You are on page 1of 2

Besle Ali'yi Bölsün Sözünü

Herşey bir önceki gece en ince detaylarına kadar düşündüğüm ve planlamasını yaptığım
Sırbistan Belgrad yolculuğu üzerineydi ki, titizlikle yönettiğim herşey son dakikalarda yine
yerini kaotik problemlere veya kısa vade de çözümü mutlak olmayan kısır döngüye maruz
kalacaktı. Bugün günlerden pazar ve bir önceki gece yaptığım tüm planların mutluluğu
içerisinde İzmirden İstanbul'a gerçekleştireceğim ortalama yedi saatlik sürecek yolculuk için
hemencik otogara gelmiştim bile. Dün gece ve bu sabah arasındaki fark sadece bir saatti,
çünkü otobüs tam olarak saat 1.00'da kalkış yapacaktı ve tüm planı saat 11:00'da
kurgulanmıştım bile. Pasaportum, otobüs biletlerim, kalacak yer ve benzeri herşey çoktan
ayarlanmıştı bile! Yazıhanelerin önünden geçerken duyduğum uğultulu sesler yerini çoktan
gürültülü bir sert tartışmaya bırakmıştı. Sırtımda, ağırlığı ortalama 15 kilogram olan, laptop
çantası, çeşitli kışlık kıyafetler ve birkaç askerlik anılarımın bulunduğu uzunluğu sırtımdan
kalçalarıma kadar ulaşan çantam bulnuyordu ve sadece bu da değildi ki, diğer elimde
kocaman sarı tekerlekli bavulum ve masaüstü bilgisayarım, kasa ve tüm aparatlarımın
bulunduğu kocaman bir koli vardı. Onu ancak sürükleyebiliyordum ki taşımak mümkün
değildi. Bu kadar ağırlık vücudumu o kadar zorluyordu ki, yine de eşya taşıyan hamallara
hakketmedikleri 70-100 TL'yi vermemeye değerdi. Tartışmanın büyümesi üzerine elimdeki
koliyi sürüklemeyi bırakıp kavga edilen bu konuya kulak kesildim, keşke evet keşke bunu
yapmamış olsaydım ki, yaptım ve dinledim! Bütün bu şiddetli kavga bir peçete yüzündendi.
Aslında mantıklı gibi görünen ama o kadar çocukça ve mantıksızdı ki, bir daha buraya
dönmemek üzeri geçerli bir sebepti. Midye satan güneydoğu kökenli bir yaşlı amca ile batı
uyruklu, sert görünümlü cıvık bir adam arasında, Midye ile servis edilmeyen peçete
yüzündendi. Otogarda bulunan yolcuların ve personellerin çoğu bunu izlemek için oradaydı
ve çoktan bir çember çizilmişti bu kişilerin çevresine! Bu çember birçok anlam taşımaktadır ki
genellikle bir boks maçı ve kafes dövüşü izleme havası yaratmak içindir. Gerçekten bu
peçete yüzünden çok büyük bir kavga çıkabilir miydi? Açıkçası, çıkabileceği konusunda bir
şüphem yoktu ve müdahale etmek çok komik geliyordu. Aslında bir ara şöyle, "Ya kaç
yaşında adamlarsınız be! Ne yani bir peçete veya yapılmış bir hata üzerinden birbirinize bu
cezayı verecek kadar seviyeniz düştü mü?" demek istedim, fakat gördüm ki bu insanlık
müsveddeleri bunu anlayacak kapasiteye sahip olmayabilirlerdi ve çevredeki insanlar belki
de onların bu hallerini izlemek için gayet heyecanlı ve eğlenceli bir şekilde bekliyorlardı.
Gözümü gideceğim otobüse çevirdim ve yoluma devam etmek için kararlıydım. Otobüs 4
dakika sonra hareket edecekti ve benim eşyalarımı hemen bagaja teslim etmem
gerekiyordu. Neyse ki yetiştim ve kısa boylu Konya şiveli olan muavin bana "abim eşyaları
goy hadi araç hareget edecek şimdi, sigara içmenin zamanı mı?" diye yüksek sesle bağırdı
ki! Haklı olduğunun altını çizmek gerek, çünkü, toplumsal olarak otobüs durakları, garajlar ve
benzeri yerlerde herşeye iki veya üç kala bir sigara yakar bu görevlilere can çekiştirip
bekletme gibi sinir bozucu huylarımız vardır! Ama ona yine de biraz daha saygılı olmasını
söyledim, fakat ise yaradığı konusunda emin değilim, çünkü otobüse ön kapıdan binerken,
bir numarali koltukta bulunan yolcunun koltuğunu doğrulamak için seslenirken, bana karşı
olan öfkesinin homurdanmayla beraber şoför koltuğuna kadar bariz şekilde geldiğini
işitmiştim. Ama bu konuyu uzatmayacaktım, çünkü ikimizde artık suçumuzu kabul etmeliydik,
birimiz sorumsuz diğerimiz saygısız idi. Koltuğuma geçip Belgrad hayallerimi,
araştırmalarımla ve izleyeceğim videolarla ödüllendirecektim. Telefonumu ceketimden
hemencik çıkarıp internetimi açacaktım ki, aynı muavin tekrar başımda dikilivermişti. Sanırım
obsesif (saplantılı, takıntılı) biriydi ki bana kafayı iyice takmıştı! Ve ne oldu diye soracaktım
ki, hızlıca "Beyvendii, gemerinizi ne diye dakmiyorsunuzzz?" gibi acınası bir şive ve iğrenç
kelime hatalarıyla dolu cümlesi yine kulağıma gelmişti. Sanırım ona bu ikinci
sorumsuzluğumla birlikte cevap vermemi istiyordu, fakat yapmayacaktım. Öyle de oldu ki
hemencik kemerini bağlayıp özür diledim ve kızgın bir suratla yanımdan ayrıldı. Sanırım beni
alt edemediği için içi içini yiyiyordur! Neyse ki, ondan şimdilik kurtulmuştum ve artık
hayallerim ve çalışmalarımı sürdüreceğim Belgrad ve onun mükemmel şehir manzarasını
videolar eşliğinde şimdiden izlemeye baslayabilirdim.

You might also like