You are on page 1of 2

Kulağa ilk başta oldukça imkansız ve kabul edilemez bir düşünce gibi geliyor.

Sebebi eğtim
ve okulun ayrılmaz bir ikili olduğu algısı ve birbirinden bağımsız var olamayacak gibi bir
düşünce oluşmasıdır. Ancak eğitim hiçbir zaman okulla sınırla kalmadı, kalmamalıdır da.

Örgün eğitime, formal eğitime çok fazla odaklanıyoruz ama öğrenmenlerimizin birçoğunun
informal yollarla gerçekleştiğini gözden kaçıyoruz. Okul dışında büyük bir dünya ve büyük
bir bilgi kaynağı var. Bunlardan yararlanmadan bireyin gelişmesinden, iyi bir eğitimden söz
etmek de mümkün olamıyor..

Kitapta eğitim ancak devletten bağımsız hale getirilirse hümanist ve evrensel bir eğitim
anlayışına ulaşılabilir düşüncesi hakim genel olarak. Hatta sadece eğitim de değil her alanda
‘okulsuzlaştırma’ olması gerektiği savunuluyor.

Yazar, çok isteyip ve çok konuşup ancak iş icraata gelince başaramadığımız yaşam boyu
öğrenmenin kurumsallaşmayla olamayacağını söylüyor. Yaşam boyu öğrenme okulda
öğretilen bir kavram değil, kişilerin bu öğrenme tarzını kendine ilke edinmesi gerekiyor.
Örgün eğitim bizleri ancak belli bir noktaya kadar taşır. Yaşam boyu öğrenme, yaş ve mekan
sınırlaması olmadan kişinin sürekli kendini geliştirmesini amaçlar. Kulağa çok hoş geliyor
değil mi? Her birey kendi kendinin öğretmeni olacak. Peki okullar bu yaklaşımı bireylere
kazandırabilir mi? Ya da ‘okullar’ tarafından bu yaklaşımın bireylere kazandırılması istenir
mi? Eğer bu sorularda biraz bile tereddüt yaşıyorsak Ivan Illich’in neden okulsuzlaştırmadan
bahsettiğini de anlayabiliriz..

Yazar, okul ve ekonomi ilişkisine de kitapta sık sık yer veriyor. Çarpıcı örnekler sunuyor
okuyucuya. Araştırmalara göre olumsuz koşullarda olan çocukların gelişimlerini sağlamak
için kurumlara büyük bir meblağ ayrılıyor. Sonuç ise hayal kırıklığı. İyileşmeyi bırakın daha
da kötüye gitmesi işten bile değil. Çünkü yapılan ‘yardımlar’ okula yapılıyor. Kurumsal
düşünülüyor. Belki eğitim programlarına belki de okulun fiziksel ortamlarına harcanıyor
bütçe. Oysa olumsuz şartlardaki çocukların eğitiminde düşüş yaşanıyorsa ve bu iyileştirmek
isteniyorsa ilk başta işe çocukların kendisinden ve onların yakın çevresinden başlanması
gerekmez mi?
Fakir ve zengin çocuğun aynı sınıfta yer alabiliyor olması o ülkede gerçekten fırsat eşitliğinin
olduğunu gösterir mi? Eğitim sadece sınıfta, okulda gerçekleşen bir şey değil. Öğrencinin
başarısını etkileyen birçok etmen vardır. En önemlisi de yakın çevre ve bu çevrenin zengin
uyarıcılara sahip olabilmesidir. Şimdi fakir çocuklara zenginlerle aynı sınıfta yer alabiliyorlar
diye eşit şartlara sahipsiniz hadi başarılı ol demek ne kadar adil olabilir? Okullara ayrılan
ekstra bütçelerin gerçekten çocuklar üzerinde kullanıldığını düşünelim bir de...
“Okul, genç insanları, hayal güçlerinin ve gerçekten de insanın kendisinin dahil olduğu her
şeyin ölçülebileceği bir dünyanın mensubu haline getirmektedir. “
Bu durumu kanıksamış bireyler, yaptığı her şeyi belli standartlara uygun hale getirmek
isteyecektir. Bu da kişinin kendisini sınırlamasına ve potansiyelini yok etmesine yol açacaktır.
Böylelikle kişisel gelişimin önü kapatılıyor ve tek tip bireyler yetişmesi de kaçınılmaz oluyor.

Belki ‘okulsuzlaşmak’ kısa süre de gerçekleşebilecek bir şey değil belki de tamamen bir hayal
olarak kalacak. Ama herkes kendini okulsuzlaştırabilir. Öğrenmeyi, gelişimi zorunluluktan ve
bir yere bağlı olmaktan çıkarabiliriz. Kişi öğrenmeyi öğrenmeli ve kendi öğrenmesinde
sorumluluk almayı bilmelidir..

Özellikle bazı konulardaki tabularımız yüzünden ortaya atılan düşünceler çok yabancı ve
kabul edilemez düşünceler gibi gelebilir. Dışarıdan bir gözle, önyargılarımızı bu işe
karıştırmadan kitabı okumak daha faydalı olacaktır.

Umarım bir gün eğitim dört duvar arasından kurtulur, amacı da not almak ve sınıf geçmekle
sınırlı kalmaz. Diplomalı ama yeterli eğitim alamamış işsizlere değil, kendini geliştirmiş ve
gerçek anlamda kendini eğitebilmiş bireylere ihtiyacımız var..

***Amerika, Kanada ve Norveç gibi bazı ülkelerde okulsuzluk modeli kullanılıyor. Daha çok
evde eğitim şeklinde görülen bu modelin özellikleri şu şekilde;
Okulsuz eğitimde belirli bir müfredat yok.
Öğrenci eğitim-öğretim hedeflerini kendisi belirliyor.
Öğretmen yok, aileler ve yardım alınan eğitimciler çocuğa öğrenimi boyunca yol gösteriyor.
Çocuk bilgiye kendisi ulaşıyor ve tecrübe ederek öğreniyor.
Okullarda öğretim bir takım kitaplar ve materyallerle yapılırken, okulsuz eğitimde; öğrenmek
istedikleri konuda bilgili kimselerle görüşme ve çalışma, geziler, internet, kitaplar, filmler,
belgeseller, müzeler ve yaşantı ile öğrenmeyi sağlayacak her türlü kaynak kullanılabiliyor.
Okulsuz eğitim esnek ve doğaçlama olarak gelişiyor.
Çocuğun değişen ihtiyaçları ve ilgilerine göre geliştirilebiliyor.

You might also like