You are on page 1of 5

Ayna Prensesi

“Yüzünde yeni izler oluşmuş,” dedi Ela’nın annesi. “Eğer kaşırsan iz kalacak.”
Ela suçiçeği geçirdiği için okula gitmiyordu. Hasta hissetmiyordu kendisini fakat yunus
balıklarının gösterisine gidemediği için üzülüyordu.
“Anneciğim bana masal okur musun?” diye sordu annesine fakat hemen sonrasında kapı zilini
duydu.
“Üzgünüm bebeğim, şu anda okuyamam. Melike Hanım piyano dersi için geldi. Kitaplığından
bir kitap alıp okuyabilirsin. Unutma, yüzünü kaşımak yok.” diyerek odadan çıktı annesi.
Ela kitaplarından birini eline aldı. Prenses hikâyeleri ile dolu bir kitaptı bu. Kitaptaki
resimlere bir göz attı. Prensesler şatafatlı elbiseleri ve upuzun saçlarıyla çok güzel
görünüyorlardı. Hiçbiri suçiçeği geçirmiyordu. Ela, Uyuyan Güzel masalını okumaya başladı
ama bir türlü konsantre olamıyordu çünkü sürekli kaşınıyordu. Bir de üstüne Melike Hanım
aşağıda piyanoyla tüm eve konser veriyordu. Tabii konser mi eziyet mi belli değildi.
Ela yeni çıkan suçiçeği lekelerine bakmak istedi ama odasında aynası yoktu. Terliğinin birini
giydi (diğer tekini kaybetmişti) ve banyoya girdi. Lavabonun üzerindeki aynada yüzünü
incelemeye başladı. Burnunun tam ortasında yeni bir nokta daha oluşmuştu. Kendine baktıkça
daha çok kaşınıyormuş gibi hissediyordu. Eli noktaya doğru gitti. Sadece birazcık kaşıyacaktı,
bir şey olmazdı. Tam dokunuyordu ki garip bir şey oldu. Aynadaki yansıması birden
konuşmaya başlamıştı. “Biraz daha kaşımaya devam edersen yüzün palyaçoya dönecek.”
Ela cevap veremedi. Çok şaşırmıştı ve öylece aynaya bakıyordu.
“Hiç bu kadar kötü maymun çiçeği görmemiştim.” dedi aynadaki kız.
“Maymun çiçeği değil, suçiçeği bu. Hem senin izlerin de benimki kadar kötü, sen benim
yansımamsın.” dedi Ela.
“Güldürme beni, ben sen değilim.” dedi aynadaki kız ve bunu kanıtlamak için ellerini
aynadan dışarı uzattı.
“Hadi çıkmama yardım et.” dedi Ela’ya elini uzatarak.
Ela nazikçe aynadaki kızın elini tuttu ve banyoya inmesine yardım etti.
“Ne kadar da komik ve küçük bir oda!”
“O kadar da küçük değil!”
Gerçekten de o kadar küçük değildi hatta saksılar için annesinin özel olarak hazırladığı bir yer
de vardı içinde.
Aynadaki kız güldü ve “Saraydaki banyo buranın on katı büyüklükte.” dedi.
“Saray mı?” diye sordu Ela.
“Tabii ki de saray, bir prensesin nerede yaşamasını bekliyordun ki?”
“Yani sen bir prenses misin?”
“Tabii ki de öyleyim. Ben Ayna Prensesiyim. Aslında bana reverans yapmalısın ama
arkadaşım olduğun için seni affediyorum.”
“Ama… Hiç prenses gibi durmuyorsun, tıpkı benim gibisin. Aynı pijamalar ve teki kaybolan
terlik. Parmağımızdaki yara bandı bile aynı baksana!”
“Bunlar sadece günlük kıyafetlerim. Sarayda genellikle ay gibi parlayan gümüş renginde ipek
elbise giyerim.” dedi ve ekledi aynadaki kız, “Ya da güneş gibi parlayan saten bir elbise ve
benim terliğim sol ayağımda, yara bandım ise sağ parmağımda, seninkinin tam tersi.”
Ela çok da farklı olduklarını düşünmüyordu fakat uzatmak istemediği için Ayna Prensesine
“Neden yara bandı takıyorsun? Yoksa sen de benim gibi parmağını ekmek bıçağı ile mi
kestin?” diye sordu.
“Tabii ki de hayır, kötü bir cadı parmağıma diken batırdı.”
“Tıpkı Uyuyan Güzel’deki gibi! Sen de yüz yıllık uykuya yattın mı?”
“Yüz değil, iki yüz yıl. Daha bu sabah uyandım.” dedi aynadaki kız ve kanıtlamak istercesine
kocaman esnedi.
“Yara bandını uyumadan önce mi taktın uyanınca mı?” diye sordu Ela ama Ayna Prensesi bu
soruya cevap verecek gibi durmuyordu. Bunun yerine fişi küvete koydu ve muslukları açtı.
“Hey, ne yapıyorsun sen?” dedi Ela.
“Tedaviyi hazırlıyorum, sen ne sandın ki?”
“Ne tedavisi?”
“Maymun çiçeğinin tedavisi tabii ki de.”
“Ama benim maymun çiçeği hastalığım yok!”
“Ama benim var.” dedi Ayna Prensesi “ ve sana nasıl hasta olduğumu anlatacağım. Geçen
hafta sarayın bahçesinde altın topumla oynarken…”
“Geçen hafta uyumuyor muydun? Az önce daha bu sabah uyandığını söyledin.” diye araya
girdi Ela.
“Keşke bu kadar çok soru sormasan. Neyse, oynarken etrafımı fareler ve sincaplar sardı.
Bacaklarımı kemirmeye, kollarımı tırmalamaya başlamışlardı ki bir şövalye gelip beni
kurtardı. Saraya geri döndüğümde ise tüm bu izler çıkmıştı. Kraliçe annem doktor çağırdı ve o
da maymun çiçeğine yakalandığımı söyledi.”
“Benim doktorum benimkinin suçiçeği olduğunu söyledi.”
“Bence tedavileri aynıdır.” dedi ve kocaman bir banyo topunu alıp suyun içine attı.
“Bu çok fazla gelecek!” diye bağırdı Ela ama Ayna Prensesi dolapları karıştırmakla meşgul
olduğu için cevap vermedi.
“Bu da güzel görünüyor.”
“O babamın tıraş köpüğü.”
“Güzel ve köpüklü.” dedi küvete biraz tıraş köpüğü sıkarak. Eline aldığı kırmızı ve yeşil
çizgileri olan diş macununu da küvete sıktı.
Ela başta şaşırsa da kıkırdamaya başlamıştı.
“Ali’nin saç jölesinden de biraz koyalım mı?” diye sordu. Ela’nın ağabeyi son zamanlarda dış
görünüşüne dikkat etmeye başlamıştı ve saçına bu parlak, mavi, yapış yapış olan jöleyi
sürüyordu.
“İyi fikir.” dedi Ayna Prensesi ve Ela jöleyi küvete döktü.
Ayna Prensesi turuncu renkli şampuanı da küvete döktü ve düşünceli bir şekilde suyu izledi.
“Bir malzemeye daha ihtiyacımız var.” dedi.
“Biliyorum!”
Ela’nın annesinin parfüm şişesini aldı ve neşeyle sıkmaya başladı. Ela da eğleniyordu fakat
birden paniğe kapıldı. Annesi bu parfümden çok az sıkardı ama şimdi tüm banyo çiçek
bahçesi gibi kokuyordu.
“Haydi, küvete girelim.” dedi Ayna Prensesi. Birkaç dakika içerisinde ikisinin de tüm vücudu
köpük, tıraş köpüğü ve diş macunu ile kaplanmıştı.
“Tedavinin işe yaradığını şimdiden hissedebiliyorum. Sen hissediyor musun?” dedi Ayna
Prensesi ve Ela’ya biraz köpük fırlattı. Ela da ona köpük fırlattı ve bir parça diş macunu Ayna
Prensesinin burnuna yapıştı.
Ela birden Ayna Prensesinin de bileğinde kendisininki gibi bir iz olduğunu fark etti.
“İkimizin de bileğinde saat kordonu izi var. Sen de mi saatini kaybettin?”
Ayna Prensesi ona asilce baktı ve “Bu iz saat izi değil, bu benim sihirli dilek bilekliğimin izi.”
Dedi.
“Dilek bilekliği mi? Ne istersen dileyebiliyor musun?”
“Tabii ki de. Başka insanların istemediği şeyleri de dileyebiliyorum.”
“Ne gibi?”
“Bir keresinde sarayın bahçesindeki bir solucanın yılan boyutuna gelip bahçıvanı
korkutmasını dilemiştim.”
“Peki, yaptı mı?”
“Evet, ama tek sorun solucanın büyümeyi bırakmamasıydı. O kadar büyüdü ki tüm bahçeyi
kapladı. Sonra onu bir adaya sürmek zorunda kaldık ama orada da büyümeye devam etti.”
“Tekrar küçülmesini dileyemedin mi?”
Ayna Prensesi bir an sinirlendi ama hemen geçti ve “Hayır, çünkü bilekliğim denize düştü ve
bir balık onu yuttu. Şanslıyım ki geçen hafta onu yakaladım.”
Ela tekrardan Ayna Prensesinin geçen hafta uyuduğunu söylediğini hatırlatmak istedi fakat
sonradan vazgeçti. Bu sadece Ayna Prensesini kızdırırdı. Bazıları yalan gibi gelse de
hikâyelerini dinlemek daha eğlenceliydi.
“Yunus balıklarının gösterisine gidemediğim için artık çok da üzülmüyorum.”
“Üzüldüğün şey bu muydu? Ben deniz canavarı gösterisini kaçırdım.”
İkisi de bir süre yunus balığı ve deniz canavarı taklitleriyle eğlendiler ve küvetten bol bol su
ve köpük fışkırttılar.
“Maymun çiçeğin henüz geçmemiş.” dedi Ela.
“Sabırsız olma, daha ikinci aşamaya geçmedik.”
“İkinci aşama ne?”
“Küvetten çık da göstereyim.”
İkisi de küvetten çıktılar ve Ayna Prensesi tuvalet kâğıdını eline aldı. Ela’yı tuvalet kâğıdı ile
kaplamaya başladı.
“Mısırlı mumyalar gibi hissediyorum.” dedi ela gülerek.
Ayna Prensesi, Ela’nın gözlerine kadar sardı. Ela artık dışarıyı göremiyordu.
“Şimdi yüze kadar saymalısın.”
“Sen ne yapacaksın?”
“Bana da sonra yapacağız.”
Ela saymaya başladı. Ayna Prensesinin banyodan çıkmak üzere olduğunu duyuyordu ve alt
kattan Melike Hanım’ın piyano çalışının sesi geliyordu.
Ela seksene kadar saymıştı neredeyse ve Ayna Prensesinin sesini duydu. “Ah, şu eski
musluklar!”
Yüze kadar saydığında tuvalet kâğıdından kurtulmaya çalıştı fakat kâğıt birbirine dolanmıştı.
“Ayna Prensesi, bana yardım et.” dedi ama etraftan çıt çıkmıyordu.
Ela, gözlerinin üzerinden tuvalet kâğıdını çekmeyi başardı ama Ayna Prensesi Hiçbir yerde
yoktu.
“Ayna Prensesi! Neredesin?” Ayna Prensesinin pijamaları da ortalıktan kaybolmuştu. Acaba
pijamalarını giyip banyodan mı çıkmıştı?
Ela kapıyı açtı. Belki de Ayna Prensesi aşağı inmişti. Ela’nın vücudunun yarısı hâlâ tuvalet
kâğıdı ile kaplıydı ama bunu umursamadı. Ayna Prensesini aramak için aşağı indi.
Sondan altıncı basamaktayken iki şey oldu. Birincisi, Ela’nın ayağı takıldı ve düştü ve ikincisi
Melike Hanım oturma odasından çıktı. Ela ona çarptı ve Melike Hanım çığlığı bastı.
“Ela! Ne yapıyorsun sen?” diye sordu annesi.
“Bu ikinci aşama anne, maymun çiçeği ile ilgili. Ayna Prensesi suçiçeği için de tedavinin aynı
olduğunu söyledi bana. Köpük, diş macunu ve saç jölesi ile banyoya ihtiyacın var ve…”
“Kızın ne dediğini bilmiyor, doktor çağırmalıyız.” dedi Melike Hanım Ela’nın annesine.
“O kadar da kötü olduğunu sanmıyorum. Ela koş hemen pijamalarını geri giy, birazdan yanına
geleceğim. Melike Hanım siz de haftaya aynı saatte gelin lütfen. Ve unutmayın piyanoyu
biraz daha nazik çalmayı deneyin.” dedi Ela’nın annesi.
Ela banyoya geri dönünce tuvalet kâğıtlarından tamamıyla kurtuldu ve tam pijamalarını
giymişti ki annesi geldi. Annesi etraftaki dağınıklığa korkuyla bakıyordu.
“Bu ne dağınıklık!”
“Ben değildim anne, en azından hepsini ben yapmadım. Ayna Prensesi yaptı. Aynadan
çıkageldi.”
“Ah, tabii ki. Şimdi de kesin geri girmiştir aynaya.”
Ela aynaya baktı. Ayna diş macunu lekeleri ile kaplıydı.
“Sanırım haklısın.” dedi Ela.
Annesi aynadaki köpükleri sıyırdı. Ela aynanın içine doğru baktı. Aynada gördüğü kız Ayna
Prensesi gibi görünüyordu ama Ela ne zaman hareket etse o da hareket ediyordu. O sadece
Ela’nın kendi yansımasıydı.
Ela birden kaşlarını çattı. Artık hiçbir şeyden emin değildi. Ayna Prensesi onun hayal ürünü
olamazdı, değil mi? Aynadaki yansıması da kaşlarını çatmıştı.
Annesi ortalığı toparlamaya başladı. Parfümünün ne kadar azaldığını görmüştü ve bu bütün
karmaşadan daha kötüydü.
“Piyano öğretmenliği yaparken seni yalnız başına bıraktığımı biliyorum ama böyle şeyler
yapmayacak kadar büyüdüğünü düşünüyordum. Suçiçeği hastalığın yüzünden şu an yatağında
olman gerekirdi ama söylemeliyim ki izlerin eskisinden daha iyi görünüyor. Burnundaki
kocaman olan kaybolmuş gibi duruyor!” dedi annesi.
Sonra küvette gördüğü şeyle şaşırmıştı. “Bak, terliğinin diğer teki burada! Sonunda
bulduğumuza sevindim.”
Ela hiçbir şey söylememişti çünkü bu sadece annesini tekrardan kızdıracaktı. Annesine sadece
gülümsedi ve terliği alıp giydi ama o terliğin aslında kimin olduğunu biliyordu.
Aleyna Tuğçe SÜMER-1191207039

You might also like