You are on page 1of 120

ORTAK

MİRAS
TÜRKİYE VE
HOLLANDA

ISSN: 1871-417X
BİR ORTAKLIĞIN
TARİHİ

ASIRLARDIR SÜREN KÖKLÜ


TİCARÎ İLİŞKİLER
ORTAK KÜLTÜREL
ÇALIŞMALAR
UNUTULMUŞ BAĞLANTILAR
MİMARİ VE ARKEOLOJİ
FUTBOL, DENİZALTLARI
VE AZİZLER
ORTAK
MİRAS
Fotoğraf: RVD - Erwin Olaf

Hollanda Kralı Majesteleri Willem-Alexander ve Hollanda Kraliçesi Majesteleri Máxima


Önsöz
Hollanda Kraliyeti Dışişleri Bakanlığı adına Hollanda-Türkiye ilişkilerinin tarihine
dair bu yeni derginin önsözünü yazmak büyük bir onur. Hollanda ve Türkiye
diplomatik temaslarının üzerinden 400 yıldan fazla zaman geçti ve kalıcı
dostluğumuza, ortaklığımıza duyduğumuz bağlılık hâlâ çok güçlü.
Paylaştığımız kültürel miras, bu dostluğun sağlam bir dayanağı.

Hollanda Dışişleri Bakanlığı, ülkemize hizmet de kendilerini evlerinde hissediyor, iki dili de
eden diplomatların köklü geleneğinin bir parçası. konuşuyor ve yeni fırsatlara açıklar.
Bu gelenek, selefimiz Cornelis Haga 1612 yılında, Sosyal medya, sınırları aşarak sürekli olarak
Sultan I. Ahmed’den ilk resmî ahitnameyi temas halinde olmamıza olanak veriyor.
aldığında başladı ve köklü tarihî bağlarla karşılıklı Birbirimizin ülkesine turistik ziyaretler
saygıya dayanarak asırlardır devam ediyor. Büyük yapabiliyor, birbirimizin üniversitelerine öğrenci
teknolojik ve toplumsal değişimlerin yaşandığı gönderiyor ve hem çalışan hem işveren olarak
bugünlerde, ortaklığımızı şekillendirecek yeni birbirimizin ekonomisine katkı sağlıyoruz. Bunlar
adımları atarken paylaştığımız bu kadim tarihi Türkiye ve Hollanda arasında paylaşılan kimliğin
hatırlamak önem taşıyor. önemli parçalarıdır. Geleceği uluslararası alanda
birlikte çalışarak kucaklamalı ve dostluk bağlarını
Diplomatlar olarak rolümüz, tüm tarafları bir kuvvetlendirmeliyiz.
araya getirmek; siyasi, ekonomik, kültürel, ve
bilimsel katkıların hepsi için ne kadar hayatî Türkiye ve Hollanda, bu yeni meydan okumaya
bir önem taşıdığını göstermektir. Bu özel sayıda cevap vermek için eşsiz bir konumu paylaşıyorlar.
ortak tarihimizin sanat, kültür, bilim ve hatta Her iki ülkenin de ticari hevesleri ve stratejik
spor alanlarında pek çok unutulmuş öyküsünü konumları, diplomatik müzakere ve istişare
okuyacaksınız. Tüm bu hikâyeler, Fenerbahçe deneyimleriyle dolu geçmişleri var. Ekonomik,
ile Ajax arasında yapılan 1968 yılındaki maç gibi sosyal ve siyasî anlamda heyecan verici bir
dönemlerinin heyecan verici karşılaşmalarını dönemdeyiz. Uluslararası değişimler son derece
anlatıyor. Kimileri de, Hollandalı bilim insanı zorlayıcı. Ancak birlikte köklü geçmişimizi
Egbert Kreiken’ın astronomi alanındaki veya kullanarak gençlerimizi bir araya getirebilir,
Emilie Haspels’in arkeoloji çalışmaları gibi bilim sanatçılarımızı birlikte çalışmaya teşvik
ve teknolojiye odaklanıyor. edebilir, girişimcilerimize iş ve ticaret fırsatları
yaratabiliriz. Bu dergide göreceğiniz şaşırtıcı
Yeni fikirler farklı kültürlerin temas etmesinden öykülerin ve keşiflerin sizlere de yeni fırsatlar
doğar. Bir başkasının gözünden fırsatları ve yaratmak, yeni fikirler geliştirmek ve heyecan
zorlukları gördüğümüzde yaratıcı ve farklı verici yeni ticari ortaklıklar kurmak için ilham
çözümlere kapı açarız. Mesele sadece iki aklın vereceğini umuyoruz.
birinden daha çok üretebilmesinden fazlasıdır.
Ancak ve ancak açık ve adil bir iş birliği sayesinde
var olan kalıpların dışında düşünmeyi, değişimi Hollanda Kraliyeti Dışişleri Bakanlığı adına:
kucaklamayı ve yeni yollar denemeyi öğreniriz. Ankara Hollanda Büyükelçiliği
İstanbul Hollanda Başkonsolosluğu
Hollanda’da yaşayan pek çok Türkiye kökenli Antalya, Gaziantep, İzmir ve Marmaris’teki Fahrî
Hollanda vatandaşı bulunuyor. Türkiye’de Hollanda Konsoloslukları
yaşayan, kökleri Türkiye’de olan pek çok
Hollandalı var ve Hollanda’da okuyan veya çalışan
Türkler var. Bu insanlar çoğunlukla iki kültürde
İÇİNDEKİLER
06 Banka sırrı

MAKALE
Hollanda Merkez Bankası Başkanı
Dr. Gerard Vissering’in Türkiye misyonu

HAZINELERI
10 Bir sükûnet vahası

MIRAS
İstanbul’da
“Hollanda Sarayı”

14 Midas’ın

ARKEOLOJI
Mirası
Hollandalı arkeolog
Emilie Haspels (1894–1980)
Frig Vadisi’nde

26 Van Gogh Operası

SANAT
Ünlü Hollandalı ressama adanmış bir Türk bestesi

28 Unutulmaz bir Maç


Fenerbahçe – Ajax 27-11-1968

SPOR

32 Diplomatik Maharet
DIPLOMASI

19. ve 20. yüzyıl boyunca Hollanda’da


görev yapan pek çok yetenekli
Osmanlı ve Türk diplomatı vardı.
Bazıları kusursuz politikacılardı,
diğerleri ise başarılı iş adamları.
HAZINELERI

36 Paha Biçilmez Bir Miras


MIRAS

Lahey’deki Türk Büyükelçiliği


ARKEOLOJI

52 Balkanlar’daki Osmanlı
mirası tehdit altında
60 Büyüyen ve

YAŞAYAN
MİRAS
Gelişen Miras

68 Göçebe Gökbilimci

BİLİM
Egbert Adriaan Kreiken
Türk Gökbiliminin Öncüsü

72 Dudok Türkiye’de

MIMARÎ
Bir Mimarın
Kayıp Rüyası

92 Efsanevî Uçuşlar:

YAŞAYAN
Türk Hava Yolları ve KLM

MIRAS
Türk Havayolları: Hollandalı
Fokker markalı bir uçakla ilk
transatlantik uçuş

104 Türkiye’de İlk Televizyon Yayını

MAKALE

112 Dünyanın
En Eski Kilisesi
MAKALE

Havarilerin ve Haçlıların izinde

Anıtsal bir bina / 20 Avrupa’nın Merkezine Geçmişin Gelecekle Buluştuğu Yer


Zaman Değişiyor 1935’te, Seyahat Gemimiz Karadeniz / Barış Sarayı’ndaki
İstanbul’da Kadın Hakları Hereke Halısı’nın Restorasyonu /
56
86
Kongresi / 22 Constantinopel-Scheveningen:
Türkiye’nin İlk Barajı İki
Noel Baba’nın Türkiye’li Yardım için el ele / 66 Hollandalı mühendisin öncü
Kökleri / 40
Hollanda Kızıl Haç projesi / 90
Hollanda’nın İstanbul’daki
Örgütü İstanbul’da / 78 Aile İşi / 98
Adamı Cornelis Haga ve
Hollanda-Türkiye ilişkilerinin Ankara Manzarası / 82 Johannes Botter Osmanlı
başlangıcı / 44 Hollanda Çinileri Sarayı’nın Hollandalı
İstanbul’da / 84 Terzisi / 102
Derinlere dalış / 48
Tezatlarla dolu bir evlilik / 108
Banka sırrı
06
makale

Hollanda Merkez Bankası Başkanı


Dr. Gerard Vissering’in Türkiye misyonu
Hazırlayan: Ufuk Özay
Hollanda Merkez Bankası, Denetçi ve Bankacılık Analisti

Gerard Vissering’in
resmî portresi

Fazla göze çarpmayan yaşlıca, görüldüğü üzere 7 florin 20


seyrek saçlı, yuvarlak gözlüklü sent’e, Im neuen Anatolien
ve beyaz bıyıklı bir Hollandalı, isimli bir de kitap satın almış.
1928 yılında Şark Ekspresi’yle
(Orient Express) İstanbul’a İstanbul’da Sirkeci Garı’na
gidiyor. Tipik bir Hollandalı vardığında bir taksi tutarak
olarak iyi bir seyahat sigortası Haliç’in öbür yakasındaki
yaptırmış, zira insanın başına efsanevi Pera Palas Oteli’ndeki
her türlü şey gelebilir. odasına yerleşiyor. Bu tanınmış
Hareket etmeden önce, otelde (yakın zamanda
gerekli yönlendirmeler tamamen restore edilerek eski
için doktoruna da haline getirildi) Greta Garbo’yu
gitmiş, ‘çeşmeden su Alfred Hitchcock’la birlikte
içme, pişmemiş et barda otururken görebilir
yeme’ gibi tavsiyeleri ya da Agatha Christie
aklına kazımış. Yolculuğu ve Mata Hari ile lobide
sırasında okumak için, ibraz karşılaşabilirdiniz. Fakat
Bir zamanlar gizli olan belgeler ettiği gider makbuzlarında bankacı Gerard Vissering
07

(1865-1937) bir tatil için vaktiyle Türkiye’ye karşı için neye ihtiyaç duyulduğu Cumhurbaşkanı
Atatürk, İş
gelmedi İstanbul’a. O, her ne savaşmış olan İngiltere ve konusunda araştırma yapması Bankası’nda yaptığı
kadar esrarengiz metropolün Fransa’ya ait. İçinde bulunduğu için Türk hükümeti tarafından bir görüşmenin
ardından Vissering
ve enerjik yeni Türkiye ekonomik durum Türkiye’yi, fikirlerine başvurulacak
ile birlikte
Cumhuriyeti’nin etkisi altında 1924 yılında bir anlaşmaya kişi, Hollanda Merkez
kalmış olsa da, misyonu olan imza atmak zorunda bırakmış, Bankası Başkanı Dr. Gerard
bir adam. Üstelik gizli bir bu anlaşmaya göre Osmanlı Vissering’den başkası değildi.
misyon. Bankası 1935 yılına kadar Çünkü Vissering uluslararası
Merkez Bankası görevini üne sahip mükemmel bir
Türkiye’nin mali sıkıntıları sürdürecek, Türkiye ancak kendi iktisatçıydı. Bankacılık, babası
var ve uluslararası para merkez bankasını kurduğu da Maliye Bakanlığı yapmış olan
piyasasından gerekli kredilerin takdirde 1935’e kadar bekleme Vissering’in damarına kadar
tedariki zor görünüyor. Henüz yükümlülüğünden kurtulacak. işlemişti.
kendine ait bir banka sistemi Peki ama bu konuda tarafsız
olmayan Türkiye’nin bağımlı bilgiler kimden alınabilirdi? Çıkarlar büyüktür. Türkiye
olduğu yegâne kurum Osmanlı Türk Lirası’nın nasıl istikrara Cumhuriyeti dünyaya çok şey
Bankası. Ne var ki bu bankanın kavuşturulacağı ve güçlü bir sunmaktadır; petrol hakları
neredeyse tamamına yakını, merkez bankasının kurulması (Türkiye’ye, Kuzey Irak’taki
08
makale

Celal Bayar

Başbakan İsmet İnönü

Vissering’in Musul üzerindeki haklarından Vissering, Cumhurbaşkanı dönemine göre, dokuz kat
araştırmasını
yürüttüğü ve bugün
vazgeçmesi karşılığında Mustafa Kemal Atatürk ve düşüktür. Türkiye bütçesinin
bir müze olarak 25 yıl boyunca Irak İsmet İnönü başkanlığındaki nasıl dengelendiği belirsizdir ve
kullanılan İş Bankası petrollerinden yüzde 10 Bakanlar Kurulu tarafından bu da uluslararası yatırımcıların
binası (fotoğraf:
Ayhan Çakar ) hisse ödenmesi kabul Tokatlıyan Lokantası’nda güvenini ciddi ölçüde
edilmiştir), dönemin önemli resmî bir akşam yemeğiyle sarsmaktadır. Altın bulunması
ticari metalarından kereste ağırlanır. Maliye planlaması şarttır, çünkü Vissering’in
stokları ve özellikle tütün. için Vissering’e tam yetki düşüncesine göre, Osmanlı
Ancak Vissering’in misyonu, verilir. Sarayı’na ait asırlık saray
hareketinden iki ay önce, ziynetlerinin katkısıyla dahi bu
Amerikan Gizli Servisi Vissering üç hafta boyunca eksiklik giderilememektedir.
tarafından bilinmektedir. görüşmeler yapar ve Türkiye’nin Uluslararası piyasada altın
Almanlar, Fransızlar ve ulusal ekonomisini tanımak bulmak mümkün olsa da,
İngilizler durumu kuşkuyla için gerekli hesap defterlerini bu Türkiye’yi zayıf bir
takip altına alıp, Vissering’in inceler. 160 milyondan fazla konuma sokacaktır. Örneğin
düşüncelerini anlamaya Türk Lirası karşılığı banknot Amerikalılar petrol garantisi
çalışırlar. Sunduğu öneri, Türk piyasasına sürülmüş ve tütün hakları karşılığında
zorlayıcı mali sonuçlar olmasına karşın, bunun ödünç altın vermeye hazırdır.
içermekte ve kontrol altında karşılığı olacak altın miktarı
tutamadıkları bu durum yeterli olmaktan çok uzaktır. Vissering mali durumun özetini
uluslararası bankacılık 1928 yılında Türk Lirası’nın seksen sayfaya sığdırır. Her
dünyasının hoşuna İngiliz Sterlini karşısındaki ne kadar Türk Lirası’nın stabil
gitmemektedir. değeri, Birinci Dünya Savaşı duruma getirilme olanaklarını
olumlu değerlendiriyor olsa da 9 Mart 1929 günü telefon çalar. 09
Vissering, acil müdahalelerin Almanya Merkez Bankası
ve geçici çözümlerin sıkıntıyı İkinci Başkanı ve sonraki
ancak kısa bir süre için dönemin Nasyonal Sosyalist’i
hafifleteceğini ifade etmektedir. Karl Müller, Vissering ile acilen
Tavsiyelerinden biri, bir merkez görüşmek ister. İki gün sonra,
bankasının kurulmasıdır. Bu uzun bir görüşme yaparlar.
sayede para trafiği de daha iyi Türk Hükümeti tıpkı
düzenlenebilecektir. Vissering’den olduğu gibi
Müller’den de görüş bildirmesini
O, Türkiye’nin bir ticari banka istemiştir. Müller hazırlıklı
olarak elinde bulundurduğu olmak için Vissering’den
İş Bankası’nı Merkez Bankası’na
dönüştürmenin iyi bir fikir
olduğunu savunmaktadır.
Çünkü İş Bankası’nda yeteri
kadar tecrübeli personel,
bilgi ve malzeme bulunmaktadır.
Ankara’daki hükümet
rapordan çok memnundur.
Bu, Türk Hükümeti’ne İngiliz
ve Fransızların karışamayacağı,
bağımsız ve dengeli para sistemi
kurulmasında yol haritası
vazifesi görecek bir tavsiyedir.
Türkiye Vissering’den raporun
Hjalmar Schacht Gerard Vissering
gizli kalmasını rica eder,
zira Başbakan İsmet İnönü
uluslararası topluma elini raporunu talep eder. Fakat
göstermek istememektedir. Vissering raporu göstermez.
Müller’in ardından Almanya
Amerika, İngiltere, Fransa ve Merkez Bankası Başkanı, ‘Para
Almanya hükümet yetkilileri Sihirbazı’ lakaplı Hjalmar
ve bankaları, Vissering’in Schacht da Vissering ile
raporunu, çeşitli yöntem görüşür; fakat o da istediğini
ve aracılarla ele geçirme elde edemez. Schacht,
uğraşındadır. Adı geçen ülkeler, sonradan Hitler’in Maliye
Türk Merkez Bankası’nın Bakanı olacaktır ve bir müddet sonra da Türkiye ile dostane Vissering’in Müller’e
kurulmasında söz sahibi sonra da kendi isteğiyle siyasi ilişkilerini sürdürür. Özellikle yapacağı ziyaretin
daktilo ile not
olmak ve Türkiye’nin düşünce yönetimden uzaklaşacaktır. sonraki Cumhurbaşkanı edildiği kartvizit
pratiğinin içine sızmak İsmet İnönü 1934 yılına kadar
istemelerine karşın Vissering Türkiye Vissering Raporu’nu onun görüşlerine başvurur.
dik duruşunu değiştirmemiştir. yarım asırdan fazla gizli tutar. Sonradan cumhurbaşkanı
Aynı zamanda Hollanda iş 2012’de Hollanda Merkez seçilecek olan dönemin İş
dünyası da rapora dair bilgi Bankası belgeleri resmî olarak Bankası Genel Müdürü
edinmeye çalışır. Alışılageldiği Lahey şehrindeki Ulusal Arşiv’e Celal Bayar her yılbaşında
gibi resmî açıklama şöyledir: teslim etmiştir. Vissering’e 2000 adet sigara
“Dr. Vissering üzülerek, söz gönderir.
konusu belgeleri üçüncü kişilere Gerard Vissering,
gösterme yetkisinin olmadığını Hollanda Merkez Bankası Türkiye 1931 yılında kendi
bildirir.” Başkanlığı’ndan ayrıldıktan merkez bankasını kurmuştur.
10 İstanbul’un nadide semti
miras hazineleri

Beyoğlu’nun kalabalığıyla
meşhur alışveriş merkezi

Bir sükûnet İstiklal Caddesi’ndeki 197


numaralı binanın yüksek demir
parmaklıklarının arkasına

vahası geçtiğinde, insan kendini


bambaşka bir dünyada bulur.
Şehrin kargaşası o anda kaybolur
ve 19’uncu yüzyıldan kalma
İstanbul’da yazlık köşkün merkezinde, yeşil
bir sükûnet vahasına adım atılır:
“Hollanda Sarayı” Hollanda Sarayı. Burası, asırlardır
Hollanda-Türkiye diplomatik
ilişkilerinin sembolüdür.

Bir 19. yüzyıl resminde konsolosluk


binası

1612 yılında burada, ilk Hollanda


Büyükelçisi Cornelis Haga’nın
kiraladığı konut bulunuyordu.
Şimdiki adı Beyoğlu olan Pera,
Osmanlılar zamanında, birçok
yabancının ikamet ettiği semtti.
Örneğin Hollanda Elçiliği’nin
(1947 yılından itibaren
Başkonsolosluk olmuştur,
Büyükelçilik Ankara’dadır)
yakın çevresinde İsveç, Rusya
ve İtalya’nın büyükelçilerinin de
köşkleri sıralanır. Pera’nın büyük
bölümünde ahşap binalar vardı
ve zaman zaman semtin büyük
kısmını yok eden yangınlar
çıkardı. Bu yangınlardan
birinde yok olduğu için bu ahşap
binadan da geriye sadece temel
izleri kalmıştır. Halihazırdaki
Hollanda Şehir Sarayı 1858
yılında inşa edilmiştir.
*Bu makale, Marlies Hoenkamp-Mazgon’un 2009
(3. baskı 2019) basımı ‘İstanbul’da Hollanda
Sarayı’ kitabının giriş bölümünden derlenmiştir. Bina, anıtsal görünümünü
günümüze kadar korumuştur.

Konsolosluğun
ana giriş kapısı
Cornelis Calkoen, 11
Sultan III. Ahmed ile
yapacağı görüşmeye
giderken. (Ressam:
Jean Baptiste
Vanmour)

Bina ve çevresini
Görkemli konut -zemin katın Binanın arka tarafında, ‘Deve gösteren tarihî bir
üzeri, konsolosa ait özel Koridoru’ denilen, kemerli harita
dairedir- zaman içinde geniş zemin katın üzerinde geniş
kapsamlı birkaç restorasyon bir teras göze çarpar. Burası
geçirmiş olmasına rağmen, dış evin en eski bölümlerinden
cephe hâlâ ilk inşaat planına biridir. Buraya bitişik şirin ve
benzer. Binanın yapı stili, rengârenk bahçe, günümüzde
büyük bölümü İtalyan mimarlar düzenlenen performans
tarafından tasarlanan Pera’da gösterileri ve seminerler için
sıkça görüldüğü gibi İtalyan kullanılmaktadır.
villasını andırır. Hollanda
Sarayı da, İtalyan mimar Sarayda, 2005 yılına kadar,
Giovanni Battista Barborini’nin Flaman ressam Jean Baptiste
eseridir. Barborini, yakınlardaki Vanmour’a ait birkaç tablo
Odeon Tiyatrosu’nun da asılıydı. Ressam, zamanında
mimarıdır. İstanbul’daki çeşitli
diplomatların siparişi üzerine Bu anıtsal binada, Calkoen
Arazi oldukça meyilli resim yapardı. Bunlardan biri hakkındaki bir rivayet -belki
olduğundan, konut ön cephede de 1726-1744 yılları arasında de gerçek- hâlâ canlılığını
iki, arka cephede ise üç katlıdır. büyükelçilik yapmış olan korumaktadır. Bahçedeki
Binanın dört sütunlu güzel Cornelis Calkoen’du. Bu duvarlardan birinin üzerine,
bir girişi, bu girişin arkasında eserler şimdi Amsterdam’daki yüzünde mutluluk ifadesiyle
da çeşitli kabul salonları ve Rijksmuseum’da Vanmour uzanmış vaziyette bir kadın
özellikle akşamları göz alıcı Salonu’nda yer alıyor. heykeli yerleştirilmiştir. Bu
olan Boğaz manzarasıyla bir Sarayda da reprodüksiyonları Calkoen’un Türk sevgilisi Beyaz
sundurma yer alır. sergilenmektedir. Gül’ü tasvir eder. Büyükelçi
12
miras hazineleri

Deve Koridoru’nun tayinle başka bir ülkeye


bahçeden görünümü
gittiğinde, onu İstanbul’da
Konsolosluk
bırakır. Ancak rivayete göre o,
binasının içi
binayı hiç terk etmemiştir. Bina
sakinlerinden bazıları onun
hayaletinin bina içinde hâlâ
dolaştığına inanır.

Bahçeden modern ofis


binası, yeni Kançılarya
görülmektedir. Konsolosluk’ta
işi olanlar, Kançılarya’ya İstiklal
Caddesi’nin yan sokağındaki ayrı
bir giriş kapısından ulaşabilirler.

Saray, binanın ön taraftaki resmî


girişinde, birkaç görevli konutu
ve bir zamanlar resmî faytonların
Bahçeden 13
konsolosluk
binasının
görünümü

bekletildiği küçük bir park


alanıyla çevrelenmiştir.

Bahçede bir de 1711’den kalma


dikdörtgen şeklinde bir taş
kilise görülür. Bu cazibeli bina
İstanbul’da Hollanda Şapeli
olarak tanınır. Burası, önceden
elçilik şapeliydi. 1857’den beri,
lisanı İngilizce olan Union Church
of Istanbul ibadetlerini burada
yerine getirir. Kilise cemaatinin
haftalık toplantıları hâlâ,
‘Hollanda Kraliyeti’ için yapılan
Solda Beyaz Gül
dualarla bitirilir.
heykelinden bir
detay
Hollanda Şapeli’nin
içi
14 Emilie Haspels
Yazılıkaya’daki
arkeoloji

köy evinde.

Midas’ın
Mirası
Hollandalı arkeolog
Emilie Haspels (1894–1980)
Frig Vadisi’nde
15

Yazılıkaya’daki Midas Anıtı, Yazılıkaya’nın ünlü


Midas Anıtı.
Eskişehir’in güneyinde yer
Solda Haspels
alan Dağlık Frigya Bölgesi’nin tarafında çekilmiş
tam ortasındadır ve kaya eski bir fotoğrafta
Midas Anıtı
fasadlarının en görkemli
örneğidir. Kaya mezar, tepeler
ve vadilerin arasına serpiştilmiş
tuhaf biçimli kayaların ve
doğal yapıların oluşturduğu
harikulade bir manzaranın
içinde gururla yükselir. Her
ne kadar buraya gömülmemiş
olsa da, mezar dokunduğu
her şeyi altına çeviren Kral
Midas’a adanmıştır ve Kral’ın
adı ön cepheye kazılıdır. Yapı 17 ana tanrıçası Kibele’nin heykeli yurduydu. Medeniyetleri ve
metre yüksekliğindedir, keskin ziyaretçileri selamlardı. artlarında bıraktıkları anıtlar,
bir düzenle işlenmiş, ışıkla geçtiğimiz yüzyılın 30’lu, 40’lı
değişir gibi görünen geometrik Frig Yolu boyunca tüf kayalardan ve 50’li yıllarında bu bölgede
motiflerle süslenmiştir İ.Ö. 700 ve 500 yıllarında çığır açıcı çalışmalar yürüten
ve neredeyse hiç hasar yapılmış pek çok anıt görmek bir Hollandalı bilim insanı
görmemiştir. Merkez girişindeki mümkündür. Burası, yaklaşık sayesinde yitip gitmekten
nişte, bir zamanlar Anadolu’nun 3.000 yıl önce Frigler’in kurtuldu. Emilie Haspels,
16
arkeoloji

Emilie Haspels Frig kelimenin gerçek anlamıyla başlatmak cesaret isteyen bir Haspels hızla Türkçe öğrendi ve
Vadisi’nde bir kazı
bir arkeoloji öncüsüydü. Ünlü işti ama Haspels inanılmayacak köy yaşamına kolaylıkla uyum
sırasında notlarını
okurken Türk arkeolog Halet Çambel’in kadar azimliydi ve asla pes sağladı. Köy muhtarının verdiği
yakın arkadaşıydı. Peki, kendine etmemesiyle ünlenmişti. bir odada uyudu. Ekipteki
“gezginlerin sonuncusu” diyen arkeologların aylar boyunca
bu olağanüstü kadın kimdi? Bugün, Yazılıkaya ile içinde yaşadıkları kulübe,
çevresindeki yamaç ve vadilere bugün hâlâ Yazılıkaya’da
1937’de, İstanbul’daki modern yollarla, hatta toplu görülebilir. Haspels, Türkiye’nin
Fransız Enstitüsü’nden Frig taşımayla bile ulaşmak bu bölgesinde evinde gibiydi
Vadisi’ndeki kazıları başlatması mümkün. Ancak 1930’larda ve 1930’ların sonunda kadar,
için bir davet aldığında genç durum çok farklıydı. Olanaklar bu unutulmuş anıtlarla
ancak çoktan itibar kazanmış azdı. En temel ihtiyaçları bile heykellerden öğrenebileceği her
bir araştırmacıydı. Anadolu’nun karşılamak zordu, ulaşım çok şeyi öğrenmek için yorulmak
az gelişmiş kırsalında bir kazı güçtü ve ikmal yolları kısıtlıydı. bilmeden çalıştı. Koca bir
17

medeniyeti yeniden keşfetmek imkânsızdı. İstanbul’da sıkışıp bürosunda çevirmen olarak Solda Yazılıkaya’nın
Kaya Mezarları.
ve ortaya çıkarmak, bir arkeolog kaldı. İstanbul Üniversitesi çalıştı.
için rüya gibiydi. Arkeoloji Enstitüsü’nde Üstte Yılantaş bir
yılan heykeli değil,
bir öğretmenlik işi buldu Savaş bittiğinde Amsterdam İÖ. 600 yılından
Her ne kadar Frig Vadisi kuş ve öğrenciler için Yunan Üniversitesi’nde Klasik kalma kırık bir aslan
heykeli.
uçmaz kervan geçmez bir seramikleri üzerine bir kitap Arkeoloji ve Sanat Tarihi
yerde olsa da dünyanın geri yazdı. Memleketindeki ailesine Kürsüsü’nde profesör oldu.
kalanındaki devlet meseleleri gönderdiği paketlerle destek (1946–1965) Bu görev sayesinde
Haspels’in çalışmalarını da olabilmek ve İstanbul’da hayatta Frig Vadisi’ne döndü. Dört
etkiledi. İkinci Dünya Savaşı kalmak için daha fazla çalışması kazı daha düzenledi. Tüm Frig
ile birlikte, Fransız Hükümeti gerekiyordu. Bu nedenle aynı surlarının ve dinî anıtların
adına yaptığı kazılar sekteye zamanda Üsküdar Amerikan Kız fotoğraflarını çekti ve tümünü
uğradı. Savaş yüzünden Lisesi’nde öğretmen ve Amerika belgelerken adına Boekie
Hollanda’ya dönmesi de Konsolosluğu’nun savaş (kitapçık anlamına gelen

Midas Anıtı’nın
üzerinden vadiye
bakış
18 Yerli bir aile
Yazılıkaya’da
arkeoloji

Haspels’i ziyaret
ediyor

uydurma bir kelime) dediği son 1950’lerde Haspels’in umut bölgesi tam anlamıyla bir
derece detaylı bir de günlük vaat eden asistanı Jaap gizemdi. Haspels burayı dünyaya
tuttu. Araştırma sonuçlarını Hemelrijk, sonraki yıllarda açtı ve hepsinin bir bir kaydını
muazzam kitabı Frigya: Midas ustasının yerini alarak tuttu. Önüne çıkan her şeyi
Kenti Kazıları ve Dağlık Frigya Amsterdam Arkeoloji Müzesi’nin arkeolojik bir merakla ele alırdı.
Bölgesi’ndeki Araştırmalar’da direktörü oldu. Hemelrijk, bir Mükemmel fotoğraflar çekerdi,
yayımladı. Bu kitap, günümüzde söyleşide o dönemki çalışma her zaman iyi ışıkta çalışırdı,
Solda Aslantaş, İÖ.
700 yılından kalma
de hâlâ bu bölge için standart koşullarını şöyle anlatıyor: hatta bazen sabahın yedisinde,
bir Frig mezar anıtı referans kitap olarak kabul edilir. “O zamanlar Türkiye’nin bu güneş daha yeni doğarken, ışık
Yazılıkaya’da 19
kaya mezarları

tam da doğru yerden vururken kalmıştı ama hepsini atlatmıştı. Emilie Haspels 1980’de hayatını
fotoğraf çeker, ben de arkeolojik İnanılmazdı! Frig Medeniyeti kaybetti. 2016’da yaşamı ve
çizimleri yapardım. Hayat üzerine yazdığı kitap hâlâ çalışmalarını konu alan bir sergi,
epey basitti. Tüm ulaşım köy alanında tektir. Kitap üzerinde Amsterdam Arkeoloji Müzesi ile
arabalarında yapılıyordu, hani çalışmaya 1953 gibi başladı ve Eskişehir Arkeoloji Müzesi’nde
şu gıcırdayan at arabaları. kitap ancak 1971’de yayımlandı. eş zamanlı olarak açıldı. Bu
Haspels korku nedir bilmezdi, Gerçekten olağanüstü bir sergiler, olağanüstü bir kadının
köpekler tarafından ısırılmış, çalışma, bir ömürlük çalışmanın yaşamı boyunca biriktirdiği
bir boğanın boynuzları arasında ürünü!” başarıların öyküsünü anlattı.
20
miras hazineleri

Bezemeli
merdivenler

Anıtsal bir bina


14 Mayıs 1940 Rotterdam’ın kuruluşunun 600’üncü yıl dönümüydü.
Ancak şehir bir kutlama yapacak durumda değildi.
Şehrin tarihi merkezi Alman işgalinin arifesinde tamamen tahrip edilmişti.

Yaklaşık 8 bin kişi hayatını Dışarısı kararmıştı. Kocaman, Şehrin tarihi merkezi
kaybetmiş, 32 kilise ve iki gri bir toz bulutu sokak boyunca bombardıman yüzünden
sinagog da tahrip olmuştu. ilerliyordu. Ortalık birden ölüm neredeyse tamamen
Bu vahşete şahit olan Gerard sessizliğine büründü. Uçaklar kül olmuştu. Sadece bir
Martens şöyle anlatıyordu artık duyulmuyordu. Sadece bölümü mucize eseri fazla
dehşet dolu günleri: “Dış çığlıklar vardı…” zarar görmeden kurtuldu:
kapıyı açtım ve kulakları Scheepvaartkwartier. Bir
sağır eden Stuka’ların (Alman plan dahilinde yapılandırılan
bombardıman uçakları) şehrin bu bölgesi artık bugün
sesleriyle birlikte ardı arkası Rotterdam’ın tarihi gururu.
kesilmeyen bombardımanları Buradaki muhteşem binaların
gördüm. Annem ‘Kapıyı kapat arasında bir tanesi özellikle göze
ve içeri gir’ diye bağırdı. Hemen çarpıyor: İsmi “tahıl ambarı evi”
yakınımızda bir bomba patladı anlamına gelen Elevatorhuis.
ve koridor karanlığa büründü. Savaşı zararsız atlatan, 1909’dan
Derken yine o korkunç sesle kalma bu harika abide, 20
birlikte ikinci Stuka’nın yıldan uzun bir süre boyunca
Demir Halk Bank’ın yaklaştığı duyuldu ve bunu Türk Demir Halk Bank’ın
20. yıl dönümü için çok şiddetli bir patlama izledi. (DHB) genel müdürlüğüne ev
tasarlanan Delft
seramiğinden Tahıl
‘Bu çok yakına düştü’ diye sahipliği yaptı. Demir Halk
Ambarı Evi bağırarak dış kapıyı açtım (…) Bank’ın Hollanda’yla köklü
21

bağları bulunuyor. Hollanda’da tasarlanmış ve üzerlerinde Üst sıra soldan sağa:


şu anda görev yapan Türkiye Graan Elevator Maatschappij Tavandan detay
Büyükelçisi uzun yıllar bu Şirketi’nin faaliyetleri Orijinal apliklerden
bankanın yöneticilerinden resmedilmiş. İş hanı klasik biri

biriydi. Bankanın Genel tarzda ve neredeyse simetrik Yönetici odasındaki


şömine
Müdürü Kayhan Acardağ, bir yapıya sahip. Cephe bodrum
bu abidenin değerini şöyle katı hizasına kadar taş kaplı,
anlatıyor: “Bu önemli yapının geri kalan bölümleri ise tuğla
bizim sorumluluğumuzda kaplı. Binanın üst kısmındaysa
olması bir gurur kaynağı. kum taşından yapılma pervazlar
Böylesine köklü bir geçmişi yer alıyor. Cephenin en üst
olan bir binada çalışmış olmak, bölümünde ünlü sanatçı Bernard
bu köklü geçmişin bir parçası Richters (1888-1966) tarafından
Solda eski bir resimde
haline gelmek bizler için büyük tasarlanmış, iki tahıl ikmal aracı Tahıl Ambarı Evi
bir ilham kaynağı oldu. 20. arasında yüzen bir yelkenliyi
yıl dönümümüzü bu binada Rotterdam’daki tanınmış Van gösteren oyma bulunuyor.
kutladık. Uzmanlığımızı Nelle Fabrikası tasarımının da Cephe bezemeleri Hollanda’nın
tutku ve hevesle birleştirdik. temelini oluşturmuştu. önde gelen seramik
Bu abide, benim için tüm fabrikalarından ‘de Porceleyne
bunları simgeliyor. Hatta Delft Brinkman’ın tasarımı olan Fles’ tarafından yapılmış.
seramiğinden modellerini Elevatorhuis birçok yönüyle
yaptırıp müşterilerimize hediye modern bir yapıydı. Binada Genel Müdür Kayhan Acardağ
etmişliğimiz bile vardır.”* kalorifer sistemi ve bir asansör böyle bir binada çalışmış
bulunuyordu. Binanın detayları olmanın verdiği mutluluğu şu
Söz konusu yapı 1909 yılında için masraftan kaçınılmadı. sözlerle anlatıyor: “Binanın
mimar Michiel Brinkman İçeriye girildiğinde hemen, ne kadar yoğun ve itinayla
(1873-1925) tarafından, Graan anıtsal binanın merkezi inşa edildiğine baktığınızda,
Elevator Maatschappij (Tahıl eksenini oluşturan etkileyici burada çalışmanın nasıl
Ambarı Şirketi) için bir iş hanı merdiven boşluğu göze çarpıyor. büyük bir ayrıcalık olduğunu
olarak inşa edilmişti. Daha Yönetim kurulu toplantı anlayabilirsiniz. Bu binanın ilk * Demir Halk Bank
bugün Elevatorhuis’de
sonraları Nieuwe Bouwen salonu ve müdüriyet odası gül mukimi biz değiliz ve sonuncusu
olmasa da hâlâ
stilinde önemli tasarımlarla ağacı ve meşeyle zengin bir da olmadık ancak Rotterdam’ın Rotterdam’da, Merkez
uluslararası üne kavuşacak olan tarzda bezenmiş. Vitraylar, az sayıdaki abidelerinden birini İstasyonu’nun yanındaki
Weena 780 numaralı
Brinkman, UNESCO Dünya tanınmış cam sanatçısı Jan korumayı ve bu yapının üzerine binasında hizmet
Mirası aday listesinde bulunan Schouten tarafından özel olarak titremeyi görevimiz bildik.” vermektedir.
22
makale

Zaman Değişiyor
1935 İstanbul
Kadın Hakları
Kongresi

1935’te, İstanbul’da Kadın Hakları Kongresi


Osmanlı İmparatorluğu’nda ülkesinde oy vermeleri yasaktı. Hatta, Türk Kadınlar Birliği’nin
kadınların kamusal alandaki Tüm yetişkinlerin oy kullanma ilk teklifi reddedilmişti. Osmanlı
varlıkları son derece kısıtlıydı. hakkını ilk tanıyan, 1906’da döneminden kalma ön yargılar
Bu durum, 1923’te Türkiye otonom Finlandiya Dükalığı oldu. hâlâ kırılmamıştı. Neden
Cumhuriyeti kurulduğunda Hollanda kadınlara oy hakkını böylesine modern bir kurum
kökten değişti. Yeni lider ve 1917’de verdi. Fransa (1944) ve yıllık konferansını kadınlara
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal İtalya (1946) bu konuda geç kalan bu kadar az itibar eden bir
Atatürk kadınların Türkiye’nin ülkelerdendi. Türkiye kadınlara memlekette yapsındı ki? Nasıl
geleceğinde hayatî önem taşıyan oy hakkını 1934’te verdi. da yanılmışlardı! 12. Kongre’de
bir yeri olduğuna inanıyordu belirgin bir Hollanda dokunuşu
ve yeni fikirlerini topluma 1935’te yapılacak olan 12. vardı ve İstanbul’a gitme
yansıtıyordu. Bu, bir anlamda Kadınlara Oy Hakkı ve Eşit kararında ciddi bir ağırlığı olan
kadının rolünü bir gecede Vatandaşlık için isim organizatörlerden Rosa
değiştiren bir devrimdi. Uluslararası Birlik Manus’tu. (1881-1942).
Kongresi’nin
Kadınlar 20. yüzyılın başlarında İstanbul’da toplanması Manus, Amsterdam’da
Uluslararası Kadınlar Avrupa’da oy hakkı kazanmış teklifi ilk başta çok varlıklı bir ailenin kızı
Birliği’nin logosu değillerdi. Pek çok Avrupa taraftar bulmamıştı. olarak büyümüştü.
23

Kendi moda atölyesini açmak milyonu aşkın insanın imzaladığı edildi. Cumhuriyet kadınların Rosa Manus, 1928

istemiş ancak babası bu işe bir bildiriyi Birleşmiş Milletler askeriyedeki yerinin yanı sıra Rosa Manus Hollanda
seçimlerinde oy
girişmesini yasaklamıştı. Babası, Barış Konferansı’nda sundu. Bu, kürtaj ve hatta hayat kadınlarının kullanırken
onların sınıfından bir kadının o güne dek en çok imza toplamış sağlık risklerine dair bir dizi
para karşılığı çalışmasını rezil uluslararası bildiriydi. makale yayınladı. Söyleşi yapılan
olmakla bir sayıyordu. Kadınlara isimler arasında Rosa Manus
Oy Hakkı ve Eşit Vatandaşlık İlk tereddütlere rağmen 1935 da vardı. Kongre anısına hatıra
için Uluslararası Birlik, 1908’de İstanbul Kongresi büyük bir başarı pulları basıldı, pulların birinde
beşinci kongresini Amsterdam’da yakaladı. Bu başarının en önemli Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal
düzenledi. Hollandalı sebeplerinden biri Rosa Manus ve Atatürk de vardı. Düzenleyiciler,
organizatörler genç Hollandalı Birliğin İngiltere Başkanı Margery Ankara’ya gidip gelmelerini
kadınları da davet etmişlerdi ve Corbett Ashby’nin birlikte gerektirmiş olsa da Türkiye’nin
Rosa Manus o günden itibaren çıktıkları Mısır, Filistin ve Suriye lideri ile yüz yüze bir görüşme
harekete katıldı. 1910’da Birlik gezisinde yerel kadın örgütleri ve yaptılar.
için çalışmaya başladı, pek çok aktivistleri Kongre’ye katılmaya
dil konuşması işe yaramıştı. İlk ikna etmeleriydi.
“özel düzenleyici” oldu ve sonra
da, 1923’te Dünya Kongresi’nin Kongre, Türkiye’nin umut dolu
Başkan Yardımcılığı’na getirildi. değişiminin de sembolü oldu.
Toplantılardan birinin eski
Manus adanmış bir pasifistti ve Osmanlı sultanlarının ikâmetgahı
uzun yıllar Kadın Silahsızlanma olan Yıldız Sarayı’nda yapılması
Komitesi’nin de sekreterliğini simgesel bir önem taşıyordu.
yürüttü. (1931-1939). 6 Şubat Yapılan tartışmalar Türkiye’deki
1932’de 60’a yakın ülkeden dokuz gazeteler tarafından takip Hatıra pulları
24 Sabiha Gökçen
Atatürk’ün evlat edindiği çocuklardan biri
makale

olan Sabiha Gökçen (1913-2001), Türkiye


Cumhuriyeti’nde kadınların yeni kazandıkları
statünün en öemli sembollerinden biriydi. Genç
yaşından itibaren uçmayı hayal etmişti. 1937’de
dünyanın ilk kadın savaş uçağı pilotu oldu.
Bombalama ve savaş görevlerinde aktif olarak rol
aldı. Türk Hava Kuvvetleri’nde uzun ve başarılı
bir kariyeri oldu. Yaşamının sonraki yıllarında
eğitmenlik yaptı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin
sembol simalarından biri oldu.
Yine bir kıyaslama yaparsak, Hollandalı kadın pilot
Nellie Speerstra, Nato’nun ilk kadın savaş uçağı
pilotu olduğunda yıl 1986’ydı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçilen kadınlar (1935)

Milletvekilleri
Emine Mebrure Gönenç (1900-1981) 1935 genel seçimlerinde Meclis’e giren 18
kadın milletvekilinden biri oldu. Gönenç kırsalda yaşayan halkın eğitiminin
önemine vurgu yapan çalışmalarının yanı sıra alkol ile savaşta ön sıralarda yer
aldı. Kadınların sosyal yaşama daha fazla katılmasını istiyordu. Termal sağlık
turizminin gelişmesi, Braille alfabesinin kullanılması ve görme engellilerin
hakları için de çalıştı. Kıyaslama yapılırsa, o dönemde Hollanda hükümetinde bir
avuç kadın vardı ve 1952’ye gelindiğinde kadın milletvekili sayısı hâlâ yediydi.

Keriman Halis Ece


Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında değişim ışık hızındaydı. Yüzyıllardır
kapalı olan kapılar birdenbire açılmış ve yeni fırsatlar ortaya çıkmıştı. Türkiye’de
ilk kez güzellik yarışmaları düzenleniyordu ve Keriman Halis Ece (1913-2012),
1932’de Belçika’daki Spa şehrinde Dünya Güzeli (Miss Universe) tacını takıyordu.
Bir manken ve müzisyen olan Keriman Halis Ece, Türkiye’nin bugüne kadarki ilk
ve tek dünya güzeli. İsmine eklenen “Ece”, Mustafa Kemal Atatürk tarafından
taltif edilmek üzere verilmişti. Bir kez daha kıyaslarsak, Dünya Güzeli (Miss
World) yarışmasına katılan ilk Hollandalı kadın, 1959 yılında Corine Spier-
Rottschäfer’di. Bugüne kadarki ilk ve tek Hollandalı Dünya Güzeli ise, Keriman
Halis Ece’den neredeyse 65 yıl sonra, 1989’da Angela Visser oldu.

İş Kadınları
Yeni Türkiye’deki değişimler kadınların
iş kurmalarına ve tek başlarına denizaşırı
ülkelere seyahat etmelerine de olanak tanıdı.
İzmirli Bayan Kiazin, 1927’de Amsterdam
Borsası’nda Türkiye’den getirdiği üzümleri sattı.
Hollandalı gazeteler onun için “Türk kadınının
Keriman Halis Ece Corine Spier-Rottschäfer (1959) özgürleşmesinin yaşayan kanıtı” diye yazdı.
25

onun organizasyon becerisi Üstte solda Türk


sosyolog ve tarihçi,
vardı. Bir Yahudi olarak, Atatürk’ün evlat
Avrupa’da yaşanan toplumsal edindiği çocuklardan
Ayşe Afet İnan (1908-
değişimler onu fazlasıyla
1985) Ankara Lisesi
endişelendiriyordu. Barışçı ve ziyaretinde (1933)
Atatürk’ün yeni ve modern da oy hakları için hâlâ mücadele Nazi karşıtı örgütlerde aktif Altta Kadınlara
Türkiyesi’nin önemli etmek zorunda olan kadınlarla bir olarak görev aldı. 1940’ta Oy Hakkı ve Eşit
Vatandaşlık için
odaklarından biri de kadınların araya gelen Türkiyeli kadınlara Hollanda Almanlar tarafından
Uluslararası Birlik
kamusal alandaki giyim yeni hayatlarında gerçek bir işgal edildiğinde kurulmasına Yönetim Kurulu
kuşamlarıydı. Yeni seçilmiş destek sunulabilir.” destek verdiği Uluslararası üyeleri. Rosa Manus
oturanlar arasında,
milletvekili, gazeteci Falih Rıfkı Kadın Arşivi (International sağdan üçüncü.
Atay süren çifte standarttan Rosa Manus ve Kongre’nin diğer Women’s Archive [IAW]) (Fotoğraf: Atria
Amsterdam)
ve pek çok meslektaşının düzenleme komitesi üyeleri yağmalandı. Nazi karşıtı
eşlerinin kamusal alana bire bir görüşmelerin ve “farklı Amsterdam Gönüllü Kadınlar Üstte Rosa Manus
Cumhuriyet
çıkmasına izin vermemesinden milletlerden, özgürleşmiş veya Birliği 1941’de kapatıldı ve Manus Gazetesi’nde
şikayet ediyordu. Kongre’nin oy hakkı olmayan tüm kadınlar tutuklandı. 29 Mayıs 1942’de
düzenleyicilerinden Mrs. Edith arasındaki kişisel temasların” Nazi toplama kampında hayatını
Balfour Lyttelton şöyle yazmıştı: gücüne inanıyorlardı. Birlik kaybetti.
“Değişim öylesine kökten ve Türk üyesi 30 ülke Kongre’ye temsilci
kadınlarının önündeki fırsatlar gönderdi ve aradaki mesafe Kadınlara Oy Hakkı ve Eşit
öylesine göz kamaştırıcı ki, Birlik ne olursa olsun katılmak için Vatandaşlık için Uluslararası
Yönetimi büyük bir bilgelik gelenler arasında Brezilya’dan Birlik, 1946’da ismini
göstererek bu yılki toplantılarını zeplinle gelen bir kadın da vardı. değiştirerek Uluslararası
kadim İstanbul’da yapmaya karar Kadınlar Birliği (International
verdi. Böylece yüzyıllardır baskı Rosa Manus Kongre’nin Alliance of Women (IAW]) oldu
altında tutulmuş diğer kadınlarla önemli simalarından biriydi ve bugün hâlâ bu isim altında
olduğu kadar özgürleşmiş olsalar ve bu başarının ardında faaliyetlerini sürdürmektedir.
26
sanat

Van Gogh
Operası
Ünlü Hollandalı ressama adanmış
Vincent van Gogh
otoportre bir Türk bestesi

Opera’nın ilk Ankara’daki Devlet Opera diyecekti: “Hollandalı çiftçilerin


kez sahnelendiği
Binası’nda 25 Şubat 1957 akşamı, trajik yaşamını zarafetle
Ankara Devlet
Operası büyülü bir gece yaşanıyordu. aktardı. Müzik bana sıla
Hollandalı ressam Vincent hasretinin ne demek olduğunu
van Gogh (1853-1890) o geceye hatırlattı. Biliyorum ki katılan
dek kitaplara, makalelere ve tüm Hollandalılar benimle aynı
sergilere konu olmuştu ama bir hisleri paylaşıyordu.”
operaya ilk defa ilham kaynağı
olacaktı. Türk bestekâr Nevid Peki daha otuzlarının başında
Kodallı bu parça için yıllardır böylesine ilham verici bir
durmak bilmeden çalışıyordu. besteye imza atan bu genç
Nevid Kodallı
müzisyen kimdi? Bu eserin
Bu öylesine seçkin bir etkinlikti ilham kaynağı nereden gelmişti?
ki müzikalin prömiyerine Cumhurbaşkanı Celal Bayar da
Hollanda Büyükelçisi katılıyordu. Operayı dinleyen Nevid Kodallı’nın Van Gogh
M.M.L. Savelberg ile birlikte diplomat sonrasında şöyle Operası, tamamıyla bir Türk
Van Gogh Patates 27
Yiyenler
Mektupları (1885), Van
Van Gogh’un kardeşi Theo’ya, Gogh’nun
Paul Gaugin’e, Emile Bernard’a en ünlü
ve diğer dostlarına yazdığı tablolarından
tüm mektuplara artık internet biri
üzerinden erişmek mümkün.
Bu erişim, Van Gogh Müzesi
ve Huygens Enstitüsü’nün 15
yıl süren araştırmaları sonucu
mümkün oldu. Açıklayıcı notlar
ve illüstrasyonlar eklenmiş,
yeni çevirileri ve resmî İngilizce
çevirileri olan mektuplara şu
web sitesinden ulaşabilirsiniz:
http://vangoghletters.org

besteci tarafından sahneye tarafından sahnelendi. Bu sırada yıllarından başlayarak Belçika


konan ilk operalardan diğer besteleri de Ankara’da ve Fransa’daki Arles’te geçen
biriydi. Batı klasik müziğine düzenli olarak sahneleniyordu. yıllarına dek uzanıyordu.
duyulan ilgi, Mustafa Kemal 1953’te Türkiye’ye döndü ve Son tablo, Van Gogh’nun 37
Atatürk ve İsmet İnönü’nün Cahit Külebi’nin şiirinden yaşındaki trajik ölümünü ele
cumhurbaşkanlıkları bestelenen, Atatürk’ün cenazesi alıyordu.
döneminde Türk Beşleri olarak Etnografya Müzesi’nden
bilinen beş öncü besteci ile Ankara’daki Anıtkabir’e Opera Ankara’da 26 kere
başlamıştı. Beşi arasında en taşınırken ilk kez sahnelenen sahnelendi. Eser Hollanda
ünlüsü, ilk Türk tarzı Batı Atatürk Oratoryosu’nun Festivali’ne sunuldu ancak sanat Irving Stone’un
Yaşama Tutkusu’nun
operası olan Kerem’i besteleyen bestecisi olarak ün saldı. yönetimi her ne kadar besteyi
orijinal kapağı.
Ahmed Adnan Saygun’du. Bu beğendiyse de librettoyu (güfte)
besteciler, ilk kez geleneksel Vincent van Gogh’u Kodallı’nın tereddütle karşıladı. Ne yazık
Türk müziğinden öğeleri ilgi alanına sokan muhtemelen ki, Kodallı’nın eseri bugüne dek
batı senfonik müziği ile oyun yazarı Orhan Asena’ydı Hollanda’da sahnelenmiş değil.
birleştiriyorlardı. (1922-2001). Asena, Amerikalı
yazar Irving Stone’un yazdığı Açılış gecesi
Kodallı (1925-2009) Yaşama Tutkusu kitabından
Türkiye Cumhuriyeti’nin büyülenmişti. 1934’de basılan
yetiştirdiği ikinci kuşak roman, ressamın trajik yaşamını
bestecilerdendi. Ankara Devlet en bilinen eserlerinden yola
Konvervatuvarı’nda eğitim çıkarak anlatıyordu. Irving
aldıktan sonra 1948’de Paris’te Stone, araştırmasını Van Gogh
eğitimine devam etmek üzere bir ile sanat simsarı kardeşi Theo
burs kazanmış ve ünlü bestekâr van Gogh arasındaki mektuplara
Arthur Honegger ile çalışma dayandırmıştı. Tarihî konulara
fırsatı bulmuştu. Aynı zamanda olan ilgisi nedeniyle Türk
orkestra şefi Jean Fornet ve Shakespeare’i olarak nam
ünlü müzik öğretmeni Nadia salan Asena’nın bu kitabı
Boulanger’in de öğrencisiydi. sevmesi şaşırtıcı değildi. Sahne
Genç bir besteci olarak yıldızı yönetmeni ve opera sanatçısı
1948’de, Orkestra için Süit’i Aydın Gün ve Bülent Sokullu
Prag Senfoni Orkestrası ile birlikte, Asena ve Kodallı
tarafından sahnelendiğinde Irving’in kitabında anlatılan
parlamaya başladı. 1950’de Yaylı beş tabloyu anlatan bir opera
Çalgılar için Sinfonietta eseri yarattılar. Eser, Van Gogh’nun
Darmstadt Opera Orkestrası Hollanda’daki yaşamının ilk
28
spor

Unutulmaz
Bir Maç
Fenerbahçe – Ajax 27.11.1968
26 Kasım 1968 günü sahayı kontrol eden yetkililer

13 Kasım 1968’de, Avrupa


Şampiyonlar Ligi’nde oynanan
Ajax-Fenerbahçe maçı son
derece sıradan bir maç olmuştu.
İstanbul’dan gelen Türk
takımı Schipol Havaalanı’nda
resmî olarak karşılanmış ve o
gece bir Türk restoranında yemek
yenmişti. Maç Türk takımı için
çok iyi geçmemişti. Hollanda
ekibi ilk yarıda Klaas Nuninga’yla
ilk gölü bulmuş ardından ikinci
yarıda Bennie Muller’in attığı gol
Ajax-Fenerbahçe, De Meer Stadyumu, Amsterdam, 13 Kasım 1968
ile Türk takımını sahadan eli boş
göndermişti.
Ajax-Fenerbahçe maçı için yapılan
poster Şampiyon Fenerbahçe’nin
oyuncuları elbette hayal
kırıklığına uğramıştı ancak iki
hafta sonra, 26 Kasım’da Ajax
ekibi İstanbul’a geldiğinde rövanşa
hazırlardı. Bu maç, futbol tarihine
en çamurlu maçlardan biri olarak
geçecekti! İstanbul’da bitmek
tükenmez bilmez bir yağmur
yağıyordu ve futbol sahası bir
çamur deryasına dönmüştü.
Fenerbahçe’nin evi, Şükrü Üstte Fenerbahçe takımı Amsterdam’daki Türk restoranında,
maçtan bir önceki gece akşam yemeğinde, altta 26 Kasım 1968
Saraçoğlu Stadı, Hollanda basını günü Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın durumu
ve futbolcularının tabiriyle “yeni
çapalanmış bir patates tarlası,
koca bir balık yağı keşmekeşi”ydi.
Sahanın durumu o kadar
kötüydü ki Roman hakem Jozef
Ritter maçı o gecelik iptal etti.
Pek çok Hollandalı taraftar tek
vuruş görmeden geri dönerken,
Johan Cruijff, Klaas Nuninga, 29
Sjaak Swart ve Piet Keizer gibi
ünlülerin de dahil olduğu Hollanda
takımı İstanbul’da bir gece daha
kalmak zorundaydı. Doğal olarak,
Maçtan bir
kare
beyefendiler kendilerini dansözlü
bir gece kulübünde buldu ve küçük
çaplı bir skandala sebep oldular. Bir
Hollanda gazetesi “Balık yağı ve
Dansöz” manşetini atmıştı bile.

Hollandalı
futbolcu Gert Ertesi gün, 27 Kasım’da sahanın
Bals, Klaas durumu aynıydı ama tüm koşullara
Nuninga
ve Barry
rağmen maç başladı. Maçı izlemeye
Hulshoff maç 30.000’i aşkın seyirci gelmişti.
hakkındaki O günkü Fenerbahçe-Ajax maçı,
Türkçe bir
makaleyi bir futbol maçından ziyade çamur
okur gibi poz güreşine benzedi. Ajax, maçı ikinci
veriyorlar
yarıda Keizer ve Nuninga’nın

Oyun sonrası
sahadan çıkan
oyuncular

Cruijff’in asistiyle attıkları gollerle Hollandalı


2-0 aldı. Ajax bir sonraki tura çıktı futbolcu Theo
van Duivenbode
ve finallere kaldı. ve Johan Cruijff
İstanbul’da
hediyelik eşya
Türk takımının Amsterdam’daki ve peşinde
Hollandalı
futbolcu Sjaak
Hollanda takımının İstanbul’daki
Swart ve fotoğrafları ANP Vakfı’nın
efsanevî Johan koleksiyonunda ve Lahey’deki
Cruijff 2-0’lık
galibiyet Ulusal Arşivler’de bulunuyor.
sonrası Bu fotoğraflar, futbolun
sahadan
çıkarken
bugünkünden çok daha başka
ve belki de epey daha masum bir
oyun olduğu günlerin hatırasını
Fenerbahçe canlı tutuyor. Hollanda ve Türkiye
taraftarları takımlarının maç için geldiklerinde
yağmura
rağmen yaptıkları gezilerin fotoğrafları da
Hollandalı bir başka ülkeye seyahat etmenin
fotoğrafçıya
neşeyle poz
çok heyecan verici ve nadir
veriyor bulunduğu bir dönemden kalma.
30
spor

Ajax’ın eski ve yeni logoları

Amsterdam’ın futbol kulübü Ajax,


tarih derslerinde Truva’nın hikâyesi
ile büyüyen öğrenciler tarafından
kuruldu. Pek çok futbol kulübünde
olduğu gibi onlar da kulüplerinin
kökenini bir efsaneye dayandırmak
için mitolojiye dönmüşlerdi.
“Gerçek” Ajax, Truva Savaşı’nın
kahramanlarından biriydi. Ünlü
kahraman Aşil’in ölümünden
sonra zırhı yaşayan en büyük
savaşçıya verilmeliydi. Ajax bu
savaşçının kendi olduğuna inanırken
silah arkadaşları Odysseus’u seçmişlerdi.
Ajax hayal kırıklığıyla aklını kaçırmıştı. Kahraman Aşil, dostu
Bir düş sırasında tüm silah arkadaşlarını Patroklos’un yaralarını sararken
katlettiğini görecek kadar kötülemişti.
Şansına şafak söktüğünde arkadaşlarını değil de bir koyun sürüsünü
katlettiğini görmüştü. Ancak bu davranışının verdiği utançla kılıcını
çekerek kendini öldürmüştü.

Peki efsanevî Ajax’a ne oldu? Türkiye’nin batısında yeniden keşfedilen


tarihî şehir Truva’nın yakınlarında küçük bir köy vardır, adı
Kumkale’dir. Köy meydanındaki kahvede, köyün erkekleri bir koca
ağacın altında akşamüstü çaylarını içerler. Burada zaman durmuş gibidir.
Ancak biraz yakından bakınca Kumkale’nin ilk bakışta görünenden
çok daha fazlasını sakladığını anlarsınız. Köy, manzaraya hakim bir
tepenin üzerine kuruludur. Burası, yüz binlerce yıldır insanların yaşadığı
bir yerdir. Araştırmamıza devam edersek, köyün biraz dışında antik
sütunları, surları ve dikkat çeken bir tepeyi buluruz. İşte burası, Yunan
kahramanı Ajax’ın mezarıdır. Önemi geçen yıllar içinde unutulmuş olsa
da, Ajax Tümülüsü’nün üzerinden Truva’ya kadar tüm manzara gözler
önüne serilir. Buradan, Aşil’inki dahil olmak üzere diğer mezarları da
görmek mümkündür.

Ajax Tümülüsü
31
32

Diplomatik
diplomasi

Maharet
19. ve 20. yüzyıl boyunca
Hollanda’da görev
yapan pek çok yetenekli
Osmanlı ve Türk diplomatı
vardı. Bazıları kusursuz
politikacılardı, diğerleri ise
başarılı iş adamları. Ancak
içlerinden pek azı, aynı
zamanda edebî tutkuları
olan, tanınmış şairler ve
yazarlardı. Bu adamlar kimdi
ve yaşamları, işleri nasıl
olup da onları Hollanda’ya
getirmişti? Bazıları
Hollanda’da sadece birkaç
ay kalmıştı, bazılarının ise
son istirahatgâhları burası
olmuştu.
MURAD EFENDI (1836-1881)
Belki de 19. yüzyılın en ünlü ve
hikâyesi en trajik diplomatıydı.
Sadece bir diplomat değil
aynı zamanda tanınmış bir
edebiyatçı ve oyun yazarıydı.
Hollanda’nın devlet yönetim
merkezi Lahey’deki edebiyat
çevrelerinde pek bir tutulurdu.

Uzun zamandır hayalini


kurduğu göreve, Berlin’e
atandığını öğrendikten kısa bir
süre sonra hizmetkârı çalışma
masasında cansız bedenini
bulmuştu. Kalbi en büyük
dileğinin yerine geldiğini
görmeye dayanamamış mıydı?
Asla bilemeyeceğiz.
Murad Efendi’nin Unutulan 33
Mezarı
19. yüzyılda Hollanda’daki tüm şanına rağmen
Murad Efendi’nin Lahey’deki mezarının tam yeri
hatıralardan silinmişti. Ancak 2012’de araştırmacı
Eray Ergeç belediyenin nüfus kayıtlarında mezarın
tam numarasını buldu. Mezarlığın müdürü Van
der Vlist yıllar içinde numaranın birkaç kez
değiştiğini fark etti ve Ergeç ile birlikte mezarlık
arşivlerini tarayarak Murad Efendi’nin mezarının
hâlâ Lahey’deki Sint Petrus Banden mezarlığında
bulunduğunu keşfettiler. Bu araştırmaları
sırasında oğlu Gaston Murad tarafından ödenmiş
100 Gulden’lik mezarlık faturasını da gün ışığına
Murad Efendi’nin cenazesinin çizimleri çıkardılar.

Murad Efendi’nin mezar yerini belirten belge

Murad Efendi gençken Murad Efendi’nin eserleri Aynı yıl, Türkiye’nin eski Hollanda büyükelçisi
Uğur Doğan mezarı ziyaret etti ve selefine
Lahey kenti, Murad Efendi’ye 1877’de Lahey’de büyükelçi saygılarını sundu. “Benim için son derece duygusal
bir andı. Murad Efendi başarılı ve saygın bir
büyük bir törenle veda etti. olarak görevlendirilerek diplomattı ve Türkiye-Hollanda ilişkilerinde
Tören öylesine etkileyiciydi Hollanda, Norveç ve İsveç’ten önemli bir yeri vardı. Biz insanlar, ebediyetin
karşısında tevazu göstermeliyiz. Murad Efendi’nin
ki İngiliz bir turist izlerken sorumlu oldu. Hollandalı hatırasının unutulmaktan kurtulması ve halefime
çizimlerini yapmıştı. Kraliyet edebiyat uzmanı Prof. Dr. saygılarımı sunma olanağı bulabilmek beni
bahtiyar etti.”
ve Dışişleri Bakanlığı W.J.A. Jonckbloet, Hollandaca
temsilcilerinin katıldığı olarak yayımlanan Murad
törende, Murad Efendi’nin Efendi’nin eserlerine övgüler
naaşı bir muhafız alayı eşliğinde düzüyordu. İkili yakın arkadaş
mezarlığa götürülmüştü. oldular. Murad, şehirdeki
edebiyat gecelerinin aranan
Murad Efendi 1836 yılında Franz konuşmacılarından biri olmuştu.
von Werner adıyla Viyana’da Türk Skeçleri - Osmanlı toplumu,
doğmuştu. İyi bir eğitim almış siyaseti ve kültürü üzerine
ve asker olmuştu. 1851’de eksik bir rapor adlı eserinden
teğmen rütbesiyle Osmanlı alıntılar haftalık olarak
ordusuna katılarak adını Murad Hollanda gazetelerinde tefrika
Efendi olarak değiştirmişti. ediliyordu. Yabancı dillere
Kırım ve Montenegro karşı özel bir yeteneği vardı
savaşlarından uzak durmuş, ve Türk şiirlerini Almanca’ya
diplomatik kariyerinin başında çeviriyordu. Beklenmedik bir
Vezir-i Azam Edhem Paşa’nın şekilde yaşama veda ettiği 1881
yanında yaver olarak görev yılının Haziran ayında Hollanda
almıştı. 1869’da ilk şiirini, Kral ve Kraliçesi tarafından
iki yıl sonra da ilk oyununu edebî çalışmaları nedeniyle altın
Eski Türkiye Büyükelçisi Uğur Doğan, Murad
yayımlamıştı. madalya ile taltif edilmişti. Efendi’nin mezarı başında
34
Türkhan Paşa
diplomasi

(1846-1927)
Lahey’de 1899 yılında toplanan
Barış Konferansı’nda Osmanlı
İmparatorluğu’nu temsil etti. St.
Petersburg’da da beş yıl boyunca
diplomatlık yapmıştı. Çar II.
Nikola’nın Paşa’ya hediye ettiği
Fabergé yapımı muhteşem enfiye
kutusu 2010’da rekor bir fiyata,
1.463.985 ABD dolarına alıcı buldu.

Huis ten Bosch Daha sonraki yıllarda bir İngiliz


Sarayı’ndaki Turuncu
olan Nelly ile evlendi. Üçüncü
Salon’da, Barış
Konferansı sırasında eşi Cemile’nin ardından ise genç
yapılan bir toplantı. Belçikalı Lucienne (ya da Lüsyen
Solda Türkhan Paşa
Hanım) ile evlendi. Son evliliği,
aralarındaki yaş farkı nedeniyle
o dönem epey bir dedikoduya
sebep olmuştu. Abdülhak
Hâmid, Türk romantizm
Solda Abdülhak
Hâmid Tarhan akımındaki kilit isimlerden
Sağda Lüsyen Hanım biriydi.

ABDÜLHAK HÂMID TARHAN görmüş ve Birleşik Krallık, Türkiye Cumhuriyeti’nin


(1852-1937)
Fransa, Yunanistan, Belçika kurulmasıyla birlikte 1928’de
Abdülhak Hâmid Tarhan’ın öyküsü ve Hindistan’da diplomatik İstanbul milletvekili olarak
ise çok başkaydı. Ünlü şair, yazar görevlerde bulunmuştu. Özel meclise girdi. Bu konumu
ve diplomatın 19. yüzyıl sonlarında yaşamı da bu uluslararası 1937’deki ölümüne dek muhafaza
Lahey’deki görevi sırasında tek geçişkenliği yansıtıyordu. 1871’de edecekti. Şair-i Azam (büyük
kelime bile yazmasına izin yoktu. evlendiği ilk eşi Fatma, elim bir şair) olarak devlet töreniyle
Zira bazı eserleri tartışmalı kaderle Beyrut yolunda vefat toprağa verildi.
bulunuyordu ve yaşamı boyunca etmişti. Bugün hâlâ Türkiye’nin
pek çok kez kızağa çekilmiş veya en çok sevilen sevda şarkılarından Yusuf Mardin Abdülhak
ceza almıştı. Lahey’deki durumun biri olan ve Hafız Burhan’ın ilk Hâmid’in Londra’da geçirdiği
sebebi ise Osmanlı üst yönetim taş plak kaydının yılları anlatan bir kitap
kadrosunun hiç hoşuna gitmeyen günümüze kadar yayımladı. Belki ünlü
Zeynep adlı eseriydi. ulaşabildiği ünlü şairin Lahey’de
Makber şarkısının geçirdiği iki yılın
Abdülhak Hâmid, uluslararası sözlerini Abdülhak da daha yakından
bakış açısına sahipti. İstanbul’da Hâmid, Fatma Hanım incelenmesinin vakti
doğmuş, Paris’te eğitim için yazmıştır. gelmiştir.
Hafiz Burhan
Yakup Kadri 35
Karaosmanoğlu Lahey’de

Ankara kitabının
Hollanda baskısının
kapağı

Ankara (1934) Türkiye’nin


geçirdiği dönüşümü inceleyen
güçlü bir çalışmadır. Bu kitap
YAKUP KADRI Hollandaca’ya çevrilmiş ve
KARAOSMANOĞLU (1889-1974) büyük takdir görmüştür.
Savaştan sonra ise Mustafa
Lahey’e 1939 yılında, İkinci Kemal Atatürk’ün ünlü
Dünya Savaşı’nın arifesinde biyografisini yazmıştır (1946).
geldi. Bir gazeteci ve yayın Karaosmanoğlu, Türk nesrinin
yönetmeniydi, yaşamının “büyük üstadı” olarak bilinir.
sonraki yıllarında diplomatlık
ve milletvekilliği yapmıştı. Her
ne kadar ilk kitabını 24 yaşında
yayımlamış olsa da asıl bilinen
eserlerini diplomatik görevde
olduğu yıllarda yazdı. Kitabı

Halide Edib Adıvar


20. yüzyıl başlarında Hollanda’da Türk
edebiyatından eserlerin basılması çok nadir
görülürdü. Halide Edib Adıvar, bir kadın
aktivist, yazar ve milliyetçiydi. En ünlü
eserlerinden, 1935 tarihli Sinekli Bakkal
(The Clown and his daughter) ilk olarak
İngilizce yazılmış ardından Türkçe’ye ve diğer
dillere tercüme edilmişti. Kitap Flamanca’ya
da çevrilerek dönemi için epey bir fırtına
koparmıştı. Edebiyat eleştirmeni J.G. de Haas
kitap Hollanda’da, 1937’de ilk kez De Dochter
van den Pias adıyla yayımlandığında “nadir,
eğitici ve zarif” diyerek kitabın dokunaklı
insancıllığını övmüştü.

Sinekli Bakkal’ın Hollanda Halide Edib Adıvar’ın ünü yeryüzü sınırlarını


baskısı aşmıştır. Venüs gezegenindeki Adıvar Krateri
ona adanmıştır.
36
miras hazineleri

Lahey’deki Türk Büyükelçiliği

Paha Biçilmez
Bir Miras

10 Kasım 1938’de Mustafa kemal


Atatürk’ün ölümüyle Türkiye
Büyükelçiliği’nde yarıya
indirilen bayrak
Lahey’deki Prinsessegracht 29, 37
Hollanda’nın 18. yüzyıldan kalma
süslemeli yapılarından kalan
nadir örneklerden biri. Şehrin
müstesna yerlerinden birinde
inşa edilen yapının yüzyıllarca
geriye giden büyüleyici bir
tarihi var. 1734 yılında inşa
edilen bina, 1937 yılında Türkiye
Cumhuriyeti’ne satıldı ve o günden
bu yana Türkiye Büyükelçileri’nin
ikametgâhı olarak kullanılıyor.
Lahey, Hollanda’nın devlet
yönetim merkezi olduğu için pek
çok uluslararası kuruluş ve çoğu
büyükelçilik bu şehirde bulunuyor.

Prinsessegracht’ın satın Sol üstte Büyükelçilik


binasının satın
alınmasını mümkün kılan alınmasına dair
hükümet kararnamesi, mektup
modern Türkiye’nin kurucusu Üstte Türk bayrağı ile
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Elçilik binası

Atatürk’ün imzasını taşıyor. Solda 18. yüzyılda


Prinsessegracht,
Satın alma işlemleri dönemin Lahey
Dışişleri Bakanı Abdulahad Akşin
tarafından yürütüldü. Satın alma
tamamlandıktan sonra, göz alıcı
bu anıt binaya hükümet temsilcisi
Ahmet Cevat Üstün yerleşti.
Jehoeda bulunuyor. Sol taraftaki birbirine benzer. Bu uyumun
Prinsessegracht 29, şehrin 30 numarada ise kitap ve el müsebbibi, büyük oranda bu
tarihi bölgesinde bulunuyor. Sağ yazmaları müzesi Meermanno- bölgede nadir yapıları korumak
komşusu 28 numarada Türkiye Westreenianum var. için belediye tarafından çıkarılan
Sefareti’nin idarî işleri yer alıyor. imar kurallarıdır. Binaların
Yanlarında ise 1974 yılından Prinsessegracht’taki tüm çoğunun mimarî tasarımları
beri liberal Yahudi cemaati Beth konutlar stil ve yapı olarak büyük olasılıkla 1685’teki
38
miras hazineleri

Zemindeki karşılama Nantes Fermanı’ndan sonra Meclis’in yapı kompleksini Kral’ın resmî ikâmetgahı Huis
odaları
Fransa’dan kaçarak Hollanda’ya bulabiliriz. Binaların tam ten Bosch Sarayı bu binalardan
Yemek odası ve duvar
sığınan Protestan mimar Daniël ortasında Ridderzaal (Şövalyeler bir taş atımı uzaklıkta yer alıyor.
resimleri
Marot (1661-1752) tarafından Salonu) bulunur. Ridderzaal’un Saray, 17. yüzyılda inşa edildi.
çizilmişti. tarihi 13. yüzyıla dek uzanır.
Kadim kale 1848’den beri Kral’ın Sarayı’ndan on
Prinsessegracht’ın karşısında Hollanda demokrasisinin dakikalık yürüyüşle Türkiye
ağaçlarla çevrili geniş bir alan kalbinde yer alıyor ve Kral ile Büyükelçiliği’ne dönüyoruz.
olan Malieveld görülür. Burası Kraliçe, her yasama yılının Yıllar içinde yapılan birkaç
geleneksel olarak bir askerî açılışında ulusa seslenişlerini küçük elzem değişiklik dışında
tören alanıdır. Günümüzde ise buradan yapıyorlar. Temsilciler Prinsessegracht 29 numaranın
çoğunlukla gösteriler, sirkler Meclisi ve Bakanlıklar büyük bölümü hâlâ el değmemiş
ve bildiri açıklamaları için bugünlerde çoğunlukla modern olarak korunuyor. İç mimarîleri
kullanılır. Bu bölge, şehrin yeşil binalarda ve gökdelenlerde günümüz beğenilerine uysun
alanlarından biridir. ancak bu tarihi yapılar da diye ciddi bir değişimden geçen
Binnenhof’da hâlâ ayakta ve pek çok diğer örneği hatırlayınca
Elçiliğin güneyinden rahatlıkla Senato, Başbakanlık Ofisi gibi bu binanın hâlâ 18. yüzyıl
Lahey’in tarihî bölgesine önemli kurumlara ev sahipliği atmosferini soluyabileceğiniz
yürünebilir. 19. yüzyılda yapılmış yapıyorlar. Meclis yapılarının zarif bir hazine olduğu aşikâr.
bir kanal boyunca, parklara önemli özelliklerinden biri de Bu binadaki her bir süsleme
benzeyen bir mahalle olan vatandaşların gece gündüz iç özenle seçilmiş ve uygulanmış.
Lange Voorhout’tan geçebiliriz. avludaki bahçelere erişiminin Evin girişinde konukları nefis
Lange Voorhout yakınlarında olması. bir mermer zemin karşılıyor.
39

Sahanlığın hemen arkasındaki odada geniş bir duvar


hole geldiğinizde solda geniş resmi koleksiyonu bulmak
meşe basamakları yerden mümkün.
en üst kattaki hizmetkârlar
bölümüne dek uzanan merdiveni Yemek odası başlı başına bir
görüyorsunuz. Merkezdeki galeri sayılabilir. Her bir duvar
holde yer alan ahşap merdiveni neredeyse baştan başa Johann
göz alıcı, sekizgen bir alçı kubbe Heinrich Keller (1692-1765)
taçlandırıyor. Holün bir yanında tarafından yapılmış panel
bulunan Büyükelçi’nin eski resimlere ev sahipliği yapıyor.
çalışma odası hâlâ ilk yapıldığı Keller Zürih’te doğmuş ve
günkü gibi. Orijinal masası 1726’da Lahey’e yerleşerek
ve dolabı ile zarifçe döşenmiş bu tarihten itibaren Lahey’de
bu odada hatıratlar, eski çalışmıştı. Duvar resimleri
zamanlardan kalma fotoğraflar pastoral kır hayatını temsil
ve kapıların üzerinde siyah beyaz ediyor. Manzaraların içinde
tablolar var. tarihî kalıntılar, köylüler ve 1741 tarihli baskılarından Solda süslemeli tavan
penceresi
askerler var. Capriccios adı kopyalanan Venedik’ten şehir
Üstte yemek
Zengin asilzadelerin verilen ve kır manzaralarının manzaralarını gösteriyorlar.
odasından bahçenin
meskenlerinde karşılama ve tarihî kalıntılar, insanlar Keller’in bu nadir işleri, hâlâ ilk görünümü
yaşam alanlarının zemin katta ve diğer mimarî öğelerle kez süsledikleri yerde duran tek
bulunması adettendir. Geniş birleştirildiği bu temalar 18. örnekler.
karşılama salonları ve oturma yüzyıl başlarında İtalyan
odaları ev boyunca, giriş ressamların en sevdiği konular Türkiye Büyükelçiliği’nin kendi
kapısından bahçeye dek uzanır. arasında yer alıyordu. Dört koleksiyonunda da tablolar
Mekân bir ön bir de arka odayla dessus-de-portes, diğer adıyla bulunuyor. Özellikle elçiliğin
bölünür ve böylelikle uyumlu bir kapı üzeri tablosu, Michele duvarlarını süsleyen ve deniz
birliktelik oluşturulur. Havadar Marieschi’nin (1710-1743) kenarı manzaralarını ele alan
ve hayli ustalıkla uygulanmış Halil Paşa’nın (1857-1939)
rokoko üslup bu ön odanın tabloları ender rastlanan, asude
1750’lerde yapıldığını imliyor. bir zarafete sahip.
Süslemeli tavanlar ve oyma
kapılar, mekânı hakimiyeti Türk hükümeti, 2012’de bu
altına alan şömineler ve masif hazine değerindeki mirasın
yer döşemelerinin her biri göz gelecek kuşaklar için en iyi
kamaştırıcı bir kaliteye sahip. şekilde korunması için geniş
Ancak bu evi diğerlerinden kapsamlı bir renovasyon projesi Yemek odasındaki
Venedik
ayıran bir özellik daha var: Duvar tamamladı. Bu bina, iki ulusun resimlerinden bir
resimleri. Hemen hemen her kadim ilişkisinin şahidi. detay
40
yaşayan miras

Altın para

Noel Baba’nın
çikolatalar

Türkiye’li Kökleri
41

Üstte 1908 yılında


Aziz Nikola kutlamaları
Hollanda’da
Hollanda’da büyümemiş veya yapılan Aziz Nikola
burasıyla yakın bağları olmayan kutlamaları

birine anlatılması güç bir gelenek. Solda Aziz Nikola


Hollanda’ya geliyor
Gelin, tarihi bilgilere geçmeden
önce, bu önemli çocuk odaklı Sağda 1982 yılında
Aziz Nikola
festival zamanının temellerine bir
bakalım. Her yıl, Kasım ayının
üçüncü Cumartesi günü, Aziz
Nikola ya da buradaki ismiyle
Sinterklaas hatta sadece Sint,
İspanya’dan bir gemiye binerek tarçınlı kurabiyelerin Hollanda siyaseten yanlış kabul edilen
iyi çocukları ödüllendirmek ve işi tarifi ile yapılmış küçük bir bir grup siyahi yardımcısının
kötü çocukları ayıplamak için figür, belki acıbadem veya şeker adları Pieten’dir ve eski usül
Hollanda’ya gelir. Kocaman hamurundan yapılmış küçük renkli kıyafetler giyer, hediye
ağarmış bir sakalı vardır, yaşı objeler, sırma kaplı çikolata dolu çuvalları taşırlar. Bu
yüzyıllarla ölçülür ve bir katolik paralar veya çikolatadan çuvallar aynı zamanda yaramaz
rahibinki gibi kırmızı cübbesi yapılmış Sint figürleri... Sint’in çocukları İspanya’ya götürmek Çikolatadan harf ve
pepernoten
ile başlığı vardır. Çocukların dikkatini çekmek için özel için de kullanılır. Oraya varınca
haftada bir kez geceleri şöminenin şarkılar söylenir. Bazen çocuklar başlarına ne geleceği bilinmez.
yanına ayakkabılarını koyma Sint’in atı için ayakkabılarının Pieten muhtemelen bu çocukları
hakları vardır, böylece küçük, içine bir havuç koyarlar. Aziz pataklamak için bir de
genellikle yenecek hediyeler Nikola kapı kapı -daha doğrusu baca süpürgesi taşır
alırlar. Belki isimlerinin baca baca- hediye sahiplerini ancak elbette bu
çikolatadan yapılmış baş harfi, ararken çatılarda yürüyebilen fikir 21. yüzyılda
belki bir kese kağıdı pepernoten ve çatıdan çatıya atlayabilen bir çatık kaşlarla
denen küçük kurabiye, belki geyikten yardım alır. Bugünlerde karşılanıyor.
42
yaşayan miras

Aziz Nikola’nın da Tüm bu etkinlikler, daha karşıya ve artık ya baca güneyinde, o zamanlar Roma
katıldığı 325’teki 1. büyük hediyelerin verildiği temizleyicisi ya da gökkuşağı İmparatorluğu’nun bir parçası
İznik Konsülü’nü
gösteren Bizans freski yılın en önemli gününe, 5 renklerindeler. olan, Myra adında bir kasabada
Aralık’a hazırlık içindir. Bu doğmuştu. Bu ünlü Lidya
gece, elbette yine sadece Peki bu bazıları gerçekten tuhaf kentinin iyi korunmuş kadim
hediye alışverişinden ibaret olan geleneklerin ardında yatan kalıntıları bugün Antalya’nın
değildir. Hediyeler çoğunlukla ne? Ya gizli Türkiye bağlantısı? 90 kilometre uzağındaki Demre
sürpriz denen başka bir Aziz Nikola’nın gerçek hikâyesi kasabasının yakınlarında
şeyin içine saklanır. Örneğin de en az masalı kadar büyüleyici. görülebilir. Myra, Aziz Nikola
eğer çocuk piyano çalıyorsa, Bir zamanlar, gerçekten bir Aziz doğduğunda hâlâ önemli
hediyesi kartondan yapılmış Nikola yaşadı. Muhtemelen bir yerleşimdi. Adını sakız
bir piyanonun içine gizlenir. 280 yılı civarında doğmuştu ağacından (myrrh) alıyordu.
Pek çok hediye, küçük bir ve 352’de öldü. Türkiye’nin Nikola akıllı ve dindar bir
tekerleme ile birlikte verilir. Bu
tekerlemeler bir önceki yılın Myra’daki Aziz
Nikola Kilisesi
mutlu veya hüzünlü anılarına
göre düzenlenir. Aziz’in
resmî doğumgünü 6 Aralık
geldiğinde herşey biter ve Sint
gizlice buharlı gemisine atlayıp
İspanya’ya döner.

Son zamanlarda bu geleneklerin


çoğu değişiyor. Yaramaz
çocukların cezalandırılması
çoktan bitti. Siyahî yardımcılar
çok büyük eleştirilerle karşı
çocuktu ve büyüdükçe kendine edildi. Bu kilise 2019 itibariyle Peki ya Noel Baba? Hollandalılar 43
kilisede bir yer edinmişti. UNESCO Dünya Mirası Geçici Birleşik Devletler’e göç ederken
Büyük ihtimalle 325 yılında Listesi’nde yer alıyor. Ama Aziz Nikola geleneklerini
toplanan Nicea Konsülü’ne Aziz’in mucizeleri ölümüyle de götürdüler ve
(İznik Konsülü) de katılmıştı. bitmedi. Ölümün Aziz Nikola
Oradayken, taraftarları arasında ötesinden zaman içinde
gerçek bir dövüşe dönen dinî mucizeler Sinterklaas
bir tartışmaya katılmıştı. sergilemeye Noel Baba’ya
Muhatabına bir tokat akşetmiş devam etti dönüştü.
ve tartışmanın hararetlenmesiyle ve mezarı Farklı
büyük ihtimalle burnu hacılar için kültürler
kırılmıştı. Sakinleşmesi için bir merkez efsaneye farklı
giysileri çıkarılarak hapse haline geldi. yorumlar Aziz Nikola’nın
atılmıştı. Ancak ertesi gün Bu arada Myra ekledi. İstanbul Arkeoloji
Müzesi’nde yer alan
bir mucize olmuştu. Nikola, kenti bir istilacıdan Kırmızı papaz kuhası
resmî kıyafetleri içinde ve ötekine geçiyordu kıyafeti, kırmızı
Sol altta Aziz
zincirlerinden kurtulmuş olarak ve tehdit altındaydı. kışlık kıyafetlere Nikola’nın
belirivermişti. Bu onun ne ilk 1087 yılında kimsenin ve yünlü bereye mucizelerini gösteren
15. yüzyıl Rus ikonası
ne de son mucizesiydi. Aziz tahmin etmeyeceği bir dönüştü. Pieten
Nikola’nın hayatı mucizelerlerle şey oldu. İtalya’nın ekonomik perilere ve at da Ren Geyiği’ne
bezeliydi. Bir keresinde, bir kriz yaşayan Bari şehir- döndü. İspanya’dan Kuzey
öldürüldükten sonra cesetleri devletinden gelen yağmacılar Kutbu’na taşındı ve hatta evlendi
parçalara ayrılmış üç adamı Aziz’i bu tehlikeden kurtarmaya bile! Bugünlerde, insanlar Noel
hayata döndürmüştü. Bir kadının karar verdi. Gizli bir görevle Baba’nın dördüncü yüzyılda
sakat kalmış elini iyileştirmiş ve Myra’ya doğru yelken açtılar, Türkiye’nin güneyindeki bir
bir bebeği yangından kurtarmıştı. mezara girip Aziz Nikola’nın Roma kasabası olan Myra’da Noel Baba’nın
Türkiye’de yaşadığını
Ve her daim yardım eli uzatmaya kemiklerini çalarak İtalya’ya doğduğunu unuttular bile. yazan Ulus gazetesi
hazırdı. Çeyiz parasına gücü getirdiler. Aziz Nikola’nın
yetmeyen genç kızların kalıntıları bugün hâlâ İtalya’da.
pencerelerinden içeri gizli gizli Bir Aziz’in kalıntıları, kasabaya
altın paralar atardı. Bu efsane, bugün bile refah getiren epey
muhtemelen Hollanda’daki altın kârlı bir işti. Kalıntılardan
kaplı çikolata paraların nereden sızan yağ hastalara ilaç olur.
geldiğini açıklıyor. Her yıl binlerce hacı bu
İtalyan kentine gelerek Aziz
Ölümünden sonra mezarının Nikola’dan kutsamasını ister
üzerine büyük bir kilise inşa ve kemiklerinden sızan kutsal
yağı sürer. Bu arada ana gelir
kaynağını kaybeden Myra’nın
şanı solup gider.

İtalyanlar, acele içinde birkaç


parçayı geride bırakmıştır.
Yeni yapılan DNA testleri,
Myra’daki mezardan gelen
kalıntılarla Bari kentindeki
kalıntıların aynı kişiye ait
olduğunu gösteriyor. Aziz
Nikola ne uzun ne şişmanmış,
1.52 cm civarında, kısa boylu ve
normal yapılı bir insanmış.
44
diplomasi

Hollanda’nın
İstanbul’daki
Adamı
Cornelis Haga ve
Hollanda-Türkiye ilişkilerinin
başlangıcı
45

Hollanda-Türkiye ilişkilerinin 17. yüzyıl başlarından


bir İstanbul haritası
atası Büyükelçi Cornelis
Cornelis Haga’nın el
Haga’nın (1578-1654) yazısı ve imzası
yaşam öyküsü bir macera
romanıymışçasına heyecanla
okunabilir. Ondaki cesaret ve
gözü peklik genç Yedi Birleşik
Eyaletler Cumhuriyeti’nin
(bugünkü Hollanda’nın
öncüsü) sembolü gibi. Kaptan-ı
Derya Halil Paşa, 1616 etkilemek için aldığını söyledi. başardı. Halil Paşa ile Cornelis
yılında Hollanda Devleti’nin Fakat yetkililer ikna olmamıştı. Haga arasındaki yakınlık, iki
Osmanlı İmparatorluğu’yla Haga’nın yolculuğunu ülke arasında hâlâ sürmekte olan
yakınlaşmasını sağlamak için mümkün mertebe geciktirmeye dostane ilişkilerin başlangıcını
harekete geçti. İstanbul’da o çalışıyorlardı. Ayrıca teşkil etmiş oldu. 6 Temmuz
zaman sadece İngiltere, Fransa ve Transilvanya’daki karışıklık 1612 tarihinde imzalanan bir
Venedik’in resmî temsilcilikleri yüzünden seyahat rotasını sözleşmeyle iki ülke arasındaki
bulunuyordu. Kuzey Denizi değiştirmeleri gerekiyordu ve tüm anlaşmalar kayda geçirildi.
kıyısındaki isyankâr ve kendi sonunda daha uzun sürecek
tabirleriyle sorunlu bu küçük olan deniz güzergâhında karar
ülkeyle rekabet onların en son kıldılar. Hırvat korsanların
arzuladığı şeydi. Bu yüzden tuzağından kurnazca kurtuldular.
görevin hazırlıkları büyük bir Neticede Cornelis Haga ve
gizlilik içinde sürdürüldü. Sonuç beraberindekiler 14 Mart 1612
itibariyle, daha önce İsveç’te tarihinde İstanbul’a vardı. Haga,
zor işler başaran ve genç yaşta bir arı kovanı içine gireceğini
İstanbul’u ziyaret eden diplomat biliyordu ve tahminlerinde
Cornelis Haga, misyonu de yanılmadı. Diğer ülkelerin
yönetmekle görevlendirildi. diplomatik temsilcilerinin kızgın
ve çaresiz bakışları arasında,
Lahey ile İstanbul arasındaki Halil Paşa’nın yardımıyla kısa Gerrit Adriaensz
yolculuk tam altı ay sürdü. zamanda kendini ispatladı.
Osmanlı Berckheyde’nin

Yolculuk Viyana’ya kadar Zarafeti ve dostane tavırları


Ticaret Odası bir tablosundan
detay görünüm:
sorunsuz geçti, fakat sonrası bir sayesinde kısa zamanda üst 17. yüzyılın başlarında, Osmanlı Amsterdam’da
İmparatorluğu genç Hollanda Osmanlı tacirleri,
kâbusa dönüştü. Yerel güçler düzeyde bağlantılar kurmayı Cumhuriyeti için son derece 1672
durumdan tedirgin olunca güçlü bir müttefikti. Önemli bir
ticari ortaktı. Hatta öylesine
Haga’yı engellemeye kalktı. önemliydi ki, Amsterdam’ın tam
Haga, bunun üzerine onlara ortasındaki belediye binasında
Hristiyan köleleri satın alarak kendine ait bir ticaret odası
vardı: Doğu Akdeniz Odası.
geri getirmek için İstanbul’a Osmanlı’dan gelen tacirler de
gittiğini söylemek zorunda kaldı. Hollanda’yı ziyaret ederler ve
etkileyici başlıkları, egzotik
Yanında bulunan bol miktardaki görüntüleri ve ipek kaftanlarıyla
hediyeyi de sadece Osmanlıları Haga İstanbul’da (gravür, 1612) Hollandalılar’ı büyülerdi.
46 Bu andan itibaren Hollanda İmparatorluğu’nun en önemli
diplomasi

ile Türkiye arasında resmî liman ve ticaret merkezlerinde


diplomatik ilişkiler başlamış oldu. konsolosluklar açtı.

Haga’nın, Osmanlı’daki saray Her ne kadar mektuplarında


entrikalarını zarar görmeden sürekli üstlendiği görevden
aşması gerekiyordu. Bu yöntem, hoşnutsuzluklarını, ülkesinden
konumunu korumak için yeterince destek görmediğini ve
uyguladığı akıllıca bir stratejiydi. geri dönmek için yalvarışlarını
Haga’nın bizzat sözleşme dile getirse de İstanbul’da
imzaladığı Sultan I. Ahmed bulunmaktan memnun olduğu
1617 yılında 27 yaşındayken tifo da açıktı. Pera’da oturduğu
nedeniyle öldü. Sonradan tahta resmî konutu muhteşemdi. O,
çıkan halefleriyse, Haga için zevk ve sefaya düşkün, hayatın
her zaman onun kadar güven ilgi göstermesinden rahatsızlık tadını çıkaran bir çapkındı ve
verici olmadı; 14 yıl boyunca duyuyordu. Bunun yanında düşmanları onun bu hovardalığını
kilit altında tutulan nevrozlu diplomatik faaliyetleri de ve edep dışı aşk yaşamını
Sultan Mustafa’dan, 11 yaşında İstanbul’daki rakipleri İngiltere, utanç verici buluyordu. Haga,
tahta geçen zalim ve güçlü Sultan Fransa ve Vatikan elçileri bulunduğu diplomatik mevki
Murad’a ve zekice hamleler yapan tarafından baltalanıyordu. Fakat bakımından düzgün bir evlilik
Sultan I. Ahmed’in eşi Kösem Haga onların işleri bu kadar kolay yapmanın faydalı olacağını idrak
Sultan’a kadar. Haga, ülkesinde karıştırmalarına meydan vermedi etti. Bazı aracılar sayesinde 43
değişen politik durumdan ve ve Atina, Gelibolu, Halep, yaşındaki zengin Aletta Brasser’a
Hollanda devletinin kendisine az Tunus ve Cezayir gibi Osmanlı evlilik teklifinde bulundu.

Fas doğumlu Yahudi tüccar, diplomat


ve korsan Samuel Pallache’ın
(1550 1616) Rembrandt tarafından Rembrandt’ın Şark kıyafetleri içindeki
yapıldığı varsayılan tablosu adam tablosu

Rembrandt van Rijn’in


Osmanlı Kıyafetlerine Düşkünlüğü
Hollandalı ünlü ressam Rembrandt van Rijn (1606-69) Türkiye’ye adım atmamış
olsa da, 17. yüzyılın başlarında Hollanda Cumhuriyeti’ne gelen Osmanlı tekstil
ürünleri, halıları ve motiflerinden ilham almıştı. Aynı dönemlerde Osmanlı
İmparatorluğu da Delft porselenleri ve seramik gibi Hollanda ürünlerini ithal
etmeye başlamıştı. Rembrandt 20 yaşındayken Müzik Dersi isimli tablosunu
resmetti ve bu tabloda Osmanlı etkisi aşikârdır.
Müzik Dersi, Rembrandt
47

Hollanda’nın güney
batısındaki Turkeye
köyü

Hollanda’daki Hollanda’daki
Schiedam
Katedrali’nde Türk Köyü’nün
yer alan Gizemli Kökeni
Cornelis Haga
anıtı 1560’larda, Hollanda’nın
İspanya ile yaşadığı
bağımsızlık çatışmaları
sırasında, Watergeuzen adı
Brasser 1623 yılında İstanbul’a verilen Hollanda özgürlük
geldi ve Haga tarafından bir savaşçıları “Katolik olmaktansa
Türk oluruz!” sloganını
prenses gibi ağırlandı. Ancak benimsemişlerdi. Kıyafetlerinde
Haga’nın eski yaşamını tamamen ve bayraklarında Osmanlı
Hilali görülüyordu. 1599’da
bırakmaya da niyeti yoktu.
Sluis şehri yakınlarında
Sevgililik ilişkisi yaşadığı 16 İspanyollarla yapılan bir
yaşındaki iki köle kızı yeni eşine savaşta, muhtemelen serbest
bırakılmış kadırga kölelerinden
hoş geldin hediyesi olarak verdi. oluşan bir grup Osmanlı
savaşçısı Hollandalıların
yanında çarpıştı. Hollandalılar
Zamanımıza ulaşan iki
bu bölgeyi İspanyollardan
tablosunda uzun sakalları itinayla aldıklarında yeni bir savunma
taranmış bu zarafet düşkünü hattı inşa ettiler. Bu hattın
bir kısmına da Türk Yamacı
diplomatın aslına uygun şekilde (Large Turkeye ramp) adını
Ahitname
resmedildiği şüphe götürmez. (1680) verdiler. Yakınlarındaki bir köy
de Turkeye adını aldı. 1604’te,
Fakat işlediği hatalara ve
Osmanlı İmparatorluğu,
eksikliklerine rağmen, Haga’nın Yargıtay Başkanlığı’na getirildi. Hollanda Cumhuriyeti’nin
diplomasi becerisi Hollanda Cornelis Haga, 400 yıldan egemenliğini tanıyan ilk
ülkelerden biri oldu. İki ülke
Cumhuriyetinin 17’inci yüzyılda fazla süre önce Hollanda ile arasındaki iyi ilişkilerin
yakaladığı ekonomik başarının Türkiye arasındaki dostluk simgelerinden biri olan bu köy,
bugün hâlâ varlığını sürdürüyor.
önemli bir parçasını oluşturdu. bağlarının kurulmasında son
derece önemli bir rol oynadı.
27 yıllık hizmetten sonra, Haga ve eşinin mezarı, doğduğu
1639’da o ve eşi ülkelerine geri Schiedam şehrindeki Grote
döndüler. Birkaç yıl sonra da Kerk Kilisesi’nde yer alır.
48

Derinlere dalış
endüstri mirası

Türk Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Gölcük Deniz


Üssü’nün yeşillikler içindeki muhteşem bahçesinde,
özel bir tarihi geçmişe sahip, eski bir silah
bulunuyor: Türk Deniz Kuvvetleri’nin ilk iki denizaltı
gemisinden geriye kalan son orijinal parça olan
denizaltı torpidosu… Bu torpido bir zamanlar
Hollanda’da tasarlanıp inşa edilen 1925 yapımı
Birinci İnönü Gemisi’nde bulunuyordu.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti, hakkı sağlanacak ve fes


Mustafa Kemal Atatürk giyilmesi yasaklanacaktı. Yakın
liderliğinde modern, yüzünü tarihin muzaffer komutanı
Batı’ya çevirmiş bir toplum olma orduyu da modernize etmek
Denizaltıların hedefindeydi. Bu doğrultuda istiyordu ve bunun için en yeni
İstanbul’a
gelişini haber
Arap harfleri kaldırılacak, denizaltı gemilerine ihtiyaç
veren gazete kadınlara seçme ve seçilme vardı.
49

Denizaltı temin etmek için


düzenlenen ihaleye İngiltere
ve Fransa rakip olarak
katıldı. Fakat Türkler eski
düşmanlarının teklifleriyle
ilgilenmedi. Zira Çanakkale
Savaşı’nın acı hatıraları,
üzerinden geçen on yıla rağmen
hâlâ tazeydi. İngiltere, Birinci
Dünya Savaşı’nda yapacağını
taahhüt ettiği ve Türkiye’nin de
bedelini ödediği savaş gemilerini
teslim etmemişti. Fransızlar,
ihaleyi kazanacaklarına
neredeyse emindi. Fakat üçüncü
bir aday, Hollanda, gemileri
inşa etme hakkını kazandı.
Hollanda ile Türkiye arasındaki
Rotterdam’da
ticari ilişkiler mükemmeldi Türk
ve görüşmeler uyum içinde Delegasyonu
50
endüstri mirası

Rotterdam’da geçiyordu. Buna kişisel yazmışlardı: Birindji In-uni ve


Türk
Delegasyonu
düzeydeki ilişkiler de dahildi. Ikindji In-uni. Bu denizaltılar,
Hollandalılar türlü yollarla aynı zamanda Hollanda’nın
Alman denizaltı yapım tekniğini yabancı bir ülke için inşa ettiği
ele geçirmeyi başardılar. ilk savaş gemileri oldu.
Almanların, Birinci Dünya
Savaşı’ndan itibaren, askeri Eylül 1927’de gemileri test
malzeme satmalarına yasak etmek üzere 74 Türk subayı,
gelmişti. İhaleyi Hollandalılar modern görünümleriyle
kazanınca Fransızlar ve dikkat çeken eşleriyle beraber
İngilizlere geriye bakıp Ata Nutku Rotterdam’a geldi. Yakın bir
hayıflanmaktan başka yapacak tarihte, buradaki test sırasında
bir şey kalmamıştı. ve Türk mühendisler üç çekilen bir kısa film Rotterdam
yıl boyunca, bir Hollanda Belediyesi arşivinde bulundu.
1925 yılında Türk mühendisi tersanesinde Türkiye’nin ilk Deniz subayları ve eşleri için
Ata Nutku ve ekibi, buhar denizaltılarını inşa ettiler: düzenlenen candan karşılama
makinesinin öncüsü Gerhard Birinci İnönü ve İkinci İnönü. töreni sonrasında, şehirde
Röntgen tarafından kurulan, Türkiye o sırada hâlâ Arap Hollanda usulü bir tramvay
Rotterdam şehrindeki harflerini kullandığından, turu gerçekleştirildi ve Blijdorp
Feijenoord Araç ve Gemi İnşa Hollandalı boyacılar kelimeleri Hayvanat Bahçesi ziyaret edildi.
Şirketi’ne gitti. Hollandalı duydukları şekilde (fonetik) Deniz subayları, denizaltılarla
51

Birinci İnönü ve İkinci


İnönü gemileri adlarını, 1921
yılında Türklerin Yunanlarla
iki meydan savaşı yaptığı,
Eskişehir’e bağlı bir köyden
almıştı. Türk Ordusu İsmet
Paşa’nın komutasında
bulunuyordu. İsmet Paşa
sonradan bu köyün adını
soyadı olarak kabul etmiştir.
İsmet İnönü, Türkiye’nin
ikinci cumhurbaşkanıdır.

Fotoğraflar: Marinemuseum,
Den Helder; Nederlands
Instituut voor Militaire
Historie, Den Haag

birlikte, 3500 deniz mili kat Türkiye Cumhuriyeti Böylelikle genç


ederek ve 18 günün ardından Cumhurbaşkanı Mustafa Cumhuriyet, hem yeni
İstanbul’a varmak üzere, Kemal Atatürk, Dolmabahçe bir zirveye ulaştı hem de
25 Mayıs günü Rotterdam’dan Sarayı’nın balkonundan en derinlere hükmetme
demir aldı. filonun ilk iki üyesini karşıladı. imkânına kavuştu.
Balkanlar’daki
52
arkeoloji

Osmanlı mirası
tehdit altında
1958 yılından bu yana Türkiye’de
faaliyet gösteren Hollanda
Araştırma Enstitüsü, Balkan
ülkelerinde ayakta kalan Osmanlı
anıtlarının dökümünün yapılmasına
ve bu bilgilerin dijital ortama
aktarılmasına destek oluyor.
53
Barcın Höyük
Hollanda Araştırma Enstitüsü
daima araştırma projelerine
katılıyor. Neredeyse 25 yıl
önce Hollanda Yakın Doğu
Enstitüsü (NINO) ile başlattığı
ortaklık hâlâ devam eden iş
birliklerinden biri. Barcın
Höyük çevresindeki kazılar
sayesinde Doğu Marmara
Bölgesi’nde yaşayan erken
dönem tarım topluluklarını
daha iyi anlayabiliyoruz.

Kraliçe Juliana’nın maceraperest


eşi Prens Bernhard, 1958
yılında kendi kullandığı
Dakota tipi uçakla Türkiye’ye
vardı. Visnews haber ajansının
kameralarının tespit ettiği
görüntülerde dönemin
başbakanı Adnan Menderes’le
birlikteler ve Hollanda
Araştırma Enstitüsü’nün (NIT) Douglas DC-3, Dakota adıyla Solda Milliyet
açılışını yapıyorlar. Prens aynı bilinir, PH-PBA seri numaralı gazetesi, Prens
uçak yıllarca Prens Bernhard Bernhard ve Başbakan
zamanda son derece şık giyim tarafından kullanıldı. NIT Menderes
tarzıyla da gazetelerin dikkatini İstanbul’un açılışında
Üstte Prens
Türkiye’ye geldi, ardından
çekmiş. Bernhard’ın Dakota
Ankara’yı ziyaret etti. Prensin
uçağı, şimdiki adı
dönüş yolculuğunda Dışişleri
Prenses Amalia
Hollanda Araştırma Bakanı Zorlu aynı uçakla
İstanbul’a geldi. Bu uçak
Enstitüsü’nün açılışında yaptığı öneminden bahsediyor. İstanbul halen hizmet veriyor ve Dutch
konuşmada Prens, Büyükelçi Beyoğlu’nda kurulan yeni Dakota Association tarafından
kullanılıyor. Uçak yakın bir
Cornelis Haga’nın 1612 yılında enstitü binasının Hollanda’nın tarihte, Prens Bernhard’ın
başlattığı ve aralıksız devam Türkiye’de yürüteceği bilimsel torununun adını aldı, artık
eden diplomatik ilişkilerin tarih araştırmalarının Prenses Amalia adıyla uçuyor.

ve bilimsel kuruluşlar merkezi olmasını


arasındaki bilgi alışverişinin amaçladıklarını vurguluyor.
54 Prens ayrıca arkeolojik saha
arkeoloji

araştırması yapan öğrenci


ve araştırmacıların buradaki
olanaklardan yararlanacağını da
hatırlatıyor.

Dikkat çeken projelerden biri de


NIT’in eski müdürlerinden Prof.
Dr. Machiel Kiel’e aitti. 1960’lı
yılların başından itibaren
araştırmalar yapmaya başlayan
Kiel, Balkan ülkelerindeki
Osmanlı anıtları hakkında on
bir ayrı kitapta toplanan 190
makale yazdı.

14’üncü yüzyılda Balkanlar’da


çıkan ayaklanmaları bastırmak
üzere gönderilen Türk güçleri,
1371’de bölgede hakimiyeti
sağladıktan sonra istikrarlı bir
düzen kurmaya çalışırken
çeşitli yapıtlar da inşa ettirdi.
Böylece bölgede özgün bir
mimarî tarz gelişti. 1912’de
Osmanlı hakimiyeti son
bulurken Balkanlar’da 20 bin
Osmanlı anıtı vardı: Camiler,
okullar, yemekhaneler,
hamamlar, medreseler,
tarihi köprüler, askeri ve dini
liderlere ait ihtişamlı anıt
mezarlar…

Türkleri Balkanlar’dan
uzaklaştıran Hristiyan güçleri,
Osmanlı’ya ait birçok eseri yok
etti. Eserlerin yüzde 98’inin
yok edildiği biliniyor. Artık
Avrupa’da bunun farkında olan
birine rastlamak da neredeyse
imkânsız. Bugün dahi Avrupa’da
İslam sanatı ve mimarisi üzerine
bir araştırma yoktur ve eğitimde
Osmanlı sanatının sözü bile
edilmez.

40 yıl süren saha


araştırmalarının
yanında, Avrupa ve ABD
kütüphaneleriyle Osmanlı
55

Eugène Antoine
Rottiers
1825’te Flaman ordusu
temsilcisi Eugène Antoine
Rottiers’e (1771-1857) göz alıcı
süslemeleri olan bir ferman
verildi. Bu fermanla, karısı,
çocukları ve hizmetkârlarıyla
birlikte Bursa, İzmir ve pek çok
başka Osmanlı şehrini ziyaret
edebilecekti.

Rottiers hırslı bir koleksiyoner


ve aracıydı. Geniş arkeoloji
koleksiyonunu burada
başlattı. Koleksiyonun pek
çok parçası bugün Leiden’deki
Ulusal Arkeoloji Müzesi’ne
ait. Rottiers ayrıca Türkiye
gezilerini anlatan ilginç ve
popüler bir de seyahatname
yayımladı: Itinéraire de Tiflis à
Constantinople (1829).
arşivlerinden toplanan belgeler aktarmaya başladı. Aralarında
önemli bilgiler içeriyor. Bu şimdi artık yerinde olmayan
bilgiler sayesinde bugün artık anıtların resim veya fotoğrafları
Balkan ülkelerinde ayakta duran da bulunuyor.
Osmanlı anıtlarının tamamının
dökümü yapıldı. NIT, 2011’in Kiel’in yürüttüğü çalışmanın
Eylül ayından itibaren, Prof. en önemli özelliği, müşterek
Dr. Kiel’in arşivinde bulunan tarihe saygı ve toleransla
1960 ve 1990 yılları arasındaki yaklaşılması ve anıtların * Arşiv fotoğrafları:
Machiel Kiel:
döneme ait doküman ve korunmasının gerekliliği nit-istanbul.org/
fotoğrafları* dijital ortama mesajını vermesidir. kielarchive
Avrupa’nın
56
diplomasi

Merkezine Seyahat
Gemimiz Karadeniz
Karadeniz posteri

Yıl 1926. Uzun ve çalkantılı bir


dönemin ardından cumhuriyeti
ilan eden Türkiye, Avrupa’yla
bağlarını güçlendirmeye hazırdı.
Laik Türkiye ‘Avrupa’nın
hasta adamı’ yakıştırmasını
ve yüzyıllar süren Osmanlı
İmparatorluğu’nun kimi
izlerini artık ortadan kaldırmak
istiyordu.

Karadeniz’in Avrupa boyunca kat


ettiği rotayı gösteren harita

Türkiye, Mustafa Kemal


Atatürk’ün liderliğinde eşi
görülmemiş bir değişim
geçiriyordu. Din ve devlet
işleri birbirinden ayrıldı, kadın
haklarında modern düzenlemelere
gidildi, Arap alfabesi kaldırıldı ve
fes giyilmesi yasaklandı.

Türkiye Avrupa’ya açılmaya


kararlıydı. Bu sadece kültürel
değil, aynı zamanda ticari ve
sınai bir atılım da olmalıydı.
Yeni Türkiye, enerji ve özgüven
doluydu, fakat bu tablonun
Avrupalı ortaklara tanıtılması
gerekiyordu.
Karadeniz’in 57
kaptanı ve ekibi

Türkiye bu amaçla harekete Adı ‘Karadeniz’ olarak Solda Panama


Kanalı’ndaki Wilis
geçmişti bile. Rotterdam’da değiştirilen yolcu gemisi,
Wilis
faaliyet gösteren Lloyd topyekûn bakımdan geçirilerek denizcilerinden
firması için, Vlissingen’deki cazip satış reyonlarıyla bir birinin kayıt
‘De Schelde’ tersanesinde 1905 sergi gemisine dönüştürüldü. defteri

yılında inşa edilen dayanıklı Wilis’in çok sayıda fotoğrafı Türkiye’nin sunabileceği en Sağda
Cumhurbaşkanı
bir Hollanda yolcu gemisi tarihin tozlu sayfaları arasında iyi ve en güzel ürünler gemiye Kemal Atatürk
olan Wilis, 1924 yılında satın bulundu. Bunlardan biri de o yerleştirildi: Moher yünü, Karadeniz’in
güvertesinde
alındı. Hollanda-Hindistan’ı zamanlar henüz yeni bir kanal egzotik baharatlar, tütün,
(Endonezya) dahil, onlarca yıl olan Panama’dan geçerken tablolar, kakmayla bezenmiş
dünya denizlerinde gezinen çekilmişti. ahşap eşyalar ve halılar.
58
diplomasi

Karadeniz’in Amsterdam’a vardığını haber veren Hollanda gazetesi


Altta Türk Ticaret Odası Orkestrası Amsterdam’daki Vondelpark’ta

Rindjani Buharlı
Gemisi
Rindjani, Wilis gemisinin eşiydi
ve Rotterdamse Lloyd şirketi için
1907’de inşa edilmiş, ardından
1926’da Türkiye’ye satılmıştı.
Rindjani, bu satıştan sonra
Ankara adını almıştı.
Aker ailesi, Marmara Denizi
kıyısındaki Mürefte’de üç
kuşaktır şarapçılık yapıyordu.
Fermantasyon paslanmaz
çelik tamburlarda yapılıyor
ve işlem lombozlara benzeyen
pencerelerden gözlenebiliyordu.
Bunun bir benzetme olmadığı
ortaya çıkacaktı zira bunlar
Rindjani’nin lombozlarıydı.
Ankara gemisi söküldüğünde
Aker ailesi su geçirmez lombozları
satın almıştı. Tarih, çoğu zaman
tahmin bile edemeyeceğimiz Delegasyon liderinin pasaportu
patikaları izliyor...

Hatta meşhur Cumhurbaşkanlığı yeni cumhuriyetin bir çeşit


Senfoni Orkestrası da kültür elçileri. Seyahate ait film
mürettebata dahil edildi. görüntüleri, gemideki gündelik
Katılacak delegasyon da itinayla hayatın mükemmelliğini de
seçildi: Batıyı tanıyan ve yüksek gözler önüne seriyordu. Ayrıca
tahsilli erkek ve kadınlardan gemi, adının aksine tamamen
oluşan modern bir topluluk; beyaza boyalıydı.
59

Barselona, Londra, Amsterdam Karadeniz geniş


kitlelerin ilgisini
ve hatta Leningrad,
çekiyor
Karadeniz’in uğradığı limanlar Denizcilik Bağı
arasındaydı. Sağladığı 17. yüzyılın başlarındaki ticari
heyetlerden günümüze dek,
başarı büyük oldu. Geminin Hollanda ile Türkiye arasındaki
ziyaretçileri uzun kuyruklar 400 yılı aşkın denizcilik
tarihi her daim karşılıklı
oluşturdu. Fakat Türkiye
saygı ve dostluğa dayandı.
hakkındaki eski ön yargılar İki ülkenin de NATO üyesi
kırılabildi mi? Örneğin olması nedeniyle Hollanda Hollanda Kralı
donanmasına ait gemiler Willem Alexander,
Cumhurbaşkanlığı Senfoni sıklıkla Türk limanlarını Zr.Ms.De Ruyter’ın
Orkestrası, Amsterdam ziyaret etmeye devam ediyor. güvertesinde
Vondelpark’ta Klasik Batı
Müziği konseri verdi. Ertesi
gün çıkan Hollanda gazeteleri
müzisyenlerin başlarında fes konu, bu geminin Avrupa’nın
bulunduğunu iddia ediyordu. Türkiye hakkındaki yerleşik
Oysa fotoğraflar açıkça bunun anlayışını büyük çapta
aksini gösteriyordu. Hollandalı etkileyip etkilemediğidir. Fakat
gazeteciler belli ki eski ön Karadeniz’de çekilen fotoğraf
yargılarla hareket etmişti. ve filmler sadece olağanüstü
bir tanıtım kampanyasının
Karadeniz’in seyahatinin belgesi olmakla kalmamış, yolcu
kalıcı bir ekonomik getiri ve misafirlerin coşkusunu da
sağlayıp sağlamadığı belli 80 yıl sonra paylaşma imkânı
değil. Netleşmeyen bir diğer sağlamıştır.
60
yaşayan miras

Büyüyen ve
Gelişen Miras
61

Carolus Clusius Ogier van Busbeke Muhteşem Sultan Süleyman

Yıl 1561. İstanbul vebanın el yazmaları toplarken, diğer Quackelbeen’in eserinin


pençesinde. Osmanlı yandan bilinmeyen bitki ve Avrupa’da yayımlanmasını
İmparatorluğu’nun başkentine ağaçlar hakkında da araştırma sağladı. Van Busbeke,
korku ve ölüm hakim. Hali vakti yapıyorlardı. Bu bitki ve Leiden’deki Botanik Bahçesi’nin
yerinde olsun olmasın herkes ağaçların ayrıntılı resimlerini müdürü Carolus Clusius’a da lale
şehirden kaçmaya çalışıyor ve yaptırdılar, tohumlarını ve tohumları gönderdi. Böylelikle
ölümcül hastalığı şehrin surları üzerlerindeki meyveli taze dalları Türkiye’nin ulusal sembolü
dışına, uzaklara taşıyor. Bu Batı Avrupa’ya gönderdiler. Hollanda’ya gelmiş oldu. Beyaz
karışıklık içinde Kanuni Sultan Bunların arasında sümbül, at kestanesinin de aynı yolları
Süleyman’ın özel doktorluğuna kuzgunkılıcı, leylak, hintkamışı kat ederek Hollanda’ya geldiğini
kadar yükselen, Flaman doktor ve çınar da vardı. Quackelbeen’in pek fazla kimse bilmez.
Willem Quackelbeen, kimseyi Prag’a yerleşen Doktor Pietro
ayırmadan hastalara yardım Mattiolo’ya bir dal beyaz at Quackelbeen’in ölümünden
elini uzatıyordu. Ancak bitki kestanesi göndermesiyle bu bitki yaklaşık 450 yıl sonra Leiden’deki
ve baharatlar konusunda sahip Batı Avrupa’ya ulaşmış oldu. Botanik Bahçesi’nde, muhteşem
olduğu derin bilgiye rağmen, 34 bir ağacın gölgesindeyiz: Beyaz
yaşındaki doktor da bu dehşetli Arkadaşı ve meslektaşının (çiçekli) at kestanesi (aesculus
hastalık karşısında çaresizlik ölümünden sonra van Busbeke, hippocastanum).
içindeydi. Hastalık kısa sürede
kendisine de bulaştı ve ülkesine
bir daha geri dönemedi.

16’ıncı yüzyılda çok sayıda


Batı Avrupalı araştırmacı, yeni
bilgiler edinmeleri amacıyla
ülkeleri tarafından dünyanın
dört bir yanına gönderiliyordu.
Willem Quackelbeen’in birlikte
çalıştığı Flaman bilim adamı
Ogier van Busbeke de bunlardan
biriydi ve Avusturya Kralı
I. Ferdinand tarafından Osmanlı
İmparatorluğu topraklarına
gönderilmişti. Quackelbeen ve
Busbeke İstanbul’da, bir yandan Leiden’deki botanik
çok değerli bilimsel metinler ve parkı, 1610
62
yaşayan miras

At arabasının
Rotterdam’a
gelişi
At arabasının
Avrupa boyunca
izlediği rotanın
haritası
En sağda
soğanlar ve
tohumlar
Leiden’deki
bahçede resmî
olarak takdim
ediliyor

Hollanda Türk Birliği, (Nederlandsch -Turksche


Vereeniging) 1934 yılında Hollanda Krallığı’nın Kraliçesi
Wilhemina ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüklerinde
kuruldu.
Hollanda Türk Birliği’nin cesur girişimlerinden biri 1960
yılında yapılan Çiçek Festivali’ydi. (Floriade 1960).
Birliğin Yönetim Kurulu Başkanı B. Stephan’ın ilginç
bir fikri vardı: Hollanda’ya 1560’ta ilk lale soğanlarını
getiren Ogier Ghislain de Busbeq’in çalışmalarının anısına
Avrupa çapında bir lale turnesi düzenlemek. Böylece,
Stephan Busbeq kılığına girerek geleneksel bir at arabasıyla
Topkapı Sarayı’ndan lale soğanlarını ve tohumlarını alarak
İstanbul’dan Rotterdam’daki Botanik Bahçesi’ne kadar olan
yolu bir kez daha kat etti. Bu büyük bir projeydi ve dönemin
Hollanda ve Türkiye hükümetleri tarafından desteklendiği
gibi iki ülkenin iş dünyasının da desteğini aldı.
Solda at 63
kestanesi çiçeği
At kestanesinin
tarihî bir
illüstrasyonu

Bu ağacı günümüzde Leiden’deki ağaç 1608 yılında Kısa süren yaşamına rağmen, Ankara’daki
yeni Botanik
Avrupa’nın ve Amerika Birleşik dikildi ve bugün Botanik hem derlediği bilgiler açısından Bahçesi
Devletleri’nin her yerinde Bahçesi’nde bulunan at hem de bitki ve ağaçların dünyanın en
büyüğü
bulmak mümkün. Avrupa ve kestaneleri doğrudan onun Türkiye’den Hollanda’ya ve
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki neslinden geliyor. Beyaz at dünyanın dört bir tarafına At kestanesinin
yemişi
beyaz at kestanelerinin hepsi, kestanesi özel bakım yayılmasını sağladığından
İstanbul’da padişahın bahçesinde gerektirmeyen bir ağaç. Işığı ve Flaman doktor ve araştırmacı hiç
bulunan bu ağacın neslinden ısısı pek fazla olmayan az verimli unutulmadı.
geliyor. Bu dar genetik temel, topraklarda dahi yetişiyor.
onların hastalıklara neden bu İstanbul’da bu kestaneler, nefes Bu, kalıcı mirasın daha önce
kadar açık olduğunun göstergesi. darlığı çeken ve bağırsak kurdu görülmemiş şekilde nesilden
Leiden’deki kestane ağacı da olan atlara verilirmiş; ağaç bu nesile geçmesinin önemli
hasta. yüzden bu adı almış. örneklerinden biri.
64
yaşayan miras

Carolus Clusius (Lale)

Laleler Hakkında Kısa Bir Bilgi


Halkın gözünde laleler ve Hollanda artık sonsuza
kadar eş tutuluyor. Hollanda ile laleler arasındaki
ilişkinin 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu vesilesiyle
başladığı bilinen bir gerçek. Lale, bir zamanlar -ki
hâlâ öyle- Türkiye’nin doğusundaki ve Orta Asya’daki
engin bozkırlarda açan yabanî bir çiçekti. Osmanlı
Sarayı sayesinde Hollanda’ya, Leiden Üniversitesi’nin
botanik parkına geldiğinde botanist Carolus Clusius
ilk soğanları ekmeye başladı. Laleler Hollanda’da
büyük sükse yaptı. Öyle ki, bu egzotik çiçeğin soğanları
üzerinden yapılan spekülasyonlar çığrından çıktı ve tek
bir soğanın bir servet ettiği dünyanın ilk yıkıcı büyük
finansal balonlarından biri olan Lale Çılgınlığı yaşandı.
Piyasalar 1637 yılında çöktü. Nadir lale türleri için olan
heves biraz körelmiş olsa da bu tarihten sonra Hollanda
ve laleler ebediyen birlikte anıldılar.
Laleler bugün Türkiye ve Hollanda arasındaki köklü ve
renkli dostluğun zarif sembolleri olarak görülüyor.

Frans Hals tablosunda


Van den Broecke

Lale motifli Hollanda seramikleri


Van den 65
Broecke
tutuklandığında

XIV. Louis
Hollanda’dan gelen
kahve bitkisiyle

Sert Kahve
Osmanlı İmparatorluğu ile Yedi Birleşik Hollanda Cumhuriyeti arasındaki güçlü
bağların bir başka örneği de kahvenin öyküsünde saklı. Bu öykü, paylaşılan
tarihin nasıl dünyayı değiştirdiğinin de kanıtı. Bugün, dünya tarihinde kahve
olmayan bir zamanı tahayyül etmek neredeyse imkânsız sayılabilir. Eski
Mısırlılar ya da Romalılar nasıl olup da sabahları yataklarından kalkabiliyorlardı
ki? Bu içeceğin keşfi kendine yaraşır bir biçimde mitler ve efsanelerle dolu.
Kim bilir belki de Etiyopyalı bir çiftçi Buna* bitkisinin tohumlarını yiyen
keçilerinin nasıl da canlandığını görmüştü. Hikâyenin ilk başlangıcı nasıl olursa
olsun bildiğimiz bir gerçek var ki o da kahveyi Osmanlı İmparatorluğu’na
borçlu olduğumuz. Kahve çekirdekleri ilk kez o topraklarda Sufiler tarafından
kavrulup öğütülerek sıcak bir içecek haline getirildiler. 16. yüzyılda, Osmanlı
İmparatorluğu’nun hemen hemen her yerinde kahve içiliyordu ancak dünyanın
geri kalanı hâlâ bu içecekten habersizdi. Üstelik kahvenin sırrı Osmanlılar
tarafından sıkı sıkıya tutuluyordu. O halde kahve dünyaya nasıl yayıldı? Ve bu
işte Hollandalıların parmağı var mıydı?
Yanıtları bulmak için 1616’ya, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin (VOC) adamı
Pieter van den Broecke’nin ilk kahvesini içtiği ana gidiyoruz. Pieter van den
Broecke’nin kendi kelimeleriyle “Küçük kavrulmuş bezelyelerden yapılan, suyu
karartan ve ılık içilen” o içeceği yudumlayan ilk Avrupalılardan biri olduğu ana.
Pieter van den Broecke, bugün Yemen sınırları içinde kalan ancak o zamanlar
Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olan Mocha’daydı ve bu canlandırıcı, tuhaf
içeceği içtikten sonra yerel yöneticiden birkaç çuval kahve almıştı. Aslında
hedefi daha büyüktü. Bitkiden yetiştirmek istiyordu ve birkaç gizli pazarlık
sonrası canlı bitkilerden alarak Endonezya’daki Java adasına çıkarmayı başardı.
Sonradan bu bitkilerden alınan fidanlar Amsterdam’a getirilerek buradan
Brezilya ve Surinam’daki kahve çiftliklerine getirildi. Bitkilerden kahve
bağımlısı XIV. Louis’ye de armağan edildi ve bitki tüm Fransız kolonilerinde
yetiştirilmeye başlandı. İşte Van den Broecke’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan
çıkarmayı başardığı o birkaç bitki, bugünkü dünya çapındaki kahve takıntısının
başlangıcıydı. Kahve tarihindeki Hollandalı payı ne Hollanda’da ne de başka
ülkelerde bilinir.
Elbette bu tarihin epey karanlık yönü de bulunuyor. Bu tarihin her yönünü
açıkça göstermek önemli. Örneğin, bu tarihî bilgiler bugün kolaylıkla
sürdürülebilirlik ve adil ticaret başlıkları altında okunabilir. Çağdaş Hollanda ve
Türk kahveleri ise Osmanlı İmparatorluğu ile Hollanda Cumhuriyeti’ni bağlayan
dört yüzyıllık bir kahve tarihini günümüze bağlayan modern ve büyük oranda
dürüstçe üretilmiş ürünlerdir.

Mocha, 1680

* Habeşistan’ın
resmî dili Amharca’da
kahveye verilen isim.
66
Constantinopel-Scheveningen:
sanat

Yardım için el ele


Scheveningen sahilinde 22 Aralık 1894 1894 Depremi sonrasında
kasırgasında parçalanan gemiler Topkapı Surları

Kuzey Denizi’nden 1894


yılında gelen dehşetli bir fırtına,
Scheveningen şehrinin balıkçı
filosunun büyük bir bölümünü
yok etti. İstanbul şehri de aynı
yıl 280 kişinin hayatını
kaybettiği yıkıcı bir depremle
sarsıldı. 1895 yılında her iki
şehrin sakinleri de hâlâ
bu felaketlerin ızdırabını
çekmekteydi. Yayımcı H.J.W.
Becht öncülüğünde birçok
Üstte kitabın bir sanatkâr, yazar ve besteci, para
Hollanda gazetesinde toplamak amacıyla el ele vererek
yayımlanan ilanı
bir kitap çıkarttılar.
Sultan II.
Abdülhamid’in
tuğrası Kitap, Sultan II. Abdülhamid’in
altın baskılı tuğrası ve
İstanbul’daki Hollanda
Büyükelçisi jhr. mr. O. D. Van
der Staal van Piershil ile Türkiye
Dışişleri Bakanı Said Paşa’nın
imzalarıyla süslendi.

Sağ sayfadaki kolajda kitabın


Solda Osmanlı
çizimlerinden örnekler. Kitaptaki
Dışişleri Bakanı Said
çizimler şu isimlere aittir: H.Mesdag,
Paşa ve imzası
M.v.d.Maarel, Marie Princess Karadja
Sağda İstanbul’daki poem, Fernand Khnopf, Henriëtte
Hollanda ataşesi Van Ronner-Knip, Marius Bauer, Thérése
der Staal van Piershil Schwartze, Jan Toorop, J.Hollman,
ve imzası Josseling de Jong
67

Bu, Hollanda ve kısmen Türk


sanat camiasından Pierre Loti, Prenses
Karaca, Albert Verwey, Herman
Heyermans Jr. ve Lodewijk van Deyssel’in
eserleriyle, Marius Bauer, Josef Israëls,
Mesdag, Jan Toorp Breitner, Jacob Maris
ve kedi ressamı Henriëtte Ronner-Knip’in
çizimleriyle bezeli, bir çeşit ‘Who’s Who/
Kim Kimdir’ stilinde tasarlanmış çok özel
bir kitaptır.
Göçebe Gökbilimci
68
bilim

Egbert Adriaan Kreiken


Türk Gökbiliminin Öncüsü*
Kreiken Krateri, belki
Kreiken ve eşi
Fances Pape Ay’ın yüzeyindeki en
ilgi çekici yer değil,
ama maceralı bir
hayat süren Hollandalı
profesör Egbert Adriaan
Kreiken’in (1896-1964)
adını geçmişten geleceğe
taşıyor.

Ay’daki Kreiken Krateri

Kreiken’in adının bu kratere


verilmesi Türk gökbiliminin
emekleme sürecine rastlar.
Kreiken 1954 yılından 1964
yılındaki ölümüne kadar
Ankara Üniversitesi Astronomi
Enstitüsü Müdürü’ydü.
Kurduğu rasathane 2013’te
50’inci yılını doldurdu.
Kreiken’in bir biyografisi,
2011’de eski öğrencisi

*Bu makale, Juus Kreiken’in amcası için


kaleme aldığı, Zenit dergisinde yayımlanan
araştırmaya dayandırılmıştır.
juuskreiken@gmail.com
69

Gözlemevi boş bir


pek çoğunun feci ölümlerine tepeye kuruldu
şahit oldu. Aradan üç buçuk Kreiken, eşi,
yıl geçtikten ve beş kamp öğrencileri ve bekçi
köpeği Karabaş ile
dolaştıktan sonra Cakarta’da
bir hastaneye getirildi.
Kurtuluşu burada oldu. 82
kilodan 38 kiloya düşmüştü.
Sonuçta edindiği bu korkunç
tecrübe hayatına kazınmışsa
da, dünyaya hâlâ çeki düzen
verilebilirdi. “Elinden geldiğince
iyilik yap” ilkesi doğrultusunda,
içindeki en iyiyi ortaya
çıkarması gerektiğinden emindi.
Savaştan sonra Endonezya’da
kaldı, hatta ülke 1949 yılında
bağımsızlığına kavuştuktan
sonra bile. Kreiken’in
girişimleriyle UNESCO, 1948
yılında Bosscha Rasathanesi’nin
71 santimetrelik Schmidt
Teleskopu’nun optik parçalarını
C. Güner Omay tarafından Astronomi Bölümü’nde finanse etmeye karar verdi.
yayımlandı. Nasıl oldu da okuyor, çeşitli enstitülerde
bir Hollandalı profesörün çalışıyor ve öğretmenlik O tarihte uluslararası şöhrete
yolu Ankara Üniversitesi’ne yapıyordu. 32 yaşında, Hollanda sahip astronomların sayısı
düştü? Ve kendisine, tabutu Hindistan’ındaki (Endonezya) sınırlıydı. Sıkı temas halinde
Türk bayrağına sarılacak ve yeni Bosscha Rasathanesi’ne olduğu Minnaert, Pannekoek
cenazesinde İstiklal Marşı öncülük yapma fırsatı elde etti. ve Oort (“kara madde”yi
çalınacak kadar büyük değer Fakat İkinci Dünya Savaşı’nın ilk kez kanıtlayan kişi ve
verilmesinin nedeni neydi? başlaması kaderini değiştirdi. kuyruklu yıldızlardaki Oort
bulutunun kaşifi) gibi efsanevi
Kreiken Türkiye’ye gelmeden Kreiken kendini bir Japon astronomlar, kendisine değer
önce, macera romanlarını toplama kampında buldu. veriyordu. Oort, 11 Ağustos
andıran yıllarını geride Yanından alıp götürdükleri 1947 tarihli mektubunu şöyle
bırakmıştı. Gençliğinde karısını bir daha canlı göremedi. bitiriyordu: “Senin astronomi
Groningen Üniversitesi Toplama kampındaki esirlerin çalışmalarında gösterdiğin
70
bilim

Gözlemevi’nin enerjiye saygı duyduğumu uzaklıkta, 1250 metre rakımlı,


bugünkü
görünümü söylemeden edemeyeceğim. yılda 300 bulutsuz geceye
Bunu nasıl yapabildiğini sahip ve hemen hemen hiç ışık
anlamak güç. Kamptayken kirliliği olmayan Ahlatlıbel
mi bunlara çalıştın, yoksa mevkiiydi. Yer satın alındı
kurtulduktan sonra mı?” ve inşaat hazırlıkları başladı.
1959 yılında her şey hazırdı.
Kreiken en nihayet Hollanda’ya Her zaman bir araştırmacıdan
geri döndüğünde (Bu arada ziyade bir öğretmen olan
Amerika Birleşik Devletleri’nde Kreiken, rasathanenin en
yeniden evlenmişti) önemli hedefini, ileride yurt
UNESCO’nun onun için yeni dışındaki büyük rasathanelerde
bir planı vardı: Monrovia’daki görev alabilecek öğrenciler
Liberya Üniversitesi’nde yetiştirmek olarak belirledi.
fizik profesörlüğü. Bu arada
kendini “Göçebe Gökbilimci” Kreiken, Türk Silahlı
olarak tanımlayan 55 yaşındaki Kuvvetleri’ne genç askerlerin
Kreiken, eşi Frances Pape’le birer bilim adamı olarak
birlikte, bir Pontiac Torpedo’yla eğitilmeleri teklifini
Sahra’yı katetti. götürdüğünde, generaller,
rasathane inşaatına maddi
İki yıl sonra UNESCO ona, katkıda bulunmaları için
Ankara Üniversitesi Astronomi NATO’yu da ikna etti.
Enstitüsü’ne profesör-direktör
olması teklifinde bulundu. Planı fonları sayesinde bilimsel İlk cihazlar Hollanda’dan
Türkiye Cumhurbaşkanı Celal araştırmaların geliştirilmesi gelen çeşitli yedek parçalarla
Bayar ve tüm kabine, Kreiken’in için ülkeye geniş olanaklar imal edildi. Kreiken bununla
5 Aralık 1953 tarihinde görevine sağlanmıştı. Kreiken’in hayali yetinmedi, Ankara’ya en
başlayacağına dair kararnameyi büyük bir rasathaneydi. iyi malzemelerin gelmesini
imzaladılar. Kreiken her zaman Finansal olanaklardan uygun sağlamak için kişisel ilişkilerini
kendini tamamen astronomiye şekilde yararlanmayı bildi ve devreye soktu. Rasathane’nin
adamak istemişti ve bu onun için üniversitenin de desteğiyle büyük merkez binası, Ankara
bir fırsattı. Türkiye yeni NATO mükemmel bir yer buldu. Üniversitesi Fen Fakültesi
üyesi olmuştu ve Marshall Burası Ankara’ya 18 kilometre ve yine Ankara’daki Orta
Doğu Teknik Üniversitesi iş 71
birliğiyle inşa edildi. Bu nedenle
Rasathane üzerinde iş birliğine
dayalı bir bağ oluştu ve bu bağ
devam etti. Kubbelerde bir parça
Hollanda izine de rastlanıyordu,
çünkü imalatına Mersin’deki
Hollanda Kraliyet Liman
İşletmeleri de katkı sunmuştu.

Resmî açılış 26 Ağustos 1963


tarihinde yapıldı. Kreiken
bu vesileyle Ankara’da, tüm
dünyadan en iyi öğretim
üyelerinin katıldığı bir
uluslararası yaz okulu organize
etti. Böylelikle Kreiken, Ankara
Rasathanesi’nin haritada yerini
almasını sağlamış ve birçok
yabancı rasathane ve enstitüyle
temas kurmuş oldu. Bu temas
Türkiye’de astronominin
ilerlemesi bakımından son
derece önem taşıyordu. Planı,
öğrencilere uluslararası düzeyde
eğitim verilmesi için, yabancı
astronomları kısa ya da uzun
dönem ders vermeleri için
Türkiye’ye davet etmekti.
O, genç bilim adamlarının
Ankara
Ankara’da sadece astronomi Üniversitesi’ndeki
dalında değil, aynı zamanda Kreiken Müzesi
uzay bilimleri, uygulamalı Ankara
Üniversitesi’ndeki
matematik ve teorik fizik gibi
Kreiken heykeli
ilgili diğer bilim dallarında
da eğitilebileceği bir merkez
oluşturmak istiyordu. Ankara
Üniversitesi Fen Fakültesi
Astronomi ve Uzay Bilimleri
Bölümü bu girişim sayesinde
kuruldu.

1964 yılında eşiyle birlikte kısa


süreliğine Hollanda’ya gitti.
Ancak ağır şekilde hastalandı
ve çok geçmeden, 67 Astronomi Birliği, adını Kreiken Türkiye’de bilimsel
yaşındayken hayata gözlerini aydaki bir kratere vererek eğitimin öncüsü olarak saygıyla
yumdu. Cenaze töreninde Kreiken’i onurlandırdı. Ankara anılıyor. Hollanda’da fazlaca
tabutunun üzerinde Türk Üniversitesi de rasathanedeki tanınan biri olmamasına rağmen
bayrağı örtülüydü ve İstiklal 40 santimetrelik ayna teleskopa Türkiye’de ardında kalıcı bir
Marşı çalınıyordu. Uluslararası onun adını verdi. miras bıraktı.
Dudok
72
mimarî

Türkiye’de
Bir Mimarın
Kayıp Rüyası

W.M. Dudok Modern mimarî Türkiye’ye 1933 yılında geldi. O yıl, mimar Şevki Balmumcu
tarafından
Hollanda’da yapılan başkent Ankara’ya etkileyici bir sergi salonu inşa etti. Büyük pencereleri
Hilversum belediye
binası ve ince uzun kulesiyle zarif, beyaz bir yapıydı. Basın heyecanlıydı ve binayı
Türkiye’de modernitenin başlangıcının nişanesi olarak yansıtıyordu. Bina hızla
genç Türkiye Cumhuriyeti’nin “yapabiliriz” zihniyetinin simgesi haline geldi.
Türk mimarlar artık ilham almak için geçmişe bakmıyor, yüzlerini geleceğe
çeviriyorlardı.
73

Hollandalılar içinse binanın


stili çok tanıdıktı. Balmumcu,
Hollandalı mimar Willem
Marinus Dudok’un (1884-1974)
hayranıydı. Dudok, hiçbir
zaman resmî kategorilere
Belediye binasının
sığan bir mimar olmamıştı. giriş holü
Kendine özgü bir stili vardı.
Birçok modernist Hollanda
adetini birleştirerek eşsiz ve
bir bakışta tanınan bir imzaya
dönüştürüyordu. En önemli
Hollandalı mimarlardan biridir
ve en bilinen eseri Hilversum
Belediye binasıdır (1928-31).
74
mimarî

Üstte Ankara’da
Türk mimar Şevki
Balmumcu tarafından
yapılan Sergi Evi
Sağda Dudok Türk
mimarlar ile birlikte.
Soldan sağa: Harbi
Hotan, Dudok, Kemal
Ahmet Aru and Rıza
Aşkan
Turistlere yönelik
hazırlanan İzmir’e
hoşgeldiniz posteri

Ayrıca bu hızla gelişen şehir yeni bir mimar kuşağın ilham yarışmanın jüri üyesi olarak
için pek çok farklı binaya kaynağı oldu. ziyaret etti. O sırada Türkiye
yönelik 75 tasarımla bir şehir basını onu dünyanın en iyi
planlama çalışması da yaptı ve Dudok Türkiye’yi ilk kez 1938 mimarı olarak adlandırıyordu.
çalışmalarıyla dünya çapında yılında Ankara’daki yeni meclis 1940’larda Dudok Ankara
tanınırlığa erişti. Türkiye’de ise binasının tasarımı için yapılan Üniversitesi’nde eğitimci
75

Üstte 1890’larda
Konak meydanı
Solda Willem
Marinus Dudok
gençken
Dudok
tarafından çizilen
Osmanlı evi

olmak üzere davet aldı ancak 1954’te İzmir Belediye Başkanı dayamıştı. Bu yeni görevle çok
İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Rauf Onursal Dudok’a Konak heyecanlandı, bunun dünyada
Hollanda’dan ayrılamadı. Meydanı’nda yeni bir belediye iz bırakabileceği yeni bir fırsat
Ancak 1949’da bir kez daha binası, kültür merkezi ve tiyatro olduğunu düşünüyordu. Kadim
jüri üyesi olarak Türkiye’ye salonu yapmasını teklif etti. O liman kenti onu büyülemişti,
döndü. sırada Dudok 70’ine merdiven hatta yapacağı tasarımların
76 Tiyatro
binasının
mimarî

tasarımı

Üstte Dudok’un
tiyatro ve belediye ön çizimlerini basit bir turist
binasının yapılacağı haritasının üzerine yapmıştı.
yerleri işaretlediği
İzmir haritası
Osmanlı evleri çiziyor, günlerini
olası tasarımlar için taslaklar
Sağda Hollanda
mimarî hazırlayarak geçiriyordu.
arşivlerinin olduğu Daha sonra, Hollanda’ya
Rotterdam’daki Het
Nieuwe Enstitüsü’nde döndüğünde bu tasarımları
bulunan orijinal geliştirdi. İlk başta Osmanlı
çizimler ve belgeler
tarihini yansıtması gerektiğini
düşünmüştü ancak ortaklarıyla
yaptığı görüşmeler sonunda
çizimlerini elden geçirerek
İzmir için gerçekten modern bir
vizyon yaratmıştı. Dudok’un
belediye binası ve tiyatrosu
inşa edilebilseydi, bugün İzmir bir başka hevesli destekçisi gelmedi. İleri yaşına kadar
çok başka görünecekti. Ancak olan Vali Muzaffer Göksenin mimar olarak çalışmaya devam
bu planlar pek çok sebepten Bağdat’a elçi olarak atandı. Yeni etti. Binaları geleneksel ile
hayata geçirilemedi. 1954’te vali ve belediye başkanı projeyi moderni göz alıcı bir biçimde
Dudok’un dostu ve destekçisi sürdürmemeye karar verdiler. harmanlamayı başarıyordu.
Rauf Onursal meclis seçimleri Eserleri bugün hâlâ hem alanının
sonrasında milletvekili olarak Dudok hayal kırıklığına profesyonellerinin hem de halkın
Ankara’ya taşındı. Projenin uğramıştı ve bir daha Türkiye’ye ilgisini çekmeye devam ediyor.
77
İzmir Mimarlar Odası’nda
yapılan sempozyum
sırasında mimar Murat
Tabanlıoğlu

Dudok’un İzmir için tasarladığı Konak


Meydanı’nda
gözü pek projeden geriye kalan tek açılan
kanıt, Hollanda arşivlerinde kalan sergiden
kareler
taslak çizimler ve mektuplardan
(2017)
oluşuyor. 2017’de İzmir’de
Hollandalı ve Türk ortaklar
tarafından desteklenen bir
sergi ve iki günlük sempozyum
düzenlenerek Dudok’un hayata
geçmeyen tasarımları ilk kez gün
yüzüne çıkarıldı. Ankara’daki
Bilkent Üniversitesi ve Delft
Teknoloji Üniversitesi arasındaki
özel iş birliği sayesinde tiyatro
binası üç boyutlu bir maket
olarak üretildi. 13 Ekim 2017’de
Konak Meydanı’nda Dudok’un
tasarımlarından büyük ölçekli
maketlerden oluşan sergi, İzmir’in
o dönemki Belediye Başkan
Vekili mimar Muzaffer Tuğçay ve
Hollanda Kültür Ataşesi Quirine
van der Hoeven’in katılımıyla
açıldı. Açılışı, İzmir Mimarlar
Odası’nda Hollanda ve Türkiye’den
bilim insanları ile mimarlarla
birlikte ilgili yüzlerce kişinin de
katıldığı Dudok’tan
21. Yüzyıla: Kenti Yeniden
Tasarlamak temalı iki günlük
sempozyum izledi.

* Yüksek çözünürlükteki görsellere ve


daha detaylı bilgilere erişmek için:
dudokinturkey.com
78
makale

Hr.Ms.Gelderland
İstanbul’da

Hollanda Kızıl Haç


Örgütü İstanbul’da*
Hollanda Kızıl Haç Örgütü mensupları
Padişahın bile takdirini kazanmıştı.
* Bas Plaatsman tarafından 2007’de yayımlanan ve Osmanlı İmparatorluğu’na 1912 ve 1913 Balkan Savaşları sırasında
Hollanda Kızıl Haç Örgütü’nün verdiği ambulans hizmetlerini konu alan tezden alınmıştır.
Hr.Ms.Gelderland
İstanbul’da
79

Hr.Ms.Gelderland ilk
kez İzmir’de

O zamanlar Batı’da gerekiyordu. Avrupa’dan yardım


Constantinopel olarak bilinen istendi. Hollanda, yardım olarak
şehir, 1912’de ambulans Yunanistan’a gönderilmek üzere
hizmetleri veren Hollandalı 250 bin gulden topladı.
teşkilatın yardımına
başvurmuştu. Dışarıdan hiçbir Türk hükümeti de Hollanda’dan
destek almaksızın hastaların destek istedi. Türk Kızılay’ı
yardımına koşan ekip o derece ve hükümeti yeterli personel
başarılı oldu ki, bir yılda sadece olmadığından yaralıları
dört ölümlü vaka görüldü. tedavi edemiyordu. Türkiye
Bunun farkına varan Padişah Büyükelçisi Aristarchi Bey’in
tüm ekibi onur madalyasıyla girişimleri de sonuçsuz
ödüllendirdi. Peki, Osmanlı kalmıştı. Hollanda, Hristiyan
neden Kızıl Haç Örgütü’ne âlemiyle savaş halinde olan
ihtiyaç duymuştu? Müslüman bir ülkeye yardım
etmekten açıkça çekiniyordu.
Birinci Balkan Savaşı (1912-1913) Ancak bu diplomat, Hollandalı
sonunda Osmanlı toprakları muhataplarına sınırları içinde
parçalandı. İmparatorluk yaşayanlar bakımından o
topraklarında büyük göç dönemde en büyük İslam
hareketleri yaşandı. Göçmen, ülkesinin Hollanda Kraliyeti
hasta ve yaralılar İstanbul’a olduğunu hatırlattı. Endonezya
akın ediyordu. Gerek duyulan o dönemde halen Hollanda
yardım büyük miktardaydı. Kraliyeti’nin bir parçasıydı
Dışarıdan destek alınması (Hollanda Endonezyası). Anı kitapçığı
80
makale

Üstte Hollandalı
ekibin gazetede Bu bakımdan Hollanda
yayımlanan fotoğrafı halkının büyük kesiminin
Misyon lideri Müslüman olduğu düşüncesi
Dr. Lingbeek
derhal kabul gördü ve Kızıl Haç
ameliyathanede
Örgütü harekete geçti. Acil
yardım gönderildi ve ardından
Endonezya’da yeniden başarıyla
yardım toplanmaya başlandı.

Oluşturulan ekip
cephede yardım
verebilecek
türdendi, ancak
Türk hükümeti
ekibin İstanbul’da
görev yapması
konusunda ricada
bulunmuştu. Ekip,
Kraliçe Wilhelmina
ve Prens Hendrik, Kızıl
Haç Başkanı, tanınmış diplomatik personele ve burada Alternatif mekânlar bulunması
Geminin doktoru
politikacılardan Abraham yaşayan yabancı ahaliye gerekiyordu. Gelderland
L.J. Büller
Kuyper ve Hendrik Colijn destek vermek amacıyla gemisinin sağlık subayı
tarafından uğurlandı. bekliyordu. Şehirde şartlar L.J. Büller, Şişli’de bulunan
gittikçe zorlaşmış, yolların çocuk hastanesinde destek
Kraliyet Deniz Kuvvetleri’ne çoğu şehre giren göçmenleri veriyor ve şehri iyi tanıdığı
ait Hr. Ms. Gelderland savaş taşıyan kağnılar tarafından için gelen ekiplere hizmet
gemisi, İstanbul Limanı’nda, tıkanmıştı. Camiler, kiliseler vermeye hazır olduğunu
zor durumdaki Hollandalı yaralılarla dolup taşıyordu. bildiriyordu.
Askerî müze 81

Doktorlar ve ekibin tümü, Sultan V.


Mehmed’den verdikleri büyük emeği
takdir eden madalyalar aldılar.

yaraları, kırık çıkıkları tedavi


etmekte tecrübeliydi, böylelikle
görevlerinde başarılı oldular.
Harbiye’deki Askeri Akademi
hastane olarak kullanılmaya Bu başarı sıkı bir hemşirelik
başlandı. Burası sonradan programı sayesinde gerçekleşti.
modern Türkiye’nin kurucusu Ancak Doktor Lingbeek,
olacak Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk askerinin tüm acılara
eğitim gördüğü okuldu. dayanma gücü olmasa bu
mümkün olmazdı” diyordu. Hemşirelere özel
Görevin başında Dr. Lingbeek Doktor Lingbeek sadece en ağır madalya verildi
bulunuyordu, emrindeki ekip Türk vakaların dahi sigara içmekte
Kızılayı ve Hollandalı yetkililerden ısrarcı olmasından şikayet ettiği Hollands Spoor Tren Garı’nda
oluşuyordu ve 100 yaralıyı tedavi günlüğünde: “Ölüm döşeğinde törenle karşılandılar.
edecek kapasiteleri vardı. Şartlar bile sigara içmeye devam eden
ağırdı, kolera ve diğer bulaşıcı hastaların tütün kokusu hasta Harbiye’de eski askeri okulda
hastalıkların çıkma tehlikesi de odalarından ambulansların içine geçici olarak kurulan acil yardım
endişe yaratıyordu. Ne mutlu ki kadar işlemişti” diyordu. hastanesinde Hollandalılar beş
bazı doktor ve hemşireler daha ay boyunca hizmet verdi. Şimdi
ilkel şartlarda bile ameliyat yapma 18 Nisan 1913 tarihinde Kızıl askeri müze olarak kullanılan
tecrübesine sahipti. Hollandalı Haç misyonu sona erdi ve ekip bina, dünyanın en büyük askeri
sağlık yetkilileri enfeksiyonları, Hollanda’ya uğurlandı. Lahey koleksiyonuna sahiptir.
82

Ankara Manzarası
sanat

Ankara manzarası Levanten Ticaret Odası Angora şehri (Ankara), Ankara incelemek gerekiyor. Ön
tablosu (Rijksmuseum
Amsterdam (Osmanlı İmparatorluğu’yla Keçisi yününden imal edilen planda, pazar yerindeki üretim
Koleksiyonu) ticaret yapan iş adamlarının tiftiğin, gözde ticari merkeziydi. faaliyeti görülüyor,
kayıtlı oldukları ticaret odası), orta kesimde bir kervanın
Amsterdam Belediye Binası’nda Tablonun, İstanbul’da iflas geçtiğini, arka plandaysa
(Bugün Dam Meydanı’ndaki ettikten sonra Ankara’da yeni Ankara’nın bir manzarasını
Kraliyet sarayı) bulunuyordu. bir şube açan Justinus Johannes görüyoruz. Uzun süre
Çalışma ve kabul salonu Leidstar tarafından yaptırılmış buranın Halep şehri olduğu
zengin süslemelerle doluydu, olma ihtimali mevcut… Tiftik düşünülmüştü.
duvarlarında muhteşem ticareti asırlar boyu önemli Fakat bu manzaranın
tablolar bulunuyordu. Bu ölçüde Hollanda tarafından Ankara’nın ender rastlanan
tablolardan birinde, bir şehir yürütülmüştü. Tablo 18’inci panoramik bir görüntüsü
manzarası ve en önemli ticari yüzyıl ortalarında yapılmış, olduğu artık kesinlik kazandı.
eşyalardan biri olan Ankara olağanüstü ayrıntılar içeriyor Şehrin görülmeye değer en
Keçisi yününün üretimi ve aynı zamanda çağına uygun önemli yerlerinden biri, 362
ayrıntılı şekilde resmedilmişti. yalınlıkta. Tabloyu üç bölümde yılında Ankara’yı ziyaretinde,
Tablodan Hacı 83
Bayram Camii
ve Julianus
Sütunu detayı
Julianus
Sütunu

Tablodan Ankara
keçileri detayı
Ankara (tiftik) keçisi

Roma İmparatoru Julianus’un elinde bir paket yün olan Amsterdam’da Osmanlı yün Tablodan Ankara
Kalesi detayı
diktiği sütundur. Sütun, şehir erkek ve kadınlarla dolu. tüccarları da bulunmaktaydı,
Ankara Kalesi
manzarasının hemen solunda, Uzakta yün balyaları taşıyan bunlar aşağı yukarı 1627’de
net bir şekilde ayırt ediliyor. bir deve kervanı var, bu şehre yerleşmiş olan
Aynı zamanda arka plandaki balyaları muhtemelen gemiyle Ermenilerdi. Amasya Papazı
L şeklindeki Hacı Bayram Avrupa’ya gönderilmek Johannes di Minas burada kendi
Camii, hemen yanındaki üzere, liman şehri İzmir’e kilisesini dahi inşa ettirmişti.
Augustus Mabedi de götürüyor. Levanten Ticaret 19. yüzyıl başlarında yün
seçilebiliyor. Odası’nın lağvedilmesiyle ticaretinin çökmesi ve birçok
birlikte Oda’daki diğer tablolar Ermeni’nin geri dönmesiyle,
Ön planda sağda, hayvanların gibi bu fevkalade tablo da kilise ancak 1806 yılına
tüylerini kırkmakta olan Rijksmuseum Amsterdam’a kadar kullanıldı. 20. yüzyılın
keçi çobanlarını görüyoruz. (Devlet Müzesi) devredildi. 80’li yıllarında ise, Ermeni
Ardından yünler dokunuyor, Halihazırda, bir süreliğine, cemaati tarafından tekrar satın
yıkanıyor, boyanıyor ve Ankara Rahmi M. Koç alındı. Kilise, günümüzde de
tartılıyor. Pazar alanı, çoğunun Müzesi’ne verildi. kullanılmaktadır.
84
makale

Hollanda Çinileri
Surp Krikor
Lusavoriç Ermeni
Kilisesi’ndeki
Aalmis Çinileri

İstanbul’da
1431 yılında kurulan “Aydınlatıcı”
Aziz Gregorius Kilisesi (Surp Krikor
Lusavoriç) İstanbul’un ilk Ermeni
kilisesi, “Aydınlatıcı” Aziz Gregorius
da (239-325) en önemli Ermeni azizidir.
Ermenistan’ın, Hristiyanlığı devlet dini
yapan, dünyadaki ilk ülke olmasını
sağlamıştır.
Surp Krikor
Lusavoriç Ermeni
Kilisesi
Solda 85
Rotterdam’dan
gelen Aalmis
Çinileri
Sağda ters lale

Kilisenin tadilat ve restorasyon


dolu geçmişi uzundur. 1731
yılında İstanbul’un Galata
semti yandığında, bu kilise
de tamamen yandı. Sultan I.
Mahmud’un müsaadeleriyle
kilise yenilendi ve tekrar
Ermeni cemaatine teslim
edildi. Daha sonraki
restorasyonlardan birinde
kilise mahzenine Hollanda çini
panoları eklenmiştir. Hollanda
Topkapı
ile Türkiye arasındaki sıcak Sarayı’ndaki
ilişkilere dair fazlaca dikkat Aalmis Çinileri
çekmeyen ama mükemmel bir
örnektir bu. Araştırma sonunda bitki türleri listesinde adı geçen Şehrin başka yerlerinde de
anlaşıldığı üzere çini panolar bu çiçeğe, yere doğru baktığı Rotterdam çinilerine rastlamak
1800-1865 yılları arasında için Türkiye’de “ters lale” mümkündür. Bunların en
Rotterdamlı Aalmis ailesine ait denilmektedir. göze çarpan örneklerinden
çini fabrikası ‘De Bloempot’ta biri, 1583 yılında inşa edilen
pişirilmiştir. Kullanılmamış Kilisenin arşivinde, İstanbul’daki Topkapı Sarayı’nın
birkaç çininin arkasında Aalmis kullanılmamış altı çeşit Hünkâr Sofası’ndaki çini
logosu görülmektedir. Hollanda çinisine daha panolarıdır. Bu muhteşem
rastlanmaktadır. Bu çinilerin kabul salonu, 18’inci yüzyıl
Mahzende iki değişik motif çoğu ya kırılmıştır ya da sadece ortalarında Sultan III. Osman
göze çarpar; kanatlı yaprak tek örnekleri mevcuttur. Aalmis tarafından restore ettirilmiştir.
ve ters lale. Ters lale çinisi, ailesine ait olan fabrika artık Burada kullanılan Rotterdam
üzerinde karanfil ve lale yoktur ve kilisedeki bu çiniler çinilerinin de bu döneme ait
motifleri taşıdığından eşsiz bir Hollanda çinicilik tarihi olduğu sanılmaktadır. Çoğu
Osmanlı İmparatorluğu’nda örneğidir. İstanbul’daki Ermeni çiçek motifleri içeren çiniler,
çok popülerdi. Aslında orada cemaati için önemli bir merkez hem yapının kendisi hem de
resmedilen, az çok laleye olan bu kilisede her hafta ayinler bulundukları salon için bir
benzeyen bir çiçektir. Korunmuş yapılır. doruk noktası oluşturur.
86
diplomasi

Barış Sarayı
(Fotoğraf:
kasteelbeer)

Geçmişin Gelecekle
Buluştuğu Yer
Barış Sarayı’ndaki
Hereke Halısı’nın Restorasyonu
87

yapılmalıydı. Uluslararası Üstte Fransız mimar


Louis Cordonnier
camianın bu çabalarının en tarafından yapılan
dikkat çekici örneklerinden Barış Sarayı tasarımı
biri de Hollanda’daki Lahey Finansal sponsor
şehrinde yapılan Barış Sarayı Andrew Carnegie
konuklarla birlikte
oldu. Ne yazık ki, bugün tüm 1913’teki açılış
bu çabaların beyhude olduğunu töreninde
ve dünyanın iki Dünya Savaşı
daha gördüğünü biliyoruz.
Ancak o zamanlar, Barış Sarayı
yeni bir umut ışığı yakmış ve
Barış, en sonunda, 19. yüzyıl çözüm bulunacaktı. Artık ulusların arasında yeni bir
biterken ciddiye alınan bir konu kan dökülmesi ve yıkıma dayanışma dönemi açmış gibi
haline geldi. Barış taraftarı dur denecekti. Yeni bir yıkıcı görünüyordu.
bir sivil toplum hareketi çatışmanın tehdidi Avrupalı
gittikçe güç kazanıyordu. Artık liderlere ve aktivistlere bir Fikir ilk olarak 1899’da, Rus
Avrupalılar bir savaş sürprizi sonraki savaşın çok daha yıkıcı, Çarı II. Nikola’nın öncülüğünde
daha yaşamayacaklardı. Artık karmaşık ve küresel etkilere toplanan Lahey Barış
sorunun kaynağı araştırılacak, gebe olduğunu göstermişti. Bu Konferansı sırasında ortaya
tartışılacak ve uluslararası tehdidi yok etmek için bir şeyler çıkmıştı. Konferans sırasında,
88
diplomasi

Barış Sarayı’nın içi


Shutterstock

daha önce görülmemiş bir retrospektif mimariden


şekilde 26 ülkeden temsilciler esintiler taşıyan tasarımı
bir araya gelmiş, silahsızlanma, birinci oldu. Sonunda yapılan
uluslararası bir uzlaşma ve bina, finansal sponsorluğu
yetki kurumu oluşturma üstlenen Andrew Carnegie’nin
ihtimalini tartışıyorlardı. Ortak sağladığı mütevazı 1.5 milyon
fikirler doğrultusunda Daimi dolarlık bütçeyi aşmamak için
Hakemlik Mahkemesi kuruldu. ilk baştaki gösterişli çizimlerin
1907’de Lahey’de ikinci bir sadeleştirilmiş bir haliydi.
barış konferansı düzenlendi,
bu kez katılımcı sayısı 44 Katılımcı ülkelerden bazıları
ülkeydi. Bu konferansların ahşap ve mermer gibi
sonucunda dünyanın etkileyici kıymetli yapı malzemeleri
bir mahkeme binasına ve bağışlarken diğerleri de
Lahey’in kalbinde gerçek bir pahalı tablolar, ipek duvar
barış sarayına ihtiyacı olduğuna halıları ve ihtişamlı vazolar
karar verildi. Düzenlenen gibi sanatçı ve zanaatkârların
uluslararası mimarî yarışmaya eserlerini bağışladılar. Binanın
dünyanın dört bir köşesinden iç tasarımı da dışı gibi çeşitli
216 başvuru yapıldı. Fransız esintiler taşıyor, farklı renk
mimar Louis Cordonnier’in ve biçimlerin uluslararası bir
89

karışımını içeriyordu. Kimileri


neo-rönesans tarzı eklektik
bulduysa da uluslararası
niteliği, tasarımı çekici
kılıyordu.

İkinci barış konferansı sırasında açıldığından itibaren onun bir Carnegie Vakfı, Türkiye Üst sıra sol
Aksaray’daki halı
Hollanda Kraliyet ailesi, parçası oldu. Türk halısı, Hükümeti ve Hollanda Dışişleri dokumacıları gösteren
sponsor Andrew Carnegie ve zarif ipek duvar halılarıyla Bakanlığı arasında bu karmaşık tarihî bir fotoğraf
uluslararası politikacılar, jüri birlikte Japon Salonu’nun restorasyon sürecinin en Sağ Japon
Salonu’ndan Hereke
ve barış yanlılarından oluşan merkezindeki parçalardan iyi nasıl yönetileceğine dair
halısının göründüğü
bir grup sarayın temellerini biri olarak hâlâ sarayda yer müzakereler devam ediyordu. tarihî bir fotoğraf
attı. Bina 28 Ağustos 1913’te alıyor. Bu süreç başarılı bir ortaklığın Alt sıra sol halının
bitirildi ve Barış Sarayı’nın sembolü olmakla kalmayacak Barış Sarayı’na hediye
edilmesine yönelik
anahtarı hüzünlü bir tesadüfle Artık, hediye edilişinin uluslararası barış ve Türk
orijinal mektuplar
Birinci Dünya Savaşı’ndan tam üzerinden bir asırdan fazla zanaatkârlığını da uluslarası
Barış Sarayı’ndaki
on bir ay önce Daimi Hakemlik zaman geçmişken, halının gündeme yerleştirecek. Hereke halısı
Mahkemesi’ne teslim edildi. tamir ve restore edilme
zamanı geldi. Odada çıkan Halı Hollanda’dan Aksaray’a
Barış Sarayı’na verilen en güzel bir yangından sonra küçük taşınır taşınmaz yerel
hediyelerden biri Osmanlı restorasyonlar yapılmıştı ama uzmanlıkla bilgiyi içeren
İmparatorluğu’ndan gelen bu eşsiz ve büyüleyici halıyı restorasyon süreci başlayacak.
devasa halıydı. Muhteşem gelecek kuşaklara aktarmak Sürecin tamamı belgelenecek
Hereke halısı o güne dek için acilen detaylı bir ve restorasyon bittiğinde halı
yapılan en büyük halılardan restorasyon çalışması birkaç yıl içinde bir kez daha
biriydi ve Saray 1913’te yapılmalı. yuvasına kavuşacak.
90
Türkiye’nin İlk Barajı
endüstri mirası

İki Hollandalı
mühendisin öncü projesi

Baraj artık ağır Hollandalı iki kardeş, Herman ve Osmanlı İmparatorluğu ülkesini de Fer Ottoman d’Anatolie”
trafik geçişine kapalı Anton Waldorp için Konya’nın modernleştirmek yönünde (Osmanlı Anadolu Demiryolları)
bulunuyor (Fotoğraf:
Noumenon) Beyşehir ilçesinde ilk gerçek adımlar atıyordu ve tarım tarafından istihdam ediliyorlardı.
barajı kurmak cesaret isteyen gündemdeki ilk maddelerden Ayrıca Karadeniz kıyılarındaki
Alt sıra soldan sağa
Barajın 1960’larda bir projeydi. Konya’nın düzlük biriydi. Rekolte rakamları yerel maden endüstrisinin
havadan görüntüsü arazisinde bazen kuru bazen artırılmalıydı ve bereketli Konya kalbi Zonguldak’taki
Barajın erken dönem yağışlı olan hava koşulları, ön Ovası ülkenin tahıl deposu limanın modernizasyonunda
fotoğraflarından biri,
üzerinden develer
görülemez olurdu ve çiftçiler olacaktı. Bunun olabilmesi için çalışmışlardı.
geçiyor kelime anlamıyla binlerce yıldır güvenilir ve düzenli bir su kaynağı
Mehmed Ferid düzenli bir su kaynağı için dua yaratılması şarttı. İki kardeşin Beyşehir’de
Paşa, Osmanlı ediyorlardı. Yerel halk, asırlar kuracakları taş kemerli baraj
İmparatorluğu’nun
Vezir-i Azam-ı
boyunca ekinlerini yetiştirmek Bu sorunu çözmekle Taşköprü için attıkları ilk adım,
için yaratıcı yöntemler görevlendirilen iki Hollandalı derinlemesine bir araştırma
bulmuştu ancak artık daha mühendis, hali hazırda bir süredir yapmak oldu. Kardeşlerden biri
kökten önlemlerin alınmasına Osmanlı İmparatorluğu’yla iş su tanzimlerini incelemek için
ihtiyaç vardı. Sağanaklar yapıyorlardı. 1900’lerin başında, ta Mısır’a kadar gidip geldikten
yüzünden Beyşehir Gölü’nde Boğaz’ın güney ucundaki sonra birlikte baraj arazisini
yıkıcı taşkınlar olmuş, hasat Haydarpaşa Limanı’nda incelediler ve önerileriyle birlikte
hayal kırıklığı yaratmıştı. çalışmışlardı ve “Chemin taslak bir bütçe hazırladılar.
91

Hükümetteki bitmek bilmeyen Sol üstte bölgenin


sulama haritası
değişimler yüzünden her yeni
Solda barajın orijinal
gelen Bakan ve yetkili inşaatı
çizimleri
ziyaret ediyor ve proje ekibine
Üstte barajın
her seferinde daha fazla baskı günümüzdeki
yapıyorlar, ekinlerini büyütmek hali (Fotoğraf:
Noumenon)
için suya muhtaç olan çiftçiler
sabırsızlanıyordu. Tüm bunlara
rağmen, Waldorp kardeşler hem
resmî görevlilerin üzerinde hem
de yerel halkta iyi bir izlenim
Bundan sonra sıra asıl işe geldi. yolculuğunun 26 saate yakın bırakmayı başarmışlardı. Ancak
Eski, hasarlı köprü yıkıldı ve sürdüğünden şikayet etmişti. maalesef büyük kardeş Herman
Beyşehir Gölü’nün girişindeki Konya’ya vardığında da projenin bittiğini göremeyecekti.
kanala yeni Taşköprü inşa edildi. şehirden pek etkilenmemişti. 1913’te, baraj inşaatı sırasında
Dayanıklı taş işçiliği ürünü baraj “Bu sözde şehrin merkezi kötü kötüleşen hastalığı nedeniyle
42 metre yüksekliğinde ve 6,36 döşenmiş kaldırımlar ve sıkış Paris’te öldü. Küçük kardeş
metre genişliğindeydi. 15 ark ve tıkış dükkanlardan oluşuyordu. Anton Waldorp 1914’te Devlet
sel kapağından oluşan iki seviyesi Caddelerin geri kalanına Nişanı aldı ve gelen teklif
vardı. Zarif tasarımıyla hem baraj sokak demek bile zor. Yağmur üzerine Osmanlı kamu işleri
hem de arabalar ve at arabaları yağdığında çamur deryasına dairesinin başına geçti. Waldorp
için köprü vazifesi görüyordu. dönüşüyor ve güneş çıktığında kardeşlerin namı, Türkiye
da toz yuvası oluyorlardı.” Yerel Cumhuriyeti kurulduğunda
İkilinin Osmanlı köpeklerden de hoşlanmamıştı hükümetin bir kez daha
İmparatorluğu’nda uzun yıllar ve kurtlara benzeyen tehlikeli Hollandalı mühendislerle
boyunca biriken bir deneyimi hayvanlar olduklarını söylemişti: çalışmasının sebeplerinden biri
vardı ama Hollanda’dan “bir yabancıyı kolaylıkla oldu.
işin başında durması için paramparça edebilirlerdi.”
getirdikleri iki genç mühendis Bugün Taşköprü ilçenin en
yerel koşullara onlar kadar iyi Waldorp kardeşlerse bu sevilen miraslarından biridir
uyum sağlayamayabiliyordu. duyguları paylaşmıyorlardı. Her ve kayıtlı, korunan bir anıttır.
İnşaatın eski şefi, 20 yıl ne kadar Osmanlı İmparatorluğu Köprü artık motorlu taşıt
sonra Hollanda’da verdiği bir o dönemlerde pek çok kargaşayla trafiğine kapalı ve sadece yaya
seminerde, Türk temsilci B. Nuri yüz yüze olsa da iki Hollandalı geçişlerine açık. Waldorplar’ın
Batu’nun önünde Beyşehir’de mühendis 1908’den 1914’e kadar projeyi bitirmesinden bir asır
geçirdiği zamanı anlatmıştı. tüm zor koşullara ve kırılgan, sonra Taşköprü hâlâ erken 20.
İstanbul’dan Konya’ya gidişin değişken siyasi atmosfere yüzyıl mühendisliğinin zarif bir
kolay olmadığından ve tren rağmen düzenli olarak çalıştılar. örneği olarak ayakta duruyor. Devlet Nişanı
92
yaşayan miras

Türk Hava Yolları’na


ait Fokker 27 İstanbul
semalarında

Efsanevî Uçuşlar:
Türk Hava Yolları ve KLM
Türk Havayolları: Hollandalı Fokker
markalı bir uçakla ilk transatlantik uçuş
Türk Hava Yolları yükseklerde. Dünyanın en iyi havayolları arasında
bulunan Türk Hava Yolları, 10 bini aşkın çalışanıyla yüzlerce noktaya
uçuyor. Kısacası hava ulaşımında birinci ligdeki büyüklerden biri.
Fakat zamanı on yıllar öncesine alırsak, bugünkü durumu kimse
tahmin edemez.
Fokker 27
1937 yılından bir 93
Türk Hava Yolları her ne ilan
kadar birçok ulusal havayolu
şirketinin kurulduğu sıralarda,
1933 yılında faaliyete geçmiş
olsa da, şirketin ciddi şekilde
kanatlarını dünyanın diğer
bölgelerine açması 1950’li yılları
bulur. 1951 yılında Türk hacılara
ilk kez Hac seyahatini uçakla
gerçekleştirme imkânının
sunulmasıyla birlikte,
İstanbul’un eski havaalanı,
modern bir terminal binasını
ve kontrol kulesini içine alan
uluslararası standartlara uygun
bir havaalanına dönüştürüldü.
1960’lı yıllardan itibaren
gözler Batı Avrupa’ya çevrildi,
fakat denizaşırı ülkeler henüz
programda yoktu.

1960’lı yılların başında


Hollanda ve diğer Batı Avrupa
ülkelerinde iş gücüne giderek
artan bir ihtiyaç oluştu. Birçok
kişi bu ülkelere tren veya
otobüsle seyahat ediyordu.
Türk Hava Yolları 1964
yılından itibaren, Hollanda’da
Üst sıra soldan
iş aramak isteyen Türkleri sağa Türk
taşımak amacıyla Amsterdam Havayolları’na ait
1946 ve 1960’lı
- Schiphol Havaalanı’na özel yıllardan THY
uçuşlar tertipledi. Bu uçuşlar, reklamları
çoğunluğu taşradan gelen Cumhurbaşkanı
işçileri çok etkiliyordu. Bir Atatürk ve halefi
İsmet İnönü
zamanların misafir işçisi 1936 yılında
Osman Kaya tecrübelerini havaalanında
şöyle anlatıyor: “Kimse Solda Türk işçiler
daha önce uçağa binmemişti, 1964 yılında
Hollanda’ya
hepimiz heyecanlıydık. Epeyce giden uçağa
gülüştük, fakat bu daha çok binmeye
hazırlanıyor
güvensizliğimizi belli etmemek
içindi. Çalışmak üzere hep
birlikte, hakkında neredeyse
hiçbir fikre sahip olmadığımız
bir ülkeye gidiyorduk. Para sonra, hâlâ Hollanda’da ülke değil. Türkiye ile Hollanda
kazanmak ve iyi bir gelecek yaşıyorum. Burada kendimi arasındaki uçuşlarımız
hazırlamak istiyorduk, fakat evimde hissediyorum, fakat esnasında şaka olsun diye
hiçbirimiz orada uzun süre tabii ki ana vatanım değil. eşime bazen, ‘Ben sadece
kalacağımızı düşünmüyorduk. Fakat Türkiye de benim bir burada kendimi tamamen
Şimdi, neredeyse 50 yıl zamanlar geride bıraktığım yurdumda hissedebiliyorum’
94 derim. Ne zaman bir Türk Hava yapabilen popüler bir uçaktı.
yaşayan miras

Yolları uçağına binsem, evime Bu uçaktan 786 adet üretildi


gidiyorum hissine kapılırım.” ve Fokker Friendship, Batı
Avrupa tarihindeki en başarılı
Türk Hava Yolları tarifeli turboprop motorlu yolcu uçağı
seferlerine başladıktan sonra oldu.
kayıtlara göre 4 Temmuz 1965
tarihinde ilk resmî Hollanda Kaptanlar, eğitim görecekleri
uçuşunu gerçekleştirdi. Maryland eyaletindeki
Hagerstown şehrinin küçük
Fakat tarihi kayıtlara şu havaalanına geldi. Harika
girmemiştir; Türk Hava Yolları görünen yeni uçaklar Türk
o tarihten bir yıl önce, sadece Hava Yolları rengine
Schiphol Havaalanı’na inmedi, boyanıyordu. Birkaç ay
aynı zamanda ilk denizaşırı eğitimden sonra vakit geldi.

Bu, Türk Hava Yolları’nın Fakat uçuş çok başarılı ve


kendi uçağıyla yapacağı sorunsuz geçti.
ilk denizaşırı uçuş
olacaktı. Pilotlar, sonradan Derken sıra Schiphol’a geldi.
Türk Havayolları’na uçuşunu da bir Hollanda anlattıklarına göre, hem Bu özel bir andı, çünkü
ait 1946 ve 1960’lı
yıllardan THY
uçağında gerçekleştirdi. Bu, hevesli hem de heyecanlıydı. pilotlar Avrupa ana karasına
reklamları Hollanda ve Türkiye’nin ortak Önlerinde 30 saatten uzun dönme heyecanını yaşıyordu.
Türk Hava Yolları tarihinden unutulmuş bir uçuş süresi vardı ve şimdiye Üstelik Fokker’ın tasarımının
hostesi örnek. kadar hiçbir Türk pilotu yapıldığı ülkeye inmesi
bu kadar uzun mesafeyi ve uçuş de son derece anlamlıydı.
Kaptan pilotlar Nurettin zamanını kat etmemişti. Uçuş Roma’ya devam etti ve
Gürün ve Zihni Barın iki uçak aynı gün İstanbul Yeşilköy
almak üzere Amerika Birleşik Yakıt ikmali için ilk durak Havaalanı’na ulaşıldı. Pilotlar
Devletleri’ne gidecekti. Kanada Montreal’di. Buradan ancak Yeşilköy’e ulaştıklarında
Bu, 40 yolcu kapasiteli bir kuzey rotası izlenerek tarih yazdıklarının farkına
Hollanda - Fokker Friendship Grönland ve İzlanda üzerinden vardılar. Kaptan Zihni Barın,
F27 uçağıydı ve lisanslı olarak İngiltere’ye uçulacaktı. bir röportajında “Biz çok
Amerika Birleşik Devletleri’nde Bu heyecan verici ve ara ara mutluyduk. O an ne kadar
üretiliyordu. Kısa pistlere zor şartlarda yapılan bir sevinçli olduğumuzu ifade
dahi başarılı şekilde iniş yolculuk oldu. etmek güç” diyor.
KLM uçağı 95
İstanbul’a
geliyor. Solda:
Frans ve Ida van
‘t Hooft

KLM: İstanbul’a ilk uçuş


Royce motorun Bulgaristan’a
1924 yılında çekilmiş bir gönderilmesine yetecek kadar
fotoğrafta, KLM Hava Yolları’na para toplandı. İki ay gecikmeyle
ait bir Fokker VII (H-NACC) uçak 2 Kasım’da İstanbul’a vardı.
uçağının yanında bir topluluk
görülüyor. Yüksek mevkili kişiler Fotoğrafta solda bir erkek çocuğu
az önce İstanbul’a inmiş olan objektife bakarken, bir kız Üstte hatıra pulu
pilotlar ve uçuş mühendisiyle çocuğu da sırtı dönük vaziyette Solda Frans
konuşuyorlar. Bu, engellerle dolu görülüyor. Onlar, Türkiye’ye van ‘t Hooft
İstanbul’da
bir yolculuktu. Hollanda’dan, gelerek yeni bir hayata başlamak
Hollanda Endonezyası’na isteyen Hollandalı öncülerden
(bugünkü Endonezya) birinin çocukları. Frans van ‘t
gerçekleştirilen ilk uçuşun Hooft ve ablası Ida, Hollanda ile
Belgrad’a kadar olan bölümü Türkiye arasındaki ilk uçuşun
iyi geçti, fakat Belgrad-İstanbul yapıldığı bu özel günü hep
uçuşunda kaptan pilot Van onarılamaz şekilde hasar gördü. hatırladılar. Yolculuk onların
der Hoop, bir motor arızasıyla Hollanda’da “Het Leven” dergisi üzerinde yaşamlarını etkileyecek
karşılaştı. Bulgaristan’da yeşillik okurları arasında hızla organize kadar büyük bir etki bıraktı.
bir alana mecburi iniş yaptı. İnişte edilen bir yardım kampanyası Ida, 1948 tarihli fotoğrafta da
bir tekerlek kırıldı ve motor da sayesinde, yeni bir Rolls- görüldüğü gibi, KLM’in ilk
96
Yeni motor
yaşayan miras

Bulgaristan’a varıyor

Kaptan pilot Van der


Hoop, co-pilot Van
Weerden Poelman ve
makina mühendisi
Van den Broeke

Üstte Fokker F VII


içindeydi. Kargaşanın beklenmedik bir öğle yemeği
Sağda Türk gazetesi
nedeni de, İstanbul’daki tüm anlamına geliyordu. Vakti
Hollandalıların, ilk KLM geldiğinde küçük gruplar
uçağının inişini yakından halinde evden çıktık. Annem
izleyebilmek için bizim benim elimi tutmuştu ve
eve gelmeye karar vermiş kız kardeşlerim de ellerinde
olmalarıydı. Çünkü biz büyük demet çiçeklerle önden
Yeşilköy’de oturuyorduk. Burası yürüyorlardı. Kaptan Van Der
havaalanının hemen yakınındaki Hoop, ikinci pilot Van Weerden
hosteslerinden biri oldu. Frans bir yerleşim yeridir. Bir havayolu Poelman ve uçuş mühendisi
ise iki ülke arasındaki seyahatler şirketi Amsterdam-Cakarta Van den Broeke yönetimindeki
konusunda uzmanlaşan ilk arasındaki 9500 mil mesafeyi Fokker VII (H-NACC) Sofya’dan
seyahat acentesi Türhol’ü kurdu. kat etme cesaretini tarihte ilk öğlen saatlerinde gelecekti. Ne
kez gösteriyordu. Uçuş devam kadar beklememiz gerektiğini
Frans van ‘t Hooft (1918-1990) ederken İstanbul’daki tüm bilmiyorduk. Telefon ve iletişim
o güne ait anılarını kâğıda Hollandalılar da gergin bir araçlarının olmadığı bir zamanda
aktarmıştı: bekleyiş içindeydi. Her ne kadar tek çözüm sadece beklemekti.
uçağın öğleden sonra inmesi
“Ben henüz bir çocuktum, bekleniyor olsa da, ailelerin bir Birden birisi ‘Uçak geliyor’ diye
fakat 1924 yılının o gününü kısmı sabah erkenden gelmişti. bağırdı… Grup kalabalıklaşmaya
hâlâ iyi hatırlıyorum. Bir Bu da ailem için çok fazla başlarken gazeteciler, memurlar,
pazar günüydü ve ev kargaşa konuğun ağırlandığı, fotoğrafçılar, seyirciler ve
Solda Ida van ‘t 97
meraklı insanlar gökyüzünü Hooft (1924 )
taramaya başladılar. Herkes
bağırıyordu: ‘Evet o! Evet!
Şimdi! Şuradaki siyah noktaya
bak! Bulutların arasında!
Çok yüksekten uçuyor.
Görmüyorum! Belki de 3000
metrede uçuyor! Beyler, o bir
deniz martısı!’ Ve buna benzer
konuşmalar. Görüşler farklıydı.
Fakat insanların gördüklerini
zannettiği veya göremedikleri
şeyler bulutların arasında
kayboluyordu. Uzun bir süre
sonra, kulakları sağır eden
bir motor gürültüsü ve sevinç
çığlıkları arasında uçak göründü.
Herkes ellerini ya da şapkalarını
sallamaya başladı. Derken bir
subay bir tahta yığınına doğru
koştu, üzerine benzin dökerek
ateşe verdi. Sebep? Çok basit!
Böylelikle pilot nereye ineceğini
görecekti… Şunu eklemek
isterim ki; İstanbul Havaalanı
20’inci yüzyılın ilk günlerinde
bir çayıra benzemekteydi; bir KLM hostesi
kışla ile bir hangardan ibaretti ve Ida van ‘t Hooft
gökyüzünden ayırt edilmesi de
güçtü. ve ayakların yardımıyla İstanbul’un aşağı yukarı 60
ittiriliyordu. Bidon uçağın kilometre dışına, askeri bölgede,
Koca kuş indi ve önümüzde yanına getirildiğinde yakıt ağaçlıklı bir yere düştü. Ne
durdu. Kalabalık coşmuştu ve kovalara boşaltılıyor, oradan da mutlu ki sadece uçak hasar
herkes bir an evvel pilotları uçağın kanadına kadar kaldırılıp gördü, mürettebat kurtarıldı.
tebrik etmek istiyordu. Çiçekler depolara dolduruluyordu. Türk hükümetinin uçuş iznini
verildi. Mürettebatın mutluluğu iptal etmesi üzerine uçuş tarifesi
gözlerine yansımıştı, aynı Anlattıklarım 1924 yılında de askıya alındı. Ne pahasına
zamanda aşırı yorgunlukları yaşandı. Ben altı yaşındaydım. olursa olsun uçuşlar devam
da. Yolculuk programının Sonradan başka uçuş denemeleri etmeliydi. Bunun üzerine KLM
sıradaki durağına ulaşılmıştı, yapıldı. Babam KLM-İstanbul uçuş rotasını yeniden düzenledi.
fakat dünyanın en uzun hava Temsilcisi oldu. 1929’dan Bundan böyle Atina, Kahire ve
yolculuğunun en uzun bölümü itibaren de Amsterdam-Cakarta Bağdat üzerinden uçulacaktı,
hâlâ önlerinde duruyordu. O arasında iki haftada bir düzenli ki bu da uçuş mesafesini epey
zamanlar kimse, şimdi ‘yer uçuşlar yapıldı. Yeni Fokker artırdı... Amsterdam-Cakarta
hizmetleri’ dediğimiz şeyin ne uçakları Cakarta’ya sadece uçağının sarı kanatlarının mavi
olduğunu bilmiyordu. Uçağa iki haftada ulaşıyordu. Uçuş Türkiye semalarında uçtuğunu
yakıt doldurulması çok basitti ve tarifesi henüz birkaç aydır bir daha göremeyeceğim için
epeyce bir bilek gücüne de ihtiyaç kullanılmaktaydı. Bir gün hayal kırıklığına uğramıştım.
vardı. Yakıt askeri yetkililerce uçaklardan birinde kalkıştan Kıtalararası KLM uçuşlarındaki
veriliyordu. Bidonlar depodan kısa bir süre sonra motor tüm bu öncüler ile artık
yuvarlanarak çıkartılıyor arızası meydana geldi. Uçak, karşılaşamayacaktım.”
98
yaşayan miras

Hollanda Konsolosu

Aile İşi
Daniël Jan, Baron
de Hochepied
(1657-1723) İzmir’de
resmî karşılama
töreninde
İzmir, Hollanda’yla pek çok bağı olan
bir ticaret şehri
İzmir, uzun ve karmaşık tamamen yasal olsa da bazıları
bir tarihi olan modern bir da artık yasadışı olan afyon gibi
metropol. Antik adı Smyrna ürünlerdi.
olan şehir, binlerce yıldır bir
ticaret merkezi. Avrupa’ya ve Özellikle 17. yüzyılda Osmanlı
Yeni Dünya’ya gidecek egzotik İmparatorluğu ve Hollanda
ürünlerle dolu kervanlar Cumhuriyeti arasında kurulan
buraya gelirdi. Tuz ve ipek, güçlü diplomatik bağlardan
pamuk ve Ankara’dan gelen sonra (bkz.: Bu sayıdaki ilk
büyüleyici Angora yünü, zeytin Hollanda elçisinin öyküsünü
yağı ve Arap sakızı, çeşit çeşit anlatan Cornelis Haga makalesi)
boyalar... Kadim Smyrna’da Hollandalı tüccarlar İzmir’de
1709’lardan bir Hollanda gravürü ne ararsanız ticareti yapılır işletme kurmaya başladı. Pek
ve takas edilirdi. Bazı mallar çoğu ailelerini de yanlarında
İzmir’de bir 99
Hollandalı Tüccar:
David Georg van
Lennep (1712-1797)
ve ailesi

getiriyordu. Kısa zamanda


15 ticarethane kurulmuştu Hollanda - Türkiye
bile. Hollandalı topluluk Derneği
o kadar hızlı büyüyordu Hollanda Türkiye Derneği
ki resmî adımlar atılması (Nederlandsch -Turksche
Vereeniging) 1934’te Hollanda
gerekti. 1656’da ilk resmî Kraliçesi Majesteleri
Konsolos atandı. Konsolos, Wilhemia ve Türkiye
sadece Hollanda hükümeti Cumhuriyeti’nin kurucusu
ve ilk Cumhurbaşkanı
ile doğrudan bir temas Mustafa Kemal Atatürk’ün
noktası olmakla kalmayacak, girişimleriyle kuruldu.

Smyrna’daki Hollandalı Bu dernek, uzun yıllar


boyunca iki ülkeyi
topluluğu üzerinde de yetkileri
yakınlaştıracak başarılı işlere
olacaktı. imza attı. İş toplantıları
düzenledi, insanları bir
Bir Hollandalı tüccara şaraplık üzüm araya getirdi, sergiler açtı
Osmanlı İmparatorluğu ticareti yetiştirmek için verilen izin ve 1960’larda Türkiye’den
önemsiyor ancak tüccarları Hollanda’ya işçilerin geldiği
dönemde iki kültür arasındaki
o kadar büyük bir hevesle gerçek anlamda Avrupa’nın
ortak anlayışı geliştirdi.
karşılamıyordu. Uluslararası minyatürü “küçük Avrupa” Son yıllarda bu derneğin
iş adamları ve aileleri şehrin sayılabilirdi. İbadetleri kapalı yarattığı yararlı iş birliklerini
21. yüzyıla taşıyacak
onlara ayrılan bölümünde kapılar ardında olduğu sürece girişimler başlatıldı.
yaşıyorlardı. Bu bölgeye Frenk dinî özgürlükleri vardı. Bu
Mahallesi deniyordu. Bugün tüccar ailelerinin bir kısmının
olsa göçmen topluluk derdik. varisleri bugün hâlâ İzmir’de
Avrupalıların kendilerine ait yaşıyor. Her ne kadar Türkiye
dükkanları ve barları vardı. toplumunun içine tamamen
Kendi tiyatroları, hastaneleri, karışmış olsalar da bazıları hâlâ
kiliseleri de vardı, hatta opera Hollandalı atalarının kültürüne
gösterileri izlerlerdi. Burası, bağlı olduğunu hissediyor.
100
Kilisenin içi
yaşayan miras

Üstte İzmir’deki Ortodoks cemaatine ödünç


Hollanda Protestan
verilmiştir. Bina, sanki bir
Kilisesi
Hollanda köyünden alınıp
Sağda kilise
bahçesindeki mezar buraya kondurulmuş gibidir.
taşları Çevresinde, burada yaşamış ve
çalışmış Avrupalıları hatırlatan
epey bir mezar taşı bulunur.
Cenazeler başka yerlerde
gömülü olsa da mezar taşları
Hollanda Protestan Kilisesi’nin
bahçesine gelmiştir. Bir
mezarlık gibi görünen bu yer,
aslında -saygıda kusur ederek
söylersek- bir depodur. Mezar
taşları arasında yürümek son
İzmir’deki en göz kamaştırıcı Bu kilise hâlâ Hollanda istirahatgâhları evlerinden
Hollanda mekânlarından mülkiyetinde olsa da artık böylesi uzaktaki İzmir olan
biri 17. yüzyılda yapılan burada bir Hollandalı Protestan Hollandalıların hayatını
Hollanda Protestan Kilisesi’dir. topluluğu olmadığı için Rum düşünmek büyüleyici bir
deneyim. Örneğin, Hollanda-
101

Firz kasabası Akkrum’dan gelen İzmir hâlâ Türkiye’deki listesinin başında yeni Boş bir lahit üzerinde
çocuklar
Kaptan Captain Cornelia Teves en önemli uluslararası iş fırsatları yaratmak
1755 yılında doğmuş, ekmeğini ticaret kentlerinden biri ve bulunuyor.
burada kazanmış bir tüccar. Hollandalılar son 400 yıldır
Genç bir kadın buraya geldikten olduğu gibi bugün de bu kadim Şehrin resmi bir Hollanda
kısa süre sonra ölmüş, bir çocuk ticaret metropolüyle yakından Fahri Konsolosluğu var
hastalığa kurban gitmiş... ilgileniyorlar. Şehrin dinamik ve yeni iş olanakları çok
Yüzlerce yaşam öyküsü, bir atmosferi var. Sahil ve önemseniyor. Hollanda
unutulmuş göz yaşları ve eski liman bir dizi yürüyüş ve Konsolosluğu ve Büyükelçiliği
hayaller... Tümü de bu modern, bisiklet yoluna dönüştürülmüş, ticaret departmanları dışında,
hareketli şehrin ortasındaki yanında restoranlar ve Hollanda Yatırım Ajansı
yeşil vahada kapalı kalmış. dükkanlar var. Ünlü saat (https://english.rvo.nl/) ve
Aslında oldukça gösterişsiz kulesi, akşam olduğunda NFIA (Hollanda Yabancı
olan bu kilise, inananların gençler kadar yaşlılar için de Yatırımlar Ajansı, https://
eklediği Rum Ortodoks ögeleri bir buluşma noktası. Tarihî investinholland.com/) gibi iş
ile epey renklenmiş. Çevrede merkez dar sokakları, küçük dünyasına destek vermek, iki
hâlâ kullanılan başka kiliseler dükkanlarıyla keyifli bir ülke arasındaki ekonomik ve
de bulunuyor. En eskisi ise yürüyüş rotası sunuyor. Kentin ticari bağları güçlendirmek
1620’den kalan Aziz Polycarp resmî bir Hollanda Fahrî için kurulmuş kurumlar da
Kilisesi. Konsolosu var ve yapılacak işler mevcut.
102
miras hazineleri

Pera, 19. yüzyıldan


bir fotoğraf

Johannes Botter (1845-1917)


Osmanlı Sarayı’nın Hollandalı Terzisi
Hollandalı terzi Johannes gelmişti. Osmanlı’da seçkinler hakkı ile Zat-ı Şahaneleri’nin Baş
Botter’ın beyefendilere yönelik modayı takip etmek için Terzisi unvanını kullanma
lüks butiği 1901 yılında Grande Avrupa’yı gözlüyorlardı ve Botter hakkını elde etti. (Tailleur de Sa
Rue de Pera’da (bugünkü İstiklal kısa sürede en iyi kalitede iş Majesté Impériale le Sultan)
Caddesi) kapılarını açtı. 7 katlı, üreten, vakur bir terzi olarak
göz alıcı bir binaydı ve Botter’ın tanındı. O dönemin seçkinlerinin 1900’de Sultan, Botter’a
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki iyi bildiği Fransızca’yı akıcı bir İstanbul’un ana caddesinde,
başarılarını simgeleyerek biçimde konuşması da işe Hollanda, İsveç ve Rus
yükseliyordu. Johannes Botter o yaramıştı. Botter’ın ünü çok elçiliklerinin yanında kendi moda
sırada 40 yaşındaydı ve geri geçmeden yayıldı ve Osmanlı evini inşa etme izni verdi. Sarayın
dönüp baktığında hareketli, Sarayı’nın, özellikle de Sultan bir başka gözdesi İtalyan mimar
başarılı bir kariyer görüyordu. Abdülhamid’in en tutulan terzisi Ricardo Tommaso D’Aranco’ya
oldu. 1890’larda sarayın terzibaşı tasarım için teklif götürüldü.
Botter Hollanda’nın tam oldu ve böylelikle tuğra kullanma Beyoğlu bölgesinin hakim tarzı
ortasında, eski bir liman kenti Art Nouveau stilinde olacaktı.
olan Harderwijk’te doğmuştu. Çiçek motifleri, vitraylarla
Genç yaşlarından itibaren modaya süslenecek, balkonları
meyli vardı ve hayalinin peşinden ferforjelerle bezenecekti. Jean
önce Londra’ya ardından Paris’e veya John olarak da çağrılan
Botter’ın marka
etiketi ve en sonunda ta İstanbul’a kadar Johannes Botter zemin kattaki
Botter Sultan II. 103
Binası’nın bir Abdülhamid
çizimi

Ortada üstte
binanın bugünkü
gösterişli dükkanı yaratmakla hali
kalmamış üst kattaki geniş Altta binanın
apartmanı da kendi ve ailesi için kapısı

ayırmıştı. Başarılı terzinin yaşamı


1. Dünya Savaşı ile dramatik olarak
değişecekti. Osmanlı
İmparatorluğu çökmeye
başladığında İmparatorluk Terzisi
işini kaybetti. Ancak
zanaatkârlığının ünü siyasi
kalkışmayı atlattı. Hatta ileride İlk alan Osmanlı sarayının Pek çok çağdaşı gibi Botter ailesi de
birkaç yazlık eve yatırım yapmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir üyesiydi. Ardından yıllar içinde
Aile üyeleri için farklı yapılardan
kurucusu olacak Atatürk için yün pek çok kez el değiştererek en oluşan Jean Botter Malikânesi
bir yelek dikti. Ancak savaşın sonunda bir banka oldu. Boğaz’ın Anadolu yakasına inşa
edilmişti ve bazı yapıları bugün hâlâ
ekonomik ve siyasi atmosferi ayaktadır. Ahşap köşk muhtemelen
İstanbul’da lüks moda sektörünün Bugün Botter Binası terkedilmiş Ricardo Tommaso D’Aranco
tarafından tasarlanmıştı.
yaşamasına izin verir gibi değildi durumda ve uzun bir süredir
ve diğer pek çokları gibi Botter için metruk vaziyettedir. Kireç Malikânenin yeri şehrin
de fırsatlar tükenmişti. taşından cephesi ciddi hasar görse harikulade bir manzarasına bakar.
Botter Avrupa’ya gittiğinde aile
de ana yapı hâlâ ayakta. Botter üyelerinden bazıları İstanbul’da
Botter 1917’de hastalandı ve binasının çok geçmeden eski kalmıştı. Kızı Josephine, 1929
yılında Birleşik Krallık’a taşınıncaya
bir İsveç hastanesinde öldü. ihtişamına kavuşması ve dünyanın
dek bu köşkte kaldı.
Eşi ve damadı yapabildikleri en kalabalık alışveriş
kadarıyla, 1930’ların sonuna caddelerinden biri olan İstiklal Malikânenin geri kalan yapıları
birbiri ardına geliştirilen
dek Botter şirketini hayatta Caddesi’nin merkezi haline kentsel dönüşüm projelerindeki
tuttular. Botter binası satıldı. gelmesi için halen umut var. apartmanların tehdidi altındadır.
104
makale

Türkiye’de İlk
Televizyon Yayını
Bugün pek çok Hollanda şirketi elbette pek çok Türkiye firması açmaya başladı. Hollandalı
Türkiye’de yeni bir yuva buluyor. da Hollanda ekonomisinde kök elektronik şirketi Philips
Kıpır kıpır İstanbul’dan Mardin’in saldı. ise Türkiye’de televizyon
sessiz sokaklarına, Hollandalı iş yayıncılığının gelişiminde büyük
insanları yeni ortaklıklar kuruyor Hollanda şirketleri 17. yüzyılın bir rol oynayacaktı. Bugün
ve ülke boyunca yeni fırsatları başlarından beri Türkiye’de unutulmuş olan bu hikâye
takip ediyor. Türkiye kökenli aktiflerdi ancak Türkiye öncü bir teknolojik iş birliğinin
pek çok Hollandalı çift dilli ve Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla hikâyesidir.
kültürlerarası yeteneklerini yeni birlikte sayıları artmaya
* Reklamlar Philips
fikirler geliştirip yeni şirketler başladı. Unilever ve KLM gibi Türk iş insanı Nuri Batu
Şirket Arşivleri kurmak için kullanıyorlar. Ve pek çok şirket Türkiye’de şube 1934’te Hollanda’daki Philips
105

fabrikasını ziyaret etti. ihtiyacı olduğunu bilerek Birleşik Devletleri’nde eğitim


Gazeteler, Batu ve iş arkadaşı 1948’de eşini de yanına alarak almış hatta eşiyle birlikte bir
Sayın Menan’a Hollanda- bu yeni fenomen hakkında süre Hollanda’da yaşamıştı.
Türkiye Derneği (Vereeniging öğrenebileceği her şeyi Her ne kadar ikilinin Philips
Nederland-Turkije) danışmanı öğrenmek üzere bir Batı Avrupa fabrikasını ziyaret ettiğine dair
Baron Testa’nın eşlik ettiğini gezisine çıktı. Muhtemelen, Philips arşivlerinde bir belge
kaydetmişler. İkiliyi Dr. A. F. Hollanda’daki Eindhoven olmasa da, bu markanın ürünleri
Philips karşılamış ve ampul şehrindeki Philips fabrikasını Türkiye televizyon tarihinin
fabrikasını gezdirerek şu harika da ziyaret etti. Yardımcı Doçent ilk adımlarında önemli bir rol
kitle iletişim aracı radyonun Adnan Ataman da Amerika oynayacaktı.
üretim hattını göstermiş.

1940’lara gelindiğinde
televizyon dünyayı kasıp
kavurmaya başlamıştı. Türkiyeli
bilim insanları kendi televizyon
yayınlarını kurmanın yollarını
aramaya başladılar. O dönem,
İstanbul Teknik Üniversitesi
Elektrik Fakültesi’nin başında
Mustafa Santur vardı. Santur
Amerika Birleşik Devletleri’nde
eğitim almıştı ve televizyonun
teknik gerekliliklerine Fatih Pasiner
(ayakta) ve Adnan
hakimdi. Yayın deneyine Ataman (kameranın
başlamak için tam olarak neye arkasında)
106 Bir futbol
maçında 1966
makale

Philips kamera

İstanbul dönüşü, Santur’la Philips verici ve diğer yayın gazeteleri Türkiye’deki iş


Ataman 1951 sonlarında malzemeleri Üniversite’nin fırsatlarını övüyordu ve 1954’te
Üniversite’nin üç odasında laboratuvarında birleştirilmişti. Philips İstanbul’da bir radyo
televizyon laboratuvarlarını Türkiye’nin ilk televizyon fabrikası kurdu. (Bu arada,
kurdular. Vericiler, ses yönetmeni Santur ve ilk 1953’te Unilever çoktan 60 işçiye
motorları ve kameralardan televizyon kameramanı istihdam sağladığı bir fabrika
oluşan gerekli ekipman için Ataman yayıncılık tarihine kurmuştu). 1959’da İTÜ TV’nin
Philips’e başvurdular. Efsaneye geçecekleri ilk adımı atmaya kapsama alanını geliştirmek
göre, Philips 1952’de konan hazırlandı. için 500 watt’lık bir Philips
teknik ekipman ambargosunu anten kuruluyordu. Hatta
aşmak için tüm malzemeleri İstanbul Teknik Üniversitesi Philips 1962’de İstanbul’da,
Üniversite’ye bağış olarak Televizyonu’nun (diğer adıyla İzmir’de ve Ankara’da ticari
gönderdi. Ancak Philips İTÜ TV) ilk resmî yayını televizyon kanalları açmak
arşivlerine baktığımızda 9 Temmuz 1952’de yapıldı.
olayların çok farklı bir seyri Arka planda gri bir perde
olduğunu görüyoruz. Gerekli vardı. İlk haber sunucusu
ekipman Aralık 1951’de ithal Fatih Pasiner oldu. 100 watt
edilmişti. Verici ithalatına Philips verici günde iki saat
konan ambargo ise 1 Ocak yayın yapabiliyordu ama
1952’de yürürlüğe girmişti. izleyici sayısı çok azdı. 1957’ye
Teslimat ambargodan hemen gelindiğinde Türkiye’de sadece
önce yapılmıştı. Muhtemelen 200 adet televizyon vardı. Bu
parası ödenmişti ve bağış nedenle belki de buna yayın
değildi. Parçaların gümrük yerine yayıncık demek daha
vergileri bitmiş ürünlerdeki uygun olur.
%65’lik orana nazaran çok
daha düşük olan %20 oranında Philips’in Türkiye’deki varlığı
olduğu için teslimat parça bu teknik ekipmanların 1952’de
parça yapılmıştı. 100 Watt’lık teslimiyle bitmedi. Hollanda
107

Üstte 1953’te
İstanbul
şubesinde
çalışan Philips
personeli

için lisans almak üzere Türkiye TRT 31 Ocak 1968’de yayın yüksek sayıda televizyon
hükümetini ikna etmeyi denedi yapmaya başladı. Vericileri üretmeye başladı.
ama başarılı olamadı. 75 kilometreye dek
ulaşabiliyordu. O zamana kadar Bugün Türkiye dünyanın
Bir anlamda Türkiye Türkiye’de evlerde, kurulan en hareketli televizyon
Televizyonu 1960’ların sonuna yeni kanalın erişebileceği 7.000 piyasalarından birine sahip.
dek deneme sürecindeydi. televizyon olmuştu. Aynı yıl, Türk televizyon dizileri dünya
Ardından ulusal kanal Türkiye’deki Philips fabrikası çapında izleyici buluyor.
108
makale

Tezatlarla
dolu bir
evlilik
Bergen op Zoom’dan bir Hollandalı
kadın ve Osmanlı sultanı arasında
geçen romantik bir aşk hikâyesi
hakkında yazmak başta çok basit gibi
görünüyordu.

Şehzade
Burhaneddin
Lady Sholto 109
Lady Sholto Douglas Douglas
Mosselmans ile ünlü Osmanlı Mosselmans
Sultanı II. Abdülhamid’in oğlu
Şehzade Burhaneddin –Batı’daki
adıyla Prens Burhaneddin–
arasındaki ilişki bizi çalkantılı
1920’li yıllara götürüyor. O
günlerde dünya yeni bir düzene
doğru sürükleniyordu. Zira
güç dengeleri değişmişti. Asil
aileler saf dışı kalırken, dünya
çapında ticaret yapan yeni
zenginler türemişti ve sahnede
boy göstermek istiyorlardı.
Almanya’da kral devrilmiş, Rus
çarı suikasta kurban gitmişti.
Osmanlı Sultanı ve Hanedan
üyelerine de, ellerine kuruş
verilmeksizin Avrupa’ya sürgün
bileti kesilmişti.

Monte Carlo, Londra ve Paris gibi


şehirler, fakir aristokratlar ve
sürgüne gönderilen saraylılarla
dolmuştu. Çoğu para kazanmayı
bilmiyordu. Kadınlar temizlik ve
dikiş nakış gibi işlerle uğraşıyor
ve mücevherlerini satmak
zorunda kalıyordu. Erkeklerin çekiyordu. 1924 yılında bir gece, Georgina Mosselmans, nam-ı
de yeni yaşama ayak uydurması meşhur Monte Carlo’nun rulet diğer Lady Sholto Douglas
zordu. Hiçbir konuda yoksunluk masalarından birinde yine ciddi ikinci kocasının adıyla basında
çekmedikleri hayatlarından bir kayba uğrayan Şehzade meşhur olmuştu. Gazetelerin ön
uzaklaşarak kolları sıvamak Burhaneddin, “Kumarda sayfalarını süslemekten başka
zorunda kaldıkları bir kaybeden aşkta kazanır” sözüne bir derdi olmayan bu kadın, Carlos M. Sanchez’in
duruma gelmişlerdi. Şehzade yakışır bir tecrübe yaşadı. en çok bugünkü Paris Hilton’u 19 Ağustos 1928’de
yayımlanan
Burhaneddin, Sultan II. andıran bir hayat sürmekteydi. karikatürü:
Abdülhamid’in en sevdiği Genç bir milyoner onun Lady Sholto
Douglas servetini
oğluydu. O da yeni hayatına yardımına yetişti: 40 milyon Mosselmans, mutsuz bir evlilik kocalarından
uyum sağlamakta güçlük değerinde bir mirasa konan yaşamıştı. Kocası Lord Douglas korurken.
110
makale

Baharda Rudolf sadık bir eş değildi. Her fırsatta petrol kuyularını işletme zira çok mutluyuz. Hayatı
Mesiresi, 20. yüzyıl
çapkınlığını sergilemekten hakkı olduğunu söylüyordu. heyecanlı kılan o bir parça
başı
çekinmiyordu. Bardağı taşıran Lady’nin dedikodu dergilerinde tehlike ve cesarettir. Hayat
son damla sarışın bir kadınla ön sayfaları süslemesi için bu karşımıza ne çıkarırsa çıkarsın
birlikte beş yıldızlı bir otelde bir haber yeterliydi. yılmayacağız ve gözümüzü
hafta geçirdikten sonra faturayı bile kırpmadan tehlikeyi
karısına göndermesi oldu. Lady Dünya basını önünde, göğüsleyeceğiz” diye
Sholto Douglas bu olaydan “Bu petrol şeyhini çöllerin ekliyordu.
sonra boşanarak özgürlüğüne ortasında bulmadım, bu sefer
kavuştu. gerçekten aşkı buldum” derken Batılı bir kadın olarak Doğu’da
sevgilisinin başını okşuyor, kendisini kötü tecrübelerin
Yakışıklı Türk Şehzade, tahtını ”Doğu ve Batı buluşmaz beklediğini ima edenlere
tekrar kazanacağını ve Irak’taki diyenlere aksini ispat edeceğim, gülerek verdiği yanıt şuydu:
111

“Bu tür düşünceler Türkiye Avusturya mahkemelerince


için geçerli değil. Kadınlar verildiği biliniyor.
diğer Hristiyan ülkelerdeki
kadınlardan daha iyi konumda. Şehzade Burhaneddin
Korkmuyorum.” Üstelik 1933’te Amerika’ya giderek
Şehzade, “Tahtı mı yoksa kendine yeni bir hayat kurdu.
aşkı mı seçerdin” sorusuna, Lady Sholto ise romantizm
“Ben aşkı seçerdim” yanıtını hayallerinden vazgeçmeyerek
veriyordu. Fransız bir Kont’la dünya evine
bir kez daha girdi. Bir gece süren
Mutlu çift, romantik bu evlilik, Kont’un açtığı davada
Mariënbad’de (bugün Çek Sholto’nun malvarlığının
topraklarına dahil) İslami yarısını istemesiyle son Marienbad, 2012
usullere uygun şekilde imam buldu. Tabii ki adam istediğini
Solda Lady Sholto
nikahıyla ve Prens Johann van alamadı. Sonunda Amerikalı Douglas bir dostuyla
Liechtenstein ile Kont Karl bir sevgili bulan güzel kadın plajda

Romer’in katıldığı resmî bir Hollywood’da yıldız olma


törenle evlendiler. Fakat bu emellerini gerçekleştirmeye
evlilik altı ay sürdü. Osmanlı çalıştı. Hollandalı Georgina
Şehzadesi İslamiyet’in Mosselmans ve Osmanlı
gereklerini yerine getirerek Şehzadesi Burhaneddin’in aşk
şahit huzurunda 3 kez “Boş hikâyesinin sonu belki
ol” dedikten sonra boşandılar. hüzünlü. Ancak iki dünya savaşı
Lady Sholto, kendi parasıyla arasında hakim olan romantik
Viyana’da alınan evden bir anlayışı ve yaşanan sosyal
daha gelmemesi şartıyla ve politik çalkantıların insan
uzaklaştırıldı ve otellerde hayatına etkisini göstererek, o
kalmak zorunda bırakıldı. dönemi anlamamızda yardımcı
Osmanlı Şehzadesi, Lady oluyor.
Sholto’dan aldığı borçları geri
vermeyeceğini açıklayınca İki maceraperest insanın
çılgına dönen Lady soluğu risk almaktan korkmadığını
mahkemede aldı. Osmanlı gösteren ilişkileri, bir roman
Şehzadesini sahtekârlıkla veya Hollywood filmi kadar
suçlasa da sonunda tarafların büyüleyici. Bu bir tesadüf
anlaşmaya vardığı, paranın olamaz, zira her ikisi de New
büyük kısmının ödendiği ve York’ta vefat etti; adam 1949’da,
resmî boşanma kâğıtlarının kadınsa 1969’da.
112
makale

Dünyanın
En Eski Kilisesi
Havarilerin ve Haçlıların izinde
113
Aziz Petrus
Mağara Kilisesi
(Antakya)

‘Dünyanın en eski kilisesi’ Kilisenin sunak


bölümü (Fotoğraf:
unvanında hak iddia eden
Memorino)
başka kiliseler olsa da Antakya
yakınlarındaki Kaya Kilisesi bu
unvanın gerçek sahibi olduğunu
kanıtlayacak mükemmel
belgelere sahip. Havari Petrus
Aziz Petrus ve Aziz ilk olarak bu kilisede Hristiyan
Paul’un 4. yüzyılda
cemaatine hitap eder. İnananların
yapılmış oyma
resimleri kendilerini ilk defa Hristiyan
olarak tanımladıkları yer
burasıdır. Sonradan Havari Paul
da buraya gelir. Kayaların içine
oyulduğundan diğer adı Kaya
Kilisesi olan Aziz Petrus Kilisesi
bir antik kentin merkezinde
bulunur ve çağlar boyunca
Katolik inancının mihenk taşı
olması sayesinde giderek önem
kazanır. Neredeyse iki bin yıllık
efsane ve mitler sisinin arasında
hâlâ büyüleyici bir atmosfere
sahip. Belki her şeyin başladığı
114 yer burası değildi, fakat küçük bir
Kilisenin içi
makale

müminler grubundan büyük bir


inanç hareketi burada doğdu. Ve
Havari Petrus sonradan tarihteki
ilk Papa oldu.

Kilisenin ilk bölümleri


muhtemelen dördüncü yüzyılda
inşa edildi. Kilisede mozaik ve
fresk izlerine de rastlanıyor.
Kayalardan süzülen su,
zamanında içme suyu olarak
kullanılmış, zamane hacılarıysa
bu suyun iyileştirici kuvveti
olduğuna inanıyor. UNESCO
Dünya Mirası Geçici Listesi’ndeki
bu sembolik mekân, aynı
zamanda Türkiye’yle Hollanda’yı
birleştiriyor. Hem de anne sevgisi
ve dindarlık hakkında unutulmuş
bir hikâye aracılığıyla…

Hollanda Eyaleti’nden Kontes


Sophia van Salm Rheineck
(tahmini 1110-1176) İkinci
Haçlı seferi sırasında, kutsal
şehir Kudüs’e gitmek üzere
bir hac yolculuğuna çıktı. Bu
muhtemelen onun kutsal ülkeye
yaptığı ikinci ziyaretti. Dul
Kontes bu ziyaretten en az otuz
yıl önce de kocasıyla birlikte şehre
gelmişti. Fakat ikinci ziyareti
ölümüyle sonuçlandı. 66 yaşında
Kudüs’te hayata gözlerini yumdu
ve bulunduğu yere defnedildi.

Hollanda Eyaleti Kontu olan


oğlu III. Floris annesiyle
vedalaşamadığından, iki oğlunu
yanına alıp annesinin mezarını
ziyaret etmeye karar verdi.
Bu nedenle, Müslümanların
lideri Sultan Selahaddin
Eyyubi’nin hakimiyetindeki
kutsal ülkeyi yeniden ele
geçirmek amacıyla hareket eden
İmparator Frederik Barbarossa
kumandasındaki Üçüncü Haçlı
Seferi’ne katıldı. Konya’nın fethi
sırasındaki cesaretinden ötürü
III. Floris’in 115
Antakya’da
ölümünü
resmeden 1882
tarihli gravür

Barbarossa’nın kemikleri ve Solda III. Floris


kalbi Kudüs’e götürülmek Sağda Roma’daki
üzere alındı, fakat vücudunun Aziz Tecla
Katakombları’nda
geri kalanı Antakya’daki Aziz Aziz Petrus’un
Petrus Kilisesi’ne gömüldü. en erken dönem
fresklerinden biri
Antik kent Haçlılar tarafından
işgal edildi ve kutsal kilise yine
onlar tarafından onarıldı. Bu en
eski kilise sadece imparatorun
mezarı olmadı. III. Floris hiçbir
zaman annesinin mezarını
ziyaret edemedi. Veba salgını
başlamıştı, uzun yolculuk ve
mücadele yüzünden bitkin
düşen Hollanda Eyaleti Kontu,
1 Ağustos 1190 tarihinde
vefat etti. O da Aziz Petrus
kendisine üstün başarı ödülü köprüden geçişi fazla uzun Kilisesi’nde defnedildi.
verildi. sürdüğü için sabırsızlanarak
atıyla nehri aşmaya çalışmış, Üçüncü Haçlı Seferi’ne katılan
Fakat kader beklenmedik bir fakat kuvvetli akıntı yüzünden savaşçıların büyük bölümü
anda cilvesini gösterdi. İmparator nehirde sürüklenmişti. ülkelerine hayal kırıklığı içinde
Barbarossa güçlü ordusuyla döndü. Kudüs fethedilemedi,
Anadolu’nun ortasından Askerleri cansız bedenini sirke fakat Sultan Selahaddin Eyyubi
geçerken bir kaza sonucu Göksu içinde Kudüs’e kadar götürmek bundan böyle silahsız hacıların
nehrinde boğuldu. Söylentilere istedi, fakat bu geçici çözüm yolu ve tüccarların kutsal şehri
göre, ordunun nehir üzerindeki başarısızlıkla sonuçlandı. ziyaret etmelerine müsaade etti.
116 Hollanda Büyükelçiliği tarafından basılmıştır. Tasarım
MYRA, İstanbul, Turkiye
makale

Temmuz 2019
ISBN:9789082097146 Ortak Miras Tasarım Danışmanı
Rauf Kösemen
Yayın Yönetmeni
Wolter Braamhorst Koordinasyon
Damla Özlüer
Editoryal Tasarım
TV Culture Yayın Tasarımı
Tülay Demircan, Banu Y. Ocak
Yazar
TV Culture (aksi belirtilmediği takdirde) Kapak Tasarımı
Alper San
Araştırma
Eray Ergeç Sayfa Tasarımı
Wolter Braamhorst Gülderen Rençber Erbaş

Katkıda Bulunanlar Düzelti


Jan Willem Scholten Selcen Aksel
Quirine van der Hoeven
Hollanda Dışişleri Bakanlığı Çeviri
Aylin Gürses
Fotoğraflar
TV Culture Baskı
Wiki Commons İmak Ofset
(aksi belirtilmediği takdirde) www.imakofset.com.tr

Her hakkı saklıdır. Web siteleri


myra.com.tr
Bu yayında yer alan makalelerin ve fotoğrafların tvculture.nl
her hakkı saklıdır. Tümü veya bir parçası minbuza.nl
telif hakkı sahiplerinden izin alınmaksızın
çoğaltılamaz, başka bir formatta kullanılamaz Hollanda Büyükelçiliği
veya yayımlanamaz. www.hollandavesen.nl
Hilal Mahallesi
Tarihî malzemelerin hak sahiplerinin bulunması Turan Güneş Blv
için her türlü çaba gösterilmiştir. Ancak Hollanda Cd. 5
bulunamadığı durumlarda, hak sahiplerinin 06550 Ankara
editörle temasa geçmesi rica edilir.
ORTAK
MİRAS
TÜRKİYE VE
HOLLANDA

ISSN: 1871-417X
BİR ORTAKLIĞIN
TARİHİ

ASIRLARDIR SÜREN KÖKLÜ


TİCARÎ İLİŞKİLER
ORTAK KÜLTÜREL
ÇALIŞMALAR
UNUTULMUŞ BAĞLANTILAR
MİMARİ VE ARKEOLOJİ
FUTBOL, DENİZALTLARI
VE AZİZLER

You might also like