You are on page 1of 26

1. Bölüm: Refahımız Arttı mı?

Birçoğumuz 100 yıl önce atalarımızın sahip olduğundan daha fazlasına


sahibiz. Örneğin gelişmiş dünyamızda, atalarımızın kafa yorduğu ve uğruna
can verdiği pek çok şeye hali hazırda ulaşabiliyoruz.

Temiz içme suyu, kanalizasyon sistemleri, ısı yalıtımlı evler, giyecek ve


yiyecek imkanlarına ulaşabilmek gibi temel yaşam ihtiyaçlarından
bahsediyorum.

Özellikle son 30 yılda, yaşam koşullarımızda olağanüstü bir büyümeye tanık


olduk:

Uluslararası ticaretin büyümesiyle dev global markaların ürünlerine


ülkemizden ulaşabilmek, eskiden kısıtlı olan birçok kaynağın bollaşması ve
internetin de yaşamımıza katılmasıyla ihtiyacımız olan her şeyi tek tuşla
sipariş edebilmek.. Kıyafet bolluğu, evlerin büyümesi, yemek çeşitliliğinin
artması..

Her zamankinden daha fazla seçenek ve zenginlik içindeyken sormamız


gereken soru şu: Refahımız arttı mı?

Zenginlik gerçek bir finansal refah getiriyor mu?

2011'de yapılan bir araştırma, daha zengin ülkelerdeki (Fransa ve ABD)


bireylerin düşük veya orta gelirli ülkelere göre depresyona girme olasılığının
biraz daha yüksek olduğunu buldu. İngilizlerle yapılan bir ankette (İngiltere ki,
dünyanın en zengin ülkelerinden biri), araştırmacılar 10 kişiden 7’sinin aşırı
kilolu veya obez olduğu ortaya çıktı. Finansal zenginlik ile refah içinde
yaşamak aynı şey değil!

Seçeneklerimizin artması bir noktada her birimizi negatif etkilemeye başladı.


Çünkü seçim bolluğu bizi aşırı tüketime, aşırı tüketim de bizi maddi ve
manevi fakirleşmeye itiyor. Ve bu döngü durmak bilmeksizin sürüp gittiğinden,
birçoğumuz kendimizi refahta hissedemiyoruz.

Finansal Refah Nedir?

Bugün internet, bir iş kurarak finansal özgürlüğü elde edebileceğinizi veya


yatırımlardan pasif gelir elde edebileceğinizi söyleyen sitelerle dolup taşıyor.
Oysa finansal olarak özgür olan ancak refah duygusundan yoksun birçok
insanla karşılaşıyoruz.

Finansal refah, bir kişinin mevcut ve devam eden finansal yükümlülüklerini


yerine getirebileceği, finansal geleceğinde güvende hissedebileceği ve hayatı
dolu dolu yaşamasına izin veren seçimler yapabileceği bir durumdur. Bireyler
düşük finansal refaha sahip olduklarında, baskı altında olabilir ve yüksek
düzeyde stres hissedebilirler.

Bir kişinin finansal olarak iyi sayılabilmesi için banka hesabında olması
gereken belirli bir finansal tutar yok. Finansal refahın tanımı, bir kişinin kendini
finansal olarak ne kadar stresli ve ne kadar güvende hissettiğiyle ilgilidir.
Refah duygusu satın alınabilen bir şey değil. Bu nedenle zaman ve emeğimizi
refahımızı arttıracak mali düzenlemeleri yapmaya ayırmak daha akıllıca.

Yani daha fazla para kazanmaya odaklanmak yerine, öncelikle paramızı nasıl
harcadığımız, nasıl kazandığımız ve paramızı nasıl biriktirdiğimiz hakkında
daha iyi sorular sormaya odaklanmamız gerekiyor.

Kontrolsüzce tüketmek yerine türetmeye ve parayı kendimizi daha iyi bir


noktaya taşımak üzere bir araç olarak nasıl kullanabileceğimizi
sorgulamaktan bahsediyorum.

Çünkü ancak finansal refahlık seviyesine ulaştığımızda;

Günlük harcamalarımız üzerinde kontrolümüz olduğunu hissedecek,

Hayattan daha fazla zevk almak için seçim yapma özgürlüğüne sahip olacak,

Başımıza gelebilecek herhangi bir finansal zorlukla başa çıkma gücüne


erişmiş olacağız.

Bu olgunluğa ulaşabilmek için ilk adım ise güçlü bir nedeninizin olması.

Uygulama: Neden finansal özgürlük istiyorum?

Öncelikle kendinize sormanızı istediğim soru şu:

Neden daha az harcamak, daha fazla kazanmak, daha fazla biriktirmek ve


daha fazla yatırım yapmak istiyorum?

Cevabınız “zengin olmak için” gibi bir şeyse doğru yolda değilsiniz. Sizin için
daha anlamlı, daha güçlü ve daha somut bir neden olmalı.

Örneğin:
“Sevmediğim işimi bırakıp, kafam rahat bir şekilde yıllardır hayal ettiğim kendi
girişimimi kurmak için..”

ya da

“Çocuklarımın harika bir eğitim almasını istediğim için..”

“Hedeflerime Nasıl Ulaşırım?” E Rehberi’nde detaylıca yer verdiğim “itici


güç olarak bizi yolda tutacak anlamlı bir nedenimizin olması” oldukça önemli.
Çünkü ancak güçlü bir nedenimiz varsa zorluklarla karşılaştığımızda yola geri
dönebilmek için gerekli gücü, kararlılığı ve cesareti buluyoruz.

Finansal özgürlük istiyorum! “ Evet ama neden?” sorusuna verdiğimiz bizim


için anlamı büyük yanıt her ne ise, onu içselleştirerek yola çıkmak hepimiz
için son derece değerli.
2. Bölüm: Harcamalarımız
Neden Kontrolden Çıkıyor?

Size de olmuştur: Ay başında kredi kartı harcamalarınıza bakarsınız, sonra


“fena değil şu kadar daha harcasam ay sonu tüm kart borcunu kapatabilirim.”
dersiniz. Kredi kartı ekstresi geldiğinde veya dönem içi harcamalara
baktığınızda ise beklemediğiniz bir tutarla karşılaşır, şok olursunuz. Küçük
küçük birçok harcama üst üste binmiş ve çığ gibi büyüyerek size ödenmesi
gereken sevimsiz bir borç bırakmıştır.

Bu neden mi oluyor? Çünkü sosyal yaşamın getirdiği psikolojik tuzakların


oltasına kolay takılıyoruz.

Eğer bizi tuzağa düşüren faktörlerin farkında olmazsak refaha hiçbir zaman
ulaşamayacağız. Koşullarımız üzerinde kontrolümüz yokmuş gibi hissetsek
de, psikolojik tuzakların farkında olup, bunları yönetmenin sorumluluğunu
üstlendiğimizde gerçekten kendimize büyük bir iyilik yapmış olacağız.

Psikolojik Tuzaklarımız Neler?

Tuzak 1: Çok yoğunum, hiç zamanım yok.

Zaman biriktirilemeyen tek şey olduğuna göre onu akıllıca harcamanın da


zamanı gelmiştir.

Kendimize zaman yok bahanesi uydurarak nice kişisel gelişim fırsatı, nice
anlamlı ilişki, bizi zihinsel ve fiziksel olarak dönüştürecek nice değerli an
kaçırıyoruz. Zamanın verimli kullanılmasına dair çok konuştuk.

Üretkenliğinizi ve verimliliğinizi zamanı doğru kullanarak


nasıl arttırabileceğinizi merak ederseniz, faydalanacağınız
linkleri buraya bırakıyorum:

E Rehber: Devlerden Verimlilik Tavsiyeleri

Blog Yazıları:

https://www.haddinias.net/post/daha-verimli-hissetmenin-formulu

https://www.haddinias.net/post/%C3%BCretkenli%C4%9Finizi-
artt%C4%B1rman%C4%B1n-en-kestirme-yolu-ivy-lee-metodu

https://www.haddinias.net/post/harekete-ge%C3%A7mekte-zorlananlar-
i-%C3%A7in-5-dakika-kural%C4%B1
Bu rehberde ise zamanım yok bahanemizin sadece kişisel dönüşümümüzü
değil, aynı zamanda finansal refah duygumuzu da sabote ettiğinin farkında
olmanızı istiyorum.

Çok yoğunum bu yüzden yemek yapamadım, dışarıdan mı söylesek?

Geç kaldım, otobüs yerine arabayla gideyim.

Uykumu alamadım, ayılmam lazım, bir kahve daha alayım.


Kışlık bir bot almam lazım da zaman bulamadım, şu alışveriş sitesine
bakayım. (Bot dışında alınmış onca şey ve sitede bir üründen diğerine
savrularak kaybedilen zaman)

Esnafa uğramaya vakit yok, internetten meyve sebze sipariş edeyim. (Tabi o
hipermarketin web sitesine girdiğimizde sadece birkaç parça yiyecekle sepete
gitmeyeceğimizi söylememe gerek yok sanırım.)

Çabucak hazırlanacak dondurulmuş gıdalar, kesilmiş / ayıklanmış


satıldığından normalinin 2 katı fiyatla aldığımız sebzeler, üst üste içtiğimiz
kahveler, benzin tüketimimiz.. Her biri hem sağlığımızı hem de finansal
refahımızı engelliyor.

Çözüm: Paranızı aktif olarak yönetmek için zamanınız olmadığını


düşünüyorsanız, son 48 saatize bakın.

Öncelik verdiğiniz faaliyetler nelerdir?

Zaman eksikliğinizi gidermek için en çok para harcadığınız hizmet veya


ürünler nelerdir?

"Yoğun bir hayatın kısırlığından sakının."


Sokrates
Tuzak 2: Birşeyleri Kaçırma Korkusu (FOMO)

Birçoğumuz olup biteni kaçırma, bazı şeylerden geri kalma hissini


sevmiyoruz.

FOMO (Fear of Missing Out), psikolojide fırsatı kaçırma korkusu olarak


nitelendiriliyor. Yeniliği, fırsatı veya imkanları kaçırma korkusu olarak
tanımladığımız bu duygu, sosyal medyanın yaşamımıza girmesiyle oldukça
fazla insanı esir almış durumda.

Sosyal medyada gördüğümüz yaşamlara, giyim kuşama, sahip olunanlara


özenme bugün birçoğumuzu zorlayan duygular uyandırırken, bir taraftan da
finansal refahımızı engelliyor.

O kişinin giydiği gömleği, kullandığı makyaj ürününü veya arabayı almaya


çalışıyor ya da kendimizde benzer bir öz imaj yaratabilmek için ihtiyaç
duyduğumuzdan daha fazla ve daha pahalı eşyalara sahip olmaya
çalışıyoruz. Oysa sahip olduklarımız bir taraftan da bizi esir kılıyor.
Sadece sosyal medya değil, günlük yaşamda da FOMO nedeniyle yapmak
istemediğimiz halde yaptığımız ve mali durumumuzu etkileyen birçok şey var.
Bir şeyler kaçırmamak için gidilen ve bir tabak makarnaya onlarca TL
verdiğimiz nice akşam yemekleri, imaj kaygısıyla yaptığımız anlamsız ve
yüklü alışverişler..

Tüm bunlar yaşamdan keyif almak, sosyalleşmek ve sosyal medya üzerinden


de olsa ilişkilerimizi sürdürebilmek için zaman zaman faydalı olsa da,
faydanın bizi zarara götürmemesi önemli. Tabi ki dışarıda yemek yiyecek,
kendinize havalı bir çanta alacaksınız. Ancak bütçenizin sınırları dahilinde
kalın. Finansal olarak refah hissetmenin faydası orta ve uzun vadede o
çantadan çok daha huzurlu.

Çözüm: Bırakın lütfen, vaktimiz de paramız da değerli. Gerekirse sosyal


medya diyeti uygulayıp tüm sosyal medya hesaplarınızı askıya alın.

Her zaman bir şeyleri kaçıracağımızı ne kadar erken kabul edersek, “bizim
için doğru olana evet deme” konusunda o kadar erken güçlenmiş hissederiz.
Yapmamız gerektiğini veya satın almamız gerektiğini düşündüğümüz bazı
şeylere hayır diyerek, bizim için önemli olan şeylere evet diyeceğimize
inanıyorum.

Tuzak 3: Amacımızın Net Olmaması

Yaşamda bizim için neyin önemli ve öncelikli olduğunu belirlemediğimizde,


fırtınadaki bir yaprak gibi oradan oraya savruluruz.

Bu hem psikolojimizi hem de finansal durumumuzu etkiliyor. “Benim için


önemli olan ne? Ben bu yaşamda nereye gitmeye çalışıyorum?” “Hedeflerime
Nasıl Ulaşırım?” sorularının cevaplarını bulduğumuzda; bizim için gerçekten
anlamlı şeyler için para harcamaya ve daha fazla para biriktirmeye
başlayacağız.

Çünkü o zaman seçeneklerimizi ve bize fırsat yaratacak alternatifleri daha net


göreceğiz:

Örneğin; Vitrindeki bu takım mı, yoksa


Udemy’de gördüğüm bir kurs mu?

Örneğin; Her gün dışarıdan kahve almak mı,


kitap almak mı?

Örneğin; Büyük bir evde oturmak mı, çocuğun


eğitimi mi?

Eğer gerçek amacınızı bulma konusunda


kafanız karışıksa hem amacınızı netleştirecek
hedefleri tanımlamak, hem bu hedeflere nasıl
ulaşabileceğinizi anlamak için bu rehberden
faydalanabilirsiniz.
3. BÖLÜM: Paranızı Nereye
Harcadığınızın Farkına Varın

Finansal refah yaşayan bir birey düşünün. Her gün ne yapıyor? Her hafta?
Her ay? Alışkanlıkları sizinkinden nasıl farklı? Güçlü bir finansal refah
duygusuna sahip bireyler, aşağıdaki eylemleri alışkanlığa dönüştürmüştür:

• Harcama takibi
• Gelir takibi
• Birden fazla gelir akışı yaratmak
• Harcamalarını gözden geçirmek
• Gelirlerini gözden geçirmek
• Hazzı ertelemek (Bu konuda 6. bölümde detay vereceğim)
• Satın almalarını planlamak
• Dürtüsel satın almaları göz önünde bulundurmak ama buna göre
davranışları düzzenlemek

Refahınızı olumlu yönde etkileyen alışkanlıklar oluşturmanın sırrı nedir?


Küçük başlayın. Bugün küçük bir adım atmaya başlayın. Burada özetlenen
alışkanlıklardan herhangi birini deneyebilirsiniz, ancak günlük bir rutin olarak
uygulamanızı önerdiğim en önemli eylem harcamaların her birini tek tek
yazmaktır.

Bir “gider yazma” günlüğü yapmaktan bahsediyorum. Bunu


yapmak banka ekstrenizi kontrol etmek ve yaptığınız işlemlere
bakmakla aynı şey değildir. Bu, aktif olarak elinize bir kalem
almak ve her masrafı not etmek anlamına gelir.

İlk başta, harcamalarınızın her birini yazmak anlamsız görünebilir çünkü


paranızın nereye gittiğini zaten bildiğinize inanabilirsiniz. Ancak giderleri not
etme alışkanlığının muhteşem bir gücü vardır: Yazmak zorunda kalacağınızı
bilerek, harcamalarınıza kaçınılmaz olarak daha fazla dikkat etmeye
başlarsınız.

Yaptığımız çoğu harcamayı, takip etmediğimizde, mağazadan çıkar çıkmaz


veya bilgisayarımızı kapatır kapatmaz unuturuz.

Şu anda paramızı nasıl ve neye harcadığımızı bilmeden, finansal refah için


hangi diğer adımları atmamız gerektiğini bulmak imkansıza yakındır.
4.Bölüm:
Hedonik Adaptasyon

Her gün 3.000'den fazla reklama maruz kalıyoruz. Bu reklamların her birinin
temel bir mesajı var gibi: “Bunu satın alın ve hayatınız daha iyi olacak.”

Başka bir deyişle, düzenli olarak yeterince iyi olmadığımız söyleniyor. Bu


mesajın her gün pekiştirildiği bir düzende hayatımızdan memnun olmak için
gözümüzü genellikle dışarıya yöneltmemiz şaşırtıcı değil. Daha fazla param
olursa hayat güzel olacak. Ruh eşimi bulursam hayat güzel olacak. Harika bir
araba alırsam hayat güzel olacak.

Neden kendimizi sıkışmış veya tatminsiz hissettiğimizde somut bir şey


satın alarak bu duyguyu bastırmaya çalışıyoruz? Bunun yerine neden bizi
somut olarak ileriye taşıyacak bir şeyler yapmıyoruz? Ya da o duygunun
üstesinden gelmek için katılabileceğimiz bir eğitime / terapiye para harcamak,
neden o duygu iyice içimizi kemirdikten sonra aklımıza geliyor?

Oysa Hedonik Adaptasyon gerçeğini aklımızdan çıkartmamamız gerekiyor:

Hedonik adaptasyon, büyük olumlu olaylara veya yaşam değişikliklerine


rağmen, insanların bir süre sonra kronik mutluluk düzeyleri neyse, oraya hızla
geri dönme eğilimidir.

Basitçe söylemek gerekirse:

İyi ya da kötü, başınıza ne gelirse gelsin, buna çabucak alışacaksınız.


Biz insanlar; mevcut durumuna çabucak adapte olarak bunu normal
kabul etmeye ve mutluluk verici şeyleri kısa sürede standart görmeye
başlayan varlıklarız.

Bir çalışma, hayatını değiştiren olaydan altı ay sonra piyango kazananların ve


belden aşağısı felçlilerin mutluluğunu inceledi. Çalışma, her iki grubun da olay
anında yüksek sevinç veya depresyon duyguları yaşamasına rağmen, altı ay
sonra ruh hallerinin sabit bir düzeye döndüğünü buldu. Bu çalışma, yaşam
koşullarımızdaki iyi ya da kötü her türlü değişikliğe uyum sağlamak için nasıl
inşa edildiğimizi gösterdiği için önemli. Yani uzun vadede, farklı
hissetmeyeceğiz.

Tam da bu nedenle; sizin için pek de faydalı olmayacak, olduğunuz kişiyi


daha iyiye götürmeyecek her ne satın alıyorsanız bunu artık bırakma
zamanının geldiğini düşünüyorum. Sizi etkileyen reklamları, mesajları, sizi
sürekli olmadığınız birine dönüştürmeye çalışan toplumsal normları düşünün.

Gerçekten reklamda bahsedildiği gibi o saati takınca kendimizi daha mı


değerli hissedeceğiz? Başta öyle olsa bile, geçici.

Gerçekten sosyal medyadaki influencer’ın önerdiği o kremi sürünce, cildimiz


ömür boyu parlak mı kalacak?

Gerçekten yan masadaki arkadaşımız söyledi diye, bilmem neredeki indirimi


kaçırmamalı mıyız?
Bir şey satın almadan önce kendinize sorun:

Buna gerçekten ihtiyacım var mı? (Yoksa kahverengi bir montum olmasa da
olur mu?)

Bu benim hangi ihtiyacımı karşılıyor? (Soğuktan korunmak mı, statü mü?)

Şimdi almazsam ne olur? (Önümüzdeki aya bırakabilir miyim?)

Bu son soru yani satın almayı erteleme davranışı benim kişisel olarak
hayatta en çok işime yarayan araçlardan biri.

Bana son derece cazip görünen bir şey gördüğümde ilkel benliğim “al şunu”
diye bağırırken, sadece bunu bana neden yaptığının farkında olduğum için,
satın alma güdüme direniyor ve kendime 1 ay sonra alma sözü veriyorum.
Çoğunlukla 1 ay sonra o şeyi gerçekten istemediğimi fark etmiş ya da
unutmuş oluyorum.

Satın alma dürtünüze direnmek için sabretmeyi öğrenmenizin yanı sıra


aşağıdaki 3 önerimin de işinize yarayacağını düşünüyorum.

1. Bir liste tutun

Hiç düşünmeden bir şey satın aldığınız zamanı düşünün. Bu zor olabilir,
çünkü eylem otomatikse, hatırlamanız pek olası değildir.

Bir dahaki sefere alışverişe çıktığınızda, kasaya gitmeden önce satın


aldığınız her şeyin bilincinde olun. Sepetinize attığınız ve önceden
planlamadığınız bir şey varsa (hayati bir ihtiyaç değilse, ki büyük ihtimal
değildir) bırakın ve bir sonraki alışveriş listenize ekleyin.

2. Bir tasarruf hedefi belirleyin

Bir kenara para koymak için bir nedeniniz yoksa, bir tasarruf hedefi oluşturun.
Her ay 100 TL tasarruf etmeye çalışıyor olsanız bile, küçük bir tasarruf
hedefine sahip olmak, anlık harcamaları yönetmeyi kolaylaştırır.
Daha da küçük başlamak istiyorsanız, içine günde yalnızca 1 TL attığınız bir
kumbara edinmekle başlayabilirsiniz. Burada önemli olan, o ay
kazandığınızdan arttırabildiğiniz bir tutarı kenara ayırmak değil. Önce
hedeflediğiniz miktarı bir kenara koymak ve geri kalan parayla
yaşamaya çalışmak!

3. Yiyecek alışverişini karnınız tokken yapın.

Haftada iki kez market alışverişi yaparım. Çarşamba günleri öğle yemeğinden
sonra ve Cumartesi günleri kahvaltıdan sonra. Markete gitmeden önce
planlamadığım bir şeyi artık almamayı kendime öğrettim. (Bildiğiniz kendimi
zorlayarak ama öğrendiğim için mutluyum.)

Bu arada aç olmadığımda ve etraftan gelen kokular tarafından


cezbedilmediğimde bunu yapmak daha kolay. Böylece dürtüsel alışverişlerin
çoğunlukla önüne geçmeyi başarıyorum. Bunu tüm dürtüsel satın almalarınız
için düşünmenizi öneririm.
5. Bölüm: Alışkanlıkları
Değiştirmek

"Tasarruf edilen bir kuruş, kazanılan bir kuruştur”


Benjamin Franklin

Kişisel finansal danışmanlık hizmetleri onlarca yıldır kolayca erişilebilir


durumda olmasına rağmen yatırım konusunda tavsiye alsak da, birçoğumuz
öğrendiklerimizi eyleme geçirmekte zorlanıyoruz. Sadece tavsiye yeterli
değildir. Kişisel finansmanımızda bizi geride tutan diğer faktörler konusunda
kendimizi eğitmemiz gerekiyor.
Yani finansal okur yazarlığımız iyi olsa da, paramızı yönetmek konusunda
yetenekli olmayabiliriz. Bazı zararlı alışkanlıklarımızı geride bırakmamız
gerektiğinden bahsediyorum.

Zararlı Alışkanlıklar

Alışkanlıklarımızın toplamıyız. Tekrarlama yoluyla gelişen alışkanlıklarımız


genellikle bilinçsiz olduğu için, mali durumumuzu olumsuz etkileyen
davranışların farkında olamayabiliriz.

Zararlı alışkanlıklarla ilgili sorun, mali durumumuzu olumsuz etkileyen


davranış biçimlerinin sürekli olarak tekrarlanmasıdır.

Örnek: Her ay maaşımızın tamamını ve hatta kazandığınızın fazlasını


harcamak, ofisteki yemeklerden kaçıp öğlen yemeğine gereğinden fazla para
harcamak, her gün o alışveriş uygulamasında gezinmek, sosyal medyada
zaman öldürmek..

Zararlı alışkanlıkların üstesinden nasıl gelebiliriz?

1. Günlük rutinlerinizi denetleyin.

Tüm günlük rutinlerinizin bir listesini yapın. Bunun için son 1 haftanızı gözden
geçirmeniz yeterli. Yazdığınız her şey para ile ilgili olmayabilir, olmasın da
zaten. Hayat akışınız içerisinde düzenli olarak yaptığımız her şeyden
bahsediyorum. Son 1 hafta neler yaptınız?

Her sabah kahve içmek, çocukları okula bırakmak, bilgisayarın başına


oturmak, internetten alışveriş yapmak, birileri ile buluşmak, kitap okumak, bir
şeyler izlemek, markete gitmek vb.

Bu alışkanlık veya rutinleri, mali durumunuzu olumlu mu yoksa olumsuz mu


etkilediğini düşünerek birbirinden ayırın. Mali durumunuzu veya sizi olumsuz
etkileyen her biri için, bu davranışı neyin tetiklediğini ve hangi psikolojik
ödülü aramaya çalıştığınızı belirleyin.

Çünkü yaptıklarımızın arkasında genelde duygusal bir karar ve psikolojik bir


ödül var. İyi hissetme, önemsenme, takdir ve onay beklentisi vb. Bu
uygulamayı yaptığınızda; psikolojik ödülün sadece anlık bir tatmin olduğunu
görebilirsiniz, ancak başka bir şeyse, bu ödülü o kadar para harcamadan elde
etmenin başka yollarını düşünmeye ne dersiniz?

2. Ortamınızı düzenleyin.

Tetikleyiciler genellikle çevremizdedir. Düzenli egzersiz yapıyorum çünkü


sabah uyanınca önceki gece yatağımın yanında hazırladığım spor
kıyafetlerimi görüyorum. O antrenman kıyafetlerini gördüğümde, o gün
antrenman yapacağımı biliyorum. Evde abur cubur varsa, yeme olasılığım
daha yüksek. TV açıksa, gözümün kayacağı ve önümdeki işi bırakacağım
aşikar.

Bu davranış eğilimi para harcarken de değişmiyor. Kendinizi kredi kartınızla


kontrolsüzce harcama yaparken buluyorsanız, kart limitinizi radikal bir şekilde
düşürün. Dahası, bazı günler dışarı çıkarken yanınıza kredi kartı almayın.

3. Toplumsal Normların Farkına Varın

Genellikle “ait olma” çabasıyla çevremizdekilerin davranışlarını kopyalar veya


yaşamımızı sosyal çevremizin (sözde) beklentilerine göre düzenleriz.

Bu bazen arkadaşlarımızın daha büyük bir evde oturması, bazen daha iyi bir
arabaya sahip olmasına özenmemiz veya nerede oturduğumuzun nasıl bir
insan olduğumuzla ilgili sinyaller verdiğine inanmamızla ilgilidir.

Toplumsal normların üstesinden gelmek için neler


yapabilirsiniz?

1. Kendinize “Bunu kimseye anlatamayacak olsam veya bunu


kimse görmese yine de satın alır mıydım? diye sorun.

Satın almalarımızın çoğu, sahip olduklarımızı başkalarına da göstermemize


olanak tanır. Yeni bir araba veya büyük bir ev gibi büyük harcamaları bir sır
olarak saklamak zorunda kalsaydınız, çevrenizdeki hiç kimsenin
görmeyeceğini bile bile onu satın almaya bu kadar hevesli olur muydunuz?
2. Tasarruf ve yatırım yapmayı seven, önerilerini paylaşan
insanları takip edin ve benzer insanların olduğu gruplara katılın.

Günümüzde minimalizm veya yatırım stratejileri ile ilgili harika kitaplar yazan
ve muazzam öneriler paylaşan insanlar var. Minimal yaşam ve doğru yatırım
yapmakla ilgili düzenli olarak takip ettiğiniz birkaç ismin olması size paranızı
nasıl yöneteceğiniz konusunda da ilham verecektir.

Eğer finansal özgürlük kazandıracak yatırım tavsiyeleri almak ve birikimini


büyütmekle ilgilenen insanlarla bir arada olmak isterseniz sizi Haddini Aş
Kulübü’ne de bekliyoruz.

Ne de olsa insan en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalaması. Öyle değil mi?

Bölüm 6: Hazzı Ertelemek

Daha fazla kazanabiliriz. Ve aynı zamanda daha az harcayabiliriz. Genellikle


ilkine odaklanıyoruz: Yani gelirimizi artırmaya..

Bunun için doğru yatırımlar, daha yüksek maaşlı bir iş aramak, ek gelir
olanaklarını kovalamak gibi harika adımlar atabiliriz. Buna hiçbir itirazım
yok. Ancak paralelde daha az harcamanın yollarını bulmadığımız sürece
finansal olarak refahta hissetmemiz zor.

Satın alma dürtüsünü ertelemek, üstesinden gelmek için kendimizi


eğitebileceğimiz davranışsal tutumlardan biridir. Hazzı ertelemek dediğimiz bu
duygu durumu öz disiplinle ilgilidir. Dürtülerimize teslim olmaya direnme
yeteneğimizi aynı vücudumuzdaki herhangi bir kas gibi güçlendirip
geliştirmemiz mümkün. Bunun için işinize yarayacağını bildiğim bir önerim var
size.
Uygulama: 1 Ay “o” olmadan yaşayın.

Kendinizi 1 ay boyunca bir şeyden / şeylerden mahrum bırakın! Geçici bir


yoksunluk hissi yaratmamızdan bahsediyorum.

Örneğin;

Sadece 1 ay boyunca zorunlu tüketim ürünleri dışında hiçbir şey satın


almayın.

Örneğin;

Sadece 1 ay boyunca gideceğiniz her yere toplu taşıma ile gitmeye çalışın.
Yakınınızda toplu taşıma yoksa, durağa kadar yürüyün, bisiklete binin,
komşunuzla birlikte ana noktaya kadar gidin. Çözümler üretmek için
düşünmek zihin için yenileyicidir.

Örneğin;

Sadece 1 ay kredi kartınızı yanınıza almadan dışarı çıkın.

Bunlar sadece örnek. Siz kendinizi nelerden mahrum edebileceğinizi kendiniz


seçin. Ama unutmayın ki, 1 ay boyunca düzenli olarak “onsuz da
yaşayabildiğiniz” şey her ne ise, yakın zamanda hayatınızdan çıkacak önemli
bir gider kalemi olabilir.

Bu deneyi yapmanın en iyi yanlarından biri, fırsatlara kapı açmanızdır. Kahve


almadan bir ay geçirebiliyorsanız, iki ay kahve almadan ve evde yaparak da
idare edebilir misiniz?

Bir ay, altı ay veya bir yıl boyunca başka ne / neler olmadan devam
edebilirsiniz?

Minimalistlerin her zaman söylediği gibi, "Kendinize sorun: Daha azıyla


hayatım nasıl daha iyi olabilir?"
Son Söz
Uruguay’ın eski devlet başkanı Jose Muzija’nın para ile ilgili hayati
öğrenimlerini aktardığı harika bir kısa videosu vardır, denk gelmiş olabilirsiniz.
Bu rehberi bitirirken, paylaşmadan geçmek istemedim:

“Tek kişilik bir hücrede 10 senemi geçirdim. Yeteri kadar vaktim oldu,
bir kitabın kapağını açmadan 7 yıl geçirdim. Bu bana düşünmek için
zaman verdi. Keşfettiğim şey şudur ki, ya hiç kimseye yük olmadan az
ile yetinip mutlu olursun, çünkü mutluluk içindedir; ya da hiç bir yere
varamazsın.

Yoksulluğu savunmuyorum. Sadeliği savunuyorum. Ancak sürekli


büyümek isteyen tüketici bir toplum icat ettik. Büyüme olmazsa bu
üzücüdür. Gereksiz ihtiyaçlarla bir israf dağı icat ettik, sürekli almalısın
ve atmalısın… Boşa harcadığımız hayatlarımız aslında.

Bir şey satın aldığımda, ya da siz bir şey satın aldığınızda karşılığında
para veriyorsunuz. Verdiğimiz aslında vaktimizdir. O parayı kazanmak
için harcadığımız vakit. Arasındaki fark yaşamı satın alamazsınız. Yaşam
akıp gider. Hayatı boşa geçirmek ve özgürlüğünü kaybetmek korkunç bir
şeydir.’’

Josê Muzija I Human Belgeseli 2015

Hepimiz daha fazla para kazanmak, daha zengin hissetmek ve maddi


durumumuzu gözetmeksizin hayallerimizi gerçekleştirebilmek istiyoruz. Bu
oldukça insani ve anlaşılır bir duygu durumu.

Ancak finansal açıdan refah içinde olduğunu hissetmek, gerçekten güvende


olmak ve seçim yapabilme özgürlüğümüzü elde etmekle ilgili. Bu nedenle bu
e rehberde daha fazla para kazanmaktan çok, bizi refah içinde hissettirecek
noktalara değinmek istedim.
Çünkü bugün çok zengin olsak bile;

yarın hayal ettiğimiz işi yapmak için maaşlı işimizi bıraktığımızda,


yarın bundan sonraki yaşamımızı bir köyde geçirmeye karar verdiğimizde,
yarın bazı şeyler istediğimiz gibi gitmediğinde,

her ne olursa olsun, elimizdeki parayı nasıl akıllı harcayacağımıza dair


finansal yetkinliğimize güvenebilmek bambaşka bir duygudur.

Ve bize hayallerimizi gerçekleştirmek için cesaret veren de bu duygudan


başka bir şey değildir.

Eğer bir gün kendi işinizi yapmak gibi


bir hayaliniz varsa ve finansal olarak
zorlanacağınızdan korkuyorsanız,

kendi girişimcilik yolculuğumda bu


korkuyu hangi aksiyonları alarak
yendiğimi “Beyaz Yakamla Nasıl
Vedalaşırım?” Rehberi’nde gerçek
hikayelerle detaylıca anlatmıştım.

Size iyi geleceğine inanıyorum.

Huzurunuz, refahınız ve cesaretiniz bol olsun;

Sevgilerimle,
Pınar Özkent
Bu Rehberi Sevdiniz mi?
Ne mutlu bize!

Eğer benzer içeriklerden ilham almak ve yaşamınızın liderliğini


kazanmak için cesaret bulmak isterseniz Haddini Aş E Bülten
ailemize bekliyoruz.

Kendinize; haddinizi aştığınız ve hayal ettiğiniz bir kariyere


kavuştuğunuz bir yaşam hediye etmek isterseniz, sizi Haddini Aş
Kulübü’nde bekliyoruz. Kulübe üye olduğunuzda tüm rehberler,
eğitim ve seminerlerimize ücretsiz ulaşabileceksiniz.

Haddini Aş Kulübü’ndeki tüm yolculuğa göz atmak isterseniz,


buradan ulaşabilirsiniz.

Haddini Aş Kulübü’nü; profesyonel yaşamda sıkışmış ve mutsuz


hisseden, yaşam standartlarını farklı bir noktaya taşımayı hedefleyen,
iş yaşamına yeni bir pencere açmak isteyen insanlara yol
gösterebilmek için kurduk.

Kulüpte tıpkı sizin gibi; severek yaptığı bir işi, gerçekten işe yaradığını
hissettiği bir kariyeri ve başarmanın hazzını tattığı bir yaşamı olsun
diye kişisel dönüşüm yolculuğuna çıkmış gerçek insanlar var.

Burada hepimiz sabahları yataktan ilhamla kalkıyoruz. Çünkü hep


birlikte; kendimizi ve dünyayı keşfediyor, yetkinliklerimizi geliştiriyor,
yeni iş alanlarına adım atıyor ve hedeflerimize doğru kararlılıkla
yürüyoruz. Ve hepimiz daha fazlasına layığız!

Haddini Aş Kulübü’nde sizi nelerin beklediğini merak ederseniz


buradayız.
YAZAR HAKKINDA
Pınar Özkent Kimdir?

Arkas Holding’den TEB’e ve Turkcell’e


uzanan 17 yıllık kurumsal yaşamında
Müşteri Deneyimi, Çalışan Deneyimi
tasarımları ve eğitim & gelişim alanlarında
uzmanlaşmıştır. 2017 yılını kendisine kişisel
dönüşüm yılı ilan edip kalbinin sesini
dinleyerek kurumsal hayata veda etmiştir.
Konuşmacı ve danışman şapkasıyla çıktığı
girişimcilik yolculuğunda bir çok kurumda iç
motivasyon ve duygusal zeka ile liderlik
projeleri yürütmüştür.

Bugün iş yaşamında kendini sıkışmış,


umutsuz hisseden ve yeni bir şey
söyleyerek haddini aşmak isteyen pek çok
profesyonele bire bir mentorluk
yapmaktadır.

Marmara Üniversitesi Almanca İşletme mezuniyeti ardından 2006 yılında


Galatasaray Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamlamış olan Pınar Özkent,
2010 yılında Erickson College tarafından uluslararası akreditasyonla
profesyonel koç ünvanını almıştır.

2014-2015 yılları arasında ise London School of Business’ta stratejik yönetim


ve danışmanlık eğitimini tamamlamıştır. Wharton, Illinois ve Case Western
Üniversiteleri ile ortak gelişim programları yürütmüş ve Coursera, Udacity gibi
yeni nesil öğrenim platformlarıyla işbirliği yapmıştır.

2019’da raflarda yerini alan ilk kitabı “Yeni Bir Pencere Aç“ ile binlerce
kişinin yaşamlarına dokunma fırsatı bulmuştur. Pınar Özkent eşi Bora’ya, oğlu
Ege’ye, yazmaya ve insanlara değer katmaya aşıktır.

You might also like