You are on page 1of 2

Köşe Adı: 10.

Köy

İletişim: cakarcavit@gmail.com

* “Okullar Yaratıcılığı Öldürüyor.” -1-

Dijitalleşme ve internet ile birlikte birçok kolaylık hayatımıza girdi. Benim sıkça kullandıklarımdan
birisi de arşivleme kolaylığı. İzlediğiniz, dinlediğiniz ya da okuduğunuz pek çok şeyi daha sonra gözden
geçirme imkanına sahipsiniz. Geçen gün, birkaç yıl önce arşivime eklediğim bir videoyu tekrar izledim.
Video, Ken Robinson’nun 2006 yılında TED Konferansları kapsamında yaptığı bir konuşmaya aitti. Bir
eğitimci olan Ken, konuşmasında özetle “Okullar Yaratıcılığı Öldürüyor.” diyordu.

Başlığın içeriğine girmeden önce bir hususu izahda fayda var. Yaratıcılık nedir? Bu kelimeyi
okuduğumuzda ne anlamalıyız? Çünkü birçoğumuz bu kelimeyi kullanmaktan çekinir, yanlış
anlaşılmaktan endişe duyar, hatta pek çoğumuz da bu kelimeyi kullanmaz. Ben de Yaratıcılık
kelimesini kullanmamak için özen gösterenlerdenim. Unuttuğumuz bir şey var ki çoğu kelimenin bir
günlük kullanımdaki anlamı bir de eskilerin ifadesi ile ıstılahı manası yani özel anlamı bulunuyor.

TDK sözlüğünde “Yaratıcılık”; “Yaratıcı olma durumu” ve “Yaratma yeteneği” olarak anlamlandırılıyor.
“Yaratmak” kelimesi için; önce din bilimindeki anlamını (ıstılahı mana) “Olmayan bir şeyi var etmek”
olarak veriyor ve sonra “Zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak o zamana kadar görülmeyen
yeni bir şey ortaya koymak, yapmak” olarak anlamlandırıyor. Ayrıca İngilizce ve eski dildeki
(Osmanlıca) karşılıkları da “create ve ibda etmek” şeklinde tanımlanıyor. Bu anlama gelen çok sayıda
kelime (icat, ihdas, ihtira, ibda, sun’ gibi.) eskiden dilimizde bulunurken şimdilerde tek bir kelimenin
içine anlamları yığmak ne kadar doğrudur bilemiyorum. Dil bilimci değilim ama “yaratıcı” kelimesini
pek çok kişinin kullanmaktan imtina etmesi nedeniyledir ki “kreatif” kelimesi de TDK sözlüğüne girmiş
bulunmakta.

Yazı boyunca kullanacağımız “yaratıcılık” kelimesinin, “Zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak
o zamana kadar görülmeyen yeni bir şey ortaya koymak, yapmak” anlamıyla kullanılacağını belirtip
konumuza dönelim.

Ken Robinson konuşmasına şu cümleler ile başlıyor: Bütün çocuklar inanılmaz yeteneklere sahiptir ve
bizler onları acımasızca harcıyoruz. Bana sorarsanız şu an yaratıcılık en az okur-yazarlık kadar
eğitimde önemlidir. Çocuklar şanslarını denemekten korkmuyorlar, bilmeseler de devam ediyorlar.
Yanlış yapmak yaratıcı olmakla aynı şeydir demek istemiyorum. Bildiğimiz şu ki eğer yanlış yapmaya
hazırlıklı değilseniz, hiç bir zaman orijinal bir şey bulamazsınız. Çoğu çocuk yetişkin olduğunda bu
kapasitesini yitiriyor ve eğer çocukken yanlış yapmaya hazırlıklı değilseniz zamanla, yanlış yapmaktan
korkar hale geliyorsunuz. Firmalarımızı da bu şekilde yönetiyoruz. Hataları damgalıyoruz. Mevcut
ulusal eğitim sistemlerinin pek çoğunda, bir çocuğun yapabileceği en kötü şey "hatalar"dır. Ve
sonuç şu ki insanları yaratıcı kapasitelerinin dışındaki alanlara yönelik eğitiyoruz. Picasso, “Bütün
çocukların sanatçı olarak doğduklarını” söylemiş. Problem büyüdüğümüzde de sanatçı olarak
kalabilmekte. Şuna yürekten inanıyorum: bizler yaratıcılık özelliğimize yönelik değil, aksi yönde
büyüyoruz. Ya da daha doğrusu, ondan uzaklaştırılacak şekilde eğitiliyoruz. Peki, niye bu şekilde
oluyor?
Çok tanıdık değil mi? Sanki bizi anlatıyor. Oysaki o uzun yıllardır Amerika’da yaşayan bir İngiliz. Zaten
konuşmasında da dünyanın neresine gidilirse gidilsin eğitim sistemlerinin benzerliğinden bahsediyor.
Devam edelim:

Nereye giderseniz gidin, dünya üzerindeki her eğitim sistemi aynı konu hiyerarşisine sahip. Hepsi en
tepede matematik ve diller, sonra sosyal bilimler ve en altta sanat. Ve yine her sistemde, sanat içinde
de bir hiyerarşi var. Okullarda drama ve dansa kıyasla, resim ve müziğe normal olarak daha fazla
ağırlık veriliyor. Ve gezegenimizde çocuklara her gün matematik öğrettiğimiz şekliyle dans öğretilen
bir eğitim sistemi yok. Neden? Neden olmasın? Bence bu soru daha önemli. Matematiğin çok önemli
olduğunu düşünüyorum, ama dans da öyle. Gerçekten, olan şu ki çocuklar büyüdükçe, onları belden
yukarı doğru artan bir şekilde eğitmeye başlıyoruz. Ve daha sonra kafalarına odaklanıyoruz.

Bu konu üzerinde yazmaya bundan sonraki iki köşe yazısında daha devam edeceğim. Ekonomi
köşesinde eğitimin konulu bir yazının ne alakası var diye düşünebilirsiniz. İşletmelerimizde mevcut
eğitim sisteminde yetişen insanımızın çalıştığı düşünülürse konu iş dünyası için de oldukça önemlidir.
Özellikle üçüncü yazıda işletmelerimizde yaratıcı düşünmeyi teşvik etme konusuna değineceğim.
Sağlıcakla kalın.

(*) Sir Kenneth Robinson; (4 March 1950) İngiliz konuşmacı, eğitimci, danışman, yazar. Warwick
Üniversitesinde profesör.

You might also like