You are on page 1of 3

Paris’te Bir Osmanlı Sefiri Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin Fransa Seyahatnamesi *

Zafer SARAÇ**

Osmanlı Devleti’nin ikbal dönemleri etkisini kaybetmeye başlayınca, askeri kudretin yerini 18.
Yüzyılda modern yüzünü gördüğümüz dünya siyasetine yön veren bir metot olan diplomasi almıştır.
Osmanlı yeni global siyasete entegre olmak babında ilk sefiri Yirmisekiz Mehmet Çelebi’yi 1720
yılında Fransa’ya yollamıştır. Gönderilen bu ilk sefirin etkisiyle ilerleyen zamanlarda açılan yeni
daimi sefaretler sayesinde daha etkin bir dış politika izlenmiştir. Çelebi seyahatiyle ilgili izlenimlerini
kaleme alarak, görmüş olduğu bu farklı dünyayı Osmanlı kamuoyuna ilan etmiştir. Osmanlı sefiri
Mehmet Çelebi seyahati sonrası İstanbul’a döndükten sonra dönemin padişahı 3. Ahmet’e
izlenimlerini sunmak istemiştir. Bu amaçla sarayın kâtiplerine seyahati esnasında yaşadıklarını
yazdırtmıştır. Ortaya çıkan el yazması nüshadan istifade eden Şevket Rado seyahat notlarını Arap
harfleriyle yazılmış şeklini düzenleyerek, Latin harfleriyle günümüz Türkçesiyle yayımlamıştır. Rado
tarafından tefrika edilen Çelebi’nin sefaretnamesi ilk olarak Hayat Mecmuası’nda yayımlanmış, sonra
kitap halinde yeni baskılarla günümüze kadar ulaşmıştır.
Eserin yazarı Mehmet Çelebi tıpkı babası gibi yeniçeri olup kul taifesine mensuptur. Meşhur lakabı
Yirmisekiz ise mevcut olduğu Yeniçeri sınıfının rakamsal ifadesidir. Zamanla mensubu olduğu
Yeniçeri sınıfından yükselerek üst düzey Osmanlı bürokrasisinde kendisine yer edinmiştir. Almış
olduğu medrese eğitimi sonrası yabancı dillere vukufiyeti onu dışarıda Osmanlı’yı temsil noktasına
getirmiştir. Pasarofça Antlaşmasındaki başarısından dolayı yıldızı parlamış izleyen süreç onu Paris’e
kadar sürüklemiştir.
Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin kaleme almış olduğu seyahat notları devrinde önemli sayılacak bir
devlet raporu olarak telakki edilmekle birlikte, dış dünyayı merak eden Osmanlı insanın derin
tecessüsünü giderecek bir doygunluğa sahiptir. 18. Yüzyıl Osmanlı toplumunun dışa kapalı yapısı
dikkate alındığında bu tip izlenimlerin halk ve münevver tabakanın gözünde nasıl bir etki yapabileceği
az çok tahmin edilebilir. Osmanlı insanının tasavvur ettiği Batı figürü bu tip seyahat izlenimleriyle
şekillenirken, Avrupalılar dışa açık yapılarıyla Doğu’ya karşı daha ilgilidir. Yazılı kültürün izi takip
edildiğinde Osmanlı ülkesi hakkında önemli oranda Batılı seyahat raporunun varlığı bilinir. Batı’nın
zengin seyahat edebiyatının karşısında Osmanlı hanesine yazılan ilk kalem Mehmet Çelebi’nin yazdığı
bu sefaretnamedir.
Sefaretnamede dikkat çeken en önemli özellik Çelebi’nin gördükleri karşısındaki tarif edilmez
şaşkınlığıdır. Zira kendisi de durumunu ifade etmekte güçlük çekmekte, anlattığı her şeyin sonunda
şaşkınlığını pekiştirecek cümleler kurmaktadır. Buradan hareketle Osmanlı insanının lüks ve şatafatla

*
Hazırlayan: Şevket Rado,Türkiye İş Bankası Yayınları, 8. Baskı, İstanbul, 2018, 108 Sayfa, ISBN:978-975-
458-81-56
**
Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Genel Türk Tarihi Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Programı
Öğrencisi, zafersarac@hotmail.com
şekillenen medeniyet unsurlarına yabancı olduğu fikri ilk aşamada akla gelmektedir. Ayrıca
şaşkınlığın karşılıklı olduğu Fransızların Türk kafilesine olan ilgisinden anlaşılmaktadır. Bu
diplomatik ilişkinin temas noktalarında husule gelen kültürel irtibatın ayrıntılarını ise sefirimiz dikkat
çekici şekilde ifade etmektedir. Esasında kültürel temasın ilk kez böylesine sıkı bir şekilde tezahür
etmesi bazı ilklere neden olmaktadır. Batı karşılaştığı Doğulu figürünü dikkatle inceleyerek, sonraki
dönemde sentez tarzı bir yaklaşım ortaya koymaktadır ki, bunun musiki, sanat ve giyime yansıdığı
devrin yazarları tarafından zikredilmektedir. Hatta ilerleyen zamanlarda Türk modasının Avrupa’da
ürünler verdiği dikkatten kaçmamaktadır.
Eserde görsel malzemenin kullanılması Çelebi’nin anlattıklarını pekiştirmektedir. Fakat fotoğrafların
kuşe kâğıda basılmaması ayrıntıların tam manasıyla seçilmesine mani olmaktadır. Bu handikap ise
Çelebi’nin bazen fazlasıyla detaylı olabilen anlatımları etkisiyle ortadan kalkmaktadır. Çelebi’nin fazla
ayrıntıya girmesinin sebebi ülkesinde de benzer motifleri görme iştiyakıyla ilgili olabilir. Zaten
sefaretnamede yazılanların bir yol haritası görevi gördüğü, Fransa’dakine benzer faaliyetlerin
Osmanlı’da sonradan müşade edilmesiyle fark edilmektedir.
Eser sosyo-kültürel yaşam içinde hatırı sayılır bir rehber özelliği göstermektedir. Zira Lale Devri ve 3.
Ahmet Dönemi yazılı kültürünün en önemli numuneleri arasında eser kolaylıkla zikredilebilir.
Çelebinin anlattıklarından yapılacak çıkarımlar ilerleyen dönemde sıkça bilimsel araştırmalarda
kullanılarak, devrin sosyo-kültürel çıkmazları deşifre edilebilmektedir. Bu yönüyle sefaretnamenin
tarih hafızasına önemli bir katkı sağladığı görülmektedir.
Rado çeviriye esas metni günümüz Türkçesine gayet anlaşılır bir şekilde aktarmıştır. Bazen dönemin
söyleyiş özelliklerinin görülmesi ise, dönemin Türkçesinin izlerini okuyucuya aksettirmek amacıyla
yapılmıştır. Bununla beraber ciddi manada bir sadeleştirmenin hazırlayan tarafından yapıldığı
anlaşılmaktadır. Osmanlıcanın yapısı gereği Arapça ve Farsça sözcüklerin günümüz karşılıklarının
gayet yerinde kullanılmasına mahsusen okumanın akışını bozan telaffuzu zor ve anlamına aşina
olunmayan terimlere eserde fazla oranda rastlanmamaktadır. Bu tarz döneminde manidar olan
günümüzde anlam değişimine uğramış, yapısı bozulmuş ve kullanımdan kalkmış kelimeler ise
hazırlayanın (dipnotlarla) müdahil olmasıyla açıklanmıştır.
Eserin hazırlayan tarafından bölümler halinde tasnif edilmesi okura önemli bir kolaylık sağlamaktadır.
Yine birçok seyahatnamede olmayan indeks kısmının eserin sonuna eklenmesi daha özel konulara
yönelen araştırmacıların işini kolaylaştıracağı açıktır. Ayrıca sefaretname üzerinde yapılan
çalışmaların ayrı bir başlık altına alınarak künyelerinin sunulması, konuyla ilgili ileri okuma yapmayı
düşünen okur için önemli bir yol haritası olacağına şüphe yoktur.
Sonuçta Osmanlı Dünyasının bazı dönemlerde geleceğe fazla done verdiğini söyleyebilmek pek
mümkün değildir. Bunun en önemli sebeplerinden birisi yazılı kültürün Avrupa’ya oranla 18. Yüzyılda
daha az yaygınlaşmasıdır. Fakat bazı yazma eserler vardır ki devrinde güneş gibi parlar çok şey anlatır.
Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin Sefaretnamesi Osmanlı yazınında bu nedenle yüksek kıymeti haizdir.
Lale Devrini konu edinen her araştırmacının bakmadan geçemeyeceği bilgileri bünyesinde barındıran
bu eser, hem devrine hem de karşı cenaha (Batıya) ışık tutmaktadır. Ayrıca Osmanlı’nın ıslahat ve
modernleşme tarzı atılımlarının başlangıç noktasını oluşturan kıvılcımın ilk kez bu eserde parladığı
görülür.

You might also like