You are on page 1of 69

(Cover)

Ruh Serüvenleri
Jean Adrienne
ve
Mardeene B. Mitchell
(First page)

Ruh Serüvenleri
Jean Adrienne
ve
Mardeene B. Mitchell

(Page ii)

Ruh Serüvenleri
Yazan: Jean Adrienne
ve Mardeene B. Mitchell
Basımevi:
InnerSpeak Yayıncılık
690 Wexford Hollow Run
Roswell, GA 30075

Her hakkı saklıdır. Yazardan yazılı izin olmaksızın, bu kitabın hiçbir parçası, bir eleştiriye kısa
alıntıların katılması dışında, fotokopi, kayıt veya bir bilgi saklama ve erişim sistemini de içeren,
elektronik veya mekanik herhangi bir vasıtayla herhangi bir biçimde çoğaltılamaz veya yayılamaz.

Editör: Maureen Alvord


Kapak Resmi ve Tasarımı: Deborah Hill, Online Creative, Inc.
Yazarın fotoğrafı: Mardeene

Telif Hakkı 2003

ISBN, yazılı baskı 0–9728026–6–5


Kongre Kütüphanesi Kontrol Numarası 2003101723
Birinci Basım 2003
Amerika Birleşik Devletleri’nde Basılmıştır

Türkçe Çeviri: Zeynep Ece Kumruluoğlu – Lamia Onurhan


Türkçe Edit: Lamia Onurhan

(Page iv)

BEN ruhum
BEN ilahi ışığım
BEN sevgiyim
BEN iradeyim
BEN sabit tasarımım

Alice B. Bailey
Djwhal Khul’dan kanallık yapılarak

(Page v)

İçindekiler

Teşekkürler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . vii

Önsöz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ix
Kısım I: Misyon. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1
Bölüm 1: Odacıklı Notilus. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3
Kutsal Geometri ve Yaşamın Mavikopyası

Bölüm 2: Çalışma. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
Korkuyu Bırakmak: Ayrılıktan Güçlendirmeye

Bölüm 3: Danışan Başarıları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13

Kısım II: Bu Yaşam Süreci – Jean’ın Öyküsü. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27


Bölüm 4: Diriliş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

Bölüm 5: Ayrılık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37

Bölüm 6: Evlilikler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 55

Bölüm 7: Ruh Eşi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 65

Kısım III: Tanrının Kıvılcımları – Ruhlar Asla Ölmez. . . . . . . . . . . . . . . . 77


Bölüm 8: Genişleyen İnançlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 79

Bölüm 9: Işıktaşıyıcı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 81

Bölüm 10: Uzun Yol: Pek Çok Yaşam Süreci. . . . . . . . . . . . . . . 93

Bölüm 11: Ödüller. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 117

Bölüm 12: Kanallığa Açılmak. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 121

Bölüm 13: Melekleri Dinlemek. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 125

Bölüm 14: Yükselmiş Üstatlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129

Bölüm 15: Amacınızı Bulmak. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 133

Bölüm 16: Daha Yüksek Bilince ve Yükselişe Yolu Açmak. . . . . . . . . . . . . . . . . 137

Ek . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 141
InnerSpeak Dosyaları – Örnekler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 141

Ruh Serüvenleri – Yönlendirmeli Meditasyon. . . . . . . . . . . . . . . . . 153

Yazar Hakkında. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 157

Sipariş Formu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 159

(Page vii)

Teşekkürler

Bu kitap harika dostların ve öğretmenlerin yardımı olmadan mümkün olmazdı. Bana kitap
yazabileceğim fikrini veren Patricia Squires’a ve bu çabanın daha yüksek düzeylerine ulaşmamda
koçluk eden Mardeene Mitchell’e teşekkür etmek istiyorum. Özenli düzeltme çalışmaları için Lisa
Yoho, Jill Gray ve Patricia Squires’a da teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca güzel çizimi, kapak tasarımı
ve önerisi için Deborah Hill’e çok minnettarım. Ama en önemlisi, Larry’ye, bütün bu süreç boyunca
böylesine sabırlı ve destekleyici olduğu için... “Teşekkürler ve seni seviyorum!”
(Page ix)

Önsöz

“Bu kadınla tanışman gerek, neden bilmiyorum, ama sana onun kartını vermeliyim.” İlgimi
çekmişti. 2001’in Şubat’ında, danışanlarımdan biri görmem gereken bu gizemli kadının kartvizitini
verdi. Benmerkezci zihnim hemen çalışmaya başladı. InnerSpeak Yöntemi isimli çalışmam için olası
yeni bir öğrenci olabileceğini düşündüm. Kartta kadının kendisinin uyguladığı beş yöntem
listelenmişti: Reiki, Karuna Ki, Yaşam Koçluğu, Yedi Işın Şifası (Seven Rays Healing) ve DNA
Etkinleştirmesi (aktivasyonu). Ne aptalmışım! Onunla o şekilde tanışabileceğimi düşünerek DNA
etkinleştirmelerinden birini programıma aldım, ayrıca “50 doları daha kötü yerlere harcamıştım!”.
Patricia Squires kapımda belirdiğinde, yanılmış olduğumu anladım. Onun bana öğreteceği çok şey
vardı, tersi değil!
Bu işlem boyunca tam olarak ne olduğunu anlatacak söz yok. Dışarıdan bakıldığında bu bir
meditasyondu, ama ben hiç böylesine güzel renkler “gördüğüm”, böylesine huzur hissettiğim bir
meditasyon deneyimlememiştim. Hiçbir zaman bana fiziksel olarak dokunmamıştı ama onun benim
taç çakramı açıp başımın içine girerek fiziksel DNA’mla çalışmasını “hissettim”. Meditasyonun sona
ermemesini istediğimi biliyorum!
Bu aşırı derecede güçlü deneyimin sonunda, Patricia “Aa, yeri gelmişken, bana senin bir kitap
yazmak üzere olduğunu söylüyorlar,”dedi. “Hayır, ben yazmam, ben yalnızca yapılacaklar listesi ve
maddeler halinde satış sunumları hazırlarım, o kadar!” diye yanıtladım. Nasıl da yanılmışım. O
etkinleştirmeyle yaratıcılığım bu yaşam sürecimde belki de ilk defa açılmış ve ondan kitabım akmaya
başlamıştı. Bu yazış sırasında bende büyük miktarda kişisel şifa oldu ve benim başlamamı sağladığı
için Pat’e teşekkür ederim.
Biz hem bir tür, hem de gezegen olarak hızlı bir gelişim ve bilinç–yükselişi döneminde
ilerliyoruz. Her geçen gün kendimiz hakkında daha fazlasını öğreniyoruz. Yaşamlarımızdaki her bir
olay hem bir ders, hem de bir nimet; ve ona duygusal, fiziksel ve ruhsal olarak nasıl tepki
gösterdiğimize bağlı olarak daha da fazla öyle olmaya başlıyor. Yaşamımı ve yanı sıra ruhumun
bağlantı kurabildiğim bütün yaşamlarını keşfettikçe, bu küçük dramlardan öyle çok öğrenebildim ki.
Dileğim benim öykümü okurken, sizlerin de gerçekte kim olduğunuzu hatırlamanıza yardımcı olacak
alanlar bulmanızdır.

Jean Adrienne, Roswell, GA

Kısım I
Misyon
Bölüm Bir
Odacıklı Notilus

Bir dergide gözüme çarpan bir resim oldu. Bu bir odacıklı notilus çizimiydi. “Herhangi bir şey
için bir logoya ihtiyacım olacak olursa, istediğim bu,” diye esinlenerek düşündüm. Çizim kesip
çıkarılmış ve masamda bir klasörün içine yapıştırılmıştı. Şifa işine başlamaya karar verdiğimde bir
kartvizite ihtiyacım oldu, böylece çizim çıkartılmış, taranmış ve logom haline gelmişti. Yaptığım işi
neden temsil etmesi gerektiği hiç göz önüne alınmamıştı, o hoştu ve ona tepki vermiştim. DNA
etkinleştirmemin gerçekleşmesinden yaklaşık bir ay sonra, artık yeni öğretmenim ve arkadaşım olan
Patricia ile, onun hayat arkadaşı ve onun gibi Yedi Işın (Seven Rays) Üstadı olan Massimo’nun birlikte
öğrettikleri Yedi Işın Şifası hakkında bir atelye çalışmasına katıldım. Yedi Işın güçlü şifa değişimlerini
kolaylaştırmak için Yükselmiş Üstatların etkisini kullanan kanallıkla gelmiş bir şifa yöntemidir. Bu
Cumartesi ve Pazar, iki-günlük bir dersti ve beni pek çok yeni malzeme ile tanıştırdı. Cumartesi gecesi
ayrıldığımızda bitkin düşmüştüm ve eve varınca neredeyse hemen yattım.
Yaklaşık gece 2’de, “Lütfen ayaklarının tabanlarını bir araya getir. Lütfen avuç içlerini bir
araya getir” diye duyup irkilerek uyandım. Bu oldukça yüksek bir erkek sesiydi. Kocamı uyandırıp
uyandırmadığımı görmek için baktım ama habersizce horluyordu. Böylece bana söyleneni yaptım.
Tahmin ediyorum yeniden uyudum, ama belki yarı uyanıktım. Ondan sonra olan daha da ilgi
çekiciydi. Zihnimin ekranında imgeler görmeye başladım. Bu bir Powerpoint sunumu görmek gibiydi.
İmgeler mor bir fonda mor mürekkeple çizilmişlerdi ve birer mavikopya idiler - binalar, çiçekler,
böcekler, bedenler, deniz kabukları ve makineler. Hızlıca yanıp sönüyorlardı, benim onlara teker teker
dikkatimi veremeyeceğim kadar hızlı. Tuhaf!
Ertesi sabah, sınıfa erken gittim. “Pat, bana dün gece ne olduğuna inanmayacaksın,” diye
paylaştım heyecanla. Öykümü dinledikten sonra, koşarak başka bir odaya gidip Drunvalo
Melchizadek’in The Ancient Secrets of the Flower of Life (Yaşam Çiçeğinin Kadim Sırları) adlı
kitabıyla geri geldi. Sayfalarını çevirip açık cildi bana uzattı. “Gördüğün bu mu?” diye sordu.
Hayretimi hayal edin! Bana AYNEN bir gece önce görmüş olduğum şeyi gösteriyordu. Bu kitaptaki
mavikopyaların hepsi Kutsal Geometri’nin ve, bütün canlılar için temel formül olan, fibonacci
spiralinin örnekleriydi! Ruh geceleyin bana Kutsal Geometri “yüklemesi” yapmıştı! İşte gizli nokta –
odacıklı notilus doğanın en iyi fibonacci spirali örneklerinden biridir.
Çalışmam, InnerSpeak (ç.n.: Türkçe’ye İç Benlikle Konuşma Yöntemi olarak çevrilmiştir),
bana kanallıkla indirilmeye başlanırken, Ruh’tan aldığım ilk bilgi bu yeni çalışmanın Kutsal
Geometriye dayandırılması gerektiğiydi. O 3’ün karesi ya da dokuz sayısına, The Flower of Life
(Yaşam Çiçeği) materyaline göre Mesih Bilinci’nin sayısına dayandırılmalıydı. Ondan sonra bana,
Kutsal Geometri’deki kayda değer bir başka sayı olan, 144 adet dosyam olacağı söylendi. Ve sonra
dosyalar akmaya başladı. Sonraki birkaç ay boyunca temelde tüm yaptığım yalnızca yazmaktı.
InnerSpeak el kitabı dokuz sayısına dayanır ve 210 sayfadır, gelenlerin örnekleri olarak bunlardan
birkaçı bu kitabın ekine dâhil edilmiş olan 144 dosya. InnerSpeak Yöntemi arınma, şifa ve bilinç
yükselmesini teşvik edecek şekilde derin bir düzeyde işler. Kişinin eski karmik kontratların kökenine
inmesine ve onları ne yaşanmış olduğu bağlamında incelemesine izin verir. O zamanda yer alanların
hepsi yönünden neler olmuş olduğu ile ilgili bütün resim açığa çıkınca, tüm oyuncuların bağışlanması
gerçekleşebilir ve kontrat kesin ve nihai olarak sona erdirilebilir. 144 dosya bir öykü ortaya çıkarmak
üzere bir araya getirilebilecek küçük bilgi parçaları içerir. InnerSpeak kinezyoloji, veya kas testi,
kullanarak danışanın bilinçaltı zihninin kullanabileceği bir dil sağlar. Onu daha sonra daha detaylı
inceleyeceğiz.

Bölüm İki
Çalışma

DNA etkinleştirmesi ile başlayan uyanışımdan beri, neden burada bu işi yaptığım konusuna
daha net bir şekilde odaklanabildim. Yaşamımın neden ibaret olduğu, büyük resim içerisinde asıl
misyonumun ne olduğu konusunda daha iyi bir anlayış kazandım. Yüzeysel bakış duygusal, ruhsal ve
fiziksel şifa yaptığımı gösterirken, gerçek şu ki benim işim masama güçlerinin geri verilmesini
istemek için yatan insanlara yardım etmekten ibaret. Her durumda, bir kişi için şifalandırılma ihtiyacı
olan temel unsur korkudur ve tedavisi de kişisel güçlendirmedir.
Bu sonuca nasıl ulaştığımız herkes için farklıdır ve kesinlikle onu nasıl şifalandırdığımız da.
Ama her bir şifa seansı temelde aynı formata sahiptir. Danışana konunun ne olduğunu, ne üzerinde
çalışmak istediğini sorarım. Pek çok kez kişiler yaşamlarında neyin yolunda gitmediği konusunda
gerçekten nettir ama bazen hiçbir ipuçları yoktur. Onlar yalnızca mutlu olmadıklarını ve işlerin
istedikleri şekilde akmadığını bilmektedirler. Veya bir amaçla burada olmaları gerektiğini bilirler ama
amacın ne olduğunu bulamıyor gibidirler. Böylece onları takılı bırakan veya “değişmez” bir yerde
tutan şeyin ne olduğunu bulmak, incelenmesi için ortaya çıkarmak, ve onun salıverilmesini
kolaylaştırmak üzere bana gelirler.
Mutsuzluğun veya hastalığın ana nedeni kişinin –Tanrı’dan veya insanoğlundan – ayrı olduğu
inancıdır. Daha sonra korkuya dönüşen de ayrılığa olan bu inançtır. O zaman amaç, kişinin kendini
ayrı hissetmesine neden olanı kaldırmaktır. İlerlemeyi engelleyen etki danışandan arındırıldığında, onu
meydana getiren ata veya geçmiş yaşam varoluşundan da kaldırılır. Kuantum fiziği zamanın çizgisel
olmadığını göstermiş olduğundan, bu seans sırasında bir anda olabilir ve korku döngüsü sona
erdirilebilir. Bu etkiler bizim İç Benliğimizden, tamamen kendi ruhumuzdan gelen ve bir şeye dikkat
edilmesine veya bakılmasına ihtiyaç olduğunu bildiren işaretler gösterirler. İç Benlik bizim
varoluşumuzun mavikopyasını oluşturduğuna göre; o zaman bizim bütün acılarımız, sağlığımız,
hayallerimiz, görünüşümüz, hislerimiz, başımıza gelen olaylar ve haller, umutlarımız ve korkularımız
– hepsi mavikopyamızın durumunu sergileyen işaretlerdir. Bu sinyaller fiziksel sorunları, istenmeyen,
uygun olmayan veya kontrol edilemeyen hisleri, yıkıcı eylem ve dürtüleri, uygun olmayan inançları,
kendimizmiş gibi üstlendiğimiz istenmeyen kimlikleri, ve ruhsal bağlantının kopması ve inancın
yitirilmesini içerebilir.
Herhangi bir şifanın meydana gelmesi için dört şey gerekir. İlk önce kişi iznini vermelidir.
İkinci olarak şifayı alacak kişi tarafında bilinçli katılım olmalıdır. Sonra, şifa danışanın bilinç
düzeyinde ve inanç sistemi dâhilinde gerçekleşmelidir, ve son olarak, şifanın sahiplenilmesini
sağlayan şükrandır. Ben ruhun veya İç Benliğin travma ve etkilerin var olduğu yerleri bildirmesi için,
klinik kinezyolojinin kas testi ile el pozisyonlarını birleştiren bir şeklini kullanırım. Kas testi kırk
yıldan uzun zaman önce Dr. Charles Goodhart tarafından oluşturulmuş bir yöntemdir. Dr. Goodhart bir
kas veya kas grubunu ayırabileceğini ve o kas veya kas grubunun göreceli kuvvet veya zayıflığını test
ederek vücudun sağlığı hakkında bilgi edinebileceğini bulmuştur. Birçokları yıllar boyunca onun
çalışmasının üzerine inşa etmişlerdir. Yetmişlerde Dr. Alan Beardall tarafından geliştirilen Klinik
Kinezyoloji çalışmayı daha derin bir düzeye getirip bedenden daha da fazla bilgi almak için el
pozisyonları veya mudralar eklemiştir. Bu çalışma bir dizi dosya içerisinde ilerler ve İç Benliğin
danışanın yaşamında neler olup bittiğini tarif etmekte o dosyalardaki hangi bilgileri kullanmak
istediğini seçmesi için kas testi kullanılır. Alınan bilgilerin bazıları blokajın kaynağı, veya kökündeki
nedeni, etkiyi oluşturanın ne olduğu, nerede ve ne zaman olduğu, ve danışanın blokajı kaldırmak ve
yürürlükte olabilecek herhangi bir karmik kontratı sona erdirmek için ne yapması gerektiğidir. Bu şifa
çalışmaları ve araştırmaları altyapısı beni kendi şifa yöntemim InnerSpeak’i oluşturmaya
yönlendirerek, başkalarının şifalanmalarına ve kurban olma düşüncelerini salıvererek, kendi
gerçekliklerini birlikte-yaratmak üzere sorumluluk alma yönündeki bireysel görevlerine başlamalarına
yardımcı olmama olanak sağladı. InnerSpeak seansları Ruha teslimiyet içinde yürütülür. Ben sadece
danışanlar için onların İç Benliğinin söyleyeceklerini dinleme ve o bilgiyi onların anlayabileceği bir
şekilde onlara geri iletme suretiyle kolaylaştırma yaparım.
Biz önce danışanın uğraşmakta olduğu etkinin kaynağını ararız. Bu genellikle onun ruhuna ya
şimdiki bedenlenmede olmuş olan ya da bir geçmiş yaşamda olmuş olan bir şeydir, veya bir atanın
başına gelmiş olan travmatik bir şeydir. Bundan sonra nedeni, seansta üzerinde durduğumuz zincir
tepkiyi başlatmış olan travmatik olayı belirleriz.
Daha sonra ruhun olmuş olana verdiği tepkiye bakarız. InnerSpeak kendini daha geleneksel
terapilerden ayırır çünkü bu yöntem ile sorunlara neden olan etkiler incelenmek üzere ortaya
çıkarılmakla kalmaz, İç Benlik de etkinin salıverilmesine olanak verilmesi ve ilişkili karmik
kontratların tamamlanması için neyin gerektiğini bildirir. Bu yöntem bir etkinin kaldırılmasını
kolaylaştırmak için danışanın yapması gerekenin ne olduğunu söylemekte çok kesindir. Ben seansın
bu kısmına Yenilenme (ç.n.: yeni ismiyle Arınmalar) diyorum çünkü bu yalnızca etkiyi arındırmakla
kalmayıp, onun yerine olumlu bir şey koymayı da içerir. Bu bir dizi terapi ile yapılır. Terapilerden bazı
örnekler arasında imgeleme, dua, aromaterapi, Bach çiçekleri terapileri, akupunktur, kristal, ses ve
renk terapisi ve daha pek çoğu vardır. Danışan sık sık kendini duygusal “çöküntüde” gibi hissederek
gelir ve bir seansı tamamladıktan sonra, o seans süresi zarfında karşılaşılan bütün “yük” kaldırılmış
olduğundan daha arınmış ve hafif hissederek ayrılır. Güçlendirme meydana gelir çünkü şifayı yaratan
danışandır. Ben bunun meydana gelmesi için güvenli bir yer sağlar ve onlara İç Benliklerinden
yapılması gerekenin bilgisini veririm, ama çalışmayı onlar yaparlar. Bu sıkı ama yumuşak, zorlayıcı
olmayan bir çalışmadır. Ve son olarak, şifa konusunda bize yardımcı olduğu için birlikte Tanrı’ya
şükranlarımızı sunarız. Gerçek enerji değişimi çoğu kez bu olana kadar meydana gelmez.
Deneyimlediğim pek çok enerji çalışmasının aksine, hiç acı verici yan etki yoktur ve işleme
genellikle kolaydır. Ara sıra hızlıca gelen ve ardından geçen salıverme gözyaşları olur. İnsanlar bana
takılıp kalmış halde veya korku içinde veya korkudan çıkmaya hazır halde, “İşimi sürekli
kaybediyorum”, “Mali sorunlar yaşıyorum”, veya “Erkekler/kadınlar beni terk ediyor” gibi şeyler
söyleyerek gelirler. Çoğu vakada tek seans belirli bir meseleyi arındırabilir. Ancak bu bir danışanın
yalnızca bir seansa ihtiyacı olduğu anlamına gelmez. Hepimizin pek çok yaşam sürecimiz oldu ve pek
çok etki yarattık, bu yüzden danışanlarımın çoğu kendileri için günlük yaşamlarında ortaya çıkıp
onların ileri yönde gelişimini engelleyen şeyler hakkında çalışmak üzere ek seanslar istediklerine karar
verirler. Öyleyse benim amacım danışanı engelleyen her ne ise bunu mesele olduğu bütün yaşam
süreçlerinden olabildiğince hızla arındırmaktır, ki aynı şeyle tekrar tekrar mücadele etmeye devam
etmek zorunda kalmasın. Eskiden bir seansta tek bir yaşam süreci veya tek bir konuya odaklanırdım
ama şimdi çalışmam ve sonuçlarım hayret verici sonuçlarla genişliyor! Tanrıdan 1 dolar da, 1.000
dolar da isteyebileceğinizi ve yanıtın hâlâ EVET olacağını anladım!
Ben yeterince istemiyordum. Şimdi bu kişinin meselesinin sorun olduğu her yaşam süreci için
arındırılmasını istiyorum. Sadece bu değil, o seansta değindiğimiz tüm yaşam süreçlerindeki her şeyin
– ve aynı zamanda ilgili bütün diğer ruhlar için de – arındırılmasını istiyorum! İşe yarıyor. Örneğin,
bir danışan 15 yaşam süreci boyunca eşi tarafından ihanete uğramış olabilir ve şimdi biz bu yaşamların
hepsini yalnızca eşin ihaneti yönünden arındırmakla kalmayıp pek çok yaşam süreci boyunca ileri
taşınmış olan diğer güçsüzlük yaratıcı konular yönünden de arındırıyoruz. İnsanlar beni ne sıklıkla
görmeleri gerektiğini sorunca, “Başka bir seansa ihtiyacınız olunca anlayacaksınız!” diye
yanıtlıyorum.

Bölüm Üç
Danışan Başarıları

Patricia’nın Öyküsü

Patricia’nın şimdi, birlikte ilk çalışmaya başlayışımızdan dokuz ay kadar sonra, bana
söylemek zorunda kaldığı şey benim için yepyeni bir bilgiydi. Bu kitap için danışanlarla röportajlara
başlayana kadar bunu anlamamıştım. Anlaşıldı ki, bütün bu süreci başlatan DNA etkinleştirmesi için
Patricia ile bağlantı kurduğumda, o büyük bir yaşam krizinin ortasındaymış. Benim haberim yokken o
ve hayat arkadaşı Massimo ben onunla tanışmadan hemen önce ayrılmışlar. Ona yaptığım ilk seans bir
alışverişti. O bende kendi kullandığı enerji türleriyle çalışacak, ben de ona karşılığında bir InnerSpeak
seansı uygulayacaktım.
“Ee, Pat, bugün hangi konuda çalışmak istiyorsun?” diye sordum. “Pekâlâ, şu an benim için
öncelikli olan belirli bir konum yok, öyleyse neden Ruh’a neye bakılması gerektiğini sormuyoruz?”
diye yanıtladı. Bu benim en sevdiğim yanıttır çünkü danışan kendisinin büyük sorununun ne olduğuna
inanırsa inansın, İç Benliği incelenmesi için en önemli konuya öncelik verip onu sunacaktır. Seçimi
yapmak için Ruh’a teslim olmak ilgili herkes için işleri kolaylaştırır!
Onun seansı bir geçmiş yaşam ve kızgın bir savaşçıyla olan ilişkisi ile ilgiliydi. Üzerinde
hakim olan etki kültürel olarak aşılanmış bir tabu idi – ilişkiyi bırakmasına izin verilmemişti.
Kabilesinin ona koyduğu bir yasak onu istismar edildiği bir duruma saplanmış halde tutuyordu. O
yaşam sürecinden karmayı arındırıp kontratı sona erdirdiğinde, savaşçının ruhunun reenkarnasyonu
(ç.n.: yeniden bedenlenmesi) olan Massimo ile ilişkisini de arındırdı.
Massi kızgın doğmuştu. Pat ilişkileri boyunca – bilmediği veya anlamadığı bir nedenle – sanki
ona borçluymuş gibi hissederek suçlulukla mücadele etmişti. Bu suçluluk duyguları onu ayrılmaktan
alıkoyuyordu, ama doğru nedenle değil. Kızgınlıktan dolayı bozuşmuşlardı ve Pat kızgınlık ve
korkudan dolayı ayrılmıştı. Seansı bir Perşembe günüydü. Seansta ortaya çıkanı üç gün işlemesi
gerekiyordu. Massi ile sonraki konuşması, daha önce Salı günü için ayarladıkları bir görüşme ile ilgili
olarak, Pazartesiydi. Her ikisi de enerjideki değişime şaşırmıştı. İkisi de bir çözüm beklemiyordu
çünkü görüşme bir ortak iş girişimi ile ilgiliydi, ama sonuçta diyalog başlamış ve birkaç hafta içinde
Massimo geri taşınmış ve ilişkileri şifalanmıştı.
Geçtiğimiz yıl içinde inişleri ve çıkışları oldu, ama artık korkuyla veya yüzlerce yıllık kabile
kurallarıyla birbirlerine bağlı değiller. Hem Patricia hem de Massimo, ikisinden biri için bir konunun
yüzeye çıktığını hissettiklerinde benimle çalışmaya devam ederler.

Linda’nın Öyküsü

Linda ile şifa işimi geliştirip daha fazla danışan çekmek için katıldığım bir yönlendirme-
paylaşım grubunda tanıştım. Bu kuruluştaki insanların çoğu geleneksel işlerdendi – gayrimenkul, rehin
komisyoncuları, yatırım komisyoncuları ve onun gibi. Hayal edebileceğiniz gibi ben kendimi tanıtıp
işimden bahsettiğimde bana sanki üç başım varmış gibi baktılar! Ayrılmak ister gibi olsam da, bir şey
katılıp sebat etmemi söyledi. Birkaç ay içinde neredeyse bütün grup, sırf meraktan, bana en az bir
seanslığına gelmişti. Kadınlardan ikisi birden fazla seansa geldi – onlardan biri Linda idi.
Şifa çalışması yaptığım yıllar boyunca birkaç şey öğrenmiştim: Birincisi, seansın sonucuna
hiç bağlantın olmasın. Hiç söz verme ve Tanrı’ya tam teslimiyette çalış. İkincisi, seansı yüzeyde
göründüğü haliyle yargılama. En kuvvetli şifaların bazıları oldukça sıradan olduğunu hissettiğim
seanslarda meydana geldi ve en güçlü olduğunu düşündüğüm seanslardan bazılarının danışan üzerinde
çok az görünür etkisi oldu, ya da hiç olmadı.
Linda’nın ilk seansı ilk söylenenlerden biriydi (muhtemelen onun gerçekten güçlü bir seans
olmasını istememden dolayı). O, işlerini artırmak ve gelirini yükseltmek, aile bağlarını derinleştirmek
veya “en önemlisi”, neden burada olduğunu ve bu yaşam sürecinde gerçekte ne yapıyor olması
gerektiğini çözmek gibi, yaşamında anlamlı bir değişim yapmaya çalıştığı her seferinde ortaya çıkan
bir “Ki” hali, bir enerji tıkanıklığı ile uğraşıyordu. Ki geleneksel Çin tıbbına göre bedenlerimizde, tam
cildimizin altında, akarsulara benzeyen meridyenler boyunca akan enerjidir. Bu meridyenler bizim
dolaşım sistemimize benzerdir ama bir otopside asla görünmezler – onlar kesinlikle enerjiseldir. Bu
meridyenler tıkanıp enerji onların içinden rahatça akamadığında işlev bozukluğu ve hastalık
deneyimlemeye başlarız. Linda ilk seansında bana kilo vermek hakkında çalışmak isteyerek geldi, bu
yüzden biz de birlikte Ruh’a teslim olup Linda’nın bu amacına ulaşmasını engelleyen ne varsa
Linda’nın en yüksek ve en iyi hayrına olacak şekilde kaldırmak için, bakmaya ihtiyacımız olana
bakmakta yardım istedik. Bulduğum şey tıkanmış akupunktur noktasının böbrek 17 olduğuydu; bu da
tamamen kişinin yaşamında aslında düzeltilmesi gereken zaaf alanları olduğu halde, kendisinin
tamamlanmış olduğu inancına takılı olması ile ilgilidir. Bu inanç onun mevcut duruma tutunmasına
neden oluyor, neyi denerse denesin kilosunun düşmesine engel oluyordu.
“Linda, bu inancının bedenlenmeye indiğinde aldığın bir etki olduğunu anlıyorum, ama bu
uzak atalarında 20’den fazla nesil geride oluşmuş bir etki. Bu ata bir Kızılderili imiş.” Linda birkaç
imgeleme yaptı ama ikimiz için de şaşırtıcı olan bu atanın onun için “tam orada” serbest bırakılmayı
bekliyor olmasıydı. O daha önce hiç bu tür bir enerji çalışması yapmamıştı ve çok önce ölmüş bir
akrabayı bulup şifalandırabileceğinin farkında değildi! Bir şaman olan bu adamı çabucak buldu ve bu
adamın ona kendi yaşam sürecinde yüksek benliği yerine ego-benliği ile hareket etmesine neden
olmuş olan şeyin ne olduğunu göstermesine izin verdi.
Kolaylaştırma olarak, o atanın totem hayvanını bulması, o hayvan haline gelmesi ve onu
içeriden şifalandırması istendi. Totem hayvanlar Kızılderili ruhsal evrenbiliminin çok önemli bir
parçasıdır. Bunlar “hekimliği”, kişinin bu dünyada bulunuşunda taşıdığı yeteneklerini, armağanlarını
ve becerilerini, ve bunlarla birlikte başa çıkması gereken meselelerini temsil ederler. Linda’nın atası
için bulunan totem hayvanı yabandomuzuydu ve bu Kızılderili folkloruna göre yüzleşme ile ilgilidir.
Ata ve Linda için ders her birinin şimdiye kadar kaçınmış olduğu her şeyle ve herkesle yüzleşmesinin
zamanı geldiğiydi. Bu hiç şüphesiz önemli bir dersken, benim zihnimde “derin” olarak
nitelendirilmedi. Ben bunun Linda’nın bir randevu için son kez gelişi olduğunu sandım çünkü
gerçekten hiçbir şey olmamıştı. Gülümseyerek ayrılırken bana teşekkür etti ve ben de artık
yönlendirme grubunda ara sıra birbirimizi görürüz diye düşündüm.
Daha sonra benimle bağlantı kurup bana seansın yaşamını değiştirdiğini söyleyince çok
şaşırdım! Düzenli olarak gelmeye başladı ve yaşam süreci ardına yaşam süreci üzerinde çalışarak onu
pek çok ruhsal yeteneğe açtık. Birlikte çalışıyor olduğumuz geçen yıl boyunca Linda’nın amacına
ulaştığını belirtmek önemli. Yüzleşme ile ilgili konuları arındırmaya ek olarak yirmi üç kilodan fazla
kilo verdi!
Birkaç seanstan sonra oldukça psişik olduğunu ve öte tarafa geçmiş ruhları görebilme
becerisinin olduğunu anlamaya başladı. Daha önceden de kişilerin ve nesnelerin imgelerini
gördüğünden, anlaşılan bu yeteneğe her zaman sahipti ama yalnızca onların ne olduğunu anlamamış
ve bunun kendi hayal gücü olduğunu sanarak aklından çıkarmıştı.
Bir seans birkaç yüzyıl önce Boston civarındaki bir geçmiş yaşam hakkındaydı. O yaşamda
psişik yetenekleri olan bir kadındı ama ailesi tarafından bastırılmış ve “kaçık” diye değersiz kılınmıştı.
Etkiyi arındırmak için kendisi olan bu kadını imgelemesi ve ona iyi olduğunu söylemesi gerekiyordu.
Çoğu zaman danışanlar bir şeyi imgelerlerken, müdahale etmemek için enerjimin olabildiğince büyük
bölümünü onların alanından ayırmak amacıyla odadan ayrılırım. Onun işinin bittiğini anlayınca odaya
geri döndüm. Linda dedi ki, “Pekâlâ, o buradaydı – hayır, yani gerçekten BURADA! Müziği sevdi ve
benimle burada kalıp uzun süre dans etti!” Bu her ikimiz için de onun diğer tarafta olanları
görebildiğinin teyidiydi. Zaman geçtikçe onun yetenekleri derinleşti. Bir gün seansta bana “Sol
yanımda, masanın kenarında ayakta duran “adam” kim?” diye sordu. Gözlerimi kapayıp kendi
rehberlerime sordum ve onun yükselmiş üstatlardan biri, Kuthumi olduğunu öğrendim. O da “Harika!”
diyerek ayağa kalktı, bana ödeme yapıp ayrıldı. Yaklaşık bir saat sonra, oldukça altüst olmuş halde
beni aradı. “O adam beni yalnız bırakmıyor. Eve dönerken yol boyunca arabada benimleydi. Seni
aramam konusunda ısrar ediyor. Onun kim olduğunu sana sorarken onun ne istediğini neden
sormadığımı anlayamamış. Senin bileceğini söyledi!”
Çok şaşırmıştım. Bilmediğim gibi nasıl bulacağım konusunda bir fikrim de yoktu! Bunu itiraf
etmek istemedim, bu yüzden Linda’ya meditasyon yapıp onun için bir yanıt almaya çalışacağımı
söyledim. Gevşeyip sorduğumda bizim Kuthumi tam orada kıkırdıyordu. Ona Linda’ya neden
göründüğünü sordum ve “Ona öğretmek için onunla çalışmaya hazırım” dedi. Sonra “Seninle de
çalışmaya hazırım. Hepimiz seninle çalışmaya ve öğretmeye çalışıyorduk ama dinlemiyordun! Ne
zaman meditasyon yaptığını sansan, senin iç sesinden geçemiyoruz. Sen durmadan ya mırıldanıyor,
şarkı söylüyor ya da durmadan sohbet ediyorsun! Senin bizi dinlemeni sağlamamızın tek yolu sen
danışanlarından biri için dinlerken idi, bu yüzden Linda’ya seni arattım.” dedi. Meleklerimiz ve
öğretmenlerimizin öyle harika espri anlayışları var ki!
Linda’ya en son yaptığım seans, benim için onun için olduğundan daha derin olmuştu. Onun
Fransa’daki bir geçmiş yaşamında, birinci veya ikinci yüzyıl civarında, ikiz kız kardeşler olduğumuzu
buldum; ayrılamaz olduğumuzu düşünüyorduk. Her yere birlikte gidip her şeyi birlikte yapıyorduk.
Ergenlik çağımızın başlarında bazı nedenlerle, “baştaki güçler” bizi ayırmayı seçmişti. Bu
kültürel, dini veya grup nedenlerinden dolayı idi ama bize neden olduğu söylenmemişti. Yaşamımızın
geri kalanı boyunca ayrı tutulmuştuk ve her ikimiz de diğerine ne olduğunu hiç bilmemiştik. Seansta
bu ortaya çıkmaya başlayınca kedere yenik düşmüştüm; bu yaşamım boyunca içimde tuttuğum, diğer
hepsinde de öyle yapmış olduğuma emin olduğum, çoktandır var olan kedere.
Hıçkırarak ağlamaya başladım ve neredeyse seansı tamamlayamayacaktım. Diğer yandan
Linda da aynı sayıda yaşam sürecini gerçekten kızgın geçirmişti! Olanlar hakkında o kadar kızgınlık
taşımıştı ki yolunu kabul etmeyi reddetmişti. Ben kederimi arındırmayı başarmıştım, o da kızgınlığını
bırakmayı – ve her ikimiz de daha önce olduğunu bilmediğimiz ama her zaman özlediğimiz
kızkardeşimizi bulmuştuk.

Vilma’nın Öyküsü

Vilma kısa süre önce bana ıstırap verici bir fiziksel sorununa yardım istemek için geldi. Son
bir buçuk yıldır kontrolsüzce geğiriyordu. Tıp doktorlarından ve birbiri ardına gittiği alternatif
şifacılardan yarar görmemişti. Bir başka şifacı onu bana göndermişti. İçeri girip masama yattı ve
gerçekten fazla bilgi veremedi çünkü geğirme öylesine sürekliydi ki. Doğrusu, ben onun üzerinde daha
fazla çalıştıkça o daha da kötüleşti. Ciddi şekilde ona benim de yardım edemeyeceğimi söylemeyi
düşünüyordum.
Onun üzerinde çalışmaya devam etmemin tek nedeni, zihnimin gerisinde başka bir şifacının
bana yeteneğinin öyküsünü anlatışını hatırlıyor olmamdı. Bu kişi hastalığın yeri ve teşhisi konusunda
geğirme ile onay alan, hastalıkları iyileştirmede sezgileri kuvvetli biriydi. Demişti ki, bir geçmiş
yaşamda kendisi İngilizcesi The Belchers (Türkçesi Geğirenler) olan bir mezhebe bağlı Çinli bir
şifacıymış. Vilma’nın İç Benliğinin yönlendirmesini takip edip seansında çalışırken bu öyküyü
aklımdan çıkaramamıştım. O da Çin’deki bir yaşam sürecinde Geğirenler’den biri olmuş, ama onun
kendine ve yeteneklerine inancını yitirmesine neden olan bir travma oluşmuş. Aslında, onun etkisinin
tam kaynağı “diğerlerinin iradesine karşı güçsüz hissetmek”ti. Nedeni bir kez tanımladığımda,
akupunktur dâhil bir dizi terapiye başladık. Hiçbir şey işe yaramadı ve geğirme daha da şiddetli hale
geldi. Bu noktada onun için kaygılanmaya başlıyordum ki onun İç Benliği onun yapmaya ihtiyacı olan
şeyin zihinsel olarak bir şişe oluşturup geçmiş yaşam varlığını onun içine davet etmesi, onu tıpayla
kapatması ve Tanrı’ya havale etmesi olduğunu söyledi. O bunu yapar yapmaz geğirme durdu! Çok
şaşırmıştım!
Öylesine hayret etmiştim ki onun ayrılmasına izin veremezdim ve geğirmelerin geri
dönmediğine emin olmak için onu yirmi dakikadan uzun süre konuşturdum. Bu süre boyunca ona
geğirme başladığı zaman yaşamında tam olarak neyin olduğunu sordum. Kocasından boşanmaya karar
verip dört çocuğunu Cancun’a tatile götürmüş olduğunu söyledi. Dönüşlerinde, en büyük kızı ona
onun yerine babasıyla yaşamak istediğini bildirmişti. Vilma kızının iradesi altında kendini güçsüz
hissetmiş ve bu da şifalanması için geçmiş yaşamın geri gelişini tetiklemişti.
Ondan yaklaşık bir hafta haber almadım. Bir sabah arayıp, oldukça altüst olmuş halde
“berbat” bir şey yaptığını ve geğirmenin geri döndüğünü söyledi. Ona bu olurken ne yaptığını sordum
ve o da bana Cancun gezisinden fotoğraflara bakıyor olduğunu söyledi. Bir seansa daha geldi – kutsal
obruklardan biri içinde kurban edilmiş olduğu Yucatan bölgesindeki bir geçmiş yaşam. Anlaşılan ona
büyük şeyler için söz verilmişti – canını feda etmenin karşılığında ölümsüzlük ve ayrıcalık. Aslında
olan şey onun ölmesiydi. Kendini ihanete uğramış hissetmişti – ruhunun bir kısmı o obrukta kalmıştı.
Onu bulması ve kendi içinde yeniden bütünleştirmesi gerekiyordu. O etki arındırılırken, geğirme bir
kez daha geçti.
Vilma bu yıl güçlü bir şekilde doğum gününde Cancun’a dönmeye yönlendiriliyordu –
Chichen Itza’daki piramitte bir kez daha bulunmak için. Önceki seansı sona erdirirken onun o
zamanda “anahtarları” alacağına dair bir mesaj aldım. Bana onun piramitteyken yapması için bir
meditasyon da verildi. Bu bir kalp meditasyonuydu ve onun tüm gezisi boyunca kalbinde
merkezlenmiş kalması gerektiği mesajıyla birlikte geldi. Yalnızca sevgi ve huzuru görmeliydi ve onun
için her şey iyi olacaktı. Onun bütün öyküsü, Yucatan bölgesindeki kutsal piramitlerle ilgili meydana
gelmek üzere olan ruhani olaylarla ilişkili olarak, The Keys Of Enoch’da (Enoch’un Anahtarları) kısa
süre önce okumuş olduğum bilgi ile çınlıyordu. Hemen aldığım mesajdaki anahtarların onlar olduğunu
varsaydım.
O piramide vardığında, çeşit çeşit sorun varmış. Sel gibi bir sağanak sızıntıya neden olmuş ve
elektrikler kesilmiş. Piramit onarımlar için kapalıymış. Onun içeri girmesine izin verilmesinin
zorunluluk olduğuna dair ısrarcı olmuş. Belki o gün onun için bir aktivasyon gerçekleşmiştir ama daha
gerçekçi düzeyde, çok fazla kafa karışıklığı ve hayal kırıklığının ardından sonunda piramide
girebildiğinde, içeri yalnız girmesine izin verilmiş ve turistlerin giremediği bir yeri - Jaguar
Tapınağı’nı - açabilmesi için ona anahtarlar verilmiş.
İçeri girip Jaguar’a gerçekten dokunabilmiş. Oradayken ona vermiş olduğum kalp
meditasyonu çalışmasını da yapmış. Bu onun için çok güçlüymüş! Birleşik Devletlere geri
döndüğünde, haftalarca ne zaman gözlerini kapatsa o tapınağa geri taşınmış. Ona kırık kemikleri
onarmakta, migreni hafifletmekte ve ağrıyı dindirmekte başkalarına yardım etmesini sağlayan elle
uygulanan bir şifa yöntemi verilmiş. Anlaşılan Vilma o yaşam süreçlerinde sahip olduğu öğreti ve
yeteneklerini uyandırmıştı, Maya çağlarındaki şamanik şifa armağanlarını!

Steven’ın Öyküsü

Steven bana seanslara geldi çünkü çalışanlarından Noel armağanı olarak beş seanslık bir
hediye sertifikası almıştı. Bu grubun aklına bu fikir gelmişti çünkü içlerinden biri bir süredir benimle
görüşüyordu ve Steven’ın geçmiş yaşamlara merakının farkındaydı. O gerçekten üzerinde çalışmayı
istediği “mesele”ler olduğunu düşünmüyordu, o yalnızca bedenlenmeleri hakkında daha fazla bilmek
ve ebeveynleri ve erkek kardeşleriyle daha önce yaşam süreçleri olup olmadığını öğrenmek istiyordu.
Dedi ki, “En büyük ağabeyim ile benim bu yaşamda gerçekten gergin bir ilişkimiz oldu. Biz hiçbir
zaman geçinemedik. Annem ve ben her zaman gerçekten yakındık ve ağabeyimle aramızdaki gerilimin
nedeninin kısmen onun anneme asla pek iyi davranmaması ve benim buna içerlemem olduğunu
düşünüyorum.”
İlk seansında onun ebeveynlerinden biri tarafından taciz edilmiş olduğu bir dizi geçmiş yaşam
arınmasına başladık. Bu bedenlenmesinde bu etkiler onun genç yaşta içsel rehberliğine yüz
çevirmesinin yanı sıra, değişimden hoşlanmamasına ve içerde neyin olduğunu ifade edememesine
neden olmuştu. Kalp çakrası bu tekrarlanan kötü muameleden dolayı kapalıydı. O yaşam
süreçlerindeki tacizcilerden biri bu seferkinde annesi, bir diğeri babası ve ağabeyi olarak onunla idiler.
Bunun ağabeyi ve babasıyla ilişkilerinin neden gergin olduğunu muhtemelen açıkladığını söylemeye
gerek yok. Ve annesi onu bir geçmiş yaşamda taciz etmiş olsa da o iki yıl önce ölene kadar onunla
oldukça yakınmış.
Haftalar boyunca bu adamdaki değişimleri izlemek benim için ilgi çekiciydi. Aylarca her
Perşembe akşamı geldi. Başlangıçta içe dönük, sessiz ve az çok kuşkuluydu. Aslında bu hediye
sertifikasının bitiminde bana çalışmaya devam etmek istediğini söyleyince şaşırmıştım. Sanki
neredeyse o taahhüt onun İç Benliğinde bir fark yapmış gibiydi, çünkü o zamandan sonra, onun
seansları gitgide daha da derin hale geldi.
Bir gece, soysal bir etki ile ilgileniyorduk – ailesinin her iki tarafından erkeklerle ilgili, çok
geçmiş zamanda. Terapisi her iki atayı bulup temizleyerek onları sağlıklarına geri kavuşturmaktı. O
yapması gereken şeyi tamamladıktan sonra odaya geri geldiğimde, bana en tuhaf şekilde baktı. Dedi
ki, “O adamlar tam buradaydı! Onların her iki yanımda durduklarını hissettim. Ancak elleriyle
gözlerimi kapadılar çünkü aslında onları görmemem gerekiyormuş.” Steven’a “Benden saklıyordun –
ölü insanları görebiliyorsun, değil mi?” dedim.
Gerçekten, çocukken ruhları görebildiğini ama bu onu korkuttuğundan bunu bıraktığını itiraf
etti. Aslında, küçük bir çocukken caddede tamamen yabancı insanların yanından geçip bir anda onların
yaşamları hakkında her şeyi bildiğini de paylaştı. “Benim için çok fazla bilgiydi,” dedi, “Onu kapattım
çünkü beni rahatsız etti.”
Steven annesini derinden özlüyordu. Neredeyse her hafta bana onun varlığını hissedip
hissetmediğimi soruyordu. O duygusal yükünün bir kısmını bırakırken pek çok kez o orada başını
sallıyor veya gülümsüyor olurdu. Atalarla olan olayın ardından, ona yeteneklerini bir kez daha
kullanmaya başlamasını önerdim. Ondan annesini onun yanında olmaya davet etmesini istedim. Bu
öylesine dokunaklı bir yeniden bir araya gelişti ki. Annesi bir şey söylemedi ama o onu gördü ve
sevecen varlığını hissetti. Ona annesini dilediği zaman yakına çekebileceğini söyledim ama sanırım
bunu yapmak onu hâlâ çok fazla korkutuyor.

Victoria’nın Öyküsü

Kendim dışında birine yaptığım en fazla sayıda seansı sanırım Victoria’ya yapmışımdır.
Seanslarımdan öylesine çok yararlanır gibiydi ki, başlangıçta haftada birkaç kez gelirdi. Onun ilk
seansı bu çalışmanın daha fazlasından alabileceği yararı hemen anlamasına yetecek kadar derindi.
“Biliyorsun Jean, hepsini denedim – nefes çalışması, hipnoz, terapi ve dahası ama bu çalışma daha
fazla çöpü diğer şeylere göre çok daha hızlı kaldırdı!” dedi. Bana ilk geldiğinde ilişki konularında
çalışmak istemişti. İkinci kez boşanma sürecindeydi. Bunun her iki tarafın da iyiliği için en iyisi
olduğundan oldukça emindi ama bu bir süredir uzayıp gidiyordu ve o da yaşamına devam etmeye
hevesliydi. İlk seans savunmasız ve emniyetsiz hissetmek ile ilgiliydi; ve biz Victoria’nın onları
serbest bırakabilmesi amacıyla, onun için birçok derin ve acılı meseleyi yüzeye getirecek olan, bir dizi
soysal ve geçmiş yaşamları şifalandırma tablosunu ortaya çıkarmaya başladık.
Çok küçük yaşta çocuk tacizi kurbanı olmuş ve yıllar boyunca o acıyı maskelemek için
cinsellik ve para çevresinde olumsuz modeller yaratmıştı. Onun şimdi dediği gibi, “Kim olduğum
konusunda bir fikrim yoktu, bu yüzden nasıl bir ilişki içerisinde olup kendimi bir başkasına ifade
edebilirdim. InnerSpeak yönteminden aldığım en büyük armağan gerçek benliğimi bulmak”.
Yaklaşık bir yıl boyunca en azından haftada bir devam eden seansların ardından, Victoria
çalışmayı kendi başına nasıl yapacağını öğrenmesi gerektiğine karar verdi. O InnerSpeak’ı yeni bir
düzeye taşıdı! Onun tutkusu feng shui ve o danışanlarına evlerindeki sıkışmış enerjiyi ve aynı
zamanda yaşamlarını çevreleyen etkileri arındırmakta yardımcı olan, ev ve feng shui baguası ile ilgili
bir dizi InnerSpeak dosyası oluşturdu.
İlave bir lütuf olarak da, seanslarının yaklaşık altıncı ayı sırasında o ve kocası barışmaya karar
verdiler! Victoria ayrılıklarının kendi yaratımlarından biri olduğunu anlamaya başladı. Birbirlerinin ve
kızlarının şifalanmasına yardımcı olmak için birlikteydiler ve ayrılık onun o sorumluluktan kaçmasına
olanak sağlıyordu. Gary’nin Victoria’yı hakiki benliği ile, iyi ve pek de iyi olmayan yanlarıyla, kabul
etmekle ilgili kendi meseleleri ile uğraşması gerekirken, genel olarak ona karşı cömert davranmış ve
bir koşulsuz sevgi kaynağı olmuştu. Şimdi o da InnerSpeak seanslarını nasıl uygulayacağını öğrenme
sürecinde ve Victoria ise düzenli olarak kendi üzerinde çalışıp daha önce olsaydı kendisine zorluk
çıkaracak olan günlük konuları arındırmaya devam ediyor.
Artık bu kısa öykülerden keşif işleminin diğer pek çok kişinin yaşamında nasıl başarıyla
işlemiş olduğunun resmini gördüğünüze göre, şimdi daha uzun bir öyküyü paylaşmanın zamanı. Bu
bir ruhun acıyı kaldırmasının yolu. Bu benim ruhum oluyor, ama resimde kendinizi göreceksiniz, buna
inanıyorum, çünkü hepimiz aynı yoldayız. Umudum şu ki bu öykünün deneyiminden, sürecin ona açık
olanların yaşamlarında nasıl işleyebildiğini göreceksiniz ve umut ve cesaret bulup kendi acınızı
kaldırıp ilerlemenize yardım edecek içgörüler edineceksiniz. Bu yolculuğun benimkinin olduğu kadar
uzun veya mücadele ile dolu olması gerekmiyor. Bu gezegenin bilinci yükseldikçe, hepimiz
meselelerimizde gittikçe daha hızlı hareket ediyoruz. Uyanışlarımızı hızlandırmanın ödülleri, çabaya
değer!

Kısım II
Bu Yaşam Süreci – Jean’in Öyküsü
( Jean’s childhood photograph on this page)
Bölüm Dört
Diriliş

Bir zamanlar küçük bir kız varmış ve onun tüm istediği sevilmekmiş. Kalbi safmış ve
çevresindeki herkesi severmiş ama bunu karşıdan da almanın nasıl bir şey olacağını gerçek anlamda
bilmiyormuş. Zamanla küçük, anlık işaretler yakalamayı başarmış ama resmin parçaları her zaman
eksikmiş ve sevgi deneyimini hiç yakalayamıyor gibiymiş. Yıl şimdi 2001 ve bu küçük kız elli üç
yaşında bir kadın, bir ileri-teknoloji şirketinde başarılı bir satış temsilcisi. Satışları artmış, yıllık
hedefini tutturmuş ve bir “mola” almış, revaçta olan bir güzellik salonunda masaya yatmış bacaklarına
ağda yaptırıyor. Yirmi iki yıl boyunca telekomünikasyon endüstrisinde, her yıl altı haneli miktarlarda
iyi gelir kazanarak başarıyla çalışmış. Rekabetçi çevrede başarılı çünkü yüksek derecede motive olmuş
ve müşterilerine yalnızca ürünler satmaktansa onların ihtiyacı olan çözümleri sağladığını hissetmekte.
Yaptığı işte “iyi” ama bu ona gitgide daha az doyurucu gelmeye başlıyor.
Stres fiziksel olarak zarar vermeye başlıyor çünkü o sürekli “kotaya ulaşamayacağından” veya
“işini elinde tutamayacağından” endişe ediyor. Yaşının da bir sorun haline gelmeye başladığından
endişe etmekte çünkü ağrıyan dizler ve ellerindeki artrit gibi strese bağlı sağlık sorunları artmış ve
dayanma gücü azalmış halde; endüstriye giren daha genç, daha aç çocuklarla etkili şekilde
yarışamayacağından endişe etmekte. Bildiği anlamdaki dünyası, 30 Nisan 2001’de, o gün salonda cep
telefonu çalınca yıkıldı. Arayan patronuydu. “Jean, bunu yapmaktan nefret ediyorum ama herkese
bugün işin kapanışı itibarıyla ödeme yaptığımızı ve şirketin iflas düzenleme dilekçesini verdiğimizi
sana söylemeliyim” dedi. Vay, aynı böyle! Estetisyene ağdanın ortasında durmasını çünkü az önce
işinizi kaybettiğinizi ve şu andan itibaren her kuruşu korumaya ihtiyacınız olduğunu nasıl söylersiniz?
Herhalde şaşırmazdı. Eski özdeyişi hatırlayın, “ne dilediğinize dikkat edin çünkü başınıza gelebilir”.

Kriz

Birkaç yıl öncesinde, onun şifa çalışmasını nasıl uygulayacağını öğrenmek için yerel bir
şifacıyla çalışmaya başlamıştı. Yıllar öncesindeki ilk seansından beri onun çalışmasına hayran
kalmıştı. Ona 1990’da bedenini toksinlerden arındırmak için bir “yıllık” bahar temizliğine katıldığında
yönlendirilmişti. Bu işlem her zaman arındırmayı yöneten doktor tarafından bir Cumartesi konferansı
ile başlardı. Öğle tatilinde, birkaç kadın bir doğal gıda kafesine gitmiş ve yemek masasının çevresinde
oturmuş “şimdiye kadar yaptıkları en tuhaf ve en çılgınca olan metafizik şey”i tartışıyorlardı.
Kadınlardan biri “enerji çalışması” yapan biriyle birlikte çalıştığını ve o adamın onun
yaşamını değiştirdiğini söyledi. Tabii ki o sözler, “yaşamımı değiştirmek”, Jean’in dikkatini çekmişti
ve daha fazlasını öğrenmek istedi. Onun yaşamını değiştirmek için bu adamın tam olarak ne
“yaptığını” sorduğunda; kadın bunu kelimelere dökememişti. Bir nedenden, duyduklarıyla şifacının
telefon numarasını istemeye yetecek kadar rezone olmuş olmalıydı. Onu çek defterinin arkasına yazdı
ve derse, arınmaya ve yaşamının geri kalanına devam etti. Belki bir yıl sonra işte sorunlar yaşamaya
başladı. Yerel bir bilgisayar üreticisinin bir Kıdemli Satış Temsilcisiydi. Bu çok gevşekçe yönetilen
“küçük ölçekli bir aile” şirketiydi. Çoğu karar “tecrübesizlik ve diğer eksiklikler yüzünden içgüdüsel
olarak” veriliyordu. Genellikle karar veren kişi kendisinden kayda değer şekilde daha az deneyimliydi
ve eğer bu teknik bir kararsa onlar da genellikle daha az teknikti. Balıktaki Güneş’inin yanı sıra
yükselen Balık ile bir “çifte” Balık olarak, o gerçekten UZUN hoşgörüsüyle doğuştan iyi huyludur.
Onu zıvanadan çıkartmak zordur. Bunu demişken, işinde iş arkadaşlarının beceriksizliğinden – o
zaman onu sinirlendirmekte olan durum her ne ise ona tamamen oransız olarak – çekişmeli, hatta
kavgacı ve kızgın hale geldiği bir yere ulaşmıştı. Düzenli olarak, bazen haftada birkaç kez, işyerinde
ağlamaya ve binadan ayrılıp eve giderek kendini toplamak zorunda kalmaya başlamıştı.
İçinde öfke ve korku birikiyordu. Sesinin duyulmamasına kızgındı. Tavsiyede bulunmaya
veya bir şeyin nasıl daha profesyonelce ele alınabileceğini göstermeye çalıştığında sesini
yükseltiyordu ama daha sonra sözünü sakınmayan davranışından dolayı işini kaybedebileceği
düşüncesinden korku hızla akın ediyordu.
Sonra kriz geldi. Bu şifalanması için bir katalizör olacaktı ama o zaman bunu bilmiyordu. O
günlerde, bu onu çıldırttı. Bir akşamüzeri bütün gün müşterilerle görüştüğü başka bir şehirden
arabayla kente geri dönerken, bir siparişin hemen gönderilmesine ihtiyacı olan müşterilerinden biri
aradı. Müşteriye içerdeki yardımcısı tarafından bunun olamayacağı çünkü 10 dolarlık borç hesabı
olduğu, bu nedenle hesabının kredisinin dondurulmuş olduğu söylenmişti. Muhasebe departmanını cep
telefonundan arayarak 10 dolar anlaşmazlığın brüt kârda 60.000 dolar oluşturabilecek bir siparişi
neden durdurduğunu sordu. Bu ona hiç anlamlı gelmemişti ve zaten o 10 dolar borcun, aslında o
müşteri vergiden muaf olan bir aracı olduğu halde, şirketin onu bir satış vergisi için yanlış
faturalandırdığından kaynaklandığını da biliyordu.
Yazman kabaydı ve onun öfkesini daha da ateşleyen bir söz söyledi. “Eğer sen ve tembel
satışçıların geri kalanı poponuzu kaldırıp bir şey satabilseniz, tahsilat konusunda o kadar
endişelenmezdim,” diye bağırdı eleman. Jean telefonda “S–––tir!” diye bağırıp elemanın yüzüne
telefonu kapadı, sonra dağıldı. ÖYLESİNE alt üst olmuştu ki ağlamak için arabasını yolun kenarına
çekmesi gerekmişti. Bu kendisine hiç benzemiyordu, olgun bir profesyonel olduğundan genellikle çok
daha yüksek bir düzeyde iş görürdü. Birden çek defterinin arkasındaki telefon numarasını hatırladı.
Aradı, bir randevu aldı ve yaşamını değiştirmeye girişti.
Randevusu yaklaşık bir saat sürdü. Bu muhtemelen şimdiye kadarki en tuhaf deneyimiydi!
Beline kadar gri saçları arkada atkuyruğu şeklinde toplanmış olan bu yaşlıca adam onu bir masaya
yatırmış, onun ellerini tuhaf pozisyonlara koymuş, kendi elleriyle onun karnı üzerinde tuhaf bir şey
yapmış, alnına çok defa hafifçe vurmuş, ona dilinin altına konulan alkol tadında bazı damlalar vermiş
(daha sonra bunların Bach Çiçek Terapileri olduğunu öğrendi) ve tuhaf bir öykü anlatmıştı: Anlaşılan
öfkesi tanımadığı bir akraba ruh tarafından uyarılıyormuş. Bu ruhun varlığından hiç haberdar da
değilmiş. Bu genç kadın Güney Amerika’da yaşıyor ve intiharı düşünüyormuş. Jean bu genç kadının
kendini öldürmek istemesine neden olan etkilerin bazılarını deneyimlediğinden o genç kadının acısı ile
rezonanstaymış. Ona kadını gözünün önünde canlandırmaya çalışması söylendi. Çok da yaratıcı
olmadığından, Jean “Tamam, bu asla olmayacak!” diye düşündü. Ama gözlerini kapadığında
karşısında tamamen kendi dini inançları, sabit fikirleri ve eski kararlarının oluşturduğu koza benzeri
bir örtüye sarılı olan genç bir kız vardı. Jean’den onu çözüp özgür bırakması istendi. O bunu yaparken
kendi öfkesi de çevresinden çözülmeye başladı. Şifacının ofisinden ayrıldığında öfke geçmişti.
Şaşırtıcı şekilde özgür hissediyordu, neredeyse sanki yine “hakiki” kendisiymiş gibi. Son zamanlarda
pek çok soruna neden olan kızgın kimlik gitmişti ve o günden beri öfke yönetimiyle ilgili hiç bir
sorunu olmadı. Bu adamın bu değişimi teşvik etmek için ne yaptığı hakkında hiç fikri yoktu. Daha
önce klinik kinezyolojiyi hiç duymamıştı ve adamın onunla çalışırken kullandığının bu olduğunu
anlamamıştı.
Ertesi birkaç günde, olmuş olanları işlerken, pek çok soru ortaya çıktı. Alışılmış
gerçekliğimize bu kadar uzak düşen bir şey ya da birinden bu kadar etkilenebileceğimizi düşünmek
neredeyse ürkütücüydü. Ancak o kendisinde işe yarayan bir şifa usulü bulmuş olduğunu anladı. Bir
ışık yanmıştı ve o derin bir düzeyde kendisinin de bu tür bir iş yapması gerektiğini “biliyordu”.
Bu bilgi başta korkutucuydu çünkü yıllar boyunca öylesine alışmış olduğu siyah beyaz
kurumsal dünyada sol beyniyle rahatça çalışıyordu. Bu yüzden sezgisel yetenekleri ve ruhsal yoluyla
bağlantısını kaybetmişti, ve kesinlikle anlaşılıyordu ki bu çalışma ruhani değilse psişik düzeyde bir
şifayı içeriyordu. Çocukluk meselelerini iyileştirmek için birkaç yıllık geleneksel psikoterapi görmüştü
ve sağlık sorunlarını her zaman geleneksel alopatik tıp ile ele almıştı. Aslında onun işe yaradığına
inansa bile, kiropraktiği oldukça tuhaf bile buluyordu. Şifa terapisi alanında hiç deneyim veya eğitimi
yoktu ama hekimlik ve ilişkili şeylerden her zaman çok etkilenmişti. Psikolojide bir lisans derecesi
olmasına rağmen, kesinlikle kendini hiçbir şekilde böyle bir konuyu üstlenecek kadar nitelikli
hissetmiyordu!
Zaman geçtikçe ve yaşamında meseleler ortaya çıktıkça, bu enerji şifacısına geri dönüyor ve o
da onun üzerinde çalışıyordu. Değişip dönüşüyordu. Bazen değişimler derin oluyordu, çoğu kez,
oldukça hafiftiler. Bir süre sonra adama “Bir psişik misiniz?” ve “Böyle bir şifayı başarmanızı
sağlayan şey tam olarak nedir?” diye sordu. Adam ona “Kendi geçirdiğim bir şifa krizi vasıtasıyla bu
çalışma esasını bulmadan önce bir borsacı ve kurumsal biriydim” diyerek soruya bir tür kaçamak yanıt
verdi. Jean’in içinde bir şey bunun nasıl yapıldığını öğrenmeyi kendisinin de istediğini – buna
gereksinimi olduğunu – söyledi. Ondan kendisini eğitmesini istedi ve o da kabul etti.
2001’de işini kaybettiği zaman, birkaç yıldır bu adamla çalışmakta idi ve eğer öyle seçerse
kendi başına şifa çalışmasına başlaması için onu yetkilendirecek olan on aylık uygulayıcı eğitimini
tamamlamak üzere idi. Bu onun gerçekten yapmak istediği şeydi ve o böylesine muazzam bir kariyer
dönüşümünü yapmanın nasıl mümkün olacağı konusunda kıvranıp duruyordu.
Harika bir işi olan bir adamla mutlu bir evliliği vardı ama her zaman “çift kariyerli” bir aile
olacakları konusunda anlaşmışlardı ve kocası onun bu “şifa macerasını” geçerli bir kariyer olarak
görmüyordu! Kocası onun şifa çalışmasını “gerçek bir işe ilave olarak sürdürmesi gereken bir hobi”
olarak adlandırıyordu. Alışık olduğu gelir potansiyeli ve yaşam tarzından uzaklaşıp bir işe sıfırdan
başlamayı nasıl göze alabilirdi – sırf inanç ile? Bu onun aylarca her saat değilse her gün boğuştuğu bir
özveri unsuruydu, ve geri planda her zaman kocasının “Düzenli işinde kal, düzenli işinde kal!”
nağmesi vardı.
Evren ona hayal edip istediği fırsatı armağan etmişti, yeni bir kariyere başlamak için
mükemmel noktayı. İşi yeni sona ermişti ve ekonomi öylesine bir gerilemedeydi ki kendi
endüstrisinde geçebileceği bir iş yoktu. Kaybedecek hiçbir şeyi yoktu ve kazanacağı öyle çoktu ki! Bu
noktada sadece kendi yaşam sürecindeki travmaları arındırma işine değil, aynı zamanda geçmiş
yaşamlarından taşınmış olan ve atalarından miras kalmış olan etkileri kaldırma işine de başlamıştı.
Geçmiş kurban olma kalıplarını serbest bırakıp çok daha yaratıcı ve neşe dolu bir yaşama kanal
açmakta iyi yol almıştı. Ancak yolculuk çetin olmuştu. Jean kendini düşünüp taşınırken buldu.
Böylesine nispeten kısa zamanda bu kadar ilerlemesine hayret etmişti. Daha da hayret verici olan, bu
yaşam sürecinin yolculuğun ölçülemeyecek kadar sonsuz küçüklükte bir parçası olduğu
farkındalığıydı. Geri gitme zamanıydı. Tüm yap-boz parçalarını bir araya getirme zamanıydı.

Bölüm Beş
Ayrılık

Çocukluk Yılları: Kayboluş

Çoğumuz bu yaşam sürecine kalplerimiz açık ve sevilmeyi bekleyerek doğarız. Yaşamı


deneyimleyip öğrenmeye hazır beyaz sayfalarızdır. Sonra, kader sanki bizi bu özgün zarafet halinden
ayırma komplosunu kurar ve biz tüm yaşam sürecimizi onun iadesini istemek ve yuvamıza dönüş
yolunu bulmak için didinerek geçiririz. Jean de istisna değildi. Jean Adrienne Miller 54 yıl önce bir
aile kurmak için yaşları oldukça ilerlemiş olan bir çiftin çocuğu olarak doğdu. Annesi onun
doğumunda kırk yaşındaydı. Evlendikleri zaman annesi babasına çocukları olamayacak kadar yaşlı
olduğunu söylemişti. Bu babasına uygundu çünkü o da zaten aslında çocuk istemediğini söylemişti.
Annesinin ailesi Arkansas kökenliydi. Mildred, annesi, Jean’in anneannesi tarafından tek
ebeveynle büyütülmüş dört kızın en büyüğüydü. Mildred’ın babası o yedi yaşındayken tifodan
ölmüştü. Mildred, yetiştirilişinden de beklenebileceği gibi bağımsızdı. O orijinal “kadın
özgürlükçülerinden” biriydi ve 1940’larda Tarım Bakanlığı için tohum testi alanında çalışmak üzere
Florida’ya taşınmıştı. Florida’nın, çiftçilerin tohumlarını satabilmelerinden önce onlardan istenen
tohum örneklerindeki saflık ve çimlendirme standartlarını geliştirmeye yardım etmişti. O aslında
Florida’daki ilk ticari tohum-testi laboratuarını da açmıştı. Jean’e hamileyken botanik alanında
üniversiteyi tamamlamıştı.
Jean’in babasının ailesi Tallahassee’in güneyindeki bir çiftçilik bölgesinden geliyorlardı.
Babası John, altı çocuktan biriydi ve onun her iki ebeveyni de Jean doğmadan önce ölmüştü. John
Mildred’den bir parça daha genç ve aşırı yakışıklıydı. Liseyi hiç bitirmemişti çünkü ailesine destek
olması için çalışması gerekiyordu. II. Dünya Savaşı sırasında Güney Pasifik’te Birleşik Devletler
Donanması Seabee organizasyonuna hizmet etmiş ve yaşlanan annesine bakmak ve elektrik
malzemeleri satarak geçimini sağlamak için Florida’ya dönmüştü. Onların ilişkisinin barut gibi
olduğunu söylemek yeterli! Dünyaya yalnızca sevilmeyi isteyerek gelmiş olan küçük kız bağırma,
bardak fırlatma, suçlamalarda bulunma ve kulak misafiri olunan uygunsuz iftira atmosferinde büyüdü.
Mildred çok zamanını John’dan hüsrana uğramış şekilde geçirirdi. Öyle farklılardı ki. O genç yaştan
itibaren hırslı bir kadındı.
Aslında, o muhtemelen bi-polar rahatsızlığın teşhis edilmemiş bir örneğiydi. İşlerin kendi
zaman çerçevesinde yapılmasını isterdi ve John da fazla motive olmuş değildi. İkisi de çabuk
öfkelenirlerdi. Adam tertipli ve düzgünken; kadın içgüdülerine göre hareket eder ve detaylara her
zaman dikkat etmezdi. Kadının öz-saygısı düşüktü ve korku ile kıskançlık içinde yaşardı. Adam
fazlasıyla yakışıklıydı ve ister gerçek, ister hayali olsun kadın her zaman onun başka kadınlarla flört
ettiğini düşünürdü. Kadın elinde bol miktarda tohum çimlendirmede kullanılan cam petri kapları olan
eğitimli bir botanikçiydi. Adamın yaptığı ya da onun yaptığını hayal ettiği bir şey yüzünden tepesi
attığında sinir krizine girer ve onların yüzlercesini paramparça ederdi. Jean büyüdükçe, karışıklığı
temizlemek onun günlük işi haline gelmişti. Mildred’in ayrılma arzusu veya John’un onu “aldattığına”
dair kaygıları hakkındaki tartışmaların içine çekildikçe, Mildred’ın korkuları için bir yansıtıcı haline
gelmişti. Jean’in asla arındırmayı başaramadığı ise, o patlamaların ve işlevsel olamayan bir ailenin
uygunsuz konuşmalarının yarattığı duygusal yara izleriydi. Bu yalnızca sevilmek isteyen küçük kız
çok korkmuş hale gelmişti. O büyüdükçe suçlamalar ve tehditler bütün emniyet duyusunu alıp
götürmüştü. Onun tek sığınağı, o daha küçükken bunların çoğunun ya var olmaması ya da o zaman
neler olduğunu anlayamayacak kadar küçük olmasıydı. Jeanin ilk beş yılı hoştu. O zamanlar tek
çocuktu, Anneanne Henry (Nine) aileyle birlikte yaşıyor, Teyzesi Lil (Mildred’ın kızkardeşi) yakında
oturuyor ve onun sevgili hizmetçisi Flossie May Conyers sürekli kızın üzerine titriyordu. Ailesinin her
iki tarafında da ilk torun ve o çevrede yaşayan tek bebekti. Flossie onu şık giydiriyor, hoş saçını
örüyor ve her gün ona güzel fiyonklar takıyordu. Küçük yaşlardaki birkaç “sorunu” Mildred’ın iş
seyahatleri ile John ve Nine arasındaki sürtüşme çevresinde döndü. Nine’nin onlarla birlikte
yaşamasının iyi yanı, Mildred çalışırken veya seyahatteyken ve Flossie o günlük ayrıldığında,
akşamları Jean ile ilgilenmek için orada olmasıydı. Kötü yanıysa onun pasaklı olmasıydı ve bu
John’un dikkatini dağıtıyordu!
Aynı zamanda, Jean beş yaşındayken, erkek kardeşi Jake doğmuş ve evlerindeki dinamikler
değişmişti. Babasının ona olan dikkati çabucak erkek kardeşine yönelmişti ve o “Ben yeterince iyi
değilim” tuzağına kapılıp aşağı doğru bir spirale girmişti. Bu pek çok yönden pekiştirilmişti.
Babası kızını sarılarak veya öperek selamlamak yerine, “Jean, sana ayakkabılarını uzağa
koymanı kaç kere söylemem gerek!” diye bağırırdı. Sanki hiçbir şeyi “doğru” yapamıyormuş gibi
hissediyordu. Şefkat gösterileri hatırlamıyordu ama ceza için kullanılacak olan ince dalı almak için
bahçeye gitmek zorunda olduğunu veya ona vurmakta kullanılacak kemeri almak için babasının
dolabına gitmek zorunda oluşunu hatırlıyordu.
Jean babasının eve geldiğini duyunca, sevinmek yerine korkuyla sindi. “İşte yine başlıyoruz,”
diye düşündü sekiz yaşındaki kız. Yatak odasında, bir fırtına sırasında genellikle saklandığı yerde
saklanıyordu. John tohum laboratuarından eve öfkeyle gelmişti. Postalara bakmış ve Mildred’in bir
kez daha alışveriş çılgınlığında olduğunu anlamıştı. Paranın azlığı ve onun bunu tamamen görmezden
gelmesi konusunda atıp tutuyordu, Mildred de bağırarak karşılık veriyordu, “Pekâlâ, kahrolası, onu
ben kazanıyorum ve eğer istersem onu kahrolası harcayabilirim de!” Mildred yorulana veya bir şeyler
fırlatmaya başlayana kadar devam ederlerdi. Sonra John hıncını çocuklardan çıkarırdı. Jean’in odasına
dalıp ona dağınıklığı için bağırırdı. Bazen ona vururdu; bazen eleştiriyle ucuz atlatırdı.
Sevgiyle ilgili bütün arzuları her bir eleştiri ile darbe alırdı ve yaptığı hiçbir şeyin hiçbir
zaman babasını memnun etmeye “yetecek kadar iyi” olamayacağına inanmaya başladı. Umursamayı
bıraktığında kaç yaşında olduğunu hatırlayamıyordu. Memnun etmeye çalışmayı hiç bırakmadı ama
sonuçlarla bağlantısı kalmamıştı. Daha sonraları bir kadın olarak yaşamında bir gün çok büyük bir
farkındalığı oldu. Danışanlarından biri onu yeterince makyaj yapmamasından tut da kendi uygun
gördüğü tarzda giyinmemesine kadar azarlayan eleştirici yaşlı bir bayandı. Jean’e bir anda dank edene
dek birkaç ay boyunca kadına tekrar tekrar gitmeye ve kötü muameleden dolayı acı çekmeye devam
etmişti – o hâlâ uzun süre önce ölmüş olan kendi zor babasını memnun etmeye çalışıyordu!
Ne yapması gerektiğini biliyordu. Midesi söylemesi gereken şeyin düşüncesinden
çalkalanıyordu, terlemeye başlamıştı ama yine de telefonu kaldırdı. “Lou, ben Jean. Ben gerçekten
senin için daha fazla bir şey yapabileceğimi sanmıyorum. Bütün çözümlerin kendi içinde ve oraya
bakıp gerekli olanı yapmalısın. Senin seanslarına devam etmek senin paranı benim de zamanımı boşa
harcamak olacak.” Bu sanki dünyanın yükünün omuzlarından kalkması gibiydi. İç ferahlığı ile iç
çekerken sonunda taciz mirasını kırdığını biliyordu.
Daha küçük bir erkek kardeşinin olmasının bir artısı vardı. Jake yeterince – yani altı
bağlanmayıp kendi başının çaresine bakmaya yetecek kadar – büyüyene dek Jean babasının kızıydı.
Jean’e ancak tutabildiği çifte namlulu bir av tüfeğiyle nasıl ateş edileceği öğretilmişti ve o erkeklerle
ava gitmek “zorundaydı”. Bir araziye götürülmek ve saatlerce o tüfekle yalnız başına bırakılmak
ÖYLE sıkıcıydı ki.
Zamanı doldurmak ve korkudan kaçınmak için her tür şeyi denerdi … kumdan şehirler inşa
eder ve amaçsızca etrafta dolanırdı. Üşür ve acıkırdı. Tuvalete gitmek için hiçbir yer yoktu. Sonunda
kuma oturup uykuya dalana kadar ağlardı. John sonunda, karanlık olmadan hemen önce, onu almaya
geldiğinde silahın içine kum kaçtığı ve bıraktığı yerde kalmadığı için ona bağırırdı. Sonra Jake
babasının av eşlikçisi haline gelmiş ve kız da o berbat sorumluluktan kurtulmuştu!
Mildred genellikle işine odaklanmış olurdu, bu yüzden ilgi ve şefkat gösterileri ondan da pek
gelmezdi. Bir gün okulda üçüncü sınıftayken, okul genelindeki yazı yarışmasında birinci olmuştu.
Heyecanla tohum laboratuarına koşmuştu. Annesi tohum örneklerinin saflık incelemesinin tam
ortasında masasına eğilmişti. “Anne?” dedi, bölmekten nefret ederek. “Tahmin et ne oldu, anne?”
Buna karşılık Mildred başını kaldırıp “yoğun sezonun ortasında olduğumu bilmiyor musun? Beni
rahatsız etme! Gidip kardeşine biraz akşam yemeği hazırla” dedi. O da omuz silkip akıtmaya direndiği
göz yaşlarını annesinin görmemesi için arkasını döndü. “Bir gün beni fark edeceksin” diye düşündü.
Annesinin yaşamı boyunca ailenin geçimini sağlayan esas kişi olduğunu ve sofraya yemek
koymaya veya faturaları ödemeye yetecek kadar para kazanamama korkusu içinde yaşadığını
anlayamayacak kadar küçüktü. Küçük kızın aldığı sevgi ve ilginin çoğu koşullara bağlıydı – “Eğer
benim için bunu yaparsan, ben de…” veya “beni gerçekten sevseydin bunu nasıl yapabilirdin.” Bir
çocuk için gerçeği görünüşlerden ayırmak zordur, bu yüzden küçük Jeannie kendisinin önemli
olmadığına ve sevginin hep şartlı olduğuna inanmaya başladı.

Okul Yılları: Acı çekerek çabalamak

Böylece o en akıllı, en yetenekli, en şirin, her neyse … olarak hızla aşırı başarılı bir hale geldi
… her zaman hiç şaşmadan A’lar aldı, grupta piyano ve neredeyse her enstrümanı çaldı, dans etti,
şarkı söyledi, temizledi, pişirdi ve tohum laboratuarında çalıştı. En çok kabul görür gibi göründüğü yer
okuldu ve o kadar arzulanan övgüyü almak için bazen kestirmeden gidiyordu. Örneğin, sömestr
boyunca en fazla kitabı okuma ödülünü kazanabilmek için kitapları çabuk ve üstünkörü okurdu.
Üçüncü sınıfta Jean’in öğretmeni yıl ortasında onun dördüncü sınıfa geçirilmesi gerektiğine
karar verdi çünkü o eğitiminde sınıfından öndeydi. Başta o bu olasılık konusunda heyecanlıydı. Bu,
başarıyı ve bireysel dikkat çekmeyi temsil ediyordu. Farkında olmadığı şey ise bunun için ödeyeceği
bedeldi. Bir kez daha, dışlanmış olan oldu. Yeni sınıfı olan dördüncü sınıfta, kendinden büyük
tanımadığı otuz çocukla birlikte bir sınıfta sıkışmış olan çokbilmiş inek haline gelmişti.
Onlar soğuk ve merhametsizdiler. Sınıftaki en popüler kızken en az popüler olan haline
gelmişti. Eski sınıfında sınıftaki en şirin oğlan, Jeff ona fena tutulmuştu. Bu liseye kadar
deneyimlediği son tutulmaydı. Belki de üst sınıfa geçirildikten kısa süre sonra görüşünün bozulması
bir sürpriz olmamalıydı. İki ay içinde karatahtayı okuyamaz haldeydi. Ona ne olmakta olduğunu
anlamıyordu. Sınıf atlama ile ilgili yön kaybı hisleri onun bakışını tamamen bozmaya başlıyordu. Her
gün okuldan eve yorgun, üzgün ve berbat bir başağrısı ile geliyordu. Sonuçta, annesi neler olduğunu
çözdü ve gözlerini muayene ettirdi. Artık gözlüklü inekti!
Bu okulda başarılı olarak dikkati çekme stratejisi onun 18 yaşından önce liseyi bitirmesine
olanak verse de, bunun onun öz-saygısına faydası çok az oldu! Akademik ve hatta kültürel olarak çok
iyi gelişmeyi başarmıştı ama duygusal olarak aşırı toydu. Yıllar boyunca arkadaşları olsa da, hiç özel
bir en iyi arkadaşı olmamıştı ama her zaman bir üçlünün üçüncü üyesiydi ve çokça dışarıda bırakılırdı.
Mahallesinde okuldan sonra ve hafta sonlarında birlikte oynayacak kendi yaşında hiç çocuk yoktu, bu
yüzden okul onun “oynamak” için gerçekten de tek çıkışıydı. Arkadaşlarından bu zorla ayrılış onu bir
kez daha düşmanca bir çevreye yerleştirmiş ve onun bir çocuk olmasına izin veren çıkış yolunu
ortadan kaldırmıştı. O bu olguyu orta yaşa gelene kadar taşıdı.

Kilise: Sevgiden Dışlanma

Jean’in yaşamında bir sabit olan neredeyse tek şey Kiliseydi. Sevgi anlamına gelmesi veya iyi
bir şey olması gereken şey bir kâbusa dönüştü. Başlangıçta John ve Mildred kiliseye düzenli olarak
gitmiyorlardı, bu yüzden Nine onu her Pazar kiliseye götürmekte ısrar etti. Bu ilginçti çünkü John’un
annesi de, onun yetiştiği Tallahassee’nin hemen güneyindeki küçük kasaba olan Woodville’deki
Methodist Kilise’nin kurucularından biri olmuştu.
Babasının annesi Florrie’nin “ateş ve kükürt” ile dolu olduğu söylenirdi (ç.n.: günahkarların
Cehenneme giderek cezalandırılacaklarına dair korkutmalar), ve muhtemelen eğer o zamanda yaşıyor
olsaydı onun kilisesinde bir Pazarı kaçırmayacaklar ve Nine ile aralarında Pazar sabahı torunu kimin
götüreceği konusunda bir savaş olabilecekti! Ancak Jean’in küçüklüğünden hatırlayabildiği babasının
onların Easter Sunrise (Paskalya Gündoğumu) ibadetlerine katılmalarını İSTEMESİYDİ. Tamamıyla
hiç anlamadığı bir şey için soğuk ve karanlıkta bu kadar erken kalkmaktan nasıl da nefret ederdi! Bunu
bir tek evde bekleyen Paskalya Tavşancığından şeker sözü dayanılır kılardı!
Jake doğduktan sonra babaları “imana gelmiş” ve Tallahassee’deki Methodist Kilise’ye
katılmıştı. Aile oldukça tutucu bir Hristiyan aile haline geldi. Böylece her Pazar, Pazar okuluna ve ayın
ilk haftası hariç (o zaman komünyon ibadeti yapılıyordu – John bazı nedenlerle bu kısımdan nefret
ediyordu) her Pazar kiliseye gitmek zorunda olmak dönemi başladı. Kural şuydu ki gerçekten - yani
doktorluk olacak kadar - hasta değilsen giderdin!
Jean’in küçük kalbi beklenti ile daha hızlı atıyordu. Tanrı sevgi ile ilgilidir. Kiliseler
Hıristiyanlarla doludur. Belki küçük kalbinin yanıp tutuştuğu sevgiyi bulabileceği yer burasıdır! Onun
güçlü umutları onlar mahalleden gittikçe uzaklaştıkça çökmeye başlamıştı. Ebeveynlerinin seçmiş
olduğu kilise kentin karşı tarafındaydı. Kiliseye girerlerken, bir tek tanıdık yüz görmek için telaşla
çevreye bakındı. Hiç yoktu. Jean’in Pazar Okulu sınıfındaki bütün çocuklar onun gittiğinden daha
başka okullardandı. Atanmış olduğu Pazar Okulu sınıfına girmek için cesaretini topladı. Her zamanki
gibi, herkes “yeni kıza” bakıp kıs kıs güldü. Diğer kızlardan biri onun elbisesi hakkında bir şey bile
söyledi. Orada farklı bir ders öğrenmeye başlamıştı, dışarıda kalmak, uyum sağlamamak. “Jesus Loves
Me/İsa Beni Sever” şarkısının sözleri onunla alay ediyordu. Pazar sabahlarından büyük korku
duymaya başladı.
Kilisede Tanrı’nın sevgisinin ifadesini aramaya devam etti ama arayış yıldırıcıydı. Lord’s
Prayer/Göklerdeki Babamız Duası’ndaki “Cennetteki Babamız…”ı mırıldandığında, aklına dünyadaki
babasının resimleri gelip duruyordu. İyi bir günde bile, babası ona karşı pek onaylayıcı değildi ve bu
kilisede daha da kötüleşti. Kilisede olup bitenin çoğuna bir çocuğun aklı ermez ve can sıkıntısı
oldukça kolayca süzülüp içeri girerdi. Can sıkıntısının peşinden yaramazlığın cezalandırılması gelirdi.
Ancak Jean ailesinde şanslı olandı çünkü babasının onaylamamasından o kadar korkuyordu ki,
gerçekten “görünmez” olmak için çok çalışmıştı. Diğer yanda Jake daha küçük, daha yabaniydi ve
yalnızca bir “oğlandı”. O gerçekten zor zamanlar geçirdi.
Her Pazar kiliseden eve döndüklerinde, mutlaka, John onu banyoya çekip kilisede “maskaralık
yaptığı” için kemerle dayak atıyordu. O bundan hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu. O yalnızca
doğruca içeri gidip cezasını çekerdi. Jake’in hâlâ kiliseye gidiyor olması şaşırtıcı! Aslında, onun
Jean’den daha fazla allak bullak olmuş olmaması daha da şaşırtıcı. Buradaki ana fikir şu ki, yol
boyunca bir yerde Jean’in Tanrı’nın sevgisi konusunda gerçekten kafası karıştı – ve yaşamında
hissettiği sevgi eksikliği için O’na gerçekten kızgın hale geldi.

Yerine Getirilemeyenlerin Tesellisi Olarak Yiyecek

Küçük yaşta yiyecek onun tesellisi ve ödülü haline gelmişti. Her akşamüzeri okuldan sonra
Mildred çocukları kolalı bir içecek ve yumurtalı kremalı tart için yerel “tek fiyatlı satış mağazasına”
götürürdü. Diğer zamanlarda can sıkıntısı başladığında pastaneye gider ve üçü birlikte bütün bir
limonlu damalı tart veya pötifur veya satışta ne varsa onu tüketirlerdi. Pazar günleri aile genellikle ana
öğün için Morrison’un Kafeteryasına, kent merkezine giderdi (kilise ile haftalık dayak seansı arasında
– Güneyde üç öğün, kahvaltı, ana öğün ve hafif akşam yemeğidir). Çocukların tatlı dâhil ne isterlerse
sipariş etmelerine izin verilirdi. Bu hoşgörü onun “kaçınılmaz” hakkında düşünmeyi ertelemesine
yardımcı olurdu. Jake’in birazdan dövülecek olduğunu bilmesi kendisinin de dövülebileceği
korkusunu doğururdu. Altıncı sınıfa geldiğinde ciddi biçimde aşırı kiloluydu.
Yiyecek ile ilişkisinin daha karanlık tarafı mutfak masası etrafında dönerdi. Öğünlerde
genellikle bir tür çatışma sürerdi – “masada şarkı söyleme!” veya iki çocuk arasında ya da John ve
Jake arasında açıkça dövüşme. Yemek saatleri çocukları tabaklarındakini temizleyene kadar masada
oturtmayı da içeren bir savaş alanı haline gelmişti. Günde iki ve bazen üç kez boğuşma kaynağı idi.
Yalnızlık ve hayal kırıklığının üstesinden – evdeyken eline geçirebildiği her şeyi – yiyerek
gelmeyi öğrenmişti. Evde yalnızlık bedelini ödetiyordu. En azından okulda, etrafta kendi yaşında
çocuklar ve bazen olumlu sosyalleşme vardı ama okuldan sonra yalnızca iş, ev ödevi, TV, yemek ve
daima mevcut olan “dertten” uzak kalmaya çalışmak vardı. Yirmi yaşına geldiğinde, BÜYÜK
meseleleri vardı: bağımlı kişilik, ilişki sorunları, sosyal yabancılaşma ve aile üyeleriyle çalkantılı bir
ilişki.

Oğlanlar mı?

Hiç erkek arkadaşı olmamıştı (dokuzuncu sınıfa kadar kilo sorunu olduğundan bunu anlamak
zor değil!). Çok sayıda boş saatini o veya bu çocuğu hayal ederek, o ilk öpücüğün nasıl
hissettireceğini kafasında canlandırarak geçirmişti. Şişmanladıkça bazı zalim şakalara maruz kaldı. Bir
akşam telefon çaldı ve ONU arıyorlardı. Onu hiç arayan olmazdı. Tereddütle, “Alo?” dedi. Hattın
diğer ucunda altıncı sınıftaki en şirin oğlanlardan biri olan Dickie’nin sesine benzeyen bir ses vardı.
Jean ona gerçekten fena tutkundu. “Ee, Jean,” dedi kulak tırmalayıcı ses. “Benimle çıkmak isteyip
istemediğini bilmek istiyorum.” O “Pekiii, sanırım,” diye kekeledi. Ses yanıtladı, “Tamam, yarın okula
gittiğimizde, sana takman için benim künyemi vereceğim. ” Jean sevinmişti – sonunda bir erkek
arkadaşı olacak ve o imrenilen künyelerden birini takabilecekti! İnanılmaz derecede heyecanlı idi,
ertesi gün okula gidene ve herkesi ona kıs kıs gülerken bulana dek. Sınıfındaki kızlardan biri, arkadaşı
olduğunu düşündüğü biri, onu aramış ve sesini değiştirerek Dickie’yi taklit etmişti. Bu zalimce bir
şakaydı ve neredeyse sınıftaki herkes – hem kızlar hem oğlanlar buna katılmışlardı. Kalbi kırılmıştı.
Hastalık nedeniyle evde kalarak günlerce ağladı.
Lisede ikinci sınıf öğrencisiyken sevgi hayatına girdi. Çocuğun adı Rocky idi. Bu ilk erkek
arkadaş, Rocky, çok tatlıydı. Çocuk kıza tapıyordu ve kız da sevgiyi doya doya tüketiyordu! Bu,
sevilmenin nasıl olduğuna şöyle bir bakış atmak gibiydi, neredeyse üç yıl süren kaçamak bir bakış.
Birlikte deneme yanılmayla yaşamı, ilişkileri ve cinselliği öğrendiler. Plaja, baloya gidip arabayla
gidilen açık hava sinemalarında aylar geçirdiler. Rocky’nin ebeveynleri onu ailelerine sanki kendi
çocuklarından biriymiş gibi kabul ettiler. Rock’nin annesi ona harika İtalyan yemeklerini nasıl
pişireceğini öğretti ve babasını da ızgarada gastronomik tatlar yaratırken izledi. Yemeklerin eğlence
dolu, sevecen bir deneyim olabileceğini gördü. Boş zamanlarının çoğunu Rocky ve onun ailesiyle
geçirdi ve kilo vermeye başladı. Bir yıl içinde minicikti, göz kamaştırıcı bir figürü olmuştu ve daha
önce hiç almadığı derecede çok ilgi alıyordu.
Jean liseyi üç yılda bitirdi çünkü Rocky okulda ondan iki sınıf öndeydi ve evlenmek
istiyorlardı. Gerçekte, evliliği kendi işlevsel olmayan aile yaşamından kaçmanın, “normal”, mutlu,
sevecen bir aileye “ait olmanın” bir yolu olarak görüyordu. Mildred, tamamen zekice bir hareketle, o
bir üniversite diploması alana kadar buna izin vermeyi reddetti. Bu Jean’in daha sıkıca kararlılık
göstermesine neden oldu.
Lisedeki müdürle ve FSU (Florida Devlet Üniversitesi)’nin öğrenci dekanıyla konuştu. İkisi
de onun liseden ayrılıp üniversiteye erken başlayamaması için bir neden bulamadıklarından, Jean
böylece lise eğitimini üç yılda tamamlayıp üniversiteye kaydoldu. Onu kaçışına daha yaklaştıracak ne
varsa! Sonuçta, on altı yaşında yaşça sınıf arkadaşlarından belirgin şekilde daha küçüktü (ve sosyal ve
duygusal becerilerde ışık yıllarınca daha küçük). Rocky ile ilişkisi onun üniversitedeki ilk yılını bile
atlatamadı – FSU’da aralarından seçebileceği o kadar çok çocuk vardı ki! Geriye bakınca, zaten bunun
sonsuza kadar sürmesi gerekmediğini ama gelişmesine yardım edip sevgiyi deneyimlemesinin
mümkün olduğunu görmesi için yaşandığını anlamıştı. Çocukları ve evcil hayvanları dışında birinden
o koşulsuz sevgi ve kabulü görmesinin bir otuz yıl daha alması ne şanssızlık. Üniversitede, sigara ve
alkolü bulup onları “uyum sağlamasına” yardım edecek araçlar olarak kullandı.
Yaşamı konusunda ne yapmayı istediğine dair hiç bir fikri yoktu, o daha on altı yaşındaydı ve
nispeten o yaştaki çok az çocuğun olurdu. Ancak Mildred, öğretmenliğin onun için saygın bir kariyer
seçeneği olduğuna emindi. Lisede İspanyolca’da sivrilmişti, bu da onun lisans derecesi için gereken
İspanyolca kurslarının yarısından muaf olmasına olanak vermişti; böylece üniversiteye İspanyolca ile
birlikte ikinci dal olarak da eğitim bölümü şeklinde kaydoldu. Jean Yunanca programı anlamamıştı
ama Mildred onun üniversitedeki bir kızlar kulübünde olması gerektiğini düşünmüştü. Mildred
FSU’daki kızlar kulüplerinin analizine başlayarak, her birini FSU derneklerindeki kişilikler bazında
değil tarihi veriler bazında iyice araştırdı. Alfa Fi en eskisi olduğuna göre onun “en iyisi” olması
gerektiğini düşündü; yani Jean’in ant içtiği yer burası oldu ve her şey her zaman olması gerektiği gibi
işlediğinden, orada çok güçlü dersler öğrendi, yalnızca tanıştığı kızlar grubundan değil, ama aynı
zamanda onu oraya götüren süreçten de. Temelde, annesinin onun eğitim ve ilişkilerini seçmesine izin
vererek gücünü on altı yaşında elinden vermişti ve onu elli iki yaşına kadar da yeniden talep edemedi.
Üniversite sırasında bir çok randevuya giderek, dans ederek, bira içerek “eğlenirken”, bu onun
için yalnız bir zamandı. Kızlar kulübündekiler içinde en genci olarak, bir kez daha şakalara maruz
kaldı ve saflığı yüzünden oldukça sık istismar edildi. Karşı cinsle ilişkiler de daha iyi gitmiyordu.
Lisedeki erkek arkadaşı onun üniversitedeki ilk yılının ilkbaharına, Jean’in üzerinde erkek öğrencilerin
birliğinin arması olan bir battaniye alabilmek için önceden tanışmadığı biriyle randevulaşarak erkek
öğrenciler birliğinin partisine katılmak üzere onu terk etmesine kadar sürmüştü. Üzücü…
Mildred’in FSU’da ona koyduğu “kurallarından” biri onun her gün evi aramak zorunda
olmasıydı. Tipik bir ergen olarak, on yedi yaşındakilerin genellikle olduğu gibi meşgul ve unutkandı,
bu yüzden Cuma’ya kadar o aramayı yapmayı unutmak onun modeli haline gelmişti. Cuma gecesi
randevusundan dönünce aynasında “Çantalarını topla, baban seni sabah 6’da alacak – seni kızlar
kulübünden ve okuldan alıyorlar” diyen bir not olurdu. Cumartesi bütün gün günlük işleri yaparak ve
Mildred’ın tohum laboratuarında yardım ederek evde çalışırdı ve öğleden sonra 4’e kadar da öpüşüp
barışırlardı. Cumartesi gecesi çıkabilmek için zamanında kulüp evine geri dönmüş olurdu. Bu bütün
yıl boyunca saat gibi işleyerek devam etti! Jean uyum sağlamak için öyle çaresizce uğraşıyordu ki.
Kendine koyduğu amaçlardan biri her Cuma ve Cumartesi gecesi biriyle çıkmaktı. Çocuğun kim
olduğuna aldırmıyordu; sadece evde oturmak istemiyordu. Kulüp evinde “kimseyle çıkamayan
salaklar” ile kalmaktan daha kötüsü, evde yaşayıp kaçmak zorunda olmasıydı. İyi kızların
“yapmadığını” hatırlayarak, Jean bu randevularda yaşanan en kötü şeyin genellikle bira içip
kucaklaşıp öpüşme olduğuna emin oldu. Sondan bir önceki sınıfa kadar, neredeyse her gece içiyordu.
Şanslıydı ki, ayni zamanda neredeyse her gece dansa gidiyordu ve dans etmek, FSU’nun büyük
kampüsünde dersler arasında koşmakla birlikte, onun ince bir görünüşe sahip olmasına yardımcı
oluyordu. Randevular ve onların doğurduğu birkaç “ilişki” yüzeyseldi. Çocukların çoğundan aslında
hoşlanmıyordu. Andy gibi birkaç tane özel olan vardı ama hepsi yanlış nedenlerle özeldi.
Kulübünde gerçekten geçinemediği bir kız vardı, Ida May. Bu yalnızca o kişilik
çatışmalarından biriydi, bunun hiç gerçek bir nedeni yoktu. Ida May Jean’den birkaç yıl öndeydi. Kısa
süre önce mezun olmuş ve askere yazılmış olan Andy ile çıkmıştı. Onun hakkında çok konuşuyor, onu
bir tür kahraman haline getiriyordu. Andy bir Sigma Nu idi. Onların dernek evi Jean’in kulübü olan
Alfa Fi’nin hemen kapı komşusuydu. Jean ve Rocky’nin ayrılışına damgasını vuran Sigma Nu hafta
sonuydu ve buna gerçekten hoş biri olan Kenny adında daha önce tanımadığı bir çocukla
randevulaşarak gitmişti. Kenny için (ve Ida May için de) şanssızlık ki bu önemli hafta sonundan
önceki gün Kenny üniversite içinde futbol oynarken bacağını kırmıştı. “Nasıl yapabilir?” diye düşündü
Jean bencilce, “Bunun anlamı kenarda oturmam gerekecek ve dans edemeyeceğim. Serseri!”
Ve öyle oldu, ama onların evinin arkasındaki Sigma Nu’nun basketbol sahasında düzenlenen
Cuma gecesi dansının ortasında, Alfa Fi evinin yanındaki yatak odası pencerelerinin tam gözü önünde,
aylak aylak dolaşan Andy’den başkası değildi.
O odanın ortasına ulaşmadan göz göze geldiler – kimya! Jean’e dans etmeyi teklif etti ve
Kenny isteksizce tamam dedi. Akşam sona ermeden önce Kenny tarih olmuştu ve hafta sonu
kutlamasının geri kalanı boyunca Andy’nin çıktığı Jean olmuştu. Jean “abayı yakmıştı” ama kesinlikle
âşık değildi.
Pazartesi sabahı, derslere geri dönülmüştü. Dolabından bir elbise daha sonra bir diğerini
çıkardı. Her birinin kenarları yırtılmıştı. Bu nasıl olabilirdi? Cuma günü iyiydiler. Ida May’in ana dalı
ev ekonomisiydi ve bu onun intikamda en iyi silahıydı. Ida May Andy’nin Ordudan izinli olarak
Tallahassee’e geri döndüğünde hafta sonu partisine KENDİSİNİ götüreceğine emindi.
Jean ona gösterdi! Bir hafta içinde, Andy’nin erkekler birliği iğnesini takıyordu. Bir hafta
sonra, onu geri vermişti. Anlaşılan Sigma Nu’ların bir deyişi vardı, “Kolyeli olduğunda yaklaşmışsın.
İğneli olduğunda zamanın gelmiş!” “İyi kız” olmak buna dahil olamayacağı anlamına geliyordu. Ne
olursa olsun, o ve Ida May ertesi sene için birbirlerinden kaçınmaya dikkat ettiler.
On sekiz yaşında Florida Devlet Üniversitesi’nden hiç ilgisinin olmadığı bir alanda bir
diploma ile ve on beş yaşındaki birinin olgunluğunda mezun olmuştu. İşgücüne katıldı, bir kez daha iş
arkadaşlarından belirgin şekilde daha genç olarak. Mildred ona çalışmak üzere evden taşınmak için
fazla genç olduğunu söyledi (muhtemelen doğru,) böylece annesi tarafından Florida Eyaleti Liyakat
Sistemi’nin şartlarına uyduğu bütün liyakat sınavlarına girmeye yönlendirildi. Jean girdiği tüm
sınavları başarıyla geçti ve sonunda bir kaç iş seçeneği oldu ve en yüksek maaşlı olanı kabul etti –
iktisadi istatistikçi. En yüksek dolara satılmıştı. Bir işi ve kendi gelir kaynağı olunca gündemindeki bir
sonraki şey aile evinden çıkmak oldu – ÖZGÜRLÜK! Tanımadığı üç kızın bir oda arkadaşına
ihtiyaçlarının olduğu bir yerde bir fırsat bularak ilk dairesine taşındı. Bu Mildred’i fena halde alt üst
etmişti. Şimdi açık ki Jean bu hayata her iki ebeveynle olan meseleler üzerine çalışmak için gelmişti,
ama özellikle, birkaç InnerSpeak seansı ilginç bir sapmayı ortaya çıkardı. Her birimiz ruhani yönden
gelişmek için ihtiyacımız olan dersleri almayı kolaylaştırmak üzere bedenlenmeden önce
ebeveynlerimizi seçeriz. Anlaşılan Jean ruhken anneye yönelik, dünyadaki annesinin Lil Teyze olması
konusunda bilinçli bir tercih yapmıştı. Ancak bedenlenmeye inişinden önce, ruhu kontratının parçası
olan dersleri alma fırsatının olamayacağını anlayınca, B Planı kurulmuştu.
Bunun nasıl olduğunu kimse bilmiyor, ama üç ruh bu değişimde anlaştılar. Jean John ve
Mildred’in ailesinde bedenlendi. Muhtemelen Mildred’in neye imza attığına dair hiçbir fikri yoktu!
Jean onu feci şekilde korkutmuştu.
Jean’in ışığının ve gücünün Mildred’in anlamadığı bazı yanları vardı ve bir düzeyde o bunu
kıskanıyordu. Onun bu yanlarını kontrol suretiyle kapatmıştı. Jean’in yaşamının on sekiz yılı boyunca.
Mildred sıkı kontrolünü hiç gevşetmemişti. Jean’in Lil Teyzeler’de o kadar çok zaman geçirmesine
isteksizce izin verirdi, muhtemelen çünkü zaten başka görülecek işleri olduğundan, ve pek çok kez
eğer Jean çok uzun süre kalırsa kıskançlık gösterirdi. Evden taşınmak Mildred’in o seçimin ve
kontrolü kaybetme potansiyelinin çevresindeki tüm etkilerini yüzeye çıkarmıştı. Başka bir sinire
kapılışında, Jean’in eğitimine harcanan bütün parayı listeleyip ona bir fatura çıkardı. Mildred on bir yıl
sonra öldüğünde Jean bu “borcu” ödemek için ona hâlâ ayda 50$’lık bir çek veriyordu. Kişinin gücünü
elinden vermesinden söz edin! Onlar bu “oyunu” yaratmışlar ve bu öyle rahat bir hale gelmişti ki onu
yıllarca, doğrusu Mildred’in ölümüne kadar, devam ettirmişlerdi.
John ve Mildred’ın yalnızca olumsuz yanlarını paylaşmak adil olmaz. Jean’in yaşamı hep sefil
değildi. Yol boyunca iyi zamanlar da vardı. Her iki ebeveynden olumlu özellikler miras alınıp
öğrenilmişti. John’un doğal olarak iyi bir şarkı söyleme sesi vardı. Mildred piyano ve beşeri bilimler
eğitimi almıştı ve Jean’e şarkı söyleme yeteneğiyle birlikte sürdürmesi için müzik anlayışı katmıştı.
Jean ellerinin piyano klavyesinde bir oktava ulaşmaya yetecek kadar büyüdüğü zamandan itibaren
piyano öğrenmiş ve anaokulundan itibaren dans dersleri almıştı. Liseden ayrılmadan önce, müzik
grubunda neredeyse bütün müzik aletlerinde ustalaşmıştı. John aileyi kiliseye götürmüş ama Mildred
maneviyatı öğretmişti. Jean on yaşındayken ona As A Man Thinketh’i (Düşüncenin Gücü) okutmuştu.
Jean bir kırk yıl daha ne okumuş olduğunu anlamamıştı! Mildred onun için bağımsızlık ve karakter
yönünden bir rol modeldi.
Ebeveynleri gelecek yıllarda onu destekleyecek geniş kapsamlı altyapıyı alabilmesi için
fedakarlık etmişlerdi. Lise boyunca ilk yıldan itibaren onun FSU’nun müzik ve bando yaz kamplarına
gidebilmesi için kemer sıktılar. Daha zengin bir ailenin bile bütçesini zorlayacak bir lüks olan bir
kızlar kulübüne katılmasına izin verdiler. Herkesin isteyebileceği bütün maddi konfora sahipti.
Yalnızca öylesine arzuladığı koşulsuz sevginin doyumunu bulamamıştı.

Bölüm Altı
Evlilikler

İlk evliliği saygın bir yaş olan yirmi birindeyken (yaklaşık on altıya girerken), kendinden sekiz
yaş büyük bir adamla oldu. Onunla evlenmişti çünkü adam boştaydı. Çocukları olmasını istiyordu ve
sonunda “evde kalmış kız kurusu” haline geleceğini BİLİYORDU. Tanıdığı hemen hemen herkes
inanılmaz şekilde çoktan evlenmişti! Aile evinin dışındaki yaşam da onun düşündüğü kadar kolay
değildi. Kendi kendini desteklemek, faturaları ödemek ve yiyecek ile giyecek almak çitin diğer
yanından göründüğü kadar eğlenceli değildi. Evlenmek de o “yaşam mücadelesinden” çıkmanın yolu
gibi görünüyordu.
John iyi genlere sahipti. O harika görünüyordu ve bir Amerikan futbolu oyuncusunun yapısına
sahipti, ki üniversitede oynamıştı. Daha önce çıktığı erkeklerin çoğundan bir parça daha tutucuydu –
ve çok daha büyük. Onları John’un annesi bir araya getirmişti. Annesi Jean ile aynı ofiste çalışıyordu.
John o zaman Washington Eyaletinde yaşıyordu ve bir tatil için eve gelecekti. Birkaç hafta ve birkaç
kez çıktıktan sonra John geri gitti. Haberleştiler, ama onun kayınbiraderi Viet Nam savaşında
öldürülene kadar daha fazlası olmadı. Ailesi yıkıma uğramıştı. John Washington’daki işini bırakarak
kız kardeşi ile ilgilenmek için Tallahassee’ye geri döndü. O zaman çıkmaya devam ettiler. Bu herhangi
bir şeyden çok, yapmış olmak içindi. Çanlar yoktu, az heyecan vardı. Ama rahattı, John hoştu ve iyi
bir aile babası olma potansiyeline sahipti.
Geriye bakınca, o evliliğin neden süremeyeceğini görmek kolay. Onlar ayrı kutuplardandı ve
zıtların birbirini çektiği söylense de, zıtlıklara dayalı bir ilişkinin sürebilmesi için bazı benzerliklerin
olması gerekir. Ama iki harika çocuk ürettiler. Evrenin onları bir araya getirmesinin muhtemelen TEK
nedeni budur! Bu adam eleştirici, tutucu ve duygularını gizleyen biriydi. Onun “kuralları” vardı: her
kuruşu tasarruf et, harcama. “Karşılayamayız”ın anlamı tüm giysilerini ve çocukların tüm giysilerini
dikmek demekti. Onun anlamı, “mahalledeki diğer annelerle bovlinge gitmeye iznin yok” demekti.
Küçük çocukları yaklaşık iki yaşındayken Jean işe geri döndükten sonra da, o masada yemek ve temiz
bir ev talep ederdi ama asla yardım teklif etmezdi. “Tanrım,” diye düşündü Jean. “Babamla evlendim!
İsimleri bile aynı!”
Ben yalnızca kendi deneyimimden değil, danışanlarımın deneyimlerinden de, bizim açıkça
ruhlarımız için en iyisi olmayan böyle şeyleri nasıl tekrar tekrar yapabildiğimize sürekli hayret ederim.
Evlendikleri ilk yıl boyunca Jean her gün ağladı.
Mutsuzluk derindi, çünkü yaratmış olduğu durumun gerçekliği gün be gün yerleşiyordu –
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak. Sevgiyi böylesine çaresizce isteyen küçük kız gezegendeki
yaklaşık on üç yılı boyunca yaşamış olduğu senaryoyu yine tekrarlamıştı.
Bir yılın ardından hamile kaldı. Bir süre sonra oğlu Robby doğunca işler iyileşti. Bir bebek ne
armağandır! O güzel gözlerden onun her zaman hasret olduğu koşulsuz sevgi bakışları geldi. Bebeği
emzirirken kurulan bağlantının eşi yok. Bir yıldan uzun süre onunla evde oturdu. Mali durum onun
işyerine dönmesini gerektirdiğinde, hemen yeniden hamile kaldı – bir gecede! Yeni doğmuş olanın ona
bir kez vermiş olduğu büyük mutluluk hislerini bir kez daha yakalamak istemişti. Parıltı ikinci seferde
daha kısa yaşandı. İki bebeğe bakmanın stresi araya girdi, ve çok geçmeden gözyaşları ve soyutlanma
tekrar oradaydı.
Küçük çocuğu Amanda’nın altının bezlenmesine gerek kalmadığı dönemde, Jean evliliğe
devam edemeyeceğini anlamıştı. İhtiyaçları karşılanmıyordu. Kendisi yedi yılda çok gelişmiş
olmasına rağmen kocası hemen hemen ayni evlendikleri zamanki yerdeydi. Danışmanlık denediler
ama hiçbir yere varamadılar. Kalbi gerçekten bundan yana değildi. Boşanmayı öyle şiddetle istiyordu
ki, böyle yaparsa kocasının çocukların vesayeti konusunda ona zorluk çıkarmayacağını düşünerek
ikisine ait bütün borçları üstlendi. Yanlış! Ona zorluk çıkardı. John çocukların günlük bakımıyla hiç
ilgilenmemiş olmasına rağmen, onların vesayetini istediğine karar vermişti. Bu hiç bebek bezi
değiştirmemiş ve onlardan birini hiç yedirmemiş olan adam daha iyi ebeveyn olduğuna karar vermişti.
Onun aile ve çocuk hizmetleri bakanlığında bir müdür olması ve orada zincirin tepelerinde bağlantıları
olması gerçeğinden dolayı durum zorlaşmıştı. Jean uzun uzadıya soruşturuldu. Onun ayrılık ve kayıp
hakkındaki temel korkularını derinleştiren ciddi tacizin ardından, onun yeterli bir ebeveyn olduğuna
hüküm verilmiş ve öncelikli vesayeti elinde tutmuştu. Ama yine olan olmuştu. Özgürlüğü karşılığında
borcu üstlenmeyi ve en düşük çocuk nafakasını almayı kabul ederek yine gücünden vazgeçmişti. Ve
bir kez daha çitin diğer yanından gördüğü özgürlük göründüğü kadar da heyecan verici değildi. Yirmi
yedi kilo kaybetti, Atlanta’ya taşınıp büyük bir kuruluşta daha iyi maaşlı bir pozisyonda çalışmaya
başladı, ama tek ebeveyn olarak kurumsal bir işte iki yakayı bir araya getirmek daha da zordur. Alışık
olduğunuz bölgenizden ayrıldıktan sonra yoldaşlık bulmak da daha zordur. Yaşam başka türde bir
mücadeleye dönüştü.
Evlilikteki ikinci denemesi uzun vadeli bir ilişkiden çok bir yeşil kart isteyen bir İngiliz
vatandaşı ile oldu. Eğer annesi o bu adamla tanışmadan birkaç hafta önce ölmüş olmasaydı bu ilişki
asla başlamayacaktı. O ölene kadar o hâlâ Mildred’in kontrolü altında hareket ettiğinden, Jean tabiri
caizse “azıcık kaçık” hale gelmişti. Bir barda tanıştılar. Adamın omuz hizasında kıvırcık saçları vardı
ve bir rock yıldızına benziyordu.
İngiliz aksanı ağzından çıkan her şeyi kulağa ahenkli hale getiriyordu, (çoğu cümlesini
noktalayan) F–sözcüğü bile (ç.n.: bir küfür sözcüğü). Graham bir “çocuk-adamdı” ve muhtemelen her
iki çocuğundan da daha az olgundu, ama Jean’i kendine nasıl bakacağını öğrenerek geçen bütün o
yıllar boyunca dosyaya kaldırmış olduğu İçindeki Çocuk ile yeniden tanıştırmıştı. Eğlenmeye
başladılar ve birlikte su sporları ve uluslar arası seyahati keşfettiler. Her Noel’de birkaç haftalığına
İngiltere’ye döndüler ve o ülkeyi keşfedebilme imkânı oldu. O dönemde InnerSpeak’i ve bütün geçmiş
yaşamlarını henüz keşfetmemiş olması yazık, çünkü yarısından fazlası İngiltere’de yaşanmıştı. Belki
de bu adamı bu kadar çekici bulmasının nedeni buydu.
Korkusuz olmak ve sınırda yaşamaktan hoşlanmıştı. İYİ geliyordu! Yaşamında ilk kez istediği
gibi hareket edebiliyor ve kendini hiçbir şekilde sınırlandırmıyordu. Bir bilardo masası satın aldılar ve
oynamayı öğrendi. Jet Ski’ler satın aldılar, onları istedikleri şekilde uyarladılar ve o kendininkinde
numaralar yapmayı öğrenerek cesurlaştı. Bir tekne aldılar ve su kayağı öğrendi – hatta WaterSki
dergisi için öğrenme sürecindeki kendi zorluklarını temel alarak insanlara slalomun nasıl öğretileceği
hakkında bir makale yazdı. Tüplü dalgıçlık ekipmanları satın aldılar ve bütün PADI
sertifikasyonlarından geçtiler. Graham yüzmeyi ancak bildiğinden bu daha büyük mücadeleydi. Ne
yazık ki, cazibe yavaş yavaş azalmaya başlamış ve yaşam o kadar da eğlenceli olmamaya başlamıştı.
Üç çocuğu büyütmekten yoruldu. Kocasını eğleniyor halde tutmak “diğer” çocuklar için bunu
yapmaktan daha zor hale geldi. Graham gerçekten çalışmak istemiyordu ve sonunda “profesyonel” bir
dalgıç olmak istediğine karar verdi. Yerel dalgıçlık dükkânında bir işe girdi. Dalgıçlık malzemelerine
maaş çekinden fazlasını harcamaya başlayınca, Jean fişi çekmeye karar verdi ve ilişkiden vazgeçti.
Adam oyuncakları almış ve o da akıl sağlığını (bir nevi) koruyarak bir öbek daha borç eklemişti.
Boşandıklarında Lil Teyze’nin dediği gibi, “Tatlım, şikâyet edişini duymak istemiyorum. Ondan
paranın karşılığını aldın!”
Burada oluşmakta olan bir model vardı! Sevginin neye benzediği konusunda bir fikre sahip
değildi ama onu çaresizce istiyordu. Evrensel Karşılıklılık Yasası işlediğinden, onun için ne kadar
yanıp tutuşursa onu o kadar uzağa itiyordu.
Evlilik cinselliğe yasallık verip onu onaylı hale getirmekteydi. Bugünün dünyasında,
muhtemelen sadece ilişkileri olurdu ama yetmişlerde bu sosyal yönden kabul edilir değildi. Zaten o
“iyi kızlar yapmaz” inancıyla büyütülmüştü.
Üçüncü evliliği en kısa ve en felaketi idi. Kendinden birkaç yaş genç bir adamla evlenmişti.
Sonra onun bir psikopat olduğu meydana çıkmıştı. Bu yeterince masumca başlamıştı – Jean bir kocada
beklediklerinin listesini yapıp Tanrı’dan onu getirmesini istemek parlak fikrine sahip olduğunda
kırkına yaklaşıyordu, tek ebeveyn ve yalnızdı. Bu noktada sorun onun Evrensel Yasaları anlamamış
olmasıydı – onları Episkopal Pazar Okulunda öğretmezler ki! (Üniversiteyi bitirmeden önce
mezhebini değiştirerek gerçekten babasını sinirlendirmeye karar vermişti.) İstediğini düşündüğü adamı
tarif eden bir “dilek listesi” yapmıştı. Tanrının bize yanıtı her zaman geri yankılanan bir “Evet”tir ve
Tanrı ona tam istediği şeyi verdi: yakışıklı, iyi eğitimli, Episkopal, ruhani, iyi işi olan. Listesine “aklı
başında”yı koymayı ihmal etmişti, bu yüzden Tanrı da ona aklı başında bir adam sağlamayı ihmal etti.
Bir yıl boyunca çıktılar ama onun aslında kim olduğunu düğün marşının nağmeleriyle kiliseden
ayrılana kadar tanımadı. Onun biraz tuhaf olduğunu görmüştü. Her iki çocuğu da “Anne, bu adam
tuhaf, o antisosyal ve uygun değil” dediler. Ama o dinlemedi. Arkadaşları Nancy ve Jill, ikisi de
gerçek canavarı görmüşlerdi. Nancy Jill’e, “Onu seviyoruz. Bu çok ileri gidip o incinmeden – veya
daha kötüsü olmadan – buna gerçekten bir son vermemiz gerek” demişti. Jill yanıtlamıştı, “Biliyorum,
ama biliyorsun bizi gerçekten “duymayacak”. Ne yapabiliriz?” Ve düşüncelerini kendilerine sakladılar.
O ve Tom o yaz Bahamalar’da bir tatile çıktılar ve işler onun arzu edeceği gibi pürüzsüzce gitmedi. O
dengesiz ve oldukça hoşnutsuz hale geldi ama Jean olanları göz ardı etti ve onun istediği neyse onu
yapmadığı veya onu tetikleyen şey neyse onu yaptığı için kendini suçladı. Bir gece cinsellik kesinlikle
sapıkça hale geldi. Ellerini iç çamaşırıyla yatak direklerine bağlamaya başlamıştı. Jean “Heey, bu
gerçekten benim başıma geliyor olamaz!” diye düşündü. Başından sonuna ağlasa da, o ne derse desin
adam durmayacaktı. Bu gerçekten onu düşündürmeye başlamalıydı, ama eyvah, Jean yine adamın onu
suçladığı gibi gururluluk yapmış olduğunu sandı. Bu onun hatası olmalıydı, işte bildiğiniz gibi.
Aralık’ta evlenmişlerdi, Şubat’ta danışmanlık almaya başladılar ve Ağustos gelinceye kadar
boşanmışlardı.
Onlar “Cehennemden bir Balayı” geçirmişlerdi. Dünyanın en güzel yerlerinden biri (ve
kesinlikle cehennem olmayan) Jackson Hole Wyoming’de kayak yapmaya gittiler. Sanki o, Jean’in ne
yapmak istediğini anlamak, böylece onun tam tersinde ısrar edebilmek için bir arayışa girmiş gibiydi.
Onunla birlikte kayak yapmayı veya gündüz onunla görüşmeyi bile reddediyordu çünkü söylediğine
göre Jean ona yokuşlarda yetişemiyordu ve o da geride tutulmak istemiyordu. Cinsellik gitgide daha
da mesele haline geliyordu. Kısa sürede, onu gözyaşları içinde kalana kadar duygusal olarak
hırpalamadan seks yapmak istememeye başladı. İşte konu şu. Evrenin size bir ders verdiği ve sizin onu
anlamadığınız her sefer, çıtalar yükseltilir ve en sonunda o sizin dikkatinizi çekene kadar ders daha da
acı verici hale gelir! O evlilik sonunda onun dikkatini çekmişti ama sunulurken derslerden çoğunu
kaçırmış olduğundan sonunda oldukça iğrenç olmuştu! Üç aylık danışmanlık alma sürecinden sonra,
terapist onlara boşanmalarını, daha fazla paralarını almak için herhangi bir gerekçe gösteremeyeceğini
söyledi. Sonunda kendini şifalandırma ve bu yaşam sürecinde gerçekten ne yapması gerektiğini çözme
yoluna sokulmuştu.
Ancak parlak bir nokta vardı – unutmayın, her şey bir nedenle gerçekleşir. Bu adam yoğun
şekilde Sevecen İlişkiler Eğitimi ile ilgilenmekteydi ve onu Rebirthing (Yeniden Doğuş) ile
tanıştırmıştı. Jean Sevecen İlişkiler Eğitimi hafta sonuna katılmış ve girişmiş olduğu şifalanma yolunu
bilinçli olarak anlamasa da içsel acısını şifalandırmaya başlamıştı. İlk adımlar atılmıştı ve deneyim
şimdi gösteriyor ki ruhsal gelişimin tohumu bir kez ekildiği ve bağlılık gösterildiğinde, Tanrı o
tohumu büyütecek ve yolu yürümemizde bize yardımcı olacaktır.
Boşanmada adamın A Course In Miracles (Mucizeler Kursu) kitabının kopyasını da almıştı ve
365 günlük alıştırma kitabı egzersizlerine başladı. Kurs Jean’in yaşamında büyük bir dönüm noktası
oldu – yaşamı için ilk kez sorumluluk almaya başladı (iyi ve kötü). İlk defa, yaşadığı gerçeği yaratanın
kendisi olduğunu görebildi. Görmek ille de günlük temelde hatırlamak değildir ama Kurs’un sayesinde
içinde yaşadığını farkettiği o rüyadan uyanmaya başlıyordu. Kurs onun ruhani şeylere ilgisini
uyandırmıştı.
Bu boşanmadan sonra, South Üniversitesi ile (Episkopal İlahiyat Fakültesi) Rahiplik Eğitimi
denen dört yıllık bir müfredat programına başladı. Onun bir Episkopal olmasının, babasını kızdırmak
istemenin yanı sıra, diğer nedeni; bu mezhebin inandıkları şeyleri onun anlayacağı şekilde empatik
olarak ifade edebilen bulduğu ilk mezhep olmasıydı.
Bu yalnızca sevilmek isteyen küçük kız yaşamının büyük bölümünde öylesine manevi yönden
kaybolmuş hissediyordu ki bu kilise iyi bir dayanak noktası haline geldi. Methodist Kilisesi de
muhtemelen aynı şeyi yapar ama Jean yetişirken orada söylenenleri işitememişti. Çünkü arada bir sürü
fazlalık vardı. Rahiplik eğitimi ile ufuklarını genişletebildi. Yalnızca Episkopallerin neye inandıklarını
araştırmakla kalmayıp, aynı zamanda diğer büyük dinlerin çoğunun da neyi gerçek olarak kabul
ettiklerini öğrendi. Konu “Baba”ya geri dönüyor. Dünyevi babasıyla meseleleri onun maneviyatı
doğru şekilde ele aldığından emin, gerçekten emin olmak istemesine yol açtı – artık “yukarıdaki kızgın
Adamın” kendini onaylamamasına neden olmak istemiyordu. Aslında eğer rahiplik aracılığıyla
“kurtuluş” merdivenini tırmanmanın bir yolu varsa, onu bir deneyecekti!
Bu dönemde artık yaşam sürekli bir mücadele gibi görünmeye başlamıştı. Otuzlarında bağımlı
davranışı içki ve eğlenceden aşırı harcamaya geçti. Bir derece “saygınlık” için o kadar çaresizce
çabalıyordu ki, öylesine arzu ettiği etkiyi yaratmak için fantezi giysiler, pahalı mücevherler, hızlı
arabalar, hatta bir iki tekne satın almıştı. İkinci ve üçüncü evlilikleri arasındaki yıllar boyunca,
saygınlık satın almaya çalışırken iki çocuğu yalnız başına büyütmeye çalışarak anormal borç
edinmişti. Aslında borç herkesten sakladığı sır haline gelmişti. Üçüncü kocası neredeyse bir yıl onunla
evli kalmıştı ve hiçbir şeyin farkında olmamıştı! Bazı insanlar alkolizm ve uyuşturucuyu saklar; Jean
de borç utancını saklamıştı. Bu onun bütün stresinin kaynağı haline gelmişti. Borç onun kendini sabote
edişinin simgesi haline gelmişti. Aşağı doğru spiralden çıkış yolu olarak iflası bile düşünmüştü ama
tam bunu yapmadan önce, o en sonunda yarattığı karmaşa için sorumluluk almaya karar verdi.
Tüketici Kredi Danışma Hizmetlerini bulup bütün faturalarını ödemek için onların programına katıldı.
Borçtan kurtulması birkaç yılını aldı. Doğrusu programı beklenenden hızlı tamamlayabilmişti
çünkü yarattıkları için sorumluluk almanın bir parçası olarak o aynı zamanda dürüstlüğün iyi kredi
kadar önemli olduğunu öğrenmeye başlamıştı! Kontrolsüzce harcadığı yıllar boyunca bir yalanı
yaşıyordu. Kırılma noktası bu son boşanmadan sonra gelmişti. David adında bir adamla tanıştırılmıştı.
O oldukça zengin bir aileden geliyordu ve kendine ait bolca parası vardı. O çok çok sevimliydi ve aynı
zamanda eğlenmeye meraklıydı ama o bir “büyük oyuncu” idi. Jean onu etkilemek için 400$’lık
elbiseler almıştı. Avrupa ve Jackson Hole’a uçak biletleri satın almış ve onunla kendisinin
karşılayamayacağı pahalı tatillere çıkmıştı.
Diğerlerine karşı dürüst olmuyordu ve kesinlikle kendine karşı da öyle değildi. Kimi
kandırdığını sanıyordu ki? Borcu ödemek için katı bir bütçe oluşturmakla birlikte bütünüyle
dürüstlüğe yönelik bir taahhüt de yaptı. Bu yaşamındaki bir başka dönüm noktasıydı.
Bölüm Yedi
Ruh eşi

Kırklı yaşlarının ortalarında, Jean ruh eşi ile tanıştı. Daha öncesinde sevgiyi bulmaya ve
evlenmeye o kadar istekli olmasaydı, onu beklerdi. Evrensel Karşılıklılık Yasası der ki; bir şeyi arzu
ettiğimiz anda arzumuzun nesnesi Evrensel Zihin’de arzunun hemen yanındadır. Bu yüzden eğer
bırakıp Tanrı’ya izin verirsek ve dileğimizin ardına duygu koyarak ona sahip olduğumuza inanırsak,
arzuladığımızı elde ederiz. Eğer şüphe eder veya yanıp tutuşursak, nesneyi daha öteye iteriz.
Dolayısıyla o, o kadar fena halde istediği şeyi uzaklaştırmıştı.
Kocası ilişkilerin üzerine inşa edilebileceği Sağlam Kaya’dır. Eyüp’ün sabrına sahiptir ve son
on iki yıldır Jean’in şimşek hızındaki ruhsal gelişimi boyunca onun yanında durmuştur. Jean Teoloji
diploması konusunda çalışırken, hâlâ geleneksel Hristiyan çevreyle sarılıyken tanıştılar. Bilmeden,
ortak arkadaşlar paylaşıyorlardı, Diane ve Cheryl. Bu kadınlar Jean ile birlikte çalışıyorlardı ama
Cheryl Larry ile yıllar önce çıkmış ve Diane de onun satış temsilcisi olmuştu. Bir gün fikir
alışverişinde bulundular ve Jean’in “arkadaşları Larry’nin dişi hali” olduğuna karar verdiler. Bir
buluşma ayarlamak için her ikisiyle de teker teker sohbete başladılar. Larry razı idi ama Jean
erkeklerden bıkmıştı – onların onu hayal kırıklığına uğratmasından yorulmuştu. Sonuçta, Diane ve
Cheryl istediklerini yaptılar ve buluşma gerçekleşti. Haklılardı! Jean Larry’nin dişi versiyonuydu. O
da ilkokulda bir sınıf atlamış ve üniversiteye on altı yaşında başlamıştı. Müzikte benzer zevkleri vardı;
her ikisi de bir grupta çalmışlardı. Her ikisinin deneyimlerinde, benzer senaryolarla üç başarısız
evlilikleri olmuştu: birinde çok genç yaşta, diğerinde bağımlı bir kişilikle ve üçüncüsünde de zihinsel
açıdan dengesiz biriyle evlenmişlerdi! Çok geçmeden, onlar birbirlerinin cümlelerini tamamlıyorlardı.
Larry tamamen dürüst olduğu ilk kişiydi. Mali sorununu onunla, SON kocayla, paylaştığında,
Larry ona borcunu çabuk ödemesi için yardım önerdi. Her öyküde bir ders vardır ve borç öyküsü ona
Etki ve Tepki Yasasını büyük çapta öğretmiş olmasına rağmen, meselelerini başka türlü dürüstlükle
göremezdi. Her şeyi kendi başımıza yapmakla ihtiyacımız olduğunda yardımı kabul etmek arasında
ince bir çizgi vardır. Larry’nin onu zor durumdan kurtarma teklifi ve Jean’in de onun yardım etmesine
izin vermesi büyük bir şifalanma adımıydı. Bu o bir anlık koşulsuz sevgi bakışının yeniden
belirmesine olanak vermişti. Larry onu yaratmış olduğu karışıklık için yargılamamıştı.
Metafizik yönden para enerjidir ve sevgi de enerjidir, dolayısıyla, bu kez para sevgiye küçük
kızımızın yapmaya çalıştığı ama asla başaramadığı bir şekilde eşitlenmişti. O paraya “şeyler” olarak
bakma ve “şeyler”e de sevgi olarak bakma yanılsamasına yakalanmıştı ama bu aynı değildi. Onun
anlamadığı şey şuydu ki para aslında sevginin yansımasıdır, sevginin kendisi değil.
Kaza diye bir şey YOKTUR ve her şey olması gerektiği şekilde ve bir nedenle olur. Hepimiz
yaşamlarımızda bütün aile ve ilişki vaziyetlerini birlikte-yaratırız. Ailemizi, ilişkilerimizi ve
yarattığımız tüm dramı biz seçeriz. Bu hiçbir düzeyde kurban zihniyeti ile ilgili değildir. Jean babasını
onun kendi babasının ruhuyla olan arınmasını kolaylaştırmak için seçmişti. O annesini gücü
başkalarına vermeyi öğrenmek için seçmişti. Her ikisini ona tanımlamayı, kendi sınırlarını bulmayı
öğretmeleri için seçmişti. Sonuçta, onlar yapmaya imza attıkları şeyi büyük ölçüde yerine getirdiler.
Kocalarının her birini de sundukları dersler için seçmişti.
O çalışmalarını tamamlayıp daha sonra da metafiziğe ve şifaya geçerken Larry kaşlarını
çatarak izledi ama onu desteklemekte asla tereddüt etmedi. Jean onu yaşamına getirdiği için Tanrı’ya
her gün hamd eder! Birlikte geçirdikleri zamanda her şey “gül pembe” olmamıştır, ama Kurs’ta
dendiği gibi “sevgi şifalandırma ve serbest bırakma amacıyla kendisine benzemeyen her şeyi ortaya
çıkarır.” Birbirlerinin şifalanıp gelişmesine epeyce yardım ettiler – ve hâlâ bunun üzerinde çalışıyorlar.
Örneğin Jean bir çek defterini hiçbir zaman denkleştirmemiştir. Bu asla önemli gelmemiştir
ama her zaman yazdığı çekleri kaydetmiş ve doğru miktarda hesaptan düşüldüklerine emin olmak için
her bir banka hesap ekstresini doğrulamıştır. Larry ne kadar küçük olursa olsun, bir satın alma
yapmadan önce tablolar yaratmaya kadar, her zaman her kararı analiz ederdi. Larry ona bir çek
defterini nasıl düzgün bir şekilde denkleştireceğini öğretti ve o da ona Tanrının tüm ihtiyaçlarımızı
karşılayacağını göstermeye başladı. Bu oldukça adil bir alışveriş!
Bir şeyin işe yarayıp yaramadığını sonuçlar kanıtlar. Larry onun çalışmaları konusunda
oldukça şüpheci oldu, özellikle onlar (Jean’inkinden daha da temel olan) kendi Hıristiyan mirasından
uzaklaştığı yerde. Jean geçmiş yaşamlardan veya çok önce ölmüş atalardan – özellikle de ölmüş
ebeveynlerinden – gelen etkileri temizlemekten söz etmeye başlayınca Larry onun aklı başındalığını
ve onun “kurtuluşunu” sorgulamaya başlamıştı. Jean ona kendisinin baba tarafından büyükbabasının
reenkarnasyonu olduğunu gösteren bir seans yapmış olduğunu anlattığında ise gerçekten çileden çıktı!
Ama gerçek şu ki; Larry artık Jean’in ilk tanıştıkları zamanki ihtiyaçlı kadın olmadığını
görmekte. Larry aynı zamanda Jean neye ihtiyacı varsa onu sağlaması için Tanrı’ya güvendiğinde
bunun olduğunu da isteksizce görmekte. Jean’in gelişim sürecinin bir parçası, o kadar da incelikle
olmasa da diye ekleyebilirim, ona Larry’nin kendisi gibi inanmasına yardım edemeyeceğinin
gösterilmesi oldu. Biz kimseyi değiştiremeyiz, biz yalnızca özbenliğimiz olarak kendi yaşamımızı
yaşayabilir ve örnek olma suretiyle öğretebiliriz. Jean kesinlikle, diğerlerinin yanında, Larry’yi de
değiştirmeye çalıştı ve sonuçlar hoş olmadı.
Ancak yavaş yavaş, Larry onun öğrendiği şeylerle, Evrensel Yasalara uygun şekilde
yaşamakla, daha uyumlu hale geliyor. Kısa süre önce Jean’in evlerinde ev sahipliğini yaptığı bir
seminerin ilk akşamına katıldı. Bunun Cuma gecesi kısmı meditasyonlu bir giriş bölümüydü. Larry
daha önce hiç yönlendirmeli bir meditasyon yapmamıştı ama “Boş ver – bu bedava!” diye düşündü.
Jean’e daha sonra meditasyonun ortasında şöyle olduğunu anlattı: “sanki başımın tepesinden bir
çubuk sokulup omurgam boyunca aşağıya doğru bastırılmış gibi hissettim. Kuyruk kemiği bölgem
titremeye başladı ve titreyiş sırtımdan ta yukarı başımın üstünden dışarıya doğru ilerledi. Ödümü
patlattı!” Jean gülerek yanıtladı, “Bu inanılmaz! Senin istemeden elde ettiğin şeyi başarmak için bütün
yaşamları boyunca çalışan insanlar var! Sana olan şeye Kundalini Yükselişi deniyor ve bu tamamen
çakralarının açılması ve bilincinin yükselmesi ile ilgili. Kıskandım!”
Larry Jean’in “aklının içine girmesini” istemez. O kendinden söz etmekten çok kaçınan
biridir, bu yüzden pek çoğu gibi o da, kişinin Ruhunu onu bloke eden ve kişiyi tam potansiyelini
gerçekleştirmekten alıkoyan şeyin ne olduğu konusunda konuşmaya gerçekten açan InnerSpeak
Yönteminden kuşkuludur. El konumları ve kas testi kullanılarak işlemin bilinçli kontrolü devre dışı
bıraktığını görmüştür. O kontrolden vazgeçmekten hoşlanmaz! InnerSpeak bizi alışılmış ve sağlıksız
olabilen kalıplara takılıp kalmış halde tutan gevezelik, müdahale ve akılcılaştırmayı baypas ederek
bilinçli zihni yoldan çeker. Ancak Larry Reiki konusunda çok rahattır. O Reiki’nin ağrıyı dindirdiğini
anlar anlamaz ona inanmıştır. Onun başka insanlara bunun nasıl iyi işlediğini anlattığına bile kulak
misafiri olundu! O ilk iki uyumlamasını aldı ve kendi üzerinde epey çalışmakta, bu yüzden olması
gereken yerde.
Ancak Larry en çok övgüyü Jean kurumsal işini kaybedip hizmet işine geçince kaçmayarak
kazandı. İlişkilerinin ilk zamanlarında başarma tutkusu ve iş ahlakı hakkında çok konuşmuşlardı. O
daha önce üç kez evlenmişti, iki kez gerçekten çalışmak istemeyen kadınlarla, bu yüzden onun
“kriterlerinden” biri çalışmak isteyen bir eşti. Olan kopukluk, tartışmalarında “işin” neye benzediğini
gerçekten hiç tanımlamamış olmalarıydı.
O hiç Jean’in işinin metafizik şifa ve başkalarının yollarını bulmalarına yardım etmek
olabileceğini hesaba katmamıştı! Jean’in işi ve tutkusu olarak gördüğü şey Larry’e “emeklilik”miş
gibi geliyordu.
Bu konularda bazı acı verici zamanlar oldu. Jean her ikisini de memnun etmek istedi ve
bundan öğrendiği ders bunu yapmanın imkânsızlığı oldu. Larry’yi “memnun etmek” için, ilişkilerini
üzerine inşa ettikleri tam dürüstlük sözünden kaçıyordu. O bir kez daha kendine karşı dürüst
olmuyordu! O kendi misyonunu azımsayıp Larry’nin ondan beklediğini düşündüğü şekilde
davranmaya çalıştıkça doğrulukla hareket etmiyordu ve bu ona fiziksel olarak zarar vermeye başladı.
Kitabı Mukaddes’te İsa, “Hem Tanrı’nın hem de zenginlik hırsının emrinde olunmaz,” dediğinde onun
söz ettiği şey tam olarak buydu. O kendi Yüksek Benliğine ve Larry’ye aynı anda hizmet etmeye
çalışarak, her ikisinde de berbat şekilde başarısız oluyordu.
Yaşamında bir dönüm noktasına ulaşmıştı. Boş zamanında şifa işi üzerinde çalışıyordu ve
doğrusu birkaç yöntem öğrenmişti. Üzerlerinde çalışmasına izin veren insanlarda olumlu sonuçlar
görmeye başlamıştı. Bir tatmin duygusu kazanıyordu, daha fazla birşey değil, kendini kutsanmış
hissediyordu. Mucizeler olurken orada olmasına izin veriliyordu. Yaşamında ilk kez açıkça neyi
yapmak için burada olduğunu biliyordu ve yaşamının geri kalanını diğerlerini ve kendini
şifalandırmaya adamayı istediğini tutkuyla hissediyordu. Ne yazık ki o satış alanındaki çok iyi maaşlı
kariyeri vardı. Yaşamının en büyük çatışmasıyla yüzyüzeydi. Bir seçim yapılması gerekiyordu, onun
yaşamını sonsuza kadar değiştirecek olan bir seçim. Bu karardan iki “önemli şey” tezahür etti –
şiddetli ayak ağrısı, topuk dikeni, ve Bölge Satış Müdürü olarak çalıştığı şirketin iflası.
O ayak ağrısından ortaya en ilgi çekici seanslardan biri çıktı. O kadar şiddetliydi ki zorlukla
yürüyebiliyordu, bu yüzden neden olduğunu bulmak için seanslar yapmaya başladı ve kendi yaşam
sürecindeki acıyı şifalandırmaya çalışan büyükbabası çıkıverdi. Bu seanslar kendisinin, onun
reenkarnasyonu olduğunu göstermişti. Bu Jean’in anlayış alanının öylesine dışındaydı ki o hemen
bunu doğrulamak için bir hipnoterapist buldu. Hipnoz altında geri gidildiğinde, seansın bulguları teyit
edilmişti. Onun ruhu ve baba tarafından büyükbabasının ruhu tek ve aynıydı. O Jean doğmadan beş yıl
önce ölmüş olduğundan onu hiç tanıma fırsatı olmamıştı, tabii ki.
Babaannesi de büyükbabasından kısa süre sonra vefat etmişti, bu yüzden Babası ve babasının
kardeşlerinden başka, büyürken onların her ikisi hakkında da az bilgisi olmuştu. Doğrusu, John’un
ailesinin tarafına hiç gerçekten yakın olmamıştı ve onun ölümüne kadar – ki onun aslında kendisini
mirasından yoksun bıraktığını da o zaman öğrenmişti! – babasıyla zorlayıcı bir ilişkisi olmuştu.
Takip eden seanslardan, büyükbabası Jacob’un diğerlerinden duygusal olarak kopmuş, çok
mutsuz ve dertli bir adam olduğunu gösteren bir tablo ortaya çıktı. Geçiş yaptığı zamana gelinceye
kadar, küçümseyici şekilde diğerlerinin güdülerine güvenmemiş ve kendine olan inancını kaybetmişti.
Jean’in keşfettiği şey yalnızca soğukluk, duygusuzluk ve acımasızlık olarak tarif edilebilirdi. Jacob
pek çok meseleyle uğraşmıştı – eğitim eksikliği onun tatmin edici bir iş bulmasını zorlaştırmıştı. Bir
dizi işi olmuştu ve Büyük Depresyon civarında bir zamanda, iş bulmak için ailesiyle birkaç kez
taşındıktan sonra, alkol sorunu başgöstermişti. Belki o yaşam süreci şimdikine böylesine yakın
olduğundan, bu Jean’e yaşamının büyük bölümü boyunca ağırlık yüklemişti; ama o ne olacağı ve ne
yapacağı konusunda güçlü bir tutku oluşturmaya başlayınca önceki reenkarnasyondan gelen bu enerji
bağı daha kuvvetlenmiş ve onun kendine olan inancını kaybetmesine ve yüksek benliğinden,
öğretmenlerinden ve rehberlerinden gelen bilgi akışlarını kesmesine neden olmuştu. Ayağındaki ağrı
onun hedeflerinin peşinden gitmesini zorlaştırıyordu – HERHANGİ BİR HEDEFİNİN! O yolunda
yürüyemiyordu çünkü gerçek anlamda da yürüyemiyordu! İçeride bütün bunlar olup biterken, dışarıda
da bu yeni kariyer seçeneğinde ilerleyip mali olarak sıfırdan başlamakla satış alanında yıllık 150,000$
kazandıran başka bir iş bularak kocasını sevindirmek arasında bir çatışmaya sokulmuş durumdaydı
işte. O “görüşünü savunmaya” karar verene ve enerjisini yeni işi olan şifa alanına adayıp ona bir şans
vereceğini gerçekten ilan edene kadar ayak ağrısı geçmedi. Sonunda kendi gerçeğini savunup yolunda
ilerlemeye başladı.
Bir sonraki fiziksel sorun, acılı ve neredeyse sakatlayıcı bir sorun oluşturan sağ diziydi: kırk
bir kiloluk Doberman’ı Crissy ile kazayla karşı karşıya gelişinden dolayı yırtılmış olan bir kıkırdak.
Seanslar bunun yaşamda doğru seçimleri yapmamaktan kaynaklandığını göstermişti. Büyükbabası
Jacob yaşamında bir noktada düşüp dizini yaralayarak etkiyi yaratmıştı. Dönem dönem, ya
yaratıcılığına ya da ruhsallığına yönelik, kendine empoze etmiş olduğu engellerle yüzyüze geldiğinde
şiddetli diz ağrısı nöbetleri olurdu – o yaşam sürecinden getirdiği “şeylerin” hatırlatıcıları. Yıllar
boyunca, seansların onun kendi gerçeğini dile getirmemesi ile ilgili olduğunu gösterdiği, bir dizi boğaz
enfeksiyonu yaşamıştı. Ama her şeyden önemlisi, o mutlu değildi.
Ancak ilişkileri boyunca meydana gelen en büyük fiziksel işaret kilosuyla ilgiliydi. Kilo
meseleleri Jean’e yaşamı boyunca dert olmuştu ama çoğunlukla, ilk boşanmasından ve Atlanta’ya
taşınmasından sonra, onu kontrol altına almayı başarmıştı. Hiçbir zaman “sıska” olmamakla birlikte,
28 ve 45 yaşları arasında, kilosunu aşağı yukarı 2,5 kiloluk bir oynama içerisinde tutarak, oldukça
etkileyici, biçimli ve formundaydı.
Ruhani yoluna adım attığı zamanlarda kilo almaya başladı. Tıbbi açıdan sebep Graves
hastalığı idi, tiroidin kendine saldırıp çok büyük miktarlarda tiroit hormonu üretmesine neden olan bir
otoimmün sorunu. Bu sorunu olan insanların çoğunluğu ortada hiç neden yokken büyük miktarlarda
kilo kaybederler ama Jean’in yaşlarındaki kadınların küçük bir yüzdesi almaya yatkın olurlar. Tabii ki
o da “şanslılardan” biri olacaktı! Metafizik bir bakış açısından, tiroit hastalığına “İstediğim şeyi
istediğim zaman elde edemem” inancı neden olur. Ruhani yönden geliştiği dönemde, evlenme
konusunda Larry ile çatışma içindeydi. Jean’in yeterince uzun olarak gördüğü bir süredir birlikte
yaşıyorlardı, evlilik konusunda konuşmuşlardı ve onun nihai sonuç olacağını biliyorlardı ve Jean
HAZIRDI. Ne yazık ki, Larry frene basmıştı! İlişkilerinin şeklini seviyordu ve kadınların sandığı kişi
olmadıklarının ortaya çıktığı birkaç felaket evliliği olmuş olduğundan, bunun yeniden olması riskine
girmek istemiyordu. Sonuç? Jean on yılda kırk beş kilo aldı!
Metafizik bir açıdan, kilonun korkuyla ilgili olduğunu ve korunma olarak kilo aldığımızı
biliyordu. Kulağa hoş geliyor. Tam olarak korkmasını gerektiren ne vardı? İyi bir yaşamı, onu seven
bir adam, iyi bir işi, harika çocukları, müthiş köpeği, güzel evi ve eşyaları vardı – bir sürü şey. Bu
anlamsızdı. Bunun hakkında seanslar yapmaya başladı.
Başlangıçta, bütün o ataları bulup korkularını temizledi. Bu en az bir yıl sürdü. Sonra geçmiş
yaşamlar üzerinde çalışmaya başladı. Bazı nedenlerle o geçmiş yaşamları temizlerken daha önemli
konular ortaya çıkmaya devam etti, onu kilosu konusunda çalışmaktan alıkoyan meseleler. Böylece
kilo sorununu - o zaman daha acilmiş gibi görünen her ne ise onunla ilgilenirken - bir süre, bazen
aylarca, bırakırdı. Sonuç alıp kilo verdiği zamanlar olurdu, bir keresinde otuz altı kilo verip ilk almaya
başladığında olduğu noktaya yeniden ulaşmaya yakın gelmişti, ama kaçınılmaz şekilde kilolar geri
dönerdi. En sonunda, o konuda çalışmayı tamamen bıraktı.
O kendini gerçekten sevdiğini anlamaya başlıyordu ve koşulsuz sevginin kendini olduğu gibi
sevmek anlamına geldiğine karar verdi, şişman olarak ve her şeyiyle. Biliyordu, HAKİKATEN
BİLİYORDU ki yağların derininde içeride gerçekten sevilebilir bir insan vardı, bu yüzden bu sorun
olmamalıydı.
Gerçek şu ki birkaç istisna ile birlikte bu sorun değildir. Ne yazık ki kişinin kırk beş kilo
fazlası olması sağlıklı değildir. Kilo ona hizmet etmiyordu çünkü onun sevilebilir, harika İç Benliğine
ev sahipliği yapan taşıyıcı kabın daha da fazla fiziksel sorunları olmaya başlıyordu: kalp çarpıntıları,
dayanma gücü eksikliği ve eklem ağrısı. Diğer büyük engel onun mesajının verilmesiyle ilgiliydi.
Söyleyeceği önemli bir mesajı olan bir şifacı olarak, eğer kendi yaratısı olan bedeni kendi mesajını
yansıtmıyorsa mesaj nasıl inanılır olabilirdi? İşte paradoks – o sürekli danışanlarına çalışmalarını
sonuçları üzerinden değerlendirmelerini söyler. Eğer sonuçlar beklediğiniz sonucu yansıtıyorsa o
zaman doğru şeyi yapıyorsunuzdur. Eğer yansıtmıyorlarsa, o zaman en iyisi yaptığınız şeyi yeniden
incelemenizdir. Kendi taşıyıcı kabıyla ilgili ne yaptığına dikkatlice bakmasının zamanıydı! Zırhı
bırakıp onu koruması için Tanrı’ya güvenmesinin zamanıydı, aynen Tanrı’nın onun ihtiyaçlarını
karşılayacağına güvendiği gibi.
Kilosu hakkında yeniden seanslar yapmaya başladı. Bu arada, yeterince konu dışı yapışkanlık
temizlemiş olduğundan kiloyu çevreleyen etkiler tam orada serbest bırakılmayı bekliyorlardı. Gerçek
şu ki her şey olması gerektiğinde olur, yani sonunda zamanı gelmişti. Şimdi, onun bulduğu şey şuydu
ki korku onun gücü ile ilgiliydi. Çok fazla sayıda yaşam sürecinde başka insanlara gücüyle zarar
vermişti. Atalarının pek çoğu aynı şeyi yapmış ve o onların etkilerini de taşımıştı. Jean gücünü talep
etmenin aynı hataları yeni baştan yapmak anlamına geleceğinden korkuyordu.
Dahası da vardı. Onun en büyük korkusu, Larry’nin onun ne kadar güçlü olduğunu
görebilmesi durumunda evliliklerinin başına neler gelebileceğine odaklıydı. Gücünün etrafına kırk beş
kiloluk bir zırh yerleştirmişti ki kimse, özellikle de Larry, onun orada olduğunu bilmesin. Bunun
çevresindeki bütün o korkuyu bırakmak için deşmesi ve çabalaması iki ay sürdü. O sırada en büyük
yardım birşeyleri “görebilen” üç fevkalade arkadaşından geldi. Patricia, diğer çok güçlü şifa
çalışmalarıyla birlikte DNA etkinleştirmeleri yapan arkadaşı, bir gün onunla seans alışverişi yaptı.
Seansın sonunda ona gerçek Jean’i “gördüğünü” ve onun KÜÇÜCÜK olduğunu söyledi!
Psişik arkadaşlarından bir başkası olan Julia, tesadüfen, ona baktığında çok zayıf bir kadın gördüğünü
söyledi. Üçüncü doğrulama Cherie’dendi.
Cherie uzun süredir danışanı idi. Başlangıçta Jean seansları yapmak için danışanların evlerine
giderdi. Cherie’nin evcil hayvanlarından özellikle hoşlanmıştı... Bağlantı kurmuşlardı ve zaman zaman
onlar üzerinde hayvanlarla iletişim yeteneklerini kullanırdı. Cherie’nin kedisi, Hobbes oldukça ani
olarak diğer tarafa geçmişti. Cherie üzüntü içinde, neler olduğunu öğrenmesi için onunla
“konuşmasını” isteyerek Jean’i çağırdı. Jean ve Cherie uzun süre konuştular ve Jean onu teselli etmek
için elinden gelenin en iyisini yaptı. Bir süre sonra Cherie Jean’e “Gecenin yarısı beni rahatlatmaya mı
geldin?” diye sordu. Jean soru ile şaşakalmıştı çünkü uyurken nereye “gittiği” konusunda hiç bir fikri
yoktu. Cherie dedi ki, “Seni salonumda net bir şekilde gördüm, sanki aynı orada duruyormuşsun gibi.
Farklı olan tek şey küçücük idin, sıska idin!” O zaman o bunu yapamadığı halde, güvendiği üç kadının
“gerçek Jean”i görebildiklerini bilmek, ona gerçekten kilo verip onların gördüklerini başarabileceğine
dair kuvvet ve inanç verdi!
En sonunda yadsımayı yeterince sayıda seansta işledikten ve neler olduğunun farkına
vardıktan sonra, Larry ile ilişkisinde bir dürüstlük alanına geri dönebilmişti. Kurumsal dünyaya dönme
planının hiç olmadığını, kendisinin şifa işini yapmaya ve diğerlerine bunu öğretmeye çağrıldığını
kesin olarak ifade etti. Larry ona “düzenli bir işe girmesiyle” ilgili alaycı sözler söylediğinde kendini
nasıl hissettiğini Larry’e anlattı. Ona açıkça ilişkilerinin ve özellikle onun kendisi için ne ifade ettiğini
anlattı. Onu asla terk etmeyeceğini, ve kesinlikle değişip gelişmeye devam edecek olmasına rağmen,
değişimin terk etmek anlamına gelmediğini söyledi. Hayret verici şeyler olmaya başladı! Fiziksel
rahatsızlıklar birer birer geçtiler. İlişkileri bir kez daha çiçek açmaya başladı. Yine, kimi kandırmış
olduğunu sanıyordu ki? Larry başından beri bir şeylerin yolunda olmadığını biliyordu. Doğrusu
Jean’in yaptığı çalışmaya yönelik itikadının ne kadar kuvvetli olduğunun “ortaya serilmesi” bir
rahatlamaydı. Ve tahmin edin ne oldu? Larry ayrılmadı! Zaman geçtikçe, o Jean’in ruhsallığını
anlamaya bile başlıyor. Bazen onun Jean’in işini kendisinden daha iyi açıklayabildiği zamanlar oluyor!
Larry’nin göstermeyi başardığı çok önemli şey, koşulsuz sevgi. Onunla tanışmadan önce bunu
deneyimlemiş olduğu tek sefer lisedeki erkek arkadaşından aldığı olgunlaşmamış biçimi veya Lil
Teyze ve Nine’den alınan derin sevgi idi. Büyürken, beş veya altı yaşından itibaren neredeyse her
hafta sonunu ya biri ya da diğeriyle geçirmişti. Onlar onun yaratıcılığını geliştirmişlerdi, onun özgürce
keşfetmesine izin verip eleştirmemişlerdi. Kendi evinde eksik olan koşulsuz sevgiyi onların evinde
almıştı.
B Planı yaşam kontratının oynanıp tamamlanması böyleydi. Şüphesiz John ve Mildred onu
seviyorlardı, ama kendi bireysel yetiştirilişlerinden öğrendikleri kalıplara göre davranıyorlardı. Onlar
bildiklerinin en iyisini yaptılar, ama her ikisinin de içtenlik ve sevgiyi ifade etmekle ilgili meseleleri
vardı. Bunlar Jean’in ruhunun üzerinde çalışmak için seçmiş olduğu ana derslerden bazılarıydı, ve
işlevsiz olduğu ölçüde, ailesi bunu yapabileceği mükemmel bir yerdi. Bir yetişkin olarak, Jean karşı
cinsin hiçbir üyesinden asla koşulsuz sevgi görmemişti. Bir kez daha, Kurs’un öylesine uygun şekilde
işaret ettiği gibi, bu kendisine benzemeyen her şeyi şifalandırılmak ve salıverilmek üzere ortaya
çıkarmıştı. Larry ve Jean’in evlenmelerinden önce, Jean’in durumu birkaç yıllık psikoterapi almak ile
sonuçlanmıştı çünkü sevginin bu düzeyi ile nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Terapi ve InnerSpeak
seansları aracılığıyla, çok daha yüksek bir düzeyde faaliyette olmasına ve kocasıyla ödüllendirici bir
ilişki içerisinde kalmasına olanak sağlayacak şekilde, çocukluğunun, geçmiş ve soysal yaşamların
travmalarını yeterince arındırabildi ve bu çok iyi bir şey.
Kısım III
Tanrının Kıvılcımları: Ruhlar Asla Ölmez
Bölüm Sekiz
Genişleyen İnançlar

Öykünün bu kısmı “Big Bang” ile, milyarlarca yıl önce, ruhlar bireyleştiklerinde başladı. Ruh
asla ölmez. Ruhlarımızın her biri o zaman Tanrı’nın bir "kıvılcım"ı olarak yaratılmıştı ve o zamandan
beri varlar. Yalnızca zamanla şeklimiz değişti. Bazılarımız fiziksel biçim içinde diğerlerinden daha
fazla zaman geçirdi ama bu herhangi birimizin diğerinden daha iyi olduğu anlamına gelmez, belki
yalnızca daha fazla “deneyimli.”
Ben kırklarıma gelene kadar bunu çok da fazla düşünmemiştim. Bu kez benim yetiştirilmem
köklü bir Hristiyan ailedeydi. Reenkarnasyondan (ç.n.: yeniden bedenlenme) hiç söz edilmezdi veya
söz edilirse de bir dalalet olarak göz ardı edilirdi. Dolayısıyla, şifa çalışmasına başladığımda ve daha
önce burada bulunduğumuza dair tutarlı delil gibi görüneni görmeye başladığımda pek çok çatışma
hissettim. Bu daha önce bana öğretilmiş şeylerden şüphe ettiğim ilk sefer değildi. Belki de
çocukluğumdaki Baba/Tanrı meseleleri yüzünden, yıllarımı Batılı ve Doğulu dinleri – Protestan ve
Roma Katolik Hristiyan, Mormon, Hindu, İslam, Pagan – araştırarak geçirdim, bilmediğim bile
sorulara yanıtlar arayarak. Ben yalnızca bu “Baba/Tanrı”nın kim olduğunu anlamak ve O’nun onayı ve
sevgisini kazanmak için ne yapmam gerektiğini bulmak istiyordum. Hakikat’ı bulmak benim için
önemliydi ve anlaşılan Hakikat onların hepsinin parçalarının birleşimi.
Araştırdığım dogmaların her biri “doğru”. O’na ne denirse densin Tanrı aynı Tanrı. O tek bir
Kaynak, ve her birimizin ruhları o Tek Kaynağın birer kopyası. Her birimizin içinde İlahi olanın
kıvılcımı ve Tüm Var Olan’ın ve gelmiş geçmiş tüm olmuş olanın bilgisi yatar. Aydınlanma ve fiziksel
düzleme inişimizden önce tarafımızdan üstlenilmiş olan yaşam misyonunu tamamlama yolunda
yürümek üzere o uyuyan bilgiyi uyandırıp o İlahi Kıvılcımı geri kazanmak her birimize bağlı. Bunu
başarmak için, öğrenilmiş davranış ve korkuları katman katman soymalıyız.
Delil biri onu öyle görmeye başlayınca delil haline gelir. Benim ilk şifa seanslarım akraba
ruhlarla ilgili deneyimlerime ve onların meselelerinin nasıl benim yaşamımda sorunlara neden
olduğuna odaklanmıştı. Sonra atalar geldi – hem de nasıl gelmek. Sanki birkaç seansın ardından,
onların acılarının ve onların yaşamları sırasında yaşanmış olan travmaların kaldırılmasını
kolaylaştırmak için benim onlara bir vekil olmaya istekli olduğumu farketmiş gibilerdi. Sanki yardım
için sırada bekliyorlardı! Neredeyse bir yıl boyunca “bugün kimin ihtiyacı varsa” onun üzerinde
çalışacaktım. Derin soysal geçmişimde, çocuklarını doğumda veya küçükken hastalıktan kaybederek,
bütün yaşamları boyunca yakalarını bırakmayan acılı inanç düzenleri ve yapıları kurmuş olan birkaç
kadın vardı. Savaşlarda başkalarını öldürmekten büyük suçluluk taşıyan adamlar vardı. Değersizlik
hislerini nesiller boyunca soya intikal ettirmiş olan, terk edilmiş veya aldatılmış kadınlar vardı.
Yaşamımda bu noktaya kadar benim gerçekliğim, kişisel olarak hatırlayabildiğimin
dışarısındaki acı kaynaklarına bakmaya yönelik herhangi bir temel içermiyordu. Ölüler ölüydü, bu
varoluş düzleminden gitmişlerdi ve yaşamıma etki edebilecek değillerdi. Yanlış! İnançlarım
genişlemeye başladıkça ve dünya görüşümü sınırlayan korkuları salıverebildikçe, geçmiş yaşamlar,
hem benim için hem de danışanlarım için, arındırılmak üzere kendilerini sunmaya başladılar.
Bölüm Dokuz
Işıktaşıyıcı

Her aile kolunun her neslinde “Işıktaşıyıcı” olarak tayin edilmiş bir üye vardır. Bu ruh bu
soyun atalarının adına etkileri arındırılmak üzere gündeme getirebilecek olandır. Bu, külfetli hale
gelebilecek, müthiş bir sorumluluktur ama bu “onura” sahip olan kişiyi fevkalade ödüllerden ve şifa
fırsatlarından yararlandırır. Bu işlemin güzelliği şu ki, kişi bir ata için arındırma yaptığında, soydaki
geri kalan bütün üyeler de aynı anda şifalanırlar! Örneğin ben babamın tarafından 15 nesil gerideki
birini şifalandırdığımda; ne ağabeyimin, ne onun çocuklarının, ne benim kendi çocuklarımın veya
gelecekteki torunlarımın o belirli etki ile uğraşmasının gerekmeyeceği bilgisinin nimeti bana
bağışlanmış olur.
Işıktaşıyıcı, ailedeki diğer herkesin azıcık “çatlak” olduğunu düşündüğü ağabey, abla veya
kuzendir. Onlar genellikle bütün sorunlara sahip olan gibi görünürler ve neden olmasınlar ki? Onlar
kendilerinden önceki bütün atalarının nesillerinin meselelerini taşırlar. Bir şifa kolaylaştırıcısı olarak
benim yaptığım işte onları ayırt etmesi kolaydır. Bu birey genellikle pek çok seans için geri dönen bir
danışan olacaktır ve genellikle kendisi için arındırırken bir atası için de arındırır. İnancım o ki ruh bu
işe fiziksel düzleme geri dönüşten önce gönüllü olur veya bunu kabul eder.
Bizim soysal kimliklerimiz bedenlerimizin içinde hücresel düzeyde tutulur ve yaşamımızda
bir kriz bu muhafaza edilmiş anıları uyardığında, ata “uyanır” ve yaşamımızda pek mevcut hale
gelerek, biz bir şekilde rahatsız veya bloke olacağımız bir noktaya gelene kadar yaşamımızı değiştirir.
Bunun olmuş olduğuna dair pek çok “işaret” vardır: öfke kontrolden çıkar, hastalık ortaya çıkar, cinsel
sorunlar veya ilişki sorunları oluşur, yaratıcılık bloke hale gelir ve kendimize güvenimiz azalır.
Bu ışıktaşıyıcılık yalnızca atalar için etkileri arındırma ile sınırlı değildir. İçsel acıyı
şifalandırmakta yardımı hoş karşılayan pek çok öte-alan vardır. Bazılarımız gruplar-kültürler, ırklar,
cinsiyetler ve hatta uluslar için arındırma kapasitesi ile buradayızdır. Bazılarımız kendi Ruh
Grubumuzun veya benzerler ağımızın üyeleri için arındırırız. Bazı ışıktaşıyıcılar bütün insan ırkı için
arındırırlar, ve olasılıklar çemberi zihnin kavrayabileceği kadar büyür de büyür.
Kendi üzerimde yaptığım ilk seanslar ışıktaşıyıcı seanslarıydı. Başlangıçta bir benzerler ağı
üyesine şifalanmasında yardımcı olurken kendi gerçekliğimi de olumlu etkileyebileceğimi anladım.
Bundan sonra, gizli travmalar ve içsel acılarla diğer yana geçmiş pek çok atanın da bulunduğunu
anladım. Tanrı’ya teslim olmakta bir adım öne çıkmanın ve bu etkileri kaldırma aracı olarak kendimi
ortaya koymanın benim görevim olduğunu biliyordum… yalnızca ata için değil, aynı zamanda kendi
içsel acımı şifalandırmak için de.
Ailenin babamın tarafındaki soysal incinmişliğinin çoğu kendi hislerine duvar örmek,
başkalarını suçlamak ve içsel rehberliğe kendini kapatmak çevresinde dönüyor gibi. Ortak bir düşünce
tarzının derinden inanılan “İstediğim şeyi asla elde edemem” inancı olduğu görünüyor. Babamın
tarafından en eski soysal bilgilerin tarihi MÖ 200’e kadar gidiyor, burada Hakikat için duyulan
doymak bilmez açlık bir kadın atanın Tanrı’nın sesini “duyma” yeteneğine müdahale etmiş. Bu onu
kendini yalnız hissetme haline sevketmiş ve “Kendimi ben savunmalıyım çünkü bunu Tanrı yapmıyor”
şeklindeki yanlış düşünceyi yerleştirmiş. Derinde tutulan bu iki inanç benim yaşamımda çok zararlı
olmuştur ve ben, seanslarımda soysal nüfusumun yalnızca göreceli olarak küçük bir kısmını
bulabilmiş olsam da, bu yanlış bilginin ailemde yüzyıllar boyunca zarar vermiş olduğuna inanmak
zorundayım. Onlar yıkıcı davranışa bahane bulmaya çalışırken, bunu kendi yaşamlarında sonuna kadar
yaşayarak, kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet meydana getirmişler gibi görünüyor. Meseleyi/
meseleleri çözmeden öldüklerinde, öyle görünüyor ki bu genetik olarak kodlanır ve soy boyunca
aktarılır. Babanın günahlarının çocuklarına, yedinci nesle kadar bile, dadandığına dair İncil’deki yazıyı
hatırlıyor musunuz? Pekâlâ, bu seanslara göre bu yedi nesilde durmuyor gibi. Çok uzak atalardan
etkileri taşıyabiliyoruz – yirmi veya daha fazla nesil geriden!
700’lerin başında Güney Amerika’da babamın soyundan bir kadın ata kocasının fiziksel tacizi
yüzünden doğmamış çocuğunu kaybetmiş. O dövülüp tekmelenmiş ve çocuk ölü doğmuş. Bu onun
hayatta kalıp yaşamın neşesini deneyimleme isteğini silerek içine derin, durağan bir mutsuzluk
yerleştirmiş. Aynı ata, ben kendi şifa işimi kurmaya çalışırken yaptığım daha sonraki bir seansta da
ortaya çıktı. Bu zamanda etkinin farklı bir yönü belirmişti – bu kadın bütün erkeklerin hayvanlar
olduğu inancını taşıyıp, cinsel, mali, yaratıcı yetenekler ve meseleler ile ilgili olan ikinci çakrasını
kapatmıştı. Bu blokaj benim bütün baba tarafı soyuma nüfuz etmişti, son olarak da hem babam hem de
büyükbabamda ortaya çıkmıştı.
1100’lere gelindiğinde, bu etkiler hatalı olmak ve bu konuda bir şey yapamamak şeklindeki
genelleşmiş bir his olarak katılaşmışlar gibi görünüyor. Daha önceki aile meseleleri duygusal
berraklığı bozmuş ve otoriteye, hem benim atalarımın otoritesine hem de başkalarının otoriteleri ile
başa çıkma yeteneğine, yönelik sorunlar ortaya çıkarmışlar. Yine, korkuya bağlılığı salıvermek ve
misyonunda sevgiyle ilerlemek üzere, nerede ve ne zaman geri döneceğini ruhun seçtiğini hatırlamak
önemli. Dolayısıyla, benim ruhumun yolunun babamın tarafındaki meselelerle rezone olması tamamen
anlamlı!
1200’lerin başında, arındırılmak üzere bir seansta beliren, babamın tarafından bir erkek ata
vardı. Bu adam az önce anlatılmış olan pek çok inancı taşımanın yanı sıra, sevgi için derin bir açlık ve
amaçlarına ulaşmakta zorluk çekiyordu. Bu tanıdık geliyor mu? Kendine olan inancını kaybederek
niyetlerinin ters dönmüş hale gelmesine neden olmuştu (İstiyorum, sahip olamam – İstemiyorum,
başıma gelir). Onun benim yaşamımdaki etkisi iki kat idi. İşim için yeni müşteriler edinmekte zorluk
çekiyordum ama burada asıl önemli olan bu atanın yeniden bedenlenmiş olup şimdi kocam olarak
yaşıyor olması! Böylece bu ata için arınma yaparken, yalnızca kendime yardım etmekle kalmayıp,
aynı zamanda kocamın bu bedenlenme için olan karmik kontratının bir kısmını da şifalandırıyordum.
Bu seanstan neredeyse hemen sonra danışan tezahür ettirme yeteneğimde değişim oldu. Ertesi hafta,
programım şifa çalışmalarını yapmaya başladığımdan beri hiç olmadığı kadar doluydu. Larry’deki
değişim de algılanabilirdi. Kendine olan inancını ve başarma yeteneğini yeniden kazanarak,
hedeflerinin peşinde daha odaklı hale gelmişti. Bir yıldan uzun süredir saplanıp kalmış olan bir proje
ile uğraşıyordu. O bunun kendi hatası olduğuna inanma tuzağına düşmüştü. Onun bakış açısı bir kez
düzeltilince çabaları daha üretken hale geldi. O değişince, ekibinin enerjisi de değişti ve proje yeni bir
hayat buldu. Hepimizin nasıl bağlı olduğumuza hep hayret etmekteyim. Birimiz şifalanınca hepimiz
bir yönden şifalanırız.
Daha sonraki bir seansta, bu adam yine gelerek, hem kocam hem de benim için incelenmesine
ihtiyaç duyulan varoluşun temel bir anlamını ortaya çıkarmıştı – Koşulsuz Sevgi. Larry ile benim bu
yaşamda bir araya gelmemizin nedeninin bu olduğuna eminim. Ancak bu ata Seçimler ve Eylem
Evrensel Yasalarını gerçekten anlamamıştı. Her zaman bir seçeneğimiz vardır. Bir durumun bizi nasıl
etkilemesine izin vermeyi istediğimizi seçebiliriz ve çevremizde olup biten herhangi bir şeye nasıl
tepki vermek istediğimizi seçebiliriz. Bu adam anlaşılan başarma konusundaki aczi için diğerlerini
suçlayıp onlardan nefret etmişti. Bizim diğerlerine gönderdiğimiz bize geri döner, bu yüzden bu
düşünceler ona geri döndükçe onun umutları daha da yıkılmıştı.
Yaşamımda yaklaşık bu zaman döneminde, annemin soyundan benim içsel gerçekliğimde
oldukça kontrol sağlamış olan bir adam belirerek, bilinmeyene adım atma korkusu yüzünden
amaçlarımın peşinde koşmamda zorluklar yaşamama neden oldu. Bu atanın cesaretini neden kaybettiği
seansta hiç belli olmadı ama, bu adamın Işığa gitmesine yardım edilene kadar, bu eski bilincin
kesinlikle benim içsel rehberliğimi duyma yeteneğime engel olma şeklinde bir etkisi oldu.
Bu, soya ait etkiler konusunda ilginç bir noktayı ortaya çıkarmakta – çoğu vakada bu atalar
diğer yana geçmiş olduklarını anlayamamış gibidirler! Onların olumsuz etkisi, ışığa ulaşmakta ve daha
yüksek bir varoluş düzlemine ilerlemekte onlara yardımcı olacak imgeleme egzersizleri ile çabucak
ortadan kaldırılır. Korku şimdiye kadar gördüğüm en büyük engeldir. Yaşamları süresince her ne kriz
yaşamış olduklarına bağlı olarak, atalar diğer tarafa doğru paradigma değişimi yapmaya korkuyor
gibidirler. Bazıları yaptıkları hataların geri tepmesinden korkarlar. Bazıları sadece gitmeleri gereken
başka bir yer olup olmadığına emin değildirler. İlerlemelerine yardım edildiğinde ÖYLESİNE
minnettar olurlar ki – onlar “yardımcılarına” artmış yetenekler ve diğer armağanlarla karşılıksızca geri
ödeme yaparlar. Onlara yardım ettiğiniz için aldığınız nimetlerden bazıları arasında iyi şans, artmış
psişik yetenekler, cesaret ve eşzamanlılık veya yaşamınızın rahatça akmasını sağlama yeteneği vardır.
Sanki bu ataların, fiziksel düzlemde olan bizleri kendilerine yardımcı olmak üzere devreye
soktuklarında, etkilerinin ne kadar acı verici ve işleri aksatıcı olduğu konusunda bir fikirleri yok
gibidir. Yardım çığlıklarının onu duyan kişide fiziksel veya duygusal acıya neden olduğunu fark
etmezler, ve öyle görünüyor ki seansta bunu “anladıklarında” yardımcıları için bunu gerçekten telafi
etmek isterler.
Anne tarafından arındırdığım ikinci atanın da beni yolumda engelleme etkisi oldu. Bu adamın
yaşamındaki krizin gücün kötüye kullanılması ile ilgisi vardı; ve bundan aktarılan genetik kodlama
algılama yeteneklerine açık olmayı bir huzursuzluk perdesi altına sokmuştu – eski bildik korku yine
gelip çatmış! Bundan bir üçüncü göz çakrası blokajı miras almıştım. Yaşamım boyunca,
hatırlayabildiğim kadar eski zamandan beri, bir psişik olmak istemiştim. Gençliğimde bir ara
astrolojiyi keşfettiğimde Balık’ın en psişik burçlardan biri olduğunu okumuştum. Burç kitaplarına
göre doğuştan gelen bir hakkım olması gereken bu yeteneğimi “bulmak” için her şeyi denedim.
Mumlara gözlerimi diktim, Ouiji Tablası kullandım ve her çeşit kehanet oyunu satın aldım, hiçbirinin
görülebilir faydası olmadı.
Bu seanstaki gücün kötüye kullanılması etkisi deneyimlediğim tıkanıklığın bir parçasıydı, ve
bu ata arındırıldığında ve ilerlemesine olanak verildiğinde, o benim psişik yeteneklerimin yeniden
sağlanmasının da bir parçası oldu. Üçüncü gözümdeki blokajın hakiki nedeni, onun yaptığını yaparak
gücümü kötüye kullanma korkusuydu. Ben de kendi bedenlenmelerimde yaşam süreci ardına yaşam
süreci bununla uğraşmıştım, şifa kariyerimin ilk zamanlarında yaşanmış olan gibi.
Bir danışan üzerinde çalışıyordum ve seans onun önceki bir yaşamdan Akaşik kayıtlarına
ulaşması yönünde ilerledi; danışan o yaşamda şimdi onun üvey çocukları olan ruhların yanısıra şimdi
onun kocası olan ruhu da reddetmişti. O çabucak kayıtları bulup tutumlarının hatalarını görebildi.
Bunun onun en yüksek ve en iyi hayrına olup olmadığını düşünmeden veya sormadan, ona durumu
onun isteyeceği şekilde sonuçlandıracak yönde kayıtları yeniden yazmasını söyledim. Bu masumca
geliyor, değil mi? Değil! İki gün sonra beni gözyaşları içinde arayıp “Geçen gün seansta ne yaptık
bilmiyorum, ama yaşamım kötüyken beter oldu – perişanım, boşanmak istiyorum. Biz o yaşam süreci
üzerinde çalışırken istediğim şey kesinlikle bu değildi!” dedi. Derhal, bana büyük bir dehşet duyusu
geldi ve tam olarak ne yapmış olduğumu anladım. Ona onu yalnızca birkaç dakika içinde geri
arayacağımı söyledim. Telefonu kapattığım gibi Akaşik kayıtların koruyucusu olan Başmelek
Metatron’un sesinin şöyle dediğini duydum “Bu hepinizin yapmış olduğu, Atlantis çağlarında size bir
kıtaya mal olan şey!” Yerin dibine girmiştim ve durumun düzeltilip düzeltilemeyeceğini sordum. O
yapılmış olanı temizledi ve çok şükür bu kadının yaşamı normale döndü. Bir daha asla dokunmaya
hakkım olmayana karışmayacağım ve asla ego benliğimin “dizginleri ele almasına” izin
vermeyeceğim.
Yaklaşık aynı zaman çerçevesinde bende yine ayni etkiyi yaratan – bilgiyi ve ilhamdan
yaratma yeteneğimi engellemenin yanısıra irademi tam anlamıyla Tanrı’nın yönüne teslim etmemi
zorlaştıran – bir kadın ata vardı. Onun yaşamındaki acı yadsınmış sadakatsizlikten kaynaklanmıştı. Bu
benim için, halihazırda göstermiş olduğum gibi, diğerlerine ve kendime karşı dürüst olmama şeklinde
tezahür etmişti. Doğruluğumuzu talep edip onu yaşayarak Ruh’un yönünü izleyebildiğimizde bilgi ve
yaratıcı ilham serbestçe akar. Bu kadın ata benim öz benliğimi bulup gerçeğimi yaşamamda başka bir
adımdı. Sonra neredeyse bir yıl boyunca babamın büyükannesi arındırılmak üzere kendini gösterdi.
Şunu emin olarak söyleyebilirim ki, arındırmış olduğum tüm atalar ve geçmiş yaşamlardan, en derin
etkiye sahip olan onunki olmuştur. Ona yardım etmek için yaklaşık yirmi beş seans yaptım. Tabii ki
yaşamında büyük krizler olmuştu. Önceden bir oğlu olan bir hekim ile evlenmişti. Daha sonra onların
kendilerinin iki çocukları olmuştu.
En büyükleri olan büyükannem sekiz yaşlarındayken, evlerinin eşiğine çocuğun benim
büyük–büyükbabamın oğlu olduğunu beyan eden bir notla birlikte bir bebek bırakılmıştı. Bu benim
büyük–büyükannemi perişan etmiş ve o iki çocuğunu alıp o gün ayrılarak hiç dönmemek üzere evine,
annesine taşınmıştı. O ihanet, yakınlık, çekici olmama ve Tanrı tarafından görmezden gelinme
duyguları – ve liste gittikçe uzar – şeklinde çözülmemiş meselerle öldü. Ben de kesinlikle bunların
hepsini paylaşmıştım.
Burada şuna dikkat çekmek de ilgi çekicidir ki, son zamanlarda şifalandırılmak üzere büyük-
büyükbabam kendini ilk kez ortaya çıkardı. Meselesi kırık bir kalp idi ve bana katkısı uygunsuz bir
otorite modelinin yanı sıra, bir üzüntü bolluğu ve arzu ettiğim sevgiyi bulma aczi olmuştu. Durumun
her iki yanına da berraklık kazandırabilmek çok hoştu, çünkü onun zampara bir heriften başka bir şey
olabileceği hiç aklıma gelmemişti! İncil’de İsa “Yargılamayın ki yargılanmayın” demiştir. Bu Evrensel
Yargısızlık Yasasıdır ve bu yasaya uymamak beklemediğimiz şekillerde yargının bize geri döndüğü
senaryolar oluşturur. Görünüşlere rağmen biz bir başkasının kalbinde ne olduğunu asla doğru olarak
bilemeyiz, dolayısıyla teslimiyette yürümek, hataların yapıldığını bilmek ve onlara rağmen sevmek
demektir.
Büyük-büyükbabam hatası yüzünden sevgili ailesini kaybetti. Aslında, babaannem onu bir
daha hiç görmedi – çünkü babası ne zaman onu ziyaret etmeye çalışsa o bunu reddetmişti. O günlerde
ve kuzey Florida’nın o belirli bölgesinde, babalar genellikle kızların vesayetini alırdı ve anneler de
oğlanların vesayetini alırdı. Babaannem babasının onu annesinin “elinden alacağı” korkusuyla yaşadı,
bu yüzden onunla temasa geçmeyi reddetti. Böyle yaparak o, kişinin babasıyla olumlu sevgi ilişkisine
sahip olamaması etkisini oluşturdu.
Ailemde annemin tarafından sekiz nesil gerideki bir başka kadın, onun kendini savunma
yeteneğini boğan fiziksel taciz acısıyla karşı karşıya kaldı. Bu genetik kodlama benim “Savaşmaktansa
değiştiririm” diye hissetmeme neden oldu – görüşümü savunmaktansa uzlaşma ve karşı karşıya
gelmekten kaçma şeklinde tekrarlanan bir model. Bu benim gerçeğimi onurlandırmayışımın ve
dürüstlük ile ilgili öylesine derine yerleşmiş meselelerimin olmasının başka bir kaynağı. Yaratıcı
ifadeye yönelik bu takılıp kalmış bakış açısı ayni zamanda ilhamdan yoksun bırakır. Doğrusu bir kitap
yazabileceğimi anlamamın bu kadar zaman almış olmasına şaşmamak gerek!!
Bu noktada, soya ait başka bir modelin ortaya çıktığını görmeye başladım – kurban zihniyeti,
yaralı güç merkezleri, elden verilen güç ve yaşam amacından saptırılmak. Bu içsel yaralar derinde
saklıydı ama annemin soyundaki kadınlarda nesilden nesile aktarılmıştı. Anne tarafından atalarımla
olan seanslarım tekrar tekrar, “Bu konuda bir şey yapamam” inançlarını, soyutlanma ve utancı
yineledi. Defalarca, bu kadınların kendi gerçek kimliklerini bastırmalarına neden olan, tacize maruz
kalma ve zalimlik ile dolu bedenlenmeler olmuştu; her zaman içsel rehberliklerini ve Tanrı’nın dingin,
ince sesini susturmuşlardı. Bu yaşam sürecinde ne kadar yalnızdım – onlar da ne kadar yalnız olmuş
olmalılar.
Annemin ve babamın soylarındaki erkeklerden, farklı ama daha az yıkıcı olmayan bir başka
kalıp buldum – diğerleriyle ve Tanrı ile yakınlık konuları. Yalnızlık ve soyutlanma meseleleri olan bir
kadınlar soyuyla yakınlık sorunları olan bir erkekler soyunu eşleştirdiğinizde, böyle bir mücadeleyi
bulmak şaşırtıcı değil! Yalnızca sevilmek isteyen küçük kız çok güçlü dersleri almak için geleceği
kusursuz çevreyi seçmişti.
Anneannem, Nine, bu etkilerden pek çoğu ile uğraşmıştı. O çok gençken daha sonra dedem
olacak olan adam, Arthur tarafından “fark edilmişti”. O kendisinden on beş yaş kadar daha büyüktü
ama onun büyümesini bekleyeceğine söz verdi. Adam onu tutkuyla takip etti ve kız on sekizine
ulaşınca evlendiler. Dört kızları oldu – Mildred, Lil ve ikizler, Florene ve Lorene. İkizler iki yaşından
küçükken Arthur öldü. Kadın iki yakasını bir araya getirmek için okulda öğretmenlik yaptı ve Mil ve
Lil de ikizlerden birer tanesinin sorumluluğunu aldılar. Nine bir daha hiç evlenmedi – bildiğim
kadarıyla o kimseyle çıkmadı bile. Sevmiş olduğu tek erkeği kaybetmişti ve yaşamının geri kalanını
mücadele içinde geçirdi. O bu derslerin pek çoğunu etraflıca ele almak için dünya düzlemine geri
döndü. Seans ardına seansta, kızım Amanda, sevginin yitirilmesi ve mücadele şeklindeki geçmiş
yaşam meseleleriyle uğraşır. Amanda’nın son bedenlenmesi Nine idi!
Bir başka seans, ikinci çakrama ağır hasar vermiş olan ve görünüşe göre bu yaşamında babam
tarafından oluşturulmuş olan bir başa çıkma mekanizmasını arındırdı. Neredeyse beni, onun kendi
yaşam sürecinin neden olmuş olduğu acıyı ve onun babasıyla (benimle) hiç de kusursuz olmayan
ilişkisini temizlemek için onun çocuğu olarak yeniden bedenlenmeye zorlayarak. InnerSpeak
Yöntemi’nde bu kaynaklanmaya “B Planı Kontratları” denir ve, özellikle bir yaşam süreci ve bir
misyon seçmeye ilişkin olarak, tesadüf diye bir şey olmamasına rağmen, bazen bir arzu öncelikleri
yeniden düzenleyecek kadar bilinç altında fazlasıyla kuvvetli olabilir.
Yani bedenlenirken kabul etmiş olduğum program tamamen -dış dünyamla gerçek özgürlüğe
olan içsel ihtiyacım arasında uyum sağlamam için- diğerlerinin beni bağımlılık ilişkisi suretiyle
kontrol etmelerine izin vermek, kendini sabote etmek ve büyük resmi görmekten aciz olmak ile
ilgilidir. Diğer şeyler yanında yiyecek ve aşırı harcamaya yönelik bağımlılıklar edinerek bu travmayla
arama duvar örmeye kalkıştım. Yapıyor olmam gerekeni bildiğim şeyde ısrarcı olmayarak Esneklik ve
Seçimler Yasalarını, içsel acıyı maskelemek için bağımlılıklar edinerek Kalıplar Yasasını, ve hakiki
tutkumu bulunca hemen ilerleyip harekete geçmeyerek Eylem Yasasını ihlal ederek kendime pek çok
mücadele yarattım.
Son birkaç haftada, babaannem şifalanmak üzere kendini gösterdi. Bir şey olduğunu
anlamıştım çünkü kilo almaya başlamıştım ve para akışım engellenmiş gibiydi. Buna ek olarak,
seansları tamamlandıktan sonra bile kendi şifalanmaları için sorumluluk almaya isteksiz olan
danışanları çekiyor gibiydim. Kendi üzerimdeki bir dizi seansta, Florrie açık ve net şekilde içeri girdi.
Kocası Jake (şimdiki ben) ile, evlilikleri süresince ondan aldığı sevginin eksikliği konusunda
yüzleşmeye hazırdı. Aynı zamanda onun, “orada” olma ve kendisinin ihtiyaçlarına karşı hassas olma
konusundaki yetersizliğine gerçekten kızgındı. Kocasının eğitim ve girişkenlik eksikliğine içerliyordu.
Seans boyunca onun kızgınlık ve küskünlüğünü serbest bıraktık. Florrie ve Jake’in birbirlerini
affedişlerinin imgelemesi benim için özellikle duygusal bir olaydı.

Bölüm On
Uzun Yol—Pek Çok Yaşam Süreci
Yardım için “el kaldıran” atalardan kendime bir yol açabildiğimde, kendi geçmiş yaşamlarıma
ilişkin seanslar yapmaya başladım. Bu beni bir bunalıma soktu. İnanç sistemimi incelenmek üzere
ortaya çıkardı. Başlangıçta bunun hayal gücü olması gerektiğini sanarak, daha önce burada bulunmuş
olma ihtimalimi inkâr ettim. Eğitimlere katılırdım ve insanlar reenkarnasyon üzerine kitaplar okumamı
önerirlerdi. Ben de “Ben buna inandığıma emin değilim” diyerek geri çevirirdim. Bilinçli zihnimiz/
egomuz gerçekten ilgilenmek istemediği herhangi bir şeyi engellemekte oldukça yaratıcıdır, özellikle
de o konularla uğraşmak korku hisleri ortaya çıkardığında.
Paradigma değişimlerinden geçer ve farklı boyutlardaki gerçekliklerde ilerleriz ama ruh sabit
kalır. İnancım şudur ki, ruh hareket ettikçe bu değişimleri yapmayı seçer ve bir ders almak, veya belirli
bir amaca hizmet etmek veya yalnızca bir bedende deneyimlenebilecek olanı deneyimlemek için
fiziksel bir şekil alıp biçim içinde var olmaya karar verdiğinde, ruh o bedenlenme sırasında ne olması
veya ne yapması gerektiğine dair bir plan oluşturur. Bu, ruh Ruhani düzlemdeyken meydana gelir ve
bedenlenme zamanında o misyonun, Ruhani düzlemin ve önceki yaşamların ve derslerin anıları, hepsi
doğmak üzere olan çocuğun zihninden silinir. Anılar zihinden silinir ama Ruhun, “İç Benliğin”,
içerisinde kalır ve o çocuğun olacağı kişinin tüm varlığını şekillendirir. Ruhun yaşaması gereken
mücadele, üstesinden gelinmesi gereken savaş, yeni yaşam süreci ve misyonunda Korku ile değil,
Sevgi ile ilerlemektir.
Korku bedenin gerçekliğinin biricik “yakalanma noktası”dır. Fiziksel düzlemin yaratımıdır ve
üstesinden gelmek üzere burada olduğumuz birincil engeldir. Korku bizim yükseklere ulaşmamızın ve
üzerimize yağdırılmayı bekleyen bütün nimetleri elde etmemizin tek engelidir. Korkunun pek çok
yüzü vardır – kızgınlık, içerleme, kıskançlık, yargılama, hayal kırıklığı, mutsuzluk, hastalık. Aslında
bütün etkiler korkunun bir biçimidir. A Course In Miracles (Mucizeler Kursu) sevgi olmayan herhangi
bir şeyin korku olduğunu ifade eder.
Sonunda, yeterli sayıda geçmiş yaşam seansının “gözüme batmasıyla” delil yeterince kuvvetli
hale geldi ve bunda bir şey olduğuna inanmam gerekti. Şimdi artık yıllardır danışanlarla seanslar
yaptıktan sonra, biliyor ve kabul ediyorum ki öyle olmalı. Yalnızca rastlantısal olamayacak kadar fazla
delili vardı!
Amacım bu öykülerin diğerlerinin de reenkarnasyonla ilgili kendi inançlarına açılmalarına ve
benim yaşadığım çatışmalarla karşılaşmak zorunda kalmamalarına yardımcı olmaları. Belki ondan
sonra her bir kişi kendi yaşamındaki anlatılmamış gizemleri açıklığa kavuşturabilir. Çoğu Doğulu din
karma ve reenkarnasyonu dogmalarının bir parçası olarak içerir. Bir zamanlar, muhtemelen İbrani dini
de içeriyordu ama yüzyıllar boyunca Hristiyanlık olarak kuşaktan kuşağa aktarılan çeviri o öğretileri
ihmal etmiş. Onu Hristiyan doktrininden dışarıda bırakan atıflar bulmaya çalışmak için Kutsal Kitap’ı
baştan sona incelemem başarısız oldu. Ancak bulduğum, onu destekler gibi görünen en az bir örnek
oldu. Yeni Ahit’te, Vaftizci Yahya’dan geri dönmüş olan İlyas Peygamber olarak söz ediliyor.
Benim ruhumun varoluşunun en eski belgelenmesi bir InnerSpeak seansında geldi. O “yaşam
süreci” o kadar eskidendi ki sanki o bizler fiziksel düzlemde vücutlar içinde bedenlenmeye
başlamadan önceymiş gibiydi. O zamanda, benim ruhum ve bu yaşam sürecindeki annemin ruhu
birlikteymiş. İyi geçinemiyormuşuz – ta o zamandan bu yaşam süreci için sahne kurulmuş gibi
görünüyor! Onun ruhu benimkine karşı çok yargılayıcı, belki de kıskançmış. Benim ruhumun
hissettiği acının kalıntıları muhtemelen gelecek olan sonsuz zamanlar boyunca benim gerçek varlığımı
gizlemiş olan savunmacılık duvarına ilk “tuğlayı” koymuştu. Bu duvar beni o zamandan beri kendi saf
potansiyelimden gizliyordu.
Hekimlik belgelemiştir ki fiziksel beden yukarıdan aşağı, içten dışa ve ilk önce en son belirti
veya sorun, en son en eskisi şeklinde iyileşir. InnerSpeak Yöntemi o şekilde işlemiyor gibi. Kişinin İç
Benliği, veya ruhu, ruhun bu yaşam süreci için misyonunu başarmasına yardımcı olma sürecinde en
yüksek önceliği olan “tuğlayı” kaldırmayı seçer. Yeterince tuğla kaldırıldığında, duvar yıkılarak ruha
buraya neyi tamamlamak için geldiğini ve o amaca nasıl ulaşacağını açıkça göreceği yolu açar. Kitabın
devamında benim kendi ruhumun yaşam süreçleri, seansların meydana geldiği sıralamada değil,
bedenlenmelerin zamanlarına göre kronolojik olarak belgelenmiştir. Bu anı “izleri” yüzeye pek çok
şekilde çıkarlar. Ruhun o zamana kadar deneyimlemiş olduğu tüm benzer krizlerin anısını veya
hislerini uyandıracak bir kriz (hastalık, otomobil kazası, tartışma, reddedilme) tarafından harekete
geçirilebilirler. Bu içsel anılar daha sonra dış dünyamızı ele geçirirler ve kendimizi mutluluğu
varoluşumuzdan silen senaryolar oynarken buluruz. Biz bazen aslında travma aktifken bedenleniriz, ki
bu durumda bütün yaşamımız daha önce olmuş olan tarafından şekillenir.
Kadın, Akdeniz Çevresi, M.Ö. 50,000’den önce

Ben insan türünün bu gezegende güneş sistemimiz dışındaki varlıklar veya “Tanrılar”
tarafından bu varlıklara -madenciler olarak ve diğer şekillerde- hizmetkârlar olmaları için
yaratıldığına, tohumlandığına inanıyorum. İnsan türünün üreyerek türünü devam ettirebilmesi
beklenmiyordu. Bu çok eski yaşam sürecinde ben bir hizmetkârdım. Bir başka hizmetkâra âşık oldum
ve her nasılsa gebe kalıp kulübemde saklamaya kalktığım ikizleri doğurdum. Bu ikizlerin ruhları ben
pek çok yaşam sürecinde bedenlendikçe benimle birlikte oldular ama halen, bu ruhlar iki çocuğum
olarak yaşamımdalar, Rob ve Amanda. Onların babasının ruhu, ruh eşim, şimdi benimle, Larry.
“Tanrılar” ikizleri buldular ve onları götürdüler. Sevgilimi elimden alıp onu öldürdüler. Bununla ilgili
görüm gösterdi ki bu çok kibirli bir tavırda yapılmıştı ve ben perişan olmuştum. Bu bulabildiğim,
ruhumun Tanrıdan ayrılığı ve ondan kaynaklanan acıyı tamamıyla hissetmiş olduğu en eski an. Bu
yaşam süreci “eğer bir şey doğurursam sevdiğim her şeyi kaybedeceğim” inancını yerleştirmişti. Bu
yaşam sürecinin, ben bu kitabı hayata geçirmek konusunda mücadele ederken bir seansta çıkagelmesi
hiç de sürpriz olmamalı! Bu yaşam sürecini arındırılmak üzere ortaya çıkaran seansı yapmama neden
olan başka bir şey de gelinimin erkek kardeşinin ölümüydü. Onu pek az tanıyordum, düğünlerinde
tanışmıştık, ama o bir kazada ölünce bu benim için çok travmatik olmuştu. Bu benim kendi
çocuklarımın benden nedensizce alınmasının anısını, ve benim binlerce yıl ve binlerce yaşam süreci
önce hissetmiş olduğum perişan edici sevdiğimi kaybetme duygusunu ortaya çıkarmıştı.

Mısır’da Kadın Olarak Birkaç Yaşam Süreci, M.Ö. 6000 ve M.Ö. 1500 Arası

Mısır’daki yaşam süreçlerinin en eskisi aslında ben bir danışana bir seans yaparken
bulunmuştu. O bedenlenmede o annemdi! Biz Nefertiti soyunun sonuncularındandık ve uzamış başlı,
iki kalpli ve aşırı uzun boylu olan fiziksel yapıyı taşıyorduk. Bu varlıklara “Tanrı Oğulları” deniyordu
ve Nefilim’in, gezegende insanlığı yaratan dünya-dışı ırkın, soyundan geliyorlardı. Onların pek çok
yeteneği vardı – zihinleri okuma ve aralarında telepatik olarak iletişim kurma yeteneği. Annem benim
doğumumda öldürülmüştü. Doğumda hazır bulunan on iki adam onun yeteneklerinin bana geçmemesi
için onun üçüncü gözünün üzerine deri bir kayış takmış ve sonra beni çıkarmak için onun karnını
sivriltilmiş bir taşla keserek açmışlardı.
Bu onun onurunu zedelemek için yapılmıştı çünkü onların o zaman daha ileri tıbbi becerileri
vardı ve dileseler bebeği annenin yaşamına son vermeden doğurtabilirlerdi. Irk bilinci inancının
düzeyi bu olduğundan, onun yeteneklerini miras almamıştım. Çok geçmeden, Tanrı Oğullarının
genetik özellikleri dünyadan kayboldu. Temelde, bunun benim için anlamı muhtemelen ruh düzeyinde
muazzam yeteneklerimin olmuş olduğu ama onların bu yaşam süreci kadar eski bir zamandan beri
kapatılmış olduğudur!
Sonraki Mısır bedenlenmemi InnerSpeak Yöntemi’nin el kitabını yazdığım zaman sırasında
buldum. Bana kendi klinik kinesioloji yöntemini öğreten adamdan kopma kararımla mücadele
ediyordum. Onun benim farklı bir yöne gittiğimi anlayınca vereceği tepkiden korkuyordum, bu
yüzden yaptığım şey konusunda ağzı sıkıydım, keşiflerimi ve içgörülerimi yalnızca birkaç yakın
arkadaşla paylaşıyordum. O yaşamda Büyük Piramitte inisiasyon için bir adaydım. Öğretmenim bilgi
ve becerilerimi kıskanıyordu. Sanırım o eğer ben İnisiasyonda başarılı olursam ondan daha güçlü hale
geleceğime inanıyordu. Bana sınavları nasıl geçeceğimi anlatma bahanesiyle yalan söyledi. Başarısız
olup timsah dolu küçük bir gölde boğuldum.
Bu adam ayni zamanda benim Ruh grubumun bir üyesi. Bu karmayı şifalandırmak için pek
çok yaşam sürecinde, her tür ilişkide bir araya geldik. Bir kaçında ona karşılığını verdim ama daha çok
o beni mahvetmeyi başardı. Benim yaşamımı adadığım çalışmayı aldı, beni öldürdü ve bir iki evlilikte
de beni aldattı. Bu yaşam sürecinde önce şifacı/danışan ilişkisinde ve sonra öğretmen/öğrenci
ilişkisinde karşılaştığımızda biz bu kalıbı tekrarlama turundaydık. Ama ben sonunda atlıkarıncadan
indim. Birkaç ay boyunca korku içinde çalıştıktan sonra bu kişiyle karşı karşıya gelip ona şimdi ne
yaptığımı ve artık onun yöntemini kullanıyor olmayacağımı anlattım. Çok hiddetlendi! Beni ona
ihanet etmekle ve çalışmasını aşırmakla suçladı. Ona benim çalışmamın da benzer olmakla birlikte
benim tamamıyla farklı bir düzeyde çalıştığımı açıklamaya çalıştım. Onun çalışmasını sonraki adıma
taşımıştım, onun da öğretmeninin çalışmasına dayalı olarak kendi yöntemini oluştururken yaptığından
farklı olmayan şekilde. Acısından söylediklerimi duyabilecek halde değildi. Kavgayı devam ettirmeyi
reddederek onu sevgiyle bıraktım. Ve son birkaç karşılaşma sonrasında bu artık sonlandı. Bu tamamen
korkuyu bırakıp sevgiyle hareket ederek karmik döngüyü sona erdirmekle ilgili. Şimdiki
arkadaşlarımın birkaçı da bu Mısır bedenlenmemde benimleydiler.
Onlar da inisiasyonda başarısız olmuşlar ve bu öğretmenin elinde ölmüşlerdi. Tekrar bu
adamın danışanları ve öğrencileri olarak bir araya gelmiş ve bağ kurmuştuk. Her birimiz ayrı ayrı
onunla kontratlarımızı sonlandırıp ilerlemeyi seçmiştik.

Erkek, Çin M.S. 370

Öylesine fena bir ruh halindeydim ki. Yaptığım hiçbir şey doğru işlemiyordu – tabii ki
başkalarınınkiler de öyle! Dizim yeniden ağrıyordu ve gerçekten sinirli ve huzursuz hissediyordum.
Larry işte zor bir günün ardından içeri girdi ve ben sert sözler söyleyerek ona çattım. Akşam yemeğini
yarı pişmiş bırakarak öfkeyle yukarı koştum çünkü ikimizden birini incitmeden önce bir seans
yapmam gerektiğini biliyordum.
M.S. 370’de Çin’de yaşıyordum. Dini bir liderdim, oldukça kendini beğenmiştim, oo öyle
sofuydum ki. Müritler grubuma ne yapmış olduğum tam olarak belli değil ama bunun sonucu olarak
onların ruhsal gelişimlerini bir şekilde engellemiştim. Bundan dolayı oluşan karma bu yaşamda benim
tam potansiyelime ulaşmamı engelleyen dini bir arketipsel etkiydi. Bu bireyler grubunu (bu yaşamda
onlar benim annem ve babam, ilk eşim, yeğenim, Teyzem Lil ve muhtemelen seansta ortaya çıkmayan
diğerleri) daha yüksek manevi bilince ulaşmaya “yeterli” olmadıkları şeklinde yargılamıştım. Bunu
yerine getirmiş olmak için içsel rehberliğimi kapatmış olmam gerek ve ben kesinlikle teslimiyetle
hareket ediyor olamazdım!

Kadın, Japonya, M.Ö. 800

Bu bedenlenme benim için reddedilme hisleriyle harekete geçirilmişti. Larry ile, temelde
benim verimli hayal gücümle ve içsel berraklığımı sabote eden bu geçmiş yaşam varlığının etkisiyle
yaratılmış olan, ilişki meseleleri yaşıyordum. Amacım mutlu bir evlilik yapmak olmuş olduğundan,
mutsuzluk dönemlerinden geçtiğimizde başarılı olamamış biri gibi hissetmeye başlardım. Larry’nin
beni şu ya da bu nedenle reddediyor olduğunu hayal etmeye başlardım. Bulduğum şey şuydu ki bu
Japon yaşam sürecinde, Larry benim babamdı. Bir noktada, muhtemelen ben genç bir kadınken, o beni
bir başkasına (bu kez ağabeyim Jake) maddi kazanç için satmıştı. İç Benliğim bu kızın eski inancı olan
“olanları değiştirebilmek için yapabileceğim hiçbir şey yoktu” inancına tutunuyordu. Bu sıkıştırılmış
duygular ve hisler kızgınlığa ve korkuya neden olarak benim alanımda kalmışlardı, ta ki ben onları bu
seansta arındırabilene kadar.
Gerçek şuydu ki kendi içsel rehberliğimi dinlemeyerek ve Tanrı’nın benim yaşamım için
yapmış olduğu İlahi Planına güvenmeyerek bir Evrensel Yasa’yı ihlal ediyordum. Benim ruhum olan
bu zavallı kız, geleceğine doğru özgürce ilerleyip yaşamının “büyük resmini” göremeyecek kadar
reddedilmeye ve kayba takılı kalmıştı. Bir kez daha ilk baştaki ayrılık korkusu, mutsuzluk ve
başarısızlık için sahneyi kurarak temel etki olarak rol oynamaktadır.

Kadın, Rusya, Yaklaşık M.S.700

İsa Mesih’in doğumundan yaklaşık 700 yıl sonra Rusya’da bir kadın olarak yaşadım. O yaşam
sırasında bir kadın şifacıdan (şimdiki yaşamımdaki annem) çok acılı ve travmatik bir alopatik tıbbi
tedavi gördüm. Her ne olduysa bende yalnızca fiziksel değil, ama aynı zamanda zihinsel olarak da
hasar bıraktı. Çıkın işin içinden – anestezi yok, antibiyotikler yok, kurul onaylı hekimler yok…
Korkunç olmuş olması gereken bu deneyimin üstesinden gelmek için, çakralarımdan birini ağır hasarlı
olmaya sevkeden bir başa çıkma mekanizması oluşturdum. Bu deneyimin üstesinden gelmeme
yardımcı olması için suçlamayı kullandım, o kadın bana yardım etmeye çalışmış ve aslında yaşamımı
kurtarmış olmasına rağmen onu suçladım. Bu suçlama etkisinin ruhumdaki tesiri, diğerleriyle yakınlık
içinde birleşmeyi benim için zorlaştırması, gerçekten istediğimi vermeyi ve almayı zorlaştırması oldu.
Evrensel Yasalara göre dışarı ne gönderirsek bize geri dönen de o olur, dolayısıyla dışarıya suçlama
göndermek diğerlerinin beni suçlamasına neden olur – böylece karmik döngü yaratılır. Bu kontrat bu
yaşam sürecine kadar sürdü. Annem beni tekrar tekrar onun istediğini yapmadığım veya onun istediği
kişi olmadığım için suçladı, ve ben de onlarca yılı onu beni kontrol etmeye çalışmakla ve olmak
istediğim şey olmama izin vermemekle suçlayarak geçirdim.
Diğerlerini suçlamak veya “lanetlemek” gibi bu başa çıkma mekanizmaları, ilginç varlıklardır.
Onlar Alaaddin’in lambadan çağırdığı cine çok benzerler. Cin Alaaddin’in zor bir krizi atlatmasını
sağlamıştı. Bir amaca hizmet etti ama Alaaddin yaşamının geri kalanını o varlığı şişeye geri sokup
yaşamından çıkarmaya çalışarak geçirdi. Bu başa çıkma mekanizmaları da aynıdır. Bir kriz sırasında
kesinlikle bir amaca hizmet ederler ama sonunda süregelen bir sorun haline gelirler. Onları yaratan
kişinin çakralarını yalnızca “tıkamakla” kalmazlar, aslında onları zayıflatıp parçalarlar. Yaşam krizini
çevreleyen duyguya ve yoğunluk düzeyine bağlı olarak – bu tür bir başa çıkma mekanizması aslında
astral düzlemde enerjisel bir varlık yaratabilir.
Bu gibi çeşitli varlıklar, en sonunda salıverilinceye kadar, yaşam sürecinden yaşam sürecine,
bir aile içerisinde nesilden nesle, o kadar da şanslı olmayan alıcısı için ve ona yakın olanlar için içsel
acıya neden olan etkiler yaratarak yaşamaya devam ederler.
Yaşamımın büyük bölümünde, yalnız ve dışlanmış olma hisleri taşıyarak yakınlık konusunda
zorluk çekmiş olmama rağmen, bu örneğin açığa vurmuş olduğu görünen çeşni, başkalarıyla
beraberlik veya ortaklıktan beslenememe duygusudur. Niyetlerim tersine dönüyor gibidir: örneğin,
işimi büyütmek istiyorum ama potansiyel danışanları bilinçaltı düzeyde benden uzaklaştıran bir
güvensizlik, korku veya soğukluk hissi yansıtıyorum. Bu belirli seansta etki ile yüzleşebildim,
kaynağın varlığını onayıp onu hem diğer ruh yaşamından hem de kendi yaşamımdan arındırdım!
Sonuç benim içsel amacımın kuvvetlenmesi, ne olacağı konusunda endişelenmekten özgürleşme ve
danışan tabanımda bir artış idi.

Erkek, İskoçya, M.S. 840

Bu yaşam sürecini ödeme yapan danışanlar oluşturma ve işimi kurmanın çevresindeki bütün
korkuları saptamak üzere bir seans yaparken buldum. Bulduğum şey benim bir virüs gibi, kinizm,
soğukluk ve kapalı bir kalbi yansıtan negatif enerji yayını yaptığımdı. Öyle bir şifacıya kim gelmek
ister? Güç çakram bu geçmiş yaşamdaki travmadan ağır hasar görmüştü ve eğer işler çok iyi giderse
kötü bir şeyin olacağına dair bir inanç yaratıyordu. Bu erkek bedenlenmede ben, daha sonra bazıları
kızım Amanda, kocam Larry, onun kızı Amy ve eski kocam Graham olarak yeniden bedenlenmiş olan
diğerlerine, mali yönden zalimlik yapmıştım. Bir cezalandırma biçimi olarak parayı onlardan
kesmiştim. Onları uzaklaştırmış ve temelde o zamanda aramızda olabilecek olan her türlü birliği
reddetmiştim. Evrensel Etki ve Tepki Yasası yaptığımız şeyin bize geri döndüğünü söylediğinden, bu
etki beni mali akıştan yoksun bırakıyor ve amaçlarımın peşine düşmemi benim için çok zor hale
getiriyordu. Danışanlar benimle “birliği reddetmekle” kalmıyor, üvey kızımla da ilişki sorunları
yaşıyordum. Onunla sıkıntılı bir ateşkese ulaşmış olmamıza rağmen o bugün hâlâ bana karşı oldukça
yabancılaşma hisseder.

Kadın, İngiltere, Yaklaşık M.S. 870

Bu seans da bir diğer ağır hasarlı çakrayı ortaya çıkardı, yine hakiki kimliğimle
hizalanmışlığın dışına çıkmama neden olmakta olan güç çakram. Bu beni -“herkes benden nefret
ediyor” sendromu ile- benim kendi “çektiğim acı”dan dolayı diğerlerinin kendilerini suçlu
hissetmelerini sağlamaya çalıştığım, diğerlerini manipüle ettiğim bir yere koyuyordu. Bu belirli yaşam
sürecinde başıma gelmiş olan ve bunu şimdiki bedenlenmemde oluşturan şey, (ben altıncı sınıftayken
bu sahneyi yeniden yaratan aynı ruhlar tarafından) benimle uğraşılması ve kim olduğumdan ve ne
yaptığımdan utanç duymama neden olunmasıydı. Olumsuz şekilde yargılanma olasılığını göze
almaktansa kendimi özveri yoluyla sansürlemeye başlamıştım. Ne farkındalıktı! Sürekli başkalarının
ne düşüneceği konusunda endişelenerek bu şimdiki yaşamımda çocukluğumdan beri kendime bunu
yapmıştım, kendime bütün olasılıkları keşfetme izni vermeme noktasına varıncaya kadar. Bu benim
hem kendime karşı hem de diğerlerine karşı dürüstlüğümle ilgili meselelerime katkı koyan bir başka
unsurdu. En güncel olarak, kurumsal dünyadan ayrılıp şifa işini tam zamanlı mesleğim haline getirme
seçimim konusunda eleştirilmeyi (benimle uğraşılmasını) deneyimledim. Bu benim bu seçimimle ilgili
pek ciddiye alınmamam şeklinde tezahür etti – örneğin kocam “Gerçek bir işe gir” diye önermeyi daha
kısa süre önce bıraktı. Anlaşılan ancak kendime empoze etmiş olduğum sınırlamaları kaldırdığımda,
ben dik durarak kaderim için sorumluluk alma ve kendimi gerçekleştirme sürecine başlayabildim.
Yaşamım boyunca, inandığım şeyi savunmak ve onun için savaşmaktansa kendi otoritemi ve
gerçeğimi yadsıyarak tekrar tekrar cepheleşmeden kaçındım. Bu benim için ve çevremdeki herkes için
yalnızca acıyı uzatmaya hizmet etti.

Kadın, Şimdiki New Orleans, Yaklaşık M.S. 910

Bu yaşam sürecinde, ben bir tür dini uygulama içerisindeydim, belki de bir rahibe olarak.
Gücümü, o da bu dinle ilgili olan, arkadaşım veya eşim olan bir adama vermiştim. Bu adam benim
gücümü almıştı çünkü, Mısır’daki yaşam sürecini akla getirir şekilde, benim yeteneklerimi
kıskanıyordu. “Ona kendimi sevdirmek için” onun buyruğu altına girdim ve sonuçta o yaşam
sürecinden, içsel ruhani yaşam diye bir şey olmadığı ve kesinlikle koşulsuz sevgiye değer olmadığıma
dair hatalı inançlarla ayrıldım.
Şimdiki yaşamımda bu benim ruhani yeteneklerimi talep etmemde bir isteksizlik olarak
tezahür etti. İnançlarımda “haklı” olmama korkusunu yerleştirmenin yanı sıra sezgisel yeteneklerimi
de bastırdı. Fiziksel bir düzeyde, bu etki arındırılana dek, sorunun kökü ortaya çıkarılana kadar beni
neredeyse sakat bırakacak berbat ayak ağrıları deneyimledim. Kısa süre sonra göreceğiniz gibi, bu
döngüyü birkaç yaşamda tekrarlamaya devam ettim, bu yüzden ağrıyı tam olarak dindirmek birkaç
seans aldı. InnerSpeak Yöntemi bir soğanın katmanlarını soymak gibi işler. Her bir katman bağlantılı
etkiyle beraber kaldırılırken, yeni bir katman açığa çıkar. Bazen bir blokaj tek bir seansta rahatlatılır;
bazen bir meseleyi tamamıyla arındırmak birkaç seans alır. Ancak çoklu seansların gerektiği vakalarda
bile her zaman bazı yanlar şifalanmış olur, böylece daha derin çalışma yapılmaya devam ederken
yaşam genellikle düzelir. Aynı yaşam süreci üzerindeki başka bir ilişkili seansta, “Ben güçlü değilim”
inancını taşıdığımı ortaya çıkardım. Bu geçersiz inanç, Tanrı’nın bizi yargılamadığı gibi bizim de
başkalarını veya kendimizi yargılamamamız gerektiğini söyleyen Evrensel Yargısızlık Yasası’nı
doğrudan ihlal ediyordu. Benim o yaşam sürecindeki kendimi yargılayışım, şimdiki yaşamımda
yalnızca sevginin koşullu olmasının örneklerini görmeme neden oluyordu. Kocamla beraberliği
reddederken, depresyona sürüklenmeme izin vermiştim. Ben ancak gücümü talep edebildiğimde, o
yeterince iyi olmama hislerini bırakmayı başarabildim. (Çok şükür Larry bana karşı çok sabırlı oldu ve
gerçek şu ki, ben bunu görebilmiş olsam da olmasam da, o beni HER ZAMAN koşulsuzca sevdi!)

Kadın, Batı İngiltere, Yaklaşık M.S. 950

Maneviyat konularıyla bir kez daha ilgilenmek üzere fiziksel düzleme oldukça çabuk geri
dönmüşüm gibi görünüyor. Bu belirli yaşam sürecinde, bir Pagan ve bir rahibe olarak, "eski din” ile
ilgileniyordum. Tanrı’ya teslimiyet yerine, olan biteni kontrole çalıştım durdum. Bir noktada
sorumluluktan bunalmış hale geldim ve Tanrı’yı dinleme yeteneğimi kapatıp Ruh’un yönüne teslim
olmayı reddederek kaçmayı seçtim. Diğer rahibelerle benim aramda çekişme oluşmaya başladı ve
gruptan ayrılmaya zorlandım. Otuzlarımdayken bu kadınlar grubu ile yeniden bağlantı kurdum. Büyük
bir telekom şirketinin pazarlama ilişkileri müdürü olarak bir pozisyonu kabul etmiştim. 21 kadından
oluşan bir grubu yönetmek üzere işe alınmıştım ve iki başka kadına bağlı olarak çalışıyordum. Bu
“cehennem gibi” bir işti.
İhtilaf yuvasına yürüdüm ve dışarıdan gelmiş biri olarak sevilmeyi istediğimden herkesi mutlu
etmeye ve kimseye ters davranmamaya çalıştım. O strateji en başından kötü sona mahkûmdu. Sonuçta
yaşamım boyunca bir daha asla bir pazarlama işi kabul etmemeye ve başka bir kadın için çalışmamaya
yemin ederek ayrıldım! Kesinlikle o bedenlenmede misyonumdan feragat etmiştim; ki bunun bir
kısmı Gizem’i, Tarot’taki Deli’yi ve Ruh’u, kendimin Tanrı’nın imgesinin bu dünyadaki bir uzantısı
olduğum farkındalığını ve ifadesini yeniden kazanmamdı. Bir kez daha Düzen (her şey İlahi Plana
göre meydana gelir) ve Yargısızlık (Ruh bizi yargılamaz, dolayısıyla biz de ne kendimizi ne
başkalarını yargılamamalıyız) Evrensel Yasalarını ihlal etmiştim. Kendimden nefret etmekten
kurtulamaz hale gelip kendime inancımı kaybederek ruhuma ve onun amacına olan sevgimi
kapatmıştım. Bu sefer de bir kez daha kendimden nefret ederek ve kendime inancımı kaybederek işten
ayrılınca, o ruh grubu ile ilgili şifalanmaya yönelik büyük bir fırsatı da kaçırmıştım!

Kadın, Şimdiki Virginia, Yaklaşık M.S. 1080

Bu yaşamdaki, beni korku içinde ve irademi Tanrı’nın iradesine veremez halde bırakan
sorunlar, ataerkil tacizden kaynaklanmıştı. Babamdan korkuyordum (bu ruh şimdiki yaşamımda
üçüncü kocam olarak benimle birlikteydi); içinde yaşadığım kültür Tanrı’nın veya Büyük Ruhun erkek
olduğuna inandığından, dünyevi babam ve onun tacizine yönelik korkumu, görünüşe göre, göksel
Babama aktardım ve genç bir yaşta ölerek tacizi sonlandırmayı seçtim. Bu çok ortak bir modele
benziyor! Tom’dan bu yaşamda maruz kaldığım duygusal travmanın bir kısmı din çevresinde
dönüyordu. O burada Atlanta’da bir Anglikan mezhebine geçerek, Episkopal Kilise’nin “eski”
usullerine geri dönmek istemişti. Bunda ona katıldım ama o çabucak bu mezhebin Piskoposuyla bir
güç çatışmasına girdi ve bu çatışma gerçekten sonunda tutuklanma ve yasal bir savaş ile sona erdi.
Tanrı’nın bana bakıp beni koruyabileceğine güvenmeme suretiyle, bu içsel yara ikinci çakrada
barındırılan yaratıcı yeteneklerimi de kapadı ve birkaç yaşam süreci boyunca yoksulluk içinde
yaşamakla birlikte cinsel ilişkilerde eşitlik de bulamadım. Tacizi yaratmaktaki kendi rolümün
sorumluluğunu kabul etmeyerek Sorumluluk Yasasını ve kendimi ya açlık ya ziyafetle (ya çok fazla ya
çok az), ya pasiflik ya da saldırganlıkla sınırlandırarak Denge yasasını ihlal ettim. Son yıllarda bu
travmaların yarattığı etki kendim için mali zorluklar tezahür ettirmeme yol açmış ve aynı zamanda
diğerlerinin gazabına veya reddetmelerine maruz kalma korkusundan dolayı beni köklü bir kendini
ifade etme korkusuna sevketmişti.

Kadın, Büyük Britanya, M.S. 1120

Önceki yaşamımda ardımda bıraktığım meseleler – Tanrı’yla ilgili endişe, bolluk ve cinsellik
meseleleri – üzerinde çalışmak için oldukça çabuk geri dönüvermişim gibi görünüyordu. Birdenbire,
danışanlar randevularını iptal etmeye veya randevularına gelmemeye başlamışlardı ve bu benim
bütçeme gerçekten köstek oluyordu! Seansa girdim ve bir rahibe olduğum bu yaşam sürecini buldum.
Başıma cinsellikle ilgili bir şey gelmişti ama ben gizlilik yemini etmiştim, bu içsel dünyamın
gerçeklikten kopmasına neden olmuştu. Kendimi kayıp ve pis hissediyordum ve her nasılsa bunun
anlamını benim almaya veya sahip olmaya izinli olmadığım şeklinde yorumlamıştım. Telefonum
çalmaya başladığında seansı neredeyse henüz tamamlamıştım! Bir hafta içinde, iptallerden dolayı
kaybettiğimi fazlasıyla geri kazanmıştım; ondan önemlisi, ihtiyaçlarımı karşılayacağına dair Tanrı’ya
tamamıyla güvenmemi önleyen bir parçamı şifalandırmıştım.

Kadın, Büyük Britanya, Yaklaşık M.S. 1180

Bu yaşam sürecinde oldukça yaratıcı bir şey yapmıştım – bana tanınırlık ve servet getirmesi
gereken bir şey – ancak başka biri bunu, getirdiği şöhret ve zenginlikle birlikte, benden çalmıştı.
Bunun olmasına izin vermiştim ve davranışıma “Zaten istediğim şeyi asla elde edemem” inancıyla
bahane bulmuştum. Bu senaryo hakkındaki ilgi çekici bir nokta, yaratıcı çalışmamı çalan kişinin Mısır
yaşam sürecimdeki öğretmenim ve New Orleans yaşam sürecimdeki gücümü verdiğim adam ile aynı
ruh olmasıydı! Bu bedenlenmeyi, 2002’nin başlarında bu adamın evindeki bir “buluşmayı”
programıma almadan hemen önce başlayan berbat karın ağrılarıma çare bulmak için kendime yaptığım
bir seansta buldum. O yıl içerisinde öğreneceğim başlıca ders, bunu o yılın sonuna kadar anlamamış
olsam da, ayırt etme idi – koyun kılığındaki kurtları tanımak. İç Benliğim bu adamla bir dava
olduğunun kesinlikle farkındaydı ama ben işin bu yönünü birkaç ay daha anlayamadım. Bu örnek,
yıllarca ve çok sayıda bedenlenmeler önce oluşmuş karmik kontratları arındırmaya çalışmak amacıyla,
“ruh dostlarımızla” bu karmik döngülere nasıl yakalanıp benzer senaryoları oynadığımızı açıkça
gösteriyor.
Bir başka seans sırasında, aynı yaşam süreci yeniden ortaya çıktı. Bunun sonraki cephesinde,
ben hâlâ önceki bir yaşamda bloke olmuş olan güdümü ve canlılığımı serbest bırakma konularında
çalışıyordum. Bu travma yaklaşık M.S. 1200 civarında, veya 20 yıl kadar sonra, meydana gelmişti ve
görünüşe bakılırsa bu zamana gelinceye kadar ben, tamamen kurban zihniyetine takılıp kalmış olarak,
hislerimi ne pahasına olursa olsun kontrol etmeyi oldukça sağlam bir biçimde içime yerleştirmiştim.
Kendimi lanetlenmiş gibi hissediyordum, ama bu yapı benim kendi kendimi sabote etmemden
kaynaklanmıştı. Belli ki, Evrensel Etki ve Tepki Yasası’nı öğrenememiştim.
Bu kitap bu içsel yaraları şifalandırmanın bir ürünüdür. InnerSpeak Yöntemi aracılığıyla,
özgüvenimi, güdümü ve canlılığımı geri kazanıp yaratıcı çakramı yeniden açabildim.

Kadın, İsveç, 1200’lerin başı

Bir danışan tabanı yaratıp bolluğu alma konusundaki bir başka seansta, rızam olmadan bir
ortaklıktan çıkarılmaya zorlandığım bu yaşam sürecini ortaya çıkardım. Bu dışlanmadaki ana
oyunculardan biri benim Mısır, New Orleans ve İngiltere’deki yaşamlarımda benzer olumsuz rolleri
oynamış olan aynı ruhtu. Bu reddediliş bir öteki olma duyusu vererek bu kadının toplum dışına itilmiş
gibi hissetmesine neden olmuştu. Hem diğerleri ile hem Tanrı ile olan bağlantım yalnızlığımdan dolayı
koparılıp atılmıştı ve şimdiki yaşamımdaki etkisi de benim neredeyse başarısızlığa
zincirleniyormuşum gibi hissetmemdi. Benim yaratma veya bir şeyleri gerçekleştirme yeteneğim o
geçmiş yaşamdan ileri taşınmış olan küskünlük ile aşağı çekiliyordu. Bu yaşam süreci tam da benim
hasmımın reenkarnasyonu ile yüzleştiğim zamanlardaki bir seansta ortaya çıktı. Yalnızca şimdiki
yaşamımda, ayrılan bendim ve kesinlikle buna mecbur bırakılmıyordum. Bu adama göre ise, o beni
daha önce beraber olduğumuz zamandaki gibi dışlanmış biri olarak algılıyordu!
Meleklerimden biri olan Nisroc ile tanıştırılmam bu seanstaydı. Nisroc’un rolü tamamen bizim
özgürlüğü bulmamıza yardımcı olmakla ilgilidir. O, bizim kendimizi maruz bıraktığımız
hapishanelerin yanılsamalar olduklarını açığa çıkararak, onların duvarlarını yıkmamıza yardım eder.

Kadın, İskoçya, 1200’lerin sonları

Bu kez bir rahibe idim ve yeminlerim yüzünden pek çok yönden içeride ne olduğunu ifade
edemiyordum. “Yöneticim” benim düzenin kurallarına göre davranmamı talep eden katı bir Baş
Rahibe idi, bu da ne pahasına olursa olsun sessiz kalmak anlamına geliyordu.
Anlaşılan, hiçbir şekilde bu duruma uymayan kuvvetli cinsel arzularım vardı, bende bu da
çatışma yaratıyordu. Yoksulluk yemini etmiş olduğumdan kendime ait hiçbir şeyim yoktu. Görünüşe
göre içsel rehberliğe erişimimi tamamen kapatmış, kendimden nefret etme ve diğerlerine ve kendime
olan inancımı kaybetme içerisine saplanıp kalmıştım. Bu yaşam sürecinde başlıca denge meselelerinin
ilk belirtileri gibi görünenleri keşfettim; yin’e karşı yang, alıcılığa karşı tezahür, dişiye karşı erkek. Bu
seans bu bedenlenmeden gelen travmaların, hislerime duvar örme ve zevk duymayı kendime
yasaklama suretiyle, ikinci çakramı cinselliğime darbe vuracak kadar tıkanmışlığa sevketmiş olduğunu
ortaya çıkardı.
O yaşamdan, cinsellik ve zevkin birer tabu oldukları sabit fikri ile ayrılmışım gibi görünüyor.
İkinci çakra yalnızca cinselliği değil, aynı zamanda yaratıcılık ve parayı da yönetir; yani kişinin
yaşamının cinsellik alanı işlemiyorsa, muhtemelen yaratıcılık ve mali konularda da sorunların var
olduğunu tahmin etmek yanlış olmaz.

Kadın, Şimdiki İslamabad, M.S. 1363

Larry’nin ruhunun bu kez kızım olduğu bu yaşam sürecini ortaya çıkardığımda, bir inisiasyon
veya bilinçte yükseliş olurken kişinin ailesine ve diğer ilişkilerine ne olduğunu keşfediyordum. O çok
yetenekli bir sanatçıydı ve ben de kıskanıyordum çünkü o benden daha yetenekliydi. Onun
yaratıcılığını boğarak ona ihanet ettim, belki onun sanatını alıp kendiminmiş gibi sunacak kadar ileri
gitmişimdir. Her nasılsa, yapıyor olduğum şeyin yanlış olduğunu inkâr ederek hareketlerimi kendi
zihnimde haklı çıkarabildim. Hem zaten anne bendim. Bu yaşamda benim bilincim geliştikçe Larry
kendini ihanete uğramış hissetti. Ben kurumsal dünyadan ayrılınca, sanki benim her zaman
çalışacağıma dair onunla yaptığımız anlaşmamızı bozmuşum gibi hissetti. Yaklaşık bin yıl önce
yaşamış olması gereken bütün acı dolu hisler onun için ortaya çıkmışlardı, benim hissetmekte
olduğum ağır suçlulukla birlikte.

Kadın, Monterey Mexico, M.S. 1410

Eden bulur, öyle derler. Bu kesinlikle Evrensel Yasaların işleyiş şeklidir ve benim hak
ettiklerimi almam da uzun sürmemişe benziyor. Bu bedenlenmede ben bir duru-görür idim ve annem
yeteneğimi kapatmıştı çünkü o benim yaptığım şeyin Şeytan’ın işi olduğunu düşünmüştü.
Bu annenin ruhunun reenkarnasyonuna sosyal bir ortamda, beni sürekli yargılayan ve
neredeyse daha yapma fırsatım bile olmadan beni hata yapmakla suçlayan bir arkadaşta rastladım.
Benim kendime bu seansı yapmamın ertesi günü ikimizin arasındaki dinamiklerin tamamen değişmiş
olması bana ilginç geldi. Şimdi harika geçiniyoruz ve sağlıklı bir ilişkimiz var.

Kadın, Çin, M.S. 1475

Bu kez soylu bir Çinli kadındım. Evlilik dışı hamile kaldım ve düşük yapma şeklinde önlem
aldım. Sonuç derin pişmanlık ve suçluluğun yanı sıra, şimdi beni gücümü kullanmaktan alıkoyan bir
inançtı. İleri taşıdığım bir başka sabit fikir de, günahım için kendimi cezalandırmanın bir yolu olarak,
“mutlu olmaya izinli değilsin” idi.

Erkek, Mısır, M.S. 1580

Bu seansı yaptığımda griptim. Beni hasta eden şey her neyse kalkmıyordu ve bu gerçekten
diğer herhangi bir şeyden çok bir enerji ihlali gibi geliyordu, ben de buna neyin neden olduğunu
görmek için kendime bir seans yapmaya karar verdim. Misyonunu henüz başaramadan yaşamının
sonlanmasına neden olmuş bir tür salgın veya vebadan dolayı ölmüş olan bir adam buldum. Bu geçmiş
yaşamdan bende faal olan etki benim kaçmak, uyumak, amacımla bağımı kesmek ve öylece bırakıp
gitmek istememe neden oluyordu. Tam anlamıyla öylesine kötü hissediyordum ki gerçekten
vazgeçmek istiyordum. Seans bitip o yaşamdan etkiler arındırıldığında, neredeyse hemen iyileşmeye
başladım.

Kadın, İngiltere, Yaklaşık M.S. 1690

Bu, önceki anlatılanlardan oldukça farklı bir vaka. Bunun ortaya çıktığı seans doğrusu bir
soysal etki ile ilgiliydi, ama etki benim kendi atam olduğum bir geçmiş yaşamda oluşturulmuştu. Ata
ailemin anne tarafındaki bir kadındı, ve dersler de tamamen uygun seçimler yapmakla ve umudun
yitirilmesiyle ilgiliydi.
Bu bedenlenmede, bundan hemen önce bakmış olduğum yaşamdaki soruna tamamen zıt
şekilde, cinselliğim kontrolden çıkmıştı. Kocama sadakatsizlik yapmış, bunu inkâr etmiş, ama yine de
onun tarafından reddedilmiştim. Otorite ve içsel haysiyet/doğruluk duyum eksikti.
Anlaşılan, ne kadar çabalarsam çabalayım aramakta olduğum doyum ve sevgiyi
bulamıyordum. Bu “sevgiyi tüm yanlış yerlerde aramak” ve aşk ile cinselliği karıştırmak kalıbını
yerleştirmişti; ki bu da sonrasında benim o yaşam sürecinden yetersiz olduğumu, istediğimi elde
edemeyeceğimi ve kesinlikle bana yardım edilemeyeceğini hissederek ayrılmama yol açmıştı! Ben bu
düzlemden çocuksuz, fakir ve çok yalnız olarak ayrılırken bütün umutlarım ve hayallerim üzücü
yanılsamalarmış gibi geliyordu. Ben, yaratıcılığımı olumlu tavırlarla ifade etmek yerine yıkıcı
davranış modelleri yaratarak, farkında olmadan Seçimler ve Kalıplar Yasalarını da ihlal etmiştim.
Yine, cinsellikle ilişkili olarak kendimi açıkça ifade etme korkusu perçinlenmiş; ve şimdiki
bedenlenmemde kendime inanç eksikliği, amansız bir yalnızlık duyusu ve dışlanmış biri gibi hissetme
şeklinde sahneyi kurgulamıştı.

Kadın, İngiltere, M.S. 1750

Önceki yaşamda, meseleler bir ikinci çakra sorunu olan cinsellik etrafında dönüyordu. İkinci
çakra ya da cinsel çakra, aynı zamanda yaratıcılık ve mali konular ile ilgili meseleleri de barındırır.
Aslında, InnerSpeak Yöntemi bütün bu üç alana da aynı olarak bakar. Bu bedenlenme, ruhani derslerle
eşleşmiş olarak, mali meselelerle ilgiliydi. Bana bir dini lider tarafından ruhumu kurtarmak için bütün
dünyevi kazançlarımdan vazgeçmem gerektiği şeklinde bir yalan söylenmişti. Bu Kilise’nin Kitab-ı
Mukaddes’i cebini doldurmaya yönelik yorumlamasına dayanan yaygın bir yanlış kanı idi. Bu kadın
fakirliği için Tanrı’yı suçlamış ve içsel rehberliğini susturmuştu. Bana gelince, ben kendim de bir dizi
kötü mali seçim yapma sürecindeydim ama bu etkinin tezahür etmekte olduğu başlıca yol, nakit
akışımı olumsuz etkileyen bir dizi danışan iptalleri ve randevuya gelmemeler idi. Bu kadının enerjisini
bir kez benimkinden temizleyebildiğimde, telefon yine çalmaya başladı ve programım da bir kez daha
dolmaya başladı. Bu seanstan ilgi çekici bir yan bilgi de dini liderin ruhu ile ilişkilidir.
Biz onunla yaklaşık on beş yıl önce bir kez daha karşılaştık. Bu sefer, o benim devam ettiğim
kilisenin Papazıydı. Onun cemaatine katılmamdan itibaren “meselelerimiz” oldu ama ben bu kez onun
beni kullanmasına yine izin vermektense, farklı bir kiliseye geçmeyi seçtim.

Kadın, İngiltere, 1850

Bu kez Tanrı ve diğerleriyle birliği reddetmeye bir daha bakmak için geri dönmüştüm.
Seansta, benim bir yangında ölmüş olduğum ve Tanrı tarafından terk edilmiş olduğumu hissettiğim
dışında pek fazla bilgi yoktu. Bu etkinin bana tesir edişi şöyleydi ki, yöntemimin el kitabını kanallıkla
alma sürecindeydim ve “yazamama” engeline çarpmıştım. Yaşam süreci arındırıldıktan sonra, bilgi bir
kez daha akmaya başladı.
Her yaşam sürecinde dersler öğrenilir. Yapmamız gereken şeyi yaptığımız ve öğrenmemiz
gereken şeyi öğrendiğimiz bedenlenmeler, bu yaşamda bizim için herhangi bir sorunun kaynağı
olmazlar. Her şey çözülmüştür; hiçbir şey asılı bırakılmamıştır. Çözülmemiş meseleler bıraktığımız
veya altına imza atmış olduğumuz misyonu tamamlamadığımız o yaşamlar daha yakından incelemeye
ihtiyacımız olanlardır. Bütün yarım kalmış işlerimizi halletme zamanımız gelmiştir. Mola sona
ermiştir! Sanki bizim karmik borcu salıvermeyi seçmemize izin veren bir fırsat penceresi açılmış
gibidir. Öyle hissediliyor ki, seçim yapıldığında, sanki İlahi olan Lütuf Yasası suretiyle müdahale edip
tahtayı temizlemektedir. Bu tamamen o seçimi yapmakla ilgilidir.
Bölüm On Bir
Ödüller

Yolda bir yerde, birinin “her seçimin bir bedeli ve bir ödülü vardır” gibi bir şey söylediğini
duymuştum. Bu noktaya kadar bu öykünün büyük kısmı bedel hakkındaydı. Şimdi ödüllerin
büyüklüklerini ortaya koyma zamanı.
İsa demiş ki, “Yaşama sahip olabilesiniz ve o daha bereketli olabilsin diye geldim.” Yaklaşık
elli beş yaşında, bereketli yaşamı buldum. Bu yalnızca sevilmek istemiş olan küçük kızın önce kendini
ne kadar sevdiğini anlaması gerekiyordu. Bir kez bunu yapabildiğimde gözlerim açıldı ve diğerleri
tarafından ne kadar sevildiğimi görmeye başladım. Çevremdekilerin yaşamlarında bir fark yaratıyor
olduğumu görmeye başladım. Ben kendimi sevmeye başlayana kadar benden saklanmış olan buydu.
O kadar uzun zamandır taşımış olduğum bütün korkuyu bırakabildiğimde ve aynı zamanda
beni geride tutan etkileri de serbest bıraktığımda, ne kadar çok şeye sahip olduğumu ve nispeten kısa
bir zamanda ne kadar ilerlemiş olduğumu anladım.
İlk “kendine-yardım” seminerim Sevecen İlişkiler Eğitimi’ne 1989’da katılmıştım. Ondan
önceki yıl A Course In Miracles’ı (Mucizeler Kursu) okumaya başlamıştım. O zaman, bana neler
olmaya başladığına dair hiç bir anlayışım yoktu ve yaşamımın on beş yıldan kısa bir süre içinde nasıl
harika hale geleceğini kesinlikle önceden söyleyemezdim.
Bugün, ihtiyacım olan her şeyi sağlayacağına dair Tanrı’ya güveniyorum. Her sabah
uyanıyorum, şükrediyorum ve meditasyon yapıyorum. Artık gelecek hafta, gelecek ay, gelecek yıl
veya gelecek beş dakika içinde neler olabileceği konusunda endişelenmiyorum; çünkü onun olması
gereken şey olacağını biliyorum. O Tanrı’nın ellerinde ve daha iyi bir yerde olamazdı!
Yaşamım daha önceki yılların dramı olmadan düzgünce ilerliyor. Öyle olmadığında durup
teslim oluyorum. Ne düşünmüş olduğumu görmek için çevreme bakıyorum, ki düşüncelerimi
arzuladığım gerçeği yaratmak üzere düzeltebileyim. Ben MUTLUYUM! Ben HER ZAMAN
mutluyum. Artık gücümü benim dışımdaki herhangi bir şeye veya herhangi birine bırakmıyorum. Hiç
kimse ve hiçbir şey beni bulunduğum huzur ve mutluluk yerinden oynatamaz. Ben yalnızca huzuru
görüyorum. Ben yalnızca sevgiyi görüyorum. Var olan sadece bu. Bundan daha iyi olamaz!
Bu yaşam sürecinde aldığım nimetler baştan sona her çeşitten. Ben uyanmaya başlamadan
önce bile iş yaşamımda başarı ile nimetlendirilmiştim. Doğru zamanda doğru yerde olmaya
yönlendirilmiştim, böylece çocuklarımın ve kendimin geçimini sağlamak için hiç imkânsız
kalmamıştım.
Bu yaşamda bazı harika kişilerle tanıştım. Onların pek çoğu bir amaçla gelmişler ve
geçmişlerdi, ancak ihtiyaç doğdukça destekleyerek ve desteklenerek yıllarca yanımda bulunmuş olan
birçok arkadaşım olduğu için kendimi şanslı sayıyorum.
Harika bir ailem var! Larry’nin öyküsü bütün bu sayfalar içerisindeydi, ama Rob ve Amanda
hâlâ kendilerininkini yaratıyorlar. Çocuklarımın ikisi de büyüyüp kendi başlarına olağanüstü
yetişkinler oldular. Onlar başarılı ve mutlular, ve çok iyi ilişkilere sahipler. Benim onlar büyürken
yaşadığım kişisel mücadelelere rağmen her ikisi de bunu başardılar.
Yaşamımın yıllar boyunca beni en çok düşündüren alanlarından biri evliliklerin sayısı oldu.
Kısa süre önce, Yuhanna İncil’ini okuyup ona metafizik bir açıdan bakarken, kuyudaki Samiriye’li
kadın ve onun İsa’yla karşılaşmasına rastladım. Bir aydınlanmam oldu! Metafizik yönden, İncil’deki
bütün kadınlar dönüşümü arayan İlahi sezgiyi temsil ederler. Erkekler dış dünyadaki eylemi temsil
ederler. İsa kadına onun beş kocası olmuş olduğunu ve şimdi yanında olan erkeğin de onun kocası
olmadığını söylemişti. Numerolojide, beş sayısı uyuma doğru değişimle ilgilidir. Bu ışıkta, onun
sezgisi dışarıda ilişki kurabileceği bir enerji arayıp durmuştu. Doğru titreşime bağlanmaya hazırdı ve
İsa onda bunun olduğunu anladı, yoksa ona seslenmezdi. Şimdi anlıyorum ki sonunda rezone
olabileceğim bir titreşim bulana kadar ben de tamamıyla aynı şeyi yapıyordum. Boşanmış olmaktan
dolayı (ne de geçmişimdeki başka herhangi bir konudan dolayı) suçlulukla mücadele etmek artık bana
hizmet etmiyor!
Steve Rother’ın kanallığını yaptığı Grup’un öylesine yerindelikle ortaya koyduğu gibi, beşinci
boyut artık burada. Şimdi dünyada cenneti yaratıyoruz. Yaratıcılar olarak, artık düşüncelerimizi anında
tezahür ettiriyoruz. Bu nedenle, artık ne düşünüyor olduğumuzu sürekli gözden geçirmek şimdiye dek
olmuş olduğundan çok daha önemli. Öyle yapmazsak, hakkettiğimiz ve arzuladığımız ihtişam yerine,
doğasına özgü kutupluluğuyla, üçüncü boyutsal gerçekliği tezahür ettirme yeteneğimiz var.
Bölüm On iki
Kanallığa Açılmak

Kanallık bizim beşinci boyuta ait iletişime dair şu anki örneğimiz. Binlerce yıl boyunca
insanlar Ruh’tan mesajlar almaktaydılar. Kutsal Kitap’ta vahiye ilişkin belgelemeler var ama aynı
zamanda ölülerle iletişim konusunda ikazlar da var. Sonuç itibarıyla ruh iletişimi konusunda çatışmaya
düştük. ABD’deki Protestan mezheplerinin çoğu onu “tehlikeli” ilan ediyor. Katolikler mistik
azizlerinin yazılı eserlerine bağlı olarak daha hoşgörülü. Sonra mesajların nereden geldiği sorusu
ortaya çıkıyor – iyi ruhlar mı yoksa kötü olanları mı. Dışarıda çok sayıda sahtekâr da var, öyleyse
kime inanacağımızı nereden bileceğiz?
Psişik olmak isteyerek geçirdiğim bir yaşam sürecinin ardından, Ruh’tan mesajlar almaya ilk
başladığımdaki şaşkınlığımı hayal edin. Mesajlar bana muhtemelen yıllardır gelmekteydi, ama ben
onları hayal gücüm diye göz ardı etmiş ve yalnızca kendi kendime konuştuğumu varsaymıştım.
Ne olduğunun bilinçli olarak farkına vardığım ilk seferinde öğretmenlik yaptığım bir dersin
ortasındaydım. Bir hafta sonu seminerimde InnerSpeak Yöntemini öğrenen altı öğrenci vardı. Eğitim
verdiğim her sınıfta dersin bir parçası olarak, her hafta sonunun bitiminde o hafta sonu boyunca
yüzeye çıkarılmış olabilecek her türlü etkiyi arındırmak için gruba bir seans yapardım. Kesinlikle
kimsenin bunalmış hissederek ayrılmasını istemiyordum.
Bu belirli hafta sonu, bütün öğrencilerin ve benim Mısır’da bir yaşam sürecini paylaştığımız
ortaya çıkmıştı. Ben bir tür hükümdardım, öğrencilerden biri benim eşimdi ve sınıfın geri kalanı
benim gücümü kötüye kullanarak incitmiş olduğum ruhlardan oluşuyordu. Her birimiz kolaylaştırma
işlemini uyguluyorduk, o yaşamda olduğumuz kişiyi bulup meydana gelmiş travma ile bağlantılı
herkesi affetmemiz gereken bir imgeleme yapıyorduk. Bana Gize’deki Büyük Piramit’in bir imgesi
gösterildi ve açıkça şu sözleri duydum, “Kapaktaşı artık yenisiyle değiştirildi.” Hayalimdeki
canlandırmada, daha büyük olanının üzerine daha küçük bir kristal piramidin ortalanmakta olduğunu
gördüm. Donakalmıştım! Diğerlerine anlatmaktan korktum çünkü onların aklımı oynatmış olduğumu
düşüneceklerini sandım. Ama az sonra onlara anlattım. Öğrencilerden biri, uygulama yapan bir psişik,
“Jean! Vay! Az önce kanallık yaptın!” dedi.
Şimdi anlıyorum ki sessiz olmama izin verdiğimde, pek çok kez bilgi alırım. Bu bazen benim
için olur, ama pek çok kez bunu başkasına vermem gereklidir. Çalışmaya daldığım günler olur –
kitabımı yazarken, evi temizlerken, köpeğimle oynarken – “Git meditasyon yap” diye duymaya
başlarım. Bu sessizce başlar ama eğer onu yok sayarsam, ben sonunda bana söyleneni yapana kadar, o
daha da ısrarcı hale gelir. Bu olduğunda her zaman gelmek isteyen önemli bir şey vardır.
Benim metodolojim çok basit. Dikkatimi toplamak için birkaç derin nefes alırım. Sonra beni
saran bir ışık sütununun aşağı doğru indiğini görürüm. Ruha teslim olurum ve yalnızca Işıktan,
Kaynaktan gelen bilgiyi alabilmem için, rehberlerimden gelen her şeyi filtrelemelerini isterim. Sonra
sessizce beklerim. Çoğu kez olacak olan ilk şey canlı renkler görmeye başlamamdır - görüş alanımda
dalgalanan mor, menekşe, açık pembe, yeşil, mavi ve sarı renkler. Sonra bir anda bir şey görürüm veya
belki bir mesaj “duyarım”. Bunlar benim insan gözlerimden gelen vizyonlar veya insan kulaklarımdan
gelen sesler değildir. Hayır, onlar bir “biliş” biçimi, kalp çakramda gördüğüm veya duyduğum bir
şeydir.
Kanallık bizim için çok iyi bir alıştırma çünkü o bize, beşinci boyutta birbirimizle konuşmak
için kullanacağımız araç olan, telepatik iletişimi kullanmayı öğretir. Ancak bu zorlayabileceğimiz bir
şey değil. Bu bir sol-beyin faaliyeti değil. Ruhtan sağ beyinlerimizle sezgisel olarak algılarız ve
herhangi bir şeyin geçip gelebilmesi için teslim olup güvenmemiz gerekir.

Bölüm On üç
Melekleri Dinlemek

Ben herkesin melekleri dinlemeyi öğrenebileceğine inanıyorum. Melekler her yanımızda. Bazı
melekler herkes için erişilebilirdir, ama her birimizin “kişisel olanları” da vardır.
Yüksek Benliğime açılmaya başladığımda aldığım ilk yeteneklerden biri melekleri görme ve
duyma yeteneğiydi. Bunun ilk oluşu beni oldukça şaşırtmıştı. Bir danışan ile birlikte bir seanstaydım
ve onun için çıkan terapi onun kalp kırıklığının şifalanması için bir melek çağırmaktı. Danışana ne
yapması gerektiğini anlattım ve işi bitene kadar beklemek üzere yakındaki bir sandalyeye geçtim. Bir
anlık bir dinlenme için gözlerimi kapadığımda en muhteşem bir şeyi görebiliyordum. Güzel meleksi
bir varlık, her şeyiyle, kanatlarıyla ve pırıl pırıl parlayan ışığıyla, kanatları tamamen danışanın üzerine
serilmiş halde onun yattığı masanın üzerine eğiliyordu. Kendi kendime “Bu olamaz!” diye düşündüm.
Danışanın işi bitince ona deneyimini sordum. O dedi ki, “Vay! Bu güzel melek geldi ve kanatlarını
üzerime gerdi ve ben tüm yaşamım boyunca hissettiğimden daha fazla sevgi hissettim!” O zamandan
itibaren ne zaman bir melek işlemi çıksa dikkat kesildiğimi söylemeye gerek yok! Ve gitgide daha
fazla melek gelmeye başladı. Şimdi onlar yaptığım işin çok önemli bir parçası. En azından bir tanesi
gözükmeden bir seansın sona erdiği enderdir. Melekler danışanlar için, bir atayı ışığa taşımaktan, bir
şeye bakış şekillerini nasıl değiştireceklerini göstermekten, fiziksel şifalandırmaya kadar çeşit çeşit
muhteşem şeyler yaparlar.
Zaman geçtikçe ve ben kendi ruhsal gelişimimle daha da meşgul hale gelince, artık birlikte
zaman geçirdiğim insanların pek çoğunun melekler, öğretmenler ve rehberlerle oldukça ilginç ilişkileri
olduğunu fark etmeye başladım. Arkadaşlarımdan bazıları kendilerininkiyle sohbetler edebiliyor,
sorular sorup yanıtlar alabiliyorlardı. Az kıskanmamıştım çünkü o zamanlar benim yapabildiğim
sadece danışanlarımla çalışırken melekler görmekti. Arkadaşlarımdan biri, Natasha, yalnızca
meditasyonda değil, normal günlük hayatında da, melekler ve ruhları oldukça açıkça görebiliyor. O
bana sarı saçlı bir adamın her zaman benim “etrafımda takıldığından” söz etti. Ona onun kim
olduğunu ve ne yaptığını sordum ama o hiçbir fikri olmadığını söyledi. Onun beni izlemeleri için
başka ruhları getiriyormuş gibi göründüğünü söyledi, sanki hangi boyuttaysa oradaki diğerlerine
öğretmek için beni bir örnek olarak kullanıyormuş gibi.
Buna dayanarak, bir başka arkadaşı çağırdım – az önce söz ettiğim sohbetleri yapabileni. Bu
arkadaş bana sarı saçlı adamın Başmelek Mikail olduğunu söyledi. Bu benim aklımı uçurdu! Bir
Başmelek neden benim çevremde dolansın ki? Ben onu niye göremiyordum? O ne istiyordu? Günlük
meditasyonlarımda bu soruları sorup durdum ama aradığım yanıtı hiç alamadım ve kesinlikle onu
Natasha’nın görebildiği gibi hiç göremedim. Bu benim için bir takıntı haline geldi. “Yeterince iyi
olmadığımı” hissettim çünkü pek çok emsalimin görebildiği şekilde görmeye engelim vardı. Her gün,
ben görmek için mücadele ettikçe sonunda kendimi hırpalıyordum çünkü kendimi başarısız
hissediyordum. ÖYLESİNE bloke idim ki.
Bir akşamüzeri bir aile cenazesinden dönerken erkek kardeşimle beraber arabada gidiyorduk.
Sıkılmıştım. Bilirsiniz, o “hâlâ gelemedik mi” zamanlarından biri. Penceremden dışarı baktım.
Görünüşe göre erkek kardeşim dört şeritli karayolunda yeterince hızlı sürmüyordu çünkü sağımızda
büyük, kırmızı bir nakliye kamyonu bizi geçiyordu. Kamyonun yan tarafında, sürücü kapısının hemen
gerisindeki büyük resmi fark ettiğim anki şaşkınlığımı hayal edin. Bu, büyük kılıcını tutan Başmelek
Mikail ve “Başmelek Mikail, sürücülerimizi koru” yazan bir başlıktı. Onu orada ben bile
görebiliyordum! Ne harika bir espri anlayışları var!
Onları hâlâ açıkça göremesem de, ben her zaman onların var olduklarını biliyorum – ve onlar
her zaman varlar. Melekler Evrensel Müdahalesizlik Yasası’na göre hareket ederler. Biz onların
yardımını isteyene kadar sabırla izleyip beklerler ama genellikle biz istemeden karışmazlar. Yardım
istediğimiz zaman ise, en yüksek ve en iyi hayrımız için bize coşkuyla yardım ederler.
Meleklerimin görünüp beni cezalandırdıkları bir-iki olay olmuştu. Bir tanesi daha önce
anlatılmıştı, bunda danışana Akaşik kayıtları yeniden yazdırdığım için ellerime vurulmuştu. Bir diğeri
bana şifa çalışmamda yardımcı olacak olan bir sembolün verildiği bir seanstan sonra oldu. Seansta
bütün engelleri kaldırmak için yardım dilemiş ve beşinci boyutta çalışarak benim en yüksek ve en iyi
hayrıma olacak olanı daha çabuk tezahür ettirebilmek için bu boyuta gidebilmeyi istemiştim.
Başmelek Metatron ve Yükselmiş Üstat Djwhal Khul bana yalnızca benim değil diğerlerinin de o
beşinci boyut halini daha kolay elde edebilmelerine yardımcı olacak bir sembol gösterdiler. Her bir
seansın sonunda, ben her zaman işleme süresinin ne kadar olacağını sorarım ve bu vakada seansı
dokuz gün boyunca işliyor olacaktım. Öğretmenlerime sembol hakkında sordum ve bana işleme bitene
kadar onu kendim için kullanmamam söylendi.
Bu sırada, danışanların beşinci boyuta giderek kayıtlarına bakmalarına veya yaşamlarında
tezahür ettirmek istediklerinin hologramını inşa etmelerine yardımcı olmak için sembolü kullanmam
gereken kolaylaştırma işlemi danışanlar için gelmeye devam etti. Bu seanslarda bazı oldukça
inanılmaz şeyler oluyordu ve ben de bunu kendimde kullanmaya çok hevesliydim! Yaklaşık altı veya
yedi gün sonra artık daha fazla dayanamıyordum. Sabah meditasyonuma başladığımda sembolü
alnıma çizip kendi Akaşik kayıtlarıma bakabilmem için beşinci boyuta çıkmama yardım edilmesini
istedim. Hemen Metatron’un önümde durarak bana parmağını salladığını gördüm. Yakalanmıştım!
“Jean, sana beklemeni söyledik!” dedi. Böylece, ben de bekledim – oldukça iyi hatırlıyorum.
Dokuzuncu gün sonunda geldi ve ben de Çarşamba günü başlamış olduğum meditasyona başladım.
Hiçbir şey olmadı – HİÇBİR ŞEY! Bekleyip durdum ama hiçbir şey yok; renk yok, gelen yok, hiçbir
şey. Vazgeçtim, giyindim ve günlük ayak işlerini yapmaya başladım. Kafamın içinde o tanıdık sesi
duyduğumda evden yaklaşık bir mil uzakta araba sürüyordum. “Bu sabah hayal kırıklığına uğradığın
için özür dileriz ama bir sonuca bu kadar bağlanmış olmamalıydın. Şu anda Akaşik kayıtlarına
bakmana hiç gerek yok. Kitapta ne yazılıysa onu yaşıyorsun. Yapman gereken şeyi yapıyorsun!”
Öylesine etkilenmiştim ki arabamı kenara çekip sevinç gözyaşlarının akmasına izin vermek zorunda
kaldım.
Meleklerden her zaman aldığım tutarlı mesaj çok sevildiğimizdir. Her birimiz, hayal bile
edemeyeceğimiz kadar çok seviliriz. Her birimizin üzerinde bizi her zaman gözetleyen, Işık tutan ve
potansiyelimizi elde etmemiz için alan yaratan çok sayıda göksel varlık var. Şimdi biraz durun. Birkaç
derin nefes alıp gevşeyin. Sizi çevreleyen sevgiyi hissedin. Yanağınızda bir kanadın yumuşak
dokunuşunu hissedin. Havada güllerin hafif kokusunu duyun. Sevildiğinizi bilin!
Bölüm On dört
Yükselmiş Üstatlar

Meleklere ek olarak, bize yardım etmeyi bekleyen kalabalık bir göksel varlıklar ordusu vardır.
Onlar biz hazır olup onların yardımını isteyene kadar sabırla beklerler. Bizimle öncelikli olarak
öğretmenler ve rehberler olarak çalışırlar. Benim deneyimimin büyük bölümü, meleklerin yanısıra,
Yükselmiş Üstatlar ile oldu. Melekler kendilerine özgü bir türdür. Onlar insan değildir, hiçbir zaman
da olmamışlardır. Diğer yandan, Yükselmiş Üstatların dünya düzleminde en azından bir
bedenlenmeleri olmuştur. Onlar, ruhlarının insan biçimine geri dönmeyip bize yardım etmek üzere
hazır beklemeyi seçebileceği bir zirveye ulaşmışlardır.
Muhtemelen en iyi tanınan Yükselmiş Üstat bizim İsa olarak bildiğimizdir. O gezegene Işığı
geri getirmek üzere insan biçimini alan Tanrı’nın Oğlu’dur. O insanlık için bir köprü olarak geldi. O
bize Evrensel yasalarla ve insanın yasaları olan Musa’nın Yasaları ile nasıl uyum içinde yaşanacağını
öğretmeye geldi. O bize bizim maddenin ustaları olduğumuzu göstermek için geldi. Onun örneği
yükselme, hastaları iyileştirme, ışınlanma, tezahür ettirme, ve ölüyü diriltme yeteneğiydi. Bize kilisede
söylenmeyen şey onun çok özel bir ailede doğmuş olduğu ve onun ebeveynleri, Yusuf ve Meryem’in
de Yükselmiş Üstatlar olduklarıydı. Onlar Esseni’ydiler; diğerlerinden ayrı yaşayan, içe dönerek Tanrı
ile konuşan bir ortodoks Yahudi mezhebinin üyeleri. Onlar kendileri bağımsız rahipler idiler.
Tibetli Djwhal Khul da benim yaşamımda derinden etkisi olan bir diğer Üstattır. Beni gece
yarısı uyandırıp alanımı Kutsal Geometri ile doldurmaya başlayan oydu. Bana gelip beni, diğerlerine
yükselme sürecinde yardımcı olacak bir araç olan Evrensel Sembol ile nimetlendiren oydu. Ve beni bu
yolda tutmak için meditasyonlarımı sık sık ziyaret eden de odur.
Yükselmiş Üstatlar Kuan Yin ve Leydi Nada da bizimle çalışan kadın öğretmenlerden diğer
ikisidir. Kuan Yin Tibet kökenlidir ve Şefkat Üstadı’dır. Leydi Nada Pembe Aleviyle şifalandırarak
yardımcı olur. O Ruhani Yolunda olanlara iç rahatlığı ve ayırt etme getirir. Üstat Kuthumi’nin Pisagor
ve Assisi’li Aziz Francesco olarak bedenlenmeleri olmuştur. O sevgi yoluyla aydınlanma, eğitim ve
bilgelik getirir. Onun harika bir espri anlayışı vardır ve benim aydınlanmaya doğru mücadelelerimde
bana karşı aşırı derecede sabırlı olmuştur.
Üstat Aziz Germain, Violet Flame (Menekşe Alev) Üstadıdır. O bir yaşam sürecinde
Merlin’di. Gerçek olmayan her şeyi aleviyle yakar. Üstat Sai Baba bu zamanda Hindistan’da gerçekte
fiziksel biçimdedir, ancak o her zaman her yerdedir ve dünyanın dört bir yanında belirir, bizim
Koşulsuz Sevgi hakkında önemli dersleri öğrenmemize yardım eder.
El Morya ise bilge Melchior, Kral Arthur ve daha kısa süre önce Aziz Thomas More olarak
yeniden bedenlenmiştir. Üstat Hilarion bir zamanlar Aziz Pavlus idi. Benimle birlikte çalışan diğerleri
Gautama Buddha ve Serapis Bey’dir, ama bunlar yükselmiş üstatlardan sadece birkaçıdır.
Ruhsal olarak gelişmeye başlayıp aydınlanma, ayırt etme ve bilgelik istediğinizde, onlar size
geleceklerdir. Hâlâ “uykuda” olan çoğumuz için rüya halinde iken bizimle çalışırlar. Meditasyon
yapanlar için zihin sakinken seve seve gelirler. Başlangıçta, ben onları yalnızca renk olarak görürdüm
– Aziz Germain tabii ki menekşe rengi idi, Djwhal Khul koyu mor, Sai Baba turuncu görünür ve
Kuthumi limon yeşili ile turkuazın benekli karışımı. Kısa süre önce, ben kendimi daha bütünüyle
açtığımdan, onları daha net görebilmeye başladım. Zaman zaman Djwhal Khul mor kaftanlar içinde
tam bir figür olarak belirir. Lady Nada’nın sadece gözlerini veya Sai Baba’nın kocaman afro saçlarının
ana hatlarını görürüm, ama zaman geçtikçe daha da fazlasını görüyorum.
Bölüm On beş
Amacınızı Bulmak

Hiç kimse (ister fiziksel düzlemde ister Ruh düzleminde olsun) size neden burada olduğunuzu
söyleyemez. Misyonunuz sizin kendinizin bulması gereken bir şeydir. Bir şeyden emin olabilirsiniz,
siz var oluşunuzla Tanrı’nın bir yüzünü ifade etmek için buradasınız. Her birimiz Baba/Anne Tanrı’nın
imgesinde yaratılmış olan Varolan Her Şey’in bireyselleştirilmiş bir parçasıyız. Bu yüzden yuva
dediğimiz bu dünyadaki amaçlarımızın her biri İlahi olanın bir veçhesini yaşamlarımızda
sergilemektir. Tanrı, Varolan Her Şey olduğundan, İlahi olanın danışanlarımla çalışmalarımda ortaya
çıkmış, sizinle paylaşmaya çalışacağım birkaç veçhesi var. Anlaşılan, belirli amacımızın veçhesi her
ne ise, o yaşamımızın sürekli mücadele yaşamış olduğumuz bir parçası olacaktır. Unutmayın, biz
ruhumuzun birbiri ardına bedenlenmeler boyunca Evrensel Yasaları ihlal ettiğimiz zamanlarda
yaratılmış olan acısını şifalandırmak için buradayız.
Ruhlarımızdan bazıları Koşulsuz Sevgiyi göstermek için gelirler. Çoğu kez Misyonu bu
olanlar nefret, korku ve reddedilme meseleleriyle mücadele ederler, en sonunda üzerlerindeki
etkilerden gerçek özgürlüğü ve amaçlarının anlayışını deneyimleyebilmeye yetecek kadar kurtulana
dek. Diğerlerinin bir Gizem Misyonu vardır (bu benimkilerden biridir). Yaşamlarında gizemi çözmeye
çalışanlar başlangıçta bir kontrol hastası olma eğilimindedirler; ta ki bir gün, yaşamlarındakilere
Bilinmeyenin coşkusunu gösterirken, Ruhun kanatlarının onları koruyup rehberlik etmesine güvenerek
boşluğa adım atacak kadar emin olana dek.
Bir başka misyon da Tekamül Etme misyonudur, var olan daha büyük güçleri anlamaya
götüren yaşam boyu ruhsal gelişim. Bunun diğer yanı Dharma Misyonudur, ruhani görev yolu. Bu
çeşitlemelerin her ikisinin de amacı aynıdır – kişinin dünyevi yuvasında Cenneti bulmak.
Güzellik Misyonu ilginç bir tanesidir. Yetenekli sanatçılar sık sık bu amaçla buradadırlar, ama
yeterince şaşırtıcıdır ki bu aynı zamanda görünüşte şekil bozukluğu veya sakatlık gibi bir şeyle
bedenlenen insanlar için de ortaya çıkar. Pek çok kişi Tezahür amacıyla gelir, kişinin yarattığını almayı
öğrenmesi için, aslında kendi gerçekliğimizin birlikte yaratıcıları olduğumuzu ve bizim maddenin
üstatları olduğumuzu – bunun tersi olmadığını – anlamak için burada bulunduğumuzu farketmek için.
Bazı ruhlar için önemli olan bir tanesi Onur’dur – kişinin bedenlenmesini doğruluk, saygınlık ve güç
meselelerine adaması.
Oyun Misyonuna sahip olmak tercih edilen bir amaç olacaktır gibi gelebilir – ruh amacımızın
bizim için genellikle büyük bir mücadele olduğunu hatırlayana dek. Bu demektir ki Oyun üzerinde
çalışmak muhtemelen Oynamama’nın üstesinden gelmek anlamına gelir (herhangi bir nedenle
eğlenmeyi hak etmediklerini düşünen işkolikler.) Bir ruh görevi olarak Dönüşmeye ne dersiniz?
Bunlar genellikle değişim, hareket ve dönüşüme dayanamayan kişilerdir. Arkadaşlık üzerinde çalışan
ruhlar genellikle yakınlık, refakat ve tutku ile mücadele ederler. Duyma beklenileceğinden daha sık
çıkar. Bu Misyon kişinin Yüksek Benliğinden rehberlik alması, Tanrı’nın sakin, dingin sesini duyması
ile ilgilidir. Korku, öfke, düşük öz-saygı, güven eksikliği – hepsi yolumuzda bize öğretmek, bizi
sevmek ve bize rehberlik etmek için orada olan gerçeğe kulağımızı tıkamamıza neden olurlar. Benim
Misyonumun henüz kısa bir süre önce bulduğum bir yönü Tanımlama’dır, benim ve diğerlerinin
sınırlarını tanımlamayı öğrenmek.
Bunlar yalnızca birkaçı. Belki bahsettiklerimden biri içinizde yankı buldu. Fark etmez. Bu
yaşam sürecine gelmeden önce seçmiş olduğunuz yola doğru en azından ilerlemekte olmasa idiniz bu
kitabı elinize almış olmazdınız. Bir ipucu olarak, yaşamınızda sizin için belirli ve tekrarlayıcı bir sorun
olmuş olan alanlara iyice bir bakın. Bu sizin burada olma nedeninizin ne olabileceğine ışık tutacaktır.
Hiçbirimizin bizim yaşamlarımızın ve bizim Misyonumuzun bizimle bağlantısı olanları nasıl
etkilediğine dair hakiki bir anlayışı yoktur. Önemsizmiş gibi gelen bir karşılaşmanın bir başka insan
üzerinde derin bir etkisi olabilir – bazen olumlu, bazen olumsuz. Ama biz yolumuzda yürürken,
ruhumuzun Misyonu üzerinde çalışırken, bu karşılaşmalar bilgilendirici ve yükseltici olacaklardır –
sizin sergilediğinizi görme ihtiyacında olanlara bir ilham olacaklardır. Her birimizin Tanrı’nın ne
olduğunu göstermemizin yolu budur.
Neden burada olduğunuzu anlamanıza yardımcı olmakta etkili olabilecek numeroloji adında
kadim bir bilim de vardır. Önce doğum sayınızı belirlemeniz gerek. Bu oldukça basit:
1. Doğum tarihinizi yazın, aa/gg/yyyy.
2. “taksimleri” “artı işaretleriyle” (+) değiştirin.
3. Bir toplam elde etmek için bütün basamakları toplayın.
4. Eğer toplam iki basamaklı bir sayıysa son bir toplam elde etmek için o iki basamağı da
toplayın.
İşte doğum sayısına dayalı olarak ruh amaçlarının kısa tarifleri. Bir ile çalışan ruhlar
yaratıcılık ve kendine güven hakkında öğrenmek için buradadırlar. İkiler tamamen işbirliği ve denge
ile ilgilidir. Üçler duygusal ifade ve duyarlılık üzerinde çalışırlar. Dörtler tamamen istikrar ve süreç ile
ilgilidir.
Beş ile çalışan ruhlar özgürlük, disiplin ve değişimi öğrenmek için buradadırlar. Altılar
tamamen kendini kabul ile ilgilidir. Yediler itimat, sevgi ve açık hava ile ilgilidir. Benim gibi Sekizle
çalışanlar para ve güç hakkında öğrenmektedirler (benim vakamda ya çok fazla ya çok az)! Dokuzlar
doğruluk ile ilgilenmektedir. Ve Onlar (sıfır) sezgi gibi içsel yeteneklerle gelirler ve onları hayata
geçirmeyi öğrenmelidirler. Numeroloji hakkında size daha fazla bilgi sağlayacak pek çok cilt
yazılmıştır.
Bu, yalnızca sizin bulabileceğiniz yanıtları bulmanız için keşif işlemine başlamanıza yardım
edecek bir temeldir. Benim amacım hevesinizi artırıp sizi yolunuzda teşvik etmektir!
Bölüm On Altı
Daha Yüksek Bilince ve Yükselişe Yolu Açmak

Altmışların sonunda başlayan ve seksenlerde ve doksanlarda İndigo Çocukların gelmesiyle


daha büyük boyutlara ulaşan bilinç–yükselişi şimdi çoğumuzu bir şekilde ve derecede etkilemektedir.
Bu çocuklar dünyayı değiştirmek için doğmaya başladılar. Onlar zaten kim olduklarını ve burada ne
için bulunduklarını hatırlayarak gelmekteler. Suçluluk onların yapısının parçası değil ve bu onların pek
çoğu için engebeli bir yol yaratmıştır ama onlar hepimizi uyandırma sürecini başlattılar. Pek çoğumuz
düşüncelerimizi aydınlanma, yükseliş ve kendi Tanrısallığımızla bağlantı kurmaya odaklamaya
başlıyoruz, o terimleri ister kullanalım ister kullanmayalım.
Biz bu yoldan inerken deneyimlediğimiz çok benzer işaretler meydana çıkıyor. Kendinizi
gecenin ortasında uyanırken veya çok yoğun rüyalar görürken buluyor musunuz? Kariyer veya
işinizde bir değişikliğe itilmiş oldunuz mu, belki de beklenmeyen şekilde? Özellikle boyun ve sırtta
daha önce hiç hissetmediğiniz ağrı ve sızılar deneyimliyor musunuz? Sanki eski ilişkileriniz ve
ailenize “uyum sağlayamıyormuşsunuz” gibi kendinizi mutsuz veya yalnız hissediyor musunuz? Ya
kafanızın içinde “bir şeyler duymak ” ve ayaklarınızın yere basmadığını hissetmek? Eğer bunlardan
herhangi biri size yakın geliyorsa doğru yoldasınız, eski üç boyutlu düşünce kalıplarından yukarı
doğru dördüncü ve beşinci boyutların daha yüksek bilincine götüren yolda!
Bu zamanda, değişimler bize fiziksel olarak da olmakta. Yeni bilinç yeni bir çakranın açılma
işlemini de başlatmakta, benim Yüksek Kalp veya Mesih Bilinci dediğim çakranın. Bu çakranın
fiziksel yeri kalp ile boğaz arasındadır ve onunla ilişkili olan organ da timüstür. Bu yeni çakranın
işlevi her birimizin yaşamlarında bizi Evrensel Sevgiye ve onun ifadesine uyandırmaktır. İkinci bir
yeni çakra da açılmaya başlamaktadır. Ben ona Yükseliş çakrası diyorum ve o ağzın tam karşı tarafı
olan başın arkasındaki oksiput bölümünde bulunuyor. Buna ek olarak, bedenlerimiz ek DNA
iplikçiklerinin, binlerce yıldır kullanılmamış olanların, yeniden uyandırılması için haykırmaktalar.
DNA iplikçiklerinizi uyandırmak daha yüksek bilinciniz ile fiziksel bedeniniz arasında bir diyalog
yaratarak, fiziksel enerjinize yüksek benliğinizin ilahi bilgeliğini sabitler. Bu yeni DNA iplikçiklerini
etkinleştirmek sizin fiziksel DNA’nızla Ruhsal DNA’nız (yüksek bilinciniz) arasında doğrudan
iletişim işlemini başlatır ve bu sizin kendi ilahi bilgeliğinizi varlığınızın ve bilincinizin içerisine
merkezler.
DNA’nızı etkinleştirmek, yaşamınızın her alanında yüksek benliğinizin tezahür ettirdiği şeyler
için bir mıknatıs oluşturur. Bu yoldaki ilerlemenin üçüncü bileşeni bizi daha düşük düşünce
diyarlarında tutan o şeyleri bırakmaktır – korkular, yargı, etkiler ve insanlara ve şeylere bağlılıklar.
Pek çoğumuz bu yaşam sürecinde yarattığımız “meseleleri” arındırmaya çalışarak çok zaman ve para
harcadık, ama bunlar bizi geride tutan etkilerin yalnızca küçük bir kısmını oluştururlar. Bu “meseleler”
ve etkiler aynı zamanda uyanma işlemini başlatmak için bizi ileri iten şeylerdir. Şimdi bizim eski
karmik kontratları, tamamıyla ve kesin olarak, salıverme ve arındırma fırsatımızdır. Bu aynı zamanda
miras almış olduğumuz eski soysal acıyı da şifalandırmamızın zamanıdır. Ancak en önemlisi, biz
şimdi kendimizi, her şeyi “kötü” ya da “iyi”, “yanlış” veya “doğru” diye yargılama ihtiyacı hissetmiş
olduğumuz ve diğerlerinden ve Ruh’tan kendimizi ayrı hissetmiş olduğumuz çift kutupluluktan serbest
bırakmakta özgürüz. Bilincin daha yüksek düzeylerine giden yolumuzdaki en büyük iki barikat korku
ve yargılamadır. Bunlar oldukları yerde kaldıkları sürece, bizim ilerlememiz sınırlıdır. Şimdi hepimize
gelen mesaj her şeyin sırf “olduğu”, ve bize düşenin de hiçbir şeyi ya da hiç kimseyi bundan daha öte
yargılamamamız olduğudur. Diğerlerindeki Tanrısallığı görebildiğimizde, bağlılıklara olan tüm
ihtiyacı bırakabiliriz. Kulağa kolay mı geliyor? Eğer irademizi Ruh’a devredip, her gün, bütün gün
teslimiyette yürümeyi öğrenebilsek, üzerimizdeki etkiler de acımız da hiç olmazdı. Hak ettiğimiz – ve
İlahi Hak olarak bizim olan – tüm bolluk, sağlık, mutluluk ve sevgi ile kutsanmış olurduk. Ne yazık ki
biz insanız ve “fani anlarımız” var. Yüksek benliğimiz yerine dünyevi benliğimizle hareket ettiğimiz
zamanları ayırt etmeyi öğrenmeliyiz ki hareketlerimizi buna göre planlayabilelim. Biz teslimiyetle
hareket ettiğimizde, planımızı yüksek benliğimizle gerçekleştirdiğimizde, her şey akar. Yaşam bize iyi
gelmekle kalmaz, aynı zamanda çevremizdekiler de yaydığımız ışığı alırlar ve onlar da yararlanırlar.
Seçimlerimiz Tanrı’nın seçimleri olduğunda, İŞE YARARLAR. Yüksek benliklerimiz içerisinde stres
bulunmaz. Dünyevi benliğimizle hareket ettiğimizde, enerjilerimiz dağılır. Yolumuzu bulmamız
zorlaşır. Denkleme mücadele girer. Çoğu zaman bu “fani anlardan” birine kaydığımızı anlamayız.
Her birimiz için öncelik ayırt etme olmalıdır – ne zaman teslimiyette iş gördüğümüzü ne
zaman öyle olmadığımızı anlama yeteneği. İkinci öncelik şudur ki, dünyevi benliğimizle hareket
ettiğimizi anladığımızda HİÇBİR KARAR VERMEMELİYİZ! Bu hem çevremizdekiler hem
kendimiz için zararlı olan o hataları yapmamızı önleyecek bir zorunluluktur. Teslimiyet halinde
olduğumuzda Evrensel Yasaları ihlal etmeyiz – bunu yalnızca “fani anlarda” yaparız. Aynı zamanda
daha sonra Yükseliş yolumuzda engeller haline gelen o bağlılıkları da yaratmayız.
Doğrusu bu süreçte her birimize yardımcı olacak araçlar zaten mevcuttur. Benim çalışmam,
InnerSpeak, karmik döngüleri sona erdirmek üzere şifalandırılması gereken geçmiş yaşam veya soya
ait travmaları bulmak için sizin “İçsel Özünüz” veya Ruhunuzla iletişim kurma yeteneğinizi açar.
Buraya kadar okumuş olduğunuz malzemenin keşfedilmesi de, ben kendi “uyanış” zamanıma
başladığımda, bu yöntemle olmuştu. Yaratıcılığınızı ve sezginizi açmanızın yanı sıra bedenlerinizde
fiziksel şifalanma ve değişim sürecini başlatmanızı desteklemek için çeşitli biçimlerde DNA
aktivasyonları mevcuttur. Meditasyon içimize gidip yanıtlarımızın pek çoğunu orada bulmamız için
bize bir yol sağlar.
Sizin için cazip olan usul hangisi olursa olsun, “serbest bırakma” işlemine başlamanın zamanı
şimdidir. Çok desteklenmekteyiz. Meleklerimiz, Öğretmenlerimiz, Rehberlerimiz ve Yükselmiş
Üstatlar her birimizin “uyanmasını” beklemektedirler. Biz onların varlığından haberdar olsak da
olmasak da, onlar bizimle sürekli çalışırlar; ama bir özgür irade dünyasında hareket ettiğimizden, biz
onları buna davet etmedikçe, onlar genellikle yaşamlarımıza müdahale etmezler. Tek yapmanız
gereken istemektir!
Bir seçimler dünyasında yaşamaktayız. Öylesine kutsanmışız ki nerede, nasıl, ne zaman ve
neden yaşayacağımızı seçebilmekteyiz. Yaşamımızın herhangi bir noktasında kaderimize uyanmayı
seçebiliriz. Yolumuzun üzerinde kendisini gösteren herhangi bir şeye nasıl tepki vermeyi dilediğimizi
seçebiliriz ve yargılamak isteyip istemediğimiz de bizim seçimimizdir. An be an seçimlerimizi
yapmakta ve yaşamlarımızı yaratmaktayız. Huzuru veya kargaşayı, sevgiyi veya korkuyu görmeyi
seçebiliriz. Zaman ŞİMDİ’dir – farkındalık ile seçin!

Ekler
Tipik InnerSpeak Dosyaları

1:1 SPİRİTÜEL
1:2 GERİ DÖNÜŞ
1:3 GAİA
1:4 YARATIM
1:5 RUH YILDIZI
1:6 DIŞARI İTME
1:7 YER DEĞİŞTİRME
1:8 BERRAKLIK
1:9 KUVVET

2:1 VERİ BANKASI


2:2 YERİNDELİK
2:3 DENİZ FENERİ
2:4 ÖLÜM
2:5 ÖLÇÜLÜLÜK
2:6 ŞEYTAN
2:7 RUH TEPKİSİ
2:8 DUYGUSAL
2:9 OLGU

3:1 GEÇİT
3:2 MİSYON
3:3 YENİDEN HİZALANMA
3:4 ANLAM
3:5 MESANE MERİDYENİ
3:6 SAFRA KESESİ MERİDYENİ
3:7 KALP MERİDYENİ
3:8 BÖBREK MERİDYENİ
3:9 KALIN BAĞIRSAK MERİDYENİ

4:1 KARACİĞER MERİDYENİ


4:2 AKCİĞER MERİDYENİ
4:3 CİNSELLİK/DOLAŞIM MERİDYENİ
4:4 İNCE BAĞIRSAK MERİDYENİ
4:5 DALAK MERİDYENİ
4:6 MİDE MERİDYENİ
4:7 ÜÇLÜ ISITICI MERİDYENİ
4:8 ALICI DAMAR MERİDYENİ
4:9 YÖNETİCİ DAMAR MERİDYENİ

Kaynak
Söz konusu etkinin kökeni.

1:1 B Planı Kontratı – bedenlenmeden hemen önce ebeveyn seçimi değişmiş


1:2 Bu Yaşam Süreci
1:3 Erken çocukluk yaşlarındaki travma/taciz.
1:4 Gebelik anı veya gebelik sırasında oluşan etki
1:5 Doğum Travması
1:6 Doğum sancıları sırasında veya doğum anında anneden gelen etki
1:7 Paradigma Değişimi
1:8 Dönüşümden kaçınma yolu olarak Kendini Sabote Etme
1:9 Bedenlenme İşlemi sırasında

2:1 Ata – soyağacını ve kaç nesil önce olduğunu saptayın


2:2 Ataya ait Başka Bir Yaşam
2:3 Yeniden bedenlenmiş (Reenkarne olmuş) Ata
2:4 Kayıp Ata – kürtaj veya “saklı”
2:5 Kendisi adına etkiyi arındıracak çocuğu olmayan ata
2:6 Hem anne hem baba soyundan
2:7 Kendisinin atalara ilişkin etkisi eşinin/yaşam arkadaşının atalara ilişkin etkisiyle tınılaşıyor (rezone
oluyor)
2:8 Aynı zamanda gebe kalınmış ama dünyaya gelememiş ikiz kardeş
2:9 Uzak Atalar – 16 nesilden öncesi

3:1 Geçmiş Yaşam


3:2 Kişi kendi kendisinin atasıydı
3:3 Geçmiş Yaşamda Atalardan gelen
3:4 Geçmiş Yaşamda Yaşam Arkadaşına ait Etki
3:5 Gelecek Yaşam
3:6 Gelecek Yaşam Ruh Grubu
3:7 Uzaylı Etkisi
3:8 Psişik Saldırı
3:9 Sızma – kişi bu etkiyi geciktirmeye çalışıyor

4:1 Ölüm Perdesi – yardım veya kapanış isteyen biri


4:2 Yaşam arkadaşına ait etki ve kişi bununla rezone oluyor
4:3 Anne veya çocuğun doğum sırasında ölümü.
4:4 Ruh Grubu Üyesi
4:5 Eklenti – Parazit mevcudiyet veya varlık
4:6 Kültürel, ailesel veya dinsel olarak yerleştirilmiş inanç/fikir
4:7 LANET – Kötü niyetin kaynağına geri dönmesi
4:8 Otorite sahibi biri kişiyi baskısıyla bunaltıyor
4:9 Geri gitmeyi reddediyor

Neden Olan Olgu


Bu yaraların anılarından dolayı Ruhun kendini olumsuz şekilde yeniden yapılandırmasına neden
olmuş olan bir kriz.

1:1 Kalp kırıklığı


1:2 Çift eşlilik veya zina
1:3 Deforme olma (fiziksel veya manevi olarak), fiziksel sakatlık veya hastalık
1:4 Kovulmak, dışlanmış, sürgün edilmiş, terk edilmişlik
1:5 Finansal, cinsel veya yaratımsal bolluğun baskılanması
1:6 Bir birlikteliğe ya da birlikteliğin bitmesine zorlanma (genellikle ailevi veya kültürel baskıyla)
1:7 Kürtaj, bebek katli, yeni oluşmakta olan veya tohum halindeki fikrin yaşam bulmasına izin
verilmemesi, reddedilmiş çocuk veya amaç, düşük, kaybedilmiş çocuk
1:8 Doğumda ölüm – anne mi çocuk mu olduğunu bulun
1:9 Vücudun bir bölümünün veya uzvunun kesilerek alınması, göbek bağının kesilmesi, fiziksel veya
duygusal bağın kesilmesi
2:1 Finansal veya cinsel zalimlik
2:2 Aile veya gruptan dışlanmaktan dolayı maneviyatı bozulmak, utanç veya küskünlük duymak
2:3 “Günah”
2:4 Görücü usulü veya sevgisiz evlilik
2:5 Cinsel kölelik, kıskançlık veya başka bir durum veya sorun
2:6 Kulluk, diğerlerinin iradesi karşısında güçsüzlük
2:7 Ani ihanet
2:8 Başka birinin hatalarından dolayı cezalandırılmak
2:9 Eşcinselliğin veya eşcinsel bir eylemin gizlenmesi
3:1 Kandırma – diğerleri kişinin gerçekte kim veya ne olduğunu veya aslında ne yapmakta olduğunu
bilmiyor
3:2 İktidarsızlık veya cinsel soğukluk, seks istememe, finansal başarısızlık
3:3 Ensest, taciz, sodomiye zorlanmak veya tecavüz
3:4 Tanrı inancını reddetmek
3:5 Kendine veya başkalarına inancını yitirmek
3:6 İçsel ifadenin derin olarak bastırılması (kendine veya başkasına yönelik)
3:7 Erken çocukluk yaşlarında taciz/istismar
3:8 Başarısızlık, yıkım, fakirleşme
3:9 İntihar girişimi

4:1 İşkence (fiziksel veya duygusal baskı altında ezilme)


4:2 Sevdiklerinin geçimini sağlayamama veya ailenin tehlikede olduğunu algılama
4:3 Çocuğun veya sevilen başka birinin elinden alınması
4:4 Ölümle sonuçlanan doğal afet veya kaza
4:5 Kişinin kendisinin veya bir başkasının incinmesine neden olacak şekilde gücün kötüye
kullanılması
4:6 Birinin kendisi için doğru olmadığını bildiği bir yolda yürümeye takılıp kalması
4:7 İntikam veya intikam olarak hastalık
4:8 İnkâr edilmiş sadakatsizlik
4:9 İhanet, hıyanet, yalan söylenmiş olma veya yalan söyleme

Yenilenme (ç.n.: yeni ismi ile Arınmalar)


Kaldırılmış etkilerin yerine olumlu niyetleri koymaya yönelik kolaylaştırıcı işlemler

1:1 Bedende istenmeyen etkiye açılan bir kapı için KT yap. Kapıyı kapat.
1:2 Ataya veya diğer yaşam varlığına kalplerinde ne olduğunu sor.
1:3 Ata/varlık ile el ele dönüştürücü ateşin içine yürü.
1:4 Bir şişe oluştur. Varlığı içine davet et. Tıpalayıp Tanrı’ya havale et.
1:5 Kendini tamamen Tanrının Lütfuna aç ve huzurun yeniden sağlanmasını dile.
1:6 Ataya / geçmiş yaşam varlığına sevgi gönder.
1:7 Bir Melekten etki kalkana kadar kendini, atayı veya varlığı kucaklamasını dile.
1:8 Ata veya diğer yaşam varlığına etkiyle yüzleşmede destek ol
1:9 Kişinin eski bir içsel yarasını açığa çıkarıp onu aşmasına yardım etmek için akupunktur yap.

2:1 KT’ni bir yağ ile kutsa


2:2 Tanrı’dan kişinin alanındaki aynaları kaldırmasını dile.
2:3 Kişinin İlahi Hakkı olan bolluğunun onunla yeniden bütünleşmesine izin ver
2:4 Kabını ışıkla doldur ve onun dünya tarafından görülmesine izin ver
2:5 Bir yeniden doğuş işlemini hemen başlatmak için bedenin titreşimini değiştir.
2:6 Öz değer duyusunu geri kazanmak için dua et.
2:7 Tanrı’dan alandaki kara fıskiyeleri kaldırmasını dile
2:8 Atayı bul. Bulunduğu sahneyi sana göstermesini iste.
2:9 Bütün hücrelerden kişinin/saldırganın/atanın enerjisini kaldır

3:1 Tanrı’dan KT’ndeki yaratık veya canavarı kaldırmasını dile.


3:2 KT’ndeki hissi kalbe doğru hareket ettir ve dönüşmesine izin ver
3:3 Diğer yaşam varlığının hiddet veya korkusunu tamamen bitene kadar boşaltmasına izin ver.
3:4 Diğer yaşam senaryosuna git ve bırakılmış olan armağanları/araçları topla.
3:5 KT ile yerini bulacağın etkinin üzerine bir kristal yerleştir.
3:6 “İlahi Bağlantı”
3:7 Bu etkinin döngüsünü sona erdirmek için atanın veya diğer yaşam varlığının kendi cenazesine
katılarak yas tutmasına yardım et.
3:8 “Kaynak” ile sevgiyle yüzleş ve kontratın tamamlandığını doğrula.
3:9 İki nokta için KT yap ve kutupsallık hissedilene kadar tut.

4:1 Ata veya diğer yaşam varlığı ile birlikte Tanrı’ya ibadet et.
4:2 Yanıtlanması gereken soruyu bul.
4:3 Ata veya diğer yaşam varlığı ile birlikte dans et.
4:4 Kendinin, atanın veya diğer yaşam varlığının bu etki için sorumluluk almasını sağla ve onu
Tanrı’ya bırak.
4:5 Danışanın Akaşik Kayıtları görmesi ve/veya mükemmel çözümün hologramını yaratması için 5nci
boyuta geçmesine izin ver
4:6 Yardım etmeleri için kişinin Ruh Grubunu çağır.
4:7 Kişinin alanındaki “yüzleri” bul ve Tanrı’dan onları ışığa götürmesini dile.
4:8 Ata veya diğer yaşam varlığının içinde sıkışmış olduğu tuzağı veya kuşatmayı indir. Bu genellikle
bir inanç veya saplantıdır, bu yüzden önce İnanç veya Saplantılar dosyasını gözden geçir.
4:9 5nci boyutta bir yıldız imgele. Yıldızın çevresine kendi DNA iplikçiklerini sar ve yıldızın
enerjisini DNA’ndan kendi içine çek.

Evrensel Yasalar
Evrensel Yasalardan birini görmezden geldiğimizde ya da reddettiğimizde, Ruhun yolunda bir noktada
temizlenmesi gereken bir etkiyi veya karmik borcu harekete geçiririz. Bunlar en önemlilerinden
yalnızca birkaçıdır. – (O) Otomatik yasalar, biz onları seçsek de seçmesek de meydana gelirler.

Eylem Yasası – düşünce, his veya bilgiyi yaşama geçirmek için eylem gerekir.
Kimlik Yasası (O) – yaşamlarımızdaki tüm deneyimler ve nesneler bize gerçekte kim olduğumuzu
öğretmenin yolunu ararlar.
Çekim Yasası (O) – temel tezahür yasası; dikkat neredeyse yaratılacak olan odur, zihin her neye
kuvvetle inanırsa meydana gelecektir.
Denge Yasası (O) – Evren yaşamın sevecenlikle devam ettirilebilmesi ve desteklenebilmesi için, tüm
etkileri hemen denkleştirecektir (bir kapı kapandığında bir diğeri açılır gibi…).
Etki ve Tepki Yasası – Karma ilkesi. Her şey yasaya göre olur – ne yaparsan bir noktada sana geri
döner .
Hüküm Hakkı Yasası – bu yasa yükselmiş âlemlerin bizim adımıza müdahale etmelerine izin verir.
Hükmünüze her zaman “Lütuf yasasına uyarak”ı ekleyin. 3 kez tekrar ederek “Yapılmıştır, yapılmıştır,
yapılmıştır. Teşekkür ederim” diye ilave edip, daha yüksek ellerde olduğuna güvenerek bırakın.
İlahi Akış Yasası – sevgide merkezlenmiş olarak anda yaşarsak, her şey iyi akar.
Gücün Ekonomisi Yasası – Kozmosun maddi ve manevi evrimi için her şeyi gücün asgari
harcanmasıyla en yararlı şekilde ayarlar (eğer benim için kolaysa benim için doğrudur).
Karşılıklılık Yasası (O) – düşünce oluşur oluşmaz, nesnesi onun yanındadır. Her arzu veya sorunun
yanıtı yanındadır. İlahi Zihin’de bir enerji taşması olur olmaz, deneyimin bütünlüğü tam oradadır.
Vakum Yasası (O) – doğa vakum sevmez. Bir yer açın – benzer enerji geri döner.
Affedicilik Yasası– her şeyi sevgiyle görmeyi iyilik takip eder.
Özgür İrade Yasası – Bizim yönümüzü seçmeye hakkımız ve gücümüz vardır.
Lütuf Yasası – Tanrı Karma Yasası’nı kaldırabilir, şöyle ki, eğer bu bütünün hayrınaysa, bir kişi hak
ettiğinden daha fazlasını alabilir.
Grup Uğraşısı Yasası – 2 veya 3 kişi benim adıma bir araya toplandıklarında.
Dürüstlük Yasası – Ancak kendimize karşı dürüst olduğumuz zaman bir başkasına karşı dürüst
olabiliriz.
Niyet Yasası – tezahürün gerçekleşebilmesi için enerji niyeti izlemelidir.
Manyetik Kontrol Yasası – sahip olduğumuz her düşünce bize geri dönen bir eşini yaratır.
Yargısızlık Yasası – Evrensel Ruh bizi yargılamaz. Bizim yargılarımız eşit ölçüde yargıları çeker.
Bağlantısızlık Yasası – benliğe bağlılık karma yaratır. Bağlantısızlık karmayı yok eder. Manevi
çalışmayla insan kendini karmik olarak belirlenmiş deneyimden özgürleştirebilir.
Müdahalesizlik Yasası – zararlı davranış olarak gördüğümüze müdahale etmek veya onu düzeltmek
bizim görevimiz değildir. Biz yalnızca kendi gerçekliğimizde çalışmalıyız yoksa büyük karma oluşur.
Düzen Yasası (O) – Her şey, eğer kendi haline bırakılırsa daima İlahi düzen içinde olacaktır.
Şimdiki Zaman Yasası – zaman yoktur; sahip olduğumuz tek şey yalnızca şimdi ve buradadır.
Ritim Yasası (O) – her şey akar – içeri ve dışarı, med ve cezir şeklinde, her şeyde sarkacın sallanışı
tezahür eder. Enerji yalnızca cezirde(çekilmede) yeni ve daha yüksek bir şekilde ifade edilmek üzere
yeniden tanımlanabilir.
Alma ve Verme Yasası (O) – biz verdikçe, enerji de bize geri dönecektir (rahatça ver, rahatça al;
sakınganca ver, sakınganca al).
Koşulsuz Sevgi Yasası – kendimizi ve diğerlerini oldukları gibi sevmek, kendimizin ve diğer bütün
ruhların yollarını onurlandırmaktır. Bu yargısız veya şartsızca sevmektir.
Titreşim Yasası – tezahürün temeli, hiçbir şey dinlenmez, her şey hareket eder.

Yönlendirmeli Bir Meditasyon

Bu meditasyon yaşadığınız boyutların keşfinde size yardımcı olması için tasarlandı. Bu sizin
melekleriniz, öğretmenleriniz ve göksel rehberlerinizle tanışmanıza yardımcı olacaktır. Bu geçmiş
veya gelecekteki varoluşları keşfetmek için kullanılabilir. Bu meditasyon, diğer meditasyonlarla
birlikte, CD olarak kitabın yazarı Jean Adrienne’den edinilebilir.
Rahatlayarak başlayın – ya uzanarak ya da tercihen ayaklarınız yerde olacak şekilde rahat bir
sandalyeye oturarak. Ellerinizi serbestçe yanlara bırakın. Gözlerinizi kapayarak ve arınıp odaklanmak
için birkaç derin nefes alarak başlayın. Normal nefesler almaya başlayın ve dikkatinizi her birinin
alınıp verilişine odaklayın. Çok gevşemiş hale gelmenize izin verin. Bir beyaz ışık sütununun
Kaynak’tan inip sizi çevrelemesini dileyin, bu sizi sakinlik ve güven içinde tutsun. Kalbinizi açıp bu
güzel ışığın içinize girerek sizi sıcaklığı ile doldurmasına izin verin. Öyle sıcak, öyle gevşemiş, öyle
rahat, öylesine seviliyor hissediyorsunuz ki. Güzel. Şimdi Anne/Baba Tanrı’nızdan titreşiminizi
yükseltmesini isteyin, önce üçüncü gözünüzü açmak için 83 hertz’e. Güzel. Şimdi titreşiminizin
Herşeyi Biliş Noktasına, 108 hertz’e çıkarılmasını isteyin. Mükemmel! Şimdi bu üçüncü boyut
düzleminden yükseltilip, dördüncü boyuttan geçerek beşinci boyuta getirilmenizi isteyin. Güzel.
Çevrenize bakın. Beşinci boyutta her şeyin nasıl güzel göründüğünü görün. Gördüğünüz her şeyi
çevreleyen menekşe rengi altın bir ışıltı var. Bu tezahür boyutudur. Bu Evrensel Zihindir.
Arzuladığınız her şey daha sonra üçüncü boyutta tezahür ettirilmek üzere önce burada yaratılabilir.
Burada kalbinizin arzusunun bir hologramını oluşturabilirsiniz. Bunun, sizin gerçekten içine girip
içerisinde dolaşabileceğiniz dev bir kar küresi gibi olduğunu hayal edin. Şimdi, tezahür ettirmek
istediğiniz bütün senaryoları yaratın. Acele etmeyin ve her şeyi tam olarak istediğiniz gibi yapın. Her
şeyi dâhil ettiğinize emin olun, aslında çevrenize bakın, unutmuş olduğunuz iki şey var. Şimdi onları
içeri getirin. Güzel. Şimdi hologramınızı kapatıp onu yukarı Tanrı’ya sunun. İlahi Hak ile sizin olan
her şeyin şimdi Lütufla, Mükemmel bir Şekilde size verilmesini isteyin. Teşekkür Edin! Güzel. Oldu,
oldu, OLDU!
Şimdi yedinci boyuta, Işık Boyutu’na, çıkartılmayı isteyin. İşte burada auraları, bizi
çevreleyen Işıkbedenleri görebiliyorsunuz. Çevrenize bakın. Yanınızdakilerin hepsinin Işıklarını
farkedin. Işıklardaki duyguları hissedin.
Şimdi sekizinci boyuta yükseltileceğiz. Bu Geçmişe Doğru Şimdi Boyutu. Burada geçmiş
yaşamlarınızı ve ruhunuzun deneyimlerini görüntüleyebilirsiniz. Bu boyutta, ruhunuzun bu yaşam
sürecine getirmeyi seçtiği veçhelerin size gösterilmesini isteyebilirsiniz. Bunlar diğer yaşam
süreçlerinden veçhelerdir, yalnızca sizin değil, bu bedenlenmede üzerinde çalışmayı seçmiş olduğunuz
diğerlerinin yaşamlarının veçheleri. Bir an durup bulduğunuz ilk veçheyi inceleyin. Şimdi, bu
veçhenin geriye dönmesini isteyin ve bir başkasının ileri doğru gelmesine izin verin. Güzel. Şimdi bu
veçhenin geriye dönmesini isteyin ve bir başkasının ileri doğru gelmesine izin verin. Güzel. Şimdi bu
veçhenin geri dönmesini isteyip bir başkasının ileri doğru gelmesine izin verin. Mükemmel. Şimdi bu
yaşamda sizin üzerinizde en derin etkiye sahip olan yaşam sürecinin gösterilmesini isteyin. Çevrenize
bakıp yanınızda kimin olduğunu görün. Bakın bakalım o zaman hangi kontratların yapılmış olduğunu
bilebilecek misiniz.
Şimdi yukarı dokuzuncu boyuta çıkalım, göksel varlıklar boyutuna. Bu melekleriniz,
öğretmenleriniz ve rehberlerinizin var olduğu boyut. Şimdi onlarla karşılaşmanın zamanı. Önce Neşe
meleğinizin bulunduğu sağ omzunuza doğru bakın. Onun sağ yanağınızı gıdıklamasını veya sizi
oradan öpüşünü hissedin. Onunla tanışabilmeniz için ondan öne ve ortaya gelmesini isteyin. Ondan
size adını söylemesini isteyin. Birkaç dakikanızı onu tanımaya ayırın. Güzel. Şimdi, ondan sağ
yanınıza geri geçmesini isteyin ve sol tarafınızda önünüze doğru duran rehberinizden ileri adım
atmasını isteyin. Bu rehber genellikle köklerinize özgüdür. Eğer Amerikalıysanız, bu çoğunlukla bir
Kızılderili olacaktır. Ona ismini sorun. Tanışmak için bir an durun. Güzel. Onun şu an için size
vereceği bir bilgi olup olmadığını sorun. Mükemmel.
Şimdi Başmelek Mikail’in sizin için orada olmasını isteyin. Teşekkürler. Siz onun varlığından
yayılan mavi parıltıda güneşlenirken onun size olan sevgisini hissedin. Başmelek Mikail, senden beni
geçmişe bağlayan eski bağlılıklar ve bağları arındırmamda bana yardım etmeni istiyorum. Bu eski
bağlar ve bağlılıklar artık bana hizmet etmiyor. Onlar, yalnızca benim değil bana bağlanmış olanların
da enerjisini çekiyor. Şimdi Başmelek Mikail önünüzde mavi kılıcıyla dururken onu fark edin.
Bedenlerinizin önüne ve yanlarına bağlanmış olan bütün bağları kesiyor. Bütün eski enerji şimdi
sevgiyle kaynağına geri gönderildi. Şimdi Başmelek Mikail arkanızda durmuş, zaman içerisinde
sırtınıza bağlanmış olan bütün bağları keserek bütün o enerjiyi kaynağına geri gönderiyor. Teşekkürler,
Başmelek Mikail bu harika sevgi armağanı için.
Şimdi buraya ve şimdiye, bedeninize, fiziksel düzleme geri dönme zamanı. Boyutlardan aşağı
geri dönerken, bugün karşılaştıklarınızın hepsine teşekkür edin ve şimdilik onlara veda edin. Nazikçe
kendinizin şimdiye gelmesine izin verin. Altınızdaki sandalyeyi hissedin. El ve ayak parmaklarınızı
oynatın. Derin bir nefes alın ve onu kalbinizden dışarı verirken bu harika deneyim için Ruh’a teşekkür
edin. Hazır olduğunuzda gözlerinizi açabilirsiniz.
Yazar Hakkında

Jean Adrienne Bevil, bir şifacı, eğitmen, konuşmacı ve kuantum değişimi yaratıcısıdır. Florida
State Üniversitesi’nden Psikoloji Lisansı alarak mezun olmuştur. O aynı zamanda South
Üniversitesi’nin Episkopal İlahiyat Fakültesi’nden de dört yıllık Rahiplik Eğitimi programını
tamamlamıştır. InnerSpeak (İç Benlikle Konuşma) Yöntemini geliştirmiştir ve aynı zamanda bir Usui
Reiki Üstadı, Karuna Ki Üstadı ve Seven Rays (Yedi Işın) Üstadıdır. Kocası Larry ve köpekleri Crissy
ile birlikte yaşadıkları Roswell, Georgia’daki evlerinde şifa seansları sunar. O ve Larry’nin birlikte üç
yetişkin çocukları vardır, Rob Trott, Amanda Trott ve Amy Peddie.
InnerSpeak Yöntemi aynı zamanda mükemmel bir uzaktan şifa aracı olarak da kullanılabilir.
Seans sizin bilgileriniz ve fotoğrafınıza dayalı olarak yapılır ve tamamlanmasının ardından seans
raporu size ya postalanır ya da e-posta ile gönderilir. Seanslar için Jean Adrienne’e
jeanadrienne@mindspring.com adresinden ulaşılabilir. Yöntem ile ilgili daha fazla bilgi www.inner–
speak.com adresinde bulunmaktadır.

Mardeene B. Mitchell bir yazar, yazma koçu, yayın danışmanı, konuşmacı, kitap geliştirici ve
seçici temelde bir iş ortağıdır. Misyonu kişisel ve küresel dönüşümü kolaylaştırmak için ileriyi gören
kişileri ve fikirleri günışığına çıkarmaktır. Deepak Chopra, M.D. tarafından onaylanmış Hidden Faces
of the Soul: 10 Secrets for Mind/Body Healing from Kabbalah’s Lost Tree of Life’da (Ruhun Gizli
Yüzleri: Kabala’nın Kayıp Yaşam Ağacı’ndan Zihin/Beden/Şifalandırmanın 10 Sırrı’nda) (Adams
Media Corporation, Boston, 2000) Dr. Sheldon Z. Kramer ile; The Gift of Taking: Honor Yourself
First... All Else Will Follow, 2001’da (Alma Yeteneği: Önce Kendini Onurlandır… Diğer Hepsi Onu
İzleyecektir,2001’de) Dr. Jill Kahn ile birlikte ikinci yazardı. Metro Atlanta, Georgia’da ikamet
etmektedir. mardeene@mindspring.com

You might also like