Professional Documents
Culture Documents
Yukari Di̇cle Havzasi Çanak Çömleksi̇z Neoli̇ti̇k Dönem
Yukari Di̇cle Havzasi Çanak Çömleksi̇z Neoli̇ti̇k Dönem
DÜZCE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI
Semih ATEŞ
DANIŞMAN
DÜZCE
OCAK, 2020
İÇİNDEKİLER i
ÖNSÖZ ................................................................................................................... ii
ÖZET..................................................................................................................... iii
1.GİRİŞ ................................................................................................................... 1
1.1.Araştırmanın Amacı ......................................................................................... 1
1.2.Araştırmanın Önemi ......................................................................................... 1
1.3.Araştırmanın Sınırlılıklar .................................................................................. 2
2.LİTERATÜR ....................................................................................................... 2
3.YÖNTEM ............................................................................................................. 3
4.BULGULAR......................................................................................................... 4
4.1. Neolitik Çağ 4
4.2.Yukarı Dicle Havzası Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem Yerleşimleri ............ 5
4.2.1 Çayönü ................................................................................................................... 5
4.2.2 Körtik Tepe 12
5.KARŞILAŞTIRMA 17
6.SONUÇ ............................................................................................................... 19
Kaynakça............................................................................................................... 22
i
ÖNSÖZ
ii
ÖZET
iii
1.GİRİŞ
Çok uzun zaman boyunca göçebe yaşayan insan, yerleşik hayata geçmiş, yerleşik
hayata geçen bu toplumlar, arkeoloji bilimi için bilgi edinme ortamını sabitleştirmiş,
aynı alanda insan yaşamı hakkında hemen hemen tüm verileri toplayabilecek bir hale
getirmiştir. Bu ilk yerleşik insanlar ölülerini kendilerinden çok uzak olmayan yerlere
gömmüşler, bir nevi ölümle ayrılsalar da maddesel olarak bir arada kalmayı
amaçlamışlardır.
1.1.Araştırmanın Amacı
1
1.3.Araştırmanın Sınırlılıkları
Bu araştırma da;
2.LİTERATÜR
H. Hauptmann Nevali Çori ve Urfa Yöresinde Neolitik Dönem: Genel Bir Bakış, Türkiye’de
Neolitik Dönem makalesinden Nevali Çori Mezarları hakkında bilgi aldım.
2
Mehmet Özdoğan’ın Neolitik Dönemi Yeniden Düşünmek makalesinden neolitik
dönem hakkında bilgi aldım.
Mehmet Özdoğan’ın İlk Çiftçiler Neden Göç Ettiler makalesinden neolitik dönem
hakkında bilgi aldım.
Vecihi Özkaya ve Aytaç Coşkun’un “Körtik Tepe Kazıları Erken Neolitik Dönemde
Bölgesel Kültürel İlişkiler Üzerine Bazı Gözlemler” makalesinden Körtik Tepe
hakkında bilgi aldım.
3.YÖNTEM
3
4. BULGULAR
Robert J. Braidwood ise Gordon Childe’ın ortaya attığı Neolitik Devrim kuramı
üzerine saha çalışmaları yaparak bu kuramdan “Çekirdek Bölge” kuramını türetmiş,
evcilleştirilmeye hazır çok sayıda vahşi hayvan ve bitkinin bulunduğu, tarıma
elverişli doğal çevrelerin yaşam alanı olarak seçildiği fikrini ortaya atmış ve “Besin
Üretimi Evresi” kavramını “Neolitik” kavramına alternatif olarak
önermiştir(Göbaş,2006:319).
4
dışında kalan yerler ile ilgili bilgimiz oldukça düzensiz ve
eksiktir(Özdoğan,2016:54). Holosen başlarından MÖ 7. binyıllara kadar yukarıda
sözünü ettiğimiz üç Neolitik oluşum bölgesi dışında “Neolitik” olarak tanımlanacak
hiçbir iz olmadığını ve daha sonra bu bölgelerde görülen Neolitik paket ögelerinin de
çekirdek bölgeden aktarılmış olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz(Özdoğan,2016:54).
4.2.1 Çayönü
5
Çömlekli Neolitik Çağın sonlarına kadar olan süreçteki gelişimi hemen hemen
kesintisiz olarak yansıtan ve dolayısıyla Neolitik yaşam biçiminin ortaya çıkış ve
gelişimini kapsamlı olarak gösteren ender kazı yerlerinden
biridir.(Özdoğan,2010:142)
Çayönü Tepe’sinin otuz dokuz C14 analızı sonucu Mö10200-3000 yılları arasına
tarihlenir. Aşağıdaki tablo Çanak Çömleksiz Neolitik Dönemin stratigrafisini kalibre
edilmiş tarihlerle gösterir. (Özdoğan,2011:192)
Yerleşim Mimarisi
Barınak türü bir yapıda duvar ve dam ayrımı yoktur; yapılar köşeleri olmayan,
yuvarlak ya da oval plana sahip tek bir mekandan oluşur. Bu süreçte bilinen yapı
tekniği duvarların dal, kamış gibi hafif malzemelerden örülmesi, üzerlerinin deriyle
örtülmesi ya da çamurla sıvanmasıdır. Çayönü yerleşiminin en eski kültür evresi, bu
tür yuvarlak yapılarla başlamıştır(Özdoğan,2010:143)
Çayönü'nün ikinci evresi "ızgara planlı yapılar" olarak bilinen ve gene PPNA
dönemine tarihlenen kültür katıdır. Taş temelli hafifçe yuvarlatılmış köşeli
dikdörtgen yapılar yaklaşık 11 m uzunluğunda 6 m genişliğindedir. Esas yaşam
alanını oluşturan ilk bölüm, ızgara gibi birbirine koşut taş dizilerinin üzerine çalı
çırpı örtülüp üzerinin kil sıvanmasıyla tabanı yapılan dikdörtgen görünümlü bir
alandır. İkinci bölüm ise, bunun önünde alçak bir taş duvarla sınırlanmış, zemini
küçük taş döşeli, bir kenarında ocağı bulunan, yalnız bu yapıya ait bir açık kullanım
alanıdır. Ancak bu mekanın üzerinin aynen kulübelerde olduğu gibi ağaç ve dallarla
örülerek kapatıldığı anlaşılmaktadır. (Özdoğan,2010:143) (Özdoğan,2011:198)
Izgara plan tipinin gelişerek devam ettiği süreç içinde yapının giderek dörtgen bir
dış duvara sahip olduğu ve taban altındaki ızgaraların da bir taş döşemeye dönüştüğü
görülmektedir. Bu nedenle ızgara planlı yapı evresi, mimarlık tarihinde çok tartışmalı
6
olan yuvarlak plandan dörtgen plana nasıl geçildiğini tüm aşamalarıyla sergileyen bir
süreci yansıtmaktadır(Özdoğan,2010:143-144)
Taş döşeli yapılar evresinde artık yapıların köşe bağlantılarının ortaya çıktığı ve
giderek duvarların, artık bağımsız yapı öğesi durumuna dönüşmüş olan çatının
ağırlığını taşıyan bir niteliğe sahip olduğu görülmektedir. PPNB Dönemi'ne
gelindiğinde günümüze kadar gelen mimarinin tüm özelliklerinin deneme yanılma
yöntemiyle ortaya çıktığı; taş temelin, bunun üzerinde taş duvarın, önceleri dökme,
daha sonra bloğa dönüşen kerpicin, düz damın, lentoları olan kapı ve pencerelerin,
bodrum ve bunun üzerinde yaşamın sürdüğü ikinci bir katı olan yapının, ikinci kata
çıkan düzenli merdivenlerin, günümüz Yakındoğu köy mimarisiyle hemen hemen
aynı nitelikte oluştuğu görülmektedir(Özdoğan,2010:144)
Küçük Buluntular
Çayönü yontma taş aletleri arasında delgiler, taş kalemler, kazıyıcılar, çift sırtlı
obsidyen bıçak Byblos uçları, Nemrik uçları ve Çayönü aleti vardır
(Özdoğan,2011:197-202). Bakır buluntular arasında boncuk, bız, yuvarlatılmış
boncuk ve kakma pul bulunur(Özdoğan,2011:214). Kemik aletler arasında bızlar ve
iğneler bulunur(Özdoğan,2011:214). Yapı malzemesinde kullanılan samanlı kilden
yapılmış sığ düz dipli, yuvarlak yada köşeli kaplar ve yatay çizgi bezemeli taş kap
bulunmuştur(Özdoğan,2011:224).
7
Ölü Gömme Gelenekleri
PPNA Yerleşmenin en eski dönemine tarihlenen bu evreye ait 9 adet gömüt açığa
çıkarılmıştır. Bunların bir bölümü mekân içinde, taban altlarında, bir bölümü ise
mekânlar arasındaki açık alanlara açılan gömüt çukurlarının içindedir. Gömüt
çukurlarının sınırlarının her zaman tespit edilemediği, ancak bazen etraflarının taşla
çevrelendiğinin gözlemlendiği bildirilmektedir. İskeletlerin genel olarak kafatası
kuzeye gelecek biçimde, kuzey-güney doğrultuda; sağ tarafları üzerine büzülmüş
pozisyonda, yüzleri toprağa dönük olarak gömüldükleri belirtilmektedir. Ağırlıklı
olarak anatomik pozisyonları ve anatomik bağlantıları korunmuş gövdelerin birincil
gömüt bağlamında bulunduğu vurgulanmaktadır. Gömütlerin içinde bulunan dağınık
haldeki kırmızı aşı boyası (okr) parçalarının ise bilinçli olarak ölünün yanına
konduğu yorumu yapılmaktadır(Yılmaz,2010:35).
PPNA- EPPNB İkinci evre, ızgara planlı yapılarda tekli ya da çoklu gömütler,
birincil gömme özelliğinde, anatomik pozisyonları korunmuş olarak açığa
çıkarılmıştır. Bu evreye tarihlenen toplam 19 bireyin bir bölümünün avluların kuzey
kısmında, avlu tabanları altına açılan çukurlarda bulunduğu, bir bölümünün ise avlu
aralarındaki küçük hücrelerin içinde tekli, ikili ve ya üçlü olarak gömüldükleri
belirlenmiştir. Hücrelerin içindeki gömütlerde, ölünün yatırılış yönünün duvarların
yönüne göre değiştiği, küçük hücrelerde doğu-batı yönündekilerin sayısının daha
fazla olduğu vurgulanmaktadır. Avlularda bulunan iskeletlerin ise kuzeydoğu-
güneybatı doğrultusunda yatırıldığı belirtilmektedir. Bedenlerin, üç tanesi dışında sağ
yanları üzerine iyice büzülmüş pozisyonda yüzleri aşağıya doğru bakar durumda
olduğu, ölülerin yanında okr ve boncukların bulunduğu
bildirilmektedir(Yılmaz,2010:36).
GBb olarak adlandırılan bir binanın içinde, sıvanmış bir tabanın altında, ızgara
“duvarlarının” arasında çok büzülmüş bir erkek gömütünün, köpek kemikleri ve
yabandomuzu kafatası ile birlikte bulunduğu belirtilmektedir. Ayrıca bu evrede, avlu
dolgularında izole insan kafatasları ve çene parçalarının da açığa çıkarıldığı
vurgulanmaktadır. (Yılmaz,2010:36).
8
çıkarıldığı, aşı boyalı bir başka iskeletin ise bir diğer ızgara planlı yapı avlusunda
bulunduğu bildirilmektedir(Yılmaz,2010:36-37).
Açık alanın güneybatısında bulunan farklı bir örnekte ise ölünün yassı taşlar
üzerine yatırıldığı ve etrafının taşlarla çevrelenmiş olduğuna dikkat çekilmektedir.
Kafatası olmayan bu iskeletin, dizlerinin karnına doğru çekilmiş pozisyonda yüzüstü
9
yatırıldığı ve ellerinin omuzlarını tutar izlenimi oluşturacak pozisyonda bulunduğu
belirtilmektedir(Yılmaz,2010:38).
Orta PPNB Bu evrede, yerleşmenin batı kesimindeki açık alanlarda bulunan insan
kemiği kalıntılarının çoğunun bebek veya çocuk yaşta ölen bireyleri temsil ettiğine
dikkat çekilmektedir. Bu alanın güneybatısında açığa çıkarılan, 2’si erişkin olmayan,
1 erişkin olmak üzere 3’lü bir gömüt, mezar eşyaları açısından dikkat çekici olarak
değerlendirilmektedir. Erişkin bireyin boyun hizasında açığa çıkarılan kolyenin 787
taş ve 1 deniz kabuğundan oluştuğu, ayrıca işlenmemiş malahit parçaları, obsidien ve
çakmaktaşından yonga ve aletlerin de yanında bulunduğu
belirtilmektedir(Yılmaz,2010:38).
Geç PPNB Hücre planlı yapılar evresinde, Kafataslı Bina’nın kullanımının sona
erdiği düşünülmektedir. Bu evrede ölülerin, kuzeybatıda konumlanan mekanların
içlerinde taban altlarına gömüldükleri belirtilmektedir. Bu evreye ait iskelet sayısı
129’dur. Bunların dışında, yanmış binaların dolgusunda dağılmış insan kemiği
kalıntılarının da mevcut olduğu bildirilmektedir. Yapıların çoğunluğunda taban
altlarında açığa çıkarılan gömütlerin, tekli ya da çoklu olduğu, çoğunluğunun birincil
gömme özelliği gösterdiği belirtilmektedir. Çoklu gömütlerde genellikle 2 veya 3
birey bulunduğu, istisnai bir durum olarak hücrelerden bir tanesinde 6 farklı bireyin
bir arada gömüldüğü kaydedilmektedir. İskeletlerin bazılarının üst üste konmuş
olarak açığa çıkarıldığı, bazı durumlarda ise ölüleri koymak için hücre içinin tek sıra
taşlarla bölmelere ayrıldığına dikkat çekilmektedir. İskeletlerin yarı büzülmüş veya
tam olarak büzülmüş pozisyonda, sağ ya da sol tarafları üzerine yatırılmış olarak,
kuzeydoğu-güneybatı ya da güneybatı-kuzeydoğu yönünde açığa çıkarıldığı
belirtilmektedir(Yılmaz,2010:38).
10
köşesinde 15 santimetrelik bir çıkıntısının bulunduğu belirtilmektedir. Aşağıdan
yukarıya doğru betimlendiğinde; Platformun en alt kısmında küçük taşlardan bir
taban oluşturulduğu, iskeletin bu taban üzerine, büzülmüş pozisyonda yerleştirildiği,
iskeletin ziftli hasıra sarılarak üzerinin öncelikle kil ve kireçli bir maddeyle örtüldüğü
ve kalın lifli bir iple bağlandığı, hasır üzerindeki ziftin, yanma sırasında eriyip
yandan oda tabanına akmış olduğu, kerpiç toprağından hazırlanan çamur ile
platformun son haline getirildiği, iskeletin ayakları hizasında çakmaktaşı ve
obsidyenden bazı aletlerin bulunduğu ifade edilmektedir(Yılmaz,2010:40).
Hücre Planlı Yapılarda mezarların çoğunda çeşitli takılar, obsidyen yonga ve aletler,
sürtme taş aletler, nadiren de et ve bitkiden oluşan gıda maddeleriyle hediye olarak
karşılaşılır(Özdoğan,2011:210)
Kafataslı Bina
Kafataslı Bina ilk olarak 1980 kazı sezonunda açığa çıkarılmıştır. 1980, 1981,
1984, 1986, 1987 ve 1988 olmak üzere 6 kazı sezonu boyunca bina içinde
derinleşilmiş, ancak iç dolgunun bütünüyle kazısı
tamamlanamamıştır(Yılmaz,2010:47). Yapı 12x10 m. boyutlarındadır. Çayönü
yerleşmesinin genel stratigrafisinde ızgara planlı yapılar ile hücre planlı yapılar
evresi arasına tarihlenmektedir(Yılmaz,2010:44).
İki farklı plan ve genel olarak iki ayrı yapım dönemini içeren binaya kuş bakışı
baktığımızda, kuzeybatıda yer alan, söbe planlı kısım daha eski bir döneme; söbe
planlı yapıyı keserek eski yapı üstüne oturtulan dikdörtgen planlı kalıntı ise göreceli
olarak daha yeni bir döneme tarihlenmektedir. Binanın, kullanım süreci içerisinde
mimari olarak farklılaşmalar geçirmiş olmasına karşın, kullanım amacında
kesintilerin olmadığı düşünülmektedir. Yapının “dış hatlarının” belirlendiği bu iki
farklı inşa döneminin yanı sıra söbe planlı taraf üç alt evre, dikdörtgen planlı taraf da
üç alt evre içermektedir. Kafataslarının bulunduğu yapının gerek iç gerekse dış
duvarlarının sıvalı olduğu belirtilmekte ve 1981 kazı sezonunda dış sıvada daha iyi
11
korunmuş olan bir yerde kırmızı boya izlerine rastlandığı
belirtilmektedir(Yılmaz,2010:47).
Söbe planlı yapının korunan kısmı 4,20 x 2,80 metre boyutlarındadır. Bu evrede
taban ve duvar yüzlerinin sıvalı olduğu belirtilmektedir. Ayrıca taban altında bir
çukurun içinde gömülmüş olan yabani sığır kafa ve boynuzlarının bulunduğu, aynı
evrede kafatasları ile birlikte iskelet kalıntılarının da var olduğu
kaydedilmektedir(Yılmaz,2010:47-48).
Dikdörtgen planlı yapının kuzey tarafına, aynı boyutlarda, yan yana 4 hücre tipi
mekândan, güney tarafta ise üzeri kapalı mı değil mi tam olarak belirlenemeyen ve
“avlu” olarak adlandırılan bir alandan oluşmaktadır(Yılmaz,2010:50).
Kafataslı Yapı’da birkaç bakır boncuk ve bazı mezarlarda sadece ham malahit
parçaları ele geçmiştir(Özdoğan,2011:214)
Kafataslı Bina’nın bir yangın ile sona erdiği veya bilinçli olarak yakılarak
kullanımına son verildiği ve de devamında gömüldüğü düşünülmektedir. Kapı
aralıkları kapatılıp mekânın içi doldurularak üzerinin çakıllı bir dolguyla kapatıldığı
belirtilmektedir(Yılmaz,2010:50).
12
sınırları içinde bulunan Ağıl Köyü’ne (Ancolini) bağlı Pınarbaşı mezrası yakınında
yer alır. Alçak bir tepe görünümündeki höyük, çevresine göre yaklaşık 5.50 metrelik
bir yükseltiyle ortalama 100x150 metrelik bir alan kapsar. Yöresel ismiyle Kortuk ya
da Kortik Tepe olarak bilinen höyük, ilk olarak 1989 yılında gerçekleştirilen yüzey
araştırmalarında saptanmış ve daha geç bir yerleşim birimi olarak
değerlendirilmiştir(Özkaya,Coşkun,2013:2).
Kazılar, höyükte iki ana kültür evresinin varlığını ortaya koymuştur. Mimari
kalıntıların dışında, höyüğün söz konusu iki evresi dışında, özgün üretimlerle ayırt
edilebilmektedir. Kültürel evrelerin ilkini, Ortaçağ; ikincisini ise, höyük genelinde
tahribe uğramış olmakla beraber, yoğunluklu olarak mimari kalıntı, mezar ve ölü
armağanlarıyla Epi-paleolitik/Akeramik Neolitik evre temsil
eder(Özkaya,Coşkun,2013:2).
Yerleşim Mimarisi
Körtik Tepe’nin yapılarını üç ana grupta toplamak olasıdır. Birinci grubu, planları
tam olarak kavranabilen ve toplam 77 tanesi ortaya çıkarılan yuvarlak planlı yapılar
oluşturur. Bunların dışında, yeterince korunamamış çok sayıda kalıntının varlığı da
söz konusudur. Çapları 2.30 — 3.00 m arasında değişkenlik gösteren bu yapılar,
doğrudan toprak zemin üzerine inşa edilmişlerdir. Basit ve işlenmemiş taş
sıralarından oluşan temelleriyle ortak özellikler içeren bu yapıların çukur tabanları
sıkıştırılmış topraktan oluşur. Bazıları tek sıra olmak kaydıyla, taş temel, üç, dört ya
da daha fazla sıra halinde korunmuştur. Üst yapılarına ilişkin kesin kanıtlar
bulunmakla birlikte, belirli bir yüksekliğe kadar inşa edilmiş taş sıralarının, üzeri
sıvanmış saz ve dal gibi bitkisel malzemeden inşa edilmiş duvarları sağlamlaştırmaya
yönelik olduğu söylenebilir. Ölçüleri bakımından az sayıda kişinin barınmasına
13
olanak sağlayan, bazı durumlarda birbirleriyle bitişik olan söz konusu konutlar,
yuvarlak planlı yapılar adı altında tanımlanmıştır(Özkaya,Coşkun,2013:3).
Üçüncü grubu oluşturan yapıların sayısı dörttür(Y3, Y11, Y44, Y35). Sayısal
oranları yanı sıra, boyutları ve tabanlarında saptanan bulgularıyla farklı karakter
sunarlar. Yine yuvarlak planlı olan yapıların ikisi höyüğün batı yakasında, diğeri ise
doğu tarafta yer alır. 0.98 m derinlikte saptanan batıdaki Y3 yapısı, 3.45 m. lik
çapıyla, diğerlerine oranla, oldukça büyük boyutludur. Balçık harçla kaynaştırılmış
ve orta büyüklükte düzgün sıralanmış taşlarla inşa edilmiş temel duvarı dört sıra
halinde korunmuştur. Sıkıştırılmış toprak tabanın altında bir de intramural iskelet
içeren yapının ortasında, uzantıları ve işlevi belirlenemeyen bir duvar kalıntısı yer
alır. Batı yakadaki diğer yapı (Y44), 3.80 m. çapındadır ve 1,35 m. derinlikte yer
alır. Diğeriyle benzer teknikte inşa edilmiş temel duvarı asimetrik bir yapı sergiler.
Sıkıştırılmış topraktan oluşan tabanın altında saptanan bir iskelet ve beraberinde
gömülmüş yaban keçisi boynuzları, yapıya özel bir anlam kazandırmaktadır.
Höyüğün doğu yakasında yer alan üçüncü örnek (YI 1), 1.80 m. derinliğiyle alanda
saptanmış tek yapıdır. 3.42 m. lik çapa sahip yapının temel duvarı, Y44'de olduğu
gibi, asimetriklik içermekle beraber, yine balçık harçla kaynaştırılmış orta
büyüklükte işlenmemiş taşlarla inşa edilmiştir. Üst seviyelerdeki yapılanmalar
nedeniyle, kısmen tahrip edilmiş olan yapının taban dokusu, tamamen kazılmadığı
için, anlaşılmamıştır. Boyutlarıyla diğerlerinden ayrılan ve sayısal azınlığa sahip
olan bu yapıların işlevlerini açıklama konusunda veriler eksiktir. Derinlikleri esas
alındığında, tamamında saptanamazsa bile, en azından bulundukları mimari
seviyelerde birer örneğinin saptanması, söz konusu yapıların özel anlamlar
yüklenmesi gerektiğini düşündürmektedir ki, bu olgu Hallan Çemi'de varlığı
saptanan kamu yapılarını akla getirmektedir(Özkaya,Coşkun,2013:4).
14
Taş ve Kemik Aletler
Taş baltalar, bulgular arasında, asal çoğunluğu oluştururlar. Genelde kaba yapısal
özelliklere sahip olmakla beraber, üretim teknikleri bakımından özenle
şekillendirilmiş olanları da vardır. İşlevleriyle bağlantılı olarak çok sayıda örnekle
temsil edilen baltalar ya da bu tanımlama kapsamında değerlendirilen bulgular,
değişik taş türlerine işlenmiş olarak, boyutları bakımından farklılıklar içerirler. Orta
kesimlerinde sap delikleri olan söz konusu baltaların gömü armağanı olanları, özenle
şekillendirilmiş biçimsel bütünlüğe sahiptirler. Mezarlardan bağımsız bulunanların
çoğunluğu ise, daha kaba ve kullanımdan kaynaklanan aşınmalar içerirler.
Yerleşimde doğal biçimi korunan, işlenmemiş taşlara delikler açılarak kullanılan ağ
ve olta ağırlıklarına da sık rastlanmaktadır(Özkaya,Coşkun,Soyukara,2013:19).
15
Taş Kaplar ve Boncuklar
Körtik Tepe’de bulunan 743 mezarda 800’den fazla iskelet ortaya çıkartılmıştır.
İntramural tarzdaki mezarlar yapıların tabanları altlarına, duvar yanlarına ya da
evlerin arasındaki açık alanlara gömülü halde bulunmuşlardır(Erdal,2015:6).
Körtik Tepe’ de ortaya çıkartılan 743 mezardan 247 sinde alçı izleri bulunur.
2015 yılı çalışmaları sonunda toplam 446 iskeletin analizi yapılmış ve bunlardan 180
in de alçı izleri görülmüştür. İncelenen bu 180 örnek içerisindeki 72 örnek tamamen
alçı kaplıdır. Geriye kalan 108 örnekte ise bazılarında sadece kafatası, bazılarında kol
ve bacaklarda bazılarında ise kafatası hariç tüm vücut alçı ile kaplanmış
haldedir(Erdal,2015:21).
16
ve bu tabakaların arasında kırmızı aşı boyası izlerinin varlığını iskeletlerin tekrar
tekrar açılıp yeniden alçılandığının bir göstergesi olarak kabul etmektedir(
Erdal,2015:22).
Körtik Tepe ‘de analiz edilen 407 iskeletin 238 tanesinde aşı boyası izleri tespit
edilmiştir. En çok karşılaşılan renk kırmızı olsa da siyah renkte aşı boyası izleride
kemikler üzerinde saptanmıştır. 12 iskelette pigment izleri tüm vücutta saptanmıştır.
115 bireyde bantlar kırmızı ve siyah renklerde enine ve diagonal bantlar
görülmektedir. Kemikler üzerindeki boyama sitilleri incelendiğinde 1-2 cm
genişliğindeki geniş bantlar ve kafatasında ile uzun kemikler üzerinde görülen
paralel çizgiler iki baskın boyama tipi olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha az
sayıdaki örnekte tespit edilen bir başka form ise kare bir desen içerisindeki noktalı
çizgilerdir.( Erdal,2015:22) Körtik Tepe’de tespit edilen birçok mezarda kafatasları
aşı boyası ile boyanmış ve alçılanmıştır(Erdal,2015:21-22).
Prof Dr. Yılmaz Selim Erdal bu izlerin etin kemikten ayrılması işlemi sırasında
gerçekleşen izler olarak kabul etmektedir. Etin kemikten ayrılması dönemin inanç
sistemi içerisinde ölüm sürecinin tamamlanması olarak da
tanımlanabilir(Erdal,2015:25).
5.KARŞILAŞTIRMA
Tepecik-Çiftlik Höyük:
Höyük, Niğde iline bağlı Çiftlik Kasabası’nın bin metre doğusunda, Çiftlik ovasında
yer almaktadır.
17
Dönem Tabaka Tarih
Geç Roma-Erken Bizans 1
İlk Kalkolitik 2 Mö 5800-6100 kal.
Çanak Çömlekli Neolitik 3-9 Mö 6100-7500(?) kal.
Çanak Çömleksiz Neolitik 10-14 Mö 7500(?) öncesi
(http://www.tepecik-ciftlik.org/tepecik-ciftlik)
Nevali Çori:
18
Nevali Çori’de mezarlar, yapıların kendi içinde bölümlere ayrılan taban
altlarındadır. Tabanı sıvalı 21A yapısının altında, bir çukurda 6 iskelet bulunmuş
bunlarda 2 tanesi hoker pozisyonunda, başka bir çukurun içinden beş kafatası ve
uzun kemiklerin bulunduğu, kafataslarının bir tanesinin altında, uzun bir dilgi ve bir
bıçak bulunmuştur. 25 Numaralı yapının tabanında 2 iskelet bunmuş, bir tanesinin
kafatası yoktur ve hoker pozisyonundadır. 21B Yapısında bir tanesi hoker
pozisyonunda, toplam 4 birey gömülmüştür. 7 Numaralı yapıda taş platforma açılmış
çukurlarda, kümelenmiş halde iskelet kalıntıları, 6 numaralı yapıda taş platform içine
yerleştirilmiş 3 iskelet bulunmuştur. 2 Numaralı konutun tabanının altında 12 bireye
ait iskelet bulunmuş, bir iskelette kafatası yerine yuvarlak bir taşın koyulduğu
görülür(Hauptmann,2007:137-140).
6. SONUÇ
Çayönü mezarlarında ki dağınık aşı boyası buluntuları ile Körtik Tepe’de bulunan
ve iskeletlerin üzerinde kırmızı ve siyah bantlar, birbirine paralel çizgiler ve içi nokta
bezemeli karelerle farlılık görülür, Çayönü’nde sadece aşı boyası topakları mezara
koyulurken Körtik Tepe’de tabakalar arasında ki kırmızı aşı boyaları ve mezar
hediyeleri üzerinde ki aşı boyalarından yola çıkarak bu boyama uygulamasının ölü
gömüldükten sonra da tekrar tekrar yapıldığını düşündürür. Genel olarak gömü tarzı
19
bu erken dönem için benzerlik gösterse de iskeletler üzerinde ki alçılama ve boyama
uygulamaları, mezar hediyelerinde ki farklılık bu iki topluluğun arasında ki farkı
oluşturur.
Nevali Çori mezarları, yapıların kendi içinde bölümlere ayrılan taban altlarındadır
ve bu iskeletler bazen hoker pozisyonunda, bazen başsız ve bir örnekte ise baş yerine
taş konularak gömülmüştür. Bir mezarda bulunan taş bıçak dışında ölü eşyası
bulunmaması, ölü eşyalarının sık olmayışı ve gömü tarzı Çayönü Kafataslı yapı
dışında ki gömülerle benzerlik gösterirken alçılama ve boyama işleminin olmaması
ve ölü eşyalarının nadir oluşu Körik tepeden ayrılan özelliğidir. Kafataslı yapının
kullanılmadığı dönemle Nevali Çori’nin bu döneminde yaşamış insanların mezar
tiplerinden yola çıkarak, ölüm hakkında genel olarak paralel düşünce ve inançlara
sahip olduğu görülüyor.
20
bulundurularak bu iki toplumun paralel inanç ve geleneklere sahip olsa da
birbirinden ayrılan düşünceleri, inançları olduğunu gösterir.
21
KAYNAKÇA
Bıçakçı, E., Godon, M., Çakan Y.G., 2011, “Tepecik-Çiftlik”, The Neolithic in
Turkey, New Excavations and New Research, The Tigris Basin, Editörler: M.
Özdoğan, N. Başgelen, P. Kuniholm, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s.89-134.
Hauptmann, H., 2007 “Nevali Çori ve Urfa Yöresinde Neolitik Dönem: Genel Bir Bakış,
Türkiye’de Neolitik Dönem”, Editörler: Özdoğan, M. ve Başgelen, N., Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, ss.131-164.
Özdoğan, A., 2011, “Çayönü”, The Neolithic in Turkey, New Excavations and New
Research, The Tigris Basin, Editörler: M. Özdoğan, N. Başgelen, P. Kuniholm,
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s.185-269.
Özdoğan, M., 2004, “Neolitik Çağ – Neolitik Devrim – İlk Üretim Toplulukları
Kavramının Değişimi ve “Braidwoodlar”,” TÜBA-AR, s. 7, ss. 43-51.
Özdoğan, M., 2012, “Neolitik Dönemi Yeniden Düşünmek,” Aktüel Arkeoloji, s. 27,
ss. 46-59.
Özdoğan, M., 2010, “Çayönü: Çanak Çömleksiz Neolitik Döneme Tarihlenen Bir
yerleşim Yerinde Koruma ve Alan Düzenleme Uygulaması,” TÜBA-KED,
8/2010,s.141-154
Özdoğan, M., 2016, “İlk Çiftçiler Neden Göç Ettiler,” Aktüel Arkeoloji, s. 54, ss. 54
Özdoğan, M., 2018, “Neolitik Adlamasının Dünden Bugüne Değişen Tanımı,” Xəzər
Universiteti Nəşriyyatı, c. 21, s 1, ss 12-39..
Özkaya, V., Coşkun, A., Soyukaya, N., 2013, “Körtik Tepe: uygarlığın
Diyarbakır’daki ilk adımları,” Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
22
Özkaya V., Coşkun A., 2007, “Körtik Tepe kazıları: Erken neolitik dönemde dölgesel
kültürel ilişkiler üzerine bazı gözlemler,” Doğudan Yükselen Işık Arkeoloji Yazıları,
ss. 85-95.
Yılmaz, Y., 2010, “Neolitik dönemde Anadolu’ da ölü gömme uygulamaları: Çayönü
örneği,” Doktora Tezi, Arkeoloji Anabilim Dalı, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul
Üniversitesi, İstanbul, Türkiye.
23