci derecede so-
rumlu olan anneler (çoğunlukla babalar da) erkek çocukla-
rını yetiştirirken "Erkek adam ağlamaz" biçimindeki tavır-
larıyla erkek çocuklarının duygusal alanlarını farkında ol-
madan bastırmış olurlar. Bu arada kız çocukları da "güzel
kızım" biçimindeki ("akıllı kızım" değil) genel ifadelerle
sevilmektedir. Yetiştirme sürecinde erkek çocuklara yöne-
lik olarak benimsenen bu tarz, çocuk yetişkin olduğunda
onun rasyonel alanı gelişmiş bir birey olmasına etki et-
mektedir. Kuşkusuz erkeklerin rasyonel alanının kadınlar-
dan daha fazla gelişmesinde fizyolojik ve genetik faktörle-
rin de etkisi vardır. Ancak kültürümüzde bu cinsiyete akta-
rılan temel değer ve tutum sisteminin etkilerinin daha çar-
pıcı ve önemli olduğunu düşünüyoruz.

EŞLER ARASI BEKLENTİLER

Bu bölümde kadın ve erkeğe aktarılan tutum farklılık-


ları açıklanacak ve aile içi iletişim tarzları üzerinde örnek-
lerle durulacaktır.
Aile içi iletişimde temel sorun alanlarından birisinin
eşlerin birbirleriyle ilgili beklentileri arasındaki uyuşmaz-

200
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

lık ve beklentileri yerinde ve zamanında aktaramamak ol-


duğunu düşünüyorum.
Arıkan'm aktardığı çarpıcı bir örneği vermek istiyo-
rum. Eşinin kendisine boşanma davası açtığını öğrenince
şaşkın duruma düşen erkek, eşine "Anlamadım neden ben-
den boşanmak istiyorsun, sana ne yaptım? Seni çok sevdi-
ğimi bilmiyor musun?" deyince eşinden "Beni sevdiğini
hiç söyledin mi?" biçiminde bir karşılık alır. Bunun üzeri-
ne erkek, "Ben hep için için sevdim" diyerek cevap verir.
Kadın, beni çok fazla düşündüren çarpıcı cevabım şu cüm-
leyle vermişti: "Ben senin karındım; keşke, biraz da dışın
dışın sevseydin."
Kuşkusuz bu evliliğin bitmesinde belirleyici faktör
erkeğin eşine onu sevdiğini söylememesi değildi. Ancak
aile içinde için için yaşanan sorunlar ve sıkıntılar kadar
olumlu ve destekleyici duyguların da açık ve empatik bir
iletişim tarzıyla paylaşılması, beraberliğin sürmesinde ol-
dukça önemlidir. Duygusal paylaşımın yerinde ve zama-
nında etkili bir biçimde yapılması, beraberliklerin devam-
lılığında ve şiddete başvurulmadan sürdürülmesinde ol-
dukça etkilidir.
Mesleki çalışmalarımızda karşımıza çıkan bir başka ör-
nek de bu durumla ilgiliydi. 25 yıllık bir beraberlik kavga-
sız gürültüsüz (sessiz sedasız) bitiverdi. Kadın gerekçe ola-
rak "Benim için hiçbir şey ifade etmiyorsun, seninle ilgili
hiçbir şey hissedemiyorum, bunu sürdürmenin bir anlamı

201
Aile İçi Şiddet

yok" diyerek eşinden ayrılmıştı. Bu örnekte ne şiddet ne de


kavga gürültü vardı. Ama aile içi iletişim örüntüsüne bak-
tığımızda eşlerin birbiriyle çok az şey paylaştıklarını, aynı
çatı altında (duygusal anlamda) yalnız bireyler hâline gel-
diklerini görmüştük. Bu noktada eşlerin aile içi ilişkilerde
olumlu duygular kadar olumsuz duygularını da genelleş-
tirmeden ("Zaten sen hep böylesin, ne zaman beni anladın
ki..."), suçlama ve hakarete ("Belanı versin"... vb.) dönüş-
türmeden paylaşabilmeyi öğrenmesi gerekir. Aile içi ileti-
şimde tarafların birbiriyle (duruma özgü) konuşmayı öğ-
renmesi kadar dinlemeyi de becerebilmesi önemlidir. Bu-
rada empati kavramı üzerinde ayrıntılı olarak durmak iste-
miyorum/' Ancak empatiyi kısaca karşımızdakinin içinde
bulunduğu durumu anlama ve ihtiyacı olan mesajı verebil-
me (âdeta onun ayakkabılarını giyme) olarak ele alıyorum.
Eşiyle iletişimde kişinin kendisini onun yerine koyabilme-
yi becerebilmesini büyük bir destek olarak görmemekle
birlikte, çok fazla önemsiyorum.
Aile bireylerinin sınırlı ve sıkıntılı bir sosyalleşme sü-
recinden (ekonomik sıkıntılar, eğitim düzeyi düşük anne-
baba, iyi bir özdeşim modeli olmayan anne-baba... vb.)
geçtikleri düşünüldüğünde günümüzde Türk ailesinin sağ-
lıklı iletişim örneklerini benimsemelerini sağlamada med-
yaya ve ilgili sosyal refah kurumlarına önemli sorumluluk-

6. Konuyla ilgilenenler Aliye Mavili Aktaş'ın Grııp Süreci ve Grıtp Divavıikleri (1996) adlı
kitabına bakabilirler.

202
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

lar düştüğünü bir kez daha vurgulamak istiyorum. Medya-


nın, çoğunlukla sansasyonel nitelikteki olumsuz olayları
haber olarak duyururken, gündüz ve gece kuşağındaki eği-
tici programlarda ve dizilerde, örnek iletişim tarzlarım ye-
teri kadar aktaramadığını düşünüyorum. Tekrar tekrar ve-
rilen Türk filmleri (zengin kızla fakir erkeğin ya da tam
tersi fakir kızla zengin erkeğin dramı), Meksika ve Ameri-
kan dizileriyle günümüz koşullarındaki Türk ailesi için ne
kadar olumlu örnekler verildiği tartışılmalıdır.
Bu çalışma içinde genellemelerden sıklıkla imtina et-
tim. Ancak günümüzdeki Türk ailesinde yaşanan sorunla-
rın sosyo-ekonomik düzeye bağlı olarak da değiştiğini be-
lirtmek istiyorum. Sözgelimi sosyo-ekonomik düzeyi orta
ve ortanın üstündeki ailelerde kadın, eğitimli ve çalışıyor-
sa, eşinden daha çok duygusal alanda destek, sevgi bekler-
ken kendini gerçekleştirme arzusunu da tatmin etme ihti-
yacındadır. Bu noktada erkeğin ev işleriyle ilgili sorumlu-
luk almaması da çok çarpıcı bir sorun gibi görünmüyor
(ancak evliliğin başında çatışma alanı olabilmektedir).
Çünkü kadın eğitimli de olsa bu rolünü dışardan bir kişiy-
le (ücretli, gündelikçi, hizmetli... vb.) paylaşarak sürdür-
mektedir. Bu düzeydeki bir kadının şu paylaşımı çok çar-
pıcıydı: "Benim de işim ve sorumluluklarım var. O eve ge-
lince kendi işiyle meşgul oluyor. Ben ise çocuklarımla ve
onların yemeğiyle, ütüsüyle uğraşıyorum. Bunlar o kadar
ağır gelmiyor da bazen kuruduğumu, susuz kaldığımı his-

203
Aile İçi Şiddet

sediyorum. Ne olur bana moral veren, güzel bir şeyler söy-


lese..." Burada görüldüğü gibi günlük ev ve iş yaşamı sü-
rerken eşler birbirlerine önem vermeyi, salt beraberlik için
bir şeyler yapmayı ihmal ettiklerinde de iletişim sorunları
yaşamaktadırlar. İlk bölümde de söz ettiğim gibi sosyo-
ekonomik düzeyi yüksek ailelerde de fiziksel şiddet olayla-
rı görülebilir. Ancak burada duygusal istismar ve birbiriy-
le uzlaşmayan beklentilerin de fiziksel şiddet kadar örsele-
yici ve beraberliği tehdit edici boyutlar içerdiğini vurgula-
mak istiyorum. Beklentileri daha rafine olmuş, eğitilmiş
kadınların yaşadıkları benzer sıkıntıları erkekler de yaşaya-
bilir. Kadınların empatik ve duyarlı olmayan iletişim tarz-
ları da erkekleri incitiyor ve örseliyor olabilir. Ben hem-
cinsime yanlı davranmaktan imtina ettiğim için (bu kitap-
ta daha çok mağdur durumdaki kadın ve çocuklarla ilgili
mesleki müdahale ve yaklaşımlar çoğunlukta gibi gözükü-
yor) son bölümde toplumumuzda örselenen ve incinen er-
keklerle de ilgili bazı örnekler vermeyi gerekli görüyorum.
Mesleki çalışmalarımız sırasında rastladığımız bir ör-
nek çok çarpıcıydı. Lise mezunu bir kadın fiziksel olarak
albenisi olan (yakışıklı diyebileceğimiz) bir erkekle evliydi.
Bir kız çocukları vardı ve 13 yıllık evlilikleri süresince er-
keğin evlilikleri dışında kaçamakları (çapkınlıkları) olmuş-
tu (toplumumuzda bu tür kaçamaklar için erkeğe yönelik
tutumlar daha toleranslıdır). Geçim sıkıntılarının fazla, ya-
şam standartlarının düşük olduğu dönemlerde çocuk yetiş-

204
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

tirnıe ve ev işleriyle ilgili sorumlulukları üstlenen bu kadın


oldukça sinirli ve agresif bir dönem geçirmişti. Bizim aile-
yi gördüğümüz dönemde erkek, kamuda sürekli bir işe
başlamış ve kadından erkek çocuk istediğini, olmazsa ken-
disinden boşanacağını söylemişti. Kadının kalp rahatsızlığı
vardı, ama kadın, evliliğini kurtarmak için her şeyi göze al-
dığını söyleyerek çocuk yapmaya karar verdi. İkinci çocuk
erkek oldu. Kadın, eşinin kendisine karşı tutumlarının de-
ğiştiğini (çapkınlık yapmadığını) ve kendisini ailesine ada-
dığını, mutlu olduğunu söylüyordu. Görüşmeler sırasında
kadın, hayatını değiştirdiği için oğlunu çok sevdiğini, onu
kızı gibi yetiştirmek istemediğini söylüyor ve yardım isti-
yordu. Biz aileyi (aralarındaki iletişim sorunlarına göre)
bazen tek tek bazen de birlikte görüyorduk. Kadın, kızıyla
ilgili iletişim sorunlarını anlatırken (odasını toplamadığın-
dan, sadece kendisiyle ilgilendiğinden yakınıyordu), oğ-
lundan bahsetmiş ve onun "kendisini ne kadar savunduğu-
nu" (kendi cümleleriyle) anlatmıştı. Bu durumda biz kadı-
nın oğluyla kurduğu iletişim tarzından ve onunla ilgili
duygularından kaygıya düşmüştük. Görüşmelerimiz sıra-
sında kadının oğlunu, eşine karşı kullandığını fark ettik ve
kaygı duyduk. Kadın, eşiyle geçmişte ve şu anda yaşadıkla-
rı tartışmalarda eşine karşı söyleyemediklerini oğlu aracılı-
ğıyla söylüyordu. Bir görüşmede oğlunun babasına "Sen
kadın mısın, niye kadınların işine karışıyorsun? Kes sesi-
ni!" biçiminde bir konuşmasına tanık olmuştuk. Bu du-

205
Aile İçi Şiddet

rumda kadının oğluyla âdeta simbiyotik (birlikte-bağımlı)


bir ilişki içinde olduğunu görünce bunu yeniden düzenle-
me sürecine girdik. Kadına eşiyle ilişkilerinde çocuğunu
devreden çıkarma yönünde bir iletişim tarzı benimsemesi-
ni örneklerle anlatarak tartıştık. Kadın, eşinin daha önceki
dönemlerde yaptıklarını affedememişti. O dönemde eko-
nomik özgürlüğü de olmadığından eşinden ayrılmamıştı.
Şu anda eşinin çok sevdiği ve (unun deyimiyle) kendisinin
kurtarıcısı olarak gördüğü oğlu aracılığıyla ona karşı güçlü
görünüyordu. Kadın mesleki iletişim sürecinde geçmişte
yaşadıklarını eşiyle konuştu ve eşiyle ilişkilerinde çocuğu-
nu devreden çıkardı. Şu anda aile üyeleri arasındaki ilişki-
ler daha net ve düzene girmiş durumda.
Ülkemizde sosyo-ekonomik düzeyi düşük kadınların
bir bölümünün çocukları aracılığıyla (âdeta onları öne sü-
rerek) eşleriyle iletişimlerini sürdürmelerinin de oldukça
sakıncalı olduğunu vurgulamak istiyorum. Çocukların an-
nelerini ya da babalarını kendi gözleriyle ve duygularıyla
anlayıp sevmelerinin ne kadar önemli olduğunu hepimiz
biliyoruz. Ancak fiziksel ve ekonomik açıdan erkekten da-
ha güçsüz durumda olduğunu hisseden kadın, eşiyle yaşa-
dığı sorunlarla baş etmede ikircikli (çift mesajlı) davranma-
yı tercih edebilmektedir.
Üniversitedeki gençlerle yaptığım grup uygulamala-
rında paylaşılan benzer bir örnek vardı. Bir erkek öğren-
cim yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyordu: "Annemi anlaya-

206
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

mıyorum, sabah babamı güler yüzle uğurluyor, sonra bana


dönüp 'Bu baban var ya bana hayatı zehir etti' diyor." Böy-
lesi bir paylaşımla geleceğimizin umudu olarak gördüğü-
müz çocuklarımıza ve gençlerimize güzel anne-baba mo-
delleri verebileceğimizden endişe etmekteyim. Bilindiği
gibi aile içinde erkek çocuk, babasını; kız çocuk da annesi-
ni örnek alarak kendi bireysel kimliğini geliştirir. Çocuğun
anne-babayla özdeşim sürecinde problemler çıkmaması
için bu örneklerin kendiyle barışık, iletişim sınırlarının ve
alanlarının farkında anne-babalar olması gerektiğini düşü-
nüyoruz.
Eşlerin birbirlerinden beklentilerinin evlilik süreci
içinde değişmesi de mümkündür. Evlilik birliği esnasında
her iki tarafın kendi sosyal alanlarında farklılıklar yaratarak
değişmeleri söz konusu olabilir. Kadının ve erkeğin iş ve
arkadaş ortamında bireysel gelişimlerini farklı boyutlarda
zenginleştirdiğini görebiliriz. Bireyselleşme yaşam boyu
devam eden bir süreç olduğundan bu durumu tabii karşı-
lamak gerekir. Burada problemli olan, kadının sosyal
çevresinden öğrendikleri ile erkeğin öğrendikleri ve yap-
tıklarının, birlikteliklerine zenginleşme ve ilişkiyi destekle-
me olarak yansımamasıdır. Taraflar yeni deneyimlerini ve
öğrendiklerini, ortak yaşamlarında iletişimlerini zengin-
leştiren bir boyut olarak kullandıklarında, birbirlerinin
beklentilerini karşıladığını düşündüklerinde ilişki devam
edebilir. Bazen de yollar ayrılabilir.

207
Aile İçi Şiddet

Mesleki çalışmalarımız sırasında danışma hizmeti ver-


diğimiz bir ailede bu duruma çarpıcı bir şekilde tanık ol-
muştuk. Bu ailede (benzer özellikleri olan) kadın ve erkek
orta düzeyde meslek sahibi kişilerdi. Birbirleriyle bir yaz
kampında tanışmışlar; ilişkileri, erkeğin ısrarlı isteği ve
inadı sayesinde (kızın hayır diyemeyeceği güzel jestler, he-
diyeler... vb.) kurulmuştu. Görüşmeler sırasında kadın
hep kocasını severek evlenmediğini, ancak onu sevmeye
çalıştığını söylüyordu. 14 yıllık evlilikleri, 10 yaşında bir
erkek çocukları vardı. Oldukça romantik ve duygusal bir
kişilik özelliğine sahip kadının, sanatçı bir yanı da vardı.
Erkek ise son derece rasyonel, çok girişken ve iş bitirici bi-
risi olarak tanımlanabilirdi. Aralarındaki iletişimde, erke-
ğin dinleyici yanının çok az olduğu, kadının da duygusal ve
incinen yanının ağır bastığı söylenebilir. Evliliklerinin son
beş yılında kadın bireysel danışma hizmetinden (rüyaları
ve iç sıkıntıları nedeniyle) zaman zaman yararlanmış, mes-
leğinde bireysel olarak önemli atılımlar yapmıştı. Erkek de
bu sırada ek işlerle ve yurt dışı gezileriyle, eşinden ayrı bir-
çok çalışmanın içine girmişti.
Bireysel danışma hizmeti sayesinde "Hayır" demeyi
öğrenip eşiyle ilişkisini yalnızlıkları sırasında sorgulayan
kadın, bu ilişkinin kendisini geliştirmediğini, aksine artık
boğulmaya başladığını söylüyordu. Karı kocayı birlikte
gördüğümüzde bazı rol oyunlarıyla birbirlerini nasıl algı-
ladıklarını görmeleri sağlanmıştı. Görüşme seanslarında

208
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

kadın, eşinin kendisini psikolojik anlamda aşağıladığını,


küçük gördüğünü (daha anlamadın mı, jeton hâlâ düşmedi
gibi) rol oyunu ile aynalamıştı (göstermişti). Bu süreçte er-
kek, eşini kaybetmek istemediğini, nasıl olmasını istiyorsa
öyle olacağını söylemişti. Kadın, eşinin kendisini çok faz-
la kontrol ettiğini ve sürekli isteklerini yapmaya (kayınva-
lidesine gitme gibi) zorladığını da söylüyordu. Kadın, ev-
liliklerinin başından beri eşinin hep aynı tutum içinde ol-
duğundan, ama artık buna dayanamadığından yakınıyor-
du. Görüşmeler sırasında erkeğin eşine karşı daha tole-
ranslı ve onu daha çok özgür bırakan bir tavır takınması
konusunda sözleşme yapılmıştı. Evliliklerini bir süre (3-4
ay) bu şekilde sürdürmeye çalıştılar. Ancak kadının ken-
dine olan güveni, arkadaş ilişkilerinden ve çevresinden al-
dığı geribildirimlerle desteklenmişti. Karısını kaybet-
mekte olduğunu düşünen eş ise, zaman zaman saldırgan
bir tutum içine girmişti.
Bu ilişki, kadının ısrarıyla boşanma ile neticelenmiş,
erkek çocuğun velayeti babada kalmıştı. Kadının psikoloji-
si bu dönemde oldukça düzelmişti. Yaşamından hoşnut ve
mutlu olduğunu söylüyordu: "Artık ayaklarımın üzerinde
durabiliyorum ve özgürüm..."
Bu ilişkide kadının "boğulduğunu" hissetmesi, onun
kendini ifade ettiğinde aşağılanmasından kaynaklanıyordu.
Kadın bireysel olarak psikolojik danışmalarda, kendisiyle
ilgili birçok eksikliğini ve değiştirmesi gereken yanlarını

209
Aile İçi Şiddet

fark etmişti. Bu yanlarını değiştirdiği anda da eşiyle bunla-


rı paylaşamamış, yalnızlığından daha hoşnut olduğunu
fark etmişti. "Ben artık ondan bir şey beklemiyorum, be-
nim beklentilerime cevap verebileceğine de inanmıyorum"
tarzındaki kararlılığı önemliydi. Hâlen çocuğuyla ilişkisini
sürdürmeye çalışıyor ve oğlunun kendisini sevmediğinden
yakındığı anlar oluyor.
Gerçekte bütün birlikteliklerde tarafların beklentileri
zaman içinde değişebilir. İletişimde dinleme, anlama, an-
latma ve anlaşma boyutlarının varlığı, değişen beklentiler-
de, tarafların yapabileceklerini ve yapamayacaklarını orta-
ya koyabilir. Bazen her ikisinin de farklı iletişim kurgusu
ve tarzı içinde olmalarını gerekli kılabilir. Tarafların olgun
bir rol esnekliği içinde olmaları, birbirlerinin beklentileri-
ni dikkate alıp gerekli değişiklikleri yerinde ve zamanında
yapabilmeleri gerekir.
Sevginin yaşanan ve öğrenilen yanları vardır. Sevgi his-
sedilebilir, sevmek öğrenilebilir. Taraflardan birinin "Sevi-
yorum" demesinin hatta diyememesinin bile önemli olma-
dığı ilişkiler görüyoruz. Aile konferanslarından birinde bir
kadın, "Kocamın bana 'Seni seviyorum' demesi hiçbir an-
lam ifade etmiyor. Sevdiğini söylediği kadının, benim, bek-
lentilerime hiç kulak asmıyor, bu nasıl sevmek!" demişti.
İlişkilerin devam etmesi, zenginleşmesi, tarafları hoşnut
ve mutlu etmesinin çatışmaların olmaması anlamına gelme-
diği daha önce de vurgulanmıştı. Ancak çatışmaları hallet-

210
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

me yolları da her iki tarafın beklentilerine her zaman uyma-


yabilir. Eşlerin bu yeni durumu içlerine sindirmeleri de za-
man alabilir. Değişimin, yeni tarzların, öğrenilenlerin, bi-
reysel kimliklere zarar vermeden, iletişimi zenginleştirme
yönünde olması durumunda birliktelikler devam edebilir.

KÜLTÜREL YAPIDA KADINA VE ERKEĞE


AKTARILAN TUTUM VE DAVRANIŞ KALIPLARI

Kültürel yapımızda erkek ve kadına yönelik genel


özellikleri açıklamak istiyorum. Böyle bir sınıflama yap-
manın temeli, akademik olarak aile kurumunu, duruma
göre farklı liderlik (kadın, erkek, gerektiğinde çocuklar)
alanları olan duygusal ve sosyal destek atmosferi olarak
görmemden kaynaklanıyor (günümüzde ailenin daha çok
ekonomik ve maddi çıkar kurumu olma özelliği daha çok
benimsense de bu görüşe katılmıyorum). Burada üzerinde
durulacak tutum ve davranış kalıplarını da bütünüyle cin-
siyete dayalı bir sınıflama olarak görmüyorum. Ancak sos-
yal bilimlerdeki bu tür sınıflamaların gerçek hayatta bütün
özellikleri barındırarak var olamayacağı görüşünü benim-
seyerek (Weber'in "ideal tipleri" gibi) ağırlıklı olan yanla-
rını vurgulamak için böyle bir sınıflama yapmayı düşün-
düm. Kuşkusuz kadınlar da erkekler kadar rasyonel, erkek-
ler de kadınlar kadar duygusal olabilir. Kanımca önemli
olan eşlerin kendilerini tanıyarak duruma uygun tepki ve-
rebilmeyi öğrenebilmeleridir.

211
Aile İçi Şiddet

Sosyal ve Duygusal Destek Ortamı Olan Ailede


Anne-Babayla İlgili Davranış Özellikleri

Babanın Davranış Özelliği Annenin Davranış Özelliği

Temel Duygusal Özellik


Rekabetçilik İşbirlikçilik

Temel İletişim Tarzı


Otoriter iletişim tarzı Eşitlikçi iletişim tarzı
(Kes sesini, ben babanım. (Annesinin kuzusu.)
Evin reisi benim.)

Temel Amaç
Kazanma İdare etme
(Ben erkeğim (Ben kadınım idareci
ezilmemeliyim.) olmalıyım.)

Problem Çözme Yaklaşımı


Rasyonel ve Objektif Sezgisel ve sübjektif
(Akıllı davranmalısın.) (Hissediyorum ki...)

Anahtar Özellikler
Merkezi Kontrol Yaygın Kontrol
Stratejik karar verme Bütünleştirici olma
Duygusal olmayan davranış Empatik davranış
Analitik düşünme İşbirlikçi düşünme
Yüksek performans Yüksek performans

212
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

Her şeyden önce belirtmeliyim ki burada sınıflanan


özellikler erkeğin ve kadının fizyolojisi kadar yetiştirme ve
sosyalleşme sürecinde kültürel ve toplumsal ortamdan ak-
tarılanlarla da ilişkilidir. Erkeğe ve kadına aktarılanları da
sıralamak istiyorum.

Kadın ve Erkeğe Sosyo-Kültürel Ortamdan Aktarılanlar


Kadınlar Erkekler
- Gerekçelerini gösterme sorumlulu- - Kendi inandıklarını aynen kabul et-
ğuna sahiptir. tirme eğilimindedir.
- Anlaşma alanları arama eğiliminde- - Aynı düzeyde olmayan noktalarda
dir. boşluklar görme eğilimindedir.
- iletişimi konuşma ile sürdürür. - Amaç ve hedeflere ulaşmak esastır.
- Amaca ulaşmak için önce konuşmayı - Önce hedeflere ulaşma sonra ileti-
ve iletişimi esas alır. şim ve konuşma gelir.
- İlişkileri ve iletişim becerisi ile kabul - Görevlerini yerine getirmesi ve işte-
edilir. ki başarısı ile kabul edilir.
- Çok boyutlu düşünür. Görüşmede - Doğrusal düşünür. Yalnızca bir tek
bütün faktörleri hesaba katar. sorunla ilgilenir.
- Çok boyutlu bir içe bakış yöntemine - Doğrusal ve tek boyutlu içe bakışı
sahiptir. vardır.
- İlişkileri içine sindiği gibiyse dağları - İlişkileri içine sinmese de amaçlarına
aşar ve verimli olur. ulaşmak için verimli olmak zorunda-
dır.
Nihai amacına ulaşmadan önce ay- - Nihai amacına ulaşmak temel hede-
rıntılar üzerinde çok fazla durur. fi olduğu için ayrıntıları göz ardı
eder.
Problemlerini her durumda kendi- - Yalnızca hedefleriyle ilgili olan
siyle konuşmak isteyenlerle paylaşır problemlerini paylaşır.
(özellikle kadın toplantılarında).
Bir problemi çözmeye çalışmak ye- - Probleme konsantre olduğunda yal-
rine yakınlık veya iletişimin duy- nızca onunla ilgilenir.
gusal alanlarına yönelir.
Yaşam rolleri arasında denge arar. - Her gün kazanma ya da kaybetme
savaşındadır.
Birçok problemi kendisiyle ilgili gö- - Problemleri (kendisiyle ilgili olanla-
rür ("Bu benim hatam olmalı"). rı bile) başkalarının problemi olarak
görür ("Bu senin sorunun").

213
Aile İçi Şiddet

Burada belirtilen sosyalleşme sürecinde kültürel ve


toplumsal yapının aktardıkları kadın ve erkekte aşağıdaki
gibi bir genel özellik yaratmaktadır. Sınıflanan bu özellik-
lerin duruma uygun kullanıldıklarında aile içi iletişime güç
ve zenginlik katacaklarına inanıyorum.

Ailede İletişim Ortamını Zenginleştiren


Kişilik Özellikleri

Kadınlar Erkekler
- İletişimde ilgili konuşma. - Konuyla ilgili daha teknik
konuşma.
- Görüşleri ifade etmeyi - Yalnızca görüşlerini bildirir.
cesaretlendirici tutum.
- Diğerlerini de dikkate alır. - Yalnızca kendi adına davranır.
- Bağlılık esastır. - Bağımsızlık esastır.
- Duygularını ifade eder. - Düşüncelerini ifade eder.
- Telkin edici, ikna edicidir. - Yönlendirici ve emredicidir.
- İçinden geldiği gibi davranır. - Gerçekçi davranır.
- İletişim odaklıdır. - Amaç odaklıdır.
- Devam eden ilişki ağına - Amaçla ilgili bağlantılar ağına
sahiptir. sahiptir.
- Cesaretlendirir. - Meydan okur.
- Yakınlık önemlidir. - Statü önemlidir.
- İletişim ve başarı odaklıdır. - Yalnızca başarı odaklıdır.
- İçe dönüktür. - Dışa dönüktür.
- Doğal ve sezgiseldir. - Mantıklıdır.

Görüldüğü gibi kadın ve erkekte var olan bu farklı


özellikler, aile içi iletişimde aile bütünlüğünün zenginleş-
tirici ve tamamlayıcı olmasını sağlayabilir. Ancak bunların

214
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

farkında olunmadığı zaman kadın ve erkek birbirini kendi


istedikleri doğrultuda değiştirmeye kalkarsa, aile ortamı
zıtlıklar içinde cehenneme dönebilir.
Bu noktada aile içi iletişimde eşlerin değişemeyeceği-
ni ya da değişmemesi gerektiğini söylemek istemiyorum.
Kişiliğin (cinsiyete bağlı olarak kazanılan özelliklerin) ge-
nel özelliklerinin değiştirilmek istenmesinin çoğu zaman
beyhude bir çaba olduğunu düşünüyorum. Aile içi ileti-
şimde kadın ya da erkeğin eşini kendi istediği gibi olması
için zorlaması büyük oranda bireysel düzeydeki iç çatışma-
larla ilgilidir. "Benim istediğim gibi olursa onu severim"
yaklaşımı, "Ben üstünüm, benim istediğim doğrudur" var-
sayımından da kaynaklanıyor olabilir. Bireysel düzeydeki
iç çatışmalarından arınmış, kendisiyle barışık bir eşin, kar-
şı tarafı farklılıklarıyla sevmesi daha kolaydır. Farklılıkları
sevebilmeyi becerebilme yeteneğinin aile içi demokrasinin
oluşumunda temel unsur olduğunu düşünüyorum. Farklı-
lıklara hoşgörü gösterilen sıcak bir aile ortamında yetişen
çocuklarımızın da toplumsal barışın ve huzurun sürdürül-
mesine katkıda bulunacaklarına inanıyorum. Birbirine önem
veren, farklılıklarını hoşgörüyle karşılayıp sevgiyle iletişim-
de bulunan aile ortamında yetişen çocuklarımız arkadaşla-
rındaki farklılığı daha kolay kabul edecek ve sevmeyi becere-
cektir. Aile ortamında yaşanan huzur ve barışın toplumsal
barış ve huzurun temel anahtarı olduğunu düşünüyorum.
Nitekim gelişmiş ülkelerde (ABD, Kanada gibi) aile içi ileti-

215
Aile İçi Şiddet

şime yönelik hizmet ve politikalara bu denli ağırlık verilme-


sinin de bu düşünceden kaynaklandığına inanıyorum.
Aktarılan bu davranış ve tutum kalıplarında da görül-
düğü gibi gerçekte erkek ve kadın dünyasının kendine öz-
gü tarafları vardır. Aynı çatı altında bir araya gelen bu iki
cinsin farklılıklar üzerinde ortak temeller oluşturmayı öğ-
renmesi ve öğrendiklerini benimsemesi gerekir. Gerçekte
her iki cinsin farklılığının da güçlü ve yerinde olduğu du-
rumlar vardır. Sözgelimi ailenin ekonomik kriz içinde ol-
duğu dönemlerde erkek birden fazla işte çalışarak kazanç
sağlama peşinde koşarken çocuklarının psikolojik ve duy-
gusal ihtiyaçlarıyla ilgilenme sorumluluğunu üstlenen ka-
dının, ayrıntılara daha fazla dikkat etme ve önemseme
özelliğinin çocuklarıyla iletişimde başarılı ve destekleyici
olmasını sağlayacağı inancındayım. Bu noktada kadının
eşine ilişkin beklentilerini çocuklarıyla olan iletişimine ka-
rıştırmaması, hem eşine hem de çocuklarına yerinde ve za-
manında destek verebilmesi gerekir. Bu, sadece onlar için
yaşayacak demek değildir. Günlük ilişkileri ve sorumluluk-
ları içinde kendisine de zaman ayırabilir. Aile hayatı eğitim
seminerlerinden birinde bir Anadolu kadınının paylaşımı-
nı hiç unutamam. Sadece kadınlardan oluşan bir gruba ai-
le içi ilişkilerle ilgili bilgi aktarırken, söz alan bir kadın üye,
eşiyle iletişimini anlatırken şunları söylemişti: "Ben süslü
laflar bilmem (bilimsel konuşamam anlamında), 40 yıllık
eşimi idare ederken, eşimin benim dediklerimi yapması

216
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

için söze şöyle başlarım: 'Efendi ben cahil bir kadınım, bu


işleri senin kadar bilemem, ama bana kalırsa şöyle yapalım.
Tabii sen daha iyisini bilirsin.' Bunun üzerine bizim efen-
di benim dediğimi dinler ve öyle davranır." Eğitim düzeyi
düşük bu Anadolu kadınının örneği üzerinde çok fazla dü-
şünmüşümdür. Kadın cahil de olsa kocasıyla ilişkisinde,
onun hoşlanacağı bir tarz bulmuş olabilir. Gerçekte kadı-
nın bu tutumu, erkeğin her şeye gücünün yettiğine inanan
(omnipotence) özelliğine hitap edip bu yanını tatmin edi-
yor. Ama aile içi iletişimde işe yarar bir şey başarıyor.
Uyum ve uzlaşma içinde beraberliğin devamını sağlıyor.
Bunu anlatan Anadolu kadınının eşine "Ben cahil bir kadı-
nım, senin kadar bilemem" deyişinden kendisi de rahatsız
olmuyordu. Hassas bir politika izliyordu. Ama eşiyle ileti-
şimini kendi istediği (onun da onayladığı) tarzda sürdürü-
yordu. Tabii ki entelektüel yanı gelişmiş kentli kadın için
bu tür "politik manevralar" hem yorucu gelebilir hem de
buna gerek duymayabilir. Bu durumda eşler iletişim süre-
cinde kızgın ve keskin iki kutup (hatta kaynayan kazan) hâ-
line de gelebilir. Eşlerin karşılıklı olarak birbirlerinin bek-
lentilerinin farkında olup ona uygun yeni davranış tarzları
geliştirmeyi, bunları deneyerek yeniden düzene sokmayı
öğrenmeleri gerekir. Mesleki çalışmalarım sırasında ente-
lektüel düzeyi gelişmiş, eğitimli ve çalışan kadınların
bazılarının ağzından şu sözleri de duyuyorum: "Eşimden
beklentilerimi değiştirdim, değiştirmek zorundaydım; her

217
Aile İçi Şiddet

an çatışmak, kavga etmek istemiyorum." Bu tür paylaşım-


lar iletişim sürecinde yaşananların her an değiştiğini ve ta-
rafların değişen duruma uygun beklenti ve tutum içine gir-
meleri gerektiğini gösteriyor. Bu tür tutum ve davranış de-
ğişikliği aramadaki temel neden, çocuklar için beraberliği
sürdürme arzusudur. Bu nokta gelişmiş ülkelerde son yıl-
larda yaşanmakta olan tek ebeveynli ailelerle ilgili prob-
lemler düşünüldüğünde de gündeme geliyor. Gelişmiş ül-
keler düzeyinde olmasa da, son yıllarda ülkemizin büyük
kentlerinde boşanma oranlarının bizim için de düşündürü-
cü boyutlara ulaştığını söyleyebiliriz (Arıkan). Ancak bu
çalışmanın temel konusu boşanma olmadığı için bu konu-
da ayrıntılı durmak istemiyorum. Kuşkusuz birlikte yürü-
tülemeyecek kadar farklı kişilikler ve olumsuz deneyimler-
le sürdürülen evliliklerin çocuklar üzerindeki olumsuz et-
kileri boşanmış tek eşli ailelerden daha fazladır. Ancak bu
noktaya gelmeden, şiddete başvurmadan yapılması gere-
kenler, değiştirilmesi gereken önyargılar ("Bu erkekler
hep böyledir", "Ah şu kadınlar" gibi) ve iletişim tarzları
acaba deneniyor mu?
Unutulmaması gereken en önemli nokta çocuklarımı-
zın bir tane annesi, bir tane babası var. Anne ve babalar
olarak hepimiz çocuklarımızla birlikte mutlu ve umutlu
yaşamanın ne denli önemli olduğunun bilincinde ve so-
rumluluğunda olmalıyız.

218
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

AİLE İÇİ İLETİŞİMDE EŞLERİN KENDİ


AİLELERİYLE İLGİLİ TARTIŞMALARI

Her şeyden önce anne-baba ve çocuklardan oluşan çe-


kirdek ailenin kurucu üyeleri (kadın ve erkek) farklı sosyo-
kültürel ortamlarda yetişmişlerdir. Erkeğin ve kadının kar-
şılıklı iletişimlerinde önemli sorun alanlarından biri de,
mevcut aile ilişkilerini anne ve babalarıyla ilgili referansla-
rına dayanarak sürdürmek istemeleridir. Özellikle benzer
sosyo-ekonomik statüde olmayan ailelerden gelen insanla-
rın evliliklerinde bu tür sorunlar daha çarpıcı olarak orta-
ya çıkmaktadır. Sözgelimi eşlerden birisi daha geleneksel
bir ortamda, diğeri de kent ortamında yetişmişse misafir
ağırlamadan, çocuk yetiştirmeye değin birçok alanda so-
run çıkma olasılığı vardır. Yakın çevremizdeki arkadaşları-
mızdan birisi, "Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.
Abartılı bir ağırlamadan hoşlanmıyorum. Arkadaşlarımı is-
tediğim zaman davet etmeliyim" diyordu. Eşi ise, "Ben bir
çorba, bir ıspanakla misafir ağırlayamam, yemeğe davet et-
mişsem en az bir çeşit et yemeği, tatlı, salata, her şey dört
dörtlük olmalı, ben böyle gördüm" diyordu. Yetişme orta-
mının getirdiği tutum farklılıkları aynı çatı altında yaşayan
bu iki bireyi zıt kutuplar hâline getirebilir. Oysa eşler, ben
öyle bir ortamda yetiştim, ama "şu anda" benim ailem ve
şartlarım bu, bunlarla elimden geleni nasıl yapabilirim tar-
zında tutum geliştirebilir: "Onlar benim annem ve babam;

219
Aile İçi Şiddet

ancak eşim, annem gibi olamaz (ya da babam gibi olamaz)


ben de onun babası (ya da annesi) gibi olamam."
Günümüzde kent ve köy yaşamında yaygın aile tipi,
çekirdek ailedir. Ancak biçimsel olarak Türk ailesi çekir-
dek aile olarak tanımlansa bile, yaşanan ilişkiler açısından
Türk ailesini geleneksel geniş aile olarak tanımlamak daha
doğrudur. Bu noktada Türk ailesini, bireyselleşmiş ve ay-
rışmış bireylerin oluşturduğu bağımsız çekirdek aile olarak
görmek mümkün değildir, iki farklı dünyada yetişmiş bi-
rey (ne kadar bireyselleşmiş oldukları tartışmalıdır), âdeta
kendi yetiştikleri ailenin uzantısı olarak iletişimlerini sür-
dürmektedirler. Ailenin yetişme ve sosyalleşme sürecinde-
ki önemine inanmak başka bir şey, kendi kurdukları ailede
birbirleriyle sınırlarını bilen yetişkin bir birey olarak ilişki
kurabilmek başka bir şey. Bireyselleşmiş aile içi iletişim
tarzı, sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyi yüksek ailelerde
benimsenmiş gibi görünüyor. Ancak (ekonomik sıkıntı, iş-
sizlik, ölüm, kaza gibi) kriz durumlarında, eşler kendi aile-
lerine yönelmektedir. Aile üyeleri bu beklenmedik durum-
larda yeni bir denge oluşturmayı ya da farklı bir iletişim
tarzını benimseyebilir. Kuşkusuz geniş aile üyeleri de ço-
cukluk ve gençlik dönemini birlikte geçirdikleri evlatlarına
daha yakın olabilirler. Ancak bu yakınlık, karşı tarafı "suç-
lama ve yargılamaya" dönüştüğünde, çekirdek ailedeki di-
ğer birey de (onun ailesi ) "savunmaya" geçebilir. Bu du-
rum çekirdek ailede yeni çatışma alanları oluşturabilir. Ül-

220
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

kemizde bu çatışma alanlarının evliliğin başlangıcından iti-


baren (kız tarafı, erkek tarafı gibi) aile içi iletişimi olumsuz
yönde etkilediğini söyleyebiliriz. Günümüzde birçok aile
reisi, eşinin ailesiyle ilişkilerini sınırlama ve kısıtlama hak-
kını kendinde görebilmektedir. Annesi olmadan kendine
kıyafet alamayan erkekler ve kadınlar olduğu gibi, annenin
ya da babanın zevkine göre harcama yapıp ev kuran aileler
de vardır. Kültürel yapımızda anne-babalık rolü beşikten
mezara kadar süren daimi bir görev olarak görülmektedir.
Anne-baba emekli olsa da çocuklarını evlendirmek ve on-
lara yardım etmek amacıyla yeniden çalışmaya başlamakta-
dır. 25 yıllık emekli ikramiyesini çocuğunun evliliği için
harcayan birçok anne-baba olduğunu hepimiz biliyoruz.
Gittikçe ağırlaşan ekonomik sıkıntılarla üniversiteyi biti-
ren bir gencin, (iyi bir okul bitirmişse) işe yerleştikten son-
ra ne kadar tasarruf ederse etsin ailenin desteği olmaksızın
evlenmesi mümkün değildir. Evlilik birliğinin kurulma
aşamasında başlayan bu bağımlılık daha sonraki dönemler-
de de (çocuğun yetiştirilmesi ve eğitiminde) azalmadan de-
vam etmektedir. Anne-babaların çocuklarıyla ilgili bu des-
teği ve sorumluluğu onların içlerine sinen, görmek ve yap-
mak istedikleri şeyler olarak adlandırılabilir. Ancak bu,
kent yaşamında orta ve ortanın üstü sosyo-ekonomik dü-
zeydeki bireyler için zaman zaman problem alanı olabil-
mektedir. Sözgelimi bir kadın ekonomik sıkıntı dönemle-
rinde "Ailemden yardım isteyemem. Çünkü bu yardımı

221
Aile İçi Şiddet

yaptıktan sonra bunun hesabını sorarlar, bu parayı nereye


harcadın diye. Onların öncelikleriyle benim önceliklerim
arasında öyle büyük farklar var ki..." diyerek paylaşımda
bulunmuştu.
Ayrı evlerde yaşayan, ancak geliri ve harcamaları baba-
nın (erkeğin) yaptığı bir geniş ailenin gelini, konuyla ilgili
sıkıntısını şu şekilde dile getirmişti: "Benim eşim yetişkin
bir insan, o da akşama kadar çalışıyor, bizim bir evimiz ve
ailemiz var, ama hâlâ evimizin ihtiyaçları ortak alınıyor.
Benim kıyafetlerim onun (kayınpederin) uygun gördüğü
yerden ve onun uygun bulduğu zamanlarda almıyor. Biz
ne biçim bir aileyiz anlamıyorum." Görüldüğü gibi bu tür
aile yaşantıları mekânsal olarak ayrı bile olsa ilişkiler açı-
sından ataerkil geniş aile özelliği gösteriyor. Özellikle bü-
yük kentlerde bu tür ailelerin sayısının azımsanmayacak
kadar çok olduğunu düşünüyorum.
Eğitim düzeyi yüksek, çalışan bir kadın, aile hayatıyla
ilgili paylaşımında şunları söylemişti: "Ben eşimin ailesiyle
aynı apartmanda oturuyorum. Kayınvalidem, kızım okul-
dan geldikten sonra onunla ilgileniyor. Evimin anahtarı
onda da var. Ancak istediği her saatte kapıyı açıp evime
girmesi beni rahatsız ediyor. İstediğim gibi bir şey giyip
dolaşamıyorum. Kızımla ilgileniyor diye sesimi çıkarmıyo-
rum, ama kendi ailemle gönlümce baş başa kalamıyorum.
Tatile gidiyorum onlarla, iş dönemi onlarla; bu kadar içli
dışlı olmak beni rahatsız ediyor. Eşime bunları söyleye-

222
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

mem, söylesem de bir şey değiştirmeyecek. Artık ben de


kızımı alıp kendi anneme, babama gidiyorum, onlarla tatil
yapıyorum."
Bu örnekte de görüldüğü gibi eşlerin kendi anne-ba-
balarıyla bu denli bağımlılık ilişkisi içinde olmaları, kendi
kurdukları ailenin bütünleşmesini ve beraberliğini tehlike-
ye düşürebilecek noktaya gelebilir. Bu tür yaşantı örnekle-
ri anne-babaya saygı sınırlarının ötesinde eşlerin kendi an-
ne-babaları için yaşamasına, onlar için savaşmasına da dö-
nüşebilmektedir.
Aile içi ilişkilerde kadının ve erkeğin kendi anne-baba-
sıyla olumlu ilişkiler içinde olması kuşkusuz beklenen ve
istenen bir durumdur. Yeni yetişen kuşak, ailesiyle iletişim
tarzını, onlara sevgi ve saygıyı, kendi anne-babasının bü-
yük anne-büyükbabasma yaklaşım ve tutumlarından öğre-
necektir. Ancak eşlerin kendi aile içi ilişkilerinde anne ve
babalarını savunmaya, korumaya ya da suçlamaya (eşin
eleştirel tutumu genellikle suçlama ya da saldırı olarak al-
gılanmaktadır) yönelik tutum ve davranışları karşı tepki
oluşturarak çekirdek ailenin "kurban" olmasına dönüşebil-
mektedir. Her şeyden önce eşlerin kendi ailelerini (ne ka-
dar olumsuz özellikleri olsa da) karşı tarafın (eşin) ailesi ka-
dar sevemeyeceğinin farkında olduklarını düşünüyorum.
Ancak eşinin de kendisi kadar sevmesini beklemek ya da
sevdirmeye çalışma yönündeki çabanın yorucu ve yıpratıcı
olduğunu düşünüyorum. Bu noktada iki tarafın da kendi

223
Aile İçi Şiddet

ailesini kendisine daha yakın hissetmesi demek karşı tara-


fın ailesine karşı önyargılı ve kusur arayıcı bir tutum için-
de olması demek değildir. Duyarlı ve objektif bir tutumla,
empatik bir iletişim tarzıyla iki tarafın mevcut aile içi iliş-
kilerini daha kolay yürüteceğini düşünüyorum. Bazen eş-
lerin aileleri benzer sosyo-ekonomik düzeyde olduğunda
da aile içi ilişkilerin sürdüriilmesiyle ilgili (anne egemen,
baba egemen vb.) farklılıklardan dolayı da sorunlar çık-
maktadır. Evlilikler iki kişi arasında yapılsa da âdeta aile
arasında yapılmış gibidir. Bu nedenle senin annen diye
başlayan konuşmalar karşı tarafta babaya, ablaya hatta am-
caya kadar inmekte, çekirdek aile oluşum süreci hasar gör-
mektedir. Bu noktada çekirdek ailenin anne-babalarına da
önemli sorumluluklar düşmektedir. Daha önce de belirtti-
ğim gibi evlatlarını evlendirme sürecinde (ailenin ekono-
mik düzeyine göre) anne-baba desteği oldukça önemlidir.
Gençler artık kendi çabalarıyla evlenmek isteseler de bu
desteğe her zaman ihtiyaç duymaktadırlar. Ancak bu des-
tek verildikten sonra anne-babalar bilinçli ya da bilinçsiz
karşılık bekleyebilirler. Bu beklentinin olumsuz olduğunu
düşünmüyorum, ancak sevgi, saygı sınırlarının dışında
beklentilerdeki ve önceliklerdeki farklılıklar, çekirdek aile-
nin eşleri arasında sorun yaratabilmektedir.
Sözgelimi nitelikli bir işte çalışan bir kadın (orta üstü
sosyo-ekonomik düzeydeki bir aile) "Eşimin babası da an-
nesi de sürekli bizden maddi destek bekliyor. Zaman za-

224
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

man ablası için bile istiyorlar. Eşim benden fazla kazanı-


yor, tabii ki annesine, babasına yardım edecek. Ancak her
ay bir ihtiyaç söylüyorlar. Mobilyalarına kadar değiştirmek
zorunda mıyız? Benim de iki çocuğum var; okul paraları,
bakıcı kadın, kira derken bu kadar gelirle sıkıntılı duruma
da düşüyoruz. Bir evimiz bile yok. Benim ailem bu tür ta-
leplerde hiç bulunmaz, bazen onlara kızıyorum, eşime de
kızıyorum."
Eğitim düzeyi düşük bir baba, oğluyla ilgili beklentile-
rini şu sözlerle dile getiriyordu: "Ben, onu (devlet yatılı
okulunda) okuttum, büyüttüm. Şimdi emekli oldum, onun
da bana bakması lazım." Günümüzde yaşanan ekonomik
sorunlar, bireyleri emekli olsalar bile aylıklarıyla geçiııe-
mez duruma getirmiştir. Bu durumda herhangi bir işte ça-
lışamayacak durumda olan anne-babalar, özellikle erkek
evlatlarından maddi destek talep etmektedirler. Ancak an-
ne-baba gerçekten zorunlu ihtiyaç içindeyken daha iyi du-
rumdaki evladın destek olması kadar tabii bir tutum ola-
maz. Ancak mobilya yenileme gibi (ihtiyaçtan değil, moda-
ya uygunluktan) gerekçelerle farklı beklenti ve öncelikleri
olan maddi destek talebi, aile içi ilişkilerde sorun yarat-
maktadır. Eşinin ailesinin bu tür tutumundan yakınan bir
kadın, "Sırf inat olsun diye ben de kendi anneme, babama
para gönderdim; onlar da beni okuttular; onların da hakkı
var" biçiminde paylaşımda bulunmuştu.

225
Aile İçi Şiddet

Aile içinde gelirin dağıtım ve bölüşüm işleminde çe-


kirdek ailenin, karı ve kocanın, uzlaşma ve işbirliği içinde
olması beklenir. Ancak olağanüstü, aciliyet gerektiren
durumlarda eşler durumdan birbirini haberdar etmeli
(salt onay almak için değil) ve karşılıklı destek olma eğili-
mi içinde olmalıdırlar. Buna gerek duyulmuyorsa karşı
taraf da benzer biçimde davrandığında hoşgörüyle karşı-
lanmalıdır.
Günümüzde kadının da erkeğin de çalıştığı bazı aile-
lerde her birey kendi gelirini kendi harcama yoluna da gi-
debilmektedir. Bu noktada her düzeydeki aile için uygun
bir reçete bulma yoluna gitmek istemiyorum. Bize göre
önemli olan, eşlerin birbirine kendi tercihlerini açık kalp-
lilikle anlatabilmeleri ve ortak noktalar bulup uzlaşabilme-
leridir. Bulunan ortak nokta ya da uzlaşma, iletişim süre-
cinde çıkabilecek sorunları da azaltabilir. Ancak aile içi ile-
tişim sürecinde uzlaşma noktalarının yeniden gözden geçi-
rilmesi gerekebilir. Çünkü eşlerin beklentileri, tutum ve
davranışları zaman içinde değişebilir. Bu değişikliklerin
farkına varıldığında, yeni uzlaşma yolları ve tutum biçim-
lerinin karşılıklı hoşgörü ve açık iletişim çerçevesinde
aranması ihmal edilmemelidir. Evlilik sürecinde yaşanan-
lar ve bireysel tecrübeler (eşlerden birisinin ebeveyninin
kaybı, hastalık, kaza gibi olumsuz deneyimler) aile içi ileti-
şim ve beklentileri değiştirebilir. Önemli olan bireylerde
arzu edilen değişikliklerin birbirini örselemeden, incitme-

226
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

den sağlanabilmesidir. Daha önce de belirttiğim gibi eşle-


rin birbirini duruma özgü olmaksızın, genellemeci ve top-
tancı bir yaklaşımla eleştirmesi ve irdelemesi ("Zaten sen
hep böylesin"... vb.) iletişimin şiddete dönüşmesine, hatta
ilişkinin bitmesine neden olabilir.

SONUÇ

Günümüzde farklı ortamlarda yetişerek bir araya ge-


len kadın ve erkeğin sevgi ve umutla kurdukları yuvanın,
sağlıklı ve mutlu bir şekilde sürmesi, yeni yetişen nesiller
için temel bir sosyal destek işlevini sürdürmesi yoğun
emek ve duyarlılık isteyen bir iştir. Aile birliğinin dostluk,
hoşgörü ve sevgi paylaşımı ile eşlerin içine sinen tarzda de-
vam etmesi de; kavga, gürültü, şiddet ortamına dönüşmesi
de mümkündür. Her şeyden önce yeni yetişen çocuklar
için iyi örnekler olabilmek, onların yaşantılarında olumlu
anılar ve hayaller bırakabilmek anne-baba olarak herkesin
özlemidir. Çiftlerin, bu doğrultudaki iletişim tarzlarını
oluşturma sürecine girmeden önce iç çatışmalarından
arınmış, olumlu ve sağlıklı bireyler olmaları gerektiğini
düşünüyorum. Aksi hâlde iç çatışmalarını şiddete ve saldı-
rıya dönüştürme riskleri daha fazladır. İletişim sürecinde
kendi iç çatışmalarından arınmış bireylerin tartışma ve so-
runları halletme becerilerinin daha yüksek olduğuna ina-
nıyorum. Her iki taraf da konuşmadan ve eyleme geçme-
den önce "Acaba onu yeterince dinleyip anladım mı?" so-

227
Aile İçi Şiddet

rusunu kendine sormalıdır. Aile içi ilişkilerde çiftlerin ken-


di inisiyatifleri dışında ortaya çıkan (işten atılma, kaza,
ölüm, sağlık... vb.) birçok sorun aile içi iletişim alanında da
sorun yaratabilir. Bazen bireylerin beklenmedik durum-
larda bakış açılarını değiştirmeleri sayesinde aile içi ileti-
şim çatışmaları çözüme kavuşabilir. Ancak çözüm buluna-
mayacak kadar yıpranmış ve örselenmiş ilişkilerin düzene
girmesi için çiftlerin belli bir süre ayrı yaşamaları da öne-
rilebilir.
Her şeye rağmen yürümeyecek ilişki ve beraberlikleri
de dostluk ve hoşgörü sınırları içerisinde bitirebilmeyi de
göze almak mümkündür. Sürekli kavga ve çatışma or-
tamında yetişen çocukların, ayrılık (boşanma) nedeniyle
daha fazla örseleneceklerinden endişe ettiğim için ayrı ya-
şamayı da bir alternatif olarak düşünüyorum. Bazen iki gü-
zel insanın aynı çatı altında yaşayamayacak bireyler oldu-
ğunu da biliyoruz. Bütün uzlaşma yolları denendikten son-
ra beraberliği bitirme kararını da verebilmek gerekir.
Unutmayalım ki beraberlikler iki tarafın sağladığı doyum
oranında sevgi ve umutla (şiddete başvurmadan) sürebilir.

228
Aile İçi Şiddeti Ö n l e m e d e İletişim

KAYNAKÇA
Arıkan, Çiğdem. Halkın Boşanmaya İlişkin Tutumları Araştırması.
Ankara: Aile Araştırma Kurumu, Bilim Serisi, 1996.
İl, Sunay. "Bir Sosyal Hizmet Kurumu Olarak Aile Hizmet Ku-
rumlarının Faaliyetlerine İlişkin Çalışma." Yüksek lisans tezi.
Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, SH
Anabilim Dalı, 1985.
İl, Sunay. "Kadını Suça Yönelten Bir Faktör Olarak Aile Yapısı."
Mülkiyeliler Birliği Dergisi 130 (1991): 49-53.
Mahler, M. S. ve J. B. McDevitt. "The Separation: Individuation
Process and Identity Formation." The Courage of Life 2
(1989): 19-35.
Mavili Aktaş, Aliye. Grup Süreci ve Grup Dinamikleri. İstanbul:
Sistem Yayıncılık, 1996.

229

You might also like