Professional Documents
Culture Documents
Kapitalistlesemeyen Koylunun Romani TENE
Kapitalistlesemeyen Koylunun Romani TENE
ÖZET
Sözleşme özgürlüğü ve özel mülkiyete dayalı bir sistem olan kapitalizm değer yargılarının dikkate
alınmasından çok kişisel çıkar odaklı bir sistemdir. Yaşar Kemal’in Teneke adlı romanında feodalizm
özellikleri gösteren köy ağalık sisteminin kapitalistleşerek, fakir köylüler açısından mecbur bırakılan
yaşam standartlarını gözler önüne serer. Bu bağlamda Anadolu’da yaşayan insanların kapitalistleşerek,
bireyi ne koşullarda yozlaştırdığı ve sahip olduğu insani değerleri ne şekilde terk edebileceği
görebilmektedir. Bu çalışmada kapitalist sistemin işleyiş biçimi ve insanlar üzerindeki tesiri edebiyat-
iktisat disiplinleri bağlamında inceleme düşüncesi amaç edinilmiştir. Bu çerçevede çalışmada ilk olarak
Yaşar Kemal ve onun edebi-iktisadi zihniyeti hakkında bilgi verilip Teneke romanının kısa bir özeti
aktarılmıştır. Sonraki bölümlerde ise kapitalizmin temel dinamikleri Teneke romanı üzerinden
aktarılmıştır. Çalışmada yöntem olarak belgesel tarama ve içerik çözümleme yöntemleri tercih
edilmiştir. Kapitalizme eklemlenmeye çalışan Anadolu’da kapitalizme geçiş çabalarının bireyi ne
koşullarda yozlaştırdığını ve sahip olduğu insani değerleri ne şekilde terk edebileceği tespitleri
çalışmanın temel vurgusunu oluşturmaktadır. Çalışmanın edebiyat ve iktisat ilişkisi düşüncesinden
hareketle, Türkiye’nin yakın geçmiş iktisadi yaşanmışlıklarına roman dilinde yer vermesiyle literatüre
katkı yapması beklenmektedir.
ABSTRACT
Capitalism, which is a system based on freedom of contract and private ownership, is a system centred
on self-interest rather than the consideration of the value judgments of capitalism. In his novel Teneke,
Yaşar Kemal reveals the capitalization of the village “agha” system and the living standards in which
the poor villagers were compelled to survive. In this context, it can be seen how Anatolian people
capitalize and corrupt the individual and lead them to leave the humanitarian values that they have. The
aim of the study was to examine the functioning of the capitalist system and its effect on people within
the scope of the disciplines of economics. First of all information was provided on Yaşar Kemal and his
literary-economical mentality and a short abstract of the novel Teneke was presented. Then, the main
dynamics of capitalism were addressed through the novel Teneke. In the novel, documentary review and
content analysis methods were preferred. The determinations regarding how the efforts of passing to
capitalism in Anatolia corrupt the individual and in what ways an individual can leave the humanitarian
values s/he has constituted the core of the study. With reference to the relation between literature and
economics, the study is believed to contribute to the literature by including the recent economic
experiences of Turkey in the language of novel.
Key Words: Capitalism, Literature and Economics, Articulation, Teneke (Tin Can)
1. GİRİŞ
Yaşar Kemal’in kaleme aldığı Teneke Anadolu’nun bir kasabasında kapitalist sisteme eklemlenmeye
çalışan bir toplumun fayda maksimizasyonu yaparak insani değerlerini nasıl hiçe saydığını çarpıcı bir
biçimde gözler önüne seren bir eserdir. Mülkiyet sahiplerinin, sermaye sahiplerinin ve devlet
görevlilerinin çıkarları uğruna değer yargılarını hiçe sayıp, kanunları çiğnemelerini Yaşar Kemal’in
gözünden bize sunar. Olayın anlatıldığı dönem olan 1950’li yıllar feodalizm özellikleri gösteren köy
ağalık sisteminin kapitalistleşme yolunda, fakir köylüler açısından mecbur bırakılan yaşam
standartlarını gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda Anadolu’da yaşayan insanların kapitalizmin
bireyi ne koşullarda yozlaştırdığını ve sahip olduğu insani değerleri ne şekilde terk edebileceğini
görebilmekteyiz. Kaplan (1997: 263) bu durumu, “bu dönem romanlarında köy, çoğu defa maddi
(iktisadi) kaynaklı meseleleriyle ortaya konulur. Öteki konular üzerinde bile bu tutum hâkimdir.
Ekonomik problemler, pek çok anlaşmazlığın sebebi kabul edilir. Bu anlaşmazlıklarla taraflar,
güçlülerle güçsüzlerdir. Muhakkak ki ekonomik güç veya güçsüzlük insanlar arası ilişkilerde önemli bir
faktördür” sözleri ile belirtmiştir. Yaşar Kemal’in 1950’li yılların Çukurovası’nı tasvir ettiği Teneke
romanı özellikle feodalizmden kapitalizme geçiş sürecini roman karakterleri üzerinden aktarabilen bir
eserdir. Çukurova’nın köylerini, bürokrasisini, insanlarını konu alan eser, bireysel ilişkilerin
şekillenmesinde ekonominin etkilerini gözlemleme imkânı sunmaktadır. Eser Çukurova sıradan
yaşamının yanı sıra kıt kanaat geçinen köylü insanın değer yargılarını, homoeconomicus insan
modelinin olmazsa olmazı rasyonalite kapsamında terk ettiğini gözler önüne serer. Zengin mülkiyet
sahiplerinin neoklasik iktisadın dayatmış olduğu fayda maksimizasyonu yaparak kişisel çıkarlarını her
şeyin önünde tutmaları aktarılmıştır. Özel mülkiyete dayalı bir sistem olan kapitalizmin sermaye
araçlarından yani topraktan yoksun bırakılan bireylerin nasıl bir tavır sergilediklerini, sermaye birikim
sürecinin, sermaye birikim araçlarının ve bürokrasinin nasıl kullanıldığı Çukurova insanı üzerinden
aktarılmıştır. Bu çalışmada kapitalist sistemin işleyiş biçimi ve insanlar üzerindeki tesiri edebiyat-iktisat
disiplinleri bağlamında inceleme düşüncesi amaç edinilmiştir.
Bu bağlamda çalışmada ilk olarak Yaşar Kemal’in edebi ve iktisadi zihniyeti hakkında bilgi verilip
Teneke romanının kısa bir özeti aktarılacaktır. Sonraki bölümlerde ise kapitalizmin temel dinamikleri
anlatılıp, feodal toplum özelliklerinden kapitalizme geçerken yaşanan sancılı süreç Teneke romanı
üzerinden aktarılacaktır. Ayrıca kapitalist sistemin dört kurumsal davranışsal unsurunun eserdeki izleri
araştırılacaktır. Bu dört kurumsal davranış ilkesi Aydın (2014: 155) yardımıyla şu şekilde
özetlenmektedir: Bunlardan ilki üretimin piyasalarda satılmak amacıyla yapılması, ikincisi üretim
araçlarında özel mülkiyetin varlığı, üçüncüsü bireylerin büyük çoğunluğunun yaşamak için emeğini
piyasada satması ve son olarak iktisadi karar birimlerinin rasyonel davranış çabaları içinde olmalarıdır.
Bu çalışmada bu dört ilke bağlamında Teneke romanı analiz edilecektir.
Teneke, Yaşar Kemal’in İnce Memed-I romanından sonra yayımladığı ikinci romanıdır. 1950’li yılların
Çukurova’sında çeltik ekimini konu alır. 1955 yılında yayımlamıştır. Daha sonra yalınlığı ve
karakterleri aktarımdaki gerçekçiliği nedeniyle sonraki yıllarda tiyatro ve sinemaya uyarlanmıştır
(Çiftlikçi, 1993: 242-243). Mülkiyet sahiplerinin çıkarları için neler yapabileceklerinin anlatıldığı eser
yoksul halkı, toplumsal roller, karakterlerin kişilik özelliklerinin yanı sıra sınıfsal farklılığa değinmiştir.
Romanda olayların merkezi kasaba gibi görünmesine rağmen köylünün sorunlarını ele almıştır (Kaplan,
1997: 148).
Romanda kasabanın kaymakamı olmadığı için vekâleten Resul Efendi kaymakamlık görevini
yürütmektedir. Resul Efendi çeltik ruhsatnamelerini imzalamamaktadır. Köy ağaları bu yüzden Resul
Efendi’ye baskı uygulamaktadırlar. Kaymakamın atandığını öğrendiği bir mektupla Resul Efendi
rahatlar. Ağalar bütün imkânlarını kullanarak yeni kaymakamı karşılarlar. Onu memnun edip çeltik
ruhsatlarını imzalatmak istemektedirler. Kaymakam toy olduğu için ilk ruhsatnameleri imzalar.
Ruhsatnamesi imzalanan toprak zenginlerinden Okçuoğlu, kaymakamı Adana’ya eğlendirmeye götürür.
Çeltik ekilecek yerlerin içerisinde Sazlıdere köyü de bulunmaktadır. Okçuoğlu çıkarını düşündüğü için
köyde yaşayanların sıtmaya yakalanmalarını umursamaz. Ekinlerin hepsini alacağını, köyü
sulayacağını, altı ay bu şartlarda yaşamaları gerektiğini anlatır. Köylüler bu duruma karşı çıkar. Çünkü
sıtma yüzünden yüzlerce insan hayatını kaybetmiştir. Kasabada kaymakamın rüşvet karşılığında ruhsat
verdiği dedikodusu yayılır. Resul Efendi durumu Kaymakama anlatır. Kanunları okuyan kaymakam
aldatıldığını anlar ve köy ağalarının kendisi için hazırladıkları konaktan ayrılarak, kaymakamlık odasına
yerleşir. Orada kalır.
Okçuoğlu çeltik için suyu bırakınca köy sular altında kalır. Tepeden tırnağa çamur içinde olan köylüler
bu şekilde kaymakama gelip durumu anlatırlar. Köylüleri çamur içerisinde gören kaymakam üzülür.
Hemen çeltik komisyonunu toplayarak köyü incelemeye gider. Çeltik tarlalarının ekime elverişli
olmadığını görür. Kaymakama birçok kişi vasıtasıyla rüşvet teklif ederler. Kaymakamı tehdit ederler
fakat başarılı olamazlar. Aleyhinde Ankara’ya telgraflar çekerek şikâyette bulunurlar. Bunun üzerine
verimin düşmesinden endişe ettikleri için ağalar, çeltikleri ekmeye devam ederler. Kaymakam
Okçuoğlu’nun sulama sahasını kestirip başına jandarma diker. Okçuoğlu jandarmayla anlaşıp sulamayı
sürdürür. Bunun üzerine Sazlıdere köylüleri Zeyno Karı ve Memed Ali öncülüğünde suyu keserek
kendileri nöbet tutarlar. Okçuoğlu köylülere para teklif eder. Parayı kabul eden köylüleri köyden çıkarır.
Memed Ali parayı kabul etmeyerek köyde kalır. Okçuoğlu, köyün boş olduğunu iddia ederek komisyonu
mahkemeye verir. Mahkeme heyeti tarafından yapılan incelemede Memed Ali’nin yaşadığı tespit edilir.
Okçuoğlu bu yüzden Memed Ali’yi öldürtmek ister fakat adamları beceremez. Ankara’ya giden Murtaza
Ağa, kaymakamı Kars’ın Kağızman ilçesine sürdürmüştür. Kaymakam köyü terk ederken ağaların
ayarladığı çocuklar teneke çalarlar. Kaymakamı uğurlamaya sadece Memed Ali gelmiştir. Kaymakam
mutlu bir şekilde köyden uzaklaşır.
Feodal beylerin sermaye birikimi sayesinde tüccarlar ile mübadele etmeye başlaması yeni bir sınıfı
burjuvayı meydana getirdi. Burjuvazi ve ya kapitalist anlayışın devreye girdiği her yerde bütün feodal,
ataerkil, romantik ilişkilere son vermiştir. İnsanı birbirine bağlayan doğal feodal bağları acımasızca
kopardı. Ayrıca insanlar arasında öz-çıkardan ve katı nakit ödemeden başka hiçbir bağ bırakmadı
(Ercan, 2003: 29). Bu çerçevede günümüz dünyasında çıkara dayalı, haz odaklı düşünmenin ne tür
problemlere sebebiyet verdiği ortadır. Günümüz neoklasik iktisatçıları tarıma teknik açıdan ve
verimlilik ekseninde yaklaşmışlardır (Köymen, 2008: 38). Fakat buna karşılık klasik iktisat1 ise bireyler
1“Klasik iktisat” 1776 yılında Adam Smith ve onun kitabı olan ‘Ulusların Zenginliği’ öncülüğünde başlamıştır. Klasik iktisat
yoğun eleştirilere maruz kalınca, 1870’li yıllara gelindiğinde klasik iktisadın devamı niteliğinde olan neoklaik iktisat
ve firmaların en çoklama (maksimizasyon) dürtüsüyle hareket ettiğini öne sürer. Firmaların sonsuz girdi
ve çıktıları vardır. Buna ilaveten serbest piyasa ekonomisinin bir gereği olarak, serbest rekabetçi
düzende isteyen her istediği ürünü üreterek, kar oranlarını hesaplayarak üretim alanına girip çıkar üretim
maliyetini üretemeyen üreticiler (girişimciler, müteşebbisler) iflas ederler (Köymen, 2008: 41).
Okçuoğlu’nun “ben bütün servetimi bu toprağa döktüm. Yalnız ben kazanmak istemiyorum.
Köylülerimizde kazansınlar. İktisat memleketin temel taşıdır” sözleri iktisadi karar birimleri ekseninde
düşünüp kar-zarar hesabı yapabildiğini göstermektedir. Aynı zamanda bu durum, kapitalist sisteme
eklemlenirken sürecin sancılı geçmesinin nedenlerinden bir tanesidir. Çünkü herkes artık bu kar-zarar
hesabını yapmakta ve çıkarını düşünmektedir.
Yaşar Kemal’in yaşantısı eserlerine sirayet etmiş durumdadır. Onun Çukurova’da tarım işçileri ile
birlikte çalışması özellikle ırgat kâtipliği, ırgat başlığı, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında
kontrolörlük yapmış olması o dönemi ayrıntılı bir şekilde gözlemleme ve köy insanlarının ekonomik
yaşantısını, köy sorunlarını analiz etme imkânı sağlamıştır. Bu bağlamda Teneke eserini incelediğimizde
eser ilk olarak köy ağalarının çeltik ekmek için ruhsat almak müracaatları ile başlar. Yazarın, “tarla
planları, tarla kiralamaları, alışverişler, kazıklamalar, kazıklanmalar” şeklinde aktardığı bu müracaat
süreci bir bakıma toprak mülkiyet sisteminin getirmiş olduğu zorunluluklardır. Tabi ki kazıklamak,
kazıklanmalar bu zorunluluk içerisinde bulunmamaktadır. Fakat tam anlamıyla kapitalistleşemeyen
köylünün kâr elde edebilmek için her türlü değeri yok saymasını gözler önüne sermektedir. Smith, bu
tür çıkarları bizi beşikten mezara kadar takip eden bir olgu olarak somutlaştırır. Kapitalistleşen modern
insanın mutluluğu çıkar ve faydasının sağlandığı bir dünyaya ihtiyaç duyar (Aydın, 2014: 140). Bu
sebeple köy ağaları, toprak sahipleri kazıklamaktan çekinmezler. Ayrıca Akerlof ve Shiller (2018: 62)
“kişinin ahlaki ilkelerine bağlılığını azaltması bir dereceye kadar tümüyle rasyoneldir” sözleri ile çıkarın
rasyonel olduğunu destekler. Buna ilaveten, Yaşar Kemal’in monolog şeklinde sunduğu; “Resul Efendi
karışır mı böyle işlere! Altından ne çıkacağını bilmez mi? Çeltikçiyle, bu namussuzlarla aşık atılır mı,
bu ırzı kırıklarla bir ipte oynanır mı bilmez mi?” şeklindeki Resul Efendi’nin düşünceleri ile çeltikçilerin
kapitalist sistemin rasyonel, karını en çoklayıcı tutumunun sonuçlarını ve her türlü ahlaksızlığa müsait
olduğunu açıkça göstermektedir. İktisadi karar birimlerinin bu tür rasyonel davranış çabaları diğer
bireyleri olumsuz etkileyebilmektedir. Sermaye sahibinin sadece elde edeceği kârı yani artık değeri
düşündüğü bu tür davranış yapıları mülkiyet sahibinin elinde bulunan üretim araçları sayesinde daha da
kuvvetlenmesine ve kar olgusunu artırmasına neden olmaktadır. Bu şekilde artık değer üretebilecek olan
sermaye sahibi piyasa içerisinde mübadele edebileceği ürünü elde edebilecektir.
Eserde kâr elde etme dürtüsü ağır basan Okçuoğlu Resul Efendiye ruhsatlara karşı bir imza karşılığında
yirmi bin lira rüşvet verebileceğini iddia eder. Ayrıca “benim toprağa döktüğüm servetim senin gibi yüz
itin kanına değer” sözleri de bunu kanıtlamaktadır. Fakat sadece bir imzayla kurtulamayacağını düşünen
Resul Efendi bu işten kaçınır. Bu sebepten dolayı istifa etmeyi düşünen Resul Efendi, “beş parasız, işsiz
kaldığını geldi gözünün önüne…” getirir. “Yüreği daralır.” Resul Efendi de kendi çıkarını düşünmekte
ve iktisadın karar birimlerinden rasyonel davranış çerçevesinde hareket ederek çıkarını maksimum
düzeyde tutmaktadır. Bütün seçenekleri kar-zarar (ya da fayda-maliyet) hesabı yaparak sorgulamaktadır.
Bu bağlamda Okçuoğlu’nun ahlaki olmayan davranışı ve Resul Efendi’nin ahlaki olan davranışı iktisadi
başlamıştır. Neoklasik iktisadın günümüzde birçok kalıcı etkileri vardır. Yerleşik piyasa ekonomisinin (kapitalist sistem) temel
dayanağıdır.
açıdan rasyoneldir. Çünkü iktisattaki rasyonellik, her şeyden önce bireyin hedefine ulaşırken kullandığı
araçları kullanmadaki akılcılık anlayışıdır. İktisattaki rasyonel davranış kişinin çıkarını (fayda/kâr/haz)
en yükseğe çıkarma biçiminde yaptığı davranışlardır. Bu tür davranışlar kişiden kişiye, durumdan
duruma farklılık göstermesine rağmen piyasanın işleyişi bakımından en gerekli koşul olarak görülür
(Aydın, 2014: 270). Yine buna bağlı olarak köy ağaları sıtma hastalığı yaymasına ve birçok çocuğun
bu hastalıktan öldüğünü bilmelerine rağmen kar getiren çeltik ekiminden vaz geçmezler. “Her yıl çeltik
yüzünden binlerce kişi, çocuk ölüyor" olmasına rağmen kapitalist sistemin kullanım değeri yerine
değişim değerini koyması ve sayısız ayrıcalıklı özgürlüğün yerine sadece ticaret özgürlüğünü koyması
çeltik ekimini durdurmamıştır (Ercan, 2003: 29). Tam anlamıyla kapitalistleşemeyen hem feodalizm
hem de kapitalizm özellikleri gösteren köylü çıkar odaklı düşünerek rant sağlama amacındadır. Bu
sebeple para karşılığında tarlalarını zengin toprak ağalarına satabilmektedirler. Bu tarz toprağa dayalı
rant hem kapitalist öncesi toplumlar hem de kapitalist toplumlarda görülmektedir. (Köymen, 2008: 48).
Üretimi ve üretim araçlarını piyasada satma düşüncesi kapitalizmin temel dinamiklerinden bir tanesidir.
Ayrıca Okçuoğlu, Murtaza Ağa gibi feodal dönem özelliklerini muhafaza etmek isteyen bireyler de rant
peşindedirler. Yaşar Kemal bu tür rantçı bireyleri roman karakterinin gözünden “bu insanlar, ne insanlar
böyle? Faydalarının dışında gözleri dünyayı görmüyor. Görmüyor değil, bir kuruş için bir insana
kıyabiliyorlar” diyerek tasvir etmektedir.
Kapitalizmde ürünlerin iki farklı değeri vardır. İnsan emeğine dayanan bu ürünlerin ilk olarak kullanım
değeri, ikinci olarak da değişim değeri (mübadele değeri) vardır. Değişim değeri ürünlerin para karşılığı
satılması sonucu oluşur (Aydın, 2014: 156). Bu bağlamda köy ağaları ürünlerin değişim değerinden
faydalanmak isteyerek, kapitalizmin bir diğer özelliği olan özel mülkiyeti himayelerine geçirmek
isterler. Bu doğrultuda, “pamukların dönümüne otuz. Susamlarınkine de otuz, bostanlar elli. Tamam mı?
Ne çapalatmak ne toplamak, hiçbir emek vermek yok” diyerek köylünün kısa vadeli maddi kazanç elde
ederek uzun vadede mülksüzleşmesine ve üretimden uzaklaşmasına sebep olur. Bu konuda Marx
kaptalist üretimin doğuşunu üreticinin üretim araçlarından uzaklaşmasına bağlar. Özellikle tarımsal
üreticinin mülksüzleşmesini bu evrimin temeli olarak görmektedir (Marx ve Engels, 2009: 262).
Köylüler ilk etapta bu teklifi kabul etmemelerine rağmen kâr payının artması sebebiyle başta en şiddetli
tepkiyi göstermesine rağmen Zeyno Kadın başta olmak üzere kabul etmişlerdir. Köylünün
topraklarından üretimden uzaklaşmasına neden olan bu anlaşma aynı zamanda köy ağasının
tekelleşmesine üretimde söz sahibi olarak ürünün iç pazarda fiyatını belirlemesinin de önünü
açmaktadır. Kişisel çıkarını geri plana atan ve değer yargılarını önemseyen Memed Ali ise bu anlaşmaya
yanaşmamış, Okçuoğlu’na karşı dik durarak kaymakamın yanında durmuştur. İdealist kaymakamı
çıkarları uğruna yalnız bırakan köylülerin faydası doğrultuşunda hareket eden kaymakam bu sebepten
dolayı zor durumda kalmış. Daha sonra Murtaza Ağa’nın Ankara’da nüfuzunu kullanarak Kars’a sürgün
edilmesine neden olmuştur. Aynı zamanda bu durum köylü ile ağalar arasındaki gelir dağılımı farkının
açılmasına neden olmaktadır. Yıllardır süregelen mülk sahibinin feodal özellikler gösteren despot
tutumu gelir dağılımındaki farkı her geçen gün arttırmıştır. Bu farkı ve köylünün ne kadar yoksul
olduğunu köyün zenginlerinden Kemal Taşan “hayat seviyesi çok düşük. Görseniz yaşayışlarını, bunlar
bütün bütün niçin ölmüyorlar dersiniz. Yaşamaları mucize. Evleri bataklığın üstüne, kamışlardan,
sazlardan yapılmıştır. Altından sular kaynar. Hayvanlarıyla birlikte burada, yalnız yağsız bulgur yiyerek,
yaşarlar efendim. Yalnız bulgur ve ekmek. Bir de baharda ot yerler. Kaynatıp yerler. En büyük gıdaları
ekşi ayrandır. Yaşamaları mucize zaten.” diyerek aktarmıştır. Gelir dağılımındaki farkı çok net biçimde
tasvir eden yazar aynı zamanda bu durumun sebeplerini de örtülü olarak okuyucularıyla paylaşmıştır.
Yaşar Kemal edebiyattaki ustalığını ayrıca bu eserde sivrisinekleri bir metafor olarak kullanmasından
anlaşılmaktadır. Ağalık sisteminin ne kadar kan emici, fakir halkı sömüren bir sisteme sahip olduğunu
sivrisinek metaforu üzerinden aktarmıştır. Ayrıca eser içerisinde Murtaza Ağa “sana hakigati söyleyim
mi? Bizim gazancımız insan ganı. Biz gan emiyoruk. Sinek gan emmiyor. Biz emiyoruk…” diyerek
yaşanılan sömürü sistemini doğrulamaktadır.
4. SONUÇ
Feodalizm kapitalizm öncesinde toprağa dayalı sınıflı bir ekonomik sistemdir. Sistemde temel işleyiş
serf-derebeyi ilişkisi üzerine kuruludur. Türkiye’de bu ağa-maraba ilişkisi halini almıştır. Yaşar
Kemal’in Teneke’si bu durumu ve yaşanan sancıları büyük bir başarıyla açıklamaktadır. İnsanoğlunun
sosyal bir varlık olması bütün sosyal bilimlerin inceleme alanına girer. Bu nedenle insanoğlunun
sosyalleşmesini iktisadi tarih içerisinde ele aldığımızda bunun karşılığını edebiyat içerisinde
görebilmekteyiz. Edebiyatın ve iktisadın ortak bir paydada buluştuğu bu çalışma amacına karşılık
bulmuş ve Yaşar Kemal’in Teneke adlı eserinde pre-kapitalist veya yarı feodal dönem özelliklerini
gözlemleme imkânı sunmuştur. Kapitalizmde; üretimin piyasalarda satılmak amacıyla yapılması (pazar
için üretim), üretim araçlarında özel mülkiyetin varlığı ve mübadele edilmesi, emeğin piyasada
satılması ve son olarak iktisadi karar birimlerinin rasyonel davranış çabaları içinde olmaları bu dönemde
yavaş yavaş topluma entegre olmaya başlamıştır. Eserde karşılığını bulduğumuz kapitalizmin bu
unsurları eserin karakterleri üzerinden analiz edilmiştir. Ahlaki olarak karşılık bulamasa bile rasyonalite
penceresinden bakıldığında kabul edilen bu tarz davranışlar dönemin sancılı geçmesinin nedenleridir.
Ekonomik güdülerin toplumsal hayatı ne derecede şekillendirdiğini gözlemleyebildiğimiz bu eserde
iktisadi bakış açısı bize bu imkânı vermiştir. Bu bağlamda insanın maddi ekonomik güdülenmesinin
sebebi olan rasyonalite, bireyin insani değerlerini yitirmesinin nedenleri arasında görülüyor. Uygarlık
gelişmesine rağmen insani özelliklerin kaybolması ve kişisel çıkarın her türlü değerin önüne geçmesi
eserde tespit edilmiştir. Sürecin sancılı geçmesinin sebebi ise sistem yerleşirken bütün değer yargılarını
yıkarak toplumsal ilişkileri yeniden şekillendirmesi gösterilebilir. Bu noktada Yaşar Kemal Teneke
eserinde bütün bu süreci okuyucularına estetik bir şekilde aktarmıştır.
KAYNAKÇA
Akerlof, George A. Ve Robert J. Schiller (2018), Hayvansal Güdüler, Scala Yayıncılık, İstanbul.
Armağan, Yalçın (2015), “Kıyamete Kadar Yaşar Kemal’i Okumak”, Hacettepe Üniversitesi İletişim
Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi, 2(1), 347-362.
Aydemir, Cahit ve Sema Yılmaz Genç (2011), “Ortaçağın Sosyoekonomik Düzeni: Feodalizm,
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C.10, S.36, ss.226- 241.
Aydın, Derya Güler ve Çınla Akdere (2014), Edebiyattaki İktisat, Der. Derya Güler Aydın ve Çınla
Akdere, İletişim Yayınları, İstanbul.
Boratav, Korkut (1980), Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara.
Çiftlikçi, Ramazan (1993), Yaşar Kemal Yazar – Eser – Üslup, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Malatya.
Ercan, Fuat (2003), Modernizm, Kapitalizm ve Azgelişmişlik, Bağlam Yayınları, İstanbul.
Erdost, Muzaffer İlhan (1988), Kapitalizm ve Tarım, Onur Yayınları, Ankara.
Kaplan, Ramazan (1997), Cumhuriyet Dönemi Türk Romanlarında Köy, Akçağ Yayınları, Ankara.
Köymen, Oya (2008), Kapitalizm ve Köylülük-Ağalar, Üretenler, Patronlar, Yordam Kitap, İstanbul.
Marx, K. ve F. Engels (2009), Kapitalizm Öncesi Ekonomi Biçimleri, Sol Yayınları, Ankara.