You are on page 1of 4

TC.

UŞAK ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM FAKÜLTESİ
Özel Eğitim Öğretmenliği

DERS: Türk Eğitim Sistemi


DERS SORUMLUSU: Nidan Oyman Bozkurt

Rabia Çetin
190405042
1) Türk Milli Eğitiminin temel ilkelerinden sizin düşüncelerinize göre en önemli üç ilke
hangisidir?
Bugünkü Milli Eğitim sistemimizin temel ilkeleri ve hedefi Cumhuriyetin ilk yıllarında tespit
edilmiştir. Bu ilke ve hedefleri gerçekleştirmek üzere, o zaman çıkarılan kanunlar, zaman
içerisinde beliren ihtiyacı karşılamak üzere hazırlanmış olan yenileriyle birlikte, günümüze
kadar eğitimimize yön vermeye devam etmiştir.
Milli eğitim sistemimiz bu ilkelere göre şekillenmişlerdir.. Toplam 14 tane bulunan ilkeler
eğitim sistemimizin olmazsa olmazları olarak düzenlenmiştir ama bazıları bana göre
diğerlerine göre daha önemlidir. İlk olarak eğitim de fırsat ve imkan eşitliği; bu ilkeye göre
eğitim " kadın, erkek ayrımı yapmaksızın herkes aynı haklara sahiptir. Maddi imkanlardan
yoksun bireylere bireylere Yurt, kredi, burs vs. yollarla gerekli yardımlar yapılır." denir bu
ilkeyi tam olarak gerçekleştiremediğimizi düşünmekteyim, kadın ve erkek ayrımı
yapmaksızın herkese eğitim sağlanmaktadır şüphesiz ama maddi açıdan fırsat ve imkan tam
olarak sağlanamamaktadır. Özellikle bu ilkenin eksikliklerini yakın bir zaman da yaşadığımız
pandemi sürecinde çok fazla hissettik. Olağanüstü hal yaşadığımız pandemide eğitim bir
şekilde devam etmeliydi ve bunu ancak teknolojik imkanlarla sürdürmek mümkündü ama bu
teknolojik imkanlara herkesin erişmesi mümkün değildi, örneğin köyde bulunan bir çocuk
İnternete, teknolojik aletlere erişmekte şehirde yaşayan bir çocuktan daha fazla sıkıntı çekti.
Her geçen yıl bu imkansızlıkları kapatmak için adımlar atılmaktadır ama dünya hiyerarşik bir
sıraya sahiptir; bizler ne kadar bu arayı kapatmak için çabalasakta tamamen sıfıra indirmek
imkansızdır, zengin bir bireyin çocuğu istediği bir eğitime bir adım kadar uzaktayken; fakir
birisi için bu devletin sağladığı imkanlar dahilindedir. Fakir birisi bir kitap alabilmek için 5
gün çalışması gerekirken, diğer taraf bir kütüphaneyi saatler içerisinde edinebilir bu da hiç
kapanmayacak bir fark yaratmaktadır. Bu yüzden bu farkı bir nebze olsun kapatabilmek için
fırsat ve imkan eşitliği olmazsa olmazıdır.
Diğer önemli ilgi şüphesiz ki eğitim hakkıdır. Türkiye'de yaşayan tüm Türk vatandaşlarının
en önemli hakkıdır hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Kız, erkek ayırmadan
herkese bu hak sunulur ve bu hak kesinlikle para ile satın alınamaz. Eğitim hakkı bireyin
toplumda yararlı bir birey olmasını gözeten bir ilkedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de
eğitim hakkını sağlam temellere dayandırmıştır. Anayasanın 42. Maddesine göre; "Kimse,
eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit
edilir ve düzenlenir." denilir ve şu ibare yer alır; "İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar
için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır." ayrıca yine ülkemizde zorunlu eğitimi
2012-2013 döneminde zorunlu eğitim 8 yıldan 12 yıla çıkarılmıştır.
Eğitim hayatta olmazsa olmazdır. Bir çocuğun eğitim hakkı elinden alınamaz. Çocukların
eğitim hakkını elinden almaya çalışanlar için yaptırımlar uygulanmaktadır.
Eğitimin önemli diğer ilkesi ise bence genellik ve eşitlik. Genellik ve eşitlik din, dil, ırk,
cinsiyet ayrımı yapmaksızın eğitim kurumlarının herkese açık olduğunu belirtir.
Bizim ülkemizde her milletten insanlar eğitim alabilir ama bir kurumdaki yönetici ya da
eğitimci kurumda bulunan yabancı bir öğrenciye ırkçılık gibi bir tavır sergilerse öğrencinin
eğitim ortamı, psikolojisi, yaşantısı kötü etkilenebilir ve bu yüzden ülkemize, insanlarımıza
karşı olumsuz bir tutum sergileyebilir. Yine bazı zamanlar kız öğrencileri ya da erkek
öğrencileri kayıran eğitimcilere denk geldiğimiz zamanlar olmuştur, onların bu tavırları
yüzünden öğretmene karşı olumsuz bir tutum geliştirmişizdir ve eğitimci yüzünden sorumlu
olduğu derse karşıda olumsuz bir tavır takındığımız için başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Bu yüzden insanlığın gereği adına genellik ve eşitlik önemli bir ilkedir.

2) Türkiye’deki eğitim kurumlarında en fazla hangi yönetim kuramıyla karşılaşırız?


Türkiye’deki eğitim kurumlarımızda biz genellikle neo-klasik (davranışsal) kurama
dayandığını düşünmekteyim. Neo-klasik yaklaşım örgüt yapısı içinde insanı anlamaya
çalışmaktadır ve örgütü çeşitli gereksinimlere sahip insanların bir araya gelmesi ile oluşan
“sosyal” bir yapı olarak görmesidir.
Bizim okullarımız da çeşitli gereksinimlerden dolayı bir araya gelmiş insanlardan oluşan
sosyal bir yapıdır. Okullara gelen öğrencilerin başarılı birer birey olmasını sağlayıp ileride
topluma yararlı işler gözeten bir kişiler olmasını sağlamaktır bu gayede öğrencilere her
şeyden önce anlamaya çalışılmaktadır.
Öğrencilerin davranışları önemlidir; yanlış davranış gösteren öğrencilerin kötü davranışı
engellenip, iyi davranışlar geliştirilerek kişiler arası ilişkileri geliştirmeye özen gösterilir.
Yine bir öğretmen, öğrencileri hakkında bilgi sahibi olmaya, onları tanımaya çalışır bu sayede
öğrenciler ile iletişimini güçlendirip onlara daha etkili bir öğretim sunar. Öğrencilere görevler
vererek onları motive etmeye çalışır ve bir işi başarmanın gururunu yaşatır.
Neo-klasik yaklaşımda olduğu gibi bizim eğitim kurumlarında da sosyo-psikolojik faktörler
önemlidir bir öğrenciye ya da öğretmene moral olmak, ait olma duygusunun tatmini, sosyal
dayanışma, müdür ile ilişkiler geliştirilmeye çalışılır.
Yine müdür ve öğretmen arasındaki ilişkiler de önemlidir. Bizim kurumlarımızda müdür bir
yöneticiden çok meslektaşlarıyla iş birliği içinde ilerler, öğretmenlerin düşünceleri, onlar için
önemlidir. Zaten bir yönetici bireysel davranmaktan çok işbirliği içinde olmalıdır.

3) Değişen toplum, okul ve eğitim kurumlarını ele aldığınızda öğretmenlik mesleği geleceğin
dönüşen toplum ve okul yapısında nitelikleri koruyabilmekte midir?
Dünyamız sürekli değişen bir olgudur. Teknolojik gelişmeler, bilimsel araştırmalar dünya
sisteminin yapısını şüphesiz ki değiştirmektedir. Ekonomik durum, toplum yapısı da teknoloji
ile doğru orantıda değişmektedir.
Toplum değişip ilerledikçe okul kurumları, eğitim sistemi, eğitimciler de doğru orantı da
gelişmekte ve değişmektedir. Okul toplumun ihtiyacına ve isteğine göre değişmek
zorundadır.
Değişen ve gelişen dünyada öğretmenlik statüsünü biraz düşürmektedir insanlar bilgiye çok
çabuk ulaşmaktadır, istedikleri bilgiye milyonlarca içerikten sadece bir parmak
uzaklıktadırlar. Tabi milyonlarca olan bu bilgilerin doğruluğu da tartışmaya açık bir konudur.
Değişen ve gelişen toplumda insanlar istediği bilgiye çok çabuk ulaşabilmektedir, günümüz
dünyasında insanların ellerinde bulunan akıllı cep telefonları, hemen hemen her evde olan
bilgisayarlar, TV'ler insanların bilgiye ulaşmasını daha da kolaylaştırmaktadır. İnsanların
adeta başını döndüren bu teknoloji çağı ileride öğretmene hiç ihtiyaç kalmayacak gibi
düşüncelere kapılmalarını sağlayabilir ama öğretmen sadece bilgiyi vermekle yükümlü olan
insan değildir; öğretmen insanın insan olmasını sağlayan, geliştiren, ahlaki yönden eğiten,
davranışlarıyla örnek alınan birisidir. Bir öğretmen ne kadar başarılı, dürüst ve ahlaklı bir
gençlik yetiştirirse ülkede o kadar huzur, güven ve refah oluşur.
Öğretmenlik kutsal bir meslektir. Örenmeyen insana üretemez, üretemeyen insanda
ilerleyemez bu yüzden ne kadar teknoloji ile birlikte değişen toplum, okul, eğitim olsa da
öğretmenin önemi hiçbir zaman eksilmez. Öğrenilecek konular, kavramlar, değişebilir ama bir
öğreticiye ihtiyaç asla değişmeyecektir. Tabii bu gelişmeler için de öğretmen de kendini
geliştirmek zorundadır. Bilgi ve teknolojik gelişmeleri takip etmeli ve bu yönde eğitimler
almalı, kendini geliştirmelidir.
Yani bence her ne kadar geleceğin değişen toplum ve okul yapısı olursa olsun öğretmenlik
mesleği niteliklerini koruyabilecektir.

4) Kendinizi saygın bir okulda öğretmen olarak hayal edin. Güç elde etmek, gücünüzü
pekiştirmek ya da güç kaynaklarınızı arttırmak için ne gibi stratejiler izlersiniz?
Öğretmen olduğum kurumda güç elde etmek için ilk yapacağım şey öğrencilerin gözüne
girmek olacaktır. Öğrencilerle kendi aramda ortak noktaları ön plana çıkarmaya çalışarak
ortak noktalarımızdan kaynaşmamızı sağlarım. Göze girme taktiğini uygulayarak öğrencilere
öğreteceklerimi ya da istediklerimi daha kolay yapabilirim. Öğrencilerin öneri, istek,
şikayetlerini dikkate almaya çalışırım bu sayede öğrencilerin desteklerini kazanmış olurum.
Öğrencileri ödüllendirerek bana karşı olumlu tutumlar geliştirmelerini sağlamaya çalışırım bu
sayede olumlu şeylerin elde edilmesini ya da olumsuz şeylerin uzaklaştırılmasını kolaylıkla
sağlayabilirim.
Öğrencilerin yaptığı yanlışlarda hemen cezaya başvurmam öncelikle yapılan yanlışlığı tartar
ona göre çözümlemeye giderim, eğer yapılan yanlışlık büyük bir şeyse orda cezalandırmayı
da yaparım ki öğrenciler iyi davranışımızı suistimal etmeye kalkışmasınlar.
Uzmanı olduğum konuda kendimi fark ettirmeye çalışırım, öğretmenleri ve öğrencileri
bilgilerimle etkilemeye çalışarak onları etkim altına almaya çalışırım. İyi bir imaj yönetimi
sağlayarak insanları görünüşümle etkim altına almaya çabalarım
Okuldaki diğer öğretmenlerle iyi ilişkiler kurmaya çalışırım, ve bilgili olduğumu gösteririm
insanlar belirli bir konuda bilgisi ve tecrübesi yüksek olan kişilerin önerilerini daha çok
dinlerler böylelikle iyi bir saygınlık geliştirebilirim.
Okulda bir öğretmene ya da öğrenciye karşı yapılan bir haksızlık durumunda sessiz kalmak
gibi bir hataya düşmemeye çalışırım, çünkü insanlar sessizliği güçsüzlük olarak algılarlar o
haksızlık karşısında sesimi yükseltir yapılan yanlışlığın farkında olunmasını sağlamaya
çalışırım.
Okul yöneticileriyle iyi ilişkiler kurmaya çalışırım, onlarla işbirliği içerisinde olup sürekli bir
bilgi alışverişinde bulunmaya çalışırım.
Yaptığım bu taktiklerin bana güç katacağını ve gücümü pekiştireceğini düşünmekteyim.

You might also like