You are on page 1of 258

-V -w - !

, • ,. - . - -
-, ... J
. :^ V . . .
,

l k - r :./ :!:"':r:P ".y-.::


îi> ,;.■■• ■<.•---o--.:-- v “S p B 0 M y :
-
fi V* Â : ■->Sİlll BMB£
8 8İ
İ ' S?r , -
^ iB S S
m m am â

;■ ■■ •’ ■• ■ ■■':■; . ... -.' m


: " . '■ l■

•-
-,-rM ;:
4r .\-.V- vv ,

V .-,-. - : V ••■■ .. . :

■'-.Vv. - ■/ .

;■ . ■ ■ ■» •••-,. - -

' ;? -. -i'/- - ■' =* r ~ M ^ Ç r- - \fe

İ iİ i‘' i j *r ? -«»«***••#*.*..•-
l^ S S s il


.:.’. -■- pîS ■ K. .i '
: ;■■■'■ - .
■■•' î _

«sgt;

.
.: . ■- ■ - ;v..:V- ■■ .;.. ■■■■■r

I |gg x- p

- -
- mmm
Türkiye yetkili
satıcısı

rt
arteL
neşriyat ve
ticaret
organizasyonu
limited şirketi

Halaskârgâzi Cad.

No. 2 1 4 /4
Osmanbey İst.
Tel : 48 60 40
Doga Bilimleri
Ansiklopedisi

Cilt: 1

B A Ş K A N Y A Y I N L A R I A~

1979
”La Natura Ci Insegna”
H AZIRLAYAN LAR
ANGELO BOGLIONE
LUIGI MIANO
VE
LILIANA PIZZORNI

Güzel Sanatlar Matbaası A.Ş. tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır.


Copyright Fratelli Fabbri Editori S.p.A. Milano - İTALYA ■ 1965 -1968 -
(c) Volumis SA. - Geneve - 1975
(c) BAŞKAN YAYINLARI A.Ş. ■ İSTANBUL -1979
Etraîmızda olup biten tabiat olaylarına gözatıp bir an düşünecek
Çocuklar olursanız hiç şüphesiz meraklanacak, tanım ak ve öğrenmek isteğine
kapılacaksınız.
— Sıcaklık ve soğukluk yâni m evsim ler, dünyanın güneş çevre­
sindeki dolaşımına ne şekilde bağlıdır?
— İçine soğuk su boşaltılan bardak neden buğulanır?
— Sonbaharda pekçok bitkin in yaprağı neden dökülür ve bu yap­
raklar düşmeden önce niçin sararırlar?
— Aşağıya doğru eğdiğim izde bile bir mumun alevi neden yu­
karıya doğru dik durur?
-
t - Küçücük bir tohum kısa bir surede nasıl gelişip büyük bir b it­
ki hâline gelebilir?
— B ir kurbağa, ağzı yerine derisinden yararlanarak nasıl su içe­
biliyor?
— Kırlangıçlar sonbaharda neden göç ederler?
— Arada bir pencereleri açmazsak acaba sınıfın havası neden
«dayanılmaz» bir hâl alır?
Bu tür ve daha başka nice soruların cevaplarını bulmak ve akla ya­
kın gelecek açıklamalarını vermek üzere b ilim dallarında pekçok ça­
lışma yapılm ıştır. '
Dünyadaki araştırıcılardan bazılarının yüzyıllar boyunca elde e t­
miş oldukları sonuçlardan bir kısmını bu kitabın sayfaları içinde özet­
lenm iş bir şekilde sizlere sunuyoruz.
Ç eşitli ırk ve memlekete mensup olan bu insanlara, öğrenecekle­
rim iz için ne kadar m innettar olsak azdır.
Evrene hükmeden kanunları keşfetmekle sonsuz bir ilerlem e ola­
nağına kavuşmuş olan insanlar, çalışmak ve öğrenmekle gelecekle­
rini tâyin hakkını kazanmışlardır.
3
İLK G Ö Z L E M L E R

Canlı varlıkların karakteristik ayrılıklarının araştırılması

BENZERLİK Aramızdan hiç kimse bir mantarla bir f ili veya bir solucanla bir
b itk iy i karıştırmaz. Ancak aralarında bazı ortak özelliklerin, bir tü r
benzerliğin var olduğunu da kabul etmek gereklidir. Meselâ bir man­
tarla bir filin ; çakıltaşı veya kömür parçasına kıyasla bize daha ya­
kın, başka bir deyim le daha akraba olduğunu düşünmeden söyleye­
b iliriz .
Bu varlıkların çok farklı görünüşte olm alarına rağmen, akraba o l­
m alarını sağlayan ortak bir özellikleri vardır: «Canlılık».
Mantar, fil, b itki, solucan bütün bunlar biz insanlar gibi canlı var­
lıklardır. Bir kömür parçası, bir çakıjtaşı, bir kitap için aynı ifadeyi
kullanamayız. Çünkü bunlar canlı olm ayıp, hareket ve yaşantıdan
yoksundurlar.
Acaba «C anlılık» nedir?
Bu çeşit bir soruya cevap vermek güçtür. B ilim şaşırtıcı ve insan­
ları hayretler içinde bırakan bu konuyu tam anlam ıyle cevaplandıra­
cak seviyeye daha ulaşm amıştır.

CANLI VARLIKLAR Canlı varlıklar hareket ederler. Bu özelliği hayvanlarda izleyelim :


HAREKET EDERLER F il yürür, kuş uçar, solucan sürünür ve balık yüzer. Bir b itkinin ise
ilk bakışta hareket etm ediği kanısına varılır. Bunun nedeni onun top­
rağa bağlı oluşudur. Buna rağmen sınırlı da olsa b itk ile rin de hare­
keti vardır: Yaprakların d ik iliş i ve bükülüşü, taçyapraklarının açılışı,
köklerin yavaşça toprağa girerek derinlere dalmaları g ib i...
Bazı b itk ile rin hareket yetenekleri şaşırtıcıdır. Buna kendi imkân-
larıyle buldukları duvar veya benzeri yerlere tırm anıp uzanan sar­
maşık veya asma dallarını örnek olarak gösterebiliz. Tedbirsiz bö­
ceklerin üzerine krnm asıyle çok büyük bir hızla yapışkan yaprakla­
rını kapatan Sinekkapan da güzel bir hareket örneği verir.
Bir çakıltaşı hareket e d ebilir mi? E vet... Ama bir şarta bağlı ola­
rak; yâni ancak bir dış etken sayesinde hareket edebilir. Örnek ola­
rak elde tutulan bir taşın yere bırakılmasını verebiliriz.
V erilm iş olan örneklerden de anlaşılacağı gibi bu tür hareketler
canlıların hareketlerinden tamamen ayrı şekillerdedir. Zira canlılar
bir amaca erişm ek için kendi olanaklarından yararlanarak hareket
ederler.

BESLENİRLER Canlıların diğer bir özelliği beslenmeye olan ihtiyaçlarıdır.


Her canlı varlık dıştan aldığı hayatî m addeleri bünyesinde bazı de­
ğ işiklikle re uğrattıktan sonra bunları canlı maddeler veya enerji hâ­
line dönüştürür. Bir m otorun da çalışması için yakıta olan ihtiyacı
ouna benzer. Ne var ki çalışan motor kendi başına yakıtını tem in ede­
mez. Oyca hayvanlar ve b itk ile r canlı olm aları nedeniyle ih tiyaçla­
rını kendi kendilerine sağlarlar.

ÇOĞALIRLAR Canlı varlıkları tanımlayan özellik yalnız hareket etmek ve besini


enerjiye çevirm ek de ğ ild ir. Üreme olanağı da sadece canlı varlıklara
özgü üstün bir n ite lik tir.
Bir sardunya çiçeği daima diğer bir soydaşından, türdeşinden
meydana gelirken bir mantar başka bir mantardan, bir fil bir d iğ e rin ­
den ve bir m ikrop başka bir m ikroptan oluşur.
Bu tür çoğalma yalnız canlı varlıklara özgü bir öze lliktir. Bu ger­
çek, günümüzde herkesçe kabul e d ilm iştir.
Bir çakıItaşının üremesi mümkün müdür? Eğer küçük parçalara
ayıracak olursak, bu bütünün dağılması sonucu elde e dilm iş bir ço­
ğalm adır ki, buna üreme demek de hiç şüphesiz imkânsızdır.

Bu konudaki kısa araştırmamızı tam am layabilm ek için canlı var­


. . . V E ÖL ÜRLER
lıkların ortaklaşa diğer bir özelliğine de değinm em iz gerekir. Canlı
varlıklar ölümsüz değ ild irle r ve yaşantı çizelgesini tam am ladıktan;
yâni doğup, büyüyüp, çoğaldıktan ve yıprandıktan sonra ölürler.
Bir taşın veya bir kömür parçasının ölümsüzlüğü büyük bir değer
olan canlılıktan yoksun olm alarından ileri gelir.
Şim di b irlikte bir özetleme yapalım:
1) Bir canlı varlık daima kendinden önce var olan diğer bir soy­
daşından meydana gelir.
2) İçinde bulunduğu ortamla devamlı ilişki hâlinde olup, hareket
etme ve bazı etkenler (uyartılar) karşısında tepki gösterme yeteneği
vardır.
3) Dışarıdan aldığı bazı hayatî maddeleri kimyasal değişikliğe
uğratarak kendi yapısını inşa etme olanağına sâhiptir.
4) Kendi yaşama süresini doldurduktan sonra ölür.
madde dünyasına bir bakış

CİSİMLER Etrafımıza bakacak olursak bizi çevreleyen her şeyin sayılamaya­


EVRENİ cak kadar çok cisim den meydana g e ldiğin i görürüz.
MEYDANA Bu cisim lerle uzaktan yakından m utlak bir ilg im iz olduğunu, du­
GETİRİRLER yularım ızı etkileyen özellikleri nedeniyle yaşantımızın birer parçası
hâline g e ld ikle rin i çeşitli örneklerle belirte b iliriz.
Üstüne oturduğunuz sıra, yazmak için kullandığınız kalem, tavan­
da asılı duran lâmba, giyd iğ in iz ayakkabılarla elbiseler, duvardaki
tablolar, bunları tutan ç iv ile r ve sayısız benzerleri hep cisim d irle r.
Bulut, su, yum urta, saçlarınız, elleriniz ve ayaklarınızın tırnakları da
c is :m dir.
C isim ler, sınırsız sayıda görünm elerine rağmen genel olarak üç
grup altında toplanırlar:

Katı Cisimler, sıvı cisim ler, gaz cisim ler.

Bir cism in hangi gruba a it olduğunu anlamak için onu dikka tli bir
şekilde incelem ek ye te rlid ir. ö rn e k olarak kalem inizi ele alın: Ka­
lem katı cisim ler grubundandır. Bunun nedeni özel b ir şekle ve hac-
ma sâhip olm asıdır. Katı m addeler için pekçok örnek bulmamız m üm ­
kündür: Makas, tarak, çiçek, tahıl tanesi,-cetvel, cam, tahta g ib i...
Şu hâlde katı cisim le rin tanımını şöyle yapabiliriz:

Kendine özgü şe kil ve hacı m İ arı olan cisim ler katıdırlar.

Şim di bir şişe su alarak bunu önce bir bardağa sonra bir tabağa
dökün; suyun şekil d e ğ iştird iğ in i fakat hacm ini muhafaza e ttiğ in i
görürsünüz. İşte bu nedenle su, sıvı cisim ler grubuna girer.
Bir m otoru çalıştıran yağ, gaz lâmbasını yakan gaz, term om etre­
deki cıva ve elbiselerdeki lekeleri temizleyen benzin de sıvı cisim ler
grubunda yer alır.
Bu duruma göre sıvıların tanımını da şöyle yapabiliriz:

B e lli b ir hacım ları olmasına rağmen içine konulacakları kaba göre


şekil değiştiren bütün cisim ler sıvıdırlar.

Acaba sigara dumanı nedir?


Duman, öz şekil ve hacm ini muhafaza etmez. Dağılmaya olan eği­
lim iy le , bulunduğu alana yayılır ve içinde bulunduğu kabın biçim ini
alır.
Tencerede kaynamakta olan sudan çıkan buharda da, mutfakta
açık unutulacak bütün gazında da, bir parça iyodun ısıtılm asıyla
meydana çıkan buharda da aynı olay meydana gelir.
Bu n ite likte olan cisim ler gazdırlar. Şu hâlde gazın tanım ını şöyle
yapabiliriz:

. Gazların ne özel b ir hacım ları ne de özel b ir b iç im le ri vardır.

6
CİSİMLER C isim ler maddelerden yapılm ışlardır.
NEDEN
B ir ağırlığı ve hacmi olması nedeniyle duygu organlarım ızı e tki­
YAPILMIŞLARDIR? leyen ve b izle ri çevreleyen her varlık m addedir.

Şu hâlde m addeyi kısaca şöyle tanım layabiliriz:

Boşlukta b ir yer işgal eden ve ağırlığı bulunan her şey m addedir.

İnsanlar kendilerini bildiklerinde n beri çevrelerindeki her şeye


karşı büyük bir dikkat ve ilg iy le bakm ışlardır. İlk ve ortaçağlarda,
bilhassa kendi çevrelerindeki m addeleri tanımak için büyük çaba­
lar sarfetm işlerdir. Bunları birer araç olarak kullanabilm ek için m ad­
denin ağırlığını, hacm ini, yum uşaklığını, se rtliğ in i, sıvı veya gaz olu­
şunu incelem ekle işe başlamışlar ve m addenin bu özelliklerinden çe­
ş itli yararlar sağlam ışlardır. Günümüzde insanoğlunun gidemeyeceği
mesafelerde dahi ileri teknik olanaklarla araştıhnalar yapılmakta
böylece Venüs gezegeninin oluşumu dahi te tkik edilebilm ektedir.
Bu konudaki çalışmamıza en basit örnek ve b ilg ile rle başlayalım.
Bir kesme şekeri meydana getiren madde bir tuz kristalininkinden
ayrıdır: B irin cisi tatlı İkincisiyse tuzludur. Bu durumda çorbaya tat
vermek için kullanılan tuzla, kendine has özelliği olan şekerin ayrı
maddelerden meydana geldikleri açıkça görülm ektedir.
Başka bir örnek alalım : Dem ir bir çiviyle çarp bir bardağı incele­
yelim .
Kullanıldıkları nedenler ve şekillerinin ayrı olmasının yanı sıra
çivi, bir bardaktan çok fa rklıd ır. Bardak, k ırıla b ilir olması nedeniyle
yere düştüğü zaman parçalanır, saydamdır, kolaylıkla çizilm ez ve
açık havada şekil değiştirm ez.
Ç ivinin ise kendine özgü ayrı özellikleri vardır: Saydam d eğildir,
havayla temas hâlinde paslanır.
Bu durumda şeker ile tuz gibi cam ile dem irin de ayrı öz yapılar­
dan meydana geldikleri anlaşılır.

Şu hâlde m addeleri birbirinden ayıran n iteliklere Özyapı ( özdek)


denilir.

Yukarıda te tkik ettikle rin izin dışındaki özyapıları da karşılaştıra­


rak bunlar» sınıflara ayırabilirsiniz.
Etrafınıza bakarak yapacağınız gözlem için pekçok madde saya­
b iliriz : Tahta, su, hava, kum, yün, pamuk, s ü t... Şayet bütün mad­
deleri sayacak olursak bu kitabın sayfaları dolar ve yine de sırala­
ma tamamlanmaz.

TABİAT OLAYLARI Çevrenizdeki devamlı değişmeye hiç dikkat ettiniz mi? Geçen, her
zaman süresince tabiatın görünüşü nasıl da büyük bir değişikliğe uğ­
ram aktadır. Zaman hiç durmayan akışıyla tabiat ile birlikte hareket
hâlindedir.
Kendini rüzgâra kaptırarak sallanan ağaç dallan, şuraya buraya
koşuşarak oynayan çocuklar, hızla geçen otom obiller, uçuşan böcek
fiziksel olay

Ier, sararıp solan ve düşen yapraklar hep bu durm ak bilm eyen hare­
keti tem s'i ederler.
Çevremizde meydana gelen ve değişm eleriyle d ikkatim izi çeken
olaylara tabiat olayları denir.
İlk bakışta olay deyim i kullanıldığı vakit pekçoğunuz büyük bir hâ­
disenin, meselâ b ir atom bombasının patlatılm asını veya bir âfetin
ifade e d ild iğ in i zannedersiniz.
Ancak b ilim d ilin d e bu kelim e pek geniş bir anlam ifade eder ve
var olan her olay için kullanılır: Bir yaprağın düşüşü, bir böceğin uçu­
şu, yontulan bir kalem, yanan bir tahta parçası bizler için büyük bir
değer ifade etmemesine rağmen birer tabiat olayı örneğidir.
Pekçok çeşidi olan tabiat olaylarını iki ana grup altında toplam ak
m üm kündür. Şöyle ki; m addenin özyapısında (özdeğinde) bir deği­
ş ik lik olmaması veya maddenin özyapısımn tem elinden değişmesi
olaya değişik bir hava verdirir.
İki grup arasındaki farkı daha iyi anlayabilm ek için bazı deneyler
yapmakta yarar vardır.

Bir toplu iğneyi aleve tutup bir süre ısıtın. İğne, alevde kaldığı sü­
rece kor hâline g e lir ve bu hâlini muhafaza eder. Soğutulur soğutul­
maz ilk durumuna döner.
B ir deney tüpüne bir parça naftalin koyup ısıtın; naftalin eriyerek
sıvı b ir hâl alacaktır. Deney tüpünü alevden uzaklaştırıp soğumaya
bıraktığınızda, naftalin ilk şekli olan katı durumuna dönüştüğünü gö­
receksiniz.
Ş im di b ir m iktar şekeri hafifçe ısıtmayı tecrübe edin. Şeker eri­
dikçe ilk şekli değişmekte ve parlak bir sıvı hâline gelm ektedir. An­
cak ısıtmaya devam edecek olursanız rengin koyulaştığını ve ağda­
laşıp esm erleştiğini görürsünüz. İşte bu noktada artık geriye dönme
yâni şekeri soğutarak ilk şekline dönüştürm e olanağı yoktur. Kay­
natma amacıyla ısıtmaya devam edecek olursanız şekerin ayrıştığını
ve içindeki suyun buhar hâline gelip uçtuğunu geriye bir karbon çö­
keleği bıraktığını görürsünüz.
Bütün bu deneylerden efde edilen sonuçlar nelerdir?
B irinci ve ikin ci deneyde iğne ve naftalinde bir süre için meydana
gelen değişm eyi gördük. Bu değişmeye sebep olan etkenin ortadan
kaldırılm asıyle her iki madde de ilk şe killerini aldılar.
Tabiatta bu tür değişim ler pekçok sayıda meydana gelir ve fiziksel
olay olarak is im le n d irilir. Fiziksel olayları fiz ik dalı inceler.
Üçüncü deneydeyse sonuç ayrı olm uş; şeker, tem elinden değişik­
liğe uğramış, su buharı ve karbon şekline dönüşm üştür.
Bu tür değişim ler kim yasal olaylar olarak adland ırılırla r ve kimya
dalında te tk ik e d ilirle r.
Buraya kadar görmüş olduklarınızı özetleyecek olursak;
1) Tabiatta rastlanan çeşitli değişim ler tabiat olayları olarak ad­
landırılırlar.
2) M addeleri ve şekilleri değiştirm eyen ta b iî olaylara fiziksel olay
denir.
3) M addenin özyapısını tem elinden değiştiren ve yeni özellikte
m addelerin meydana gelmesine sebep olan tabiî olaylara kimyasal
olay adı v e rilir.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — «Canlıyı» ifade eden cisimlerin altını çizin;


Taş, ot, su, kristal, yosun, mantar, yıldız, mikrop, deniz yıldızı.
2 — Bütün canlı varlıkların ortak tarafları nelerdir?
3 — Cisimler bizi nasıl etkiler?
4 — Katı, sıvı ve gaz cisimlerden birkaçını sayın.
5 — Katı, sıvı ve gaz cisimleri birbirlerinden ayıran karakteristik nite­
likler nelerdir?
6 — Cisimler neden yapılmıştır?
7 — Maddenin çeşitli nitelikleri nasıl isimlendirilir?
8 — Cisimlerle ilgili değişimler nasıl isim lendirilirler ve özellikleri ne­
lerdir?
9 — Bir olay ne zaman fiziksel ve ne zaman kimyasal olarak adlandırılır?
10 — Fiziksel ve kimyasal olaya birer örnek verebilir misiniz?
11 — Fizik bilimi hangi konuyu inceler? Kimyanın tetkik ettiği saha nedir?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER (***)

1 (*) Hayvanlar âleminde en tanınmış hayvanlara özgü hareket şekillerini isim­


lendirerek sayınız.
2 (**) Bütün canlılar beslenir; acaba bitkilerle hayvanlar arasında nasıl bir bes­
lenme farkı vardır? Bunu cevaplandırabilir misiniz?
3 ( ***) Tabiattaki yumurtaların içinde en çok bilinenler üzerinde bir araştırma
yaptn.
4 (**) En az beşer tane katı, sıvı ve gaz cismin bir listesini yapın.
5 ( ' * * ) Acaba fiziksel bir olayla kimyasal bir olay hakkında birer örnek verebi­
lir misiniz?
9
Güneş Ve Mevsimler

H A Y A T IN B A ŞL A N G IC I G Ü N E ŞTİR g ü n e y y a rık ü resin d ek i in sa n la r için ilk ­


b a h a rd ır. D iğ e r ta ra fta n b izd e kış ik en
B ütün ca n lı v a rlık la r g ü n e şi arar. G ü ­ E k v a tor b ö lg e s in d e y a z h ü k ü m sürer. Bu
n eşin ışın v e ısısı o lm a sa y e ry ü z ü n d e v a r d u ru m la r b ilin en v e isp a tla n m ış ola n b i­
ola n h e r tü rlü h a y a t o lm a z, d ü n y a m ız re r g erçek tir.
h iç b ir c a n lın ın y a ş a y a m a y a c a ğ ı b u zd a n Bu d u ru m a g ö r e m ev sim d e ğ işm e le r i­
v e k a y a la rd a n m e y d a n a g elm iş b ir u y d u nin y e r y ü z ü n ü n g ü n e şe ola n u za k lığ ın ın
o lu r v e u z a y b o şlu ğ u n d a ba şıboş, h e r h a n ­ d eğ işm esiy le b ir ilgisi o lm a m a sı g erek ir.
g i b ir fa a liy e tte n y o k su n b ir k ü re h â lin d e Ş öy le b ir isp a tla m a d a h a y a p a b iliriz:
d o la şır d u ru rd u . isli b ir ca m d a n g ü n eşe b a k ıp b u ra d a y a n ­
G ü n eşin ısı v e ışın la rın ı az v e a n ca k b e ­ sılan an ça p ın ı ö lçe ce k olu rsa k b u n u n 22
lirli z a m a n la rd a a la n k u tu p b ö lg e le rin i A r a lık ’ta en g en iş ç a p a u la ştığ ın ı v e 21
g ö z ö n ü n e g etirin : H er şey k a r v e b u zla H a z ira n ’d a d a en az ö lç ü y e in d iğ in i g ö r ü ­
k a p lı olup, ca n lıla rın d o ğ m a s ın a v e g e liş­ rüz. işte b u g ü ze l ö rn e k le g ü n eşin y a z y e ­
m esin e h e m e n h e m e n im k â n y ok tu r. rin e kış a y la rın d a d ü n y a m ız a d a h a y a k ın
Bu n e d e n le in sa n o ğ lu ta rih ö n ce si ç a ğ ­ o ld u ğ u g e r çe ğ i orta y a çık ar. Bu d u ru m d a
la rd a n b e ri g ü n e şle ilg ilen m iştir. Ş ü p h e ­ m ev sim d eğ işm elerin i etk iley en d iğ e r b ir
siz o n la r d a ik lim le rin m e v sim le rle d e ğ iş­ n ed en a ra m a k g erek ir. B unu b u lm a k için
tiğ in i v e b u n u n g ü n e şin h a re k e tin e b a ğ lı ba zı g ö zle m le rd e b u lu n m a m ız g erek ir.
old u ğ u n u g özle m le m işle rd ir.
G Ü N E ŞİN T A K IP ETTİGÎ Y O L U N
Bu k on u , m u h a k k a k k i sizlerin d e z ih in ­
gözlem i
lerin izi k u rca la m ış v e d ik k a tin izi çe k m iş­
tir. B elirli v e sâb it b ir sü re so n u n d a m e v ­ 23 E y lü l’d e g ü n eş tam d o ğ u d a n d o ğ a r
sim lerin d e ğ işm e si d ü n y a m ızın k a ra k te ­ v e tam b ir y a n ç e m b e r çiz e re k b a tıd a b a ­
ristik v e ilg in ç y ö n le rin d e n b irid ir. tar: Bu tarih te g e c e y le g ü n d ü zü n u z u n ­
G ü n eş, g ö k b o şlu ğ u n d a k i h a rek etiy le lu k la rı b ir b ifin e eşittir.
y e r y ü z ü n ü n sıca k lık v e so ğ u k lu ğ u n u a c a ­ S o n b a h a r ilerled ik çe g ü n e şin g ü n d ü z
ba nasıl etk ile m e k te d ir? g ö rü n ü ş sü resin d e g ittik çe b ir a za lm a o-
G ü n eş, a lça ld ığ ı za m a n n ed en d a h a fa z ­ lu r v e d o ğ u ş n ok ta sı g ü n e y e d o ğ r u k aya r;
la so ğ u k o lu r d a b u n u n tersin e y ü k se ld iğ i b u d u ru m d a g ü n le r k ısalm ış olur.
za m a n d a h a fa z la sıca k o lu r? M ev sim ilerle d ik çe g ü n le rin k ısa lm a sı­
P e k ço k k im se m e v sim d e ğ işik liğ in in g e ­ n a ilâve o la ra k ö ğ le y in g ü n eşin g ö k y ü ­
tird iği ısı fa rk ın ı g ü n e şin y e r y ü z ü n e y a k ­ zü n d e eriştiğ i en y ü k sek se v iy e d e d e d e ­
laşıp u za k la şm a sıy la y â n i a ra d a k i m e sa ­ re ce d e r ç ç e b ir a za lm a g örü lü r.
fe n in ç o ğ a lıp a z a lm a sıy la ilg ili b u lu r. A y ­ K ışın b a ş la n g ıcı o la n 22 A r a lık ’ta g ü n e ­
n ı k işiler k ışın so ğ u ğ u n u g ü n e şin d ü n y a ­ şin g ü n d ü z takip ettiği ç e m b e r en k ü çü k
m ıza ola n u z a k lığ ın ın ço ğ a lm a sın a , y a z h âle in e r v e g ü n e ş ışın la rı m em lek etim ize
sıca ğ ın ın d a g ü n e şin k ışa n a z a ra n da h a en e ğ ik şek ild e g elirler.
y a k ın b ir m e sa fe d e b u lu n m a sın a b a ğ lar. 22 A r a lık ’tan 21 M a rt’a k a d a r g e ç e n sü ­
Bu d ü şü n ü ş tarzı yan lıştır. B u n u n b ö y ­ red e g ü n eşin g ü n d ü z g ö rü n m e m ü d d eti
le o ld u ğ u n u h e rk e sçe b ilin en ç o k basit y in e d e re ce d e re ce çoğ a lır.
g ö z le m le r v e fik irle rle isp a tla m a k m ü m ­ ilk b a h a rın b a şın d a gü n eşin , d o ğ u ş v e
k ü n d ü r. batış n o k ta la n a ra sın d a y in e tam b ir ya-
M em le k e tim izd e m e v sim so n b a h a rk e n rıçe m b e r çizm esi so n u cu g ü n d ü zle g ece-

10
Güneşin sonbaharda izlediği yo!

21 Haziran

Güneşin ilkbaharda izlediği yol

n in u z u n lu ğ u eşit o lu r v e y a za d o ğ r u y a k - o lm a y a başlar. Bu a ra d a g ü n eş u fu k ç iz ­
şan h e r g e ç e n g ü n e sn a sın d a g ü n e şin ta­ gisi ü zerin d e ve ö ğ le le ri en y ü k sek n o k ta ­
k ip ettiği y o lla r d a y â n i y a r ıç e m b e r d e b ir y a ulaşır. Y a zın ilk g ü n ü ola n 21 H azi­
b ü y ü m e g ö rü lü r. G ü n eşin d o ğ u ş v e batış r a n ’d a ve ö ğ le v ak ti g ü n e ş u fu k çizg isi
n ok ta la rı k u ze y e k a y a r v e b u n u n so n u cu ü z erin d e y ıl için d e k i en y ü k sek n ok tasın a
.ola ra k d a g ü n le r g e c e le r d e n d a h a u zu n varır.

11
MEVSİM DEĞİŞMELERİNİN için y e ry ü z ü ısınır. K ışın ise, b u n u n tam
GERÇEK NEDENLERİ tersi o lm a k ta d ır v e n ed en i d e g ü n d ü z sü ­
resin in k ısalığıdır.
Bu b ilg ile ri ed in d ik ten so n ra m evsim Bu isp a tla m a k a d a r ön em taşıyan d iğ e r
d eğ işm e le rin in g e r çe k n e d e n le rin i a n la ­ b ir seb eb i d e u n u tm a m a k g erek ir. Y az
m a k h iç de z o r d eğ ild ir. a y la rın d a g ü n eş ışın ları y ery ü z ü n e h e ­
B ild iğ in iz g ib i gü n eş, d ü n y a ü ze rin d e k i m en h em en d ik ey o la ra k g e lir v e b ö y le ce
y a şa n tıy ı ışığı v e ısısıyla b eslem ek ted ir; d ü k tü k leri a la n la rd a ısın m a y ı d a h a iyi
g ü n sü resin ce g ü n e şte n a ld ığ ı ısıyla ısı­ sağ larla r. Kış a y la rın d a y s a b u n u n tam
n an dü n ya , g e c e ısısın ı k a y b e tm e si n e d e ­ tersin e y a z a y la rın d a k i d ik ey d ü şü şe n a ­
n iy le soğ u m a k ta d ır. za ra n ço k d a h a e ğ ik g e lir v e b u n ed en le
A n c a k b ir yıl b o y u n ca g ü n d ü zle g e ce de h e r rptetre k a re y e d a h a az ışık ve d ah a
sü releri b irb irin e eşit d eğ ild ir: Y a z m e v si­ az ısı iletirler. B öy lece g ü n eşin etk isi az
m in d e g ü n d ü z, g e c e d e n d a h a u z u n d u r ve o ld u ğ u n d a n y e ry ü z ü n ü n b u k esim in d e
d ü n y a m ız d a b u m e v sim d e g ü n e şte n d ah a ısının aza lm a sı o la y ı başlar.
fa z la ısı a lm ası n e d e n iy le k ısa ola n g e c e Y e ry ü z ü ısısın ın tesp itin d e g ü n eş ışın ­
sü re sin ce s o ğ u m a y a v a k it bu la m a z. Isı a l­ ların ın eğ ik lik d e re ce sin in ö n e m in i sizler
m a v e sa k la m a sa rfiy a tta n fa z la o ld u ğ u de b ir d en e y le ispa tla y a b ilirsin iz:

DENEY 1

B irb irin e eşit iki m eta l le v h a y ı siy a h a b o y a y ın ve k u ru tu n . Bu le v ­


h a la rı b o y a n m ış y ü zle ri g ü n eşe g e le ce k v e b irisi ışın ları y a ta y d iğ e ­
riyse d ik e y a la ca k şek ild e yerleştirin . T a h m in en o n d a k ik a b e k le d ik ­
ten so n ra le v h a la rı b u lu n d u k la rı y e rd e n alın ve elin izle d ok u n u n ; g ü ­
n eş ışın ın ı d ik e y o la ra k alan le v h a n ın d iğ e rin e g ö re d a h a fa z la ısın ­
d ığ ın ı g ö rü rsü n ü z.
Bu d e n e y i e v d e v e y a sın ıfta y a p m a k istersen iz g ü n eşten tem in e d e ­
ce ğ in iz ısıyı su n ! o la ra k b ir elek trik so b a sın d a n v e y a -e ğ e r v a rsa - d a ­
h a iyisi e n fra ru j ışın ı v e re n b ir lâ m b a d a n elde ed ebilirsin iz.

DÜŞÜNÜN 'E CEVAPLANDIRIN

■ Bu deney için neden siyaha boyanmış iki levha kullanıyoruz?


■ Işınları dikey alan levhanın daha fazla ısındığına dikkat ettiniz mi? Işınların bu
levhayı daha fazla etkilemesini sağlayan faktörü acaba düşündünüz mü?

SONUÇ

Güneş ışınlarını dikey alacak şekilde olan yüzeylerin, eğik alanlara oran­
la daha fazla ısınm alarının nedeni yüzey b irim ine fazla ısı düşm esindendir.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Bizde sonbaharken (veya kış, veya ilkbahar, veya yaz) güney yarıküresin­
deki insanlar acaba hangi mevsimi yaşarlar?
2 — Güneş bize yazın mı yoksa kışın mı daha fazla yakındır? Diğer yarıkürede de
aynı olayın meydana gelebileceğini düşündünüz mü?
12
3 — Güneşin bize kış mevsiminde yazdan daha yakın olduğunu hangi gözlemlerle
ispatlarsınız?
4 — Mevsimlerin değişmesindeki nedeni dünya-güneş arasındaki uzaklığın yıl
boyunca uğradığı değişikliğe bağlayabilir misiniz?
5 — Memleketimiz en çok yılın hangi mevsiminde güneş ışınlarına maruz kalır?
Hangisinde daha az ışın alır?
6 — Yılın hangi mevsiminde güneş ışınları memleketimize daha yoğun gelirler
ve hangi devrede daha azdır?
7 — Yeryüzünde bir bölgedeki ısınma olayının o bölgenin güneş ışınları aldığı
açıyla orantılı olduğunu bir deneyle nasıl ispatlarsınız?
8 — Mevsim değişmelerinin sebepleri nelerdir?
9 — Çeşitli mevsimlerin en karakteristik iklim farklarını sayabilir misiniz?
10 — Dört mevsimin her birinde kaçar ay vardır?
11 — Mevsim sürelerini astronomların hesapladıkları şekilde tam olarak hatır­
lıyor musunuz?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER (***)

1 {*) Jüpiter gezegeninde gündüz ve gecelerin uzunlukları daima eşittir. Güneşin


gökyüzünde öğleyin ulaştığı yükseklik hep aynıdır. Bu durumda acaba bu gezegende
mevsim değişiklikleri olabilir mi?
2 (**) Güneş ışınları kutup bölgelerine çok eğik geldiğinden, dünyanın bu kısım­
larını az ısıtırlar. Ancak dikey durumda olan her maddede etkileri çok büyük olur.
Buz dağlarının yamaçlarını ve gemi bordalarındaki katranları süratle erittikleri gö­
rülür. Güneş ışınlarının kutuplardaki bu kuvvetli etkisi nasıl izah edilir?
3 ( ***) Düz bir yüzey üzerine dik bir çubuk dikin ve öğle güneşinde gölgenin
ulaştığı uzunluğu ölçün. Üçgenin dik kenarı çubuğa yatay kenarı ise gölgesine eşit
olacak şekilde bir kâğıt üzerine bir dik kenar üçgen çizin. Bir gönye ile çubuğun
karşıt açısını ölçün. Elde edilen ölçü, güneşin toprak yüzeyinde gün süresince eriş­
tiği en yüksek noktayı gösterir. Bunun nedenini açıklayın.
Aşağıdaki resimler bu deneyin iki safhasını çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
w *

13
SONBAHAR
YAPRAKLARIN DÖKÜLÜŞÜ

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bir koruda gezinirken kuru yaprak­ 2 — Bir ormanda dolaşacak olursanız


ların ayaklarınızın altında hışırdayarak bazı ağaçların yap aklarını hiç dökmedik­
ezildiklerini duyuyorsunuz. Sonbahar mev­ lerini görürsünüz. Bunlarda bir farklılık var­
siminde bitkilerin yapraklarını dökmeleri­ dır. Acaba bu özelliğin nedeni yaprakların
nin nedenini biliyor musunuz? Acaba daima şekli veya ağaçların kabuğu mudur? Yok­
ağaçlarında kalsalardı ne olurdu? sa bulundukları çevrenin etkisi midir?

3 — bu mevsimde sarı, turuncu ve koyu


kırmızı olan yaprakların yanı sıra hafif ye­
şil kalmış olanlarına da rastlamak müm­
kündür. Dökülmeden önce yaprakların ne­
den sarardıklarını acaba hiç merak ettiniz
mi?
S A R A R A N Y A P R A K L A R NEDEN
DÖKÜLÜR?

Bu, b itk in in kış ik lim in in g ü çlü k le rin e


k arşı k o y a b ilm e k için y a p tığ ı h azırlık tır.
B itkilerin y a şa n tıla rın ı sü rd ü re b ilm e k
için to p ra k ta n o ld u k ça b o l m ik ta rd a ma­
densel tuzları e m m e k z o ru n lu ğ u n d a b u ­
lu n d u k la rın ı u n u tm a m a k g erek tir. A n ­
c a k bu tu zla rın g ü ç e rim e le ri n e d e n iy le
bitki, ç o k su e m m e k le y ü k ü m lü d ü r. T o p ­
ra k ta n y a p r a k la r a tu zla rı ta şıy ıcı bir
fo n k s iy o n u o la n bu fa z la su y u n d a y a p ­
ra k la r y o lu n d a d ışa rıy a a tılm ası g e re k ir.
Y a p r a ğ ın terlem esi o la r a k a d la n d ırıla n
bu o la y d a su, b u h a r şek lin d e v e fa z la
m ik ta rd a d ışa rıy a atılır.
B itk ilerin y a şa n tısın d a en ö n e m li fa k ­ ıştfi
törle rd e n b iri de b u terleme o la yıd ır.
Y a p ra k la rın alt y ü zle rin d e b u lu n a n vfe Üstte; bir asma yaprağını meydana geti­
gözenek o la ra k a d la n d ırıla n u fa c ık delik - ren kısımlar belirli bir şekilde görülmek­
çik ler, a n ca k m ik r o s k o p la in ce le n d iğ in d e tedir.
g ö rü le b ilirle r. Ç ıp la k g ö zle g ö r ü le b ile c e k Altta; bir yaprağın enine kesitinde ter­
lemeyi veya havadaki karbon ve oksijen
ola n sık b ir d a m a r a ğ ın ın ta şıd ığ ı su, bu
gazını emmeyi sağlayan yuva biçimindeki
g ö z e n e k le re u la şm a o la n a ğ ın ı bu lu r. tipik açıklık belirli olarak görülmektedir.
Bu d a m a r la r y a p r a ğ ı k ın ıy la d a la b a ğ ­
la y a n sa p ın iç in d e n g e lir le r v e y a p ra k -
ayası o la ra k isim le n d ird iğ im iz y ü ze y e
d a ğ ılırla r.
D a m a rla rın tıpk ı in san v ü cu d u n d a k in e
b e n z e r g ö r e v le r i va rd ır: Ö n ce k ök lerin
top ra k ta n a ld ık la rı su v e madensel tuzla­
rı taşırlar, son ra y a p ra k la rd a o lu şa n şe­
k erli v e d iğ e r ö n e m li m a d d e le ri b itk in in
b ü tü n o r g a n la r ın a d a ğ ıtm a g ö re v in i y e r i­
n e getirirler.
Bu o ld u k ç a k a rışık işlem son u cu , b itk i­
n in alm ış o ld u ğ u su m ik ta rı ile y a p r a k la ­ T erlem e o la y ın ın d iğ e r b ir za ra rı d a ilk
rın ın te rle m e y le k a y b e ttiğ i su b u h a rın ın so ğ u k la rd a bitk in in k a y b e d e ce ğ i ısıdan
b e lirli b ir d e n g e d e tu tu lm a sı başarılır. a y rı o la ra k b ir m ik ta r d a h a ısının k a y b ı­
T o p ra k ısısı b e lirli b ir d e re ce n in a ltına n a y o la çm a sı ve u y u m a k ta ola n to m u r­
d ü ş tü ğ ü za m a n , k ö k le r a ra cılığ ıy le elde cu k özle rin in d o n m a s ın a ve son u ç ola ra k
ed ilen su y u n m ik ta rın d a a za lm a o lu r ve d a bitk in in ölü m ü n e yân i k u ru m a sın a se­
b u a z a lm a h iç su a lm a m a d e re ce sin e k a ­ b e b iy e t verm esid ir.
d a r v a rır. Bu d u ru m d a y a p r a k la r terle­ işte b u n ed en lerle h a v a la rın soğ u m a sıy -
m e y e d e v a m ed e rle rse bitk i, su y u n u k a y ­ le te rlem en in de so n a erm esi v e y a p r a k ­
b e d e c e ğ in d e n ta m a m iy le k u ru y a ca k tır. la rın dü şm esi z o ru n lu ğ u o rta y a çık a r.

17

A
Y A P R A K L A R D Ö K Ü LM E D E N Ö N C E S o n u ç o la ra k d iy eb iliriz ki, y a p ra k la rın
NEDEN S A R A R IR L A R ? d ök ü lm esi ik i n ed e n e d a y a n ır: Bir y a n d a n
k ışm sert ik lim in d e a ğ a cın y a şa m a sın ı
Bitki, y a p ra k g ib i k ıy m e tli b ir o r g a n ın ­ sağ lark en , ö b ü r y a n d a n on u b irço k z a ­
d an a y rılm a d a n ö n c e y a p ra k ta b u lu n a n ra rlı m a d d e d e n k u rta rm ış olur.
y a ra r la n a b ile c e ğ i b ü tü n m a d d e le ri b ü n ­ A n ca k , tab ia tın alm ış o ld u ğ u ted b irler
y esin e çek er. Ö zellik le b itk in in k lo ro fil b u n u n la d a b itm em ek ted ir. Z ira y a p r a ğ ı­
özü m le m e sin i y a p a n v e y a p r a ğ ın yeşil kı- nın d ü şm esiyfe sa p ın ın a ğ a çta n a y r ıla c a ­
sım larm cla b u lu n a n ren k li k lo ro p la s t h ü c ­ ğ ı n ok ta d a m e y d a n a g e le c e k k ü çü cü k b ir
relerin d e n y a ra rla n ır. B öy lece bitki, y a p ­ y ara, bitk i için z a ra rlı o la b ile ce ğ in d e n bu
ra ğ ın ı sarı ve g e re k siz b ir k a lın tı ola ra k y e rd e m a n ta rlı in ce b ir zar o lu şu r v e y a p ­
ö lü m e terkeder. ra ğ ın d ü şm esiyle b irlik te b u ra sın ı v e b e ­
Bu a ra d a k atı b ir d u ru m d a ola n k lo r o ­ lirecek to m u rcu ğ u tam a n la m ıy le örter.
filin , y a p ra ğ ı te rk e d e b ilm e si için ö n c e e-
rim esi g erek tir. İşte bu n o k ta d a bitk id e Y A P R A K L A R I HER M EV SİM D E
b u lu n a n b a zı m a d d e le r fa a liy e te g e çe re k YEŞİL K A L A N A Ğ A Ç L A R
k lo ro filin çö zü lm e sin i sa ğ larla r. E ğer hu
m a d d e le r re n k sizse le r y a p ra k sarı kalır; A k lın ıza şöy le b ir soru g eleb ilir: A ca b a
re n k liy se le r y a p r a ğ a sa rıd a n z iy a d e tu ­ ça m ve k ö k n a r g ib i a ğ a ç la rın y a p ra k la rı
ru n cu b ir re n k v erirler. k ışın n ed en d ö k ü lm e z le r?

Daima yeşil kalan bitki yapraklarının özellikleri: Çınar, kestane ve atkestanesi ağaçlarının yap-
Köknarda iğne yaprağının ayası son derece dardır. rakları da dökülen yapraklar türüne girerler; Ey-
Defne ve çobanpüskülünün yapraklarıysa sert ve lül’de renk değiştirirler ve Kasım ayında da dö­
deri gibi gergindir. külürler.

18
Bu tü r a ğ a ç la rd a y a p ra k la rın iğ n e g ib i Ç a m v e k ö k n a r g ib i k ışın y a p ra k la rın ı
(iğne yaprak) in ce v e d ü z (spatül yap­ d ö k m e y e n b a şk a a ğ a ç la r d a va rd ır. B u n ­
rak) şek illerd e olm ası, y a p ra k a y a sın d a k i lar, y a p ra k a y a la rı in ce k ıl v e y a in ce tü y ­
terlem e y ü ze y in i k ü çü lttü ğ ü n d e n su k a y ­ le v e y a m u m lu m a d d e le rle k aplı ola n (a-
b ı d a aza lm a k ta d ır. d a ça y ı v e zey tin g ib i) bitk ilerdir.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Sararan yapraklar neden dökülürler?


2 — Bir yaprağın yapısı nasıldır?
3 — Yaprağın damarları nedir ve ne işe yararlar?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER (***)

1 (*) Çınar, atkestanesi, asma, kestane ve defne, çobanpüskülü, sarmaşık, çam,


gibi bitkilerin yapraklarını yeşilken inceleyin. Bunlardan ilk saydıklarımızın yaprak­
ları dökülürken öbür bitkilere ait yaprakların neden dallarında kaldıklarını açıklayın.

kırmızı köknar yalı çamı sedırağaçı

2 (**) Yüksek ve alçak dağlık bölgelerde yapraklarını dökmeyen ve döken ağaç­


lar üzerinde bir araştırma yapın( bunlar hangileridirler, nerede bulunurlar, özel­
likleri — gövde ve taç yapılışları— yararları gibi).
3 (***) Yapraklarını döken gruptan bir ağacın yaprağını ağaçtan tam ayrılma­

19
yacak şekilde sapından kırın ve solup sararışını inceleyin. Doğal yoldaki sararma­
dan başka biçimde gelişecek bu olayın nedenini açıklayın.
4 (***) Bir çobanpüskülü (veya defne) yaprağıyle bir kiraz (veya karaağaç) yap­
rağı bulup güneşe bırakın; hangisi ve neden daha çabuk solar?
5 (***) İki böğürtlen (veya zeytin) yaprağı alıp, bunlardan birinin üst diğeri-
ninse alt ayasını güneşe gelecek şekilde bir süre bırakın. Acaba hangisi önce so-
lacaktır? Neden? (Bünyelerini iyice inceleyin!)
6 (***) Sonbaharda dökülmüş olan çeşitli tür yaprakları toplayın ve bir kar­
tona sıralayın. Ağacının cinsini, bulunduğu yeri ve tarihi belirtin.
7 (***) Bir ağacın değişen mevsimlerde geçirmiş olduğu safhaları not edin.
^U ya rı a) Nerede bulunur? Gövde ve dış görünüşüyle rengi nasıldır?
b) Tomurcukları nasıldır (Şekil, renk, dal üzerindeki duruş şekilleri)? Hangi ta­
rihte ilk tomurcukları açılmıştır?
c) Yapraklarının özellikleri nelerdir (Şekil, yaprak kenarı, damarlar, saplı veya
sapsız oluşları)?
d) Çiçekleri nasıldır (tam çiçek, erkek çiçek, dişi çiçek, bir eşeyli çiçek, bir ev-
cikli çiçek, iki evcikli çiçek, saplı veya sapsız çiçek, taçyaprakları sayısı, yumur­
talık durumu gibi...)? İlk çiçekleri ne zaman açıldı?
e) Meyvaları nasıldır (etli veya kuru, çekirdekli veya çekirdeksiz, yenilebilir veya
zehirli gibi...)? Ne rım an olgunlaştılar?
f) Gövdesi ve yaprakları üzerinde parazitler bulunuyor mu? Hangileridir?
g) Bu ağaç insan için yararlı mıdır?
SONBAHAR M EG ALARI

G ÖZLEM E Ç A Ğ R I

elma

1 — Bir erik, bir üzüm tanesi ve bir


elma alıp uzunluğuna kesin. İkiye ayrıl­
mış olan meyvalardaki farkı bulun. Her
birinin kabuk ve etli kısımlarıyla çekir­
deklerini inceleyip tanımaya çalışın.

2 — Eriğin çekirdeğini kırın. İçinde ne


buldunuz? Şimdi de bir kestaneyi uzun­
lamasına kesin. Tohumunu görebildiniz
mi? Görmüş olduğunuz o beyaz etki kı­ kestane
sım kestanenin tohumudur.
3 — Bir meyvanın tohumunu çıkarıp
nemli bir toprağa gömerseniz bir süre
sonra ne göreceğinizi umarsınız? Şu hâl­
de tohum neye yarar? Onu içinde sakla­
yan meyve neye yarar? erik çekirdeği

21
M E Y V A N E D lR ?

M ey v a , ç içe k te n olu şu r. D a h a a çık b ir


ifa d e y le çiç e ğ in ça n a k şek lin d ek i b ir iç o r ­
g a n ı ola n v e b ü n y e sin d e g e n e llik le b e y a z
ola n y u m u rta cık la rın b u lu n d u ğ u y u m u r ­
ta lık ta n m e y d a n a g e lir (y a n d a k i r e sim ).
T a ç y a p r a k la n d ö k ü ld ü k te n so n ra bu
o rg a n b ü y ü m e y e ba şla r. Bu a ra d a b e sle ­
y ici m a d d e le ri z e n g in le şir v e ö z su y u d a
ço ğ a lır; b ö y le c e m e y v a n ın o lu şu m u g e r ­
çek leşir. M e y v a o lu şu rk e n için d e b u lu n a n
y u m u rta c ık la r d a to h u m a d ön ü şü rle r. Bir çiçeğin uzunluğuna kesiti ve bölümleri.
Bu a ra d a a k la şö y le b ir so ru geleb ilir;
Ç içe k li b ü tü n b itk ilerin y u m u rta lık la rı
old u ğ u n a g ö r e b u n la rın h ep si m e y v a v e ­ BİR M E Y V A N IN ÇEŞİTLİ
rirle r m i? BÖLÜM LERİ NELERDİR?

B u n u n c e v a b ı k esin lik le “ e v e t” tir. B unu in ce le y e b ilm e k için erik, şeftali,


ü zü m v e e lm a g ib i b irk a ç cin s m ey v a y ı
A n c a k b u n la rın h e p si a y n ı b içim d e o l­ ele alalım :
m a d ık la rı g ib i tatlı v e y a y e n ile b ilir m ey - A ş a ğ ıd a resm i v erilm iş ola n şefta li ve
v a la r d eğ ild irler. a rk a sa y fa d a k i b ir e riğ i tetk ik le işe b a ş­
laya lım : Ö n ce k a b u k la rın ı son ra etli k ı­
Ş eftali, erik, elm a, ü zü m , d o m a te s ve
sım la rın ı a y ık la y a ca k olu rsa k elim izd e iki
b e n z e ri b ir ç o k m e y v a etli m e y v a sın ıfın a
çe k ird e k kalır. Bu çe k ird e k le rin k a b u k la ­
g irer. D om ates, p a tlıca n g ib i y e n ile b ile n
rını d a k ıra rsa k m e y v a n m toh u m la rı
m e y v a la rın için d e b u lu n d u k la rı p a tlıca n ­
g ille r fa m ily a s ın d a k i b a zı b itk ilerle m ey- m e y d a n a çıkar.
v a la n ise ze h irli o ld u ğ u n d a n yen ilem ez. Bu in celem ey le m e y v a n ın ü ç b ölü m ü
Elm a, in c ir v e ç ile k g ib ile ri ise g e r çe k o ld u ğ u n u g örd ü k : O ld u k ça in ce b ir taba-
m e y v a d eğ ild ir, y e n ile b ile n k ısım la rı y u ­
m u rta lık ta n olu şm a z. Ç içe ğ in b aşk a b ö ­ Uzunlamasına kesilmiş bir şeftali ve meyvanın
bölümlerini gösterir kesiti.
lü m leri ta ra fın d a n m e y d a n a g etirirler.

M E Y V A L A R N EYE Y A R A R L A R ?

M e y v a la rın esas g ö r e v le r i to h u m la n
k oru m a k tır. Y e n ile b ilir olm a la rı in sa n ve
h a y v a n la r için ö n e m taşıy an b ir ö z e llik
ise d e b itk i için b ir d e ğ e ri y ok tu r.
M e y v a , çeşitli y o lla rla a n a bitk id en
u z a k la şa ca k o la n to h u m la ra b elirli b ir
sü re için k o r u y u c u b ir k ılıf g ö re v in d e
bu lu n u r. B ö y le ce k e n d i tü rü n ü n d e v a m lı­
lığ ın ı sağlar.
İşte b u y a şa n tın ın d e v a m ın ı sü rd ü rm e k
İçin tab ia t h e r tü r b itk iy e ç o k d e ğ e rli ola n
«m ey v a » yı verm iştir.

22
k a teşk il ed e n v e d ış k a b u k o la ra k b ilin en
k a b u k , az v e y a ç o k tatlı v e su lu b ir b ö ­
lü m olan , o rta k a b u k ism i v e rile n m e y v a -
n ın ortası, iç k a b u k d e n ile n v e to h u m u
k o r u y a n çek ird e k .
Bu ü ç ta b a k a n ın tü m ü n e b ird e n y em iş
k a b u ğ u den ir.
Ş im di ç e k ir d e k li b ir ü zü m ta n esin i in ­
ce le y e lim (y a n d a y u k a rıd a n a şa ğ ıy a ik in ­
ci r e s im ): H er n e k a d a r o rta k a b u k (m e y ­
v a orta sı) ile dış k a b u k (m e y v a dışı) g ö ­
rü n m e k te y s e de to h u m la rı k o r u y u c u iç
k a b u k (m e y v a içi) ’a te sa d ü f etm ek m ü m ­
k ü n d e ğ ild ir. Ü zü m ü n etli v e g lik o zlu su ­
lu k ısm ı ola n m e y v a o rta sın a karışm ıştır.
B irlik te in ce le d iğ im iz şeftali, erik v e ü-
zü m etli m e y v a tü rü n ü n b ir e r ö rn e k le r i­
dir.
Y a e lm a ? O n u d a bu tü rden sa y a b ilir
m iy iz ? H ayır! Bu m e y v a d iğ e rle rin d e n b i­
ra z fa rk lıd ır: T atlı v e y e n ile b ilir o lm a sın a
ra ğ m e n m e y v a n ın etli b u lu n a n k ısm ı g e r ­
çe k m e y v a d eğ ild ir. E lm a n ın esas m e y v a
k ısm ı a ttığ ım ız çe k ird e k y a ta ğ ı yâ n i k o ­
çan ıd ır. B u n u n n ed en i et v e k a b u k k ıs ım ­
la rın ın y u m u rta lık ç e p e rin d e n (m e y v a
y a p ra k ) o lu şm a y ıp ç içe ğ in b a şk a b ö lü m ­
lerin d e n m e y d a n a g e lm e le rid ir. Bu n e ­
d en le elm a, y a la n cı m e y v a o la ra k isim ­
len dirilir.
A ğ a ç lık b ir b ö lg e d e g e z in e c e k o lu r sa ­
nız b ir k esta n e a ğ a c ıy le m e y v a la rın ı in ce ­
leyin.
G ru p la r h â lin d e d a lla rd a n sark a n y e ­ Yukarıda: Meyvalarla kesitleri. Yukarıdan aşa­
şil d ik e n li k ılıfla rı için d e v e b a zıla rı a çıl­ ğıya doğru erik, üzüm, kestane.
m ış k esta n e m e y v a la rın d a d ik k a tin izi ç e ­ Aşağıda: Cevizlerin bölümlerine dikkat edin.
k e n n e d ir? B irlikte d u ra n iki v e y a ü ç k e s­ Cevize benzeyen yemişler hangileridir?
ta n e d e ğ il m i?
B u n la rd a n b irin i k e se re k iç y a p ıla rın ı
Cevizin
in ce le rse n iz k o y u re n k li b ir k a b u ğ u n a l­ bölümleri:
tın d a d a h a a çık ren k te za rım sı b ir ta ba k a a — etli yeşil
o n u n için d e iki iri etli k ısım v e ü stü n d e kabuk
de p irin ç ta n esi g ib i irice b ir o r g a n (y a n ­ b — sert iç
d a k i y u k a rıd a n a şa ğ ıy a ü çü n c ü resim ) kabuk
c — tohum
g ö rü rsü n ü z. (ceviz içi)
A c a b a b u n la rd a n h a n g isi g e r çe k m ey -
v a d ır ? Etli k ısım la rı m ı? H ayır! K estan e-

23
*

y i y e rk e n so y u p a ttığ ım ız k a b u k , g e r çe k z e lliğ in e sahip b ir toh u m u zu n süre m u ­


m ey v a d ır. Etli b ö lü m ü y s e k e sta n e n in to ­ h a fa z a ed ileb ilm ek te v e r e k o r d e n ile b ile ­
h u m la rıd ır. ce k b ir ö lçü y e (L ü ferotu 250 yıl) u la şa b il­
Ö rn e k o la ra k ele a ld ığ ım ız k esta n e k u ­ m ek tedir. T a b ia tiy le en d e r o la n b u b itk i­
ru m e y v a la r d a n o lu p b u k ısm ı y e n m e ­ nin y e rin e b u ğ d a y ı ele a lırsak d a h a d o ğ r u
m e k te v e y a ln ız ca etli o la n to h u m la rın ­ b ir ö r n e ğ e d e ğ in m iş olu ru z. 7-8 y ıllık ç im ­
d a n y a ra rla n ılm a k ta d ır. len m e y e te n e ğ i b ize g ü ze l b ir fik ir verir.
Şu h â ld e y e m iş k a b u ğ u n u n sa ğ la m lı­ Bu b ilg ile rd e n s o n r a b ira z d a pratik
ğ ın a g ö r e m e y v a la rı etli v e k u ru o la ra k y ö n d e n a ra ştırm a y a g eçelim :
sın ıfla n d ırm a k m ü m k ü n d ü r.
ilk ö r n e k le rim iz d e y e m iş k a b u ğ u tatlı
v e y a ek şi o la n su lu k ısm ı m e y d a n a g e ti­ T O H U M U N Y A P IS I
rirk e n ik in ci ö rn e k le rim izd e z a r v e y a a-
ğ a ç k a b u ğ u g ib i sert b ir b ö lü m o la ra k g ö ­ B ir elm a to h u m u a la ra k k o y u ren k li k a ­
rülür. b u ğ u n u soy alım . B u n u n a ltın d a eşit b o y ­
Bu a ra d a h a lk a ra sın d a k u lla n ıla n d e ­ da, b ey a z, d o lg u n v e sert ik i y a p ra k çık
y im le ri b u sın ıfla n d ırm a la rla k a rıştırm a ­ g ö rü rü z : B u n la r y a n d a resm i b u lu n a n ç e ­
m a k g e re k ir. K u ru y em iş o la ra k isim le n ­ n ek lerd ir.
d ird iğ im iz v e to h u m u n u y e d iğ im iz b a ­ Ç en ek lerin üst k ısım la rın d a p ek d e ö-
d em , fın d ık , c e v iz v e b e n z e ri m e y v a la r b o ­ n em li g ib i g ö r ü n m e y e n k ü çü k b ir çıkın tı
ta n ik y ö n d e n etli m e y v a la r sın ıfın a g i­ v a r d ır ki b u g e le ce k te k i bitk in in h a y a t
rerler. k a y n a ğ ıd ır. Bu b ö lü m ü n ad ı e m b r iy o n ­
H e p in izce b ilin e n ce v iz b ir k u ru m e y ­ dur. (A y n ı ö z e lliğ i k esta n ey i in celerk en
v a d e ğ ild ir. M e v sim in d e in c e le y e c e ğ in iz g ö rm ü ş ve üst b ö lü m ü n d e p irin ç g ib i in ce
ce v iz in etli yeşil k a b u ğ u m e y v a n ın dış ve b ir o rg a n tespit etm iştik ) E m brion , k ö k ­
o rta k a b u k la rıd ır (m e y v a dışı v e m e y v a çü k , g ö v d e c ik v e to m u r cu k ta n m ey d a n a
o r t a s ı). Y e n ilm e y e n yeşil dış k a b u k o lg u n ­ g elm ek ted ir.
laştığ ı z a m a n z e n g in b e sle y ici m a d d e le r­ T oh u m e k ild iğ i za m a n e m b riy o n g e ­
d en m e y d a n a g e le n to h u m u (ce v iz içi) i- rek li b e sle n m e y i çe n e k le r d e n a la ca k ve
çin d e b u lu n d u ra n sert iç k a b u k ta n k o la y ­ y e n i b ir b itk i o la ra k b ü y ü y ecek tir.
ca a y n lır .
C eviz, fın d ık , b a d e m , k esta n e, y e r fıstı­
ğı, a n tep fıstığ ı v e b e n z e ri g ib i e n ç o k ta­
n ın a n k u ru m e y v a la rın to h u m la rı y e n ­
m ek tedir.
T oh u m o ld u k ç a a c a y ip b ir o rg a n d ır, ilk
b a k ışta h iç b ir c a n lılık b e lirtisi b u lu n m a ­
y a n m e rcim e k to h u m u n u n a c a b a ik i in ­
san ö m rü so n ra b ile ca n la n a b ile c e ğ in e
in a n ır m ısın ız ? Y e n i b ir b itk iy e h a y a t v e ­
re ce k o la n to h u m b ir ta b ia t m û cizesid ir.
Y a şa m a sü resi b itk in in tü rü n e g ö r e d e ­
ğişir. S öğü t, u y g u n b ir to p ra k b u la m a d ığ ı
a n d a h e m e n ö lü rk e n , y u k a rıd a ö rn e ğ in i
v e rd iğ im iz m e r c im e ğ in 80 ilâ 150 y ıl y a ­
şa m a sı g e r çe k te n ilg in çtir.
Ç im le n m e y e te n e ğ in i k a y b e tm e m e ö-

24
t

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Meyva nedir ve çiçeğin hangi bölümünden oluşur?


2 — Meyvayı meydana getiren tabakaları sayın.
3 — Bir sıralama yaparak gerçek ve gerçek olmayan, etli ve kuru meyvaları sı­
nıflara ayırın.
4 — Tohum hangi kısımlardan meydana gelmiştir? Embriyon nedir?
5 — Aşağıda resimlerini verdiğimiz ökseotu ve akdikenin de meyvaları vardır.
Bunlar acaba hangi tür meyvaya benzerler?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER (***)

1 D Akdikenin meyvasına bir bakın; ne kadar süre dallarında kalır? Bu kadar


uzun süre meyvaları dalda kalan başka bitkileri saybilir misiniz? Dallarında kısa
süre kalan meyvaları tanıyor musunuz?
2 (**) Muşmula, elma, armut gibi meyvaları enine ve boyuna kesin; yemiş ka­
buğunun çeşitli tabakalarını bulmaya çalışın.
3 (***) Çayırda, ormanda, çitlerde, dere kenarlarında ve tarlalarda kendi ken­
dine yetişen meyvaları toplayın; kuru mu, yoksa etli mi olduklarını altlamaya ça­
lışın.
4 (***) Bir kestaneyi enine ve boyuna keserek her tabakasının ismini sayın ve
gördüğünüz bu bölümleri çizin.
5 ( ***) Meyva canlıdır; birçok meyvayı olgunlaşmalarının çeşitli safhasında iki­
ye keserek içlerini inceleyin.
Uyarı: Az yetişmişlerinden başlayarak aym türe ait bazı çiçeklerin yumurta­
lıklarını olgunlaşmalarının çeşitli devrelerinde keskin bir bıçakla kesin; (kiraz, fun­
da gülü ve benzerleri) yumurtalık içinde meyvanın kademeli bir şekilde olgunlaş­
masını izleyin.
Bir karton alarak çeşitli evrelerinde incelediğiniz çiçek yumurtalıklarıyla meyva-
ları yapıştırınız. Yanların? yapıştıracağınız çeşitli boydaki kâğıt şeritlere de göz­
lemlerinizi yazınız (olgunlaşmamış yumurtalık, değişim hâlinde yumurtalık gibi)

ökseotu akdiken
SICAKLIĞI ÖLCELÎM

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bir cismin diğerine oranla daha sı­


cak veya daha soğuk olduğunu anlayabilir
miyiz? Acaba bu iki cisimden hangisinin sı­
caklık derecesi daha yüksektir?

sıcak su ılık su soğuk su

2 — Bir elinizi sıcak, diğerini soğuk su­ 3 — Emin bir âlet: Termometre. İki in­
ya batırıp öylece bir süre tuttuktan sonra sanın aynı maddenin sıcaklık ve soğukluk
her ikisini de ılık suya sokun. Neden sıcak derecesi hakkında ileri sürdükleri fikirler
sudan çıkan elinizde soğuğu, soğuk sudan genellikle birbirine uymaz. Kesin sonuç al­
çıkan elinizde sıcağı hissedersiniz? mak için termometreye başvurulur.

H A R A R E T D U Y A R L IĞ I VE ten ek lerim ize b a ğ lı g örü n m e k te d ir. A c a ­


SICA K LIK b a d u y u la rım ız ın d o ğ r u lu ğ u n a h e r z a ­
m an g ü v e n e b ilir m iy iz ?
H erh a n g i b ir cism e e lim izle d o k u n a ca k B iraz ö n ce y a p tığ ım ız ik i a y rı d en ey le
o lu rsa k h a ra re t d u y a rlığ ı o la ra k a d la n d ı­ ik i a y rı cism in sıca k lık v e so ğ u k lu k d e r e ­
rıla n ö ze l b ir his d u y a rız. Bu d u y u s o n u ­ ce le ri h a k k ın d a zıt h isle r d u y m a m ız
cu b ir cism in d iğ e rin e o ra n la d a h a sıca k m ü m k ü n d ü r. Bu n ed en le b ir cism in sı­
v e y a d a h a so ğ u k o ld u ğ u k a n ıs ın a varırız. ca k lık d e re ce sin i d u y u h a tâ la rın a d ü ş m e ­
Bu d u ru m a g ö r e b ir cism in d iğ e rin d e n d en tâ y in etm ek için b a ş k a b ir ola n a k ta n
d a h a sıca k (v e y a d a h a so ğ u k ) o ld u ğ u n a y a ra rla n m a k g erek tir. B u n u n ne o ld u ğ u ­
o cism in d iğ e rin d e n d a h a y ü k se k sıca k lı­ n u b irlik te g örelim .
ğ a sah ip b u lu n m a sı n e d e n iy le k a r a r v e ­
ririz. GEN LEŞM E (g en işlem e)
M a d d e le rin g e r çe k sıca k lık d u ru m la rın ı
belir-^noj o y a r a y a n h a ra re t d u y a rlığ ı y e ­ Isıtılan b ir cism in k o r h âlin e g elm esi, e-

26
rim esi, b u h a rla şm a sı v e y a k a y n a m a sı a-
ca b a h ep im ize n e d ü ş ü n d ü rü r?
Isıtılm a n e d e n iy le m e y d a n a g elen h e r
ola y, cism in cin sin e v e ısıtm a d e recesin e
b a ğ lıd ır.
B ilinen e tk iler y a n ı sıra, az g ö r ü n ü r o l­
m a sın a r a ğ m e n b ü y ü k b ir ön e m taşıyan
b ir o la y g en leşm e (y â n i cism in h a cım o-
la ra k b ü y ü m e si) dir.
G en leşm e o la y ın ın isp atı için, ok u lla rın
b ir ç o ğ u n d a G ra v za n d h a lk a sı b u lu n m a k ­
tadır.
Bu âlet a y n ı m a d e n d e n y a p ılm ış b ir k ü ­
re ile b ir .h a lk a d a n ibarettir. H alk a n ın iç
ça p ı k ü ren in ç a p m a eşit olu p h a lk a v e
k ü re a y n ı sıca k lık ta ik en k ü re, h a lk a n ın
için d e n ra h a tça g e çe r. K ü re belirli b ir ısı­
tılm a d a n so n ra g en leşm e o la y ı m ey d a n a
g e ld iğ in d e n b u k üre, h a lk a sın d a n g e ç e ­
m ez.
G ra v za n d h alk a sı b u lu n m a m a sı h â lin ­
d e b a şk a o la n a k la rd a n y a ra rla n ıp g e n ­
leşm e o la y ın ı isp a tla m a k m ü m k ü n d ü r.
G en leşm e ola y ın ın k a tı cisim le rd e sın ırlı
Gravzand halkası deneyi, ısıtılmanın bir cisim
üzerindeki etkisini göstermektedir. Cismin küre olm a sı n e d e n iy le d a h a b elirli isp a tla m a ­
olması nedeniyle ısıtılmanın etkisi kürenin her ye­ la r için b irk a ç d e n e y d a h a y a p m a m ız g e ­
rinde ve eşit ölçülerde görülmektedir. rek ir. îşte ö rn e k le rd e n bazıları:

D EN EY 1 : M a d e n i b ir çu b u ğ u n g en leşm esi
B ak ır b ir çu b u ğ u n u ç la rın ın a ltın a iki tah ta d estek k oy u n . Bu b a ­
k ır çu b u ğ u n b ir u cu n u sabit tu tm ak için ü z erin e a ğ ırlık k oy u n . D i­
ğ e r u cu n u n a ltın a da, u cu n a iğ n e tak ılm ış in ce b ir k a m ış v e y a b e n ­
zeri b ir ç u b u k y erleştirin (alttak i resim d e g ö r ü ld ü ğ ü g i b i ) .
D en ey e b a şla m a d a n ö n c e itm e h âlin d e b a k ır ç u b u ğ u n altın a y e r ­
leştirilm iş ola n in ce k a m ışın h a rek et ed erek ib re g ö r e v in i y a p ıp iğ ­
n e y i o y n a tıp o y n a ta m a d ığ ın ı k o n tro l eûin. G e re ğ in d e sü rtü n m ey i art-

27
tırm a k için k ü çü k k a m ışın altın a b ir p a r ça k u m a ş b a n t k o y a ra k
ra h a t d ö n e b ilm e sin i sa ğ la y ın . B u n d a n son ra g a z v e y a a lk ol ile ç a lı­
şan b ir d e n e y ısıtıcısı b a k ır çu b u ğ u n altın d a y a k ın v e ç u b u ğ u n o r ­
tasını tasını ısıtın.
Ne görü yorsu n u z?

Düşünün ve cevaplandırın

■ Yuvarlanacak ince kamışı bakır çubuğun altına dikey gelecek şekilde yer­
leştirmeye dikkat ettiniz mi?
■ Bakır çubuğun öteki ucunu sabit tutacak olan ağırlığın yeterli olup olma­
dığını kontrol ettiniz mi?
■ Sağdaki tahta destek sabit tutulup soldaki ileri geri götürüldüğünde ince ka­
mışın rahatlıkla sağa scla yuvarlanabildiğim denediniz mi?
■ Ağırlığın bulunduğu destek ileri itildiğinde ince kamış hangi yöne doğru yu­
varlanmaktadır?
■ Bakır çubuk ısınır ısınmaz ince kamış hangi yönde yuvarlanmaktadır?
■ Bu neyi ispatlar?
■ İnce kamışın yuvarlanarak meydana getirdiği açı çubuğun uzunluğundan ayrı
olarak ısıtılmaya da bağlı mıdır?
■ Çubuğun yapıldığı madde türünün genleşmeyi etkileyen bir faktör olduğu­
nu ispatlayabilir misiniz?

SONUÇ

M adeni b ir çubuğun uzunluğu ısıtılm ayla artar. B ir göstergeyle ispatlana­


bilecek genleşme olayında şu ö zellikler etken olurlar:
1 — M addenin cinsi.
2 — Çubuğun uzunluğu.
3 — Isıtılm a derecesi.

D E N E Y 2 : S ıv ıla rın g en leşm esi


S ıca ğ a d a y a n ık lı (p y re x ca m ) b a lo n şek lin d e c a m b ir d e n e y tü p ü ­
n ü n için i re n k le n d irilm iş su y la d old u ru n . E v velce o rta sın d a n in ce
b ir ca m tüp g e çirilm iş lâstik b ir tıp a y la b a lo n şek lin d ek i c a m tü pü n
a ğ zın ı iy ice kapatın . K a p a tm a işlem i sıra sın d a tıp a y la su sev iyesi
a ra sın d a h a v a k a lm a m a sı v e in ce c a m b o r u d a su y u n sev iy e ola ra k
b o y u n u n (20-30 san tim ) ü çte b irin e u la şm a sın a d ik k a t edin.
(S u y u n re n k le n d irilm esin d e a n ilin b o y a la r ın k u lla n ılm a m a sı g e r e k ­
tir. Z ira b u tü r b o y a la r ca m la ra k u v v etli b ir şek ild e y a p ışır.) îy i son u ç
a la b ilm e k ü ze re şu b ileşim led en b irin in k u lla n ılm a sı öğ ü tlen ir:
B ak ır sü lfa t (g ö zta şı) v e a m on y a k ; b a k ır k a rb o n a t v e a m on y a k ; d e ­
m ir k lorü r; asetik asit v e su; a m o n y u m asetat.
in c e ca m b o r u y a m ilim etrik k â ğ ıtta n k esilm iş b ir p a rç a y ı y a p ıştı­
ra ra k su y u n yü k seliş sev iy esin i b e lirte ce k b ir ö lçe k m e y d a n a getirin .
C a m b a lo n u ısıtın v e in ce c a m b o ru için d e su y u n yü k seliş sev iy esin i iz­
leyin (y a n d a k i r e s im ).
Bu d e n e y le a c a b a ne elde ed ilm iştir?
G e re k su v e g e re k ca m gen leşm iştir.
A n c a k su y u n g e n le şm e si ca m a o r a n la d a h a ç o k o ld u ğ u n d a n su yu n
in ce ca m b o ru için d e k i se v iy e si yü k selm iştir.

Düşünün ve cevaplandırın

■ Su ince cam boru içinde hangi yükseklikte durmuştur?


■ Suyun yüksekliği, ölçülü kâğıda göre kaç birimdir?
■ Bu deneyde suyun genleşmesi elayım daha belirli kılan unsur nedir?
■ Isıtılma sonucu olarak ince cam boru içinde yükselen suyun hacminin nasıl
hesaplanacağını biliyor musunuz?
■ Isıtılma sonucunda cam balonun da genişleyeceğini dikkate alarak, elde et­
miş olduğunuz suyun genleşme miktarına suyun gerçek hacım artamısım ilâ­
ve ederek hakiki genleşmeyi bulmaya çalışın. Acaba bu daha mı az veya daha
mı çoktur?
■ Size göre, cam balon içinde acaba neden hava kabarcıkları bırakmamaya dik­
kat etmek gerektir.
■ Bir sıvının genleşmesi ısıtılma, derecesinin arttırılmasından ayrı olarak, sı­
vının miktar ve cinsine bağlıdır. Bu olayı nasıl ispatlayabilirsiniz?

SONUÇ

Isıtılan b ir sıvının hacm inin çoğalm asının kolayca ispatlanm ası için ince
cam borudan faydalanmak müm kündür.
Hacım çoğalmasında etken unsurlar:
1 — Sıvının cinsi.
1 — Sıvının hacmi.
3 — Isıtılm a derecesi.

D EN EY 3 : G a z la rın g e n leşm esi


B ir ö n ce k i d e n e y d e o ld u ğ u g ib i d elik li lâstik tıpası ola n b a lo n şek lin ­
d e c a m b ir d e n ey k a b ı (p y r e x -c a m ) bu lu n .
în c e b ir ca m b o r u y u (30-40 san tim b o y u n d a ) tıp a n ın d e liğ in d e n g e ­
çire r e k u cu n u n c a m k a b ın d ib in e d e ğ m e sin e az b ir m e sa fe k a la n a k a ­
d a r sok u n . C am k a b a b ir m ik ta r su k o y u n . Bu su sev iy esin in tıp a y la
birlik te k o n u la c a k in ce b o ru n u n için d e b ir m ik ta r su y ü k selm esin i sa ğ ­
la y a ca k k a d a r olm a sı g e re k tir (a şa ğ ıd a k i ‘a ’ r e s m i).
C am k a b ın ısıtılm ası (eld e tu tu la rak , g ü n e ş ışın la rın a m a ru z b ıra k ı­
larak, b ir k a lo r ife r r a d y a tö r ü ü z e rin e k o n u la ra k v e y a b ir d en ey ısıtı­
cısın d a n y a ra rla n a ra k ) so n u cu için d e b u lu n a n h a v a n ın g en leşm esiy le
in ce c a m b o ru için d e k i su se v iy e si y ü k s e le ce k tir (a şa ğ ıd a k i ‘b ’ r e s m i).
H a cım a rtm a sın ın tesp it edilm esi, 2 n o.lu d e n e y d e k i g ib i ca m b o ru y a
ö lçe k li b ir k âğıt y a p ıştırılm a sıy le d e sa ğ la n a b ilir.

Düşünün ve cevaplandırın

■ Cam balon ısıtılınca ince boru içindeki su seviyesi neden yükselir?


■ 2 ve 3 no.lu deneyleri karşılaştıracak olursanız sıcaklık değişmesinin tes­
pitinde hangisi daha belirli bir gözlem olanağı vermektedir?
■ Su ile hava hacımlarının genleşmelerini karşılaştırarak nasıl bir sonuca va­
rabilirsiniz?

SONUÇ

B ir gazın ısıtılm a sonucu elde edilen hacım artışı b ir sıvı veya katı cism in
genleşm esinden daha çok b e lirli b ir gözlem olanağı verir.

SIVILI TERM OM ETRE nur. Bu sıvı ısın d ığ ın d a g e n iş le r v e b u ­


n u n so n u cu ola ra k h av ası alın m ış k ılca l
G ö rm ü ş o ld u ğ u n u z g ib i d o k u n m a d u y u ­ b o ru için d e yü kselir.
m u zla h issettiğ im iz b ir cism in sıcak lık
d e re ce si ç o ğ u n lu k la y a n ıltıcı olm a k ta d ır. N A SIL DERECELENİR?
Bu n e d e n le sıca k lık ö lçm e d e ü ze rin d e d e ­
rece le ri b u lu n a n v e te rm o m e tre olarak Bütün te rm om etrelerin ö lçe k b ö lü m le ­
isim len d irilen b ir â letten y a ra rla n m a k ri, yâ n i d e re ce le ri v a rd ır. En h assas d e re ­
g erek ir. celerd e b ö lü m le r d o ğ ru d a n d o ğ r u y a ca
G e çe n s a y fa la rd a k i d e n e y le rle b ir c is­ m ın ü zerin d ed ir.
m in ısıtılm a d e re ce sin in a rtm a sıy le h a c ­ D erecen in b ö lü m le m e işlem i şöy le y a p ı­
m in in d a b ü y ü d ü ğ ü n ü (g e n le ştiğ in i g ö r ­ lır:
d ü k (b a zı istisn a la r d ış ın d a ). Bu ö z e llik ­ T erm o m e tre h a zn esi e rg im ek te ola n b u ­
ten y a ra rla n a ra k sıca k lık d e re ce le rin i v e z a b a tın lır ve sıvı sev iy esin in in erek bir
d e ğ işik lik le ri en h assas şek ild e ö lç e ce k n o k ta d a d u rd u ğ u g örü lü r. D en ey b irk a ç
b ir âlet y a p m a k fik r i o r ta y a çık m ış v e in ­
sa n la rın d o k u n m a d u y u la rın ı k u lla n m a
y o lu y le y a n ılm a la rı ön len m iştir.
Bu fik ird e n h a re k e t ed ilerek ya p ılm ış
o la n ve h e p im izin ço k iyi b ild iğ i sıvılı b ir
term o m e tre y i (a lk o llü v e y a c ıv a lı) in c e ­
leyelim .
T erm om etre, ca m b ir h a zn e v e b u n u n
d e v a m ı o la n k ılca l b ir c a m b o r u d a n m e y ­
d a n a gelir. H azn e için d e a z b ir m ik ta r sı­
v ı (re n k le n d irilm iş a lk o l v e y a c ıv a ) bu lu -

Isıtılma nedeniyle genleşen cıva kılcal boruda ^


yükselir.

30
d e fa te k ra rla n d ığ ın d a bu n o k ta n ın d e ğ iş ­ g e re çle r i h a z ır etm işti; içi su d olu b ir ten ­
m e d iğ i tespit edilir. B u n u n a n la m ı e r g i­ cere, b ir ısıtm a a ra cı ve h a sta la rın ateşi­
m ek te o la n b u z u n sıca k lık d e re ce sin in ni k o n tro la y a ra y a n b ir k lin ik te rm o m e t­
d e ğ işm e y e n b ir d e re ce d e k a lm a sıd ır. Bu resi.
n o k ta 0 (sıfır) ile g österilir. B u n dan son Bu şaşırtıcı d u ru m a a ca b a b ir h a tâ m ı
ra term om etre, k a y n a m a k ta o ia n suya y o k s a b ir rastlan tı m ı seb ep olm u ştu ? D e­
b a tırılın ca sıvı y ü k se lir v e d e n e y te k ra r­ n e y i y a p a n ın b ü tü n iyi' niyeti, ne y azık
la n d ığ ın d a d a im a ay n ı n o k ta d a kalır. ki, ta m ir ed ilm ez b ir h atâsı y ü zü n d e n bu
B öy lece k a y n a r su y u n sıca k lık d e r e c e s in ­ so n u ç o rta y a çıkm ıştır. Z ira k lin ik te rm o ­
de d a im a sab it b ir d e re ce o ld u ğ u g ö rü lü r: m etresi k a y n a m a k ta ola n b ir su y u n sı­
D e re ce le m e d e n e y i d e n iz se v iy e sin d e y a ­ ca k lığ ın ı ö lçm e k ü zere h azırla n m a m ıştır.
p ıld ığ ı za m a n b u n o k ta 100 ile işa re tle n e­ S ın ırlı b ir sıca k lık için y a p ılm ış olan bu
re k belirtilir. (Bu ö ze lliğ in d a h a açık b ir term om etred e b ö lü m le r 34° C ile 42° C
şek ild e an la şılm a sı için ilerid e k a y n a m a ara sın d a d ır. İşte b u n ed en le 42° C ’n in ü s­
o la y ın a d e ğ in e ce ğ iz .) tü n d ek i ısıla r k ılca l b o ru d a k i cıv a y ı h a z ­
0 ile 100 ra k a m la rı a ra sın d a k i k ısım y ü z n en in y e te n e ğ in d e n fa z la g e n le ş tire ce ğ in ­
eşit b ö lü m e a y rılır v e h e r biri sa n tig rat d en ca m m a h fa z a bu k a d a r k u vv etli
d e re ce (C elsiu s d e re ce le ri) ola ra k işa ret­ z o rla n m a y a d a y a n a m a y a ra k k ırılm ıştır.
len d iğ in d e n b u işa retlen m e sa n tig ra t d e ­ Bu tü r h a tâ la ra d ü şm em ek için d ik k a t­
re ce o la ra k isim len d irilir. T a b ia tıyla d e ­ li o lm a k gerek tir. G en ellik le h e p im izin b u
re ce le m e y e 100’ü n ü stü n d e v e 0’m altın d a y a ra rlı âletle u za k y a k ın ilg im iz o ld u ğ u ­
d a d e v a m edilebilir. n a g ö r e k lin ik te rm om etresin i d a h a iyi ta­
O’m ü z e rin d e k i d e r e c e le r ( + ) v e a ltın ­ n ım a m ız g erek ir.
d a k ile r (— ) işa retiyle belirtilir. T e rm om etred ek i ö zel b ir k o ru y u cu y a
h iç d ik k a t ettiniz m i? H a zn en in üst k ısm ı
D O Ğ R U BİR DERECELEME ile k ılca l b o ru n u n b a ş la n g ıç n o k ta sın d a ­
k i k a n a l b elirli b ir şek ild e daraltılm ıştır.
D u yu o rg a n ın ız la tespite ça lıştığ ın ız su C ıv a g e n işled iğ i za m a n b u b o ğ u m d a n ile­
size so ğ u k ve sıca k g ö rü n s e bile te rm o ­ ri y ü rü r; sıca k lık a za ld ığ ı za m a n ise cıv a
m etre su y a s o k u ld u ğ u n d a için d e k i sıvı bü zü şü r; a n ca k k a n a ld a b u lu n a n cıv a n ın
d aim a, m eselâ 25 sayısı h iza sın d a d u ra ­ b ü zü şm e y e te n e ğ i olm a m a sı b e d e n iy le
ca k v e su y u n sıca k lığ ın ın 25 san tig rat d e ­ k en d i k en d in e b o ğ u m d a n h a z n e y e in e­
re ce o ld u ğ u n u d o ğ r u b ir şek ild e g ö s te r e ­ m ez v e o ld u ğ u y e rd e k alır. B öy lece a lın ­
ce k tir (25° C o la ra k y a z ıla c a k t ır ). T e rm o ­ m ış ola n d ere ce b u lu n d u ğ u y e rd e n da h a
m etre d e re ce le m e y i k esin o la ra k y a p m ış­ soğ u k b ir y ere k on u lsa bile sev iyesin d en
tır. aşa ğı in m ez v e in sa n v ü c u d u n d a n alm ış
old u ğ u sıca k lığ ı g ö ste rm e y e d ev a m eder.
Y A P IL M A M A SI GEREKEN BİR H A T A D erecey i in d irm e k için h a z n e n in karşıt
u cu n d a n tu tu la ra k silk elen m esi g erek ir.
T erm o m e tre ilk k u lla n a n için o ld u k ça Bu tü r te rm o m e tre y e belli b ir sıca k lık sı­
h e y e c a n v e rici b ir âlettir. E ğ er k a y n a ­ n ırın ı a şm a m a sın d a n d o la y ı en y ü k sek
m a k ta ola n su y a b atırılırsa d e rh a l ca m sıca k lığ ı g ö ste re n te rm o m e tre den ilir. Ba­
m a h fa z a sı ça tla r v e için d e k i cıv a b in ­ zen b ir y erin belirli b ir sü re esn a sın d a i-
le rce u fa k n o k ta cık la r h â lin d e dağılır. Bu çin d e b u lu n d u ğ u en d ü şü k sıca k lığ ın ın
d e n e y i y a p a n d a ta b ia tıyle b u so n u ç n e ­ tesp itin e ih tiy a ç va rd ır. Bu tespitte en a l­
d en iy le şaşırıp k alır. Z ira o n u n a m a cı ça k sıca k lığ ı g österen term o m e tre k u lla ­
k a y n a m a k ta ola n su y u n 100° C ’de b u lu n ­ nılır. 6 o r u için d ek i a lk ol b ü zü şm e sıra sın ­
d u ğ u n u ispatlam ak tı. Bu n ed en le bü tü n d a çok. u fa k b ir işareti sü rü k ler, g en işler-

31
Termometre tür­
leri: a) En yüksek
a sıcaklığı gösteren
— .in M in n ıiü im L iin tu I u n "UJII u n j j u m u tu ,ıu ii.t.ıuj.ijj--------- _ \ termometre; b) kli
..... .................... “ J nik “termometresi
b c) en alçak sıcaklı
ğı gösteren termo
metre; d) en yük
sek ve en alçak sı­
caklığı gösteren ter
mometre.

Bir yazıcı termometre (termograf): Belirli bir ►


süre içinde bulundukları yerin sıcaklığını zamanı
ile birlikte kaydeder. Bu âletlerle haftalık veya ay­
lık kesin çizelgeler almak mümkündür.

k e n de işareti g e risin d e b ıra k ır; b ö y le ce


ulaşılm ış en az sıca k lığ ı g österir.
İsm in d en de a n la şıld ığ ı g ib i en alçak ve
en yüksek sıca k lığ ı g ö ste re n d e r e c e iki zıt
sıca k lık ta u laşılm ış n o k ta la rı b e lirtm e y e
yarar.

TE RM OM ETRE DERECELERİ

E rg im ek te olan bu z ile k a y n a m a k ta o-
lan su y u n sıca k lık d e re ce le ri a ra sın d a k i
b ö lü m le r y ü ze b ö lü n e re k te rm o m e tre n in
d ere ce le ri m e y d a n a g e tirilir v e santigrat
v e y a C elsiu s d e r e ce le ri o la ra k isim le n d i­
rilir.
B u n dan a yrı o la ra k iki a y rı m e to t d ah a SIC A K LIĞ IN K A Y D E D İLM E Sİ
vardır: Reomür (A lm a n la r ta ra fın d a n
k u lla n ılır); m e to d u n d a iki sıca k lık 0 ile M e te o ro lo ji a la n ın d a belirli sü relerd ek i
80 o la ra k g österilm iştir. h a v a sıca k lığ ın ı b ilm e ih tiy a cı va rd ır. B u ­
Fahrenhayt m e to d u n d a d e r e c e le r 32 ve nu ise, y a z ıcı term o m e tre le r o la n termog-
212 o la ra k belirtilm iştir. Bu m etot d ah a raflar karşılar. B u n ların için d e b u lu n a n
ço k A n g lo s a k s o n ü lk e le rce b e n im se n m iş y a zıcı ü çlü b ir g ö ste rg e sıca k lık d e ğ e r le ­
olu p 212 ile 32 a ra sın d a k i sıca k lık la r 180 rin i d a k ik a sı d a k ik a sın a k a y d e d e re k bir
b ö lü m o la ra k g österilm iştir. g ra fik (çize lg e ) m e y d a n a getirir.

Saatler 0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 22 24

Sıcaklık 1 — 0,6 - 1 , 7 — 3 — 2 0 3 5 6 5,7 4 2 0

(°C)

32
Ç ok y a ra rlı olan- b u g ra fik le r, k a y ıt c i­ g e y le b ir b a k ışta sıca k lığ ın g ü n ü n çeşitli
h a z ın ın o lm a m a sı h â lin d e el ile d e y a p ıla ­ sa a tlerin d e u ğ ra d ığ ı d eğ işik lik leri g ö r ­
bilir. Bu d u ru m d a ç iz e lg e y e d iy a g ra m is­ m ek m ü m k ü n d ü r.
m i verilir.
D a h a iyi ta n ım la y a b ilm e k için g e c e y a ­ B lR A Z D A T A R İH
rısın d a n so n ra ik i saa tte b ir a lın a n s ıc a k ­
lık d e re ce le rin i k a y d e tm e k y o lu y la elde T e rm om etren in m û cid i G a lileo G a lile i’
etm iş o ld u ğ u m u z v e a şa ğ ıd a ö rn e ğ in i v e r ­ dir. Bu İta ly a n ilim a d a m ı cisim lerin ısı­
d iğ im iz d iy a g ra m ı göstereb iliriz. tılm a n e d e n iy le g e n işlem e (g en leşm e) le-
A lm ış o ld u ğ u m u z saat v e sıca k lık k a y ıt­ rin d en y a ra rla n a ra k d â h iy a n e m etod u
la rın d a n b ir o k u m a ya p a lım : S aa t 16’da k eşfetm iş v e sıca k lık d eğ işim lerin i ö lç m e ­
sıca k lık 6° C ’dir. B u n u g r a fik o la ra k b e ­ yi başarm ıştır.
lirtm ek için ö lç ü b irim i O’d a n itib a ren sa­ G a lile i’n in y a p tığ ı te rm om etre h a v a ile
ğ a d o ğ r u 16 k a re sa y a ra k işaretlen ir. 16 ça lış ıy o r v e o ld u k ç a sıh h atli so n u çla r v e ­
n o k ta sın d a n 6 sıca k lık b irim in i g ö ste re ­ riy ord u . K u llan ışlı olm a m a sı n ed en iy le bu
ce k eşit u z u n lu k ta d ik e y b ir ç iz g i çıkılır. âlet z a m a n la b a ş k a b ilim a d a m la rı ta ra ­
Bu u y g u la m a y ı d iğ e r saa t-sıca k lık ö lç ü le ­ fın d a n g eliştirilm iştir.
ri için u y g u la rk e n , sıca k lık la r saa t ç iz g i­ T o rrice lli 1650’d e su ile ça lışa n b ir ter­
sin in alt k ısm ın d a b elirtilirler. S aat ç iz ­ m o m e tre ica t etm iştir. 1665’d e ise H olla n ­
g isin in üst v e a ltın a çe k ile n d ik e y le rin u ç dalI ilim a d a m ı H u y g en s sab it n ok ta la r
n o k ta la rı m u n ta za m çizg ile rle b irleştiri fik r in i o r ta y a a tm ıştır (bu z v e k a y n a y a n
lir. su s ıc a k lık la rı). 1714’d e A lm a n D an iel
B öy lece sıca k lık d iy a g ra m ı (çize lg e si) F a h ren h eit (fa h r e n h a y t o k u n u r) cıv a lı
elde e d ilir (y u k a rıd a k i şe k il). Bu ç iz e l­ te rm o m e tre y i bu lm u ştu r.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 —- Herhangi bir öze! âlet kullanılmadan bir cismin diğerinden daha sıcak
veya daha soğuk olduğuna nasıl karar verebiliriz?
2 — Termometre neye yarar?
3 — Sıvılı bir termometre nasıl yapılmıştır, nasıl çalışır ve nasıl bölümlenir?
4 — Termometre bölümlenmesine ne zaman santigrad denilir?

33
5 — Sıfırın üzerindeki ve altındaki sıcaklıklar hangi işaretlerle belirtilir?
6 — + 10°C mi yoksa — 25°C mi daha yüksek sıcaklığı gösterir?
7 — Bir klinik termometresi kaynar suya daldırılırsa acaba ne olur? Nedenini
açıklayın.
8 — Klinik termometresi çok soğuk suya sokulursa zarara uğrar mı?
9 — Klinik termometresi rteden en yüksek sıcaklığı gösterir?
10 — En düşük sıcaklığı gösteren termometre nasıl çalışır?
11 — Termograf nedir?
12 — Bir termografta yazıcı ucun bıraktığı iz nasıl isimlendirilir? Diyagram nedir?
13 — Şemada saat 04.30, 10.45; 16.00; 18.15'de gösterilmiş sıcaklıklar nelerdir?
14 — Gün süresince ulaşılmış en yüksek sıcaklık farkı, yâni en yüksek sıcak­
lıkla en düşük sıcaklık arasındaki fark, nedir? (Daima metinde bahsi ge­
çen deneyi örnek a lın ).

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER ( ***)

1 (*) «Gravzand halkasındaki madenî kürenin genleşmesiyle bakır çubuğun gen­


leşmesi arasındaki farkı görebildiniz mi?
2 (*) Tren yolunu meydana getiren raylar neden aslâ birbirlerine temas e ttiril­
mezler?
3 (*) Madenî köprülerde neden ayaklar tekerlek üzerine konulur ve neden doğ­
rudan doğruya kemer ayağı üzerine bindirilmez?
4 (*) Pencere ve kapı camları neden tam tamamına yataklarına oturtulmaz?
5 (*) Sigara dumanının daima yukarıya doğru yönelmesinin nedenini söyleyebi-.
lir misiniz?
6 (*) Selters (seltz) suyu (karbon dioksitle zenginleştirilmiş bir su) ile dolu
bir şişe sıcakta bırakılacak olursa çoğunlukla çatlar; nedenini biliyor musunuz?
7 (*) Termometreyi derecelemek için neden ergimekte olan buza batırırız; a) So­
ğuktur; b) ufak parçalara ayrılabilir; c) sıcaklığı daima aynı kalır; d) ucuzdur.
Doğru cevabın yanına bir çarpı işareti koyun.
8 ( **) Kullanılan termometrelerin cıvalı olmalarının nedenini biliyor musunuz?
Bunu cevaplandırmak için bazı metinlerden faydalanarak araştırma yapın.
9 ( ***) U şeklinde cam bir deney tüpüne su koyacak olursak, su her iki tarafta
da aynı seviyede bulunur, İki uçtan birini ısıtacak olursak acaba ne olur? Deneyi ya­
pın ve gözlemde bulunun.
10 ( ***) iki ayrı cins madenin (bakır veya demir) genleşmesini ispatlayan bir
deneyi anlatın.
11 ( ***) İki ayrı sıvının genleşmesini ispatlayan biç deneyi gerçekleştirin ve
açıklayın.
12 ( * * * ) Sıcak ve soğuk su hazırlayın. Eşit boyda iki ayrı bardağa ayrı ölçüde
sıcak ve soğuk suyu karıştırarak dökün. Bundan sonra parmağınızı bardakların her
birine batırarak azalmakta olan sıcaklık sırasını tespite çalışın (çok sıcak, sıcak,
oldukça sıcak, ılık, soğuk, soğukça, çok soğuk).
Şimdi dokunma duyularınızın sonuçlarını bir de termometreyle kontrol edin. Par­
makla elde edilen tahminler yanı sıra termometreyle tespit edilmiş sıcaklıkların
doğruluklarından neden eminsiniz?
13 ( ***) Bir hafta süreyle aynı saatlerde (meselâ öğleyin) bulunduğunuz yerin
dış sıcaklığını ölçün (gölgede), almış olduğunuz bilgilerden yararlanarak bir za-
man-sıcaklık grafiği çizin.

34
ISIYI ÖLÇELİM

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Aynı sıvının değişik seviyede bu­ 2 — İçinde soğuk su bulunan bir ka­
lunduğu iki kabı bir boru yardımıyla bir­ ba, ısıtılmış demir bir küre koyun. Bir sü­
leştirin; sıvı ne şekilde hareket edecek re sonra suyun ve demir kürenin sıcak­
ve akıntı ne zaman duracaktır? lıklarında nasıl bir değişiklik olur?

ISI
Isı b ir cism in v e y a b ir y erin s ıca k ­
İlk d e n e y d e y ü k se k s e v iy e d e k i su, a lça k lığ ın ı a rtıra n fizik se l g ü çtü r. Isı, sı­
sev iy e d e k i su y a a ra la rın d a k i b o r u y a r d ı­ ca k v e y a so ğ u k cisim lerin ü z e ri­
m ıy la a k a r v e h e r ik i tü p tek i su a y n ı se ­ m izd e y a p tığ ı etk i so n u cu d u y u la -
v iy e y e u la şın ca a k ın tı d u ra ca k tır. la n m ız ta ra fın d a n a lg ıla n a b ilen
Bu d e n e y d e n e d in ile n b ilg iy le ik in ci d e ­ en erji şek illerin d en birid ir.
n e y d e m e y d a n a g e le n «a k ım » o la y ın ı in ­
celeyelim : İki k a v ra m a ra sın d a ço ğ u n lu k la h a tâ y a
Bu d e n e y d e «b ir şeyin » sıca k lığ ı d a h a d ü şü lm esin in n e d e n i b ir cism in ısı k a z a n ­
fa z la cisim d en , sıca k lığ ı d a h a az ola n c is­ m ası v e y a k a y b e tm e sin in sıca k lık d e re ­
m e iletild iğ i g ö rü lü r. F izik ilm i b u «b ir şe ­ cesin d e b ir y ü k selm e v e y a d ü şm e göster^
yi» ısı o la ra k a d la n d ırm a k ta d ır. m esidir. İki k a v ra m ı b ira ra d a g ö rm e k de
A ğ ır lığ ı o lm a y a n v e a k ıcı b ir öze llik te h a tâ y a d ü ş ü rü cü b ir n ed en olur.
d ü şü n ü le b ile n ısı, cisim le rd e d e ğ işik ö lç ü ­ A şa ğ ıd a k i ö rn e k le r ısıyla sıca k lık a ra ­
lerd e b u lu n u r v e d iğ e r cisim le rd e k i ısıla r­ sın d ak i fa r k ı b elirli b ir şek ild e g ö s te r ­
la ısı a lış-verişi y a p m a y a e lverişlid ir. m ek tedir:

D EN EY 1

B ir k a b a su d o ld u ra ra k ateş ü z erin e k o y u n v e ısın m a sın ı sa ğ lay ın .

35
Suyun sıcaklık derecesini eşit aralarla (suyun hacmına göre 3-5 daki­
kada bir) suyu karıştırdıktan sonra temometreyle ölçün; Elde edece­
ğiniz sonuçlan iki kolonlu bir çizelgeye işleyerek suyun ısınma diyag­
ramını meydana getirin.
Su sıca k lığ ın ın ö n c e le ri b elirli b ir ritim le y ü k s e ld iğ in i a n c a k 100° C
u laştık tan s o n r a ısı ç o ğ a ltılsa b ile d e re ce n in d e ğ işm e d iğ i g ö r ü le c e k ­
tir. S ıca k lık 100° C u laştık tan s o n r a su y a v e rile n ısı su ta ra fın d a n ısın ­
m a y e rin e b u h a r la şm a y a g e ç m e için k u lla n ıla ca ğ ın d a n b u d u ru m o r ­
ta y a çık a ca k tır.

Süre
(dakika ile)

Sıcaklık
(C ° ile)

Düşünün ve cevaplandırın

■ Sıcaklığı ölçmeden önce neden suyu karıştırmak gerekir?


■ Belirli bir sürede, meselâ 3 veya 5 dakikada bir ısıtma aracından sağlanan
ısı aynı seviyede kalabilir mi?
■ 3, 6, 9, 12.... dakika sonra sıcaklık artışları nelerdir?
■ «Isıtmak» herhangi bir şeyin sıcaklığını çoğaltmak demektir. Meselâ suyun
sıcaklığını. Acaba kaynama süresince su ısınır mı?

SONUÇ

Isı ve sıcaklık, aralarında daima bağlantı bulunan ö lçüler d eğildir. Başka


b ir ifadeyle, b irin d e k i artış diğerinde m utlak b ir çoğalma meydana getirm e­
yebilir. Ö rneğini verm iş olduğum uz deneyde de gördüğünüz gibi, sıcaklığı
kaynama süresince aynı kalm aktadır.

DENEY 2

B irb irin e eşit ik i d e n e y k a b ı ile 100 C ’y e k a d a r d ere ce le n m iş ik i ter­


m o m e tre h a zırla y ın . H er ik i k a b ı elek trik li ısıtıcıla rın ü z e rin e k oy u n .
B irin ci k a b a k on m u ş- o la n su y u n ik i k a tın ı d iğ e rin e k o y u n v e te rm o ­
m e tre le ri d e b u k a p la ra y erleştirerek ısıtm a işlem in e ba şla y ın . B ir sü ­
re so n ra h e r ik i te rm o m e tre d e k i d e re c e le ri ok u y u n . A c a b a so n u ç n e­
d ir? S ıca k lık ço ğ a lm a s ı fa z la su b u lu n a n k a p ta d iğ e rin e o ra n la d a h a
a z olm u ştu r.

36
Düşünün ve cevaplandırın

■ Kaplar, termometreler ve elektrik araçları neden birbirlerinin eşi olmalıdır?


Bunun nedenini açıklayın.
■ Birinci kaptaki su saniyede kaç derece ısınmıştır?
■ İki kaptan hangisinin sıcaklığı daha fazla artmıştır? İçinde daha az su bu­
lunan kabın daha fazla ısınmasını nasıl açıklayabilirsiniz?

SONUÇ

B ir cism in hacm i (m adde m ikta rı) ne kadar büyük olursa b e lirli derecede
k i b ir ısı ile artan sıcaklığı o oranda az olur.

D EN EY 3

A y n ı b o y d a iki term om etre, iki k a p v e iki elek trik o c a ğ ı bu lu n . B ir


k a b a su k o y u n d iğ e rin e su y u n a ğ ırlığ ın a eşit ö lç ü d e terem en ti y a ğ ı
(v e y a civa , k u m ...) k oy u n . H er iki k a b ı elek trik o ca k la rı ü zerin e iç le ­
rin e te rm o m e tre y erleşm iş o la ra k otu rtu n ve a y n ı a n d a ısıtın. B iraz
son ra su v e y a ğ ın u la ştık la rı d e re ce le ri ok u y u n . S u y u n sıca k lığ ın ın
d a h a az o ld u ğ u g ö rü lü r. Bu so n u ç b ize a y n ı m ik ta rd a k i ısının, a ğ ır­
lık la rı a y n ı d a olsa d e ğ işik tü rd ek i ik i a y rı cism i a y rı d e re ce le rd e ısı-
tığ m ı g österir.

Düşünün ve cevaplandırın

■ Su kaç derece ısınmıştır?


■ Yağ kaç derece ısınmıştır?
■ Suyun mu yoksa yağın mı sıcaklık derecesi daha artmıştır?

SONUÇ

Ay m ağırlık ve aynı ısıda b ir cism in sıcaklığının artması o cism in özy apışı­


na bağlıdır.

IS I BİRİM İ — K A L O R İ
K ilo k a lo ri v e y a b ü y ü k k a lo ri
D iğ e r b irim le rd e o ld u ğ u g ib i la b ora tu - (sem b olü : K c a l.), 1 k ilo g ra m arı
v a rd a sa k la n a n b irim le rle ısın ın ö lç ü lm e ­ su y u n (sa f su y u n ) sıca k lığ ın ı 1° C
si m ü m k ü n d eğild ir. (m eselâ, 14,5° C ’d en 15,5° C ’y e)
Bu n e d e n le ısın ın ö lçü le b ilm e si için ısı­ y ü k selteb ilm ek için g e re k li olan ı-
dan m e y d a n a g e le n s o n u çla ra b a ş v u ru l­ sı m ik ta rıd ır. K a lori (sem bolü :
m uştu r. M eselâ su y u n ısın m ası. T a bia tıy- c a l.), 1 g r a m arı su y u n sıca k lığ ın ı
le b ir g ra m y e rin e iki v e y a ü ç gram ., suyu
1° C (m eselâ, 14.5° C ’d en 15.5° C ’
ısıtm ak g e re k iy o rsa ih tiy a ç d u y u la ca k ısı
y e ) y ü k selteb ilm ek için g e re k li o-
m ik ta rı iki ü ç k a tı olacak tır.
la n ısı m ik ta rıd ır.
Isının ö lç ü b irim le ri k ilo k a lo ri (b ü y ü k
k a lori) v e k a lorid ir.

t
1 k g = 1000 gr. o ld u ğ u n a g ö re , İ K ca l = ısıtm ak için 0.6:5=0.12 k ilo k a lo riy e ih ti­
1000 cal. d em ek tir. y a ç v ardır.
B öy lece d em irin ısın m a ısısın ın h e r sa n ­
IS IN M A ISISI tig ra t d e re ce d e 0.12 k ilo k a lo ri o ld u ğ u s o ­
n u cu n a v a rırız (sem b ollerle: 0.12 c a l/k g .°
E v v e lce g ö rm ü ş o ld u ğ u m u z d e n e y le rle C).
b ir cism in ısın m a sı için g e re k li ısı m ik ­ Isı v e ö lç ü b irim lerin i 1000 d e fa k ü ç ü l­
tarı: terek a lm a k m ü m k ü n d ü r. B u d u ru m d a
1 — iste n ile n sıca k lığ ın a rtm a sın a ; d em irin ısın m a ısısı h e r sa n tig ra t d e re ­
2 — C ism in h a cm ın a ; ce d e g r a m b a ş ın a 0.12 k a lo r id ir (s e m b o l­
3 — C ism in y a p ısın a b a ğ lıd ır. lerle: 0.12 c a l/g r .° C ).
Bu öze llik le ri d ik k a te a la n birim , fiz ik ­ A şa ğ ıd a k i çiz e lg e d e b a zı cisim le rin ı-
te «ısın m a ısısı» o la ra k isim len d irilir. s m m a ısıların ı sıra la n m ış o la ra k b u la c a k ­
sınız.

i
B ir cism in ısın m a ısısı k ilo k a lo ri
o la ra k ö lç ü ld ü ğ ü n d e o cism in 1 k g ’ Isın m a ısıları
M adde
m m sıca k lığ ın ı 1° C y ü k se ltm e k i- (c a l/g . C °)
çin g e re k li o la n ısı m ik ta rıd ır

Su 1
B ir ö rn e k v erelim : 5 kg. d e m iri 10° C ı- Etil a lk ol 0.65
Eter 0.56
sıtm ak için 6 k ilo k a lo riy e ih tiy a ç vardır.
D em ir 0.12
D em irin ısın m a ısısı n e d ir?
C e v a b ın ı şu şek ild e d ü şü n e re k bu lalım : A lü m in y u m 0.22
B ütün d e m iri 1° C ısıtm ak için 6/10 10=0.6 G üm üş 0.056
k ilo k a lo ri gerek tir. Ö y le y se 1 k g. dem iri

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Ayrı sıcaklıktaki iki cismi birbiriyle temas hâline getirirsek ne olur ?


2 — Temas kurulan cisimlerden biri sıcak diğeri soğuk ise müşterek bir sı­
caklığa ulaştıkları zaman ilk sıcaklık durumlarına göre cisimlerden hangisi
soğumuş ve hangisi ısınmıştır?
3 — Bu dengenin sağlanmasında sıcaklığı yüksek olan cisimden sıcaklığı alçak
olan cisme «bir şeyin» aktarılmasının etken olduğunu düşünün!
4 — Bu «bir şey» nasıl isim lendirilir ve ne şekilde düşünülebilir?
5 — Sıcaklık ve ısı aynı şeyler midir?
6 — Bir cisme verilen ısı acaba o cismin sıcaklığını daima çoğaltır mı? Ceva­
bınızı bir kaç örnekle ispatlayın.
7 — Bir cisimde sıcaklığın artmasının, o cismin yapısına ve hacmına bağlı ol­
duğunu nasıl ispatlarız?
8 — Fizikte kullanılan ısı birimleri nelerdir? Nasıl tanımlanırlar?
9 — Bir cismin ısınma ısısı nedir?

38
GÖZLEMLER ( * ) A R A ŞTIR M A LA R ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 (*) Bir iğneyi kor hâline getirmek için gerekli olan ısı bir tencere suyu ılık­
laştırmak için gerekli ısıdan daha mı çok, yoksa daha mı azdır?
2 (*) Bir cisimden daha fazla ısısı olan diğer bir cisim kesinlikle daha mı sı­
caktır?
3 (*) Bu sayfadaki ısınma ısılarını gösteren çizelgeye bakın. Bu maddelerden
hangisi daha çabuk hangisi daha yavaş ısınır?
4 ( ***) 6 kg. suyu 1°C ısıtmak için kaç kilokalori gerektir? (6 K cal.)
5 ( * **) .6 kg. suyu 12°C ısıtmak için kaç kilokalori gereklidir? (72 K cal.)
6 ( ***) 8 kg. suyu 20°C’den 35°C’ye çıkartmak için kaç kilokalori gereklidir?
(120 K cal.)
7 ( ***) 2 kg. alüminyum 15°C ısıtmak için 6.6 kilokalori gerekirse bu madde­
nin ısınma ısısı ne kadardır? (0.22 Cal/kg.°C)

39
SUYUN SİHİRLİ YAŞANTISI

GÖZLEM E Ç A Ğ R I

1 — Milâttan önce 624-546 yılları ara­


sında yaşamış tanınmış bilim adamların­
dan ve filozoflarından olan Milet'li Tales,
suyun evrenin ilk ve en önemli maddesi ol­
duğunu iddia etmiştir. Sizlere göre Tales
neye dayanarak bu teoriyi ortaya atmıştır?

2 — Çöl: Uçsuz bucaksız Sahra, bitkı- 3 — Kasvetli kum çölü yakınlarında top­
siz ve kum çölüdür. raktan fışkıran bir su kaynağı kupkuru ara­
Suyun bulunmadığı yerde hiçbir bitki ziyi bir cennete çevirmeye yeterlidir. İn­
yoktur. Neden?.. san, çölü nasıl yenebilir?

4 — Dağlarda, kırlarda gezinirken biçil­ 5 — Dünyada üç ayrı hâlde bulunan tek


miş ve'kurumaları için güneşe bırakılmış madde sudur. Kutuplarda su, buz yâni katı
yeşil kümelerine rastlamışsınızdır. Beşte bir madde hâlinde yüzerken aynı bölgenin
dördü su olan bu otlar kurudukları zaman gökyüzünde bulut yâni buhar hâlinde do­
çok hafif olurlar. Otlar kurumakla neyi kay­ laştığı görülür. Denizdeyse bir sıvı olarak
betmişlerdir? karşımıza çıkar. Neden?..
SU Ö N EM LİD İR lerd e b u lu n d u ğ u g ib i h a v a d a d a ö n em li
b ir m ik ta rd a va rd ır. M ev sim d e ğ iş im le ­
İn sa n ların v e h a y v a n la rın d ü n y a ü z e­ riy le d ev a m lı o la ra k h a rek et h â lin d e b u ­
rin d e y a şa y a b ilm e le rin d e v e ik lim le r ü z e­ lu n a n h a v a d a k i su, ik lim lerin d ü z e n le n ­
rin d e etk en li ola n ısı, nasıl en ö n e m li fa k ­ m esin d e en ö n e m li fa k törd ü r.
törle rd e n b iriy se su d a a y n ı ö lçü d e ö n e m S o n b a h a rd a o ld u ğ u m u z şu sıra la rd a
taşıyan d iğ e r b ir u n su rd u r. su y u n g e ç ir d iğ i çeşitli d eğ işik lik leri d a ­
S u y u n in sa n la r, h a y v a n la r v e b itk iler h a iyi g ö rm e k m ü m k ü n d ü r. G en ellik le
için taşıd ığı h a y a tî ö n e m i a n la y a b ilm e k y a ğ m u r o la ra k y a ğ a n ve so n ra d o lu o la ­
için su yu az v e su y u b o l ik i b ö lg e d e k i b it­ rak d ü şen su, d a h a ilerid e b elk i de k a r h â ­
ki ö rtü sü y le h a y v a n la rın d u ru m la rın a lin d e serp iştirm ey e b a şla y a ca k tır.
b a k m a k yeterlidir. S u y u n sih irli y a şa n tısın ı en k ü çü k ö z e l­
D iğ e r ta ra fta n h a y v a n la rın v e b itk ile­ lik lerin e k a d a r ö ğ re n m e m era k ı b izleri
rin y a p ıla rın d a k i a n a m a d d e d e su y u n b a zı so ru la r k a rşısın d a b ırak m ıştır.
b ü y ü k b ir y e r k a p la d ığ n ı h a tırd a n ç ık a r ­ Su, ısıyla b irlik te y e k ü re d e k i y a şa n tı­
m a m a k g erek ir. n ın d e v a m ın d a n asıl v e n e d e r e ce y e k a ­
İnsan vücudunu örnek olarak ele ala­ d a r h ü k m e d e r?
cak olursak, ağırlığının üçte ikisinin su S u y la ısı a ra sın d a k i ilişk ilerin ö n e m i
olduğunu görürüz. Yâni 36 kilo ağırlığın­ n e d ir? ,
daki bir kimsenin 24 kilosu sudur. S u y u n g ü n eş en erjisin in b ü y ü k b ir k ıs ­
D iğ e r b ü tü n c a n lı y a ra tık la rd a d a h e ­ m ın ı d ü n y a n ın h e r y erin e taşım a k la ve
m e n h e m e n a y n ı d u ru m u g ö rm e k m ü m ­ k o ru m a k la g ö re v li o ld u ğ u d o ğ r u m u d u r?
k ü n d ü r.
Bu soru la rın d o ğ ru c e v a p la rın ı b u lm ak
K u ru m a n ta rla rın , taze o la n la rın a o-
için su y u n sih irli y a şan tısın ı d en ey lerle
ra n la n e k a d a r h a fif old u k la rı, k u ru m a k ­
o rta y a ç ık a r m a y a ça lış a ca k v e özellik le
la k a y b e ttik le ri su m ik ta rın ın ç o k lu ğ u
ısın ın etk isiy le g e ç ir d iğ i d e ğ işim le rin i in ­
h a k k ın d a b ize iy i b ir fik ir verir.
ce le y e ce ğ iz.
Su, y a ln ız h a y v a n la r d a v e b itk ilerd e
b u lu n m a z. D en izlerde, g ö lle rd e v e n e h ir­ Ö n ce e rg im e v e k a tıla şm a y ı g örelim :

DENEY (1) : E rgim e

B ir k a b a b u z p a rça la rı k oy u n . S o n ra b u n a term o m e tre n in h a zn e


k ısm ın ı d a ld ırın v e b e n m a ri (k a b ın d a h a b ü y ü k d iğ e r b ir k a p ta k i su
için d e ısıtılm ası) y o lu y le ısıtın. G öz lem in iz n e d ir?
Buz, y a v a ş ç a su h â lin e d ön ü şm ü ştü r. T e rm o m e tre y e b a k a ca k o lu r ­
sa k sa n tig ra t d e re ce sin i g österm ek te o ld u ğ u n u g ö rü rü z . K a p ta bu z
k a ld ığ ı sü re ce b u d u ru m d e v a m e d e ce k tir (sold a k i r e s im ).

Düşünün ve cevaplandırın

Parçalanmış buzun sıcaklığı nedir?


Suyun buz hâlinde kaldığı sürece termometrenin gösterdiği sıcaklığın aynı
derecede kaldığına dikkat ettiniz mi?
Bu olay esnasında buz «ısınıyor» demek neden yanlıştır? «ısınmak» ne de­
mektir?
Bu olay süresince buz, dışarıdan aldığı ısıdan nasıl yararlanmıştır?

41
SONUÇ

Buz, norm al şartlar içinde O santigrat derecesinde e rir ve bu olay süresin­


ce sıcaklığı sâbit kalır.

B uzun su h â lin e d ö n ü şm e sin e e rg im e e rg im e sıra sın d a b u z lu su d a k i sıca k lık d e ­


denir. ğ işm ez. N e d e n i ise b u z u n e rg im e k için a l­
Bu o la y ın m e y d a n a g e le b ilm e si için ısı m ış o ld u ğ u b ü tü n ısıyı k u lla n m ış o lm a sı­
sa ğ la n m a sı g erek lid ir. B u n u n la b e r a b e r dır.

D EN EY (2) : K atıla şm a
E rgim ek te o la n b u z d a n elde ed ilm iş su y u n b u lu n d u ğ u k a b ı b u z d o ­
la b ın a v e y a sıca k lığ ın sıfır sa n tig ra t d e re ce sin d e n d ü şü k o ld u ğ u so ­
ğ u k b ir y e re k o y u n v e a ra d a b ir te rm o m e tre y e bak ın . T erm o m e tre 0
sa n tig ra t d e re ce sin e g e lin c e y e k a d a r d e re ce ara lık lı b ir şek ild e dü şer.
Bu n o k ta y a g e lin ce su, b u z h â lin e d ö n ü ş m e y e b a ş la r v e su sıvı o la ­
ra k k a ld ığ ı sü re ce d e re ce n in g ö ste r e ce ğ i sıca k lık a y n ı olu r. Y â n i sıfır
sa n tig ra t d e re ce sin d e k a lır (sold a k i r e s im ) .

Düşünün ve cevaplandırın

■ İlk buz tabakasının meydana gelişinde termometre kaç dereceyi göstermek­


tedir?
■ İlk buz tabakası nerede oluşur?
■ Bütün su buz hâline dönüşünceye kadar, ısıyı azaltmaya devam etmemize rağ­
men, sıcaklığın aynı noktada sabit kalması olayım nasıl açıklarsınız?

SONUÇ

N orm al şartlarda su s ıfır santigrat derecesinde katılaşır ve bu olay süre­


since sıcaklık sâbit kalır.

S u y u n bu z h â lin e d ö n ü şm e sin e «k atı­ BU H ARLAŞM A


laşm a » den ir. Bu ola yın m e y d a n a g e le b il­
m esi için ısın ın a za ltılm a sı g e re k m e k te ­ Su, b ir sıvıdır. Bu n ed en le «k a tı»lık ö-
dir. K atılaşm a o la y ın ın ta m a m la n m a sı z e lliğ i y ok tu r. Ö zel b ir şek lin in o lm a m a sı
sü resin ce e rg im e o la y ın d a o ld u ğ u g ib i sı­ n ed en iy le h e r y e re y a y ıla b ilir. Y a ln ız sâ­
ca k lık ay n ı k alır. Su, ta m a m iy le k a tılaşıp bit b ir sıca k lık ta k a ld ığ ı sü rece h a c m i d e ­
b u z h â lin e d ö n ü ştü k te n so n ra sıca k lık y i­ ğişm ez.
n e d ü şm e y e başlar.
Şu h â ld e b u zu n su h â lin e d ö n ü ştü ğ ü sı­ A n c a k su, özellik le sıvı şek lin d ey k en b u
ca k lık y â n i e rg im e ısısı ile su y u n b u z h â ­ d u ru m d a fa z la k alm az.
lin e d ö n ü ştü ğ ü sıca k lık y â n i k atıla şm a S u y u n b u z h â lin e g e le b ile ce ğ in i g ö r ­
ısısı eşittir. m ü ştü k , fa k a t bü tü n d eğ işim b u d eğ ild ir.
B ütün m a d d e le rin h âl d eğ iştirm eleri B azı basit g ö zle m le rle d e isp a tla n a b ile ­
su y u n k in e b e n z e r şek ild e olur. c e ğ i g ib i su, k atı v e sıvı d u ru m u n d a n ay-

42
n b ir h â le g e le b ilm e y e te n e ğ in e d e sâh ip-
tir.
İşte size g ü ze l b ir örn ek : A n n e n iz, y ık a ­
d ığ ı ça m a şırla rı k u ru tm a k ü ze re astığı
za m a n n e m e y d a n a g e lm e k te d ir?
Y ık a n d ık ta n so n ra ıslak ola n ç a m a şır­
la rd a k i su, b u n la r k u ru d u k ta n so n ra ne
olm u ştu r? A c a b a k a y ıp m ı o lm u ştu r? H a ­
y ır! S a d e ce g ö zd e n k a y b o lm u ş v e y e n i a l­
d ığ ı şek liy le b u lu n d u ğ u o rta m a d a ğ ıla ra k
g ö rü n m e z b ir d u ru m a g eçm iştir. S u y u n
b ö y le b u h a r h â lin e d ö n ü şm e si o la y ın a
b u h a rla şm a den ir.
B u h a rla şm a y ü z e y d e o lu şu r ve ısıya ih ­
tiya ç gösterir. B u n u n iç in ipe serilm iş ç a ­
m aşır, le ğ e n d e b ıra k ılm ış ola n ça m a şır­
d a n d a h a ça b u k k u ru r. Bu o la y ı a n la ta ­
Asılmış çamaşırlar: Güneş ve rüzgâr buharlaş­
ca k b ir b a şk a g ü ze l ö rn e k de g ü n e şe b ıra ­
mayı kolaylaştırır böylece çamaşırı daha çabuk
k ıla ca k e k m e k le rin ç o k ça b u k ru tu b etle kurutur.
rin i k a y b e d e re k sertleşm eleridir.
B u h a rlaşm a h ızın ı e tk iley en b a şk a n e­
d e n le r d e va rd ır. A n c a k b u n la rı sizlerin
özel a ra ştırm a la rın ız a b ır a k ıy o r v e k o n u ­
m u za d e v a m ed iy o ru z.
A ra ştırm a la rın ız d a su d a n b a şk a b u h a r­
laşan ö b ü r sıv ıla rın d a b u h a rla şm a sıra ­
sın a g ö r e b ir a y ırım ın ı y a p m a n ız m ü m ­
k ü n d ü r. F azla u ç u c u o la n la rı ü st sırad a
to p la rk e n ç o k z o r b u h a rla şa n la rı (b u n la ­
ra sâb it sıv ıla r d a d e n ilm e k te d ir) listenir
a ltın d a sıra la m a n ız d o ğ r u olur.

KAYNAM A

D en ey, sıca k lığ ın b ir sıv ın ın b u h a rla ş­


m a h ızın ı ö n e m li d e r e ce d e etk ile d iğ in i is­
p a tla m a k ta d ır. Bu ö ze llik te n y a r a r la n a ­
ra k b ir sıv ın ın b u h a rla şm a sın ı h ızla n d ır­
m a k m ü m k ü n d ü r.
Bu n o k ta d a iri h a v a k a b a rcık la rın ın y ü ­
B ir o c a ğ ın ü z erin e k o y a c a ğ ın ız içi su z e y e çık tık la rı v e p a tla d ık la rı g örü lü r.
d o lu b ir d e n e y k a b ın ı ısıtın v e sıca k lığ ı d a
Bu sıvı h â ld en b u h a r h â lin e g e çişe k a y ­
d e v a m lı k o n tro l edin. Su, s a f y â n i a rı ise
n a m a den ir. K a y n a m a , b u h a rla şm a d a n '
v e d e n e y d en iz d ü z e y in d e y a p ılıy o rsa ter­
a y rı b ir ola yd ır. Ç ü n k ü sâb it b ir sıca k lık ­
m o m e tre d e k i cıv a n ın 100 sa n tig ra t d e re ­
ta m e y d a n a g elm ek ted ir.
ce sin e k a d a r y ü k s e ld iğ i v e b u n d a n son ra
o ld u ğ u y e rd e k a ld ığ ı g ö r ü lü r (y a n d a k i r e ­ H er sıv ın ın k en d in e ö z g ü b ir k a y n a m a
sim ) . sıca k lığ ı (v e y a k a y n a m a n ok tası) v ardır.
S u y u n k a y n a m a sıca k lığ ı 100 san tig rat tep esin d e 83 sa n tig ra t d e re ce sin d e k a y ­
d e. ecesidir. n a r deriz. Y â n i d en iz d ü z e y in d e n y ü k ­
D en e y d e a rı su k u lla n ılm a m ış v e işlem sek lere çık tık ça k a y n a m a sıca k lığ ı d a 100
d en iz d ü z e y in d e y a p ılm a m ışsa k a y n a m a sa n tig ra t d e re ce sin in a ltın a dü şer.
o la y ı d e ğ işik b ir sıca k lık ta m e y d a n a g e ­
lebilir. Bu n e d e n le b u g ib i d e n e y le rd e
k a y n a m a n o k ta sın d a te rm o m e tre d e k i c ı­ YOĞUNLAŞM A
v a n ın 100 sa n tig ra t d e re ce sin d e o lm a m a ­
sı m ü m k ü n d ü r. Bu d u ru m u b ir ö rn e k le a- M a d em k i su, g ö r ü n m e z h â le g e le b ili­
çık la rsa k İsta n b u l’d a d e n iz k e n a rın d a su y or, y â n i b u h a rla şıy or. A c a b a on u y in e
100 sa n tig ra t d e re ce sin d e k a y n a rk e n A n ­ esk i h â lin e d ö n ü ştü rm e k m ü m k ü n m ü ­
k a r a ’d a 97, U lu d a ğ ’d a 91, A ğ n D a ğ ı’n ın dür. N a sıl?

DENEY (3)

A v u c u n u z u n için i n e m len d irin , so ğ u k b ir b a rd a ğ ı iy ice k u ru la d ık ­


tan s o n r a a ğ zı e lin izin a y a sın a y a p a ş a ca k şek ild e tutun. N e g ö r ü y o r ­
su n u z?

Düşünün ve cevaplandırın

■ Bardağın içi neden buğulanmıştır?


■ Bardağın içini kaplayan nem nereden gelmiştir?
■ Eli nemlendiren suyun buharlaşmasındaki etken nedir?
■ Elde neden bir soğuma hissi* duyulur?
■ Bu deneyde neden soğuk bardak kullanılması gereklidir?

SONUÇ

Su buharının yoğunlaşma sebebi soğumadır.


Damıtmada kullanılan labo-
ratuvar aracı:
Sıvı olarak bulunan iki veya
daha çok karışık maddenin de­
ğişik kaynama noktalarında bu­
lunmalarından yararlanılarak
yapılan deneyde soldaki araç
(a) ısıtılmaya başlanınca ön­
ce en uçucu olanı buhar hâline
gelerek bileşimden ayrılır. Bu
buhar soğutucu borunun iç yü­
zeyiyle temas edince yoğunla­
şır ve sağdaki (b) cam balon­
da sıvı hâlinde toplanır.

Su buharının bu hâlden sıvı durumuna


dönmesine yoğunlaşma denir. Yoğunlaş­
madan yararlanarak su ve diğer sıvıların
«katıksız madde» (arı sıvı) hâline gelme­
si için yapılan işleme damıtma denir.

Damıtma, endüstrinin pekçok dalında


kullanılır. Alkollü içkilerden olan likörler
damıtma sonucu elde edilirler. Konyak
üzüm fermantasyonu damıtığıdır.
Çiyin oluşumunu yoğunlaşmayla izah
edebiliriz.
En küçüğünden en büyüğüne kadar, su
birikintilerinden tutun da, okynauslar da
dahil olmak üzere her su yüzeyinde bu­
harlaşma vardır. Bu nedenle havada bü­
yük ölçüde su buharı bulunur.
Başka bir deyimle bitki ve hayvan or­
ganizmalarının solunum ve terleme fonk­
siyonları dışında (ki bu da hiç önem ta­
şımamaktadır) her şeyden bir buharlaş­
ma meydana gelir.
Yukarıda saymış olduğumuz kaynak­
lardan oluşan büyük miktardaki su bu­
harı, soğuk bir yüzeyle temas eder etmez
Üstte: Yaprak üze­
onun üzerinde yoğunlaşır. Aynı olayı rinde İnci gibi duran
bardağa çok soğuk su döküldüğünde de çiy taneleri.
görürüz: Bardağın dışında bir buğulan­
Yanda: İçinde iyod
ma yâni «çiy» oluşur. Toprağın soğuma­ bulunan bir deney
sıyla da meydana gelen çiy olayını hepi­ tüpünde katılaşıp
niz görmüşsünüzdür. kristalleşme olayı.
gaz hâline geçiş

Sıvıların çeşitli durumlara geçişleri

KIRAĞI NEDİR? BULUT NEDİR?

Bulutsuz gecelerde, ışımayla fazlaca so­ Su buharının görünür hâle gelmesine


ğuyan cisimlerin üzerinde yalnız çiy de­ bulut denir.
ğil, kırağı da görülür. Kırağı ile çiy ço­ Bir çaydanlığa su koyup bunu ateşe o-
ğunlukla karıştırılır ve hatâya düşülür. turtun ve suyu kaynatın. Ağzından çıkan
Kırağı, katılaşmış çiy değildir. Zira kıra­ buharı dikkatle izleyin. Önceleri hafif ve
ğı, atmosferdeki su buharının havayı an­ az görünen buhar sonra çoğalır ve yayı­
dıran durumundan katı duruma geçmesi­ lınca yoğun ve görünür bir hâl alır (sağ
ne denir. Kırağıyla çiy arasındaki farkı üstteki resim).
daha aç k bir şekilde anlatmak için şu a-
çıklamayı yapmak mümkündür. Sıcaklık Su buharı acaba neyin etkisiyle görü­
sıfır santigrat derecesinin üstündeyse, su nür bir bulut hâline gelmiştir?
buhan yoğunlaşarak çiy hâsıl eder. Sı­ Aslında görünmeyen buhar yayılınca
caklık sıfır santigrat derecesinin altın­ soğur, soğuyunca da yoğunlaşır ve çok
daysa, su buharı, soğuk cisimlerin üzerin­ küçük su zerrecikleri hâlinde bulutu mey
de buz iğneleri hâlinde donarak kırağı dana getirir. Artık bu, buhar olmayıp çok
hâsıl eder. küçük damlacıklar hâlinde yoğunlaşmış
sudur.

İşte tabiatta da bulutlar aynı şekilde o-


luşurlar. Nemli hava kuru havadan daha
hafiftir ve yükselmeye yönelicidir. Yük­
seldikçe genişler. Biraz yayılmanın biraz
da yükseklerde sıcaklığın daha az olması
nedeniyle soğur. Soğuyan nemli hava, su
tanecikleri hâlinde yoğunlaşır ve böylece
bulut oluşur. Bu su zerrecikleri o derece
hafiftir ki yukarıya doğru olan en küçük
biı hava akımı bunları bulundukları yer­
de tutabilir.
Yoğunlaşmanın çoğalmasıyla su zerre­
Kırağı yemiş b’.r tarla. ciklerinin hacımları büyüyüp ağırlaştık-

46
larmdan su damlacıkları hâlinde düşme­ tanecikleri hâlini alırlar. Bu buz tanecik­
ye başlarlar. İşte yağmur dediğimiz şey leri alçalıp yükseldikçe topladıkları nem
de budur. ile daha büyür ve bulundukları yerde du­
ramayacak ağırlığa erişince de yeryüzü­
DOLU ne dolu olarak düşerler. Şu hâlde dolu­
nun meydana gelişini şöyle özetleyebili­
Dolunun oluşum şekli yağmura oranla riz: Yağmur tanelerinin soğuk hava taba­
her ne kadar daha zor ise de târifi kolay­ kalarına rastgelmesi suretiyle donmaları
dır. sonucu dolu meydana gelir.
Bütün sorun bir atmosfer tabakasıyla
diğeri arasındaki sıcaklık farkına daya SİS
nır.
Yukarıya doğru yükselen bir hava akı­ İlkbahar ve sonbaharda sâkin ve serin
mının taşıdığı toz, toprak ve kumdan iri bir geceden sonra sabahleyin her tarafı
olanları tekrar yere düşerler. Küçük olan­ sis içinde görmek hepimizi şaşırtır. Bu
larıysa yükselmeye devam ederler. Bun­ sis bazen öğleye kadar bazen de bütün
lar bir buluta rastlarlarsa toz yüzeylerine gün sürer. Birçok bölgede yoğun sis yü­
su tanecikleri yapışır ve yoğunlaşırlar. İş­ zünden hava, kara ve deniz trafiğinin ak­
te bu durum, dolu tanelerinin oluşumu i- sadığına sık sık rastlanır.
çin atılan ilk adımdır. Biraraya gelen su Acaba sis nedir ve nasıl oluşur?
taneciklerinden oluşan damlaların altla Bazı berrak ve serin gecelerde toprak,
rında serin ve nemli bir hava tabakası gündüz topladığı ısıyı havaya verme­
bulunuyorsa damlalar normal yağmur o-' si nedeniyle soğur. Eğer yer çok soğumuş­
larak düşerler. Eğer altlarında sıcak bir sa toprağa çok yaklaşmış ve ısınmış olan
hava tabakası varsa kısa bir düşüşten hava da soğur ve hava içindeki su buha­
sonra buharlaşırlar ve tekrar yukarıya rı da sis şeklinde yoğunlaşır. Yâni sis,
çıkmaya başlarlar. Eğer yükselen bir ha­ toprağa çok yakın olan bulutlardan baş­
va akımına rastlayacak olurlarsa o za­ ka bir şey değildir. Bunu şöyle de târif
man çok yükseklere çıkar ve içleri toz, edebiliriz: Yere değen ve gayet küçük su
toprak olan su tanecikleri bu yerlerin çok damlacıklarından ibaret olan bulutlara
soğuk olması nedeniyle donarlar ve buz sis adı verilir.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Suyla birlikte ısı neden hayatın devamı için en önemli faktörler arasında
sayılırlar?
2 — Su tabiatta nerede bulunur?
3 — Su yeryüzünde kaç şekilde bulunur? Bunları sayar mısınız?
4 — Ergime nedir? Hangi kurala bağlıdır? Buz hangi sıcaklıkta erir?
5 — Katılaşma nedir ve hangi kurallara tâbidir? Su hangi sıcaklıkta katılaşır?
6 — Kurutulmak üzere asılmış ıslak bir çamaşırdaki su, hangi hâle dönüşür?
7 — Suyun buhar hâline dönüşümüne ne denir?
8 — Bir sıvıya ne zaman uçucu ne zaman kalıcı denir?
9 — Kaynama nedir? Buharlaşmayla aralarında ne fark vardır?
10 — Normal şartlar altında su, kaç derece sıcaklıkta kaynar?
11 — Buhar hâlinden sıvı hâline geçişe ne denir?

47
12 — Yoğunlaşma olayından yararlanarak arı bir sıvı nasıl elde edilir?
13 — Çiy nasıl meydana gelir? Kırağı ise nasıl oluşur?
14 — Bulut, buhardan mı yoksa yoğunlaşmış çok küçük su zerreciklerinden mi
meydana gelmiştir?
15 — Sis nasıl oluşur?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER (***)

1 f*} Islak çamaşırlar neden açık havada daha çabuk kurur?


2 (*) Mürekkebi henüz Kurumamış bir yazıya çabuk kuruması için neden üf­
lenir?
3 (*) Şarabı veya likörü şişede muhafaza ederken neden mantarını açık bırak­
mamak gerekir?
4 (*) Kalabalık bir insan topluluğunun bulunduğu sıcak bir odaya soğuk bir yer­
den gelen kimsenin gözlüklerinin camları oraya girince buğulanır; bunun nedeni:
a) Oda sıcaktır.
b) Gözlük camlarının sıcaklığı buhar yoğunlaşmasından daha düşüktür.
c) Gözlük camları şeffaftırlar.
d) Pekçok insan konuşmaktadır.
Doğru cevabı bir «x» işaretiyle belirtin.
5 (*) Tencerede kaynamakta olan sudan çıkan buharın üzerine bir tabak tutun.
Olayı izleyin ve gözleminizi yazın. Aşağıdaki şema deneyin nasıl yapılacağını gös­
termektedir.

6 ( “ ) Şu maddelerin ergime sıcaklıklarını (veya ergime noktalarını) araştıra­


rak bulmaya çalışın: Plâtin, demir, bakır, gümüş, kurşun, kalay ve kükürt.
7 (**) Cıvalı bir termometre neden — 39, santigrat derecesinden aşağı ve 357
santigrat derecesinden yukarı sıcaklıklar için kullanılmaz?
8 ( ***) Bulacağınız usullerle deneyler yaparak; su, alkol, yağ ve eterin uçucu­
lukta öncelik sırasını tespit edin. Aynı sıvılardan hangilerinin daha yavaş buhar­
laştıklarını ve hangilerinin hiç buharlaşmadıklarını bulun.
9 ( ***] Bir sıvının buhar hâline dönüşerek durum değiştirmesine buharlaşma
diyoruz. Şimdi bir tabağa alkol koyarak aşağıdaki hâllerde meydana gelecek olay­
ları izleyin ve tartışın:
a) Sıcak bir ortamda bulunuluyorsa;
b) Ortamın havası buharla doymuşsa;
c) Düz bir tabak kullanılıyorsa;
d) Bir hava akımı varsa.
^Uyarı: a) iki tabağa âynı ölçüde alkol dökün ve birini sıcak diğerini soğuk bir
odaya bırakın. İki tabaktan hangisindeki alkol daha çabuk buharlaşır? Neden? b)
Tabaklara geçen deneyde olduğu gibi alkol doldurun. Bunlardan birini büyük bir
cam kapla örtün. Üstü açık tabaktaki buharlaşma devam ederken, üstü kapalı ta­
baktaki buharlaşma biraz sonra neden durur? c) Bir tabağa ve bir deney tüpüne
aynı ölçüde alkol koyun. Buharlaşma iki kaptan hangisinde daha hızlıdır? Neden?
d) İki tabağa aynı ölçüde alkol dökün ve tabaklardan yalnız birini üfleyin. Alkol
hangisinde daha önce buharlaşır? Neden?
Aşağıdaki şemalar deneyin çeşitli devrelerini göstermektedir.
ERİTEN OLARAK SU

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bir pyrex cam deney kabını arı su 2 — Suya tuz koymaya devam edin.
(damıtık su) ile doldurduktan sonra bu su­ Bu durumda gözleminiz nedir? Acaba bü­
yun içine biraz tuz koyun ve devamlı karış* tün tuz suda eriyerek tümüyle suya mı ka­
tırın . İçindeki tuz eridikten sonra su na­ rışm ıştır, yoksa bir süre sonra tortu hâlin­
sıl bir tat almıştır? de dibe mi çökmüştür?

3 — Şimdi karışımı bir ateş üzerine ko­


yun ve karıştırmaya devam ederek ısıtın.
Acaba ne olmuştur? Suyun tadı şimdi na­
sıldır? (Bu tadı ilk deneydeki tat ile karşı­
laştırın ).
Dibe çöken tuz miktarı çoğalmış mıdır,
yoksa azalmış mıdır?

50
ERİYİK NEDİR? Bir sıvı ile diğer b ir sıvı, b ir gaz ile bir
başka gazın karışım ları gibi çeşitli örn ek ­
Biraz ön ce yapm ış olduğum uz deney­ ler saym ak m üm kündür.
lerde eriyik ve özellikleriyle karşılaşm ış D iğer taraftan su ile alkol karışım ı, bir
oluyorsunuz. Nitekim , elde etmiş oldu ğu ­ sıvının başka b ir sıvı içindeki eriyiğidir.
nuz su ve tuz karışım ı ERİYİK’ten başka Saltz suyu, bir sıvı (su) içindeki b ir g a ­
bir şey değildir. zın (karbondioksit) eriyiğidir.
Bu deneylerde tuz eriyen, su ise eriten­ İlk örnekteki m addeleri değişik m iktar­
dir. Suyun içinde az m iktarda tuz eritil­ larda da karıştırm ak m üm kündür. A ncak
m işse eriyik az tuzludur ve sulandırılm ış bu eriyikte eritenle eriyeni saptam ak im ­
(dilüe) olarak tanım lanır. Eğer bol m ik­ kânsızdır. Yâni birbiri içinde bu derece
tarda tuz eritilm işse bu durum da eriyik karışm ış iki ayrı m adde biryapım lı eriyi­
derişik (konsantre) olarak bilinir ve tadı ği m eydana getirm işlerse eritenle eriyeni
çok tuzludur. bilm ek önem taşım az ve bunun tespiti
Eritenin içinde eriyeni daha çok eritm e­ için büyüteç de kullanılsa hiçbir sonuç
ye im kân kalm am ışsa eriyiğin bu hâline alınmaz.
doym uş denilir. K onum uza başka bir örnekle devam
2’nci deneydeki eriyiğin doym uş bir e- edelim: Zeytinyağıyla suyun karışım ı bir
riyik olm asının nedeni ilâve edilen tuzun eriyiği m eydana getirm ez. Bunun nedeni
erim eden dibe çökm esidir. Ö yleyse 3'ün­ suyun içine konulan zeytinyağının küçü­
cü deneyden alm an sonucun yararı ne­ cük zerrecikler yerine gözle veya m ikros­
dir? kopla görülebilen dam lacıklar hâlinde su­
Eriyen m addenin, eriten bir m adde i- da yüzm esidir. Bu deneyde oluşan olaya
çinde eriyebilm e yeteneği sıcaklığa bağlı­ dağılım denir.
dır. Su ve tuz örneğim izde de görm üş o l­
duğunuz gibi erim e olayı ısıtılm a ile art­ ERİYEN TEKRAR NASIL
maktadır;. ELDE EDİLİR

DEĞİŞİK ERİYİK TÜRLERİ Suyla tuzu karıştırarak ısıtıp ve alabil­


diği kadar tuz katıp doym uş b ir tuz (ve­
ya şeker) eriyiği hazırlayın. Eriyiği soğu­
Eriyik, her şeyden ön ce katı bir m adde­ m aya bırakın. Bir kısım tuzun ayrışarak
nin (m utfak tuzu) sıvı bir m adde (su) i- dibe çök tüğünü görürsünüz (resim a ) .
çinde dağılarak hom ojen (biryapım lı) o-
larak m eydana getirdiği saydam b ir sıvı­ A yn ı deneyi kullanılan tuz m iktarını
dır. * tarttıktan sonra bir daha yapın (resim b ) .
G erçekte başka tür eriyikler de vardır: Tuz ile doym uş eriyiği, kaynatarak erite-
ni yâni suyu buhar hâline dönüştürün.
Şim di deney kabınm dibine bakın: A rta
kalan m utfak tuzudur. Bu tuzu hassas bir
teraziyle tartacak olursanız bunun deney
başındaki, suda eritilmiş olan tuzun ağır­
lığına eşit m iktarda olduğunu görürsü­
nüz.

ERİTENİN ÖNEMİ

H er m adde suyun içinde erimez. Bir sı­


vı içerisinde erim eyen bir m addenin, o sı­
vı içerisinde çok küçük parçalar hâlinde Soldan sağa: a)
dağılm asıyla m eydana gelen sıvıya asıltı Su içinde kil asıl­
tısı (süspansiyo­
(süspansiyon) denir. Buna b ir örnek ve­
nu); b) asıltı hâ­
relim: lindeki zerrecikler
İçinde su bulunan bir deney tüpüne bir kabın dibine çök­
m iktar killi toprak koyup karıştırıldığın­ müştür; c) suyun
da suyun bulandığı, killi toprağın erim e­ tortu hâlindeki zer
reciklerinden ay­
diği görülür. K arışım bir süre bekletilirse
rılması için bir
kil zerreciklerinin dibe çöktükleri ve su­ filtre yardımıyla
yun berrak b ir hâle geldiği izlenir. Böy­ başka bir kaba ak­
lece yeni bir durum ortaya çıkm ış olur: tarılm ası.
Kil, içinde bulunm ası nedeniyle bulan­
dırdığı su ile, b ir süre için «asıltı» duru­
m unda olm uştur. Bu asıltı (süspansiyon),
ağzına konulacak ince b ir filtre kâğıdın­
dan, bir başka deney tüpüne boşaltılırsa,
su berrak bir şekilde deney tüpüne akar­
ken kil zerrecikleri de sudan ayrılarak
filtre kâğıdı üzerinde kalırlar. A yn ı den e­
yi kil zerreciklerinin dibe çökm elerini
bekledikten sonra da yapm ak ve ilk önce
berrak suyu dikkatli ve yavaşça boşalta­
rak kil kalıntısından ayırm ak m üm kün­
dür. Bu işlem durulm uş b ir sıvıyı bulan­
dırm adan başka bir kaba aktarm ak veya
süzm ektir.
b
Y apraklara renk veren m adde bildiği­
niz gibi klorofildir. A ncak bunu suda erit­
Soldan sağa: a) Is­
m e olanağı yoktur. Suyun başaram adığı panak yaprakları
bu işlemi alkole yaptıracak olursak so­ tem in edin; b) kü­
nuç alınabilir. Şu hâlde alkolün eriten ö- çük parçalar hâlin­
zelliğinden yararlanarak yapraklardaki de kesip m etil al­
kole yatırın; c) bir
klorifili çıkartm ak m üm kündür.
kaç saat sonra klo­
Y an tarafta resim lerini ve târifini ver­ rofili eritm esi ne­
miş olduğum uz gibi ıspanak yapraklan deniyle alkolün ye­
m etilalkol içine konularak deney yapıla­ şil bir renk aldığı­
bilir nı görürüz.

52
9

ERİTEN OLARAK SU sayesinde hem en hem en ilkel şekilleriyle


sağlanırlar.
Suda erim eyen m addelerin az olm ası
insanlar ve bitkiler için sevinelecek b ir ö- DAMITIK SU
zelliktir.
Bildiğiniz gibi bitkiler için büyük önem D am ıtık su, suyun en arıtılmış şeklidir.
taşıyan m adensel tuzlar sulu eriyik hâlin­ D iğer b ir anlatım la, içinde erim iş hiçbir
de köklerden bitkinin bütün dokularına m adde bulunm ayan sudur.
ulaşır. Siz de dam ıtık su elde edebilirsiniz. Bir
Suyun eritenlik özelliği biyolojik yön ­ kap içinde kaynam akta olan sudan çıkan
den büyük bir önem taşım akta ve hem en buharın üzerine tercihan içinde buz bu­
hem en bütün m addeleri eritebilm ektedir. lunan bir tabak tutun. Soğuk yüzeyle te­
G enel olarak kim yasal eriten özellikle­ mas edecek olan buhar yoğunlaşacak ve
rine en yakın olan m adde sudur. dam ıtık su, dam lalar hâlinde tabak altın­
C anlılarda yaşantının devam ı için g e ­ da toplanacaktır (soldaki resim ).
rek li Olan suyu diğer bir özelliği de m ad­ Laboratuvarlarda bu işlem özel âletler­
deyi değişikliğe uğratm adan eritmesi, le yapılır ve buhar hâline getirilen suyun
yâni erittiği m addede kim yasal bir d eği­ yoğunlaşm ası soğuk su akım ıyla soğutul­
şim yapm am asıdır. Bu özellik, biyolojik m uş özel borular içinde olur ve dam ıtık
yönden de büyük önem taşır. Bitkiler için su hâlinde toplanılır.
gerekli olan m addeler suyun bu özelliği
SUYUN SERTLİĞİ
Dam ıtık suyun elde edilişi
▼ Dam ıtık su, yağm u r suyu, m usluk su­
yu, m aden suyu gibi çeşitli su türleri te­
min edin. Bu suları ayrı ayrı deney tüp­
lerine koyun ve h er birine yarım santi­
m etre küp sabunlu suyu (m ayi sabunun
dam ıtık su veya % 0.5 su içinde eritilm e­
si tavsiye edilir) dam la dam la ilâve edin.
H er iki tüpü ayrı ayrı çalkalayın ve en
az bir dakika kalabilecek olan sabun k ö ­
püğü görü n ce durun.
İlâve edilm iş olan sabun eriyiğinin
dam la sayılarını suların türleriyle bera­
ber b ir yere kaydedin. Suları köpürtm ek
için kullanılan sabunlu suyun dam la sa­
yısı o suyun sertlik derecesini bildirir. Bu
hâle göre en fazla sabun eriyiği kullanı­
lan su en sert sudur. Böylece içindeki eri­
miş kalsiyum karbonat m iktarı en fazla
olan suyun en sert su olduğu ortaya çı-,
kar.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

t — Eriyik nedir ve nasıl hazırlanır?


2 — Bir eriyiğe ne zaman sulandırılmış (d ilü e), ne zaman derişik ve ne zaman
doymuş eriyik denilebilir?

53
3 — Bir eriyiğin doyma derecesinin ne olduğunu söyleyebilir misiniz?
4 —• Bütün eriyikler bir katının suda eritilmesinden mi meydana gelir? Saltz su­
yu, eriyiğe bir örnek ise su alkol karışımı sizce nedir?
5 — Eriyikle dağılım arasında ne fark vardır?
6 — Bir eriyikten eriyen tekrar nasıl elde edilir?
7 — Bir asıltı, sıvısından nasıi ayrılabilir?
8 — Eriten olarak suyun önemi nedir? Suyun başka bir maddeyi değişime uğ­
ratmadan eritmesi ne demektir?
9 — Damıtık su nedir ve nasıl hazırlanır?
10 — Sert sular nasıl tanımlanır?
11 — Su nasıl yumuşatılır?

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( ”) Sıvı veya gaz gibi katı olmayan maddeleri su içinde eritm ek mümkün mü­
dür? Şu anda aklınıza gelebilecek birkaç örnek veriniz.
2 ( * ) Kahve veya çay gibi içeceklere çok fazla şeker konulduğunda bardağın di­
binde neden erimemiş bir şeker birikintisi kalır?
3 ( * * ) Küçük bir araştırma yaparak şu eritenler içinde hangisinin yağlı madde­
leri daha iyi erittiğini bulunuz: Alkol, benzin, su.
4 ( * * ) Yine küçük bir araştırma yaparak deniz suyu içinde erimiş olarak bulunan
tuzları bulunuz.
5 ( * * * ) 22 santigrad derecesinde ve 20 cc'lik mutfak tuzuna doymuş, bir eriyik
hazırlayın. Eriteni buharlaştırıp tuzu eski hâline dönüştürün.
Bu usulle suyu yâni 20 cc’lik suyu doymuş hâle getirecek kaç gram tuza ihtiyaç
olduğunu bulabilir misiniz?
Deneyi şemalar hâlinde gösteriniz.
6 ( * * * } Su içine, bilinen tuz ile kum koyarak çalkalayın; aşağıdaki usullerden
yararlanarak eriyikteki maddeleri ayırmaya çalışın ve her bir deneyin sonucunu söy­
leyin:
a) Karışımı bekleyip içindeki maddelerin çökmesini sağladıktan sonra süzerek.
b) Çökmüş olan maddeleri karıştırmadan suyu dikkatle filtreden geçirerek.
c) Eriyeni ısıtarak.
Uyarı: a) Bir deney tüpünün dörtte üçüne su koyduktan sonra tuz ve kum ilâve
edin. Kuvvetlice çalkaladıktan sonra gözlemde bulunun: Suyun başlangıçtaki görü­
nüşü nasıldı? Bulanmasına ne etken oldu? Dinlenmeye bırakınca ne görürüz? Niçin?
b) Filtre edip gözlemde bulunun: Filtre edilmiş suyun görünüşü, tadı nasıldır ve
filtre kâğıdında ne kalmıştır? Niçin? c) Filtre edileni ısıtın ve gözlemde bulunun:
Kabın dibinde ne kalmıştır? Görünüşü nasıldır? Kalan acaba suda erimiş tuz olabilir
mi? Bunu nasıl ispatlarsınız? Aşağıdaki şemalar, deneyin çeşitli safhalarını gös­
term ektedir.

a
b C
54
KÖPEK

GÖZLEME ÇAĞRI

ke m iğ i uyluk
kem ıgı
kam ış
kam ış kava
kaval kem iği
k e m iğ i kem iği
kem iği tırn a k la r
bileği r
p a rm a k la r ve
{ayaktaham
\ kemîğı^f^
, y a s tık ç ık la r
aya kta b a n ı
1 — İnsan vücudunun eklem lerini kö- 2 — Köpeğin parmak uçlarına basarak
. peğinkiyle karşılaştırın. İnsan, ayağımın yürümesi onun koşu sırasındaki hızını e t­
hangi kısmıyla yere basar? Köpeğinki na­ kiler mi? (Ayağınızın koşarken ne durum­
sıldır? da olduğunu düşünün).

3 — Köpeğin ayağını kaldırarak yere 4 — Çok sıcak havalarda veya uzun


bastığı kısmı inceleyin; ne görüyorsu­ bir koşudan sonra köpeğinizi inceleyin:
nuz? Tırnaklarının nasıl olduğuna bakın. Neden dili dışarıda solumaktadır?

5 — Köpeğinize bir kemik verin ve


onu nasıl kemirdiğini inceleyin: Altçene
kemiği hangi hareketleri yapmaktadır?

BİRLİKTE TANIYALIM duyarlar. Poliste ve orduda köpeğin bu ö-


zelliğinden yararlanm ak için özel düdük­
Evlerim izin sâdık bekçisi k öpeğin uzun ler im al edilm iştir. Bu düdükle çıkarılan
fak at vü cu du n a göre küçük b ir kafası, sesleri insanların duyam am asına karşılık
canlı ve zeki gözleri vardır. K oku alm a ve özel surette yetiştirilm iş köpekler rahatça
işitm e duyuları çok gelişm iştir. duyarlar.
K öpekler, bizim işitem eyeceğim iz ve K öpeğin cinslerine göre değişen dik,
sesötesi olarak adlandırılan sesleri bile yarı düşük ve düşük olabilen kulaklar
M Köpeğin adım atışlarını atınkine benzete­
biliriz: Köpek adım atarken sıra ile her de­
fasında bir ayağını atar; tırısta ise bir ön
ve bir de arka (örneğin sağ ön - sol arka)
ayağını; dörtnala koşuda dört ayağını bir­
den yerden keser.
A ltta köpeğin iskeleti
T ■

adım lam a

uyluk
kemiği
altçene kemiği

kürek kemiği

kol kemiği m— —" kamış


kaval kemiği
kemiği
dirsek kemiği
(ön ayak kemiği) elbileği kemiği ayakbileğı
döner kemik (ön ayak kemiği)
parm ak e>\1arağı ayaktarağı

dörtnal (ön ayaktarağı)

külâh şeklinde ve küçük b ir sesi alabile­ tuktan sonra köpeklerin neden ağızlarını
cek özel b ir biçim dedirler. açık ve dillerini sarkık tuttuklarını ö ğ ­
D ostum uz köpeğin ham leye hazır yay renm iş oluyoruz.
gibi bir bedeni vardır. Tipik b ir koşu cu ­
dur. Pençeleri kuvvetli ve kaslıdır. Ö n a- BULUNDUKLARI YERLER
yaklarm da beş, arka ayaklarında ise dört
parm ak vardır. Parm aklarının uçlarında, Evcilleşm e yönünden sahip olduğu bü­
yere basm aktan kütleşm iş tırnaklar bu- yük yetenek onu yaşantım ızda hem en h e­
bulunur. m en vazgeçilm ez bir unsur hâline getir­
Köpek, parm aklarının uçlarına basarak miştir. Bu nedenle k öpeğe h er yerde rast­
yürür. Bu nedenle kediler gibi parm akla­ layabiliriz. Çeşitli iklim koşullarına gös­
rına basarak yü rü yen hayvan lar sm ıfın- termiş olduğu dayanıklılıktan ötürü ona
dandır. A n cak yürüyüşü kedigillerinki kutuptan ekvatora k adar her bölgede
gibi sessiz değildir. Bu da tırnaklarının rastlam ak m üm kündür.
geriye çekilebilir olm am asından ileri ge­
lir. BESLENMELERİ
K öpekler, çok az sayıda ter bezlerine
sahiptirler. Bu nedenle terlem e işlem ini Bir köpeğin ağız yapısı dikkatle in cele­
ağız ve ciğ e r yüzeyinde bulunan sıvı ta­ nirse (Bundan sonraki sayfadaki resim ­
bakasını buharlaştırm ak yoluyla yerine den yararlanabilirsiniz): Etçil hayvan la­
getirirler. Böylece çok sıcakta veya koş­ rın tipik diş yapısına sâhip olduğunu g ö ­
Y ARARLARI VE ZARARLARI

ilkçağlardan beri evcilleştirilen köpek


kendisine gösterilen sevginin ve verilen
yem eğin karşılığını hizm etleriyle daim a
ödemiştir.
K öpeğin sâhip olduğu nitelikler güzel
b ir araştırm a konusu olabilir. K öpeğe v e­
rilen belirli görevler ve bunları yapabil­
m esi için gerekli eğitim süreleri araştır­
m anızın tem elini teşkil edebilir.
Sürüyü korum akla görevli çoban köpe­
ğiyle polise suçluları tâkip ve yakalam a­
rürüz: Kesici dişleri çok keskindir. Köpek da yardım cı olan polis köpeğinin yetişti­
dişleri olarak isim lendirilen aynı zam an­ rilm esi süreleri aynı değildir. Polis köpe­
da iri diş olarak da adlandırılan bu dişler ği için oldukça uzun süren b ir eğitim g e ­
çok gelişm iş olup sivri, kuvvetli ve yay g i­ reklidir. K ör olan sâhibini bü yü k kentin
bi eğridirler; genellikle kem ikleri bunlar­ tehlikelerinden k oru yacak veya karda
la kırarlar. A zı dişleri de sivridir. A zı diş­ yollarını kaybetm iş yolcuları kurtaracak
lerinden dörd ü diğerlerine göre daha çok olan bir köpeği eğitm ek ise yoru cu ve ih­
gelişm iş olup can avar dişleri, yırtıcı diş­ tisas isteyen bir sabır işidir.
ler olarak da bilinirler. Dişleri tam 42 ta­
KÖPEK, İN SA N A DOSTTUR
nedir. Diş sayısı çok olduğundan çene k e­
m ikleri de uzundur. G eçm işte etçil olm a­ insan, köpeği çeşitli görevler için eğit­
sına rağm en köpek, günüm üzde et, sebze m eyi başarm ıştır.
ve kem ik yiyen b ir hayvandır. A n cak bu Senbernar ve T ernöv köpekleri kurtar­
durum köpeği pek m em nun etm em ekte m a işlerinde ihtisas yapm ışlardır. B unlar­
ve et yiyip kem ik kem irm ek özelliğine sa­ dan birincisi kar ve buzlar arasında di­
hip ağzıyla çiğnem eyi başaram am akta- ğeriyse suda insan kurtarm aktadır. A v ­
dır. Bu nedenle çiğneyem ediği besinleri cılıkta kullanılan tazı, zağar, terriye (av­
sindirici öz sular salgılayan m idesiyle ları inlerinden çıkaran bir cins zağar) ve
hazm eder. Bu durum undan ötürü köpeğe kopoy; köpek türleri arasında en tanın­
belirli saatlerde yem ek verilm elidir. mış olanlanndandırlar. Y ine avcılık için
yetiştirilm iş olan puanter ve setter ise
ÜREMELERİ ferm a köpeği olarak avını b u lu n ca h ayva­
nın çok yakınlarında hiç kıpırdam adan
K öpek yılda iki defa yavrular. D oğduk ­ durur.
larında gözleri kapalı ve çok za y ıf olan e- insanoğlu nun eskiçağlardan beri m ül­
niklerin (yavrular) gözleri ancak bir h a f­ kiyeti korum a görevini k öpeğe verm esi­
ta sonra açılır; yirm i gün kadar sonra da nin nedeni onda bu yetenekleri görm esin­
yürü m e yeteneğine kavuşurlar. D oğum ­ den ileri gelmiştir.
dan sonra anne, yavrularını ortalam a Fino, üstün zekâsı ve uysallığıyla tanı­
birbu çuk ay k adar sütüyle yâni em zirerek nır. M üşfik ve eğlendirici M alta köpeği
besler. K öpekler h er defasında 4-6 yavru ise yum uşacık tüyleriyle b ir yün topağına
doğururlar. benzetilebilir. Kurt köpeği ise üstün b ir
Y aşam a süreleri ortalam a 10-14 yıldır. zekâya sâhiptir. A ncak hürriyetine çok
Bununla beraber az da olsa 20 yıl yaşa­ düşkün olduğundan bağlı tutulursa sada-
yanları görülm üştür. katm dan çok şey kaybeder, isyankâr olur.

57
KÖPEK CİNSLERİNDEN BAZI ÖRNEKLER

Boynundaki tasmasına fıçısı asıfı bir Senbernar Afgan tazısı eskiçağlarda av için kullanıldı­
köpeği. Bu iri hayvanların yetiştirilm eleri ve terbi­ ğı zamanlar koşu köpeğini en iyi şekilde tem sil
ye edilm eleriyle Grand-Saint-Bernard manastırı eden bir türdü. Günümüzde ise zari* salonlara hap­
r^hioleri görevlidirler. sedilmiş bir süs hayvanı hâline gı Im iştir.

Ternöv’de bile cinsi az bulunan ve çok iyi yü­ Bir zamanların kavgacı köpeği olan buldok şim­
zen bu köpekler çok kimseleri boğulmaktan kur­ di sâkin bir karaktere sâhip olmakla dikkati çek­
tarmışlardır. mektedir.

58
BENZERLERİ

Tilki, kurt, kır kurdu, çakal, çöl tilkisi,


kutup tilkisi, tanuki, dingo ve karsakta;
köpeklerde olduğu gibi şu özellikler b u ­
lunur:
— E tç il h ayvanların diş yapısı.
— İç e ri çekile m e y e n tırn a k lı, koşuya e lv e ­
riş li, a d a le li ayaklar.
— Ç ok g e lişm iş koku a lm a ve duyu organ­
ları.

Kurt, sürüler hâlinde Avrupa ve Asya'da yaşar. ►


M em leketim izin karlı ve dağlık bölgelerinde ve bil­
hassa doğuda bulunur. Küçük kem iricileri yiyerek
beslenirler. Aç kaldıkları zaman sürülere ve hattâ
insanlara bile saldırırlar. Çok dayanıklı, saldırgan,
direşken ve evcilleşmeyen bir hayvandır.

Tilki, Avustralya hariç bütün kıtalarda bulunur ►


ve ağaçlık bölgeleri sever. Orta boydaki kem irici­
leri yiyerek beslenir. Bunları bulamadığı zaman bü­
yük bir ustalıkla avladığı balıkları yer. Çok sabırlı,
ihtiyatlı ve bilindiği gibi kurnazdır. Tilki, kıymetli
olan kürkünden yararlanılmak için yetiştirilir.

Çakal, Kuzey Afrika, Güney Avrupa ve Asya’da


yaşar. Her çeşit ölü veya canlı hayvanı yiyerek
beslenir. Çok kurnaz olup en tehlikeli kapanlardan
bile kaçmayı başarır. Çürüyen hayvan leşlerini ye­
diğinden ve böylece ormanları bu birikintilerden
temizlediğinden bu hayvarfa yararlı demek doğru
olur. Evcilleştirilebilir. V

59
Kır kurdu, Amerika'da çok yaygın­
dır. Eşeleme yoluyla kendi yaptığı
veya başka etçillerin terkettikieri in
veya benzeri yerlerde yaşar. Gruplar
hâlinde dolaşır, leşleri bitkileri omur­
galıları ve hattâ böcekleri yiyerek
beslenirler, çok zekidirler. Evcilleş-
tirileb ilirler.

Dingo, y&lnız Avustralya’da bulu- ^


nur. Köpeğin başı boş bırakılması ha­
linde nasıl vahşileşebileceğine can­
lı bir örnektir. Çok yırtıcı olup koyun
ve diğer küçük hayvanları parçalaya­
rak beslenir.

^ Çöl tilkisi sahra çöllerinin tanın­


mış bir hayvanıdır. Özellikle çöl fa­
relerini ve küçük boydaki hayvanları
yiyerek yaşayan çöl tilkisinin boyu
60 santimdir. Kürkünün rengi çöl
kumununkine o kadar yakındır ki ha­
reketsiz dururken varlığının farkına
varmak bazen imkânsızdır. Kurnaz ve
çok süratlidir. Evcilleştirilebilir.
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Karakteristik yönlerini belirterek; köpeğin nerelerde bulunduğundan, na­


sıl beslendiğinden ve nasıl doğduğundan ve ne gibi yararlan olduğundan söz
edin. Hangi hayvanlar köpeğe benzerler?
2 — Köpekte en gelişmiş duyular hangileridir?
3 — Köpeklerin koştuktan sonra veya çok sıcakta dilleri neden sarkıktır?
4 — Hangi köpek cinslerinin kurtarıcılık ve hangilerinin bekçilik yaptıklarını söy
leyiniz.
5 — Tilki faydalı mı, yoksa zararlı mıdır? Neden?

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR (* * } PRATİK DENEYLER ( * * * )

g fc ^ 1 ( * ) Köpeğin pençesini kaldırarak yere bastığı kısmı bastırarak ezmeye çaiı-


W S m şın. Gözleminiz ne olacaktır?
^ 2 ( * ) Köpek ve aynı familyadan olan öbür hayvanların kar ve çamurda bıraktık-
ları izlere bakarak bunları defterinize çiizn.
3 ( * * ) Polis ve körlere yol gösteren köpeklerin nasıl yetiştirildiklerini soruştu­
rarak öğrenin.
4 ( * * ) Köpek için en büyük hastalık hangisidir ve bunun en güvenilir ilâcı nedir?
5 ( * * * ) Herhangi bir köpeğin morfolojik (dış yapı görünüşü) ve psikolojik yön­
lerini gözleyin ve koku alma hassasını inceleyin.
Uyarı: Herhangi bir hayvanın belirli özelliklerini araştırmak için en güvenilir ve
yararlı yol canlı bir örneğin izlenimidir. Köpeğin incelenmesi için onu belirli cins­
lere ayırarak (çünkü, yaklaşık olarak 300 kadar köpek cinsi vardır) oldukça büyük
bir gruba hitap edecek listeler hazırlamak mümkündür.

M o rfo lo jik ö z e llik le r P siko lo jik ö ze llik le r

Post H uy
( tek renk - iki renk . b en e kli.. . ) ( uysal - saldırgan - m eraklı)
Kıl Zekâ
( bot . düz olmayan - kokan) ( süratli - n o rm a l. ölçülü)
Kafa E ğ itile b ilm e yeteneği
Boyun ( itaatkâr - kayıtsız - dikkatsiz)
K ulaklar B a ğ lıiık d ere c e le ri
E klem ler ( sevgi - sadakat - herkese yakınlık gösterir)
Baş
Kuyruk
Y ü ks eklik (yerden omuz başına kadar)
Beden
Cins

61
B ir Tabiat Bilgini Anlatıyor

TİLKİ

H ayvan cinslerinin en güzel ve en zekisiyle tanışm am birkaç yıl öncesine rastlar.


Sizlere bunu anlatabilm em için güzel bir kış gününe dönm em gerekir.
O sabah uyandığım da köydeki evim in çepeçevre bem beyaz karla örtülm üş olduğunu
çok iyi hatırlarım . G öz alabildiğine uzanan sahada, orm an yönünden evin kapısına k a ­
dar gelen izlerden vahşî b ir hayvanın bir gece ön ce evim e kadar sokulm uş olduğunu
anladım .
Bu izler benim kedinin izleri olam azdı. Çünkü şöm inenin başından ayrılm ayı sev­
m eyen kedim in adım ları daha kısaydı. B unlar bir köpek izi de olam azdı. Ç ünkü onlar
da daha derin iz bırakırlardı. Üstelik ayak izlerinin tam orasındaki kara sürünen k u y­
ruğun bıraktığı iz oldukça belirliydi.
işte bu nedenlerle zihnim de beliren bütün şüpheleri bir tarafa bırakıp o gece b ir til­
kinin evim e kadar yaklaşarak gezindiğine kanaat getirdim.
M eraktan kurtulam ayıp izleri takibe başladım , onlar da beni doğru ca hayvan ın ini­
ne götürdüler. O rada sâkin bir şekilde uzanm ış henüz 6-7 aylık bir tilki uyuyordu. D a­
ha bu yaşlarında yeterli derecede zeki ve açıkgöz olam adıklarından kolaylıkla ya k a ­
layıp onu eve getirdim .
Tilki yavrusunu büyütm ekte ve evcilleştirm ekte güçlük çekm edim . O na gösterdiğim
şefkate bu kurnaz hayvan, b ir köpek kadar karşılık gösterm ekte gecikm edi.
Şimdi bütün bu olaydan olduk ça ilginç b ir sorun ortaya çıkıyor. A caba tilki bazı y a ­
rarlar sağlayacak b ir hayvan m ıdır?
Hayvanlar, bilindiği gibi yararlı ve zararlı olarak iki sınıfa ayrılırlar, insanlar da
bunların ilkini k oru r diğeriyle de savaşırlar. A n cak hiçbir hayvan kat’i b ir şekilde ya ­
rarlı veya zararlı değildir. Zararlı bir h ayvan ın yarar, yararlı bir varlığın ise zarar ver­
diği görülm em iş b ir şey değildir.
Bu iddiam ızı şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: M ayısböceği ve benzeri zararlı b öcek ­
leri yok etm esi nedeniyle serçe, özellikle tarım alanında çok yararlı bir kuş olarak ta­
nınır. N e var ki yılın bazı devrelerinde tahıl yem eğe olan ihtiyacı nedeniyle zararlı
olur.
Zarar’ olarak bildiğim iz ve kendim izi ondan koruduğum uz yılan ise hiç de yararsız
bir ha> .n sayılm az. Zira büyük zararları olan fareleri ve tarlalara geniş ölçüde za­
rar veren diğer kem iricileri yok etm eleri bakım ından büyük fa y d a la n vardır.
işte bu durum da ve bu gözlem altında yararlılık kavram ı incelenecek olursa eski de­
virlerde çok zararlı olarak bilinen birçok hayvandan bazı yararlar sağlanabileceğini
ve bunların her iki sınıfta da tanım lanabileceğini görürüz.
Kısa bir sürede yararlı bir hâle getirilebilecek hayvanların arasında, uzaktan köpek
le akrabalığı bulunan tilki de ön sırayı alır.
Kötü şöhreti bu hayvan ı gereği k adar tanım am ızı önlem iş, değerini yanlış bilm em i­
ze sebebiyet verm iştir. Bu arada avcıların abartılm ış hikâyeleri de bu yanılm aya ya r­
dım cı olmuştur.
A v cıla r bu hayvana zararlı olduğundan çok kendi avları olan tavşan ve benzeri
canlılara zararı dokunduğu için düşm andırlar. Zavallı tilk i.d e böylece gü r kürkü ve
ku yruğu nedeniyle katliam devresinde hiç acım ayan avcıların kurşunlarına hedef olur.
A vcılara sorulacak olursa kendilerini haklı çıkartacak çok sebepler bulurlar. Bir defa
tilki yalnız av hayvan ıyla beslenir ve küm es hayvanlarının baş düşm anıdır, işte bu ne-

•62
denle a vcılar yaptık]} rr işi b ir dayanır>.a olarak düşünür)ar ve özellikle çiftçileri k o­
ruduklarına inanırl % c.
Bazı bilim adam larının a aştırm a sonuçları *3e çok ilg iletir. Tilki her ne k adar besi­
nin bir kısm ını tavşan ve sülün gibi av hayvan ların ı yem ekle sağlıyorsa da küçük ve
orta boydaki kem iricileri im ha etm ekle tarım a büyük yarar sağladığı da b ir gerçektir.
Bu kürklü hayvanın dağ keçisi ve yabanî tekenin etini çok sevdiği doğrudur. N e var
ki k u ro a n la n daim a ihtiyar veya ölüm e terk edilm iş olanlardır. Geviş getirenlere k ar­
şı olan saldırganlığı ise bu hayvan türlerini tüketici olm aktan çok uzaktır.
Tilki, besinine oldukça geniş sayıda zararlı böcek türlerini de dahil eder. Böylece k o­
ru ve orm anlarda bir nevi sıhhî tem izlik işlem ini yapar. Bu hayvanın hastalık veya
k aza sonucu ölm üş hayvan leşlerini yem esi de vebayı ortadan kaldıran ayrı b ir ya ra r­
lı yönüdür.
Ö zellikle tarım ve insan sağlığı yönünden bu k adar faal bir yararlılık örneği olan til­
kiyi geceleri çalm ış olduğu birkaç tavuk v e y a tavşan için hoş görm ek gerekir.
Bu durum da hiçbir hayvanı tam olarak ya rarlı veya zararlı sınıfa sokm ak m üm kün
değildir.
Şu veya bu türdeki av hayvanlarına «zararlıdır» dam gasını vurabilm ek için olduk­
ça geniş bir incelem e gerekir. Y oksa dış görün üşüne bakıp insanın kendince kurm uş
olduğu düzene zararı var diye zararlıların öldürülm esi tabiat dengesini bozu cu bir iş­
lem olur.
Böylece tabiatı İlmî bir şekilde ve çok yakından incelem enin önem ini kavram ış bu­
lunuyoruz. Y üzyıllardır vahşî hayvan dam gasını vurm uş olduğum uz tilki sansar, k o­
karca, kartal, atm aca, baykuş ve benzeri b irçok h ayvan ın zannedildiği gibi zararlı olm a­
dığını görm üş oluruz.

63
KEDİ

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Kedinin gözlerini bir aydınlıkta


bir de karanlıkta inceleyin, gözbebekleri na­
sıl bir değişime uğramıştır?

4 — Kedinin üst dudaklarında ve gözle­


rinin çevresinde bulunan kıllar süs için mi­
dir, yoksa bu kılların bir görevleri var mı­
dır?

5 — Ön ve arka ayaklarının uzunlukları­


nı karşılaştırın ve izleniminizi açıklayın.

2 — Kedinin pençesini kaldırın ve tır­


naklarıyla yastıkçıklarına bakın. Acaba § *^
bunlar köpeğinkiyle aynı mıdır? t? &
kürek
içeriye çe k ilm iş çene kem iği
d u ru m d a k i tırn a k kem iği

dışarıya çıkmış kol k e m iğ i^ v~ }*


tırnak
\'\ s
döner kem ik J
3 — Köpeğinkine oranla daha uzun tır­ e lta r a ğ \, f uyluk kemiği
nakları olmasına rağmen kedinin yürüyüşü parm ak \ ’S ğ i *<aval k e m ^ i
neden daha sessizdir?
k am ış kemiği
BİRLİKTE TAN IYALIM Bu sessizliği dört pençesinin altında b u ­
lunan yastıkçıklar sağlam aktadır. Böyle­
Z arif ve ahenkli görünüşlü kedinin zıp­ ce kedi hiç gürültü etm eden yürü yebil­
lam a yeteneği çok fazladır. Fareleri a v­ m ektedir.
lam akta büyük hüner sahibidir. Fareleri
yakalam ası onu besleyenlere hizm et için BULUNDUKLARI YERLER
değildir. Kedi, avlanm a zevkine varm ak
için bu işi yapar.
Evcil kedi hem en hem en her yerde bu­
Evinizdeki veya diğer bir kediyi elinize lunur. Y abanî kediye ise A sya ve A frik a ’­
alıp, okşayarak dikkatlice inceleyin. İlk da rastlanır.
izlenim iniz kedinin yum uşaklığı olacak ­
tır. BESLENMELERİ
K ediyi incelem eye devam ederek vü cu ­
dunun h er bölüm ündeki özelliklere d eği­ Evcilleştirilmiş bile olsa kedi, etçiller sı-
nelim: m fm dandır. A ncak yüzyıllardan beri in­
Ö nce kedinin küçük ve yuvarlak başını sanların yanında yaşadığından alıştırılır­
ele alalım. Sivri kulaklarının en h a fif ses­ sa yem ek artıklarını da yiyebilir.
leri bile duym aya hazır olduklarını görü ­ A ğzın ı açarak dişlerinin özelliklerini
rüz. inceleyin: Altısı üst, altısı altçenede ol­
Büyük ve yuvarlak gözlerinin k aran­ m ak üzere 12 tane kesici dişi vardır. Uzun
lıkta fosforlu ym u ş gibi ışıldam asının ne­ ve sivri olan bu kesici dişler keskindir.
deni, gözünün içinde bulunan ve ışığı a y ­ A lt ve üstçenede, sağlı sollu olm ak üze­
na gibi yansıtıcı özelliği olan bir tabak a­ re birer tane köpek dişi vardır. G eride ise
dır. K aranlıkta çok iyi görebilen kedinin üstçenede 8, altçenede 6 tane olm ak üze­
gözbebekleri fazla ışıkta daralarak k ü ­ re azı dişleri vardır. Bunların taçları gi­
çülm e az ışıkta büyüyebilm e yeteneğine rintili çıkıntılıdır. Çenenin en gerisindeki
sahiptir. azılar, diğerlerinden daha büyük ve kuv­
G özlerinin çevresinde ve üst dudağının vetlidirler. Birbirleri üzerine m akas gibi
iki yanındaki ince ve uzun sert bıyıkları­ kenetlenm iş olan ve etleri parçalam aya
nın titreşim iyse karanlıkta kediye çok y a ­ yarayan dişlere büyük azı dendiği gibi
rarlı olm akta ve görem ediklerini duyur­ yırtıcı dişler de denm ektedir.
m aktadır. Kedinin dili, u çla n geriye doğru kıv-
n k boynuzsu çıkıntılarla örtülüdür. Ç iğ­
KEDİ GİBİ DÖRT AYAK nem e işlerinde dişlere yardım ettiği gibi
ÜZERİNE DÜŞMEK hayvanın su içm esine ve tüylerini yalayıp
tem izlem esine de im kân verm ektedir.
Bu deyim i hepiniz bilirsiniz. K ediyi şöy­ Bağırsağı fazla uzun olm ayıp takriben
le 50 santim k adar yükseklikten ve istedi­ vücudunun dört katı kadardır. Bu, etçil
ğiniz b ir pozisyonda yere bırakın. Kedi hayvanlarda görülen ortak b ir özelliktir.
daim a dört ayağının üzerine ve marnla­
m ayacak bir yum uşaklıkta düşecektir.
Ön ayaklarından daha uzun olan arka
ayaklar kü çü cük kediye üstün bir zıpla­
m a ve atlam a yeteneği verm ektedir. Bü­
yü k hareket serbestisini de çok esnek o-
lan om urgası yolu yla elde eder.
K ediyi yere bırakarak yürütün: Akıcı
ve h a fif yürü yüşü dikkatinizi çekecektir.
ÜREMELERİ Y A RAR LA RI VE ZARARLARI

Kedi, ilkbaharda ve sonbaharda olm ak Bu sevim li yaratıkların yararlı mı, y o k ­


üzere iki d efa yavrular. Ü ç ilâ altı ya vru ­ sa zararlı mı oldukları sorulduğunda, a k ­
yu k ör ve sağır olarak dünyaya getirir. la gelen ilk cevap fareleri avlam aları n e­
A yn ı zam anda dişsiz de olan bu k edicik­ deniyle yararlı olduklarıdır. Çok kurnaz
ler anne sütü em erek beslenirler ve ana­ bir fare avcısı olan kedi, Rom alılar ça ğın ­
ları tarafından büyük b ir şefkatle bakı­ dan beri bu görevi yüküm lenm iştir.
lırlar. K edinin evcilleştirilm esi köpeğinkine
D oğduktan on gün sonra görm eye baş­ oranla daha yenidir. K öpeğin en eski ça ğ ­
layan yavruların ilk dişleri (süt dişleri) larda bile insan yaşantısına girm iş oldu
birbu çuk ay sonra çıkar. Bunlar yirm ialtı ğunu m ağara duvar la n d ak i grafit (taş ü-
tanedir. zerine resim ) lerden anlanz.

BENZERLERİ
Aslan, kaplan, leopar ve vaşak da ke­
di gibi kedigiller ailesindendirler ve şu
ortak özellikleri vardır:
— E tç il ( e to b u rfd irle r ve parm ak u ç la ­
rın a basarak yürürler.
— Ç e k ilip b üzü lebilen tırn a k la rı vardır.

Aslan, Afrika ve Asya ormanlarında yaşar. Aç


olmadıkça insana sald ırm az^

Leopar (veya panter) kedigiller ailesinin en yay­


gın olanıdır: Asya, Afrika, Seylan ve Sonda adala­
rınca bulunur. Küçük boydaki hayvanları avlar.

Vaşak Avrupa'da bulunan en büyük kedigiller­


dendir. Çeşitli türleri Asya, Afrika ve Kuzey Ame­
Kaplan sessiz, kurnaz ve çeviktir. Bazı hâllerde rika’da bulunur. Çok çevik olup pek keskin bir gö­
insan için çok tehlikeli olur. rüşe sâhiptir.

K öpek ve kediyi incelerken ETÇİL’leri tanım ış olduk.

Ö zelliklerini bir daha özetleyelim :


— G e n e llik le e tle b eslen irler.
— Tam b ir d iş serisine sâh ip tirler.
— P arm ak u çların a b asarak (k e d i ve k ö ­
p e k ) veya tab an ların a b asarak (a y ı) yürürler.
— Ç ok g eliş m iş olan tırn a k la rın ı k e d ig ille r
içeriye ç e k e b ilirle r.
— K asları k u v v e tli, vü cutları çev ik tir.
— G e n e llik le sald ırg a n d ırla r.

K öpekgiller ve k edigiller fam ilyaların­


dan ayrı olarak diğer beş fam ilya şu şe­
kilde sıralanır.-

— S ırtla n g iller: (Sırtlan, benekli sırt­


lan, boz sırtla n ).
— A yıgiller: (Tibet ayısı, dudaklı ayı,
boz ayı, kutup ayısı ve d iğ e rle ri).
K üçük-ayıgiller: (Panda, km kaju, koati,
p ro k y o n ). Küçük-ayıgillerden prokyon, oldukça ilginç
— Sansargiller: (Gelincik, kakum , sa­ bir hayvandır. Daha çok «yıkayıcı ayıcık» ola­
rak anılır ve her bulduğunu yıkamasıyla ta­
mur, vizon, porsuk, k ok a rca ...).
nınır. Her ne kadar «çalmak» huyundan vaz
— M isk-kedisigiller: (Firavun faresi, je- geçirilmiyorsa da bu mağrur hayvan kolayca
net, kara palm iye, m isk kedisi, fu s s a ). evcilleştirilm ektedir.

Benekli sırtian, Afrika kıtasının hemen her ye­ duklarından acayip bir yürüyüş şekli vardır. Sırtlan
rinde bulunur. Step ve ormanlıktaki makileri se­ daha çok geceleri dolaşır. Koku alma duyusu çok
ver. Ön ayakları arkalarına oranla daha uzun ol­ kuvvetli olduğundan besinini kolay bulur.

67
İSM

Bir zamanlar Avrupa’da çek bol olan boz ayı cin­ Kakum, küçük bir etçil olup Avrupa, Asya
si ne yazık ki insafsızca avlananlar yüzünden çok ve Amerika'da yaygın hâlde bulunur. Kuyru­
az bulunur bir nesil hâline gelm iştir. Ayak taban­ ğuyla birlikte boyunun uzunluğu 35 santime
larına basarak yürürler. Beşik gibi sallanarak yü­ ulaşır. Yazın esmer-kırmızı olan rengi kışın
rümesi kendine has bir özelliğidir. Bu hayvanın aklaşır yalnız kuyruğunun ucu daima kara ka­
bütün derdi ve eylem i doymak bilmeyen midesini lır. Kürkçülük slanında düşük değer taşır. Çok
doldurmak için çok besin sağlamaktır. canlı ve çeviktir.

Dev panda, rengi nedeniyle oldukça tuhaf Su samuru, suda daha çeviktir. Yüzücü meme­
görünüşlüdür: İki renkli olan postu çoğunluk­ lilerin bütün özelliklerine sâhiptir: Yassılaşmış
la siyah ve beyazdır. Boyu birbuçuk metreye bir kuyruk, uzamış bir kafa, parmaklar arasınH >r
ulaşırken ağırlığı da 160 kiloyu bulur. Tibet'in ve su geçirmez kürkü. Kürkü çok beğen
üst kısımlarında rastlanır. Otçullaşm ıştır. hayvan daha çok Rusya'dan Japonya'ya k
Bambu tohumları ve köklerle beslenir. yılmış olup Avrupa’da da az da olsa bul

68
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Kedinin özelliklerine değine ek nerede bulunduğunu, nasıl beslenip nasıl


ürediğini anlatın. Faydalı olup olmadığını söyleyin. Benzerlerini sayın.
2 — Kedi yürüyüşünün sessiz olma nedenini açıklayın.
3 — Kedinin büyük azı dişlerinin ağzının neresinde bulunduklarını belirtin. Bun­
lar ne işe yararlar?
4 — Etçillerin özelliklerini açıklayın ve hangi familyalara ayrıldıklarını sıralayın.

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( * 4) Çok rastlanılan kedi hastalıkları arasında bir araştırma yapın.


g] sanlara geçici midir?
i' j: 2 ( * * * ) Kedinin özellikleriyle köpeğinkini karşılaştırarak benzer yönlerini belirtin.
\ ‘t 4. ►Uyarı: a) Önceki sayfalarda örneği verilm iş deneyde kedinin nasıl dört ayağının
i.--: Ü j D , J: üzerine düştüğünü izledik. Kedinin yere bırakıldığı bu yüksekliği azaltarak kedinin
yere düşmeden dönebileceği en az uzaklığı bulmaya çalışın, b) Yanda resmini ver-
m iş#lduğum uz kedi başında, gözbebeklerinin aydınlık ve karanlıkta aldığı şekilleri
belirterek tanımlayın, c) Kedi ve köpeğin bıraktığı ayak izlerini bir kâğıda alın ve
karanlıkta aydınlıkta a r a lın d a k i farkları belirtin, d) Aşağıdaki listeyi tamamlayın:

BİYOLOJİK ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Besin rejimi
KÖPEK KEDİ
(etçil - otçul - omnivor)

Dişler
Toplam diş sayısı
Kesici diş sayısı
Köpekdişi sayısı
Küçük azıdişi sayısı
Büyük azıdişi sayısı

Nasıl yer?
Bir parça et verin: Çiğner mi\ yoksa çiğ­
nemeden mi yutar?
Büyük bir kemik verin: Kırar mı, yoksa
etini mi sıyırmaya çalışır?

Nasıl içer?

Çoğalması
Kaç yavru doğurur?
Emzirir mi?
Onları ne zaman kendi başlarına bırakır?

Karakteristik özellikleri
Gece veya gündüz hayvanı midir?
Gözbebeği büyüyebilir mi?
Bıyıkları dokunma organı mıdır ve nere­
sinde bulunur?
Ayak parmaklarına mı, yoksa tabanına mı
basarak yürür?
Tırnaklarını içeriye çekip dışarıya çıkara­
bilir mi?
AT

GÖZLEME ÇAĞRI

döner kemik

ön ayak kemiği

ön ayaktarağı
kanon kemiği

ko! kemiği

zı parm a döner
dişleri kem ikleri kemi dirsek
parm ak kemiği
! biteği kemiği
gem yeri

-toynak eltarağı kem ikleri


kesici dişler

1 — A t dişlerinin görünüşü. Her diş gru­ 2 — İnsan eklem lerini atınkiyle karşılaş­
bunun adını söyleyebilir misiniz? Boş görü­ tırın. Hayvanda parmakları, eli, bilek ve dir­
nen bölüme gem yeri denir. Buraya hayva­ seği belirtm eye çalışın. A t neresiyle yere
nı yönetebilmek için gem takılır (aşağıdaki basar; ayağı, parmakları veya yalnız tırnak­
resmi de inceleyin'* larıyla mı?

3 — Atın ayağında kaç parmak saydınız?


Atın tırnağı nasıl adlandırılır? Şimdi üstten
ve alttan bakarak toynağı inceleyin. Bir atı
nallamakla korumak istenilen nedir?

70
BİRLİKTE TAN IYALIM
fff
Atı yakından izlem ek fırsatını buldu­
nuz m u? Yolda, yarışta veya resm igeçitte
ata dikkatle baktınız m ı?
< r t flfrr
Ü çgen ve uzam ış bir baş, başın iki y a ­
nında duran ve yan görüşü sağlayan iri
ve parlak gözler atın ilk göze çarpan özel­
likleridir. a
ü tfrtfrf
Daim a hareket hâlindeki dudaklar sarı
dişleri çevrelerler. Üst dudağı büyük bir
hortum gibidir. A ğzında sekiz yaşm a k a ­
dar tam am lanan; 12’si kesici 4’ü p a rçala­
yıcı, 24’ü de azı olm ak üzere 40 tane dişi
vardır.
Geniş ve kesici, küçük köpekdişleri (di­
şilerinde bulunm az) ve geniş, basık azı
dişleri at dişlerinin belirli nitelikleridir.
Kesici dişler, zam anla (at yaşlandıkça)
aşınarak şekil değiştirirler ki bundan ya ­
rarlanarak r.tm yaşı, dişlerine bakılarak
anlaşılır.
Atın küçük ve dik olan kulakları da çok b
hareketlidir ve duruş şekillerinden h ay­
vanın psikolojik durum unu tanım lam ak
m üm kündür.
U zun ve yanlardan basık olan boyun
üzerinde bulunan pekçok sayıdaki kıllar
atm yelesini m eydana getirir.
A daleli ve gelişm iş vücudu, ince ve kı­
sa parlak kıllarla kaplı olup hayvanın
kaslarını ve onların gerilim lerini belirli
bir şekilde ortaya çıkarır. A daleli ve ince
ayakları nedeniyle yarış atları dörtnala
'S f'T T 'tf
Kalça kem iğ i (s a ğ rı) kü rek
c

Yukarıda, resim lerle at gidişinin şematik görü­


lf v S İL İ nüşleri: a) Adımlama; atın, her bir ayağını sıra­
aırçeno sıyla atarak yavaş, sarsıntısız yürüyüşüdür, b) Tı­
kem iği rıs; atın, ayaklarını çaprazlama atarak hızlı ve sar­
uyluk ^jpazu sıntılı yürüyüşüdür, c) Dörtnal; atın, dört ayağını
kem iği iem iği da birden yerden keserek, sıçrama şeklindeki en
| kav a l ve Rarhış döner j k e m ik ve
kem iği hızlı koşusudur.
dirsek kem iği
topuk kem iği
Ita ra ğ ı ve Solda, at iskeleti. İskeletteki çeşitli kemikleri
kanon kem iği
em iği inceleyin. Atın, insan elindeki parmak ve avuç içi
[toyn ak e l b ileğf
i kem iği toynak kemiklerine tekabül eden (karşılık olan) kemikle­
ri uzayarak değişikliğe uğramış ve kuvvetli tek bir
parça hâlini alm ıştır. Bu kemik «incik kemiği» ola­
rak isim lendirilm iştir.
koştukları zam an saatte 60 kilom etre gi­
bi önem li bir hız yapabilirler.
A tlar geniş ve kuvvetli b ir toynakla so­
nuçlanan tek bir parm ak olan orta par­
m ak üzerine basarlar; bu nedenle atlar
toynaklılar sınıfına girerler. Ata nal vu­
ran ilk insanların «Seltikler» olduğu söy­
lenir. A ta nal takm aktaki neden, toynağı
korum aktır. Pek uzun olm ayan kuyruk
püskül gibi, bol kıllıdır.

BULUNDUKLARI YERLER
Adaleli ve biçimli vücuduyla güzel bir koşu atı.
Uzun ve ince bacakları ona sürat ve çeviklik sağ­
G ünüm üzde hâlâ vahşî ve ilkel olarak lar. Bu sayede sportif müsabakalarda yarışırlar.
yaşayan tek at türü M ongolistan çöllerin­
de serbestçe dolaşan Przewalskij cinsidir. niz gibi at, geviş getirenler sınıfından de­
G eçen yüzyılda Zungaria çöl bölgesinde ğildir.
seyahat eden bir Rus subayı bu at cinsini Basit ve tek parçadan ibaret olan m ide­
bulm uş ve kendi adını vermiştir. sinin hacm i ortalam a 20 litreyi bulur. At
İşte günüm üzün terbiye edilm iş atı bu besin olarak günde 18-20 kg. kuru ot ve
neslin devam ı olup haralarda yetiştirile- çalıştığı zam an da buna ek olarak 10-12
bilm ektedir. kg. yu la f yer. Bu ölçü ler atm çalışm adığı
M em leketim izde iki tür at bulunur ve zam anlarda yarıya kadar iner.
üretilir. Bunlar A rap ve yerli cinslerdir.
Bu iki cinsi de ıslah etm ek üzere haralar ÜREMELERİ
kurulm uştur. En önem lileri K aracabey
(Bursa), Ç ifteler Eskişehir) ve Sultansu- Atın yavrusuna tay denir; d oğdu ğu n ­
yu (M alatya) ’dır. dan hem en yarım saat sonra dört ayağı
En değerli at türleri ise, safkan İngiliz üzerinde durabilen yavru dinlenirken bi­
ve A rap atlarıdır. le aynı şekilde kalır. Takriben altı ay k a ­
A tlar kullanıldıkları neden göre sınıf­ dar anası tarafından em zirilen tay, süt
landırılırlar: dişleri tam am lanınca (aşağı yukarı on u n ­
1) binek 2) koşum 3) yarış atları cu ayında) artık besinini kendisi bulur ve
kendi kendine yiyebilir.
BESLENMELERİ D ört yaşm a geldiğinde köpek dişleri çı­
kar ve böylece dişleri tam am lanm ış olur.
A t otçul (ot yiyen) b ir hayvandır. Bu Gelişip büyüm esi çok süratli olan at 25
nedenle kesici dişleri otları söküp k opa­ yaşm a kadar yaşar.
racak niteliktedir. A zı dişleriyse iyice çiğ­
nem eyi sağlayacak k adar geniş yüzeyli­ FAYDALARI VE ZARARLARI
dir. Kısrakta (atın dişisi) k öpek dişleri bu­
lunm az. A y g ır (erkeği) da ise az gelişm iş­ At, tarihöncesi devirlerden beri insan­
tir. A zı dişleriyle kesici dişler aralarında oğluna pekçok çeşitli işlerde yardım cı o l­
bulunan diş boşluğuna gem yeri denilir ve muştur. İlk önceleri yalnız taşım a işlerin­
gem bu raya takılır. de yararlanılan attan sonraları haberleş­
O tçul olm ası nedeniyle bağırsağı olduk­ m e ve korunm a alanında da faydalanıl-
ça u zu n du r (yaklaşık olarak 20 m etreyi mıştır. A tın ayrıca kılı, derisi ve etinden
b u lu r ). A n cak inek konusunda göreceği- de faydalanılır.

72

«
BENZERLERİ

Eşek, zebra ve katır da at gibi atgiller Zebra, vahşî bir hâlde Afrika'nın doğu ve ekva­
tor bölgesinde gruplar hâlinde yaşar. Ata benzer.
ailesinde toplanırlar ve şu ortak yönleri
Koyu ve açık renkli şeritler postunun deser.ini teş­
vardır: kil eder. Çok keskin görme ve koku alma duyula­
— A m acı o tla rı u fa la m a k olan, ta m a m la n ­ rına sâhiptir. Bu sayede diğer hayvanların gelişle­
m ış b ir diş dizisi. rinden zamanında haberdar olur. Zarif ve süratli bir
— B ir tek p arm akla (o rta ) b itip toynağı yürüyüşü vardır. Refleksleri de çok gelişmiştir.
Yaprak ve ot yiyerek beslenir. At kadar olmamak­
m eydana g etiren ayak.
la beraber evcilleştirilebilir. Bir türü de dağ zeb­
-— Koşuda sürat ve yürüyüşe d a y a n ık lılık .
rasıdır.

A Eşeğe hemen her yerde rastlamak mümkündür.


İnsanlar arasında kanaatkârlığıyla tanınmış sabırlı
bir hayvandır. Yerden omuza kadar olan yüksekliği
en fazla 1,60 metreyi bulur. Yeşil ot yediği gibi ku­
ru ve dikenli otlarla da beslenebilir. Yorgunluğa
dayanıklılığı, en güç arazide yürüyebilmesi ve yük
taşıyabilmesi eşeğin bilinen özeiliklerindendir.
At ile aralarında belirli üç fark vardır: Kulakları
daha uzundur, toynakları daha dardır, kuyruğunun
y a ln z ucunda kıllar bulunur.

Katır daha çok dağlık bölgelerde bulunur. Kötü


yollara ve yorgunluğa karşı daha dayanıklıdır-, Üre­
mez, kısrak ile erkek eşeğin çiftleştirilm esinden
meydana gelen bir melezdir. Erkeği kısırdır, bu­
nun bir başka türü daha verdir ki o da aygırla dişi
eşeğin çiftleşmesinden meydana gelmektedir, bar-
do diye anılan bu hayvanın da erkeği kısırdır.

73
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Atı söz konusu ederek özelliklerini, nerelerde bulunduğunu, nasıl beslen­


diğini, üremesini, yararlarını belirtin ve benzerlerini sayın.
2 — «Toynaklılar» adının anlamı nedir?
3 — Gem yeri nedir? İnsan bundan nasıl yararlanır?
4 — Atgillerin ortak yönleri nelerdir?

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR (**} PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( * * ) Atın bellibaşlı yürüyüş şekilleri hangileridir? Bunların arasındaki fark­


ları belirtin.
2 ( * * ) A t ile eşeği birbirinden ayıran özellikleri belirtin. Eşekle katırı karşılaş­
tırın. Katır ve bardo hangi hayvanların çiftleşmesinden meydana gelir?
3 ( * * ) A t hastalıklarından birkaçını sayın.
4 ( * * ) En tanınmış at cinslerini sayın. Özellikleri ve renkleri üzerine araştırma
yapın.
5 ( * * ) İnsan toplumunda atın, önemini belirten birkaç örnek bulun.
6 ( * * ) Bir harada atların nasıl yetiştirildiklerini inceleyerek izlenimlerinizi an­
latın.

B ir Tabiat Bilgini Anlatıyor

EŞEK
Bir zamanlar...
Söze höyle başladığım için sakın masal anlatacağımı zannetmeyiniz. Hayır çocuk­
lar, size r sal anlatacak değilim! Bu, son savaş yıllarında gerçekten olmuş acı bir
olaydır.
Evet, bir zamanlar Kastan adında yaşlı bir eşek vardı. Derisinin rengi, bir sonbahar
yemişi olan kestane renginde olduğu için bu sevimli hayvana Kastan diyorlardı.
Kastan’ın sahibi olan yaşlı adamcağız sağır olduğu gibi gözleri de hemen hemen hiç
görmüyordu. Bu adam İtalya’nın küçük bir ormanlık bölgesi olan Val Chisone’de tek
başına yaşıyordu. Adı Pin olan bu ihtiyarcığm tek serveti ve arkadaşı Kastan idi. O da
olmasaydı bu ıssız ormanda yalnızlıktan delirmesi işten bile değildi.
Her sabah tan yerinin ağarmasıyla birlikte yaşlı adamla eşeği yola koyulurdu. Pin
odun toplarken, Kastan da bu bayırdaki kayalar arasında bulabildiği birkaç yeşilliği
yer; sonra da kaynaklarda biriken temiz ve duru suyu içerdi. Eşeklerin önemli özellik­
lerinden birinin de kuru ve bazen de dikenli ot yemek olduğunu herhalde bilirsiniz.
Otları yiyerek karınlarını doyuran eşekler hiçbir zaman bulanık ve pis suları içmezler.
İşte bizim Kastan da her zaman olduğu gibi berrak suyla susuzluğunu gidermişti. Ge­
ce olunca da sırtında odun yığını, yanında sahibi, kendine özgü yürüyüşüyle harap
kulübeye dönmüştü.

74
Bu iki canlının dıştan yeknesak ve hattâ acıklı görünen yaşantıları gerçekte hiçte
böyle değildi. Bütün dünya ile ilgileri kesilmiş sessiz yaşantıları daima tabiat içinde
yaşayan diğer insanlarınki gibi huzur doluydu. Sakin bir orman, yaprak hışırtıları, şı­
rıl şırıl akan su, kuş cıvıltıları hiçbir yerde bulamayacakları bir zenginlikti.
Bu huzur dolu hayat böylece sürüp giderken günlerden bir gün Pin, sağa sola dağıl­
mış otları tırmıklayarak yığın hâline getirmekle oyalanırken yaklaşmakta olan bir
düşman devriyesi iyi kalpli ihtiyarın dikkatini bile çekmedi. Sağır olduğunu ve çok az
gördüğünü zaten söylemiştik. Oldukça uzaktan «kim var orada» diye bağıran askerle­
ri duymayan ve bu soruya cevap vermeyen ihtiyar işine devam ededursun düşman bir­
liği mitralyözlerini ateşleyip attıkları kurşunlarla zavallıyı yere sermişlerdi. Ne oldu­
ğunu anlayamadan vurulan ihtiyar Pin bağırmadan olduğu yerde kalıvermişti. Tek
gördüğü ve anlayabildiği yine her zamanki gibi yanında duran Kastan’ıydı. Eşek bü­
yük bir şefkat ile sahibine yaklaşarak omuzuna burnunu süreterek sanki «kalkın, bu­
radan gidelim, en iyisi bu» demek ister gibi ihtiyarın yanında durmuştu. Sonra eve
doğru birkaç adım atmış, sâhibinin kendisini tâkip etmediğini ve yerde yatmaya de­
vam ettiğini görünce yeni bir teşebbüs için tekrar yanına dönmüştü. Zavallı Kastan ih­
tiyarın hareketsiz duruşunu tekrar izleyince bu kez kararlı bir şekilde kulübeye yönel­
mişti. Ahırın önünde beklemeye başlayan eşek, eskiden olduğu gibi Pin’in kapıyı aça­
rak, kulübeden çıkıp kendisine saman vereceği ânı bekler gibi bir kaç dakika hareket­
siz öylece dumuş ve sonra kararlı bir şekilde yaşlı bir çiftçi ailesinin bulunduğu civar­
daki köye doğru yürümeye başlamıştı. Kapılarına geldiği zaman duraklamış ve bir sü­
re beklemişti. Bundan sonra sâhibinin içinde bulunduğu güç duruma mutlak ve çabuk
bir çâre bulabilmek ümidiyle kuvvetlice anırmaya başlamıştı. Çiftçinin çıkmadığını
görünce daha uzun ve kuvvetlice anırmalarla yardım istemeye devam eden Kastan en
sonunda çiftçiyi evden çıkarmayı başarmıştı. Yaşlı çiftçi Kastan’m peşinden Pin’in ku­
lübesine gelince Kastan’ı ahırına sokmuş ve Pin’i görememesi nedeniyle tekrar kendi
evine dönmüştü.
Bu durumdan yılmayan Kastan yine çiftçinin evine gitmiş ve kendi usulünce yardım
istemeye devam etmişti. Eşeğin devamlı bağırmaları çevredeki köylüleri de meraka
düşürdüğünden bunlardan iyi niyetli biri eşeğin peşine takılarak Pin’in kulübesine git­
meye karar vermişti. «Pin ile Kastan’m ayrı olmalarının mutlak bir nedeni vardır, bel­
ki de başına bir felâket geldi» diye düşünmüş olan bu iyi kalpli köylü bir de askerlerin
ateş ettiklerini hatırlayınca merak ve endişe içinde Pin’i nerede bulabileceğini düşün­
meye başlamıştı. Kastan’m varlığı Pin’i izleyebilmek için en iyi imkândı. Bütün,köylü­
nün çok iyi bildiği bir geçek de Kastan’m sâhibinden ayrılmadığı ve bu kez de onu bu­
lacağı idi. Zaten Kastan’m görünüşüne rağmen akıllı bir hayvan olduğunu bu iyi kalp­
li köylü de bilirdi. Anırma sesleri üzerine evlerinden çıkan diğer köylülerin de dikkatini
çekmiş olmanın verdiği sevinçle eşek son bir defa daha anırarak sâhibinin vurulduğu
yere doğru yola koyulmuştu. Tırısa yakın bir yürüyüşle Pin’in kulübesinin bulunduğu
ormana giren eşeği diğer köylüler de izlemeye başlamışlar ve aralarındaki konuşmalar­
dan endişelerini belli etmişlerdi. Koşuya benzer şekilde, eşek önde grup arkada hemen
hemen eve varmışlardı bile. Acı olayın meydana geldiği yere geldiklerinde kanlar için­
de yerde yatan Pin’i buldukları zaman o çoktan ölmüştü. Buna çok üzülen köylüler yer­
de hareketsiz yatan vücudu ağaç dallarından yaptıkları bir sedyeye koyarak köye ta­
şırlarken üzgün köylülerin en arkasında zeki Kastan da ayaklarını sürüyerek ve iri
başını sallayarak izlemişti.
Sâhibinin ölümünden duyduğu acının büyüklüğüne dayanamayan eşek, her geçen
gün çökmüş ve bu olaydan iki ay sonra bir sabah köylüler Kastan’ı ahırda ölü olarak
bulmuşlardı.

75
KIŞ
SOĞUKTAN KORUNALIM
Yanma ve oksitlenme

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bir kibriti, bir mumu veya gazoca- 2 — Küçük bir fanusun iç tarafını iyice
ğını yaktığınız zaman karşılaştığınız olay nemlendirdikten sonra demir tozu koyun
fiziksel midir? Yoksa kimyasal mıdır? Ya­ ve fanusun ıslak iç duvarlarına iyice yapış­
nabilen bir maddenin, birleştiği cismi ya- masına dikkat edin.
kabilen bir diğer madde içinde yanmasını Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi fanu­
sağlayan koşulların ne olduğunu söyleye­ su başaşağı getirerek içi su dolu büyükçe
b ilir misiniz? bir cam kap içine koyun. Birkaç gün sonra
fanus içindeki su seviyesinin yükseldiğini
ve demir tozlarının da paslandıklarını gö­
receksiniz. Şimdi fanusu dikkatli bir şekil­
de kaldırıp içine yanan bir kibrit sokun.
Kibrit hemen sönecektir. Neden?

3 — Şema ve resim bir bunzenbeki


(Bunzen yakmacı) ni göstermektedir: Bu
yakmacın nasıl yapıldığını inceleyin, özel­
likle altında bulunan küçük deliğe dikkat
edin. Sonra yakmaca gaz vererek ateşleyin
ve alttaki bu küçük deliğin aralığını açıp
kapatarak meydana gelen olayı izleyin. De­
likçik tam kapandığı zaman ne olur? Bu
hava deliği tam olarak açık olduğu zaman
alev size göre neden daha canlıdır?

4 — Bir ateşin söndürülmesi için üze­


rine kum veya toprak atıldığını duydunuz
mu? Nedeni?

E
77

t
Y A N M A VE Y A K A C A K LA R ne koyup; h a fif bir alevle bu kapağın or
tasını ısıtacak olursanız ilk ön ce fosforun
Pasın yalnızca havanın bulunm ası hâ­ ve sonra sırasıyla kükürt ve karbonun
linde oluşabileceği deney ve gözlem lerle yandığını görüsünüz.
ispatlanm ıştır. Bu olayın m eydana gele­ Yalnız kü kürtü ku lla n ırk e n çok d ik k a tli o l­

bilm esi için havada bulunan «bir şeyin» m ak gerekir. Z ira seri h â lin d e yan m alar m e y ­
kullanılm ası gerektir. Bu «bir şey» hava­ dana g e tire b ilir.
da yeterli m iktarda bulunursa yanabilen D eneyim iz bir m addenin yanabilm esi
bir m addenin yanm asını sağlar. H avada­ için belirli b ir ısının gerektiğini ön g ö r­
ki aktif kısm ı teşkil eden bu «bir şeyin» m ekte olup bu belirli ısıya, o m addenin
adı oksijendir. yanma ısısı denilir.
Bu durum da yanm a, «oksidasyonun Çeşitli yakacakların yanm a ısıları d eği­
özel bir kimyasal reaksiyonudur.» D iğer şiktir.
bir anlatım la, kim yasal bir olayda, yaka­
cağın (katı, sıvı veya gaz olabileceğini Yanm a süresince b ir ısının m eydana
göreceğiz) oksijenle birleşerek ışık ve ısı geldiğini görm üştük. Bir yakacağın birim
m eydana getirm esine yanm a denilir. m iktarının tam am en yandığı zam an m ey­
İleride göreceğim iz gibi nefes alm a da dana getirebileceği ısı, o yakacağın ısı
bir yanm adır. A lev ve ışık görülm em esi değeridir.
olayın yavaş bir şekilde oluşm asm dandır.
V ücudum uzu ortalam a 37° C sıcaklıkta Bir birim ölçüsündeki yakacağın ısı
tutm aya yarayacak olan ısı bu olayın so­ değeri yandığı zam an çevresine
nucudur. verdiği ısı m iktarıdır.
Yakacakların yapılarında hidrojen ve
KARBON MONOKSİTE DİKKAT!
karbon gibi yanabilen elem entler bulu­
nur. Y anm a hâlinde karbondioksit ve su
m eydana getirir. M angal köm ürü veya odunun yanm ası
Yakacaklar, doğal yakacaklar ve ya p ­ sonucu çıkan gazlardan zehirlenm iş in­
sanlar hakkm daki haberleri gazetelerde
ma /a k a ca k la r olm ak üzere iki gruba a y­
rılır. sık sık görürüz.
Neden, odun ve köm ür gibi yakacak la­
Doğal yakacaklar tabiatta bulundukla­
rın gazları acaba bazen öldürücü nitelik
rı şekilde kullanılırlar. Y apm a ya kacak ­
larsa, doğal yakacakladan özel kim yasal taşırlar?
Y anm a olayında ilk ön ce karbon mo-
ve fiziksel işlem ler sonucu elde edilmiş
noksit olarak adlandırılan gaz m eydana
olanlardır.
gelir. Bu gaz çoğun lukla yeterli m iktarda
En önem li katı yakacaklar arasında
hava bulunm ası hâlinde yanarak karbon
şunları sayabiliriz: Odun, m aden köm ü­
dioksit bileşik gazını m eydana getirir.
rü, linyit, kok, odun köm ürü ve benzerle­
A n cak soğuk bir saha ile temas sonucu
ri.
Sıvı yakacaklar arasında petrol, benzin, süratli bir şeklde soğum ası hâlinde veya
yeterli hava bulunm azsa bu değişim oluş­
alkol, m azot ve ispirtoyu sayabiliriz.
Gaz yakacaklar arasındaysa bütan ve maz.
K arbon dioksit zehirli b ir gaz değildir.
havagazını örnek olarak verebiliriz.
A n cak solunum için elverişsizdir. Bütün
yanm alarda ve hattâ canlıların solunum ­
Y A N M A ISISI VE ISI DEĞERİ larında bile m eydana gelir.
K arbon m onoksit ise zehirli bir gaz o-
Bir m iktar fosfor, kükürt ve karbon lup, kokusuz bulunm ası nedeniyle özellik­
parçacıkları bularak teneke bir kapak içi­ le tehlikelidir.

<
Ö zetleyecek olursak; kabon yanm ası­ lirtilmiş tehlikenin önüne geçm ek için iyi
nın tam olm am ası hâlinde karbon m onok- çalışm ayan ve yakacağını tam yakm ayan
sit m eydana geldiğine göre biraz ön ce be­ araçları kesinlikle kullanm am ak gerekir.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — İçinde mum yakılmış bir deney kabının içine yanan bir kibrit sokulduğun­
da sönmesinin nedenini açıklayabilir misiniz?
2 — İçinde paslandırılmış demir tozlan bulunan bir şişede aynı olayın meydana
gelmesinin nedenini biliyor musunuz?
3 — Bir mumun yanması veya pasın meydana gelmesiyle havada meydana ge­
len «değişme» nasıl izah edilir?
4 — Yanma olayında veya pasın oluşumunda tüketilen gazın adı nedir?
5 — Oksijen neden solunum için gereklidir?
6 — Yakacak nedir? Tanıdığınız yakacakları sayın.
7 — Bütün yakacaklar aynı sıcaklıkta mı yanar?
8 — Bir yakacağın yanma ısısı nedir?
9 — Bütün yakacakların meydana getirdikleri ısı aynı ölçüde midir?
10 — Bir yakacağın ısı değeri nedir?
11 — Karbon monoksit neden çok tehlikelidir?
12 — Karbondioksit neden tehlikelidir?

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( *) Bir kibriti yakmak için neden başını kutunun ilâçlı kenarına sürteriz?
2 { * * ) Güneş neden dünyanın tek ısı kaynağı olarak tanınır?
3 ( * * * ) Birkaç çeşit yakacak sıralayın ve nerede kullanıldıklarını belirtin.

linyit ’taşkömür antrasit

79
SOĞUKTAN KORUNALIM

Isı nasıl yayılır

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Sınıfta bulunan sıra, duvar, bir bar­ 3 — Sapı tahta olan bir bıçağı kısa bir
dak, kâğıt kesici, silgi, pergel gibi bazı şey­ süre güneşe bırakın. Acaba bıçağın ma­
lere dokunun. Diğerleriyle aynı sıcaklıkta denî kısmı neden tahta kısmından çok ısı­
olmalarına rağmen madenî olanlar neden nır?
bizde daha soğukmuş hissini uyandırırlar?
4 — Eşit boylarda biri demir diğeri ba­
kır olan iki çubuğun bir uçları birleştirin
diğer uçları açık bırakın. Birleştirilm iş uç­
ların altına alkollü bir ısıtıcı koyun. Demir
ve bakır çubukların üzerine yerleştirece­
ğiniz şeritlerden hangisinin daha uzun sü­
2 — Çıplak ayakla yataktan inip merme­ re duracağı bir yarışma konusu olabilir. Bu­
re bastığımız zaman neden burası bize ha­ nu bilen yarışmayı kazanır. Nedenini bili­
lıdan daha soğukmuş gibi gelir? yor musunuz?

MADDELERDEN ISININ YAYILM ASI A cab a ısı bir cisim den diğerine nasıl
yayılır?
Isının tabiî bir eğilim i olan sıcak cisim ­ İşte bu sorunun cevabını bulabilm ek vö
lerden soğuk olanlara geçm esi olayı her­ konuyu iyice kavrayabilm ek için verece­
kesçe bilinir. ğim iz deneyleri dikkatle izleyin.

DENEY 1

D eneyin nasıl hazırlanm ış olduğunu aşağıda verilen resim açık bir


şekilde gösterm ektedir.
Bir bakır çubuk üzerine term oskopik (7 gram kobalt klorür, 7 gram
kalsiyum k lorür 150 gram suda eritilerek elde edilecek bir solüsyona

80
ince bir kâğıt şerit batırılır. Kâğıt şerit kuruduğu zam an soğukta pem ­
bedir, ısındığı zam an m avi olur) bir kâğıt şerit yapıştırılır. Bakır çu ­
buk ısıtılınca kâğıt, ateşin bulunduğu yönden derece derece m avileş­
m eye başlayacaktır.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Isının çubukta yayılm ası m adde m o leküllerin in h a re k e tle riy le mi olur?


■ Çubuğun türü ve kalınlığı ısının yayılm asında acaba önem li b ir etken midir?
■ Bu olayı ispatlam ak için başka b ir deney şekli d üşün eb ilir m isiniz?

SONUÇ

K a tı c is im le r ısıyı ile tirle r. K a tı c is im le rd e ısın ın b ir kısım d an öbür kısm a


y ayılm ası m o le k ü l n a k li o lm a d a n m eyd an a g elir. Isın ın bu şekilde y a y ılm a s ı­
na, ile tim yolu ile y a y ılm a d e n ilir. Başka b ir ifa d e y le ısın ın m o le k ü ld e n m o le ­
küle y ayılm ası o layıdır.

İ Y İ V E K Ö T Ü İL E T K E N L E R karışıktır. Bunlarda yayılm a olayı iki


şekilde olur. Bunu bir deneyle ispatlam ak
Bilindiği gibi yanm akta olan bir kibrit için, içi su dolu b ir deney tüpü içine bir­
çöpü alev parm aklara gelinceye kadar tu­ kaç buz parçası koyun ve alınacak sonu­
tulabilirken, ucu ısıtılmış bir m aden çu ­ cu izleyin:
buk öb ü r ucundan tutulamaz. Bu durum 1 — D eney tüpü üst kısm ından ısıtılır­
bize, iletim yoluyla ısı yayılm asının her ken bir pam uk topağı yardım ıyla buzla­
katı cisim de aynı hızla m eydana gelm edi­ rın dipte durm aları sağlanır.
ğini gösterir.' 2 — D eney tüpü altından ısıtılırken
İşte bu nedenledir ki, m adenler iyi ilet­ buz parçaları suyun yüzünde yüzer.
kenler olarak nitelendirilir.
Isıyı en iyi ileten m adenin güm üş oldu­
ğu anlaşılmıştır. Bundan sonra sırasıyla
şu m adenler gelir: Bakır, altın, çinko, de­
m ir vs. D iğer yandan cam, tahta gibi ısıyı
az ileten m addeler kötü iletkenler Olarak
isimlendirilir.
Bazı m addelerin iyi iletken olm am ala­
rından teknik alanlarda büyük yararlar
sağlanır. M eselâ fırınlarda kullanılan tec­
rit m addeleri (çakm ak taşlı veya m agnez.
yum lu tuğlalar) ve soğutucularda kulla­
nılan özel m addeler

ISININ AK IŞK AN LARD A YAYILM ASI

Isının akışkanlarda (sıvı veya gaz) y a ­


yılm ası katı cisim lerdekine nazaran daha

81
ilk deneyde üst kısım daki su kaynam a Buzun yavaş erim esi bize bir başka bil­
hâline getirilse bile dipte bulunan buzla­ giyi de açıklar. Cam az iletken olduğuna
rın erim eden hem en hem en durum larım göre bu durum da su da iletim yoluyla az
m uhafaza ettiklerini, diğer deneyde ise ısı iletir.
buzların hem en eridiklerini görürsünüz. Isıtılma alttan yapılırsa sonuç değişik
Bu olaydan şu sonuç çıkarılır: olur:
Isıtmanın alttan veya üstten olm ası ısı­ O zam an ısının yayılm ası çok süratlidir
nın iki ayrı şekilde yayılm asını etkileyen ve buz da çabuk erir.
• unsurlardır. Y ayılm a yoluyla elde edilen sonucun
ilk deneydeki gibi ısıtılma üstten olursa izah edilem eyeceği belli bir gerçektir; bu
ısının yayılm ası m olekül nakli (m olekülle nedenle akışkanlarda ısı yayılm ası ola yı­
birlikte taşınm adan) olm adan, yâni katı nın değişik bir şekilde m eydana geldiğine
cisim lerdeki gibi iletim yolu yla m eydana karar veririz.
gelir. O layın şu şekilde bir açıklam ası olabi­
Ö rneğim izde ısının yukarıdan aşağıya lir:
doğru yayılm ası tabiatıyla su ve deney tü­ Sıcak su soğuğa göre daha h afiftir ve
pünün duvarlarıyla da m eydana gelebilir. bu nedenle yukarı çıkarak buzu eritir.

DENEY 2

Bu deneyi yapm ak için gerekli olan araçlar şunlardır: Bir pipet, d e­


recelenm iş iki cam deney tüpü ve biraz kırm ızı m ürekkep.
Biraz sıcak suyu m ürekkep ile renklendirin ve sonra deney tüple­
rinin 3/4’ünü soğuk suyla doldurun. Pipete alacağınız sıcak ve renk­
lendirilm iş suyu ilk önce (a) deney tüpünün üst kısm ına ve sonra (b)
» deney tüpünün alt kısm ına dikkatlice dökün. Şimdi m eydana gelen
olayı izleyin: ilk deney tüpüne konm uş olan renkli su karışm adan du-
ruken İkincisinde deney tüpündeki suya karışır. Bu olay pipet yardı­
m ıyla ikinci tüpe konm uş olan sıcak suyun h a fif olm ası nedeniyle yu ­
karı doğru çıkm a eğilim i sonucu suya karışm asından m eydana g e­
lir.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Sizce ilk deney tüpündeki soğuk suyla üzerine dökülmüş olan sıcak su ara­
sında yeterince belirli bir ayırım yüzeyi var mıdır?
■ Cevabınız evet ise bunu nasıl izah edersiniz?
■ Sizce ikinci deney tüpündeki soğuk su ile sıcak su arasında da bir ayırım
yüzeyi var mıdır?

SONUÇ

S ıcak su soğuk sudan daha h a fiftir.

DENEY 3

U zunlukları takriben 30 santim ve genişlikleri 5-8 m ilim olan iki in­


ce cam boruyu yum uşak bir lâstik boru ile birleştirin ve içlerini suy­
la doldurduktan sonra uçlarını parm ağınızla kapatın. Sonra boru ­
ları «U» şeklinde başaşağı getirerek içinde renkli su bulunan b ir de­
ney kabına koyun.
Cam borulardan birini bir gaz aleviyle ısıttığınızda kaptaki renkli
suyun ısıtılan boruda derece derece yükseldiğini ve bunun sonucu
olarak soğuk olan diğer boruda ise biraz aşağıya indiğini görürsünüz.

83
DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Acaba ısı neden boruların içinde bir su akım ı m eydana g etirir?


■ A kım hangi boruda yukarı doğru ve hangisinde aşağıya doğrudur?
■ Tüpün içinde bulunan suyun tam am ı neden kısa bir sürede ısınır?

SONUÇ

Isınm a sonucu g enişlem iş olan su m o le k ü lle rin in yoğunlukları a za ld ığ ı ( d o ­


la y ıs ıy la h a fifle d iğ i) için yükselir. Soğuk k a la n la r ise aşağıya iner. B unun so­
nucu o larak ıs ıtıla n saha iç in d e b ir su d olaşm ası m eyd an a g elir. Bu a k ım la r­
la ısı kısa b ir zam anda ve eşit b ir şe k ild e bütün su k a rış ım ın a y a y ılır. Isının
bu şekild e b ir akışkan için d e y ayılm asına konveksiyon veya n a k il yoluyla y a ­
y ılm a denir.

IŞIM A İLE Y AY ILM A Bütün cisim lerin ışım a yolu yla ısı y a y ­
m a ve ısıyı m assetm e (soğurm a-em m e)
Güneş ile dünya arasında h içbir iletken yetenekleri vardır. Y ayılan ısı em ilen ısı
m adde .yoktur. Başka bir ifadeyle boşluk m iktarını geçerse bu durum da cisim so­
vardır. Bu boşluğa ve 150 m ilyon kilom et­ ğur. Bunun tersi olursa ısınır. Isıyı yaym a
relik bir uzaklığa rağm en güneşin ısısı ve em m e bütün cisim lerde aynı ölçüde de­
dünyaya yeterli m iktarda ulaşır. İletken ğildir.
m addenin varlığına ihtiyaç gösterm eyen Bir zam an birim i süresince b ir birim sa­
bu tür ısı yayılm asına ışım a yoluyla y a ­ hadan yayılan ısı m iktarı bu sahanın cin ­
yılm a denir. Işıma olayını ispatlam ak için sine ve sıcaklığına bağlıdır. Bu husus cis­
basit bir deney yapalım . min ısı yayabilm e yeteneğini tanımlar.
İç çeperlerine term oskopik bir kâğıt y a ­ Bir cism in ısı em ebilm e yeteneği de aynı
pıştırılm ış olan bir cam bardak yandan şekilde açıklanır.
ısıtılacak olursa sıcaklık neşrettiği görü ­
lür. Bunun nedeni bardağın içinde bulu­ Genellikle ışım a ile kolaylıkla ısı yayan
nan ve ısıyı iletim (cam oldukça iyi bir cisim ler yine kolaylıkla ısıyı em en cisim ­
tecrit m addesidir) ve konveksiyon yolu y­ lerdir. Bu konuyu aydınlatıcı iki deneyle
la geçirm eyen term oskopik kâğıttır. ispatlayalım .

DENEY 4

Bu deneyiçin lâzım olan gereçler şunlardır: 60-100 w att’lık b ir elek­


trik am pulü, 10x10 santim ebadında iki alüm inyum levha ve 8x8 san­
tim boyunda iki adet term oskopik kâğıt tabakası.
Mum alevine tutarak alüm inyum levhalardan birinin b ir yüzünü is­
leyerek kararm asını sağlayın. K arartılm ış olanın arka yüzüne term os­
kopik kâğıtlardan birini yapıştırın. D iğer tem oskopik kâğıdı ise öbür
alüm inyum levhasının bir yüzüne yapıştırın.
Hazırlamış olduğunuz iki levhayı dik açı teşkil edecek şekilde re­
sim de görüldüğü gibi yerleştirin, böylece lâm badan yayılacak ısının
her iki levhaya aynı derecede ulaşm asını sağlayın.
Deney sonunda islenm iş levhanın arkasına yapıştırılm ış kâğıdın ön ­
celikle renk değiştirdiğini görürsünüz.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Lâmbayı iki alüminyum levha arasına koyarken levha yüzeylerine aynı uzak­
lıkta olmasına dikkat ettiniz mi? Bu neden gereklidir?
■ İki alüminyum levha neden bir dik açı teşkil edecek şekilde yerleştirilm iş
ve neden birbirlerinin karşısına gelecek şekilde konulmuşlardır?
■ Alüminyum levhalardan hangisi daha çabuk renk değiştirm iştir ve hangi ren­
gi almıştır? Bu neyi ifade etmektedir?

SONUÇ

K a ra rtılm ış b ir yüzey, p arlak b ir yüzeye oran la ısıyı daha iy i m asseder


(e m e r).

DENEY 5

Bu deney için gerekli olan gereçler şunlardır: M antar kapakları olan


iki eş deney kabı, iki eş term om etre ve deney kaplarının üstüne k o­
nulabilecekleri bir tecrit levhası.
M antar kapaklardan her birinin ortasına birer delik açarak derece­
leri sokun, Deney kaplarından birinin dış yüzeyini pırıl pırıl.olana ka­
dar parlatın (a), diğerinin dış yüzeyini ise m um isinde karartın (b).

85
D eney kaplarının 3 /4 ’ünü k aynar su ile doldurun ve kapaklarını da
kapattıktan sonra h er iki kabı tecrit levhası (m antar veya benzeri)
üzerine koyun.
Yaklaşık olarak, her 10 dakikada bir suyun sıcaklık derecesini ö l­
çün ve elde ettiğiniz son u çla n kareli bir grafik kâğıdı üzerine akta­
rın ve böylece h er iki kaptaki suyun soğum a sürelerini ayrı ayrı g ös­
terir bir grafik çizin.
Deney sonucu olarak karartılm ış kaptaki suyun diğerine oranla d a ­
ha hızlı bir şekilde soğuduğunu görürsünüz.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Her iki kaptaki suyun aynı miktarda olmasına dikkat ettiniz mi?
■ Deney başlangıcında sıcaklık dereceleri ne kadardı?
■ Bu deneyde iletim yoluyla ısı kaybını azaltmak için hangi usulden yararla­
nılmıştır?
■ Hangi kabın sıcaklığı daha çabuk azalmaktadır?
■ Bu deneyin sonucunu bir önceki deneyle karşılaştırarak ısıyı daha çok ya­
yan yüzeylerin aynı zamanda daha çok masseden (em en) yüzeyler olduk­
ları sonucuna varmak mümkün müdür?

SONUÇ

Isıyı daha iy i yayan (ış ım a y o lu y la ) c is im le r, yü zeyleri k a ra rtılm ış ( siyah -


koyu re n k li) ve p ürüzlü o la n la rd ır. Is ıy ı daha iy i e m e n le r de y in e bu n ite lik le ­
r i taşıyanlard ır.

ISITMANIN TARİHÇESİ VE TESİS Kalorifer tesisatıyla bir ısıtma sistemi ve şeması


TÜRLERİ

İlk insanlar oturdukları m ağara veya


kulübeleri ısıtm ak için bu yerlerin içinde
ateş yakarlardı. Fakat yanan ateşten çı­
kan du m anlar m ağaraların içine yayılır
ve havayı nefes alınm az b ir hâle getirir­
di. Bu dum anların çıkış yeri ise yalnızca
giriş için kullanılan kapıydı. A yn ı insan­
lar zam anla bu zararlı dum anlara b ir çı­
kış yolu aram ışlar ve dam a b ir delik dele­
rek ilkel de olsa bacayı bulm uşlardı. Ne
var ki bu yol ile dağıtılan dum an ısının
büyük bir kısm ını da beraberinde çekip
götürürdü.
Bu usulü m angalın icadı ve kullanılm a­
sı izler. K öm ürün içinde yakıldığı bu m a­
denî kaplardan h er ne kadar dum an çık­
m az ise de yayılan karbon dioksit ve kar­
bon m onoksit gazları solunum için zarar
ve tehlike teşkil ederlerdi.

86
O ldukça önem li bir aşam a olan şöm ine k alorifer tesisi ile aynı anda ve aynı dere­
kullanılm ası da sağladığı yarar bakım ın­ cede ısıtma tekniğidir.
dan zayıftı (% 5-10) baca kanalıyla dışa­ Bu tesis bir k alorifer kazanı, radyatör­
rıya atılan dum an ve gazlarla birlikte g e­ ler ve su borularından m eydana gelm iş­
niş ölçüde ısı kaybına yol açardı. tir. Borular vasıtasıyle k alorifer kazanı­
G ünüm üzde bu tür ısınm a şekilleri h e­ nın üzerinden çıkan su kapalı bir devre­
men hem en ortadan kalkm akta olup yi takip ettikten sonra soğum uş olarak
bunların yerlerine daha çok yararlı olan, k alorifer kazanının altından tekrar dev­
teknik yönden geliştirilm iş im kânlar kul­ reye girer. Bu çalışm a tarzını biraz daha
lanılm aktadır. açıklayacak olursak, çalışm a tekniğini
Bunlar soba, k alorifer ve elektrikli a- şöyle ifade edebiliriz: K azanda ısınan su
raçlardır. Soba bilindiği gibi dökm e veya h afifler ve bunun sonucu olarak devre
dayanıklı bir m adenden yapılm ıştır. Izga­ içinde yukarıya doğru çık ar ve radyatör­
rası vasıtasıyle ikiye bölünm üş olan bu lere ulaşır. Bu işlem esnasında suyun so­
ısıtm a aracında ızgara üzerine konulan ğuduğunu görürüz. Bunun nedeni sıcak
yakacak (köm ür veya odun) yandıktan suyun ilk önce radyatörleri ve sonra k on ­
sonra külleri ızgara altına düşer. veksiyon akım ı ile bulunduğu çevresi ısıt­
Bol oksijenli hava sobanın altındaki kü­ masıdır. Böylece soğuyan su devreyi izle­
çük b ir pencereden girer ve gaz, dum anla yerek tekrar kazana döndüğünde ısınır.
birlikte üstteki borular vasıtasıyle dışarı­ Bu teknik tabiî ve alçak basınçlı b ir d o­
ya çıkar. laşım aygıtıdır. Bu nedenle daha iyi sonuç
Rantabilite (yararlanm a oranı) % 80’i alınacak diğer b ir sisteme doğan ihtiyaç
geçebilm ektedir. Bunun nedeni, sobanın elektrik sobalarının yapım ına yol açm ış­
yapım ında kullanılan m addenin ısıyı ile­ tır. Çok basit olan bu âlet 100-120 santig­
tici yüksek özelliği ve boruların bulun­ rat derecelik hararet yayabilen m adenî
dukları sahayı yavaş v e üniform (eşit) bir bir tel devreden m eydana gelm iştir. Elek­
şekilde ısıtmalarıdır. trik sobaları, kullanışlı olm aları ve temiz
Sobanın bir kusurlu yönü ise hem en ya ­ tutulabilm e yönlerinden büyük yararlar
kınında bulunanı fazla ısıtması ve yalnız­ sağlarlar. Tek kusurları m asraflı olm ala­
ca bulunduğu oda veya bölüm e hararet rıdır. D iğer yakacaklara oranla daha pa­
tem in etmesidir. halı olan elektrik, bu faydalı aygıttan is­
M odern yaşantının getirm iş olduğu bir tenilen yararın sağlanm asına engel ol­
yenilik de binaların bütün bölüm lerinin maktadır.
G ünüm üzde kullanılan değişik türde
ısıtma olanakları arasında gazyağı ve bü­
tan gazı ile çalışan çeşitli aygıtları da sa­
yabiliriz. Kullanışlı olduklarından ve da­
ha ucuza ısı temin ettiklerinden bunlar­
dan geniş bir şekilde yararlanılm aktadır.

SER

Serler cam veya plâstik kullanılarak ya ­


pılm ış kapalı bahçelerdir. Bu bahçeleri

Yandaki resimde geniş çaptaki çiçek serlerinin


çeşitli türlerini görmek mümkündür.

87
yapm aktaki am aç, bunların içinde yetiş­ vabı kullanılan m alzem elerin özellikleri
tirilen fide, çiçek ve benzerlerini dış et­ nedeniyle sağladıkları tabiî ısınmadır. Di­
kenlerden korum aktır. ğer bir anlatım ile, ışık radyasyonlarının
Çeşitli ser türleri vardır. D am larına g ö ­ geçm esini tem in ederlerken ısı ışınlarının
re yapılan ayırım da birli veya ikili üst yü­ geçm elerine engel olm aları en önem li ö-
zey olarak sınıflandırılırlar. Tek yüzeyli zelliklerini teşkil eder. Bu nedenle bu tür
dam da bunu tutucu iki yan duvarcık bu­ m addelerden geçebilen güneş ışınları ser
lunur ve biri diğerinden biraz daha yük­ içindeki toprağa ulaşabilm ekte ve onu y e­
sektir. Böylece dam ın yatay durum da ol­ terince etkiliyebilm ektedir.
ması sağlanır. İki yüzeyli dam da ise yan Işıma yoluyla yayılan ve ısı hâline d ö ­
duvarlar alçak ve eşit boydadırlar. İki nüşm üş güneş enerjisi cam ve plâstiği a-
dam yüzeyi bir çatı m eydana getirecek şe­ şam am aktadır. Güneşten güneş ışını şek­
kilde bu duvarların üzerlerine oturtulur linde alm an enerji ile içeride bulunan ve
(sol attaki resim de çeşitli örnekleri g ör­ dışarıya çok az m iktarda kaçan radyas­
m ek m ü m k ü n d ü r). yon arasında bir dengenin kurulam am ası
A caba serlerin d a m lan neden cam ve­ sonucu ser içindeki ısı belirli bir derecede
ya plâstikten yapılm ıştır? Bu sorunun ce­ kalm akta ve dış etkenle azalm am aktadır.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Hangi olaylar bize ısının çeşitli şekillerde ve değişik imkânlarla yayıldığı


kanısını verirler?
2 — Isı katı bir cisimde nasıl yayılır?
3 — İletim yoluyla yayılma nedeni maddeleri iki gruba ayırır: Isıyı iyi iletenler
ve ısıyı iletm eyenler veya az iletenler. Bu iki grubu tanıtan özellikler ne­
lerdir?
4 — Isı akışkanlarda iki şekilde yayılır; bunları sayabilir misiniz?
5 — Saydığınız bu iki şekilde hangisi akışkana özgü tipik bir yayılmadır?
6 — Bir akışkanı konveksiyon yoluyla ısıtmak için alttan mı yoksa üstten mi
ısıtmak gerekir?
7 — Konveksiyon ile ısının yayılma olayının açıklama yolu nedir?
8 — Işıma yoluyla ısının yayılma olayı neye dayanır?
g — Işıma yoluyla alman ve verilen ısı bütün cisimlerde aynı miktarda mıdır?
10 — Işıma yoluyla ısı veren cisimlerin aynı zamanda ısıyı kolaylıkla masseden
(emen) cisim ler oldukları acaba doğru mudur?
11 — Bu cisim ler hangileridir?
12 — Kalorifer sistemi olarak nitelendirilen evleri ısıtma olanağının çalışma tek­
niği nasıldır?
13 — Serler içinde bulunan sıcaklığın dıştakine oranla daha yüksek tutulabil­
mesi ve dış etkenle yükselmesini sağlayan faktör nedir?

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR (* * ) PRATİK DENEYLER ( “ *)

1 ( ”) Bazı eski tip elektrik lâmbaları, içlerindeki hava boşaltılarak yap> Hı.
Bu tür lâmba içindeki ince telden neşrolan ısı acaba ampulün dışına ne ı-
lırdı?.

88
2 ( ' ) Madenî parlak olan bir çaydanlık çayı uzun süre sıcak tutarken, sathı mat
ve koyu olan bir diğeri neden aynı sonucu vermez?
3 (* ) Kötü iletkenlere oranla iyi iletkenleri soğuk havada neden daha soğukmuş
hissini verirler?
4 ( * * ) Binalar inşa edilirken ortak duvarlarda tuğla kullanılması neden tercih
edilir?
5 ( ' * } Soğuk havalarda yünden yapılmış giysilerin tercih sebebi nedir?
6 ( * * ) Kutup bölgelerinde yaşayanların soğuktan korunmak için kardan yapılmış
evlerde oturmalarının nedenini söyliyebilir misiniz?
7 ( * * ) Soğuk havalarda kuşlar tüylerini neden titretirler?
8 ( * * ) Bildiğiniz maddeler arasında iyi ve kötü iletkenleri belirten bir liste yapın.
9 ( * * ) Evinizin veya okulunuzun ısınma sistemini tanımlayın.
10 ( * * * ) Toprağın muhtelif derinliklerindeki sıcaklığı aynı gün içinde ölçün. Göz­
leminiz nedir? Farkları nasıl izah edersiniz?
11 ( * * * ) Demir ve bakır çubukların ısı iletkenlik niteliklerini ispatlamak için
her birinin ucuna eritilm iş mum ile birer küçük top yapıştırın. Çubukların
diğer uçlarını alkol alevi ile ısıtın. Topların çubuk uçlarından kurtulup düş'ecekleri
zamanı tespit edin. Elde ettiğiniz sonuç nedir?
12 ( * * * ) Isının boşlukta da ışıma yoluyla yayılabiIdiğini ispatlamak için şu de­
neyi yapın: Cam bir deney tüpü içinde iki parmak yükseklikteki suyu kaynatın.
Kaynama esnasında meydana gelen su buharının aynı tüp içindeki bütün havayı
götürmesine dikkat edin. Ortasına bir term om etre yerleştirilm iş bir tıkaçla tüp
iyice kapatıldıktan sonra ısıtıcıyı söndürün ve tüpü soğumaya bırakın; su buharı
oldukça büyük bir boşluk yaratarak yoğunlaşacaktır. Bundan sonra tüpü yanan
bir sobanın yanma koyun ve termometreden sıcaklık derecesinin artışını izleyin.

89
BİTKİLER SOĞUKTAN NASIL KORUNURLAR

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bu mevsimde herkesin problemi


soğuktan korunmaktır. İnsanlar yün giysi­
lerini giyerek; hayvanlar tüylü postlarının
altına sinerek veya ılık yuvalarına çekile­
rek soğuktan korunurlar... Acaba ağaçlar
ne gibi tedbirler alırlar?

2 — Çıplak bir bitkiden bir dal koparın ►


ve bu dalın kesitini bir büyüteç altında in-
celiyerek, gördüklerinizi anlatın.
Dalın her tarafının yapısı aynı mıdır? Ko­
yu renkli kabuğun görevi nedir?

K AR BİTKİLERE ZA R A R VERMEZ ağaçların rüzgara, soğuğa nasıl dayan dı­


ğını düşündüğünüz olmuştur.
Her tarafın karlarla kaplı olduğu bu K ar bitkilere zarar verm ediği gibi, yer
socrı ... ft«nlerde, parklarda, bahçelerde ısısının atm osferde kaybolm asına engel
bulunan çıplak ağaç dallarına bakarak, olarak onlara karşı bir nevi koruyuculuk

90

«
vazifesi görür. H albuki kar tarafından kı­ zınır. Elde edilen bu m antarlar binlerce
rılm am ış soğuk, bitkilere çok zarar verir. çeşit eşya yapım ında kullanılır.
Bundan başka toprağa göm ülü kökler so­ Her ağacın kabuğundaki m antar taba­
ğuktan korunurken, dallar m eydandadır. kası, düz ve aynı şekilde olan bir doku de­
Y akınınızda bulunan bir bitkiyi inceledi­ ğildir. G erçekten iç kısım larda yer alan
ğinizde; taze dalların soğuktan kırıldığı­ canlı selülozların faaliyetleri ile büyüyen
nı, bu arada tahtalaşmış eski dalların ve kabuğun dış kısmı, cansız olduğundan
kabuğun soğuğa dayandığını göreceksi­ büyüm eye iştirak edem ez. G enişlem eyi
niz.
Dıştan cansızm ış gibi görünm elerine
rağm en soğuklar geçip ilkbahar geldiği
zam an ilk tom urcuklarıyle bize canlı o l­
duklarını ispatlayacaklardır.

G Ö V D E N İN B Ö L Ü M L E R İ

Daha iyi anlam ak için bir çilek dalını


(veya elma, armut, badem vb.) enlem esi­
ne kesip bu dalı b ir büyüteçle dikkatle in­
celeyin.
En ortada bir özden ve birbiri içine g eç­
miş birçok dem etten yâni; odun, soym uk
ve kabuktan oluşmuştur. Soym uk ve odun
arasında, yandaki şem ada da görüldüğü
tabakaya kam biyum (büyütken doku) a-
dı verilir.
Eğer dal inceyse bu kısım lar pek belli
olm asa bile yine de gövde ve köklerin ana
kısm ını teşkil eden odunu ayırdedebilirsi-
niz.
Odun, sonbaharda günden güne su b a ­
kım ından fakirleşir, sert ve sıkışık bir d o ­
ku hâlini alır. Bu hâliyle ağacın özünü ve
yaz aylarında oluşan diğer m addeleri, kı­
şın şiddetli soğuğundan korur.
Selülozların boşluk bırakm ayacak şe­
kilde birbirleri üzerine sıralandığı m antar
adı verilen bir dokudan oluşan kabuğun
dış tabakasının da koruyucu özelliği var­
dır. Bu selülozların duvarları, su geçirm e­
yen bir m addeden oluşm uştur. Ölü selü­
lozlar olan m antar selülozlarının içleri
kurum uş olduklarından m eydana gelen
boşlu klar hava ile dolar. İşte bu hava so­
ğuğun içeriye girm esine engel olm akta­
dır.
M antar m eşesi ağacının gövdesinde bu­
lunan m antar tabakası 10-12 yılda b ir ka­ Mikroskop altında bir mantar kesitinin görünüşü

91
Mantar, meşesinin gövdesinden ayrılan kabuğu Üstteki resimde kavak ağacı gövdesi görülmek-
andüstride çeşitli âlet ve eşya yapımında kulla tedir: Gövde üzerindeki kovucuklar (la n tis e l), bü-
nılır? tün kış boyunca belirli şekilde göze çarpar.

kaldıram ayan bu kısım lar d a yer y er çat­ rinde yer yer delikler (açıklıklar) göre­
lam alar m eydana gelir. ceksiniz. Bunlar, içteki dokulara h ava git­
Çeşitli bitkileri inceleyerek kabukları­ m esini sağlayan k ovu cu k lar (lantisel) yâ­
nın, cinslerine göre parça parça, hat hat ni «pencereler»dir.
değişik şekillerde çatladıklarını görebilir­ Bu kovucuklardan soğuk girebileceği i-
siniz. çin, her kovucuğun altında, deliği k apa­
Bir kavak dalını alarak inceleyiniz (bir m aya yarayan sıkışmış selüloz kapakları
büyütüçle olursa daha iy i). K abuğun üze­ oluşmuştur.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Kış boyunca kar altında kalan bitkilerin zarar görmediğini hattâ korunduk­
larını öğrendiniz. Karın bitkileri ne şekilde koruduğunu söyleyebilir misiniz?
2 — Bitkinin en meydanda olan kısımları hangileridir ve ne şekilde korunurlar?
3 — Bir gövde hangi kısımlardan oluşmuştur?
4 — Odun ve mantarı meydana getiren dokuların özellikleri nelerdir? Ayrı ayrı
anlatın.
5 — Kovucuklar nedir? Gözenekler (stom alar) ile ilgili bilgilerinizi hatırlayarak
aralarında bir karşılaştırma yapınız.
6 — Kovucuklar daha çok nerede bulunurlar? Hangi mevsimde daha çok belirgin­
dirler?
7 — Gövde belli bir gelişimini tamamladığı zaman kabuk neden çatlar?
8 — Bitki, soğuğun kovucuklardan girmesini ne şekilde önler?

92

f
GÖZLEMLER (*} ARAŞTIRMALAR (* * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( * * ) Akdeniz ülkelerinde, kabuğundan mantar elde edilen ve her zaman yeşil


kalan mantar meşesi yetişir. Bu ağaç hakkında çeşitli kitapları karıştırarak mantarın
nasıl elde edildiğini öğrenmeye çalışın.
2 (* * *) Ağaçları, görünüşlerine, damarlarına ve kabuklarına bakarak sınıflandıra-
bilmeniz mümkündür. Bilhassa kış aylarında, ağaçlar meyve ve yapraklarını döktük­
leri zaman, dallarından ve soyulan kabuklarındn biriktirerek bir kolleksiyon yapabi­
lirsiniz. Bu biriktireceğiniz dalları ve kabukçukları renklerine göre bir sıraya dizme­
niz çalışmalarınız için kolaylık olacaktır.
3 ( * * * ) Kabuk özelliklerini (renk, yüzey, kabuklanma) inceleyerek ağaçları gö­
rünüşlerinden tanımayı öğrenelim.

Çam .estane ağa»,. Beyaz nuşagacı

Uyarı: Kış aylarında ağaçlar yapraksız kaldıkları zaman, gövde ve çıplak dallar­
dan oluşan ağaç görünüşlerini incelemek daha kolaydır. Aşağıda elma ağacıyla ilgili
bilgiler, size bu çalışmanızda güzel bir örnek teşkil edecektir. Şimdi aşağıdaki
loda adları yazılı diğer ağaçların karşılıklarını siz doldurun.

Ağaç Görünüşü Genel şekli Kabuk rengi Kabuk Soyulma


yüzeyi

Önce düz, Geniş


Elma ağacı
ffi Yuvarlak Kül rengi sonra
pürüzlü
parçalar
hâlinde

Atkestanesi
ip
Çınar İŞ
1
Çam

M eşe ağacı

T
93
ÇİMLENME

GÖZLEME C A Ğ m

^ 1 — Birinci bar­
dakta henüz suya
konmuş fasulye ta­
nelerini, ikinci bar­
daktaysa bu kuru fa­
sulye tanelerinin
birkaç gün sonraki
hâlini görüyorsu­
nuz. Acaba bu fa­
sulye tanelerindeki
değişikliğe sebep
olan olay nedir?

2 — Fasulye ta- p.
nelerini biri kuru di­
ğeri nemli birer pa­
muk parçasının üze­
rine yerleştirin. Bir­
kaç gün sonra ne
gibi bir değişme ol­
muştur.

3 — Evdeki so­
ğan veya patatesle­
rin zaman zaman fi­
lizlendiklerini gör-
müşsünüzdür. Bu fi­
lizlenmiş patates
veya soğanı filizin
hemen yanından
diklemesine kesip
fasulyeninkiyle kar­
şılaştırın. Ne gibi
bir fark göreceksi­
niz? Bunlara neden
tohum denemez.

94

/
BİR BİTKİNİN DOĞUŞU lık hissini verirler. O ysa ilkbahardaki u-
yanışlarıyla birer canlı varlık olduklarını
İnsan, hayvan veya bitki gibi bir canlı ispat ederler.
varlığın doğum u her zam an etkileyici bir Bir bitkiyi tanıyabilm ek için, onu her
olaydır. Bu etkileyici olayla hepim izin il­ devresinde incelem ek gerekir. Biz de bu
gilenm esi gerekir. incelem eye çim lenm e devresinden başla­
İlk bakışta hareketsiz gibi görün en bit­ yalım.
kiler, bilhassa m eyve ve yapraklarını kay­ Şimdi şu basit deneyi yapınız. Bu deney
bettikleri kış aylarında, cansız birer var­ sizlere çim lenm e olayını açıklayacaktır.

DENEY 1

Birkaç fasulye tohum unu 24 saat ılık suda bırakın. Bu fasulye to­
hum larının üzerinde bir buruşm a göreceksiniz, çünkü iç kısım ları dış
kısım lara nazaran £uyu daha yavaş em erler. Birkaç saat sonra iç kı­
sım larda suyu em ip şişeceklerinden dış kısım ların da pürüzsüzleşti-
ğini göreceksiniz.
Bu fasulye tohum larından birini dikkatle inceleyin. Üst kabuğunu
tohum u zedelem eden soyun. Bu üst kabuğa tohum zarı denir.
Tohum zarını çıkarttıktan sonra içinde dışı iç bükey içi düz, b eya­
zım tırak kalınca iki yaprak göreceksiniz. Bunlar çeneklerdir. Bu iki
çenek embriyon denilen ve pirinç tanesi büyüklüğünde olan b ir o r­
ganla biribilerine bağlıdır. Bu kısm ı bir büyüteçle inceleyin.
Bu incelem ede önem li birçok nokta göreceksiniz: K ökçük denilen
küçük kök, iki çeneğin bağlı olduğu gövdecik ve tom urcuk denilen çe ­
neklerin üzerindeki yaprakçıklar.
Tohum zarı, tohum ları m uhafaza etm eye yarar. Ç enekler ise emb­
riyonun ilk besi depolarıdır. Embriyon ise bitkinin büyüyecek kısmıdır.
Peki bunun böyle olduğunu nasıl anlayacağız diye düşünebilirsiniz.
K olayı var: Bu sefer fasulye tohum larını su yerine nem li b ir pam uğun
üzerine koyunuz. Birkaç gün karanlıkta m uhafaza ettikten sonra, k ü ­
çük bir kökün pam uğun içerisinde uzanm akta olduğunu göreceksiniz.
Bu kök pam uktaki suyu em erek uzayacak, bazı yan dallar da salarak

kökçük

95
suyun daha fazla em ilm esini sağlayacaktır. Böylece gövdecik uzaya­
cak iki küçük yeşil yaprak verecektir.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Fasulye tohumlarını ılık su yerine kaynar suya koysak ne olur? (Cevabınızı


vermeden önce embriyonun canlı bir bitkicik olduğunu aklınızdan çıkarmayın).
■ Tohumları daha uzun bir süre suda bırakırsanız, çimlenme olayı yine de müm­
kün olur mu? Kaç gün sonra tohum canlılığını kaybeder?
■ Tohumu, kabuğunu çıkarıp ekerseniz bitki büyür mü? (Kabuklu ve kabuksuz
bir tohumu ekerek bunun deneyini yapın).
■ Tohumun, çenek yapraklarından biri koparılırsa, çimlenme olayı bir noktada
# durabilir. Niçin?
H Embriyonun kökçüğü koparılırsa ne olur? (Köklerin görevlerini düşünün).

SONUÇ

B ir tohum üç kısım d an m eydana g e lir: Tohum zarı, çenek yap rakları ve


em briyon. B irin c is i to h u m la rı m u h afaza eder. Ç enekler em b riyon u beslerler.
E m briyon ise tohum un can lı k ısm ıd ır.

Çim lenm iş olan bitkileri şimdi de top­ Dem ek olu yor ki incelediğiniz fasulye
rağa veya bir saksıya ekip gelişm elerini çeneğinde de unda olduğu gibi tentürdi­
daha iyi bir şekilde inceleyin. Bu bitkicik- yot tarafından renk değiştirebilen bir
leri sulu pam ukta bıraksaydınız bir süre m adde var. Bu renk değiştirm e olayı siz-
sonra gelişm elerinin duraklayacağını g ö­ lere nişastanın m evcudiyetini açıklaya­
recektiniz. Çünkü su bitkiyi beslem eye caktır. Kendi kökleriyle tam am en besle­
kâfi gelm eyecekti. Toprakta ise bunun nem eyen bitkiler nişastadan yararlana­
içinde bulunan türlü m adensel tuzlar bit­ rak beslenirler. Daha sonra gelişince top­
kinin yaşam asını sağlayacaklardır. raktan su ve m adensel tuzları em erek
yaprakları sayesinde bunları nişastaya
ÇENEKLER HARKINDAKİ çevirirler.
BİLC *İZİ GENİŞLETELİM
Tohum ların bazıları tek çenekli bazıla­
Bir fasulye tohum unu birkaç saat ılık rı ise iki çenekli olurlar. Bundan dolayı
suda bıraktıktan sonra bir bıçakla çenek da, bitkiler tek ve iki çenekli olm ak üze­
kısm ını iyice kazıyıp etli kısm ını su dolu re iki kısma ayrılırlar. Buğday ve tahıllar
bir kaba atın. Suyu karıştırırken birkaç tek çenekli bitki türündendir. İki çenekli
dam la tertürdiyot damlatın. Suyun m a­ bitki türünden daha fazla çeşit göze ça r­
vim tırak bir renk aldığını göreceksiniz. par. Bütün m eyve ağaçları, tohum larını
İçinde un bulunan küçük bir torbayı, yediğim iz baklagiller iki çenekli bitki tü­
başka su kabına batırıp çalkalayın. Bu rüne girerler.
kaptaki su, süt rengi ve kıvam ına gelecek­
tir. Bu suyun da içerisine birkaç dam la SOĞ AN VE YUMRULAR
tentürdiyot dam lattığınızda bu kâsedeki
suda da bir m avileşm e göreceksiniz (re­ Nişasta yalnız tohum larda değil soğan
sim 5). ve yum ularda da bulunur.

96
mm

'

DENEY 2

Bir patates yum rusuyla bir süm bül soğanı alın. Ö nce patatesi soyup,
iyice kazıyın ve m eydana gelen sıvıyı içinde su olan bir kaba d am ­
latın. İyice karıştırdıktan sonra bir-iki dam la tentürdiyot ilâve edin.
Beri yanda süm bül soğanın bir parçasını kopardıktan sonra bu k op­
muş yere de bir-iki dam la tentürdiyot dam latın. Patatesin suyuna ve
süm bül soğanına baktığınız zam an her ikisinde de nişasta bulundu­
ğunu göreceksiniz (resim 6.)
Bir saksıya, patatesle süm bül soğanı ekildiği taktirde bir süre son ­
ra bunların filizlendiklerini göreceksiniz. Bu filizleri dikkatle incele­
yin (resim 7.)
DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Patates ve sümbül soğanı hakkında neler öğrendiniz?


■ Yeni filizler nasıl beslenirler?
■ Soğan ve yumrulardaki nişasta tükenince filizlenen bitkiler acaba neyle bes­
lenirler?

SONUÇ

Y um ru larla (p a ta te s ) soğanlar (s ü m b ü l) ilkb aharda to m u rcu klan ınca bu f i ­


lizle rin b eslen m esini tem in ederler. B unlar ne kök ne de to h um du rlar. G ö v d e ­
nin b ir kısm ı olup, toprak altın d a kalın ca y e n i b itk ile rin y e tiş tirilm e s in d e b ir
besin kesesi v azifesin i görürler.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Tohum, nelerden meydana gelir ve her biri ne işe yarar?


2 — Çenekler neden yapılmışlardır? Çeneklerde nişasta olup olmadığını nasıl
anlarsınız? Nişasta tohumda ne işe yarar?
3 — Bir bitkinin hangi bölümünde nişasta bulunur?
4 — Tohumları iki çenekli olan bitkilere ne denir? Bu türde tanıdığınız birkaç
bitkinin adını sayınız.
5 — Tohumları bir çenekli olan bitkilere ne denir? Tohumlan bir çenekli olan
bitkilerden birkaç tanesini söyler misiniz?
6 — Soğan ve yumru nedir? Niçin bunlarda nişasta bulunur? Bunların kök olma­
yıp bitki gövdesi olduklarını nasıl anlarsınız?

GÖZLEMLER (») ARAŞTIRMALAR (* * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( * * ) Bahçelerde yetiştirilen çiçeklerin tohumlarını çimlendirmek için ne gibi iş­


lem ler yapılır? En uygun tohum ekme devresi hangisidir?
2 ( * * * ) Bir bardak alın içini çepe çevre kurutma kâğıdıyla kaplayın. Sonra bardağı
talaş veya ince kumla doldurun. Kurutma kâğıdı devamlı olarak nemli kalacak bir
şekilde bardağın içindekileri sık sık ıslatın. Kâğıtla bardak arasına fasulye, bezelye
veya mercimek tohumları koyun. Birkaç gün sonra bunların çimlendiğini göreceksi­
niz. Bu deney sayesinde çimlenme olayının bütün devrelerini inceleyebilirsiniz.
3 ( * * * ) Bir tohumun hava olan yerde çimlendiğini ispatlayabilmek için şöyle bir
deney yapınız:
► Uyarı: a) İki saksı alırı. Her ikisine de aynı miktar ve cinste tohum ekin, b) Bu
saksıları numaraladıktan sonra, birini normal suyla; diğerini ise kaynatılarak içeri­
sindeki hava tüketilm iş, sonra da ağzı kapalı olarak soğutulmuş suyla sulayın, c) İki
saksıyı da nemli kalmalarını sağlamak için bir cam parçasıyla örtünüz, d) Her iki
saksıyı da 2 0°-22° santigrat derecesi sıcaklıkta tutunuz, e) Birkaç gün bu şekilde
bıraktıktan sonra aşağıda gösterdiğimiz gibi bir tabiat günlüğü hazırlayıp gördük­
lerinizi not ediniz.

TABİAT BİLGİSİ GÜNLÜĞÜ

TARİH NOTLAR GÖZLEMLER

Her saksıya ....... ’er adet tohum


ekildi. ... derece hararetli bir ye­
re konuldu. Su ....... dakika kay­
natıldı.

Nem kontrolü. Saksılar iki deği­


şik suyla sulandı.
■ ■■■■

1 numaralı saksıda adet çim­


Nem kontrolü lenme oldu.
2 numaralı saksıda ........................

1 numaralı saksıda adet da­


ha çimlenme oldu.
2 numaralı saksıda ........................

1 numaralı saksıda bütün tohum­


Nem kontrolü lar çimlendi.
2 num arab saksıda ...........................

DÜŞÜNÜN

■ Su, kaynayarak ne kaybeder? Niçin suyu ağzı kapalı soğutuyor­


sunuz?
■ Saksıları koyduğunuz yerin niçin sıcak olm ası gerekir?
■ İlk çim lenm e hangi saksıda m eydana geliyor?
■ Niçin 2 num aralı, saksıda çim lenm e olayı göze çarpm ıyor?

SONUÇ

B ir tohum un ç im le n e b ilm e s i için havaya y ân i o ksijene ih tiy a c ı vardır.

4 ( * * * ) Çimlenme için bitkilerin belirli bir sıcaklıkta bulunmalarının gerekli ol­


duğunu ispatlayınız.

99
► Uyarı: a) İçlerinde nemli toprak bulunan 3 saksı alın. Aynı cinsten ve miktarda
fasulye, bakla ve mercimek tohumu ekin, sonra saksıları numaralayın, b) 1 numa­
ralı saksıyı buzdolabının buzluk kısmına, 2 numaralı saksıyı serince bir yere, 3 nu­
maralı saksıyı ise sıcak bir yere yerleştiriniz. Her üç yerin de sıcaklık derecelerini
bir yere kaydediniz, c) Her saksıyı bir cam parçasıyla örtün ve her gün sulayınız,
d) Birkaç gün sonra gördüklerinizi tabiat günlüğüne kaydediniz.

ı
DÜŞÜNÜN

■ N için saksıları cam parçasıyla örtüyorsunuz?


■ Hangi saksıda ilk çim lenm e m eydana geldi? N için?
■ Buzdolabına yerleştirdiğiniz tohum lara ne oldu? N için?

SONUÇ

Ç im le n m e için h ava , oksijen ve g e re k li s ıc a k lık şarttır.

5 (***) Çimlenme için suyun gerekli olduğunu ispatlayınız.


y Uyarı: a) İçinde aynı cins ve eşit ölçüde toprak bulunan üç saksı alıp numara­
layınız. b) 1 numaralı saksıdaki toprağın tamamen kuru olmasına dikkat ediniz (bunu
sağlamanız için saksıyı sıcak bir fırına sokmanız yeterlidir.) c) Üç saksıya da eşit
sayıda tohum ektikten sonra yalnız iki ve üç numaralı saksıları sulayınız. 1 numa­
ralı saksıyı kuru bırakınız, d) İki numaralı saksıyı bir gün yeterince sularken üç
numaralı saksıyı günde en az iki defa sulayınız. Bir numaralı saksıyı ise olduğu gibi
kuru bırakınız, e) Üç numaralı saksının dibini tıkadıktan sonra buna bol su ver­
meye devam ederken iki numaralı saksıyı her gün yeterince sulayınız. 1 numaralı
saksıyı kuru tutmaya devam ediniz, f) İzlenimlerinizi tabiat günlüğüne kaydetmeyi
unutmayınız.

DÜŞÜNÜN

■ Kuru toprağa ektiğiniz tohum lardan ne gibi bir sonuç aldınız?


N için?
■ N için 3 num aralı saksıdaki tohum larda da çim lenm e m eydana
gelm edi?

SONUÇ

B ir tohum un ç im le n e b ilm e s i için, ısı ve havadan gayrı suya da ih tiy a c ı var­


dır. F a k a t suyun da b e lirli b ir ölçüde o lm ası g erekir. F azlası ç im le n m e y i sağ­
layacağ ı yerd e durdu ru r ve o tohum u çürütür.

6 ( * * * ) Tohumların çimlenmesinde ışığın ne gibi bir etkisi vardır?


► Uyarı: a) İki saksı alıp ikisine de eşit sayıda bezelye tohumu ekiniz. Sonra üzer­
lerini iki santim nemli toprakla örtünüz, b) Birini bol ışıklı bir yere, diğerini üzerine
siyah bir örtü örttükten sonra karanlık bir yere bırakınız, c) Elde edeceğiniz sonuç­
ları tabiat günlüğünüze yazınız.
DÜŞÜNÜN

■ Saksılardaki çim lenm e niçin eşit zam anlarda m eydana gelm edi?

SONUÇ

Ç im le n m e d e ışığın e tk is i de çok ö n e m lid ir.

7 ( * * * ) Çimlenme sırasında toprak altındaki gövdeciğin değişimlerini dikkatle


inceleyiniz.
^ U y a rı: a) Filizlenmiş 3 patatesle 3 sümbül soğanı alınız. İçinde yumuşak toprak
bulunan 6 saksıya bunları teker teker yerleştirip üzerlerini 3-4 santim nemli top­
rakla örtünüz, b) Sonra bu saksıları numaralayınız, c) Toprağın nemli olup olmadı­
ğını sık sık kontrol ederek saksıları loş bir yerde muhafaza ediniz, d) Üç ayrı za­
manda bu yumru ve soğanları saksılardan alıp gördüklerinizi tabiat günlüğüne kay­
dediniz.

KÖKLER VE YAPILARI

GÖZLEME ÇAĞRI

T e rle m e yoksula j /
,r la ^ \ V \ ^ V / / . İşık

H am
Organik besisuları
besinler

1 — Yukarıdaki resimde de gördüğünüz 2 — Kök, su ve sudaki madensel tuzları


gibi, ağaç ve bitkilerin kökleri aşağıya doğ­ topraktan emerek alır. Bu emme olayı na­
ru uzanırlar. sıl meydana gelir? Bir süngeri suya atarsa­
Acaba köklerin bu durumu bitkinin topra­ nız kısa bir sürede suyu emdiğini görecek­
ğa iyice tutunması için mi, yoksa topraktan siniz. Acaba kökler de suyu bu şekilde mi
beslenebilmesi için mi böyledir? emerler? Yapraklara kadar nasıl ulaşır?
KÖK KILLARI

Bir bitkinin tohumu hangi durumda o-


lursa olsun, kök daima yukarıdan aşağı­
ya, gövde ise aşağıdan yukarıya doğru u-
zanır.
Kök ve gövdenin doğrultulan aynı ol­
masına rağmen yönleri biribirlerine zıt­
tır. Kök, yerçekimine karşı pozitif yönde,
gövde ve yapaklar ise negatif yönde tep­
ki gösterirler. Kökün yer çekimi etkisine
karşı aşağı doğru uzantısına pozitif yere
doğrulum yâni pozitif geotropizm, gövde
ve yaprakların, aksi yönde ışık kaynağı­
na doğru uzanışlarına negatif doğrulum
yâni negatif geotropizm diyoruz.
Kökler, emici kıllar yoluyla topraktan sını sağlarlar. Emici tüylerin ömrü kısa­
gerekli besinleri emerler. Kökün bütün dır. Kök uzadıkça, üstten körelmeye baş­
kısımları emici değildir. Sadece emici kıl­ layan emici tüylerin yerine, alttan yeni­
ların bulunduğu bölge bu işi yapar. Bun­ leri gelişmeye başlar
lar olmazsa o bitki ölür. Bir deneyle bu­ Emici kıllar bölgesi bütün bitkilerde ay­
nun böyle olduğunu görmek ister misiniz? nı şekilde değildir. Susuz ve kurak bölge
Zordur ama imkânsız değildir. bitkilerinde daha çok, nemli bölge bitki­
Bir pamuğun içinde çimlendirilin ey e lerinde daha az, suda yaşayan bitkiler­
bırakılmış olan bir fasulyenin kök kısmı­ de ise yok gibidir.
nı iyi bir büyüteçle inceleyebilirsiniz. Bu emici kılların suyu nasıl emdiklerini
Emici kıllar bölgesinin en dış kısmında anlayabilmek için şöyle bir deney yapabi­
bir üst zar bölgesi vardır, ince ve uzun lirsiniz. Bu deney sâyesinde yalnız emici
tüyler, bu üstderi (epiderm) hücrelerini kılların görevini değil aynı zamanda top­
meydana getirirler. Bu tüyler toprağın rağın da bu olaydaki katkılarını görebi­
içinde iyice uzanırlar ve bitkinin yaşama­ lirsiniz.

DENEY 1

Su, şeker, tavuk kursağı yahut inek veya koyunun sidik torbası, kır­
mızı mürekkep (Çini mürekkebi olmasın), büyük bir cam kavanoz, 40
santim uzunluğunda 5 santim çapında cam bir boru alınız. 200 gram
şekeri 1/8 litre suda eritiniz. Cam borunun bir yanını tavuk kursağı
veya sidik torbasıyla kapatınız ve bu ince deriyi kayıp düşmemesi için
iyice bağlayınız. Şekerli suya birkaç damla kırmızı mürekkep kattık­
tan sonra bu karışımı cam boruya boşaltınız. Şekerli suyun düzeyini
cam boruda işaretleyin ve boruyu içinde yalnız su bulunan cam kava­
noza yerleştiriniz. Bu suyun içinde iki-üç saat bırakınız. Kırmızı renk­
teki şekerli suyun cam boruda yükselmeye başlayacağını ve bir süre
sonra işaretli düzeyden daha yüksek bir başka noktada duracağını gö­
receksiniz.
Burada yoğunlukları farklı olan saf suyla şekerli su birbirinden bir
zarla ayrılmıştır. Saf sudan bir zar ile ayrılmış olan şekerli suda, su
moleküllerini kendine çeken bir kuvvet meydana gelmiştir. Aradaki
zar sık bir eleğe benzer, yarı geçirgendir. Dış kaptaki saf su daha az
yoğun olduğundan bulunan molekülleri içeriye doğru geçerler. Zarın
içindeki daha yoğun olan şeker molekülleri ise dışarıya çıkamazlar.
Dışarıya çıkamayan bu moleküller devamlı olarak bu zara çarparlar.
Böylece bu eriyikte bir emme kuvveti meydana gelir. Buna Osmotik
çekme, bu olaya osmoz, deney âletimize de osmometre denir.

Bir sidik torbası yahut kursak yerine, kumaştan bir torbayla cam
borunun bir yanını kapatsaydık, kumaşı ne kadar sık dokunmuş olur­
sa olsun daha yoğun olan şekerli suyun cam kavanoza geçmesini ön­
leyemezdi.

Şimdi aklımıza şöyle bir soru gelebilir: Peki ama bu deneyle, emici
kök kılları arasında ne gibi bir münasebet vardır?

Kökün her emici tüyünü, deneyimizde kullandığımız bir zar olarak


toprağı da bir osmoz kabı düşünün.

Su, topraktan emici tüye geçer ve buradaki yoğun koful suların yo­
ğunluğunu azaltarak bunların diğer hücrelere geçmesini temin eder.
Buna karşılık bitkideki sıvı daima topraktakinden daha yoğun oldu­
ğundan kök kıllarından toprağa herhangi bir sızıntı olmaz.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Deneyinizde kullandığınız kursak veya sidik torbasının niçin yağları alınmış


ve sabunlu sıcak suyla yıkanmış olması gerekiyor?
■ Sidik torbası veya kursaktan giren su size neyi anlatmak istemiştir?
S Kursaktan veya sidik torbasından bir sızıntı olmadığını nasıl anlarsınız?
■ Sidik torbası, kursak ve benzeri geçirgen yahut yarı geçirgen zarlar için neler
söyleyebilirsiniz?

SONUÇ

B ir b itk i e m ic i k ılla r yo lu yla to p raktan suyu em er. Bu tü y le r d e n e y in izd e k i


kursak veya s id ik torbası g ib i zarın y e rin i a lm a k ta ; to p ra k ta k i suyun ve suda
e rim iş b ir h â ld e bulunan m ad en sel tu zların b itk iy e g eçm esin e im kân verm ek­
ted ir. E m ic i tü y le r to p raktaki suyu osm oz yoluyla e m m e kte d irle r.

Bir kökteki emici kılların mik­


roskopta görünüşü.
BİR BİTKİ İÇİN GEREKLİ MADENLER olarak nitrat ve amonyum tuzları şeklin­
de alırlar.
Bir bitkinin de bütün canlı varlıklar gi­ Fosfor: Tuz hâlindeki fosfor da bitkiler
bi sodyum, potasyum, kalsiyum, magnez­ tarafından emilir. Köklerin ve tomurcuk­
yum, demir tuzları gibi bazı madensel tuz­ ların gelişimini sağlar. Bitki için gerekli
lara ihtiyacı vardır. elementlerden herhangi birinin yerini
bir başkası dolduramaz. Bitkinin genel
Bitkinin gelişiminde en önemli rolü oy­ gelişmesi bu elementlerden en az olanına
nayan tuzlar, içlerinde azot ve fosfor olan­ bağlıdır. Yâni bir toprakta fosfor noksan­
larıdır. sa bunu diğer dokuz elementin bolluğuy­
Azot: Element hâlinde havada da bulu­ la karşılayamayız. Bunun için çiftçiler
nan azot, canlı hücrelerin çoğalmasında tarlalarını ekmeden önce iyice gübreler­
büyük bir rol oynar. Bitkiler azotu top­ ler. Böylece topaklarını gerekli madensel
raktan gaz hâlinde değil, azot bileşikleri tuzlar yönünden zenginleştirmiş olurlar.

DENEY 2

Bir mermer levha alın, üzerini nemli talaşla örtün. Bu nemli talaşın
üzerine bir fasulye yahut bir mercimek tanesi koyun. 15-20 gün tala­
şın nemli durmasına dikkat edin. Yâni gerektikçe talaşa su püskür­
tün. Sonra mermerin üzerini iyice temizleyin. Bu mermer levha üze­
rinde yol yol oluk hâlinde çizgiler gözünüze çarpacaktır, (resim 6 ve
resim 7)

i* ■*« «jjys
•* -• * \ %
'‘Jm,
i - ■»

t * : - - .s
«t- SBPS ■.*.

*• • vk'

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Niçin talaşın nemli olması gerekiyor?


a Acaba bu deneyiniz için mermer şart mıdır? Başka bir madde de olabilir mi?
Aynı deneyi bir başka maddeyle de yapınız.
IS Mermerin hangi kısımlarında deneyin tesirli neticesini görüyorsunuz?
SONUÇ

B itk ile rin k ö k le ri m e rm e ri d ah i e rite b ile c e k b ir m a d d e ç ık a rm a k ta d ırla r.

Kökler, çıkardıkları özel madde saye­ sek bitkilerden baklagiller familyasına


sinde mermerin kirecini eritmiş ve bunu bağlı bitkiler; bakla, fasulye, bezelye ve
emmişlerdir. Mermeri meydana getiren benzerleri azot ihtiyaçlarını topraktaki
kalsiyum karbonat, karbonik asit tara­ tuzlardan elde edemezler.
fından eritilebilinen bir tuzdur. Bitkilerin
kökleri bu asidi meydana getirirler. Çün­
kü çıkardıkları karbon dioksitin suyla
birleşmesi neticesi karbonik asit meyda­
na gelir ki bu da kalsiyum karbonatı eri­
tir. Böylelikle mermerde olduğu gibi, eri­
yen kısımlar birer oluk hâlinde gözümü­
ze çarpar.
Asitlerin eriyikleri, (resim 8 ’de görül­
düğü gibi) mavi turnusolu kırmızıya çevi­
rirler.
Köklerde meydana gelen asit, mavi tur­
nusol kağıdını kırmızımtrak bir renge çe­
virir.

AZOT BAKTERİLERİ :

Yukarıdaki paragrafta da belirttiğimiz


gibi, bitkiler kendilerine gerekli olan tuz­
ları, çoğunlukla kökleri vasıtasıyle top­
raktan alırlar. Fakat bazıları, meselâ yük-
Baklagillerin köklerini, gelişmeleri es­
nasında incelersek, birtakım yumrular
gözümüze çarpacaktır. Bu yumruların i-
çinde kök bakterileri bulunur (resim 9).
Havadaki azot ile bu bakterilerin ilgisi
nedir?
Bu bakteriler havanın azotunu alırlar
ve bunu üzerinde yaşadıkları bitkilere
aktarırlar. Bu yumrular sonbaharda çü­
rür ve bakteriler de toprağın içine dağılıp
burada kalırlar. Bu bakteriler toprağa
fazlasıyle azot kazandırdıkları için insan­
lar da bu durumdan faydalanmışlardır.
Bu tür bir toprağa baklagillerden biri
ekildiği vakit, bakteriler yeni meydana
gelen yumrulara yerleşir, gerekli azotu
hücrelerinde muhafaza ettikleri için, bak­
lagiller bununla beslenirler.

105
Bir tarla fazlasıyle ekilmiş ve bunun ları gibi sağa sola ayrılmış yan kökler gö­
neticesi de toprak eski kuvvetini, zengin­ ze çarpar. Ana kök, yan köklerden daha
liğini kaybetmişse, çiftçiler bu sistemi uy­ kalındır.
gulayarak, topraklarını kuvvetlendirir ve Çavdarda gördüğümüz kök şekli ise bir
daha iyi ürün elde ederler. saçakkök türüdür. Köklerin hepsi aynı
boydadır, ana kök aralarında kaybolur.
KÖK ŞEKİLLERİ Birinci tür kök iki çenekli bitki ör­
neğidir. İkincisiyse, tek çenekli bitki ör­
Bitkileri ve onların cinslerini tanıyabil­ neğidir. Tek çeneklilerin yaprak damar­
mek için, köklerini incelemek gerekir. ları biribirlerine paraleldir. İki çenekliler-
Kökler biribirlerinden çok farklıdırlar deyse yaprak damarları tüysüzdür. Bu iki
Resim 10 ve 11 'deki kök şekillerini bir göz­ katogoriyi de inceleyebilmek için, yaprak
den geçirelim. Biri havuç diğeri de çav­ türlerini tanımak gereklidir. Tatil günle­
dar köküdür. Birincisi kazık şeklinde bir rinizde, boş vakitlerinizde, iki türden bit­
köktür. Bu tür köklerde, toprağın derinli­ ki yapraklarını toplayın, inceleyerek kı­
ğine inen bir ana kök ve bundan ağaç dal­ sımlara ayırın.

Solda; kazıkkök-
lü bitkilere tipik
bir örnek, havuç.
Sağda ise, çavda­
rın saçakkökü gö­
rülmektedir.

Aşağıda; ökse-
otunun özel emici
kökü, «konak bir
bitkinin gövdesine
batmış hâlde gö­
rülüyor.

fasulye
papatya
1
| kabak
İKİ ÇENEKLİLER patates
1 bezelye
menekşe
zeytin

buğday
mısır
| pirinç
TEK ÇENEKLİLER orkide
1 nergis konak bitki
kuşkonmaz
soğan
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Kök nedir, görevleri nelerdir?


2 — Köklerin ve gövde ile yaprak kısımlarının yönleri ayrıdır. Niçin? Bu olay na­
sıl meydana gelir?
3 — Bitkilerin hangi kısmı gereken besini topraktan alır ve dağıtır?
4 — Emici kıllar topraktan neyi emerler?
5 — Bitkiler için gerekli olan madensel tuzlar hangileridir?
6 — Tek çenekli ve iki çenekli bitkiyi birbirlerinden nasıl ayırırız?

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR (* * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 { * * ) Bazı kitaplar üzerinde araştırmalar yapm. Köklerin emici niteliklerinden


başka diğer özelliklerini de bulun.
2 ( * * ) Kazık kök ve saçak kök türünden üç örnek bulun.
3 ( * * * ) İki ve tek çenekli türünden bazı bitkilerin yapraklarını toplayıp birikti­
rin. Şayet imkânınız olursa kökleri ve tohumlarını da ilâve edin. Sonra bir karton
üzerine yapıştırın. Bu sizler için faydalı bir tablo olacaktır.
Aşağıdaki resimlerde iki gruptan da bitki örneğini görüyorsunuz.

(F a s u ly e ) (Buğday)
Tüysüz ve birçok yönlü
d am arlar

Paralel
d am arlar

İki çenek

Kazık kök
İNEK

GÖZLEM E Ç A Ğ R I

kesici
dişler

kesici
dişler

Köpek

1 — Resimde ineğin ön ve arka ayakla­ 2 — Resimde bir ineğin baş iskeletini


rının iskeletini görüyorsunuz. Sîzlerin dir­ görüyorsunuz. Köpeğinki ile karşılaştırdı­
sek, dizkapağı, avuçlarınız ve ayak taban­ ğınızda ne gibi farklar buluyorsunuz?
larınıza karşılık olan kısımlar acaba han­ Diş yapısından ne gibi bir beslenme tar­
gileridir? zı olduğunu bulabilir misiniz?

3 — Tarla yollarında ineğin ayak izle­ 4 — İnek boynuzunun bir parçasını, bir
rine rastlamışınızdır. Acaba ineğin bir aya­ top yünü, tırnağınızdan bir parçayı, bir tu­
ğında kaç parmak vardır? Tırnakları nasıl­ tam saçı ev bir tüyü yakın. Ne gibi bir ko­
dır, bu tür tırnaklara ne denir? ku duyuyorsunuz?

BİRLİKTE TANIYALIM sine göre değişik renklerde tüylerle örtü­


lüdür. Bu iri gövdesi dört bacak üzerine
Bu konumuzda hepinizin de yakından oturmuştur. Bacakları gövdesine oranla
tanıdığı evcil hayvanlardan ineği incele­ kısadır. Bu türden olan hayvanlar gibi ko­
yeceğiz. İri gözleri, hepimizi besleyen sü­ şabilir, fakat bir boğa kadar süratli değil­
tü ile insanlara hizmet eden bu hayvanın dir.
görme duyusu çok kuvvetli değildir, fakat Daha çok sulak, batak ve çamurlu ça­
buna oranla duyarlı bir hayvandır. yırlarda dolaşan ineklerin ayakları, gez­
Kaba ve ağır olan gövdesi, kısa ve cin­ dikleri yerlere uygun olarak genişlemiş
bir kısımla önde ikiye bölünmüş iki par­ Solda, bir ineğin iskeletini görüyorsunuz. Yuka­
maktan meydana gelmiştir. Bu iki parça rıdaki resimde ise, ineğin içi boş olan boynuzu (a ) ,
yere bastığı zaman dayanma ve yürüme­ diğer resim ise bu boynuzun iç yapısını ve mavi
renkli kısım da kemiksi kısmı gösteriyor (b).
yi kolaylaştırır. Bu parçalar üzerinde iki
tırnak vardır. Bu tip tırnaklara toynak
denir. İnek ve öküz grubuna giren hay­ yiyecekleri ile yetiştirilen inekler,, gerçek­
vanlar parmak uçlarıyla yürürler. Bun­ ten insanlara çok faydalı olan hayvanlar­
dan dolayı da toynaklılar (ungulata) sı­ dır.
ngındandırlar.
İneğin boynuzları alın kemiği çıkıntısı BESLENMELERİ
üzerine geçmiştir. İçleri boştur. Boynuz­
lar kırılınca veya kesilince yerlerine yeni­ İnek ot yiyen bir hayvandır. Bunun ya­
leri gelmez. Bu tip boynuzlulara, boşboy- nı sıra kurumuş ot, saman, pancar yap­
nuzlular denir. Diğer geviş getiren hay­ rakları ve yeşil otları çok sever.
vanlardan geyik ise daha iri ve kuvvetli Üstçenesinde köpekdişleri bulunmayıp,
boynuzlara sahiptir ve boynuzların içleri bunların yerine boynuzsu bir maddeden
doludur. Bu tür boynuzlulara da doluboy- yapılmış çıkıntılar göze çarpar. Azıdişle-
nuzlular denir. Bu boynuzlar her sene dü­ ri oldukça iridir. Üst ve alt yarı çenelerde
şer ve tekrar tamamen yenilenir. 6 ’şar tane olmak üzere 24 tane dişi vardır.
Bu dişler değirmen taşı gibi bitkiyi öğü­
B U L U N D U Ğ U YERLER tür. İnek, ağzında küme edip çiğnemeden
yuttuğu otları depo eder, daha çok ot de­
İnekler dünyanın her tarafında, her po etmek için acele acele çiğnemeden yut­
türlü iklim şartlan altında yaşarlar. İl­ tuğu bu otları, daha rahat ve emin bir
kel devirlerde ve hattâ bugün dünyanın yerde hazmetmeye başlar. Bu şekilde bes­
bazı ülkelerinde inek; at veya katırın ye­ lenmeye de gevişgetirme denir.
rini alan, tarla süren ve yegâne taşıt va­ İneklerin mideleri diğer hayvanlara
sıtası olarak kullanılan bir hayvandır. nispetle farklıdır. Dört gözlü olan midele­
Bugün ileri ülkelerde son sistem ahır­ ri işkembe, börkenek, (yuvalı m ide), kırk­
larda, sinek ve pisliklerden uzak, ayrı ay­ bayır, şirden gibi bölümlerden meydana
rı bölümlerde önlerinde temiz suları ve gelir.
şirden

İşkembe: İnek, yuttuğu besinleri büyük


bir torbaya benzeyen bu kısımda birikti­
rir. Besinler burada ıslanıp yumuşayarak
sindirime hazırlanır.
Börkenek (yuvalı mide): İşkembeden
gelen besinleri gevişe hazırlayan bu böl­
kırkbayır
ge, küçük ve içi arı peteği gibi bölmeler­
den meydana gelmiştir.
Kırkbayır: Yapraklı ve yassı bir yapıda börkenek (yuvalı mide)
olup, hazır çiğnenmiş besinleri sıkıp, su­
İnek midesinin iç yapısı.
yunu işkembeye geri gönderen kısımdır.
Siyah çizgi çiğnenmemiş, gri çizgiyse çiğnen­
Şirden: Asıl sindirilme işlemi burada
miş besinlerin dolaşımını gösteriyor.
meydana gelir. İnekler yuttukları otları
işkembede depo edip, daha sonra ahırlar­ süt verir, küçük buzağı doğumundan bir,
da dinlenmeye çekilirler. Bu sırada işkem­ iki saat sonra kendi kendine ayakta du­
bedeki besinler yumuşar, mayalanır ve rabilir. 4 sene içinde tamamen gelişen bu­
ikinci kısma yâni börkeneğe geçer. İçi an zağıya dişiyse düve, erkekse tosun veya
peteğine benzeyen bu kısımda ufak par­ dana denir. İnek 25 yıl kadar yaşar.
çalara ayrıldıktan sonra tekrar yemek bo­
rusundan ağıza döner. İnek bu besinleri FAYDALARI VE ZARARLARI
iri ve kuvvetli azıdişleriyle öğütür. Bu
öğütülme olayına gevişgetirme denir. Hemen hemen evcil hayvanların en de­
İneğin barsakları insanın ve diğer hay- ğerlisi sayabileceğimiz bu hayvanın; etin­
vanmkilere nispetle daha uzundur. 40 den, sütünden, taşıma güçlerinden, deri­
metre boyunda olan bu (barsaklar) sâye- sinden, kemiğinden (tutkal yapılır), boy­
sinde sindirim daha kolay olur. nuzundan (tarak ve bıçak sapları yapı­
lır, barsaklarmdan, gübresinden faydala­
ÜREMELERİ nırız.
Ortaasya’dan Alp Dağları’na kadar ya­
İnek bir memeli hayvandır. O da diğer yılan bu hayvan, bulunduğu bölge için ö-
bütün memeli hayvanlar gibi doğurarak nemli bir zenginlik kaynağıdır.
çoğalır. Yılda bir yavru yapar. Buna bu­ Siyah beyaz ve kahverengi beyaz benekli inekler.
zağı denir. İnek bu yavruya takriben 6 ay Bu benekler ineklerin cinsine göre değişir.
BENZERLERİ

Boynuzlugiller diye sınıflandırabilece-


ğimiz hayvanlar- Keçi, ceylan, yabange-
yiği, kamoş, manda. Bu hayvanların boy­
nuzlarının içleri boştur.

Ceylân; daha çok Afrika’da yaşar. Vücut yapısı­


nın ince oluşu çevikliğini ve süratini arttırır. Bu­
nun yanı sıra çok duyarlı olması sayesinde vahşî
hayvanlardan kolayca kaçabilir. Ehlileştirilebilen
bir hayvandır.

▼ ... -...... -...


İüS ...... .. m

AYabangeyiği; İtalya Alp'lerinde yaşayan bir hay­


vandır. Diğer benzerlerine oranla kafileler hâlinde
yaşarlar. İlkbaharda, yeşil ve taze otlar bulmak
amacıyle dağların eteklerine inerler. Kayalıklar
üzerinde bile çok çevik hareket edebilen bu hay­
vanların gerek dişisi ve gerekse ekreği, aşağıları
boğumlu, üst kısımları düz boynuzlara sâhiptir.

A İtalya, Roma ve güney bölgelerde yaşayan bir A Kamoş; Avrupa dağlarında yaşıyûn bir hayvan­
manda. Sulak tarlalarda rastlanan, çok uysal ve dır. Yabangeyiği kadar çevik değilse bile atlama
çalışkan bir hayvandır. Oldukça bol ve yağlı olan yeteneği çok olan bir hayvandır. Hayvanat bahçe­
sütü peynir yapımına çok elverişlidir. lerinde çok rastlanır.

111
İneği incelerken GEVİŞGETİRENLER’i de tanımış olduk.

— Özelliklerini bir daha gözden geçi­


relim.
— S adece ot yiyen (o tç u l) h ayvanlard ır.
— M id e le ri; işkem be, b örkenek, k ırk b a ­
yır, şirden o lm ak üzere d ö rt kısım d an m e y d a ­
na g elm iştir.
— A y a k la rı ik i kısm a ayrılır. Bu p a rm a k ­
lara toynak denir.
— B o y n u zlu g ille r sın ıfın a g ire rle r (in e k ,
m an d a, koyun, keçi, kam oş, yab ang eyiği, zü­
ra fa ) veya boynuzsuz o lan lar (la m a , hörgüçtü
deve, d eve).

Lama: Çok kolay ehlileştirilebilen bu hayvanın


tüyü ve bundan elde edilen yün çok kıymetlidir.

Zürafa: Bacak ve boyun kısmı çok uzundur. Ge­


rek dişisi, gerekse erkeğinin boynuzları küçük ve
kısadır. Boyu 5 metreye varabilir. Daha ziyade
akasya yapraklarıyle beslenen bu hayvan Afrika'­
da sürüler hâlinde yaşar. Resimde de gördüğünüz
gibi, su içebilmesi için ön ayaklarını alabildiğine Çok iyi tanıdığımız geyik: Erkekleri oldukça iri
açması gerekir. Önce bir taraftaki ayakları sonra boynuzlara sahiptir. Bunları daha ziyade dişi geyi­
diğer taraftakileri hareket ettirerek yürür. ği elde etmek için yaptığı kavgada kullanır.
T T

112
^ Hörgüçlü deve: Üzerindeki
hörgüç, bir yağ kesesidir. Ayak­
larının aşağı doğru genişlemesi
sayesinde kumluk sahalarda ra­
hatlıkla yürür. Susuzluğa çok
dayanıklıdır.

Karaca: Avcıların acımadan


avladıkları bu güzel hayvanın
nesli hâlâ tükenmemiştir.

Okapi: İlkel zürafa olarak da mütalâa edilebilir. Rengeyiği: Sert fakat çok tüylüdür. Kuzey Av-
Afrikada yaşar. AşağıdaEti resimde ise katır-ge- rupa’da yaşar. Avcıların dikkatini fazlasıyla çe-
yik (Virjinya geyiği) Kuzey Amerika'da yaşar. ken bu hayvanın sütü de kıymetlidir.

113
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — İneğin özelliklerini anlatın. Nerelerde yaşar? Nasıl beslenir? Nasıl ürer?


Fayda ve zararları nelerdir?
2 — İneğin diş yapısını inceleyin. Hangi dişleri eksiktir? Otları nasıl koparır?
3 — Gevişgetirenlerin asıl midesi hangisidir?
4 — Gevişgetirmenin sebebi nedir?
5 — Niçin ineğin barsakları çok uzundur? Beslenmeyi gözönünde tutarak, diğer
çalıştığınız hayvanların barsaklarıyla karşılaştırma yapınız.
6 — İneğin boynuzları nasıldır? Hangi hayvanların boynuzları bu türdendir.
7 — İneğe benzer hayvanlar hangileridir. Ortak özellikleri nelerdir?
8 — Gevişgetiren hayvanların özellikleri nelerdir?
9 — Hörgüçlü devenin hörgüçü ne işe yarar? Hararet ve susuzluğa nasıl dayanır?
10 — Kamoş ve yabangeyiği nerelerde yaşar? Bugün niçin bu hayvanlar dikkatle
korunur. Hangi özellikler bu hayvanlan biribirlerinden ayırır?

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR (* * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( * * ) Yandaki kroki üzerinde besin maddelerinin dolaştıkları kısımları işaret­


leyin ve üzerlerine adlarını yazın.
2 ( * * ) Yandaki Türkiye haritası üzerinde en çok inek yetiştm len bölgeleri işa­
retleyin.
l w '%#'•' 3 ( * * ) Bazı ot yiyen memeli hayvanlar bugün hayvanat bahçelerinde her türlü
tehlikeden uzak korunurlar. Acaba bu hayvanlar hangileridir?
i 4 ( * * ) Aşağıdaki tabloda her hayvanın başlıca özelliğini işaretleyin.
•J
%

at inek eşek keçi zürafa zebra geyik

Çiftparmaklı

Tekparmakfı -

Gevişgetiren

Doluboynuzlu

Boşboynuzlu '

Otyiyen

| Evcil

hşî
ı ..................... .

114
B ir Tabiat Bilgini Anlatıyor

AMARİKA BİZONU

1850 yazının sonlanna doğru bir atlı, Kuzey Amerika’daki Kayalık JDağları’nm dar
bir patikasında güçlükle ilerliyordu. Sonbaharın yaklaşmasına rağmen güneş, son de­
rece yakıcıydı. Yorgun ve susamış zavallı adam, biraz dinlenmek ve gideceği yolu dü­
şünmek amacıyle küçük kuru fidanlarla kaplı bir tepenin kenarında konaklamaya ka­
rar verdi. Adamın yol arkadaşı asil hayvan da, çok yorulmuştu.
Bir süre sonra tepeye tırmandığında ayaklarının altında uzanan geniş ovayı göpdü.
Güneş ve kumdan yanmış gözlerinin önünde unutamayacağı bir manzara vardı. Işık
ve renklerle bezenmiş ovayı kocaman bir hayvan sürüsü kaplamıştı. Bu hayvanların
arasından toprağın bir parçasının görmek hemen hemen olanaksızdı. 4-5 milyon baş
hayvandan oluşan bu sürü, meşhur Amerika bizonlarıydı.
Yeni D ünya’nm en gösterişli vahşî hayvanı olan bizon, ağırlığı ve iriliği nec^eniyl^
bufalodan hemen ayırt edilir. İki metre boyunda ve üç metre uzunluğundaki bir bizo­
nun ağırlığı tonlarla ifade edilir. Bizonun bazı karakteristik özellikleri vardır: V ü cu ­
dunun ortasından kuyruğuna doğru tüyleri gittikçe azalan bir posta sahip olan bu hay­
vanın arka kısmının tüyleri daha sıktır. Om uzlarının üzerinde büyük bir kam bur ta­
şır. Bu kam buru ona değişik ve kuvvetli bir görünüş kazandırır.
ilkbahar ve sonbaharda sürüler hâlinde toplanan bizonlar, soğuk ve otsuz bölgeler­
den otlakların bol olduğu, sâkin bir iklimin hüküm sürdüğü başka bölgelere akın eder.
Bizonun başlıca gıdası, otdur. Bu kümeler hâlindeki gerçek göçler, vahşî doğanın insan­
oğluna armağan ettiği en ilgi çekici görünümlerden biridir, işte bizim atlımız da, bu pe­
riyodik göçler sırasında büyük bir sürüyle karşılaşmıştı. Ondokuzuncu yüzyıl başla­
rında yapılan istatistiklere göre Amerika’da altmış milyon baş bizon yaşıyordu; fakat
bir süre sonra bizon avı başladı. Kısa zamanda geniş hârikulâde ovalar, vicdanından
korkmayan avcılarla doldu. Artık ovaların güzelliğinden eser kalmamıştı: her tarafa
korkunç bir görünüm hâkimdi, insafsız insanlar, sadece lezzetli dillerini yemek için
öldürdükleri bizonları, dillerini aldıktan sonra açgözlü akbabalara ve yırtıcı kuşlara ter-
kediyorlardı. Bu arada ilk demiryollarının inşa edilmesi de, büyük bir vahşete önayak
oldu. 1869 ılında yapımı bitirilen ve hizmete açılan en büyük Amerikan demiryolu

115
«Union Pacific», ovanın tam ortasından geçiyordu. Çoğu kez göç eden bizon sürüleri
nedeniyle durm ak zorunda kalan trendeki yolcular, çılgın gibi zavallı hayvanların
üzerine pencerelerden ateş ediyorlardı. Böylelikle her defasında binlerce bizon ölüyor­
du. Yalnız iki yıl içinde (1872 den 1874’e dek) öldürülen bizon sayısı beş milyon aştı.
V e bu olay son yıllarda da devam etti. 1889 yılında A m erika’da yaşayan bizonların sa­
yısı ancak bin kadardı. Bu olay, Am erikantoplum unun üzerinde ters tepki yarattı. Ba­
zı vicdanlı iyi kimseler, doğanın en tipik hayvanlarından birinin soyunun yavaş yavaş
tükenmeye yüz tuttuğunu görerek bunu önleme yollarını aram aya başladılar. Böylece
bizonların korunmasını ve üretilmesini amaç edinen «A m erika Bizon Derneği» kurul­
du. Bu derneğin çalımaları, daim a iyi yönde ilerledi ve 1933 yılında yaşayan bizon sa­
yısı, yirmibine ulaştı. Bu yazıyı yazm am ızdaki amaç, eskiden yapılan avların ne denli
bilinçsiz olduğunu, hiçbir nedeni olmaksızın sadece vahşi arzularla hayvanların öldü­
rüldüğünü ve hattâ böylelikle birçok hayvan soyunun tü k etild iğin i size anlatmaktı.
Gerçekte doğa, kendini oluşturan canlı ve cansızların orantısının bozulmasıyle mey­
dana gelen bir denge sarsıntısını hiçbir zam an kaldıramaz. Bir hayvan veya bitki so­
yu tüketildiği zam an dünya, sadece dengesinin bozulmasıyle kalmaz aynı zam anda
içinde bizim de yaşadığımız bu du.'iya için onarılması olanaksız zararlar oluşur.
Fakat hikayemizin kahram anı, onun zam anında milyonlarca baş olan bu görkemli
hayvanların böyle bir kaderi olduğunu bilemezdi. Tepenin üzerindeki yalnız adam ve
at, güneşin yakıcı ışınlarından bir an önce kurtulmak için alacakaranlığın çekmesini
sabırsızlıkla bekliyorlardı. Y orgun atlı, yarı aralık gözleriyle, yeri inleterek ilerleyen
bizonları bir süre daha seyretti. Sonunda koca sürü, ardından koyu bir toz bulutu bı­
rakarak gözden kayboldu.

116
DOMUZ

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Domuz, besinini yemek için, oldu­ 2 — Resimde de gösterildiği gibi do­


ğu gibi ağız kısmını yediği şeylerin içine muzun diş yapısında her türlü diş mevcut­
sokar. Niçin? Resimde görüldüğü gibi ağız tur. Bu gibi bir diş yapısı ne gibi bir bes­
yapısını dikkatle inceleyin. lenmeyi düşündürüyor?

3 — Domuzun kulakları ile gözleri ara­


sındaki nispeti inceleyin. Her ikisinin de
yapısı nasıldır?
4 — Domuzun ayaklarında 4 ayrı büyük­
lükte parmaklar bulunur. Resimde de gör­
düğünüz gibi, domuzun bırakmış olduğu
ayak izleri hangi pozisyonlarda meydana
gelmiştir.

117
BİRLİKTE TA N IYA LIM ziyade çok sıcak bölgeler oluşu bu neden­
le de çok yağlı olan bu hayvanın etinin
Belki birçoğunuz domuzun yaşantısını faydasından çok zaran olacağmdandır.
ve yaşadığı yerleri tanımazsınız, am a
hayvanat bahçelerinde görmüşsünüzdür.
BESLENMELERİ
Domuzun başı, oldukça iri olup yuvar­
lak bir diski andıran bir kısımla sonuçla­
Gerek et ve gerekse bitkilerle beslenen
nır. Bu yuvarlak kısma ayna denir. Bu kı­
bir hayvandır. Tam bir diş yapısına sâ-
sım üzerinde burun delikleri bulunur. Do­
hip olan domuzun tam 44 tane dişi vardır.
muz yiyeceklerin içerisine başını oldukça
Kesicidişlerin hepsi aynı büyüklükte de­
sokar; böylelikle solucan ve sümüklübö­
ğildir. Köpekdişleriyse kökü olmayıp de­
cekleri rahatlıkla bulabilir ve çok sevdi­
vamlı büyüyen ve oldukça iri dişlerdir. A-
ği kökleri kolaylıkla kopararak yer.
zıdişleri fazlasıyla kuvvetlidir. Domuzun
Domuzun kulakları gözlerine oranla oL
özel olarak yetiştirileceği bölgeler yoktur.
dukça büyük olup, çok duyarlıdır. Gözle­
riyse çok iyi görmez. Gövdesi toplu, iri ve
oldukça uzun olup küçük bir kuyruğa sa­
hiptir.
Çok çevik bir hayvan olan domuzun kı­
sa ve kuvvetli dört ayağı vardır. Bilhassa
korktuğu zaman tahmin edilemeyecek
kadar hızlı koşar. Domuzun ayaklan biri-
birlerinden farklı dört parmakla sonuçla­
nır. Bu parmaklardan iki tanesi daha
uzun olup bizim üçüncü ve dördüncü par­
maklarımıza benzerler. Daha içte bulu­
nan diğer iki parmak ise daha kısa olup
çamurlu ve yumuşak topraklarda hayva­
nın dengesini sağlar.
Cinsine göre gövdesini kaplayan tüylü
kısım değişikliklere uğrar. Bazılarında
daha seyrek bazılannda ise daha sıktır.
Bu tüylü kısmın altında bir yağ tabakası
bulunur. Bilhassa sırt kısımlannda bu­ H er şeyi rahatlıkla yiyebilen bu hay­
nun kalınlığı 5 santime kadar yaklaşır. vanın yetiştirilebilmesi için en elverişli
Bu yağlı tabakanın başlıca görevi soğuk yerler, bazı endüstri bölgelerine yakın o-
kış aylarında hayvanı muhafaza etmek­ lan sahalardır. Meselâ peynir endüstrisi
tir. yapılan bölgelerde domuz, peynir yapı­
Domuzun, daha önceki asırlara inersek, m ında arta kalanlarla beslenir. Bundan
yaban domuzundan geldiğini görürüz. başka şeker endüstrisi bölgelerinde ise
Yâni bildiğimiz domuz, yaban domuzu­ şekerpancarı yapraklarını yiyerek besle­
nun ehlileştirilmişidir. Çok soğuk olma­ nir. Buğday ve un endüstrisiyle ilgili kı­
yan orta iklim bölgelerinde yaşayan do­ sımlarda, bunlardan arta kalan küspeleri
muz, daha ziyade vâdüerle yetiştirilir. Ya- yer. Böylelikle atılacak ve hiçbir işe yara­
hudiler ve Müslümanlar domuz etini ye­ m ayacak olan maddeleri dom uzlara ver­
mezler. Dolayısıyla bu dinleri kabul etmiş mek suretiyle hem bu maddelerden fa y ­
olan memleketlerde domuz yetiştirilmez. dalanılmış hem de dom uzlar beslenilmiş
Bunun başlıca sebebi bu ülkelerin daha olur.
ÜREMELERİ F A Y D A V E ZA R A R L A R I

Dişi domuz 8 ilâ 20 k adar yavru yapar. Domuz eti bilhassa salam ve bu türden
Bu yavrular iki aya yakın bir zam anda besin maddelerinde aranan bir ettir. Sı­
an a domuzun sütüyle beslenir. D oğdukla­ cak memleketlerde yememek daha doğru
rı zam an yarım kilo kadar gelen bu y av­ olur. Bilhassa solucan ve tenya taşıyıcısı
ru lar bir sene içinde hızla büyüyerek a- olan hasta domuzların etleri çok pişiril­
ğiFİıkları ikiyüz kiloya kadar varır. meli ve parazitler öldürülmelidir.
Domuzun derisi endüstri alanında çok
Domuz ortalama 10 sene yaşar, doğan kullanılan bir deri olup tüylerinden de
her yavrunun yaşadığını kabul edecek o- fırça yapılır. Bunların yanısıra domuz sü­
lursak, 10 sene içinde sadece bir dişi do­ rüleri ekili araziye ve özellikle mısır tar­
muzdan 7 milyon domuz üreyecektir. lalarına büyük zarar veriler.

BENZERLERİ

Domuzgiller sınıfından olan yaban do­


muzu ve A frik a domuzunun evcil domuz­
larla ortak noktaları:
— H e r şey y erler, d iş y a p ıla rı tam dır.
— P arm ak say ıla rı ayn ıd ır.
— T ü y le ri kısa ve serttir.

Yaban domuzu; domuzgiller sülâlesine bağlık


Avrupa’da yaşayan yegâne vahşî hayvandır. Nem­
li çamurlu bölgelerde yaşar. Kökleri, soğanları,
kertenkele ve buna benzer hayvanları çok sever.

Afrika domuzu; her şey yiyebilen bu hayvan da­


ha çok değişik boynuz şekliyle dikkati çeker. Kö-
pekdişleri çok uzun olup yukarıya doğru kıvrıktır.
Ön ayaklarının üzerinde çömelerek yiyecek arar.
Önde baba, anne ve sonra çocukları olmak üzere
gruplar hâlinde dolaşırlar.

119
Domuzu incelerken DOMUZGİLLERDİ de tanımış olduk

Özelliklerini bir daha gözden geçirelim:


— D iş y a p ıları tam d ır.
— G eviş g etirm e zle r.
— P a rm a k s a y ıla rı ayn ıd ır.
— S e rt ve kısa tü y le rle ö rtü lü d ü rler.

Suaygırı da domuzgiller sınıfına girer.

Memeli hayvanların en büyüklerinden biri


olan su aygırının ağırlığı 3-4 tonu bulur. Kö-
pekdişlerinin uzunluğu 50 santime yaklaşır
ve her biri 4 kilo ağırlığındadır. Suda çok sü­
ratli bir hayvan olup en hızlı kürekli kayıklarla
yarış edebilir. Karada da oldukça rahat hare­
ket edebilen bu hayvanın en büyük düşman­
ları insanlardır.
Bitmez tükenmez bir av hırsıyla bazı bölge­
lerde tüketilmiştir. Nil nehrinin üst kısımları,
Kongo, Zambiya bölgelerinde yine her şeye
rağmen yaşantılarını sürdürürler.
Her defasında 240 gün süren gebelik dev­
resinden sonra bir veya iki yavru doğururlar.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Domuzun yaşantısı, özellikleri, beslenmesini, fayda ve zararlarını ve ben­


zerlerini açıklayın.
2 — Domuzun en fazla duyarlı olduğu kısımları hangileridir? Bundan nasıl fay­
dalanır.
3 — Nasıl beslenir? Nasıl yetiştirilir? Y etiştirilm esi için en elverişli yerler ne­
relerdir?
4 — Domuzun kaç dişi vardır? Niçin çamurlu yerlerde yaşamayı sever?
5 — Hangi hâllerde domuzun eti tehlikelidir? Bu gibi durumlarda ne gibi ted­
birler alınmalıdır?
6 — Domuzgillerin özellikleri nelerdir?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (* * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( * ) Şayet bir domuzu yakından görme imkânı bulursanız, baş yapısı gövdesi,
ayakları yaşantısı hakkında bir inceleme yapıp anlatmaya çalışın.
2 {*} Yaban domuzunun başlıca özellikleri nelerdir? Anlatın.
3 ( * * * } Domuzun özellikleri ile sadece ot yiyen hayvanların özellikleri arasında
bir karşılaştırma yapın.
Uyarı: a) Domuzun bacaklarından birini çizin, b) Bir domuz tarafından bırakılan
değişik pozisyonlardaki ayak izlerini inceleyin. Niçin bu kadar farklılar? c) Daha
önce çalıştığınız hayvanların ve domuzun diş yapısı arasındaki farkları bulmaya
çalışın.

120
B ir Tabiat Bilgini Anlatıyor

YABAN DOMUZU

Y ıllar önce bir yaban domuzu avına davet edilmiştim. İsteksizce katıldığım bu avda
sadece bir seyirciydim. Hepsi de bu işin ustası keskin nişancı olan genç ve.yaşlı bir
grup avcının arasına katıldım. Yanım ızda av için eğitilmiş yetenekli av köpekleri de
vardı.
M arem m a’ya doğru yöneldik. Marem m a, İtalya’nın hâlen vahşî yaban domuzu bu ­
lunabilecek iki bölgesinden biridir (diğeri S ardu n ya’d ı r ).
Soğuk bir Kasım sabahı, M arem m a’nın küçük bir istasyonunda indik ve yaban do­
muzunu avlam ak için önceden saptanmış yere doğru yöneldik. Köpekler, yabanî hay­
vanı ininden çıkarm aya çalıştıkları sırada otların arasına saklanmış avcılar, ateş ede­
cekleri zamanı büyük bir sabırsızlıkla bekliyorlardı.
Yarım saat kadar süren sinirli bir bekleyişten sonra birdenbire uzaktan tüfek sesle­
riyle birlikte henüz ininden çıkmış yaban domuzlarını kovalayan köpeklerin keskin
havlam aları duyuldu. Birkaç saniye sonra yırtıcı köpeklerin kovaladığı büyük bir dişi
yaban domuzu yanında yavrulanyle birlikte göründü. Y aban domuzlarının ağızının
yanında bulunan iki köpekdişi, yetişkin erkeklerde dudaklardan taşarak yukarıya
doğru kıvrılır. O ysa dişilerde bu dişler ağzın içindedir. Böylelikle dişi bir yaban domu­
zunu erkekten ayırt etmek kolaydır. Birkaç el ateş edildi. Koşmaya devam eden ya­
ban domuzu, bidenbire durup geri döndü ve ardından vurularak yere serilen bir yav­
rusunun yanına yaklaştı; sevgi dolu bir bağırışla hayatta kalan diğer iki yavrusunu
yanm a çağırdı. Avcılar, tüfeklerini yeniden doldururken anne yaban domuzu, yorgun­
luktan bitmiş yavrularını son bir kez kendine çekti. Anne, koşu yarışında köpekleri
yenmişti; belki de kapıç kurtulabilirdi fakat yavrularını terketmek istemedi. Birkaç sa­
niye sonra yeniden ateş sesleri duyulm a başladı. Avcılar, korkmuş ve şaşırmış zavallı
hayvanların üzerine âdeta çıldırmışcasma ateş ediyorlardı. Bu arada en yırtıcı iki kö­
peğin arasına düşen yaban domuzu, epeyce hırpalandıktan sonra nişancılığıyle övü­
nen bir avcı tarafından vuruldu. H er şeye rağm en hayvan, uzun bir süre dayanmış
ve ancak yedi kurşundan sonra ölmüştü. Y a b a n domuzunun yaşam gücü, özellikle an­
ne sevgisinden kuvvet aldığı zam an gerçekten şaşırtıcıydı.

121
Akşam olup da geri dönerken o gün yaşadığımız macerayı düşünüyordum. K an lar
içinde yatan yaban domuzunun, yaşamının son anında bile yavrularını korumak için
nasıl bir kuvvet sarf ettiği gözümün önünden bir türlü gitmiyordu.
Fakat beni asıl üzen, baştan aşağı silâhlanmış bu avcıların hiçbir neden olmaksızın
zavallı bir hayvanı ve yavrularını zevk için öldürmeleriydi. A y n c a bu kişilerin geçim­
leri de avdan değildi.
U ygarlığın ilk zam anlarında insanlar, beslenmek ve korunmak için ava çıkıyorlar­
dı. Böylelikle insanoğlu, buzul öncesi devrinin karakteristik gıdası bitkiden etsel gıda­
ya geçti. İlim adam ları bu olayı, Lâıüıöncesi uygarlığın başlangıç etkenlerinden biri ola­
rak kabul ederler.
O zamandan sonra dedelerimiz, daim a daha geliştirilmiş silâhlar yaptılar. Sopadan
balta, sapan, ok, yaya dek çeşitli silâhlar m eydana getirdiler. Şanlı ve kimi kez askeri
bir tarihi olan av; insana beslenmek, kuvvetlenmek, soğuğun şiddetlerini yenmek için
olanaklar sağlayan bir uğraşıdır. Fakat bugün av, çağlar boyunca süregelen ereğinden
uzaklaşmıştır. U y g a r insanın yaşamak için ava gereksinmesi yoktur. Av, bugünün in­
sanı için bir şeref olmaktan çok bir «spor» dur.

122
TAVŞAN

GÖZLEME ÇAĞ RI

ııvlnk kemiği
kalça kemiği

kemiği
ön kol
ve dirsek k
val kemiği
parma

ön ayak tarağı k. bilek kemiği Sarka ayak tarağı k

1 — Şu tavşana bakınız. Kulakları ne 2 — Tavşan niçin daima arka ayakları­


kadar büyük değil mi? Acaba niçin tavşan­ nın üzerine çökerek oturur? İskelette ayak­
ların kulakları bu kadar uzundur? larının duruş ve biçimlerine dikkat ediniz.

1L J

mine mf ı mm

§ f f
İ İ |s k ırpela
diş özü
m İ

kesici uç
v y i r v j
kesicidiş

3 — Hiç koşan bir tavşan gördünüz mü? 4 — Şemada tavşanın kesicidişlerin-


Ne biçim hareket ettiğine dikkat ettiniz den birini görüyorsunuz. Niçin bir skarpela-
mi? ya (keski) benzetiliyor? Bu durumu izah
Siz de aynı şekilde hareket edebilir mi­ edebilmek için, tavşana bir havuç verip
siniz? yaptıklarını dikkatlice inceleyiniz.

BİRLİKTE T A N IY A L IM iyi bir kemirici olan tavşanın başı yu­


varlak ve azıcık uzunca, boynu kısadır.
Sıcak, soğuk ve orta iklim kuşakların­ Gövdesi önden arkaya doğru genişlemek­
da yaşayan, sevimli görünüşüyle dikkati­ tedir. Başına bakıldığında üst dudağının
mizi çeken bir hayvandır. yarık olduğu (tavşan dudağı) hemen gö-
ze çarpar. Kuyruğu kısa ve dik olup deri­
sinin üzeri yumuşak ve parlak kıllarla
(tavşan tüyü) örtülüdür.
Derisinin üzerindeki tüyler yaşadığı
yere göre değişir ya uzun yahut sık, kısa
tüylerle örtülüdür. Genel olarak kılların
rengi gri, beyaz, hareli, toprak rengi gibi
değişik ayrılıklar gösterir.
Tavşanın yarık olan üst dudağının görünüşü.
Burun delikleri devamlı surette oyna­
yan başında, şeker külahını andıran, içi
duyarlığı fazla kıllarla örtülü kulak kep­ BESLENMELERİ
çesi bulunur. Bu kulakların uzunluğu on-
beş santim kadardır; en ufak gürültüleri Ön ayaklarıyla toprağı kazarak buldu­
duyabilecek kadar hassastır. Gözleri iri, ğu kökleri, pancar ve havuçları çıkartıp
gözkapakları kipriksizdir. Burnunun ko­ yiyen otçul bir hayvandır. Körpe fındık
ku alma hassası zayıftır. Ön bacakları kı­ kabuklarına, otlara ve çimenlere de pek
sa, arka bacakları uzun ve «Z» biçiminde­ düşkündür.
dir. Böylelikle sıçrama ve koşma sürati
daha fazladır. DİŞLERİ
Tavşan âdeta bir zikzak çizerek koşar
daha doğrusu sıçrar. Genellikle yokuş yu.
karı giderken çok hızlı, yokuş aşağı ise da­ Çene kasları çok kuvvetli olup, üst çe­
ha yavaş gider. Bundan dolayı tavşanı ta­ nede ikisi büyük ve ikisi küçük olmak ü-
kip etmek ve yakalamak çok zordur. zere 4 tane kesicidişi vardır. Altçenede ise
Tavşan yetiştiricileri birçok araştırma iki tanedir. Kesicidişler, diş çukuruna ko­
ve uğraşmadan sonra örgü işlerine çok iyi ni gibi daralan bir kökle bağlanmazlar,
giden uzun ve yumuşak tüylü Ankara aynı kalınlıkta kalırlar. Dişözü, dişi geniş
tavşanı cinsini elde etmişlerdir. bir alanda besler, genişletir. Tavşanlarda
en çok çalışan dişler taşçı kalemi (keski,
skarpela) gibi keskin bir hâl almış olan
BULUNDUĞU YERLER kesicidişlerdir. Kemirmekle aşınan bu
dişler devamlı olarak büyür ve keskinlik­
Evcil tavşan hemen hemen her yerde lerini kaybetmezler. Bu durum aynı za­
rastlayabileceğiniz bir hay vandır. Yetişti­ manda büyük bir tehlike yaratır. Bazı se­
rilmesi çok kolay ve ekonomik olduğu beplerle tavşan kemiremezse, bu dişler
için hemen hemen Avrupa’daki bütün devamlı surette uzadıklarından, damağı
köylerde beslenir. Son yıllarda yurdumuz­
da da tavşan çiftlikleri kurulmuştur.
Yabanî tavşanlar daha çok orman ke­
narlarında, dağlarda, tarlalara yakın ça­
lılıklarda güneşli ve kuru yamaçlarda ya­
şarlar. Yuvaları toprak altında kanşık
birtakım yol ve tünellerle birbirine bağlı­
dır. Genel olarak yuvalarında giriş - çıkış
içii) bir ön kapıları, düşmanlarından ka­
çıp kurtulmak için bir arka kapılan var­
dır. Dişi tavşan ise, yavrulayacağı zaman
kendine ayrı bir yuva yapar. Bunun, kapı­ azıdişleri
sı tektir.

124
hattâ göz boşluğunu delerek hayvanın ö- V arlıklarını ancak fazla yavrulam akla
lümüne sebep olurlar. koruyabilmektedirler.
Kesicidişlerden sonra gelen köpekdiş-
leri kaybolmuştur; yerleri boştur. Bu boş­ F A Y D A L A R I VL ZA R A R LA R I
luklardan sonra azıdişleri gelir. Azıdiş-
leri ezici ve öğütücüdürler. Altçenede 10, Eti, tüyü ve kürküyle bizlere yararlı o-
üst çenede 12 tane azıdişi vardır. Toplam lan bu hayvan, birçok hastalığın taşıyıcı­
diş sayısı öbür kemirgenlerden farklı ola­ sı olabileceği gibi birçok bitkinin de kö­
rak 28 tanedir. künü kurutmaktadır. Çeşitli tıbbi deney­
de, aşı ve serumların hazırlanmasında bu
ÜREM ELERİ hayvandan yararlanılmaktadır.

Doğuracak dişi tavşan, tek kapısı olan


bir yuva hazırlayıp, yuvanın ir'ne karnın­
dan ağızıyla kopardığı tüylerinden sıcak
ve yumuşak bir yatak hazırlar. Yavrula­
rını buraya yerleştirir. Her seferinde me­
me sayısına göre (5-6) yavrulayan tav­
şan çok cılız olarak doğan yavrularını bir
ay emzirdikten sonra onları açık havaya
çıkartıp düşmanlardan korunmayı öğre­
tir.
Bir sene sonra büyümüş, erginleşmiş
tavşanlar tabiatla mücadeleyi kendi ken­
dilerine başarırlar. Düşmanlar çoktur. Bir evcil tavşanla yavruları.

BENZERLERİ

A d a tavşanı da tavşangiller familyasındar-


dır.
— K u la k la rı uzundur.
— K uyruğu kısadır.
— A rka aya k la rı sıçram aya e lv e riş lid ir.
— Ü st dudağı yarıktır.

Evcil tavşandan daha uzun kulakları olan yabanî


tavşan avcıların fazlasiyle dikkatini çeken bir hay­
vandır. 70 santim boyunda olan bu hayvan, orman­
larda yaşar, ot, ouğday, mısır ve ağaç kabukla-
rıyle beslenir. İşitme duyusu çok kuvvetlidir.

125

*
Tavşanı incelerken K E M ÎR G E NLEE ’i de tanımış olduk.

Özelliklerini bir daha gözden geçirelim:


— D iş y a p ıla rı tam d e ğ ild ir. K ö p e k d iş le ri
yoktur.
— K e s ic id iş le r d iş çukuruna b ağ lan m az­
lar ve sü rekli o larak uzarlar.
— Çok sayıda doğururlar.
— E tçil veya otçuldurlar.

Sincap, kirpi, kobay, lâğım faresi, kun­


duz, cırlak sıçan, lemming, fındık faresi,
dağ sıçanı, çincilya, yedi-uyukluyan da
bu familyaların yüzlerce türünden birka­
çıdır.

Ev faresi diye de anılan fındık faresi kemirici- ►


lerin en küçüğü ve sevimlisidir. Tatlı bir bal rengi
olan tüyleriyle dikkati çeker. Genellikle meyve ve
sebzeyle beslenir. Bununla birlikte kilerde ne bu­
lursa yer. İngiltere'de bazı evlerde kanarya gibi ka­
feste beslenir (resim çok büyütülmüştür).
Cırlak sıçan A na-^
dolu menşeli (kö­
kenli) bir kemirici­
dir. Bu hayvan ko­
laylıkla evcilleşti­
rilir.

Lemming deni­
len bu tür sıçan
soğuklar başlayın­
ca yıkıcı göçler ya-
’ ar. Düz bir çizgi
erindeymiş gibi
yürür, yönünü asla
T değiştirmez.

49 santim uzunluğunun 23 santimini kuy­


ruğu teşkil eden lâğım faresi insanların en
büyük düşmanıdır. Çok kurnaz ve zeki ol­
duğundan insanlar bu hayvanla mücadele­
de güçlük çekmektedirler.

126
Sincap, daha ziyade ormanlardaki ağaç­
lar üzerinde yaşayan bir kemirici türüdür.
20 santimi kuyruk olmak üzere uzunluğu 45
santimi bulmaktadır. Çok güzel bir kuyru­
ğu vardır. Evlerde kolaylıkla beslenir bunun
için oldukça geniş bir saha gereklidir. Üzüm,
böcek, tohum ve kuru yemişle beslenir. ►

Yediuyuklayan, kemiriciler takımının ye-


diuyuklayangiller familyasından bir memeli
türüdür. Karnı beyazımsıdır. Kolaylıkla ev­
cilleştirilebilir. Kış uykusuna yatar. Toplu
▼ hâlde göç eder.

A ▲
Peru ve Şili'de yetişen çinçilya kürkü çok Kuzey Avrupa ve Amerika’da yaşayan ve
kıymetli olan bir hayvandır. Ağaçlara çok Orta Asya'da da bulunan kunduz daha ziya­
süratli tırmanır. Toplu bir hâlde yaşarlar. de suda yaşar. Çukur kanallar açıp kuvvet­
Son zamanlarda Türkiye’deki bazı çiftlikler­ li dişleri sâyesinde kendine yuvalar hazır­
de de yetiştirilmeye başlanmıştır. lar. Kürkü çok kıymetlidir.

127
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Tavşanın özelliklerini anlatmaya çalışın. Nasıl ve nerelerde yaşar? Nasıl bes­


lenir, nasıl ürer, ne gibi yararları vardır? Benzerleri hangi hayvanlardır?
2 — Tavşan dişlerinin özellikleri nelerdir? Daha önce çalıştığınız hayvanların-
kiyle karşılaştırın. Farklar nelerdir? Niçin bu hayvanlar hep kem irirler? Ne­
lerle beslenirler?
3 — Tavşan:n üst dudağının özelliği nedir?
4 — Tavşanın hareketiyle ayaklarının yapılışı arasındaki bağlantı nedir?
5 — Kem irgenlerin ö zellikleri nelerdir?
6 — Fareler niçin insanlar ve ekonomi üzerinde büyük zararlara yol açarlar? İn­
sanlar onlaı etmek için çe şitli yollara başvurdukları halde neden tüken­
mezler?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( **) Kış uykusuna yatan ke m iricilerin üzerinde bir araştırma yapın. Bu süre
içinde ne gibi bir durum hasıl olur? Yabanî kem iricilerden ' ■■ngilerl kış uykusuna
yatmazlar?
2 ( **] Kunduzların yaşantıları hakkında araştırmalar yapın.
3 ( * * * ) Tavşanın özelliklerini diğer kem iricilerinkiyle karşılaştırın. Elde edece­
ğiniz sonucu bir tablo üzerinde toplayın.

K E M İR G E N L E R İ S IN IF L A N D IR IR T A B L O

Yedi
Tavşan Fare Sincap Dağ sıçanı
uyuklayan

Diş yapısı
(tam olanlar, tam olma­
yanlar)

Kesici dişler
(sürekli uzama
evet - hayır)

Kürkleri
(yumuşak - sık - kısa -
uzun)

Ot yiyen - et yiyen

Gündüzcü • Gececi

Yaşadıkları yer (Ç alı­


lıklar, toprak, su)

Kış uykusuna yatanlar

Yararlı - zararlı
HORTUMLULAR

GÖZLEM E Ç A Ğ R I

1 — Yandaki resmi inceleyiniz. Filin


gözlerinin hortumuna oranla çok küçük ol­
duğunu göreceksiniz. Bunu nasıl açıklar­
sınız?

2 — Fil büyüklüğüne rağmen çok çevik


bir hayvandır. Acaba iskeletlerinin özellik­
leri nelerdir?

Hortumlular sınıfına giren ve nesli tü­


kenmemiş yegâne hayvan fildir.
Bu hayvanlara, buruşuk ve sert bir ta­
bakaya benzeyen derileri için kalınderili
denir. Filin en büyük özelliği hortumudur.
Burun ve üst dudağın birleşmesinden
meydana gelen ve bir borozan gibi uza­
nan bu organ fazlasıyla hassas olup, arzu
ettiği bir şeyi, meselâ daldan bir yaprağı
veya bir çocuğun elinden bir pastayı ra­
hatlıkla almasını sağlar. Bu gibi ufak fa­
aliyetlerin yanı sıra bir ağacı gövdesin-
Resimde, solda gördüğünüz hortum bir Afrika
Alttaki resimde, filin dişlerini görüyorsunuz. filinin hortumudur. Hortumun ucunda iki alıcı uç
Bunların bir tanesi 50 kilo ağırlığındadır. Yanın­ vardır. Sağdaki şekilde ise Hint filinin hortumunu
daki resimde ise filin azıdişinin çiğneyici kısmı. görüyorsunuz. Bunda ise tek alıcı uç bulunur.

129
den koparıp çekebilecek kadar da kuvvet­ Hortumlular sınıfına dahil edebileceği­
lidir. miz hayvanlar şunlardır:
Fil bu hortumu sayesinde 7-8 litre suyu
bir seferinde içer veya gövdesinin üzeri­ Afrika Fili (Loxodonta Afrikaca), As­
ne boşaltır. ya Fili (Elephas Maximus). Kazılardan ve
Bu hayvanların diğer özellikleri de ke- eski asırlardan kalan mağaraların duvar­
sicîdişlerinin oldukça uzun oluşu ve ağız larındaki çizgilerde görebileceğimiz gibi
kısmından dışarıya doğru uzanmış olm a­ mamut çok eski çağların hayvanı olup,
sıdır. Erkek fillerde bu dişlerin uzunluğu hortumlular sınıfına dahil edebileceğimiz
bir hayli olup gerek korunm aları ve ge­ bugün nesli tükenmiş fakat filler ile ara­
rekse saldırıları için büyük bir önem ta­ larında büyük bir benzerlik olan bir hay­
şırlar. vandır.

Eski çağlardan beri ehlileştirilebilen bu hayvan, Afrika fili, Hint filine oranla daha büyük olup
insanlar tarafından gerek taşıyıcı, gerek çekici yarım metre daha yüksektir. Karada yaşayan hay­
ve gerekse çok akıllı ve sâdık olduklarından sirk­ vanların en büyüğüdür. Kendisini tehlikede his­
lerde gösteri için kullanılır. Bu filin insanlarla olan settiği veya tedirgin edildiği zaman çok tehlikeli­
münasebetleri, atlarınkîyle aynî olup, tıpkı atlar dir. Derisi kalındır. Göç eden bir hayvan olup, ik­
gibi sahiplerine sâdık olurlar. 25 yaşında olgun lim değişiklikleri ve yiyecek aramak için uzun yol­
bir çağ içine giren bu hayvan 35 yaşında en kuv­ culuklara çıkar. Eski asırların bir kalıntısı sayabi­
vetli olduğu devreyi yaşar. Kuru ağaç dalları, yap­ leceğimiz bu hayvan, derisi ve dişleri için insan­
raklar vs. ile beslenir. ların hâlâ peşinde koştukları bir hayvandır.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Niçin fille r hortum lular sınıfına girerler?


2 — Kalınderili ne demektir?
3 — Hortumu tâ rif ediniz.
4 — F ildişi dediğim iz d işle r hangileridir?
5 — A frika f ili ile H int fili arasındaki belli farkları bulmaya çalışınız.

130
İLKBAHAR
HAVA VE ATMOSFER

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Su içine soktuğunuz bir şişeyi dol- 2 — Bardağın dibine b ir parça karton


durmaya çalışın. Bu birtakım gurultular çı- yapıştırın. Bardağı ters çevirerek suya ba-
karacaktır, acaba bunun sebebi nedir? tırm . Niçin bu karton ıslanmaz?

^ 3 — Bisiklet pompasının b ir ucunu par­


mağınız ile kapatınız ve pistonu itiniz. Bir
noktada görünmez b ir kuvvetin sizi engel­
lediğini hissedeceksiniz. Piston tamamen
sonuna kadar dayanmayacaktır. Parmağı­
nızı çekmenizle pompadan üflem e gibi bir
şey işiteceksiniz. Acaba pompanın içeri­
sinde ne vardır?

4 — Şemsiyenizi açıp sırtınıza dayaya­


rak yürüyünüz. Bir itm e hissedeceksiniz.
Bunun sebebi nedir?

H A V A HER YERDE M EVCUTTUR mevcut olduğunu, özelliklerini ispatlaya­


caksınız.
Çeşitli olaylar, deneyler, araştırmalar Bir şişeyi herhangi bir sıvı ile doldurur­
sayesinde havanın her yerde mevcut ol­ ken zorluk çekeriz. Çünkü, bize boş gibi
duğu ispat edilmiştir. Bu konumuzda siz- gelen şişenin içerisinde bulunan hava, bu
ler de bizzat bu olayları inceleyecek, y a ­ hareketimizi önlemeye çalışır. Koşarken
pacağınız deneylerle havanın her yerde süratimizi engelleyen kuvvet yine hava­
dır. Şemsiyemizi açık tuttuğumuz zaman önce katı ve sıvı maddelere bir gözatalım:
meydana gelen itmenin sebebi de hava­ Katı maddelerin şekli ve bir hacmi var­
dır. dır. Sıvılar ise içinde bulundukları kabın
Hava gözle görülmeyen, renksiz, şeffaf şeklini alırlar, ama yine bir haramlan
bir gazdır, fakat yeryüzünün her köşesin­ vardır. Gazların ne şekli ne de hacmi var­
de kendisini hissettirir. Havanın olmadığı dır. Boş bulduklan her yere yayılırlar.
yerde solunum olamaz, solunumsuz ha­ İki litrelik bir şişeyi bir litrelik sıvı ile
yat da olm ayacağına göre havasız bir ha­ doldurunuz. Bu sıvı sadece bir litrelik bir
yat düşünülemez. Yerküresi 1000 kilom et­ kısmı kaplayacak; oysaki hava bir gaz ol­
relik bir yükseliğe kadar varolan kalın duğu için şişenin her tarafına yayılacak­
bir hava tabakası ile kuşatılmıştır. A t­ tır.
mosfer adını verdiğim iz bu tabaka yük­
seldikçe seyekleşir ve 5-6 kilometreden H A V A N IN SIKIŞTIRILMASI VE
sonra solunumumuz için elverişsiz, içinde YAYILIŞI
yaşanılmaz bir hâl alır.
Havanın sıkıştmlmasmı ve yayılışını
H A V A BİR G A ZD IR bir bisiklet pompası ile gösterebilirsiniz.
Bunu içinde aşağıdaki deneyi yapmanız
H avanın bir gaz olduğunu açıklamadan kâfidir.

DENEY 1

Pompanın hava çıkış noktasını parmağınızla iyice tıkayınız. Pistonu


aşağıya doğru itiniz. Paraıağmızı kaldmnız. Piston, havanın yayılışı
ile aşağıya doğru itilecektir.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

H Niçin pistonu sonuna kadar itemiyorsunuz? Buna engel olan kuvvet nedir?
H Pompada kapalı kalan havanın hacmim hangi kurallara uyarak azaltabilirsiniz.
■ Parmağınızı çektiğiniz zaman piston niçin geriye doğru itilm iş tir?
■ Bir deney sırasında parmağınızı çekmek için biraz geciktiğiniz takdirde hava
pistonu geriye itme kuvvetini yavaş yavaş kaybedecektir. Acaba pompanız
mı arızalıdır, yoksa bunu açıklayabilecek başka b ir sebep b iliyo r musunuz?

SONUÇ

H a v a s ık ış tırıla b ilir fa k a t basınç k a lk tığ ı esnada y a y ılm a ku v v e tin e sahip


b ir gazdır.

H A V A B O Ş L U Ğ U O LU Ş T U R M A K şişenin veya bir cam fanusun içindeki ha­


İÇ İN E K O N O M İK BİR P O M P A vayı boşaltmanız gerekli ise bu pompa si­
ze faydalı olacaktır. Şayet lâboratuvarı-
İleride hava ve gazlar konusunda ya­ nızda böyle bir pompa bulunmuyorsa ba­
pacağınız deneyler için elinizde bir pom­ sit bir bisiklet pompası aşağıdaki şekilde
panın bulunması gerekecektir. Meselâ bir görüldüğü gibi bu işi görebilir.
Elinizdeki bisiklet pompasının uç kıs­
mına, delik ve üzerinde pneomatik (hava Su ile yapılan ha­
Su va boşluğu yaratı­
boşaltmaya mahsus) bir supap bulunan
cı pompa. Su (a)
lâstik bir tıpa ile kapatın (a ). Bu lâstik tı­ noktasından kuv­
pa havanın içeriye rahatlıkla dolmasını vetlice çıkarken
sağlayacak şekilde takılmalıdır. Pompa­ (b) noktasından
nın içindeki köseleyi de aşağıdaki resim­ havanın girişini
sağlar.
de görüldüğü gibi aksi yönde yerleştirin
(b).
Pistonu geriye doğru çekince, içinde
boşluk yaratmak istediğiniz kabın havası
supap sâyesinde pompanın silindirimsi
kısmına, boş bulduğu her noktaya yayı­
lacaktır. Pistonu bunu aksine itersek, su­
pap kapanacak, pompanın içindeki hava
sıkışacak ve aksi yöndeki çıkış noktasın­ Hava boşluğu ya­
pabilen pompa
dan çıkacaktır.

m am an ımınmıu

a £ai .uuuuur
m

H A V A N IN Y A YILIŞIN I GÖSTERİR BİR BAŞKA DENEY

Elinizde pneomatik bir pompa varsa, aşağıdaki basit deneyi yapınız.

DENEY 2

Bir balonu hafifçe şişirdikten sonra ağızını bir iple bağlayın ve cam
bir fanusun içerisine yerleştirin. Bu cam fanusu ise, içerisine küçük
bir cam boru yerleştirilmiş tıpa ile kapatın. Pompanıza kısa bir lâstik
boru takın ve bunu da lâstik tıpanın cam borusu ile birleştirin. Pom­
panın piston kolunu kendinize doğru çektiğiniz zaman, aşağıdaki re­
simde görüldüğü gibi içerisinde hava boşluğu yaratılacak kabın mu­
hafaza ettiği balon âdeta biri onu şişiriyormuş gibi şişecektir.
DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Niçin balonu tam olarak şişirm ediniz?


■ Balonun içindeki havanın yayılmasına engel olan kuvvet nedir?
S Niçin fanusun içerisindeki hava boşaltılınca balon şişiyor?
■ Bu olay neyi gösteriyor?

SONUÇ

D ış e tk e n le rin te s iriy le s ık ış tırıla n h avanın y a y ılış ı, bu e tken in azalm ası ile


ke n d in i gösterir.

H A V A N I N A Ğ IR LIĞ I ket ederler ve büyük bir süratle yayılır­


lar. Bununla beraber bu molekülleri de
Hava yayılabilen bir gaz olduğuna gö­ küçük olmalarına rağmen küçüklükleri­
re, acaba dünyamız nasıl asırlarca bunu ne nispetle bir ağırlıkları vardır. Belki bi­
bir kabuk gibi muhafaza edebilmiştir. rer birer değil ama bu parçacıkların mil-
Bunun nedeni gayet basittir. Havayı yoncasını birarada hattâ basit bir terazi
meydana getiren moleküller serbest hare­ ile tartmak mümkündür.

DENEY 3

Bir cam fanusun içerisine su koyun ve ağızını küçük delikli bir lâs­
tik tıpayla kapatarak kaynatılmak üzere bir yere yerleştirin. Su kay­
namaya başlayınca lâstik tıpadaki delik sâyesinde su buharı çıkacak
ve fanusun içindeki havayı da beraberinde götürecektir (resim a ) . Bir­
kaç dakika böyle kaynattıktan sonra ateşi söndürün ve hemen bir çi­
viyle tıpadaki deliği kapatın (resim b ). Bu şekilde iyice soğuduktan
sonra terazinin bir kefesine koyup olduğu gibi tartın. Daha sonra tı­
padaki çiviyi çıkararak yine fanusun bulunduğu kefeye koyun. Fanu­
sun bulunduğu kefenin aşağıya doğru indiğini, yâni ağırlığında bir
artma olduğunu göreceksiniz. İlk bakışta değişen bir şey olmadığı hâl­
de bu, neden böyle olmuştur? Çünkü, fanus soğuyunca içindeki su bu­
harı da yoğunlaşarak su olacak ve yerinde bir boşluk bırakacaktır. Tı­
padaki çiviyi alınca da fanusun içindeki boşluğa dolan hava fanusu
ağırlaştıracaktır.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Ç ivili tıpanın cam fanusu tam olarak kapayıp kapamadığını kontrol e ttiniz mi?
■ Cam fanusu iyice kapattıktan sonra niçin soğumaya bıraktınız, bu gerekli
m idir?
■ Cam fanusun ağırlaşması ne gibi b ir durum yaratm ıştır?

SONUÇ

B ütün c is im le r g ib i h avanın b ir a ğ ırlığ ı vardır.

135
A Ç IK H A V A B A S IN C I

Basit bir deney sayesinde, havanın bir


santimetre kare üzerine yaptığı basıncı
bulabilirsiniz*
Daha önce bahsettiğimiz ve diğer bir
deneyde kullandığım ız bisiklet pompası­
nın köselesini aksi yönde yerleştirin (yan­
daki resimde görüldüğü g ib i). Pompanın
deliği açık ise, pistonu çok az bir kuvvet
sarfederek hareket ettirebilirsiniz. Pom ­
panın aşağı kısmındaki deliği parm ağı­
nızla kapayarak pistonu çekecek olursa­
nız, daha fazla çaba sarfetm eniz gereke­
cektir. Çünkü pompanın köselesi üzerine
havanın yaptığı basınç oldukça kuvvetli­
dir. Pompanın içindeki bütün havayı bo­
şalttıktan sonra acaba pistonu kendimize
doğru çekmek için nasıl bir kuvvet sarfet-
memiz gerekecektir. bir cisim üzerine aynı istikamette basınç
Şayet pistonu aşağıya doğru çekmek i- yapar. Daha hassas deneyler neticesi an­
çin ucuna bazı ağırlıklar koyarsak, santi­ laşılmıştır ki, hava basıncı deniz seviye­
metre kare için bir kilogram lık bir ağır­ sinde her cm2 üzerine 1,033 kilogramdır.
lık gerekecektir. Pistonun iç çapını 2 san­ Havanın bir cm2üzerine yaptığı bu basın­
tim farzedelim, o hâlde 3,14 olacaktır. Bu­ ca açıkhava basıncı denir.
na pistonun ağırılığını da ilâve edersek 3 Hava basıncının varlığı çeşitli deney­
kilogram gerekecektir. Pompanın dik ve­ lerle ispatlanabilir. Biz bunlardan en ba­
ya eğik olması bu sonucu etkilemez, hava sitlerini ele alalım.

DENEY 4

Banyo veya m utfaklarım ızda kullandığımız lâstik ve ucu kancalı


asacaklardan birini temiz bir cam levha üzerine koyun. Bunu iyice
yapıştırdıktan sonra kancasına kuvvetleri ölçmeye yarar bir dinam o­
metre ( ' ) asm. Bu dinamometre 5 kilogram lık olmalıdır. Bu şekilde
lâstik asacağı cam levhayı bir elinizle tutarak çekin. Dinamometrenin
göstergesine bakın, burada bu asacağı cam levhadan kurtarmak için
sarfettiğiniz kuvvetin nispetini göreceksiniz. Bu deneyi çapı daha bü­
yük olan asacaklarla da yapmaya çalışın, acaba ne gibi bir durum
meydana gelecektir?

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Bu lâstik asacağı niçin cam levha üzerine iyice yapıştırdınız?

( ') D in a m o m e tre k u v v e tle rin ö lç ü lm e s in i sağlayan b a s it b ir âlettir. M e t a l b ir tü pün üze­


rine y e rle ş t ir ilm iş s p ir a l b ir yaydan m eyd a n a gelir. D iğ e r u cunda ağ ırlıkla rın a sıla b ilm e si
için b ir kanca bulu nur, üze rin d e ki gösterge sayesinde de k u v v e t i ölçeriz. Yayın uzaması
kancaya takılan ağırlığa bağlıdır.

136
■ Dinamometreyi çekerken bunun cam levhaya dikey bir şekilde olmasına dik­
kat ettiniz mi?
■ Lâstik asacağın çıkarılması esnasında dinamometrenin göstergesi neyi gös­
teriyordu?
■ Niçin kullandığımız lâstik asacağın çapının büyümesiyle daha fazla bir kuv­
vet sarfetmemiz gerekiyor?

SONUÇ

H a v a , k e n d i a ğ ırlığ ıy la düz o ra n tılı o larak b ir basınç yapar. H avan ın bir yü­


zey üzerine ya p tığ ı basınç bu yüzeyin g en işlem esiyle artar.

H A V A B A S IN C IN IN Ö LÇÜLM ESİ sinde havanın geçmesini önleyeceksiniz.


Pneomatik bir pompayla huninin içindeki
Açıkhava basıncı birçok bilim adamları havayı boşaltın. Pistonu geriye doğru çe­
tarafından gayet hassas âletler vasıtasıy- ker çekmez yağlı kâğıdın yırtıldığını gö­
le ölçülmüştür. Sonuç olarak havanın bir receksiniz. Dışarıdan basınç yapan hava-
cm2yüzeye, deniz seviyesinde, 1,033 kilog­
ramlık bir basınç yaptığı tespit edilmiştir.
Düşünün ki havanın bir pul üzerine yap­
tığı basınç 6 kilogram civarındadır. Tabii
ki daha geniş yüzeyleri düşünürseniz ton­
larca basınç yaptığı muhakkaktır. Yapıştırıcı
Şimdi aklınıza hâliyle şu soru gelecek­ bant
tir. Nasıl oluyor da bir sayfa kağıdı hiçbir
kuvvet sarfetmeden kaldırabiliyoruz?
Bunun sebebi de gayet basittir. Açıkha­
Pompaya
va basıncı her yönde kendini gösterir. Y u ­
karıdan aşağıya doğru m eydana gelen b a­
sınç, aşağıdan yukarıya gelenle dengesi­
ni bulur. İki kişinin bir kapıyı ayrı istika­
Patlayan huni
mette, aynı anda itmeleri gibi. Bu karşı-

nın içeridekiyle bir denge sağlayam aya­


Havanın basıncı Yukarıda aşağıya cağından kâğıdınız hattâ patlayarak yır-
tılacaktır.

K IR ILA N BİR SO PA
Havanın basıncı Aşağıdan yukarıya
Yarım metre uzunluğunda ve 5 santim
genişliğinde bir tahtayı (cetvel olabilir)
lıklı itmelerden birisi olmaz ise neticeleri Bir masanın üzerine üçte biri dışarıda ka­
aşağıdaki p aragraflarda anlatıldığı gibi lacak şekilde yerleştirin. Masanın kenar
olaylara yol açar. noktalarına hizalayarak bir gazete sayfa­
Bir huniyi yağlı kâğıt ile kapattıktan sını dikkatlice yerleştirdikten sonra cet­
sonra bu kağıdın uçlarını yapıştırıcı bir velin dışarıda kalan kısmına kuvvetlice
bantla birleştirin. Bu kıvırdığınız nokta­ vurun. Cetvel tam masanın kenar kısmı­
lar ve yapıştırıcı su geçirmez bant sâye- na gelen yerinden sanki diğer taraftan bi­
ri tutuyormuş gibi kırılacaktır (aşağıdaki suyun yukarı doğru çıkışı kuyunun yüze­
resimde görüldüğü g ib i). yine havanın yaptığı basıncın bir sonucu­
A caba cetveli tutan kuvvet neydi? H a­ dur. Suyun da 10,33 metrenin üzerine çı-
va basıncı her cm2 üzerine 1 kilogram ci­ kamayışı ise kuyu üzerine havanın yaptı­
varında bir basınç yaptığına göre, gazete ğı basıncın daha fazla bir su kolonun a-
sayfasına yaptığı basıncı düşünürsek, bu ğırlığını taşıyamamasmdandır.
sayfanın büyüklüğü arttıkça bir tona ka­ Torricelli basit bir deney sâyesinde bu
dar varabilir. fikrini ispatlamıştır.

TORRİCELLİ’N İN DENEYİ

Uzunluğu 1 metre kadar olan bir ucu


kapalı bir cam boru içerisine cıva doldur­
du. Açık olan ağız kısmını parm ağıyla k a­
pattıktan sonra baş aşağı çevirdi. C ıva do­
lu bir çanağa batırıp parm ağını çektik­
ten sonra borudaki cıvanın bir miktar al­
çaldığını ve üzerinde bir boşluk bıraktığı­
nı farketti. Deniz seviyesinde ve iyi bir
havada yaptığı bu deney neticesi boru i-
çinde kalmış olan cıva, sütunun 76 santim
olduğunu tespit etti. Cıvalı sütunda kalan
boşluğa da daha sonra Torricelli boşluğu
denildi.
İlk olarak Torricelli’nin yapmış olduğu
ESKİDEN BİLGİNLER H A V A
bu deneyler, açıkhava basıncının yüksek­
BOŞLUĞUNDAN KORKARLARDI
liği 76 santim olan bir cıva sütunun ba­
sıncı ile denkleştiğini göstermektedir. De­
Hiç kamışla bir meşrubat içtiniz mi?
neyde kullanılan borunun şekli ve boyu
Herhalde denediniz ve sıvının kumaştan
ne olursa olsun, içindeki cıva sütunun dü­
geçip ağızm ıza kadar geldiğini de gördü­
şey yüksekliği hep aynı kalır.
nüz. Eski insanlar tabiatta boşluğun ol­
madığına inanırlardı. Eski Yunan filozo­
fu Aristo: «Tabiat boşluktan korkar» diye
BASİT BİR HESAPLAMA
konuşm alar yapardı.
Buna dayanarak bütün Ortaçağ boyun­
Açıkhava basıncının değerini 1 santim­
ca emme tulumbalarının çalışmaları bu
lik bir yüzey üzerine gram cinsinden he­
esasa dayanarak açıklandırdı. Su, pisto­
saplamak isteyelim. Bunun için yüksekli­
nun boş bıraktığı yeri doldurmak için yu­
ği 76 santim ve özgülağırlığı 13,6 gr/cm3
karıya doğru çıkar derlerdi. Fakat bir gün
olan bir cıva sütunun basıncını hesapla­
Floransalı su tesisatçıları hayretler için­
mak kâfidir. Bu basınç, bilindiği gibi, sıvı­
de kaldılar. 10 m etre 33 santim yüksekli­
nın yüksekliği ile özgülağırlığının çarpı­
ğindeki bir kuyudan suyu çekemiyorlar-
mına eşittir. 76 santimlik bir cıva sütu­
lardı. Tabiî ki bunun sebebini de açıkla­
nun basıncı 76 cm x 13,6 gr/cm3 = 1033,6
maları zor oldu. Bu olayı çözümleyen Ga-
gr/cm3
lileo G alilei’nin talebesi Evangelista Tor-
ricelli oldu. Torricelli hiçbir zaman Gali­ Sonuç: Açıkhava basıncı, 1033,6 gr/cm3
lei’nin kaidesine uymamıştı ve bazı araş­ - veya 1,0336 kg/cm2 - ye eşittir. Bu basınç
tırm alar yapmaktaydı. Torricelli’ye göre miktarına bir atmosfer denir.
1 m etrelik
cıva lı tüp

C ıva dolu kap

SZ 7

B A S IN Ç M İ K T A R L A R I N IN P R A T ÎK dalgalı olarak yapılmış olan kapak kısmi­


G Ö S T E R G E S İ: A T M O S F E R nin, açıkhava basıncı ile, içeriye çökme­
mesi ve yırtılmaması için, kutu içerisine
Torricelli’nin yapmış olduğu deneyle at­ uygun bir yay yerleştirilmiştir. Açıkhava
mosfer basıncını ölçmek mümkündür. A- basıncının artma ve azalmaları bu kutu­
çıkhava basıncını ölçmeye yarayan âlet­ nun kapağını aşağıya veya yukarıya doğ­
lere barometre denir. Barometreler cıvalı ru hareket ettirir. Bu hareket bir kol sa­
ve madensel olmak üzere iki çeşitti. Açık­ yesinde göstergeye iletilir. Açıkhava ba­
hava basıncının ölçülmesinde Torricelli'- sıncının artması, bu kadran önünde bulu­
nin kullandığı cıvalı bir barometreydi. Bir nan bir göstergeyi yukarıya doğru hare­
uzunluğun, kilometre, metre, santim, mi­ ket ettirir. Metal barometreler, cıvalılar­
limetre gibi değişik ölçeklerle ölçüldüğü la karşılaştırılarak derecelenir.
gibi hava basıncı da bu şekillerle ölçüle­
bilir. Bunun için de birim, yukarıda bah­
settiğimiz gibi atmosferdir.

76 santimlik cıvalı bir barometrik


kolunun yaptığı basınç bir atmos­
ferdir.

M E TAL BARO M ETRELER

Çok hassas sonuçların gerekmediği za­


manlar Vidi barometreleri denilen metal Metal
kandaki şema baro­
barometreler kullanılır. Yandaki resimde
m etrenin kullanılışını
görüldüğü gibi, bu âletlerde içinin hava­ gösteriyor. Metal ku­
sı boşaltılmış, kapağı esnek olan maden­ tunun üzerine yapılan
sel bir kutu vardır. Esnekliğinin büyük öl­ basıncı âlet üzerindeki
çüde olması için, ince bir metal zardan ve ibre kaydeder._______

139
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Havanın varlığını ispatlayan, bildiğiniz bütün olayları anlatın.


2 — Hava bir gazdır. Katı ve sıvı cisim lerden onu ayıran ö zellikler nelerdir?
3 — Havanın sıkıştırılm a ve yayılma özellikleri hangi deneylerle ispatlanır?
4 — Havanın bir ağırlığı olduğunu nasıl ispatlarsınız?
5 — Düz bir yüzey üzerine yapıştırılan lâstik asacağı oradan çıkartmak için
niçin bir gayret sarfetmeniz gerekiyor?
6 — Açıkhava basıncının değerlerini açıklayınız.
7 — Açıkhava basıncını açıklayan deneyleri anlatınız.
8 — Torricelli hangi deneyle, suyu 10,33 metreden daha yükseğe çıkarabil-
m iştir?
9 — Torricelli deneyini anlatın.
10 — Açıkhava basıncının pratik birim i nedir? Neye eşittir?
11 — Açıkhava basıncı hangi âletlerle ölçülür?

GÖZLEMLER (!:) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 (*) İçi su dolu bir bardağı kâğıtla kapattıktan sonra ters çevirince su dökül­
mez, niçin?
2 (*) Bir dolmakalemin doldurulmasında hangi kaideleri yerine getirm iş olu­
yorsunuz?
3 (*) Aspiratörün havayı nasıl emdiğini açıklamaya çalışınız.
4 (**) M eşrubat içmek için kullandığımız kamış, pipo ve lâstik yapışıcı asacak­
ların kullanılış şe killeri ve yapımını anlatınız.
5 ( * * * ) Gözünüzün önüne çapı 5 santim olan silin dirim si bir bidon getirin. Bu­
nun içerisindeki havayı, pneomatik bir pompayla aldığınız taktirde, kapağı üzerine
havanın yapacağı basınç ne kadar olacaktır? (81,09 kg.)
6 { * * * ) Defterinizin bir sayfası üzerine havanın yapacağı basıncı hesaplamaya
çalışın.
7 ( * * * ) 76 santim yüksekliğindeki bir cıva sütunu 1 atmosfere e ş ittir; 1 santim
yüksekliğindeki bir cıva sütununun basıncı ise 1 :7 6 = ... atm osferdir. Barometrenin
712 m ilim etreyi gösterdiği bir yerdeki atm osferi bulunuz. (0.94 atmosfer)
8 ( * * * ) Hava bir yerden bir yere doldurulabilir. Bir bardağı suyla doldurup yine
içi suyla dolu bir kabın içerisine ters olarak çevirin. Bunu yanına diğer boş b ir bar­
dağı tersine çevirerek yaklaştırın, biraz eğerek ağız kısımlarının biribirine dokun­
malarını sağlayın. Hava kabarcıklar çıkararak dolu bardağın içerisinde toplanacak
bardağı dolduran suyu da bu suretle itm iş olacaktır.
9 ( * * * ) Bir şişe içerisinde bir m iktar suyu iyice kaynatın. Meydana gelen su
buharı şişenin içerisindeki havayı tamamen tüketecektir. Daha sonra ateşi söndü­
rün ve şişenin ağzını haşlanmış ve soyulmuş bir yumurta ile kapatın. Yumurtanın
ince kısmı biraz şişenin içerisine girebilecek bir şekilde yerleştirm eye dikkat edin.
10 ( * “ ) Yandaki resimde görüldüğü gibi bir şırınga alıp pistonunu gliserin ile
yağlayın. Böylelikle pistonu rahatlıkla sonuna kadar itebileceksiniz. Şırıngayı bir
lâstik tıpa ile iyice kapatın ve pistonun üzerine biraz yağ damlatın. Daha sonra
pistonun baş kısmına bir dinamometre ye rleştirin (önceki deneylerde görüldüğü
g ib i). Şayet dinamometrede gösterilen değeri pistonun hacmına bölecek olursanız,
hava basıncının değerini bulmuş olursunuz.
HAVANIN HAREKETİ

GÖZLEM E Ç A Ğ R I

1 — Yukarıdaki resimde süratli bir rüz­ 2 — Resimde gördüğünüz bu âletlere


gârın silip süpürdüğü bir araziyi görüyor­ evlerin damlarında çok rastlanır. Acaba ne
sunuz. Acaba bu rüzgâr nasıl oluşmuştur. işe yarar? Bunu anlatabilir misiniz?

A Ç IK H A V A B A S IN C I VE çıkhava basıncı değişik yerlerde başka


R Ü ZG Â R LA R başka değerlerdedir.
Isınan hava yükselir, bunun için siga­
Açıkhava basıncı hep aynı derecede de­ ranın dumanını takip etmek kâfidir. H a ­
ğildir. Havanın sıcaklığı ve içindeki su va yükseldikçe basıncı azalır. Değişik ısı
buharının miktarına göre değişir. H ava­ şartlarından dolayı, deniz seviyesinden
nın sıcaklığı ve içindeki su buharı mikta­
rı her yede başka başka olduğundan a- Rüzgârın meydana gelişini gösterir kroki
aynı yükseklikte oldukları hâlde arala­ hızlı bir rüzgâr demektir. 50 kilom etrelik
rında basınç farkları çok olan bölgelere bir süratte ise yürünemez. Daha da sü­
rastlanır. ratlileri vardır ki saatte 360 kilom etre g i­
Havanın yüksek basınçlı bir bölgeden, bi; bunlar büyük kayıplara sebep olan
alçak basınçlı bir bölgeye doğru hareketi mühim fırtınalardır.
rüzgârları meydana getirir. Bu basınç
farkı ne kadar fazla olursa rüzgâr da o ka­ D E N İZ V E K A R A M E L T E M L E R İ
dar hızlı eser.
M untazaman esen meltem rüzgârları
R Ü Z G Â R I N H IZ I V E Y Ö N Ü kara ile deniz arasındaki ısı farklarından
doğar.
Rüzgârın özelliklerini anlatmadan ön- Gündüzleri güneş ışınlarının tesiriyle

Şiddetli fırtınanın
harab ettiği bir or­
man. Sağda ise bir
anemometre görü­
yorsunuz.

ce en çok üzerinde durulacak konu hızı


ve yönüdür. Hızı ölçebilmek için anemo­
metre denilen araçlar kullanılır. Bir ano-
mometrede en h a fif rüzgârla bile döne­
bilmesi için, kepçe şeklinde yapılmış 4 ka­ deniz m eltem i
natlı bir pervane vardır. Bu pervanenin denizden gelen
eksenine takılmış bulunan bir vida, bir soğuk
4
dişli çarkı ve buna tutturulmuş olan bir
göstergeyi döndürür.
Rüzgârın hızı ne kadar büyükse perva­
yukarıya doğru
nenin ve göstergenin dönme hızı da o de­ çıkan sıcak
kara m eltem leri
rece büyük olur. 16 kilom etrelik bir sürat, hava

Gündüz meltemleri (a ) gece meltemleri (b ).


sıcak deni
Gündüzleri daha sıcak olan kara denizlerden so­ soğuk tftpj'aîi;
ğuk hava akımı gelm esine sebep olur. G eceleri ise
tamamen b,,r>un aksi meydana gelir.

142
denizlere oranla k aralar daha önce ısınır.
K araların hararetine bağlı olarak da h a­
va ısınır ve yükselir. Bu suretle bir soğuk
hava akımını yaratmış olur. Denizden ge­
len bu soğuk hava deniz meltemlerini
m eydana getirir. Geceleri ise durum deği­
şir. K aralar denizlere oranla daha çabuk
soğuduklarından, rü zgâr bu sefer k ara­
lardan denizlere doğru esmeye başlar.
Buna da kara meltemleri denir.
Bu durum çok basit bir şekilde ispatla­
nabilir. Değişik ısılardaki iki odayı biri-
birine bağlayan bir kapının gerek en üst
kısmına ve gerekse en aşağı kısmına ya­
nar hâlde birer mum yerleştirin. En üst­
teki mumun alevi soğuk bölgeye doğru
yönelecek, aşağıdaki ise bunun aksi yön­
de olacaktır.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Rüzgârlar nasıl meydana gelir?


2 — Rüzgârların yönü ve hızı nasıl te s p it edilir?
3 — M eltem ler nelerdir?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( **) Rüzgârlı bir günü tâ rif edin.


2 (**) Ö zellikle-iyle b irlikte tanıdığınız bütün rüzgârları anlatın.
3 ( **) Bazı ansiklopedilere bakarak rüzgârın faydalarını yazın.

143

«
BİTKİLERİN UYANIŞI- TOMURCUKLAR

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bir dal alıp


vazoya koyduktan
sonra ılık bir yerde
muhafaza edin. Bir
kaç gün içerisinde
hu dalın uç kısım­
larında bazı hare­
ketler, değişmeler
göreceksiniz.
2 — Yandaki re-h
simde gördüğünüz
tomurcuğun dış
yapraklarını kopa­
rırsanız acaba iç-
tekilerle araların­
da ne gibi bir fark
görürsünüz?
^ 3 — Acaba bu to­
murcuktan ne do-,
ğuyor?

T A B İA T U Y A N IY O R başlar. Bu arada bitkiler de bir hareket


emri almış gibi faaliyete geçerler.
Havaların ısınmasıyla karlar erir, tabi­ Kökler, emici tüyler, suyun ilk hareketi­
at âdeta bir uykudan uyanırmış gibi kı­ ni duyar ve onlara hayat veren bu mad­
pırdanmaya, varlığını hissettirmeye baş­ deyi topraktan emerek gövde ve dallara
lar. Kış uykusuna yatan bütün hayvanlar doğru iletmeye başlarlar. Artık hayat çok
yavaş yavaş ayaklanırlar, karanlıklarda büyük ve anlatılmaz bir süratle ilerleme­
geçen o uzun aylardan sonra, kanatlar ye koyulur.
kızgın güneş ışınlarına doğru açılmaya Bitkilerin bu süre içerisinde çok işleri

144
vardır. Tomurcuklar, yeni dallar, çiçekler da meydana gelenler, dip tomurcukları.
ve meyveler, bütün hücreler bu işlemler Bazen birçok sebeplerden dolayı zor de­
için çalışacaklardır. virler geçiren meselâ hastalanmış bir bit­
Şimdi birlikte bu âleme bir gözatalım. kide diğer başka tomurcuklar da göze
Daha derinlere inerek, bu gizli hayatı a- çarpar. Bunlara da dış tomurcuklar de­
raştıralım. nir. Bu tomurcuklar bitkiye tekrar hayat
Bitkiler, toprağın altında bulunan emi­ verir.
ci tüyler vasıtasıyla suyu emecek ve bunu Tomurcuklar bitkinin büyümesi ve
dallara kadar ileteceklerdir. Daha birkaç mevsim mevsim yenilenmesini sağlamak­
ay belki de birkaç hafta öncesine kadar tan başka yaşamalaını sürdüren büyük
soğuk rüzgârların ve kar tanelerinin al­ bir faktördür.
tında çırılçıplak kalan bu dalların üzerin­ Yaprak tomurcukları, yaprak veren to­
de ince taze yapraklar ve bu gizli hayatın murcuklardır. Çiçek oluşumunu sağla­
sembolleri tomurcuklar göze çarpmaya yanlar ise çiçek tomurcuklandır. Bu iki
başlayacaktır. Daha sonra bu yapraklar türü biribirinden kolaylıkla ayırabilirsi­
irileşecek, tomurcuklar patlıyacak ve biz- niz. Birincisinde tomurcuklar uzun, ince
ler de bu şâheser ilkbaharı doya doya sey­ ve bir koniyi andırır şekildedir. İkincisin­
retme olanağı bulabileceğiz. de ise, yuvarlak şişkin ve birinciye oran­
la daha kısadır. Bitkinin genellikle en
T O M U R C U K L A R N A S IL O LU Ş U R yüksek dalları yaprak tomurcuklarının
taşıyıcısıdır. Diğer dallarda ise her iki
Tomurcuklar daha ziyade bir mevsim cinsten tomucuk bulunabilir.
öncesi düşen yaprakların bıraktıkları boş­
luklarda, dalın üzerinde, veya dalın biti­
minde meydana gelir.
Bundan dolayı tomurcuklan iki önemli
Değişik tomurcuk örnekleri:
kısımda toplayabiliriz. Düşen yaprakların a) Beyazkahkaha yaprak tomurcukları.
yerine çıkan tomurcuklar, yaprakaltı to­ b) Calycanthe ait yaprak tomurcukları.
murcukları ve dalların bitim noktaların­ c) Armut ağacının çiçek tomurcukları.

145
KIŞI N A S IL GEÇİRİRLER

Çoğunuzun aklına şöyle bir soru gele­


bilir: Kışın, hattâ termometrenin sıfırın
altında birkaç dereceyi gösterdiği aylar­
da, dallarla birlikte yaşamaya devam e-
den tomurcuklara çok rastlanır. Bunlar
nasıl oluyor da yaşantılarını sürdürebili­
yorlar? Kara, rüzgâra ve donmaya daya­
nabiliyorlar? Bu yerinde bir sorudur.
Sonbaharda meydana gelen tomurcuklar,
kışm başlaması ile ortadan kaybolmayıp,
tabiatın onlara bahşettiği sıcak bir kılıf
içerisinde korunmuşlardır. Dolayısıyle ne
kar, ne don, ne de rüzgâr onlara bu kılıf­
ları içerisinde zarar verebilmiştir. Her­
hangi bir ağacın meselâ kestane, çınar to­
murcuğunu alın ve dikkatle inceleyin. Ü-
zerinde kabuğu andıran ince bir zar 'ö re­
ceksiniz.
Daha çok reçine ya da tüylerle kaplı o-
lan bu kabuğa perule (tomurcuk kabuğu)
denir. Yandaki resimlerde de gördüğünüz
gibi atkes-tanesi tohumu (a) açık olması­
na rağmen alt kısmında tohum kabukla­
rı çok iyi bir şekilde görülmektedir.
Bu kabuk, soğuk havaların etkilerinden
korunabilmek için birçok yüzeyden mey­
dana gelmiştir. En iç noktası en hassas o-
lanıdır. Buna yaşatan baş denir. Bu kısım­
da en genç hücreler bulunur. Bu genç
hücreler daha sonraları da yaprak veya (a) Açılm ış olan kestane ağacının tomurcukları,
tomurcuk kabuğu (perule) burada çok iyi bir şe­
çiçekler olarak ortaya çıkarlar. kilde görülmektedir; (b) ve (c) resimlerinde ise
Kestane ağacının tomurcukları, iç kı­ leylağın kış ve ilkbahar tomurcuklarının bir görü­
sımlarında kürkümsü bir yüzeyle örtülü­ nüşü.
dür. Diğer başka ağaçlarda ise, meselâ si­
yah selvi dediğimizde, reçineyle kaplıdır.
Bu reçine dediğimiz madde, tomurcukları
korumaktan başka çok güzel koktuğu i- 25 kiloya kadar vardığı görülmüştür. Bun­
çin arıların da uğrak yeri olur. Arılar bu dan dolayı lâhanaya, büyük bir tomurcuk­
maddeyle kovanlarının delik kısımlarım tan meydana gelmiş bitkidir diyebiliriz.
tıkayarak tâmir ederler. Bunun üzerinde soğuktan korunabilmek
için yapraklar sıralanmıştır.
Bundan başka hiç açmayan tomurcuk­
ÇO K B Ü Y Ü K T O M U R C U K LA R lar da vardır. Dalların alt kısımlarında
bulunan bu tomurcukların asırlarca böy­
Karnabahar ve lâhananm yapılış şekli le kalması da mümkündür. Bunlar gerek­
bazı özellikler taşır. Burada tomurcuk tiğinde, yâni gerçek tomurcuklar açmadı­
fazlasıyla büyük olup bazı lâhanalarda ğı zaman faaliyete geçer.
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 —
Tomurcuk nereden doğabilir?
2 —
Kaç tip tom urcuk biliyorsunuz ve bunları nasıl ayırdedersiniz?
3 —
Tomurcuklar neleri meydana g etirirler?
4 —
Hangi durumlarda tabiat dış tom urcukları ve senelerce açmadan kalanları
harekete geçirir?
5 — Tomurcuk gibi hassas bir organ nasıl oluyor da soğuk havanın tepkilerine
karşı yaşıyabiliyor?
6 — Perule dediğimiz kabuk nedir?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER ( * * * }

1 ( * * } Çoğu zamanlar kış sonraları ağaç dallarının budandığını görmüşsünüzdür.


Bu işlem hakkında bazı araştırm alar yapın. D eğişik m evsim lerde meyve ağaçları için
uygulanan sistem leri bulmaya çalışın. Bu yapacağınız araştırmaya bazı b ilg ile ri de
ekleyin, toplayacağınız resim ve bilg ile rle esaslı bir şema hazırlayın.

Değişik budama şekilleri: a) kolon tipi; b) palmiye tipi; c) vazö tipi

2 ( * * * ) Genç tomurcuklardan bazılarının perule yâni tom urcuk kabuğunu kopa­


rıp bir karton üzerine yapıştırın. Bunları yerleştirirken bazılarının yüz bazılarının ters
kısımlarını sıralamaya dikkat edin. Altlarına hangi bitkiye a it otduklarını yazın ve bu
suretle koleksiyonunuzu zenginleştirm eye çalışın.
3 ( * * * ) Tomurcukları değişik bitkilerden toplayıp sınıflandırdıktan sonra, yaprak
ve çiçek tomurcuklarını ayırmaya çalışın.
4 ( * * * ) Bir kiraz dalı bulun, tomurcuklarını iyice inceledikten sonra hangilerinin
çiçek tomurcukları olduğunu, hepsi açılmadan evvel işaretleyin. Hangi tom urcuklar
daha önce açıldı?
GÖVDE, HAM BESISULARININ DAĞILIŞI VE DOLAŞIMI

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bir asmayı gövdesinden kesin. 2 — İki beyaz karanfili sapından yanla­


Kestiğiniz noktadan bir süre sonra bir sı­ masına kesin. Daha sonra bu karanfilleri
vının damladığını göreceksiniz. Bu durum içinde renkli su bulunan bir vazoya koyun.
size neyi hatırlatıyor. Acaba bu sıvı nere­ Bir müddet sonra nasıl bir durumla karşı­
den gelmektedir? laşacaksınız; sebebi nedir?

GÖVDE ğı ve içerisinde madensel tuzların bulun­


duğu ham besisuyudur.
Kökte olduğu gibi gövde ve dalların u- Bu durumu bir başka deneyle de ince­
cunda da sünger-dokudan meydana gelen leyip ispat edebilirsiniz.
bir büyüme konisi vardır. Bitkiyi boyca Yukarıda bahsettiğimiz çiçeklerden bi­
büyüten kısım burasıdır. rini gövde kısmından kesip bir saat so­
Gövde bitkilerin toprak üzerinde yük­ ğuk suda bıraktıktan sonra renkli mürek­
selen bir kısmıdır. Bitkinin dik durmasını kebe batırınız (mavi veya kırmızı olabi­
sağladığı gibi, köklerle emilen ham besi- lir) . Kestiğiniz kısmın ortasından renkli
suları gövde vasıtasıyle yapraklara, yap­ su damlacıkları çıktığını göreceksiniz.
raklarda oluşan organik besinler de yine Bu su, odun-soymuk damarları vasıtasıy-
gövde vasıtasıyle köklere kolayca geçer­ le daha yukarılara kadar çıkabilmiştir.
ler. Gövdenin bir bitki için taşıdığı önemi Odun-soymuk damarlar demeti gövde­
yapacağınız deneylerle de anlayarak is­ nin odun dediğimiz kısmını meydana ge­
pat edebilirsiniz. tirir.
Jilet veya keskin bir bıçakla, bir yıldız Acaba su bu damarlardan daha yuka­
veya sardunya çiçeğini dalından yanla­ rılara nasıl çıkabilmiştir?
masına kesiniz. Kestiğiniz bu noktayı bir Bunun çeşitli nedenleri vardır. Daha
büyüteçle incelediğinizde, bu küçük göv­ önce gördüğümüz osmoz (geçişme) olayı­
denin orta kısmından damlalar hâlinde nı hatırlamaya çalışın. Genel olarak bit­
bir suyun çıktığını göreceksiniz. Bu su, kiler kendileri için gerekli olan su ve su­
bitkinin köklerle emerek topraktan aldı­ da erimiş bulunan madensel tuzları, kök-

148
Daha önce yaptığınız deneyi açıklayan
bu resimlerde ham besisuyunun bir sar
dünya bitkisinin odun damarlarındaki mev­
cudiyetini görüyorsunuz.

Aşağıdaki resimde uzunlamasına kesil­


miş olan bir çam gövdesinde odun demet­
teriyle topraktan emerek alırlar. Bitkile­ lerini ve bunların taşıdıkları ham besisula-
rin beslenebilmesi için emici kıllarla alı­ rını çok büyütülmüş bir şekilde görüyor­
nan suda erimiş madensel tuzların daha sunuz.
üst kısımlara ulaşması gereklidir. Suyun
köklerden toprak üstü kısımlara geçebil­
mesi bu iki ortam arasındaki yoğunluk
farkıyla mümkün olabilmektedir. Bu olay
toprak üstü kısımların devamlı suretle
su kaybetmesiyle meydana gelir.
Yaprakların kaybettiği su, yerinde bir
boşluk bırakır. Bu boşluklar da kök kıs­
mına kadar olan bütün noktalarda den­
geyi sağlayabilmek için suyu devamlı o-
larak yukarıya çekerler.

BİR B A Ş K A Ö N E M Lİ FAK TÖ R DE
KILCALLIKTIR

Acaba bir jiletin suyun üzerinde dur­ laması) ve adezyon (yapışkanlık) kuv­
masını sağlıyabilir misiniz? Bu sorumuz vetleridir ki, bu kuvvetler suyun en ince
biraz tuhafınıza gitmiş ve imkansız gibi borulardan, dolayısıyla gövdedeki kılcal
görünmüş de olabilir. Oysaki küçük bö­ damarlardan daha yukarılara (yaprakla­
cekler suyun üzerinde rahatça durabilir. ra kadar) çıkabilmesini sağlar.
Bunu sağlayan faktör, kohezyon (cisim­ Şimdi aşağıdaki deneyi dikkatle incele­
lerin moleküllerini kendi aralarında bağ­ yin.

DENEY 1

İçinde renkli su bulunan kabın içerisine ince cam bir boruyu ba­
tırın. Suyun kabın içindeki suya nispetle daha yüksek bir seviyeye

149
çıktığını ve bir noktada da durduğunu göreceksiniz. Bu durumun mey­
dana geliş sebebi, yine kohezyon ve adezyon kuvvetleridir. Cam mo­
leküllerinin su moleküllerini çekme kuvveti, su moleküllerinin birbir­
lerinin arasındaki çekim kuvvetinden daha büyük olduğundan su,
cam borunun çeperlerine temasla yükselmeye başlar (a ). Şimdi kabın
içine değişik çaplarda birkaç boru sokacak olursanız, suyun en ince
boruda en yüksek seviyeye ulaştığını diğerlerinde ise çapları büyüdük­
çe alçak bir seviyede kaldığını göreceksiniz (b). Yâni çapları iki veya
üç misli büyüttüğünüz takdirde, suyun seviyesi de buna bağlı olarak
ya yarısı ya da üçte biri olur. Bu durumu başka bir şekilde de inceli-
yebilirsiniz.
Kare şeklinde iki cam levha alm. Bunları içi yine aynı su ile dolu
olan kabın içerisine bir kenarlarından biribirlerine yapışık diğer ke­
narları biribirinden açık durabilecek bir şekilde yerleştirin. Araları
açık olan kısımda iki cam levha arasına bir yumuşak lâstik yerleşti­
rin. Göreceksiniz ki kabın içindeki su iki cam levhanın biribirlerine
dokunduğu noktada daha fazla yükselecektir (c ).
Sonuç olarak diyebiliriz ki; Eğer bir sıvı dar bir boruyu ıslatabiliyor.
sa, sıvı bu boruda yükselebilir. Islatabiliyorsa diyoruz, çünkü meselâ
cıvada durum başkadır. Cıva cam yüzeyleri ıslatmaz, kohezyon ve
adezyon kuvvetleri sıvıları yukarıya değil aşağıya doğru iterler (d ).
Cam boru bu sefer ne kadar ince olursa sıvı o kadar aşağı bir seviye­
de durur.

■ Hangi tüpte su daha yüksek bir seviyeye ulaşmıştır?


■ Hangi tüpte suyun seviyesi daha aşağıdadır?
■ Diğer cam tüpün iki m isli büyüklükte çapı olan bir tüpteki suyun seviyesi di­
ğerine oranla ne kadar olacaktır?
■ Niçin iki cam levha kullandığımızda su, levhaların b irib irle rin e dokundukları
noktada daha yüksek bir seviyeye ulaştı da, dokunmadıkları yerde daha alçak
b ir seviyede kalmıştır?
■ Şayet su, camı ıslatamasaydı acaba sonuç nasıl olurdu?
■ Acaba deneyinizin iyi bir sonuç verm esi için tüplerin yağlı veya k irli olmaması
gerekir; neden? Su iyice temas edemez mi?

SONUÇ

S ıv ıla rın iç in d e b u lu n d u k la rı cam tüpü ıs la tıp ıs la ta m a m a la rın a b ağ lı o la­


rak, en in ce cam tü p te k i sıvı ya en yü ksek seviyeye ya da en alç a k seviyeye
ulaşır. K ılc a llık denen o la y , tüpün çok ince o lm ası h â lin d e k e n d in i daha çok
h is s e ttirir.

Y A P R A K L A R H A M B E S İS U Y U N U Şeker, suda eriyebilen bir madde oldu­


Y A R A R H ALE GETİRİR ğundan odun-soymuk damarları içinde
dolaşımı mümkündür. İletim demetleri o-
Bütün yeşil bitkiler topraktan aldıkları dun ve soymuk diye iki kısma ayrılırlar.
besinleri kendi vücut maddelerine ben­ Soymuk kısmı dışarıda kalan kısımdır bu­
zetmek için türlü şekillerde değişikliklere na Latince (librus = kitap) denir. Tıpkı
uğratırlar. Bunlardan en önemlisi nişas­ bir kitabın sayfaları gibi zamanla açılır,
tadır. yâni soyulur.
Bitkiler bütün bu değişiklikleri yapar­ Bunun deneyini kendiniz de yapabilir­
ken gerekli olan karbonunu havadaki siniz. Genç gövdeli bir bitkiden odun kıs­
karbon dioksitten alırlar. Daha sonra da mına dokunmadan bir parça kabuk çıka­
fotosentez olayı meydana gelir. Şimdi ak­ rın. Böylelikle soymuk demetlerini kopar­
lınıza şöyle bir soru takılabilir: mış olacağınızdan ham besisuyu rahatlık­
Acaba ham besisuyu nereye ve ne za­ la dolaşımını yapamayacağı için kesilen
mana kadar yukarıya doğru çıkmasına kısmın üzerinde toplanacaktır. Tıpkı kol
devam eder? Ham besisuları yapraklara veya bacağımızı sıkı bir şekilde bir nok­
ulaşıp, bitkiler için en gerekli madde olan tadan bağlayıp dolaşıma engel olduğu­
nişastayı meydana getirinceye kadar yu­ muzda sıktığımız kısmın şişmesi gibi,
karıya doğru çıkmalarına devam ederler. (aşağıdaki resim).
Bu değişiklikler klorofil sayesinde Bitkinin üst kısımlarındaki yapraklar
mümkün olur. Klorofil güneş ışığı altın­ yaşamaya devam edecekler, aşağıdakiler
da karbon dioksiti ve ham besisuyu ile
madensel tuzları birleştirir. Bu basit su
ve madensel tuzlar yine klorofil sayesin­
de değişikliklere uğrarlar; böylelikle ni­
şasta ve şeker meydana gelmiş olur. Suda
erimeyen bir madde olduğu için bitkinin
bünyesinde dolaşımı mümkün olmayan
nişasta, yapraklar tarafından dolaşımı
mümkün olan bir maddeye yâni şekere
çevrilir.
ise besinsiz kaldıklarından zamanla öle­
ceklerdir.
Görüyorsunuz ki bitkilerde de tıpkı
hayvanlarda olduğu gibi bir iç dolaşım
sistemi mevcuttur.
İki tip demet vardır. Odun ve soymuk
demeti. Birincisinde ham besisuyu toprak­ Sarmaşık ve sa­
lardan aldığı bütün madensel tuzları yap­ rıcı gövdesi
raklara kadar iletilir, İkincisinde ise yap­
rakların nişasta ve şekere çevirdiği ham
besisuyu köklere kadar iner.
Bütün bunlar, tıpkı vücudumuzdaki
kan dolaşımı gibi kapalı kanalcıklar içe­
risinde olur.

DEĞİŞİK GÖVDELER
Bir fasulyenin
gövdesi
Gövdenin kökle yapraklar arasında be­
sisuyu ulaşımını nasıl sağladığını gördük­ cak kadar zayıfsa, ereğine ulaşmak için
ten sonra, bitkinin yaşamında ne denli ö- başka yöntemlere başvurur.
nemli bir role sahip olduğunu anlamışsı­ İşte bu nedenledir ki fasulye gövdesi,
nızdır. Bu arada yapaklara gerekli ışık ve topraktan çıkar çıkmaz ilk karşılaştığı
havayı sağlamanın da gövdenin görevle­ desteğe sarılmaya başlar. Asma dalları
ri arasında olduğunu biliyorsunuz. Bu ne­ da esnek spiraller halindedir. Bu dallar,
denle gövde, daima daha yükseğe uzan­ çiftçinin daha önce hazırladığı desteklere
mak zorundadır. Eğer bunu yapamaya­ sarılır.

a) Kaynanadili
gövdesi

b) Patates do-
malanı

c) Lâle soğanı

d) İris

b d
152
O hâlde bu tür gövdeleri sarıcı gövdeler Ayrıca fasulye gibi bir yıllık bitkinin
ve tırmanıcı gövdeler olmak üzere iki gövde kesitini incelersek iletim demetin­
gruba ayırabiliriz. Fasulyeninki gibi olan­ de, odun kısımla soymuk kısım arasında
lar birinci gruba, asma ve sarmaşık gibi ince zarlı, çoğalma yeteneğinde, doğuru­
olanlar da ikinci gruba girer. cu hücrelerden kurulu bir tabaka görü­
lür, (büyütken doku = kambiyum). Kam-
BİR BİTKİNİN YAŞI biyum hücreleri iç tarafta odun, dış ta­
rafta da soymuk demetlerini meydana ge­
Bitkilerin yaşama süreleri hepsinde ay­ tirirler. Odun kısmı soymuk kısmına nis­
nı değildir. Bazıları senelik bitkiler dedi­ petle daha çok büyüme gösteren kısım­
ğimiz buğday, pirinç, patates gibi, bir se­ dır. Yukarıya doğru çıkan ham besisula-
ne içerisinde doğarlar, yaşarlar ve ölürler. rı aşağıya inenlere oranla daha fazladır.
Bazıları senelerce, bazıları ise asırlarca Bunu açıklayabilmek için terleme yoluy­
yaşarlar. Bu bitkilere de uzun ömürlü ve­ la yaprakların kaybettikleri su miktarını
ya asırlık bitkiler denir (çınar, atkestane- düşünmek yeterlidir. Dayanıklıklarına
si, ceviz) gibi. göre gövdeler bazı kısımlara aynlır: Taze
Bir ağacın gövde kısmını enlemesine ve yeşil olan gövdeleri otumsu gövdeler,
kestiğimiz vakit, bunun odun kısmının daha sert ve dayanıklı olanlara ise tah­
halkalarını saymakla yaşını bulabiliriz tamsı, odunumsu gövdeler denir.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTRGl.

1 —
Gövde nedir ve ne işe yarar?
2 —
Gövdenin içerisindeki kanallar ne işe yarar ve bunlara ne denir?
3 —
Ham besisuları daha yüksek kısımlara nasıl ulaşır?
4 —
Kaç çe şit gövde tanıyorsunuz?
5 —•
Kalbursu boruların gövdenin en derinde kalan kısmında bulunduklarını nasıl
gösterirsiniz?
6 — Senelik ve asırlık bitkilerden bazılarını sayabilir misiniz? Gövdenin daya­
nıklılık derecesine göre, hangi b itkile r otumsu, hangilerini odunumsu olarak
sınıflandırırsınız? Bunlardan bazılarını hatırlamaya çalışın.

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( **) Gövdenin en önemli görevlerinden biri de, yapraklara — güneş ışınlarına


doğru— yön verm ektir. Bu büyük problemi, bir bezelye bitkisinin gövdesi acaba
nasıl halleder? Ayrıca aynı şeyi fasulye, asma ve sarmaşıklar için de düşünün.
2 (**) Bazı odun tü rle ri üzerinde araştırm alar yapın; acaba bunlar arasında en­
düstriyel sahada en çok kullanılan ve-en kıym etlileri hangileridir? Türkiye'nin ağaçlık
ve ormanlık bakımından en zengin bölgesi hangisidir? Hangi türde odun diğerlerine
oranla daha çok göze çarpar? Acaba tahtanın parazitleri nelerdir ve bunların önüne
nasıl geçilir?
3 ( * * * ) Değişik çaplarda üç ayrı tüp alın ve suya batırın. İkinci ve üçüncü tüpün
çapları, birincinin yarısı ve üçte biri kadarsa, acaba bunların içindeki su hangi se­
viyeye ulaşacaktır? Sebeplerini anlatınız.
YAPRAK

GÖZLEM E Ç A Ğ R I

1 — Yandaki resimdeki yaprakla­


rı dikkatle inceleyiniz. Kenarları ve
damarları birçok değişiklik gösteren
yaprakları biribirlerinden nasıl ayırı­
yoruz?
Yapacağınız ufak bir çalışma -sâ-
yesinde sîzler de bu geniş yaprak
çeşitlerini tanıyabilirsiniz. Gezintile­
rinizde toplayacağınız değişik yap­
rakları kuruttuktan sonra, bir kolek­
siyon hâlinde biriktirin; yapacağınız
ayırımlarda çok faydalı olacaktır.

2 — Aşağıdaki krokide yaprakla­


rın dalları üzerindeki dağılışlarını gö­
rüyorsunuz. Acaba bu yapraklar niçin
biribirlerini gölgelemiyorlar?

K İM Y A SA L BİR LABORATUVAR: ve dallarına bağlanm ış yeşil renkli bu


levhacıklar, bitkinin solunum ihtiyacını
Y a p rak dış görünüşü bakım ından bizle- karşılam a, terlem e, karbon özüm lem esi
re çok basit bir organ gibi görünürse de, gibi görevleri yerine getirir.
en küçük yaprak bile bu gü n çok m odern T am bir yaprakta şu kısım lar göze çar­
bir laboratu ar sayılabilir. Y aprakların, par. Yaprak kini: Y a p ra ğ ı gövdeye b a ğ ­
bitki türlerine göre çeşitli özellikleri var­ layan sapının genişlem iş kısm ıdır. Yap­
dır; bu sayede bitkileri yapraklarından rak sapı: Y a p ra k ayasıyla gövde veya dalı
tan ım am ız m ü m k ü n olur. birbirine b a ğlayan kısım dır. Yaprak aya­
sı: Y a p ra k denilince aklım ıza ilk gelen, i-
YAPR AĞ IN YAPISI çinde dam arların bu lunduğu levha şek­
lindeki kısımdır.
Y a p ra k yassılaşarak yüzeyini genişlet­ Yapraklar, yapılarına göre çeşitli şekil­
m iş bir dalcıktan başka bir şey değildir. lerde bulunurlar.
Y ı 11:!: ” ■5 uzun öm ürlü bitkilerin gövde Y a p ra k şekillerini incelersek bazıları­

154
nın spatül, bazılarının iğne ve bazılarının kenarlarından ikinci derecedeki d a m a r­
da yürek şeklinde olduklarını göreceğiz. la r çıkar.
Y apraklar, kenarların a göre de çeşitli kı­ İkinci derecedeki dam arlar, y a bir fır­
sım lara ayrılırlar. Bazıları tek dişli, bazı­ çanın tüyleri gibi ya da bir elin p a rm a k ­
ları çift dişli, bazıları düz, bölüm lü, p a r­ ları gibi dizilirler. Biricilerine telek da­
çalı, v e y a şeritim si gibi değişiklikler g ö s­ marlı yapraklar, İkincilerine elayası da­
terir. marlı yaprak lar denir (a sm a yaprağı gi­
D am a rla ra gelince: Bitkiler, rü zgâr ve b i).
yağm u rların etkilerine dam arları sâye-
sinde karşı koyarlar. Y ap rak ların nasıl ÖZET OLARAK ŞU ŞEKİLDE
çeşitli biçim leri varsa, d am a lar d a çeşit TOPLAYABİLİRİZ
çeşittir. H er tür yaprağın belirli bir da­
m a r şekli vardır. Şekillerine göre yapraklar: O va l y a p ­
Ö nce paralel damarlı yaprakları göz­ rak, spatül yaprak, iğne yaprak, y u v a r­
den geçirelim . B u nlara paralel dam arlı lak yaprak, şerit şeklinde yaprak.
deyişim izin nedeni, açısal damarlı ya p ­ Kenarlarına göre yapraklar: Düz, dişli,
raklardan ayırm ak içindir. A çısal d a m a r­ şeridim si, bölüm lü.
lı yaprak lard a d am arlar paralel değildir. Damarlarına göre yapraklar: Paralel
D am a rlar önce anad am ard an başlayıp, a- dam arlı (tekçenekli bitk ilerd e), telek da­
çılar m ey d an a getirerek yayılırlar. P ara­ m arlı ve elayası dam arlı (ikiçenekli bitki­
lel dam arlar, genellikle birçenekli bitki­ lerde) .
lerde bulunur. Buna örnek olarak; b u ğ ­ D ah a önce bölüm lü yapraklardan b a h ­
day, m ısır, lâleyi gösterebiliriz. A çısal d a ­ setm iştik. A şağıd ak i resim de (a) gördü­
m arlı yaprak lar ise ikiçenekli bitkilerde ğün üz gibi keneotu yaprağının üzerinde­
bulunur. Bu tür yapraklarda bir tane ana- ki dam a rla r daha derin olup m erkez nok­
damar vardır. Bu an ad am ar öbür d a m a r­ tasına kad ar varm ış olsaydı, her bir parça
lardan dah a k aim olup, dibinden ,ya da kendi kendine bir sap üzerinde bulunur

Keneotu
bitkisinin
bölümlü
elayası
dam arlı Bir toplu
bir yaprağı. yaprak.
Resimde
gördüğünüz
rusdipina.

Bir toplu
elayası
dam arlı
yaprak. Dikenli bir
Dört çoban
yapraklı püskülü
yonca. yaprağı,
telek
dam arlı.
ve ayrı bir yaprak meydana getirirdi. hepsinin ışığa doğru yöneldiklerini göre­
Şimdi diğer resim (c ). Rustipina gözden ceksiniz.
geçiriniz. Bir dal üzerinde tutunmuş olan
yapraklar hep beraber bir yaprağı mey­ YAPRAKLAR VE IŞIK
dana getirirler. Bu tür yapraklara toplu
yapraklar denir. Parmaklarımızın kurulu­ Evinizi süsleyen saksılardaki çiçekleri
şu gibi meydana gelen yapraklara keneo. inceleyecek olursanız, onların ışığa k a r­
tunda olduğu gibi elayası damarlı yap­ şı olan arzularını kolayca anlayacaksınız.
raklar denir. Elayası damarlı yaprakların Saksı içine hapsedilm iş olan bitkilerin
da toplu olanları vardır. Bunlara da toplu yaprakları hep ışık gelen pencerelerden
elayası damarlı yapraklar diyoruz. Yon­ y a n a yönelir, yeni yeşeren filizler hep
ca yaprağında olduğu gibi (b ). 4 yaprak­ pencereye doğru boy verir. Bunun için u-
lı yonca telek damarlı yaprak türüne gir­ fa k bir deney yapm anız kâfi gelecektir.
diği gibi, bunların da bileşik olanları var­ İçinde su bu lu nan iki ayrı saksı içerisi­
dır. Çobanpüskülü ise (d ), dikenli ve ba­ ne iki A m erik an patatesi ekin. Birini ışık­
sit bir yaprağa sahiptir. lı bir yere diğerini karanlık bir yere ko­
yun. Işıkta büyüyen bitki yeşil filizler v e­
YAPRAKLARIN DALLAR recek karanlıktakiyse dah a sarı bir görü ­
ÜZERİNDEKİ DURUMU nüşte olacaktır.

Y aprakların dal üzerindeki dizilişleri Birinci bitkide klorofil m ey d an a gelm iş,


de çok çeşitlidir. Bir incelem e yaptığınız diğerinde ise ışık alam adığı için bu durum
takdirde, yaprakların gelişi güzel değil, hâsıl olam am ıştır. K lorofil, bitkilerin y a ­
sistem li^bir şekilde yayıldıklarını; şayet şam ası için en önde gelen faktörlerden bi­
bir bitkiye tepeden bakacak olursanız ridir. K lorofilsiz bitkiler yaşantılarını sür­
hiçbir yaprağın diğerini gölgelem ediğini, dürem ez ve insan lara da yararlı olam az.

Işıkta Gölgede

156
G ÖZDEN G EÇİRM E VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Yaprağı m eydana g etiren kısım ları ve g örevlerini anlatın.


2 — D am arlarına göre ne tip yapraklar tanıyorsunuz, bunları h atırlam aya çalışın.
3 —• Tekçenekli b itk ilerin yapraklarının dam ar kuruluşlarını h atırlıy o r musunuz?
İkiçe n e klile rd e d am arlar nasıldır?
4 — Basit yaprak nedir?
5 — Toplu yaprak nedir?
6 — Niçin yaprakların ısıya ve ışığa ihtiyaçları vardır?

GÖZLEMLER ( * ) AR A ŞTIR M A LA R ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * }

1 (*) Bazı değişik tü rlerd e yaprakları toplayın, b irik tirin ve aralarındaki farkları
bulm aya çalışın.
2 (*) Tekçenekli b itk ilerin yaprakları ile (buğday, m ısır, soğan, n erg is) ikiçe­
nekli b itk ilerin yaprakları arasında b ir karşılaştırm a yapın (fasulye, şeker, patates,
m e n e k ş e ).
3 (**) Basit b ir dal üzerindeki basit yapraklar arasından bir toplu yaprağı nasıl
ayırdedersiniz? Elayası dam arlı toplu yapraklar ve te le k dam arlı toplu yapraklardan
b azılarını saym aya çalışın.
4 (**) Bahçeniz ve çevrenizdeki ağaçlar hakkında bir araştırm a yapınız. İklim le re
uygun olarak hangi bitki ekilm ekted ir? C add elerim izi süsleyen ağaçlar hangileridir?
H angilerinin daha fazla yaprağı vardır?

157
BİTKİLERDE SOLUNUM

G ÖZLEM E Ç A Ğ R I

Gözenek hücreleri

1 — Yukarıdaki resimde bir yaprağın 2 — Yukarıdaki şema bir gözeneğin iç


mikroskop altındaki görünüşünü görüyor­ yapısını göstermektedir. Gördüğünüz hüc­
sunuz. Burada gözenekler belli bir şekilde relerin pozisyonunu dikkatle inceleyin. Bı-
görünmektedir. Bu gözenekleri mumlu bir ribirine çok yakın bir durumda oian bu hüc­
madde ile kapatırsanız ne gibi bir durum relere göre, acaba gözenek açık mı yoksa
meydana gelecektir? kapalı mıdır?

3 — İçinde çok sayıda çiçek bulunan bir


odadaki hava ağır ve teneffüs edilmez bir
hâle gelir. Acaba bunun sebebi nedir? So­
lunumumuz için gereken esas faktör nedir?
Bunu bulmaya çalışın.

Y A P R A Ğ IN G Ö R EVLERİ oksijeni alm ası, yakm ası tıpkı insanlarda


olduğu gibi m eyd an a gelecek enerjiyi da­
ğıtm ası gerekm ektedir. Y a n a n herhangi
Bitkilerin hayatî görevleri, yaprak sa­
bir cisim gibi yaprak da havanın oksijeni­
yıları ve yaprak yerine geçen özüm lem e
ni alır ve karbon dioksit m eyd an a getirir.
dokularıyla sıkı bir bağlılık gösterir. Bu
Klorofil sâyesinde oluşan şeker, bitkile­
bakım ından yaprak ayası, besin hazırla­
rin solunum u esnasında h avan ın oksije­
m a, solunum ve terlem e organı olarak
niyle birleşerek yanar. Gerçi bir bitkinin
büyük bir değer taşır.
tü m organları teneffü s eder am a, asıl so­
Bitkiler de bütün canlılar gibi teneffüs lun um u yapan, yâni bitkinin ciğerleri
ederler, yâni oksijen alıp karbon dioksit yapraklardır. Y aprakların sağladıkları
çıkarırlar. Bitkinin yerine getireceği bü­ solunum , üzerlerindeki gözenekler vası-
tün görevlerini tam am layabilm esi için, tasıyle olur.

DENEY 1

İlk önce solunum olayını inceleyelim :


İki cam kavanozu bir m üddet için karanlık bir yerde m u h a fa za edin.

158
Birini boş bıraktıktan sonra diğerine saksı içerisinde bir sardunya
koyun. K aran lıkta bir m üddet bıraktıktan sonra, boş kavonoz içerisi­
ne bir m u m yerleştirin. Bu m u m y a n m a y a devam edecektir. Şayet için­
de saksı bu lu nan kavonoz içerisine bu m u m u yerleştirecek olursanız,
aşağıdaki resim de de görüldüğü gibi söndüğünü göreceksiniz.

§i§||§§i
DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Boş kavanozun içinde ne vardır? Acaba bu deneyle ispatlanm ak istenen şey


nedir?
■ Niçin içinde saksı bulunan kavanoza ye rle ş tird iğ in iz mum söndü? Boş kavo-
nozda m eydana gelen olayı açıklam aya çalışınız.
■ D eneyde kullanılan bitki b ir sardunyadır. Acaba başka b ir bitki seçm iş olsay­
dık sonuçta bir değişm e olur muydu?
■ Şayet bu deney için daha az yapraklı b ir bitki seçilseydi sonuç d eğ iş ir miydi?

SONUÇ

B itkiler solunumları esnasında havadaki oksijeni emerler.

D eneyde ku llandığım ız saksıyı kavonoz lan saksıyı yerleştirdikten sonra üzerini


içerisinde kapalı olarak bırakacak olur­ siyah bir örtüyle kapatınız. Birkaç gün
sanız, tıpkı insanların bir yerde havasız böyle bıraktıktan sonra açtığınızda bitki­
kalm aları gibi, bitkinin öldüğünü göre­ nin ölm ek üzere olduğunu göreceksiniz.
ceksiniz. Bu olayı dah a iyi anlayabilm ek
için aşağıda açıklayacağım ız diğer bir de­ C am fan u su n içerisindeki oksijen za m a n ­
neyi de yapınız. la tükenm iş, bitki devam lı olarak m ey d a ­
Bir cam fan u s altına, içinde bir bitki o­ na getirdiği karbon dioksit gazının tesiri

159
ile yavaş yavaş ölm eye başlam ıştır. Ü ze­ BİTKİLER SOLUNUMLARI
rine örttüğüm üz siyah örtü ise, solunum SIRASINDA KARBON DİOKSİT
esnasında m eyd an a gelen karbon dioksit ÇIKARIRLAR
gazının, ışığın tesiri ile özelliğini kaybet­
m em esini sağlam ıştır. Bu suretle insanlar Y aptığın ız bu deneylerle bitkilerin ok­
ve h a yvan lar kadar bitkilerin de devam lı sijen aldıklarını gördünüz. A şağıdaki di­
olarak oksijene ihtiyaçları olduğunu siz- ğer deneyle nasıl karbon dioksit çıkart­
ler de deneyinizle ispatlam ış oldunuz. tıklarını ispatlıyabilirsiniz.

DENEY 2

Büyük bir cam kavonoz alın. İçerisine saksı içinde bulunan bir bit­
kiyi yerleştirdikten sonra, resim de de görüldüğü gibi oksijenin girebi­
leceği ve ayrıca ağzı kapalı diğer bir cam kapla bağlantı kurm anıza
y arayacak ikinci bir delik olm asını sağlayın. D iğer küçük kabın içe­
risini kireç suyu ile doldurun. Büyük kavonozun içerisine hava girer
girm ez küçük kaptaki suda bir bu lan m a m eyd an a gelecek beyaz bir
m addenin de dibe çöktüğünü göreceksiniz.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Resim de sol ta ra fta gördüğünüz ince borudan acaba ne giriyor?


■ D iğ er bükülü cam borudan hangi gaz çıkm aktadır?
■ Bitkinin karbon dio ksit meydana getird iğ ini nasıl anlıyorsunuz?
■ içinde saksıyı m uhafaza eden kavonozu siyah bir bezle örtseyd iniz, nasıl bir
olay m eydana g elecekti (daha önceki d en ey )? Kireçli su, bu d ediğim iz şekli
tatb ik ettiğ im iz takdird e acaba daha mı çok bulanacak, ya da sonuçta bir de­
ğ işiklik olm ayacak mıydı?

160
SONUÇ

B itk iler solunumları sırasında karbon dioksit çıkarırlar, kire ç li suyun bulan­
ması da bunu ispatlar; çünkü karbon dioksitin etkisiyle kire çli su kalsiyum
karbonat yâni erimeyen b ir tuz hâlini alır.

D ah a önce solunum un ağır bir yanm a Bunun en iyi ispatlıyıcıları kardelen çi­
o lduğunu açıklam ıştık. Y a n m a olayı bil­ çekleridir. Bunlar bünyelerindeki harare­
diğiniz gibi bir ısı m eyd an a getirir. A c a ­ tin birdenbire patlam ası ile karın erim esi­
ba bu bitkilerde nasıl olur? ne yolaçarlar.

DENEY 3

G enişçe bir ağzı olan ve içinde kireç suyu bu lu nan cam şişenin ağız
kısm ına içerisine bazı tohum lar yerleştirdiğiniz bir huni koyun. A r a ­
larına da bir term om etre yerleştirin. Bu şişenin üzerine de diğer b aş­
k a bir cam kavonoz kapatın. Birkaç saat sonra bu lu nd uğu nuz yerin
ısısı ile, toh um lar arasına yerleştirdiğiniz term om etre vasıtasıyle ora­
daki harareti ölçüp bir karşılaştırm a yapın. Sonuç olarak tohum ların
bu lunduğu bölgeyle içinde bulu nduğu nuz oda arasında bir iki dere­
celik bir fark göreceksiniz. T ohum ların bu lunduğu bölge d a h a sıcak­
tır.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ K ireç suyu bu deneyinizde ne işe yaradı?


■ Tohum ların m eydana g etird iğ i karbon d io ks it kaybolm adığı takdird e sonuç ne
olacaktır?
■ Tohum c in slerin in değ işm esi, deneyin sonucunu e tk ile r mi?

SONUÇ

B itk iler solunum esnasında karbon dioksit çıkarırlar ve bu arada b ir ısı mey­
dana getirirler.

G Ö ZDEN G EÇİRM E VE BİLGİYİ KONTROL

1 — B itkiler nasıl solunum yaparlar?


,,2 — B itkilerin solunumu niçin gereklidir?
3 — Bitkinin hangi organları solunumu sağlar?
4 — Bir bitkinin ciğ erle ri hangi organlarıdır?

GÖZLEMLER ( * ) AR A ŞTIR M A LA R ( * * } PRATİK DENEYLER ( * * * }

1 (***) Solunum un b ir yanm a olayına s e b e b iy et verd iğini ve sonunda da b ir ısı­


nın m eydana geldiğini nasıl gösterirsiniz?

161

«
2 (***) D eney 3 ’ü değ işik to h u m larla tek ra rlayın . Isı hep aynı m ıdır?
3 (***) G özenekleri olm ayan b itk ile rd e gazların g iriş ve çıkış yo llarını g ö s tere­
b ilir m isiniz?

KLOROFİL VE BİTKİLER ÂLEMİNDEKİ DEĞERİ

GÖZLEME Ç A Ğ R I

1 — Fasulye ta­
nelerini nemli bir pa­
muk üzerine yerleşti­
rin. Bir kısmını pen­
cere kenarına, diğer
bir kısmını da karan­
lık bir yere koyun.
Sonuç ne olacaktır?
2 — Aşağıdaki re­
simde ayrı ışık şart­
larında yetişmiş be­
zelyeleri görüyorsu­
nuz. Aralarındaki
farklar nelerdir?

162
KLOROFİL NE İŞE YA R A R nerjisini kim yasal enerjiye çeviren kloro­
filin en önem li görevi, yapraklarda nişas­
K lorofilin güneş ışığı olm adan m eyd a ­ ta m eyd an a gelm esini sağlam aktır. Bunu
n a gelem iyeceğini diğer konularım ızda o- aşağıdaki deneyle dah a d a iyi anlayabile­
kudunuz. G üneş ışınlarını em erek ışık e­ ceksiniz.

DENEY 1

Bir yaprağın iki noktasını, aşağıdaki resim de görüldüğü gibi yaldız­


lı bir kâğıtla kapatın. Birkaç g ü n güneşli bir yerde bıraktıktan sonra
yaldızlı kağıtları çıkartıp, yaprağı alkol dolu bir kabın içine sokun, bu
suretle klorofilin erim esini sağlam ış olacaksınız. Y a p ra k tam am en
rengini kaybettikten sonra birkaç dakika için sıcak suya batırın da­
h a sonra da bu yaprağı içinde iyot bu lu nan bir k ab a sokun. (Bildiği­
niz gibi iyot nişasta bulunan bölgelerde bir m avilik m ey d an a getirir.)
Y a p ra ğ ı dikkatle inceleyin. G üneş ışınlarının etkisi altında kalm ış olan
kısım lar m avileşecek, yaldızlı kağıtla kapattığınız kısım lar ise sarı ile
kah verengi karışım ı bir renk alacaktır (aşağıdaki resim de gördüğünüz
g ib i).

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Niçin bu deneyinizde yaldızlı kâğıt kullandınız? Parlak olduğu için m i, ışığı


geçirm ediğinden mi, yoksa daha rahat kıvrılabildiğ in den mi?
■ Niçin yaprağı güneş ışığı alab ilecek bir yere koydunuz?
B Acaba yaprağı yaldızlı bir kâğıtla ö rtm e kle neyi ö nlem ek istediniz?
■ N işastanın m eydana geldiğini nasıl anladınız?

SONUÇ

Nişasta, güneş ışınlarının etkisiyle yapraklarda meydana gelen bir mad­


dedir.

163
4

N İ Ş A S T A N I N M E Y D A N A G E LİŞİ jeni toplam ası ve bunu karbon dioksitin


karbonu ile birleştirm esinden şeker ve ni­
N işastanın varlığını deneyinizle de is­ şasta m eyd an a gelm iş olur.
patladığınıza göre şimdi bunun m eydan a Böylelikle sayısız şeker ve nişasta zer­
geliş şekillerini inceleyelim . recikleri yaprak hücrelerini dolduracak­
A şağıdaki resim lerde yaprakların m ik ­ lar ve diğer taraftan da hayat için en g e­
roskoptaki diğer görünüşleri inceleyelim . rekli faktör olan oksijen, gözeneklerden
Bildiğiniz gibi yaprakların üst tarafı da­ yavaş yavaş çık m aya başlayacaktır. A n ­
ha yeşildir. Bu yüzey üzerine sayısız de­ lattığım ız bütün bu olaylar yalnız güneş
likler vardır. Bu deliklere gözenek denir. ışığının bulunduğu yerlerde m eyd an a g e­
G özenekler iki hücreden m eyd an a gelir. lebilir.
Bitkilerde gaz ve nem değiş-tokuşu bu de­ K lorofilin ışık enerjisini kim yasal ener­
likler a ra o lığ ıy le olur. jiye çeviren karbon dioksitle inorganik
Y a p rağ ın üst ve alt yüzeylerini örten m addelerden organik m addeler ya p m a sı­
üstderi (epiderm ) çokluk bir sıra hücre­ na fotosentez denir.
den m eyd an a gelm iştir. İşte gözeneklere Eğer bitkiler daha doğrusu yapraklar
bu kısım da rastlanır. İçinde oksijen ve loş, y a da karanlık bir yerde duruyorlarsa
karbon dioksit bulunan hava, gözenekler­ durum değişir. Fotosentez olayının k a ­
den içeriye girerek gözenek odası dediği­ ranlıkta gerçekleşm esi m ü m kü n olm adı­
m iz boşluklardan geçer, bol klorofilli hüc­ ğından yaprak, gözeneklerden karbon di­
relerle ve köklerden gelen ham besisuyu oksit atar ve yaprak hücrelerinin y a şa ­
ile karşılaşır. K ökler vasıtasıyle topraktan m ası için gerekli oksijeni tutar. İşte bitki­
em ilen ve içinde m adensel tuzlar bulunan lerin gece oksijen alıp karbon dioksit ver­
ham besisuyu karbon dioksitle birleşir. m elerinin, gündüz ise oksijen verip k a r­
Biraraya gelen oksijen, hidrojen ve kar­ bon dioksit alm alarının sebebi budur. G e ­
bon dioksit; klorofili ortaya çıkarırlar. ce ve gündüz derken m u h ak kak ki ka ra n ­
K lorofil olayıyla karbon dioksitin büyük lıkta yaşayan bitkileri konu dışı bırakıyo­
bir kısm ı kullanılm ış, oksijenin büyük bir ruz. O nlar için durum böyle değildir. O n ­
kısm ı gözenekler vasıtasıyle dışarıya atıl­ lar, gündüz bile karan lıkta olduklarından
m ış olur. K lorofilin su içerisindeki hidro­ yine karbon dioksit verirler.

üst epiderm

Yaprak anatomisinin mikroskoptaki incelenmesi. Nişasta zerreciklerinin mikroskoptaki görünüşü.

164
G ÖZDEN G EÇİRM E VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Fotosentez nedir?
2 — Solunum ile fo to s en tez hangi noktada b irib irlerin d e n ay rılırlar?
3 — Bütün bu fo to s en tez hakkında v e rd iğ im iz b ilg ilerden sonra b ir bitkiyi gece
odam ızda tu tm am ızı tav siye e d e b ilir m isiniz? Niçin?

GÖZLEMLER ( * ) A R A ŞTIR M A LA R ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * }

1 (***) Fotosentez esnasında b itk ile rin oksijen attık la rın ı ispat ediniz.
I^Uyarı: a) Suda yetişen bazı b itk ile ri cam bir kavanoz içerisine y e rle ş tird ik te n
sonra üzerlerini b ir huni ile kapatınız. Bu huninin ü zerin e de içi su dolu b ir cam
boruyu ters olarak kapatın, b) Böylece güneşli b ir yere koyunuz, cam borunun uç
kısm ında hava kabarcıkların ın m eydana geldiğini g öreceksiniz, c ) Cam borunun içe­
risin e sokacağınız çok ale vli b ir kib rit burada oksijenin bulunduğunu isp atlayacaktır.
(Yandaki şem ada, yapacağınız deneyde â le tle rin izi nasıl y e rle ş tirm e n iz g e re k ti­
ğini göreceksin iz.)

165
BİTKİLERDE TERLEME

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Saksıdaki bir bitkiyi cam fanusla


örtüp önce bir süre sıcak bir yerde da­
ha sonra da soğuk bir yerde tutunuz. Ne
göreceksiniz? Buhar değil mi? Peki fanu­
sun çeperlerinde meydana gelen bu buhar
nasıl oluşmuştur?

2 — Bu durum acaba tabiatta da böyle


midir? Buna ne denir? Terlemeyi bu saya­
cağımız faktörlerden hangileri etkiler: Rüz­
gâr, nemli hava, güneş ışınları, kuru hava,
gölge?

BİTKİLERİN TERLEMESİ, arazide de 4 m ilyon litrelik su kaybının


BULUNDUKLARI BÖLGENİN olduğunu hiç düşündünüz m ü? K aybedi­
İKLİM ŞARTLARINI ETKİLER len bu su, atm osferde su buharı olarak
bulutlara karışıp yağm u ru sağlar. Bu su­
a
Y ap ra ğın incelenm esinde, bunun görev­ retle de iklim şartlarını etkilem iş olur.
leri arasında terleme olayından da b a h ­ İşte bu yüzden bitki ve orm anlarla ör­
setmiştik. tülü bir araziyle kuru ve kayalık bir ara­
D eneylere geçm eden önce bazı örnek­ zinin iklim şartları arasında önem li bir
lerle bu etkileyici olayı açıklam aya çalı­ fark vardır.
şalım . Bir m ısırın 4-5 ay içinde,^terleme
yoluyla 10 0 litre su kaybettiğini, gürgen a- Tek lem e olayını şimdi de bir deneyle a-
ğaçlarının dikili olduğu bir hektarlık bir çıklayalım :

DENEY 1

iki tabaka beyaz kurutm a kağıdı alınız. Eczanelerden kolaylıkla bu­


labileceğiniz kobalt klorür sulüsy o n u ra batırın çıkarınız. K âğıtlar iyi-
ce kuruyup m avim tırak bir renk aldıktan sonra, aralarına bir yaprak
yerleştiriniz (resim 2 ). Birkaç dakika sonra kâğıtların bazı nok talar­
da pem beleştiğini göreceksiniz.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

M Kobalt klorürlü kâğ ıtlar ne işe yararlar?


S K âğıtların hangi n oktalarında p em b eleşm e göze çarpıyor? Niçin?

SONUÇ

Bitkiler terleyerek su buharı hâsıl ederler; terleme de yaprak gözenekleri


vasıtasıyle meydana gelir.

DENEY 2

Delikli tıpayla kapatılm ış bir şişe alın. K öklü bir bitkiyi tıpanın de­
liğinden geçirerek şişeye yerleştirin (resim 3). Şişeyi, bitkinin kökü
su içinde kalabilecek şekilde suyla doldurun ve şişedeki suyun b u ­
harlaşm am ası için suyun yüzeyini zeytinyağıyla örtün. Tıpanın aralık
kalan yerlerini de parafin veya m u m la kapatıp, şişedeki suyun sevi­
yesini renkli bir tebeşirle işaretleyin. Birkaç gün sonra suyun, işaret
ettiğiniz seviyenin altına indiğini göreceksiniz (resim 4 ). D em ek olu­
yor ki köklerle em ilen su, yapraklarda m eydan a gelen terlem e olayıy-
le buharlaşm ıştır.

167
DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Bu deneyiniz için niçin kökü olan bir bitkiyi seçtiniz?


■ Size göre suyun yüzeyi neden zeytin yağ ıyla örtülm üştür?
■ Suyun seviyesini niçin deneye başlarken işaretled iniz? Yoksa neyi tam olarak
hesaplayam ayacaktınız?

SONUÇ

Bir bitk i kökleri vasıtasıyle suyu emer, gövde ve yapraklara kadar iletir.
Yapraklardan yüzeylerindeki gözeneklerde meydana gelen terlemeyle de bu
su buharlaşır.

A C A B A BİB BİTKİ 24 S A A T ten sonra terazinin bir kefesine yerleşti­


İÇİNDE NE K A D A R SU K A Y B E D E R ? rin. Ö bü r kefeye de eşitliği sağlayacak
k ad ar-ağırlık koyun (resim 5). Bir gün
sonra terazide bir dengesizlik göreceksi­
Bir bitkiyi, saksısını bitkinin gövdesine niz (resim 6 ). A ğırlığın bulunduğu kefe
kadar sıkıca naylon bir torbayla örttük­ dah a aşağıdadır; yâni bitkinin ağırlığın-

168
da bir h afiflem e olm uştur. K efeleri denge- çektir (resim 7 ). işte bu ağırlık bitkinin
de tutabilm ek için saksının bulunduğu ta- 24 saatte terlem e yoluyla kaybettiği suyun
ra fa bir m iktar ağırlık koym anız gereke- ağırlığına eşittir.

G ÖZDEN G EÇİRM E VE BİLGİYİ KONTROL

1 — B itkilerde te rle m e nedir? Bir bölgenin ilim şa rtların a ne gibi b ir etkisi olur?

GÖZLEMLER ( * ) AR A ŞTIR M A LA R ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 (**) Dünyanın en çok yağış olan bölgelerini araş tırın ve yağış d urum larıyle
b itkisel hayatın b ir karşılaştırm asını yapın.

2 (**) Bitki niçin su kaybeder? T erle m ey le kaybedilen su m iktarı köklerin em ­


diği suya oranla fazla olursa ne olur? Yaprak gözeneklerin in te r yoluyla çıkardığı su­
yun kö kler tarafınd an em ile n su olduğunu nasıl ispat edersiniz? K itabınızda anla­
tıla n deneyi b izzat kendiniz te k ra r ederek g ö zlem lerin izi b ir ye re yazın.
3 (***) İki num aralı deneyi kendiniz yapınız. Bitkinin su kaybı ne kadardır? Başka
b itk ile rle de aynı deneyi yapın. O nların su kaybı da aynı mıdır?

169
KÖSTEBEK

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Resimdeki köstebeği dikkatle ince­


leyin: Silindirik bir vücudu vardır. Başı koni
şeklinde olup, boynu yok denecek kadar
kısadır. Bacaklarının çok kısa oluşu ve ke­
nara doğru atılmış gibi duruşu yaşantısına
hangi yönden uygundur?

2 — Köstebek kör denecek kadar az gö­


rür, yiyeceklerini hangi duyguyla bulur?

BİRLİKTE TAN IYALIM Gözleri yüzünü kaplayan tüylerden pek


görünmez. Belli belirsiz denebilecek ka­
Köstebek, böcekçil, (böcek yiyen) m e­ dar küçük olan kulaklarında ses dalgala­
meli bir hayvandır. Kendisine bilhassa rını alabilmek için kıvrımlar yoktur; çün­
tarlalarda çok rastlanır. kü toprak altında ses dalgalarını almaya
3-5 seneye yaklaşan öm rünün hem en da pek ihtiyaç duymaz. Şayet kulakları
tam am ın ı toprak a.ltmda geçiren köstebe­ kıvrımlı olsaydı, tünel kazarken büyük
ğin vücut yapısı, toprak altı yaşantısına bir engel teşkil ederdi.
çok elverişlidir. K östebek toprağın altın­ K östebeğin tam 44 tane dişi vardır (re­
da kazacağı çukurlara, kan allara göre v ü ­ sim de görüldüğü g ib i). D işleri çok k u v ­
cut kaslarını küçültüp büyütebilir. K u y ­ vetli olan bu h ayvan yakaladığı en sert
ruğunu da dahil edecek olursak boyu 18 kabuklu böcekleri bile yiyebilir. Burun
santim e yaklaşır. Burun kısm ı ise tıpkı delikleri y üzün ün y an kısm m dadır. Bur­
m atkabı andırır. Tünel kazacağı zam an nu yla toprağı kazdığı için, bu deliklerin
ilk önce bu m atkaba benzeyen burnunu yan kısım da olm aları, yıpranm alarını ön ­
kullanır. K östebeğin bu çalışm ası ânında ler.
görm ek çok ilginçtir. Y eryü zü nd ek i tüm canlılar gibi köste­

170
kafatası

Yanda:
Köstebek iskeleti.

Aşağıda:
Köstebeğin dişlerin­
den bir görünüş

bek de yaşantısına uygun, gereken yerler­


de korunmasını sağlayabilecek şekilde
yaratılmıştır. Toprağın altında yaşayan
bu hayvanın vücudundaki bütün delik kı­
sımları gerektiğinde kapanabilir. Böyle­
likle toprağın vücudun içine girmesi ön­
lenmiş olur. Vücudunu kaplayan tüyleri
ise hayvanı rahatsız etmeksizin her yön­
de kıvnlabilir; bitim noktalarında âdeta
biribirlerine yapışık bir durumdadır. Böy­
lelikle tüylerin üstünden kayıp giden top­
rak köstebeğin derisini zedeleyemez. Çok
sık ve boz renkte olan tüyleri, hayvanı
nem ve soğuktan korur.

KÖSTEBEK TOPRAĞI NASIL K AZAR


yesinde toprağı daha geniş çapta kazabi­
Köstebeğin ön üyelerinde beş tane uzun lir. Köstebek yumuşak bir toprağın üze­
parmağı vardır. Bu parmaklar uzun ve rine bırakıldığı takdirde çok kısa bir za­
çok kuvvetli tırnaklarla sonuçlanırlar. manda toprağın altına girip kaybolabilir.
Bunlardan başka ayrıca tırnaksız bir de Arka üyeleri ön üyelerine oranla daha iri­
altıncı parmağı vardır ki, bu parmağı sâ- dir. Arka üyeleri kazma sırasında denge-
Köstebek üyesinin üstten görünüşü (yanda).

Aynı üyenin alttan görünüşü (aşağıda). Altıncı


parmağı dikkatle inceleyin.

171
sini bulmasına yarar ve bunlara dayana­ m iştir ki, köstebekler 24 saat zarfında
rak, ön ayaklarını daha kuvvetli bir şekil­ kendi ağırlığı kadar besin harcar. Bunu
de kullanabilir. Köstebek yürürken ayak gayet iyi bilen köstebekler yiyecek sıkın­
tabanı tamamen yere değer. tısı çekebilecekleri ayları düşünerek y a ­
kaladıkları solucanları saklarlar.

BULUNDUĞU YERLER Bilindiği gibi solucanlar, kopartıldıkla-


rı yerlerden tekrar baş vererek yaşayabi­
Tarlalarda kırlarda dolaşırken, küme lirler ve böylelikle kaçabilirler de. Fakat
küme birikmiş toprak yığınlarına sık sık köstebek bu solucanları çok usta bir şe­
rastlanır. Bu toprak birikintileri ve buna kilde canlı olarak tutmasını bilir. Köste­
bağlı olarak uzanan hafifçe kabarmış yol­ bek, yakaladığı solucanların başlarını ısı­
cukların altından bir köstebek geçmiş de­ rarak onları kötümleştirir ve böylece kaç-
mektir. Köstebeğin, ön ayaklarıyla kazdı­
ğı toprağı arka ayaklarıyla geriye doğru
itmesi sonucu toprağın yumuşak yerle­
rinde çöküntüler meydana gelmiştir.
Köstebek çok çalışkan bir hayvandır.
Kazdığı tüneller ve bilhassa kendine bü
yük bir ustalıkla hazırladığı yuvası çok
hesaplı yapılmış bir sanat örneğidir. Tıpkı
mimarî bir plânın hazırlanışı gibi, büyük
bir dikkatle odalarını, kısım kısım kazdı­
ğı tünellerle meydana getirir. Kendisi yu­
vasının belli başlı en büyük odasında ya­
şar. Buna bağlı olarak kazdığı tüneller
yuvanın diğer odalarına çıkar. Köstebek
bu tünelleri avlarını kolayca bulabileceği
yerlere kazar, en önemli nokta da bu tü­
nellerin nerede olursa olsun bir deniz ve­
ya su kenarına çıkış noktalarının bulun­
masıdır. Köstebek suda büyük bir ustalık­
la yüzer. Yuvasını genellikle deniz, göl
veya nehir kıyısına yapışının başlıca ne­
denleri t n biri de, suda barmamayan
düşmanlarından kolaylıkla kaçabilmesi i-
çindir.

BESLENMELERİ

Köstebek böcekçil bir hayvandır. Dur­


madan dinlenmeden devamlı olarak çalı­
şan bu hayvanın ona göre de beslenmeye
ihtiyacı vardır. Köstebek dört saat gibi kı­
sa bir süre aç kalacak olursa ölebilir. Köstebek yuvası ve tünelleri. Yapraklarla
doldurulmuş kısım köstebeğin gerçek ya­
Daha çok böceklerden hoşlanan köste­
şadığı yerdir.
bek, bunları bulamadığı takdirde sümük­
lüböcek, kurbağa ve fareleri de yer. Y a ­ Köstebeğin toprak altında faaliyeti sıra­
pılan bazı araştırmalar sonucu tespit edil­ sında toprak üstündeki birikintiler.

172
malarını önler. Köstebekler, diğer böcek yaratıklardan kûrkar. Yılanlar, kirpiler
yiyen hayvanlar gibi kış uykusuna yat­ ve insanlar başlıca düşmanlarıdır.
mazlar. Bitmek tükenmek bilmeyen açlık­ Tehlike ânında çok süratli koşan köste­
larını gidermek için avlanıp, toprak altın­ beklerin yirmi santime kadar sıçradıkları
da tüneller kazarak yaşarlar. da görülmüştür. Tehlikeden kurtulabil­
mek için suya atlayıp yüzdükleri de olur.
ÜREMELERİ Çok yakın bir mesafeden korkutulacak
olurlarsa kendilerini büyük bir cesaretle
Yer altında, yapraklardan ustalıkla ha­ savunup, keskin dişlerini kullanarak ol­
zırlanmış olan yuvada üç ilâ yedi kadar dukça büyük yaralar açabilecek şekilde
köstebek barınabilir. ısırırlar.
Kırmızımtrak bir deriyle kaplı olarak
doğan köstebek yavrularının tüyleri ol­ FAYDALARI VE ZARARLARI
madığı gibi kendi kendilerine beslenme
güçleri de yoktur. Bir ay bir müddetle an­ Köstebeğin toprak altı faaliyetleri sıra­
neleri tarafından emzirilirler. Bir ay sona sında çiftçilerin ektikleri bitkilerin kök­
erdikten sonra anne köstebek gece dola­ lerini de harabetmesi bakımından öncele­
şarak yavrularına yiyecek toplar. Yavru­ ri bu hayvanın yok edilmesi için büyük
lar biraz büyüdükten sonra tek başlarına bir mücadeleye girişilirdi ama, bu zara­
diğer köstebekler gibi yaşantılarını sür­ rına kıyasla bitmek tükenmek bilmeyen
dürürler. açlığı ve büyük bir hızla kendisini yiyecek
Köstebeklerin birleşmeleri genellikle araması yönünden yine köylülere ve do­
ilkbaharda olur. Dişi köstebekle erkek layısıyla bitkilere oldukça büyük zararlar
köstebeğin birleşmesi pek mücadeleli bir veren böcekleri yemesi bakımından yara­
olaydır. Çoğunlukla biri diğerini öldürür; rı da çoktur.
çünkü köstebekler kendi aralarında pek Bu faydasına rağmen, kürkü dolayısıy­
geçinemezler. Oldukça kıskanç olan er­ la avcıların dikkatini çektiği için de av­
kek köstebeklerden bazılarının, dişi köste­ lanırlar.
bek yavrulaymcaya kadar onu yuvasında Çok eskiden bazı kimseler köstebeğin
hapsedip bekçilik yaptıkları da görül­ olağanüstü bir iyileştirici kuvvete sâhip
müştür. olduğuna inanırlardı. Meselâ oldukça
yüksek ateşli bir hastanın eline bir kös­
DÜŞMANLARI tebek verilir ve bu hasta, köstebeği ölene
kadar elinde tutarsa iyileşirdi. Kanı ve
Köstebeğin yaşantısı oldukça güçtür. bağırsakları da, bazı kıymetli ilaçların
Geceleri toprağın altında rastladığı bütün yapımında kullanılırdı.

173
Köstebeği incelerken; BÖCEKÇİLLER’i de tanımış olduk

Özelliklerini birlikte hatırlayalım:


— Burun kısımları b ir hortum gibi uzundur.
— Tam b ir diş dizisine sahiptir
— Böcekçildirler, solucan ve lavra da yerler.
— Tabanları tamamen yere değer
Kirpi, orman soreksi, tanrek de aynı
gruptandırlar.

Orman soreksi: Âdi fare iriiiğindedir. Kuyruğu


dahil 11 santimi geçmez. Başının şekli gözleri ve
kulakları köstebeğe benzer. Çok oburdur. Isırın­
ca zehirler, insanlara zararlı değildir. Çok ağır bir
kokusu vardır. Bundan dolayı yanma pek yakla-
şılmadığından düşmanı da azdır. Dişi soreks yav­
rularına sırayla arka arkaya yürümesini öğretir.
Öyle ki, biri diğerinin kuyruğuna yapışıp bir sıra
hâlinde dolaşırlar.

Kirpi: Böcekçil hayvanlar arasında en faydalı


olanıdır. Sırtı sert ve kalın kıllardan yapılı di­
kenlerle örtülüdür. Tehlike ânında yusyuvarlak
olur. Gececi bir hayvandır. Kış uykusuna yatar.
Korkunç bir cesareti vardır. Yılanlarla aman­
sız bir şekilde mücadele eder. Gündüzleri çalı­
lıklar ve yapraklar arasında uyur, geceleri ise
yiyecek aramaya çıkar. Elma ve armutları tüy­
leri arasına saklayıp inine götürenleri de gö­
rülmüştür.

Tanrek: Madagaskar adaları-^


nın özel bir hayvanıdır. Daha
sonraları Hint Okyanusu ada­
larına da getirilm iştir. Çok
korkak bir hayvandır. Adalarda
oturanlar etini pek severler ve
avlarlar. Çoğu kere 12 ilâ 16
yavru yaptığından henüz nesli
tükenmemiştir. Aslında böcek­
çil olan bu hayvan aç kalırsa
çiğ et, haşlanmış pirinç ve muz
da yer.

174
G Ö ZDEN G EÇİRM E VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Köstebeğin gövde yapısını tâ rif edin. Toprak altı yaşantısı ile bağlı olan
ö zellikle ri nelerdir? Ön ve arka ü yeleri nasıldır?
2 — Kulak ve burun yapısını anlatın.
3 — N eyle b eslenir, diş yapısı nasıldır? Niçin çok fazla yiyecek arar?
4 — Köstebek yuvasının ö zellikle ri ve yapısını anlatın. K ırlarda, tarla lard a rast­
ladığım ız küçük toprak küm eleri neyi ifade eder?
5 — Nasıl yaşar? Vahşî bir hayvan m ıdır? D üşm anları, ben zerleri hakkında bilgi
verin.
6 — K östebek yavrularının doğuştan sonraki yapıların ı ve yaşantıların ı anlatın.

GÖZLEMLER ( * ) A R A ŞTIR M A LA R ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 (*) Köstebeğin ön ve arka ü yelerini inceleyin . G ö re v le riy le karşılaştırın.


2 (*) Köstebeğin yuvasını ve buna bağlı tü n e lle ri bir şem a şeklinde çizin, Hay­
vanın bunu nasıl m eydana getird iğ ini inceleyin.

MEMELİ HAYVANLAR SINIFI

Şimdiye kadar incelediğim iz hayvanların hepsi memeli hayvanlar türüne g i­


rerler. M e m e li hayvanlar doğurur ve yavrularını sütle beslerler.
M e m e li hayvanların gövdeleri çoğunlukla tüyle kaplıdır. B ir kısım meme­
lilerde tüyler, özellikle gövdenin bazı kısımlarında toplanmıştır (yalnız sırt kı­
sımları veyahut burun kısımları gibi).
Dişleri sivridir. Beslen iş şekilleri bu gibi bir diş yapısını gerektirir. Çoğun­
lukla yavruları kendilerine benzer. Eski çağlardan beri yaşamakta olan ve bu­
güne kadar da nesilleri tükenmemiş olan memeli hayvanlar bütün tabiat şart­
larına uyarak yaşayabilmişlerdir. En eskilerden mağaların dev memelisi «Ma­
m u ttu biliriz. Adeta birer kılıcı andıran dişleriyle o çağların en ilginç bir hay­
vanıdır.
M e m e li hayvanların çoğu karada yaşar. Suda yaşayabilenleri de vardır ama,
solunumda güçlük çektiklerinden yine karaya dönerler. Karada yaşayanlar
arasında da ağaçları yuva edinenleri, toprak altında yaşayanları, uçanları da
vardır.
Ş im di buraya kadar tanıdığımız memeli hayvanları yandaki tabloda b e lirti­
yoruz; dikkatle inceleyiniz.

175
E tle beslenenler

Köpek Kedi Ayı

Tek p a rm a k lıla r
/C ^ l
At Zebra G ergedan

Ç ift p a rm a k lıla r
------------------- •
W \J trU lf 0 \ V B
inek Domuz Z ürafa

H o rtu m lu la r
-------------•

Fil

K e m irg e n le r
------ • .

Tavşan Kunduz Sincap

Böcekç İle r
LU

2
Köstebek

Y a ra s a la r
--------- •

Y arasa

M a y m u n la r

Y ü z g e ç a y a k lıla r
J|P ite^
Fok Denizgüzeli

B a lin a la r
ğ iJ g ım »

B alina Yunus

âPLı
K eseliler

K anguru
GÜVERCİN

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — İnsan ve kuşlarda ön üyelerin kar­


şılaştırılm ası. Bu karşılaştırılmada, kuş dir­
sek ve bilek eklem lerinin karşılığı hangi­
sidir. Kuşun göğüs kemiğini inceleyiniz. Bu
kemiğe bağlı olan kuvvetli kasları görecek­
siniz.

2 — Şimdiye kadar çalıştığımız memeli


hayvanların kemiklerinin içleri ilikle doluy­
du. Kuşların kemiklerinin içlerinde ilik ye­
rine hava vardır. Bunun önemini açıklayın.

BİRLİKTE TANIYALIM

Zarif ve narin gövdesi, devamlı hareket


eden küçük başı, pırıl pırıl parlayan göz­
leri, çok keskin bakışı, uzunca sivri gaga­
sı, beyaz, gri ve diğer tonlardaki tatlı ren-
giyle güvercin, hepimizin yakından tanı­
dığı sevimli bir hayvandır.
Güvercinin gagasının üzerinde burun
delikleri vardır. Kulakları tüyler arasında
kaybolmuştur. Geniş kanatlarının üzeri

Bir beyaz güvercin. Kolaylıkla ehlileştirilebilen


bu hayvan, düzlüklerde, kayalık ve yüksekliklerde,
deniz kenarında da yaşar.

177
tüylerle örtülü olup birer hava küreği va­ bazıları da çırpma denilen şekilde uçar­
zifesini görürler. Kanat açıklığı 60 santim lar. Süzülme şeklinde uçan kuşlar kanat­
kadardır. Saatte 70 kilometre hızla uçabi­ larını oynatmazlar, uçuş sırasında açılan
lir ve günde 700 kilometre kateder. Olduk­ kuyruk sağa sola kıvrılarak dümen vazi­
ça geniş olan kuyruğu, yelpaze gibi açılır. fesini görür. Çırpma şeklindeki uçuşta ise
Kuyruk tüylerine dümen de denir, zira bu kanatlarını çırpar ve kanatları ne kadar
tüyler tıpkı bir geminin dümeni gibi va­
zife görür. k afatası

KUŞLARIN UÇUŞU boyun o m u rla rı

Uçmak kuşlar için en basit bir hareket


şeklidir. Kuşlar için uçmak ne kadar ko­
k a b u rg a la r
lay ise yürümek de o nispette zordur. M e­
selâ güvercin yerde zorlukla yürür; kısa
bacakları ve üyelerinin yapısı nedeniyle
sanki vücudunu taşıyamıyormuş gibi ha­
reket eder. kol kem iği
Kuşların iskeletini meydana getir- n ke­ uyluk kem iği
kem iği
miklerin içindeki boşlukta ilik yerine ha­
kol kem iği
va bulunur. Kemik boşluklarındaki bu
dirsek
hava, kuşlar için yedek bir hava deposu kem iği
görevini yapar. Kuşların iskeleti insan is­ el bilek
kuyruk kem iği
keletinde olduğu gibi üç kısımda incele­
o m u rla rı
nir. Baş, gövde, kol ve bacaklar. İskeletin
genel kuruluşu memelilerde olduğu gibi­ el ta ra k kem iği
dir; gövde ve üyeler başlı başına bir de­
bilek ve ayak p a rm a k la r
ğer taşır. Bütün kuşların uçma şekilleri
ta ra k kem iği
aynı değildir. Meselâ bazıları süzülme,

Resimdeki şemada kuşun uyluk kemiği ile hava Kuşların iskeleti diğer bütün omurgalıların iske­
keseleri bağlantısını görüyorsunuz. İçi boş olan letine benzer. M em eli hayvanlardan bazı farkları
kemikler ve göğüs kaslarının oldukça kuvvetli olu­ vardır. Omurların sayısı bilhassa boyun kısmında,
şu kuşların rahatlıkla uçmalarını sağlar. boyunun uzunluğuna göre daha fazla veya daha az
olabilir. Kafatası hafif, göğüskafesi kuvvetlidir.

hava boşluğu

Ciğerlerin şeması (a ). Hava keselerine bağlan


tıları (b ). Bu organlara hava deposu da diyebiliriz.
Uçuş esnasında kaslar devamlı çalışarak solunu­
mun sürekliliğini sağlar.
süratli açılıp kapanırsa uçuşu o kadar hız­ olur. Dişi güvercin, kuru yapraklar ve
lı olur. dallardan hazırladığı yuvaya yumurtala­
Güvercin, uçuş sırasında kanatlarını rını bırakır. Yumurtalardan çıkan yavru­
açtığı zaman üstteki hava basıncının et­ lar, çok az görürler ve anneleri tarafın­
kisiyle telek tüyleri düşey bir durum alır dan ilgiyle beslenirler. Bir ay kadar bir
ve hava da telek aralıklarında alt kısma zaman sonra da uçarak yuvalarını terke-
geçer. Kanatlar kapanırken alttaki hava derler.
basıncıyla düşey durumundaki telek tüy­
leri yatay duruma geçince telek aralan FAYDALARI VE ZARARLARI
kapanır ve güvercin de yukarı öne doğru
ilerler. Bu hareketin tekrarlanmasıyle u- Geçmişte ve şimdi üstün yön bulma ye­
çuşun devamı sağlanır. teneğine sahip olan güvercin, haber ileti­
cisi olarak kullanılır. Hiç yorulmadan ki­
BULUNDUĞU YERLER lometrelerce mesafe kateder.
Güvercin, yuvasından çok da uzaklaş­
Hepimizin yakından tanıdığı, evcil ve mış olsa, her türlü zorlukla usanmadan
sevimli güvercinlerden başka bir de ka­ mücadele ederek yuvasına tekrar döner.
yalıklarda. yüksek kulelerin tepelerinde Eskiçağlarda Tanrı ile ermişler arasında
yuva yapan yabanî güvercinler de vardır. aracılık eden ve günümüzde, insanlara
Dişi güvercin ile erkek güvercin ara­ kardeşçe yaşama duygusunu, barışı, gö­
sındaki fark, tavuk ve horozda olduğu gi­ nül sevincini götüren bir kuş olarak nite­
bi belirli değildir. Çoğunlukla renkleri za­ lendirilen güvercinlere, güzellik sembolü
ten canlı olan güvercinlerin erkeği, dişi­ olarak bakılır, evlerde yetiştirip saygı du­
ye oranla daha parlak renklidir. yulurdu.
Yabanî olanları orman ve ağaçlık böl­ Şimdi güvercinleri yarış ettiren ve bun­
geler olduğu takdirde her iklimde ve her lardan büyük mükâfat alanlar da bulu­
yükseklikte yaşarlar, kurak bölgelere nuyor.
yerleşenleri pek azdır. Suya yakın olan
bölgeleri çok seveler. Buğday, mısır gibi
besin maddelerini sindirebilmek için bol
miktarda suya ihtiyaçları vardır.

BESLENMELERİ

Güvercin buğday ve mısır gibi taneli


besin maddelerini, solucan ve küçük sal­
yangozları yiyerek beslenir. Taneyle bes­
lenen kuşlarda depo görevini kursak gö­
rür.
Güvercinlerde kursak bazen yavrula­
rın severek yediği bir cins bulamaç da ha­
zırlamaktadır. Genel olarak kursak ace­
leyle yutulan besinleri toplama, yumuşat­
ma bölgesi olarak görevlidir.

ÜREMELERİ

Kuşlarda üreme yumurtlama yoluyla


Güvercini incelerken GÜVERCİNGİLLER’i de tanımış olduk.

Özelliklerini birlikte hatırlayalım:


— Kanatlan uzun ve uçlan sivridir. Çok iyi
uçarlar.
— Üyeleri kısa ve zayıftır.
— Gagalarının alt kısmı yumuşakça, üst
kısmı ise uca doğru sivri ve serttir.
— Taneyle beslenirler.
Güvercinler sınıfına giren bir başka kuş
da kumrudur.

Kumru: Çok narin ve zarif yapılışı olan bu hay­


van âdeta bir güzellik sembolüdür. Bazı araştırı­
cılar kumrunun vahşî bir tarafını da keşfetm işler­
dir. Bunun başlıca nedeni de insanların daima ken­
disini avlamak istem eleridir.

G Ö ZDEN G EÇİRM E VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Kanat ve kuyruk tü y le rin e ne ad v e rilir ve ne işe yararlar?


2 — Süzülm e ve çırpa denilen uçuşları açıklayın. Hangi kuşlar böyle uçarlar?
3 — G ü v ercin g illerd e erkek ve dişi ayırım ı nasıl yapılır?
4 — ■ G üvercin nasıl y e tiş tirilir ve nasıl beslenir?
5 — G ü v ercin ler yavrularına bağlı m ıd ırla r Y avru ların ı neyle ve nasıl b eslerler?
6 — G üvercin faydalı mı, yoksa zararlı bir hayvan m ıdır? G üvercinin eskiçağ in­
sanları üzerinde bıraktığı izlenim nasıldı?

GÖZLEMLER (* } AR A ŞTIR M A LA R ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * }

1 (**) H ab erleşm ed e kullanılan g ü vercin ler üzerine bir araştırm a yapın. Tarihte
bu gibi haber taşıyan güvercinlerin ya ra ttık la rı önem li olaylardan b azılarını bulmaya
çalışın.
2 (**) Kuşların yuvaları hakkında bir araştırm a yapın. Bu yuvaların ya p ılış ları, y e r­
leri ve nelerden m eydana g e liş le rin i inceleyin.
3 (***) Kuşların ö zellikle rin i m e m e lile rle karşılaştırın.
^►Uyarı: A şağıdaki resim de kedinin ve kuşun is k e le t örneğini görüyorsunuz. Baş,
eklem , kuyruk ve göğüs kısım larını karşılaştırın.

180
Bir Tabiat Bilgini Anlatıyor

GÖKYÜZÜNÜN YARATIKLARI

Tabiatın bize bahşettiği en güzel yaratıklardan biri de kuşlardır. Hoş cıvıltıları, can­
lılıkları, devamlı hareketleriyle gerek yaşadıkları y^re ve gerekse beraberinde yaşa­
dıkları insanların yaşantılarına renk katarlar.
Hayatımda ne kadar kuş yetiştirdiğimi hesaplamam biraz zor olur. Benim yetiştirmiş
olduğum kuşların hiçbirisini yuvalarından almadım. Ben onları sadece insafsız insan­
ların elinden, onları düşünmeden taşlayabilen yaramaz çocukların tehlikelerinden ko­
rudum. Bütün kuşlarımı çiftliklerde ve açıkta serbest olarak yetiştirdim. Bazen onlan
alıp doğdukları yerlere götürdüğüm de olurdu. Bunu yaparken onların kardeşlerini,
benzerlerini belki de annelerini bulabilecekleri düşüncesindeydim. Yâni anladığınız gi­
bi, kuşlarımın özgürlüğünü kısıtlayan ne bir kafes ne de bir engel vardı. Kuşlarım dile­
dikleri gibi uçarlar, diledikleri gibi yaşarlardı. O güzel kanatlarıyle göklerden göklere
uçmak için yaratılmış olan bu hayvanları bir kafesin içine sokmak kadar yanlış bir iş
olamaz. Elimde olsa kafeste gördüğüm her kuşa hürriyetini geri vermek, serbestçe uç­
malarını sağlamak isterim.
Sevgili çocuklar; sizlere bunları anlatırken aklıma çok zorluklarla yetiştirdiğim bir
serçe geldi. Onunla ne kadar uğraştığımı bilemezsiniz. Düşünün bir kere; bütün bir
gün hemen hemen 15 saat dolaşır, küçük kuşum a böcek ve solucan toplardım.
Biliyorsunuz ki, küçük bir kuş yarım saat içerisinde acıkır ve açlık biraz daha uzar­
sa ölür. Kuşların oburluklarının faydaları sayılamayacak kadar çoktur. Bazı araştır­
macılara göre, bir kırlangıç ailesi, yavrularının büyüme devresinde, faal bir şekilde bö­
cek yok etmeye girişir. Anne ile baba kırlangıçtan her biri bir saatte ortalama 10-15 bö­
cek ve solucan taşırlar. Günde 1200 kilometre mesafe kateden iki kırlangıç bu süre zar-

181
1 — çalıkuşu 4 — kırm ızı - ağaçkakan 7 — bülbül 10 — baştankara
2 — A lp ağaçkakanı 5 — kırlangıç 8 — saka kuşu 11 — serçe
3 — kırlang ıç 6 — uzunkuyrukiu - baştankara 9 — narbülbülü

fm da ortalama 6000 böcek ve solucan yer. Ayları, mevsimleri hesaplayacak olursanız gö­
rürsünüz ki, bu hayvanların faydaları sonsuzdur. Hiçbir kimyasal madde bu kadar
paraziti yok edemez.
Kırlangıçlar çiftçilerimize milyonlar değerinde zarar veren bu parazit hayvanları tü­
ketmekle tahmininizin üstünde bir yarar sağlamış olurlar. Matematik hesaplar sizleri
daha çok aydınlatacaktır. Öyle kuşlar vardır ki, senede yedimilyon böcek, solucan ve
benzerleri gibi çiftçilere zararlı olan hayvanları tüketirler. Buna, bu kuşların ailesini
de katacak olursak (12 ilâ 16 yavru ), her bir aile en az 24 milyon böcek ve benzerlerini
tüketmiş olur.
Halbuki bizim insafsız avcılarımız bu kıymetli yaratıkları öldürmekten büyük bir
zevk duyarlarken, tabiata verdikleri zararları hiç düşünmezler.
Birçok ayrı sistemlerde kuş avlamaları, bazen kitle hâlinde yakalanan kuşlar doğ­
rusu çok hazindir. Kuşun eti çok lezzetlidir. Bunu ben de kabul ediyorum ama, bazı ki­
şilerin savunduğu gibi bir besin değildir. Zavallı bir kuşun eti, yenen kısmı, vücudunun
çok küçük bir parçasını teşkil eder. Bu da insanların beslenmelerinde ne rol oynaya­
bilir.
Bütün bu anlattıklarım, aynı zamanda tane yiyen kuşlar içinde aynıdır. Zira bu kuş­
ların küçük yavrulan taneli besin maddeleriyle değil, parazitlerle beslenirler.
Özet olarak şunu söyleyeyim: Kuşların korunması gerektir. Kuşlar; çok güzel, sevim­
li hayvanlar olduklarından başka, memleket ekonomimize de hatırı sayılır bir katkıda
bulunurlar.

182
HOROZ

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bu iki resimde bir köpeği ve bir ta­ kabuk


vuğu yavrularıyle biriikte görmektesiniz.
Biri memeli olan bu hayvanlardan ikisi de
müşfik birer annedir.
I
2 — Bir yumurtayı tabağın içine kırın
ve şemanın yardımı ile incelemeye çalışın.
Yumurtanın gerek kabuğu ve gerekse iç
yapısı acaba ne işe yarıyor? Sarı kısmı, ha­
va boşluğu ve iki yanda uzanan kıvrımlar.
Bunların görevleri nelerdir, civciv nasıl
boşluğu y u m u rta akı
meydana gelir?

BİRLİKTE TANIYALIM şan alt ve üst gagaların kenar kısımları


kesici bir özelliktedir. Evcil hayvanları
Gerek yürüyüşü, gerek asil duruşu ve etrafımızda çok sık görebildiğimiz için
gerekse boyun kısmının altında sarkan bunların bazı özellikleri çoğu zaman gö­
büyük sakalıyla horoz, tavuktan kolay­ zümüzden kaçar. Meselâ çoğunlukla ta­
lıkla ayırdedilir. Horozlarda kulak kepçe­ vuk veya horozun gagasının, besinlerini
si olmayıp, yalnız dış kulak yoluyla orta çiğnemek için yapıldığını zannederiz.
ve iç kulak bulunur. Kulaklar, gözlerin Halbuki horoz veya tavuğun gagaları al­
hemen arkasındadır ve üzeri tüylerle dıkları besinleri çiğnemeden, doğruca
kaplıdır. kursak dediğimiz kısma gönderir. Altta-
Besinlerini çiğnemedikleri için ağızla­ kine oranla daha uzun olan üst gaga, ha­
rında dişleri yoktur. Üstderi (epiderm) fif bir kıvrımla alt gaganın üzerine otu­
nin boynuzsu maddeye çevrilmesiyle olu­ rur.

183
Resimdeki horozu inceleyin. Canlı renkleri ve
asil duruşu ile kendisine kümesin kralı denir. Her­
halde bunu siz de doğru bulursunuz.

m ah m u z

Tavuk ve horozun arka üyelerinden bir görünüş.


Uzun tırnaklarını dikkatle inceleyin. Soldaki resim
bir tavuğa, sağdaki ise horoza aittir. Mahmuz kıs­
mı bilhassa horozun dövüş sırasında kullandığı bir
silâhtır.

Tad ve koku alm a organları memeliler­ TELEK VE TÜ Y YAPISI


deki kadar gelişmiş değildir. Üst gaganın
iki yanında yer alan burun yarıkları çev­ Horozun bütün gövdesi tüylerle kaplı­
resinde bulunan koku alma hücreleri da­ dır. Ayak ve parmaklarının üzerinde tıp­
ğınık bir hâldedir. Oldukça sert olan dilin kı sürüngenlerde olduğu gibi boynuzsu
etli kısımları çok azdır. sert pullar bulunur.
En gelişmiş duyu organları gözleri ve Horozun telekleri (kalem tüyleri) ni vü­
kulaklarıdır. Başın sağında ve solunda ol­ cutta bulundukları yere göre isimlendiri­
mak üzere yuvarlak iki tane gözü vardır. lir: Uçma telekleri, örtü telekleri, kuy­
Gözler kendi eksenleri etrafında hareket ruk telekleri gibi. Bir büyüteçle bu telek-
eder. Üç ayrı gözkapağı vardır. Bunlar­
dan biri yukarıdan aşağıya,' diğeri aşağı­
dan yukarıya ve bir tanesi de içten dışa
doğru; bir sahne perdesi gibi açılır kapa­
nır.
Baş, gövde, ön ve arka üyeler, gövde ve
kuyruk gibi kısımlardan meydana gelen
vücutları yandan sıkıştırılmış gibi basık­
tır. Ön üyeler kanat şekline çevrilmiştir.
Arka üyeler üçü önde diğeri arkada ol­
mak üzere dört parmaklıdır. Ayrıca ho­
rozda bir de mahmuz bulunur. Bacakları
kuvvetlidir. Parmakları uzundur. Uçla­
rında küt tırnakları vardır ve parmakları
tamamen yere değer.

Bir kaiem tüy ve hav tüyün şeması. Bayrak kı­


sımlarının büyütülmüş şekli.

184
lerden birini inceleyelim. Deriye giren kı­ amacıyla şişmanlatılan hayvanların etle­
sımlara kök adı verilir ve içleri boştur. ri pek lezzetli sayılmaz.
Eksen adı verilen orta kısmın sağında ve
solunda tarak dişi şeklinde küçük dallar­ BESLENMELERİ
dan meydana gelen bayrak (aya) dedi­
ğimiz kısımlar bulunur. Bu dallar altlı Horoz tamamen taneli maddelerle bes­
üstlü tüycük şeklinde birtakım dalcıkla­ lenir. Bitkisel maddelerle beslenen hay­
ra sahiptir. Yukarıya doğru dönük olan vanlara oranla sindirim borusu biraz
dalcıkların üzerinde tutunma çengelleri farklıdır. Sindirim borusu iki önemli gö­
vardır. Her dalın aşağı dönük dalcıkları revi yerine getirir. Birinci görevi, alman
kendisinden evvel gelen dalın çengelli besinleri depo ederek ıslatır ve sindirime
dalcığına takılır ve böylelikle tüy ayası hazırlar; buna depolama denir. Diğeri ise,
® dokunmuş olur. yumuşamış ve suyla şişmiş besinleri sin­
dirim özsuyuyle sindirir; buna da sindi-
Genel olarak kuşların derilerini örten
tüyler üç bölüme ayrılır: Telekler (kalem
tüyleri), hav tüyleri, kıl tüyleri. Hav tüy­
lerinin bayrak kısımlarında, eksenden çı­ kursak
kan dalların dalcıklarında tutunma çen­
gelleri olmadığı için eksenleri bükülebilir
ve tüyler dik duramaz. Vücudun üzerini
çok ince bir tabaka hâlinde örten bu tüy­ on m ide
ler hayvanların üşümemesini sağlar. Y a ­
nak kısımlarında rastlanan kıl tüylerin­
m ide
de ise bayrak yoktur.

Tavuklar ve kuşlar genellikle tüy değiş­


Bir kuşun sin­
tirirler. Serçe ve bazı küçük kuşlarda bu dirim organının
olay bir iki gün sürdüğü hâlde büyük kuş­ şeması
larda birkaç ay da sürebilir. Kuşların
kuyruk kısmının altında bulunan yağ be­
zinin (guddesinin) salgıladığı bir madde
sâyesinde tüyler ıslanmaz; su üzerlerin­
den tüylerin alt kısımlarına geçmeksizin
akar gider.

K uşlar terlem ezler, iç ısıları oldukça


yüksektir. Tavuklarda 38° C, kuşlarda ise
42° C ’ye yaklaşıktır. Hararetin bu derece
yüksek oluşu, yu m u rtlam a ve yum urtalar
için faydalıdır.

BULUNDUĞU YERLER

Ana vatanı G ün eydoğu A sy a olarak


söylenen tavuğa, dünyanın hem en her
köşesinde rastlanır. Evcil tavukların türü
100’e yakındır. Çiftliklerde, diledikleri g i­
bi yaşayan tavukların etleri çok lezzetli­
dir. Ö zel olarak, kısa bir zam an d a ticaret Modern bir tavuk çiftliğinden görünüş.

185
rim görevi denir. Horoz gibi taneyle bes­
lenen hayvanlarda depo görevini kursak
dediğimiz kısım yerine getirir.
Ön mide dediğimiz kısım ise salgıladığı
suları katı (taşlık) ya geçecek besinler ü-
zerine döker, katı kuvvetli kaslardan
meydana gelmiş, içerisi boynuzsu madde­
den oluşmuş kalınca bir deriyle örtülü­
dür. Bir cins çiğneme ve parçalama orga­
nıdır. Besinlerle birlikte yutulan taş par­
çalarının ezilme ve parçalanma işlemin­
de büyük bir rolü vardır.
Gagalar çiğneme organı olmadığı için,
bu görevi katı dediğimiz kısım yapar;
katının içerisindeki taşlar da diş görevini
yerine getirir.

ÜREMELERİ

Y u m u rta y la ürerler. İyi bir tavuk sene­


de 250-300 yu m u rta yapar.
Kuluçka devresinde tavuğun iç ısısının
41° C ’ye çıkması, civcivin yumurta içinde
bir an önce gelişmesini sağlar.
Çok m üşfik bir anne olan tavuk, 21 g ü n ­
lük bir bekleyişten sonra yum ürtadan çı­
kan civcivlerini dikkatle gözetir. T a m a ­
men tüyle kaplı olarak dü nyaya gelen
civcivler, doğduktan bir iki gün sona a n ­
nelerinden ayrılarak kendi kendilerine
karınlarını doyurabilirler. D iğer bazı kuş
larda m eselâ kırlangıç, güvercin ve serçe­
de ise durum böyle olm ayıp, yavrular bir
m üddet annelerinin yardım ıyla yaşarlar.

FA Y D A VE ZARARLARI

Şüphesiz tavuk ve horoz faydalı hay­


vanlardır. Eti ve yumurtasıyle insanların
başlıca besin maddelerinden birini teşkil
ederler. Yetiştirilmesi kolay, evcil bir hay­
vandır.

Bir civcivin doğuşunun sırayla meydana gelen


gelişmeleri: a) yumurta; b) birkaç gün sonra yu­
murtanın kabuğu dikkatli bir şekilde kırılırsa civ­
civi görmek mümkündür; c) yumurta kabuğundan
çıkışları. Tüyleri karmakarışık ve ıslaktır; d) bir­
kaç s?=* âdeta sarı bir yumağı andırırlar.
d
186
Horozu incelerken TA VU K SU LAR ’ı da tanımış olduk.

Özelliklerini birlikte hatırlayalım:


— Gagaları kuvvetli, kısa ve öne doğ­
ru kıvrımlıdır.
— D ört parmakları vardır. Bunların üçü
önde biri arkadadır.
— Kanatları uçmaya elverişli değildir.
— Yavruları hemen gelişir, kendi kendile­
rine beslenirler.
Bu gruba bağlı olarak sayabileceğimiz
bazı hayvanlar şunlardır. Keklik, sülün,
tavuskuşu, bıldırcın, pençtavuğu, hindi.

Bir îavuskuşu; menşei Seylan’dır. 2000 sene­


lik bir geçmişi vardır. Kuyruk kısmı çok güzel
olan bu hayvanda, bu özellik sâdece erkeklere
aittir.

Sedron horo­
zu; Orta Av­
rupa'da yaşar.
Avcıların elin­
den kurtulabi­
len çok az bîr
kısmı yaşamak­
tadır. İtalya'da
Valtellina ve Fi-
riuli bölgesinde
bulunur.

Kırmızı keklik; yurdumuzda özellikle Fırat ve


Dicle yöresinde, Güney Toroslar'da, Güneybatı Hindi; çok evcil bir hayvan olup dünyanın her
Anadolu’da cok bulunur. yerinde vardır. Sâdece m em leketi olan M eksi­
ka'da sürüler hâlinde vahşî sayılabilecek hindi-
♦ Sülün; Hazar Denizi bölgesinden gelen bir hay- lere rastlanır. Eti çok lezzetlidir,
vandır. Yayla ve vâdilerde yaşar. ▼

187
G ÖZDEN G EÇİRM E VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Horoz ve ö zellikle rin i anlatın. Yaşayışı, doğuşu ve beslenm esi hakkında bilgi
verin.
2 — Tavuk ile horoz arasındaki farkları anlatın.

GÖZLEMLER {* ) A R AŞTIR M ALAR ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 (') Bir kalem tüy çizin ve bunun üzerinde ö zellikle rin i b elirtin . Bir hav tüyü ile
kalem tüyü arasındaki fa rk la r n elerdir. Bir hav tüyünü de çizm eye çalışın. Hav tüy­
leriy le kalem tü yler hayvanın vücudunun hangi bölg elerin de bulunur ve ne işe ya­
rarlar?
2 (**) C ivciv y e tiş tirm e m akin eleri üzerinde bir araş tırm a yapın.
3 ( " " “ ) Horoz niçin uçamaz? Vücut ö lçü leriyle kanat ölçülerin i ka rş ılaş tırın . Çok
iyi bir uçucu hayvan olan güvercinle b ir karşılaştırm a yapın, nasıl bir scnuç alacak­
sınız?
4 (***) Bir bardağın içine m e rm er parçacıkları, diğerine de yum urta kabuklarını
koyun. Bu bardakların içerisine biraz hidroklorik asit (tuzruhu) dökün. Nasıl bir
olayla karşılaşacaksınız? Bardakların içinde b ir köpürme g öreceksiniz. M e rm e rin ya­
pısında kalsiyum karbonat vardır. Yum urta kabukları neden m eydana gelm iştir? Bu
olayı açıklam aya çalışın.

KUŞLAR SINIFI

Kuşlar yumurtayla üreyen hayvanlardır. Çok iy i uçarlar, vücutları tüylerle


örtülüdür. Kanatları uçmak, kuyrukları da dengeyi ve yönü sağlamak gibi gö­
revleri yerine getirirler. Gagalıdırlar. Vücut ısıları oldukça yüksektir. Tüyleri
yumuşak ve zariftir. Bu bakımdan memelilere benzemezler. Kuşların tüyleri ıs­
lanmaz, terlemezler. Göz kamaştıracak güzellikte yaratılmış birçok kuş vardır.
Bütün özellikleri tüylerindeki canlı renklerdir.
M em eli hayvanlara oranla yaşantıları insanlarınkine daha uygundur. Tıpkı
insanlar gibi, görme duyularından çok yararlanırlar. M em eli hayvanlarda gör­
me duyusuna kıyasla koklama daha çok önem taşır.
Kuşların insanlara benzedikleri diğer bir yönleri de çıkarttıkları sesleridir
Tıpkı insanların konuşması gibi her cıvıltı bir anlam taşır, bir şeyler söyle­
mek ister. Kuşların gececi olanları da vardır. Bazıları yalnız denizlerde bazı­
ları da sâdece karada yaşarlar. Kuşlar arasında çok sâkin ve insancıl olanla­
rına rastlanmakla birlikte, yırtıcıları da vardır.
Kuşlan birer birer tanımaya imkân yoktur. Bizi er yalnızca insanlara en ya­
kın olanlarım ve belli başlılarını anlattık, ormanlarda yaşayan ve binbir türlü
özelliklere sahip olan daha nice kuşlar bulunur. Bunlar tabiatın bizlere bah­
şettiği güzel yaratıklardır.

188
G ü vercin gü ler

G üvercin

Tavuksular

Horoz Çulluk

Serçegiller

Serçe K ırlangıç K arga

Y ırtıcı Kuşlar
--------------•

K artal Baykuş

oc
<
-I
vy Tırm anıcılar
3
n:

A ğaçkakan P apağan

Koşucular

Devekuşu

Leyleksiler

Leylek T u rn a I î u ş u

4Z
Perdeayaklılar t

Kaz
V

Ördek Penguen
1
189

4
YAZ
SOĞUTMA

GÖZLEME ÇAĞRI

W -

'M r '" 1 — Sıcak bir yerd e (veya bir kuvvet


^ s a rfe d e rke n ) neden te rle d iğ im izi açıklaya-
b ilir m isiniz?

- 2 — Banyodan sonra sudan çıkınca ne-


den üşürüz?

BU H AR LAŞM AYLA ISI liyken üzerine üflerseniz hafif bir soğuk­


KAYBI OLUR luk hissedersiniz veya bir mendili soğuk
suyla ıslatıp sıktıktan sonra yüzünüze te­
Suyun yeryüzünde üç hâlde (katı, sıvı mas ettirirseniz bir serinlik duyarsınız.
ve gaz) bulunduğunu hatırlayacaksınız. Mendili havada biraz salladıktan sonra
Isının çoğalması veya azalması ile su, bir aynı deneyi tekrarlarsanız size daha so­
şekilden diğer bir şekle dönüşür. Meselâ, ğukmuş gibi gelecektir.
buz (katı) ısıtıldığı zaman su (sıvı) ya dö­
nüşür; su ise 100° C ’de buharlaşarak su BUHARLAŞM A YOLUYLE BUZ
buharı (gaz) hâlini alır.
Vücuttan dışarıya atılan terin de bu­ Bir sıvıyı buharlaştırma yoluyle de buz
harlaşması için bir ısıya ihtiyaç vardır ki, elde etme olanağı vardır. Bazı buzdolap-
bu ısı vücut tarafından sağlanmaktadır. larında, buz elde etmek için bir sıvının
Bu nedenle çok sıcak olduğu zamanlar or­
ganizma fazla ısıy] dışarıya atabilmek ve
vücut ısısını sabit tutabilmek için normal­
den fazla terler. Eliniz ıslakken veya ter-

Bir term o m e tren in ucunu bir bez parçasıyla sı­


kıca sardıktan sonra, â le tin gösterdiği sıcaklık
derecesini okuyun. Cıvanın eriş tiğ i değeri gördük­
ten sonra, term o m e tren in ucundaki bez parçasını
e te r veya asetonla ıslatın: C ıva sütununun hızla
indiğini göreceksiniz.
buharlaşmasından elde edilen soğutma rınız buna itiraz edebilir. Bu nedenle he­
kullanılır. Bu sıvı genellikle önceleri ba­ men şunu söyleyelim ki, elektrik cereya­
sınç yoluyle sıvı hâline getirilen ve sonra nı, buzdolabında yalnızca mekanizmayı
buharlaştırılan amonyak, kükürt dioksit çalıştırmaya yarar.
veya karbon dioksittir. Buzdolabının çalışma sistemini *daha
Fakat buzdolabı elektrikle çalıştığı ve iyi anlayabilmeniz için aşağıdaki deneyi
elektrik eneri isi de ısı ürettiği için bazıla­ dikkatle izleyin.

DENEY 1

înce duvarlı bir deney tüpünün içine bir miktar eter veya aseton ko­
yun. Tüpün dış kısmını biraz suyla ıslattıktan sonra pneomatik bir
pompayla tüpün içindeki havayı boşaltın. Yeterli bir boşluk meydana
getirdiğinizde tüpün içine koyduğunuz eter veya aseton, tüpün dışını
ıslatan suyu birdenbire soğutup katı hâle getirecek ve gürültüyle bu­
harlaşmaya (gerçek bir kaynama) başlayacaktır.

DÜŞÜNÜN VE CEVAPLANDIRIN

■ Bu deneyde sudan daha uçucu bir sıvı olan alkol değil de neden e te r kullan­
dınız?
Bir hava cereyanı ile ete rin buharlaşm ası neden hızlanıyor? Eterin kend iliğ in ­
den buharlaşm ası niye beklenm iyor?
& Deney tüpü soğuk suyun içine b atırıld ığın da tüpün etrafınd aki buzun oluşm ası
neden kolaylaşıyor?

SONUÇ

Eterin buharlaşm ası b ir ısı em m esi yâni b ir soğutm a m eydana g e tirm e k te ­


dir.

BASINÇLI BUZDOLABI

Bütün bu anlattıklarımızdan sonra, mo­


dern bir buzdolabının soğutma sistemini
anlamanız zor olmayacak. Bu çok yarar­
lı elektrikli ev âletinin çalışma sistemi
yandaki şemada gösterilmiştir.
Çeşitli borulardan geçerek yoğunluğu
değişen bir akıcı gaz, soğutmanın esasını
teşkil eder.
Bir elektrik motoru, bu akıcı gaza ba­
sınç yapan kompresörü harekete geçirir.

Buzdolabı kesiti: Kompresör motor, kondansa­


tör, evaporatör ve yayılma kapakçığı görülmek­
tedir.

192
Basıncın etkisiyle kondansatöre doğru birdenbire basınçtan kurtulan ve buhar­
itilip sıkışan gaz, burada yoğunlaşır ve sı­ laşan gaz ısınır. Böylelikle evaporatörün
vı hâle geçer. Sıvı hâle geçen ve dolayısıy- (buharlaştırıcımn) etrafındaki ısı, gaz ta­
le soğuyan gaz buzdolabının dışındaki rafından emilir ve dolap soğur. Buhar hâ­
borulardan geçerken ısısını kaybeder. Bu­ line geçen gaz tekrar yoğunlaştırıcıya
radan yayılma kapakçığına gelen sıvı gaz, doğru hareket eder ve bu olaylar arka ar­
buzdolabının içindeki buharlaşma boru­ kaya tekrarlanarak istenildiği kadar bir
larına (evaporatöre) geçer. Bu borularda soğutma elde edilir.

G ÖZDEN G EÇİRM E VE BİLGİYİ KONTROL

1 — ■ S ıcak b ir yerde neden terle riz?


2 — Neden b ir sıvıyı b uharlaştırarak soğutm a elde edilebilir?
3 — Hangi kanundan faydalan ılarak buzdolabı yapılm ıştır?

GÖZLEMLER (* ) AR A ŞTIR M A LA R ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 (*) Şişenin içindeki suyu serin tu tm ak için şişenin etra fı neden ıslak b ir bezle
sarılır? Yaz m evsim de h an ım lar ne için yelpaze kullanır?
2' ( * ) Sıcak ü lkelerde suyun serin liğ in i m uhafaza e tm ek için d elik li kaplar kulla­
nılır. N edenini s ö yle yeb ilir m isiniz?
3 (*) Elim izin üzerine b ir dam la alkol dam latacak olursak b ir soğukluk hissede­
riz. Neden?
4 (*) Buzdolabını inceleyerek bir taslak yapın. Ç e ş itli kısım lardaki sıcaklığı
te rm o m e tre y le ölçün. En düşük sıcaklık n erededir, neden? İçk ile r en uygun şekilde
içine nasıl y e rle ş tirilir?
5 (*) Bir cam m a rm elât kavanozuna ve b ir çiçek vazosuna (d eliğ ini tık a y ın ) bir
m ikta r su boşaltın. H er ikisinin üzerini bir kartonla kapattıktan sonra üzerine bir
te rm o m e tre y e rle ş tirin ve açık havada bırakarak arasıra term o m e tren in gösterdiği ısı
derecesini kaydedin. Ne görm ektesiniz?
6 (**) Çok te m iz m etal b ir borudaki petrol e te ri, içinde havayı kaynatarak çiy
noktası (yâni su buharının yoğunlaşm aya başladığı çevre ısısı) tayin e d ile b ilir. Bu
kanunu aç ıklaya b ilir m isiniz?

193
ÇÎÇEK

GÖZLEME ÇAĞRI

başçık ^ 1 — Gördüğünüz bu şemada, bir çiçe­


ğin bölümleri açıklanıyor. Bunları dikkatle
inceleyin.

epecıK\
•'dişicik
borusu
L .yu m

çanak
yaprak

çiçek sapı

2 — Bir portakal çiçeği, gul ve zambak görü­


yorsunuz. Diğer resimlerde belirtilen bölümleri
bunların üzerinde göstermeye çalışın.

194
ÇİÇEK NE İŞE Y A R A R ?

Yaz, bitkilerin hayatına canlılık veren


bir mevsimdir. Sonbaharda ekilenlerin
meyvelerini bu yaz aylarında görürüz.
Bitkiler üzerinde yaptığımız çalışmalarda
kökleri, gövdeleri, yaprakları gördük ve
bunların birer canlı organ olduklarını a-
çıkladık.
Yaptığınız deneylerle de bizzat kendi­
niz bitkilerin devre devre gösterdikleri
faaliyetleri izlediniz.
Bir bitkinin gözümüze en çok çarpan ve
bizleri, onların birer canlı varlık oldukla­
rına inandıran kısmı çiçeğidir. Yüksek
yapılı bitkilerin üreme organları toplulu­
ğuna çiçek denir.
Çiçekler gerek renkleri ve gerekse şe­
killeriyle tabiatın bize bahşettiği en güzel
varlıklardır. Çiçekler görünüş, şekil, renk,
irilik bakımından ne kadar ayrılık göster­
miş olurlarsa olsun, hepsinde ortak özel­
likler bulunur. Çiçek, güzel görünüşü ya­
nında, çok önemli görevleri olan bir or­
gandır. Bitkilerdeki üreme çiçekler vası-
tasıyle meydana gelir.
Basit bir yabangülünü elimize alıp, dik­
katle inceleyelim. Her çiçek gibi bu da
çeşitli şekillerde başkalaşma gösteren, iç-
içe yapraklardan oluşmuş bir organdır.
Çanakyaprağı, taçyaprağı, dişicik boru­
su, tepecik kısmı en önemli kısımlarıdır. Yukarıdaki resimde bir yaban gülünü görüyor­
sunuz.
Aşağıdaki krokideyse, çiçeği meydana getiren
organların ortadan kesildikten sonraki görünüşleri.
ÇİÇEĞİN HER BİR KISMININ GÖREVİ
AYRIDIR
ayrı olanlara ise ayrı taçyaprakları denir.
Çanakyaprağı, çiçeğin bir dış örtüsü­ Bazı bitkilerde çanak, bazılarında da
dür. Çoğunlukla yeşil renkli yapraklar­ taçyaprakları bulunmaz. Meselâ lâle, ça­
dan meydana gelir. Bu yapraklar çiçeğin nak yaprağı olmayan bir çiçektir. Taç-
iç kısımlarını korur, bunların topluluğu­ yaprakları olmayan çiçekler taçsızlar tü­
na da çanak denir. Örtü yaprakların ikin­ rüne girerler.
ci halkasında taçyapraklar bulunur. Bir Taç, taçyapraklanndan meydana gelip,
gülde taçyaprakları 5 tanedir. Tomurcuk çiçeğin ikinci halkasını meydana getirir.
halindeyken renksiz olan bu yapraklar, Çoğunlukla renklidir. Çiçek tablası üzeri­
çiçek açmasına yakın kendi türünün ka­ ne sıralanmış olan renkli yapraklar top­
rakteristik rengini kazanır. Taçyaprakla- luluğuna da taç adı verilir. Taçyapraklar,
rı bazen biribirleriyle birleşirler. Bunla­ çanakyapraklardan daha iri ve gösterişli­
ra bitişik taçyaprakları biribirlerinden dir. Bu da yine tabiatın bizi hayrete dü-

195
Değişik türde çanak şekilleri. Ayrı çanaklar bir taşınır. Çiçek sapının kalınlaştığı geniş
şebboyda olduğu gibi, bitişik normal çanak şekli tepe kısmına çiçek tablası denir. Çiçeğin
bir karanfilde olduğu gibi, diğer normal olmayan bütün parçalan bu çiçek tablası üzerinde
fakat bir bitişik çanak şekli kekikte olduğu gibi.
sıralanır.
Aşağıdaki resimde ise, çiçek tozlarının mikros­
koptaki görünüşleri. Çiçeğin erkek organını incelersek şu kı­
sımları görürüz:
bitişik düzgün .. İpçik; İnce bir sapçıktan meydana gel­
çanak b,t,§lk ,duzgun miş olup, başçığın taşıyıcısıdır. Başçık; İp­
olmayan
çanak çiğin ucunda bulunan şişkin kesecektir.
Bu kısmı başçıklardan geçmek suretiyle
enine kesip, üzerine bir damla su damla­
tıp mikroskopla incelersek, bunların iki
çiçek tozu kesesinden meydana geldiğini
ve biribirlerine özel bir bağla bağlandığı­
kekik
nı görürüz.
Şimdi çiçeğin dişi organlarına bir göza-
talım. Dişi organlarda şu kısımlar gözü­
müze çarpar: Yumurtalık; dişicik borusu
(boyuncuk); tepecik (dişicik b aşı).
Bir çiçeğin yumurtalık kısmını ortasın­
dan keserseniz, içerisinde yumurtacık de­
nilen tohum taslaklarını göreceksiniz.
Erkek organlarla, dişi organlam en ö-
nemli görevi çiçek tozu (polen) ve yum ur­
tacık gibi iki elemanı hâsıl etmeleridir. E-
ğer bunlar olmasaydı çiçeklerde üreme de
olmazdı.
Erkek ve dişi organları birlikte taşıyan
çiçek türüne erselik denir.

BÜTÜN ÇİÇEK! ER A Y N I MIDIR?

Bu soruya verilecek ilk cevap «hayır»


dır. Bütün çiçekler aynı olmayıp; bazıla­
rında erkek organlar, bazılarında ise di-

şürdüğü olaylardan biridir. Bunun böyle


olması, hayvanlarla bitkiler bağlantısının
bir açıklamasıdır. Çiçekler bu güzel görü­
nüşleriyle tozlaşmaya yardım eden bazı
hayvanların dikkatini çekerek nesillerini
devam ettirirler. Böyle olmasaydı ve hay­
vanlarla bitkiler kendi âlemlerinde yaşa­
salardı, her iki türün de nesli çoktan tü­
kenmiş olurdu. Erkek (a) ve di­
Çiçek, kural olarak uzun veya kısa ve şi (b) organların bir
yaprak sapı denilen bir gövde kısmı ile krokisi.

196
Yukarıda görülen çiçekler; biri çuhaçiçeği di­
ğeriyse çançiçeğidir. Diğer resimde bir çiçeğin
ortadan kesitini görüyorsunuz.

şi organlar yoktur. Öyleyse üreme nasıl


meydana gelir?
Daha önce de söylediğimiz gibi, bir çi­
çeğin üremesi için erkek ve dişi organla­
rın olması şarttır. Fakat bunların birara-
da bulunmaları gerekmez. Bu organlar
aynı çiçekte birarada olmasalar bile hava,
su, hayvanlar ve insanlar gibi çeşitli ta­
şıyıcılar tarafından biribirlerine iletilir­
ler. En önemli nokta bu organların çiçek
tozu ve yumurtacık gibi iki değerli ele­
manı hâsıl etmeleridir.
Çiçekler güzel ve değişik şekilleriyle bi-
ribirlerinden ayrıldıkları gibi, çanak ve
taç yapılarına göre de çeşitli türlere ayrı­
lırlar. Bazı çiçeklerde çanak ve taç kısmı
olmadığı gibi her ikisinin de bulunmadığı
çiçek türleri vardır. Meselâ, resimlerde
gördüğünüz çuhaçiçeği veya bir çan çi­
çeği. Bu çiçeklerin bir gülden farkları a-
caba nelerdir? Taç kısımlarını dikkatle
inceleyiniz. Taç iplikçileri dipte bir nokta­
da birleşmişlerdir. Taç kısmının iplikçik-

197
lerinin ayrı olduğu çiçek türlerine, mese yungözü); bu bir çiçek değil, bir grup çi­
lâ bir yabangülü, ayrı taçyapraklılar (di çektir. Dış kısmında beyaz çiçekler, iç kıs­
alipetales); birleşik olanlara da, çuhaçi mında ise bir sarı çiçek bulunur. Buna bo­
çeğinde olduğu gibi, bitişik taçyapraklı tanikte çiçek durumu (inflorescense) de­
lar (gamopetales) denir. nir. Başka çiçek durumları biliyor musu­
Böyle olmakla beraber aldatıcı çiçek nuz? Bu türde çiçeklerin dış yapraklarını
ler de vardır. Meselâ ilkbaharçiçeği (ko- dikkatlice inceleyiniz. Büyüteçle yapaca-

Yukarıdaki resimde çiçek başında meydana ge­


len bir çiçek durumu görüyorsunuz.

İki tip çiçeğin birleşimini gösteren bu krokide


küçük diller hâlindeki beyaz çiçekler tomurcuk­
ları andıran ve içte kalan sarı çiçekler.

ffko çan 'jj


koyungözü
(yılanyastığı) birleşik şemsiye
basit salkım birleşik salkım (üzüm) 4 (baldıran)
(türüzotu)

akrep tipi \
baş (m ine)

arm ut adaçayı birleşik başak (buğday)

193
ğımz bu incelemede dış çiçekleri teker te­ zinya ayçiçeği, krizantem ve bir dağyıl-
ker koparttıktan sonra, iç çiçekle bir kar­ dızı da bahsedilen bu duruma girerler.
şılaştırma yapınız. Çiçek durumu, birçok Basit ve birleşik salkımlarda üzümde,
çiçek, bir grup çiçek anlamına gelir ki, bu başak, mısır, havuç, gibi bitkilerde de du­
da aldatıcı bir terimdir. Meselâ bir yıldız, rum böyledir.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Çiçek bir bitki için ne ifade eder? Asıl görevi nedir?


2 — Bir çiçeğin yapısını anlatın. Tohum için gerekli organlar hangileridir?
3 — Çanakyaprağı ve taçyaprağı olan çiçeklerle çanaksızlar arasındaki-fark nedir?
4 — Çiçeği meydana getiren her bir organın görevlerini birer birer anlatın.
5 — Dişi çiçek, erkek çiçek, erselik çiçek ne demektir? Açıklayın.
6 — Çiçek durumu nedir? Acaba tabiat niçin bu kadar çok çiçeği biraraya getir­
miştir?
7 — Çiçek durumuna giren çiçeklerden bazılarını hatırlamaya çalışın.

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (* * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( * * ) Mikroskopta bazı çiçeklerin, çiçek tozlarını inceliyebildiniz mi? B irb irle ­


rine benzemeyen bu çiçek tozlarını acaba hangi organ meydana getirir? Yalnız er­
kek olan çiçekleri tanıyor musunuz? Bir çiçeğin' erkek organını ve bunun meydana
getirdiği çiçek tozlarını çizmeye çalışın.
2 ( * * ) Bir yumurtalığın iç bünyesini mikroskopla incelediniz mi? Kaç tane yu­
murtacık gördünüz? Bir dişi organ ve yumurtalık çizin ve dişi çiçeklerden bazılarını
hatırlamaya çalışın.
3 ( * * * ) Süs bitkileri, meyve veren bitkiler, sebzeler, ilâç elde edilenler hakkında
araştırma yapıp, bunları bölümlere ayırdıktan sonra listeler hâlinde gruplandırın.
4 ( * * * ) Değişik türde çiçekleri toplayıp, kısımlarını dikkatle inceledikten sonra
aşağıdaki özelliklere göre gruplandırın.
a) Bağlı oldukları bitki türleri.
b) Tam çiçekler (taç, çanak, dişi organ, erkek organ).
c) Erkek çiçekler (yalnız erkek organlar).
d) Dişi çiçekler (sâdece dişi organlar).
e) Çanaklara göre (bitişik çanaklılar, ayrı çanaklılar, çanakyapraklarının sayısı).
f) Taçlarına göre (bitişik taçyapraklılar, ayrı taçyapraklılar) taçyapraklarmın sa­
yısı.
g) Taçyapraklarmın rengi.
h) Erkek organların sayısı.
i)Yumurtalığın ve tepeciğin durumu.
k) Tek çiçekler.
I)Çiçek durumları.
►Uyarı: Her çiçeğin yanına diğer başka çiçeklerle meydana gelecek karşılaştırma­
larda, kolaylık olması bakımından, özelliklerini yazınız.

199
ÇİÇEKLERDE TOZLAŞMA VE DÖLLENME

GÖZLEME ÇAĞRI

2 — Çiçeğin özünü emen işçi arıların


ağız yapılarını dikkatle inceleyin. Ağız ya­
pılarının bu şekli onlara ne gibi yararlar
sağlar?
1 — Bahçelerde ve kırlarda gördüğü­
müz çiçeklere konan hayvanlar hangileri­ 3 — Böcekler olmasaydı, çiçekler de ol­
dir? Neyle beslenirler? mazdı nedir. Niçin?

TOHUM NASIL M E Y D A N A GELİR? Dişi ve erkek organların bulunduğu bir


çiçekte (ki, bunlara tam çiçek denir) bu
Bir tohumun meydana gelebilmesi için basit bir olaymış gibi gelir. Buna kendi
iki şey şarttır. 1) Keseciklerin çıkarttıkla­ kendine döllenme denir.
rı çiçek tozu, 2) Yumurtalığın hâsıl etti­ Bir çiçekte, erkek veya dişi organ nok­
ği yumurtacıklar. san olursa, böyle çiçeklere noksan çiçek
Çiçek tozları; rüzgârlar, hayvanlar, bö­ veya bir eşeyli çiçek denir (söğüt, kavak,
cekler ve insanlar gibi taşıyıcılar tarafın­ mısır gib i). Böyle bir çiçeğin tozu aynı
dan çeşitli yollarla tepecik (stigmate) ü- cinsteki çiçeklerin dişi organlarına taşı­
zerine iletilirler. Döllenmenin bu başlan­ nır. Bu şekildeki tozlaşma daha sağlam
gıç noktasına tozlaşma denir. ve sıhhatli olur. Tıpkı insanların kan ya-

200
kinliği olan akrabaları ile değil de yaban­ çiçek tozlarının uzun süre havada kalm a­
cı insanlarla evlenmlleri gibi. sını sağlayan baloncukları vardır.
Suda yetişen bitkilerin (sümercimeği,
ÇİÇEK TOZU DİŞİ O R G A N A eloeda v.b.) taşıyıcısı da sudur.
NASIL ULAŞIR?
H A Y V A N L A R BU K O N U D A NASIL
Çiçek tozunun dişi organa ulaşabilme­ ÇALIŞIR?
si için bir taşıyıcı şarttır. Nasıl oluyor da
bu tozlar aynı cinsten bir çiçeğe taşını­ Hayvanlar derken şüphesiz en çok arı
yor? ve bu türe bağlı böcekleri kastediyoruz.
Kesecikten çıkan çiçek tozları; rüzgar­ Böceklerin çiçeklerde aradığı tatlı madde,
lar, hayvanlar, böcekler sayesinde çeşitli çanak kısmının dibinde olduğu için, bö­
yollarla tepecik üzerine iletilirllr. Tozlaş­ cekler bunları araken antenleriyle çiçek
ma yapan böcekler içinde arılar, kelebek­ tozlarının bulunduğu dunlaşm ış kesece­
ler, sinekler ön plânda gelir. Bu böcekle­ ği patlatırlar. Böylelikle yayılmaya başla­
rin, renkleri seçme ve koku alm a özellikle­ yan ve aynı zamanda yapışkan olan çiçek
ri de oldukça gelişmiş olduğundan güzel tozları, böceklerin ayaklarına, gövde kı­
kokulu çiçekler böceklerin dikkatini çe­ sımlarına yapışırlar daha sonra da bö­
kerler. Bundan başka çiçeklerin çanak ceklerle beraber çiçekten çiçeğe dolaşır­
yapraklarının dibinde bulunan tatlı mad­ lar. En sonunda dişi bir organın tepecik
de de böceklerin uğrak noktasıdır. Bir kısmına konarlar. Bu çeşit tozlaşmaya bö­
menekşenin dış görünüşünü dikkatle in­ cek tozlaşması denir.
celeyiniz; taçyaprakları, sanki hayvanla­ Tepeciğe varan çiçektozları tepecikten
ra uğranacak noktayı belirtir gibi kenar­ aşağıya doğru gevşek yapılı özek doku
dan ortaya doğru hâreler hâlindedir. hücrelerini aralayarak tohum taslakları­
Gece uçan böcekler daha ziyade beyaz na iner, yumurtalığın bir kısmı olan oos­
ve kokulu çiçeklere konarlar (çalı, ha­ fer ile karşılaşır ve böylece döllenme m ey­
nımeli, ıhlamur g ib i). Rüzgâr ise buğday­ dana gelmiş olur.
gillerin, kozalaklıların, kestanegillerin, Kolibri denen küçük ve uzun gagalı
fındıkgillerin taşıyıcısıdır. Bunların çi­ kuşlarda tozlaşmaya yardımcı olurlar. Bu
çekleri küçük, kokusuz ve gösterişsizdir. şekilde bir tozlaşma daha çok orkideler­
Buna rağmen çiçek tozları bol olup ağaç­ de göze çarpar. Çanak kısmına çiçek özü­
lar yeşermeden, çiçek tozlarının bir an ev­ nü bulabilmek için yaklaşan uzun gaga­
vel dağılabilmesi için, çiçek açarlar. Çam lı bu kuş, üzerine yapışan çiçektozlarını

Üstte, valisneriyamn su içerisinde döllenmesi: Erkek­


lik organı taşıyan erkek çiçekler, akıntının yardımıyle şe­
manın ortasında görülen dişi çiçeğe ulaşır.
Yanda ise, valisneriya bitkisinin bütünü görülmektedir.

201
Tohum
tanecikleri

Oosfere giden
tohum borusu

Üretici

Oosfer
(yum urta
gözesi)

Yum urtacık

Yukarıda solda, çiçeğin döllenmesinin değişik


devrelerini gösteren şema görülmektedir.
Yukarıda sağda, adaçayı çiçeğinin uzunlamasına
kesiti görülmektedir. Batırılan iğne; böceğin çiçe­
ğe dokunarak olgun tohumları dökecek şekilde baş­
çığı aşağıya doğru nasıl eğdiğini göstermektedir.
diğer çiçeklere taşır. Genellikle sıcak ik­
limlerde görülen bu tip tozlamaya kuşlar­
la tozlaşma (ortiofila) denir.
Kendi kendine döllenmeye engel olabil­
mek için, çiçeklerin erkek organlarıyla
dişi organları biribirlerinden uzaktır. Fa­
kat aynı zamanda yumurtacıklar olgun­
laşmış ise de çiçektozları olgunlaşmamış­
lardır. Böylelikle döllenme meydana gele­ Çiçeğin içindeki ö-
mez. zü emebilmek gayesi
Şayet bir çiçeğin, çiçektozu diğer ayrı ile yaklaşan böcekleri
âdeta hapsedip, bunu
bir cinsten olan çiçeğin tepeciğine konar­
bazen 2-3 gün devam
sa, yine döllenme rpeydana gelmez, çün­ ettiren bu çiçek, to­
kü bu çiçektozları boru kısmından geçip humlarını bu suretle
yumurtalığa ulaşamazlar. dağıtır.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Tohumun meydana gelebilmesi için en önemli iki eleman hangisidir?


2 — Kendi kendine döllenme ne demektir? Bunun önüne nasıl geçilir? Niçin?
3 — Çiçek özü ne işe yarar?
4 — Hangi çiçekler böceklerin dikkatini çekerler? Rüzgâr ve su ile tozlaşma han­
gi çiçeklerde meydana gelir?
5 — Çiçektozunun miktarı hangi şekilde taşınırsa taşınsın hep aynı mıdır? Bazı
istisnalar varsa hangileridir, niçin?
6 — Çiçektozunun tepeciğe varmasıyla nasıl bir durum meydana gelir? Çiçek-
tozuyla yumurtacığın kaynaşmasına ne denir?

202
GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR ( * * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 (***) Bazı çiçeklerin erkeklik organı ve çiçektozlarını inceleyiniz.


Uyarı: a) Bazı çiçeklerin erkeklik organlarını toplayınız. Bunları bir karton üze­
rine yerleştirip, üzerlerini bir naylonla örttükten sonra seloteyple yapıştırınız, b) Yan­
larına çiçektozlarını aynı şekilde yerleştirdikten sonra, mikroskopla inceleyiniz. Çi­
çektozlarının değişik şekillerini göreceksiniz.

TOHUM, MEYVE VE TOHUMLARIN DAĞILIŞI

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Yukarıdaki resimlere bir gözatın.


Bu çiçekler acaba kimler tarafından ekilir
ve yetiştirilir?

2 — Yandaki resimde, meyvelerin bazı


şekillerini görüyorsunuz. Acaba ne işe ya­
rarlar?
GERÇEK VE YA LAN C I MEYVELER

Döllenmiş bir çiçeği tekrar inceleyelim.


Tohum meydana gelir gelmez yumurtalı­
ğın kalın zarı tarafından muhafaza edi­
lir. Tohumlar büyüdükçe yumutalık da
büyür ve genişler. Büyüye büyüye bir
meyve şeklini alır. Meselâ elma bir yalan­
cı meyvedir, çünkü sâdece yumurtalığın
gelişmesinden meydana gelmez. Çiçeğin
anatomisini öğrendikten sonra, elmanın,
armudun meydana gelmesinde yalnız yu­
murtalığın değil; çanak, taç, erkek ve dişi
organların da dahil olduğunu daha iyi an­
layacaksınız.

TOHUMLAR NASIL YAYILIR

Kırlarda sık sık rastlayacağımız ilkba­


har çiçeklerinden aslandişi, olgunlaştık­
ları zaman küçük bir topu andırırlar. E-
ğer bunlardan bir tanesini elimize alıp üf­
lersek, bütün meyveler âdeta bir paraşüt
açmış gibi uçuşur. Akağaç ve karaağacın
meyvelerine bir gözatacak olursanız, çev­
ç iç e k lik
renizi süsleyen bu ağaçların tohumlarının
(çıcek
bir kanat gibi torbamsı mahfazaların i-
çinde toplandıklarını göreceksiniz. R üz­
gâr bu tohumları rahatlıkla savurur ve
dağıtır.
Kırlarda ve çoğunlukla buğday tarlala­
rı arasında kıpkırmızı güzel gelinciklere
çok rastlamışmızdır. Taçyapraklarını Yukarıdaki resimde bir şeftali çiçeğinin nasıl
kaybetmiş olan bir gelinciği alın ve orta- meyve hâline geldiğini görüyorsunuz. Yumurtalık
yavaş yavaş büyürken, taçyaprakları teker teker
düşer.

Aslandişi denen,
kırlarda çok rast­
ladığımız ilkbahar
çiçeklerinin kuru­
duktan sonra mey­
dana getirdiği top
şekli görüyorsu­
nuz. Diğer resim
ise üflendikten
sonra aldıkları şe­
kildir.

204
sındaki meyveyi dikkatle inceleyin. Kap­ Görüyorsunuz ki insanlar ve hayvanlar
sül denilen bu meyve olgunlaştığı zaman gibi tam hareket edemeyen bitkilerin to­
delik delik olan dış yüzeyinden bütün to­ hum lan değişik yollarla taşınarak onla­
humlar çıkacak ve toprağa yayılacaktır. rın çoğalmalarını sağlar.

Bir dağ ak­


ağacının özel­
liğini teşkil
eden kanat
şeklinde to­
hum mahfaza­
sı. Bunun sa­
yesinde rüz­
gâr tohumları
rahatlıkla da­
ğıtır.

Dulavratotu
denilen bit­
kinin büyü­
tülmüş res­
mi. Meyvele­
ri özel şekil­
de bir tığ gi­
bi uçlarında­
ki kıvrımlarla
hayvanlara ya
pişip, tohum­
larının taşın­
masını sağlar.

Eşekhıyarı meyveleri olgunlaşmaya başladıkları


zaman ( a ) ; bağlı oldukları sapı aşağı doğru eğer­
ler ( b ); tamamen olgunlaştıklarında, dalından ko­
pup, patlar ve tohumlarını etrafa yayarlar (c).

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Neden elma ve armut, gerçek meyveler değildir? O hâlde bir meyveye ne


zaman «gerçek» denir? Birkaç tane gerçek ve yalancı meyve adı sayabilir
misiniz?
2 — Sonbahar m eyveleriyle ilgili konuyu bir kez daha okuduktan sonra, bir mey­
venin hangi bölümlerden oluştuğunu ve bu bölümlerin ne gibi özellikleri ol­
duğunu anlatın.

205
3 — Aslanağzı ve papatya nasıl çoğalıp etrafa yayılır?
4 — Akçaağaç meyveleri hangi maddeden oluşmuştur?
5 —■ Tohum dağılması nedir? Ç içekler için ne gibi bir önem taşır?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( * * * ) Dış olayların (rüzgâr vb.) etkisiyle tohumlarını b iribirine nakleden b ir­


kaç çiçeğin üreyiş tarzını inceleyin; bunları toplayıp kurutun.
^ Uyarı: a) Birkaç tane tohum ve meyve (çam, karaağaç, akçaağaç, ıhlam ur), bir­
kaç tüylü tohum (kavak, söğüt ağacı), birkaç yapışkan tohum (ökseotu, yaban mer­
sin i), birkaç dikenli meyve (yabanî arpa, dikenli yonca), birkaç tane de su üze­
rinde duran tohum (kızılağaç) toplayın, b) Bunları yerlerine yerleştirdikten sonra;
1 — A it olduğu b itkiyi.
2 — Bir tohum mu yoksa tohumun hâlâ meyvenin içinde kapalı mı olduğunu.
3 — Onu elde etmek için en kolay sistem i
belirtin, c) Tohumları, şeffaf selafon zarflara koyup bir karton üzerine yerleştirin.
Her zarfın yanına onu topladığınız yeri ve tarihi de ekliyerek tohumun özelliklerini
yazın.

Karaağaç Söğüt ağacı Havuç

206
YEŞÎLKERTENKELE

GÖZLEME ÇAĞRI

2 — Kertenkelenin besinini nasıl yedi­


inceleyin. Üyeleri ne işe yarar ve bu üye­ ğini hiç gördünüz mü? Resmi inceleyerek
lerin yanlar.a doğru açık oluşu, acaba göv­ avını nasıl yakaladığını ve hapsettiğini an­
desini ayakta tutabilmek için midir? latmaya çalışın.

3 — Parmağınızı bir kertenkelenin kuy­


ruğundan başına doğru yürütün. Nasıl bir
deriyle kaplıdır ve bu deri, kuyrukla baş ta­
rafta bir farklılık gösteriyor mu? Ayrıca ka­
rın kısmını da inceleyin.

4 — Kertenkeleye dokunduğunuz za­


man elinizde bir soğukluk hissi duyacaksı­
nız. Bildiğiniz başka soğukkanlı hayvanlar
var mı?

BİRLİKTE TANIYALIM

Gelişmesini tamamladıktan sonra 40


santime kadar yaklaşan (üçte ikisi kuy­
ruktur) ince uzun gövdesi özel yapıda ve
şekilde pullarla örtülüdür. Vücudunu
kaplayan boynuzsu maddenin genellikle
yeşil renkte olması yüzünden yeşil otla­
rın arasında onu görmediğimiz de olur.
Genç kertenkelelerin sırtlarında kahve­
rengi lekeler ve yan taraflarında ise da­
ha açık renkte iki uzun çizgi bulunur.
İkisi önde, ikisi arkada olmak üzere;

Kertenkele üyelerinden biri; parmak kısmını dik­


katle inceleyin.

207
gövdelerinin yan taraflarında bulunan
dört üyesi beş parmak ve bunların uçla­
rındaki küçük pençelerle sonuçlanır. Bu
üyeler gövdeyi ayakta tutmaktan çok vü­
cudun öne doğru sürüklenmesini sağlar.
Bundan dolayı bu sınıftan olan hayvanla­
ra genel olarak sürüngenler denilir.
Kertenkeleler hangi ortamda olursa ol­
sun akciğerleriyle solunum yaparlar. De­
ri solunumu yoktur. Ağız kısımları olduk­
ça büyüktür. Üstçenenin ön tarafında bu­
lunan burun deliklerini su içerken suya
sokmazlar.
Canlı gözlerinin arkasında kulak davu­
lunun iki çeperi vardır. Çene kemiklerine
gömülü olmayan iki sıra hâlindeki diş di­
zisi, besinleri çiğnemeye değil, avlarını
Yukarıdaki şemada da görüldüğü üzere, kerken-
sıkıca tutmaya yarar. Çatallı dili çok ha­
kelelerin ağız yapısı tıpkı yılanlarınki gibidir.
reketlidir.
Vücudunun iç ısısı, diğer bütün sürün­
genlerde olduğu gibi, bulundukları yere neş ışınlarına mâruz kalan ağaç gövdele­
göre değişir; bu nedenle bunlara genellik­ ri üzerinde vücut ısısı 37° C ’ye ulaşınca­
le soğukkanlı hayvanlar denilir. Kanının ya kadar yatar durur. Sonra derhal göl­
soğuk olması yüzünden kuluçkaya yat­ geli yerlerde bir sığmak arar ve orada vü­
mayıp, yumurtaları, güneş ışınlarının et­ cut ısısı düşmeye başlayınca tekrar gü­
kisiyle olgunlaşarak açılırlar. neşli yere koşar.
Sağ üst şemada görüldüğü gibi; kerten­
kelelerin dördül kemik sâyesinde ağzını BESLENMELERİ
bütünüyle açabilmesi, kendi kafasından
daha büyük olan avlarını bile yutmasını «Böcek oburu»durlar. Sağ olmaları şar­
sağlar. tı ile her türlü çekirge, kurt, sümüklübö­
Kertenkele kendisini tehlikede hissetti­ cek ve solucan türlerini avlayarak yutar.
ği zaman kuyruğunu bırakıp gider. Buna Bu hayvanların hareketi, kertenkelelerde
ototomi (Organlardan birini kendi ken­ avlanma isteğini kamçılar. Çok su içen
dine terk etme) denir. Gövdeden ayrılan kertenkeleler tatlı sulardan baldan, sulu
kuyruk, seri bir şekilde her yönde hareket ve tatlı meyvalardan çok hoşlanırlar.
ettiğinden düşmanın dikkatini çeker ve
bundan yararlanan kertenkele de kaça­ ÜREMELERİ
cak vakit bulur.
Terkedilen kuyruğun yerine hemen Kertenkeleler de kuşlar gibi yumurtla­
başka bir kuyruk büyümeye başlar. Fakat ma yoluyle çoğalırlar. Dişi kertenkele
bu kuyruk iskelet kemiğinden değil, kı­ Temmuz ortalarına doğru, bol güneş alan
kırdaktan oluşmuştur. kuru otlar, yosunlar arasında beyazımtı-
a
rak renkte ve fasulye tanesi büyüklüğün­
BULUNDUĞU YERLER de 5-10 yumurta bırakır.
Bol güneş alan yerlere bırakılmış bulu­
Genellikle güneşli yerlerde, çalılıklar nan yumurtalardan, havalar da gayet el­
ve sarmaşıklar arasında, akarsuların ça­ verişli giderse 20-25 günde yavrular çık­
kıllı kenarlarında veya uzun' zaman gü- maya başlayacaktır. Daha çok yeşil renk­

208
Aşağıda dişi yeşilkertenkele fasuiye ta­
nesi büyüklüğündeki yumurtalarıyle bir­
likte.
Sağ üstte; bir yeşilkertenkelenin yu­
murtadan çıkışı.
Sağ altta; yumurtadan henüz çıkan bir
yeşilkertenkele, 7-8 santim boyunda olan
bir yavru, erişkin hâle gelebilmesi için 3
yıl geçirmesi gerektir.

li olan yavruları 7-8 santim boyundadır ve FAYDALARI VE ZARARLARI


tamamen ana-babalarınm benzerleridir.
Yavrular yumurtadan çıkar çıkmaz be­ Bizi inandırmaya çalışan halk masalla­
sinlerini kendileri temin ederler. Ancak rının aksine; yeşilkertenkele, tarıma za­
iki-üç senede erişkin hâle gelebilen ker­ rarlı pekçok böcekleri ortadan kaldırma
tenkeleler, 15-20 yıl kadar yaşarlar. bakımından yararlı bir hayvandır.

BENZERLERİ

Yeşilkertenkele de diğer türleri gibi


KERTENKELELER familyasına bağlıdır.

Daha ziyade İspan­


ya," Güney Fransa ve
İtalya’nın Ligurya ile
Portofino bölgelerin­
de yaşayan benekli
kertenkele, küçük bö­
cek ve kemiricilerle
beslenir. Kolaylıkla
evcilleştirilebilir.

209
Y eşilkertenkeleyi incelerken KERTENKELELERE tanımış olduk

Özelliklerini birlikte hatırlayalım:


’— G ö vd e le ri p u lla rla ka p lıd ır.
— P arm ak u çla rın d a p e n çe le ri olan 4 kısa
ü y e le ri va rd ır (k a h ve re n g i k ö r yıla n h a riç ).
— D ille r i ç a ta llıd ır.
— Y um urtlam a y o lu y le ü rerler.
— G övde ısıla rı d e ğ iş ik tir ve a k c iğ e rle riy ­
le so lu nu m yaparlar.
Bukalemun, geko ve köryılan da aynı
gruptandır.

Geko; Afrika’da yaşayan ve korkunç bir görünü­


şü olan bu cins kertenkele, tarıma zararlı bütün
böcekleri yer, «gek-gek» diye bir ses çıkarttığı için
kendisine bu ad verilmiştir.

A Üç boynuzlu bukalemun; kertenkelelerin


en ilginç olanıdır. Yeryüzünde biricik bağım­
sız gözlü olan bu hayvan, aynı anda her yönü
görebilir.

Kahverengi köryılan da kertenkeleler familyasın- ^


dandır. İlk bakışta yılana benzetilmesine rağmen
değildir. Çok uzun olan kuyruğu hassas bir yapıya
sâhiptir. Sıkıca tutulunca hemen kırılır. Taşıdığı
adın aksine, gözleri çok iyi görür.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Yeşilkertenkeleyi tâ rif edin? Baş kısmında göze ilk çarpan nedir? Üyeleri
ile kuyruğu ne gibi özelliklere sâhiptir? Derisi ne renktir, ne ile solunum ya­
par ve başından büyük avları nasıl yutar?
2 — Y eşilkertenkeleler yaşantısını nerelerde sürdürür? Yumurtalarını nasıl tanır­
sınız, neden kuluçkaya yatmazlar?
3 — Yeşilkertenkeleyi kır kertenkelesinden ayırdedebilir misiniz? Bu hayvanlar
yararlı mı, yoksa zararlı mıdırlar?
4 —: Geko’nun bazı özelliklerini anlatabilir misiniz?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**) PRATİK DENEYLER ( * * * }

1 ( **) M ısır varanı hakkında araştırmalar yapın.


2 ( **) Kabarcıklı iguana nerede bulunur?

,410
ENGEREK YILANI

GÖZLEME ÇAĞRI

engerek yılanı keme yılanı (su yılanı)


1 — Engerek yılanını zararsız bir yılan­
dan ayırdedebilir misiniz? Her birinin özel­
liklerini açıklayan yukarıdaki resimleri ve
alttaki semâyı inceleyin.

engerek yılanı keme yılanı engerek yılanı keme yılanı

sivri başlı yuvarlak başlı dikey gözbebeği yatay gözbebeği

2 — Yılanların ağız­
larını açmadan dillerini
dışarıya nasıl çıkardıkla­
rını hiç düşündünüz mü?
Resmi inceleyerek, ne­
den dillerini hiç durma­
dan oynattıklarını anla­
maya çalışın.

211
BİRLİKTE TAN IYALIM ki, bunlar zehir dişleridir. İçleri oyuk o-
lan bu dişler bir zehir keseceğine bağlıdır
Engerek yılanının çeşitli resimlerini in­ ve bir enjeksiyon şırıngası gibi çalışırlar
celeyin ve özelliklerini iyi bir şekilde aklı­ (sağ yandaki resim).
nıza yerleştirin. Çünkü, dağlık yerlerde Engerek yılanı rahatsız edildiği zaman
dolaşmaya .meraklıysanız, geçmeniz zo­ hemen çöreklenir, başını dimdik kaldırıp
runlu olacak çakıllı yerlerde, hiç kımılda­ ağzını bütünüyle açarak yıldırım gibi öne
madan güneşin keyfini çıkaran engerek fırlar. Zehir dişlerini kurbanının etine
yılanlarına rastlamanız mümkündür. O saplar saplamaz derhal zehirini boşaltır.
zaman bu bilgiler sizin için çok yararlı o- Onun bazen tehlikesizce ısırdığı da olur.
labilir. Bu, zehir dişlerini öne çıkarmamasından
Engerek yılanının boyu 1 metreyi bul­ da belli olur.
maz. Yukarıdan bakıldığı zaman bir üç­
geni andıran kafası gayet ince pullarla
kaplıdır. Gözleri kedilerde olduğu gibi di­
key bebeklidir. Bakışları, bütün yılanlar­
da olduğu gibi sabit ve uyutucudur. Bu
hâl gözkapaklarının hareketsiz oluşun­
dan ileri gelir. Zehirsiz yüanlarm gözbe-
bekleri ise yuvarlaktır.
İncecik olan çatallı dil daima hareket
hâlindedir. Ağız kapalıyken de üst dudak­
taki yarıktan dışarıya fırlayan bu dil, on­
ların dokunma ve koku alma organıdır.
A ynı zamanda bulunduğu yeri keşfetmek
için de bunu kullanır.

ZEHİRLİ BİR YILANDIR

Engereğin, kertenkelelerde olduğu gibi,


dördül kemik sayesinde bütünüyle açıla- ▲
bilen ağzının içinde uçları geriye dönük,
Engerek yılanının baş kısmı, zehir dişleri ve ça­
çiğnemeye yaramayan birçok diş bulu­ tal dili görülmektedir. Ağız, yumuşak dokuların çok
nur. Bunlar arasında üstçeneye bağlı, da­ esneyebilmesi ve altçene kemikleri uçlarının ke­
ha sivrilmiş ve daha uzun iki diş vardır netlenmemiş olmasından bütünüyle açılabilir.

a b ........................ ..

•••
• ....................
• **•*

Engerek yılanının ısırdığı yerde bıraktığı izler (a), zehirsiz yı-


lanınkinden (b) kolaylıkla ayırdedilebilir. Zehirli dişlerin bırak­
tığı izler, diğerlerinden daha büyükçedir.

212
Ortalama 50-70 santim olan gövdesi kı­ rek ilkbahara kadar kış uykusuna yatar­
sa bir kuyrukla sonuçlanır. Erkeklerinde lar.
daima sarımsı külrengi ve külrengi - kah­
verengi pulcuklarla kaplıdır. Sırtında BESLENMELERİ
baştan kuyruğa kadar uzanan koyu renk­
li zikzaklı çizgiler vardır. Yılanlar, dar Köstebekler, fareler, kuşlar, kertenkele­
gelen bir giysiyi bırakır gibi, bu boynus- ler böcekler yavru engereğin başlıca besi­
şu deriyi senede birkaç defa çıkarıp atar­ nini teşkil eder. Büyüdükten sonra kendi­
lar. Deri değiştirme denilen bu olayın sık sinden büyük hayvanları dahi yutabilir.
veya seyrek oluşu, mevsimlerle ve hayva­ Engerek, avını önce zehiriyle felce uğ­
nın sağlık koşullarıyla ilgilidir. Yaz mev­
rattıktan sonra olduğu gibi yutar. Göğüs
siminde her ay bile meydana gelebilir. O kemiği olmadığı için yemekborusu ve mi­
zaman deri daha kaypak olur ve renkleri de, yutak gibi genişleyebilir. Yuttuğu hay­
daha canlı bir görünüş alır. vanın büyüklüğüne göre, sindirimi bazen
Engerek yılanı da diğer bütün yılanlar günlerce sürebilir.
gibi yılankavi denilen tamamen ayrı bir Yılanlar ağızlarını hiç açmadan üst du­
biçimde hareket eder. Bu hareketi belke- daklarındaki yarıktan suyu emerler.
miğinin yan taraflarında bulunan ve bir­ Engerek yılanının Latince adı olan vi-
biri ardına büzülüp genişleyen kaslar pera, yumurtaları ananın karnında çatla­
meydana getirir. yan hayvan anlamına gelen ovovivipare
Yılanların bu özel hareketlerini bir de­ kelimesinden gelmektedir.
neyle daha iyi görmüş oluruz. Bir yılanı Kuşlarınkine oranla kabukları çok yu­
yılankavi bir tüp içine koyarsak tüp için­ muşak olan engerek yumurtaları, daha
de kolaylıkla yol alabilecektir. Eğer düz
yumurta kanalındayken açıldığı için do-
bir cam tüp kullanacak olursak; hayvan
ğuruyormuş hissini uyandırır.
yan kaslarını harekete geçiremeyeceğin-
den yerinden bile kımıldayamayacaktır. Ortalama 15 santim olan engerek yav­
ruları, aile hayatları olmadığı için, besin­
Yılanların başlıca hareketi olan yerde lerini kendileri temin ederler.
sürünmeleri, karın tarafında bulunan
pulların toprağa tutunabilmeleri olanağı FAYDALARI VE ZARARLARI
ile meydana gelir.
İnsanlar için çok tehlikeli olan engerek
yılanı, tarıma zararlı pekçok kemirici
BULUNDUĞU YERLER hayvanı yok ettiği için de yararlıdır. En­
gereğin sokması, zehirin etkisinin hafifle­
Engerek yılanı, bütün sürüngenler gibi tici tedbirler alındığı takdirde öldürücü
soğukkanlı bir hayvandır. Yâni gövdesi­ değildir.
nin ısısı, bulunduğu yere göre değişir. Bu
nedenle sıcak, özellikle güneşli ve çakıllı NASIL KORUNM ALI
yerleri tercih eder. Oralarda bütün gün
yatan engerek geceleyin avlanmaya çı­ Engerek yılanı kışkırtılmadıkça veya
kar. Dışarının sıcaklığı yaşantısı üzerinde korkutulmadıkça insanı sokmaz. Bunun
büyük etki yapar. Sıcaklık ne kadar yük­ için eğer ona rastlanacak olursa en iyi
sek olursa hareketleri o kadar seri olur. şey, sessizce uzaklaşmaktır. Eğer bir yılan
Bu nedenle havalar soğuyup kış yaklaş­ tarafından ısırılmışsanız, zehirin bütün
maya başlayınca çakıllar arasındaki de­ vücuda yayılmasını önlemek için derhal
liklere veya eski ağaç kovuklarına gire­ yaranın üst tarafını şerit şeklinde bir bez

213
parçasıyle sıkıca boğun ve ateşte kızdırıl­ de dolaşan, özel şekilde hazırlanmış ve
mış bir çakıyla yarayı genişletip bol mik­ hemen kullanılmaya hazır serumları yan­
tarda kan akmasını sağlayın. Ağzınızda larında taşımalıdır.
kesik, yara veya çürük diş bulunmaması
şartı ile yarayı emin; am a sakın bir dam­ DÜŞM ANLARI
la bile boğazınıza kaçırmayın. Bu arada
kahve veya koyu çay gibi kuvvet verici Çok zehirli olsa bile yılanların da düş­
şeylerle vücudun direncini arttırın. Bun­ manları vardır. Bunlar genellikte kirpi,
dan sonra derhal bir doktora başvurarak sülün ve çeşitli yırtıcı kuşlardır. Bilhassa
serum yaptırın. kirpi, korkunç bir şekilde boğuşmadan
Engerek yılanlarının bulunduğu yerler. sonra onu parçalayıp yer.

AVR U PA BOYNUZLU
B A Y A Ğ I ENGEREK ÇAYIR ENGEREĞİ
ENGEREĞİ ENGEREK

Pullu, sürüngenler sı­ Pullu, sürüngenler sı- Pullu, sürüngenler sı­ Pullu, sürüngenler sı­
ngındandır. mfındandır. ngındandır. ngındandır.

Vâdilerde ve 2.000 Kuzey ve Güney İtal­


Sardinya adası hariç Çok yaygın olmayıp
m etre yüksekliğe ka­ ya'da yaygındır.
bütün İtalya'ya dağıl­ vâdilerde ve dağlık
dar olan yerlerde bu­
mıştır. yerlerde yaşar. Boyları 70-85 santimi
lunur.
bulur.
Boyları 70 santimi bu­ Bayları 70-80 santim Boylan 45-60 santim
lur. Yum urtayla ürerler.
kadardır. kadardır.
Yumurtayla ürerler. Gündüzleri avlanıp.
Yumurtayla ürerler. Yumı rtayla ürerler.
Gece gündüz avlana­ kem irici ve sürüngen­
rak ufak sürüngen ve Yalnız gündüzleri av­ Gündüzleri avlanıp, lerle beslenirler.
ke m iricilerle besle­ lanıp, kem irici ve sü­ böcek ve sürüngen­
Kış uykusuna yatar­
nirler. rüngenlerle beslenir. lerle beslenirler.
lar.
Kış uykusuna yatar­ Kış uykusuna yatar­
Kış uykusuna yatar­ Gözbebekleri dikey­
lar. lar.
lar. d ir ve burnunun ucun­
Gözbebekleri dikey­ Gözbebekleri dikey­ da ufak bir boynuz
Gözbebekleri dikey­
dir. dir. vardır.
dir.
Zehirli ve te hlikeli ol­ Az zehirli olup, ender Ürkek ve az zehirli ol­
malarına rağmen ta­ Az ze hirlid irler ve sokar ve en az te h li­ malarına rağmen teh­
rıma faydalıdırlar. saldırgan değillerdir. keli olanıdır. like lid irle r.
ENGEREĞİN TÜRLERİ

Boynuzlu Mısır engereği; Avrupa’da yaygın


olan türleri arasında burnunun ucundaki yuka­
rıya kıvrık boynuzcuk sayesinde kolaylıkla ayır-
dedilir. 5 milimetre kadar uzayabilen bu boynuz­
cuk ufak pullarla kaplıdır.
T

Avrupa engereği; çok ürkektir. Sardinya adası


hariç İtalya'nın her bölgesinde yaşar. Daha çok gü­
neşli ve çakıllık yerleri sever.

Çayır engereği; vadilerde ve 2.000 metre yük­


sekliğe kadar olan yerlerde yaşar. En az tehlike
li olanıdır. Derisinin rengi yaşadığı çevrenir
rengine çok benzediği için pek fark edilmez.
T


Marasso, âdi engerek; coğrafî bakımdan çok
yaygın değildir. Vadilerde ve dağlık yerlerde ya­
şar.

215
Engereği incelerken YILANLAR’ı da tanımış olduk

Özelliklerini birlikte hatırlayalım:


— G övdeleri s ilin d irim s i olup, pullarla
kaplıdır.
— Sürünerek hareket ederler. Vücut ısıla­
rı bulundukları yerin sıcaklığına göre değişir.

Benzerleri arasında; kahverengi kör su- Anakonda; çekingen olan bu yılan 6 met­
yılanı, keme yılanı, yeşil ağaç yılanı, çöl reyi bulan boyu, 120 kiloya ulaşan ağırlığı
boası, anakonda, benekli piton’u sayabili­ ve 1 metre kadar olan çevresi ile Güney
riz. Amerika'nın en büyük suyılanıdır.

Yeşil ağaç yılanı; ürkütülmeden dahi insana sal­ Boa yılanı; kumluk yerlerde yaşayan bu
dırır. Dünyanın en zehirli, en tehlikeli yılanıdır. yılan kumlara uyan rengi ve yere hızla gi­
rebilmesi sayesinde kendini kamufle eder.
Benekli piton; dünyanın en büyük yılanlarından Buna rağmen kolayca yakalanabildiği için
olup, Çin Hindi'nde, Birmanya'da ve Malezya’da de, hemen bütün hayvanat bahçelerinde
çok yaygındır. vardır.
T

216
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Dört tür engerek yılanı nerelerde yaşar ve diğer yılanlardan farkları ne­
lerdir?
2 — Engerek yılanını yeşilkertenkeleyle karşılaştırın. Yaşamaları, beslenmeleri,
üremeleri arasında bir benzerlik var mıdır?
3 — Bir yılan sokması karşısında ne gibi çarelere başvurursunuz?
4 — Engerek yılanı neden hem yararlı hem de zararlı bir hayvandır?
5 — Engereğin belli başlı özelliklerini tekrarlayın. Onları diğer zehirsiz yılan­
lardan ayırdedebilmek niçin çok önemlidir?
6 — Deri değiştirm e nedir ve yılanlar neden senede birkaç defa deri değiştirir?

GÖZLEMLER (*) ARAŞTIRMALAR (**} PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( **) Engerek yılanlarının günden güne daha saldırgan ve daha zehirli olduk­
larını duymuşsunuzdur. Bunun nedenleri hakkında bir araştırma yapın..
2 ( **) Konumuzda açıklamadığımız bazı sürüngenler hakkında bir araştırma ya­
pıp, bunu bir rapor hâlinde hazırlayın.
3 ( * * * ) Dört tü r engereği ve ö zelliklerini inceleyin.

217
Bir Tabiat Bilgini Anlatıyor

CALÛT’A KARŞI DAVUD

Senelerce önce bir yeşilkertenkeleyi evcilleştirmiştim. Onu yakaladığım zaman iki


yaşında ya var ya yoktu. Sırtına bakılınca bütünüyle yeşil değildi ama, göze hoş gelen
bir alacalıktan sonra açık renkli iki çizgi boynundan kuyruğuna kadar uzanıyordu.
Çayırlarda, koruların kenarında oldukça çok rastlanan cinsten bu sevimli kertenke­
lenin boyu otuz santim kadardı. Bu, kocaman ve kuvvetli bir kafası olan güzel yapılı
bir erkek yeşilkertenkeleydi.
Aşağı yukarı bir sene sonra erişkin hâle geldiği zaman (kertenkeleler üç yaşında
erişkin hâle gelirler) diğer soydaşlarına örnek olacak bir güzellikteydi. Bana o kadar
alışmıştı ki, yanıma yaklaşır yaklaşmaz hemen elimin üzerine atlar, bilimsel gezilerim­
de ise omuzuma yerleşerek benimle beraber gelir ve bu alışılmamış gözlem evinden
dünyayı, hayran hayran seyrederdi.
Üç dört sene içinde kuvvet ve akıldan yana o kadar gelişti ki boyu olağanüstü olarak
kırküç santimi buldu ve bana kuşku götürmez sevgi gösterileri yapm aya başladı.
Onunla birlikte birçok serüven geçirdik, fakat bunlar arasında özellik taşıyan bir ta­
nesini sizlere anlatmak isterim.
Adını Rama koyduğum bu kertenkelemle birlikte sıcak bir Temmuz sabahı ilgi çeki­
ci böcek örnekleri toplamak üzere yola çıkmıştım. Bir saat kadar yol aldıktan sonra
seyrek ağaçlar kenarında ve bir tarafı sık çalılıklarla kaplı bir korucuğa varmşıtık. Bir
ara dinlenmek için durmuştum. Bu sırada ümidini yitirmiş bir kuşcağızın feryadını işit­
tim. Bu seste su götürmez bir dehşet ve bir yardım isteme anlamı vardı. Kuşkusuz
ufak bir hayvan büyük bir tehlikenin kucağında idi. Kuş sesinin geldiği yere çalılar
arasından, elimden geldiği kadar gürültü etmemeye çalışarak, sürünürcesine yaklaştım.
Gördüğüm manzarayı ömrüm boyunca unutamayacağım: Aşağı yukarı bir metre ileri­
deki yuvanın içinde henüz tüyleri çıkmamış kuş yavruları analarının getireceği besin­
lerinin ağızlarına konması için, boyunlarını uzatmış ve gagacıklarım tamamen açmış
olacakları yerde, yuvanın dip tarafında korkudan büzülmüş duruyorlardı. Yuvadan
iki üç karış ötede olan ana-baba ise kanat çırparak yürekler parçalayıcı sesler çıkar­
maktaydılar. Bunun muhakkak bir nedeni olması gerekti. Yavaşça etrafıma bakın­
dım, hafif bir rüzgârla dalgalanır gibi duran uzun otların arasından yeşil-sarı renkli,
en aşağı 1,70 boyunda, kocaman bir keme yılanının önce başı sonra upuzun gövdesi gö­
ründü. Kuzey İtalya’nın en kocaman ve saldırıcı yılanlarından biri olan bu hayvana
kuş yavrularını insafsızca avlayarak yediği için kuşçu adı verilmiştir.
Yılanın başı küçük fakat alımlıydı. Cam gibi sabit bakışı, durmadan gidip gelen çatal
dili bir korku havası yaratıyordu. Bununla beraber yerimden kıpırdamadım, nefesimi
tuttum ve bu ölüm tehlikesi karşısında ana-babanm nasıl hareket edeceklerini görmek

(*) E skilerin a n la ttın a göre; D avu d P eyg am b er, C a lû t a d ın d a k i dev gibi bir F ilis tin li savaşç ıyla ça rp ışm ış ve
bir sapan taşı ile a ln ın d a n v u ra ra k onu ö ld ü rm ü ştü r.

218
istedim. Yılan yavaş yavaş, kıvrıla kıvnla ve insafsızca ilerliyordu. Uyutucu bir kımıl-
damazlıkla bakan gözleri kurbanlarını kaçmaktan alıkoymuşa benzemekteydi. Arala­
rındaki mesafe kısalınca yılan başını dikerek saldırıya hazırlandı. Tam bu sırada aklı­
ma omuzlarımda sessizce duran Rama geldi; onu yakalayıp pusuya yatmış hayvana
doğru fırlattım. Yılan bu tepeden inme belâyı görünce şaşırmış ve hattâ gücü kesilmiş
bir hâle geldi. Zaten Rama da bir ölüm kalım savaşı içinde, bir anda seyircilikten baş
aktörlüğe dönüştüğü için pek keyifli değildi.
Fakat dostumun cesaretini değerlendirmekte aîdanmamıştım: Gerçekte bu durum­
dan savaşmadan çıkış yolunu göremeyince boynunu şişirdi, sırtını kamburlaştırdı ve
cesaretle düşmanının hücumunu bekledi. Birkaç saniye tepeden tırnağa bakıştılar, son­
ra yılan bir yıldırım gibi fırladı fakat tutturamadı, zaten pusuda olan Rama tehlikeyi
bir tek hareketle savuşturmuştu. İçgüdüsü ile kurtuluş yolunun bunda olduğunu se­
zen dostum, yılanın kafasına doğru yan taraftan sıçradı ve onu kjuvvetli çeneleri ara­
sında sıktı.
Yılan büküldü, kıvrandı, kuyruğuyle havayı kamçıladı, gövdesiyle düşmanına sarıl­
dı; fakat Rama tuttuğu yeri bırakmadı. Biliyordu ki çenelerinin baskısını azaltmak
ölüme gitmekten başka bir şey değildi. Taşlar, dallar ve dikenli çalılar arasında sürük­
lenerek hırpalanmasına göğüs gerdi, o sırada yılanın kuvvetli sarsmalarıyla kendisine
pek yakışan güzel kuyruğu da koptu. Bunun üzerine hiddetten çılgına dönen hayvan­
cağız çenelerini, yılanın kafası ezilinceye, yavaş yavaş salgıları açılıncaya ve can çe­
kişme hâline gelinceye kadar gittikçe artan bir kuvvetle sıktı.
Ancak o zaman Rama yorgunluktan soluyarak ve şanlı yaralarını yalayarak, yendi­
ği düşmanın yanında dikilip durdu. Onunla gurur duyarak elime aldım ve yavaş ya­
vaş okşamaya başladım. Ona kısa zamanda yenisi oluşan kuyruğunu kaybettiren kaba
hareketimden dolayı beni affetmesini istiyordum. Boğuşmanın bu mutlu sonucunu, kuş­
ların kurtulduğunu ve pek az insanın görmekle övünebileceği böyle bir olayı seyret­
tiğim için memnundum.

219
TİMSAHLAR VE KAPLUMBAĞALAR

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bir kaplumbağanın burnunu incele­ 3 — Bir kaplumbağayı sırt üstü çevirin;


yin; size ne hatırlatıyor? ayaklarını oynatacak fakat doğrulmayı ba­
şaramayacaktır. Acaba neden?
2 — Bu kara kaplumbağasının yapısını
inceleyin. Gözünüze çarpan özellikler han­
gileridir? Yukarıdaki resimdeki deniz kap-
lumbağasıyle aralarında ne gibi farklar var­
dır?
T

4 — Timsah hem karada hem de suda


yaşar; her iki yerde nasıl hareket eder?
Yan tarafa çizilen şemayı inceleyin ve de­
niz kaplumbağasını düşünün?

220
BİRLİKTE TANIYALIM kaplumbağayı denetlemek üzere evinizde
Sürüngenler sınıfına, timsahlar ve kap­ büyütün.
lumbağalar da girer. Bir hayvanın nasıl Timsahlara gelince bunlar için de ken­
incelendiğini öğrendiğinize göre ufak bir di çapınızda bazı ufak araştırmalar yapın.

Timsahları incelerken TİMSAHGİLLER’i de tanımış olduk

Özelliklerini birlikte hatırlayalım:


— D işleri, çene kem iklerinde oyulm uş yu­
valara yerleşm iştir.
— Taraklı 4 üyesi vardır.
— Gövdeleri, boynuzsu pullarla kaplı ve
kem ikten b ir kalkan içindedir.
— İk i yandan sıkıştırılm ış kuyrukları var­
dır.
Bu türe bağlı olarak; bataklık kaymanı,
Hint timsahı ve Missisippi alligatoru’nu
sayabiliriz.

Alligator; Kuzey Amerika’ya özgüdür. Uzun­


luğu 4-5 metreyi geçmez. 60-70 sene kadar ya­
şar. İnsana saldırmaz.

Nil timsahı; 6-7 metre kadar uzar, yumurtayla


ürer, dişisi yüz kadar yumurtayı çamurlu bitki­
ler arasına bırakır. Timsahgiller arasında biri­
cik tehlikeli olan bu hayvan, yalnız aç kalınca
insana saldırır.

▲ ▲
Bataklık kaymanı; özellikle Güney Amerika’­ Hint timsahı; Hindistan’a özgüdür. Bir gaga
da bulunur. Bazen tatiı bazen de az tuzlu suda ile kıyaslanabilecek özellikte dar ve uzun bir
yaşar. Oldukça saldırgan olan bu hayvan bazen burnu vardır. Boyu 6 metreyi geçmez, timsah-
insanlara da saldırır. giler içinde en az tehlikeli olanıdır.

221
Kaplumbağayı incelerken KAPLUMBAĞAGİLLER’i de tanımış olduk

Özelliklerini birlikte hatırlayalım:


— Keskin kenarlı ve gagayı andıran ağızla­
rının içinde d işle ri yoktur.
— D eğişik biçim de 4 üyeleri vardır.
— B ir zırh içinde korunmuş gövdeleri var­
dır (sırtın d aki kabuk 'bağa' ve karın levhaları)
bunlar kem ik levhalar ve boynuzsu pullarla pe­
k iş tirilm iş tir.

Bu familya deniz ve kara kaplumbağa-


rı olmak üzere iki türe ayrılır.

▲ Deniz kaplumbağası; Akdeniz’de yaygındır.


Yüzgeç biçiminde oluşmuş 4 üyesi sayesinde hız­
la yüzer. Bu hayvanı avlamak için bir ipin ucuna
bir yapışkan balığı bağlamr. Bu acayip balık, ba­
şındaki çekmen yardımıyla kaplumbağanın geniş
levhalarına yapışır.

4 Galapagos kaplumbağası; kara kaplumbağala­


rının en kocamanlarındandır, fakat soyu tüken­
mek üzeredir. Boyu 1,5 metre, yüksekliği 60 san­
timdir ve ağırlığı ise 200 kiloyu geçer. 400-500
sene yaşadığı sanıldığına göre dünyanın en yaşlı
sakini demektir.

GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Kaplumbağaları tâ rif edebilir misiniz? Bu acayip hayvanların gövdelerini ko­


ruyan iki kısmın adı nedir? Başları ve bacakları nasıldır? Nasıl savunurlar?
Kara kaplumbağaları neyle beslenir?

GÖZLEMLER (*} ARAŞTIRMALAR (* * ) PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 ( * * ) Timsahların çeşitli tipleri üzerinde bir araştırma yapın; insan için en teh­
likeli olanı hangisidir?
2 ( * * ) Kara kaplumbağası nedir? Nasıl oluşmuştur? Kaplumbağa yetiştirm ek is­
teseydiniz onları neyle beslerdiniz?
3 ( * * ) Kaplumbağalar yararlı mı yoksa zararlı hayvan mıdır?
4 ( * * ) Çeşitli kitap ve ansiklopedilerden yararlanarak su içi yaşantının kabuklar
bacaklar ve başlar üzerinde yaptığı değişikliği gözönüne alın ve böylelikle deniz
kaplumbağaları hakkında bir araştırma yapın. Nasıl ürerler? Yumurtalarını nereye
bırakırlar? Neden kuluçka yatmazlar?
5 ( * * ) Kaplumbağalarla timsahların özelliklerini inceleyin ve bu hayvanlan ker­
tenkele ve yılanlarla karşılaştırın.

222
SÜRÜNGENLER SINIFI

Sürüngenler, sürüklenerek hareket eden hayvanlardır. Bazı ekleri olsa bile


onları, gövdele rin i ile ri sürebilm ek için dayanma noktası olarak kullanırlar.
Gövde ısıları d e ğ iş ik tir ve yürekleri ik i kulakçık, b ir karıncıktan meydana
gelm iştir.
Yeryüzünde ilk defa göründüklerinden bu yana aşağı yukarı 275 m ilyon
sene geçm iş oluyor. En büyük yayılma olayı «sürüngenler devriy> da 220 m il­
yon senelik b ir geçmişe sâhip bulunuyor. Bu hayvanlar yeryüzü yaşantısına
bütünüyle uym uşlardı: A kciğerleri soluk almaya uygun, yum urtaları daha
sağlam kabuklar içinde saklı ve iskeletleri çok sağlamdı.
«Sürüngenler d evrhnde etoburlardan otçullara, uçabilen ve yüzebilenlere
kadar sonu gelmeyen hayvan tü rle ri vardı. Bu hayvanların sayıca ve gövde­
ce küçülm eleri, zamanla değişen çevre koşullarının , özellikle yaşantılarına
uymamasından Heri gelm iş bulunm aktadır.
Aşağıdaki re s im li cetvelde bu sınıfın en tip ik tem silcilerine rastlayacaksınız.

Kertenkeleler
---------------------------------- »

Yeşilkertenkele Ç ayır kertenkelesi Geko

Y ılanlar
-------------------- e

Engerek K obra Piton

Tim sahgiller
------------------- •

Tim sah Alligator

Kaplum bağagilier
--------------------------------------------------------------------------- — m

K ara kaplum bağası D eniz kaplum bağası

223
B ir Tabiat Bilgini Anlatıyor

KAPLUMBAĞALAR

Yıllarca önce günün birinde, bana renkleri tamamen birbirinden farklı, fakat şekil
bakımından aynı olan iki şirin kaplumbağayı hediye ettiler. O zamanlar sizlerin yaşı­
nızda idim ve tabiat bilgisinden habersiz olduğum gibi bu konuda bir şeyler öğrenebil­
mek için kime başvuracağımı da bilmiyordum.
Sözlerime eklemek isterim ki, bu hayvanların bağlı olduğu türleri tanıtmaya yaraya­
cak kitaplarım da yoktu.
Fakat ümitsizliğe kapılmayıp, gözlem metodlarımı da kullanarak onların yaşayışları­
nı neyle beslenebileceklerini ve nasıl bir çevreyle bağdaşabileceklerini denemeye ko­
yuldum.
Önce karakteristik dış özelliklerini dikkate almakla işe başladım. Bunlardan biri on-
yedi santim boyunda ve biraz tıknazca idi. Ağırlığı bir kiloyu bulmamasına rağmen
gayet yavaş hareket ediyordu. Gövdesinin üst kısmı «bağa» denilen ve orta yerinde
düzgün biçimli siyah lekeler taşıyan sarımtrak koca levhalardan oluşmuştu. Karın ta­
rafındaki levhalar da aynı renkteydi ama lekeler yoktu. Diğeri de büyüklük ve ölçü
bakımından hemen hemen arkadaşmınkine eşitti, fakat yapısı daha zarif ve uzunca idi.
Daha az yuvarlak ve yeşil-siyah karışımı bir renkte olan bağanın sırt kısmı da, sıkça
serpiştirilmiş sarımtrak noktacıklarla bezenmişti. Kısacası oldukça çevik ve çabuk olan
haVeketleriyle diğerinden belli farklılıklar gösteriyordu.
Aslında pek ilkel olan bu bilgileri edindikten sonra kaplumbağaların rahata kavu­
şabilecekleri geniş bir terrarium (zemini toprak olan kafes) yapmayı düşündüm. Yaşa­
yacakları yerin genişliği sayesinde, beni pek ilgilendiren, hareket yollarını, hangi şey­
lerden hoşlandıklarını ve âdetlerini öğrenmiş olacaktım.
Terrarium yapmak için güzel bir alan buldum ve bu alanı iki kısma ayırdım. Bu kı­
sımlardan biri kum ve taşlarla örtülü, kurak ve güneşe bakan; diğeriyse ortasında ol­
dukça derin bir durgun suyun parladığı, etrafı ufak ağaçlar ve suda yetişen bitkicik-
lerle sarılı küçük bir göl manzarasını gösteren bir yerdi.
İşim biter bitmez iki geniş kutu buldum. Bunlardan birini ot, kök, yeşillik ve meyve­
lerle doldurdum. Diğerine ise çiğ et parçacıkları, canlı ve ölü böcekler, minik balıklar
ve kurbağa larvalarıyle doldurdum. Doğal çevreleri de böylece hazırladıktan sonra bu
iki kaplumbağayı yalnız hava delikleri bulunan bir kutunun içinde birkaç gün tutuk­
ladım. Onları serbest bıraktığım gün bir kenara saklanarak nasıl davranacaklarını gö­
zetlemeye başladım.
Kısa bir şaşkanlık devresi geçirdikten sonra özgürlüğe kavuşmuş olmanın huzuru
içinde - beni çok şaşırtan değişik tarzdaki hareketleriyle - hantal olanı ağır ağır ku­
rak v°. kumlu bölgeye doğru yollandı ve oraya varınca keyifle güneşlenmeye başladı.

224
Daha çevik olanı ise gerçekten bu türdeki bir hayvan için inanılmaz ve göze çarpar bir
sevinçle suyun kenarına ulaştı, kendini suya atarak suyun üstünde altında yüzmeye
başladı.
En tecrübesiz bir gözlemci dahi birincisinin karada diğerinin ise suda yaşayanlar sı­
nıfına dahil olduğunu anlamakta gecikmezdi. Merakımı daha giderememiştim. Bu hay­
vanların otçul mu, yoksa etobur mu olduklarını hâlâ bilmiyordum. Aradan bir çeyrek
saat geçti, gölde yüzen kaplumbağa toprağa çıktı, sağa sola doğru gezindikten sonra
yeşillikle dolu olan kabın önünde durdu ve içine soktuğu burnunu hemen dışarıya çı­
kardı; kuşkusuz hayal kırıklığına uğramıştı. Bu sefer içindekilerle onu doyurmaya el­
verişli olan diğer kap dikkatine çarpmcaya kadar yürümeye başladı. Ufak balıklarla
canlı böcekleri ne kadar beğendiğini görmek seyre değer bir şeydi. Bu kendisi için ba­
sit bir yemekten ziyade dört başı mâmur bir ziyafet idi. En sonunda karnı iyice
doyduktan ve iyice keyiflendikten sonra (ucundan biraz tattığı et parçalarını çerezden
saymamıştı), durgun suya yöneldi, yaz mevsiminde içi hava dolu yastıklara uzanıp
kendini dalgacıklarla sallanmaya, ılık deniz rüzgârıyla okşanmaya bırakan ve böylelik­
le güneşin tadını çıkaran yüzücüler gibi kendini karın üstü suya atıverdi.
Bu noktaya gelince söylemek lâzım gelir ki; böcek dolu olan sepete yaklaştığı zaman
arkadaşının yeşillikle dolu sepet hakkında gösterdiği hoşlanmazlığı aynıyla o da tek­
rarladı. Sizlerin de kuşkusuz tahmin ettiğiniz gibi bu son sepet, özellikle hazırlanmış
sebzelerle ona bir ziyafet oldu.
Yaptığım incelemeler sırasında oldukça ilginç sonuçlara varmıştım: Artık her biri­
nin kimliğini ve hayat koşullarını iyice biliyordum. Bunun bana öğrettiğine göre, ku­
rak yerlerde ömür geçiren bir kara kaplumbağası bitkilerle beslenir, halbuki bir eto­
bur olan su kaplumbağası dere ve nehir kıyılarında, bataklıklarda yaşar, suyun için­
de ve üstünde hızla yüzmeyi başarır.
O zamandan beri benimle yaşamakta olan bu iki kaplumbağadan çok şeyler öğren­
dim, fakat kaç yaşlarında oldukları bence, bir sır oldu kaldı. Yüz yaşında oldukları söy­
leniyor, işin böyle olduğuna göre özellikle onlardan daha uzun yaşamak isterdim. Şim­
diden sonra birlikte geçirilecek bu uzun yaşantının torunlarını, bağıra bağıra size ta­
nıtmayı üzerime alıyorum.

225
KURBAĞALAR VE KARA KURBAĞALARI

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Yukarıdaki resimde gördüğünüz 2 — Bîr kurbağanın besinini nasıl yedi­


kurbağanın arka üyeleri nasıldır? Olağan ğini görmek isterseniz, birkaç böcek yaka­
üstü uzunlukta olan bu bacaklar ne işe ya layın ve onları canlı olarak kurbağanın önü­
rar ve parmak araları neden perdelidir? Bu ne koyun. Ne göreceksiniz? ,
tip üyeler başka hangi hayvanlarda vardır. Dili ne gibi bir özelliğe sahiptir?

3 — Bir kurbağayı (üstteki resim ) kara


kurbağasından (sağdaki resim ) ayırdede-
bilir misiniz?

4 — Avucunuzun içine bir kurbağa ko­


yun; niçin dışarıya kaçmaya çalışıyor?
Derisi ne renktedir? Kurbağalara neden
çıplak derili denir? (Kurbağayı sâkin bir
hâlde tutmak istiyorsanız onu, içinde buz
bulunan bir kaba iki dakika için daldırma­
nız yeterlidir; hemen uyuyacaktır!)

5 — İçinde su bulunan bir tabağın ke­


narına bir kurbağa koyun, suya atladığını
göreceksiniz; acaba neden?
BİR LİK TE T A N I Y A L I M tutam hâlinde duran solungaçları, yâni
oksijeni sudan çekip alan (akciğerler gibi
Acaba bir bataklığı ilkbaharda gördü­ havadan değil) organları göreceksiniz.
nüz mü? Doğrusu bu kaçırılmayacak bir Bu sırada dışarıdan görülebilen bu solun­
görünüştür: Suyun içerisi, sağa sola zik­ gaçlar birkaç hafta sonra oldukça içerlek
zaklar çizerek, soluk almadan ve delir- olan ağız boşluğuna geçip, ağız yoluyla
mişcesine koşuşan esmer renkte, oldukça solunum başlayacaktır.
acayip biçimde küçük varlıklarla kayna­
Kurbağa yavrusu su içtiği zaman bu su
şır durur. Bunlar kurbağa ve kara kur­
solungaçlara da girecek ve kılcal damar­
bağalarının henüz gelişim evresinde olan
lara oksijenini bıraktıktan sonra başın
dölleridir.
yan tarafındaki özel bir delikten dışarıya
Fazla dikkatli olun! Belki çok kimseler
çıkacaktır.
gibi içinizden bazıları da kara kurbağa­
Özel olarak bunlar, bir kurbağa veya
larını, kurbağalar sınıfının erkekleri sa­
kara kurbağasının yavrusu olduğu bilin­
nır. Hayır. Su kurbağaların da kara kur­
mese, ona pekâlâ bir balık yavrusu deni­
bağalarının da birbirinden rahatça ayırt-
lebilir. Elinizde tuttuğunuz kurbağa yav­
edilebilen erkek ve dişileri vardır.
rusunda görülebilecek bir başka şey daha
Bunlar gerek renkleri, gerek derilerinin
vardır: Kuyruk. Bu organın saydam doku­
görünüşü ve özellikle büyüklükleriyle
su sayesinde kan dolaşımını izlemeniz
birbirlerinden tereddütsüzce ayırdedile-
mümkün olacaktır.
bilir. Erişkin kurbağaların tanımına geç­
Bir kurbağa yavrusunun kuyruğunu ı-
meden önce hep birlikte, kurbağa yavru­
şığa doğru tutup dikkatle bakarsanız, hız­
larının kalabalık ülkesine dönelim ve
la yer değiştiren sayısız kırmızı noktacık­
bunlara bir gözatalım. Bu işi yapmak için
lar göreceksiniz: Bunlar alyuvalardır.
cam bir kap kullanarak bataklıktan bir
Unutmayınız ki, burada olduğu gibi, ka­
miktar suyla birlikte birkaç tane de yav­
nın canlı bir hayvanda nasıl dolaştığını ve
ru alın ve sonra hepsini ufak bir leğene
oksijen taşıyıcı kıymetli alyuvarların na­
boşaltın. Böylelikle yalnız gelişimlerini
sıl koşuştuklarını size kolaylıkla göstere­
değil, başkalaştıklarını da yakından ince­
bilecek fırsatları kolaylıkla elde edemez­
leyebilirsiniz.
siniz.
Onlara baktığınız zaman, kocaman ka­
faları ve yanlarındaki yumakcıklarma kı­ K U R B A Ğ A Y A V R U L A R IN IN
yasla pek orantısız düşen kuyruklarıyle G E L İŞ M E L E R İ
birlikte biraz korkunç balıkları andırmı­
yorlar mı? İşte bu noktada yanılmak ko­ Sabretmesini bilir ve bu kurbağa yav­
laydır. Gördüğünüz tamamen baş değil rularını, bataklıktan alınacak otlar ve da­
biraz da gövdedir; bu çeşit varlıklara ait ha sonraları da ufacık böceklerle besler­
yavruların bu evre içindeyken özellikle seniz onların her gün şekil değiştirdikle­
otçul olmaları yüzünden uzunca gelişen rini göreceksiniz.
barsaklan da içinde barındıran baş kıs­ Zamanla daha da gelişecek, perdeli beş
mının oldukça büyük görünüşü vardır. parmakla oluşmuş arka üyeleri (önce sol,
Daha önce diğer hayvanlar hakkında öğ­ sonra sağ) ortaya çıkmaya başlayacaktır.
rendiğimiz gibi, alman besinlerin cinsi Birkaç gün sonra ön üyeler de belirlene­
barsaklarm uzunluğunu saptamıyor mu? cek ve kurbağa yavrusu hemen hemen
Bu kurbağa yavrularından bir tanesini küçük bir kurbağa hâlini alacaktır. He­
iyice ıslatılmış bir pamuk parçası üzeri­ men hemen diyoruz, çünkü onu bir eriş­
ne koyarak birkaç saniye için elinize alın kin kurbağayla karşılaştırırsanız fazlalık
minicik ağzında bir gagacığı andıran ve olan bir kısım hemen gözünüze çarpacak-

227
Kurbağanın gelişimi; a) yumurta topluluğu; b-c) yumurta
bölünmeye başlıyor; d-e) yuvarlak biçimden uzun biçime ge­
çiş; f-g) yavru, yumurtadan çıkıyor, dış solungaçları görül­
mektedir; h-i-l) bacaklar çıkıyor ve gövde daha çevikleşiyor;
m) yavru sudan çıkıyor, akciğerleriyle solunum yapıyor ve
kuyruğunu yitiriyor; n) başkalaşma artık tamamlanmıştır.

228
tır. Bu kuyruktan başka bir şey değildir.
Fakat onu da sonunda pintice yitirecek­
tir. Yâni kendi kendini eriterek daha doğ­
rusu kuyruğu oluşturan maddeleri içten
içe emerek tüketecek ve böylelikle hiçbir
şeyi kaybetmiş olmayacaktır. Pratik bir
yol değil mi? Üstelik de ekonomik.

Kurbağa yavrularını oluşturan gözele­


rin (hücrelerin) genç ve faal olmaları sâ-
yesinde yeniden oluşturma yeteneği çok
yüksektir: Sürüngenlerde olduğu gibi (ye­
Kurbağanın
şilkertenkeleyi hatırlayınız) kopan organ - iskeleti.
larını yeniden oluşturabilirler. Yalnızca
kuyruğu değil bacağı hattâ bir gözü bile'
İ K İ-Y A Ş A Y IŞL IL A R S O Ğ U K K A N L I
Bundan sonra, binlerce yumurtadan o- H A Y V A N L A R D IR
luşmuş jelâtinli kütlenin beyazımtrak bir
yumurtasından kurtulan kurbağa yavru­ Bir kurbağa yakalayabilirseniz onu in­
su, dış dünyaya çıkmak için, bulunduğu citmeden birkaç saniye elinizde tutun; he­
su çevresini terk etmek üzeredir. Fakat men parmaklarınızın ucunda bir soğuk­
küçük dostumuz otlar arasında sıçrama­ luk duygusu hissedeceksiniz.
yı öğrenmeden önce hemen hemen kabur- Bu duygu (sürüngenleri incelerken öğ­
gasız göğüscüğünün içinde açıkhavada. rendiğiniz gibi) bütün iki-yaşayışlıların
yaşayanlar için varlığı kaçınılmaz olan, böyle olduklarını ortaya koyar: İyi tanı­
iki yeni organın; akciğerlerin oluşumunu dığınız yeşil kurbağa, kara kurbağası ve
birazcık beklemek zorundadır. ileride tanıyacağınız ağaç kurbağası, se­
mender ve triton da tipik soğukkanlı hay­
Şimdi her şey tamamlanmıştır. Eğer bir vanlardır. Yâni bunların iç ısıları bulun­
su kurbağasının çocuğu ise derisi parlak, dukları çevrenin koşullarına göre değişir.
yapışkan ve ıslaktır. Renk değişir: Genel­ Öyle ise semenderler ile tritonlar (su
likle (yeşil kurbağa için) yeşil ve (kırmı­ semenderleri) nedir?
zı kurbağa için) kırmızımtrak olur. Hal­ Bunlar kurbağanın yakın akrabasıdır.
buki karın açık renklidir: Beyaz veya sa- Su kurbağası, kara kurbağası ve ağaç
rımtrak. kurbağası erişkin hâle geldikleri zaman
kuyruktan yoksundurlar, halbuki semen­
Eğer bir kara kurbağasının yavrusu ise
derlerle tritonlar daima taşıdıkları kuy­
derisinin üzerine serpiştirilmiş kaba siğil­
rukları ile daha çok kertenkelelere benzer
ler yüzünden daha az sevimlidir. Rengi
bir görünüştedirler.
daha koyu, ölçüleri daha büyük ve görü­
Kuyruklular da durgun sularda doğar
nüşü ise hantaldır.
ve erişkin hâle gelmeden önce dönüşüm­
Yaşantıları da birbirine uymaz: Su kur­ lerini orada geçirirler. Fakat onların baş­
bağaları bataklık kenarında bulunur ve kalaşmaları, kurbağalarınkinden daha az
her türlü savunmadan yoksun derilerini belirli olur.
ıslak tutabilmek için günde birçok defa
suya dalarlar. Kara kurbağalarına gelin B U L U N D U K L A R I YE R L E R
ce gündüzlük olmaktan ziyade gecelik â-
detleri' olan bu hayvanlar, sudan uzak a- Su kurbağaları durgun sularda, çukur­
ma çok kurak olmayan yerlerde yaşarlar. larda, bahçe havuzlarında; kara kurbaga-

229
lan ise ormanlarda bostanlarda ve ağaç Bu çeşit solunum yapmaya deri yoluyle
kurbağalan da bitkilerin üzerinde bulu­ solunum denir. Bu yüzden bunlarda deri
nurlar. çıplaktır.
Kuyruklular arasında semenderler, de­ Kış mevsiminde (su kurbağaları ve tri­
rilerine çok gerekli olan rutubeti sağlaya­ tonlar) gibi iki-yaşay.ışlılar bataklığın ça­
bilmek için loş ormanlarda, sık otlarla a- muruna gömülür ve kış uykusuna yatar­
ğaç kökleri arasında, çakılların altında, lar. Kara kurbağalarıyla semenderler bu
derelerin yeşillikli kıyılarında yaşarlar. kış uykusunu, kalabalık hâlde toprak al­
Tritonlara gelince bunlar solungaçla de­ tına çekilerek geçirirler. İlkbaharın ılık­
ğil akciğerleriyle solunum yaptıkları için lığı ile kış uykuları sona erince, hepsi yu­
zaman zaman su yüzüne çıkarlar. murtalarını durgun suya bırakırlar.
Ortalama 22-24 santim boyunda olan
semenderler 500-1500 metre yüksekliğe BESLENM ELERİ
kadar olan yerlerde bulunurlar. Bunlar
daha ziyade gecelik âdetleri olan hayvan­ İster kuyruklular olsun isterse kuyruk­
lardır. Gündüzleri yalnız nemli ve yağ­ suzlar hepsi etoburdur. Canlı böcekleri
murlu havalarda avlanmaya çıkarlar. yerler, salyangozları, kabuksuz sümüklü
böcekleri ve kurtları da hor görmezler. İş­
DE R İLER İ İLE D E S O L U N U M tah açıcı bu hayvanlar eğer ölü veya ha­
YAPARLAR reketsiz iseler bir su kurbağası, bir kara
kurbağası veya bir ağaç kurbağasının
Belki bilmiyordunuz. Akciğerler, biz in­ bunlara baka baka açlıktan öleceği mu­
sanlar ve açıkhavada solunum yapan hay­ hakkaktır.
vanlar için varlığı kaçınılmaz bir organ Yalnızca kurbağa yavruları Uk evrede
iken iki-yaşayışlı hayvanlara göre böyle otçuldurlar. Kurbağanın ağzındaki ufa­
değildir. Sadece yararlıdır. Bazılarında cık dişler çiğnemeye değil, dışarıya çıkar­
deri akciğerlerden fazla önem taşır. Bu şe­ dığı diliyle ve sonsuz bir ustalıkla hattâ u-
kildeki solunum, akciğerlerle yapılan so­ çarken bile yakaladığı avlarını hapset­
lünüm kadar yeterlidir. meye yarar. Ön ucuyla altçeneye bağlı,

Erkek kara kur


bağası bağırmaya
başladığı zaman
ses torbası hava
ile haddinden faz­
la dolarak şişer ve
hayvanı oldukça
korkunç bir hâle
sokar.

230
Jelatinlerin içine gömülmüş
kara kurbağası yumurtaları.
Bu kordonların uzunluğu bir­
kaç metreyi bulur.

arka ucu çatallı ve serbest hareket eden


bu dil akla durgunluk verecek bir hızla
dışarı fırlar ve içeriye kıvrılabiiir.

D E R İL E R İY L E S U İÇ E R L E R hayvan yumurtladığı zaman içindeki yav­


ru zaten gelişmiş bir durumdadır. Bu yav­
Bu gerçekten ilginç bir olaydır. Bütün rular aşağı yukarı üç ay, su içinde yaşar­
iki-yaşayışlı hayvanlar suyu ağızlarıyla lar, sonra anaları gibi su çevresini terk-
içmeyip derileriyle emerler. ederek açıkhavaya çıkarlar. Boz renkli o-
lan derisi siyah beneklerle kaplıdır. Eriş­
kin hâle geldikleri zaman derileri, sarı le­
ÜREM ELERİ
kelerle süslenmiş siyah bir renk alırlar.
Su kurbağaları ile kara kurbağalarının
Kurbağa yumurtaları, ortalarında si­
erkekleri belli iki özellik sâyesinde dişile­
yah bir tohum taşıyan beyaz üzüm çekir­
rinden ayırdedilir: Erkeklerin gövde yapı­
deklerini andırır. Buna oğulcuk denir. Bu
sı daha küçüktür ve kendilerine özgü
yumurtalar toplu bir şekilde ve jelatinle
vraklamaları çıkardıkları ses torbaları
kaplanmış kocaman yığınlar hâlinde su­
vardır.
yun içerisine terkedilir. Kara kurbağala­
rına gelince bunlar yumurtalarını, yan
yana dizili yumurtalardan oluşmuş sı­ FA YD A LA R I VE ZARARLARI
ralar ve uzun kordonlar biçiminde eker­
ler. Semenderler ise ovovivipar’dır. Yâni Kurbağalar, tarıma zarar veren hay­
vanlarla beslendikleri için yararlıdırlar.
Çoğu kimsenin inandığının aksine, bu a-
rada zenırli olmadıklarını da açıklamak
isteriz. Gerçi su kurbağaları, kara kurba­
ğaları ve semenderlerin derisi hafif bir
zehir çıkaran salgı bezleriyle donatılmış­
tır ama bu zehir minik hayvanlara ve o
da ancak kanlarına bulaşması hâlinde za­
rar verir.
Kara kurbağasının sidiği de kuvvetli
dalayıcı olmasına rağmen zehirli değildir;
■yalnız herhangi bir iltihaplanmadan ka­
çınmak için, hayvanı elimize aldıktan
sonra ellerimizi, gözlerimize ve ağzımıza
dokundurmadan hemen yıkamalıyız.

Uzun kuyruklu Alp tritonla­


rı. Onları belirleyen canlı
renkler cinsiyetlerini açık­
lar. Resimde erkek tritonları
görüyorsunuz.
Kurbağa ile kara kurbağasını incelerken IKİ-YAŞAYlŞLILAR’ı tanımış olduk

Özelliklerini birlikte hatırlayalım:


— D e r ile r i çıplak, vücudu sıçramaya ve
yüzmeye e lv e riş lid ir ; d e rile riy le su içerler.
— Yavrulan solungaçla, e riş k in le ri ise ak­
c iğ e rle ri ve d e rile riy le solu nu m yaparlar.
— Isıları b ulu n d u k la rı çevreye göre d e ğ i­
şir.
— Yum urtadan ve ana karnındayken y a v ­
ruları o lu şm u ş yu m u rta la rd a n doğarlar.
— Yalnız semender, mağara semenderi ve
trito n kuyru kla rını muhafaza ederler.

A Açık boz renkli bir tip küçük kurbağa olan


pelodyte, gerçekten az rastlanan bir iki-yaşayışlı-
dır. Avrupa’nın Akdeniz bölümünde yaşar.

Kırmızı kurbağa; İtalya’da bulunan kurbağaların Mağara semenderi; ömrü boyunca gelişmemiş
toprakla en çok bağdaşan bir çeşididir. Ona rutu­ hâlde kalan ve pek az rastlanan iki-yaşayışlılar-
betli yerlerde sıçrarken rastlamak zor bir is değil­ dan biridir, hemen hemen kör olan bu hayvan ışığı
dir. deri yoluyle sezer.

Kuyruksuz ve iki-yaşayışlı olan ağaç kurbağası Sarı ve siyah semenderler Avrupa'da en çok ta­
daha sevimlice ve kurbağaların daha çok evcil hâ­ nınan iki-yaşayışlılardandır, fakat gece âdetlerine
le konulabilenlerindendir. (mutlaka evde bakılma bağlı ve çok rutubetli iklimlere düşkün oldukların­
yoluyle) 22 sene yaşayabilirler. Bulunduğu yere dan onlara da pek az rastlanır.
göre, yeşilin her tonunda değişebilen rengi onu Zararsız ve çok barışsever bir karakterdedir, ge­
kamufle eder. Çok yararlıdır. nellikle korularda ve vâdilerde yaşar.
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Bir su kurbağası ve kara kurbağasını çizmeye çalışın; onları birbirinden


ayırdeden özellikler nedir? Nerede yaşarlar, neyle beslenirler ve nasıl ha­
reket ederler?
2 — Bir kurbağa yavrusunun başkalaşması nasıl olur? En çok değişen organları
hangileridir?
3 — Kurbağaların dilleri ne gibi özelliğe sâhiptir? İki-yaşayışlı hayvanlar daima
böcekçil midir?
4 — Kuyruksuzlarla kuyrukluları birbirinden ayırdeden nedir? Semenderlerle tri­
tonları nerede bulabiliriz? Kışı nerede geçirirler?
5 — İki-yaşayışlılarda kaç tür solunum gördünüz?
6 — Su kurbağaları ile kara kurbağalarının yumurtaları nasıl ayırdedilir?
7 — Kara kurbağaları yararlı mı yoksa zararlı hayvanlardan mıdır? Zehirli olduk­
ları gerçek midir? Bunlara karşı ne tedbir almak lâzımdır? Mim etizm (çev­
reye uyma) ne demektir? Ağaç kurbağaları bulundukları çevrenin rengine na­
sıl uyarlar?

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR (* * } PRATİK DENEYLER ( * * * )

1 (***) Kuyruksuz ve kuyruklu iki-yaşayış11ların özelliklerini, aşağıdaki şemalar­


dan yararlanarak inceleyin.
>Uyarı: a) Resmi, renkli kalemle boyayın ve dikkatle inceleyin; bir kurbağanın
ön üyeleriyle arka üyeleri arasında ne fark bulacaksınız? Neden bu kadar değişik­
tirler? b) Kitaptan kopya ederek, su kurbağasının başkalaşma evrelerini tam ola­
rak çizin, c) Bir ağaç kurbağası yakalayabilirseniz onu dikey bir cam levha üzerine

233
koyun; düşmeden tırmanmayı başarabildiğini göreceksiniz. Camın diğer tarafından
(bir mercekle) parmaklarının yapısını inceleyin: Olayı nasıl izah edersiniz? d) Bir­
kaç ağaç kurbağasını bir terrarium 'a hapsettikten sonra içerisinde yeşil marul yap­
rakları veya diğer sarı, kırmızı yapraklar koyun. Göreceksiniz ki ağaç kurbağası
aynı yerin tonunu alacaktır. Bu olaya ne denir? e) Şimdiye kadar açıklanan örnek­
lere dayanarak, iki-yaşayışlıların karşılaştırılmalı bir cetvelini çizin.

İKİ-YAŞAYIŞLILAR SINIFI

İki-yaşayışlılar, yaşantılarını to prak üzerinde s ü rd ü rm e kle beraber su çev-


resinede ku vvetle bağlıdırlar. Başkalaşma evresinde so lungaçlarıyla ve başka­
laşm adan sonra ise a kciğ e rle riyle solu nu m yaparlar. Yürekleri üç göze b ö lü n ­
m üştür.
Aşağı yukarı bundan 4 0 0 m ily o n sene evvel h iç b ir om urgalının, bütün ha­
yat tü rle rin in beşiği olan su çevresinin dışında yaşayabilm e yeteneği yoktu.
Fakat gerçekten o zamanlar b ir va rlıklar grubu, sudan fışk ırm ış olan kara­
la rd a k i koşullara k e n d ile rin i u ydu rm a düzeyinde id i: A k c iğ e rle rle oluşan b ir
çe şit solu nu m yo lu ortaya çıkıyo r ve ke m ik çatıları ise g itg id e daha gelişkin
b ir şekil alıyordu. Bu sebeple su dışında daim a uzun d e v irle r yaşamaya ye­
te ne kli olan bu hayvanlar yeryüzünde sürüne sürüne, pek m uh taç o ld u kla rı su
b ir in k it ile r in i aramaktaydılar. Bunu izleyen d ö lle rd e k i ile rle m e le r daim a daha
çabuk ve kayda değer oldu.
B ö y le lik le doğan iki-yaşayışlılar yeryüzünde solu nu m yaptıkları ve hareket
e ttik le r i nâlde yeni besin kaynaklarından da yararlanabilm e d urum un da yd ılar.
Yeryüzü b ütü nü yle önlerine ya yılıyor ve (daha önce g ö rd ü ğ ü m ü z g ib i) i lk sü­
rün ge nle rin ortaya çıkışına kadar h iç b ir om u rg alı bu alanı, onlarla b ö lüşm e m iş
oluyordu.
Günümüzde ise iki-ya şayışlıla r sınıfının çok ç e ş itli tü rle ri vardır. Aşağıda-
d a ki cetvel bu sın ıfın en tip ik te m s ilc ile r in i g österm ektedir.

234
B ir Tabiat Bilgini Anlatıyor

KARA KURBAĞASI

«— Üzerine bir taş at!»


«— Haydi Fufi, öldür onu!»
«— Yok canım, en iyisi sopayla vuralım!»
Bir köpeğin havlamasına karışan bu çeşit sözler, kentin çevresindeki atış poligonu­
nun kocaman duvarı ile çayırlar arasındaki bir patikada yürüdüğüm sıra kulağıma
çalındı ve beni çok etkiledi. Bu, erkek çocukların sesleriydi. Bir çocuk topluluğunun
bir zavallı hayvanı, zalimliklerine kurban edecekleri aklıma geldi.
Gerçekten de aldanmamıştım. Duvarın köşesini döndüğüm zaman iki büyük taşın a-
rasına sığınıp kendini, saldırganların taşkın öfkesinden korumaya çabalayan bir zaval­
lı kara kurbağası gözüme çarptı. Hemen atıldım ve bu yakışıksız hareketlerinden dola­
yı onlara sertçe azarladıktan sonra, âdeta yarı ölü bir hâle gelmiş olan zavallı kurbağa­
yı saklandığı yerden usulca çıkardım. Hafif hafif okşayarak üzerindeki tozu toprağı te­
mizledim-, korkusu son dereceyi bulmuş olan hayvancağız neyse ki pek ağır yaralan-
mamıştı. Kendini savunmadan yoksun olan bir yaratığa karşı yapmakta oldukları şe­
yin fenalığını çocuklara anlatmayı yerinde bulmadım, gerçekte bir azarlamadan son­
ra vereceğim bu öğüte kulak asan bulunmayacaktı. Yapılabilecek en iyi şey onları dü­
şünmeye dâvet etmekti. Gerçi bu çocuklarla yapılacak şey değildi ya! İşe başlamak
için şu sözleri söyledim:
«— İçinizden hanginiz bana, insanlara ve tanma en çok zararı dokunan hayvancık­
ları sayabilir?»
Nârin yapılı, zeki görünüşlü ve 12 yaşlarında kadar bir çocuk hepsinin adına ve alay­
cı bir sesle bana cevap verdi:
«— Sinekler, çekirgeler, mayısböcekleri ve kurtlar, öğretmen bey!»
Bu kızdırıcı sözü anlamamış gibi görünerek cevap verdim:
«— Pek güzel, içinizden hanginiz on dakika içinde bu zararlı böceklerden en fazlası­
nı tutabilirse ona ödül olarak para vereceğim, gitsin kendisine pasta alsın.»
Hepsi ok gibi yerinden fırladı ve verilen zamanın sonunda yakalanmış birsürü hay­
vancığın karşısında kaldık: İkiyüzü bulan bu beklenmedik böcek koleksiyonunda, si­
nekler, solucanlar, kırkayaklar, mayısböcekleri, çırçır böcekleri vardı. Örümcekleri ve
diğer yararlı böcekleri salıverdim ve Paolo’nun (sözüme ilk defa cevap vermiş olan ço­
cuk) avucuna 200 lireti saydım. Çünkü tek başına yakaladığı böceklerin sayısı 35’i bu­
luyordu. Sonra çocuklara:
«— Soluk bile almadan yerinizde durun, kıpırdanmayın» dedim. Kurbağayı yavaşça
kaldırdım ve onu çocuklardan oluşan çembarin orta yerine ve kendisine güven verebi-
cek bir çalılığın yanına koydum. Gırtlağının altındaki çarpıntının geçmesini bekledim.
Bu, artık rahatça nefes alabildiğini gösteriyordu. Hemen burnunun birkaç santim ö-
tesine güzel bir mayısböceği bıraktım, ilk anda onu görmemiş gibi göründü, fakat ma-
yısböceği yürümeye başlayıp burnunun bir karış ötesine varınca, şakırtıya benzer bir
ses duyduk ve arada yıldırım gibi hızı târif edilemez bir hareketin farkına vardık. Kur­
bağa ağzını açmış, dilini dışarıya çıkarmış, böceği yakalayıp yuttuktan sonra ağzını
kapamıştı. Bütün bunlar ancak saniyenin 1/15’i içinde olup bitmişti. İnsan gözü olayı,
görerek değil ancak tahmin etmekle izleyebilirdi. Bu çeşit hareketleri bir film üzerin-

235
de tespit edebilmek için bir saniyenin yüzlerce ast katında resim çekebilen bir fotoğ­
raf makinesi kullanmak gereklidir.
Bu beklenmeyen sahneden sonra öyle sevinç el çırpmaları, coşkun haykırmalar ol­
du ki dünyanın en sert öğretmeni bile onları azarlamaya cesaret edemezdi.
Çocukları susturmayı faydasız bularak sakinleşmelerini bekledim. Zaten kurbağa
da çalılıkların arasına büzülmüştü, ilk ziyafetin tadı damağında kalmış olacak ki usul­
ca ortaya çıkarak iğrenmeden ve azar azar verdiğim ikiyüz böceği yarım saatten az bir
zamanda yedi bitirdi. Zararlı böcekler ortadan kaldırılmıştı ama ne de olsa biraz ra­
hatça gezinen varlıkların insafsızca ölüme sürüklenmesi bana hoş görünmüyordu. Fa­
kat bununla beraber onlara sıvışma şansını da vermiştim.
Karnı ve gözü doymayan kurbağa her ne olursa olsun, böcek yemedeki ustalığını
göstermişti.
Çocuklar artık rahat durmuyor, kurbağa çeşitleri, beslenme yolları, yaşantıları, ya­
rarlan hakkında birbirleriyle yarışırcasına sorular yağdırıyorlardı. Onları candan ilgi­
lenmiş görüyor ve ömürleri boyunca bu hayvanlara eziyet etmek şöyle dursun, böyle
bir sahneyi görme fırsatından yoksun kalmış çocuklara karşı da canla başla savuna­
caklarına inanmış bulunuyordum.

236
HAVUZ BALIĞI

GÖZLEME ÇAĞRI

1 — Bir balığı yüzerken inceleyin; han­ 2 — Bir balığı elinize aldığınız zaman
gi yüzgeci daha çok hareket ediyor? Bun­ hemen fırlayıp kaçar mı? Diğer hayvanla­
ların hangisi kayığın dümenine ve hangisi rın derileri üzerinde böyle kaypak madde­
de küreklerine benzetilebilir? Gövdesinin nin varlığına rastladığınızı hatırlıyor mu­
üzerinde kaç yüzgeç sayabiliyorsunuz? sunuz?
Bir parmağınızı balığın başından kuyru­
ğuna doğru yürüttüğünüz zaman kaypak ol­
duğunu göreceksiniz, fakat ters tarafa doğ­
ru götürürseniz pütürlü olduğunun farkına
varacaksınız. Bu olay size neyi açıklıyor?

3 — Balık başının yan taraflarındaki ka­


pakçıkları kaldırın; gözünüze çarpan ne
olacaktır? Balığın ağzına bir kurşunkalem
soktuğunuzda ucu nereden çıkacaktır? Böy­
le bir geçidi izleyen şeyin ne olduğunu söy­
leyebilir misiniz?

BİRLİKTE TANIYALIM Sazan balığının yakın akrabası olan ve


binlerce yıllık bir geçmişi bulunan bu u-
Rengi kırmızı, yapısı iğ-biçim olup ak­ facık balığa havuzbalığı denir. Düşünün
varyumda yaşar; bazıları da ona her gün ki Milâttan 4000 yıl önce, bunlara benzer
yem vermeye kalkar. Bir bilmeyece ben­ balıklar Çin’de yetiştirilmekteydi. Ancak
zeyen bu şeyi hâlâ bilememiş bulunuyor­ 1611 senesinde bunları Avrupa’ya getiren
sanız hemen söyleyelim ki birçoğumuzun Portekizli denizciler, kapalı tuttukları ye­
da evimizde beslediği bu hayvan, bir kır­ rin koşullarına, özel bir bakım istemeden
mızı balıktan başkası değildir. kolaylıkla uyuveren bu balıkların yaygın

237
K a s la r

O m u rla r

K uyruk
i

Solungaçlar
An us yüzgeci
Yürek

Bir balığın belli başlı organlarının anotomik di­


zilimini gösteren şematik resim.

bir şekilde yetiştirilmeye başlanacağını


kuşkusuz bilmiyorlardı. İnsanlar bundan
yaralanarak onu, gitgide daha uzun ö-
mürlü hâle getirmek ve evlerindeki ak­
varyumlarda üretmek için birçok deney
üzerinde çeşitli çalışmalar yapmıştır.
Bu çalışmalar sonunda sunî olarak ye­
tiştirilen varyeteleri (çeşitleri) arasında
gı*i renkli havuzbalığı ve sarımsı havuz-
balığını da sayabiliriz.
Fakat onları şimdiye kadar incelediği­
miz omurgalılardan ayıran özelliğin ne
olduğunu keşfedebilmek için hep birlikte
incelemeye çalışalım. Genellikle balıkla­
rın karakterlerine bir gözatabilmek için
kırmızı balıklardan yararlanmayı düşü­
nüyoruz.
Balıkların omurgalı olduklarını kuşku­
suz bilirsiniz. Belkemeğini oluşturan o-
murgalar hemen hemen birbirine eşittir.
Kaburgalar yâni kılçıklar ise yassı olup
göğüs kısmında bulunmazlar. Böylece iki
- yaşayışlılarda olduğu gibi balıklarda da
iç organları koruyan bir göğüskafesi yok­ Yukarıda; bir balık iskeleti, aşağıda; balık pul­
tur. larının belli dört tipi.

Balığı, şimdiye kadar incelediğimiz


hayvanlardan apayrı kılan özelliği, onun man görürüz ki, su içinde hareketlerini
sırf suya bağlı bir yaşamı olmasıdır. engelleyecek ne boynu ne de özel çıkıntı­
İşte bu su içindeki yaşam ve hareket, ları vardır. Biçimi tipik olarak hidrodina­
balıklarda değişik bir vücut şekli ortaya mik yâni suda hareket etmeye elverişli­
koyar. Bir balığa dikkatle baktığımız za- dir. Uç tarafında yuvarlaklaşan kafa bü

238
tünüyle gövdeye bitişir ve bir kuyrukla biri ardına sağa ve sola bükerek, yâni
sonuçlanan gövde bu şekilde incelmiş, her iki yandaki kaslarını büzerek.
yassılaşmış bir hâl alır. Peki öldükleri zaman neden karınlan
Suya dalarak yüzdüğünüz zamanlar su yüzünde kalıyor? Sırt kasları kann
sizler de öyle yapmıyor musunuz? kaslarından daha ağır oldukları için. Ba­
Balığın derisi, bir dam üzerindeki kire­ lık sağ oldukça göğüs ve karın yüzgeçle­
mitler gibi konulmuş ve serbest tarafları rini oynatarak denge hâlinde bulunur.
kuyruğa doğru dönük pullardan oluşmuş­ Öîdüğü zaman ise bunlar hareket edeme­
tur. Böylelikle su bir dirence rastlamadan yeceklerinden dengesi bozulan balık böğ­
kayıp gider. Pullar, balıkların bolca çıkar, rünün üzerine yatıp kalır.
dıkları sümüksü bir madde sayesinde dai­
ma kaypaktır. Biçimleri değişik ve bazı SOLUNGAÇLARIYLE SOLUNUM
balıklarda ise iridir. Bir mercekle incele­ YAPARLAR
diğiniz zaman bunların, ortak merkezli
daireler hâlinde geliştiğini göreceksiniz. Bir akvaryumdaki balığı inceleyin. Du­
Hazır yeri gelmişken söyleyelim ki; balık­ rup dinlenmeden ağzını açıp kapamakla
ların yaşı bu dairelerin sayısına dayanı­ meşguldür. Sakın karnı aç olmasın? Ha­
larak hesaplanır. Pulların kalınlığı iss, ta­ yır! Eğer böyle yapmasa yaşayamaz, çün­
biî cinsine göre balığın sağlığı hakkında kü bu onun solunum yapmasıdır.
aşağı yukarı bir fikir verir.
Dikkatlice bakacak olursanız, başının
iki yanında durmaksızın kalkıp inen iki
kapakçık göreceksiniz; bunlar kulak de­
BALIKLAR NASIL YÜZER?
ğil solungaç kapağı yâni solungaçların
koruyucu organlarıdır. Bunların altında
Kuyruğu ve yüzgeçleri sâyesinde yüzer­
solungaç kemerleri bulunur, kemiksi do­
ler.
kudan oluşan bu kemerlerden her biri
Yüzgeçler kemiksi dokudan oluşmuş
solungaç adı verilen ve içindeki kan dola­
deri kıvrımlarıdır Tek yüzgeçler ve çift
şımı yüzünden kırmızı bir renk alan iki
yüzgeçler olmak üzere ikiye ayrılırlar.
saçağa desteklik eder. Solungaçlar suda
Tek yüzgeçler: Karşılığı olmayan yüz­
erimiş hâlde bulunan havayı alırlar, bun­
geçlerdir. Sırt, anus ve kuyruk yüzgeci.
lardan kana karışan oksijen gövdenin her
Sırt ve anus yüzgeci balığın yana yatm a­
hücresine kadar ulaşır. Buna karşılık göv­
sını önler, kuyruk yüzgeci ise balığın hız­
de hücreleri tarafından oluşturulan ve
lı yüzmesini sağlar.
solunum organlarına kadar gelen karbon
Çift yüzgeçler: Karşılığı olan (her birin­
dioksit de solungaçlar tarafından durma­
den iki tane bulunur) yüzgeçlerdir. Gö­
dan suya bırakır. Acaba hangi suya diye­
ğüs ve karın yüzgeçleri. Balıkların çift
ceksiniz? Ağız yoluyla solungaçlara giren
yüzgeçleri diğer omurgalıların üyelerine
ve onları bolca ıslatacak kadar kaldıktan
(el ve ayaklarına) karşılıktır. Göğüs ve
sonra solungaç kapağından çıkıp giden
karın yüzgeçleri balıkların yavaş yüzme­
suya.
lerini sağlar.
Canlı veya yeni ölmüş bir balığın solun­
Balığın yüzmesinde sırt kaslarının öne­
gaçları kırmızıdır, bunların koyu bir ren­
mi çok büyüktür. Pişmiş bir balığın derisi­
ge dönüşmeleri ve kokar bir hâl almaları
ni sıyırdıktan sonra, sırt kaslarının karın
için çok zaman geçmesine lüzum yoktur.
kaslarına oranla olağan üstü gelişimini
inceleyin: Bu durum size sorulacak iki so­ Balıklar su içinde yükselmek ve oradan
runun cevabını çok kolaylaştıacaktır. derine dalmak için ne yapıyorlar? Bu iş,
Balıklar nasıl yüzer? Gövdelerini bir­ belkemikleri ile barsakları arasında oluş­

239
Köpekba tıklarındaki Kem ik iskeleti!
Solungaç kapağı
solungaç aygıtı balıklarda solungaç
--a*mİİ-

Balıkların solungaçlarında suyun dolaşımını gösteren şema.

muş bir yüzme kesesi sayesinde gerçekle­ Balığın başında, yakın şeyleri görmeye
şir. yarayan kapaksız ve yuvarlak gözler var­
Gazla dolu olan bu kese hava boşaltıcı dır. Bunların gördüklerini, yalnız 10 met­
«pnömatik» denilen bir boru ile barsağa reye kadar seçebildikleri zannolunur. Bu
bağlıdır. Kese içindeki gaz; oksijen, azot fırsattan yararlanarak size hatırlatmak
ve karbon dioksitten oluşmuştur. Eğer ke­ isteriz ki deniz diplerinde ömür geçiren
se şişkin olursa balığın gövde hacmi ar­ balıkların gözleri zamanla işe yaramaz
tacak ve böylelikle hafiflemiş olan balık, bir hâle gelmiştir, gerçekten deniz derin­
su yüzeyine doğru yükselecektir. Eğer ke­ liklerinin karanlığında yaşayan bu or­
seyi çevreleyen kaslar büzülürse kesenin ganlar kullanılmadıkları için yavaş yavaş
hacmi küçülecek ve böylelikle ağırlaşan gerilemiş durumdadırlar. Diğer yandan
balık dibe doğru gidecektir. karanlıkta yaşadıkları hâlde gözleri üs­
Özellikle yüzme öğrenmeye başladığı­ tün derecede gelişmiş balıklar da vardır.
nız sıralarda böyle güzel bir yüzme kese­ Bunun, dip tarafa doğru sızan en zayıf -ı-
sinin emrinizde olmasının ne kadar hoş şığı bile kavrama zorunluluğundan ileri
olacağını sizler de düşünmüzsünüzdür! geldiği sanılmaktadır
Sakın üzülmeyin! Sîzler de kendinizi su Balıkların dış kulakları yoktur. Yalnız
yüzünde tutabilmek için geçerli bir yol iç tarafta bulunan küçük bir organ gürül­
bulabilirsiniz: Cankurtaran simidi. İçi ha­ tüleri duymaya yaradığı kadar da denge
va veya sudan daha hafif bir maddeyle kurma ve yönelme duyularını sağlamaya
dolu olan bu halka, sizin suda batm am a­ yarar.
nızı sağlar ve böylelikle sizi su yüzünde »Koklama organı, ağızla- bağlantısı ol­
tutar. mayan iki burun deliğinden oluşmuştur.
Bunlar az gelişmiş oldukları hâlde, koku­
BAŞ VE DUYU AYGITLARI ları güzel alırlar. Balıklar, balıkçının ol­
tasına asılı yemi görmeden önce kokusu­
Balığın duyu aygıtları (organları) han­ nu alarak ona doğru yönelirler.
gileridir? Ağzına gelince: Hiçbir zaman çiğne­

240
ve böylelikle onu «görür» bir hâle getire­
rek yaklaşan düşmanı veya avı gözlerin­
den daha iyi haber verir.

BULUNDUĞU YERLER

Havuzbaiığım bizler süs maksadiyle


akvaryumlarda ve bahçe havuzlarında
yetiştiririz. Evde balık beslemek istiyorsa­
nız dörtgen akvaryumları tercih edin,
çünkü yuvarlak kaplarda balıklar hiç
durmadan dönmek zorunda kalırlar. Ba­
lıkların suyunu her gün değiştirmeyi u-
nutmaym, fakat musluktan doğruca ko­
yacağınız su soğuk ve oksijeni gereğin­
den fazla olabileceğinden bunu bir kap
içine akşamdan koyarak dinlendirmek ve
ancak sabahleyin akvaryuma boşaltmak
yerinde olur.

BESLENMELERİ

Kırmızı balık omnivor (her şey yiyebi-


Mandagöz mercan balığı yumurtası. Boynuz ya­
pılı bir kapsülle korunmuş bulunan bu yumurta, do­ len) dur. Kurtlar, böcekler, su içindeki
natılmış olduğu uzun iplikler sayesinde, deniz di­ mikroskopik varlıklar hattâ bitkilerle de
bindeki bitkilere sarılıp kalır. beslenir.

meye yaramayan ve yalnız besinleri yut­ ÜREMELERİ


maktan başka bir işi olmayan dişleri ba­
zılarında bulunmayabilir de. Bu dişler Kırmızı balıklar ve genellikle bütün ba­
gerçekte ağız içinde veya yutakda da ola­ lıklar ilkbaharda suya bırakılan yumur­
bilirler. Çünkü balıkların tükürük bezleri talardan doğarlar. Bu yumurtaların yüz-
olmadığı gibi bazılarının dilleri dahi yok­ lercesi bitkilere ve su içine batık cisimle­
tur. Fakat buna karşılık tat alma duygu­ re takılarak kalır. Ancak bu yüzlerce yu­
su sanıldığının aksine olarak yalnız ağız­ murtanın bir kısmının açılabilmesi yü­
da değil gövdenin dış kısmında da bulu­ zünden yumurta sayılarının yüksek ol­
nur. ması gerçekten bir nimettir. Zira bunla­
Balıkların bir altıncı duyuya sahip ol­ rın büyük bir çoğunluğu çeşitli gelişme
duklarını biliyor muydunuz? Öyleyse bu evrelerinde balıklar tarafından yutulur.
gözlemi yapın. Yumurtadan çıkan 2-3 günlük yavru, a-
Elinize bir ölü balık alıp, bir mercekle na-babasmdan farklıdır. Kahverengi olan
baktığınız zaman esmer renkli bir çizgi­ gövdesinin karın tarafında yumurtanın
nin baştan kuyruğa doğru uzadığını gö­ artıklarından oluşmuş tuhaf görünüşlü
receksiniz. Yanal çizgi delıilen bu kanal­ bir besin kesesi vardır. Buna vitellus ke­
cık, kendisini dış çevreyle temasa geçiren sesi denir. Besinle dolu olan bu kese balık
ufak deliklerle donatılmış bir hâldedir. gelişip yiyeceğini kendi kendine sağlaya­
Kanalın içine giren su, bu dış çevrenin cak hâle gelinceye kadar onu besler ve
içindeki en ufak titreşimleri bile duyurur sonunda eriyerek kaybolur.

241
Havuzbahklarım incelerken BALIKLAR’ı tanımış olduk

Özelliklerini birlikte hatırlayalım:


— Om urg alıd ırla r.
— D e rile ri p ullarla kaplıdır.
— H areke t organı olarak yüzgeçleri vardır.
— Yum urtlam a ynluyla ürerler.
— Solun ga çlarıyla so lu nu m yaparlar.
Sazan balığı, alabalık (tatlı suda yaşa­
yan) , denizatı, yazılı orkinos, hamsi, is­
tavrit azmanı, dilbaJığı kemik iskeletliler
ve mandagöz mercan balığı ile torpil ba­
lığı da kıkırdak iskeletliler arasındadır.
Mandagöz mercan balığı insandan oldukça ür­
Dağlardaki gölcüklerin tipik yaşayıcılarından kek. Karakteristik biçimde olan sırt yüzgeçleri
olan alabalık, özel havuzlarda da yetiştirilir. Yav­ suyun yüzüne çıkar, bu yüzden hemen daima su­
rular daha 2-3 günlükken nehirlere aktarılır. yun hizasında yüzer.

Dilbalığının gövdesi her iki yandan da yassıl- Kıkırdak iskeletlileri belirleyen torpil balığının
m ıştır. Bunun açık renkli olan tarafı deniz dibinin boşalttığı elektrik insanlarca da hissedilir. Tipik
kumlarına dayanır, daha koyu renkli olan diğer göğüs yüzgeçleri vardır.
yanı ise suyun dip tarafındaki renklerle karışarak Denizatı su içindeki özel hareket biçiminden
onu kamufle eder, birbirine çok yakın gözleri var­ dolayı genellikle balık sayılmaz. Sırtındaki özel
dır. Gözleri yan taraflarında bulunur. yüzgecini pervane gibi titreterek hareket eder.
▼ ■
GÖZDEN GEÇİRME VE BİLGİYİ KONTROL

1 — Kendisini su içi yaşantıya uyduran özellikleri (biçimini, pullarını, eklem­


lerini ve yüzgeçlerini) gözönünde bulundurarak kırmızı balığı târif edin.
2 — Balığın içindeki «kılçık» nedir? Onda eksik olan hangi şeydir? Daha hangi
omurgalılarda aynı şeyin farkına vardınız?
3 — Balıklar nasıl yüzer? Ç ift yüzgeçlerin özelliği nedir ve kuyruk yüzgeci ne
işe yarar?
4 — Yüzme kesesi nedir? Balığın su içinde inip çıkmasını nasıl sağlar?
5 — Solungaç kapakları nedir, neyi korurlar? Solungaçlar nasıl oluşmuşlardır
ve nasıl iş görürler? Bir balık kaynatılmış bir suda yaşama zorun­
da kalırsa neden çabucak ölür? Bir balığın taze olup olmadığını nasıl an­
layabilirsiniz?
6 — Balığın duygu organları hangileridir? Yanal çizgilerin görevi nedir?
7 — Balıklar nasıl ürer? Vitellüs kesesi nedir? Hangi nedenle balıkların yumur­
taları bu kadar çok sayıda olur?

GÖZLEMLER (* ) ARAŞTIRMALAR (* * ) PRATİK DENEYLER ( * * ‘ )

1 ( * * ) Birçok balık üreme sırasında denizden nehirlere veya karşılıklı olarak


nehirlerden denize doğru çevre değiştirirler. Bu bakımdan özellikle ilginç olduk­
ları için yayın balıklarıyla yılan balıkları üzerinde çeşitli araştırmalar yapın.
2 ( * î ) Merak uyandırıcı bazı balıkların çoğu acayip görünüşleri hakkında bir­
takım araştırmalar yapabilir misiniz?
3 ( * * ) Balıkların yaşantılarını sürdürdükleri çevrenin rengini almaları hakkında
bir araştırma yapın. Özellikle ilginç balıklar vardır; bunlardan birkaçını sayabilir
misiniz?
4 ( * * ) İnsanların beslenmesinde balıkların yeri nedir?
5 ( * * * ) Havuzbalığını gözönüne alarak balıkların başlıca özelliklerini inceleyin.

243
BALIKLAR SINIFI

Bu hayvanlar tip ik olarak su için d e yaşadıklarından dolayı yüzgeçlerle, so­


lun um iç in solungaçlarla ve d ile d ik le r i yerde d u ra b ilm e k için yüzme kesele­
r iy le d on atılm ışla rd ır. Yürekleri yalnızca ik i boşluğa bölün m üştü r. B a lıkla ­
rın ilk b iç im le r in d e g ö vd e le r ke m ik yapılı sağlam b ir kabukla ko ru nu r h â ld e y­
di. B u n la r g itg id e h a fifle şe re k balığa daha çe vik h areke tleri yapm alarını sağ­
layabilecek durum a g elm işle rd ir. Yüzyılların geçm esiyle sular, ço k ç e ş itli ve
g itg id e artan varlıklarla doldu. B u nla r yaşantı çevresi bakım ından (ta tlı suda,
tuzlu suda veya deniz suyuna benzer su la rd a ) yaşayanlar ve iskelet yapıları
b akım ından ise ( k e m ik li ve kıkırd aklı o la n la r) şeklinde a yırd ed ileb ilir.
A şa ğıda ki ce tvel bunun en tip ik tanıtıcılarını g österm ektedir.

Tatlı su

sazan balığı alabalık

Deniz suyu

kırmızı balık m orina

Karışık çevre

som balığı yılan balığı

cc
<

<
03

K öp akb alığıg iller


---------- :-----* JL &
camgöz

F e n e rb a lığ ıg ille r
------------------«

fenerbalığı
- . . . ■"


■‘-4

■' '■ ■

İ W - :; - :; -
İŞ ^ s- a.
.

:
: - v -’


:

- ,
ALFABETİK ARAMA CETVELİ
A Bir meyvanın çeşitli bölüm ­ Çiçek ne işe yarar S: 195
leri S: 22 Çiçek tablası S: 196
Açıkhava basıncı S: 136, 141 Bitişik taçyapraklılar S: 198 Çiçek tozu S: 196, 200
Açısal damarlı yapraklar S: Bitki için gerekli madenler Çiçek tozu dişi organa nasıl
155 S: 104 ulaşır S: 201
Adezyon S: 149 Bitkide nişastanın meydana Çiçeklerde tozlaşma ve döl­
Afrika domuzu S: 119 gelişi S: 164 lenme S: 200
Afrika fili S: 130 Bitkiler soğuktan nasıl koru­ Çiçekte taç S: 195
Akım S: 35 nurlar S: 90 Çimlenme S: 94
Alabalık S: 242 Bitkilerde solunum S: 158 Çinçilya S: 127
Alligator S: 221 Bitkilerde terleme S: 166 Çiy S: 45
Amerika bizonu S: 115 Bitkilerin uyanışı S: 144 Çuhaçiçeği S: 197
Anakonda S: 216 Bitkinin doğuşu S: 95
Bitkinin yaşı S: 153
Anemometre S: 142 D
Boz yılanı S: 216
Aslan S: 66
Boş boynuzlular S: 109
Aslartdişi S: 204
Boynuzlu engerek S: 214 Dağılım S: 51
Asıltı S: 52
Böcek oburu S: 208 Damarlarına göre yapraklar
Asya fili S: 130
B öcek tozlaşması S: 201 S: 155
At S: 70
Böcekçiller S: 174 Damıtık su S: 53
Atın beslenmesi S: 72
Buğdaygiller S: 201 Damıtma S: 45
Atın üremesi S: 72
Buharlaşma S: 42 Değişik bitki gövdeleri S: 152
Atmosfer S: 133, 139
Bukalemun S: 210 Demet S: 91
Avrupa engereği S: 214
Bulut nedir? S: 46 Demir tuzları S: 104
Ayıgiller S: 67
Buzdolabı S: 192 Deniz kaplumbağası S: 222
Ayrı taçyapraklılar S: 198
Bütün çiçekler aynı mıdır? Deniz ve kara meltemleri S:
Azot S: |p4
S: 196 142
Azot bakterileri S: 105
Derişik S: 51
Dev panda S: 68
C Dış kabuk S: 23
B
Diİbalığı S: 242
Calût’a karşı Davud S: 218 Dingo S: 59
Balıklar nasıl yüzerler S : '239 Canlı varlıkların karakteris­ Dişicik borusu S: 196
Balıklar solungaçlariyle solu­ tik ayrılıklarının araştırıl­ Diyagram S: 33
num yaparlar S: 239 ması S: 4 Dolu S: 47
Balıklarda baş ve duyu aygıt­ Ceylân S: 111 Dolu boynuzlular S: 109
ları S: 240 Cırlak sıçan S: 126 Domuz S: 117
Balıklarda dış kulaklar S: 240 Cisimler evreni meydana ge­ Domuzun beslenmesi S: 118
Balıklarda dişler S: 241 tirirler S: 6 Domuzun üremesi S: 119
Balıklarda gözler S: 240 Cisimler neden yapılmışlar­ Döllenme S: 201
Balıklarda koklama organı S: dır? S: 7 Dördül kemik S: 208, 212
240 Dulavratotu S: 205
Balıklarda tat alma S: 241
Balıklarda yanal çizgi S: 241 Ç
Balıkların beslenmeleri S: 241 E
Balıkların üremeleri S: 241 Çakal S: 59
Barometre S: 139 Çatallı dil S: 212 Elayası yapraklar S: lâ5
Basınçlı buzdolabı S: 192 Çayır engereği S: 214 Embriyon S: 24
Başçık S: 196 Çenek S: 95 Engerek türleri S: 215
Bataklık kaymanı S: 221 Çenekler S: 24 Engerek yılanı S: 211
Bayağı engerek S: 214 Çiçeğin her kısmının görevi Engerek yılanından nasıl ko­
Benekli piton S: 216 ayrıdır S: 195 runmalı S: 213
Bıldırcın S: 187 Çiçek S: 194, 195 Engerek yılanının gözleri S:
Bir eşeyli çiçek S: 200 Çiçek durumu S: 198 212

246
Engerek yılanının kafası S: Hidrodinamik S: 238 Kazık kök S: 106
212 Hindi S: 187 Kedi S: 64
Ergime ısısı S: 42 Hint timsahı S: 221 Kedilerin üremeleri S: 66
Eriten olarak su S: 50 Horoz S: 183 Kedinin beslenmesi S: 65
Eriten su S: 50, 53 Hortumlular S: 129 Kedinin bıyıkları S: 65
Eriyik S: 51 Hörgüçlü deve S: 113 Kemirgenler S: 126, 128
Eriyik türleri S: 51 Kenarlarına göre yapraklar S:
Erselik S: 196 155
Eşek S: 73, 74 I Kendi kendine döllenme S:
Eşekhıyan S: 205 200
Etli meyva S: 22, 23, 24 Isı S: 35 Kertenkelelerin beslenmeleri
Isı birimi S: 37 S: 208
Isı nasıl yayılır S: 80 Kertenkelelerin üremeleri S:
F Isınma ısısı S: 38 208
Isıtma tesis türleri S: 86 Kestanegiller S: 201
Fahrenhayt S: 32 Isıyı ölçelim S: 35 Kırağı S: 46
Fmdıkfaresi S: 126 Işıma ile yayılma S: 84 Kırmızı keklik S: 187
Fmdıkgiller S: 201 Kış S: 76
Fosfor S: 104 Kilokalori S: 37
Fotosentez S: 164 İ
Kirpi S: 174
K lorofil S: 18
İç kabuk S: 23 K lorofil ne işe yarar S: 163
G İğne yaprak S: 19 Klorofil ve bitkiler âleminde­
İki çenekli S: 96 ki değeri S: 162
Galapagos kaplumbağası S: İki - yaşayışlılar S: 232 Kloroplast S: 18
222 İki - yaşayışlılar soğukkanlı Kohezyon S: 149
Geko S: 210 hayvanlardır S: 227 Kozalaklılar S: 201
Genleşme S: 26 İletkenler S: 81
Kök kılları S: 102
Gerçek meyve S: 22 İlkbahar S: 131
Kök şekilleri S: 106
Gerçek ve yalancı meyveler İnek S: 108 Kökçük S: 24
S: 204 İneklerin beslenmeleri S: 109
İneklerin üremeleri S: 110 Kökler ve yapıları S: 101
Gevişgetirme S: 109
İpçik S: 196 Köpek S: 55
Geyik S: 112
İyi iletkenler S: 81 Köpeklerin beslenmeleri S: 56
Gökyüzünün yaratıkları S: 181
Köpeklerin pençeleri S: 56
Gövde, ham besisularımn da­
Köpeklerin üremeleri S: 57
ğılışı ve dolaşımı S: 148
Gövdecik S: 24 K Köpekte işitme S: 55
Gözenek S: 17 Köpekte koku alma S: 55
Gözenek odası S: 164 Köpekte kulaklar S: 55
Kabuk S: 91
Güneş ve mevsimler S: 10 Köryılan S: 210
Kakum S: 68
Güneşin takip ettiği yolun Köstebek S: 170
Kalori S: 37
gözlemi S: 10 Kalsiyum S: 104 Köstebek toprağı nasıl kazar
Güvercin S: 177 Kalsiyum karbonat S: 105 S: 171
Güvercinin beslenmesi S: 179 Kambiyum S: 91 Köstebeğin beslenmesi S: 172
Güvercinin üremesi S: 179 Kamoş S: 3 Köstebeğin düşmanları S: 173
Kaplan S: 66 Köstebeğin üremesi S: 173
Kaplumbağa S: 220 Kötü iletkenler S: 81
H Kulak davulu S: 208
Kaplumbağalar S: 224
Kara kaplumbağası S: 222 Kumru S: 180
Hararet duyarlığı ve sıcaklık Kara kurbağası S: 235 Kunduz S: 127
S: 26 Karaca S: 113 Kurbağa yavrularının geliş­
Hava basıncı S: 137 Karbon dioksit S: 78 meleri S: 227
Hava ve atmosfer S: 132 Karbon monoksit S: 78 Kurbağalar derileri ile solu­
Havanın ağırlığı S: 135 Karbonik asit S: 105 num yaparlar S: 230
Havanın hareketi S: 141 Karsak S: 59 Kurbağalar derileriyle su içer­
Havuz balığı S: 237 Katılaşma S: 42 ler S: 231
Hayatın başlangıcı güneştir Katır S: 73 Kurbağalar ve kara kurbağa­
S: 10 Kaynama S: 43 ları S: 226

247
Kurbağaların beslenmeleri S: Orta kabuk S: 23 Ş
230 Osmometre S: 103
Kurbağaların bulundukları Osmotik çekme S: 103
Şekillerine göre yapraklar S:
yerler S: 229 Osmoz S: 103 155
Kurbağaların fayda ve zarar­ Ototomi S: 208
ları S: 231 Ovovivipare S: 213
Kurbağaların üremeleri S: 231
T
Kurt S: 59
Kuru meyva S: 24 P
Kuşlarla tozlaşma S: 202 Tabiat olayları S: 7
Kuşların uçuşu S: 178 Paralel damarlı yapraklar S: Tanrek S: 174
Küçükayıgiller S: 67 155 Tavşan S: 123
Pnömatik S: 240 Tavşan dudağı S: 123
Potasyum S: 104 Tavşanın dişleri S: 124
L
Pozitif geotropizmi S: 102 Tavşanın üremesi S: 125
Pozitif yere doğrulum S: 102 Termometre S: 30
Lama S: 112 Tavuksular S: 187
Lemming S: 126 Tavuskuşu S: 187
Leopar S: 66 R Tek çenekli S: 96
Telek damarlı yapraklar S:
M Rengeyiği S: 113 155
Reomür S: 32 Telek ve tüy yapısı S: 184
Rüzgâr S: 141 Tepecik S: 196
Madde dünyasına bakış S: 6
Rüzgârın hızı ve yönü S: 142 Termograf S: 32
Madensel tuzlar S: 17
Magnezyum S: 104 Termometre dereceleri S: 32
Manda S: 111, 112 Termometre nasıl derecelenir
S S: 30
Mandagöz mercan balığı S:
242 Tırmanıcı gövdeler S: 153
Mantar S: 91 Saçakkök S: 106 Tilki S: 59, 62
Metal barometreler S: 139 Sansargiller S: 67 Timsah S: 220
Mevsim değişmelerinin gerçek Santigrat S: 32 Timsahlar ve kaplumbağalar
nedenleri S: 12 Sararan yapraklar neden dö­ S: 220
Meyva nedir S: 22 külür S: 17 Tohum, meyve ve tohumların
Meyvalar neye yararlar S: 22 Sarıcı gövdeler S: 153 dağılışı S: 203
Meyvanın çeşitli bölümleri S: Sedron horozu S: 187
Tohum nasıl meydana gelir?
22 Serler S: 87
S: 200
Miskkedisigiller S: 67 Sıcaklığı ölçelim S: 26
Tohum zarı S: 95
Sıcaklığın kaydedilmesi S: 32
Tohumlar nasıl yayılır S: 204
Sıvılı termometre S: 30
N
Tohumun yapısı S: 24
Sincap S: 127
Tomurcuk S: 24
Sis S: 47
Tomurcuklar S: 144
Negatif doğrulum S: 102 Sodyum S: 104
Soğan ve yumruları S: 96 Tomurcuklar nasıl oluşur S:
Negatif geotropizm S: 102
Soğukkanlı hayvanlar S: 208 145
Mil timsahı S: 221
Soğuktan korunalım S: 77, 80 Toplu elayası damarlı yaprak­
Nişasta S: 96
Soğutma S: 191 lar S: 156
Nişastanın meydana gelişi S:
Solungaç S: 239 Toplu yapraklar S: 156
164
Solungaç kapağı S: 239 Torpil balığı S: 242
Sonbahar S: 15 Torricelli’nin deneyi S: 138
O Sonbahar meyvaları S: 21 Toynak S: 109
Soymuk S: 91, 148
Odun S: 91, 148 Spatül yaprak S: 19
Okapi S: 113 Suaygırı S: 120 V
Oksidasyon S: 78 Su salftüru S: 68
Oksijen S: 78 Suyun sertliği S: 53 Valisneriya S: 201
Omurgalı S: 238 Suyun sihirli yaşantısı S: 40 Vaşak S: 66
Oosfer S: 201 Sülün S: 187 Vipera S: 213
Orman soreksi S: 174 Sürüngenler S: 208 Vitellus kesesi S: 241

248
Y Yapraklar ve ışık S: 156 Yılanların bulundukları yer­
Yapraklarda gözenekler S: 158 ler S: 213
Yaban domuzu S: 119. 121 Yaprakları her mevsimde ye­ Yılanların düşmanları S: 214
Yaban geyiği S: 111 şil kalan ağaçlar S: 18 Yılanların faydaları ve zarar­
Yalancı meyva S: 23 Yaprakların dökülüşü S: 16 ları S: 213
Yanma ısısı S: 78 Yaprakta anadamar S: 155 Yoğunlaşma S: 44
Yanma ve yakacaklar S: 78 Yaz S: 190 Yumurtacık S: 22
Yaprağın görevleri S: 158
Yedi uyuklayan S: 127 Yumurtacıklar S: 200
Yaprağın terlemesi S: 17
Yemiş kabuğu S: 23 Yumurtalık S: 22, 196
Yaprağın yapısı S: 154
Yaprak S: 154 Yeşil ağaç yılanı S: 216
Yaprak ayası S: 17, 154 Yeşilkertenkele S: 207
Yılankavi S: 213 Z
Yaprak kını S: 154
Yaprak sapı S: 154 Yılanlarda deri değiştirme S:
Yapraklar dökülmeden önce 213 Zebra S: 73
neden sararırlar? S: 18 Yılanların beslenmeleri S: 213 Zürafa S: 112
AYRINTILI ARAMA CETVELİ
Çocuklar 3
İlk Gözlemler 4
Canlı varlıkların karakteristik ayrılıklarının araştırılması (4) — Madde dünyasına
bir bakış (6)
■ Gözden geçirme ve bilgiyi kontrol (9)
■ Gözlemler, araştırmalar, pratik deneyler (9)
Güneş Ve Mevsimler 10
Hayatın başlangıcı güneştir (10) — Güneşin tâkip ettiği yolun gözlemi (10) — Mev­
sim değişmelerinin gerçek nedenleri (12)
■ Gözden geçirme ve bilgiyi kontrol (12)
■ Gözlemler, araştırmalar, pratik deneyler (13)
SONBAHAR 15
Yaprakların Dökülüşü 16
Sararan yapraklar neden dökülür? (17) — Yapraklar dökülmeden önce neden sara­
rırlar (18) — Yaprakları her mevsimde yeşil kalan ağaçlar (18)
■ Gözden geçirme ve bilgiyi kontrol (19)
■ Gözlemler, araştırmalar, pratik deneyler (19)
Sonbahar Meyvaları 21
Meyva nedir (22) — Meyvalar neye yararlar? (22) — Bir meyvanın çeşitli bölümleri
netedir? (22) — Tohumun yapısı (24)
■ Gözden geçirme ve bilgiyi kontrol (25)
I Gözlemler, araştırmalar, pratik deneyler (25)
Sıcaklığı Ölçelim 26
Hararet duyarlığı ve sıcaklık (26) — Genleşme (26) — Sıvılı termometre (30) —
Nasıl derecelenir (30) — Doğru bir dereceleme (31) — Yapılmaması gereken bir
hatâ (31) — Termometre dereceleri (32) — Sıcaklığın kaydedilmesi (32)
■ Gözden geçirme ve bilgiyi kontrol (33)
■ Gözlemler, araştırmalar, pratik deneyler (34)
Isıyı Ölçelim 35
Isı (35) — Isı birimi (kalori) (37) — Isınma ısısı (38)
■ Gözden geçirme ve bilgiyi kontrol (38)
■ Gözlemler, araştırmalar, pratik deneyler (39)
Suyun Sihirli Yaşantısı 40
Su önemlidir (41) — Buharlaşma (42) — Kaynama (43) — Yoğunlaşma (44) — Kırağı
nedir? (46) — Bulut nedir? (46) — Dolu (47) — Sis (47)
■ Gözden geçirme ve bilgiyi kontrol (47)
■ Gözlemler, araştırmalar, pratik deneyler (48)
Eriten Olarak Su 50
Eriyik nedir (51) — Değişik eriyik türleri (51) — Eriyen tekrar nasıl elde edilir (51)
— Eritenin önemi (52) — Eriten olarak su (53) — Damıtık su (53) — Suyun sert­
liği (53)
■ Gözden geçirme ve bilgiyi kontrol (53)
B Gözlemler, araştırmalar, pratik deneyler (54)
Köpek 55
Birlikte tanıyalım (55) — Bulundukları yerler (56) — Beslenmeleri (56) — Üremeleri
(57) — Yararlan ve zararları (57) — Köpek, insana dosttur (57) — Köpek cinslerin­
den bazı örnekler (58)
■ Gözden geçirme ve bilgiyi kontrol (61)
■ Gözlemler, araştırmalar, pratik deneyler (61)

250
Tilki 62

Kedi 64
B irlikte tanıyalım (65) — Kedi gibi dö rt ayak üzerine düşmek (65) — Bulundukları
yerler (65) — Beslenm eleri (65) — Ü rem eleri (66) — Yararları ve zararları (66) —
Benzerleri (66)
■ Gözden geçirm e ve b ilg iyi kontrol (69)
■ Gözlem ler, araştırm alar, pra tik deneyler (69)

At 70
B irlikte tanıyalım (71) — Bulundukları yerler (72) — Beslenm eleri (72) — Ürem eleri
(72) — Faydaları ve zararları (72) — Benzerleri (73)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (74)
■ Gözlem ler, araştırm alar, pratik deneyler (74)

Eşek 74

KIŞ 76

Soğuktan Korunalım - Yanma Ve Oksitlenme 77


Yanma ve yakacaklar (78) — Yanma ısısı ve ısı değeri (78) — Karbon m onoksite
dikkat (78)
■ Gözden geçirm e ve b ilg iyi kontrol (79)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (79)

Soğuktan Korunalım • Isı Nasıl Yayılır 80


Maddelerden ısının yayılması (80) — iyi ve kötü iletken ler (81) — Isının akışkanlar­
da yayılması (81) — Işıma ile yayılma (84) — İsıtmanın tarihçesi ve tesis tü rle ri
(86) — Ser (87)
■ Gözden geçirm e ve b ilg iyi kontrol (88)
■ Gözlem ler, araştırm alar, pratik deneyler (88)

Bitkiler Soğuktan Nasıl Korunurlar 90


Kar b itk ile re zarar vermez (90) — Gövdenin bölüm leri (91)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (92)
■ Gözlem ler, araştırm alar, pratik deneyler (93)

Çimlenme 94
Bir b itkin in doğuşu (95) — Ç enekler hakkındaki bilgim izi genişletelim (96) — Soğan
ve yum rular (96)
■ Gözden geçirm e ve b ilg iyi kontrol (98)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (98)

Kökler Ve Yapıları 101


Kök kılları (102) — Bir b itki için gerekli madenler (104) — Azot bakterileri (105) —
Kök şe kille ri (106)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (107)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (107)
İnek 108
B irlikte tanıyalım (108) — Bulunduğu yerler (109) — Beslenm eleri (109) — Üreme­
leri (110) — Faydaları ve zararları (110) — Benzerleri (111) — Geviş g e tiren ler (112)
■ Gözden geçirm e ve b ilg iyi kontrol (114)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (114)

Amerika Bizonu 115


Domuz 117
B irlikte tanıyalım (118) — Beslenm eleri (118) — Ü rem eleri (119) — Fayda ve zarar­
ları (119) — Benzerleri (119) — Dom uzgiller (120)
■ Gözden geçirm e ve b ilg iyi kontrol (120)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (120)

251
Yaban Domuzu 121
Tavşan 123
B irlikte tanıyalım (123) — Bulunduğu yerler (124) — D işleri (124) — Beslenmeleri
(124) — Ü rem eleri (125) — Faydaları ve zararları (125) — Benzerleri (125) — Ke­
m irgenler (126)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (128)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (128)
Hortumlular 129
İLKBAHAR 131
Hava Ve Atmosfer 132
Hava her yerde m evcuttur (132) — Hava bir gazdır (133) — Havanın sıkıştırılm ası
ve yayılışı (133) — Hava boşluğu oluşturm ak için ekonom ik bir pompa (133) — Ha­
vanın ağırlığı (135) — Açıkhava basıncı (136) — Hava basıncının ölçülm esi (137) —
Kırılan bir sopa (137) — Eskiden b ilg in le r hava boşluğundan korkarlardı (138) —
T o rric e lli’nin deneyi (138) — Basit bir hesaplama (138) — Basınç m iktarlarının pratik
göstergesi: A tm o sfe r (139) — M etal barom etreler (139)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (140)
B Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (140)
Havanın Hareketi 141
Açıkhava basıncı ve rüzgârlar (141) — Rüzgârın hızı ve yönü (142) — Deniz ve kara
m elte m leri (142)
| Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (143)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (143)
Bitkilerin Uyanışı - Tomurcuklar 144
Tabiat uyanıyor (144) — Tomurcuklar nasıl oluşur (145) — Kışı nasıl g e çirirle r (146)
— Çok büyük tom urcuklar (146)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (147)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (147)
Gövde, Ham Besisularının Dağılışı Ve Dolaşımı 148
Gövde (148) — Bir başka önem li faktör de kılca llıktır (149) — Yapraklar ham besi-
suyunu yarar hale g e tirir (151) — Değişik gövdeler (152) — Bir bitkinin yaşı (153)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (153)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (153)
Yaprak 154
Kimyasal bir laboratuvar (154) — Yaprağın yapısı (154) — Özet olarak şu şekilde
top laya biliriz (155) •— Yaprakların dallar üzerindeki durumu (156) — Yapraklar ve
ışık (156)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (157)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (157)
Bitkilerde Solunum 158
Yaprağın görevleri (158) — B itkile r solunumları sırasında karbon d ioksit çıkarır­
lar (160)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (161)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (161)
Klorofil Ve Bitkiler Âlemindeki Değeri 162
K lo rofil ne işe yarar (163) — Nişastanın meydana gelişi (164)
■ Gözden geçirm e bilgiyi kontrol (165)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (165)
Bitkilerde Terleme 166
B itkilerin terlem esi, bulundukları bölgenin iklim şartlarını e tk ile r (166) — Acaba
bir bitki 24 saat içinde ne kadar su kaybeder (168)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (169)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (169)

252
K ö steb ek 170
B irlikte tanıyalım (170) — Köstebek toprağı nasıl kazar (171) — Bulunduğu yerler
(172) — Beslenm eleri (172) — Ürem eleri (173) — Düşmanları (173) — Faydaları ve
zararları (173) — Böcekciller (174) — M em eli hayvanlar sınıfı (175)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (175)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (175)

G ü ve rcin 177
B irlikte tanıyalım (177) — Kuşların uçuşu (178) — Bulunduğu yerler (179) — Bes­
lenm eleri (179) — Ürem eleri (179) — Faydalan ve zararları (179) — G üvercingil-
ler (180)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (180)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (180)

Gökyüzünün Yaratıkları 181

Horoz 183
B irlikte tanıyalım (183) — Telek ve tüy yapısı (184) — Bulunduğu yerler (185) —
Beslenm eleri (185) — Ürem eleri (186) — Fayda ve zararları (186) — Tavuksular (187)
— Kuşlar sınıfı (188)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (188)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (188)

YAZ 190

Soğutma 191
Buharlaşmayla ısı kaybı olur (191) — Buharlaşma yoluyla buz (191) — Basınçlı
buzdolabı (192)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (193)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (193)

Çiçek 194
Çiçek ne işe yarar (195) — Çiçeğin her kısmının görevi ayrıdır (195) — Bütün
çiçekler aynı rruçlır? (196)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (199)
■ G özlem ler,"araştırm alar, pratik deneyler (199)

Ç içeklerde Tozlaşma Ve D öllenm e 200


Tohum nasıl meydana gelir? (200) — Çiçek tozu dişi organa nasıl ulaşır? (201) —
Hayvanlar bu konuda nasıl çalışırlar (201)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi k o n tro l• (202)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (203)

Tohum, M eyve Ve Tohumların Dağılışı 203


Gerçek ve yalancı m eyveler (204) — Tohumlar nasıl yayılır (204)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (205)
B Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (206)

Y eşilkertenkele 207
B irlikte tanıyalım (207) — Bulunduğu yerler (208) — Beslenm eleri (208) — Üremeleri
(208) — Faydaları ve zararları (209) — Benzerleri (209) — K ertenkeleler (210)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (210)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (210)

Engerek Yılanı 211


B irlikte tanıyalım (212) — Zehirli bir yılandır (212) — Bulunduğu yerler (213) — Bes­
lenm eleri (213) — Faydalan ve zararları (213) — Nasıl korunmalı (213) — Düşman­
ları (214) — Engereğin tü rle ri (215) — Yılanlar (216)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (217)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (217)

253
yr-

Calût’a Karşı Davud 218


Timsahlar Ve Kaplumbağalar 220
B irlikte tanıyalım (221) — Tim sahgiller (221) — Kaplum bağagiller (222) — Sürün­
genler sınıfı (223)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (222)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (222)
Kaplumbağalar 224
Kurbağalar Ve Kara Kurbağaları 226
B irlikte tanıyalım (227) — Kurbağa yavrularının gelişm eleri (227) — İki-yaşayışlılar
soğukkanlı hayvanlardır (229) — Bulundukları yerler (229) — D erileri ile solunum
yaparlar (230) — Beslenm eleri (230) — D erileri ile su içe rler (231) — Ürem eleri
(231) — Faydaları ve zararları (231) — İki yaşayışlılar (232) — iki-yaşayışlılar sını­
fı (234)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (233)
■ Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (233)
Kara Kurbağası 235
Havuzbalığs 237
B irlikte tanıyalım (237) — Balıklar nasıl yüzer (239) — Solungaçlarıyle solunum ya­
parlar (239) — Baş ve duyu aygıtları (240) — Bulunduğu yerler (241) — Beslenme­
leri (241) — Ürem eleri (241) — Balıklar sınıfı (244)
■ Gözden geçirm e ve bilgiyi kontrol (243)
| Gözlemler, araştırm alar, pratik deneyler (243)

254

You might also like