You are on page 1of 8

SONSUZ DİKKAT DAĞINIKLIĞI

İnsanlar olarak hepimiz sosyal varlıklarız. Sosyalleşmek, başkalarıyla iletişime geçmek, bir
topluluk dâhilinde yaşamak, en yakınımızdakilerle paylaşımlarda bulunmak tabiatımızda var.
İlk insandan günümüze kadar, hiç değişmeden gelen bu özelliğimiz, 1900’lerin başından
itibaren şekil değiştirmeye, farklılaşmaya ve fazlasıyla “alengirli” olmaya başladı.
Teknolojideki yeni gelişmeler, iletişim kurma biçimimizi kökten değiştirdi. Telgraf, telsiz,
radyo, televizyon derken, bilgisayar, internet ve nihayetinde sosyal medya, iletişim kurma
ihtiyacımızı ve bunu giderme yollarını bambaşka bir yöne çevirdi. Bizden öncekilerin ömürleri
boyunca maruz kaldıkları iletişim yoğunluğunun çok daha fazlasına, ne yazık ki bizler, çok
daha kısa bir sürede maruz kalıyoruz.

“Kültür ve medya profesörü olmama -yani teknolojik vaat ve pratiklere meslek icabı
kuşkuyla yaklaşmama- rağmen, zamanımın önemli bir kısmını sosyal medyada harcadığımı
söyleyebilirim.”

“İtalyan düşünür Giorgio Agamben’e göre, günümüz dünya nüfusu “insanlık tarihinin
gördüğü en uysal ve korkak nüfustur” (s. 22).

“Sosyal medyanın yalnızlığımızı gidermeye çalıştığı söylenir. Başkalarının yaşamlarına


anında ve sürekli bir şekilde erişmemizi sağlayarak bunu çoğu zaman başarır da. Fakat
düşünceyi yazıya dökülmüş halde gördüğümüzde; haber akışımızdaki herkesin aynı
biçimde zengin bir çeşit içsel yaşama sahip olduğunu fark ettiğimizde, başka insanların
zihinlerine daha önce görülmemiş bir boyutta erişebildiğimizde, daha güçlü, “çifte
kavrulmuş” bir yalnızlık hissetmeye başlarız. Bizimle birlikte ya da bizimle uyum içerisinde
düşünen ya da hisseden (şayet varsa) çok az sayıda insan olduğunu artık kesin olarak
görürüz.”

“takıntılı şekilde yenilememizi” talep eder. Zamana ait yeni ölçüt, gerçek zamanlılıktır. Toz
tutabileceğimiz (ya da gerçekten bir şeyler öğrenebileceğimiz) geçmişte, tarihte ve arşivde
mahsur kalmayalım diye her şeyin canlı yayınlanabilmesi adına olağanüstü enerji sarf
edilmektedir. Bir anlığına gözünü ekrandan ayırmaya yeltenirsen, hayatını değiştirmeyi
vaat eden tweet’i, İnstagram’da paylaşılan o harika hikâyeyi, Facebook’taki önemli bir
gönderiyi ya da güncellemeyi kaçırabilirsin.”

Sonsuz Dikkat Dağınıklığı kitabını bir kelime ile özetlememi isteseydiniz size
“Hipersenkronizasyon” derdim. Dijital mecraların insanları nasıl sürüleştirdiğini çok açık ve
korku verici anlatan Pettman yeni mecraları “Tıklamaya dayalı yeni düzen” olarak tanımlıyor.

Pettman, sosyal medyaya tarafgir bir yaklaşımla iyi- kötü/ siyah- beyaz düzleminden
yaklaşmıyor. Pettman’a göre sosyal medyaya daha eleştirel ve daha siyasî ve elbette muzip
bir üslupla, daha itidalli yaklaşmak daha doğru. Dikkat eksikliği bozukluğundan, kafelerde
oturup dizüstü bilgisayarlarında çalışan kentlilere; algoritmanın dillerinden muzır içeriklere
geniş bir spektrumda irdeliyor sosyal medya ile ilişkimizi. Dört noktanın özellikle altını çiziyor:
Zorunluluk, dikkat dağılması, erteleme ve bağımlılık.

“Mesajlaşma dışında hiçbir şey yoktur” ismini verdiği önsözde “zamana ait yeni ölçüt gerçek
zamanlılıktır” diyerek sürekli ekranları yenileme gerekliliğinin altında yatanın her şeyi canlı
yayındaymışçasına yaşamamız olduğunun altını çiziyor. Pettman, “sosyal medyanın rahatsız
edici nitelikte bir fort-da(sien) durumunu -yani, aynı zamanda hem burada hem de orada
olmaklığı- teşvik ettiğini, bununsa hiçbir yerde olamamaktan farksız olduğunu” öne
sürebileceğimizi belirterek böylece evsizleştirildiğimize vurgu yapıyor.

Pettman, sosyal medyayı “kitlelerin yeni afyonu” olarak tanımlıyor olsa da sosyal medya
karşısında kendi konumunu açıklarken “bir şeye dair eleştirel-teorik bir perspektife sahip
olmak bizi illaki ondan muaf kılmaz” diyor.

“Şimdi evde televizyon aktif değil, herkesin çoklu ekranı var” diyor Pettman. Aynı anda bir
çok ekran ile yaşamaya alışıldı. Bu durum bilinen bütün iletişim özelliklerimizi tamamen
ortadan kaldırıyor. Televizyon izlerken aynı anda iletişimde bulunulabilirken, sosyal medyada
durum farklı.

“Zihinsel besin ya da teşvik edici tanecikler bulmak amacıyla ekranlarımızı gagalayan, az


önce kimin yokladığını ya da dürttüğünü görebilmek için kafalarını bir o yana bir bu yana
sallayan bizleri, (a)sosyal medyanın cıvıltı makinesi kuş benzeri bir kılığa sokmuştur.”

Pascal’dan “Ölüme, sefalete ve cehalete çare bulamayan bizler, mutlu olmak adına bu gibi
şeyler üzerine düşünmemeyi seçtik” alıntısını yapması boşuna değil. Sosyal medya üzerine
sosyo-psikolojik yorumlar getirmenin ne kadar ironik olduğunu teslim ediyor en baştan.
Sosyal medya eleştirilerini yapan insanlar da artık eleştirilerini sosyal medya aracılığıyla
yapılıyor.

“Kişisel deneyim sahamızın hemen dışarısında acı çekenlerin çığlıklarını ya da bilhassa


keyifsiz bir günümüzde kendi içimizdeki çığlıkları perdeler.”

Bizim insani zaaflarımızı hedef alıp bağımlı hale getiriliyoruz.

“Sorun saçma mimler değildir. Sorun başka bir iş gününü daha katlanılır kılmak için küçük
haplar olarak mimleri tedarik eden bir iktisadi sistemdir.”

8 saat süreli bildirim kapatma

Fear of missing out FOMO : bir uygulamadan uzak kalınca sanki önemli bir şeyleri
kaçırıyormuş gibi bir his
Verilerimizi nasıl saçtığımız : “kendimize ait verileri artık cilt hücrelerini ve saç tellerimizi
döktüğümüz hızda saçıyoruz”

Yalnızlıktan kurtulmak için sosyal medyaya sarılıyoruz ama genel olarak tek tip bir inşan
tipinin olmasından dolayı senin gibi birilerinin az olduğunu görünce bu sefer başka bir
yalnızlık türüne seni düşürüyor buna da katmerli yalnızlık diyor.

İnsanların beklenti içerisinde hayal kurarak ya da tahmin yürüterek gelen bildirimlere ve


cevaplara bakmak için takıntılı biçimde telefonları kontrol etmesi nedeniyle

Sürekli yeni bilgi akışının beyinlerimizin o bilgiyi uzun dönemli hafızamıza göndermesini
engelliyor. Bebekleştirme.

Başkalarının yaşamlarıın özel kesimlerini gördüğümüz için depresyondan kaçarken neden


benim böyle bir hayatım yok diye tekrar deprosyon yaratıyor.

Paul Klee – Cıvıldayan Makine

“Gerçekten de biz modernler, böyle girişimler için birer kobay olmnaya şaşırtıcı ölçüde
hevesliyiz” -Yeni çıkan şeyleri uygulamaları indirip, fikirlerimizi rahatça beyan edip hayatımızı
sergilememizden bahsediyor.(syf 70)

“Halkı yukarıdan ya da uzaktan – devasa bir miks masasından idare edilen ses
dalgalarından ibaretmişcesibne – kontrol etmeye yönelik o eski düş, kibirli bir hayal
olmaktan çıkıp hakiki bir olasılığa dönüşüyor nihayet.” – panaptikon ile bağ kur,
yönlendirme ve istekler oluşturma, algoritmalar(syf70)

Dopamin salgılarını arttırdığı ve psikolojik dengesizlikler oluşturduğu

Hiç kullanmayalım tamamen silelim demiyor. Bir okuryazarlık eğitimi şeklinde algılanmalı.

“Gezegenin başı dertte ve pek çoğumuz kafamızı sosyal medyaya gömmeyi tercih etmiş
durumdayız.”

Kedi videosu izleyip gülen, iki dakika sonra ölüm haberi okuyup üzülen bizlerin durumuna
Pettman oldukça uzun bir bölümde değiniyor. Duygusal uyumsuzluk adı altında sağlıklı
bireyler olmaktan yavaş yavaş çıktığımızı da yüzümüze vuruyor. Yazışarak değil, konuşarak
anlaşmayı denesek belki çoğu şey düzelecek…

“Çok önemli bir internet mimini görmediğimiz için sanal ortamda yaşanan ‘alelade’ bir
mikroolayı kaçırma ihtimaline karşı ‘akıştan gözümüzü ayırmamaya’ yönelik baskı da bundan
ileri gelir.
Fappening( happening ve fap kelimelerinden türetilmiştir) hakkında uzunca bahsettiği bu
bölümünde günümüzde dikkat dağıtıcı erotik şeylerden, duygusal ilişkilerden bahsediyor.
Bir dakika öncesinde toplumsal sorunlarla ilgili bir post görüp bize tesiri olumsuz iken bir post
sonrası algoritmaların karşımıza çıkarttığı komik bir.video aslında bizim duygu durumumuz ile
de oynuyor.

"sosyal medyanın yeni gücü karşısında, meşhur “aptal kutusu” bugün artık ikinci planda."

"bu yöntem kişinin kendini metalaştırmasına dayanır: internetteki arkadaşlık ve evlilik


sitelerinde müstakbel eşler, özelliklerini sıralayıp fotoğraflarını yükleyerek kendilerini bir
meta olarak sunar. freud'un der einzige zug dediği, yani birinden aniden hoşlanıp
hoşlanmamaya yol açan o tuhaf çekim burada mevcut değildir. aşk, zorunluluk olarak
deneyimlenen bir tercihtir. belli bir anda, kişi zaten aşka tutulmuş olduğu ve başka
türlüsünün olmayacağı hissine gark olur. dolayısıyla, tanımı gereği, ayrı ayrı her adayın
özelliklerini karşılaştırmak, kime aşık olunacağına karar vermek aşk olamaz. arkadaşlık
sitelerinin aşk karşıtı dört dörtlük araçlar olmasının sebebi budur."

Pettman işbu çelişkili tavrı dolaylı yoldan izah ediyor: “Sanat eseri karşısında dikkatini
toplayıp yoğunlaşan kişi sanat eserinin içine girer. Dikkati dağılmış kitlelerse sanat eserini
kendi içine dâhil eder. Oluşturdukları dalgalarla onu sarıp sarmalar, kabaran akışlarıyla
onu kuşatırlar.

“Ekrana bir saniye daha bakmasak, hayatımızı değiştirmeyi vadeden tweet’i kaçırabiliriz”

“Lefebvre(s.823) kitabının son cildini tüyler ürpertici bir noktada sonlandırır: Yeni bir
toplumdan söz ediliyor. Enformasyon politik kullanımı üzerinde temellenen yeni bir
devletin, her ağzın kendi konuşma balonunun kendisinden çıktığı sanmasını sağlarken,
kendi şişirdiği konuşma balonlarına hapsettiği bir halkın üzerinde hüküm sürmesinden
çekinmek doğru olmaz mı?“

Kafesteki Kuş Neden Öter Bilirim ?


Hipermodülasyon
“Ömür törpüsü Son Kullanıcı Linsasn Anlaşması’na tıklar tıklamaz akıl sağlımızı teslim
etmiş kobaylarız biz. Öğlene kadar, hatta daha kalkıp giyinmeden böylesine takatsiz
kalmamıza şaşmamalı. Hipermodülasyona uğruyoruz, göğüs uçlarımız çimdikleniyor,
burunlarımızı bükülüyor ve gözlerimiz yerinden oynatılıyor. Tuşlara basan ve bir şeyler
beceren kusursuz birer Mozartmışız gibi gelse de, devasa bir org misali çalınan aslında
bizleriz”

Dominic Pettman,Sonsuz Dikkat Dağınıklığıadlı kitabında buna hipermodülasyon diyor.


Yani: “…bir yandan türler arasındaki dostlukları içeren videoları keyifle izlerken neredeyse
eş zamanlı olarak son dakika düşen suç videolarının iğrenmemize yol açtığı (sürekli) farklı
yönlere çekilmekten kaynaklı bir duygusal uyumsuzluk.”

“Hipermodülasyon, kişisel tercihlerimizi tatmin edip kendi “filtrelenmiş baloncuklarımızı”


yaratmamızı sağlayarak ferdiyet duygumuzu okşar. Ne var ki, tıpkı ışığın karşı konulmaz
niçimde kara deliğe sürüklenmesi gibi, b,z de her durumda ağın yanlı topografyasının bizi
son çoıkan ticari “olaya” doğru götürmesine izin verdiğimiz için, nijayetinde kazanan her
zaman hipersenkronizasyon olur.”

Senkronizasyon İstenci
Hayatı senkronize şekilde yaşıyoruz, hepimiz aynı anda aynı şeyleri öğreniyoruz,
konuşuyoruz, tartışıyoruz, linç ediyoruz. Bu senkronizasyondan kopmak ve gündemden uzak
kalmak ölmek gibi, dışarda kaldığımızda yaşadığımızı unuyoruz.

“İnsanlar genelge, teknolojik-memeliler sınıfına mensup sosyal varlıklar olarak köşelerine


çekilmektense bir araya toplanmayı yeğler. “

“Mesela arabada giderken içindeki şarkıları mükemmel bir şekilde sıraladığımız karışık
kasetlerimizi ya da büyüleyici sesli kitabımızı dinlemektense radyoda çalan berbat şarkıları
ya da tartışma programlarını dinlerken bulurduk kendimizi. Ya da televizyonda o kanaldan
bu kanala zaplar, salonın bir köşesinde tozlanmaya bırakılmış bitelikli VHS kasetler yerine
bu elektronik çoraklığı tercih ederdik. Böyle çelişkili davranışlar derin ve güçlü bir
senkronizasyon istencine iaşret eder. “ syf 49

Algoritma’nın Köleleri

Kitap kullanıcılar için“algoritmanın köleleri” der;


“Çok önemli bir internet mimini görmediğimiz için sanal ortamda yaşanan ‘alelade’ bir
mikro olayı kaçırma ihtimaline karşı ‘akıştan gözümüzü ayırmamaya’ yönelik baskı da
bundan ileri gelir.

“Örümcekler doğada ağlarını sineğin belirli özelliklerine uyacak şekilde örer. “Yapışkan”
ağını etraflıca araştırılmış demografik ölçümlerimiz etrafında ören Silikon Vadisi de
aynısını bize uygular.” Syf 60

“Gerçekten de biz modernler, böyle girişimler için birer kobay olmnaya şaşırtıcı ölçüde
hevesliyiz. Örnek olarak son günlerin Fitbit çılgınlığını el alalım. Bu sözde akıllı bilezikler
birlikte hüküm giymiş suçlıuların erişimi sınırlanmış bir alandan dışarı adım atmamaları
için ayak bileklerine takılan cihazlarlala aşağı yukarı aynı özelliklere sahip bir takip cihazını
bile isteye bileğimize takarız. Fakat “oyun haline getirildiği” için yani ortak bir uygulama
sayfasında ne kadar ilerlediğimizi ölçerek günlük adım sayımız üzerinden arkadaşlarımızla
yarışabildiğimiz için Fitbit bizi tedirgin etmekten ziyade eğlendirir. Bu cihazı yüz yılda zar
zor kazanılmış temel hakları yıkıma uğratan bir gözetleme yöntemi değil, başkalarına
uzaktan ayak uyduarmak için bir imkan olarak görürüz. ” -Yeni çıkan şeyleri uygulamaları
indirip, fikirlerimizi rahatça beyan edip hayatımızı sergilememizden bahsediyor.(syf 70- 71)

Sosyal Medya’ya asıl dikkat kesilen kimdir?


Polis, Pentagon, NSA, CIA

“Halkı yukarıdan ya da uzaktan – devasa bir miks masasından idare edilen ses
dalgalarından ibaretmişcesibne – kontrol etmeye yönelik o eski düş, kibirli bir hayal
olmaktan çıkıp hakiki bir olasılığa dönüşüyor nihayet.” – panaptikon ile bağ kur,
yönlendirme ve istekler oluşturma, algoritmalar(syf70)

Laure Penny’nin New Statesman’da yazdığı gibi “Daha önce hiç kimse böyle bir güce sahip
değildi. En az bir miyar insanın gündelik duygularını bu kadar etkili bir şekilde manipüle
etmeyi hiçbir diktatör hayal bile edemezdi”syf 68

Renkli distopyalar

Paradoksal şekilde, bu soluksuz enformasyon alışverişi, teknolojiden uzak duranların ve onu


sonradan benimseyenlerin başına, dijital ekosistemde rahatça yaşayanlardan bile daha fazla dert
olmuştur; en azından sosyal medya üzerine kalem oynatan en ferasetli gözlemcilerimizden Rob
Horning’in görüşleri bu yöndedir: “ Facebook, onu toplumsal altyapı olarak benimseyenlere
koyasla onu kullanmayanlar için belki de daha ön plandadır.” Diye yazar. “Bir internet miminden
haberdar olmamak için onu öğrenirken sarf ettiğimizden çok daha gazla çaba harcamak
zorundayız. Yeni dijital idiyotluğa direnmeye çalışanların karşı karşıya bulunduğu tehlike, “hayatın
akışıyla senkronize olmamaktır” syf73

Ekran başında geçirilen saatlerin çokluğu, bizim hayat karşısından ne kadar pasif ve etkisiz
olduğumuza örnek olarak gösterilirdi. Şimdilerde, televizyonun, o herkesi bir araya toplayan
“babacan” halini özler olduk. Uzun sayılamayacak bir süre öncesine kadar aileler ve
arkadaşlar, aynı yayınlar etrafında toplanırdı. “Günümüzdeyse, beş kişilik bir ailenin beş
farklı sanal alanı izleyerek –ya da onlarla etkileşime girerek- kendini beş farklı ekrana
kaptırması kuvvetle muhtemeldir.”syf74 bu değişimi medya teorisyeni Dominic Pettman ve
devam ediyor; “televizyonun büyük fare kapanından ziyade, tek tük kelebek ağlarına
yakalanıyoruz artık.Ne var ki burada diyalektik olan yeniden ortaya çıkıyor. Hepimizin
dikkati farklı şovlarla, programlarla ve cihazlarla dağılmış gibi görünse de vu aslında bir
ideoalojilk aygıtlara bağlanmış durumdayız.” Kırılmanın birinci düzeyi (tüketii
mevcudiyetimiz bu sistemin hangi bölümünde ortaya çıkarsa çıksın) bizi tekrar aynı sistem
içinde hipersenkronize etmeye yaradığını daha derin bir seviyede açığa vurur Artık en
popüler pogramların hepsini, ağ tarafından yönlendirildiğimizde değil, canımız ne zaman
isterse izleyebilriz. Fakat yine de onları izlememiz beklenir, hatta onları izlemek zorunda
kalırız. Yoksa gerçek hayattaki arkadaşlarımızla bir sonraki buluşmamızda neden
bahsedeceğiz?” -

“Gösteri, stratejik nedenlerden ötürü parçalara ayrılıp dağılır ve gizli kapaklı bir merkezileşme
etkisi hakim olur.” Guy Debord’un bütünleşik gösterisine atfen söylüyor.

Muzır İçeriğe Dikkat:


Fappening* ve Dikkat Dağıtıcı Başka Erotik Şeyler
Fromm’a göre “insanın en derin ihtiyacı… ayrı oluşunu aşma, bir başınalığın hapishanesinden
kurtulma ihtiyacıdır.” Fakat aşk adına yakınımızdaki bir insana el uzatmanın getirdiği riskli
süreç, çekimin ticarileştirilmesi ve arzunun gösterileştirilmesiyle artık daha da karmaşık hale
gelmiştir.

“Böyle sitelerde aşkı bulmak umuduyla yapılan teşhir ile, jouissance devşirmek için girişilen
amtör pornografi arasındaki çizginin bu kadar sıkça aşılmasına pek şaşmamalı. Kişinin belki
de “diğer yarısını” bulabilecği OkCupid ile, en mahrem fantezisinin kötü aydınlatılmış bir
simülasyonunu bulabileceği Pornhub arasındaki fark,i düşündüğümüz kadar keskin ya da
bariz değildir. Dışarıda, hayatın şu anki çerçevesinin az biraz ötesinde bunca potansiyel insan
varken kusurlu tek bir kişiyke neden yetinelim ki? … bizi sıklıkla basitçe cinsel olana batmış
durumda bırakan bir dikkat dağılması halinde hayatlarımızı sürdürdüğümüze şaşmamalı.”syf
82

“Hipersenkronizasyon mefhumunun kendisi, program endüstrilerince zaptedilip yönlendirilen


ve giderek daha da keskinleşen, maruz kaldığımız ortak dikkat dağılmasına dayalıdır.” Syf87

Herkes mecazi anlamda “hep beraber” tweetliyor, yroum yazıyor ve tartışıyordu. Sosyal ağın
teşbik edici mimarisi sayaesinde kolektif dikkatimiz, onanist genç erkeklerin kelime oyunu
yaparak “the fappening” olarak adlandırdığı bu olayla birlikte yönlendirilmiş ve kontrol altına
alınmıştır. Syf88

Libido, Taşıdığı en son enerji ve dikkat kırıntısına dek sömürüldüğü müddetçei dikkatleri
ifşaat ile gerçek iktidar sahiplerinin tertiplediği tahrifat arasındaki mücadeleden – bilinçli ya
da bilinçsiz bir şekilde başka yöne çeken rastgele “fappening”lerle karşılaşmaya devam
edeceğiz. Syf 90

Sonuç :
Tek Boynuzlu Atın Peşinde
“Klee bizim mekanize hale gelmiş geleceğimizi neredeyse yüzyıl önce esrarengiz bir şekilde
sezinlemişçesine, resmin başlığı Cıvıltı Makinesi’dir. Hızla büyüyen çoğunluğun -iş için, reklam
için, kendi müphem psikosomatik saiklerimiz için- “baskı altında cıvıldadığı” asri zamanları
temsil etmek için daha iyi bir imge bulmamız gerçekten de güçtür. “

Zihinsel besin ya da teşvikl edici tanecikler bulamk amacıyla ekranlarımızı gagalayan, az önce
kimin yokladığını ya da dürttüğümnü görebilmek için kafalarını bir o yana bir bu yana
sallayan bizleri (a) sosyal medyanın cıvıltı makinesi kuş benzeri bir kılığa sokmuştur.” Syf 92

Pettman’a göre; gündelik yaşamda sosyal medyaya odaklanmak, bizde sonsuz dikkat
dağınıklığı oluşturuyor; “ giderek bir Japon balığınınki kadar düşen bellek kapasitelerimiz ve
sincaplarınki kadar kısalan dikkat sürelerimiz yüzünden tehlikeye girmektedir. Verdiğimiz
yanıtlar ağın protokolleri tarafından önceden belirlenip şekillendirildiğinde (sadece 280
karakter… Sadece beğen tuşu seçeneği… Sadece mimler ve emojiler kabul edilir…) eleştirel
yetilerimiz de algoritmaların izlediği aynı alt yolları takip etmeye başlar. Telefon, mesaj
sesiyle çınlar. Boynumuz kasılır. İçimizdeki Pavlovcu hassas noktalar yüzeye çıkar ve birer
maymun gibi elektronik muzlarımızı –tuzak olduğunu anlamaksızın- elimizde tutmayı
sürdürmemiz için sosyal ve bilişsel bilimler alanında çalışan yüksek maaşlı kadroları
ellerinde bulunduranlar tarafından sömürülürüz. Zorunluluk. Dikkat dağılması. Erteleme.
Bağımlılık. İşte mahşerin dört atlısı…” syf93

Pettman’ın The Human Centipede (İnsan Kırkayak, Yönetmen: Tom Six, 2009) filminden
getirdiği ilginç ama zihin açıcı bir sosyal medya alegorisi var: “Başka hiçbir yerden nefes ya
da besin alamayacak şekilde birinin ağzı öbürünün anüsüne dikilmiş, önündeki erkek veya
kadının türlü çeşit ifrazatını yutan, ne yaptığından habersiz dehşet verici bir insan zinciri”
(sayfa 94). Kavrama biraz daha yukarıdan bakmaya çalışırsak, ürkütücü ama kesinlikle haklılık
payı olan bir sosyal medya alegorisi! Syf94

Şu halde sorun dikkat dağılması mı? Bunun çıkar yolu önemli şeylere daha iyi dikkat kesilip,
önemsiz ve yersiz olanları elemek için daha sıkı kişisel filtreler uygulamaktan mı geçer
sadece? Mağrui basit ve gerçekçiliğkten uzak bir çıkarım olur bu. Sorun saçma mimler
değildir. Sorun, bir başka işgününü katlanılır kılmak için küçük haplar olarak mimleri tedarik
eden bir iktisadi sistemdir. Syf 101

North’a göre rastgele gerçekleşen kendine has uyum sağlama özelliğiyle dikkat dağulması da
özel bir algılama biçimidir.

Dikkat dağılmasına her daim iştah duyacağımız muhakkak. Asıl zorluk, tekelleşmiş kazancın
standart hale getirilmiş güçlenmesinin hangi yollarla gerçekleştiğine daha iyi dikkat
kesilmekten geçiyor. Syf104

You might also like