You are on page 1of 632

V X .

\ / \ ' ■r C /
l
--Î; . V 1,
>\^\ jA
!^^,' ^
A ■

\ ,-y
A,
' X ..
. N

V N r r ' A
y \ /
X
, . v / " ’A
A
/ X 0 7 ''^ ■ V ■L A
T 'A :
■{^'- / > y y x

v_y " .A /
■^ A )
■'S .^'' . _ ■'>■
AA
' V a_ X -

!iy
:ic „ y ^ A
■vT- ' A i
’f ■x>
'■ \
r
İX s> (^ X.'
,>
L ı
■û
' A«j :\ V
iA :
'j
h i A r
im
'T 1,
?x^|i / \ % il ' . y .
l V , ’’ ■ J i ^ ,.

X "

IP " /-■ -X \
. . . /T .

A
^ ••■ î 'S * !i^ ' ■'
hZ { ^ i^ ~ X - X s
A r a p ç a Ha t- S atır Arası K e lim e Meali
■ ■< ^-i /" V '-'
A -5 'l- r V X T ü r k ç e T ra n s k r ip t- M e a l- R e n k li Tecvid / ^ r T ^ ^ X x ' x |
X : K - X
'A jı i \ ı x
Î-— î sİ T mK' . i

x A i;K 'i

i l ^ j t i r y ^ y İ A 3 Â X Ü A A
: X ı i X > - / X ^ X x N r

y y ''* i I /^ /{
X /ı : -• /C -C-* ^

x j - e X X 1. X X x . x ' N ^
f r ^ l A y y ^ X X t

İ!s
i X '' - —
m - ■ ■■ ■
X * X ^— -
^A i i
Aiî
a T A 'T X A 3 X 'K X X A J ! İ
1 I I Sûre:2 (Râtiha, 1-7)
♦ ^ ' i Î t' i
•V ' ‘V '• i

1. FATİHA SURESİ
M ekke dönem in­
de inmiştir. Yedi
âyettir.
1. R ah m ân ve R ahîm
olan A llah'ın ism iyle.
2. H a m d o â le m le rin
Rabbi,
3. O R ahm ân ve R a­
him ,
4. O, din gününün m a ­
liki A llah'ın.
5. A n c a k sana e d e ­
riz kulluğu, ib a d e ti ve
a n c a k sen d en dileriz
yard ım ı, in ayeti. (Ya
R ab !).
6 -7 . H id a y e t eyle bizi
doğru yola, O ke n ­
dilerin e n im e t v e rd i­
ğin m u tlu kim selerin
yolun a; o g azab a uğ­
ram ışların ve o s a p ­
m ışların yolun a değil.
Sûre:2 (Bakara, 1-5)

2 . BAKARA SURESİ
M edine dönem inde
inmiştir. K ıır ’an-ı
Kerim ’in en uzun
sûresi olup 286
âyettir.
Rahmân ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla.
1 -2 . (Elif, L âm , M îm .)
İşte o kitap , bunda
şüph e yok, m u tta k ile r
(kö tü lü kten ko ru n a­
caklar) için h id a y ettir.
3. O nlar ki gay b a im an
edip n am a zı d ü rü st kı­
larlar v e ken d ilerin e
verd iğ im iz rızıktan (A l­
lah yolun da) h arcarlar.
4 . V e o n lar ki h em
sana indirilene im an
e d e rle r, h e m s en d en
ö n ce indirilene. A h ire -
te de bun lar kesinlikle
im a n e d erler.
5. B unlar, işte R abble-
rinden bir h id a y e t üze-
rin dedirler v e bunlar
işte fe lah a ere n lerd ir.
^ ^ *2.
Sûre:2 (Bakara, 6-16)

Ü J fvAj J-J_> ^ ^ I fv-ğ-»j«>->>8- f>-ıg-^ Lp frI Ij jJ i Ö\ 6. Şu muhakkak ki inkâr


lâ y ü /m in ü n i e m le m tü n z ir h ü m e e n z e rte h ü m 'a le y h im sevâün in n e lle z în e k e fe rû edenleri uyarsan da,
İman etmezler uyarmasan da onları uyarsan da onlarca aynıdır Küfre saplananlara gelince uyarmasan da onlar için
birdir. Onlar inanmazlar.
7. Allah onların kalpleri­
ni ve kulaklarını mühürle-
v e le h ü m g iş â v e h | v e 'a lâ e b ş â rih im v e 'a lâ s e m 'ih im 'a lâ k u lû b ih im I llâ h ü h a te m e
I
miştir. Gözlerinin üzerin­
Bunların bir perde mühürle­
hakkı inmiştir
gözlerine de ve kulaklarını kalplerini Allah
miş
de bir de perde vardır. Ve
r o t büyük azab onlaradır.
U >j \ jj, \ J j JLj ^ j- p 8. insanlardan öyleleri de
vardır ki, inanmadıkları
vem a v e b ily e v m i lâ h iri b illâ h i âm ennâ m e n y y e k û lü v e m in e n n â s i 'a z â b ü n 'a z im
değiller­
halde, «Allah'a ve ahiret
insanların içinde kimi de
ve ahiret gününe Allah'a inandık derler pek büyük bir azaptır
dir vardır ki gününe inandık.» derler.
9. Allah'ı ve müminle­
f l j l L o j i ü ^ j L i t j < Â ) ri aldatmaya çalışırlar.
illâ e n fü s e b ü m v e m â y e h d e 'û n e v e lle z în e â m e n û llâ h e y ü h â d i'û n e hüm
Hâlbuki sırf kendilerini
b lm ü /m in în
Halbuki sadece ken­ halbuki aldatırlar da farkına var­
aldatırlar da ve müminleri Allah'ı aldatmaya çalışırlar iman etmiş
dilerini onlar mazlar.
10. Kalplerinde hasta­
|t^ ı i l l i ;4 J s 4 İI jiiü is S L j î s i J l5 j © O j^ lid U s
lık vardır. Allah da onla­
'a z â b ü n e lım ü m ile h ü m iv e | m e ra d a ı llâ h ü : fe z â d e h ü m ü i m e ra d u n f î k u lû b ih im v e m â y e ş 'u r û n rın hastalığını arttırmıştır.
pek acı bir azap vardır bunlara hastalıklarını Allah artırmıştır
bir hastalık
Kalplerinde farkına varmazlar
Yalan söylemelerine kar­
vardır
şılık onlara elem verici bir
' a o >
azab vardır.
11. Hem onlara: «Yeryü­
In n e m â j k â lû f î le rd i lâ tü fs id û I le h ü m v e iz â k ile b im â k â n û y e k z ib û n zünde fesat çıkarmayın.»
bozgunculuk yap­ denildiğinde: «Biz ancak
ancak derler Yeryüzünde Onlara denildiği zaman yalancılık ettikleri İçin
mayın
ıslah edicileriz.» derler.
,— ■ '• J > ° ^ ^ \ ^ ^ A V t t I— ı ^ ' * 1 ® - * ' * ° ' ^
12. İyi bilin ki, onlar ortalı­
ğı bozanların ta kendileri­
y e ş 'u ru n v e lâ k illâ h ü m ü Im ü fs id û n e in n e h ü m i e lâ m ü ş lih û n 1 nehnü dir, fakat anlamazlar.
şuurları olmadığından farkında
Fakat ortalığı karıştıranlardır Doğrusu bunlar Ha düzelticileriz 1 Biz
değillerdir 13. Onlara: «İnsanların
(müslümanların) inandı­
İI4 Ü J I ıli I 3J Iİ i l i I 3I . İ ıSis ğı gibi inanın.» denilin­
ce, «Biz de o beyinsizle­
s s ü fe h â / kem â um ene e n ü / m in ü k â lû nnâsü I kem â âm ene | â m in û le h ü m v e iz â kîle
rin inandığı gibi mi inana­
i Yine
Biz de o budalaların inandıkları gibi mi inanalım derler insanları | inandıkları gibi I ina dendiği zaman cağız?» derler. İyi bilin ki,
I bunlara
asıl beyinsiz kendileridir
I 3J Iİ I^İJ^İ ^ J l \ J j iSlş 0 6 o il l j V ili ,^ 1 fakat bilmezler.

k â lû lle z în e â m e n û v e iz â le t ö lâ y e 'le m û n v e lâ k ll jh ü m ü s s ü fe h â ü in n e h ü m
14. Onlar iman edenle­
Doğ­ re rastladıkları zaman:
derler j Bir de iman edenlerle karşılaştıklarında bilmezler fakat 1 budala kendileridir
rusu «İnandık» derler. Fakat
şeytanlarıyla yalnız kal­
dıkları zaman: «Biz, sizin­
>• ^
m ü s te h z i un
le beraberiz, biz sadece
j nehnü in n e m â i m e 'a k ü m I in n â ; k â lû ilâ ş e y â tîn lh im v e iz â h a le v am enna
sizinle İmin otun baş başa kaldıkla­ Biz de
(onlarla) alay ediyoruz.»
alay ediyoruz biz ancak derler Kendi şeytanları ile
beraberiz biz rında inandık derler.
15. (Asıl) Allah onlarla
alay eder ve taşkınlıkla­
ş te ra v ü I lle z în e ü lâ îk e y e 'm e h û n f î tu g y â n ih im jveyem üddühüm b ih im y e s te h z iü lellâhü rı içinde serserice dolaş­
satın almışlar­ öyle kimse­
işte bunlar bocalarlarken
kendilerini sürük- malarına mühlet verir.
ve taşkınlıkları içinde onlarla alay ediyor Allah
dır da lerdir ki leyip götürüyor
16. İşte onlar o kimse­
lerdir ki, hidayet karşılı­
ğında sapıklığı satın aldı­
v e m â k â n û m ü h te d m t ic â r a tü h ü m fe m â la b ih a t j b ilh ü d â I d d a lâ le te lar da, ticaretleri kâr et­
Kâr yolunu tutmuş da değillerdir ticaretleri kar etmemiştir I hidayet karşılığında I sapıklığı medi, doğru yolu da bu­
lamadılar.
Sûre:2 (Bakara, 17-24)

17. Onların durumu, bir


ateş yakanın durumu gi­ b in û rih im llâ tiü 1z e h e b e i mâ h a v le h û fe le m m â e d â e t n a ra lle z î s te v k a d e k e m e s e li Im e s e lü b ü m
bidir. (Ateş) çevresini ay­ Igözlerinin) Onların du­
Allah giderdi (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz bir ateş yakanın durumu gibidir.
dınlatır aydınlatmaz Allah nurlarını rumu
V
onların (gözlerinin) nurla­
rını giderdi ve onları ka­
ranlıklar içinde bıraktı, ar­ ev lâ y e rc i'û n fe h ü m I 'u m y ü n b ü k m ü n şum m um y ü b ş ir û n z u lü m â tillâ v e te ra k e h ü m fî
tık görmezler. Artık dilsizdir­ (Onlar) ve onları karanlıklar
Yahut (hakka) dönmezler kördürier artık görmezler onların
onlar ler sağırdırlar içinde bıraktı
18. (Onlar) sağırdırlar, dil­
, 1)1 o
sizdirler, kördürler. Artık
onlar (hakka) dönmezler.
19. Yahut (onların duru­ f r â z â n ih im e ş â b i'a h ü m y e c 'a lû n e v e b e rk vvera'dünv z u lü m â tü n f lh i m in e s s e m â i k e ş a y y ib in m
ve şimşe- gök gürle- bulunan b ir yağm ur(a
mu), gökten boşanan, kulaklarına parm aklarını tıkarlar. karanlıklar içinde gökten boşanan
k(ler) tutulmuşun halO gİbİdİf
içinde karanlıklar, gök
gürlemesi ve şimşek(ler) ^ ^ j-jJI ^ J.3İ j o ^
bulunan bir yağmur(a tu­
tulmuşun hali) gibidir. Yıl­ Ib e rk u I yekâdü b ilk â fir în m ü h îtu m v â llâ h ü h a z e ra Im e v t m in e ş ş a v â 'ik i
tam am en
dırımlardan ölmek korku­ O şimşek nerdeyse inkarcıları O ysa Allah ölm ek korkusuyla Yıldırımlardan
kuşatm ıştır
suyla parmaklarını kulak­
larına tıkarlar. Oysa Allah, ' i 3 İ I İ j J i ı ^ İ U ^
inkârcıları tamamen ku­
şatmıştır. k â m û j 'a le y h im v e iz â e z le m e f ih i m eşev k ü lle m â e d â e le h ü m e b ş â ra h ü m y e h ta fü
dikilip
20. O şimşek nerdeyse üzerlerine karanlık çöktümü ışığında yürürler Önlerini aydınlattımı gözlerini(n nûrunu)
kalırlar
gözlerini(n nûrunu) kapı- L
verecek. Önlerini aydın-
lattımı ışığında yürürler,
k a d ir 'a lâ k ü lli ş e y in llâ h e irin e v e e b ş â rih im b is e m ü h im le z e h e b e llâ h ü v e le v şâe
karanlık çöktümü üzerle­
Şüphe­
rine dikilip kalırlar. Allah kâdirdir her şeye Allah
siz
görmelerini de işitmelerini alıverirdi Allah dilemiş olsaydı

dilemiş olsaydı işitmele­ A -"t X


. İ S . t ° t
rini, görmelerini de alıve- l . g z .\II 11 .V k P
Ö -? f» : J ■j
rirdi. Şüphesiz Allah her
v e lle z în e m in k a b lik ü m lle z i h a le k a k ü m ra b b e k ü m ü 'b ü d û y â e y y ü b e nnâ sü
şeye kadirdir.
Sizi ve sizden öncekileri yaratan j Rabb'inize kulluk edin ki Ey insanlar
21. Ey insanlar! Sizi ve
sizden öncekileri yaratan ^ .» i ^
Rabb'inize kulluk edin ki J ^ Ij Î î L llJ 15 C i 15i yv I ^1 €> o i l i ?İJÜLİ
(Allah'ın) azabından ko­
v e e n z e le b in â e n v vâssem âe fir â ş e n v le rd a le k ü m ü c e 'a le e lle z î le 'a lle k ü m te tte k u n
runasınız.
indirdi bir bina göğü de bir döşek yeri sizin için yaptı 0 (Rabb) ki (Allah'ın) azabından korunasınız
22. O (Rabb) ki yeri sizin
için bir döşek, göğü de bir
bina yaptı. Gökten su in­ fj I I t ö y s j İ j j , j o 15 İ İ J 1 5 ^ o g 3 İ. ü î û j i l i l 15 ^
dirdi, onunla size rızık ola­ e n d â d e n lillâ h i fe lâ te c 'a lû le k ü m riz k a l m in e s s e m e râ ti b ih î fe e h ra c e m âen m in e ssem âi
rak çeşitli ürünler çıkardı.
eşler Allah'a koşmayın size rızık olarak çeşitli ürünler onunla çıkardı su Gökten
Öyleyse siz de, bile bile,
Allah'a eşler koşmayın.
23. Eğer kulumuz (Mu-
hammed)a indirdiğimiz b is û ra tin m fe /tû 'a lâ 'a b d in â m im m â n e z z e ln â k ü n tü m fı ra y b in m v e ın v v e e n tü m te 'le m u n
(Kur'ân)den şüphe için­ kulumuz (Muham- indirdiğimiz (Kur'â-
Eğer Öyleyse siz de, bile bile
bir sûre getirin şüphe içinde iseniz
med)a n)den
de iseniz, haydi onun gibi
bir sûre getirin, Allah'tan
başka güvendiklerinizin I jJLjLiLj (v a -â -^ ^ 1 ^ 1 o j j ^ ^ frI I j i j c r?

hepsini çağırın; eğer doğ­ fe ille m t e f'a lû ş â d 'k în k ü n tü m in m in d û n i İlâ hi şühedâeküm v e d 'û m in m m is lib
ru kimseler iseniz. hepsini çağırın haydi onun gibi
Yok yapamadıysanız doğru kimseler iseniz eğer Allah'tan başka güvendiklerinizin
24. Yok yapamadıysanız,
ki hiçbir zaman yapama­
yacaksınız, o halde yakı­
tı insanlar ve taşlar olan, lilk â fir în ü td d e t v e lh ic â ra h nnâsü lle tî v e k û d ü h â n n â ra fe tte k û v e le n te f'a lû

inkârcılar için hazırlanmış ki hiçbir zaman


inkârcılar için hazırlanmış ve taşlar olan insanlar 0 halde yakıtı ateşten sakının
^ a g a m ^ a ç o k s ı^
ateşten sakının.
5->s u ^ Sûre:2 (Bakara, 25-29)

S
~ , U J L J l l 3j - l ^ j i j —

c e n n â tin e n n e le liü m ş s â lih â ti v e 'a m ilû lle z n e m enü v e b e ş ş iri


kendilerine ait
akan i cennetlefin yararlı işler yapanlara | inanıp I müjdele!
olduğunu
25. inanıp yararlı işler
l l j . IJ t i b j j 5 J m I 4 I. i j j i U İ ^ İI4 İV I1 4 ^ yapanlara, altlarından ır­
maklar akan cennetlerin
h zâ k â lû ' tiz k a n ; m i n s e m e r a t ir | m in h â k ü lle m â ru z ik û le n h â r m in te h tih e
kendilerine ait olduğunu
Bu derler | bir rızık | herhangi bir meyvedenj Onlardakı | rızıklandıklarında ırmaklar | altlarından müjdele! Onlardaki her­
hangi bir meyveden bir
6 C ^ i — İ j j ö « o I 3 J İJ j4 - 9 0 - ® j j ^ rızık rızıklandıklarında:
«Bu daha önce de rızık-
e z v â c ü n m m ü & lilie i3 tü n v | f fiâ v e le h ü m m ü te ş â b ih â ; b ih . v e ü tû m in k a b lü lle z ı n jz ik n â
; ve o rızık birbirinin ikendi-
landığımız şeydir» derler
çok temiz zevceler de Orada onların sunulacak j daha önce de rızıklandığımız şeydir
benzeri olmak üzere I lerine ve o rızık birbirinin ben­
X “ ^ o 1 ’. I 5 ( ^ ^ -« tı % I zeri olmak üzere, kendi­
r ^ J — ^ o ' j lerine sunulacak. Orada
e n y y e ^ r ib e m e te le n lâ ye ste h yT in n e llâ lie h â lid u n fıh â i vehüm
çok temiz zevceler de
onların. Hem onlar ora­
misal getirmekten çekinmez Muhakkak ki Allah j kalacaklar , orada e b e d î: Hem onlar
da ebedî kalacaklar.
J iJ r o l o > S J L A 4 İ 13İ : S İ U Ü ' l 4 İ ^ U İ u
26. Muhakkak ki Al­
lah bir sivri sineği, hat­
Ih a k k u jeıtnehû fe y e 'le m û n e fe e m m â lle z n e d m e n û fe m â fe v k a h â m â b e 'û d a te n ta daha üstününü mi­
şüphesiz haktır 0 bilirler ki | iman edenler hatta daha üstününü bir sivri sineği sal getirmekten çekin­
mez. İman edenler bilir­
ler ki, o şüphesiz haktır,
Rabb'lerindendir. Ama
b ih zâ m e ^ l â I llâ h ü I e râ d e m â zâ fe y e k û lû n e v e e m m â lle z n e k e fe rû m ir r a b b ih im küfre saplananlar: «Al­
demek
böyle bir misal ile | Allah
istedi
ne derler Ama küfre saplananlar Rabbîerındendir lah böyle bir misal ile ne
demek istedi?» derler.
Allah onunla birçokları­
nı şaşırtır, yine onunla
Ifâ s ik in illâ |bihT v e m â y ü d illü ke s ırâ | b ih ı veyehdı kesırânv b ilil yüdillü
i , lOnun-
birçoklarını yola getirir.
Allah
o fasıkları jancak| şaşırtır | birçoklarını yola getirir birçoklarını
onunla
şaşırtır Onunla ancak o fasıkla-
> i ”
rı şaşırtır.
< J il jJ o l L J ^ L iL ^ o
o o ' - aJ . . j J I
27. Onlar ki, söz ve­
llâ liü m â e m e ra v e y e k ta 'û n e | m im b e 'd i m s â k ili 'a h d e İlâ h i 1 e lle z n e y e n k u d û n e rip andlaştıktan sonra
Alla­
: emrettiği şeyi ; b J ^ k S t e lOnlar ki, söz verip andlaştıktan sonra
Allah'a verdikleri i
bozarlar
Allah'a verdikleri sözü
h'ın sözü i
bozarlar. Allah'ın birleş­
tirmesini emrettiği şe-yi
O J l—^ I j Iı^_>bj 3 J -iv j ^ ^^ (iman ve akrabalık bağ­
k e y fe Ib â s irû n ü lâ îk e h ü m ü f î le rd v e y ü fs id û n e b ih î e n y y û s a le larını) keserler ve yeryü­
nasıl İşte zarara uğrayanlar onlardır yeryüzünde bozgunculuk yaparlar birleştirmesini zünde bozgunculuk ya­
C parlar. İşte zarara uğra­
yanlar onlardır.
t ’ '' 28. Allah'ı nasıl inkâr
yühyküm ü m itte y ü m tü k ü m sümmeı fe e h y â k ü m v e k ü n tü m e m v â te n b illâ h i te k fü r û n e
edersiniz ki, ölü idiniz
yine diriltecek i sonra | sizleri yine öldürecek ı Sonra : sizleri diriltti ölü idiniz Allah'ı inkâr edersiniz ki sizleri diriltti. Sonra siz­
leri yine öldürecek, son­
P j VI 3 U p = sJ ^ j J I j-a O P ra yine diriltecek, sonra
sümmei c e m î'a n I f î lercji î mâ i le k ü m llez^ b a le k a i hüve ile y h i tü r c e 'û n Simme
da döndürülüp ona gö­
türüleceksiniz.
Sonra hepsini i yeryüzünde sizin için | yarattı | O ki ; döndürülüp ona götürüleceksiniz
I VdıSa ' ! I 03 29. O ki, yeryüzünde ne
varsa hepsini sizin için
P i j 0 - 4 : ; iU - r U l ^ | ı j
yarattı. Sonra göğe yö­
'a l m b ik ü lli ş e y in vehüve s e b 'a s e m v â t fe s e v v h ü n n e ilâ s s e m â i s te v â neldi, onları yedi gök
bilir her şeyi i O I onları yedi gök olarak düzenledi yöneldi
olarak düzenledi. O, her
şeyi bilir.
Sûre:2 (Bakara, 30-37)
J S v ıı> ^ i

30. Bir zamanlar Rabb'in


meleklere; «Ben yeryüzün­
1 4 ^ j i ^ l IJ l İ S İ U İ - ^ y V I J ^1
de bir halife yaratacağım» fıh â ! e te c 'a lü k â lü h a l f e li f î le rd i c â 'ilü n ınnı lilm e lâ îk e ti ra b b ü k d v e iz k â le
demişti. (Melekler): «A!.. birisini mi
dediler
yaratacağım
meleklere Rabb'in Bir zamanlar
Orada bir halife yeryüzünde Ben
Orada bozgunculuk yapa­ yaratacaksın demişti

cak ve kan dökecek birisini


mi yaratacaksın? Oysa biz
seni överek teşbih ediyor
ınnı b ih a m d ik e în ü s e b b ih u v e n e h n ü | d d im â / v e y e s fik ü fıh â m e n y y ü fs id ü
ve seni takdis ediyoruz»
bozgunculuk
dediler. (Rabb'in): «Ben si­ in k te n i i seni | ' ^ ^ i s ediyoruz seni överek teşbih ediyor Oysa biz j ve kan dökecek
yapacak
zin bilmediklerinizi bilirim.»
dedi. jıiS ^ iA İü ı
31. Ve Âdem'e isimlerin
fe k â le 'a le Im e lâ îk e ti i 'a r a d a h ü m sümmel k ü lle h â le s m â e ideme v e 'a lle m e m â lâ t e 'l e m j n e 'le m ü
hepsini öğretti, sonra on­ i
Ve Âae
ları meleklere gösterip; dedi meleklere gösterip onları so n ra j hepsini isimlerin öğretti sizin bilmediklerinizi bilirim
«Haydi davanızda sadıksa­
nız bana şunları isimleriyle
haber verin.» dedi.
32. Dediler ki: «Yücesin lâ 'ilm e le n â sübhâneke k â lû in k ü n tü m şâdilçin h â u lâ i b ie s m â i e m b iu n i

sen (ya Rab!). Bizim, se­ bana


bir bilgimiz yoktur Yücesin sen (ya Rab!) Dediler ki Haydi davanızda sadıksanız şunları isimleriyle
haber verin
nin bize öğrettiğinden baş­
ka bir bilgimiz yoktur. Şüp­
hesiz sen bilensin, sen
hakîmsin». b ie s m â îh im I e m b i/h ü m y â rIdem ü k â le Ih a k m r a lîm ü I e n te in n e k e m â 'a lle m te n â I illâ
33. (Allah): «Ey Âdem, on­ onları isimleriyle “ haber
(Allah): Ey
dedi hakîmsin bilensin sen
Şüphe­ Bizim, senin bize
Âdem siz sen öğrettiğinden
ları isimleriyle bunlara ha­
a y O ^ ^ X X
ber ver.» dedi. Bu emir
üzerine Âdem onlara isim­
leriyle onları haber verin­ S a y b e s s e m .v â ti v e le rd i 1e 'le m ü in n î lle k ü m e le m e k u l k â le b ie s m â îh im e m b e e h ü m |fe le m m â
ce, buyurdu ki: «Ben size, dememiş buyur­ Âdem onlara isim­ onları haber Bu emir
ben göklerin ve yerin gayblarını [ bilirim Ben size
ben göklerin ve yerin gayb- miydim dedi du ki leriyle verince üzerine
larını bilirim, sizin açıkladı­
ğınızı da, içinizde gizledi­ U s ö / jS j U
ğinizi de bilirim» dememiş
miydim?» dedi. li ıdemej scüdû lilm e lâ îk e ti k u ln â ve ız v e m â k ü n tü m te k tü m u n m â tü b d û n e | v e e 'le m ü
Ve o sizin a çıld ığ ın ızı I
3A Ve o zaman meleklere: Âdem'e i secde edin meleklere dedik
zaman
içinizde gizlediğinizi de

«Âdem'e secde edin!» de­ o f

dik, hemen secde ettiler.


Yalnız iblis dayattı, kibrine
yediremedi, inkarcılardan skün yâ ddemül v e lçu ln â v e k â n e m in e Ik â firin I eb„ ib lis illâ fe s e c e d û
oldu. oturun Ey Âdem Dedik ki inkarcılardan oldu dayattı iblis Yalnu
hemen secde
ettiler
35. Dedik ki: «Ey Âdem,
sen ve eşin cennette otu­
run, ikiniz de ondan dile­
diğiniz yerde bol bol ye­ h z ih i ş ş e c e ra te v e lâ te k ra b â h a y s ü ş i/tü m â ir a g a d e n m in h â iv e k ü lâ Ic e n n e te | v e z e v c ü k e e n te
yin, fakat şu ağaca yaklaş­ ikiniz de
fakat şu ağaca yaklaşmayın dilediğiniz yerde j bol bol yeyin cennette ve eşin sen
mayın, yoksa zalimlerden ondan

olursunuz.»
36. Bunun üzerine şeytan
U 1^ LU U 4-> 1 4 İ^ i I İ 4 İ J t U4J I S:?
oradan onları(n ayağını) m im m â k â n â | fe e b ra c e h ü m â 'a n h â ş ş e y îâ n ü fe e z e lle h ü m â m in e z z â lim ,n fe te k û n â
kaydırdı, içinde bulundukla­ Bunun üzerine onları(n ayağını)
oradan yoksa zalimlerden olursunuz
rı (cennet yurdu)ndan ikisi­ şeytan kaydırdı
ni de çıkardı. Biz de: «bazı­ 1» , T» ^ X ^ “
nız bazınıza düşman olarak } L u s j u jiis a -p
inin, orada belirli bir vakte
/e m e tâ 'u n jm üstelçarrunv f î le rd i v e le k ü m | 'a d ü w | lib e 'ç jin i b e 'd u k ü m h b itû v e jtu ln â ; f hi
kadar sizin için bir karar yeri
ve bir nasib
ve bir nasib vardır.» dedik. vardır
bir karar yen orada | sizin için bazınıza Biz de: bazınız inin dedik I içinde

37.DerkenÂdem Rabb'inden
birtakım kelimeler aldı, (on­
larla tevbe etti. O da) tevbe-
sini kabul etti. Muhakkak O, rra h ım i tte v v â b ü jinneh lîüve fe tâ b e 'a le y h i k e lim â tin ; m ir r a b b ih I demüi fetele(s!<â il h in

tevbeyi çok kabul eden, çok I . o , tevbeyi c o k i , , L. 11 , i (onlarla tevbe etti. O da) i birtakım i o Derken!
ı.,.’ j
çokesııgeyendır ; Muhakkak | | | Rabb inden aldı belirli bir vakte kadar
tevbesıni kabul e tli ! kelimeler Âdemi
esirgeyendir.
Sj
Sûre:2 (Bakara, 38-48)

38. Onlara dedik ki: «Hepi­


S
Joa jU ıa v It 1 lq niz oradan inin. Benim ta­
rafımdan bir hidayet reh­
fe lâ h a v fü n h ü d â y e ' te b i'a Ife m e n h ü d e n m in n î |fe im m â y e /tiy e n n e k ü m c e m i'â m in h â ; h b itû I k u ln â beri size geldiğinde, kim o
hiçbir korku 0 hidayet­ izinde airhidayel Benim j Onlara hidayetçimin izinde gider­
kim size geldiğinde Hepiniz oradan
yoktur çimin giderse rehberi tarafım dan \ dedik ki
se, onlar için hiçbir korku
-- I >
yoktur, onlar mahzun da
LAj>tJaS L L jU L I j i l i ' j ^
olmayacaklardır.
eşhâbü ü lâ îk e b iıîy â tin â i vekezzebû v e lle z in e k e fe rû yehzenûn v e lâ h ü m j 'a le y h im 39. İnkâr edip âyetlerimizi
ehlidirler onlar da inkâr edip
mahzun da olmaya­
onlar onlar için yalanlayanlara gelince,
> » •*« ■ İ” Î S " : caklardır
t onlar da cehennem ehli­
dirler. Onlar orada ebedî
İJ jo i ^ 1 , 3 5 ^ İ3 İİ3 İ j^ ıî^ ı ^ b ® 5 /jJ ü . ^ 'jiİJ i
olarak kalacaklardır.
lle tr e n 'a m tü | n i'm e tiy e | z k ü rû y â b e n î is râ île h â lid û n fih â j hüm nnar 40. Ey israiloğulları, size
orada ebe-i verdiğim nimetimi hatırla­
verdiğim j nimetimi i hatırlayın Ey israiloğulları kalacaklardı Onlar cehennem
dî olarak !
yın, bana verdiğiniz sözü
tutun ki, ben de size ver­
>■ diğim sözü tutayım ve sa­
b im â e n z e ltü v e â m in û t fe r h e b ı'n v e iy y â y e j b i'a h d ik ü m û fi b i'a h d r v e e v fû j 'a le y k ü m dece benden korkun. Ben­
j ve sadece benden I ben de size den!
indirdiğim (Kur'ân)a iman edin
I korkun
benden
i verdiğim sözü
tutayımp^'’®;^;^^'^'™^ tutun ki
41. Yanınızdakini (Tevrat'ı)
L I-^ ^ L j U V j o j-^LS^ J j l I jjj-SLj V j ^S-3Uo LaJ CâJuı^aje tasdik edici olarak in­
dirdiğim (Kur'ân)a iman
s e m e n e n k a lîlâ b iâ y â tî v e lâ te ş te r û b ih k â firim e v v e le ! v e lâ te k û n ü I lim â m e 'a k ü m jm ü ş a d d lk a l edin, O'nu, inkâr edenle­
birkaç paraya
benim âyet­
değişmeyin O'nu
inkâr
ilki siz olmayın
Yanınızdakini (Tev­ tasdik edici rin ilki siz olmayın, benim
lerimi edenlerin rat'ı) olarak âyetlerimi birkaç paraya
değişmeyin. Ancak ben­
û J İL jJ L j ,3-^^ ^ V j <S}û çfLŞlj den korkun.
v e e n tü m te 'le m û n Ih a k k a v e te k tü m û b ilb â tlli Ih a k k a v e lâ te lb is û f e t t e k iin 42. Hakk'ı batıla karıştı­
bile bile hakkı gizlemeyin | batıla Hakk'ı karıştırıp da korkun
Ancak rıp da, bile bile hakkı giz­
benden
lemeyin.
43. Hem namazı dosdoğ­
ru kılın, zekâtı verin, rükû
nnâse e te /m ü r û n e m e 'a r râ k i'în v e rk e 'û z z e k â te v e â tû ş ş a lâ te v e e k îm û edenlerle birlikte siz de
İnsanlara emreder de rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin j zekâtı verin Hem namazı dosdoğru kılın
rükû edin.
44. insanlara iyiliği em­
I 0 ö J j J6 ö J ijS ‘J s l j i k .i .Jb: , ] 6 j j d i j reder de kendinizi unu­
✓ tur musunuz? Hâlbuki ki­
v e s te 'în û e fe lâ te 'k ilû n Ik itâ b v e e n tü m te tlû n e [ e n fü s e k ü m i v e te n s e v n e b ilb ir r i tab (Tevrat)ı okuyorsunuz.
1 i

yardım isteyin
Hâlâ aklınızı başınıza alma­ Hâlbuki kitab
okuyorsunuz I kendinizi j unutur musunuz?
Hâlâ aklınızı başınıza alma­
yacak mısınız? (Tevrat)ı iyiliği
yacak mısınız?
45. Bir de sabırla, namaz­
®J - d - f
la yardım isteyin. Şüp­
ennehüm y e z u n n û n e e lle z în e illâ 'a le Ih â ş i'în le k e b îra tü n v e in n e h â j v e ş ş a lâ h b iş ş a b ri hesiz bu, (Allah'a) saygılı
Şüphe­
bilirler onlar (Allah'a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir
Şüphesiz
namazla Bir de sabırla
olanlardan başkasına ağır
siz ki bu
t gelir.
Ji o
46. Şüphesiz ki onlar, Rab-
lerine kavuşacaklarını ve
n i'm e tiy e I z k ü rû y â b e n î is râ île râ c i'û n ile y h i Iveennehüm^ ra b b ih im : m ü lâ k û gerçekten onlar O'na dö­
nimeti hatırlayın Ey Israiloğullarıl döneceklerini O'na neceklerini bilirler.
" * s r "»“■™ l“ i r -
jı jı
47. Ey israiloğulları! Be­
nim size verdiğim nime­
ti ve vaktiyle sizi âlemlere
n e fe ü n ; lâ te c z i ly e v m e l v e tte k û 'a le l'â le m in fe d d a ltü k ü m v e e n n ij 'a le y k ü m ^ lle tr e n 'a m tü üstün kıldığımı hatırlayın.
kimse I ödeyemez korkun ki | âlemlere üstün kıldığımı ve vaktiyle sizi \ Benim Size verdiğim 48. Ve öyle bir günden
korkun ki, kimse kimsenin
{^ (J j jy Z a ^ j J l . ıg- 1- 8 J v - » y j 4 ^ U u u J J u lU S J yerine bir şey ödeyemez,
kimseden şefaat da kabul
y ü n ş a rû n Iv e lâ h ü m l'a d lü n v m in h â [ v e lâ y ü /b a z ü ş e fâ 'a tü n v i m in h â v e lâ y ü k b e lü l ş e y e n v 'a n n e fs in edilmez, kimseden fidye
hiçbir yardım da de alınmaz ve onlara hiçbir
ve onlara fidye de kimseden alınmaz şefaat da kimseden kabul edilmez j bir şey kimsenin yerine
yardım da yapılmaz.
15 V I ° ■;
Sûre:2 (Bakara, 49-57)

49. (Hem hatırlayın ki bir


zaman) sizi Firavun aile­
ebnâeküm y ü z e b b ih û n e s ü e l'a z â b i yesûm ûneküm m in â li fir 'a v n e n e c c e y n â k tim v e ız
sinden de kurtardık, (on­
(onlar) size azabın en Bir za­
lar) size azabın en kötü­ oğullarınızı boğazlıyor reva görüyor Firavun ailesinden de kurtardık
kötüsünü m an sizi
sünü reva görüyor, oğul­ t

larınızı boğazlıyor, kadın­


larınızı sağ bırakıyorlardı.
Ve bunda size Rabbiniz ta­ b ik ü m ü j fe r a k n â î v e iz a zım m ir r a b b ik tim b e liü n m v e fı z â lik ü m n is â e k ü m v e y e s te h y û n e
Hani bir size Rabbiniz bir İmtihan
rafından büyük bir imtihan sızın ıçın yarıp büyük Ve bunda kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı
zamanlar tarafından vardı
vardı.
50. Hani bir zamanlar sizin
için denizi yarıp, sizi kur­
v â 'a d n â j v e iz v e e n tü m te n z u r û n â le fir 'a v n e v e e g ra k n â fe e n c e y n â k ü m Ibehra
tardık da Firavun'un adam­
vaad verdik Hani bir
larını suda boğduk, siz de de zamanlar
siz de bakıp duruyordunuz Firavun'un adamlarını suda boğduk sizi kurtardık da denizi
bakıp duruyordunuz.
51. Hani bir zamanlar
Musa'ya kırk gecelik vaad
summe v e e n tü m z â lim ü n m im b e 'd ih ı l'ic le tte h a z tü m ü sümme| e r b e 'în e le y le te n m ûsâ
verdik de sonra siz onun
siz onun arka­
arkasından buzağıyı put Sonra ve o halinizle zalimler idiniz
sından
buzağıyı put edindiniz kırk gecelik Musa'ya
edindiniz ve o halinizle za­
limler idiniz. j Ü -S J I 3 i j 0 j jS - â J i i ^ - S L İ j L İ Â J j jl - Ş ^ ^
52. Sonra yine de sizi af­
Ik itâ b e m use â te y n â v e iz le 'a lle k ü m t e ş k ü r t n m im b e 'd i z â lik e 'a n k ü m 'a fe v n â
fettik, artık şükretmeniz
V e hani bir
gerekiyordu. o kitabı Musa'ya verdik
zam anlar
artık şükretmeniz gerekiyordu yine de sizi affettik

53. Ve hani bir zamanlar


Musa'ya o kitabı ve furka-
nı verdik, gerekirdi ki, doğ­
in n e k ü m z a le m tü m I y â k a v m i ! lik a v m ih , m ûsâ i k â le v e ız le 'a lle k ü m te h te d ü n v e lfü rk â n e
ru yolda gidesiniz.
Hani bir
cidden siz Ey kavmim kavmine Musa dedi ki gerekirdi ki, doğru yolda gidesiniz ve furkanı
54. Hani bir zamanlar zamanlar
Musa kavmine dedi ki; Ey
kavmim cidden siz o bu­
zağıyı put edinmekle ken­
z â lik ü m e n fü s e k ü m fe k tü lû ilâ b â riîk ü m fe tû b ü l'ic le b ittih â z ik ü m ü e n fü s e k ü m
di kendinize zulmettiniz,
Böyle tevbe ile dönün kendi kendinize
bari gelin Rabbinize tev- yapmanız
j nefislerinizi öldürün bari gelin Rabbinize
de
o buzağıyı put edinmekle
zulmettiniz
be ile dönün de nefislerini­ t t
1* »
zi öldürün. Böyle yapmanız 3İS I 4.IIİJ I ^ 4, 1ü Iİ P 45J
Bârî Teâlânız katında sizin
için hayırlıdır, böylece töv­ v e iz j tte v v â b ü rra h îm hüve in n e h û fe tâ b e 'a le y k ü m 'in d e b â riîk ü m le k ü m
Hani bir böylece tevbenizi kabul
benizi kabul buyurdu. Ger­ ve Rahîm'dir 0 Tevvab Gerçekten de Bârî Teâlânız katında sizin için
zamanlar buyurdu
çekten de o Tevvab ve
.> o ^ ^
^ 1
Rahîm'dir. o J> o 'i
JA> L 9i ^0 -
y.
55. Hani bir zamanlar «Ey
Musa biz Allah'ı açıkça ş ş â lk a tü i fe e h a z e tk ü m ü c e h ra te n i llâ h e h a ttâ n e ra le k e I le n n ü / m in e yâ m ûsâ k ü ltü m
de bunun üzerine | biz senin asla inanmaya­
görmedikçe senin sözün­ çarpmıştı açıkça görmedikçe Ey Musa demiştiniz
sizi yıldırım Allah'ı sözünle cağız
le asla inanmayacağız.»
demiştiniz de bunun üze­ t ” '' ® "t
rine sizi yıldırım çarpmıştı
ve siz de bakakalmıştınız. le 'a lle k ü m te ş k ü rû n m im b e 'd i m e v tik ü m b e 'a s n â k ü m ! süm m e v e e n tü m te n z u rû n

56. Sonra şükredesiniz şükredesiniz diye sizi ölümünüzün ardından yeniden diriltmiştik Sonra ve siz de bakakalmıştınız
diye sizi ölümünüzün ar­
dından yeniden diriltmiş-
iJ lİ ü j> s ij f u J j i ı J i i h ü j j S j
tik.
k ü lü v e s s e lv â Im e n n e 'a le y k ü m ü v e e n z e ln â Ig a m â m e 'a le y k ü m ü 1 z a lle ln â
57. Ve üstünüze o bulutu
kudret
gölge yaptık, ve size İhsan yiyin ve bıldırcın
helvası
diye üzerinize indirdik 0 bulutu üstünüze gölge yaptık
ettiğimiz hoş rızıklardan yi­
yin, diye üzerinize kudret
e û I u j
helvası ve bıldırcın indir­
dik. Onlar, bize zulmetme­ y e z lim ü n k â n îî e n fü s e fiü m v e lâ k in v e m â z a le m û n â m â ra z e k n â k ü m m in ta y y ib â ti
diler, lâkin kendi nefisleri­ zulmediyorlardı kendi nefislerine lâkin Onlar, bize zulmetmediler ve size İhsan ettiğimiz hoş rızıklardan
ne zulmediyorlardı.
i . ^
5^ » j Sûre:2 (Bakara, 58-61)

S
I jJL>-j I3 1 j Owv-j> l-^-X.tf I jls ^ o I öjo& I jJL» j l UüLd j | j
58. Hani bir zamanlar
v e d h u lû jra g a d e n v i h a y s ü ş i/tü m | m in h â fe k ü lû tîcızitıi Ik a ı^ e te d h u lû k u ln â v e ız
«Şu şehre girin de onun
onun nim et­ Hani bif
g irin bol bol dilediğiniz şekilde
lerinden
yiyin Şu şehre girin de dedik
zam anla
nimetlerinden dilediğiniz
şekilde bol bol yiyin ve
^^_L i JI İvj 1 Pj ° <l j 1U -^,° < 1j oi aU I ^ IA_56_İj P iüJI kapıdan secde ederek gi­
rin ve «hıtta» (bizi bağış­
Im ü h s in n vesenez dü I h a tâ y â k ü m I le k ü m n e g fir h itta tü n n j k û lû jv e is ü c c e d e n v i Ib â b e
la!) deyin ki, size, hatala­
nimetlerimizi daha mağfiret
iyilik yapanlara
da arttıracağız
hatalarınızı
ediverelim S £ i- » » » "
rınızı mağfiret ediverelim,
iyilik yapanlara nimetleri­
ü J > İÜ ;4 J j j J l 34i •5 ii J P P <Ş> mizi daha da arttıraca­
ğız» dedik.
fe e n z e ln â le h ü m k le g a y ra lle zı | k a v le n lle z n e z a le m û j fe b e d d e le
onu kendi­ söylenildiğin­ Bunun üzerine o zulme devam I
59. Bunun üzerine o zul­
indirdik başka bir şekle soktular i sözü değiştirdiler
lerine den edenler I me devam edenler sözü
t
değiştirdiler, onu kendi­
lerine söylenildiğinden
kT
başka bir şekle soktular.
musd s te s k ! ve ızı î b im â k â n û y e fs ü k u n m in e s s e m â i | ric z e n m 'a le lle z n e z a le m û
Hani bir I korkunç bir
Biz de kötülük yaptıkla­
Musa su istemişti Biz de kötülük yaptıkları için gökyüzünden o zalimlere
zamanlar' azap rı için o zalimlere gökyü­
zünden korkunç bir azap
indirdik.
s n e tâ 'a ş ra te m in b ü fe n fe c e r a t Ih a c e r b i'a ş â k e d r ib fe k u ln â | lik a v m ib ı
60. Hani bir zamanlar
bunun üzeri­ Musa, kavmi için su iste­
on iki fışkırmıştı taşa biz de asanla vur demiştik kavmı için
ne o taştan
mişti, biz de «asanla taşa
vur!» demiştik, bunun
üzerine o taştan on iki pı­
v e lâ te 's e v m ir r iz k i İlâ hi v e ş ra b û | k ü lü i m e ş ra b e h ü m I k ü llü ü n â s in m | k a d 'a lim e 'a y n â nar fışkırmıştı. Her kısım
ve saldırganlık kendi su alacağı insan kendi su alacağı
Allah'ın rızkından ve için de ytytn H e r k ıs ım İrzsan bildi pınar
yaparak yeri yeri bildi. Allah'ın rızkın­
0- ^ 0 dan yiyin ve için de boz­
^ jl j o f J gunculuk ve saldırganlık
'a la ta 'â m in v v â h id in le n n e ş b ira y â m ûs^i | k ü ltü m v e ız m ü fs id ın f î le rd i
yaparak yeryüzünü fesa­
asla katlanamaya- Hani bir yeryüzünü fesada da vermeyin.
biz tek çeşit yemeğe Ey Musa dediniz bozgunculuk
cağız zamanlar vermeyin
61. Hani bir zamanlar,
«Ey Musa, biz tek çeşit
g j i i j s 14 1i: J b y ^ ı ü J i j j ü J
yemeğe asla katlanama-
v e k is s â îh â m im b e k lih â le rö u I m im m â t ü m b it ü le n â y ü b r ic 1 ra b b e k e ; le n â i fe d 'u yacağız, artık bizim için
kabağından sebzesinden yerin 1 yetiştirdiği şeylerden j bize çıkarsın | Rabbine dua et de bize
"“ " • L S ' U yerin yetiştirdiği şeyler­
den; sebzesinden, kaba­
ğından, sarmısağından,
b ille z h ü v e b a y r lle z h ü v e e d n k â le v e b e ş a lih â mercimeğinden ve soğa­
O da size, O üstün olanı daha aşağı olanla
değiştirmek mi istiyor­
dedi ve soğanından nından çıkarsın.» dediniz.
sunuz?
O da size «O üstün olanı
o - > ,
daha aşağı olanla değiş­
İ I İ yJ I Lo I I tirmek mi istiyorsunuz?
z z ille tü 'a le y h im ü v e b u r ib e t m â s e e ltü m fe in n e le k ü m m ıs ra n ih b itû Bir kasabaya konaklayın
zillet Üzerlerine damgası vuruldu o vakit istediğiniz elbette olacaktır Bil kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz ejbet-
te olacaktır.» dedi. Üzer­
lerine zillet ve meskenet
i l i 9 LŞU I İ L İ İ J ü İ l ^ - . t ll;
damgası vuruldu ve niha­
b ia y â ti İlâ h i k â n û y e k fü r û n e îb ie n n e h ü m j z a lik e I m in e İlâ h ib ig a b a b in m j vebâû ^ v e lm e s k e n e tü yet Allah'dan bir gazaba
Evet, öyle uğradılar. Evet, öyle oldu,
Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar çünkü ve meskenet
oldu A llf fi I I “ f i'» * * ''"
t çünkü Allah'ın âyetlerini
inkâr ediyorlar ve haksız
^ ö j ju L x j i i J iflL p L ou j dJÜ j ^ 2 n k _ ^ J u îl ö
yere peygamberleri öl­
v e k â n û y e 'te d u n b im â 'a ş a v I z İlke b ig a y r i Ih a k k n n e b iy y n e v e y e k tü lû n e dürüyorlardı. Evet, öyle
Evet, oyla oldu, çünkü isyana dalı­
ve aşırı gıdıyoilardı j çünkü isyana dalıyorlar ve haksız yete peygamberleri olduıuyoı laldı
oldu
yorlar ve aşırı gidiyorlardı.
Sûre:2 (Bakara, 62-69)

( jr i jJ lû l
) ,
62. Şüphe yok ki, iman b illâ h i m ene i m en v e ş ş â b iîn e v e n n e ş a ra v e lle z n e h â d û lle z n e m enü ın n e
edenler, yahudiler, hıris- Allah'a gerçektenjbunlardan| Şüphe
ve sabiiter hıristiyanlar yahudiler iman edenler
tiyanlar ve sabiîler, bun­ lim a n ed e ri her kiri yok kİ

lardan her kim Allah'a ve


ahiret gününe gerçekten j iL c V ^ ı Iİ3 .J U . j - i V i f ] 4 j i j
iman eder ve salih amel
b a v fü n 1 v e lâ ; i n d e r a b b ih im e c ru h ü m 1 fe le h ü m | g â lih a n | v e 'a m ile i v e ly e v m i 1 1b iri
işlerse elbette Rabble-
ri katında bunların ecirle­ bir korku : yoktur | elbette Rabbleri katında j ecirleri vardır ' bunların i ve sakh i amel işlerse i ve ahiret gününe

ri vardır, bunlara bir korku


yoktur, bunlar mahzun da
olacak değillerdir.
ö jjr fe v k a k ü m ü v e ta fe 'n â m sâkaküm , ebaznâ . v e iz yehzenûn ^ v e lâ h ü m i 'a le y h im
63. Hani bir zamanlar siz­ I kaldırıp demiş- : sizden mîsak (sağ- | Hani bir i bunlar mahzun da
Tur'u i değillerdir | bunlara
den mîsak (sağlam bir üstünüze I |am birsöz| i izzamanları olacak
söz) almıştık, Tur'u üstü­
nüze kaldırıp demiştik ki;
size verdiğimiz kitaba kuv­
te v e lle y tü m Isü m m e ! le 'a lle k ü m te tt e k û n m â f hi v e z k ü rû bikuvvetinv] m â û te y n â k ü m buzû
vetle tutunun ve içindeki- i I
lerden gafil olmayın, gerek yüz çevirdiniz I Sonra I gerek ki, korunursunuz | i gafil olmayın j kuvvetle size verdiğimiz kitaba tutunun
ki, korunursunuz. a
^ X ^ )
64. Sonra verdiğiniz sözün
arkasından yüz çevirdiniz,
m in e Ib â s ir n v e r a h m e tü h û : 'a le y k ü m fe d lü İlâhi i fe le v lâ m im b e 'd i Zrilik
eğer üzerinizde Allah'ın
herhalde zarara uğrayanlardan i verdiğiniz sözün arka­
lütfü ve rahmeti olmasa olurdunuz I
ve rahmeti 1 eğer üzerinizde Allah'ın lütfü olmasa idi
sından
idi herhalde zarara uğra­
yanlardan olurdunuz. ^ ü iiS j ^ ıs ılc ı
65. içinizden cumartesi
k ira d e te n i kûnû ; le h ü m ı fe k u ln â f î s s e b ti m in k ü m lle z ın e 't e d e v v e le k a d 'a lim tü m ü
günü yasağını çiğneyen­
cumartesi günü
leri elbette bilirsiniz. İşte maymunlaij olun dedik | onlara |
yasağını
İçinizden çiğneyenleri elbette bilirsiniz

bundan dolayı onlara «sefil *


maymunlar olun!» dedik.
66. Bu ibret dolu cezayı
v e m e v 'iz a te l ■ v e m â b a lfe h â lim â b e y n e y e d e y h â n e k â le l fe c e 'a in â h â b âsiın
öncekilere ve sonrakilere
bir nasihat, bir |
bir ders, korunacaklara da öğüt yaptık '
ve sonrakilere öncekilere I bir ders Bu ibret dolu cezayı sefil

bir nasihat, bir öğüt yaptık.


67. Hani bir zamanlar
Musa kavmine demişti ki
k â lû b e k a nah e n te z b e h û y e /m ü r u k ü m in n e llâ h e ; lik a v m ih î i m ûs ^ k â le ; v e iz lilm ü tte k in
Allah, size bir bakara (sı­
size bir baka
ğır) boğazlamanızı emre­ dediler boğazlamanızı emrediyor korunacaklara da
ra Isığırl
diyor. Onlar da «ayol sen
bizimle eğleniyor, alay mı
ediyorsun?» dediler. Musa
da: «Böyle cahillerden biri d 'u k â lû m in e Ic â h ilın en ekûne b illâ h i k â le hüzûâ e te tte b iz ü n â
alay mı j Onlar da: ayol sen
olmaktan Allah'a sığını­ dua et j dediler i Musa da: Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım dedi
ediyorsun i bizimle eğleniyor
rım.» dedi.
68. Onlar, «Bizim için Rab-
bine dua et, her ne ise
onu bize açıklasın.» dedi­ v e lâ b ik r l â f â r id u n v ib e k a n a tü l in n e h â in n e h 1 y e k û lü k â le I m â h iy le n â y ü b e y y il ra b b e k e lenâ
Musa, Rabbim her ne ise I Onlar,
ler. Musa, «Rabbim buyu­ ne de pek taze ne pek yaşlı sığırdır dedi bize I açıklasın Rabbine
buyuruyor ki onu İBİzim için
ruyor ki, o ne pek yaşlı, ne
de pek taze, ikisi arası dinç
i l j IİJ ^ j 11 y l İ ® 5 j S i U 13İ İ İ iS İ J i OI
bir sığırdır, haydi emrolun-
duğunuz işi yapınız.» dedi. le n â I y ü b e y y il ın a b b e ke le n â i d 'u k â lû m â tü /m e r n n fe f'a lû b e y n e Z fdik ı 'a v â n ü m
Onlar, i
69. Onlar, «Bizim için Rab- bize açıklasın I Rabbine |g^|^|ç|„j dua et j dediler haydi emrolunduğunuz işi yapınız [ ikisi arası i dinç bir
bine dua et, rengi ne ise
onu bize açıklasın.» dedi­
© S i I î r - ^ 14 i y y i IS İ- i 5j i i Ij ' o I j L i '’l 4 İ y U
ler. Musa, «Rabbim buyu­
ruyor ki, o, bakanlara sürür nnâSr n te s ü r r u ; le v n ü h â : b e k a r a tü n s a frâ ü fâ k i'u l in n e h â lin n e h û y e k û lü k â le : m â le v n ü h â
veren, rengi sapsarı bir sı­ bakanlara
surur
rengi sapsan t
: Musa, Rabbim ;
dedi rengi ne ise onu
veren i_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ i buyuruyor ki !
ğırdır.» dedi.
il. A
h ü -A .
10 Sûre:2 (Bakara, 70-76)
3

o L Ü : ^ l ^ 1 ^ U L lJ J ^ j ü J ^ J İ I 3J Iİ 70. Onlar, «Bizim için Rabbi­


ne dua et, o nedir bize iyice
v e ın n a 'a le y n â te ş â b e h e in n e Ib e k a ra ! Iiiy e | mâ i le n â i y ü b e y y il ! ra b b e k e le n â d 'u j k â lû açıklasın, çünkü sığır o bize
bununla
bize
biraz karışık
çünkü o sığır nedir I bize iyice açıklasın Rabbine
Onlar,
dua et I dediler
biraz karışık geldi, bununla
beraber geldi Bizim için
1> beraber Allah dilerse onu el­
bette buluruz.» dediler.
J jJ j V J l3 <3) û j ftUi 71. Musa, «Rabbim buyu­
le rd a tü s ir u lâ z e lû lü n ib e k a ra tü l! in n e h â ! in n e h u y e k û lü 1 k â le le m ü h te d û n llâ h ü i in ş â e ruyor ki o, ne çifte koşulup
I
tarla süren ne çifte koşulup) bir sığırdır j o
Musa, Rabbim
dedi onu elbette buluruz Allah I dilerse
tarla süren, ne de ekin sula­
buyuruyor ki
U E yan, ne de salma gezen ve
hiç alacası olmayan bir sı­
ğırdır» dedi. Onlar da: «İşte
fe z e b e h û h â c i/ t e b llh a k k 1 âne k â lû lâ ş iy e te flh â )m üsellemetül Ih a rs v e lâ te s k î tam şimdi gerçeği ortaya
Nihayet onu bulup i
gerçeği ortaya koydun
Dnlarda:i§te
dediler ve hiç alacası olmayan I
ne de salma
ne de ekin sulayan
koydun.» dediler. Nihayet
boğazladılar tam şimdi gezen ^
onu bulup boğazladılar. Az
kaldı yapmayacaklardı.
72. Hani bir zamanlar siz
m â k ü n tü m m ü h ric ü n m v â llâ h ü flh â fe d d a r a /t ü m n e ts e n k a te ltü m v e iz v e m â k â d û y e f'a lu n bir adam öldürmüştünüz
açığa çıkaracaktı
hâlbuki onun birtım zle atışmış ve siz bir öldürmüştü­ Hani bir
Az kaldı yapmayacaklardı de onun hakkında birbiriniz-
Allah hakkında onu üstünüzden atmıştınır adam nüz de zamanlar
E le atışmış ve onu üstünüz­
den atmıştınız, hâlbuki Al­
lT ~ lah, saklamış olduğunuzu
v e y ü rık ü m Im e v tâ | llâ h ü I yühyî k e z â lik e b ib e 'd ih â d r ib û h ü fe k u ln â te k tü m u n açığa çıkaracaktı.
ve size ölüleri Allah diriltir işte böyle dedik saklamış olduğunuzu 73. işte bundan dolayı, o
sığırın bir parçası ile o ölü­
ye vurun, dedik. Allah ölü­
leri işte böyle diriltir ve size
k e lh ic â ra ti fe h iy e ) m im b e 'd i z â lik e ) k u lû b ü k ü m | k a s e t !s ü m m e | le 'a lle k ü m te 'k ilu n â y â tih î âyetlerini gösterir, belki ak­
taş gibi şimdi de bunun arkasından I yine kalbleriniz katılaştı | Sonra belki aklınızı başınıza toplarsınız
âyetlerini lınızı başınıza toplarsınız.
gösterir
74. Sonra bunun arkasın­
dan yine kalbleriniz katılaş­
tı, şimdi de taş gibi, ya da
v e in n e m in h â le n h â r 1 m in h ü le m â y e te fe c c e ru v e in n e m in e Ih ic â ra ti eşeddü kasveh i ev taştan da beter hale geldi.
taştan da beter Çünkü taşlardan öylesi var
yine öylesi var ki nehirler içinden kaynıyor Çünkü taşlardan öylesi var ki
hale geldi
ki; içinden nehirler kaynı­
yor, yine öylesi var ki, çat­
i i Iu y iı I L Ü I 4 İ ^ â l^ t İ l i l i l ^ J 5J 4 S y l l d U J
lıyor da bağrından sular fış­
llâ h ü I v e m â m in h a ş y e ti İlâ h le m â y e h b itu v e in n e m in h â İm â / i m in h ü fe y e h r u c ü lem â ye şşekka ku kırıyor, öylesi de var ki, Al­
Allah değildir) Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor öylesi de var ki sular
bağrın­
fışkırıyor çatlıyor da lah korkusundan yerlerde
dan
yuvarlanıyor... Ve sizin ne­
o ler yaptığınızdan Allah ga­
(* fil değildir.
m in h ü m fe r îk u n m vekad kâne le k ü m e n y y ü /m in û e fe te tm e 'û n e 'a m m â te 'm e lû n b ig â filin 75. Şimdi bunların, size he­
Hâlbuki ümit mi ediyor­ Şimdi bun-
bir grup hemen inanacaklarını vardı ki Ve sizin neler yaptığınızdan gafil men inanacaklarını ümit mi
bunlardan sunuz? lann, size
) ediyorsunuz? Hâlbuki bun­
lardan bir grup vardı ki,
Allah'ın kelâmını işitirlerdi
v e iz â le k û v e h ü m y e 'le m û n i m im b e 'd i m â 'a k a lû h ü y ü h a r r ifû n e h û |sümtne k e lâ m e İlâ h i yesme'une de sonra ona akılları yattı­
rastladıklarında bile bile ona akılları yattığı halde onu tahrif ederlerdi sonra Allah'ın kelâmını jşitirlerdi de ğı halde bile bile onu tahrif
ederlerdi.

^ I 3J Iİ1 3İ:^İ Jl 76. Üstelik iman edenlere


rastladıklarında inandık der­
e tü h a d d is û n e h ü m ! k â lû b e 'd u h ü m ilâ b e 'd in v e iz â h a lâ lle z în e â m e n û ler, birbirleriyle baş başa
3aş başa kaldıklar
onlara da söylüyorsunuz? j derlerdi birbirleriyle Üstelik iman edenlere kaldıkları zaman, «Rabbi-
zaman
nizin huzurunda aleyhinize
delil olarak kullansınlar diye
<3>o ' " i J -0 0
mi tutup Allah'ın size açık­
e fe lâ te 'k ilû n 'in d e ra b b ik ü m liy ü h â c c û k ü m b ih ı 'a le y k ü m i llâ h ü i b im â fe te h a ladığı gerçekleri onlara da
Hiç aklınız yok mu be? Rabbinizin huzurunda
j aleyhinize delil olarak kullansınlar
size Allah'ın
açıkladığı ger­ söylüyorsunuz? Hiç aklınız
i diye mi tutup çekleri
yok mu be?» derlerdi.
Sûre:2 (Bakara, 77-83) 11

33 İ 4I eo Us U jÜLp aİI âl 6
ü m m iy y û n e j v e m in h ü m v e m â y ü 'lin û n m a y ü s ir r u n e y e 'le m ü e n n e llâ h e e v e lâ y e 'le m û n e
77 . Peki bilmezler mi ki, ümmî kısmı onlar neyi sır olarak
Bunların bir de ve neyi açıkça söylerlerse hepsini bilir Allah Peki bilmezler mi ki
onlar neyi sır olarak sak­ vardır saklar

lar ve neyi açıkça söyler­


lerse Allah hepsini bilir. ö jjy V j.p a û |j^ U I
78. Bunların bir de ümmî lille z în e y e k tü b û n e fe v e y lü l v e in h ü m İllâ y e z u n n û n e m â n iy y e illâ Ik itâ b e [ lâ y e 'le m û n e
(okuma yazması olma­ yazarlar da
Artık 0 kimsele­ boş saplantılara kapılır ve zan içinde birtakım ku­ an­
kitabı bilmezler
rin vay haline ki dolaşır dururlar runtu yığınına cak
yan) kısmı vardır, kita­
bı bilmezler, ancak birta­
kım kuruntu yığınına, boş
saplantılara kapılır ve zan b ih ı s e m e n e n liye şte rO m in 'in d i İlâ h i h âzâ y e k û lû n e sümme b ie y d ih im Ikitâbe
içinde dolaşır dururlar. para | almak için Allah kalındandır Bu derler sonra kendi elleriyle kitap
79. Artık o kimselerin vay 1*
haline ki, kendi elleriy­
le kitap yazarlar da sonra
biraz para almak için «Bu m im m â y e k s ib ü n le h ü m v e v e y lü l e y d îh im m im m â k e te b e t le h ü m fe v e y lü l l^lîlâ
Allah katındandır.» der­ 0 kazandıkları vebal yüzünden onlara vay 0 elleriyle yazdıkları yüzünden onlara Artık vay biraz
ler. Artık vay o elleriyle
yazdıkları yüzünden onla­
ra, vay o kazandıkları ve­
bal yüzünden onlara!.. 'in d e İlâhı 1 e tte h a z tü m ku l e y y â m e n m m e 'd û d e h illâ n n â ru le n te m e s s e n â vel^lû
Bir de dediler
80. Bir de dediler ki: Siz Allah'dan mi aldınız? D eki sayılı birkaç günden başka a.'ia ateş azabı dokunmaz
ki: Bize
«Bize sayılı birkaç gün­
den başka asla ateş aza­
bı dokunmaz». De ki; «Siz
m â lâ te 'le m û n 'a le İlâ hi te k û lû n e em 'a h d e h ü llâ h ü fe le n y y ü h life 'a h d e n
Allah'dan bir ahit mi aldı­
Böyle
nız? Böyle ise Allah sö­ bilemeyeceğiniz şeyleri siz Allah'a karşı mi söylüyorsunuz Yoksa sözünden dönmez bir ahit
ise Allah
zünden dönmez. Yoksa I

siz Allah'a karşı bileme­


J
lU i u l JLjJ j U J ı_ X -

yeceğiniz şeyleri mi söy­


lüyorsunuz?» eşhâbü nnâr fe ü lâ îk e i h afT e tü h û b ih î v e e h â ta t s e y y ie te n v m e n kesebe belâ
kendi­ her yandan kuşat­ bir günah
ateş ehlidirler işte öyleleri kendi günahı kim j Evet
81. Evet kim bir günah sini mış ise işlemiş de

işlemiş de kendi günahı “î Jl

kendisini her yandan ku­ 'j


şatmış ise, işte öylele­
Ü lâ îke I v e 'a m ilû ş ş â lih â ti I v e lle z in e â m e n û h â lid û n fîh â h üm
ri ateş ehlidirler ve ora­ i
işte öyleleri dej salih ameller işleyenler j iman edip ebedî kalıcıdırlar ve orada onlar
da onlar ebedî kalıcıdırlar.
82. iman edip salih amel­ ■>
ler işleyenler, işte öylele­
iL J U k . jl j <3> J Ü . L
ri de cennet ehlidirler ve m ıs â k a ehaznâ v e iz h â lid ü n fîh â hüm e ş h â b ü Ic e n n e h
orada onlar ebedî kalıcı­ şöylece mîsak (kesin Hani bir
almıştık ebedî kalıcıdırlar ve orada onlar cennet ehlidirler
dırlar. vakitler

83. Hani bir vakitler İsrail-


oğullarîndan şöylece
mî-sak (kesin bir söz) al­ Ik u rb â ih s â n e n v v e z î v e b ilv â lid e y n i llâ h e illâ lâ te 'b ü d û n e b e n î isrâîle

mıştık: Allah'dan başka­ Allah'­ baş­


yakınlığı olanlara iyilik yapacaksınız ana-babaya iyilik tapmayacaksınız İsrailoğullarîndan
dan kasına
sına tapmayacaksınız,
i y y
ana-babaya iyilik, yakınlı­
1 <\ “ '-w ’n i T ' ; 1
ğı olanlara, öksüzlere, ça­ '. - 5 ^

resizlere de iyilik yapa­ v e e k im û I husnenv lin n â s i v e k û lû ! v e lm e s â k ın i v e ly e tâ m â

caksınız, insanlara güzel­ kılacak güzellikle söz insanlara söyleyecek çaresizlere de öksüzlere
likle söz söyleyecek, na­
o ^ ' -i y
mazı kılacak, zekâtı ve­ w ^ \ ^ 4>l - ^

receksiniz. Sonra çok azı­ O 3 -* ^ J -*-® X ** s

nız müstesna olmak üze­ v e e n tü m m ü 'r id û n k a lile n m m in k ü m illâ I te v e lle y tü m s ü m m e zzekâh ve<ıtû
re sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz çok azınız
müs- olmak üzere sözü-
Sonra zekâtı vereceksiniz
tesna nûzdenriindûnüz
hâlâ da dönüyorsunuz.
^T Sûre;2 (Bakaro, 84-88) E l

o Ji
84. Yine bir zamanlar iM-
mîsakınızı almıştık; birbi­
e n fü s e k ü m v e lâ tü h r ic û n e d im â e k ü m lâ te s fik û n e m sâkaküm ehaznâ v e iz rinizin kanlarını dökmeye­
çıkaımıyacaksmız
Yine bir ceksiniz, nüfusunuzu di­
nüfusunuzu bifbirinizin kanlarım j dökmeyeceksinu mîsakmızı i almıştık
zatnanlar yarınızdan çıkarmıyacak-
sınız. Sonra siz buna ik­
rar da verdiniz ve ikrarını­
h â u lâ i te k tü lû n e i e n tü m süm m ej v e e n tü m te ş h e d u n e k r a r t ü m îs ü m m e j m in d iy â r ik ü m
za şahit de oldunuz.
öldürüyorsunuz ! sizter I Sonra ; ve ikranraza şahit de oldunuz
siz buna ikrar da:
: Sonra diyarınızdan
85. Sonra sizler öyle kim­
verdmrz selersiniz ki, kendilerinizi
• • I öldürüyorsunuz ve sizden
> o >
<
ı>■d ^ j U j ^ j- 3 ü L jl
olan bir grubu diyarların­
'a le y h im te z â h e rû n e m in d iy â r ih im i m in k ü m | fe r k a n m v e tü h r ic û n e i e n fü s e k ü m
dan çıkarıyorsunuz, onlar
™ ,ı„,ı« * » ,rf.i''e b u k o n u d a b irle ş ip b ir- ve sizden ! K .r„-,K „ öyle kimselersiniz aleyhinde kötülük ve düş­
onlar aleyhinde diyarlarından hır grubu çıkarıyorsunuz
i ki, kendilerinizi manlık güdüyor ve bu ko­
nuda birleşip birbirinize
j L L j ^ jjL u o İ J arka çıkıyorsunuz, şayet
'a le y k ü m ım ü h a rra m ü n v e h ü v e , tü fâ d û h ü m ; ü s â râ v e in y y e /tû k ü m v e l'u d v a n b llis m i
size esir olarak gelirler­
haram kılınmış: fidyeleşmeye | esir olarak ve düşmanlık gü­
se fidyeleşmeye kalkıyor­
size
idi Içıbıniraianl kalkıyorsunuz gelirlerse
şayet size
düyor
kötülük
sunuz. Hâlbuki yurtların­
E dan çıkarılmaları size ha­
İIS -^ u S y ilp ı û ram kılınmış idi. Yoksa siz
kitabın bir kısmına inanıp
fe m â c e z â ü b ib e 'd v e te k fü r û n e b ib e 'd i Ik itâ b i ih r â c ü h ü m e fe tü /m in û n e
bir kısmını inkâr mı edi­
ne kazanırlar bir kısmını i inkâr mı ediyorsunuz? I Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp yorsunuz? Şu halde içiniz­
A > o ^ . •> den böyle yapanlar, neti­
O 4- a - a u U i ^ j lA - ce olarak dünya hayatın­
da perişanlıktan başka ne
y ü ra d d û n e v e y e v m e İ k iy im e t i f î Ih a y u ti d d ü n y â h iz y ü n illâ m in k ü m z , lik e m e n y y e f'a lü kazanırlar, kıyamet gü­
işan
uğratılırlar j kıyamet gününde de netice olarak dünya hayatında j
tan
|başka: j böyle | yapanlar nünde de en şiddetli aza­
ba uğratılırlar. Allah, yap­
Ij^ ^ jL û û l jjl J İ {3 ^ ö J l o u l î LoLp J ^ U u j <U)I L o j i ^ I j v j l J I tıklarınızdan gafil değildir.
86. Bunlar ahireti, dün­
'a m m â te 'm e lılı.n
lle z n e ş te ra v ü ü lâ îk e .n b ig â filin llâ h ü v e m â ilâ e ş e d d i l'a z â b
ya hayatına satmış kim­
satmış kimselerdir Bunlar yaptıklarınızdan gafü ; Allah : değildir j en şiddetli azaba selerdir. Onun için bun­
lardan azap hafifletilmez
C 1
o j fv -o j j ı-J İ j J u l 8 j_ :> j L j j J I ve kendilerine bir yerden
yardım da gelmez.
v e lâ h ü m y ü n ş a n m l'a z â b ü 'a n h ü m ü fe lâ y ü h a ffe fü b il ıh ir a ti Ih a y t e d d ü n y â
ve kendilerine bir yerden yardım da
87. Celâlim hakkı için
gelmez
azap ahiretı : dünya hayatına Musa'ya o kitabı verdik,
arkasından birtakım pey­
\ 'i ° t -»^tl
L _ k _ ^ lj J lu ^ L j o S j l j y _ * v » L j l - v _ a 3 j < -7 a L IL i ü ^ i i ı i J s e gamberler de gönderdik,
hele Meryem oğlu İsa'ya
v e te y n â ^ b irru s ü li m im b e 'd ih v e k a ffe y n â Ik itâ b e m ûse ...teynâ v e le k a d apaçık mucizeler verdik,
Celâlim hakkı
verdik peygamberler de
gönderdik
arkasından birtakım o kitabı Musa'ya verdik
için
onu Rûhu'l-Kudüs ile de
destekledik. Size nefisle­
U İ ^ I L ; . 1 İ J I ^ J İ^ ^ O Ü İ^ İS O Ü 4 4 J I rinizin hoşlanmayacağı bir
emirle gelen her peygam­
e fe k ü lle m â c â e k ü m b irû h i Ik u d ü s veeyyednâhü Ib e y y in â ti 'îs â b n e m e ry e m e bere kafa mı tutacaksı­
Size
; onu Rühu'l-Kudüs ile de des- '
tekledik
apaçık mucizeler hele Meryem oğlu Isa'ya nız? Kibrinize dokundu­
ğu için onların bir kısmına
6 J L İ İ j Ci ^ jiS y yalan diyecek, bir kısmını
da öldürecek misiniz?
t e k tü lıin v e fe r k a n k e z z e b tü m j fe f e r k a n s te k b e r tü m e n fü s ü k ü m ü b im â lâ te h v â ra s û lü m 88. (Yahudiler, peygam­
bir emirle gelen
°m isi^z?'' ^ biyecek kafa mı tutacaksınız? nefislerinizin hoşlanmayacağı
herpeygantere
berimize karşı alaylı bir
ifade ile): «Bizim kalbleri­
<3> ö J k - « j i L « X x J L £ j liA jjıS -> ^ I J j s J l L p L L j j J L â I j J l S j <3> miz kılıflıdır.» dediler. Bila­
kis Allah, onları kâfirlikleri
m â y ü / m in ı ı n f e k a lle n m b ik ü fr ih im llâ h ü le 'a n e h ü m ü b e l g u lf k u lû b ü n â v e k â lû yüzünden lanetledi. Bun­
imana gelirler | Allah j lanetledi Bilakis | kılıflıdır |
Yahudiler Bizim
dediler dan dolayı çok az imana
kalblerimiz i
gelirler.
Sûre;2 (Bakara, 89-93) 13 ir

89. Yanlarındakini tas­ J 4 İ i ^ U J j


dik etmek üzere onla­
m in k a b lü vekânû lim â m e 'a h ü m ; m ü ş a d d ik u l m in 'in d i İlâ h i k itâ b ü n m v e ie m m â c â e h ü m
ra Allah katından bir ki­ tasdik etmek
daha önceleri halde Yanlarındakini Allah katından bir kitap onlara gelince
tap gelince, daha önce­ üzere
leri inanmayanlara kar­
şı onunla yardım isteyip
durdukları halde, o ta­
k e fe m m â 'a ra fû fe le m m â c â e h ü m 'a le lle z n e k e fe rû y e s te ftih û n e
nıdıkları kendilerine ge­ kendilerine gelince, bu seferj onunla yardım isteyip dur­
inkâr ettiler o tanıdıkları inanmayanlara karşı
lince, bu sefer kendile­ kendileri dukları
ri onu inkâr ettiler. İşte
bundan dolayı Allah'ın la­
neti kâfirleredir.
e n fü s e h ü m . b ih î | ş te ra v b i/s e m â 'a le I k â f if n fe le 'n e tü İlâ h i : bih.
90. Ne kadar çirkindir o uğruna kendi­
o I sattıkları şey ki Ne kadar çirkindir
İşte bundan dolayı i
kâfirleredir
lerini I A lla h 'ın la » #
uğruna kendilerini sattık­
ları şey ki; Allah'ın kulla­
iL İd ,1 4 4 ^ 5 y . i i l j j l i 61 Ç İ 6 İİıl J ^ jl l l ; t j'J s J O l
rından dilediğine kendi
lütuf ve kereminden va­ 'a lî m e n yye şâ ü m in fe d lih i i llâ h ü | e n y y ü n e z z ile i b e O ye n i llâ h ü b im â e n z e le e n y y e k fü rû
hiy indirmesine kafa tu­ dilediğine
kendi lütuf ve kere­
Allah'ın vahiy indirmesine
kafa tuta­
Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler
minden rak
tarak, Allah ne indirdiy-
se hepsini inkâr ettiler.
İşte bu yüzden de ga­
zap üstüne gazaba uğra­ 'a z â b ü n m m ü h ın v e lilk â f ir n e 'a l ı g a d a b I b ig a d a b in | fe b â û m in 'ib â d ih
dılar. Can yakıcı azap asıl Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir
; işte bu yüzden de gazap
gazaba uğradılar kullarından
üstüne
kâfirler içindir.
91. Onlara, «Allah ne in-
dirdiyse ona iman edin.»
j > i 1 i j l i « il l İ v '> -^ 1 A 4 J 'M ?
denildiği zaman, on­ 'a le y n â b im â ü n z ile n ü /m in ü : k â lû llâ h ü b im â e n z e le m in û ! le h ü m i v e iz â k le
onlar. Biz
lar «Biz kendimize indiri­ kendimize
indirilene | iman ederiz | derler | Allah | ne indirdiyse ona iman edin Onlara denildiği zaman
lene iman ederiz.» der­ oi U . -r f o
ler ve ondan başkasını ^ J -9 L o J L 9 ( 3 - ^ I j J J <-> J J
inkâr ederler. Oysa yan­
larındaki Tevrat'ı tasdik te k tü lû n e fe lim e kul i lim â m e 'a h ü m i m ü ş a d d ik a l I Ih a k k u ! vehüve I b im â v e râ e h û v e y e k fü rû n e

eden gerçek vahiy odur. öldürüyordunuz? i ne diye yanlarındaki Tevrat'ı j tasdik eden I Oysa j ve ondan başkasını inkâr ederler

Onlara de ki; «Peki ma­


dem gerçek mümin sizsi-
liJ s o l J 4 İ
niz de ne diye daha önce
m us v e le k a d c â e k ü m in k ü n tü m m ü /m in .n i m in k a b lü e m b iy â e İlâhi
Allah'ın peygamberlerini
Celâlim hakkı Allah'ın peygamber­
öldürüyordunuz? için Musa
size Peki madem gerçek mümin sizsiniz de daha önce
lerini
92. Celâlim hakkı için s s o ^
s ~
Musa size belgelerle gel­ <£> O -a J L t jL i i j o t-z— ; ,, f« 'W “ • ;
mişti de sonra onun ar­
z â lim u n v e e n tü m m im b e 'd ih i l'ic le tt e h a z tü m ü süm m e b ilb e y y in â ti
kasından tuttunuz o bu­ onun arkasından tu t­
işte o zâlimlersiniz Siz o buzağıya taptınız I sonra belgelerle gelmişti de
zağıya taptınız. Siz işte o tunuz
t -î
zâlimlersiniz. ^ ^ ^ o . * * > C
.
5 Q ı / j j . j ^ ı S ij
93. Bir zamanlar size,
«verdiğimiz kitaba kuv­ bikuvveb'nv mâ te y n â k ü m huzû ttû r fe v k a k ü m ü v e ra fe 'n â ! m sâkaküm ehaznâ '
vetle sarılın ve onu dinle­ kuvvetle ! size verdiğimiz kitaba I sanlın | Tûr'u tepenize | kaldırıp mîsakınızı aldık
Bir za­
manlar
yin.» diye Tûr'u tepenize
kaldırıp mîsakınızı aldık.
(O yahudiler): «Duyduk,
J 1 j - i l s L _ İ4 ^ S Ij J l i "
dinledik, isyan ettik.» de­ l'ic le fı k u iû b ih im ü v e ü ş rib û veaşayna s e m in a k â lû v e s m e 'û
diler, kâfirlikleri yüzün­ o danayı | yüreklerinde i besleyip büyüttüler isyan ettik
: (O yahudiler): \
dediler j ve onu dinleyin diye
Duyduk, dinledik I
den o danayı yüreklerin­
Ji o jı o f
de besleyip büyüttüler.
o l U o lL j Ü j
De ki, «Eğer siz mümin
kimseler iseniz, bu ima­ in k ü n tü m m ü /m in m m ânüküm : b ih î i y e /m ü r u k ü m b i/s e m â kul I b ik ü fr ih im
nınız size ne çirkin şeyler Eğer siz mümin kimseler iseniz De ki i yüzün-
■"i— l"'i - i- i t ü g I den
emrediyor!
^ ^ i. >
o %JLX^
^ i ]4 Sûre:2 (Bakara, 94-101)

94. De kİ; Allah yanında


O f lİJ I ö / j A ^ j ' ^ > <^1
ahiret yurdu (cennet) baş­
m in d û n i n n â s i h â liş a te n m 1 n d e İlâ h i d d â r u Id h ira tü İn k â n e t le k ü m ü kul
kalarının değil de yalnız­
başkalarının değil de yalnızca Allah yanında ahiret yurdu (cennet) sizin ise Deki ca sizin ise, eğer iddianız­
A o jı
da da sadık iseniz haydi he­
men ölümü temenni ediniz,
L«_j \ jŞ\ oJJL-aJü A 3 ^ (O-As" ûj, O ölmeyi cana minnet biliniz.
b im â k a d d e m e t ebedem v e le n y y e te m e n n e v h ü in k ü n tü m ş â d ik “n Im e v te fe te m e n n e v ü 95. Fakat elleriyle işledikle­
onu hiçbir ölümü temenni cana minnet
işledikleri yüzünden temenni edemiyecekler eğer iddianızda da sadık iseniz haydi hemen ri yüzünden onu hiçbir za­
zaman ediniz, ölmeyi biliniz
man temenni edemiyecek­
Jl i X ler. Allah o zâlimleri bilir.
^ U J I
96. Elbette onları insanların
e h ra ş a n n â s i v e le te c id e n n e h ü m b izzâ lim >n 'a lim ü m v â llâ h ü e y d ıh im hayata en hırslı, en düşkün
insanların en hırslı, en düşkün olanları olanları olarak bulacak, hat­
Elbette onlan bulacaksın o zâlimleri bilir Allah Fakat elleriyle
olarak bulacak
i C ) ta müşriklerden bile daha
^ A
düşkün bulacaksın. Onların
her biri bin sene ömür sür­
e lfe s e n e h le v y ü 'a m m e ru ehadühüm yeveddü v e m in e lle z în e e ş ra k û 'a lâ h a y a h meyi arzular, oysa uzun ya­
bin sene ömür sürmeyi Onların her biri arzular hatta müşriklerden bile daha düşkün hayata
şamak kendisini azaptan
kurtarıp uzaklaştıracak de­
ğildir. Allah, onların neler
o jJ L o lA - j L « _j Am i j OI I J la J i jja U» j
^ ~ A ~ t * " t - yaptığını görüp duruyor.
b im â y e 'm e lû n b e ş îru m v â llâ h ü e n y y ü 'a m m e r m in e l'a z â b i h ü v e b im ü z e h z ih ih ' vem â 97. Söyle, her kim Cebrail'e
onların neler yaptığını görüp duruyor Allah oysa uzun yaşamak azaptan
kendisini kurtarıp, uzak­
değildir
düşman ise iyi bilsin ki,
laştıracak
o, Kur'ân'ı senin kalbine
Allah'ın izniyle kendinden
önceki vahiyleri onaylayıcı,
'a lâ k a lb ik e nezzelehû fe in n e h û lic ib rıle k â n e 'a d ü v v e l m en ku l
müminlere hidayet ve müj­
m ü ş a d d ik a l | b iiz n i İlâ h i
o Kur'ân'ı de kaynağı olmak üzere o
onaylayıcı | Allah'ın izniyle senin kalbine o Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki her kim Söyle
indirdi indirdi.
98. Eler kim Allah'a, Allah'ın
a Jİ i o L S ^ t >»
J UJ meleklerine, peygamber­
m en lilm ü /m in ın v e b ü ş râ vehüdenv lim â b e y n e y e d e y h i
lerine, Cebrail ile Mîkâil'e
lillâ h il k â n e 'a d ü v v e l
düşman olursa, iyi ve müjde kaynağı düşman olursa, iyi bilsin ki,
Allah'a Her kim müminlere hidayet kendinden önceki vahiyleri
bilsin ki olmak üzere Allah da o kâfirlerin düşma­
^ J1 ^ nıdır.
. t ^ > X
â il S li j u . ,5 4-L,a> j j « û İJ J U s 99. Şanım hakkı için sana
1 ^ 1 ^ ^

vecibrile verusülihi vemelâîketihı


çok açık âyetler; parlak
lilkâfırîn 'adüvvül feinne llâhe vemikâle
peygamber­ mucizeler indirdik. Öyle ki,
0 kâfirlerin düşmanıdır Allah da ile IVTİkâil'e Cebrail Allah'ın meleklerine
lerine iman sahasından uzaklaş­
mış fasıklardan başkası on­
<5> o > L ^ L L I I i 3 .* ^ 3 o L i-A U ü ları inkâr etmez.

â y â tim b e y y in a t î ile y k e e n z e ln â v e le k a d
100. O fasıklar hem bunları
Ifâ s ik û n illâ b ih â 1
Öyle ki, iman sahasından baş­ çok açık âyetler; padak mu­ Şanım hakkı tanımıyacaklar, hem de ne
onları inkâr etmez sana indirdik
uzaklaşmış (asıklardan kası cizeler için zaman bir ahd üzerine ant­
laşma yapsalar, her defa­
sında mutlaka içlerinden
bir güruh çıkıp onu bozacak
lâ y ü /m in û n e k s e ru h ü m bel m in h ü m fe r ik u n m nebezehü 'a h d e n n 'â h e d û e v e k ü lle m â
glaponulxızacalı O (asıklar hem bun­
ve atıverecek öyle mi? Flat-
onların çoğu ahit Hatta az bir her defasında antlaşma
imansızlardır
tanımaz gü ntı deği mudakaıçleırıden
bir güruh \eaOverec8k
öylemi? yapsalar
bir ahd üzerine ları tanmuyacaklar,
hem de ne zaman
ta az bir güruh değil, onla­
rın çoğu ahit tanımaz iman­
LoJ LoJj O sızlardır.
101. Üstelik Allah tarafın­
fe r ik u n m nebeze lim â m e 'a h ü m m ü ş a d d ik u l m in i n d i İlâ h i ra s û lü n m v e le m m â c â e h ü m
dan onlara, yanlarındaki
bir kısmı attılar yanlarındaki kitabı tasdik edici Üstelik Allah tarafından bir peygamber onlara gelince kitabı tasdik edici bir pey­
gamber gelince, daha önce
A L * j V ^ j ^f r i j 3A* 13 J >•V.»J İ j^j ı ^ kendilerine kitap verilenler­
den bir kısmı, Allah'ın kita­
k e e n n e h ü m lâ y e 'le m û n v e râ e z u h û rih im k ltâ b e İlâhı Ik ltâ b { m in e lle z n e u tû bını sırtlarından geriye attı­
sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi yaptılar sırtlanndan geriye Allah'ın kitabını
daha önce kendi­
verilenlerden lar, sanki hiçbir şey bilmi­
lerine kiıap
yorlarmış gibi yaptılar.
Sûre;2 (Bakara, 102-105) ]5 \ û

102. Tuttular da Süley­


r
man mülküne dair şey­
s ü le y m :n ü v e m â k e fe ra 'a la m ü lk i s ü le y m n ş ş e y â tn ü m â t e tlû v e tte b e 'û
tanların uydurup izledik­
Hâlbuki Süleyman j | Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup^izledikleri düştüler
leri şeyin ardına düştü­
ler. Hâlbuki Süleyman
inkâr edip kâfir olmadı, j ol
lâkin o şeytanlar kâfirlik v e m a ü n z ile s s ih r nnâse 1 y ü 'a llim û n e k e fe rû ş şe yât ne I v e l k in n e
ettiler; insanlara sihir İndirilen şeyleri :
sihir j insanlara 1 öğretiyorlar j kâfirlik ettiler | 0 şeytanlar i lâkin
öğretiyorlar ve Bâbil'de öğretiyorlardı !
O
Harut ve Marut'a, bu iki
^ L a . 1 ^ L o j O j j l - ®
meleğe indirilen şeyleri
öğretiyorlardı. Hâlbuki o m in e h a d in j v e m â y ü 'a llim â n i ı v e m â rü t h â r û te b ib â b ile 'a le Im e le k e y n i

ikisi «biz ancak ve ancak kimseye i birşey öğretmezlerdi ve Marut'a Harut ve Bâbil'de bu iki meleğe
sizi denemek için gön­
derildik, sakın sihir ya­ l
^ \ \ ^
. A.^ V
O j o Jy— 0 -
pıp da kâfir olmayın!»
demeden kimseye bir- m in liü m â fe y e te 'a lle m û n e fe lâ t e k fü r fıtn e tü n nehnü in n e m â h a tt y e k û li
sakın sihir yapıp da kâfir sizi denemek Hâlbuki o ikisi, i ancak ve I
şey öğretmezlerdi. İşte İşte bunlardan j öğreniyorlardı
olmayın için gönderildik biz ■ ancak !
demeden

bunlardan karı ile koca­ f

nın arasını ayıracak şey­ VI ö - o o e jl- ÎH ^ C i i O i Vj J ^ l ^ 5 4 4 V Li


ler öğreniyorlardı. Fa­ ^ ^ ^ ^ y ^ y ^ y ^ ^ y ^

m in e h a d in b ih , v e m â h ü m b id â ır n e b e y n e Im e r iv e z e v c ifi m â y ü fe iT ik û n e bili,
kat Allah'ın izni olmadık­ bu­
Fakat kimseye zarar verebilecek değillerdi karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler
ça bununla kimseye za­ nunla

rar verebilecek değiller­


di. Kendi kendilerine za­
rar verecek ve bir fayda le m e n i 'a lim û i v e le k a d v e lâ y e n fe 'u h ü m m â y e d u rru h ü m v e y e te 'a lle m û n e b iiz n l İlâh
sağlamayacak bir şey onu her kim
çok iyi biliyor­ Yemin ve bir fayda sağlamayacak Kendi kendilerine zarar
öğreniyorlardı
Allah'ın izni olma­
dıkça
öğreniyorlardı. Yemin ol­ lardı olsun ki bir şey verecek
y
sun ki, onu her kim satın t
0
J|
X Oy A \ ' - ° "î - ~ N 1 - •
S “. ı x . ı J İ 3 . V I J İ J U
alırsa, onu alanın ahiret- ' ;
J —
^ *
te bir nasibi olmayacağı­ e n fü s e h ü m ' m â ş e ra v biliT v e le b i/s e m in h a lâ k f î lâ h ir a ti m â le h şte n ^h û

nı da çok iyi biliyorlardı. uğruna canlarını i sattıkları şey ne çirkin bir şeydi bir nasibi onu alanın ahırette satın alırsa
Hakkiyle bilselerdi, uğ­
runa canlarını sattıkla­
rı şey ne çirkin bir şeydi.
m in "in d i İlâ h i le m e ^ b e tü n m v e tte k a v v e le v e n n e h ü m im e n û le v k â n û y e 'le m n n
103. Şayet onlar iman elbette Allah tarafından korunmuş
mükâfat Şayet onlar iman edip de Hakkiyle bilselerdi
edip de korunmuş olsa­ verilecek olsalardı

lardı, elbette Allah tara­


fından verilecek mükâfat ü ^ ı j ^ j j ı L 4 İIC e o 4 1 ^ '
çok hayırlı olacaktı. Keş­ lâ 'in â lâ te k û lû y â e y y ü h â lle z n e m enü le v k â n û y e 'le m û n hayr
ke bunu bilselerdi. «râine» | demeyin Ey iman edenler Keşke bunu bilselerdi
çok hayırlı
olacaktı
104. Ey iman edenler! * A
^ *
«râine» demeyin, «un-
zurna» deyin ve iyi din­
leyin, kâfirler için elemli lle z n e m â yeveddü 'a z â b ü n e lim v e lilk â f ir n e v e s m e 'û n z u rn a v e k û lû

bir azap vardır. ne de o istemez elemli bir azap vardır kâfirler için ve iyi dinleyin «unzurna» deyin

105. Ne Kitap ehlinden, * o y

ne müşriklerden, ne de ^ J 3 j 4 J 4 i
o inkâr edenlerden hiç­ m in h a y rin 'a le y k ü m î e n y y ü n e z z e le v e lâ Im ü ş r ik n e m in e h li Ik itâ b i ke fe rû
biri, size Rabbinizden indirilsin ne müşriklerden Ne Kitap ehlinden
inkâr edenler­
bir hayır
bir hayır indirilsin iste­ den hiçbiri

mez. Allah ise, üstünlü­


^ ^ 1 ^ * J I J -y b J U I j J Ij s. L i- J ^ jj» <tU I j j ^
ğü, rahmetiyle dilediği­
ne mahsus kılar ve Al­ z û Ife d li Tazim i v â llâ h ü , m enyyeşâ/ ı b ir a h m e tih . y e h te ş ş u ı v â llâ h ü î m m irra b b ik ü m
lah çok büyük lütuf sa­ çok büyük lütuf sahibidir ve Allah j dilediğine I üstünlüğü.jahm e- p^ghsus kılar j Allah ise j Rabbinizden
hibidir.
i X *
î ' 4 i j l
O j j ^
M 16 Sûre;2 (Bokara, 106-112)

106. Biz bir âyetten her S


- ^ ö _ X Om
^ t ~ »I 1 ^ ® ♦ ^ » 1
0 ^ 1 J İ j U
X
- «
neyi nesheder veya unut­
e le m te 'le m m is lih â i ev b ih a y r in m m in fiâ I n e / ti n ü n s itîâ ev m in y e tin m â nenseh turursak, ondan daha ha­
Bilmez misin ki mislini i yahut ondan daha hayırlısını getiririz | unutturursak i veya Biz bir âyetten I her neyi nesh eder yırlısını yahut mislini geti­
ririz. Bilmez misin ki, Al­
lah her şeye kâdirdir.
107. Bilmez misin ki, ha­
m ü lk ü s s e m v â ü i e n n e llâ lîe le fiû | e le m te 'le m k a d ir 'a la k ü lli ş e y in e n n e llâ lîe kikaten göklerin ve ye­
hakikaten göklerin
i “ S îs r i kâdirdir her şeye Allah rin mülkü Allah'ındır,
hepsi O'nundur. Size de
4)ÛI V ^ U S İ j i j V l j
Allah'dan başka ne bir
✓ dost, ne de bir yardımcı
em ve lâ n e ş îr m in v v e liy y in v m in d û n i İlâ h i v e m â le k ü m v e le rd vardır.
Yoksa siz i ne de bir yardımcı vardır | ne bir dost Allah'dan başka Size de i ve yerin mülkü 108. Yoksa siz peygam­
t
berinizi, bundan önce
Musa'ya sorulduğu gibi,
sorguya çekmek mi is­
y e te b e d d e li v e m e n y m in k a b l ; m ûs^ k e m â s ü île ra s û le k ü m e n te s e lû tü r d ü n e
tiyorsunuz? Hâlbuki her
değiştirirse j bundan önce Musa'ya sorulduğu gibi peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz kim imanı küfürle değişti­
rirse artık düz yolun orta­
sında sapıtmış olur.
m in e h li Ik itâ b i kesm nm vedde s e v â e sse b îl fe k a d d a lle b ilım â n i Ik ü fra
109. Ehl-i kitaptan bir­
arzu et­ ortasında sapıtmış
çoğu arzu etmektedir ki,
Ehl-i kitaptan birçoğu artık düz yolun imanı küfürle
mektedir kı i olur sizi imanınızdan sonra
çevirip kâfir etsinler: Hak
kendilerine iyice belirdik­
m im b e 'd i m in i n d i e n fü s ih im ih a s e d e n ın k ü ffâ r â m im b e 'd i ım â n ik ü m le v y e r u d d û n e k ü m
ten sonra bile sırf nefsa-
niyetlerinden ve kıskanç­
sonra bile sırf nefsanıyetlerinden kâfir etsinler j sizi imanınızdan sonra çevirip
lıktan dolayı bunu yapar­
» I . E
A Y.
lar. Buna rağmen siz şim­
< U )I e < U )I L s I I j .â ^ L 3 y > J I y y ( S 4 - H ^ di af ile, hoşgörüyle dav­
ranın tâ Allah emrini ve­
llâ lîe in n e ı b ie m r ih ı llâ h ü h a t t y e /tiy e | v e ş fe h û f e 'fû Ih a k k le h ü m ü m â te b e y y e n e I
Şüphe . Rıına rtırimon k-onHilo.
kendile­
rinceye kadar. Şüphe yok
Allah
yok ki
emrini | tâ Allah verinceye kadar hoşgörüyle davranın j ı Hak
rine
iyice belirdikten
ki Allah her şeye kâdirdir.
110. Siz namazı hakkıy­
la kılmaya bakın ve zekâtı
v e m â tü k a d d im û zzek h v e tû şşa l t e veekm û k a d ir 'a l ı k ü lli ş e y in
verin! Kendi nefsiniz için
hakkıyle kılmaya her ne hayır yaparsanız,
yaparsanız ve zekâtı i verin Siz namazı kâdirdir her şeye
bakın Allah katında onu bulur­
sunuz. Muhakkak ki, Al­
lah bütün yaptıklarınızı
v e k â lû b e ş ir b im â te 'm e lû n e llâ lîe | in n e i n d e İlâ h te c id û h ü m in b a y rın lie n fü s ik ü m
görmektedir.
dediler görmektedir j bütün yaptıklarınızı Allah ' j l ^ İ Allah katında |onu bulursunuz j her ne hayır Kendi nefsiniz için
111. Bir de «yahudi ve
hıristiyanlardan başkası
asla cennete giremeye­
!dJİjUI jUiS ;1 fj oLİ» ö i ji-lS Ö-J
- İ l i l d i cek» dediler. Bu onların
e m â n iy y ü h ü m ü lk e n e ş â râ ev m en kâne hûden illâ Ic e n n e te le n y y e d b u le kendi kuruntularıdır. Sen
onların kendi
Bu hıristiyanlardan ve Bir de, yahudi
baş­
cennete asla giremeyecek
de onlara de ki; «Eğer
kuruntularıdır
1
kası
doğru iseniz, haydi baka­
, af
lım getirin delilinizi.»
İU J İ
112. Hayır, hayır! Kim
lillâ lıi v e d ı e f i ' : e s le m e m e n : bel in k ü n tü m ş â d ik în b ü r tîâ n e k ü m lîâ tû kul özü iyilik dolu olarak yü­
h'a
: tertemiz dört-
yUZUnu !dürür ve tesİHn Kim Hayır,
hayır!
Eğer doğru iseniz, haydi bakalım delilinizi
I
getirin
S ende zünü Allah'a tertemiz
a te d e h
X
döndürür ve teslim eder­
y O > J 3 - ^ " j f» - « j j j j O j O *ü -9 j j ö j
se, işte onun Rabbi katın­
da ecri vardır. Onlara hiç­
yehzenûn v e lâ h ü m , 'a le y h im j b a v fü n | v e lâ i i n d e ra b b ih e c ru h fe le h ü v e h ü v e m ü h s in ü n bir korku yoktur ve onlar
J ’’®|’^^^|^^® |^^^^nla^^^^nlar^^hiçbiH < orku^oktu^^abbN < atın d ^^^c^^ mahzun da olacak değil­
ler.
J S V ıi5 ^ i
Sûre;2 (Bakara, 113-119) 17 IV

113. Yahudiler dediler ki, 4 J J S i j4 4 jl 9 J I İ 5


«Hıristiyanlar birşey üze­
le y s e ti nneşâr v e k â le ti 'al. ş e y in v nneşar le y s e ti ly e liû d ü v e k â le ti
rinde değiller», Hristiyan-
lar da «Yahudiler bir şey değiller Hristiyanlar da dediler birşey üzerinde Hıristiyanlar değiller Yahudiler dediler kİ

üzerinde değiller» dediler.


Oysa hepsi de kitabı oku­
yorlar. Hiçbir bilgisi olma­
yanlar da öyle onların de­ lle z n e lâ y e 'le m û n e i k â le k e z d ik e ! Ikitâb v e h ü m y e tlû n e 'a lt' ş e y in v ly e h û d ü
I Oysa hepsi de
dikleri gibi dediler, işte Hiçbir bilgisi olmayanlar da I dediler öyle okuyorlar bir şey üzerinde Yahudiler
! kitabı
bundan dolayı Allah, ihtila­ E

fa düştükleri bu gibi şeyler­


de, kıyamet günü araların­
da hüküm verecektir. f ım â k â n û f ı h i y e h te lifü n y e v m e İkiye; m e ü | beynehüm yehküm ü fe llâ h ü | m is le k a v lih im

114. Allah’ın mescitlerini, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde kıyamet günü j aralarında
içlerinde Allah'ın isminin X )
anılmasından meneden ve
onların harap olmalarına o - * j 0
çalışan kimselerden daha v e s e 'd sm üh fh â e n y y ü z k e ra m e s â c id e İlâ h i ım im m e n m m e n e 'a ve m en ş le m ü
zâlim kim olabilir! İşte bun­ çalışan
Allah'ın I
içlerinde anılmasından Allah'ın mescitlerini meneden
i kimselerden daha zâlim kim
isminin olabilir!
lar, oralara korka korka gir­
mekten başka birşey yap­
mazlar. Bunlara dünyada
perişanlık, ahirette de bü­ le h ü m h â îfın illâ m â k â n e le h ü m e n y y e d h u lû h â ü lâ îk e f h a râ b ih â
yük bir azap vardır. ve onların harap olma-
Bunlara korka korka başka oralara girmekten birşey yapmazlar işte bunlar
lanna
115. Bununla bera­
ber, doğu da, batı da
Allah'ındır. Artık nereye
dönerseniz dönün, orası v e lm e g rib ü Im e ş rik u v e lillâ h i 'a z â b ü n 'a z îm f î la h ira b ! v e te h ü m h iz y ü n v f î ddünyâ
Allah'a çıkar. Şüphe yok ki, Bununla beraber,
batı da I Allah'ındır büyük bir azap ahirette de vardır perişanlık | dünyada
Allah(ın rahmeti) geniştir, doğu da
O, her şeyi bilendir.
116. O zalimler, «Allah ken­ « il l i o l l y i i s ^ İ S « il o i « İ ' « -Â -S U İJ Ü
disine çocuk edindi.» de­ llâ h ü tte h a z e v e k â lû 'a lîm I v â s i'u n | llâ h e | in n e v e c h ü İlâ h fesem m e; fe e y n e m â tü v e llû
diler. Hâşâ, O sübhândır. O zalimler, 0. her şeyi : . . jAllah(»)| Şüphe , Aiiah'a çıkar i orası i Artık nereye dönerseniz
Allah i edindi bilendir i geniştir | Allah a çıkar [ orası |
Doğrusu, göklerde ve yer­ dediler
de ne varsa O'nundur. Hep­
si O'na boyun eğmiştir.
117. O, göklerin ve ye­ b e d 'u I k â n itu n le h û k ü llü l I v e le rd m â f î ssem vâ b ; le h .; 1 bel t sübhâneh y e le d e n
rin yoktan var edicisidir ve yoktan var 1 O'nun­ Doğ- kendisine
boyun eğmiştir O'na Hepsi i ve yerde ne varsa göklerde Hâşâ, O sübhândır
O, bir işin olmasını murad edicisidir i dur çocuk
edince, ona yalnızca «ol!»
der, o da hemen oluverir. jlis e û f iSl
118. Bilgiden nasibi ol­ v e k â le fe y e k u n kün le h y e k û lü fe in n e m â e m ra n v e iz â k a d â v e le rd s s e m vâb
mayanlar da «Allah bizim­ ve O, bir | olmasını murad
dediler ° ^ îe r " i «o'!* I ona i der yalnızca ve yerin O, göklerin
le konuşsa ya, yahut bize j işin ! edince
t
de bir mucize gelse ya!»
dediler. Bunlardan önce­ 5 « j j l j l i y U ^ İ j 51 « i l I İ I İ İ 4 • î p ö p h ş ' î , w j j l
kiler de tıpkı böyle, bunla­
lle z n e k â le k e z lik e âyeh t e / t nâ ev l lâ h ü ; le v lâ y ü k e llim ü n â lle z n e lâ y e 'le m û n e
rın dedikleri gibi demişler­
bir bize de gelse
di. Onların kalbleri birbirle­ öncekilerde! tıpkı böyle
mucize ya
yahut Allah bizimle konuşsa ya Bilgiden nasibi olmayanlar da
rine benzedi. Gerçekten de 1 o y ^ o y
yakîne ermek (hakikati bil­
* ~ o °1 o
mek) isteyen bir kavim için
biz mucizeleri çok açık se­ y û k in ü n lika vm inyi 1 yâü (kad b e y y e n n â i k u lû b ü h ü m te ş â b e h e t m is le k a v lih im m in k a b lih im
çik gösterdik. yakîne ermek (haki­ bir kavim ! birbirlerine ben­
biz mucizeleri bunların dedikleri gibi Bunlardan
kati bilmek) isteyen için i' zedi
119. Şüphe yok ki. Biz seni
hak ile rahmetimizin müj­
decisi ve azabımızın ha­
bercisi olarak gönderdik. 'a n e ş h â b i Ice h m j v e lâ t ü s e lü | v e n e z ra n v b e ş râ n v | b ilh a k k i e rs e ln â k e innâ
Sen, o cehennemliklerden Sen, o cehennemliklerden sorumlu değilsin
ve azabımızın
habercisi olarak
sorumlu değilsin.
^A ]3 Sûre;2 (Bakara, 120-126)
S

û| J3 |L441o V j jj4 4 J ' cA'^ 120. Sen onların milletleri­


ne tabi olmadıkça ne yahu­
h ü d e İlâ hi in n e k u l Im ille te h ü m h a tt te tte b i'a v e lâ n n e s â r ly e h û d ü ’ 'a n k e v e le n te r d ’
diler, ne de hıristiyanlar sen­
gerçek­ Sen onların
Allah'ın hidayeti Deki tabi olmadıkça ne de hıristiyanlar j ne yahudiler j senden | ^*olmayacaW^ den asla hoşnud ve razı olma­
ten de milletlerine
t. yacaklar. De ki, gerçekten de
Allah'ın hidayeti, hidayetin ta
» iL I L o ^_5 j J I S—®
^ ^ ^ ^ X kendisidir. Şânım hakkı için,
m in e İlâ h i i m â le k e i m in e T ılm i lle z c â e k e i b e 'd e ehvâehüm v e le în i t t e b e 'te h ü v e Ih ü d â sana vahiyle gelen bu kadar
kalkıp da onların Şânım hakkı için uyacak hidayetin ta ken- bilgiden sonra, kalkıp da on­
Allah'dan | i bu kadar bilgiden sana vahiyle gelen sonra
arzu ve heveslenne olursan dişidir ların arzu ve heveslerine uya­
cak olursan, sana Allah'dan
ne bir dost bulunur, ne de bir
* yardımcı.
y ü /m in û n e ü lâ îk e | h a k k a tilâ v e tih ; y e tlû n e h " Ik itâ b e | e lle z n e te y n â h ü m ü v e lâ n e ş r minvveliyyinv
121. Kendilerine kitabı verdi­
tilavetinin hakkını ehliyetli
iman ederier işte onlar kitabı Kendilerine verdiğimiz ne de bir yardımcı ne bir dost ğimiz ehliyetli kimseler onu,
vererek okurlar kimseler onu i
t tilavetinin hakkını vererek
f a
okurlar. İşte onlar, ona iman
ederler. Her kim de onu inkâr
n i'm e tiy e I z k ü rû y â b e n î İsrâ île Ih â s iru n fe ü lâ îk e h ü m ü b ih , y e k fü r ivemeny b ih ederse, işte o inkârcılar hüs­
Ey israiloğulları! hüsran içindedirler işte o inkârcılar
inkâr I Her kim
ona
ran içindedirler.
nimetimi hatırlayın
ederse ! de
122. Ey israiloğulları! Sizlere
İhsan ettiğim nimetimi ve sizi
vaktiyle âlemdeki ümmetlere
lâ te c z ' I yevm el i v e tte k û 'a le l'â le m in v e e n n î fe d d a ltü k ü m | 'a le y k ü m lle tr e n 'a m tü üstün tuttuğum u hatırlayın!
i Ve
öyle bir ve sizi vaktiyle üstün tu ttu ­ 123. Ve öyle bir günden sakı­
ödeyemez sakının ki âlemdeki ümmetlere Sizlere İhsan ettiğim
i günden ğumu I
nın ki, o gün kimse, kimsenin
yerine bir şey ödeyemez, kim­
^ â^ L L iİ i J j k ^ J 4 - 5 j V j
seden fidye kabul edilmez ve
ona şefaat de fayda vermez,
v e lâ h ü m y ü n ş a rû n ş e fâ 'a tü n v ve lâ te n fe 'u h â 'a d lü n v j m in h â v e lâ y ü k b e lü ş e y e n v | 'a n n e fs in n e fs ü n
hiçbir taraftan yardım da gör­
hiçbir taraftan yardım da gör
mezler
şefaat de '^*vTrm«^'^^ I i kimseden | kabul edilmez | bir şey | kimsenin ye rin e ! mezler.
124. Şunu da unutmayın ki,
jlİC U I^ lİJ ü £ U L 4 bir zamanlar İbrahim'i Rabbi,
birtakım kelimeler ile imtihan
k â le ' im â m â ı lin n â s i ı c â 'ilü k e ! in n . k â le feetem m efiünn! b ik e lim â tin rabbühû ib râ h m e v e iz i b te lâ etti, o, onları sona erdirince,
buyur-1 o, onları sona , birtakım kelime- Şunu da unutmayın ki,
dedi, 1i imam
ınidMi ibütün ınsanlaraj
îumuM u.sdM,d,d| ^ ® ™ y ^ c a - ^ | Mduu, İbrahim'i byi,f zamanlar Rabbi ona, «Ben seni bütün
zamanlar imtihan
imtihan etti
etti
insanlara imam yapacağım.»

l4 jlJ4^Ul» tü UUl^ j| j Ul I I^ J J Lâ j j^ j buyurdu. İbrahim, «Zürriye-


timden de yap!» dedi. Rabbi
lin n â s i imesâbetel: Ib e y te c e 'a in â v e iz , z z â lim in 'a h d î ; lâ y e n â lü k â le \ v e m in z ü r r iy y e t ona «zâlimler benim ahdime
Biz ta o i zâlimler benim ! □ u k - I i i L a İbrahim, «Zürriyetim- nail olamaz!» buyurdu.
kıldık zaman* ahdime j Rabbı ona | nail olamaz ^uyurdL ^e n d eya p l»
125. Biz ta o zaman bu Beyt'i,
I t ^ . X t. X
insanlar için bir sevap kazan­
ma ve bir güven yeri kıldık. Siz
de Makam-ı İbrahim'den ken­
v e is m r'ıle ilâ ib r d h m e v e 'a h id n â m ü ş a ilâ m in m m e k â m i ib ra h m e v e tte h iz û veem nâ
dinize bir namazgah edinin.
şöyle ahid kendinize bir ve bir
ile İsmail'e Ayrıca İbrahim Siz de Makam-ı İbrahim'den edinin Ayrıca İbrahim ile İsmail'e
verdik namazgah güven yen
" " o şöyle ahid verdik: «Beytimi,
» "T
hem tavaf edenler için, hem
y'
ibadete kapananlar için, hem
ra b b i ib n â h ım ü me v e iz i ssücûd ; v e rru k k e T v e l'â k if n e l it t â î f n e b e y tiy e e n ta h h ir â de rükû ve secde edenler için
Ey Rab- diye Ve o ve secde edenler hem ibadete kapanan hem tavaf edenler tertemiz tutun!»
İbrahim hem de rükû Beytimi tertemiz tutun
bim yalvardı vakit için lar için için
126. Ve o vakit İbrahim «Ey
)O

j - > I j» Ij ^ Lj i (>^ *4’ i 13-04_La13t-»j j Ij Lx-e11jJLj IXa JJL-> I Rabbim, burasını güvenli bir
belde kıl, buranın halkından,
v e ly e v m i lâ b ir I b illâ h i m in h ü m jm e n âmene: m in e s s e m e râ ti e h le h û v e rz ü k ibeleden minenv| h zâ i (Yal içlerinde Allah'a ve ahiret
halkın- bura- gününe iman edenleri çeşit­
ve ahiret gününe Allah'a | içlerinde i çeşitli meyvalarla rızıklandır ; güvenli bir belde kıl
dan li meyvalarla rızıklandır» diye
yalvardı. Allah buyurdu ki:
^ jL İJ I ^ j l s 3^9j JLİ «küfredeni dahi rızıklandırır
da hayattan biraz nasip aldı­
Im e ş ir v e b i/s e ila 'a z â b i n n â r e d ta r ru h ü isünnme| k a b le n ife ü m e tti'u h u iv e m e n k e fe ra k â le rırım, sonra da onu ateş aza­
orası ne onu uğratı- sonra | hayattan ,1 j i küfredeni dahi İAllah bu- bına uğratırım ki, orası ne ya­
bir duraktır ateş azabına
ja m a r ^ rım ki da i biraz rızıklandırırda ^/urdu kı
man bir duraktır!»
Sûre;2 (Bakara, 127-134) ]< f 1

ası i j ^ uşj 9 4 4 İI ^ ı ^ ı ^ ı jjs


127. Ve ne vakit ki İbrahim,
in n e k e m in n â te k a b b e l ra b b e n â veısm.:? m in e Ib e y ti Ik a v â 'id e ib râ h .m ü y e r fe 'u veiz
Beyt'in temellerini yükselt­
kabul buyur^y R a b b im if şöyle yükseltme­ Ve ne
meye başladı, İsmail ile birlik­ bizden Beyt'in temellerini İbrahim
ye başladı vakit ki
te şöyle dua ettiler: Ey Rab-
bimiz, bizden kabul buyur, hiç
şüphesiz işiten sensin, bilen
sensin. ümmeteri v e m in z ü r r iy y e tin â i le k e m ü s lim e y n i v e c 'a in â ra b b e n â i l'a lim s s e m 'u i e n te

128. Ey bizim Rabbimiz, hem meyda-| hem de soyumuzdan


«nzsel toyun eğen müslü­
i ' ■ hem bizim ikimizi
i Ey bizim j
bilen hiç şüphesiz işiten I sensin
na getir' ' nm ıçın manlar kıl I Rabbimiz 1
bizim ikimizi yalnız senin için
boyun eğen müslümanlar kıl,
hem de soyumuzdan yalnız
senin için boyun eğen müslü- rra h ım tte v v â b ü in n e k e e n te v e tü b 'a le y n â m e n â s ik e n â v e e rin â le k jm m ü s lim e te l
man bir ümmet meydana ge­ Hiç şüphesiz tevbemize rahmetle ve bize yalne boyun eğen
Rahîm sensin sensin ibadetimizin yollarını
Tevvâb bakıver göster senin içini müslüman bir
tir ve bize ibadetimizin yolla­
J1
rını göster, tevbemize rah­
metle bakıver. Hiç şüphesiz
Tevvâb sensin, Rahîm sensin. Ik itâ b e i ve yü 'a llim ü h ü m ü , e y â tik e 'a le y h im y e tlû m in h ü m Ir a s û le n m : fıh im v e b 'a s i ra b b e n â
129. Ey bizim Rabbimiz, bir de tilavet Ey bizim
kitabı kendilerine öğretsin öyle bir içlerinden peygamber bir de onlara gönder ki
eylesin Rabbimiz
onlara içlerinden öyle bir pey­
gamber gönder ki, onlara se­
ı S . ^ 1 O
- “ 1i
- J l i r
nin âyetlerini tilavet eylesin, X

kendilerine kitabı ve hikme­ 'a n m m ille ti y e rŞ a b ü vem eny I Ih a k îm l'a z z ü e n te i in n e k e v e y ü z e k k h im v e lh ik m e te


ti öğretsin, içlerini ve dışlarını ıçfertni ve dışlannı tertemiz
milletinden yüz çevirir? kim I hikmet sahibi Hiç şüphesiz Azîz Sensin sensin ve hikmeti
tertemiz yapıp onları pâk ey­ yapıp onian pâk eylesin
lesin. Hiç şüphesiz Azîz sen­ ro
sin, hikmet sahibi Sensin. I4 İSJI J
X X '
130. İbrahim'in milletinden, f î lâ h ira ti |veinnehu| fî ddünyâ ş ta fe y n â h ü v e le k a d i i n e fs e h m e n s e fih e ş iliâ ib râ h .m e
kendine kıyan beyinsizden hiç şüp-1 Biz onu seçkin birisi
ahirette de dünyada Hakikat kendine kıyan beyinsizden ibaşkai İbrahim'in
başka kim yüz çevirir? Hakikat hesizo yaptık
Biz onu dünyada seçkin birisi
yaptık, hiç şüphesiz o, ahiret- ® 5^ ü ü i 4 :^ i j j u ı j ı i * ; p ı i i j ' J j ı i il ® 5^ U J i 5J
te de iyilerden biridir.
lira b b i râ le m m e s le m tü i k â le e s lim rabbühûjlehui iz k â le le m in e şş â lih ın
131. Rabbi ona, «İslâm
o. Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum dedi «İslâm ol!» Rabbi ona emrim verince İyilerden biridir
ol!» emrini verince, o «Ben
âlemlerin Rabbine teslim ol­
dum.» dedi.
132. Bu dini İbrahim, kendi
d d ne le k ü m ü i ş ta fâ in n e llâ h e i y â b e n iy y e | v e y e 'k û b ben h i ib râ h ım ü i b ih â I veveşşû
oğullarına vasiyyet etti, Ya- Muhakkak ki, seçti başka dinler­ c - II ™ı i Yakub da öyle i kendi
size Allah Ey oğullarım! ] | İbrahim Bu dini vasiyyet etti
kub da öyle yaptı: «Ey oğulla­ bu dini den uzak duaın I ■ - ! y
rım! Muhakkak ki, bu dini size > > o » . ^ t

Allah seçti, başka dinlerden


uzak durun, yalnızca müslü-
y e lt û b e iz h a d a ra k ü n tü m ş ü h e d â e em v e e n tü m m ü s lim u n İllâ fe lâ te m û tü n n e
man olarak can verin!» dedi.
yalnız­
Yakub'a gelip çattığı zaman siz de olaya şahit mi oldunuz Yoksa müslüman olarak can verini dedi
133. Yoksa siz de olaya şa­ ca
Y
hit mi oldunuz; Yakub'a ölüm
hali gelip çattığı zaman, oğul­
larına; «Benden sonra neye
v e ilo h e a b a îk e ilcih e ke n e 'b ü d ü i k â lû m im b e 'd î te 'b ü d û n e i mâ 1 lib e n ıh i iz k â le Im e vtü
ibadet edeceksiniz?» dedi­
oğulları; Se- ibadet ibadet edecek­
ği zaman, oğulları; «Senin ve ataların dediler Benden sonra neye oğullarına dediği zaman ölüm hali
Inin Allah'ına edeceğiz siniz?
Allah'ına ve ataların İbrahim, C
v .J Î
İsmail ve ishak'ın Allah'ına,
tek olan o Allah'a ibadet ede­
41 ulJb @6 4 L 4 İJ l 'j j .15 C ^ l jJ ^ ly J i-4 4 .1 J ;^!-»:>;i
ceğiz. Biz ancak O'na boyun ümmetiinl tilk e m ü s lim û n v e n e h n ü le h û I ilâ h e n v v â h id â v e is h tık a v e is m a 'île ib râ h ım e

eğen müslümanlarız.» dedi­ bir üm-j boyun eğen müslü- ve ishak'ın


Onlar Biz ancak O'na tek olan o Allah'a İsmail İbrahim
m e tti! manlarız Allah'ına
ler.
> e
134. Onlar bir ümmetti, geldi
B ö J d J d \
geçti. Onlara kendi kazandık­
ları, size de kendi kazandığı­ 'a m m â k â n û y e 'm e lu n v e lâ tü s e lû n e m â k e s e b tü m i v e le k ü m i m â kesebet 1 le h â kad h a le t
sorguya çekilecek
nız. Siz onların yaptıklarından Siz onların yaptıklarından kendi kazandığınız size de j kendi kazandıkları Onlara geldi geçti
değilsiniz
sorguya çekilecek değilsiniz.
^ ^ C' \ i t ^ y
8 J İ U I 8 j j ^
20 Sûre:2 (Bakara, 135-141)

y j\ â G J-j j L j a J j î İJ I j J j-^S» I j _ J L J j 135. Bir de: «yahudi veya


hıristiyan olunuz ki, hidayet
h a n fâ m ille te ib r â h m e i bel j kul j te lîte d û n e ş â r; ev : kûnû hûden v e k â lû I
bulasınız.» dediler. Sen on­
hıristiyan | veya i Bir de, yahudi olunuz ki | dediler lara de ki: «Hayır! Hanif ola­
i “ S i T İ J t '"
rak hakka tapan İbrahim'in
liŞ J I j V İ L Î j i ı b t l i i ® ^ 5 i ^ j _ I Ü l J m o I^ L -İ5 dinine (uyarız) ki, o hiçbir
zaman müşriklerden olma­
ile y n â v e m â ü n z ile j b lllâ h i ja m e n n â kûlO i v e m â k â n e m in e Im ü ş rik tn dı.»
ve bize ] ne indirildiyse ^iz, Allah'â Deyiniz ki o hiçbir zaman müşriklerden olmadı 136. Deyiniz ki, «Biz,
Allah'a iman ettik ve bize
t ü _ İV l5 J , i ^ l i ne indirildiyse İbrahim'e,
İsmail'e, ishak'a, Yakup'a
vem â v e le s b â ti v e y e 'k û b e v e is h \k a | v e is m . / le i l â i b r ıh m e j v e m â ü n z ile ve torunlarına ne indirildiy­
ne I ve torunlarına j Yakup'a | İshak'a ! İsmail'e i İbrahim'e j ne indirildiyse se, Musa'ya ve İsa'ya ne
s o X 1 ^ ^ s Ğ ^ ^ ^
indirildiyse ve bütün pey­
gamberlere Rablerinden ne
^ ^ j I ^ J ' I-® J J ^ > ® ^ J '
verildiyse hepsine iman et­
b e y n e e h a d in m m in h ü m ' lâ n ü fe r rik u m ir r a b b ih im n n e b iy y û n e I v e m â û tiy e v e 'ıs â m ûs . û tiy e tik. Biz onların arasında fark
gözetmeyiz ve biz ancak
^ B ,.* ,..„ n d .ı.. I.« « v . ; ! i - ^ s r ’^ h r E S ’i «•'»'» i s î O'na boyun eğen müslü-
manlarız.»
) j j J L a l J ı_ L 9 o p jL J U o l Lo I jJ -.« l ^ J J — .J o ^ j
137. Eğer onlar da sizin
fe k a d i h te d e v b im is li m â n m e n tü m b ih ı fe in ım e n û m ü s lim û n ! le h û I v e n e h n ü iman ettiğiniz gibi iman
doğru yola girmiş, hidayet
iman ettiğiniz gibi
Eğer onlar da sizin iman boyun eğen ancak
ve biz
ederlerse doğru yola gir­
bulmuş olurlar ederlerse müslümanlarız O'na
miş, hidayeti bulmuş olur­
lar. Yok, eğer yüz çevirirler­
Jl X fl X o. 9 3 P IJ J G i o İ j se onlar sadece ve sadece
c n ' ^ I
s s e m .'u v e h ü v e ! İlâ h ! fe s e y e k f k e h ü m ü i f i ş ik â k h ü m fe in n e m â v e in te v e lle v
didişmenin içindedirler. Al­
didişmenin ı . | sadece ve Yok, eğer yüz çevirir- lah onlara karşı sana yeter.
işitendir I Ve O I Allah j onlara karşı sana yeter
içindedirler i ° ® I sadece lerse Ve O, işitendir, bilendir.
o ^ j.
138. Allah'ın boyasına
j j j a jL p ^ j ^ 1 ^ :> ! ^ 1 P _ L * J I bak, (vaftiz nolacak?) Kim,
kul 'â b id û n le h u j v e n e h n ü i ş ib g a h m in e İlâ h i ehsenü vem en. ş ib g a te İlâ h I'a lim
Allah'dan daha güzel boya
vurabilir Allah'ın boyasına bak, vurabilir ki? İşte biz O'na
De ki I ibadet edenleriz 0'na| işte biz | boya | i ^aha güzel bilendir
ki? (vaftiz nolacak?) ibadet edenleriz.
139. De ki: «Allah hakkın­
da bizimle didişmeye mi
e 'm â lü n â v e le n â i v e ra b b ü k ü m r a b b ü n â Vehüve! f i İlâ h i e tü h â c c û n e n â
gireceksiniz? Oysa O, bi­
e 'm â lü k ü m ; v e le k ü m
sizin de Rabbi- ı bizim de Allah bizimle didişmeye mi zim de Rabbimiz, sizin de
sizin amelleriniz de ; size Bizim amellerimiz! bize Oysa 0
nizdir Rabbimiz hakkında gireceksiniz? Rabbinizdir. Bizim amelle­
rimiz bize, sizin amelleriniz
“ ( ' ' " t ' “ 1 ^ 1 ^ ~ ~ ® T ■’ I ' A A ' Î * “
de size. Şu kadar var ki, biz
O'na ihlas ile sarılıyoruz.
v e is h k a v e is m a 'ile in n e ib râ h m e te k û lû n e em m ü b liş û n ile h â : venehnü
demek
140. «Yoksa siz, İbrahim
İshak da İsmail de İbrahim de Yoksa siz'j ihlas ile sarılıyoruz
istiyorsunuz? de, İsmail de, İshak da, Ya­
kup da ve torunları da hep
yahudi ve hıristiyan idi­
P
ler mi demek istiyorsu­
e z le m ü v e m e n İlâ h ^ i | e 'le m ü e e n tü m iI k u l | n e ş â râ !e v kânû hûden v e le s b â te v e y e ltû b e
nuz?» De ki: «Siz mi daha
daha kim Allah yok- daha iyi hıristiyan idiler
zâlim olabilir? mı? I sa bilirsiniz
Siz mi pe ki
mi
hep yahudi ve torunları da Yakup da iyi bilirsiniz, yoksa Allah
mı?» Allah'ın şahitlik etti­
5 J İİ JÜ J jJ jjt-j L o lP J .jlJ L j A Ü İ Loj ^ 1 ^ e J ı_ X _ P e J L ği bir hakikati bile bile inkâr
edenden daha zâlim kim
ûmmebinl b lk e 'a m m â te 'm e lû n ı b ig â filin llâ h ü i v e m â i ş e h â d e te n I n d e h â m in e İlâ h m im m e n ke te m e olabilir? Allah, yaptıklarınız­
birütn-
Onlar j yaptıklarınızdan ] gafil | Allah [değildir 1!ı> h a k ita tı'b it^M e ' i edenden
dan gafil değildir.
metıdileıl
£ y y ^ c y • '
141. Onlar bir ümmet idiler,
gelip geçtiler. Onlara kendi
kazandıkları, size de kendi
'a m m â k â n û y e 'm e lû n v e lâ tü s e lû n e m â k e s e b tü m v e le k ü m m â kesebet i le h â * k a d h a le t kazandıklarınız. Ve siz on­
Ve siz onların yaptıklarından
sorumlu tutulacak kendi kendi | n „ ı , „ ■ „„n „ ların yaptıklarından sorum­
değilsiniz 1 kazandıklarınız ! ! kazandıkları 9e''P 3eÇülef
lu tutulacak değilsiniz.
^ Ü J I İ İ ^
Sûre:2 (Bakara, 142-145) 21 T\

142. insanlar içinde bir


kısım beyinsizler takımı,
«Bunları bulundukları kıb­ İle t k â n û 'a le y tiâ 'a n k ib le tih im ü v e ir iiü m m â: m in e n n â s i s s ü fe liâ ü s e y e k û lü
leden çeviren nedir?» di­
bulundukları kıbleden Bunları çeviren nedir insanlar içinde | b e İtT a k ırn , I
yecekler. De ki: «Doğu da,
batı da Allah'ındır. O, kimi
dilerse onu hidayete erdi­
rir.»
i l , ş ir â tin m m ü s te k im i yeşâü | m eny | yehd v e im e g r ib Im e ş rik u lillâ h i ku l
143. Ve işte böyle, sizi or­ ; Allah'
onu hidayete î dilerse | 0, kimi i erdirir bab da Doğu da Deki
tada yürüyen bir ümmet I indir

o
kıldık ki, siz bütün insan­
lar üzerine adalet örne­ ^ lL ii I (U djji'S
ği ve hakkın şahitleri ola­
veyekûne 'a le n n â s i ; şühedâe \ lite k û n û i ü m m e te n v v e s e ta l v e k e z lik e c e 'a in â k ü m
sınız, Peygamber de si­ siz bütün insanlar üzerine i ve hakkın I j ortada yürüyen bir j
olsun olasınız Ve işte böyle, sizi kıldık ki
zin üzerinize şahit olsun. adalet örneği şahitleri ümmet '
Daha önce içinde durdu­ J>

ğun Kâ'be'yi kıble yap­ ^ 1 U ş


mamız da şunun içindir:
illâ İle t k ü n te 'a le y fiâ ; llç ib le te v e m â c e 'a in â şehdâ 'a le y k ü m ■ rra s û lü
Peygamber'in izince gide­
şunun
cekleri, iki ökçesi üzerinde içindir
Daha önce içinde durduğun j Kâ'be'yi kıble yapmamız da 1 şahit sizin üzerinize Peygamber de
geri döneceklerden ayıra­
lım. Bu iş elbette Allah'ın
hidayet ettiği kimsele­
rin dışındakilere çok ağır illâ v e in k â n e t le k e b ra te n 'a la 'a k ib e y li m im m e n y y e n k a lib ü rra s û le m e n y y e tte b i'u

gelecekti. Allah imanınızı dışr-


çok ağır gelecekti iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden Peygamber'in izince gidecekleri
dakiere
kaybedecek değildir. Hiç
şüphesiz Allah, bütün in­
sanlara çok şefkatlidir, çok ^ ^ y * k. .. I >
merhametlidir. b in n â s i illâ h e in n e ■m âneküm liy ü d ı'a llâ h ü 1 v e m â k â n e İlâ h 'a le lle z n e tie d e

144. Doğrusu, biz, yüzü­ çok şefkat­ bütün Hç şüp­ kaybedecek Buişelıet- hidayet ettiği
1Allah imanınızı Allah
lidir insanlara hesiz değildir teAllah'n kimselerin
nün semaya yöneldiği­
ni, orada aranıp durduğu­
nu görüyorduk. Artık seni
hoşnud olacağın bir kıble­ te r d lîâ k ib le te n ı f e le n ü v e lliy e n n e k e : fî ssem â/ v e c liik e ite k a llü b e n e râ kad rahim
ye çevireceğiz. Haydi ba­ hoşnud olacağın b ir kıbleye] Artık seni çevireceğiz j semaya yöneldiğini j yüzünün
orada ranıp görüyor­ Doğrusu.! çok
kalım, yüzünü Mescid-i durduğunu duk biz I merhametlidir
O 0 X
Haram'a doğru çevir. Siz
de ey müminler, nerede
olursanız olun, yüzünü­ vücûheküm fe v e llû v e h a y s ü m â k ü n tü m ş ^ a Im e s d d i Ih a râ m veche ke fe v e lli
zü o tarafa doğru çevirin! Siz de ey müminler, Haydi bakalım,
yüzünüzü çevirin Mescid-i Haram'a doğnr çevir
Kendilerine kitap verilmiş nerede olursanız olun yüzünü
olanlar da kesinlikle bilirler % o . y y 1> » ^
^ t . l | x x ' ’o » 'X »
ki, Rabblehnden gelen o 4 A İI U j f v ^ j r o l Oj- flJ Ü L jJ
♦ X’
emir haktır. Ve Allah, onla­ >y
llâ h ü v e m â m ir ra b b ih im Ih a k k u etmeli le y e 'le m û n e Ik itâ b e v e in n e lle z n e û tû ş e tra h
rın yaptıklarından ve yap­
Vb i
makta olduklarından gafil Allah i Rabblerinden gelen | haktır jo emir kesinlikle bilirler ki Kendilerine kitap verilmiş olanlar da D tarafa doğru

değildir.
145. Celâlim için, sen o ki­
tap verilmiş olanlara, bü­
b ik ü lli ly e tin m Ik itâ b e lle z n e û tû v e le în e te y te 'a m m â y e 'm e lû n b ig â fîlln
tün delilleri de getirsen,
onlann yaptıklarından ve
yine de senin kıblene tabi bütün delilleri de ° verilmiş olanlara getirsen gafil
yapmakta olduklarından
olmazlar, sen de onla­ £
t . y< ^ . X 2
rın kıblesine tabi olmaz­
'C Â
4-kJo u 5 y y
1125 I^
y
u
sın. Zaten onlar da birbir­
lerinin kıblesine tabi de­ k ib le te b e 'd ! ^ b i t â b il n v e m â b e 'd u h ü m k ib le te h ü m ^ b i t â b il n I v e m â e n te k ib le te k m â te b i'û

ğiller. Celâlim hakkı için, birbirierinin kıblesine | tabi değiller I Zaten onlar da kıblesine | tabi olmazsın | sen de onlann ! '^"^ıbiene” '" i ° l™ ^ İ3 r
sana gelen bunca ilmin ar­ V o

kasından sen tutar da on­


ların arzu ve hevesleri­ y y
ne uyacak olursan, o za­ le m in e z z â lim in ; ize l in n e k e m in e H lm i m im b e 'd i m â c â e k e ehvâehüm i v e le în i tt e b e 'te
man hiç şüphesiz, sen de sen de zâlimlerden olursun
0 za- ihiç şüp-
bunca ilmin
Celâlim hakkı için, sana gelenin i sen tutar da ; heveslerine uyacak
man ! hesiz i arkasından i onlann arzu ve i olursan
zâlimlerden olursun.
T Y 22 Sûre:2 (Bakara, 146-153)

\ ' " j' ^ 4 , 1 İ 5'J I ; U Ü 4 İ İ S - ^’ I


v e in n e fe r k a n ebnâehüm k e m â y e 'r ifû n e y e 'r ifû n e h û Ik ltâ b e e lle z n e ıte y n â h ü m ü
iümmetlerin âlimleri onu O kendilerine 146. O kendilerine kitap
bir takımı oğullarını tanır gibi verdiğimiz
' o peygamberi tanırlar kitap verdiğimiz ümmetlerin
5 " âlimleri onu o peygam­
beri oğullarını tanır gibi
fe lâ te k û n e n n e m irr a b b ik e e lh a k k u v e h ü m y e 'le m u n Ih a k k a le y e k tü m û n e im m in h ü m
tanırlar, böyle iken içle­
I böyle iken rinden bir takımı gerçeği
olma sakın Rabbindendir O bak bile bile gerçeği gizlerler
! içlerinden bile bile gizlerler.
147. O hak, Rabbinden­
dir. Artık şüpheye düşen­
e y n e m â te k û n û Ih a y râ t fe s te b ik û i m ü v e llıh â îftüve] vicH ie tü n ■v e lik ü llin v j m in e Im ü m te n n lerden olma sakın!
haydin, hep ha- i bir yönü |Ümmetlerden
Her nerede olsanız koşun, yarışın ona yönelir Artık şüpheye düşenlerden 148. Ümmetlerden her
yırlara î vardır ! her birinin
birinin bir yönü vardır, o
o •' > , ' i
ona yönelir, haydin, hep
hayırlara koşun, yarışın.
h a ra ete v e m in h a y s ü k a d ir 'a lıl k ü lli ş e y in llâ h e c e m ia llâ h ü b ik ü m ü | y e /ti Her nerede olsanız Allah
Şüp- bir araya sizi toplar, bir araya geti­
yola çıkarsan Hem her nereden kadirdir her şeye i Allah toplar Allah
b e s lz k ı getirir
t
A
rir. Şüphesiz ki Allah her
J jll^ 4 İI U j i ; j J i J j o l i ,.1 > i j l j ^ = ^ l ^ İL 4 J ^ 5 j p şeye kâdirdir.
149. Hem her nereden
b ig â filin I llâ h ü ^v e m â m ir r a b b ik le lh a k k u jveinneliü ş e tra Im e s c id i Ih a râ m ivecheke i fe v e lli
yola çıkarsan (namazda)
değil­ Rabbinden oldu-| , . | Bu emir
habersiz de I Allah
dir ğu gerçektir : i şüphesiz
(namazda) hemen Mescid-i Haram'a doğru j yüzünü i çevir hemen Mescid-i Haram'a
o doğru yüzünü çevir. Bu
■Cy^3 a -L o u *-3 U L p emir şüphesiz hak, Rab­
binden olduğu gerçektir.
ş e tra Im e s c id i Ih a râ m vecheke fe v e lli h a ra e te v e m in h a y s ü 'a m m â te 'm e lu n
Allah yaptıklarınızdan ha­
Mescid-i Haram'a doğru yuzunu ç e v ir yola çıkarsan Her nereden yaptıklarınızdan bersiz de değildir.
A
150. Her nereden yola çı­
» \ ^ J J 3 -^ 3 ' J -* 3 ^ U o C a - A —> j karsan yüzünü Mescid-i
Haram'a doğru çevir ve
'a le y k ü m lin n â s i lie llâ y e k û n e i ş e tra h û | vücûheküm fe v e llû v e h a y s ü m â k ü n tü m
her nerede olsanız yüzü­
aleyhinizde [ insanlar için [ olmasın j ona doğru j yüzünüzü | çevirin ki | ve her nerede olsanız
nüzü ona doğru çevirin ki
insanlar için aleyhinizde
^ J Ü -1 5 ÂS ^ 1 ^ ^ J l V l k i bir delil olmasın. Ancak
içlerinden haksızlık eden­
n i'm e t ıveliütim m ej ve hşe vn ı fe lâ te h ş e v h ü m I m in h ü m j lle z n e ş a le m û illâ Ih u c c e tü n
ler başka. Siz de onlar­
I tamamla­ i A n -
nimetimi benden korkun ! Siz de onlardan korkmayın içlerinden haksızlık edenler başka bir delil dan korkmayın, benden
yayım I cak
korkun. Hem üzerinizdeki
nimetimi tamamlayayım,
hem gerek ki doğru yolu
y e tlû i m in k ü m ra s û le n m ; f küm k e m â e rs e ln â v e le 'a lle k ü m te h te d û n 'a le y k ü m
bulasınız.
Nitekim
okuyor I | bir peygam ber! gönderdik hem gerek ki doğru yolu bulasınız ;
içinizden 151. Nitekim içinizden
size bir peygamber gön­
İL U iiS İ- Ü l J iş v S derdik. O size âyetlerimizi
v e y ü 'a llim ü k ü m
okuyor, sizi temizliyor,
v e lh ik m e te Ik ltâ b e v e y ü 'a llim ü k ü m ü veyüzekk küm y â tin â 'a le y k ü m
|0 size âyetle-! ■
size kitabı ve hikmeti öğ­
Size öğretiyor ve hikmeti kitabı size öğretiyor [ sizi temizliyor
retiyor. Size bilmediğiniz
şeyleri öğretiyor.
152. O halde beni anın,
v e lâ te k fü r û n v e ş k ü rû I. e z k ü rlc ü m fe z k ü r û n î m â le m te k û n û te 'le m û n ben de sizi anayım. Bana
ben de sizi şükredin de nankörlük et­
nankörlük etmeyin Bana şükredin de O halde beni anın bilmediğiniz şeyleri
anayım
. . t .
meyin.
o 153. Ey iman edenler!
L>!oJ i^ <tüIû | oj- JLI Sabır ve namazla yardım
m e 'a ş ş â b ln n illâ h e in n e v e ş ş a lâ h b iş ş a b ri s te 'în û y â e y y ü h â lle z n e m enü isteyin. Şüphe yok ki Al­
feüphe lah, sabredenlerle bera­
sabredenlerle beraberdir I Allah ve namazla Sabır yardım isteyin 1 Ey iman edenleri
berdir.
^ ü jı ı s ^ ı
Sûre:2 (Bakara, 154-163) 23 rr

2 154. Allah yolunda öldürü­ lâ te ş 'u r û n v e la k il : ehyâünv I bel ^ em vât f i s e b II İlâ h i î lim e n y y ü k te lü v e lâ te k û lû
lenlere «ölüler» demeyin.
siz sezemezsiniz Fakat ionlar diridirler Hayır «ölüler» Allah yolunda öldürülenlere demeyin
Hayır, onlar diridirler. Fakat
siz sezemezsiniz.
155. Çaresiz biz sizi biraz
korku, biraz açlık, biraz da v e le n fü s i m in e le m v â li ^ v e n e k s in m v e lc û l m in e Ih a v fi i b iş e y in m i v e le n e b lü v e n n e k ü m
mallardan, canlardan ve korku j biraz j Çaresiz biz s m m tih a n ede-
canlardan biraz da mallardan j eksiltme ile | biraz açlık
ürünlerden eksiltme ile im­
tihan edeceğiz. Müjdele o 1 X- '7 V . t

sabredenleri!
156. Onlar başlarına bir lilin n â ; kâlO m ü ş b e tü n izâ e ş â b e th ü m e lle z n e ş ş â b irin v e b e ş ş iri | v e s s e m e râ t
musibet geldiği zaman: 0 sabreden­
bir musibet başlarına geldiği zaman j Onlar Müjdele ve ürünlerden
«Biz Allah'a aidiz ve so­ i leri

nunda O'na döneceğiz.»


derler. 4 _ 0b. ■J J ( W - ? J oS is U J 0J 3IS o L İIj
157. işte onlar var ya, Rab- v e r a h m e tü n v m irra b b ih im 1 ş a le v â tü n m 'a le y h im ü lâ îk e râ c i'ü n ile y h i
1
lerinden, mağfiretler ve [ ve sonun­
ve rahmet Rablerinden j mağfiretler | onlaradır işte onlar var ya döneceğiz O'na
rahmet onlaradır. İşte hi­ da

dayete erenier de oniardır.


158. Gerçekten Safâ ile
Merve Allah'ın alâmetlerin- Ib e y te h a c c e ife m e n m in ş e 'â îri İlâ h v e lm e r v e te şş a fâ in n e Im ü h te d û n v e ü lâ îk e h ü m ü
dendir. Onun için her kim Kâ'be'yi ziya-1 . Onun için Allah'ın Ger- İşte hidayete
ile Merve Safâ oniardır
hac veya umre niyetiy­ ret ederse i her kim alâmetlerindendir çekten erenler de

le Kâ'be'yi ziyaret ederse,


bunları tavaf etmesinde
ona bir günah yoktur. Her
llâ h e fe in n e h a y ra n I te ta v v e 'a ; v e m e n i b ih im â e n y y e tta v v e fe i 'a le y h i fe lâ c ü n â h a e v i 'te m e ra
kim de gönlünden koparak
gönlünden ko­ Her kim
bir hayır işlerse, şüphesiz Allah şüphesiz bir bayır bunları tavaf etmesinde bir günah yoktur veya umre niyetiyle
parak işlerse de
Allah iyiliğin karşılığını ve­ o
> o
' f
rir, o her şeyi bilir.
59. İndirdiğimiz apaçık de­
v e lh ü d â t m in e Ib e y y in â ti | m i e n z e ln â | in n e lle z n e y e k tü m û n e 'a lîm ş â k iru n
lilleri ve hidayetin kendi­
ve hidayetinkendisij o her iyiliğin karşılı­
si olan âyetleri insanlar olan âyetleri !
apaçık delilleri indirdiğimiz gizleyenler var ya
şeyi bilir ğını verir
için biz kitapta açıkladık­
tan sonra gizleyenler var
ya mutlaka onlara Allah la­
net eder. Lanet edebilecek llâ 'in û n v e y e l'a n ü h ü m ü llâhü: ü lâ îk e y e l'a n ü h ü m ü f î Ik itâ b i lin n â s i m im be'di m â beyyennâhü

olanlar da lanet ederler. Lanet edebilecek


i lanet ederler | Allah | mutlaka onlara lanet eder kitapta insanlar için | biz açıkladıktan sonra
olanlar da
160. Ancak tevbe edip ha­ --r £
lini düzelterek gerçeği söy­
leyenler başka, işte onla­
rı ben bağışlarım. Ben çok tte v v â b ü , veenâ e tû b ü 'a le y h im fe ü lâ îk e ; vebeyyenû v e e ş le h û lle z n e tâ b û illâ

merhamet ediciyim, tev- halini düzelterek Ancak tevbe edip başka


■ E S 'S 'I » •" i ‘ ■ 'W ! * " '"
beleri çokça kabul ederim.
161. Ama âyetlerimizi
inkâr etmiş ve kâfir olarak
can vermiş olanlara gelin­ le 'n e tü İlâ h i ü lâ îk e 'a le y h im v e h ü m k ü ffâ r u n v e m â tû in n e lle z n e k e fe rû rra h îm
can vermiş çok merhamet
ce, işte Allah'ın laneti, me­ işte Allah'ın laneti onların üzerine olsun ve kâfir olarak Ama âyetlerimizi inkâr etmiş ediciyim
olanlara gelince
leklerin laneti ve insanla­
Si ^
rın laneti hep onların üze­
rine olsun.
162. Onlar ebedi olarak 'a n h ü m ü l'a z â b ü lâ y ü h a ffe fü : fıh â | h â lid ın e e c m e ın ve nn â si v e lm e lâ îk e ti
İOnlar ebedi ve insanların meleklerin
onun altında kalırlar. Ne azabları Ne hafifletilir iolarak onun kalırlar hep
' altında laneti laneti
azabları hafifletilir, ne de -C
kendilerine göz açtırılır.
163. Her halde hepinizin
ilâhı, bir tek ilâhtır. Ondan rra h m rr a h m nü illâ h ü v e |ild h e la ilS h ü n v v â h id | v e iln h ü k ü m v e lâ h ü m y ü n z a rû n
! Ondan
başka bir ilâh yoktur. O yok­ bir tek ilâhtır | Her halde hepinizin
ve Rahîm'dir Rahmân ne de kendilerine göz açtınlır
tur
Rahmân ve Rahîm'dir.
Y i 24 Sûre:2 (Bakoro, 164-169)

jU İJ lS J4Jt O f y^' S o l s ^ l J o i S

v e lfü lk i v e n n e h â ri lle y ll v e h tilâ fi v e le rd i s s e m v â ti f, h a lk i in n e 164. Şüphesiz göklerin ve


gemide İle gündüzün
birbiri ardınca Şüphe- yerin yaratılışında, gece
gece ve yerin göklerin yaratılışında
gelişinde ile gündüzün birbiri ardın­
t ✓ o ca gelişinde, insanlara ya­
*ü )I J ‘o I L a j > u U ü l jû û Jj L S l- i Ji g iü rar şeylerle denizde akıp
m in e s s e m â i
giden gemide, Allah'ın yu­
llâ h ü v e m â e n z e le nnâse b im â y e n fe 'u f î Ib e h ri İle t te c r
karıdan bir su indirip de
yukarıdan Allah'ın İndirip de | İnsanlara j yarar şeylerie j denizde akıp giden
onunla yeri ölümünden
* . . . i . . . . sonra diriltmesinde, diril­
tip de üzerinde deprenen
hayvanları yaymasında,
v e te ş rfi m in k ü lli d â b b e tin v i fftâ vebes^i b e 'd e m e v tih â le rd a b ib i fe e h y â m in m m â in
rüzgarları değiştirmesinde,
değiştirmesinde | deprenen hayvanları | | i ölümünden sonra | yeri onunla diriltmesinde | bir su gök ile yer arasında emre
hazır olan bulutta şüphe­
siz akıllı olan bir topluluk
, ç U ^ I
için elbette Allah'ın birliği­
y e 'k ilû n llika vm in y! le y â b i v e le r d i b eyn e ssem âi v e s s e h â b i Im ü s e h h a ri r r iy â h i ne deliller vardır,
Şüphesiz akıllı olan
için vardır ıbrtğine deliller
ile yer gök arasında emre hazır olan bulutta I rüzgarları 165. İnsanlardan kimi de
Allah'tan başka şeyleri
L j ^ ; 4 i > t ^ r j l l i İ A j ı l O'na eş tutuyorlar da on­
O j *^ O f O m O m j
ları, Allah'ı sever gibi sevi­
k e h u b b i İlâ h ! y ü h ib b û n e h ü m ie n d â d e n y m in d û n i İlâ h i i y e tte h iz ü i m e n y v e m in e n n â s i yorlar. Oysa iman edenle­
Allah'ı sever gibi onları seviyoriar O'na eş Allah'tan başka şeyleri tutuyorlar da kimi de İnsanlardan rin Allah sevgisi daha kuv­
M vetlidir. O zulmedenler,
azabı görecekleri zaman
bütün kuvvetin, gerçekten
U çuvveteC Tnei l'a z â b e iz y e r a v n e lle z n e z a le m û v e le v y e i3 lillâ h ih u b b e le ş e d d iil v e lle z n e ' m e n ü gücün Allah'a ait olduğu­
görecekleri keşke nu ve Allah'ın azabının ger­
azabı O zulmedenler Allah sevgisi Oysa iman edenlerin
zaman anlasalardı çekten çok şiddetli bulun­
duğunu keşke anlasalardı.
j j ı _ x j l ^ j J I I j_ » jî jü ü l
166. O zaman kendilerine
m in e lle z n e tte b e 'û lle z n e t t ü b i'û teberrae ş e d d ü l'a iâ b ^llâ h e yeennei
uyulan kimseler, azabı gö­
i
indilerine uyulan kiı ikaçıpuz- 0 za­ azabının çok şiddetli bulun­ i Al- ve g e r- . 1 rerek kendilerine uyanlar­
kendilerine uyanlardan
seler man duğunu 1lah'ın i çekten 1 duğunul dan kaçıp uzaklaşmışlar ve
aralarındaki bütün bağlar
l i j Sı y 1^ 1 ^ Jı jlis © iü -^vı .iJkjLiJS v i l i j ı l i i ^ s parça parça kopmuştur.
le v e n n e le n â i lle z n e tte b e 'û v e k â le le s b â b i b ih im ü v e te k a tta 'a t l'a z â b e ı v e ra e v ü
167. Onlara uyanlar da
j ve ara- ' parça parça kop- ! şöyle demektedirler; «Ah,
^ S iâ y L r i Onlara uyanlar da şöyle demektedırier bütün bağlar azabı i görerek
I larındaki î muştur bizim için dünyaya bir dö­
t
nüş olsaydı da onların biz­
den uzaklaştıkları gibi biz
de onlardan uzaklaşsay-
h a s e râ tin . e 'm â le h ü m llâ h ü i y ü r h im ü k e z lik e m in n â k e m â te b e r ra û m in h ü m , fe n e te b e rra e k e n -a te n
dık!» İşte böylece Allah
hasretler, pişmanlık onlara göste­
ve üzüntüler halinde
bütün amellerini I Allah
recektir
İ 5 t e b ö y le c e | - ^ ^ ^ uzaklaştıkları gibi | I -k a s a y d ık onlara bütün amellerini,
üzerlerine yığılmış hasret­
ler (pişmanlık ve üzüntü­
ler) halinde gösterecektir.
m im tn â f î le rd i i k ü lü yâ e yyüh e nnâsü m in e n n â r b ih â r ic n e hüm vem â 'a le y h im Onlar bu ateşten çıkacak
Bütün yeryüzündeki yiyin Ey insanlar bu ateşten
d e ğ il-: üzerlerine değillerdir.
çıkacak Onlar
lerdir i yığılmış
168. Ey insanlar! Bütün
İİP o U 4 _ J jı o is U ^ jJ L J Ü k yeryüzündeki nimetlerim­
den helal olmak, temiz ol­
'a d ü v v ü n m m ü b in le k ü m inneh ; b u tu v â ti ş ş e y tâ n v e lâ te tt e b i'û h a le le n ta y y ib â mak şartıyla yiyin. Fakat
iÇünkü I nimetlerimden helal olmak,
belli bir düşmandır size Fakat şeytanın adımlanna uymayın şeytanın adımlarına uyma­
o i temiz olmak şartıyla
yın. Çünkü o size belli bir
düşmandır.
e 5 ^ u i l I Iy J İJ S b s l I O IJ 5 J İ I L , ^ L L d Ie
169. O size hep çirkin ve
m â lâ t e le m û n 'a le İlâ h i v e e n te k û lû v e lfe h ş â i b is s û i in n e m â y e /m ü r u k ü m murdar işleri emreder,
bilmediğiniz şeyler Allah'a karşı söylemenizi ister ve murdar işleri çirkin i O size hep emreder Allah'a karşı bilmediğiniz
şeyler söylemenizi ister.
^ U J Iİ> İJ I
Sûre:2 (B akara, 170-176) 25 To

j4 İs ü ş l j \ ı_ i ly l i i i ı j ^ J l ı2 1 j i ^ ı ;u 4 J j . ^ tîij
170. Onlara; «Allah'ın in­ c
dirdiğine uyun.» dendiği 'aleytii mâ elfeynâ nettebi'u bel kâlû llâhü mâ enzele ttebi'û ; lehümü veizâ k le
neyin
vakit de; «Yok, atalarımı­ bulduysak ı ona uyarız j Yok j dediler Allah'ın indirdiğine j uyun j Onlara dendiği vakit de
üzerinde
zı neyin üzerinde bulday­
sak ona uyarız.» dediler.
Ya ataları bir şeye akıl er­
diremez ve doğruyu seçe­ vemeselü velâ yefitedun şeyenv lâ yeldlûne bâuhüm kâne î evelev ıbienâ
mez idiyseler de mi onlara hali ve doğruyu seçemez bir şeye akıl erdiremez ataları idiyseler de aralatiftuz'
uyacaklar?
171. O kâfirlerin hali, sa­

i ^
dece bir çağırma veya ba­
ğırmadan başkasını işit­ şumıtıüm| venidââ/ ; dü'âenv illâ 1 bimâ lâ yesme'u llez yen'iku 1 kemeseli llez ne keferû
meyerek haykıranın hali­ örter j veya bağır-1sadece bir baş-i
işitmeyerek haykıranın 1 haline benzer 0 kâfirlerin
sağırdırlar: madan i çağırma kasını i
ne benzer; onlar sağırdır­
lar, dilsizdirler, kördürler,
akıl da etmezler.
172. Ey iman edenler! min tayyibâti külü yâ eyyülıâ llez ne menü felîüm lâ yeTçilun 'u m y ü n ib ü k m ü n
hoş ve temiz olanla­ dilsizdir-
Size kısmet ettiğimiz rı- rından
yiyin ! Ey iman edenler! akıl da etmezler kördürler
ler
zıkların hoş ve temiz olan­
larından yiyin ve Allah'a
şükredin, eğer yalnız O'na
kulluk ediyorsanız. harrame: innemâ teTaudûn iyyâliü in küntüm lillâhi veşkürû mâ razeknâküm
ve
173. O, size yalnız şun­ »•*>>
kulluk ediyorsanız |
Allah’al
şükredin Size kısmet ettiğimiz rızıkların

ları haram kıldı; Ölü hay­ n

van, kan, domuz eti, bir


de Allah'tan başkası adına
kesilen hayvanlar. Son­ femeni ; ligayri İlâh i vemâ ühille bihı velehme Ihinzıri veddeme Imeytete 'aleykümü
Sonra kim bir de Allah'tan
ra kim bunlardan yeme­ bunlardan başkası adına
kesilen hayvanlar domuz eti kan j Ölü hayvan | O, size
ye mecbur kalırsa, başka­ *
sının hakkına tecavüz et­
j ^ VS
memek ve zaruret ölçü­
sünü geçmemek şartıy­ rah m | gafûrur ş llâhe | inne 'aleyh | felâ isme i velâ 'âdin * 9ayra bâginv dbırra
la ona da bir günah yük­
letilmez. Çünkü Allah çok
bağışlayıcıdır, çok merha­
metlidir.
^LvJLj ^ ö j jJ u L S S 3 L» ö j - o J L 5L j \ol
174. Allah'ın indirdiği ki­ semenen kal len ı bih. | veyeşterûne mine Ikitâbi i llâhü i mâ enzele | inne llez ne yektümûne
taptan bir şeyi gizleyip de biraz para j | alanlar | kitaptan Allah'ınj indirdiği j bir şeyi gizleyip de
In u li
bununla biraz para alan­ o
lar, gerçekten onlar ka­
rınları dolusu ateşten baş­
ka birşey yemezler. Kıya­ yevme Ikiy meb llâhü velâ yükellimühümü nnâra illâ ; fi bütûnihim mâ ye/külûne ülâîke
t
met günü Allah onlara ne Kıyamet günü Allah \ onlara ne söz söyler | ateşten başka 1 karınlan dolusu i birşey yemezler I
söz söyler, ne de kendile­ c:
rini temize çıkarır. Onlara
sadece acı veren bir azab
vardır. bilhüda ddalâlete llez ne şteravü Ülâîke 'azâbün el m i velehüm velâ yüzekk him
175. jşte onlar, hidayeti sadece acı veren Onlara ne de kendilerim
hidayeti sapıklığı verip satın alan kimselerdir işte onlar
bir azab vardır temize çıkarır
verip sapıklığı, affedilme­
yi bırakıp azabı satın alan
J S ir tîıio L - tiJ j e j i İ J i s ^ iJ J U v iS jü ij
kimselerdir. Bunlar, ateşe
karşı ne kadar da sabırlı­ nezzele bienne llâhe z like 'ale nnâr femâ eşberahüm bilm egfirah vel'azâbe
dırlar! indir­
şüphesiz Allah Zira ateşe karşı
Bunlar ne kadar da sabır­
affedilmeyi bırakıp azabı
miştir lıdırlar
176. Zira şüphesiz Allah
kitabı hak bir sebeple in­
dirmiştir. Kitap hakkında
ihtilafa düşenler ise, şüp­ lefı şikâkim be'kl fî Ikitâbi veinne llez ne htelefû bilhakk Ikitâbe
hesiz haktan uzak, bir an­ şüphesiz haktan uzak,
Kitap hakkında ^^^^^^jhtllafa düşenler ise | hak bir sebeple i kitabı |
bir anlaşmazlık içindedirler
laşmazlık içindedirler.
5j
rn 26 Sûre:2 (Bakara, 177-181)

177. Yüzlerinizi bazan do­


b illâ h i [men âmenej Ib irra ^ e la k in n e ! v e lm e g r ib i k ib e le Im e ş rik i i vücûheküm ; e n tü v e llû ! Ib irra le y s e
ğu, bazan batı tarafına
erenokimJ
Allah'a ! iman edip Fakat bazan batı tarafına I bazandoğu j Yüzlerinizi | çevirmeniz | erginlik j değildir çevirmeniz erginlik değil­
seterdir ki i
' £ S 10 o dir. Fakat eren o kimse­
lerdir ki, Allah'a, ahiret
gününe, meleklere, kita­
'alci hubbihı z e v î İm â le i v e ,;te I v e n n e b iy y n v e lk ltâ b i v e lm e lâ îk e ti v e ly e v m i la h iri
ba ve bütün peygamber­
ve bütün peygam-1
seve seve mal verirler kitaba meleklere abiret gününe lere iman edip, yakınlığı
betlere I
olanlara, öksüzlere, yok­
: ^ I İ ^ I j i J ^ l 5 :1 5 sullara, yolda kalmışa, di­
lenenlere ve esirleri kur­
v e fî r r ik â b ve s s â îh n e v e b n e s s e b ili v e lm e s â k ın e v e ly e tâ m â j Ik u rb a
tarmaya seve seve mal
yakınlığı
ve esirleri kurtarmaya dilenenlere yolda kalmışa yoksullara 1 öksüzlere
olanlara verirler. Namazı kılarlar,
zekât verirler. Bir de and-
^ I i ^ j- o J lj s 8jJ L ^ I ^ L İİj laştıkları zaman sözleri­
ni yerine getirenler, hele
v e ş ş â b irîn e izâ 'â lie d û b i'a h d ih im v e lm û fû n e z z e k îih v e â te ş ş a lâ te veekâm e
sıkıntı ve hastalık durum­
sabır ve kararlılık göste­ Bir de andlaştıklan
renler varya zaman
sözlerini yerine getirenler zekât verirler Namazı kılarlar larında ve harbin şiddet­
1 > t "T J .I li zamanında sabır ve ka­
rarlılık gösterenler var ya,
işte doğru olanlarda bun­
v e ü lâ îk e h ü m ü lle z ın e ş a d e k û ü lâ îk e v e h ın e Ib e /s v e d d a rrâ i f î Ib e /s â i
I lardır, korunanlar da bun­
ve hastalık durum-|
işte bunlardır doğru olanlar da işte bunlardır ve barbin şiddetli zamanında
lannda :
hele sıkıntı lardır.
178. Ey iman edenler! Öl­
dürmede kısas size farz
kılındı. Hüre hür, köleye
e lh u r r u i Ik a tlâ Ikiş â ş u f î i 'a le y k ü m ü ; k ü tib e y â e y y ü liâ lle z ın e â m e n û Im ü tte k u n
korunanlar da
köle, kadına kadın. Ama
Hüre I Öldürmede kısas j size | farz kılındı [ Ey iman edenler!
bunlardır her kim, ölenin kardeşi
tarafından bir şey karşılı­
. U -» 1 . - » 0 ^ - : lo - » » ^ tı^ - ^ tı
^ U ^^ I ^ ^ ^ ^ Ij 1j ğı bağışlanırsa, o zaman
örfe uyması, ona diyeti
fe ttib â 'u m | şeyün | m in e h îh i 'u fîy e le h û fe m e n i b llü n s â v e lü n s â b il'a b d i ! v e l'a b d ü | b ilh u rr i
güzellikle ödemesi gere­
bir şey ölenin kardeşi Ama herj
uyması bağışlanırsa kadın kadına köle köleye hür kir. Bu, Rabbiniz tarafın­
karşılığı tarabndan kim i
■ T» dan bir hafifletme ve bir
rahmettir. Her kim bunun
arkasından yine saldırır­
'te d â ife m e n ij v e ra h m e h , m ir r a b b ik ü m | t e h f if ü n m jz â llk e ; b iih s â n ile y h i jveedâünj b ilm e 'r û fi
sa, artık ona acı veren bir
Rabbiniz tara­ ona [ ödemesi
yine saldırırsa Her kim İve bir rahmettir bir hafifletme Bu güzellikle o zaman örfe azab vardır.
fından diyeti ! gerekir

179. Ey temiz akıl sahip­


leri! Kısasta sizin için bir
hayat vardır. Ümit edilir
y â ü lî le lb â b i h a y .îtü n y f î Ikişâ şi i v e le k ü m 'a z â b ü n e lim fe le h û b e 'd e z â lik e
i ki, korunursunuz.
artık ona
Ey temiz akıl sahipleri! bir hayat Kısasta sizin için vardır acı veren bir azab bunun arkasından
vardır
180. Birinize ölüm geldi­
ği vakit, bir hayır (bir mal)
I j I i^-SLü Lp 4 4 ^ j -Hjlj ^.slLüJ bırakacaksa, babası, ana­
h a y râ in te ra k e Im e v tü i ehadeküm ü : izâ h a d a ra ■ 'a le y k ü m | k ü tib e te tt e k , n , le 'a lle k ü m sı ve en yakın akraba­
bir hayır (bir sı için meşru bir surette
bırakacaksa ölüm Birinize geldiği vakit farz kılındı korunursunuz Ümit edilir ki
mal) vasiyet etmek, Allah'tan
=5 , e Jİ
korkan kimseler üzerine
yerine getirilmesi vacib
fe m e m 'a le Im ü tte k n hakkan i b ilm e 'r û f v e le k ra b .n e lilv â lid e y n i i e lv e ş iy y e tü bir hak olarak size farz kı­
Şimdi her Allah’tan korkan yerine getiril­ ve en yakın akrabası lındı.
m esi vacib bir meşru bir surette babası, anası | vasiyet etmek
kim kimseler üzerine hak olarak için
181. Şimdi her kim, bunu
)
duyduktan sonra onu de­
e ^ I û IO 154 ^ ^ I^ 1u i u
ğiştirirse, her halde vebali,
'a l m s e m “'u n lllâ fie in n e 'a le lle z n e y ü b e d d ilû n e h is m ü lîû fe in n e m â I s e m i'a h û | b e 'd e m â ^ d e le l i sırf o değiştirenlerin boy-
ve bilir her şeyi işitir Allah
Şüphe
o değiştirenlerin boynunadır
her halde
sırf
bunu duy- i onu de- nunadır. Şüphe yok ki Al­
yok ki vebali duktan :nistirirse
lah, her şeyi işitir ve bilir.
^ L İ I I İ ^ Î
Sûre;2 (Bakara, 182-186) 27 TV

182. Her kim de vasi­


y e t edenin, bir hata işle­
'a le y h ; is m e ; fe lâ ; beynehüm fe e ş le h a c e n e fe n m in m m u ş in h â fe fe m e n
m esinden veya bir güna­
tarafların bir hata işleme­ endişe eder
ona bir vebal yoktur düzeltirse jveya vasiyet edenin Her kim de
ha girm esinden endişe arasını sinden de
eder de tarafların arasını
düzeltirse, ona bir vebal f I 44^ I i O . İ J 1 14 İ 113 ® ^ a iı I â
yoktur. Şüphesiz ki, A l­
ş ş iy a m ü 'a le y k ü m ü k ü tib e y â e y y ü h â lle z n e ım e n û ! ra h im g a fû ru r i
lah çok bağışlayıcıdır, çok
çok merhamet çok bağışla­
m erh am e t edicidir. Oruç size de farz kılındı Ey iman edenler!
edicidir yıcıdır

183. Ey im an edenler!
Oruç, nite kim sizden ön­
cekilere farz kılındığı gibi
m e 'd û d â t je y y â m e n m te tt e k n n le 'a lle k ü m 'a le lle z in e m in k a b lik ü m k ü tib e kem â
size de farz kılındı. U m u­ Size farz kılınan farz kılındığı
I günlerdedir korunursunuz Umulur ki sizden öncekilere nitekim
lur ki korunursunuz. oruç sayılı gibi

184. (Size farz kılınan


oruç), sayılı günlerdedir.
İçinizden hasta olan veya v e 'a le lle z in e y ü tik û n e h ı'ı i m in e y y â m in übar|fe1ddetünmj 'a lâ s e fe rin ev m e rd a n fe m e n k â n e m in k ü m
yolculukta bulunan ise,
Ona dayanıp kalacaklar üzerine de | diğer günlerde | g ü r ia ^ - | bîılunan'ise veya hasta olan İçinizden
diğer günlerde, tu ta m a ­ smca tutar'
dığı günler sayısınca tu ­
tar. Ona dayanıp kalacak­
lar üzerine de bir yoksu­ v e e n te ş û m û le h h a y ru l If e h ü v e h a y ra n ; te te v v e 'a ; fe m e n m is k n ta 'â m ü ıfid y e tü n
lu doyuracak kadar fidye hak­ daha fidyeyi doyuracak fidye
oruç tutmanız bu (onun) hayrına Her kim de bir yoksulu
gerekir. Her kim de hay­ kında hayırlıdır artırırsa kadar gerekir

rına fidye yi artırırsa, bu


(onun) hakkında daha ha­
yırlıdır. Bununla beraber, Ik u râ n ü Fhi llezT ü n z ile ra m e d â n e ş e h ru in k ü n tü m te 'le m û n le k ü m
eğer bilirseniz, oruç t u t ­ daha
Kur'ân onda indirildi 0 Ramazan ayı ki Bununla beraber, eğer bilirseniz sizin için
manız sizin için daha ha­ hayıriidır

yırlıdır. A o 1 "T "


1 . ı i i : ^ h ; ç ’v ö i ı l i r
185. O Ramazan ayı ki, «I

insanları irşad için, hak m in k ü m ü , ş e h id e fe m e n v e lfü r k â n m in e Ih ü d â v e b e y y in â tin m lin n â s i hüden


ile batılı ayıracak olan, hi­ Onun için sizdenj | herkim j ile b a rt ayıracak hidayet rehberi
ve deliller halinde
insanları irşad için
bulunan
dayet rehberi ve deliller
halinde bulunan Kur'ân * \ ^ \ ° ^ \ “ if .
onda indirildi. Onun için
j»L jI e JI L«İ3lj j ^ o Li S^ ° ^
^ J
o *
4-»-js».ÂJL9 j 4° i I
I «» * 1
sizden her kim bu aya şa­ yü r dü ! m in e y y â m in ü h a r Ife'iddetünm! 'a lâ s e fe r in ■e v kâne m e r dan i vem en i fe ly e s u m h şşehra
tutamadığı
hit olursa onda oruç tu t ­ diler diğer günlerde kaza etsin' günler yolculukta ise hasta Kim de i onda oruç tutsun i bu aya
sun. Kim de hasta yahut sayısınca

yolculukta ise tu ta m a d ı­
ğı günler sayısınca diğer
günlerde kaza etsin. A l­ v e litü k e b b ir û n d d e te v e lltü k m ilû i l'u s ra b ik ü m ü v e lâ y ü r d ü ly ü s ra b ik ü m ü
j
lah size kolaylık diler zor­
tekbir etmenizi ister Sayıyı tamamlamanızı zoduk size i dilemez j kolaylık size Allah
luk dilemez. Sayıyı ta ­
m am lam anızı, size doğru
yolu gösterdiğinden do­ ıSis e u aiı
layı A llah'ı te kb ir e tm e n i­ v e iz â s e e le k e te ş k ü r ın v e le 'a lle k ü m | ' a l ; m â h e d 'îk ü m llâhe
zi ister. U m ulur ki şükre­ 1
sana sordularsa ! şükredersiniz Umulur ki j size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı
dersiniz.
* t
186. Şayet kullarım , sana I ■*
J İ J | Jv_P j l P
benden sordularsa, ger­ r
çekten ben çok yakınım ­ izâ d e 'â n i ^ d e 'v e te d d â 'i ücbü k a rb fe in n . 'a n n . | 'ibâdı
dır. Bana dua edince, du­ Bana dua edince duacının duasını kabul ederim çok yakınımdır gerçekten ben benden j Şayet kullarım
acının duasını kabul ede­
t 0
rim . O halde onlar da be­ ^ \ A i. î • t t 1 1 L -a» *İ "i I
^ 1 h ' •İT*"'
nim d a vetim e koşsunlar s
^ > -5 -! \
ve bana hakkıyla iman e t­ le 'a lle h ü m y e r ş ü d ü n b v e ly ü /m in û fe ly e s te c bû
sinler ki, doğru yola gide­ O halde onlar
doğru yola gidebilsinler ve bana hakkıyla iman etsinler ki davetime koşsunlar
da benim
bilsinler.
YA 28 Sâre;2 (Bakara, 187-190)

J ^ l
1 8 7 . Oruç gecesi ka­
hünne i l ; nisâîküm rrafesü leylete şşiyâmi leküm ühille dınlarınıza yaklaşm a­
helâl
siz de I sizin için j bir örtü Onlar > kadınlarınıza | yaklaşmanız j Oruç gecesi size
kılındı
nız, size helâl kılın­
dı. Onlar, sizin için bir
;İ= > 4 İp 4 L İS o ^ I İ İ 5 p ik J İL L I örtü, siz de onlar için
bir örtü durum undası­
fetâbe 'aleyküm enfüseküm enneküm küntüm tehtânûne llâhü 'alim e lehünn ! libâsül
„ ^hir örtü duru-
nız. A llah, nefsinize gü­
müracaatınızı kabul buyurdu nefsinize güvenemeyeceğinizi Allah jildiği için
°"'® ^'Ç '"!m undas,nız ven em eyeceğ in izi bil­
A ^ ^ A, diği için m ü racaatın ı­
14 ^ 3 ^ 1 4 û L f= > U I 13
zı kabul buyurdu ve sizi
vekülû : leküm i llâhü ! mâ ketebe vebte9û bâşirûhünne felâne 'anküm bağışladı. Şim di onlara
yiyin sizleriçin onlara yaklaşın | Şimdi | bağışladı yaklaşın ve Allah'ın siz-
ler için yazdığını is te ­
' ^ ^ y
yin. Ta fecrin beyaz ip­
liği siyah iplikden size
mine Ihayti lesvedi Ihaytu lebyedu lekümü yetebeyyene hatt veşrabû
seçilinceye kadar yi­
siyah iplikden beyaz ipliği size seçilinceye kadar için yin, için. Sonra da e rte ­
si gecey e kadar orucu
O p S ij 4 ® j *^3 P ta m tu tu n . Bununla be­
'âkifûne veentüm velâ tütâşirûhünne ilâ lleyl şşıyame etim m û şûmm^ mine Ifecri
rab er siz m escitlerd e
Bununla Sonra îtik a f halinde iken on­
îtikaf halinde iken [ onlara yaklaşmayın i ertesi geceye kadar orucu tam tutun Ta fecrin
I beraber siz da lara yaklaşm ayın. Bun­
lar, A llah'ın sınırlarıdır,
sakın onlara yaklaşm a­
ayâtih i llâhü ; yübeyyinü kez like felâ tekrabûhâ hudûdü İlâhi ülke fî Imesâcid yın. A llah, âyetlerini in­
âyetlerini Allah | açıklıyor ki böyle i sakın onlara yaklaşmayın j Allah'ın sınırlarıdır | Bunlar mescitlerde sanlara böyle açıklıyor
ki sakınıp korunsunlar.
L ü . > .L İij 1 8 8 . Bir de aranızda
emvâleküm
m allarınızı batıl seb ep ­
bilbâtili beyneküm velâ te/külü le'allehüm yettekun linnâsi
lerle yem eyin. İnsanla­
batıl sebeplerle 1 Bir de aranızda mallarınızı yemeyin sakınıp korunsunlar insanlara
rın m allarından bir kıs­
mını bile bile günah ile
ye m e k için, o m alları
bilism i min emvâli nnâsi ferkanm lite/külû ile Ihukkâmi bihâ , vetüdiû hakim lere rüşvet ola­
günah ile insanların mallarından bir kısmını j yemek içkn i hakimlere io m a lla r r “ 5v ^ ° ; ^ f rak verm eyin.
' vermeyin
1 8 9 . Sana hilâllerden
soruyorlar. De ki: On­
lar insanlar için de, hac
velhacc iinnâsi m evâktü hiye kul 'ani lehilleh yeselûneke veentüm te'lem ûn
için de vakit ölçüleridir.
hac için de insanlar için de | vakit ölçüleridir Onlar D eki hilâllerden Sana soruyorlar bile bile
Bununla berab er iyi­
lik, evlere arkalarından
' ^ 1 5J 1 U 0 ^ 1 Ö W S J l gelm eniz değildir. Fa­
meni ttekâ Ibirra vel kinne min zuhûrihâ Ibüyûte bien te /tû Ibirru veleyse kat iyiliğe eren, kötü­
kötülükten korunan lükten korunan kim se­
iyiliğe eren Fakat arkalarından evlere gelmeniz
kimsedir
dir. Evlere kapılarından
I ^ ^ *s>, 1 XJ 4JÜİI J.2Jİ 3 ^-4^3-^^ 1> ^j — S gelin, A llah'tan korkun
ki, kurtuluşa eresiniz.
vekâtilû le'alleküm tüflih , n llâhe vettekû min ebvâbihâ Ibüyûte ve/tû
korkun
1 9 0 . Size savaş aç a n ­
çarpışın kurtuluşa eresiniz Allah'tan kapılanndan Evlere gelin
ki larla Allah yolunda
t A
A çarpışın. Fakat hak­
i V a 1 6l Ij i i o "^3^ 4 3 İ İ 4 4,j J U l J sız saldırıda bulunm a­
Im ü'tedn lâ yühibbü i llâhe inne velâ te'tedû | llez ne yükâblûneküm f seb li İlâhi yın. Çünkü A llah, hak­
ıj sevmez Allah
Çün­ Fakat haksız saldırıda |
Size savaş açanlarla Allah yolunda
sız saldırıda bulunanla­
kü bulunmayın 1
rı sevm ez.
Sûre;2 (Bakora, 191-196) 29
191. Onları nerede yaka­
larsanız öldürün ve sizi çı­ *
4_kJuUİ a
İP
kardıkları yerden onları çı­
karın. O fitne, öldürme­ eşeddü velfitnetü min haysü ehracûküm veebricûhüm haysü sekiftümûhüm vektülûliüm
den daha şiddetlidir. Yalnız
ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkann | Onları nerede yakalarsanız | öldürün
Mescid-i Haram yanında t ? » : i
onlar sizinle savaşmadıkça
siz de onlarla orada savaş­ ^ J lS lİ û li W l i f 4 J b liS v V jîiJ t
mayın. Fakat sizi öldürme­
fein kâtelûküm f ili i ha tt yükâtilûküm in de Imescidi Iharâmi velâ tükâtilûhüm i mine Ikaü
ye kalkışırlarsa, hemen on­
ları öldürün. Kâfirlerin ce­ *^^*^kata§ırlarsa'^'^^ 1 savaşmadıkça j Yalnız Mescid-i Haram yanında | °rnayın i
zası böyledir.
192. Artık şirkten vazge­
çerlerse, şüphesiz ki Al­
vekâtilûfiüm rahim gafûrur llâhefeinnel feini ntehev Ikâfinn cezâü kez. like fektülûhüm
lah çok bağışlayıcıdır, çok I
çok merha­ çok bağış­ Artık şirkten vazge­ ı,;; ı„a-, ! hemen onları
merhamet edicidir. onlarla çarpışın » h i s - Kâfirlerin i cezası
met edicidir layıcıdır çerlerse I öldürün

193. Hem bir fitne kalma­


yıp, din yalnız Allah'ın olun­
caya kadar onlarla çarpı­
'ale zzâlimîn illâ felâ 'udvâne ; feini ntehev lillâhi dd nü veyekûne fitnetünv hatt" lâ tekûne
şın. Vazgeçerlerse, düş­ I
Alla­ oluncaya | Hem bir
manlık ancak zalimlere zalimlere karşıdır düşmanlık I Vazgeçerlerse
h'ın
din yalnız
kadar I fitne
kalmayıp

karşıdır.
194. Hürmetli ay hürmet­
li aya ve bütün hürmetler
fe'tedû 'aleyküm 'ted jfemeni kişâş velhurum âtü bişşehri Iharâmi eşşehru Iharâmü
birbirine karşılıktır. O halde
, lOhaldei birbirine
kim size saldırdıysa, siz de saldırın da ve bütün hürmetler hürmetli aya Hürmetli ay
kim I karşılıktır
ona yaptığı saldırının ay­
nıyle saldırın da ileri gitme­
ye Allah'tan korkun ve bilin
ki Allah, takva sahipleriyle veenfikû me'a Im üttekın enne llâhe ve'lemû llâhe vettekû : 'aleyküm | mâ 'ted bimisli 'aleyhi
beraberdir. mal harcayın da I takva sa^pleriyle bera- j yaptığı saldırının I aynıyle siz de ona
195. Allah yolunda mal har­
cayın da kendinizi ellerinizle 1 a i ) IS 1 1 ı
tehlikeye bırakmayın ve gü­
zel hareket edin. Çünkü Al­ Imühsinın yühibbüllâheinnei veehsinû ilâ ttehlükeh : bieydıküm velâ tülkû i f seb li İlâhi
lah güzellik ve iyilik edenle­ güzellik ve iyilik edenleri I sever ! I tehlikeye | elterfnizte I ‘''^akmayın j Allah yolunda
ri sever.
196. Hac ve umreyi de Allah
için tamam yapın. Eğer bun­
lardan alıkonursanız, o za­ ruûseküm | velâ tehlikû mine Ihedy ; feme steysera fein ühşirtüm lillâhi vel'um rate Ihacce veetimmû
Eğer bunlardan alıko- Allahı tamam
man kolayınıza gelen bir kur­ başlarınızı! tıraş etmeyin ; bir kt^ban gön- | o zaman kolayınıza ve umreyi de i Hac
nursanız için ! yapın
ban gönderin. Bununla be­
raber bu kurban, kesileceği
yere varıncaya kadar başla­ cr

rınızı tıraş etmeyin. İçinizden min şiyamin ifefidyetûnmi bihî ezen m irra/sih' m erdan i femen kâne minküm mehilleh Ihedyü hatt yeblüga
hasta olana veya başından i ibaret bir i başından bir rahatsızlığı
hasta olana i içinizden
kesileceği ftıutebeaber Lgdar
tıraş için oruç yere bu kurban ! kaaar
■fidye gerekir bulunana
bir rahatsızlığı bulunana tı­
raş için oruç veya sadaka ya­
hut da kurbandan ibaret bir
fidye gerekir. Engellemeden mine Ihedy feme steysera ile Ihacci bil'um rati temette'a femen feizâ emintüm nüsük ev şadekatin
kurtulduğunuz zaman da her sevab
Engellemeden kurtul­ kurban- y h l
^ n a da kolayına gelen hacca kadar umre ile [kazanmakl her kim sadaka
kim hacca kadar umre ile se- isterse duğunuz zaman da dan I da !
o J.
vab kazanmak isterse, ona
da kolayına gelen bir kur­ iy j dUj yxjLSf-j Ij|5jLpo»s (3
ban gerekir. Bunu bulamaya­
z like'aşe ratün kâmileh tilke izâ race'tüm veseb'aün; fî Ihacci seti eyyâminı feşiyâmü femellem yecid
na ise üç gün hacda, yedi de
Bu ----------...„ u.. Lİ i \ üç
uç gün °juç^ubnası |
döndüğünüzde ki bu tam on hüküm
tam on gün döndüğünüzde ki yedi de gun

gün oruç tutması lazım ge­


lir. Bu hüküm, ailesi Mescid-i
Haram civarında oturmayan­
lar içindir. Allah'tan korkun llâhe şed dü llkâ b | enne ve'lemû llâhe! vettekû Imescidi Iharâm hâdirî lehlüh | limellem yekûn
ve bilin ki Allah'ın azabı ger­ azabı gerçekten çok şid- j Wla-
korkun Mescid-i Haram civarında I oturmayanlar ! ailesi içindir
detlıdır ı I Ihtan
çekten çok şiddetlidir.
o I Oj
r * 30 Sûre;2 (Bakara J 97-202)

j ^O — v_>^ o —^ o LJo j~ğ— ^ I 2""^


fe lâ ra fe s e Ih a cce fı h in n e fe ra d a fe m e n m e 'lû m â t e ş liü r u n m i e lh a c c ü 1 9 7 . H ac, bilinen aylar-
kadına yaklaşmak hacca
dadır. H er kim o aylar­
o aylarda i ^ne farz edefse ■ H erkim | bilinen | aylardadır | Hac
da hacca başlayıp ken­
disine farz ederse; ar­
J lİ Ü U 3 | _ i J l J j l : L ^ V 'i VS
tık hacda kadına yak­
y e 'le m h ü m in h a y rin y v e m â t e f'a lû f î Ih a cc v e lâ c id a le v e lâ fü s û k a laşm ak, günah işlem ek
onu bilir Siz hayırdan ne işlerseniz artık hacda j ve kavga etmek yoktur ı günah işlemek ve kavga e tm e k yoktur.
Siz hayırdan ne işlerse­
niz, Allah onu bilir. Ken­
dinize azık edinin. Şüp­
yâ ü lî le lb â b v e tte k û n i tte k v â h a y ra z z â d i , fe in n e ; v e te z e v v e d û , İlâ h
hesiz ki azıkların en ha­
Ey akıl sahipleri I Benden korkun! Allah korkusudur azıkların en hayırlısı [Şüphesiz ki | ^^"gdinin^^''^ Allah
yırlısı Allah korkusudur.
> X Ey akıl sahipleri! Ben­
4 J o den korkun!
fe iz â e fe d tü m ! m ir r a b b ik ü m : fe d le n m e n te b te g û cünâhun 'a le y k ü m le y s e 1 9 8 . Rabbinizin lüt-
indiğiniz zaman Rabbinizin lütfunu 1 istemenizde i bir günah j size yoktur funu istem enizde
size bir günah yoktur.
> _ U ll_ İ P 4 İ l A ra fa t'ta n indiğiniz za­
m an M e ş 'a r-i H aram
v e z k ü rû h ü in d e Im e ş 'a ri Ih a râ m i llâ h e fe z k ü r û m in 'a r a fâ tin
yanında (M ü zd elife'd e)
O'nu zikredin Meş'ar-i Haram yanında (Müzdelife'de) Allah'ı zikredin Arafat'tan
Allah'ı zikredin. O'nu,
* o * .. C > size gösterdiği şekilde
ı > i » ^ ı p ® ^ S * J U J l o t J ^ P ö x ; i J - s ö i s ; a l ; İ s u İ zikredin. Doğrusu siz,
e fıd û is ü m m e le m in e d d â llîn m in kablihı v e in k ü n tü m kem â hed küm bundan önce g erçek­
siz de akıp gelin | Sonra | gerçekten sapmışlardandınız [ bundan önce | Doğrusu siz [ size gösterdiği şekilde
te n sapm ışlardandınız.

* 1 9 9 . Sonra insanların
> o X

JLJ> akıp geldiği yerden siz


de akıp gelin. A llah'tan
rahim g a fû ru r ; llâ h e ; in n e İlâ h v e s te g fîr û nnâsü m in h a y s ü e fâ d a
bağışlanm anızı isteyin.
çok merhamet çok bağışla­
Allah I Çünkü Allah'tan bağışlanmanızı isteyin insanların akıp geldiği yerden
edicidir yıcıdır Çünkü Allah çok ba­
ğışlayıcıdır, çok m e rh a ­
i ^ j i j i a i l I ( d l i s i ı 3 i i ^ m e t edicidir.
ib â e k ü m k e z ik rik ü m , llâ h e fe z k ü r û m e n â s ik e k ü m fe iz â k a d a y tü m 2 0 0 . N ih ayet hac iba­
önceleri babalarınızı andığınız gibi i Allah'ı anın Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman detlerinizi bitirdiğiniz
✓ *■
zam an, önceleri b ab a­
Ü İİJ I J L k ji ■İJ
lüJI J İ larınızı andığınız gibi,
y'
hatta daha kuvvetli bir
fî ddünyâ itin â ra b b e n â m e n y y e k û lü fe m in e n n â s i z ik râ eşedde ev
anışla Allah'ı anın. İn­
daha ı. „
dünyada ver Bize Ey Rabbimiz! der insanlardan kimisi bir anışla
kuvvetli l^®“ ® sanlardan kimisi: «Ey
Rabbimiz! Bize dünya­
da ver!» der. Onun için
''tin â ra b b e n â m e n y y e k û lü v e m in h ü m m in b a lâ k f î lâ b ir a ti le h i: vem â
ahirette hiçbir kısm et
Onun yoktur.
Bize Ey Rabbimiz! diyenler vardır Yine onlardan hiçbir kısmet ahirette yoktur
ıçın
1 o
2 0 1 . Yine onlardan: «Ey
i ^ ^ ^ ^
iLj JI I
L
♦ A
_ j ^ j

;3 _ i V I j s L 4 ^ U l J
Rabbim iz! Bize dünya­
da bir güzellik ve ahi­
'a z â b e n n â r v e k in â h a s e n e te n v v e fî lâ b ir a ti h a s e n e te n v i fî ddünyâ
re tte de bir güzellik ver
ve bizi ateş azabından koru ver bir güzellik ve ahirette de | bir güzellik ! dünyada ve bizi a te ş azabından
koru!» diyenler vardır.
2 0 2 . işte onlar için, ka­
s e r 'u Ih is â b v â llâ h ü ■ m im m â k e s e b û neşıbünm ü lâ îk e le h ü m zandıklarından bir na­
hesabı çok çabuk görür | Allah i kazandıklarından bir nasib işte onlar için vardır
sib vardır. Allah, hesa­
bı çok çabuk görür.
Sûre;2 (Bakara, 203-210) 3 ] r \

203. Bir de sayılı günler­


«« 1
de Allah'ı zikredin (tek­ 'a le y h ; fe lâ is m e i f. y e v m e y n i fe m e n te 'a c c e le m e 'd û d â t |fr e y y â m in m i llâ h e v e z k ü rû
bir alın). Bunlardan kim Bunlardan kim (Mina'dan) dönmek için zikredin
ona j günah yoktur Bir de sayılı günlerde Allah'ı
iki gün içinde acele ederse i (tekbir alın)
iki gün içinde (Mina'dan)
dönmek için acele eder­
se ona günah yoktur. ^4Ji 1 3 İii^ is a iı I
Kim geri kalırsa ona da ile y h i : e n n e k ü m ! v e 'le m ü i llâ h e v e tte k û lim e n i tt e k â ! 'a le y h i i fe lâ is m e I v e m e n te e h h a ra
günah yoktur. Ama bu, Ama bu, takva
ona da | günah yoktur Kim geri kalırsa
korkun i
takva sahipleri içindir. S i « I İS 'İ sahipleri içindir

Allah'tan korkun ve bilin


ki, siz ancak O'nun huzu­
runa varıp toplanacaksı­ f î Ih a y .rti d d ü n y â k a v lü h u I y ü 'c ib ü k e i m eny | v e m ın e n n a s ı tü h şe rLin
nız. dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider| kimi de İnsanlardan vardır ki
huzuruna varıp toplana­
caksınız
204. insanlardan kimi de
vardır ki, dünya hayatı
Ij | j ^ j —» j ^ -M—
hakkındaki sözleri senin
hoşuna gider ve o kalbin- v e iz â te v e lL İ 1 e le d d ü Ih iş â m vehüve 'a lâ m â f î k a lb ih ı llâ h e v e y ü ş h id ü
1
dekine Allah'ı şahit tutar. iş başına geçti mi 1İslâm düşmanlarının en yamanıdır Hâlbuki 0 ve 0 kalbindekine Allah'ı şahit tutar

Hâlbuki O, İslâm düş­ -i


manlarının en yamanıdır. 4 İİJ ,1
w ■
“ î 1 ^
.^ı , - ^. ^11 1 ^
205. İş başına geçti mi
v â llâ h ü v e rm e s i Ih a rs e v e y ü h lik e hhâ liy ü fs id e f î le rd i se'a
orada, yeryüzünde boz­
bozgunculuk
Allah ise ve nesli ekini helak etmek için orada yeryüzünde koşar
gunculuk çıkarmak, ekini çıkarmak
ve nesli helak etmek için 0 0 , ^ 0

koşar. Allah ise bozgun­


culuğu sevmez.
b ilis m i l'iz z e tü i e h a z e th ü i llâ h e I tt e k i le h û i v e lz â k ile Ife sâ d lâ y ü h ib b ü
206. Ona: «Allah'tan Allah'­
günah i onuru (gururu) kork Ona I dendiği zaman da bozgunculuğu sevmez
kork!» dendiği zaman da tan
z%
t
kendisini onuru (gururu) Ji

günah işlemeye sevke-


der. Cehennem de onun n e fs e h û : m e n y y e ş ri v e m in e n n â s i Im ih â d v e le b i/s e c e h e n n e m i fe h a sbü h r
hakkından gelir. O ne onun hakkından
kendini i kimi de feda eder | Yine insanlardan vardır ki I yataktır O ne kötü bir i Cehennem de
i gelir
kötü bir yataktır!
207. Yine insanlardan
\ j J I 1— L_j 0
kimi de vardır ki, Allah'ın
rızasına ermek için ken­ y â e y y ü h â lle z n e â m e n û b ir ıb â d I ra û fü m v â llâ h ü m e r d â ti İlâh btigâe
dini feda eder. Allah ise çok merha-
Ey iman edenler! kullarına Allah ise j Allah'ın nzasına ermek için
I metlidir
kullarına çok merhamet­
lidir. Jo | o l I I ^ I>L>j
208. Ey iman eden­
le k ü m iin n e h û h u tu v â ti ş ş e y tâ n v e lâ te tt e b i'û k â ffe te n v f î s s ilm i d h u lû
ler! Hepiniz barış ve se­
lamete girin de şeyta­ İÇünkü o şeytanın adımlarına uymayın Hepiniz i barış ve selamete girin de
açan
nın adımlarına uyma­
yın. Çünkü o sizin aranızı
açan belli bir düşmandır.
fe 'le m ü Ib e y y in â tü m im b e 'd i m â c â e tk ü m ü fe in z e le ltü m 'a d ü v v ü n m m ü b ın
209. Size bunca deliller
iyi bilin ki deliller Size bunca geldikten sonra yine kayarsanız belli bir düşmandır
geldikten sonra yine ka­
■A ( ^ ^ J
> o »
yarsanız, iyi bilin ki, Allah jı ^
çok güçlüdür, hüküm ve
hikmet sahibidir. h z u le lin i llâ h ü ; e n y y e /tiy e h ü m ü illâ h e l y e n z u rû n e h a k im 'a z z ü n I e n n e llâ h e
210. Onlar sadece göze­ gölgelikler
Allah geliversin de
Onlar
gözetiyorlar ki
hüküm ve hikmet
çok güçlüdür Allah
içinde sadece sahibidir
tiyorlar ki, Allah, buluttan
t
gölgelikler içinde melek­
lerle birlikte geliversin de
iş bitiriliversin. Hâlbuki tü r c e 'u v e llâ İlâ h i v e lm e lâ îk e tü m m in e ig a m â m i

bütün işler Allah'a dön­ meleklerle birlikte buluttan


dürülüp götürülür.
- *1
rr 32 Sûre:2 (Bakara, 211-215)

^ 1 o « - 9L j j > v _ r» ^ ^
211. İsrailoğullarına sor;
Biz onlara ne kadar açık
n i'm e te İlâ h i i y ü b e d d il ! v e tn e n y t m in â y e tim b e y y in e h ! â te y n â h ü m ; kem b e n î is râ île sel âyetler vermiştik. Fakat
Fakat Allah'ın Biz onlara ver­ Allah'ın nimetini her kim
değiştirirse I herkim açık âyetler ne kadar israiloğullarına sor
nimetini miştik
kendisine geldikten son­
ra değiştirirse, şüphe yok
ki, Allah'ın azabı çok şid­
Ih a y â tü d d ü n y â lille z n e k e fe rû jz ü y y in e ş e d .d ü n k â b Ilâ h e lfe in n e : m im b e 'd i m â c â e th ü detlidir.
Alla­ 212. Dünya hayatı, inkâr
Dünya hayatı inkâr edenler için bezendi { azabı çok şiddetlidir yok^kî i geldikten sonra
h'ın
edenler için bezendi. (On­
jı -»
lar), iman edenlerle eğle­
niyorlar. Flâlbuki takva sa­
y e rz ü k u jvâllâhüj y e v m e Ik iy â m e h fe v te h ü m i v e lle z .n e tte k a v m in e lle z n e n m e n û v e y e s h a rû n e hibi olan o müminler, kıya­
rızık verir Allah kıyamet günü
onların üstün­ Hâlbuki takva sahibi olan
(Onlar), iman edenlerle eğleniyorlar
met günü onların üstün­
dedir o müminler
dedir. Allah dilediğine he­
sapsız rızık verir.
213. İnsanlar tek bir üm­
n n e b iy y n e llâ h ü fe b e 'a s e iümmetenvvâhideten kâne b ig a y r i h is â b m enyyeşâü met idi. Ayrılmaları üzeri­
Ayıtnab-
peygamberler nüzaiıe gönderdi tek bir ümmet insanlar idi hesapsız dilediğine
ne Allah, rahmetinin müj­
Allah
decileri ve azabının ha­
bercileri olmak üzere pey­
l i l l 0 4 4 4 > tİ4 = jl J 3 İÎS < 4 c r :A ^ gamberler gönderdi ve
1 )
b e y n e nnâsi I liy e h k ü m e | b ilh a k k i Ik itâ b e m e'ahüm ü^ v e e n z e le ! v e m ü n z ir n e ! m ü b e ş ş ir n e beraberlerinde hak ile ilgili
j ve beraber- ve azabının haberci­ rahmetinin kitap indirdi ki, insanların,
insanların aralarında hakem olsun hak ile ilgili kitap indirdi ki
I lerinde leri olmak üzere müjdecileri aralarında ihtilaf ettikle­
ri şeyler hakkında hakem
olsun. Bunda da sırf o ki­
V"
m im b e 'd i m â c â e th ü m ü lle z n e û tû h ü illâ : f h i v e m â h te le fe fım â h te le fû fıh
tap verilenler, kendileri­
Bunda ne bunca deliller geldikten
kendilerine geldikten sonra tuttular o kitap verilenler sırf j ° p " '’ j anlaşmazlığa düştüler j ihtilaf ettikleri şeyler hakkında
sonra tuttular, aralarında­
ki hırs ve kıskançlık yüzün­
^ I3İ J İ İ . I LU ^ J l "Jil den anlaşmazlığa düştü­
ler. Bunun üzerine Allah
m in e Ih a k k i lim â h te le fû f hi lle z n e â m e n û |llâ h ü fe h e d e Şbeynehüm beO yem Ib e y y in â tü
Bunun kendi izniyle, iman eden­
onların hakkında anlaşmazlığa Vsvekıslsnç'
hakka iman edenleri ulaştırdı aralarındaki bunca deliller leri, onların hakkında an­
düştükleri Allah kyOanİBn
laşmazlığa düştükleri hak­
5_Â-J9eJII j J L » j -vO L i ı J i j o j L ka, ulaştırdı. Allah, diledi­
ğini doğru yola iletir.
Ic e n n e te i e n te d h u lû i h a s ib tü m em ila ş itâ tin m m ü s te k m ü; yehdı v â llâ h ü b iiz n ih
Yoksa kendi
214. Yoksa siz, kendiniz­
cennete | girivereceğinizi mi sandınız doğru yola dilediğim iletir Allah
siz izniyle den önce gelip geçenle­
rin hali (uğradıkları sıkın­
tılar) başınıza gelmeden
cennete girivereceğinizi
v e z ü lz ilû v e d d a r râ ü Ib e /s â ü Im esse th ü m ül m in k a b lik ü m m e s e lü lle z n e h a le v y e le m m â y e /tik ü m
mi sandınız? Onlara öyle
ve öyle sarsıl­ gelip geçenlerin hali (uğradıkları
dılar ki
öyle yoksulluklar öyle sıkıntılar i Onlara ■ kendinizden önce
sıkıntılar)
başınıza gelmeden yoksulluklar, öyle sıkıntı­
X 4 . r ? - r ^ 1, . . . X ' . . . >
lar dokundu ve öyle sar­
lü U j -3 j- v a j j- s z a j ^ jJ lj J J j- £ j sıldılar ki, hatta peygam­
ber ve beraberinde iman
k a rîb | in n e n e ş ra İlâ h i |e lâ | n e ş ru İlâh ; m e t : Ime'aliû v e lle z n e û m e n û rra s û lü y e k û le h a tt edenler: «Allah'ın yardımı
işte gerçekten Allah'ın ne berabe­ peygamber ve iman
yakındır Bak Allah'ın yardımı hatta derlerdi dokundu ne zaman?» derlerdi. Bak
yardımı zaman rinde edenler
işte! Gerçekten Allah'ın
j3 ^ l j ^2rrj jJI jJL^ o~^^AÂjıl L« J-3 û jiflJk-i IjL« dLi jJLU*j ^ yardımı yakındır.
215. Ey Muhammedi
v e le k r a b n e fe lilv â lid e y n i m in h a y rin I m â e n fe k tü m I k u l i y ü n fik û n m âzâ y e s e lû n e k e Sana nereye infak ede­
Ey Muhammedi Sana
yakınlar ana baba içindir Hayır olarak verdiğiniz nafaka Deki infak edeceklerini nereye j
soruyorlar
ceklerini soruyorlar. De ki:
-> o . t Flayır olarak verdiğiniz na­
'y ■ '
faka, ana baba, yakınlar,
öksüzler, yoksullar ve yol­
'a lim b ih , llâhejfeinne! m in h a y rin 1 v e m â te f'a lû vebni sseb I v e lm e s â k n i v e ly e tâ m â da kalmışlar içindir. Flayır
herhal­
i
olarak daha ne yaparsanız
bilir onu Allah! Hayır olarak i daha ne yaparsanız ve yolda kalmışlar yoksullar öksüzler
de
herhalde Allah onu bilir.
Sûre;2 (Bokara, 216-219) 33 rr
c
1* 0 i
'J i'9 j l l H İ l
f *—

216. Savaş size farz kılın­ ve h ü ve l şeyenv e n te k ra h û v e 'a s â le k ü m ! k ü rh ü l vehüve Ik itâ lü 1 'a le y k ü m ü |
dı, gerçi o size hoş gel­ siz bir
oysa ki o hoşlanmazsınız Olabilir ki size hoş gelmez gerçi 0 Savaş size farz kılındı
mez. Olabilir ki siz, bir şeyden

şeyden hoşlanmazsınız; * ’ t
oysa ki o sizin için bir ha­ J A İJ İ J ^ J > » J L J - Â --- UJ I f * - ^

yırdır. Yine olabilir ki, siz v e e n tü m y e 'le m ü v â llâ h ü le k ü m ş e r r u l I v e tiü v e i şeyenv i e n tü h ib b û v e 'a s â ' le k ü m i h a yru l
bir şeyi seversiniz, oysaki kötülük- sızın ıçın
bilir I Allah | sizin için bir I oysaki o | siz bir şeyi seversiniz hayırdır
o sizin için bir kötülüktür. tür bir

Allah bilir, siz bilmezsiniz. o > J»


J U i J 5 ^ l > J I ^
217. Ey Muhammedi
Sana haram aydan ve o f ih i k itâ lü n i kul f it i k itâ lin 'a n i ş ş e h ri Ih a râ m i y e s e lû n e k e lâ te 'le m ı n
ayda savaşmaktan soru­ O ayda savaşmak De ki
ve o savaşmak­
haram aydan
Ey Muhammedi Sanaso-
bilmezsiniz
ayda tan ruyorlar
yorlar. De ki: O ayda sa­
vaşmak, büyük bir günah­
tır. Bununla beraber Al­
lah yolundan alıkoymak, e h lili v e ih râ c ü v e lm e s c ld l Ih a râ m i i b ih iv e k ü fr u m , 'a n s e b II İlâ hi veşaddünl keb r
O'nu inkâr etmek, insan­ ve halkın, I çıkarmak I i O'nu jinkâr etmekj
ları, Mescid-i Haram'dan
menetmek ve halkını ora­
dan çıkarmak, Allah ya­
nında daha büyük bir gü­ y ü k â tllû n e k ü m v e lâ y e z â lû n e m in e Ik a tl e k b e ru i v e lfitn e tü 'in d e İlâ h e k b e ru |m in h ü
nahtır ve fitne, öldürmek­ hiçbir zaman geri dur­ daha büyük
Allah yanında
daha büyük
oradan
sizinle savaşmaktan öldürmekten ve fitne
mazlar bir vebaldir bir günahtır
ten daha büyük bir vebal­
dir. Onlar, güçleri yeter­
< O l _> J
se, sizi dininizden dön­ t ^ - 1

dürmek için sizinle savaş­ 'a n d n ih m in k ü m y e r te d id Yem eny in i s te tâ 'û 'a n d n ik ü m y e ru d d û k ü m i


maktan hiçbir zaman geri döndünnek için
dininden Sizden de j döner 1 her kim Onlar, güçleri yeterse sizi dininizden
durmazlar. Sizden de her
kim, dininden döner ve
kâfir olarak can verirse
artık onların bütün amel­ v e lî h ir a h fî ddünyâ e 'm â lü h ü m h a b lte t fe ü lâ îk e v e h ü v e k â firu n fe y e m ü t
leri, dünyada ve ahirette
ve ahirette dünyada bütün amelleri boşa gitmiştir artık onların ve kâfir olarak can verirse
boşa gitmiştir. İşte onlar,
cehennemliklerdir. Onlar
orada ebedi olarak kala­ Ij J L « l jJ I 1 —o j L - L J İ 4 » i—
** I I ✓ .j
caklardır. lle z n e a m e n û I ın n e h â lld O n fıh â hüm eşhâbü nnâr v e ülâ îke
218. Şüphesiz ki iman iman edenlere
I Şüphe-
ebedi olarak kalacaklardır orada Onlar j cehennemliklerdir İşte onlar
i siz ki
edenlere, Allah yolunda
hicret edip, cihad eden­
lere gelince, işte onlar,
Allah'ın rahmetini umar­ r a h m e te İlâ h y e rc u n e ü lâ îk e f i s e b II İlâhı vecâhedû v e lle z n e hâce rû
lar. Allah, çok bağışlayı­ Allah'ın rahmetini umarlar işte onlar Allah yolunda
cihad edenlae
hicret edip
gelince
cıdır, çok merhamet edi­
cidir.
v £ İ3 j İ L L j j j i p
4 ii ) J -3 J -*
219. Ey Muhammedi
Sana şarap ve kumardan fıh im â kul v e lm e y s ir 'a n i Ih a m ri y e s e lû n e k e r a h im ı g a fû r u r vâllâ h ü
bir Ey Muhammedi Sana çok merhamet çok bağışla­
soruyorlar. De ki; Bu iki­ Bu ikisinde D eki ve kumardan şarap Allah
günah soruyorlar edicidir yıcıdır
sinde büyük bir günah, bir
o < X'
de insanlar için bazı men­
ıSu ^ s ; i: i l2 ,Ü J U U
faatler vardır. Fakat gü­
nahları, menfaatlerinden m â zâ v e y e s e lû n e k e m in n e f'ih im â e k b e ru i v e is m ü h ü m â lin n â s i v e m e n â fi'u keb ru nv

daha büyüktür. Yine sana daha bü­


neyi Yine sana soruyorlar menfaatlerinden
yüktür
Fakat günahtan ^
bir de insanlar için I “ W
neyi infak edeceklerini
soruyorlar. De ki; İhtiyaç­
® Û J İİÜ 5 4 İ İ İ J o t A V i |C s J Â îıi ^ 4 4 4 i j i i ' j l d ı j â û j A i l i
tan fazlasını infak edin.
İşte böylece Allah, size le 'a lle k ü m te te fe k k e r ıın lâ y â ti lle k ü m ü i llâ h ü y ü b e y y in ü ! k e z lik e i l'a fv | k u li y ü n fikû n

âyetlerini açıklıyor. Umu­ Umulur ki siz düşünürsünüz âyetlerini i size Allah açıklıyor işte böylece Deki intak edeceklerini
lur ki siz düşünürsünüz.
i . >
OjyMJ
n 34 Sûre;2 (Bakara, 220-224)

220. Dünya ve ahiret hak­


kında (düşünürsünüz.)
Sana bir de yetimlerden
iş lâ h u l kul
S
bay le h ü m 'a n i ly e tâ m â v e y e s e lû n e k e v e lâ h ita h fî ddünyâ soruyorlar. De ki: Onlar
ışteüıetarç-
Onlar yapacağınız bir ve ahiret hakkında
mamaklan Deki yetimlerden Sana bir de soruyorlar Dünya hakkında yapacağınız bir
dah ah a yrtd r hakkında ıslah (düşünürsünüz.)
) t ıslah, işlerine karışmamak­
’ h -î,-» ^ Ji o
tan daha hayırlıdır. Eğer
i i Iî u y j I^ I i â i 5 i î ı Ij I u
onlara karışırsanız, onlar
llâ h ü : v e le v ş â e ■ m in e Im ü ş lih Im ü fs id e j y e 'le m ü v â llâ h ü j fe ib v â n ü k ü m v e in tü b â litû h ü m sizin kardeşlerinizdir. Al­
Allah Eğer dileseydi
bozguncuyla ıslah ediciyi o n la r s i^ to d e ş le - { 3,3 barışırsanız lah, bozguncuyla ıslah edi­
birbirinden eder ayırd Allah
bilir rinizdir ciyi bilir, birbirinden ayırd
. ^ t
^ o» eder. Eğer Allah dileseydi,
■ r* sizi zora koşardı. Şüphesiz
h a ttd y ü /m in n Im ü ş rik â ti v e lâ te n k ih û h a k im
ki Allah çok güçlüdür, hü­
'a z iz ü n i llâ h e i in n e le e 'n e te k ü m
hüküm ve hikmet Şüphe­
küm ve hikmet sahibidir.
iman etmedikçe Müşrik kadınları nikahlamayın çok güçlüdür Allah sizi zora koşardı
sahibidir siz ki 221. Müşrik kadınları, iman
o
etmedikçe nikâhlamayın.
ı-Ov.
Bir müşrik kadın, sizin ho­
Im ü ş rik în e
şunuza gitse bile, iman
v e lâ tü n k ih û v e le v e 'c e b e tk ü m ; m in m m ü ş r ik e tin v b a y r u n m M eem etünm m ü/m inetün
herhalde t
etmiş olan bir cariye her­
Müşrik erkeklere de nikâh ettirmeyin j sizin hoşunuza gitse bile [Bir müşrik kadın ondan iman etmiş olan bir cariye halde ondan daha hayır­
daha
lıdır. Müşrik erkeklere de
u ^ J f J j I I y j J j - ^ â :? V *>4 ^ j ' j - 9 » ^5 ^
mümin kadınları nikâh et­
tirmeyin. Bir müşrik, sizin
y e d 'û n e ü lâ îk e v e le v e 'c e b e k ü m | m in m m ü ş r ik in v i b a y r u n m iv e le 'a b d ü n m m ü /m in ü n ; h a t la y ü /m in û
hoşunuza gitse bile, mü­
Bir müşrik, sizin hoşunuza daha
davet ederler
gitse bile
elbette ondan
hayırlıdır
mümin bir köle mümin kadınları min bir köle elbette ondan
e daha hayırlıdır. Onlar sizi
' 5' o
ateşe davet ederler, Allah
ise, kendi izniyle cenne­
lin n â s i d y â tih ı ive yü b e yyin ü ı b iiz n ih v e lm e g fir a ti ile Ic e n n e ti y e d 'ü v â llâ h ü ilâ n n â r te ve mağfirete davet edi­
ve âyet­ yor ve âyetlerini insanlara
insanlara açıklıyor jkendi izniyle ve mağfirete cennete davet ediyor Allah ise ş Onlar sizi ateşe
lerini
t
açıklıyor. Umulur ki onlar
hatırda tutup, öğüt alırlar.
I^ ^ J J I ^ j İ j j l ^ Û. J J 0 Ö
222.Ey Muhammed! Sana
fe 'te z ilû I ezen jh ü v e i k u l i 'a n i Im e h d v e y e s e lû n e k e le 'a lle h ü m y e te z e k k e K m kadınların ay başı halinden
çekilin
O bir
j De ki I kadınlann ay başı halinden de| "^ ^ ^ rta r I
de soruyorlar. De ki: O bir
eziyettir
eziyettir Onun için ay başı
’ - - y o ^ ,
halinde oldukları zaman
^5 -----------------------------------------------------> -,a I I kadınlardan çekilin ve te­
fe /t û h ü n n e fe iz â te fa h h e r n e y e ö iü m h a ttâ : v e lâ te k r a b û h ü n n e i f î Im e h .d i | n n is â e mizleninceye kadar onla­
onlara vann, M c e ^ e n d H d e rı | ve— n- | ,3 ,3 ^ . | O n u rıiç . ra yaklaşmayın. İyice te­
yaklaşın oldukları zaman mizlendikleri zaman ise
Allah'ın emrettiği yerden
onlara varın, yaklaşın Şüp­
hesiz ki Allah çok tövbe
Im ü te fa h h ir în I v e y ü h ib b ü tte v v â b ın e ; y ü h ib b ü i llâ h e in n e İlâh m in h a y s ü e m e ra k ü m ü
edenleri de sever, çok te­
Şüphe­
çok temizlenenleri de sever çok tövbe edenleri de | sever I Allah Allah'm emrettiği yerden mizlenenleri de sever.
siz ki
223.Kadınlarınız, sizin için
ft.
İ 1 5 L 3 “ I3 3 L 9 bir tarladır. O halde tarla­
nıza nasıl isterseniz gibi
v e tte k û lie n fü s ik ü m v e k a d d im û ş i/ t ü m i enna i h a rs e k ü m fe /tû I le k ü m i h a rs ü l n is â u k ü m
varın ve kendiniz için ileri­
ve ileriye hazırlık
korkun kendiniz için isterseniz j nasıl | O halde tarlanıza varın I sizin iç in : bir tarladır Kadınlarınız ye hazırlık yapın. Allah'tan
yapın
korkun ve bilin ki siz mut­
laka O'nun huzuruna vara­
caksınız. Ey Muhammed,
'u r d a te l ; llâ h e i v e lâ t e d a lû Im ü /m in in v e b e ş ş iri | e n n e k ü m m ü lâ k û h v e 'le m û : llâ h e müminleri müjdele!
hedef veya siz mutlaka O'nun huzuru­ Allah'-
siper
Allah'ı edip durmayın I Ey Muhammed, müminleri müjdele ve bilin ki 224.Sözünüzde durmanız,
na varacaksınız tan
kötülükten sakınmanız ve
insanların arasını düzelt­
meniz için, Allah'ı yemin­
'a lîm s e m ı'u n 1v â llâ h ü i beyne nnâs v e tü ş lih û i v e te tte k û e n te b e n û ’ lie y m â n ik ü m lerinize hedef veya siper
ve bilir | her şeyi işitir j Allah j ve insanların arasını | düzeltmeniz için | j yeminlerinize edip durmayın. Allah, her
şeyi işitir ve bilir.
Sûre:2 (B akara, 225-230) 35 ro

225.Allah, sizi yeminleriniz­


de bilmeyerek ettiğiniz lağıv
(herhangi bir kasıt olmadan,
v â llâ h ü k u lû b ü k ü m : b im â k e s e b e t y ü e h iz ü k ü m Iv e lâ k in y ! fT e y m â n ik ü m | b ille g v i llâ h ü I lâ y ü e h iz ü k ü m ü
kanaate göre yanlış yere ya­ kazandığı yalan yere hümeyetek em­
pılan yemin)dan sorumlu tu t­ Allah kalbinizin sorumlu tutar Fakat yeminlerinizde Allah sizi sorumlu tutmaz
yapılan yeminden iğiniz lağıv'dan
maz. Fakat kalbinizin kazandı­
ğı yalan yere yapılan yemin­ jL â aİ j j Î y j> _ o o 4 > 4 j
den sorumlu tutar. Allah çok
bağışlayıcıdır, çok halimdir. fe in fâ û e r b e 'a ti e ş h ü r te r a b b ü ş u m in n is â îh im lille z n e y ü /lû n e h a lim g afû run
226.Kadınlarından îlâ eden­ Eğer bu yeminle­ îlâ edenler (onlara yaklaşmamaya çok bağış
dört ay I beklemek 1 Kadınlarından çok halimdir
rinden dönerierse yemin edenler) için vardır layıcıdır
ler (onlara yaklaşmamaya ye­
min edenler) için dört ay bek­
lemek vardır. Eğer bu yemin­
lerinden dönerlerse, şüphesiz
c
v e lm ü ta lle k â tü 'a lîm I s e m î'u n llâ h e |fe in n e | tta lâ k a v e ın a z e m u r a h im ! g a f û r u r fe in n e llâhe
ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok
u-a „ ı , r kurduklarını isöylediklerini , şüphe­ Yok eğer karar ver­ çok merhamet çok bağış- şüphesiz ki
merhamet edicidir. Boşanan kadınlar | V ... Allah boşamaya
^ I bilir ! ışıtır 1 siz ki ' mişlerse edicidir layıcıdır Allah
227.Yok eğer boşamaya ka­
rar vermişlerse, şüphesiz ki
Allah söylediklerini işitir, kur­
duklarını bilir. llâ h ü m â h a le k a e n y y e k tü m n e le h ü n n e i v e lâ y e h illü 1 s e lâ s e te k u r u / j b ie n fü s ih in n e i y e te ra b b e ş n e
228.Boşanan kadınlar, ken­ gizlemeleri
lah ^n î Varattığını kendilerine! helâl olmaz j üç adet süresi | kendi kendilerine | beklerier
di kendilerine üç adet süresi
beklerler ve Allah'ın rahimle­
rinde yarattığını gizlemeleri, (J >4 j
kendilerine helâl olmaz. Eğer
Allah'a ve ahiret gününe ina­ fı z a lik e jb ira dd ih in n e ! e h a k k u [v e b ü 'û le tü h ü n n e i v e ly e v m i lâ h ir b illâ h i ;in k ü n n e y ü / m in n e f î e rh â m ih in n e
o süre ' onları geri i daha | Eğer inanıyorlarsa gizle­
nıyorlarsa gizlemezler. Koca­ Kocaları da ve ahiret gününe rahimlerinde
içersinde : almaya ! layıktırlar Allah'a mezler
ları da, barışmak istedikleri b
S / o
takdirde o süre içersinde on­
ları geri almaya daha layıktır­
lar. O kadınların, üzerlerinde­
d e ra c e h 'a le y h in n e ; v e lirr ic â li b ilm e 'r û fi lle z ' 'a le y h in n e m is lü V e lehünne is lâ h â in erâdü
ki meşru hak gibi, kendilerinin kEncBemn.
onların üze­ Yalnız erkekler için istedikleri
de hakları vardır. Yalnız erkek­ bir derece meşru hak gibi üzerlerindeki de haklan D kadınların barışmak
rinde vardır vark takdirde
ler için, onların üzerinde bir t
derece vardır. Allah çok güç-
lüdür, hüküm ve hikmet sahi­
bidir. b iih s â n te s r ih u m ev ; b im e 'r û fin fe im s â k ü m m e r r a tâ n e tta lâ k u
i i i i h a k im ! 'a z iz ü n Vâllâhü
229. Boşamak (talak) iki de­ 5°'^f ç - ! Allah
güzellikle | salmaktır |veya|°"'^®“ ^' tutmak iki defadır | Boşamak (talak) |
fadır. Ondan sonrası ya iyilik­ ludur
y
le tutmak veya güzellikle sal­ o i > . > o > > - 4
maktır. Onlara verdikleriniz­
den bir şey almanız da size
helâl olmaz. Ancak Allah’ın h u d û d e İlâ h | e llâ y ü k im â e n y y e h â fâ i illâ | ş e y e n m im m â â te y tü m û h ü n n e j e n te /h u z û j le k ü m | v e lâ yehillü
çizdiği hudutta duramaya­ Allah'ın çizdiği I duramayacakla-
korkmaları başka bir şey Onlara verdiklerinizden almanız da size i helâl olmaz
hudutta ! rından
caklarından korkmaları başka.
X = b
Eğer siz de bunların, Allah'ın
iİJ b O O L L O i » 1 p ^ a İI j j j » O jL fl3 >
çizdiği hudutta duramayacak­ ^ x ^ ^ ~ , “ l X X
larından korkarsanız, kadının,
tilk e fım â ft e d e t b ih 'a le y h im â ; fe lâ c ü n â h a h u d û d e İlâ h i e llâ y ü k 'm â j fe in h iftü m
ayrılmak için hakkından vaz­
İşte I kadının, ayrılmak için hakkın- Eğer siz de bunların, duramayacakla- j
geçmesinde artık ikisine de artık ikisine de ! günah yoktur korkarsanız
bunlar ı dan vazgeçmesinde Allah'ın çizdiği hudutta rından
günah yoktur, işte bunlar,
Allah'ın çizdiği hudududur.
Sakın bunları aşmayın. Her
kim Allah'ın hududunu aşar­
fe in ta lle k a h â z z â lim û n i fe ü lâ îk e h ü m ü h u d û d e İlâ h i yete'addelvem eny fe lâ te 'te d û h â h u d û d ü İlâhi
sa, işte onlar zalimlerdir.
Eğer kadını bir daha i Allah'ın çizdiği
zalimlerdir ! işte onlar Allah'ın hududunu aşarsa Fler kim Sakın bunları aşmayın
230.Eğer kadını bir daha bo­ boşarsa hudududur
şarsa, bundan sonra artık
başka bir kocaya varıncaya
kadar ona helâl olmaz. Eğer
ikinci koca da onu boşarsa, 'a le y h im â fe lâ c ü n â h a fe in ta lle k a h â g a y ra h 1 ze vcen i te n k ih a : h a ttâ m im b e 'd ü jle h ıı! fe lâ tehillü
Allah'ın hududunu sağlam tu ­ bundan sonra
bir kocaya varıncaya kadar helâl olmaz
I I " 'Ü S S S * * I artık
tacaklarını ümid ettikleri tak­
b
dirde öncekilerin birbirleri­
ne dönmelerinde her ikisine
de günah yoktur, işte bun­
lar, Allah'ın tayin ettiği hudu­ y e 'le m û n Ika vm in yiyü b e yyin ü h â h u d û d ü İlâ h i | v e tilk e h u d û d e İlâ h | e n y y ü k im â in z a n n a e n y y e te râ c e 'â
kavim , ,, ; Allah’ın tayin l . , sağlam tutacak­ ümid ettikle­ birbirlerine dönmele­
dudur. Bunları, bilen bir kavim bilen bir için İBunlan açıklıyor) ettjğj hudududur bunlar Allah'ın hududunu
larını ri takdirde rinde her ikisine de
için açıklıyor.
S - H '- S B j
rn 36 Sûre;2 (Bakaro, 231-233)

231.Kadınları boşadığınız
zaman iddetlerini bitirdik­
b im e 'r û fin v i s e rrih û h ü n n e ev b im e 'r û fin I fe e m s ik û h ü n n e e c e le h ü n n e fe b e le g n e i n n is â e jveizâ ta lle k tü m ü | lerinde, artık kendilerini
bitirdikle-
güzellikle I salın Jvey; ya iyilikle i artık kendilerini tutun) iddetlerini | ' | Kadınları , boşadığınız zaman ya iyilikle tutun veya gü­
zellikle salın. Yoksa hak­
I l i j büj J ip *jİjlL ü tJ \'y p V3 larına tecavüz için zarar­
larına olarak onları tutma­
v e lâ te tt e h iz ü | n e fs e ti ife k a d z a le m e i z â lik e ] y e f a l iv e m e n y j lite 'te d û j d ir â r â l jv e lâ tü m s ik û h ü n n e yın. Her kim bunu yapar­
edinmeyin j nefsine j zulmetmiş olur j bunu j yaparsa ; Her kim ^^ g g g y g l'jç j™ | ^^oîara™^ i
sa nefsine zulmetmiş olur.
Sakın Allah'ın âyetlerini
^ 6s J \ 4 ^ 3 4 4 İ 3 J b ı 1^3 0L3İİ alay konusu edinmeyin,
Allah'ın üzerinizdeki nime­
m in e Ik itâ b l v e m â e n z e le 'a le y k ü m | 'a le y k ü m | n i'm e te İlâ h i v e z k ü rû | h ü z û v â , a y â ti İlâ h i tini, size kendisiyle öğüt
indirdiği i üzerinizdeki ) Allah'ın nimetini
, , I ......... :
hatırlayıp,duşunun,!
alay i Sakın Allah'ın vermek üzere indirdiği ki­
kitap
tap ve hikmeti hatırlayıp,
düşünün. Hem Allah'tan
J U t> I j | 3 # ı 3 ^ < U ) I û l I j) . o J L g l3
korkun ve bilin ki Allah her
v e iz â ta lle k tü m ü 'a lım I b ik ü lll ş e y in ^ n n e llâhej v e 'le m ij llâ h e v e tte k û y e 'iz u k ü m b ih v e lh ik m e ti şeyi bilir.

boşadığınız zaman bilir ! her şeyi Allah i ve bilin ki


H em
korkun
size kendisiyle öğüt
ve hikmeti 232.Kadınları boşadığınız
A la h 'la n vermek üzere
zaman iddetlerini bitirdik­
lerinde, aralarında meş­
I J-» jl j i >3* j ti— ru bir şekilde rızalaştıkla-
izâ te r â d a v ı ezvâcehünne i e n y y e n k ih n e fe lâ te 'd u lû h ü n n e e c e le h ü n n e fe b e le G n e n n ıs a e rı takdirde, kendilerini ko­
calarıyla nikâhlanacaklar
rızalaştıkları takdirde kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin iddetlerini bitirdiklerinde Kadınları
diye sıkıştırıp, engelle­
o j- T ° - meyin. İşte bu, içinizden
Allah'a ve ahiret gününe
v e ly e v m i lâ h ir b illâ h i y ü /m in ü | m e n k â n e m in k ü m b ih i y û 'a z u i z â lik e b ilm e 'r û f beynehüm
iman edenlere verilen bir
I iman eden- kendi­ verilen bir öğüttür. Bu, sizin hakkı­
ve ahiret gününe Allah'a içinizden işte bu I meşru bir şekilde | aralarında
lere siyle öğüttür nızda daha hayırlı ve daha
nezihtir. Allah bilir, siz bi­
3 J L 3 3 4 0 IIJ 1 3 J İS e o j U p ^ i i 3 p J ; b g
lemezsiniz.

y ü r d i'n e v e lv â lid â tü lâ te 'le m û n i v e e n tü m y e 'le m ü iv â llâ h ü v e e th e r : le k ü m ı e zka | f e lik ü m 233.Anneler, çocuklarını,


, i ■ i ui ' i «II u j ve daba sizin hak-i daha □ emzirmenin tamamlan­
emzirirler Anneler bilemezsiniz | sız j bilir | Allah I Bu
masını isteyenler için tam
Jl Jl '' a' y y . . y ' iki yıl emzirirler. Çocuk
•j ' j . 4 ^1 i i u y I^ ö ı kendisine ait olan babaya
rra d â 'a h enyyütimmeı İlm e n e r â d e , h a v le y n i k â m ile y n i ie v lâ d e h ü n n e
da emzirenlerin yiyecekle­
r iz k u h ü n n e , v e 'a le Im e v lû d i le h ıı
Çocuk kendisine ait olan babaya tamamlan-
ri ve giyecekleri gelenek­
yiyecekleri emzırmenın isteyenler için i tam iki yıl çocuklarını
da emzirenlerin lere uygun olarak bir borç­
E
tur. Bununla beraber her­
kes ancak gücüne göre
mükellef olur. Çocuğu se­
ve lâ m e v lû d ü lle h b iv e le d ih â Ivâlidetümi lâ tü d â r ra v ü s 'a h â İ l l â : n e fs ü n lâ tü k e lle fü b ilm e 'r û f v e k is v e tü h ü n n e
bebiyle bir anne de, çocu­
Çocuğu j bir anne zarara sokul­ an- İBırafabaa- geleneklere uygun j nivecekleri
bir baba da gücüne göre mükellef olur ğu sebebiyle bir baba da
sebebiyle ! de masın caklberberkes olarak bir borçtur ı ^^
^0 y^ 1 > » zarara sokulmasın. Varise
j j l —â j 3 1Jİ3I 41 *^J -p ö jİ3^t düşen de yine aynı borç­
tur. Eğer ana ve baba bir-
v e te ş â v ü r in ! m in h ü m â I 'a n te r â d in m I fiş â le n : fe in e râ d â m is lü z â lik v e 'a le Iv â ris i ib iv e le d ih
birleriyle istişare edip, her
istişare edip ikisinin de rızasıylam em eİen isterlerse | yine aynı borçtur Varise düşen de i jg ^ g b ^ g ikisinin de rızasıyla çocu­
' syırmsk ^
ğu memeden ayırmak is­
p -p s- ^LLj> ^ IP-sbj-A—^ P “^j^ o İ J ^ terlerse kendilerine bir gü­
nah yoktur. Eğer çocukla­
'a le y k ü m i fe lâ c ü n â h a I e v lâ d e k ü m ■ e n te s te r d i'ü v e in e r a d tü m 'a le y h im â i fe lâ c ü n â h a rınızı başkalarına emzirt­
bunda da size I bir günah yoktur ! Eğer çocuklarınızı | başkalarına emzirtmek t isterseniz kendilerine i bir günah yoktur mek isterseniz verece­
ğinizi güzel güzel verdik­
ten sonra bunda da size
bir günah yoktur. Bunun­
b e s ir I b im â te 'm e lû n e jenne llâhei v e 'le m O jllâ h e i v e tte k û b ilm e 'r û f i m â â te y tü m i izâ s e lle m tü m la beraber Allah'tan kor­
İB
IB m riai
ria i
görür yaptıklarınızı Allah ve bilin ki ibaaber: korkun j güzel güzel i vereceğinizi ı verdikten sonra kun ve bilin ki, Allah yap­
tıklarınızı görür.
Sûre:2 (Bakara, 234-237) 37
^ L U Iİ> ^ I
rv

234. İçinizden vefat edip


de geride eşler bıra­
kan kimselerin hanımları, e r b e 'a te e ş h ü r in v b ie n fü s ih in n e | y e te r a b b e ş n e | ezvâceny v e y e z e rû n e i m in k ü m I v e lle z m e y ü te v e ffe v n e
kendi başlarına dört ay on
dört ay 1 kendi başlarına I beklerler İçinizden I vefat edip de
gün beklerler. İddet (bek­
leme) sürelerini bitirdik­
leri zaman, artık kendile­ û - f-
ri hakkında meşru bir şe­ f r e n fü s ih in n e fim â fe 'a in e ' 'a le y k ü m | fe lâ c ü n â h a e c e le h ü n n e | fe iz â b e le g n e | ve'aşrâ
kilde yapacakları hareket­ artık kendileri hak­
yapacakları hareketten j size i bir günah yoktur on gün
ten size bir günah yoktur. kında

Allah, yaptıklarınızdan ha­


berdardır.
' ' W- ** y
235.Böyle kadınlara ev­ fim â 'a r r a d tü m b ih î 'a le y k ü m v e lâ c ü n â h a h a b ır , b im â te 'm e lû n e v â llâ h ü i b ilm e 'r û f
i 1
lenme isteğinizi üstü ka­ 1 1
çıtlatmanızda size bir vebal yoktur j haberdardır | yaptıklarınızdan Allah meşru bir şekilde
palı biçimde çıtlatmanız­
o^ % o o <
da veya gönlünüzde tut­
manızda size bir vebal
1
yoktur. Allah biliyor ki siz s e te z k ü rû n e h ü n n e e n n e k ü m l llâ h ü 'a lim e I fT e n fü s ik ü m e k n e n tü m ev i m in h itb e ti n n isâ i
onları mutlaka anacaksı­ Böyle kadınlara evlenme isteğinizi
onları mutlaka anacaksınız Allah biliyor ki gönlünüzde tutmanızda veya
nız. Fakat meşru bir söz üstü kapalı biçimde

söylemekten başka bir


şekilde kendileriyle gizli­ V 's û j i i a V p I ö ''îîl
ce sözleşmeyin. Farz olan v e lâ te 'z im û k a v le n m m e 'rû fâ e n te k û lû illâ ş u ra n tü v â 'id û h ü n n e v e lâ k illâ
iddet sona erinceye ka­ azmetmeyin (kesin bir şekilde kendileriyle söz­
meşru bir söz söylemekten başka gizlice Fakat
dar da nikâh akdine az­ karar vermeyin) leşmeyin

metmeyin (kesin karar


vermeyin). Bilin ki Allah jU ^ a ilS n
gönlünüzdekini bilir. Öyle m â f r e n fü s ik ü m y e 'le m ü lllâ h e enne v e 'le m ü e c e le h | Ik itâ b ü | h a ttâ y e b lü g a 'u k d e te n n ik â h i
ise O'nun azabından sakı­ Bilini
gönlünüzdekini bilir Allah Öyle ise j sona j Farz olan iddet erinceye kadar da nikâh akdine
nın. Yine bilin ki Allah çok ki

bağışlayıcıdır, çok yumu­ A o^ L e

şaktır. jd iİ İ i l a iı Sı I J İ İ İ 1I 5

236.Eğer kadınları, kendi­ İn ta lle k tü m ü 'a le y k ü m lâ c ü n â h a hal m I g a fû r u n j e n n e llâ h e v e 'le m ü fe h z e rû h


lerine dokunmadan veya Eğer boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur çok yumuşaktır bilin ki
O'nun azabından
sakının
onlara bir mehir takdir et­ E E
meden boşarsanız (bun­
da) size bir vebal yoktur.
ül
Şu kadar ki onlara (mal 'a le Im û s i'i v e m e tti'û h ü n n fe r id a h leh ü n ne l t e fr id û e v i m â le m te m e s s û h ü n n e nnısae
verip) faydalandırın. Eli Eli geniş olan
Şu kadar ki onlara (mal
bir mehir onlara | takdir etmeden veyaj kendilerine dokunmadan kadınları
verip) faydalandınn
geniş olan hâline göre, eli
E
dar olan da haline göre
ve güzellikle faydalandır-
malıdır. Bu, iyilik yapan­ 'a le Im ü h s in ın hakkan b ilm e 'r û f m e tâ 'a m I k a d e ru h î v e 'a le Im ü k tir i jkaderuliu
lar üzerine bir borçtur, Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur
faydalandır-
haktır ! ve güzellikle haline göre eli dar olan da [hâline göre
haktır. malıdır

237.Eğer onları, kendileri­


j -9 j J J -9 j U İ j-o J J -L h ü I j
ne dokunmadan önce bo­
şar ve kendilerine mehri fe n iş fü fe r îd a te n ile h ü n n e v e k a d fe r a d tü m m in k a b li e n te m e s s û h ü n n e v e in ta lle k tü m û h ü n n e
de kesmiş bulunursanız, ve kendi-
yansıdır mehri de kesmiş bulunursanız kendilerine dokunmadan önce Eğer onları boşar
lerine
o zaman borç, o kestiği­
niz miktarın yarısıdır. An­
cak kadınlar veya nikâh
I jJlxJ ö i j ^LSLxJi i J ^ ^ üI j j Ljo
akdini elinde bulunduran v e e n te 'fâ 'u k d e tü n n ik â h llez) b iy e d ih i I e n y y e 'fû n e e v y e 'fü v e illâ m â fe ra d tü m
kimse bağışlarsa başka. Ey erkekler! Sizin
bağışlam anız ise
î
!
, . . j- ■
kadınlar veya nikah akdini
elinde bulunduran
bağışlarsa başka A ncak
o zaman borç, o kestiği­
kimse niz miktarın
Ey erkekler! Sizin bağış­
lamanız ise takvaya daha
â l j i â J ı
yakındır. Aranızdaki fazi­
leti unutmayın şüphesiz b e ş ir b im â te 'm e lû n e î llâ h e in n e beyneküm Ife d le v e lâ te n s e v ü litte k v â ekrabü
ki Allah, her ne yaparsa­ hakkiyle görür her ne yaparsanız Allah
şüphe­
Aranızdaki fazileti unutmayın takvaya
daha
siz ki v a k ır^
nız hakkiyle görür.
TA 38 Sûre:2 (Bakora, 238-245)

238.Namazlara ve orta
lillâ h i vekûm û v e ş ş a ld ti Iv ü s tâ 'a le ş ş a le v â ti h â fiz û namaza devam edin ve
ve Ateh kalkıp namaza | Allah için boyun eğerek
ve orta namaza Namazlara devam edin
için durun
E kalkıp namaza durun.
> o
239.Eğer bir korku
hâlindeyseniz, yaya veya
llâ h e j fe z k ü r û i fe iz â e m in tü m ru k b â n â | ev i fe r ic â le n fe in h iftü m binekli olarak giderken kı­
i zikredin (namaziannızı yine i {korkudan) emin olduğunuz i binekli olarak gider- j
A i ı= .h '.
Eğer bir korku hâlindeyseniz lın, (korkudan) emin oldu­
her zamanki gibi huşûie takı): zamanda kenkılın ! ®Y j YY
ğunuz zaman da böyle bil­
mediğiniz şeyleri size öğ­
rettiği şekilde Allah'ı zik­
v e lle z n e y ü te v e ffe v n e m â le m te k û n û te 'le m û n k e m â 'a lle m e k ü m redin (namazlarınızı yine
vefat edecek olanlar böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde
her zamanki gibi huşû ile
E
kılın).
240.İçinizden hanımları­
nı geride bırakarak vefat
ile Ih a v ll m e tâ 'a n lie z v â c ih im v e ş iy y e te l ezvâcâ v e y e z e ru n e m in k ü m edecek olanlar, eşleri için
kendilerine senesine kadar evlerinden
senesine kadar eşleri için I vasiyet ederler hanımlarını geride bırakarak içinizden
yetecek bir malı
E
çıkarılmaksızın kendilerine
yetecek bir malı vasiyet
ederler. Bununla birlikte
f r e n fü s ih in n e f . m â fe 'a in e 'a le y k ü m fe lâ c ü n â h a fe in h a ra c n e g a y ra ih râ c eğer kendileri çıkarlarsa,
kendi haklarında yaptıkları size bir sorumluluk yoktur
Bununla birlikte eğer
evlerinden çıkarılmaksızın
kendi haklarında yaptık­
kendileri çıkarlarsa
ları meşru bir hareketten
5
A lil'’ • ° “
dolayı size bir sorumluluk
^ L j L o < U J lj j- * - o
yoktur. Allah çok güçlü­
b ilm e 'r û f m e tâ 'u m v e lilm ü ta lle k â b h a k îm v â llâ h ü m in m m e 'r û f dür, hüküm ve hikmet sa­
meşru ve geleneğe bir meta'(intifa Boşanmış kadınlar için de hüküm ve hikmet meşru bir hareketten hibidir.
|çok güçlüdür Allah
uygun şekilde hakkı) vardır sahibidir dolayı
241. Boşanmış kadın­
lar için de meşru ve ge­
leneğe uygun şekilde bir
le 'a lle k ü m te 'k ilû n â y â tih ı i le k ü m i llâ h ü y ü b e y y in ü ; k e z â lik e 'a le Im ü tte k m | hakkan meta'(intifa hakkı) vardır
1ki verilmesi, Allah'tan korkanlar L ■ . , ki verilmesi, Allah'tan kor­
İşte akıllarınız ersin diye I âyetlerini j size | Allah , açıklıyor böylece
^ üzerine kanlar üzerine bir borçtur.
1» AJ>
242.İşte akıllarınız ersin
« J L L 9 o j- o J I v _ j ^ l
diye, Allah size âyetlerini
fe k â le h a z e ra Im e v ti v e h ü m ü lû fü n m in d iy â rih im h a ra c û ilâ lle z ın e i e le m te ra böylece açıklıyor.
kendileri binlerce
dedi ölüm korkusuyla y u rtl a n n d a n çıktılar o kimseleri ki i Görmedin mi 243. Görmedin mi o kim­
kişi iken
seleri ki kendileri binlerce
kişi iken ölüm korkusuy­
la yurtlarından çıktılar. Al­
v e la k in n e 'a le n n â s i le zû fe d lin llâ h e , in n e ; ehyâhüm şümmel m û tû llâ h ü lle h ü m ü lah da kendilerine «ölün!»
Fakat insanlara karşı i bir lütuf sahibidir I Allah | I «ölünl» I dedi, sonra da onlara bir
verdi da i da
hayat verdi. Şüphesiz ki
1
Allah, insanlara karşı bir
a îji
lütuf sahibidir. Eakat in­
e n n e llâ h e v e 'le m û f i s e b li İlâ h i v e k â tiiû lâ y e ş k ü r û n e k ^ a nnâsi sanların pek çokları şük­
Allah ve bilin ki ı O halde Allah yolunda j çarpışın şükretmezler
retmezler.
insanların pek çokları

o
244. O halde Allah yolun­
~ A da çarpışın ve bilin ki Al­
U 4J tb p di I L İ v jM
lah, her şeyi işitir ve bilir.
fe y ü d â 'ife h û k a rd a n h ase n e n llâ h e llezı y ü k r id u m e n zâ 'a lîm s e m î'u n 245. Kimdir o adam ki
ona ödesin güzel bir ödünç i Allah'a I versin de Allah da i Kimdir o adam ki ; ve bilir | her şeyi işitir Allah'a güzel bir ödünç
versin de Allah da ona bir­
çok katlarını ödesin. Al­
^ 0 3 ;-9 i ’J ° j- i: ^ *___ 9 L x - s b l 4_J
lah darlık da verir, genişlik
tü r c e 'û n i v e ile y h i v e y e b ş u tu y e k b id u v â llâ h ü i e d 'â fe n k e s ra h le h û de verir. Elepiniz de O'na
Hepiniz de döndürülüp götürü­ kendi­ döndürülüp götürülecek­
O'na i genişlik de verir j darlık da verir j Allah j birçok katlarını
leceksiniz sine
siniz.
Sûre:2 (Bakara, 246-248) 39

246. Baksana, İsra­


il oğullarının Musa'dan
m im b e 'd i m û s â m im b e n î is râ île ile Im e le i e le m te ra
sonra ileri gelenlerine!
Musa'dan sonra İsrail oğullarının ileri gelenlerine Baksana
Hani onlar, bir peygam­
berlerine: «Bize bir ku­
mandan gönder de Allah JLJ J t JU U J I ^ ■ö’J-J
f»— J j
yolunda savaşalım...» m e lik e n n le n â b 'a s lin e b iy y ille h ü m ü
k â le f i s e b li İlâ h | n ü k â til
dediler. O da: «Size sa­
dedi i Allah yolunda j savaşalım bir kumandan Bize gönder de bir peygamberlerine
vaş farz kılınırsa, acaba
savaşmamazlık eder mi­
siniz?» dedi. Onlar: «Bize Ü J U s I j J l i 'l J b l ü VI J l i J l f i = 4 İ s 44 ^ ö l p ö ii jj,
ne oldu da yurtlarımız­ v e m â le n â k â lû e llâ tü k â tilû ; Ik itâ lü 'a le y k ü m ü in k ü tib e h e l 'a s e y tü m
dan çıkarıldığımız ve ço­ Onlar: Bize ne
dediler acaba savaşmamazlık savaş 1 0 da Size ] farz kılınırsa eder misiniz? |
cuklarımızdan ayrıldığı­ oldu da

mız halde Allah yolunda


savaşmayalım?» dediler. U ö ü J lS U j U j j i-î U s 4 ıl J J 4 LÜ VI
y
Bunun üzerine kendileri­ v e e b n â în â m in d iy â rin â v e k a d ü h ric n â f i s e b ili İlâ hi e llâ n ü k â tile
ne savaş farz kılınınca da ve çocuklarımızdan
çıkarıldığımız Allah yolunda savaşmayalım
yurtlarımızdan
ayrıldığımız halde
onlardan pek azı hariç,
yüz çevirdiler. Ama Al­
lah, o zalimleri bilir.
ö i İİılS \ c ■ Î U U VI i J s ^ j u l i J I /A f UÜ
247. Peygamberleri on­ 'a l m ü m : v â llâ h ü k a lîle n m m in h ü m illâ te v e lle v Ik itâ lü 'a le y h im ü fe le m m â k ü tib e
] Bunun üzerine
lara: «Allah, size hüküm­ bilir ]Ama Allah] onlardan pek azı hariç yüz çevirdiler savaş
1 kendilerine
farz kılınınca da

dar olmak üzere Talût'u


gönderdi.» demişti. On­ s J O » ö ö ^ ^ 1 Ö İ4 # İÖ J L İ i © Ö x - U l L w
lar: «Ona bizim üzerimi­
tâ lû t e le k ü m ; k a d b e 'a s e : in n e llâ h e ın e b iy y ü h ü m l le h ü m v e k â le b iz z â lim ın
ze hükümdar olmak ne­
reden geldi? Oysa hü­ Talût'u j size j gönderdi j Allah j Peygamberleri j onlara demişti ] o zalimleri

kümdarlığa biz ondan


daha lâyıkız, ona maldan J İİJ L J ü L iJ I J IjJ lits L U
bir genişlik, bir bolluk da y
b ilm ü lk i i ehakku 'a le y n â le h û Im ü lk ü i ennâ yekûnü k â lü m elikâ
verilmemiştir.» dediler. I
j Onlar: Ona hükümdar
Peygamberleri de «Onu Oysa hükümdarlığa] daha lâyıkız hükümdar olmak j nereden geldi? dediler
bizim üzerimize 1 olmak üzere
sizin başınıza Allah seç­
.» ^
miş ve ona bilgi ve vücut 8J J J f UU'<UUI ail öl Jti JUJI UU ö>i 4ISU
bakımından bir güç, bir
vezâdehû 'a le y k ü m ş ta f.'h û m in e İm â l | s e 'a te n m | v e le m y ü / t e I m inhü
genişlik vermiştir.» dedi.
bir genişlik Peygamberleri de
Hem Allah, mülkünü di­ sizin başınıza Allah dedi ona maldan bolluk da^ verilmemiştir | ondan
vermiştir i Onu seçmiş
lediğine verir. Allah'ın u

rahmeti geniştir, o her ^ İ S a i s i l - Ö Ö U ü i s - ^ i s ^ 1 J Ü U


şeyi bilir.
v â llâ h ü m enyyeşâ/ m ü lk e h û y ü /t v â llâ h ü v e lc is m f î l'ilm i bestaten
248.Peygamberleri, on­ rahmeti ve vücut bakımın­
Allah'ın dilediğine ] mülkünü 1 verir i Hem Allah ve ona bilgi | bir güç
geniştir dan
lara şunu da söylemiş­
ti: Haberiniz olsun. Onun
hükümdarlığının alâmeti, - o ' 1 ^
size o tabutun gelme­ t t â b û tü e n y y e /tiy e k ü m ü â y e te m ü lk ih î i in n e h e b iy y ü h ü m le h ü m i v e k â le 'alîm
si olacaktır ki onda Rab- Onun hükümdarlığının
' t i : " l ' ’«Vgamberleri o her şeyi bilir
o tabutun size gelmesi olacaktır ki
alâmeti
binizden bir sekine
* \ > 1
(sükûnet, gönül rahatlı­ X > ' I ( X ' JI I ’l /î ^ ~ I S' 2 ^ s ^ ^ o " X ® ~ 'C ' A v ’ot
ğı), Musa ve Harun ai­
lelerinin bıraktıklarından â lü m û s .ı v e â lü h a rû n e m im m â te r a k e jvebekiyyetünm] m ir r a b b ik ü m s e k in e tü n m fıfii
bir bakiyye (kalıntı) var­ Musa ve Harun ailelerinin bıraktıklarından Rabbinizden
bir sekine (sükûnet, i
onda
gönül rahatlığı) I
dır. Onu melekler geti­
Ji
recektir. Eğer iman et­
6 l o V U Ü j J
miş kimselerden iseniz,
elbette bunda sizin için in k ü n t ü m m ü /m in m le k ü m i le- y e te l f î z â lik e in n e Im e lâ îk e h te h m ilü h iî

kesin bir ibret, bir alâmet sizin için I bir ibret bir
Eğer iman etmiş kimselerden iseniz bunda elbete melekler Onu getirecektir
kesin ikâmet vardır
vardır.
i ‘ 40 Sûre;2 (Bakara, 249-252)

x_j 4 L İİİ A İI J , l j l i ^ > U J L i j J li. L Ü S

b in e h e r m ü b te lik ü m llâ h e irin e k â le b ilc ü n û d i ^ lû tü fe le m m â fe ş a le


249.Talut, ordu ile hare­
bir nehirle sizi imtihan edecek Allah I mutlaka | dedi ki ordu ile Talut hareket edince ket edince dedi ki: «Al­
J1 S" 1 V J> o X °
C lah sizi mutlaka bir ne­
hirle imtihan edecek.
Kim ondan içerse, ben­
m e n i g te r a fe ; illâ i m inn T [fe jn n e h û le m y e t'a m h ü i vem el i m in n î fe le y s e m in h ü fe m e n ş e rib e
Kim ,
den değildir. Kim de onu
onu tatmazsa [ Kim de j benden içerse
is » « ondan I tatmazsa, işte o ben-
o E
^ > >'1 XI - 1l s: t o^ : <1 t î VjI i ^ <k • I ^ o '
~ \ o '
* dendir. Ancak eliyle bir
j_ a 8j j . ^ İ J? ^ ,ğ .A o M _aJL9 ,x .tf I j _ j j_ _ Â -9 8 v ^ ■ <t__9
avuç alan başka (bu ka­
hüve : fe le m m â câ veze h O k a lîle n m m in h ü m illâ I m in h ü fe ş e rib û b iy e d ih g u r fe te m
darına ruhsat vardır).»
Talut i nehri geçtiklerinde
hepsi de varır Derken içlerinden pek
Derken içlerinden pek azı hariç i ondan eliyle bir avuç
varmaz içtiler
azı hariç, hepsi de va­
rır varmaz ondan içti­
o J l Şv L A J î İ I İ . ^ IjJ li'iJ L ; l ^ i 4 « iJ IS ler. Talut ve beraberin­
v e c ü n û d ih b ic â lû te ly e v m e le n â lâ tâ k a te k â lû m e 'a h û v e lle z 'n e â m e n û deki iman eden kimse­
ile ordusuna Calut bugün Bizim
karşı duracak
dediler
I ve bera-
iman eden kimseler
ler nehri geçtiklerinde.
gücümüz yok ! berindeki
«Bizim bugün, Calut ile
i >
ordusuna karşı duracak
î İ ^ s ij ^ J l j t i
gücümüz yok.» dediler.
g a le b e t m in fie tin k a lıle tin kem e n n e h ü m m ü lâ k û İlâ h i lle z in e y e z u n n û n e k â le Allah'a kavuşacakları­
galip gelmiş­ şu cevabı
az topluluklar Nice Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise na inanıp, bilenler ise şu
lerdir verdiler
cevabı verdiler: «Nice az
topluluklar, Allah'ın iz­
niyle nice çok topluluk­
lic â lû te v e le m m â b e ra z û m e 'a ş ş â b irîn v â llâ h ü i b ilz n i İlâh fıe te n k e s ıra te m lara galip gelmişlerdir.
savaş meydanına çıktıkları
Calut sabırlılarla beraberdir Allah Allah'ın izniyle nice çok topluluklara Allah, sabırlılarla bera­
zaman da
o X "4 ^ > berdir.»
-> >
İ J illİ l l'jJ 4 , L İ 4 U ^ ^ 1 L J J j m u 250.Calut ve ordusuna
ekdâm enâ v e s e b b it ş a b râ n v 'a le y n â e fr i g
karşı savaş meydanına
ra b b e n â k â lû v e c ü n û d ih î
çıktıkları zaman da şöy­
ayaklarımızı sabit tut sabır Üzerlerimize dök Ey Rabbimizl j şöyle dediler j ve ordusuna karşı
le dediler: «Ey Rabbimizl
Üzerlerimize sabır dök,
ayaklarımızı sabit tu t ve
b ilz n i İlâ h i j fe h e z e m û h ü m 'a le Ik a v m i Ik â firin v e n ş u rn a kâfirler topluluğuna kar­
Derken, Allah'ın izniyle | onları tamamen bozdular ve kâfirler topluluğuna karşı
şı bize yardım et!»
bize yardım et
^ 0 o 251.Derken, Allah'ın iz­
Jl i ,
4_ i J L r , 11 < U )I il ı V i j V , İ J j T V ,
niyle onları tamamen
✓ O
>• bozdular. Davud, Calut'u
v e 'a lle m e h 'i v e lh ik m e te Im ü lk e llâ h ü v e â tâ h û 1 c â lû te ; dâvûdü v e k a te le öldürdü ve Allah, kendi­
öğretti ve hikmet (peygamberlik) hükümdarlık ve Allah j kendisine verdi i Calut'u i Davud öldürdü sine hükümdarlık ve hik­
met (peygamberlik) ver­
M Jv. jL â I pJLJO l_ L ii İ l J j l± o di ve ona dilediği şey­
lerden de öğretti. Eğer
le fe s e d e ti b e 'd a h ü m b ib e 'd il nnase v e le v lâ d e f 'u İlâ h i m im m â y e ş â /
Allah'ın, insanları birbir­
mutlaka bozulur
birbirleriyle insanlar, | Eğer Allah'ın savması olmasaydı | ve ona g e d iğ i şeyler-
giderdi leriyle savması olma­
X o saydı, yeryüzü mutlaka
1 0
İP J—sbJ j j <tül vj> bozulur giderdi. Fakat
Allah, bütün âlemlere
tilk e 'a le râ le m m 1 zû fe d lin : llâ h e v e lâ k in n e le rd u
karşı büyük bir lütuf sa­
İşte bunlar | bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir Allah Fakat yeryüzü
hibidir.
252.İşte bunlar, Allah'ın
^ ^ J L U p o U i
âyetleridir. Onları sana
le m in e Im ü rs e lın v e in n e k e b ilh a k k 'a le y k e nneetlû
tlûhhââ I â y â tü İlâ h i hakkıyla okuyoruz. Şüp­
Şüphesiz ki hesiz ki sen o gönderilen
o gönderilen resullerdensin. hakkıyla sana Onları okuyoruz Allah'ın âyetleridir
sen
resullerdensin.
a
o
c J U .
5Ûre:2 (Bakaro, 253-256) 4 ] i \

253. O işaret olunan re­


suller yok mu, biz onla­
rın bazısını, bazısından üs­ b e 'd a h ü m v e ra fe 'a llahülkellem e! m in h ü m m e n i 'a l ı b e 'd b e 'd a h ü m | fe d d a ln â t ilk e rru s ü lü
tün kıldık. İçlerinden kimi dahayiüısek- Allah l<6''disiyle! İçlerinden kimi biz onların 0 işaret olunan resuller
bazısını da bazısından üstün kıldık
var ki Allah, kendisiyle ko­ lere çıkardı konuştu i var ki bazısını yok mu
1
nuştu, bazısını da derece­
lerle daha yükseklere çı­
kardı. Biz Meryem oğlu Ib e y y in â ti ' sâ b n e m e r y e m e v e te y n â : d e ra c â t
b ir û h i Ik u d ü s veeyyednâhü i
İsa'ya da o delilleri verdik
Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) İle | k ^ ^ S İS ik i o delilleri Biz Meryem oğlu İsa'ya da verdik | derecelerle
ve kendisini Rûhu'l-Kudüs
X
(Cebrail) ile kuvvetlendir­ ^ X X

dik. Eğer Allah dileseydi,


bunların arkasındaki üm­
Ib e y y in â tü 1 m im b e 'd i m â c â e th ü m ü lle z n e m im b e 'd ih im m â k te te le ; llâ h ü ; v e le v şâe
metler, kendilerine o delil­ birbirlerinin kanına
o deliller kendilerine geldikten sonra bunlann arkasındaki ümmetler ; ; r “ ^ lla h ;E ğ e r d ,le s e y d i
ler geldikten sonra birbir­
lerinin kanına girmezler­
di. Fakat ihtilâfa düştüler, I^JjîJL3İ L« <U)I ftLi» ^cr^ I
kimi iman etti, kimi inkâr
m â k te te lû m e n k e fe r v e m in h ü m m e n 'm e n e fe m in h ü m h te le fû vel.-ıkini
etti. Yine Allah dilesey­
birbirlerinin kanına Yine I
di, birbirlerinin kanına gir­ dileseydi inkâr etti kimi i iman etti kimi ihtilâfa düştüler Fakat
girmezlerdi Allah i
mezlerdi. Fakat Allah dile­
diğini yapar.
254. Ey iman edenler!
m im m â r a z e k n â k ü m e n fik û y â e y y ü h e lle z n e m enü m â y ü r ld y e f'a lü llâ h e v e ln kin ne
Kendisinde hiçbir alış ve­
size verdiğimiz rızıklardan
harcayın Ey iman edenleri dilediğini yapar Allah Fakat
rişin, hiçbir dostluğun ve Allah yolunda
hiçbir şefaatin bulunmadı­ V I- jı
ğı bir gün gelmeden önce,
size verdiğimiz rızıklardan
hüm ü i v e lk â fir û n e v e lâ ş e fâ 'a h Ivelâ h u lle tü n v f hi lâ b e y 'u n iy e v m ü ll m in k a b li e n y y e /ö y e
Allah yolunda harcayın.
Kendi- 1 hiçbir alış IbulunmadH
Kâfirlere gelince, onlar za­ onlar Kâfirlere gelince i ve hiçbir şefaatin I hiçbir dostluğun gelmeden önce
sinde I verişin İğ bir gün i
limlerdir.
255. Allah'tan başka hiç­
bir ilâh yoktur. O daima di­
le h ü ve lâ n e v m s in e tü n v j lâ te /h u z ü h û h ü v 1 illâ lâ llâ h e ! e llâ h ü z z â lim û n
ridir (hayydır), bütün varlı­ dai­ hiçbir ilâh Allah'tan
0'mı> zalimlerdir
ne de uyku gaflet O'nu ne basar 0
ğın idaresini yürüten (kay- dur
i j
ten (kayyum)dir dır) ma I yoktur başka i
yum)dir. O'nu ne gaflet o , ^ ^ . o ^ o
basar, ne de uyku. Gökler­ o * ^ 1 8 Ij j u
de ve yerde ne varsa hep­
y e 'le m ü i illâ b ilz n ih ; 'in d e h û ; lle z. y e ş fe 'u i m e n ze v e m â f î le rd m â f î ssem ıv â ti
si O'nundur. İzni olmadan
huzurunda şefaat edecek hepsini bilirj İzni olmadan i huzurunda | şefaat edecek olan kimdir? ve yerde ne varsa hepsi Göklerde

olan kimdir? O, kullarının Jl ' E


önlerinde ve arkalarında
ne varsa hepsini bilir. On­
v e s i'a I b im â ş â / İllâ m in 'ilm ih T b iş e y in m v e lâ y ü h itû n e v e m â h a lfe h ü m m â b e y n e eyd him
lar ise, O'nun dilediği ka­
kucakla-1 Onlar ise, O'nun
darından başka ilminden başka ilminden I hiç bir şey kavrayamazlar ve arkalarında ne varsa 0, kullarının önlerinde
hiç bir şey kavrayamazlar.
O'nun kürsisi, bütün gök­
leri ve yeri kucaklamış­
JI I J-® J l » .g.l â f lJ » 8 J ^ Vj J V Ij k3İ I jS
tır. Onların her ikisini de l'a z ım l'a liy y ü iv e h ü v e h ife u h ü m â I v e lâ y e û d ü h û | v e le rd s s e m â v â ti kürsiyyühû

görüp gözetmek O'na bir IOnların her ikisini de O'na bir ağırlık
çok büyüktür çok yücedir ve yeri bütün gökleri O'nun kürsisi
I görüp gözetmek vermez
ağırlık vermez. O çok yü­
cedir, çok büyüktür.
256.Dinde zorlama yok­
tur. Çünkü doğruluk, sa­ v e y ü /m im bittâgûti y e k fü r fe m e n y m in e igayy r ru ş d ü k a tte b e y y e n e f î d d ın i ; lâ ikrâhe
Artık her Çünkü doğ­
pıklıktan ayırd edilmiş­ inanırsa tâğutu inkâr edip
kim
sapıklıktan
ruluk
ayırd edilmiştir Dinde j zorlama yoktur
tir. Artık her kim tâğutu
inkâr edip, Allah'a inanır­
sa, sağlam bir kulpa ya­
pışmıştır ki, o hiçbir za­ 'a lım s e m 'u n v â llâ h ü le h â lâ n fiş â m e b il'u r v e ti I v ü ^ â fe k a d i s te m s e k e billâhi

man kopmaz. Allah, her hiçbir zaman


ve bilir i her şeyi işitir 1 Allah sağlam bir kulpa yapışmıştır ki 1 Allah'a
kopmaz
şeyi işitir ve bilir.
^ ^ C ']ı i ^ )■
iy 42 Sûre;2 (Bakara, 257-259)

257. Allah, iman eden­


v e lle z n e k e fe rü ilâ n n û r m in e z z u lü m â ti y ü h r ic ü h ü m lle z ın e â m e n û v e liy y ü e llâ tiü
lerin velisidir. Onları ka­
İnkâr edenlerin aydınlığa karaniıklardan j Onları çıkarır j iman edenlerin i velisidir i Allah ranlıklardan aydınlığa çı­
karır. İnkâr edenlerin ve­
•J U J jlo U J U iJ I J l j ^ l o lileri de tağuttur, onları
aydınlıktan karanlıklara
ü lâ îk e i ilâ z z u lü m â t m in e n n û ri y ü h ric û n e h ü m ttâgûtü e v liy â u liü m ü
çıkarırlar. İşte onlar ce­
işte onlar | karanlıklara aydınlıktan onlan çıkarırlar tağuttur velileri de
hennemliklerdir. Onlar
Z. orada ebedî olarak ka­
lırlar.
ib r â h im e ilâ lle z' h â c c e e le m te ra h â lid û n f ih â i hüm i eşhâbü nnâr 258. Allah, kendisi­
İbrahim'le tartışanı görmedin mi? ebedî olarak kalıriar
ne hükümdarlık ver­
orada i Onlar I cehennemliklerdir
di diye, Rabbi hakkında
- > o < İbrahim'le tartışanı gör­
medin mi? Hani İbra­
en
e n â | k â le v e y ü m itü lle zi y ü h y ı ^ a b b iy e ]l ib râ h îm ü iz k â le ı Im ü lk lllâ h ü i e n â tâ fiû f i r a b b ih î him, ona: «Benim Rab-
Ben
demişti hem diriltir hem öldürür
! Benim I Hani İbrahim,
i Rabbım:
dediği
hükümdarlık Allah
kendisine Rabbi hak­ bim odur ki, hem diriltir,
de zaman verdi diye kında
odur ki
t j,
hem öldürür.» dediği za­
>
man: «Ben de diriltir ve
öldürürüm.» demişti. İb­
b ih â fe / t i m in e Im e ş rik i b iş ş e m s i y e /t" f e in n e llâ h e ; ib râ h îm ü k â le v e ü m ît ühyî rahim: «Allah güneşi do­
haydi ğudan getiriyor, haydi
getir doğudan güneşi getiriyor Allah İbrahim deyince ve öldürürüm diriltir

Z
sen onu batıdan getir!»
t
deyince o inkâr eden he­
}l o V J İS jJ I \ ^
rif şaşırıp kaldı. Öyle ya,
ev I Ik a v m e z z â lim în I lâ y e h d î v â llâ h ü llez? k e fe r fe b ü h ite m in e Im e g h b i Allah zalimler topluluğu­
Yahut j zalimler topluluğunu j doğru yola iletmez j | o inkâr eden herif | şaşırıp kaldı batıdan nu doğru yola iletmez.
Z 259. Yahut o kimse gibi­
sini (görmedin mi) ki, bir
şehre uğramıştı, altı üs­
yühyı enna k â le v e h iy e h â v iy e tü n 'a lâ 'u rû ş ih â 'a lâ k a r y e tin v ! k e lle z î m e rra
tüne gelmiş, ıpıssız ya­
diriltecek nerden dedi altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu birsphrp o kimse gibisini |gör-
Dirşenre : medin mi) ki uğramıştı tıyordu, «Bunu bu ölü­
t o .t Ji münden sonra Allah,
63-J ^ J li ÜJo p (.U sJU AÎıliSUÜ \-P/p İİI ,xJ. nerden diriltecek?» dedi.
Bunun üzerine Allah onu
le b is t I kem k â le i b e 'a s e h jsümme! m ie te 'â m in llâ h ü fe e m â te h û b e 'd e m e v tih â i l lâ h ü , h â z ih i
diye : iI sonra Ii i Bunun yüz sene öldürdü, son­
kaldın | Ne kadar diriltti yuz sene i üzerine onu öldürdü i bu ölümünden sonra I Allah I Bunu
sordu ^ Allah ra diriltti, «Ne kadar kal­
dın?» diye sordu. O da:
«Bir gün, yahut bir gün­
fe n z u r m ie te 'â m in le b is te bel k â le b e 'd a y e v m ev yevm en le b is tü
den eksik kaldım.» dedi.
k â le
Allah O da: Bir j Allah buyurdu ki: «Ha­
öyle iken bak | yüz sene kaldın Hayır bir günden eksik j yahut j kaldım dedi
buyurduk! gün yır, yüz sene kaldın, öyle
iken bak yiyeceğine, içe­
ceğine henüz bozulma­
v e lin e c 'a le k e ilâ h im â rik e venzur le m y e te s e n n e h v e ş e râ b ik e ilâ ta 'â m ik e mış, hele eşeğine bak,
hem bunlar, seni kılalım hem bunlar, seni insan­
hele eşeğine bak henüz bozulmamış içeceğine yiyeceğine
diyedir
lara karşı kudretimizin
bir işareti kılalım diyedir.
j> L b ^ l 5_ j İ
Hele o kemiklere bak,
neksûhâ ^m m e | n ü n ş iz ü h â k e y fe ile l'iz â m i venzur lin n â s i â y e te l onları nasıl birbirinin üze­
onlara giydiriyoruz | Sonra
jonları birbirinin üzeri-j
nasıl Hele o kemiklere bak insanlara karşı
ıkjdetnım rine kaldırıyoruz? Son­
ne kaldırıyoruz? I itr iş a re ti
ra onlara nasıl et giydi­
riyoruz?» Böylece gerçek
ona açıkça belli olunca:
k a d ir 'a lâ k ü lli ş e y in llâ h e e n n e ; e 'le m ü i k â le i le h ıî fe le m m â te b e y y e n e le h m â «Şimdi biliyorum ki, Al­
gerçek-i Şimdi i , - lah gerçekten her şeye
kadirdir her şeye i Allah açıkça belli olunca nasıl et
ten biliyorum kî i°
kadirdir.» dedi.
Sûre:2 (Bakara, 260-264) 43

260. Bir zamanlar İbra­


him de: «Ey Rabbim! Ölü­
leri nasıl dirilttiğini bana
jı S
göster!» dem işti. Allah: k â le e v e le m t ü / m in k â le Im e v tâ tü h y î I k e y fe e r in i ra b b i I ib r â fiim ü k â le i veiz
«inanmadın mı ki?» buyur­ dedi Allah: inanmadın mı ki buyurdu Ölüleri dirilttiğini nasıl
bana Ey Rab­
İbrahim de demişti
göster bim! manlar
du. İbrahim: «İnandım, fa ­
^ o > ^ y
kat kalbim iyice yatışsın S >

diye istiyorum.» dedi. A l­ İİIJ I j4 J J I s - ^ jl ^ JU ^ ^


lah buyurdu ki: «Öyle ise ile y k e fe ş u rh ü n n e I m in e tt a y r i le rb e 'ate nm fe h u z k â le | k a lb î liy e b n e ın n e v e lâ k il I belâ
kuşlardan dördünü tu t da kendine iyice lAllah bu- iyice yatışsın diye I İbrahim:
Öyle ise kuşlardan ! dördünü tut da kalbim fakat
onları kendine çevir, iyice ta m d ^ â n I yurdu ki istiyorum ! inandım

tanıdıktan sonra (kesip) A t -> %

her dağın başına onlardan


birer parça dağıt, sonra
v e 'le m seya y e /tın e k e | d 'u h ü n n e summe cüzen m in h ü n n e 'a lâ k ü lli c e b e lin m c-al sûmiTie
da onları çağır, koşa koşa sonra
ve bil ki koşa koşa sana gelecekler onları çağır birer parça onlardan (kesip) her dağın başına dağıt sonra
sana gelecekler ve bil ki, da
Allah gerçekten çok güç- i: ^
lüdür, hüküm ve hikm et J jJ I 0 y . a iı iü i
- " T * ; ^
sahibidir.»
f i s e b ili İlâ h i e m v â le h ü m lle z în e y ü n fik û n e m e s e lü h a k îm a z iz u n e n n e llâhe
261. Mallarını Allah yolun­ ve hikmet sahi­ çok güçlüdür, Allah ger­
Allah yolunda Mallarını harcayanların durumu
da harcayanların durumu, bidir hüküm çekten

bir tanenin durum u gibi­


dir ki, yedi başak bitirm iş
ve her başakta yüz tane
y ü d â ^ fü ;v â llâ h ü m ie tü h a b b e h ! f ı k ü lli s ü m b ü le tin m | s e b 'a s e n â b ile e m b e te t habbetin! kem eseli
var. Allah, dilediğine daha i !
bir tane­ durumu
daha da katlar Allah yüz tane var | ve her başakta I yedi başak bitirmiş
da katlar. Allah'ın rahme­ nin gibidir ki
ti geniştir. O, her şeyi bilir. jı t A I t

262. Allah yolunda m alla­


rını infak eden, sonra ver­
sümmö f ı s e b ili İlâ h i i e m v â le h ü m e lle z ın e y ü n fik û n e 'a lîm v â s i'u n i v â llâ h ü I lim e n y y e ş â /
diklerinin arkasından başa rahmeti
sonraj Allah yolunda mallarını infak eden jo, her şeyi bilir Allah’ın dilediğine
kakmayı, gönül in citm e­ geniştir
yi uygun görmeyen kim ­ T» e ^ o -r
selerin Rableri yanında
mükâfatları vardır. Onlara
v e lâ h a v fü n 'in d e ra b b ih im e o t jh ü m ile h ü m l v e lâ e z e n mennenv m â e n fe k û | lâ y ü tb i'û n e
hiçbir korku yoktur ve on­
başa verdiklerinin | uygun görmeyen
lar, üzülmeyeceklerdir. hiçbir korku yoktur Rableri yanında mükâfatları ii vardır msyı kakmayı arkasından I kimselerin

263. Bir tatlı dil ve kusur­


ları bağışlamak, arkasın­ J > 3 0 O f* - ®
dan eza ve gönül bulantı­
m in ş a d e k a tin y h a y r u n m j v e m e g fir a tü n I k a v lü n m m e 'r û fü n v v e lâ h ü m y e h z e n û n
sı gelecek bir sadakadan
ive gönül bulantısı gelecek daha | ve kusurları
daha hayırlıdır. Allah, hiç­ Bir tatlı dil ve onlar, üzülmeyeceklerdir
bir sadakadan hayırlıdır I bağışlamak
bir şeye m uhtaç değildir,
halimdir, yumuşak davra­
nır.
ş a d e jç â tik ü m lâ t ü M l û y â e y y ü h â lle z n e a m e n û h a lîm g a n iy y ü n v â llâ h ü ezâ
264. Ey iman edenler! Sa­
halimdir, yumu­ hiçbir şeye
Sadakalarınızı | boşa gidermeyin I Ey iman edenler! Allah eza
dakalarınızı, başa kakmak, şak davranır m u fia ç d e ^
gönül kırmakla boşa gider­
meyin. O adam gibi ki, in­
sanlara gösteriş için m a­
b lllâ h i i v e lâ y ü /m in ü riâ e n n â s i Im â le h u y ü n fik u k e lle z î v e le z â b ilm e n n i
lını dağıtır da ne Allah'a 1
1 1

inanır, ne ahiret gününe. Allah’a ne inanır insanlara gösteriş için 1 malını dağıtır da j 0 adam gibi ki gönül kırmakla başa kakmak

Artık onun hâli, bir kaya­


nın hâline benzer ki, üze­
rinde biraz toprak varmış,
derken şiddetli bir sağnak fe te ra k e h I v â b ilü n : fe e ş â b e h '. I tü r â b ü n i 'a le y h i | k e m e s e li ş a fv â n in ife m e s e lü h û v e ly e v m i lâ h ir
derken
onu bırakıver­ biraz toprak
inmiş de onu yalçın bir şiddetli bir inmiş de üzerinde I bir kayanın hâline benzer ki jArtık onun hâli ne ahiret gününe
miş sağnak varmış
kaya halinde bırakıvermiş.
Öyle kimseler, kazandıkla­
rından hiçbir şey elde ede­
mezler. Allah, kâfirler to p ­ Ik a v m e Ik â fir in lâ y e h d î i v â llâ h ü I m im m â k e s e b û 'a la ş e y in m lâ y e M Ir û n e | şaldâ
luluğunu doğru yola ile t­ hiçbir şey elde edemezler i valçmbir
mez.
JLk.
i i 44 Sûre;2 (Bakara, 265-269)

CiLa-jJLjj ^ ^ ^ I I o J— J. — J
265. Allah'ın rızasını ara­
v e te s b ite n m m e r d â ti İlâ h i i b tig â e e m v â le h ü m ü lle z n e y ü n fik û n e v e m e s e lü
mak, kendilerini veya
Allah yolunda sabit
kılmak için
Allah'ın rızasını aramak maSann AHah yolunda han»yanlann hâk ise kendilerinden bir kısmı­
* . ✓ ■* > nı Allah yolunda sabit
kılmak için mallarını Al­
lah yolunda harcayanla­
d i'fe y n ü k ü le h â fe te t I v â b ilü n eşâbehâ i b ira b v e tin ic e n n e tim k e m e r li m in e n fü s ih im
rın hâli ise, bir tepedeki
ona kuvvetli hâline ben­ kendderini veya kendile­
iki kat yemişlerini vermiştr
birsağnak
düşmüş de 1 b ir t e p e ^ I
zer ki rinden bir k is m n güzel bir bahçenin hâline
benzer ki, ona kuvvet­
^ < tÜ İj J J a J J - J İ j ^ < jL - 9 li bir sağnak düşmüş de
yemişlerini iki kat ver­
ehadüküm eyeveddü b e ş ir b im â te 'm e lû n e I v â llâ h ü ! fe ta ll | v â b ilü n | fe ille m y ü ş ib h â
Böyle bir i
miştir. Böyle bir bahçe­
çısenb
Hiç biriniz j ister mı ki g ö rir yapbklarımzı I A lah bahçeye I düşmese b ie mutlaka bir ye yağmur düşmese bile
vardır yağmur '
V
I» mutlaka bir çisenti var­
dır. Allah, yaptıklarınızı
* '
görür.
lehû le n h â ru m in te h tih e te c r v e e 'n â b in m in n e h ılin v icennetünm le h ' e n te k û n e
bdun- kendi­ 266. Hiç biriniz ister mi
Stft ırmaklar altında aksm ve üzûmlûklefden hurmakk bir bahçesi olsun
da sinin ki, kendisinin hurma­
lık ve üzümlüklerden bir
3 ; ^ ! o U I S j< = > 3 ^ L 4 ^ bahçesi olsun, altında ır­
fe e ş â b e h â d u 'a fa ü V e le h , zürriyyetüni v e e s â b e h u Ik ib e ru m in k ü lli s s e m e râ ti fh â maklar aksın, içinde her
ve ellwı ermez, türlü ürünü bulunsun da,
Derken ona isabet
g a le ri yetmez i çocuklan olsun | kendi üzerine de drtiyarkk çökmüş her türiû ürünü içinde
ediversin de kuçük,_ zayıf kendi üzerine de ihtiyar­
> lık çökmüş ve elleri er­
mez, güçleri yetmez kü­
le 'a lle k ü m te te fe k k e r n I y â ti lle k ü m ü jllâ h ü y ü b e y y in ü j k e z lik e fe h te r a k a t f h i n â ru n iş a r u n çük, zayıf çocukları ol­
sun. Derken ona ateşli
Umulur ki. düşünürsünüz âyetlerini soe i A la h ! açAkyot ilste böylecel o bahçe yanversin ateşti be bora
bir bora isabet ediversin
de o bahçe yanıversin.
—
> I LiLoj Lo o ^ 113-jkJo13-r<jJ I I Lj ^ İşte Allah, âyetlerini size
v e m im m â e h ra c n â m â k e s e b tü m m in ta y y ib â t i e n fik û y i e y y ü h â lle z n e I m e n ü böylece açıklıyor. Umu­
çıkardıklanmızın ıgerek kazandddannızın temizlerinden İnfakıyaptn Ey iman edenleri
lur ki, düşünürsünüz.

S ^ o ^
267. Ey iman edenler!
* * 1 o ^ İnfakı gerek kazandıkları­
d 1A ^ L • ^ i .. . J A , ^ÛO \
1 ^ -7
nızın, gerek sizin için yer­
v e le s tü m b i. h iz h i tü n fik û n e Ih a b s e m in h ü v e lâ te y e m m e m û m in e le rd i i le k ü m den çıkardıklarımızın te ­
gerek
ahası olamfyacâğinız | vermeye j fe n a sn yettenmeyin yerden
Isi2in^t<
mizlerinden yapın. Ken­
dinizin göz yummadan
ı ^ ^ J lİ ^ İ I J . I I ,1 L U i 'A .A f» 1 alıcısı olamıyacağınız fe­
nasını vermeye yelten­
e ş ş e y tâ n ü h a m id 1 g a n iy y ü n e n n e llâ h e v e 'le m û illâ en tügmidû f h meyin. Biliniz ki, Allah
vehamdelayA sadakâtan-
Şeytan
olandr
nıza muhtaç A lah 1 B ib K k i Kendinizin göz yummadan sadakalarınıza muhtaç
değidir
değildir ve hamde layık
^ jL - O o ^ o • -fl ^ ^ J ^ i— gı ^ J Ü L j |.» j ^ fî fl J t p olandır.
268. Şeytan sizi fakirlik­
m in h ü m e g fir a te n m y e 'id ü k ü m i v â llâ h ü b ilfe h ş â / v e y e /m ü r u k ü m Ife k ra y e 'id ü k ü m ü
lütfün- i ve bağışlama­
le korkutup çirkin çirkin
sizevaat ediyor | A lah da ^ ç rtin çiridn şeylere teşvA eder fakirlAle sia korkutup
dan i smdan şeylere teşvik eder. Al­
lah da size lütfundan ve
bağışlamasından bir İh­
'a lim
san vaat ediyor. Allah'ın
v e m e n y y ü /te m enyyeşâ/ Ih ik m e te y ü /tî v â s i'u n v â llâ h ü : v e fe d lâ
Oherşeyi lütfü geniştir. O herşeyi
verilene ise | Dilediğine hAmet verir km u geniştir A la h 'n bir ıhsan
M
u a endir
cuun bilendir.
* jt
269. Dilediğine hikmet
verir, hikmet verilene ise
ü lû le lb n b illâ : v e m â y e z z e k k e ru h a y ra n k e s râ fe k a d u tiy e Ih ik m e te pek çok hayır verilmiş
.Ve
üstün akıNılar ibunu I anlar pekçokhayv v e ıim iş demektir hAmet demektir. Ve bunu ancak
lancak!
üstün akıllılar anlar.
Sûre:2 (B akara, 270-274) 45
İJ L İIİİİ^ J I i o

270. Her ne çeşit nafa­


ka verdinizse veya ne f* -" J

türlü bir adak adadınız- y e 'le m ü h llâ h e fe in n e n e z e r tü m m in n e z rin ev v e m â e n fe k tü m m in n e fe k a tin

sa, Allah onu kesinlikle onu bilir Allah kesinlikle ne türlü bir adak adadınızsa veya Her ne çeşit nafaka verdinizse
bilir. Ve zalimlere hiçbir
şekilde yardım olunma­
ı/4 io ie j
yacaktır.
h iy fe n i'im m â ş ş a d e k â ti in tü b d û m in e n ş â r liz z â lim în e
271. Sadakaları açıkça olunma­
0 ne iyi olur Sadakaları açıkça verirseniz hiçbir şekilde yardım | Ve zalimlere
verirseniz o, ne iyi olur; yacaktır

yok eğer onları gizler de


fakirlere öyle verirseniz
bu sizin için daha ha­ v e y ü k e ffir u 'a n k ü m le k ü m h a y ru l j fe h ü v e Ifü k a râ e v e tü /tû h e v e in tü h rû h â
yırlıdır ve günahlarınızın bağışlanmasına sebep olur sizin için fakirlere öyle verirseniz yok eğer onları gizler de
“ r î I-" I
birçoğunun bağışlan­
masına sebep olur. Bi­ ü L ll LoJt-f l J l T?
lin ki, Allah, her ne ya­
parsanız hepsinden ha­ hüdâhüm 'a le y k e le y s e h a b ir b im â te 'm e lû n e v â llâ h ü m in s e y y iâ tik ü m
Onları yola hepsinden haber i Bilin ki.
berdardır. senin boynuna j borç değildir her ne yaparsanız
i Allah
ve günahlarınızın birçoğunun
getirmek dardır
272. Onları yola ge­
tirm ek senin boynuna I jj-L U Lfl j i LL j <U) i s
borç değildir, ancak Al­
fe lie n fü s ik ü m m in h a y rin v e m â tü n fik û m enyyeşâ/ yehdi llâ h e
lah dilediğini yola ge­
sırf kendiniz içindir Hayır için yaptığınız her iyilik dilediğini yola getirir Allah ancak
tirir. Hayır için yaptığı­
nız her iyilik sırf kendi­
niz içindir. Siz yalnızca J - ir
L_« a aA) i a s-1 * Aı->I j I v_L> a <ıfl ■*—> L_o j
Allah rızasını gözetme­ m in h a y rin v e m â tü n fik û v e c h i llâ b btigâe illâ v e m â tü n fik û n e
nin dışında infak etmez­ iyilik cinsinden ne intak ederseniz Allah rızasını
gözetmenin Siz
intak etmezsiniz
dışında yalnızca
siniz. İyilik cinsinden ne
A
infak ederseniz o size 1 ^
O *•
I j I j j 111 j — ^ ^ ^ 'J fV -
aynen ödenir. Size hiç­
bir şekilde haksızlık ya­ lle z n e ü h ş irû lilfükarâl v e e n tü m lâ tü z le m 'ı n lle y k ü m yüveffe
aynen
pılmaz. adamış olan fakiriere veriniz Size hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz o size
ödenir
273. Sadakalarınızı,
kendilerini Allah yolu­ ^ O f jV I j V ili J
^ ’ '' r 1
na adamış olan fakirle­
yehsebühüm ü f î le rd i lâ y e s t e t 'û n e d a rb e n fı s e b il İlâ hi
re veriniz. Onlar yeryü­ Sadakalarınızı, kendilerini Allah
onları sanıriar Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler
zünde gezip dolaşmaya yoluna
E -i i ^ 0 ^
güç yetiremezler. Utan­
'i 0 « V J 1 , V
gaç olduklarından do­ ■ )
layı, bilmeyenler, onla­ lâ y e s e lû n e b is im â h ü m te 'r ifü h ü m m in e t t e 'a f f ü f I e g n iy â e Ic â h ilü
rı zengin sanırlar. Oysa istemezler
i
yüzlerinden
: Oysa sen onları
1Utangaç olduklarından dolayı zengin bilmeyenler
1 tanırsın
sen onları yüzlerinden
0 0
tanırsın. İnsanlardan 1 . S h ı~. l L s L İJI
arsızca, yüzsüzce iste­ ' ;

mezler. Ne türden bir 'a lım b ih llâ h e fe in n e m in h a y rin v e m â tü n fik û ilh â fâ nnâse

iyilik yaparsanız, şüphe bilir onu Allah şüphe yok kı Ne türden bir iyilik yaparsanız arsızca, yüzsüzce insanlardan

yok ki, Allah onu bilir.


274. Mallarını gece ve jJ I
gündüz, gizlice ve açık­ 1 v e 'a lâ n iy e te n s ir ra n v v e n n e h â ri b ille y li e m v â le h ü m e lle z 'n e y ü n fik û n e
ça infak edenler yok işte onların
ve açıkça gizlice ve gündüz gece Mallarını infak edenler yok mu
mu, işte onların Rable- vardır

ri katında ecir ve müka­


fatları vardır. Ve onlara ® O 3—^ ^j
herhangi bir korku yok­ yehzenûn | h v e lâ 'a le y h im h a v fü n i v e lâ i 'in d e r a b b ih im I e c ru h ü m

tur, onlar hiçbir zaman hiçbir zaman mahzun da ! o olmazlar Ve onlara


herhangi bir
1 yoktur Bableri katında ecir ve mükafatları
korku
«nahzun da olmazlar.
46 Sûre;2 (Bakara, 275-281)

275. Riba (faiz) yiyen kim­


4 ja _ j.3 tjL j ^ j J I j» j İ j i a ^ İ5 » ' ^ j , v 3 ^ O V . 3 - : İ ' j^ J I
seler, şeytanın çarpmış
llezı y e te h a b b e tu tİL illâ k e m â y e k û m ü lâ y e k û m û n e rrib â i e lle z n e y e /k ü lû n e olduğu delirmiş kimse na­
çarpmış olduğu kimse nasıl kalkarsa öyle kalkarlar | Riba (faiz) t yiyen kimseler sıl kalkarsa öyle kalkar­
lar. Bu ceza onlara, «alış­ S
i* >
veriş de faiz gibidir» de­
j- A . 1 ^1 l y i i J ü i ^ ^
meleri yüzündendir. Oysa
m is lü rrib â in n e m â Ib e y 'u b ie n n e h ijm k â lü i z â lik e m in e Im e s s ş ş e y tâ n ü Allah, alışverişi helal, fai­
faiz gibidir alışveriş de
' Rl i PP73 zi de haram kılmıştır. Bun­
demeleri yüzündendir | , delirmiş şeytanın
dan böyle her kim, Rab-
o T»
binden kendisine gelen
cy» o - ^ r bir öğüt üzerine faizcili­
fente(T<- m ir r a b b ih Im e v 'iz a tü n m l câehu i fe m e n rrib â v e h a rra m e Ib e y 'a llâ h ü v e e h a lle ğe son verirse, geçmişte
faizciliğe son olanlar kendisine ve hak-
faizi de param kılmışbı alışverişi
venrse 3Si « •' kındaki hüküm de Allah'a
E
kalmıştır. Her kim de ye­
^ j i İ j i 4 , L ^ ı niden faize dönerse işte
onlar cehennem ehlidirler
liü m ! eşhâbü n n â r fe ü lâ îk e 'â d e l I vem en î ilâ İlâ h ivv e e m r u h û : m â s e le f Ife le h
ve i
yeniden | |
ve hakkında- kendi-
ve onlar orada süresiz ka­
cehennem ehlidirler | işte onlar , faize IHer kim de | Allah’a kalmıştır geçmişte olanlar !
onlar i dönerse ' ' ki hüküm de lacaklardır.
276. Allah faizi mahve­
der, oysa sadakaları be­
lâ y ü h ib b ü ; v â llâ h ü şşadekât v e y ü rb î i rrib â 1 l lâ h ü : yem haku h â lid u n f hâ
reketlendirir. Allah günah­
hiç kimseyi ta ve inkârda direnen hiç
Allah oysa sadakaları bereketlendirir faizi Allah mahveder süresiz kalacaklardır orada
sevmez i kimseyi sevmez.
277. iman edip iyi işler ya­
pan, namazı dosdoğru kı­
ş ş a la te veekâm û ş ş â lih â ti v e 'a m ilû in n e lle z n e a m e n û k ü lle k e ffâ r in e s im lıp zekât verenlerin Rabb-
namazı dosdoğru kılıp iyi işler | yapan İman edip
leri katında elbette müka­
i günahta ve inkârda direnen
fatları vardır. Onlara hiçbir
korku olmadığı gibi, onlar
0 O 8j ^ ^ ı ı s ^ i s mahzun da olmazlar.
yehzenun ih ü m v e lâ 'a le y h im ı h a v fü n ve lâ 'in d e r a b b ih im : e c ru h ü m M ehüm i z z e lt ı t e iv e ıte v ü 278. Ey iman edenler!
mahzun da I onlar
ol-
Onlara hiçbir korku
Dİmadı-
Rabbleri katında
; elbette müka-
vardır | zekât (verenlerin
Allah'tan korkun ve artık
Tiazlar fatları
faizin peşini bırakın, eğer
gerçekten müminler ise­
^ û H^ I ^ Ij j j j 4JÜ11^SLJ11jJkJo I jJ I I Lj niz.
in k ü n tü m m ü /m in în m in e rrib â ı m â b e k iy e i v e z e rû llâ h e i tte k û ; y â e y y ü h â lle z n e a m e n û 279. Eğer böyle yapmaz­
eğer gerçekten müminler iseniz ve artık faizin peşini bırakın korkun Ey iman edenler! sanız, o zaman Allah ve
' lan
Resulü tarafından size sa­
vaş açılmış olduğunu bi­
j Ij j jLd I j Jülİlî ^ lin. Eğer tevbe ederseniz,
fe le k ü m v e in t ü b tü m v e ra s û lih ; m in e İlâ h i i b ih a r b in m fe /z e n û fe ille m te f'a lû sermayeleriniz sizindir.
sizindir | Eğer tevbe ederseniz
ve Resulü tara-
Allah : * ^ ’ olduğunu bilin | Eğer böyle yapmazsanız, o zaman
Haksızlık etmezsiniz, hak­
fından
sızlığa da uğramazsınız.

S S j i û l i 6 İS e û J J L İ İ V s < S 3 İJ İ5 280. Eğer borçlu darlık


içindeyse, ona ödeme ko­
fe n e z ir a tü n v e in k â n e z û 'u s r a tin v e lâ tü z le m u n lâ te z lim û n e r u û s ü e m v â lik ü m laylığına kadar bir süre ta­
bir süre tanıyın { Eğer borçlu darlık içindeyse I haksızlığa da uğramazsınız i Haksızlık etmezsiniz sermayeleriniz nıyın. Ve bu gibi borçlula­
ra alacağınızı bağışlayıp
sadaka etmeniz eğer bi­
C s s t^ lS < S > Û 3 İJ L l5 ;Ü J :û l^ İJ 1^3L ; ^ û ls '^ s s - ^
lirseniz sizin için, daha ha­
yevm en v e tte k û in k ü n tü m te 'le m u n le k ü m ( h a y ru l v e e n te ş a d d e k û i l : m e y s e ra h yırlıdır.
Ve bu gibi borçlulara alacağınızı bağışla- i ■ ■ daha hayır- j j ona ödeme kolaylığına
S Ş e n 'i yıp sadaka etmeniz eğer bilirseniz İldir
281. Öyle bir günden kor­
I ' ' ! kadar
kunuz ki, o gün Allah'a
döndürüleceksiniz. Son­
ra da herkese kazancı ta­
lâ y ü z le m u n i vehüm ^ m â kesebet ; k ü llü n e fs in m i tü v e ff laimme ilâ İlâ h i tü r c e 'û n e fıh i mamıyla ödenecek ve hiç
haksızlığa uğramayacaktır j kazancı 1 herkese o gün Allah'a | döndürüleceksiniz kimse haksızlığa uğrama­
yacaktır.
Sûre:2 (Bakara, 282) 47 İV

\ o ^
282. Ey iman edenler!
Belli bir vade ile kar­
fe k tü b û h ilâ e c e lin m m ü s e m m e n izâ te d â y e n tü m b id e y n in y â e y y ü h â lle z n e â m e n û
şılıklı borç alış verişin­
karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz
de bulunduğunuz vakit onu yazın Belli bir vade ile
vakit
Ey iman edenler!

onu yazın. Hem aranız­ * s


da doğruluğuyla tanın­
mış yazı bilen biri yazsın.
e n . v e k tü b e k â tib ü n ; v e lâ y e /b e b il'a d li k â tib ü m beyneküm v e ly e k tü b
Yazı bilen biri, Allah'ın,
doğruluğuyla
kendisine öğrettiği gibi yazmaktan Yazı bilen biri i kaçınmasın da yazı bilen biri Hem aranızda yazsın
tanınmış
yazmaktan kaçınma­ » E Ji

sın da yazsın. Bir de 4 İI a i liJ li U Ö .


hak kendi üzerinde olan
Ilâ lie v e ly e tte k i Ih a k k u | lle z 'a le y h i v e ly ü m lili fe ly e k tü b llâ h ü ke m â 'a lle m e h
adam söyleyip yazdırsın
Allah'­ adam söyleyip
korksun da Bir de hak i kendi üzerinde olan yazsın Allah'ın kendisine öğrettiği gibi
ve herbiri yazarken Rab- dan yazdırsın
bi olan Allah'dan kork­
sun da haktan birşey ek­ • j\ ıö z -f-r „ J i J ı e l i ^ J ı 5LS ö L >
siltmesin. Şayet borç­
ev s e fıh e n fe in k â n e llez^ 'a le y h i Ih a k k u şeyâ m in h ü v e lâ y e b h a s rabbelî
lu bir bunak veya küçük ve herbiri
veya bir bunak | Şayet borçlu birşey haktan eksiltmesin
bir çocuk veya söyleyip
yazdıramıyacak durum­
da biri ise velisi doğru­ I j V .f. 1 , ! i I j J j J L IL j J - J - o- a JL ? jjb

sunu söyleyip yazdır­


v e s te ş h id û b il'a d l Ive liyyü h u i fe ly ü m lil lâ y e s te t''u e n y y ü m ille h ü v e ev d a 'f e n
sın. Erkeklerinizden ha­ doğrusunu
şahit de yapın velisi yazdırsın söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise veya küçük bir çocuk
zırda olan iki kişiyi şa­ söyleyip
hit de yapın. Şayet iki X E

tane erkek hazırda yok­


sa, o zaman doğruluğu­ fe ille m y e k û n â m ir r ic â lik ü m şeh d eyn i
-e m ra e tâ n i fe r a c ü lü n v ra c ü le y n i
na güvendiğiniz şahitler­
iki kadın ki bir erkekle Şayet iki tane erkek i hazırda yoksa Erkeklerinizden hazırda olan i iki kişiyi
den bir erkekle iki kadın
ki, birisi unutunca, öbü­
rü hatırlatsın, şahitler I U 4 - ^ û u 1 1 ^
de çağırıldıklarında ka­ lü h râ ih d h ü m â fe tü z e k k ir a . ih d h ü m â e n te d ille m in e ş ş ü h e d â i m im m e n te rd a v n e
çınmasınlar; siz yazan­ o zaman doğruluğuna
öbürü ona hatırlatsın birisi unutunca şahitlerden
lar da az olmuş, çok ol­ güvendiğiniz

muş, onu vadesine ka­


dar yazmaktan usan­ >
- ji l ' j ö ^ i i l I V s ' l > '- > U I ö l t I İ 4 İ J 1 4 . b
1
mayın. Bu, Allah katın­ e v k e b ra n şa g ıra n e n te k tü b û h ü v e lâ te s e m ü izâ m â d ü 'û şşühedâü velâ y e /b e
da adalete daha uygun siz yazanlar da a z
çok olmuş onu yazmaktan usanmayın çağırıldıklarında şahitler de , kaçınmasınlar
olduğu gibi; hem şa­ olmuş I

hitlik için daha sağlam,


hem şüpheye düşme­ y i Ij i t i ö ;:> I4 İU r ' J h d il i l f L ^ ı J l
meniz için daha elveriş­ illâ e llâ te r tâ b ü veednâ liş ş e h â d e ti veekvem ü i n d e İlâ h i e k s e tu z a lik ü m İlâ ecelih
lidir. Meğer ki, aranızda M e - 1 hem şüpheye düşme- adalete
Bu vadesine kadar
daha elverişlidir; hem şahitlik için daha sağlam Allah katında j daha uygun
hemen devredeceğiniz ğer kil meniz için ' olduğu gibi
bir ticaret olsun, o za­
man bunu yazmamanız­
da sizin için bir sakınca cünâhun 'a le y k ü m fe le y s e beyneküm tü d ır û n e h â tic â r a te n h â d ira te n e n te k û n e
yoktur. Alım satım yap­ bir sakınca sızın ıçın yoktur aranızda devredeceğiniz hemen bir ticaret olsun
tığınız vakit de yine şa­
hit tutun. Ayrıca ne ya­
zan, ne de şahitlik eden ^ ^ ''
bir zarar görmesin. Eğer v e in t e f'a lû i v e lâ ş e h d k â tib ü n v v e lâ y ü d â r r a i izâ te b â y e 'tü m v e eşh id O e llâ te k tü b û h â
onlara zarar verirseniz, ^ne de şahitlik eden I ^vr'ca ne |
yazan
o işte mutlaka size do­
kunacak bir günah olur.
Üstelik Allah'dan kor­
kun. Allah size ayrıntı­ 'a lım b ik ü lli ş e y in ıv â llâ h ü i İlâ h I v e y ü 'a llim ü k ü m ü İlâ h ^ v e tte k û ı b ik ü m i fü s û k u m feinnelîû

larıyla öğretiyor ve Allah I size ayrıntılarıyla öğ- , Üstdik ; , isizedoku-l bir günah o işte
bilir her şeyi ve Allah Allah I lAliahdanİ \ nacak î ,^i, mutiai:
retiyor olur mutlaka
her şeyi bilir.
^ ^ *2. 8
İA 43 Sûre:2 (Bakara, 283-286)

ü ri^ j- a ü T ) û L a j j \jX J ^ j s —^ û | j

fe in e m in e fe r ih â n ü n m m e k b û d a h
283- Şayet siz sefer üze­
k â tib e n v e le m te c id û 'a l I s e fe rin -/ v e in k ü n tü m
o vakit alınmıj bir rehin belge
re olur bir kâtip de bula­
güveniyorsanız bir kâtip de bulamazsanız sefer üzere Şayet siz olur
yerine geçer mazsanız, o vakit alınmış
bir rehin belge yerine ge­
ı>5is:5 '“^ u î J l ÛS4İİ f'
çer. Yok eğer birbirinize
v e lâ te k tü m û ra b b e h Ilâ lie i v e ly e tte k i ie m â n e te h û lle z î / t ü m in e fe ly ü e d d i
güveniyorsanız kendisi­
b e 'jju k ü m b e '^ ja n
Babbi Allah' üzerindeki ne güvenilen adam Rab-
inkâr edip gizlemeyin korksun da kendisine güvenilen adam ödesin Yok eğer birbirinize
olan dan emaneti bi olan Allah'dan korksun
XX .
rî da üzerindeki emaneti
o 14J İ OJ l ,(? g. )I ödesin. Bir de şahitliği­
'a lîm 1 b im â te 'm e lû n e v â ııâ liü l^ a lb ü li feinneüü .îsim ün j v e k tü m liâ v e m e riv ş ş e tiâ d e ti
nizi inkâr edip gizleme­
mutlaka yin, onu kim inkâr ederse
onu bilir j Her ne yaparsanız Allah vebal içindedir onu inkâr ederse j kim Bir de şahitliğinizi
onun kalbi mutlaka onun kalbi vebal
> o -> » içindedir. Her ne yapar­
j U û jj o f (J o t <^ 1 ( J t j i ^ sanız Allah onu bilir.
e v t ü p f û liü m â f r e n fü s ik ü m v e in tü b d û v e m â f î le rd m â f î s s e m .ıv â ti lillâhi 284. Göklerde ne var,
hepsi
gizli tutsanız da Siz içinizdekileri açığa vursanız da yerde ne varsa Göklerde ne var Alfa-
yerde ne varsa hepsi
h'ındır Allah'ındır. Siz içinizdeki­
leri açığa vursanız da giz­
li tutsanız da Allah onun­
'al-ı k ü lli ş e y in v â ııâ liü m enyyeşâ/ j v e y ü 'a z z ib ü lim e n y y e ş â ü j fe y e g fir u | İlâ h |b ih ij y ü h â s ib k ü m la sizi hesaba çeker.
her şeye Allah dilediğine de azab eder Sonra dilediğini bağışlar Allah sizi hesaba çeker Sonra dilediğini bağışlar,
, t dilediğine de azab eder.
Jl

O - ^ t J ^ Û O j J ^ l L « -J J ^ 3 ^t
Allah her şeye kadirdir.
285- Peygamber,
ım e n e i k ü llü n I v e lm ü /m in û n m irra b b ih ı i ile y h i b im â ü n z ile rra s û lü i .ım e n e k a d îr
Rabbi'nden kendisine
iman kendisine
ettiler
hepsi Müminlerin de Rabbi'nden
ne
indirildiyse Peygamber i ona iman etti kadirdir ne indirildiyse ona iman
etti. Müminlerin de hep­
si Allah'a, meleklerine,
kitaplarına ve peygam­
v e k â lû m irru s ü lih b e y n e e ha rd in m lâ n ü fe r rik u | v e r u s ü lih v e k ü tü b ih î v e m e lâ îk e tih ı b illâ h i
berlerine iman ettiler.
Biz Allah'ın peygam­ ve peygamber-
dediler arasında ayırım yapmayız kitaplarına meleklerine Allah'a
berleri lerine «Biz Allah'ın peygamber­
X of leri arasında ayırım yap­
1 ü X
a İI ■’ ' II i l i ş k i mayız, duyduk ve itaat
** 1 •J
ettik. Ey Rabbimiz, ba­
n e fs e n llâ h ü lâ y ü k e llifü | Im e ş îr v e ile y k e ra b b e n â g u fr â n e k e v e e ta 'n â | s e m i'n â
hiç kim ­
ğışlamanı dileriz, dönüş
Allah yük yüklemez dönüş ancak sanadır py Rabbimiz bağışlamanı dileriz ve itaat ettik | duyduk
seye ancak sanadır.» dediler.
286. Allah hiç kimse­
^ [1 1 J U U 14 J ye gücünün yeteceğin­
lâ tü e fjiz n â ra b b e n â m â k te s e b e t v e 'a le y h â m â kesebet le h â illâ v ü s 'a h â den başka yük yüklemez.
bizi tutup sorguya
Ey Rabbimiz
zararı yine kendi- kendi­ gücünün yeteceğinden Herkesin kazandığı ha­
yaptığı kötülüğün Herkesin kazandığı hayır
çekme I sinedir sine başka yır kendisine, yaptığı kö­
o X
tülüğün zararı yine ken-
id J U J . I ü 4 J L ^ ü 4 3 l i u J . I ı l ^ ^o disinedir. Ey Rabbimiz,
k e m â h a m e lte h û iş ra n 'a le y n â j v e lâ te h m il ra b b e n â e b ta /n â ev in n e s ın â eğer unuttuk ya da yanıl-
yüklediğin gibi ağır yük bize yükleme Ey Rabbimiz yanıldıysak yada
dıysak bizi tutup sorgu­
eğer unuttuk
ya çekme! Ey Rabbimiz,
bize bizden öncekilere
yüklediğin gibi ağır yük
'a n n â v e 'fü j m â lâ ta k a te le n â b ih v e lâ tü h a m m iln â i ra b b e n â | 'a le lle z ın e m in k a b lin â yükleme! Ey Rabbimiz,
Günahla-
atfet gücümüzün yetmeyeceği yükü de bize yükleme Ey Rabbimiz bizden öncekilere
bize gücümüzün yetm e­
fimizi
yeceği yükü de yükle­
me! Günahlarımızı affet,
® ,^ ^ L Ü ı i-ö jı J lİ - - i j i m ağfiret et bizi, rahmet
'a le Ik a v m i Ik â firîn fe n ş u rn â m e v l.ın â I e n te ‘ v e rh a m n â le n â v e g f ir et bize! Şensin bizim
kâfir kavıınlete karşı yardım et bize Mevlamız
I Şensin
rahmet et bize bizi mağfiret et
M evlam ız, kâfir kavim-
i bizim
lere karşı yardım et bize.
a ^

ö J L I .
Sûre:3 (Âl-i İmrân, 1-9) 49 M

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ « O l La_» L o J o u i 8j

M e d in e d ö n e m in d e in ­
m iş tir. 2 0 0 â y e ttir. 'ÂLİ-'İMRÂN Â li İMRÂN SURESİ
Rahmân ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla.
1. Elif, Lâm Mîm,
rr a h im | llâ h ir r a h m .m i b is m i
2. Allah, kendisinden baş­
ka tanrı olmayan, hayy ve ve Rahîm Rahmân olan Allah'ın ismiyle
kayyûmdur. ı>

3-4. O, sana kendisinden


öncekileri tasdik edip doğ­
6 ^ jiÛ L . v i iş jı â 4 -U J S i V I ajı ■ y op\
m ü ş a d d il^ a l b ilh a k k i Ik itâ b e 'a le y k e 1 n e z z e le Ik a y y û m Ih a y y ü Ih ü v e illâ lâ il.ıh e e llâ tiü dif-lâtHiıllıı
rulayan bu kitabı hak ile in­ cendisinden
tasdik edip an­ Elif, Lâm
dirdi. Daha önce insanla­ doğrulayan
hak ile bu kitabı 0 , sana j indirdi ve kayyûmdur hayy 0
cak
tann Allah
Mîm
ra hidayet olarak Tevrat'ı
ve Incil'i de yine O indirmiş­
ti.. Evet bu Furkan'ı da O in­
dirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın Ifü r ljâ n v e e n z e le lin n â s i h ü d e n I m in k a b lü v e lin c îl t t e v r â te v e e n z e le lim â b e y n e ye deyhi
âyetlerini inkâr edenler için Evet bu Furka-
O indirdi insanlara « S İ ve Incil'i de Tevrat'ı
yine O
kendisinden öncekileri
n'ı da indirmişti
çetin bir azap vardır. Allah
çok güçlüdür, intikamını alır.
a İs \ r*)| { ? ) I»l flT Ij j ^ I j o l jv p p J ^ 1 Ij^ - L S " 3 - j j J I
5. Şu da kesindir ki, ne yer­
de, ne de gökte hiçbir şey llâ h e in n e zû n tijjâ m a zızu n v e llâ h ü 'a z â b ü n şe d ıd le h ü m b iâ y â ti İlâ hi in n e lle z n e keferû

Allah'a gizli kalmaz. Allah'a


ju da ke­
intikamını alır
çok güç­
Allah çetin bir azap vardır
Gerçek şu ki, Allah'ın
inkâr edenler için
sindir ki lüdür âyetlerini
6. Sizi, rahimlerde dilediği
gibi şekillendiren O'dur. Ken­
disinden başka tanrı olma­
yan, şan, şeref ve hikmet sa­ f î le rh â m i lle z i y ü ş a v v iru k ü m hüve v e lâ f î s s e m â / f î le rg i şeyün 'a ie y h i lâ ye bfâ

hibi olan ancak O'dur. rahimlerde Sizi şekillendiren O'dur ne de gökte ne yerde hiçbir şey ona gizli kalmaz
7. Sana bu kitabı indiren
O'dur. Bunun âyetlerinden
bir kısmı muhkemdir ki, bu
âyetler, kitabın anası (aslı) m in h ü ik itâ b e 'a ie y k e liezT e n z e ie hüve ih a k m l'a z ız ü h ü v e illâ
lâ ila h e k e y fe y e şâ/
demektir. Diğer bir kısmı ve hikmet sahibi an­ KefKiısmoen
Bunun bu kitabı Sana indiren O'dur şan, şeref O'dur başka tanrı dilediği gibi
olan cak olmayan
da müteşabih âyetlerdir. u
Kalblerinde kaypaklık olan­
lar, sırf fitne çıkarmak için,
bir de kendi keyflerine göre ze ygunj fe e m m â lle z n e f i k u lû b ih im m ü te ş â b ih â t v e ü h a ru ü m m ü Ik itâ b i h ünnel .ly â tü n ü h k e m â tü n
te'vil yapmak için onun Diğer bir kitabın anası (aslı) bu âyetlerinden bir kısmı muh­
müteşabih âyetlerdir
müteşabih olanlarının peşi­ kısmı da demektir âyetler kemdir ki
ne düşerler. Hâlbuki onun f ) i — ^ ^ o

te'vilini ancak Allah'dan «l L » j LS L o j «Jl j j L j f t l j L J o l j  J ü J jJ I f t U u o l o L i J Lo ü j a j J L o

başka kimse bilmez, ilimde


llâ h ü illâ te /v ıle h û v e m â y e 'le m ü b tig â e Ifitn e ti m in h ü m â te ş â b e h e fe y e tte b i'û n e
uzman olanlar, «Biz buna
Alla­ an­ Hâlbuki onun başka kimse bir de kendi keyflerine göre müteşabih
inandık, hepsi Rabbimiz sırf fitne çıkarmak için onun peşine düşerler
h'dan cak te'vilini bilmez te'vil yapmak için olanlarının
katındandır.» derler. Üstün
akıllılardan başkası da de­ L o j L â_ j 3 ^ L U o l ç j
rin düşünmez.
illâ v e m â y e z z e k k e ru in i n d i ra b b in â jk ü llü n b ih i âm en n â y e k û lû n e f î n im i v e rrâ s ih û n e
8. Ey Rabbimiz! Bize İh­
başka­ Biz
san ettiğin hidayetten son­ derin düşünmez Rabbimiz katındandır hepsi inandık derler İlimde uzman olanlar
sı da buna
ra kalblerimizi haktan saptır­ 0,0 t *
ma, bize kendi katından rah­
jJ L i^ y îV L jo
met İhsan eyle! Şüphesiz ki.
Sen bol ihsan sahibisin. innekel ra h m e h m ille d ü n k e le n â : v e he b b e 'd e iz h e d e y te n â k u lû b e n â lâ tü z ig ra b b e n â ü lû lelbâb
Şüphe İhsan Bize İhsan ettiğin hidayet­ haktan Ey Rabbi-
9. Ey Rabbimiz! Muhakkak rahmet 1 kendi katından bize kalblerimizi Üstün akıllılardan
siz ki eyle ten sonra saptırma mizl
ki. Sen, geleceğinde hiç
şüphe olmayan bir gün­
de bütün insanları bir ara­
ya toplayacaksın. Muhak­ Imrâd iâ y ü f) lifü ilâ h e jn n e lâ ra y b e f ih liy e v m il c â m i'u n n â s i tn n e ke ra b b e n â Ive h h âb ente

kak ki Allah, hiç sözünden mu geleceğinde hiç bir bütün insanlan bir araya pUrakkak Ey Rabbi­
hiç sözünden caymaz Allah Sen bol İhsan
lekk ^ ü j ih e ^ l m a | ^ Ikc Sen miz!
caymaz.
0 * 50 Sûre:3 (Âl-i İmrân, 10-15]

10. Gerçek şu ki, kâfirlere,


Allah'tan gelecek bir za­
şe ya m in e İlâ h i | v e lâ e v lâ d ü h ü m : e m v â lü h ü m 'a n h ü m le n tü g n iy e in n e lle z n e k e fe rû
rarı, ne malları, ne de ev­
Allah'tan gelecekj
zerrce
bir zararı I
ne de evlatları ne malları kendilerini engelleyemez Gerçek şu ki, kâfirlere latları zerrece engelleye­
y mez. İşte onlar, o ateşin
M I ö -^ j G J I J j İ j ^
yakıtı olacaklar.
11. Gidişatları, Firavun
v e lle z n e m in k a b lih im k e d e /b i a li fir 'a v n e vekûdü nnâr v e ü lâ îk e h ü m
soyunun ve daha önce­
ve daha öncekilerin Gidişatları, Firavun soyunun gidişatı gibidir | o ateşin yakıtı olacaklar işte onlar kilerin gidişatı gibidir.
Onlar, âyetlerimizi yalan
j i e ^ L iJ ı lL î u L i saymışlardı. Bunun üze­
rine Allah da onları işle­
kul I şed dü l'lk â b v e llâ h ü : b iz ü n û b ih im I llâ h ü fe e h a z e h ü m ü b iâ y â tin â kezzebû
dikleri günahlar yüzünden
de ki I cezası çetin olandır I Allah
yüzünden ı^ngh ^ l o n f c i y . » » yalan saymışlard yakalayıp alaşağı etti. Al­
o t i ^ y OJ o ^ lah, cezası çetin olandır.
12. O inkârcı kâfirlere de
Im ih â d v e b i/s e ilâ c e h e n n e m v e tü h ş e rû n e s e tü g ie b û n e
ki, siz mutlaka yenilgi­
lille z n e k e fe rû
ve toplanıp doldurula­ siz mutlaka yenilgiye ye uğrayacak ve topla­
bir döşektir Orası ne fena cehenneme O inkârcı kâfirlere
caksınız uğrayacak nıp cehenneme dolduru­
lacaksınız. Orası ne fena
J j j l i i J lj 'lü iJ I J "oi ; İ J 615 l i bir döşektir.
veührâ fı s e b II İlâhı t ü k â tilü
fie tü n Ite k a tâ fı fie te y n i â y e tü n ! le k ü m kad kâne 13. Hiç şüphesiz karşı
Onlardan Hiç şüphesiz karşıya gelen iki topluluk­
öbürü de Allah yolunda savaşıyordu karşı karşıya iki toplulukta i bir âyet size vardır
biri
gelen ta size bir âyet, bir işaret
o ve ibret vardır. Onlardan
İL İ J
.
jv - ö - J j J - J ® biri Allah yolunda sava­
m enyveşâ/ bineşrihı yüeyyidü vellâhü r a /y e l'a y n m is le y h im /e r a v n e h ü m k â fir a tü n y şıyordu, öbürü de kâfirdi
dilediğini
gönderdiği destekli­
Allah da
ve karşılarındakini göz
yardımla yordu göz kararıyla j kendilerinin iki katı j''® gg[|yo'f'|afdf'” ' I
kararıyla kendilerinin iki
katı görüyorlardı. Allah da
gönderdiği yardımla dile­
h u b b ü ş ş e h e v â ti lin n â s i z ü y y in e liülî lebşâr ! leibratel f i z o lik e in n e diğini destekliyordu. Gö­
kabilinden aşın sevgiyle bağla­ çok süslü bunda apaçık bibet ren gözleri olanlar için el­
insanlara Gören gözleri olanlar için bir ibret
nılan şeyler gösterilmiştir vardır i te bette bunda apaçık bir ib­
ret vardır.
i j u j- a a 8^ViKAo.] I J-xJs>Li-iJ Ij IJ t L«2uL 14. insanlara kadınlar,
v e lfid d a ti ; m in e z z e h e b i v e lk a n â t ri Im ü k a n ta r a ti v e lb e n n e m in e n n ıs a i oğullar, yüklerle altın
ve gümüş altın yüklerle yığınları oğullar kadınlar
ve gümüş yığınları, sal­
ma atlar, davarlar, ekin­
> t
ler kabilinden aşırı sev­
- j Jv Jl o ^ l j f U i V l j îa j- iJ J I J 4- İ J İJ
giyle bağlanılan şeyler
m e tâ 'u Ih a y t i d d ü n y â z a lik e v e lh a rs v e le n 'â m i v e lh a y li Im ü s e v v e m e ti çok süslü gösterilmiştir.
dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan Hâlbuki
ekinler davarlar salma atlar
Hâlbuki bunlar dünya ha­
şeylerdir bunlar
yatının geçici faydalarını
sağlayan şeylerdir. Oysa
’ ' ^ ^
varılacak yerin (ebedî ha­
i m in z â lik ü m b ih a y rin m 1 e u n e b b iü k ü m ku l h ü s n ü Im e â b v e llâ h ü 'in d e h û yatın) bütün güzellikleri
Korunan kullar için 0 istediklerinizden
daha hayır­ size haber vereyim
De ki
Oysa varılacak yerin (ebedî
Allah katindadır
Allah katindadır.
lısını mi? hayatın) bütün güzellikleri
15. De ki, size, o istedik­
. j j U : : , L p v ı ı
~ ” I• lerinizden daha hayırlısını
f> - f ^ J
-
haber vereyim mi? Koru­
fıhâ h â lld ın e lenhâru m in te h tih e c e n n â tü n in d e r a b b ih im nan kullar için Rablerinin
içlerinde ebedî kal­
orada ırmaklar altlarından akar cennetler var k i! Rablerinin yanında yanında cennetler var ki,
mak üzere onlara
altlarından ırmaklar akar,
-S ^ ^ ^o -’ ■ I T»
0 J I I i - jJ U
L sL l.J L » '*1)■■■ A j,< a , 4 J ü K3 <u ) I
içlerinde ebedî kalmak
♦ J' O ' j — ® j — ^
üzere onlara orada, hem
b irıb â d b e ş ru m v e llâ h ü 1 m in e ilâ h veridvânünm im ütahheratünV| veezvâcünm tertemiz eşler var, hem
o kulları görür Allah i hem de Allah'dan bir rıza vardır | hem tertemiz j eşler var de Allah'dan bir rıza var­
dır. Allah, o kulları görür.
İjı İJ iiS ^ ı
Sûre:3 (Âl-i İmtân, 16-22) 5 ] o1

16. Onlar ki, «Ey Rabbi-


miz! Biz inandık, iman ge­
tirdik, artık bizim suçları­ v e k in â zünûbenâ fâ g f ir le n â in n e n â â m e n n a ı ra b b e n â e lle z n e y e k û lû n e

mızı bağışla ve bizi ateş koru


artık bizim suçla­
bağışla Biz inandık, iman getirdik Ey Rabbimiz Onlar ki derler
rımızı
azabından koru!» derler.
17. O sabredenleri, o
doğruluktan şaşmayanla­
v e lm ü n f ik n e v e lk â n itîn e v e ş ş â d ik n e e ş ş â b ir n e 'a z â b e nn-ır
rı, o elpençe divan duran­
ları, o nafaka verenleri ve o nafaka verenleri j o elpençe divan duranları j o doğruluktan şaşmayanları O sabredenleri ve bizi ateş azabından

seher vakitlerinde o istiğ­


far edip yalvaranları (gö­
rür).
v e lm e lâ îk e tü ! hüve İllâ lâ ilâ h e fennehüj llâ h ü ş e h id e b ile s h a r v e lm ü s te g fir n e
18. Allah şehadet eyledi
şu gerçeğe ki, başka tan­ Bütün melekler Iî vardır
° ancak başka tanrı
yok i öe1<i
Allah şehadet eyledi ve seher vakitlerinde o istiğfar edip yalvaranları (görür)

rı yok, ancak O vardır. Bü­ ^ A >

tün melekler ve ilim uluları > ı ı ^ , . j ; ı ı j '..VIa 11- v u .ts iı . f . . j i i ^ i J ı ı ^ . i : .


’ 1 ' ' ' ' ^ ^ ^
da dosdoğru olarak buna
Ih a k ım l'a z z ü hüve illâ lâ ilâ h e b ilk is t I k â îm e m v e ü lû l'ilm i
şahittir ki, başka tanrı yok,
başka tanrı
ancak O aziz, O hakîm var­ O hakîm vardır aziz 0 ancak
yok
dosdoğru olarak j buna şahittir ki ve ilim uluları da

dır.
19. Doğrusu Allah katın­ VI^ 4, ı l ş^ ü ı I A j I ^ i JI i J i i i - ı !i: .v' ' ı a İi ı l s o r iiJ' i o !
da din, İslâm'dır; o kitap Ii inne
illâ Ik itâ b e lle z m e û tû v e m â h te le fe lis lâ m 'in d e İlâ hi d d ın e
]
verilenlerin anlaşmazlık­ , I
sırf j 0 kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise Islâm'dır Allah katında din Doğrusu
ları ise sırf kendilerine
0 0
ilim geldikten sonra ara­ 0 -î i . t
larındaki taşkınlık ve ihti­ A l t l ı
J — •*------- ^ 0 - » 3 i* V- t «♦ « 1” ”
rastan dolayıdır. Her kim
bl .y â ti İlâ hi y e k fü r vem eny beynehüm begyem l'ilm ü m im b e 'd i m â câ e h ü m ü
Allah'ın âyetlerini inkâr taşkınlık ve
Allah'ın âyetlerini inkâr ederse Her kim aralarındaki ihtirastan ilim kendilerine geldikten sonra
ederse iyi bilsin ki, Allah dolayıdır
hesabı çabuk görendir.
20. Buna karşı seninle
münakayaşa kalkışırlarsa lillâ h i! v e c h iy e e s le m tü | fe k u l i fe ln h â c c û k e : s e r;'u Ih is â b | llâ h e ' fe inn e
de ki: «Ben, bana uyan­
larla birlikte kendi özü­
kendi özümü | deki |
Buna karşı seninle münakayaşa
^ ^" ^^ a ^l k ^ı şu^ l a r T f
kalkışırlarsa
I hesabı çabuk görendir ki
| Allah j iyi bilsin kı

mü Allah'a teslim etmi­


şimdir». Kendilerine kitap s 4 ^ v i 5 4 .ıis - jı I A j1
I ^ >vjt• ^ ^ ^
verilenlere ve (kitap veril­ fe ln e s le m û e e s le m tü m v e lü m m iy y n e i Ik itâ b e lille z m e u tû v e k u l I v e m e n i tte b e 'a n
meyen) ümmîlere de ki: Siz de İslâm'ı kabul ve (kitap verilme­ Ben, bana uyanlarla
Eğer İslâm'a girerlerse Kendilerine kitap verilenlere de kı
«Siz de İslâm'ı kabul etti­ ettiniz mi? yen) ümmîlere birlikte
t E
niz mi?» Eğer İslâm'a gi­
rerlerse hidayete ermiş © jliJ l; 'A ıii ^ ^ 1 L s iıi l y A d ij ' ^
olurlar. Eğer yüz çevirirler­ b iH b â d b e ş ru m v e llâ h ü Ib e lâ g 'a le y k e fe in n e m â v e in te v e lle v fe k a d i h te d ev
se, sana düşen şey ancak sana düşen
kulları görendir Allah tebliğ etmektir ancak Eğer yüz çevirirlerse hidayete ermiş olurlar
tebliğ etmektir. Allah kul­ şey
S c
ları görendir.
21. Allah'ın âyetlerini
^ ^ .
inkâr edenler ve haksız v e y e t tü lû n e i b ig a y ri h a k k in v i n n e b iy y n e I v e y e k tü lû n e b i<;yâti İlâ h i in n e lle z n e y e k fü r û n e
yere peygamberleri öl­ canına loyanlar yok ve haksız yere peygamberleri öldürenler Allah'ın âyetlerini i inkâr edenler
dürenler, insanlar için­
de adaleti emredenlerin
canına kıyanlar yok mu?
Bunları acıklı bir azapla ü lâ îk e b i'a z â b in e lîm fe b e ş ş ir h ü m m in e n n â s i b ilk is ti lle z n e y e /m ü rû n e
müjdele! İşte bunlar öyle
insanlar içinde emredenlerin
acıklı bir azapla Bunları müjdele adaleti
kimselerdir ki
22. İşte bunlar öyle kim­
selerdir ki, dünyada da
ahirette de bütün yaptık­
ları boşa gitmiştir. Onla­ m in n â ş irm le h ü m I v e m â v e li:h it3 ti fî ddünyâ e 'm â lü h ü m lle z.n e h a b ita t

rın hiçbir yardımcıları da hiçbir yardımcıları da Onların


olmaya­
ahirette de dünyada da bütün yaptıkları boşa gitmiştir
caktır
olmayacaktır.
< I o _ 11 i ^ j>
OY 52 Sûre:3 (Âl-i İm tân, 23-29]

>« 23. Görmüyor musun, o


liy e h k ü m e ilâ k ltâ b l İlâ h i y ü d 'a v n e m in e Ik itâ b i I n e ş ıb â n m İlâ lle z m e û tû e le m te ra kendilerine kitaptan bir
hüküm vermek Görmüyor nasip verilmiş olanlar,
Allah'ın kitabına “ 7a‘'''“ ' j o kendilerine kitaptan bir nasıp verilmiş olanlar
için musun
aralarında hüküm ver­
mek için Allah'ın kitabı­
IjJ lİ J j ı ^ j P
na davet olunuyorlar da,
k â lû b ie n n e h ü m z â lik e i v e h ü m m ü 'rid û n r-’in h ü m fe n k u n m y e te v e ll sümme b e y n e h ü m sonra içlerinden bir kısmı
demeleridir onlann Bunun sebebi [ yüz çevirerek içlerinden bir kısmı dönüp gidiyorlar sonra aralarında
yüz çevirerek dönüp gidi­
yorlar.
Ûj L«LjI jL jJ 11 yj 24. Bunun sebebi, onla­
rın «belli günlerden baş­
m â k â n û y e fte r u n f i d in ih im v e S a rra h ü m | e y y â m e n m ın e 'd û d â tin v İllâ n n â ru le n te m e s s e n â ka bize asla ateş azabı
kendilerini baş­
Uydurageldikleri yalanlar dinlerinde
aldatmaktadır
belli günlerden
ka
ateş azabı bize asla dokunmaz dokunmaz» demeleridir.
Uydurageldikleri yalanlar
L» ı^jouLi JLs^ c>4-5jj 4^ j j»y y p LlİLol-» i j | vjLİ-sij 0 dinlerinde kendilerini al­
datmaktadır.
m â kesebet k ü llü n e fs in m v e v ü f fiy e t f ih i lâ ra y b e liy e v m in izâ c e m e 'n â h ü m fe k e y fe
25. O geleceğinde hiç
tamamen O gele­ hiç şüphe kendilerini bir araya topla­ halleri nasıl ola­
ne kazandıysa herkese günde şüphe olmayan günde
ödendiği vakit ceğinde olmayan dığımız caktır?
kendilerini bir araya top­
^ ^ 3 iU J ^ jİİ4 jl^ p 4 L Ü l jU U ^ I jİ O û > Ü k ^ ladığımız ve hiç kimseye
haksızlık edilmeden her­
v e te n z i'u m e n te ş â ü Im ü lk e tü /tî i Im ü lk i m â lik e llâ h ü m m e k u l! v e h ü m lâ y ü île m û n
kese ne kazandıysa ta­
çeker alırsın dilediğine Sen mülkü verirsin Ey mülkün sahibi Allah'ım De ki ve hiç kimseye haksızlık edilmeden mamen ödendiği vakit
halleri nasıl olacaktır?
il İL İ5 ^ i l i i 0 - 0 ± }J J \ 26. De ki: «Ey mülkün sa­
Ib a y r m e n te ş â /
hibi Allah'ım! Sen mülkü
in n e k e b iy e d ik e i v e tü z lllü ! m e n te ş â ü 1 v e tü 'iz z ü m im m e n te ş â / Im ü lk e
Muhakkak
dilediğine verirsin, diledi­
Hayır Senin elindedir dilediğini zelil edersin dilediğini aziz edersin. dilediğinden de onu
ki, Sen ğinden de onu çeker alır­
sın, dilediğini aziz eder­
J 4 J IJ j U ^ I J sin, dilediğini zelil eder­
sin. Hayır Senin elinde­
f î Neyli n n e h â ra v e tû lic ü f î n n e h â ri 1 Neyle tûN cü k a d îr 'a lâ k ü lli ş e y in
dir. Muhakkak ki. Sen her
gecenin içine gündüzü sokarsın gündüzün içine Geceyi sokarsın kâdirsin her şeye
şeye kâdirsin.
27. Geceyi gündüzün içi­
İ iji t S - 0 ^ 1 S- ne sokarsın, gündüzü ge­
m e n te ş â ü v e te rz ü k u m in e Ih a y y 1m e y y ite v e tü b r ic ü m in e Im e y y iti Ih a y y e v e tü b r ic ü
cenin içine sokarsın; ölü­
den diri çıkarırsın, diriden
Dilediğine de nzık verirsin diriden ölü çıkarırsın ölüden diri çıkarırsın
ölü çıkarırsın. Dilediğine
de hesapsız rızık verirsin.
28. Müminler, müminle­
m in d û n i Im ü /m in ın e v liy â e Ik â fin n e Im ü /m in û n e lâ y e tte b iz i b ig a y r i h is â b ri bırakıp da kâfirleri dost
müminleri bırakıp da dost kâfirleri Müminler edinmesin hesapsız
edinmesin ve onu her
kim yaparsa Allah'dan ili­
şiği kesilmiş olur, ancak
onlardan gelecek tehli­
v e y ü h a z z iru k ü m ü tü ljâ h m in h ü m e n te tt e k û illâ f î ş e y in | m in e İlâ h i i fe le y s e z â lik e v e f'a l vem en keden bir korunma yap­
sizi korunmanız husu­ gelecek ancak bir korunma baş­
ilişiği Allah'dan kesilmiş olur ve onu yaparsa herkim
manız başkadır. Bununla
sunda uyarır tehlikeden onlardan yapmanız kadır
beraber Allah sizi kendi­
sinden korunmanız husu­
sunda uyarır. Nihâyet gi­
y e 'le m h ü e v tü b d û h ü m â f i ş u d û rik ü m in tü b fû j !$ul Imeşîr v e ilâ İlâ h i n e fs e h llâ h ü diş Allah'adır.
açığa vursanız kendisin­ Bununla 29. De ki, göğüslerinizde-
onu bilir göğüslehnizdekini gizleseniz de j De ki Nihâyet gidiş Aiiah'adır beraber
da den Allah
kini gizleseniz de, açığa
vursanız da Allah onu bi­
lir. Göklerde ne var, yerde
kadîr 'a lâ k ü lli şe y in v e llâ h ü v e m â f î le r ^ m â f î s s e m â v â ti I v e y e 'le m ü i İlâ h ne varsa hepsini bilir. Hiç
kadirdir her şeye
Hiç şüphe-
yerde ne varsa Göklerde ne var i hepsini bilir j Allah şüphesiz Allah, her şeye
siz Allah
kadirdir.
Sûre:3 (Âl-i İmrân, 30-3 7 ) 53
c J ü J liÜ J l or
30. O gün her nefis, ne
■ i.'' ^ » o 't o"» -•'O ''
hayır işlemişse, ne kötü­
lük yapmışsa onları önün­
de hazır bulur. Yaptığı kö­ teveddü m in s û / v e m â 'a m ile t m ü h d a râ I m in b a y r in m m a 'a m ile t k ü llü n e fs in m | te c id ü lyevm e

tülüklerle kendi arasında İster kötülük ne yapmışsa


onları önünde
hayır ne işlemişse her nefis bulur Ogün
hazır
uzak bir mesafe bulunsun
ister. Allah, size asıl ken­
disinden çekinmenizi em­ >•
reder. Şüphesiz ki Allah, ku l b illb â d ra û fü m v e llâ h ü n e fs e h jH â h ü y e y ü h a z z iru k ü m ü e m e d e m b e 'ıd â î v e b e y n e liO ! le v e n n e b e yn e lıâ
kullarını çok esirger. çok Şüphesiz asıl kendi­ size çekinmenizi
De ki kullarını
esirger ki Allah sinden
Allah
emreder j « , i s s r,îS n '
31. De ki, siz gerçekten
Allah'ı seviyorsanız bana
uyun ki, Allah da sizi sev­
sin ve suçlarınızı bağışla­ gafûrur v e llâ h ü z ü n û b e k ü m v e y e g fir le k ü m llâ h ü y ü h b ib k ü m ü fe tte b i'û m llâ h e in k ü n tü m tü h ib b û n e
sın. Çünkü Allah çok esir­ çok esirge Çünkü
suçlarınızı ve bağışlasın
Allah
SİZİ sevsin bana uyun ki Allah'i siz gerçekten seviyorsanız
yici Allah da
geyici ve bağışlayıcıdır. ÎT, o Ji
32. De ki, Allah'a ve I-
Peygamber'e itaat edin!
Eğer aksine giderlerse, Ik â fir in lâ y ü h ib b ü llâ h e fe in n e fe in te v e lle v v e rra s û l llâ h e e îı'û kul ra him

şüphe yok ki Allah kâfirleri kâfirleri sevmez Allah


şüphe Eğer aksine gider­
ve Peygamber'e Allah’a İtaat edin De ki ve bağışlayıcıdır
yok ki lerse
sevmez.
33. Gerçekten Allah, © 'r ^ u J l As A' - i l ol
Adem'i, Nuh'u, İbrahim
soyunu ve imran soyu­ zürriyyetem 'a le l'a le m în v e 'ile 'im r.ın e v e â le ib r â h im e v e n û h a n v âde m e S ta fî llâ h e inne
Bir zürriyet Ge­
nu âlemler üzerine seç­ âlemler üzerine ve İmran soyunu İbrahim soyunu Nuh'u Adem'i seçkin kıldı Allah
çekti
olarak
kin kıldı.
34. Bir zürriyet olarak bir­
birinden gelmişlerdir. Al­ c
in n ı n e z e rtü ra b b i m ra e tü 'im râ n e İz k â le ti 'a lîm s e m ı'u n v e llâ h ü b e 'd u h â m im b e'd
lah her şeyi işitendir, bi­
her şeyi
lendir. adadım Rabbim İmran'ın karısı demişti bilendir
işitendir
Allah birbirinden gelmişlerdir

3 i. imran'ın karısı: «Rab- z


<' <
bim, karnımdakini tam hür
olarak sana adadım, ben­
fe le m m â v e d a 'a th â l'a lîm s s e m î'u I e n te tn n e ke m in n î Ife te k a b b e l m ü h a rra ra n m â f i b e tn ı I leke
den kabul buyur, şüphesiz
tam hür
sen işitensin, bilensin.» Onu doğurunca bilensin işitensin sen benden | kabul buyur karnımdakini I sana
[sana
olarak
demişti.
36. Onu doğurunca -Allah
onun ne doğurduğunu bi­
k e lü n iâ z z e k e ru v e le y s e b im â v e d a 'a t e 'le m ü v e llâ h ü ünâ â v e ç ja 'tü h â mm ra b b i kâ le t
lip dururken- şöyle dedi:
bilip Rab­
«Rabbim, ben onu kız do­ kız gibi erkek değildir onun ne doğurduğunu Allah kız onu doğurdum ben şöyle dedi
dururken bim
ğurdum; erkek, kız gibi
değildir. Ben ona Meryem û l i a l ,v,H ^ d p L a j^ l
adını verdim. Onu ve so­
m in e ş ş e y tâ n i rra c im v e z ü r r iy y e te h â | b ik e ü 'ız ü h â i m e r y e m e vein n T s e m m e y tü h â veinn-
yunu koğulmuş şeytanın
Onu ısmarlıyo­
şerrinden sana ısmarlıyo­ koğulmuş şeytanın şerrinden ve soyunu i sana
rum
Meryem ona adını verdim Ben

rum». t ^ tı

37. Bunun üzerine Rabbi \ j j j S j [ iğ i a Lâ.al>- G L o >■ J >4*^ ^44 j L 4 4 a u O


onu güzel bir şekilde ka­
z e k e riy y â v e k e ffe le h â n e b â te n h a s e n e n v v e e m b e te h â b ik a b û lin h a s e n in v 1r a b b ü h â fe te k a b b e le h â
bul buyurdu ve onu güzel
ve Zekeriy- Bunun üze­
bir bitki gibi yetiştirdi ve ya'nın
himayesine verdi güzel bir bitki gibi ve onu yetiştirdi güzel bir şekilde
rine Rabbi
onu kabul buyurdu

Zekeriyya'nın himayesi­ z
J1 ^ o X
ne verdi. Zekeriyya ne za­ r r ;> «
Ü j ü û Öj U I İ ^ lA s fjlj- S Ü l L S 4 J İ J İ-3 L d i>
man kızın bulunduğu mih­
raba girse, onun yanında y â m e ry e m ü : k â le riz k â 'in d e h â I vecede I Im ih râ b e z e k e riy y â 'a le y h â k ü lle m â d ebale
yeni bir ne zaman kızın
yeni bir yiyecek bulurdu. Meryem deyince
yiyecek
onun yanında bulurdu mihraba Zekeriyya
bulunduğu
girse
«Meryem! Bu sana ne­
reden geldi?» deyince, o
da: «Bu, Allah katından-
dır.» derdi. Şüphesiz Al­ b ig a y ri h is â b m enyyeşâü y e rz ü k u llâ h e in n e m in 'in d i İlâh hüve k â le t h azâ leki ennd

lah, dilediğine hesapsız rı- Şüp­ 0 da. nereden


hesapsız dilediğine nzık verir Allah Allah karındandır derdi Bu sana
hesiz Bu
zık verir.
oi 54 Sûre:3 (Âl-i İmrân, 38-45)

iijl j i J i i l J ^ 4 ^ U S İ J I İ İ ,
38. Orada Zekeriyyâ, Rab- 9
in n e k e tz ü rriy y e te n ö y y ib e h i m ille d ü n k e i lı ; heb î r a b b il k â le ra b b e h z e k e riy y â I d e 'â h ü n e lik e bine dua etti: «Rabbim! aj
Şüphesiz I Bana katından hayırlı bir ^
hayırlı bir nesil katından Bana ver Babbim dedi Rabbine Zekeriyyâ dua etti Orada
nesil ver. Şüphesiz sen, 3
y
» duayı hakkıyle işitensin»
4 ! " *
L - a 4 Jk_
X 0
y dedi.
f î Im ih râ b i i y ü şa llı ik â îm ü n y v e h ü v e | Im e liî k e t ü fe n â d e th ü d d ü 'â / s e m ı'u 39. Derken o, kalkmış-
Derken ona ses­ hakkıyle işi­ mabedde namaz kılar­
mabedde namaz kılarken kalkmış ona melekler duayı
lendiler tensin
ken melekler ona: «Allah
r
*
L -a _ ^ j Ij j j I J v -A —l u j ^ I 4 -e J L S > _ j I 4 a .^ JJ j .V. I 1 <U) | t j )
sana, Allah'dan bir keli­
meyi doğrulayıcı, efendi,
enebiyyenm z e h a ş û râ n v v e s e y y k J e n v b ik e lim e tin m m in e İlâ h i im ü ş a d d ik a m b iy e h y â ; y ü b e ş ş iru k e ^ n e llâ h e nefsine hakim ve iyiler­
bir peygam­
nefsine hakim efendi Allah'dan bir kelimeyi | doğrulayıcı Yahya’yı j sana müjdeler Allah
den bir peygamber olarak
ber olarak
Yahya'yı müjdeler.» diye
y y
seslendiler.
S 44JI ^ ^ 1 v j J L i ©
40. Zekeriyyâ: «Ey Rab­
Ik ib e ru v e k a d b e le g a n iy e jgulâm ün.j lı | yekûnu ı e n n .ı | ra b b i k â le m in e ş ş a lih ın bim, benim nasıl oğlum
Ey i Zekeriyyâ olur? Bana ihtiyarlık gelip
ihtiyarlık Bana gelip çattı oğlum I benim olur nasıl ve iyilerden
B abbim ! dedi
çattı, karım ise kısırdır.»
dedi. Allah: «Öyledir, fa­
b l J J J Ü - l . 4 3 J I İ © i l İ J U J J İİJ İ İ l i J İ i ' J I İ ; ^ U kat Allah dilediğini yapar.»
âyeh lî c'a l ra b b i k â le mâ yeşâ/ y e f'a lü : llâ h ü | k e z J ik e k â le 'â k ir v e m ra e t buyurdu.
bir Zekeriyyâ: fakat Allah
bana ver dedi dilediğini yapar Öyledir kısırdır karım ise 41. Zekeriyyâ: «Rabbim!
alâm eti Babbim Allah buyurdu
.A " y y ^
(oğlum olacağına dair)
İV t: X > ' y '
tA bana bir alâmet ver» dedi.
j ı i
Allah da buyurdu ki: «Se­
k e s ra n ■ra b b e k e vezkür nnâse e llâ tü k e llim e y e tü k e |<âle nin için alâmet, insanla­
Ayrıca söz söyleyeme­ Senin için Allah da ra üç gün, işaretten baş­
çok zikret işaretten j başka i üç gün insanlara
Rabbini mendir alâmet 3uyurdu ki
ka söz söyleyememendir.
Ayrıca Rabbini çok zikret,
I a iı I S I öA b I. J L İ i I i © j L i : V 13
y ^ y y sabah akşam teşbih et».
ş ta f.ık i jin n e llâ h e y â m e ry e m ü Im e lâ îk e tü v e iz k â le ti v e lib k â r b il'a ş iy y i v v e s e b b ih 42. Hani bir zamanlar me­
seni seçti Allah ! Ey Meryem! melekler Hani bir zamanlar sabah akşam teşbih et lekler: «Ey Meryem! Allah
seni seçti, seni tertemiz
yarattı ve seni dünya ka­
dınlarına üstün kıldı.
lira b b ik i k n ü ti y â m e ry e m ü i 'a lâ n is â i l'â le m ın | v e ş t a f :ki v e ta h h e r a k i 43. Ey Meryem! Rabbine
seni tertemiz
Rabbine I divan dur i Ey Meryem | dünya kadınlarına j ve seni üstün kıldı divan dur ve secdeye ka­
yarattı
pan ve rüku' edenlerle be­
raber rüku' et» demişlerdi.
44. İşte bu, sana vahyetti­
ile y k n û h ıh i m in e m b â i ig a y b i z â lik e ; m e 'a r r â k i'în v e r k e 'î vescüdı
ğimiz gayb haberlerinden­
sana j vahyettiğimiz gayb haberlerindendir işte bu i ve rüku' edenlerle beraber I i ''® secdeye kapan dir. (Yoksa) «Meryem'i
kim himayesine alıp koru­
yacak?» diye kalemlerini
(kur'a için) atarlarken sen
le d e y h im : v e m â k ü n te m e ry e m y e k fü lü fe yyü h üm e k lâ m e h ü m iz y ü lk û n e le d e y h im v e m â k ü n te yanlarında değildin. (Bu
(Yoksa) himayesine (kur’a için) atar- i sen yanla-
yanlarında bulunmadın kim diye kalemlerini değildin hususta) Tartışırlarken de
Meryem'i alıp koruyacak larken I rında
yanlarında bulunmadın.
gl, rffı * A - M a u u 5 e J jl 45. Hani bir zamanlar-
^ y^ ^ * y ^y * ** y \^ x ✓
melekler şöyle demiş­
is m ü h û Im in h ü ib ik e lim e tin m y ü b e ş ş iru k i llâ h e )n n e jy â m e ry e m ü : Im e lâ îk e tü iz k â le ti iz y e h te ş im u n ti: «Ey Meryem! Şüphe­
Hani bir zamanlar
s a n e m im e " - j^ lla h g j Ey Meryem j Melekler
şöyle demişti
(Bu hususta) Tartışırlarken de siz Allah, sana kendisin­
y
den bir kelimeyi müjdeli­
yor ki, adı Meryem oğlu
Isa Mesih'dir; dünyada
v e m in e Im ü k a rra b m v e tıb ir a ti fî ddü n yâ veçhen ' sâ b n ü m e ry e m e Im e s h u da ahirette de itibarlı, aynı
aynı zamanda Allah'a çok yakın­ zamanda Allah'a çok ya­
j ahirette de dünyada da itibarlı j Meryem oğlu İsa j Mesih’dir
lardandır
kınlardandır.
Sûre:3 (Âl-i İmtân, 46-52) 55 oo

y j j ^ ü J I jU - S ^ j

46. Beşikte de, yetişkin nnâse v e y ü k e llim ü


ennâ ra b b i k â le t | .e m in e ş ş â lih ın v e k e b le n v f î Im e h d i
çağında da insanlarla ko­ yetişkin
ve iyilerden olacaktır Beşikte de insanlarla I konuşacak
nuşacak ve iyilerden ola- i Rabbim çağında da I

^ çaktır.
47. (Meryem): «Ey Rab­
bim, bana bir beşer do- mâ yeşâ/ y e h lü k u llâ h ü I k e z ö lik i I k â le beşer ■■elem y e m s e s n ı iveledünv yekûnü
kunmamışken benim na­ bana dokunmamışken
çocu­
benim olur
dilediğini yaratır Allah I Allah: Öyle ama | dedi bir beşer
ğum
sıl çocuğum olur?» dedi.
Allah: «Öyle ama, Allah ^ o ‘

dilediğini yaratır, bir şe­


yin olmasını dilediğinde v e lh ik m e te Ik itâ b e i v e y ü 'a llim ü h û fe y e k û n kün lle h û y e k û lü fe in n e m â : e m r a n izâ te d â
ona sadece 'ol!' der, o da o da hemen
der sadece bir şeyin
olmasını diledi-
'oN'
oluverir ğinde
hemen oluverir.» dedi.
Jl o
48. Allah ona kitab (oku­
ma ve yazmay)ı, hikme­ ^ ' t , — ) )

ti ve Tevrat ile Incil'i öğ­ k a d c i/tü k ü m : enn. i ila b e n î is râ île v e ra s û le n v e lin c îl v e tte v r te

retir. size getirdim lAllah onu israiloğullarına (şöyle diyecek) Incil'i ve Tevrat ile

49. Allah onu israiloğul- s


- '
larına (şöyle diyecek) bir
peygamber olarak gön­
fıh i : fe e n fü h u keheyeti ttayri m in e ttın i le k ü m e h lü k u ennT m irra b b ik ü m biıyetinm
derir: «Şüphesiz ki ben bir âyet
birşey yapa-1 „
size Rabbinizden bir âyet üflerim kuş biçiminde çamurdan size Rabbinizden | (mucize,
rım da I * belge)
(mucize, belge) getir­ = Jl
dim: Ben size, kuş biçi­ O j.
< r o

minde çamurdan birşey


veühyî v e le b ra ş a le k m e h e v e ü b r iü i b iiz n i İlâ h : ta y r â m fe y e k û n ü
yaparım da içine üfle­
rim, Allah'ın izniyle o, kuş diriltirim ve alacalıyı iyileştiririm | Allah'ın izniyle | o, kuş j olur

olur; anadan doğma körü V


ve alacalıyı iyileştiririm ve
Allah'ın izniyle ölüleri di­
fı z â lik e : in n e f i b ü y û tik ü m v e m â te d d e h ir û n e b im â te /k ü lû n e , v e ü n e b b iü k ü m | biizn i İlâh
riltirim. Evlerinizde ne yi­
, ! Elbet-
yor ve neleri biriktiriyor- bunda vardır |
te
Evlerinizde ve neleri biriktiriyorsanız ne yiyor | size haber veririm ve Allah'ın izniyle

sanız size haber veririm». > o Jl o , J

Elbette bunda, eğer iman ^ J l j U J i l ;İJ o V


edecekseniz, size şüphe­
m in e tt e v r a ti lim â b e y n e y e d e y y e i v e m ü ş a d d ik a l in k ü n tü m m ü /m in ın : le k ü m ıle.iyetel
siz bir ibret vardır.
Tevrat'ı Önümdeki i doğrulayıcı olarak eğer iman edecekseniz
50. «Önümdeki Tevrat'ı l 1 » !S “

doğrulayıcı olarak ve size Jl .> 0 1 d s j


Oy
haram kılınan bazı şeyleri “ ^
1* ’
V ,
; j
V o L fv ^ j j ı
r
^ '
size helal kılmak için (gel­
m irra b b ik ü m b ia y e tin m v e c i/ tü k ü m 'a le y k ü m lle zı h u r r im e b e 'd a i le k ü m ve liühllle
dim) ve Rabbiniz tarafın­ 1
ve helal kılmak
ve Rabbiniz tarafındanj bir mucize size getirdim j size 1 haram kılınan bazı şeyleri size
dan size bir mucize getir­ için (geldim)

dim. Artık Allah'tan kor­ M .'

kun da bana uyun». lj


51. «Şüphesiz Allah, be­ h d zâ fe 'b ü d û h v e ra b b ü k ü m llâ h e i fettekû
nim de Rabbim, sizin de Onun için hep O'na Artık AI-i
korkun da
İşte bu sizin de Rabbinizdir
kulluk edin! I lah'tan i
Rabbinizdir. Onun için
o Jl I»
hep O'na kulluk edin! İşte
bu, doğru yoldur».
)
52. İsa onların inkârlarını e nşârT i m en |<âle Ik ü fra im in h ü m ü i 'îs â fe le m m â e h a s s e şirâ tu n m rn ü s te |< im

hissedince: «Allah yolun­ yardımcılarım I kim 1 dedi inkârlarını [ onların [ İsa hissedince doğru yoldur
da yardımcılarım kim?»
o ^ ^
dedi. Havariler: «Allah
0 Ö
yolunda yardımcılar biziz.
Allah'a iman ettik. Şahit m ü s lim u n b ie n n â : veşhed ı b illâ h ^ m e n n â i e n ş â ru İlâh nehnü Ih a v â riy y û n e kâ le ilâ İlâh

ol ki, biz muhakkak müs- müslümanlarız j j Şahit ol ki j Allah'a


„** ı, Allah yolunda
biziz Havariler dediler Allah yolunda
yardımcılar
lümanlarız.» dediler.
O j - ^ J İS
01 56 Sûre:3 (Âl-i İmrân, 53-61)

liJ I ^ J ^ j J I L İL p lS L l. iIj^ İ 1 1 4 3
53. Ey Rabbimiz, senin
m e 'a ş ş â h id in [ fe k tü h n â rra s û le i v e tte b e 'n â | b im â e n z e lte jâ m e n n â i ra b b e n â indirdiğine iman ettik, o
şahidlerle beraber j Artık bizi yaz o peygambere de | uyduk j senin indirdiğine j iman ettik Ey Rabbimiz peygambere de uyduk.
Artık bizi şahidlerle bera­
ber yaz.
o T
54. Onlar hileye başvur­
yâ 'ısâ llâhü iz kâle im â k irîn b a y ru I v e llâ h ü ^ İlâh v e m e k e ra v e m e k e rû
dular, Allah da onların tu­
0 zaman şöyle en hayırlı­ Allah onlann tuzağım Onlar hileye başvur­
Ey Isa Allah hileleri boşa çıkaranların Allah zağını boşa çıkardı. Allah
dedi sıdır da boşa çıkardı dular
hileleri boşa çıkaranların
en hayırlısıdır.
Ij ,Sef)l ^ İ İ j 4J=İ5 ^ 1 ji
55. O zaman Allah şöy­
v e c â llü m in e lle z n e k e fe rû v e m ü îa h h iru k e ile y y e v e r â fi'u k e m ü te v e ffık e in m
ve sem temizleye­ şüphe­
le dedi: «Ey İsa, şüphesiz
tutacağım inkarcılardan kendime seni yükselteceğim seni öldüreceğim
ceğim siz ki ki seni öldüreceğim, seni
Ji J iE kendime yükselteceğim
ve seni inkârcılardan te ­
mizleyeceğim. Hem sana
m e r c i'u k ü m i ile y y e sümme ilâ y e v m i Üsiyâm eh fe v k a lle z in e k e fe rû lle z m e tte b e 'û k e
uyanları, kıyamete kadar
dönüşünüz banadır Sonra kıyamete kadar 0 küfredenlerin üstünde Hem sana uyanları
o küfredenlerin üstün­
de tutacağım. Sonra dö­
nüşünüz banadır, ayrılı­
ğa düştüğünüz hususlar­
fe e m m â lle z m e k e fe rû fım â k ü n tü m fı h i te b te lif û n I beyneküm fe e h k ü m ü
da aranızda hükmedece­
İnkâr edenlere gelince ayrılığa düştüğünüz hususlarda aranızda hükmedeceğim
ğim».
56. «inkâr edenlere ge­
lince, onlara dünyada da,
m in n âS irin I le h ü m I v e m â v e lu b ira ti fî ddünyâ 'a z â b e n ş e d ıd e n I fe ü 'a z z ib ü h ü m ahirette de şiddetli bir
hiçbir yardımcıları da onların
olmaya­
ahırette de onlara dünyada da
şekilde azab edeceğim,
şiddetli bir şekilde azab edeceğim
caktır
onların hiçbir yardımcıla­
rı da olmayacaktır».
57. «İman edip iyi işler
lâ y ü h ib b ü v e llâ h ü ü c û ra h ü m fe y ü v e ffıh im S S âlihâti v e 'a m ilû v e e m m â lle z m e a m e n û yapanlara gelince, Allah
Allah onların tasta­ yapanlara onların mükafatlarını tas­
sevmez Allah mükafatlarını iyi işler iman edip
mam verecektir gelince
tam am verecektir. Allah
zalimleri sevmez».
jiiS lf S > , .,J p jl j İ i l l j ^ l J V i p İ L y U '. j L î j i J İ S ^ ^ l İ j l
58. İşte bu sana okudu­
m e se le in n e v e z z ik ri Ih a k ım m in e la y â ti 'a le y k e n e tlû h ü z .ılik e ZZ âlim în
ğumuz, âyetlerden ve
Doğ­
durumu
rusu
ve hikmetli Kur'ân'dandır âyetlerden sana okuduğumuz işte bu zalimleri hikmetli Kur'ân'dandır.
59. Doğrusu Allah katın­
0 D > i4 İ Û j l J p -^ 1 ^ J İ P ^ 1 iL s J -P da İsa'nın (yaratılışında­
k5 ^ I
ki) durumu, Âdem'in du­
fe y e k u n kün le h u k â le summe m in tü r â b in b a le k a h û I a d e m ! k e m e s e li 'in d e İlâ h i i 'îsâ
Ade­ durumu İsa'nın (yaratı­
rumu gibidir; onu top­
o da oluverdi «oll» ona dedi sonra topraktan onu yarattı Allah katında
m'in gibidir lışındaki! raktan yarattı, sonra ona
oX » JL «ol!» dedi, o da oluverdi.
' ^
60. Bu hak (gerçek) se­
m im b e 'd i m â c â e k e j fıh i hâcceke fe m e n m in e I m ü m te r n i felâ tekünm | mirrabbike i elhakku nin Rabbindendir, o hal­
bu seninle tartışa­ senin Rabbin- Bu hak de şüphecilerden olma.
Sana (gerekli) geldikten sonra artık kim o halde şüphecilerden olma
konuda cak olursa dendir (gerçek)
61. Sana (gerekli) bilgi
geldikten sonra artık kim
iiî i_ p 5 ı S f i h ı ly u o jiS ^
bu konuda seninle tartı­
v e n is â e k ü m v e n is â e n â veebnâeküm ebnâenâ I n e d 'u i te 'â le v fe k u l m in e l'ilm i şacak olursa, de ki: «Ge­
ve kadınlarınızı kadınlarımızı j ve oğullarınızı oğullarımızı çağıralım I Gelin d eki bilgi lin, oğullarımızı ve oğulla­
rınızı, kadınlarımızı ve ka­
dınlarınızı, kendimizi ve
kendinizi çağıralım, sonra
'a le Ik â z ib ın le 'n e te İlâ h i fe n e c 'a l t n e b te h il jsümme v e e n fü s e k ü m veenfüsenâ da lanetleşelim; Allah'ın
yalancılara Allah'ın lanetinin olmasını dileyelim j lanetleşelim ve kendinizi kendimizi lanetinin yalancılara ol­
masını dileyelim».
o J Ü J Iİ3 ^
Sûre:3 (Âl-i İmınn, 62-7 0 ) 57 OV

62. işte şüphesiz (İsa


Ih a k m le h ü v e l'a z iz ü llâ tte ^ e in n e İlâh illâ m in İlâ h in v e m â I Ih a k k Ik a ş a ş u le h ü v e hazâ İlline
hakkında söylenen) o ve hikmet sahi­ Allah'­ baş­
çok güçlüdür hiçbir tanrı yoktur gerçeği kıssanın o budur j p !
kıssanın gerçeği budur. bidir A - '^ ^ h k a k t tan ka
hesiz
o
Allah'tan başka hiçbir f t

tanrı yoktur. Muhakkak


ki Allah çok güçlüdür ve b ilm ü fs id ın 'a lim ü m llâ h e fe in n e fe in te v e lle v
te 'â le v y â e h le Ik itâ b i kul
hikmet sahibidir. çok iyi şüphesiz Eğer (haktan) yüz çevi­
geliniz Ey kitap ehli! De ki bozguncuları Allah
bilendir ki rirlerse
63. Eğer (haktan) yüz çe­
virirlerse, şüphesiz ki Al­
lah bozguncuları çok iyi
U l i o ö ) jü V İ a i l ■SI l i J o 'S I ü Ö Iö jl
bilendir. şeyen b ih ı v e lâ n ü ş rik e llâ h e illâ e llâ n e 'b ü d e vebeyneküm beynenâ ilâ k e lim e tin sevâim
Allah'­ başka-
64. De ki: Ey kitap ehli! hiçbir şeyi O'na eş tutmayalım kulluk etmeyelim Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze
tan
Sizinle bizim aramızda
ortak olan bir söze geli­
niz. Allah'tan başkasına
şh ed û fe k û lû fe in te v e lle v m in d û n i İlâh e rb â b â n m b e 'd a n b e 'd u n â Azelâ y e tte b İK
kulluk etmeyelim, O'na
Eğer onlar yine yüz
hiçbir şeyi eş tutmayalım Şahit olun deyin ki
çevirirlerse
ve Allah'ı bırakıp da ilâh kimimizi kimimiz edinmesin

ve Allah'ı bırakıp da ki­


mimiz kimimizi ilâh edin­
mesin. Eğer onlar yine
v e m â ü n z ile ti f r ib râ h ım e tü h â c c û n e lim e yâ e h le Ik itâ b i m ü s lim û n biennâ
yüz çevirirlerse, deyin ki:
«Şahit olun biz müslü- İbrahim hakkında tartışıyorsunuz niçin Ey Kitap ehli! müslümaniarız biz

manlarız».
65. Ey Kitap ehli! İbrahim
hakkında niçin tartışıyor­
h â c e c tü m h â u lâ i hâ e n tü m e fe lâ te 'k ilû n m im b e 'd ih illâ v e lin c îlü tte v n ıtü
sunuz? Oysa Tevrat da, Siz hiç düşünmüyor mu­ indiril­
tartıştınız böylesiniz işte siz ondan sonra Incil de Oysa Tevrat da
İncil de ondan sonra in­ sunuz? miştir

dirilmiştir. Siz hiç düşün­ f. f

müyor musunuz?
66. İşte siz böylesiniz. y e 'le m ü ! v e llâ h ü le y s e le k ü m b ih î l lm fım â tü h â c c û n e fe lim e le k ü m b ih î 'ilm ü n fi mâ
Haydi biraz bilginiz olan şey hak­
tartışıyorsunuz niçin Haydi biraz bilginiz olan
şey hak­
bilir Allah ya hiç bilginiz olmayan
kında kında
şey hakkında tartıştınız,
ya hiç bilginiz olmayan
şey hakkında niçin tar­
tışıyorsunuz? Allah bilir, e l-îk in e lâ n e ş râ n îy y e n y e h û d îy y e n v ib râ h .m ü m â kâne lâ te 'le m ın ve en tüm
siz bilmezsiniz. fakat 0 ne de hıristiyandı yahudi İbrahim ne bilmezsiniz siz
67. İbrahim, ne yahudi,
ne de hıristiyandı; fakat
o, Allah'ı bir tanıyan dos­
doğru bir müslümandı, b iib r â h m e e v le n n â s i ın n e m in e Im ü ş rik în vem â kâne k â n e h a n ife n m m ü s lim â
Doğru- Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müs
müşriklerden de değildi. İbrahim'e onların en yakın olanı müşriklerden de değildi
lümandı
68. Doğrusu onların S X

İbrahim'e en yakın olanı,


ona uyanlar, şu Peygam­
v e liy y ü Im ü /m in în v e llâ h ü v e lle z n e â m e n û v e h â z â n n e b iy y ü le lle z ın e tte b e 'û h ü
ber ve iman edenlerdir.
müminlerin dostudur Allah da ve iman edenlerdir şu Peygamber ona uyanlar
Allah da müminlerin dos­
tudur.
69. Kitap ehlinden bir r
grup sizi saptırmak iste­ e n fü s e h ü m illâ v e m â y ü d illû n e le v y ü d illû n e k ü m m in e h li Ik itâ b i tâ îfe tü n m vedde'
diler, Hâlbuki sırf kendile­ Hâlbuki
kendilerini saptırıyorlar da sizi saptırmak Kitap ehlinden bir grup istediler
rini saptırıyorlar da farkı­ sırf

na varmıyorlar.
70. Ey kitap ehli! (ger­
<3>oj Ij ^ I U U û
çeği) gördüğünüz halde, v e e n tü m te ş h e d . n bi '.yâti İlâ h i te k fü r û n e lim e y â e h le Ik itâ b i v e m â ye ş 'u rû n

niçin Allah'ın âyetlerini (gerçeği) gördüğünüz halde Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz? niçin Ey kitap ehli! farkına varmıyorlar
inkâr ediyorsunuz?
OA 58 Sûre;3 (Âl-i İmron, 71-77)

71. Ey kitap ehli! Niçin


hakkı batıla karıştırıyor ve
v e e n tü m te 'le m ü n ; Ih a k k a ı v e te k tü m û n e I b ilb â tili i Ih a k k a te lb is û n e ilim e y â e h le Ik ita b i bile bile gerçeği gizliyor­
ve bile bile gerçeği j gizliyorsunuz | batıla hakkı karıştırıyor jNiçinj Ey kitap ehli! sunuz?
72. Kitap ehlinden bir
grup: «Müminlere indiri­
lene günün başlangıcında
'a le lle z n e â m e n û billezT ü n z ile a m ın u | m in e h li Ik itâ b i I tâ îfe tü n m v e k â le t inanın, sonunda da inkâr
Müminlere indirilene inanın i Kitap ehlinden î bir grup dedi edin, belki onlar da dö­
E nerler.» dedi.
73. «Ve kendi dinini­
ze uyanlardan başkasına
lim e n te b i'a illâ v e lâ t ü /m in ü y e rc i u n le 'a lle h ü m i â h it^ h û v e k fü r ü v e ç h e n n e h â ri
inanmayın» (dediler). De
baş-
uyanlardan inanmayın (dediler) dönerler belki onlar da sonunda da inkâr edin günün başlangıcında ki: «Şüphesiz doğru yol,
•V o jı Allah'ın yoludur». (Onlar
kendi aralarında): «Size
>» verilenin benzerinin hiç­
yühâccûküm ev m is le m â ü t tü m ehadünm e n y y ü / tâ h ü d e İlâ hi Ih ü d a İnne kul d in e k ü m
bir kimseye verilmiş ol­
sizin aleyhinize deliller (Onlar kendi aralarında): Size; hiçbir verilmiş oldu­ Şüp­ Ve kendi
getireceklerine (de
verilenin benzerinin kimseye ğuna
Allah'ın yoludur doğru yol
hesiz
D eki
dininize duğuna, yahut Rabbini­
inanmayın dediler)
o j. ^ j, zin huzurunda sizin aley­
y > \ j a j ü i s İ l J j ^ j - k i J i o i hinize deliller getirecekle­
rine» (de inanmayın dedi­
'a t m I v â s i'u n i v e llâ h ü m enyyeşâ/ y ü /tih i b iy e d i İlâ h ■ Ife d le i in n e ! k u l i in d e r a b b ik ü m
her şe
ler), De ki: «Doğrusu lütuf
rahmeti bol
hakkıy
olan
Allah dilediğine onu verir Allah'ın elindedirj lütuf jdoğrusuj De ki | Rabbinizin huzurunda Allah'ın elindedir, onu di­
bilendir
lediğine verir, Allah, rah­
o L jL S L J I J j » I h » J I . J , flJ I j j< Ü J I jiL < L j ^ meti bol olan, her şeyi
hakkıyla bilendir».
v e m in e h il Ik itâ b i z û Ife d li l'a z ım v e llâ h ü m enyyeşâ/ b ir a h m e tih ı | y e h te ş ş u
74. Rahmetini dilediğine
Kitap ehlinden vardır ki büyük lütuf ve kerem sahibidir Allah dilediğine j Rahmetini j tahsis eder
tahsis eder. Allah, büyük
lütuf ve kerem sahibidir.
i ' j" ° X îc » ( 0 ^ 0 ^ ° . ^ / t ° n 1 ^ I T • ~ ^ " î » ° 1 ° ^
75. Kitap ehlinden öylesi
b id m â ril in te /m e n h ü , v e m in h ü m m e n ile y k yüed d ihT I b ik i n ö r i n y in te /m e n h ü m en
vardır ki, ona yüklerle mal
onu eksiksiz ona mal emanet emanet etsen, onu sana
bir dinar ona emanet etsen i Fakat öylesi de vardır ki | sana yüklerle öylesi
iade eder etsen eksiksiz iade eder. Fakat
öylesi de vardır ki, ona bir
t l ü i ly l i O ji L j t i y l i u v ı - A y if û y v dinar emanet etsen, te­
b le n n e h ü m k â lû z â lik e illâ m â d ü m te 'a le y h i k a îm â ile y k e lâ y ü e d d ih î
pesine dikilip durmadık­
'a le y n â le y s e
Bu da ça onu sana iade etmez.
bize yoktur demelerinden dolayıdır tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez
onların Bu da onların, «Ümmîlere
karşı yaptıklarımızdan
vjM ,^5^4 <S>0 "ö-UO 4»4^1 4*^1 ,.5^-^ o 3-13^3 <S4fj bize vebal yoktur.» de­
melerinden dolayıdır. Ve
m en b e lâ v e h ü m y e 'le m u n Ik e z ib e 'a le İlâ hi v e y e k û lû n e seb I : f î lü m m iy y ın e
vebal i Ümmîlere karşı
onlar, bile bile Allah'a
kim Hayır Ve onlar, bile bile yalan Allah'a karşı söylerler
' yaptıklarımızdan karşı yalan söylerler.
76. Elayır, kim sözünü ye­
rine getirir ve kötülükler­
b i'a h d i İlâ h i ! in n e lle z m e y e ş te iı jn e Im ü tte k m i y ü h ib b ü | llâ h e fe in n e v e tte k â | b i'a h d ih ı | e v fu den korunursa, şüphesiz
Allah'a verdikleri j Allah ve kötü­ yerme Allah da korunanları se­
satanlar var ya korunanları şüphesiz lüklerden I sözünü
sözü I da korunursa getirir ver.
f 77. Allah'a verdikleri sözü
(V -^
ve yeminlerini az bir pa­
v e lâ y ü k e llim ü h ü m ü i f î la h ir a ti | le h ü m lâ h a lâ k a ü lâ îk e i s e m e n e n k a ille n v e e y m â n ih im raya satanlar var ya, işte
I kendileri onların ahirette bir payı
onlarla hiç konuşmayacak ahirette bir payı yoktur işte onların az bir paraya ve yeminlerim
1 için
yoktur; Allah kıyamet
günü onlarla hiç konuş­
e ^ J i 'i 3
mayacak, onlara bakma­
'a z â b ü n e lim v e le h ü m v e lâ y ü z e k k h im , y e v m e Ik iy ^ ım e ti , ile y h im v e lâ y e n z u ru llâ h ü yacak ve onları temizle­
acı bir azab vardır i Onlar için j ve onları temizlemeyecektir kıyamet günü onlara bakmayacak i Allah meyecektir. Onlar için acı
bir azab vardır.
Sûre:3 (Âl-i İmrân, 78-83) 59

»L I L S L ) i o t J- L
78. Doğrusu onlardan >“ t
m in e Ik itâ b i lite h s e b û h ü b ilk itâ b i e ls in e te h ü m y e lv û n e i le fe r k a n y v e in n e m in h ü m
(Kitap ehlinden) öyle bir
doğru eğip ! öyle bir güruh Doğrusu onlardan (Kİ-
güruh da vardır ki, siz onu siz onu kitaptan sanasınız diye kitaba dillerini
bükerler I da tap ehlinden) vardır ki
kitaptan sanasınız diye,
dillerini kitaba doğru eğip
bükerler. Hâlbuki o, kitap­
v e m â h ü v e m in 'in d i İlâh m in 'in d i İlâ h i hüve i v e y e k û lû n e v e m â h ü v e m in e Ik itâ b
tan değildir. «Bu, Allah
katındandır.» derler; oysa oysa o, Allah katından değildir Allah katındandır I Bu ! derler Hâlbuki o, kitaptan değildir

o, Allah katından değildir.


Allah'a karşı, kendileri bi­
lip dururken, yalan söy­
lerler. e n y y ü /tiy e h û lib e ş e rin m â kâne v e h ü m y e 'le m û n I Ik e z ib e 1 'a le İlâ h i v e y e k ijlû n e
İnsanlardan
kendisine verdikten kendileri bilip dururken yalan Allah'a karşı söylerler
79. insanlardan hiçbir liçbir kimseye
kimseye, Allah kendisine
1 > ^ 1 ^ t
kitap, hüküm ve peygam­ 1 ^ L L L
berlik verdikten sonra,
Ib â d e l kûnû lin n â s i y e k û le sümme v e n n ü b ü v v e te v e lh u k m e Ik itâ b e llâhü
kalkıp insanlara: «Allah'ı
demesi
bırakıp bana kul olun.» bana kul olun i kalkıp insanlara ve peygamberlik hüküm kitap Allah

demesi yakışmaz. Fakat


onun: «Öğrettiğiniz ve
okuduğunuz kitap gere­
Ik itâ b e b im â k ü n tü m tü 'a llim û n e ra b b â n iy y n e ; kûnû v e lâ k in m in d û n i İlâhi
ğince Rabb'e halis kullar
olun (demesi
olun» (demesi uygundur). kitap gereğince Öğrettiğiniz Rabb'e halis kullar Fakat onun Allah'ı bırakıp
uygundur)
V
80. Ve O size: «Melekle­
ri ve peygamberleri tan­
rılar edinin.» diye de em­
v e n n e b iy y n e Im e lâ îk e te e n te tte h iz û v e lâ y e /m ü r a k ü m v e b im â k ü n tü m te d ru s ü n
retmez. Siz müslüman
ve peygamberleri Melekleri edinin diye de Ve 0 size emretmez ve okuduğunuz
olduktan sonra, size hiç
inkârı emreder mi? t

81. Hem bir zamanlar aİ i U - Î İ I j O o


Allah peygamberlerden llâ h ü ehaze v e ız b e 'd e iz e n tü m m ü s lim u n b ilk ü fr i e y e /m ü ru k ü m e rbâbâ
şöyle söz almıştı: «Andol- Hem bir
Allah almıştı Siz müslüman olduktan sonra inkârı size hiç emreder mi? tanrılar
sun ki size kitab ve hik­ zamanlar
.)
met verdim, sonra size
yanınızda bulunan (kitap­ ı _ j. t i ^ J Û İIIU j .J j l k— 9
'' #1
lar)! doğrulayıcı bir pey­ câeküm sümme v e h ik m e tin j m in k itâ b in v le m â 'te y tü k ü m m .s â k a n n e b iy y ne
gamber geldiğinde ona
size geldiğinde ve hikmet kitab Andolsun ki size verdim peygamberlerden şöyle söz
muhakkak inanacak ve
ona yardım edeceksiniz! 1*
o i ! ^ I X X II i - t t ~ ' | o ^ - x | X I t - ; X > t > x

Bunu kabul ettiniz mi? Ve fv-* >j J ^ «Uj-s<a-xuJ J ^ (VA_*_0 LoJ (3 JuJs£i-o J
bu hususta ağır ahdimi v e e h a z tü m e e k ra rtü m k â le v e le te n ş u r u n n e h b ih , le tü /m in ü n n e ;
üzerinize aldınız mı?» de­ üzerinize aldınız Bunu kabul ettiniz ve ona yardım ede­ muhakkak
demişti ona
mişti. Onlar: «Kabul ettik» mı? mi? ceksiniz inanacak ' " " S ’p S r I

dediler. (Allah da) dedi ki:


«Öyleyse şahit olun, ben ^ lİJI ^ ü 151JI4İ t i jÜ U j I Â l i l s i
de sizinle beraber şahit k â lû ışrı 'a lâ zâ likü m
m in e ş ş â h id in m e 'a k ü m ; v e e n â fe ş h e d û | k â le e k ra rn â
olanlardanım». sizinle Onlar; Kabul
şahit olanlardanım ben de Öyleyse şahit olun dediler ağır ahdimi Ve bu hususta
beraber ettik
82. Artık bundan sonra
her kim dönerse, işte on­
ö j- Â - 4 ^ ^ ^ \ l l J j S jJ lt ^ jJ i
lar yoldan çıkmışların ta
kendileridir. yebgûne e fe g a y ra d in i İlâ h i Ifâ s ik u n fe ü lâ îk e h ü m ü i b e 'd e z â lik e | te v e llâ fem en

83. Onlar, Allah'ın dinin­ I I Onlar, Allah'ın dininden başkasını yoldan çıkmışların ta Artık bundan
arıyorlar 1 işte onlar dönerse her kim
kendileridir
den başkasını mı arıyor­
lar? Hâlbuki göklerde ve
yerde ne varsa hepsi, is­ Ca Cp j J » J

ter istemez O'na boyun y ü r c e 'û n v e ile y h i v e k e rh e n v ta v 'a n v 1 v e le rd i f î s s e m v â ti m e n i e s le m e i velehû

eğmiştir ve O'na döndü­ döndürülüp götürülecek - 1 ne boyun


ve O'na istemez hepsi, ister ve yerde 1 Hâlbuki göklerde O'na
lerdir 1 varsa eğmiştir
rülüp götürüleceklerdir.
•\ * Sûre:3 (Âl-i İmtûn, 84-91)

t oy
K J x j ^ l 5 i ^ w l O V J v lU jL 4 J L p J ö lU S ^ Iı L ü - ilJ i
^ * I A ^ ^ X

v e is h â k a v e i s m â 'il e 'a lâ ib r â h ım e v e m â ü n z i le 'a le y n â v e m â ü n z i le b illâ b i m ennâ kul


84. De ki: «Allah'a, bi­
İshak'a İsm ail'e İbrahim 'e indirilene bize indirilen (K ur'ân)a A llah'a inandık D e ki ze indirilen (Kur'ân)
a, İbrahim'e, İsmail'e,
s ‘" X • ■" •II''
j O 'J L o j k j ishak'a, Yakub'a ve to ­
runlarına indirilene, M u­
v e n n e b i y y û n e m i r r a b b i h im v e le s b â b v e y e 'k û b e
sa'ya, İsa'ya ve pey­
v e peygam berlere Rablerinden ve torunlarına Y akub'a
gamberlere Rablerinden
oX ^ X X X - ., > t
X « X
verilenlere inandık. On­
O ^ j ların arasında hiçbir fark
/e b te g i vem en/ m ü s l im û n le h û i venehnü in h ü m b e y n e e h a d in lâ n ü f e r r i k u gözetmeyiz, biz O'na
teslim olmuşlarız».
ararsa Kim teslim olm uşlarız O 'na biz Onların arasında hiçbir fark gözetm eyiz
85. Kim İslâm'dan baş­
ka bir din ararsa ondan
asla kabul edilmeyecek
m i n e Ih â s ir in f î lâ b i r a t i ivehüve i m in h | fe le n .ü k b e le d in e n g a y r a lis lâ m i ve o ahirette de zarar
asla kabul edilm e-
zarar edenlerden olacaktır ah ire tte de ve o ondan bir din İslâm 'dan başka edenlerden olacaktır.
yecek
86. inandıktan, Peygam­
ber'in hak olduğuna şe­
hadet ettikten ve ken­
hakkun e n n e r r a s û le v e ş e h id ü b e 'd e ım â n ih i m k e fe rû | kavm en llâ h ü yehdî k e y fe
hak oldu­ doğru yola
dilerine açık deliller gel­
P eygam ber'in ş eh ad e t ettikten inandıktan inkâra sapan bir m illeti Allah nasıl
ğuna eriştirir dikten sonra, inkâra sa­
t
pan bir milleti Allah na­
sıl doğru yola eriştirir?
cezâuhüm ü lâ î k e I k a v m e z z â l im . n lâ y e h d î v e l lâ h ü Ib e y y in â t ecâehüm ü Allah zalimler güruhunu
ve kendilerine doğru yola iletmez.
cezaları İşte onların zalim ler güruhunu doğru yola iletm ez Allah açık deliller
geldikten sonra
87. işte onların cezaları,
îî X
Allah'ın, meleklerin, in­
L,g-x-9 ^ S - X İJ o J \j ^ \ p g A '^
sanların hepsinin lane­
h â li d m e f ı h â e c m e 'ı n vennâsi v e l m e lâ îk e t i l e 'n e t e İlâ h i e n n e 'a le y h im ti onların üzerlerindedir.
Sonsuza dek onun içindedirler hepsinin insanların m eleklerin Allah'ın laneti onların üzerlerindedir 88. Sonsuza dek onun
içindedirler, azapları ha­
|> 4 Iİ o ^ j j ı t lı © o jj. . b lâ v 'i 4 > ı ' ^ ı j v 4 l v V fifletilmez ve kendilerine
mühlet de verilmez.
lle z n e t â b û İllâ v e lâ h ü m y ü n z a ru n 'a n h ü m ü l'a z â b ü lâ y ü b a f f e f ü
A ncak 89. Ancak bundan sonra
tev b e edip ve kendilerine m ü hlet de verilm ez azapları hafifletilm ez
başka tevbe edip kendini dü­
zeltenler başka. Şüphe­
i i l o ! i I> İJ U ,İ5 J j i siz ki Allah, çok bağışla­
in n e lle z n e k e f e r û r a h îm g a fû ru r llâ h e I fe in n e i v e e s le h û m i m b e 'd i z .İlk e yan ve çok esirgeyendir.
ve çok esirge­ çok bağış­
Şüphesiz küfreden
yendir layan
Allah Şüphesiz ki kendini düzeltenler bundan sonra 90. Şüphesiz imanla­
rının arkasından küfre­
den, sonra da küfrünü
artırmış olanların tevbe­
d d â ll u n v e ü lâ îk e h ü m ü te v b e tü h ü m le n t ü k b e l e k ü frâ l zdâdû summe b e 'd e m â n i h im
leri asla kabul olunmaz.
sapıkların ta ken­ asla kabul olun­ artırm ış olan­ sonra
dileridir
İş te onlar tevbeleri
m az
küfrünü
ların da
im anlarının arkasından İşte onlar sapıkların ta
kendileridir.
^ j^ li J 4İ 4 IJ0U 5 0 I0 91. Muhakkak ki inkâr
m ilü le r d i m i n e h a d ih i m f e l e n y y ü r b e le v e h ü m k û ffâ tu n v e m â tû i n n e lle z n e k e f e r û edenler ve kâfir oldukları
asla kabul ed ilm e ­ ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü
yeryüzü dolusu hiç birisinden ölenler M uh a k ka k ki inkâr edenler
yecektir halde de dolusu altın fidye verse­
ler bile hiç birisinden asla
€>0 -:; ^ ^ J y S L i- a j kabul edilmeyecektir. İş­
e m â le h ü m m i n n â ş ir m 'a z â b ü n e l m ü n v ü lâ î k e le h ü m e le v i f t e d . î b ih zehebân te dayanılmaz azab onlar
Onların hiçbir yardım cıları da yoktur dayanılm az azab iş te onlar içindir j verseler bile altın fidye
içindir. Onların hiçbir yar­
dımcıları da yoktur.
Sûre:3 (Âl-i İmrân, 9 2-100) 5 ] 11

92. Sevdiğiniz şeylerden


(Allah yolunda) harcama­
fe in n e [|â h e v e m â tü n fijs û m in ş e y in m im m â tü h ib b û n h a tt! tünfiljû Ibirra I len tenelû
dıkça, gerçek iyiliğe asla (Allah yolunda) harcama­ gerçek
Allah Her na harcarsanız Sevdiğiniz şeyierden asla erişemezsiniz
erişemezsiniz. Her ne har­ dıkça iyiliğe
carsanız Allah onu hakkıy­
la bilir.
93 . Tevrat indirilmeden isrâîiü m â h a rra m e illâ lib e n T is râ île k â n e h ille l k ü llü jja 'â m i 'a lîm bilil
önce, İsrail (Yakub)'un dışın­
İsrail (Yakub)’un haram kıldığı israiloğullarına helal idi yiyeceklerin hepsi hakkıyla bilir onu
kendisine haram kıldığı dı­ da
t
şında, yiyeceklerin hep­
si israiloğullarına helal idi.
De ki: «Eğer doğrulardan
fe tlû h â b it te v r iti fe /tû bul tt e v r . it m in b a b li e n tü n e z z e le 'a l.ı n e fs ih :
iseniz, haydi Tevrat'ı geti­
okuyun haydi Tevrat'ı getirip D eki Tevrat indirilmeden önce kendisine
rip okuyun».
^
94 . Kim bundan sonra 1 > o > o

Allah'a karşı yalan uydu­


rursa, işte onlar zalimlerin fe ü lâ îk e h ü m ü | m im b e 'd i i ı l i k e Ik e z ib e 'a le İlâ h i ft e r . ı fe m e n i in k ü n tü m ş â d iljîn
ta kendileridir.
işte onlarî bundan sonra yalan Allah'a karşı uydurursa Kim Eğer doğrulardan iseniz
95 . De ki: «Allah doğru
söylemiştir. Hanifi olarak
İbrahim'in dinine uyun. O,
S Lâ=. U 5 ^ I I^ O İ İ I ^ j j © o tîk J
müşriklerden değildi». vem â kâne h a m fâ millete ibrShıme fe tt e b i'û j ııâ h ü [ şadeka ku l j jâ l im ü n

96. Şüphesiz insanlar değildi Hanif olarak Ibiahım'in dinine uyun Allah
doğru söyle­
Deki zalimlerin ta kendileridir
miştir
için kurulan ilk mabed,
Mekke'deki çok mübarek
L S 'jü - i ^ ü J J J j l û i
ve bütün âlemlere hidayet
kaynağı olan Beyt (Kabe) vehüden |m ü b â ra k e n \ le lle z i b ib e k k e te lin n â s i vüdi'a evvele beytinv in n e m in e Im ü ş rik în
dir. ve hidayet Şüphe­
çok mübarek Mekke'deki insanlar için kurulan ilk mabed O, müşriklerden
ıb e fd ir siz
97 . Onda apaçık deliller, E E
İbrahim'in makamı var­
dır. Oraya giren güvene
erer. Ona bir yol bulabi­ velillâhi k â n e â m in â v e m e n d e h a le h û m e k â m ü İb ra h im â y â tü m b e y y in â tü n m fı h i lil'â le m în

lenlerin Beyt'i haccetme­ Allah'ın güvene erer j Oraya giren İbrahim'in makamı apaçık deliller Onda vardır bütün âlemlere
si Allah'ın insanlar üzerin­
de bir hakkıdır. Kim inkâr
ederse, şüphesiz Allah
bütün âlemlerden müs­ gan iyyü n llâ h e fe in n e v e m e n k e fe ra ile y h i se bd â m e n i s te tâ 'a h ic c ü Ib e y ti 'a le n n â s i
tağni (kimseye muhtaç müsiağ- 1 Beyt'i haccetmesi
insanlar üzerinde bir
Allah şüphesiz Kim inkâr ederse Ona bir yol bulabilenlerin hakkıdır
değil, her şey ona muh- ni'diı
o
taç)dir.
i .' J i ı l s ' - i l 0 L 5 L ıg y t l ş j l j i l Ç j i © , > i J l J l ^
98. De ki: «Ey kitap ehli!
Allah yaptıklarınızı görüp v e llâ h ü b i ıy â ti İlâ h i te k fü r û n e 1lim e y â e h le Ik itâ b i kul 'a n i l'â le m în

dururken niçin Allah'ın görüp duruı


Allah Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz niçin Ey kitap ehlil D eki bütün âlemlerden
ken
âyetlerini inkâr ediyorsu­
nuz?»
99 . De ki: «Ey kitap ehli!
Gerçeği görüp bildiğiniz m e n «ımene 'a n s e b ili İlâ h i te s u d d û n e lim e y â e h le Ik itâ b i kul 'al,"t m â te 'm e lû n
AllaTı'ın yolun­
hâlde niçin Allah'ın yolunu müminlen Allah'ın yolunu dan çevirmeye niçin Ey kitap ehli Deki yaptıklarınızı
eğri göstermeye yeltene­ kalkışıyorsunuz? t.
rek müminleri Allah'ın yo­
lundan çevirmeye kalkışı­
yorsunuz? Allah yaptıkları­ y â e y y ü h â lle z n e m enü 'a m m â te 'm e lû n i b ig â filin |l|â h ü y e m â /eentüm şühedâ/ 'ivecen. tebgûnehâ
nızdan habersiz değildir». Gerçeği görüp bildiğini^ göstermeye
Ey iman edenleri yeptıklarmızden habersiz Allah eğri
dir hâlde yeltenerek
100. Ey iman edenler!
Kendilerine kitap verilen­
lerden herhangi bir gru­
^ ^ j Le-Jj -â-Aj ^ J ^ “t* 11^ JI ^ I^ LXj j-3 t û|
ba uyarsanız, imanınızdan k â fir in ! b e 'd e m â n ik ü m ; y e ru d d û k ü m Ik itâ b e m in e lle z ın e û tû fer.kanm 1 in tüti'û
sonra sizi döndürüp kâfir kâfir yapariat 1 imanınızdan sonra SİZİ dörtdÜtUp kitap verilenlerden faljKendıleııne uyarsan»
yaparlar.
) a
1 o f 1i ^ X
o U ‘ 8j 3-^
62 Sûre:3 (Âl-i İm m n, 101-108)
"IT

101. Size Önünüzde Al­


y e 'te ş im | v e m e n y i ra s û lü fi ; v e fık ü m | â y â tü İlâ h i 'a le y k ü m ı tü tl: v e e n tü m t e k fü r û n e v e k e y fe
lah'ın âyetleri okunup du- _
sımsıkı bağla- Allah'ın elçisi ve aranızda rurken ve Allah'ın elçi- n
nırsa i de iken
Allah'ın âyetleri
£ S ,i
önünüzde inkâra saparsınız nasıl
si de aranızda iken na- ö
t I
sil inkâra saparsınız? Kim 'S
ajLaj Aü11j İ j İ i j-İJİİ ^ jJI ILj ^ ^ -fl.Â.g.o]» \j^ jkj& Allah'a sımsıkı bağlanır- 5
h a k k a tü k â tih llâ h e : tt e k û i yâ e y y ü h â lle z n e ım e n û ilâ ş ir â tin m m ü s te k ım Ife k a d h ü d iy e b illâ h i
sa, kesinlikle doğru yola ^
O'na yaraşır Allah'­ kesinlikle iletil- iletilmiştir.
korkun Ey iman edenler! doğru yola Allah'a
şekilde tan
102. Ey iman edenler!
Allah'tan, O'na yaraşır
V j L x -a-« _ > J - y P t J I jift . ^ İ P İ J ^ ^ '^ J
şekilde korkun ve ancak
v e lâ te fe r r a k û ı c e m 'a n v i b lh a n li llâH i v e 'te ş im û v e e n tü m m ü s lim u n illâ v e lâ te m û tü n n e müslümanlar olarak can
ve
can verin
verin.
Parçalanıp ayrılmayın Hep birlikte j ( k ifa b ın ^ S n e l i sımsıkı sarılın müslümanlar olarak
ancak;
103. Hep birlikte Allah'ın
I ipine (kitabına, dinine)
sımsıkı sarılın. Parçalanıp
fe e ş b e h tü m b e y n e k u lû b ik ü m | fe e lle fe ^ iz k ü n tü m e 'd â e n , 'a le y k ü m n i'm e te İlâ h i v e z k ü rû ayrılmayın. Allah'ın üzeri­
olmuştunuz 0. kalplerinizi b ig ir - Hani siz b ir b im e düşman-1 özerinizdeki | Allahın nimetim . düşünün nizdeki nimetini düşünün.
t> Hani siz birbirinize düş­
manlar idiniz de. O, kalp­
lerinizi birleştirmişti, işte
k e i lik e m in h â fe e n k a z e k ü m ! m in e n n â ri ı 'a lâ ş e fâ h u fr a tin m v e k ü n tü m i ih v â n â b in i'm e tih T O'nun (bu) nimeti saye­
i l i işte O'nun (bu| sinde kardeşler olmuştu­
böyle j oradan da : sizi O kurtarmıştı Yine siz, bir ateş i çukurunun tam kenarında iken kardeşler
nimeti sayesinde
nuz. Yine siz, bir ateş çu­
4 İ J I kurunun tam kenarında
iken oradan da sizi O kur­
ile Ih a y ri y e d 'ü n e jiin î m in k ü m ; v e lte k ü n m le 'a lle k ü m te h te d u n a y â tih ı ile k ü m llâ h ü yübeyyinü tarmıştı. işte Allah size
hayra içinizden bulunsun doğru yola eresiniz âyetlerini i İş te apaçık âyetlerini böyle apaçık
! lulST I Allah bildiriyor ki
bildiriyor ki, doğru yola
eresiniz.
104. İçinizden hayra çağı­
Im ü flih ü n v e ü lâ îk e h ü m ü 'a n i Im ü n k e r veyenhevne b ilm e 'r û fi v e y e /m ü r û n e ran, iyiliği emredip kötü­
işte kurtuluşa eren onlardır kötülükten men eden iyiliği emredip lükten men eden bir top­
luluk bulunsun. İşte kur­
tuluşa eren onlardır.
105. Kendilerine apa­
v e ü lâ îk e le h ü m Ib e y y in â t ; m im b e 'd i m â c â e h ü m ü ı v e h te le fû k e lle z n e te fe r r a k û v e lâ te k û n û
çık deliller geldikten son­
işte bunlar için va rdır! apaçık deliller j Kendilerine geldikten sonra | düşenler gibi ; parçalanıp ayrılığa ı olmayın ra parçalanıp ayrılığa dü­
şenler gibi olmayın, işte
^ . I I l s T v ’* * X ^ * X \ ° C. ' o ^ 1* I\
_ ^ jJ IL o L 9 — uujj 6 j y_j , a— ^ ı j I — P bunlar için büyük bir azap
vardır.
fe e m m â lle z n e s v e d d e t vücûh jv e te s v e d d ü Iv ü c û h ü n v i te b y e d d u , yevm e , 'a z â b ü n 'a z ım
106. O gün bazı yüzler
kararanlara bazı yüzler i kararır I bazı yüzler | ağarır I O gün büyük bir azap
ağarır, bazı yüzler kararır.
, Xo
> ♦ ■***
-
•* O
X a ji
^
Yüzleri kararanlara: «ima­
>g ^ ■» u ^ k ; ,ıliJ iı J /ji^ i= o U nınızdan sonra küfrettiniz
ha? Öyle ise inkâr etme­
b im â k ü n tü m t e k fü r û n l'a z â b e fe z û k û b e 'd e ım â n ik ü m e k e fe r tü m vücûhühüm
nize karşılık azabı tadın»
Öyle ise inkâr etmenize j karşılık M p^prfirtîr) imanınızdan sonra küfrettiniz ha? Yüzleri
(denecektir).
107. Yüzleri ağaranlara
gelince, (onlar) Allah'ın
h â lid û n fıh â hüm ; f e f ra h m e ti İlâ h vücûhühüm : v e e m m â lle z n e b y e d d a t rahmeti içindedirler. On­
lar orada ebedî kalacak­
ebedî kalacaklardır orada Onlar Allah'ın rahmeti içindedirler Yüzleri ağaranlara geiince, (onlar)
lardır.
108. Bunlar Allah'ın, sana
e < > :H J U L İJ C Ju3 4 İ)I J 4 İ> U J i3 4 l o l^ l ^
gerçek olarak okuyagel-
lir â le m ın ; z u lm e l y ü rd ü llâ h ü v e m â b ilh a k k 'a le y k e n e tlû h â i a y â tü İlâ h i tilk e diğimiz, âyetleridir. Allah
âlemlere jzulmetmekj isteyecek j Allah değildirj gerçek olarak | sana °^ğ^m ^f'*' ây®tleridir| Bunlar
âlemlere zulmetmek iste­
yecek değildir.
S ûre;3(Â I-i İmrân, 109-115) 53
^ ı^ jiiS ^ ı ^ r

109. Göklerde ve yerde


olanların hepsi Allah'ındır.
Bütün işler Allah'a dön­ lü m û r tü r c e 'u v e ilâ İlâ h i v e m â f î le rd m â f î s s e m ıv â ti v e lillâ h i
hepsi Al-
dürülür. Bütün işler döndürülür Allah'a ve yerde olanların Göklerde

110. Siz insanlar için çı­


karılmış en hayırlı üm­
met olmak üzere yaratıl­
v e te n h e v n e b ilm e 'r û fi t e /m ü r û n e ü h r ic e t h a y ra ü m m e tin ; kü n tü m
dınız. İyiliği emreder, kö­
tülükten vazgeçirmeğe vazgeçirmeğe çalışır | iyiliği emreder

çalışır ve Allah'a inanır


iman edersiniz. Kitap ehli
de inansaydı kendileri için
h a y ra I le k â n e e h lü Ik itâ b i v e le v a m e n e b lllâ h v e tü /m in û n e 'a n i Im ü n ke ri
elbette daha hayırlı olur­
ve Allah'a
du. İçlerinden iman eden­ daha hayırlı elbette olurdu Kitap ehli de inansaydı
inanır
iman edersiniz kötülükten

ler de var, ama pek çoğu


yoldan çıkmışlardır.
111. Onlar size eziyet­
e zâ illâ I le n y y e d u rr û k ü m Ifâ s ik û n i v e e k s e ru h ü m ü Im ü /m in û n e m in h ü m ü î lehüm
ten başka bir zarar vere­ I I . , kendileri
eziyet­
mezler. Eğer sizinle sa­ ' başka I Onlar size bir zarar veremezler yoldan çıkmışlardır | ama pek çoğu imanedenler
iman edenlerde
devar
var ■ içlerinden
İçle rin d e n
ten
vaşmaya kalkışsalar, size
arkalarını dönüp kaçarlar. Ü i ® P 314 j'v i J s i J j I İ İ â lj
Sonra kendilerine yardım
'a le y h im ü d u r ib e t lâ y ü n ş a r û n jsümmei le d b â r ; y ü v e llû k ü m ü i v e in y y ü k â tilû k ü m
da edilmez.
üzerlerine vurulmuştur kendilerine yardım da edilmez | Sonra | arkalarını size dönüp kaçarlar
112. Onlar nerede bu­
lunurlarsa bulunsunlar, t d )■ *

üzerlerine alçaklık dam­ j Cj j J' - İ — O f 2 1


y ^ O f ^
gası vurulmuştur. Me­ b ih a b lin m illâ ; e y n e m â s ü k ifâ zzllletü
b ig a d a b in | v e b â û ; m in e n n â s i I v e h a b lin m I m in e Hâl
ğer ki Allah'ın ipine ve in­ M e­ Onlar nerede bulunurlarsa alçaklık
sanlar (müminler)ın ahdi­ hışmına uğradılar | ve insanlar (müminler)ın | m * fs u rH ^ r I ipine
ğer ki bulunsunlar damgası

ne sığınmış olsunlar. On­ . > o O t ' ' y '*


‘iA ^
lar Allah'ın hışmına uğ­
radılar ve üzerlerine de
k â n û y e k fü r û n e i ı l i k e b ie n n e h ü m | Im e s k e n e h v e d u r ib e t 'a le y h im ü m m in e İlâhi
miskinlik damgası vurul­
inkâr etmiş olmaları Bunun sebebi, onların | ve üzerleme de mis- damgası vuruldu Onlar Allah'ın
du. Bunun sebebi, onların
Allah'ın âyetlerini inkâr A

etmiş olmaları ve haksız O jJ O - L jİ j \

yere peygamberleri öl­


v e k â n û y e 'te d .n b im â 'a s a v i z â lik e i b ig a y r i h a k k le m b iy â e v e y e k tü lû n e | b i y â ti İlâhi
dürmeleridir. Ayrıca onlar
ve haddi de aşmışlardı ve haksız yere | peygamberleri öldürmeleridir j Allah'ın âyetlerini
isyan etmiş ve haddi de
aşmışlardı. ■t t t .

113. Hepsi bir değildirler. J U I î LSI rtîı I o L:; I o 5 ^ 1-9I LlsJ I JJ. I îI IjJ L y O
Kitap ehli içinde doğruluk a n â e lle y li , a y â ti İlâ hi y e tlû n e lümmetün kâîmetünyi m in e h li Ik itâ b i sevââ/ leysû
üzere bulunan bir ümmet
gecenin saatlerinde| Allah'ın âyetlerini okurlar Kitap ehli içinde vardır ki | Hepsi bir ; değildiiler
(topluluk) vardır ki, gece­
nin saatlerinde onlar sec­
deye kapanarak Allah'ın
âyetlerini okurlar. v e y e /m ü rû n e v e ly e v m i lâ h iri b illâ h i y ü /m in û n e v e h ü m ye scüd u n
b ilm e 'r û fi
114. Allah'a ve ahiret gü­ emrederler ve ahiret gününe Allah'a inanırlar onlar secdeye kapanarak
iyiliği
nüne inanırlar, iyiliği em­
o
rederler, kötülükten vaz­
geçirmeye çalışırlar, ha­
yır işlerinde de birbirleriy- m in e ş ş â lih in ! v e ü lâ îk e f î Ih a y r â t v e y ü s â r i'û n e 'a n i Im ü n k e ri ; ve yen h e vne
le yarışırlar. İşte onlar iyi hayır işlerinde de ^ birbirleriyle yarışırlar kötülükten
I vazgeçirmeye
iyi insanlardandır i işte onlar ! çalışıriar
insanlardandır.
A
115. Onlar ne hayır işler­
lerse karşılıksız bırakılma­
yacaklardır. Allah kendi­ b ilm ü tte k ın i 'a l m ü m i v e llâ h ü fe le n y y ü k fe r û h m in h a y rin v e m â y e f'a lû

sinden gereği gibi sakı­ kendisinden gereği gibi sa­ işlerlerse


bilir Allah karşılıksız bırakılmayacaklardır Onlar ne hayır
kınanları
nanları bilir.
M 64 S ûre;3(Â I-i İmrân, 116-121)

o>

116. O inkâr edenler (var


şeyâ : m in e llâ tii v e lâ e v lâ d ü h ü m e m v â lü h ü m [ 'a n liü m j le n tü g n iy e in n e lle z n e k e fe m
karşı fayda sağlama­
ya), onların ne malları, ne
hiçbir i Allah'a ne de evlattan donların ne mallani onlara i ■ O inkâr edenleı (var ya)
yacaktır de evlatları, onlara Allah'a
” T jı karşı hiçbir fayda sağla­
j L İ J li mayacaktır. Onlar, ateş
halkıdır; orada ebedi kala­
m â y ü n fik û n e m e s e lü h â lid û n f f iâ lıü m eşhâbü nnâr v e ü lâ îk e
caklardır.
harcadıklannın durumu ebedi kalacaklardır orada onlar ateş halkıdır Onlar
117. Onların bu dünya
hayatında harcadıkları­
^>3 O _)->• Jı L ,g - ^ J— jJI8 I 6..V a\ ^ nın durumu, kendilerine
zulmeden bir topluluğun
h a r f e k a v m in eşâbet f liâ ş irru n k e m e fe li r h in f ı h z ih i Ih a y t i d d ü n y â
bir topluluğun ekin­
ekinlerini vurup da mah­
vurup da kavurucu ve soğuk bir rüzgarın hali gibidir Onların bu dünya hayatında
lerini veden kavurucu ve soğuk
bir rüzgarın hali gibidir. Al­
0 o > 5 4 İ5 ; 4 - ^ î i i l i U i Ü U jilS = J L İ.'û ı İ lah onlara zulmetmedi.
Fakat kendileri, kendileri­
y e z lim û n I e n fü s e liü m i v e l k in : llâ fiü Iv e m â z a le m e h ü m ü fe e h le k e th e n fü s e h ü m ! z a le m ü
ne zulmediyorlar.
kendileri kendi
zulmediyorlar Fakat Allah onlara zulmetmedi mahveden kendilerine zulmeden
lerine 118. Ey iman edenler!
t>
f o Kendi dışınızdakilerden
sırdaş edinmeyin. Çünkü
onlar size fenalık etmek­
ve d d û b a h e lâ lâ y e /lû n e k ü m m in d û n ik ü m b itân e te n m | lâ te tte h iz û y â e y y ü liâ lle z n e m enü
ten asla geri kalmazlar,
ittDripr i f®” 3İık i Çünkü onlar size asla Kendi dışınızdakı-
sırdaş edinmeyin Ey iman edenler! hep sıkıntıya düşmenizi is­
I etmekten ^ geri kalmazlar lerden
t
E A terler. Kin ve düşmanlıkla­
1 J J L o J I^ I I O J v j Jv3 Lo rı ağızlarından taşmakta­
dır. Kalplerinde gizledikleri
kad b e y y e n n â ekber şudûm hüm 1 v e m â tü b fı m in e fv â h iliim Ib e g d â ü k a d b e d e ti m â 'a n itt ü m
ise daha büyüktür. Düşü­
; daha Kin VB düşman­ hep sıkıntıya
açıkladık
^ büyüktür
Kalplerinde | gizledikleri ise ağızlarından
lıkları
taşmaktadır ı nürseniz, biz size âyetleri
düşmenizi
açıkladık.
i
^ VS ^ U e û ; i l i : Ol 119. İşte siz öyle kimse­
lersiniz ki, onları sever­
v e lâ y ü h ib b û n e k ü m tü h ib b û n e h ü m ü lâ i liâ e n tü m in k ü n tü m te 'k ilû n I y â ti Jeküm ü
siniz, Hâlbuki onlar sizi
öyle kimse­
Hâlbuki onlar sizi sevmezler onları seversiniz-
lersiniz ki
İşte siz Düşünürseniz âyetleri biz size sevmezler, siz kitap(lar)
ın hepsine inanırsınız, on­
larsa sizinle buluştukla­
rı zaman «inandık» derler.
'a le y k ü m ü 'a d d û v e iz â b a le v m ennâ k â lü v e iz â le k û k ü m k ü llih b ilk itâ b i v e tü /m in û n e Başbaşa kaldıkları zaman
onlarsa sizinle buluş­
size olan ısırırlar hepsinej kitap(lar)ın siz inanırsınız da size olan kinlerinden
tukları zaman
jit dolayı parmaklarının uçla­
rını ısırırlar. De ki: «kininiz­
I ji H ^ l le geberin!». Şüphesiz ki
b iz â ti ş ş u d û r 'a lim ü m i llâ h e ın n e b ig a y z ik ü m m û tû kul m in e ig a y z le n â m iie Allah göğüslerin (gönülle-
göğüslerin (gönüllerin) özünü bilir i Allah
Şüphe
kininizle geberin Deki kinlerinden dolayı parmaklannın O rin) ÖZÜnÜ bilir,
siz ki uçlarını
j 120. Size bir iyilik dokun­
*♦♦»1 *^0
J o %
O Ij f v A J - p u J
e. *
< sa fenalarına gider, ba­
şınıza bir kötülük gel­
v e in t e ş b ir û b ih â y e fr a h û se y y ie tü n y v e in tü ş ib k ü m te s ü /h ü m h a s e n e tü n in te m s e s k ü m se onunla sevinirler. Eğer
fenalarına
Eğer sabreder | onunla | sevinirler I bir kötülük başınıza gelse bir iyilik | Size dokunsa sabreder ve Allah'dan ge­
gider
u reğince korkarsanız, onla­
â l rın hileleri size hiçbir zarar
vermez; çünkü Allah onla­
veız I m ü h ît b im â y e 'm e lû n e llâ h e in n e şeyâ keydühüm İâ y e d u r r u k ü m v e te tte k û rı kendi amelleriyle kuşat­
Hanı sen ı ve Allah'dan
sabah j kuşatmıştır i onları kendi amelleriyle Allah i çünkü hiçbir I onların hileleri size zarar vermez gereğince
mıştır.
erkenden' korkarsanız
V 121. Hani sen sabah er­
<ü ) I j j i jL f ljy d L i_ a l ^ ı3 jS _ p kenden müminleri savaş
mevzilerine yerleştirmek
'a lîm s e m 'u n v e llâ h ü lilk ite l i m e k â 'id e | Im ü /m in n e tü b e v v iü i m in e h lik e I g a d e v te için ailenden ayrılmıştın.
yerleştir- î Allah, hakkıyla işiten ve
ve bilendir hakkıyla işiten Allah I savaş 1 mevzilerine j müminlen ailenden j ayrılmıştın
m ekiçin 1
bilendir.
Sûre;3 (Âl-i İmrân, 122-132) 45 no

J j^ ^ jL a J L s gJLg ^L4Lâj öI ^ .5 L L ^ o İSJljL jg pJLa j


122. O zam an içinizden
iki takım bozulm aya yüz fe ly e te v e k k e li v e 'a le İlâ h i v e liy y ü h ü m â v e llâ h ü e n te fş e lâ m in k ü m tâ îfe tâ n i iz lie m m e t

tu tm u ş tu . Hâlbuki Allah onların yardım- ' Hâlbuki O zaman yüz


dayanıp güvensinler | yalnız Allah'a bozulmaya I içinizden | iki takım
cısı idi ^ Allah tutmuştu
onların yardım cısı idi. İna­ E
nanlar, yalnız Allah'a da­
I 3 _ J j i ^ j^ Â J j 0 o
yanıp güvensinler.
123. Andolsun, sizler llâhe fettekû ezillet veentüm ; bibedrinv ; llâhü neşarakümü velekad Imü/minun
güçsüz olduğunuz halde * ta n ' I sakının ki i sizler i size Bedir’de | Allah | yardım etm işti j Andolsun inananlar
Allah size B e d ird e yar­
dım e tm işti. A llah 'tan sa­
kının ki, O'na şükretm iş
ra b b ü k ü m e n y y ü m id d e k ü m e le n y y e k fîy e k ü m lilm ü /m in n e te k û lü İZ le 'a lle k ü m te ş k ü r n
olasınız.
O
Rabbinizin size yardım etmesi ı size yetmez mi? sen müminlere diyordun i O'na şükretmiş olasınız
124. O zaman sen m ü­ ! zaman i
m inlere: «Rabbinizin size,
in dirilm iş üç bin m elek ile
yardım e tm esi size y e t­
v e y e / tû k ü m v e te tte k û ^ in te ş b ir û b e lâ m ünzel n m in e Im e lâ îk e ö b i^ s e ti iilâ fin m
m ez mi?» diyordun.
üzerinize gelseler sabreder Evet indirilmiş melek ile üç bin
125. Evet, sabreder ve
(A llah'tan) korkarsanız,
onlar ansızın üzerinize ^5LX JU JI ^ sJ V İ ^ ^ = 4 j ilik ^
gelseler, Rabbiniz size ni­
m ü s e v v im m m in e Im e lâ îk e ti b ib a m s e ti a lâ fin m ra b b ü k ü m y ü m d id k ü m m in fe v rih im h zâ
şanlı nişanlı beş bin m e ­
nişanlı nişanlı | melekle | beş bin j Rabbiniz | size yardım eder | onlar ansızın
lekle yardım eder.
126. Allah, bunu size sırf
bir m üjde olsun ve kalple­
VI ^ VI : â » l U s
riniz bununla yatışsın diye illâ v e m â n n e ş ru b ih k u lû b ü k ü m velitömeînne leküm büşr" illâ llâhü vemâce'aleh
yaptı. Yardım, yalnız dai­ I ' ' : ■
yalnız Yardım inSnial ^«İpleriniz yatışsın diye | size i bir müjde olsun sırf j Allah ; bunu yapb
ma galip ve hikm et sahi­
bi olan Allah katındandır.
127. (Allah bu yardımı)
inkâr edenlerden bir kıs­ y e k b ite h ü m ev m in e lle z n e k e fe r û ta r a fe n m liy e k ta 'a Ih a k ım l'a z z i m in in d i İlâhi

mını kessin veya perişan ve hikmet sahibi


perişan etsin de Iveya, 1 bir kısmını | kessin daima galip Allah katındandır
olan
etsin de um utsuz olarak
dönüp g itsin le r (diye yap­
uvı
tı). ^ ^

128. Bu işten sana hiç­ y e tû b e 'a le y h im ev şeyün m in e le m r i le k e le y s e bâîbîn fe y e n k a lib û

umutsuz olarak i lönüp g e n le r (diye


bir şey düşm ez. (Allah), onların tevbesini kabul eder j ya I hiçbir şey 1 Bu işten sana düşmez
ya onların tevb esin i ka­
bul eder, yah ut onları ce­
zalandırır. Şüphesiz onlar,
zalim lerdir. y e g fıru v e m â f î le rd m â f î s s e m v â ti v e llllâ h i : z â lim û n fe in n e h ü m 'yü 'a z z ib e h ü m ev
hepsi i jüphes
Şüphesiz ^niancezatendırı^KJ;
129. Göklerde ve yerde bağışlar ve yerde olanların Göklerde zalimlerdir
; Allah'ındır! onlar
olanların hepsi Allah'ındır.
Dilediğini bağışlar, diled i­
ğine azab eder. Allah,
y â e y y ü h â lle z n e « m e n ü r a h im g a fu ru r v e llâ h ü m enyyeşâ/ v e y ü 'a z z ib ü lim e n yyeşâ ü
çok bağışlayan, çok esir­
geyendir. Ey iman edenler! I çok esirgeyendir I i Allah j dilediğine azab eder Dilediğini

*
130. Ey im an edenler!
Kat kat artırılm ış olarak I>ÂJİS ^.SLİjü AJi \ 13Â3İS CâUUbî IjJL5^İj V
faiz yem eyin. A llah 'tan
v e tte k û le 'a lle k ü m t ü flih û n llâ h e v e tte k û e ç j'â fe n m m ü d â 'c ife te n v ‘ r r ib â lâ te /k ü lû
sakının ki kurtuluşa ere­ : A lla h '-:
sakının kurtuluşa eresiniz sakının ki Kat kat artırılmış olarak j faiz yemeyin
siniz. tan

131. Kâfirler için hazırlan­


mış olan ate şte n sakının.
132. Allah ve Peygam ­ le 'a lle k ü m tü r h a m û n v e r r a s û le llâ h e v e e t 'û lilk â f ir n lle tr ü 'k ld e t nnara

bere ita a t edin ki, size de size de merhamet edilsin ve Peygambere Allahı itaat edin ki Kâfirler için j hazırlanmış olan ateşten
m e rh a m e t edilsin.
66 S û re:3(Â I-iİm rân , 133-140)

^ J (S:? ® j - 5 - ^ ^ 1 * j ^ J
ilâ m e g fir a tin m v e s a ri u 133. Rabbinizin bağışı­
na ve genişliği gökler­
bağışına koşun
le yer arası kadar olan,
~ ~ Ji Allah'tan gereği gibi kor­
5 İ 3 _ ^ I j j û j Z f l j J S JU A . JLI
kanlar için hazırlanmış
Ig a yza v e lk â z im m e v e d d a rrâ i f î s s e rrâ i e lle z n e y ü n fik û n e lilm ü tte k 'n
bulunan cennete koşun!
öfkelerim yutarlar ve darlıkta Onlar, bollukta Allah için harcarlar
Allah'tan gereği gibi 134. O (Allah'tan hakkıy­
korkanlar için
s t ^
la korkajnlar, bollukta ve
darlıkta Allah için harcar­
1 3 İİ3 1 iI ^ ^ İ S e r^ İJ İS , ^ U J I
lar, öfkelerini yutarlar, in­
v e lle z n e izâ fe 'a lû Im ü h s in n y ü h ib b ü v e llâ h ü i 'a n i n n â s ı v e l'â f n e sanları affederler. Allah
I i
işledikleri zaman iyilik edenleri sever Allah ! insanları I affederler
iyilik edenleri sever.
135. Ve onlar çirkin bir
* I
’ ♦
-3 J
5=»j .S-
günah işledikleri, yahut
nefislerine zulmettikleri
vem env I liz ü n û b ih im ! fe s te g fe r û llâ h e z e k e rû e n fü s e h ü m z a le m ü ev fâ h iş e te n zaman Allah'ı hatırlaya­
• !
Ve onlar çirkin bir
kim i hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler Allah'ı hatırlayarak nefislerine zulmettikleri yahut rak hemen günahlarının
günah
bağışlanmasını dilerler.
0 ı
Allah'tan başka günahları
-d f * - » J
kim bağışlayabilir? Bir de
v e h ü m y e 'le m u n 'a la m â fe 'a lû v e le m y ü ş ir r û i llâ h ü I illâ öünûbe y e g fir u onlar, bile bile, işledikleri
Allah'­ (günah) üzerinde ısrar et­
Bir de onlar, bile bile işledikleri (günah| üzerinde ısrar etmezler başka günahları bağışlayabilir?
tan
mezler.
136. İşte onların mükafa­
tı (ödülleri) Rableri tara­
le n h â ru m in te h tih e v e c e n n â tü n m ir ra b b ih im m e g fira tü n m ü lâ îk e c e z â u h ü m
fından bağışlanma ve al­
ırmaklar ve altından cennetlerdir Rableri tarafından I bağışlanma işte onların mükafatı (ödülleri) tından ırmaklar akan, iç­
t lerinde ebedî kalacakları
cennetlerdir. Çalışanların
mükafatı ne güzeldir!
sü n e n ü n m in k a b llk ü m k a d h a le t e c ru l'â m ilîn v e n i'm e i fıh â h â lld ın e
137. Muhakkak ki sizden
^ ^ iS i Muhakkak ki sizden öncej gelip geçmiştir Çalışanların mükafatı j ne güzeldir | içlerinde ebedî kalacakları
önce birçok olaylar, şeri­
atlar gelip geçmiştir. Yer­
^^ O 0 -İH } ^ ^^ ^ 4 ^ L p o ^ X IJ j J â j tS J V I ^ yüzünde gezin, dolaşın
I '' ^
da yalancıların sonunun
fi.ızâ k â n e 'â |< ib e tü Im ü k e z z ib ın key^ fe n z u r û f î le rd i fe s rû
i nasıl olduğunu bir görün.
Bu (Kur'ân) yalancıların sonunun nasıl olduğunu bir görün Yeryüzünde gezin, dolaşın da
138. Bu (Kur'ân) insan­
lar için bir açıklama,
Ü J J d L ^ Allah'dan gereğince kor­
v e lâ te h z e n û v e lâ te h in û lilm ü tte k in v e m e v 'iz a tü l vehüden lin n â s i | beyânül
kanlar için doğru yolu
Allah’dan gereğince doğru yolu gösterme ve bir öğüttür.
üzülmeyin Gevşemeyin ve bir öğüttür insanlar için ^)ir açıklama
korkanlar için gösterme
139. Gevşemeyin, üzül­
fi o
i ^ o ■
fi o ~ o meyin, eğer hakikaten
fs
inanıyorsanız, muhakkak
fe k a d m e s s e k a rh u n in y y e m s e s k ü m in k ü n tü m m ü /m im n le 'le v n e v e e n tü m ü üstün olan sizsinizdir.
Eğer size (Uhud savaşında)
dokunmuştu bir yara eğer hakikaten inanıyorsanız muhakkak üstün olan sizsinizdir 140. Eğer size (Uhud sa­
değmişse
vaşında) bir yara değ­
fi ' I
< 0 )1
mişse, (Bedir harbinde)
o topluma da benzeri bir
llâhü v e liy e 'le m e beyne nnâs n ü d â v llü h â v e tilk e le y y â m ü rn is lü h I k a rh u n m | Ik a v m e yara dokunmuştu. O gün­
(Bu da)
ayırt etmesi | insanlar arasında döndürür dururuz 0 günler ki, biz onları 1 benzeri bir yara I I M r harttnde) ler ki, biz onları insanlar
Allah'ın ’ o topluma da
arasında döndürür duru­
ruz. (Bu da) Allah'ın siz­
0 UâJ I <U)lj frl ^ p—— U) J l. JLJ jJ - o l - j J I
den iman edenleri ayırt
z z â lim m lâ y ü h ib b ü i v e llâ h ü şühedâ/ m in k ü m v e y e tte h iz e lle z n e n m e n û etmesi ve sizden şahitler
zalimleri Allah şahitler ve sizden j edinmesi içindir j sizden iman edenleri edinmesi içindir. Allah za­
limleri sevmez.
Sûre;3 (Âl-i İmtân, 141-148) 47 nv

I J ö ö'\ \

141. Bir de bu, Allah'ın e n te d h u lû h a s ib tü m | em ; I k â f ir n \ veyem haka ! Ile z n e â m e n û llâ h ü v e liy ü m e h h iş a

iman edenleri tertemiz j Yoksa I Bir de bu,


girivereceğinizi mi i sandınız? kâfirleri tertemiz seçip
i ’ t s r ' i Allah'ın
seçip, kâfirleri yok etme­
si içindir.
U J i J j J l ^ 1 1 X J l ___ o J j
142. Yoksa siz, Allah içi­ 1 ^

nizden cihad edenleri belli ş ş â b ir n v e y e 'le m e m in k ü m Ile z n e c â h e d û i llâ h ü i v e le m m â y e 'le m i j Icennete

etmeden, sabredenleri or­ ortaya çıkar-1


sabredenleri içinizden cihad edenleri j Allah i belli etmeden i cennete
madan i
taya çıkarmadan cenne­
te girivereceğinizi mi san­ o j o j-o J L jlj J .J L 3 8 j j L L j Ol ,j- o c j 0 > i-o - > JJJ j
dınız?
v e e n tü m te n z u r û n : fe k a d r a e y tü m û h ü : m ln k a b il e n te lk a v h ü Im e v te v e le k a d k ü n tü m te m e n n e v n e
143. Andolsun ki siz ölüm­
le karşılaşmadan önce ama bakıp duruyorsunuz işte onu gördünüz , siz ölümle karşılaşmadan önce | onu Andolsun ki arzuluyordunuz

onu arzuluyordunuz. işte t

onu gördünüz, ama bakıp jl o L ? Ö J iS l j o . ^ 1 ^ ö - İ J L İ J V I İ t i d ı U 5 e


duruyorsunuz.
k u tile ev e fâ în m m â te r ru s ü l m ln k a b lih i k a d h a le t ra s û l : illâ v e m â m ü ha m m e d ün
144. Muhammed, an­
öldürü­ gel,p geçmiştir | ‘>\P«V9an,-
cak bir peygamberdir. On­ lürse
veyal Şimdi o ölür peygamberler j Ondan öftee de ancak Muhammed

dan önce de peygamber­ t.


i •”
ler gelip geçmiştir. Şim­
di o ölür veya öldürülür­
şeyâ ; llâ h e fe le n y y e d u r ra i 'a lâ 'a k ib e y h i : y e n k a llb i vem eny ' a l i e 'k â b ik ü m I n k ale b tü m
se gerisin geriye (eski di­
hiçbir şe­ lleski dininize) mi
ninize) mi döneceksiniz? Allah'a (böyle) geri dönerse Kim gerisin geriye
i döneceksiniz?
kilde zarar
Kim (böyle) geri dönerse,
o ^
Allah'a hiçbir şekilde zarar
veremez. Allah şükreden-
o ö l (*
o L î U5 *“1
leri mükafatlandıracaktır. b liz n i İlâ h i illâ e n te m û te lin e ts in vem â kâne şşâ k irin llâ h ü veseyeczî
olma-
145. Allah'ın izni olma­ Allah'ın izni
dıkça
ölmek I hiçbir kimseye yoktur şükredenleri [ Allah j mükafatlandıracaktır

dıkça hiçbir kimseye öl­ c: t ^


0 > 0 X X
mek yoktur. (Ölüm) belir­ ’l ö 0 a j 4
0 ^ -3
li bir süreye göre yazılmış­ y

tır. Kim dünya menfaatini s e v â b e lâ h ira ti m in h â n ü /tih ı sevâbe ddünyâ y ü r id Vem eny
kendisine (Ölüm) belirli bir süreye
dilerse, kendisine ondan ahiret sevabını isterse [ Kim de ondan dünya menfaatini dilerse Kim
veririz göre yazılmıştır
veririz. Kim de ahiret se­ y
vabını isterse ona da on­
dan veririz. Biz şükreden- * * ' ' 1 ^ ''
leri mükafatlandıracağız. r ib b iy y û n e k e s ir me'ahû k â te le ■nin nebiyyinj v e k e e y y in m | ş ş â k ir n veseneczî m in h â
kendi­ peygamberleri önada
146. Nice peygamberler birçok Allah dostları leriyle çarpıştılar Nice Biz şükredenleri mükafatlandıracağız ondan
veririz
beral vardı ki
vardı ki, kendileriyle be­
raber birçok Allah dostla­ 1 ^ ^ 1^ ^ A✓ \ u .• 0»
rı çarpıştılar; Allah yolun­ \ ,
r ^

da başlarına gelenlerden v e llâ h ü v e m e s te k â n û v e m â d a 'u fû f. s e b li İlâ h i lim â e ş â b e h ü m fe m â vehenû

yılgınlık göstermediler, za­ Allah boyun eğmediler zaafa düşmediler Allah yolunda başlarına gelenlerden yılgınlık göstermediler
afa düşmediler, boyun eğ­
mediler. Allah sabreden­
leri sever.
liJ 0 4 5 IJ l İ 31'^1 û li- Us e s -
147. Şu söylediklerinden le n â z ü n û b e n â g fir ra b b e n â e n k â lû illâ k a v le h ü m i ve m â kâne şş â b irin

başka sözleri yoktu: «Bab- Bizim günahlarımızı bağışla Rabbimiz! Şu söylediklerinden başka sözleri yoktu sabredenleri
bimiz! Bizim günahlarımı­
zı ve işlerimizdeki taşkın­
lıklarımızı bağışla ve (yo­
lunda) ayaklarımızı diret. 'a le Ik a v m i Ik â firın v e n ş u rn â i ekdâm enâ | v e s e b b it : İT e m rin â veisrâfenâ
Kâfirler güruhuna karşı da Kâfirler güruhuna karşı da diret I işlerimizdeki j ve taşkınlıklanmızı
bize yardım et!»
148. Allah da onlara hem
dünya nimetini, hem de
ahiret sevabının güzelliği­ Im ü h siO ın | y ü h ib b ü v e llâ h ü ; v e h u s n e s e v â b i lâ b ira h sevâbe ddü n yâ i llâ h ü te t hüm ü

ni verdi. Allah güzel dav­ güzel davrananlan I sever j Allah j hem de ahiret sevabının güzelliğim i hem dünya nimetini ^11®^ i onlara verdi
da i ________
rananları sever.
*VA M S»ıe:3(ÂI-Iİmıiıı, 149-1531

v S e iJ I I ö l 1 ^ 1 O e iJ t I4 İ I i J
y e rn d d û k ü m lle z n e k e fe rû in t ü t ' û I y â e y y ü h â lle z n e o m e n ü

sizi çevirirler kâfir Siz eğer olanlara uyarsanız | Ey iman edenler! 1 4 9 . Ey im an edenler!
✓ o ✓ ^
Siz eğ er kâfir olanlara
U I J J L İ liS 1 uyarsanız, sizi topu k­
larınız üstünde gerisin 3
m evl kü m ^ llâ h ü i b e li h â s irin fe te n k a lib û 'a l i e lr â b ik ü m
geriye çevirirler. O za­
O zaman büsbütün kaybe­
sizin mevlanız i Allah'tır I Doğrusu dönersiniz topuklarınız üstünde gerisin geriye
denlere m an büsbütün kaybe­
d enlere dönersiniz.
\ I I , . I 4 ( ja
Ij ^ ,
e 3 ^ J - A Ü J I 3 4 . i —» J 1 5 0 . Doğrusu, sizin
I »
lle z n e k e fe rû f. k u lû b i s e n ü lk h a y ru n n â ş ih n vehüve m evlanız A llah'tır. O,
inkâr edenlerin kalplerine salacağız yardım edenlerin en hayırlısıdır O yardım edenlerin en
hayırlısıdır.
I L 1 5 1 . A llah'ın, hakkın­
s ü ltâ n â b ih '
da hiçbir delil indirm e­
m â le m y ü n e z z il b illâ h i b im â e ş ra k û 1713136
Allah'ın, diği şeyleri O 'na ortak
hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmalanndan dolayı I korku
hakkında koşm alarından dolayı,
o I* dî o
inkâr edenlerin kalpleri­
J l- a J k iJ j ^ JU iJI j j L J J I 1 j L o j
ne korku salacağız. On­
şadekaküm ü v e le k a d m e sve m lim î n v e b i/s e nnar v e m e /v h ü m ü ların yurtları ateştir. Z a ­
size yerine getirmiştir | Andolsun ki Zalimlerin dönüp varacağı yer ne kötüdür ateştir Onlann yurtlan lim lerin dönüp varacağı
y er ne kötüdür!
E jı Ji ^ ®
la l JLJ» 4 _ İ J3 L
o
JL > C j j O s 1 5 2 . Andolsun ki, siz
Allah'ın izni ile düş­
v e te n â z e 'tü m ' h a ttâ izâ fe ş iltü m b iiz n ih iz te h u s s û n e h ü m v e 'd e h û llâ h ü
siz Allah'ın
m anlarınızı öldürürken,
tartışmaya kalkıştınız | zaafa düştünüz düşmanlarınızı öldürürken olan vaadini i Allah
izni ile A llah, size olan vaadini
yerine getirm iştir. A l­
-İJ u SJU> » -L İ
f'
S43J İV lah size sevdiğiniz (ga­
m in k ü m \ m â tü h ib b û n m im b e 'd i m â e r k ü m v e 'a ş a y tü m f î le m ri libiyeti) gösterdikten
Sizden Allah sevdiğiniz (galibiyeti) size gösterdikten sonra ve isyan ettiniz
(Peygamber'in verdi­ sonra zaafa düştünüz.
ği) emir hakkında
(P eygam ber'in verdiği)
Jl ^ * y
o __ 'a ' ' '' S * ;
i^ V e m ir hakkında ta rtış ­
'^ J r i p—
m aya kalkıştınız ve is­
ş a ra fe k ü m süm m e! la h ira h y ü rd ü m eny v e m in k ü m ddünyâ yü r dü I m eny yan ettiniz. Sizden Ki­
Allah sizi geri çevirdi j Sonra i ahiretı istiyordu kiminiz yine sizden I dünyayı istiyordu | kiminiz m iniz dünyayı istiyor­
o du yine sizden kiminiz
o c '\ y "o i -- t - ' ^ t o
j S J u -5 J j
I '—
aJL m o U X-. ^ Jüg- ahireti istiyordu. Son­
*
z û fe d lin ' v e llâ h ü
ra A llah sizi, d en e m ek
'a n k ü m v e le k a d 'a fâ liy e b te liy e k ü m 'a n h ü m
için onlardan geri ç e ­
çok lütufkârdır i Allah sizi ve bağışladı denemek için onlardan
virdi ve sizi bağışladı.
A llah m üm inlere karşı
o çok lütufkârdır.
>•
v e rra s û lü 'a lâ e h a d in v v e lâ te lv û n e t ü ş id û n e İZ 'a le Im ü /m in m 1 53. P eygam ber sizi
siz boyuna uzakla­
Peygamber hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz
şıyor
o sıra müminlere karşı arkanızdan çağırıp du­
^ ğ
K ^ fl y ^^ rurken, o sıra siz boyu­
J U o J; X^=>JL3L9 na uzaklaşıyor, hiç kim ­
I
seye dönüp bakm ıyor­
lik e y lâ te h z e n û b ig a m m il g a m m e m fe e ^ b e k ü m f î ü h râ k ü m î y e d 'û k ü m
I gam verdi Bundan dolayı Allah, | dunuz. Bundan dolayı
üzülmeyesiniz igam üstüne arkanızdan sizi çağırıp dururken
ki size A llah, size g am üstüne
> i.
gam verdi ki, ne eliniz­
G L Aü
den giden e, ne de ba­
b im â te 'm e lu n h a b ru m v e llâ h ü v e lâ m â e ş â b e k ü m 'a l m â fâ te k ü m şınıza g elen e üzülm e­
yaptıklarınızdan haberdardır | Allah | ne de başınıza gelene j ne elinizden gidene yesiniz. A llah yaptıkla­
rınızdan haberdardır.
Sûre:3 (Âl-i İmrân, 154-157) 69

154. Sonra o kederin ar­ v ^ â îfe tü n m in k ü m tâ îfe te n m yegş n ü 'â s e n y iemenetenr; m im b e 'd i ig a m m i i 'a le y k ü m : e n z e le amne
dından (Allah) üzerinize örtüp bürü­
Bir zümre de ; o, içinizden bir zümreyi öyle bir uyku indirdi ki Sonra
öyle bir eminlik, öyle bir yordu
fi fi u
uyku indirdi ki, o, içinizden fi Z i ■' I °
A l
bir zümreyi örtüp bürü­
yordu. Bir zümre de can­ y e k ü lü n e z a n n e Ic â h iliy y e h g a y r a Ih a k k i j b illa h i : y ff iu n n ü n e e n fü s ü h ü m ik a d e h e m m e th ü m
ları sevdasına düşmüş­ Allah’a
diyorlardı | cahiliyet zannı gibi hakka aykın bir zan besliyorlar | canlan i sevdasına düşmüştü
tü. Allah'a karşı, cahili- karşı

yet zannı gibi, hakka aykırı fi o -r

bir zan besliyorlar ve «Bi­ j S İV IO İJ İ ; A V I U J


1
zim için o zaferden bir pay
fT e n fü s ih im y ü h fü n e d illâ h k ü lle h in n e le m ra ı kul j m in e le m r i m in ş e y / hel lenâ
var mı?» diyorlardı. De ki: I ve Bizim için
içlerinde | saklıyorlar Bütün iş j De ki o zaferden bir pay
«Bütün iş Allah'ındır». On­ ! var mı?
lar sana açıklamayacak­
larını içlerinde saklıyorlar
(ve) diyorlar ki: «Bize bu
h hünâ m â k u tiln â şeyünm m in e le m ri le n â le v k â n e . y e k ö lû n e
işten bir şey olsaydı bu­ Onlaraj
rada öldürülmezdik». On­ şöyle burada öldürülmezdik bir şey bu İşten Bize olsaydı | (ve) diyorlar ki i açıklamayacaklannı
Sdn3 I
söyle
lara şöyle söyle: «Eğer siz
evlerinizde olsaydınız bile, ^ 1 J j i J I 4 4 ^ » r^ a J I 3S4J j y
üzerlerine öldürülmesi ya­
zılmış olanlar yine muhak­ il m e d â c ilh im Ik a tlü j 'a le y h im ü lle z n e k ü t ib e ile b e ra z e f ı b ü y ü tik ü m I le v kü n tü m
yine muhakkak yatacakları çıkıp
kak yatacakları (öldürüle­ (öldürülecekleri) yerlere
öldürülmesi üzerlerine yazılmış olanlar
gidecekti
Eğer siz evlerinizde olsaydınız bile

cekleri) yerlere çıkıp gi­


decekti. Allah (bunu) gö­
ğüslerinizin içindekini de­
nemek ve yüreklerinizde- 'a l m ü m v e llâ h ü m â fı k u lû b lk ü m ' v e liy ü m e h h iş a m â f ş u d û r ik ü m llâ h ü :

kini temizlemek için yap­ bilir Allah 1 ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı I (bunu) göğüslerinizin içindekini Allah denemek
tı. Allah göğüslerin içinde
olanı bilir. -*_ a - -Â J L Ij»^ i^ ^ jJ I Ûİ.0 j j
155. İki toplumun karşı­
laştığı gün, içinizden yüz s te z e lie h ü m ü m n e m ö Ic e m 'â n i Ite k a lyevm ej m in k ü m ^ in n e lle z n e te v e lle v b iz â ti ş ş u d ü r

çevirip gidenler var ya, kaydımSk İ ^ S ■ |karşılaştığı; gün ' içinizden ! yüz çevinp gidenler var ya i göğüslerin içinde olanı
şeytan sırf onların kazan­
dıkları bazı şeylerden do­ j s İJ j\ *b » Lo * A / .fJ I
layı ayaklarını kaydırmak
istedi. Ama yine de Allah h a lım g a fû r u n in n e llâ h e 1 'a n h ü m ; llâ h ü i v e le k a d 'a fâ b ib e 'd i m â k e s e b û şşeytânü
halim (çok yumu- çok bağışla , i Ama ,
onları affetti. Kuşkusuz Kuşkusuz Allahı onlan iyine deı affetti kazandıkları bazı şeylerden dolayı şeytan
şakldır yandır Allah ‘
Allah çok bağışlayandır,
halim(çok yumuşak)dir.
156. Ey iman edenleri Siz-
izâ d a ra b û liib v â n ih im : v e k a lû k e lle z n e k e fe rû lâ te k û n û y â e y y ü h â lle z n e m enü
ler inkâr edenler ve yeryü­
zünde sefere veya sava­ sefere kardeşleri için i ve diyenler I Sizler inkâr edenler gibi i olmaym Ey iman edenler'
şa çıkan kardeşleri için:
«Eğer bizim yanımızda ol­ ;iı U s i u ü i l e i^a I İ sı j
salardı ölmezlerdi ve öldü-
rüimezlerdi.» diyenler gibi llâ h ü liy e c 'a le ; v e m â k u tilü m â m â tü 'in d e n â le v k â n ü kânü guzzen j ev i f î lerdi

olmayın. Allah bunu, on­ Eğer bizim


Allah I olarak koydu ı ve öldürülmezlerdi I ölmezlerdi olsalardı ! savaşa çıkan i veya yeryüzünde
yanımızda
ların kalplerine bir hasret fi fi
(yarası) olarak koydu. Al­ 4 '< ü i I5 4 « _ P - 9
0 U - j <UJ I j O - İ - U J
lah, diriltir ve öldürür. Al­ ✓ ^

lah yaptıklarınızı görmek­ b e ş ir b im â te 'm e lü n e v e llâ h ü veyüm t yühy v e llâ h ü fı k u lû b lh lm h a s ra te n z İlke


tedir. gömlektedir yaptıklarınızı Allah ve öldürür diriltir Allah onların kalplerine
bir hasret I
bunu
(yarası)
157. Eğer Allah yolunda
öldürülür veya ölürseniz,
Allah'ın bağışlaması ve
rahmeti, (sizin için) onla­ m im m â y e c m e 'û n h a y ru n m iv e r a h m e tü n m in e İlâ h i lemegfiratünmjmüttûmj e v fı s e b II İlâhı ve le în k u tiltü m

rın topladıkları (dünyalık- (siziniçin) onlanntopladıkları daha | I ölür-


Allah'ın bağışlaması I veya Allah yolunda Eğer öldürülür
(dünyalıklan)ndan ; p.oyırlıdır ;______________ i senız
ları)ndan daha hayırlıdır.
p Jİ S
70 Sûre;3(Â I-i İmrân, 158-165)

158. Andolsun, ölseniz de,


öldürülseniz de Allah'ın hu­
zurunda toplanacaksınız.
le liü m l lin te i m in e İlâ hi fe b im â r a h m e tin m tü h ş e n n le ilâ İlâ h i e v k u tilt ü m v e le în m m ü ttü m
onlara yumuşak Sen (o zaman), 159. Sen (o zaman), sırf
rahmetiyle toplanacaksınız i öldürülsenizde | Andolsua ölseniz
karşı davrandın! sırf Allah'ın Allah'ın rahmetiyle onla­
ra karşı yumuşak davran­
dın. Eğer kaba, katı yürek­
li olsaydın, onlar senin et­
v e s te g fir 'a n h ü m fe 'fü m in h a v lik e lâ n fe d d û g a h z a Ik a lb i : fe z z a n : v e le v k ü n te
rafından dağılıp giderlerdi.
Allah'dan mağfiret Artık onların u - ■ onlar senin etra­
dile kusurlarını ! fından
dağılıp giderlerdi katı yürekli I kaba j Eğer olsaydın Artık onların kusurlarını ba­
ğışla, onlar için Allah'dan
İİI J ,!" ^ l J S J ^ mağfiret dile. (Yapacağın)
işlerde onlara da danış, bir
y ü h ib b ü l lâ h e , in n e ; 'a le İlâ h fe te v e k k e l fe iz â 'a z e m te f î le m r v e ş â v ir h ü m le h ü m kere de azmettin mi, artık
sever | Allah artık Allah'a | dayan i bir kere de azmettin mi | | onlara da danış | onlar için Allah'a dayan. Muhakkak
ki Allah kendine dayanıp
güvenenleri sever.
13 ;İ jL k ^ 160. Allah size yardım
fe m e n z â i v e in y y e h z ü lk ü m i le k ü m ' fe lâ g a lib e i llâ h ü I in y y e n ş u r k ü m ü Im ü te v e k k il n ederse, sizi yenecek yok­
edebilir? Eğer sizi yardımsız bırakırsa yenecek yoktur Allah size yardım ederse
kendine dayanıp güve­ tur. Eğer sizi yardımsız bı­
nenleri
rakırsa, artık ondan sonra
size kim yardım edebilir?
üLS” L o j a J v jL j ^ ^ 3 ^ jJ I
Müminler ancak Allah'a
vem â kâne Im ü /m in û n ı fe ly e te v e k k e li i v e 'a le İlâ hi m im b e 'd ih llezı y e n ş u r u k ü m güvenip dayansınlar.
(devlet-millet malını 161. Hiçbir peygambere
Müminler güvenip dayansınlar ancak Allah'a artık ondan sonra size kim yardım
aşırması) yaraşmaz!
ganimet malını gizlemesi
(devlet-millet malını aşır­
ması) yaraşmaz. Kim böyle
k ü llü n e fs in i tü v e ff Isümmel y e v m e Ik iy â m e h b im â g a ile i y e /ti | y e g iü l vem eny e n y y e g u ll lin e b iy y in bir aşırma ve ihanette bu­
aşırdığını boynu­ j böyle biraşr- ganimet malını i Hiçbir pey- lunursa kıyamet günü aşır­
herkese günü getirir rna ve ihanette Kim
na yüklenerek ^ bulunursa" gizlemesi I gambere dığını boynuna yüklenerek
getirir. Sonra da herkese
^1 Ûİ j-sbj İ*-İ-Jİ ol I V Lo kazandığının karşılığı tasta­
mam ödenir, onlar haksızlı­
b is e h a ö n | ke m em bâe rid v â n e İlâ h i e fe m e n i tte b e 'a v e h ü m lâ y ü z le m û n m m â kesebet
ğa da uğramazlar.
uğrayan kimse gibi i
hışmına Allah'ın rızasına uyan kimse onlar haksızlığa da uğramazlar kazandığının karşılığı
midir? I 162. Allah'ın rızasına uyan
kimse, Allah'ın hışmına uğ­
rayan ve varacağı yer ce­
hennem olan kimse gibi
b e ş ıru m jv e llâ h ü 'in d e İlâ h i d e r a c â tü h j hüm Im e ş îr I v e b i/s e cehennem v e m e /v flh û m m in e İlâhi
midir? Varış yeri olarak ne
görmektedir j Allah Varış yeri olarak | | Allah'ın kötüdür orası!
ycı I
£- > 163. Onlar (insanlar) Allah
^ ® ^ I X ^
4. J U lA jL o u j katında derece derecedir­
ler. Allah, onların yaptıkla­
m in e n fü s ih im i ra s û le n m fı h im i b e 'a fe 'a le Im ü /m in n e llâ h ü le t e d m e n n e ! b im â y e 'm e lû n
i Andolsun ki ; rını görmektedir.
bir Peygam­ gönder­
kendilerinden içlerinde müminlere I Allah büyük bir lütuftai onların yaptıklannı
ber mekle Ivakit bulunmuştur 164. Andolsun ki Allah,
müminlere kendilerinden,
I ^ L İ ö [j İ s J lJ is ,^ ^ 3 4 3 o U İ IJ l L onlara kendi âyetlerini oku­
yan, onları arındıran ve on­
v e in k â n û v e lh ik m e h Ik itâ b e jv e y ü 'a llim ü h ü m ü i v e y ü z e k k h im | .ly â tih . I 'a le y h im ı y e tlû
lara kitab ve hikmeti öğ­
kendi
içindeydiler ve hikmeti kitab ! ve onlara öğreten onları arındıran onlara okuyan reten bir Peygamber gön­
âyetlerini
dermekle büyük bir lütufta
İJ (^.SLLjL^I LoJjÎ J V-sb J-O ^ bulunmuştur. Oysa onlar,
daha önce apaçık bir sa­
m is le y h â | k a d e ş a b tü m ' m ü ş b e tü n e v e le m m â e ş â b e tk ü m le fı d a le lin m m ü b n m in k a b lü pıklık içindeydiler.
Oysa onlar,
'^ S ik t k a t o l i b i ^ f " “ s ib e t (Uhud'da) size çarpınca mı apaçık bir sapıklık
daha önce 165. (Bedirde düşmanı) iki
katına uğrattığınız bir musi­
bet (Uhud'da) size çarpın­
ca mı; «Bu nereden» dedi­
kadr 'a lâ k ü lli ş e y in llâ h e in n e m in 'in d i e n fü s ik ü m hüve ku l i h zâ ı e n n k ü ltü m niz? De ki: «Bu başınıza ge­
kâdirdir her şeye Allah I P' başınıza gelen kendinizdendir | Bu | De ki | Bu j | dediniz len kendinizdendir». Şüphe­
siz Allah her şeye kâdirdir.
S û re ;3 (Â I-iİm m n , 166-173) 7 ] V)

166-167. iki topluluğun


karşılaştığı günde başı­
nıza gelen musibet de v e liy e 'le m e Im ü /m in ın v e liy e 'le m e : fe b iiz n i İlâ h i Ic e m 'â n i Ite k a ye vm ej
Allah'ın izniyledir. Bu da ayırt etmesi
Bu da müminleri belirlemesi j Allah'ın izniyledir İki topluluğun karşılaştığı günde
başınıza gelen musibet
içindir de
müminleri belirlemesi ve
A
hem de münafıklık yapan­
ları ayırt etmesi içindir. Ve
onlara; «Geliniz, Allah yo­ k â lû d fe 'û e v i: f i s e b II İlâ h i k â tilû te 'â le v le h ü m v e k le : lle z n e n â fe k û
lunda savaşınız veya (hiç savunmaya Ve
demişlerdi veya Allah yolunda savaşınız Geliniz denilmişti ve hem de münafıklık yapanları
olmazsa) savunmaya ge­ geçiniz onlara
A E
çiniz.» denilmişti. On­ ° A , t A

lar ise: «Biz savaşması­ OjJ ö ^ 1^ j_d I ^ jJlSLİJ V ^ LjLd ^


nı (veya savaş olacağını) y e k û lû n e i III m â n i e k ra b ü m in h ü m | y e v m e îz in j lilk ü fr i | hüm le tte b e 'n â k ü m k ite le l le v ne'lem ü
bilseydik arkanızdan ge­ Onlar ise: Biz
söylüyorlardı i imandan çok j yakındılar o gün küfre Onlar arkanızdan gelirdik bilseydik
lirdik.» demişlerdi. Onlar, savaşmasını
jı . ' fî, S '
o gün, imandan çok küfre A o A A

yakındılar. Kalblerinde ol­ j L o -a rtJ L g -l 3 X 3 A ^

mayanı ağızlarıyla söylü­


e lle z n e k â lû b im â y e k tü m û n e 'le m ü iv e llâ h ü j m â le y s e f i k u lû b ih im ^ b ie fv â h ih im
yorlardı. Allah neyi gizle­
diklerini daha iyi bilendir. dediler neyi gizlediklerini M endir ' i kalblerinde olmayanı ağızlarıyla

A t
168. Kendileri oturup kal­
dıkları halde kardeşleri T jJ jli U l i ^ L İ I P
>•
için: «Eğer bize uysalardı Im e v te 'a n e n fü s ik ü m ü fe d r a û kul i m â k u tllû le v e tâ 'û n â v e k a 'a d û i llih v â n lh lm
öldürülmezlerdi» dediler. Onlara Kendileri oturup
ölümü kendinizden uzaklaştırınız öldürülmezlerdi Eğer bize uysalardı kardeşleri için
Onlara de ki: «Eğer iddi­ de ki kaldıklan halde
anızda doğru iseniz, ken­
dinizden ölümü uzaklaştı­
rınız».
ehyâün î b e l : e m v â tâ : f , s e b ili İlâ h i lle z n e k u tllû v e lâ te h s e b e n n e in k ü n tü m şâ d ik in
169. Allah yolunda öldü­ onlar diri­
sakın sanma Eğer iddianızda doğru iseniz
rülenleri sakın ölüler san­ dirler

ma. Bilakis onlar diridirler,


Rab'leri katında rızıklan-
maktadırlar. v e y e s te b ş irû n e m in fe d lih i llâ h ü b im â â tâ h ü m ü fe r ih ın e y ü rz e k û n 'in d e rabbihim
170. Allah'ın lütfundan müjdelemek isterler lütfundan Allah'ın verdiği nimetle sevinçlidirler
j j rızıklanmaktadırlar j Rab'leri katında
verdiği nimetle sevinçli­
dirler. Arkalarından kendi­
lerine ulaşamayan kimse­
lere de onlara hiç bir kor­ v e lâ h ü m y e h z e n û n I 'a le y h im e llâ h a v fü n m in h a lfih im b ih im | b ille z ın e le m ye lh a k û
ku olmayacağını ve üzül­ hiç bir korku kendile­
ve üzülmeyeceklerini onlara Arkalarından ulaşamayan kimselere de
meyeceklerini müjdele­ oimayacağını rine

mek isterler.
y o J I J ö j J .İ. t i g. J
171. Onlar, Allah'ın nime­
tini, keremini ve Allah'ın, e c ra Im ü /m in ın lâ y ü d i'u v e e n n e llâ h e v e fe d lin v m in e İlâ hi b in i'm e tin m ye s te b ş irû n e
müminlerin ecrini zayi et­ müminlerin ecrini zayi etmeyeceğin ve Allah'ın keremini Onlar, Allah'ın nimetini müjdelerier
meyeceğini müjdelerler.
172. Kendilerine yara do­ 1y j jJÜ ^ jJiJ I LıjaI Lo ü yi Ij ^ I Li^jLuj I^ jJ I
kunduktan sonra da Allah
ve Peygamberi'nin daveti­ iiiie z n e e h s e n û Ik a rh m im b e 'd i m â e ş â b e h ü m ü v e rra s û li lillâ h i e lle z n e s te c â b û
ne uydular. Hele onlardan iyiiik edenlere yara Kendilerine dokunduktan sonra da ve Peygamberi'nin Allah davetine uydular
iyilik edenlere ve gereğin­
ce Allah'tan korkanlara
büyük bir mükafat vardır. 1 l i ^ IİJ I â I j : IİJ I J l i <Sf 11 ^

173. İnsanlar onlara: «in­ k a d c e m e 'û nnâse iin n e : nnâsü jlehüm üj k â le | e lle z n e e c ru n a z ım v e tte k a v m inhüm
ve gereğince
sanlar (düşmanlarınız) şüp­ dedikle- H e le onlar­
İnsanlar | onlara onlar ki büyük bir mükafat vardır Allah'tan
hesiz rinde korkanlara dan
size karşı ordu topladı,
onlardan korkun.» dedik­ O t t k J, » I j J l İ j CâL».jI ^ j \ y 3 ^ J
lerinde, bu, onların imanı­
nı artırdı ve şöyle dediler: Iv e k il v e n i'm e : llâ h ü hasbünâ v e k a lû m âne : fe z â d e h ü m i fe h ş e v h ü m leküm
«Allah bize yeter. O ne gü­ vekildir [O ne güzel Allah bize yeter
ve şöyle bu, onların
onlardan korkun size karşı
dediler artırdı
zel vekildir».
VY 72 Sûre:3 (Âl-i İmrân, 174-180]

A \o l j 1>*-i-JİS t> -i' ^-4 .l .uA.j |Ü J-.0-9S ^1 v»>^ IjjJ-ftjLâ 174. Bunun üzerine ken­
dilerine hiç bir kötülük do­
r id v â n e İlâ h v e tte b e 'û i süünv le m y e m s e s h ü m ! v e fe d lil i m in e İlâ h i b in i'm e tin m fe n k a le b û kunmadan Allah'ın nimeti
Allah'ın nzasına ve uydular
hiç bir Bunun üzerine kendilerine
ve lütfuyla Allah'ın nimeti geri döndüler ve lütfuyla geri döndüler
kötülük dokunmadan
ve Allah'ın rızasına uydu­
lar. Allah büyük lütuf sa­
J S İU o L ^ İJ I ^ 3 U İI e
' ' ' ' ^ * hibidir.
fe lâ te h â fû h ü m ; e v liy â e h i y ü h a v v ifü ş ş e y tâ n ü |z lik ü m ü ; in n e m â z û f e d lin 'a z m v e llâ h ü 175. (Size o haberi geti­
Onlardan korknrtayın i kendi dostlarını j korkutabilir | ancak şeytandır sadece j büyük lütuf sahibidir | Allah ren) ancak şeytandır, (sa­
dece) kendi dostlarını kor­
kutabilir. Onlardan kork­
^ 4 -^ 1 ^ O jL : lj S mayın, eğer mümin iseniz
innehüm f î Ik ü fr Ile z n e y ü s â r i'û n e v e lâ y e h z ü n k e k ü n tü m m ü /m in ın : in . v e h â fû n i benden korkun.
Onlar î Küfürde yarışanlar seni üzmesin mümin iseniz I eğer | benden korkun 176. Küfürde yarışan­
lar seni üzmesin. Onlar,
A J>
Allah'a hiç bir şekilde za­
rar veremezler. Allah on­
'a z â b ü n 'a z m v e le h ü m l fî lı h ir a h h a z z a n le h ü m | e llâ y e c 'a le llâ h ü l y ü r d ü | şeyâ llâ h e le n y y e d u r r û lara ahirette bir pay ver­
Alla­ memek istiyor. Onlar için
büyük bir azap vardır Onlar için! ahirette bir pay j onlara j vermemek zarar veremezler
h'a
e büyük bir azap vardır.
5 c
1^ 1 ^ ,,g j J U A <Xı < Ü J İ I j j - L S Ü l I j 5 " J Ü 2 <I 5 - J j J l û | , 0 177. Şüphesiz iman karşı­
lığında inkârı satın alanlar
'a z â b ü n e lim iv e le h ü m şe y â llâ h e 1 b il m â n i Ik ü fra Ile z n e ş te ra v ü ın n e Allah'a hiç bir zarar vere­
acı bir azap vardır Onlar için hiç bir Allah'a zarar veremezler iman karşılığında inkârı satın alanlar I Şüphesiz mezler. Onlar için acı bir
azap vardır.
! ® 1 ^ ’t 1 0 t
1i ^ ;0 • J 1 1 -i 178. Kâfirler, ken­
ı V >
dilerine mühlet
n ü m l; |in n e m â | lie n fü s ih im : h a y ru l ; l e h ü m ! nüm l lennem âi Ile z n e k e fe rü v e lâ y e h s e b e n n e
vermemizin,kesinlikle şa­
kendile­ mühlet
« ( « .« I i T O k I S i.s 6 n iç «
rine
; kesinlile!
vermemizin ;
Kâfirler sanmasınlar hısları için hayırlı olduğu­
nu sanmasınlar. Biz onla­
j U J '3 ıl O l i U © ö ^ A 'î - e lU J S t i l ra bu mühleti, ancak gü­
nahlarını artırsınlar diye
Im ü /m in n e I liy e z e ra I llâ h ü ! m â kâne 'a z â b ü n m m ü h în v e le h ü m ! is m â ! liy e z d â d û le h ü m veriyoruz. Onlar için alçal­
müminleri bırakacak I Allah | değildir alçaltıcı bir azap vardır | Onlar için i | artırsınlar diye ı tını bir azap vardır.
179. Allah, müminleri
A \ ö \ J U Ş İ4 İJ I ^ > d -o 4 ^ ^ içinde bulunduğunuz şu
durumda bırakacak değil­
liy ü tli'a k ü m \ llâ h ü i v e m â k â n e i m in e tt a y y ib Ih a b se : y e m ze | h a tt 'a l m â e n tü m 'a le y h i
dir, sonunda pisi temiz­
Ve
sizi kılacak da
Allah !
değildir temizden pisi i ayıracaktır j sonunda i içinde bulunduğunuz şu durumda den ayıracaktır. Ve Allah
sizi gayba vakıf kılacak da
değildir. Fakat Allah, pey­
gamberlerinden dilediği­
v e ru s ü lih b illâ h i fe m in û ; m enyyeşâü , m irru s ü lih y e c te b ! l l â h e ; v e l k in n e 'a le lO aybi ni seçip (gaybı bildirir). O
ve peygam- j O halde i _____ . „ i
halde Allah'a ve peygam­
berienne I Allah'a : ! dilediğini i peygamberierinden ı i A U a h i P s lta * gayba vakıf
berlerine iman edin. Eğer
'• ] ° ' ■' ' i l ^ iman eder ve günahlardan
korunursanız, sizin için
Ile z n e y e b h a lû n e v e lâ y e h s e b e n n e e c ru n 'a z im fe le k ü m v e te tte k û v e in t ü /m in û büyük bir mükafat vardır.
cimrilik edenler sanmasınlar büyük bir mükafat jsiân için ''ardırj''? Eğer iman eder 180. Allah'ın, kendilerine
lütfundan verdiği nimet­
o l jJ L ^ U û j3 yJû 'yBi (^-4^ I *9 I IU-J lere karşı cimrilik eden­
ler, bunun, kendileri için
m â b e h ilû b ih ; s e y ü ta v v e k û n e le h O m iş e rr u lh ü v e b e l le h ü m h a y râ l jhü ve i m in fe d lih llâ h ü b im â â t- h ü m ü hayırlı olduğunu sanma­
Cimrilik ettikleri şey | ‘“ V v n l ^ d o l a n a - k e , ^ , t : ^ ^ lHay,r“ - kendilerine verdiği
sınlar. Hayır o, kendileri
n içın rı için o lS u ^ nimetlere karşı
için şerdir. Cimrilik ettik­
leri şey, kıyamet gününde
boyunlarına dolanacaktır.
h a b ir b im â te 'm e lû n e v e llâ h ü v e le rd m râ s ü s s e m v â ti velillâhi: y e v m e Ik iy m e h Göklerin ve yerin mirası
iAllah'a , Allah'a aittir. Allah yaptık­
haberdardır yaptıklannızdan I Allah I ve yenn Göklenn mirası
i aittir 1
larınızdan haberdardır.
Sûre:3 (Â l-i İmrân, 181-186) 73 vr

181. Allah, «Şüphesiz


Allah fakirdir, biz zengi­ e g n iy â / venehnü fe k ru n v llâ h e i in n e lle z n e k â lü k a v le llâ h ü s e m i'a lekad
niz.» diyenlerin lafını el­ zenginiz diyenlerin lafını { Allah jŞüphesiz biz I fakirdir j Allah | duymuştur | Elbette
bette duymuştur. Onla­
rın söylediklerini ve pey­ . . . . . ^ “ -
JL f , — 4--------------------j j -------------------------— — ----------------------------------
gamberleri haksız yere
öldürmelerini yazacağız zûkû venekûlü b ig a y r i h a k k in v le m b iy â e v e k a tle h ü m ü m â k â lû s e n e k tü b ü

ve şöyle diyeceğiz: «Ta­ ve şöyle diye­


Tadın haksız yere ve peygamberleri ı öldürmelerim İOnların söylediklerini yazacağız
ceğiz
dın o yakıcı azabı!».
182. «Bu, kendi ellerini­ i. j L aİ I J , 1 5 j j l 3 .^ ı s U . J U j e ^ j j J 1 4 . 13 - *
zin yapıp öne sürdüğü­
le y s e b iz a llâ m il v e e n n e llâ h e eyd küm b im â k a d d e m e t z-^flike 'a z â b e Ih a rîk
nün karşılığıdır». Allah
asla zulmetmez Allah o yakıcı azabil
kullar(ın)a asla zulmet­
mez. OÂ E

183. «Ateşin yiyeceği S İ ^ 1 U 4 J I a ii o l j j ı e


bir kurban getirmedik­ liiB s û lin e llâ n ü / m in e ile y n â 'ahide : inne llâhe e lle z n e k â lû lil'a b d
çe hiç bir peygambe­ hiç bir peygam- | iman etmeyeceğimize | ahidde
Allah kullar(ın|a
diyenlere
bere dair bulundu
re iman etmeyeceğimi­
ze dair Allah bize ahid-
de bulundu.» diyenle­
J - ij gSilS- IS jS İLLiI i i s b o U j İ ; L İljb J J .
re de ki: «Benden önce m in k a b il k a d c â e k ü m m s ü lü n m ; kul nnâr te /k ü lü h u b ik u r b â n in h a tt y e /tiy e n â
size bazı peygamber­ Benden önce size bazı peygamberler geldi | de ki Ateşin yiyeceği I bir kurban getirmedikçe
ler açık belgelerle ve si­
zin dediğiniz şeyle gel­
di. Eğer doğru insanlar­
sanız, ya onları niçin öl­ in k ü n tü m ş â d ik în k a te ltü m û h ü m fe lim e v e b ille z k ü ltü m b ilb e y y in â ti

dürdünüz?» Eğer doğru insanlarsanız j ya onları öldürdünüz j niçin j ve sizin dediğiniz şeyle açık belgelerie

184. Eğer seni yalan-


ladılarsa, senden önce
>•
açık deliller, hikmet­
v e z z ü b ü ri c â û b ilb e y y in â ti m in k a b lik e m s ü lü n m fe k a d k ü z z ib e f e in k e z zeb û ke
li sayfalar ve aydınlatı­ peygamber­
hikmetli sayfalar açık deliller senden önce yalanlanmıştı Eğer seni yalanladılarsa
cı kitap getiren peygam­ ler de

berler de yalanlanmıştı.
185. Her canlı ölümü ta­
dacaktır. Kıyamet günü ü c û ta k ü m v e in n e m â tü v e ffe v n e z â îk a tü Im e v t k ü llü n e fs in v e lk itâ b i Im ü n ir
ecirleriniz size eksiksiz size eksiksiz olarak verile­
ecirleriniz ölümü tadacaktır Her canlı ve aydınlatıcı kitap getiren
cektir
olarak verilecektir. Kim U
cehennemden uzaklaş­
L o j jL S 5 J l_ 1 J I J — j L L j i o ^ r o - ^ 5. İ İ 2 J I
tırılıp cennete konursa
o, gerçekten kurtuluşa vem â fe k a d fâ z Ic e n n e te v e ü d h ile 'a n i n n â ri z ü h z ih a ; fe m e n y e v m e Ik iy meh
o, gerçekten kurtu­
ermiştir. Dünya hayatı, değildir
luşa ermiştir
cennete konursa cehennemden uzaklaştırılıp | Kim | Kıyamet günü
aldatıcı zevkten başka
birşey değildir.
j ^ VI ı ^ i J i
186. Muhakkak siz, mal­
v e e n fü s ik ü m f r e m v â lik ü m le tü tH e v ü n n e m e tâ 'u ig u r û r illâ Ih a y t ü d d ü n y â
larınız ve canlarınız hu­ ve canlarınız husu­ Muhakkak siz imtihan başka I
mallarınız aldatıcı zevkten Dünya hayatı
susunda imtihan oluna­ sunda olunacaksınız birşey i

caksınız. Sizden önce


t “ - l~«r . jJ I aM J
kendilerine kitap veri­ c r® O -T İ
j
>•
lenlerden ve Allah'a or­ v e m in e lle z n e e şrakO m in k a b lik ü m Ik itâ b e m in e lle z n e û tû ve le te s m e 'u n n e
tak koşanlardan size ezi­
ve Allah'a ortak koşanlardan Sizden önce kendilenne kitap verilenlerden işiteceksiniz
yet verici bir çok söz işi­
teceksiniz. Eğer sabre­
der ve Allah'dan gereği ^ O M O Ü 1

gibi korkarsanız, şüphe­ m in 'a z m i lü m û r fe in n e z 'l ik e v e te tte k û v e in te ş b ir û e z e n kes râ


siz işte bu azmi gerekti­ ve Alah'dan gere­
azmi gerektiren işlerdendir şüphesiz işte bu Eğer sabreder size eziyet verici bir çok söz
ği gbi korkarsanc
ren işlerdendir.
1 o i( i ^ X
V i 74 Sûre;3(Â I-i İmrân, 187-194)

> 1 İs : j *^3^ IİJ U IİI 44I I V I İ 4J 1 1 JI ^ J I j


s-“
v e lâ te k tü m û n e h lin n â s i letüb e yyinü n n efiû Ik itâ b e lle z n e u tû m sâka ; llâ tiü e h a z e : v e iz
187. Bir zaman Allah,
Onu mutlaka Bir kendilerine kitap verilen­
onu gizlenniyeceksiniz insanlara kitap kendilerine verilenlerden diye söz Allah almıştı
açıklayacaksınrz lerden, «Onu mutlaka in­
sanlara açıklayacaksınız,
@ o j ^ A MI j L o i— o—> < 0 I j J - * — tu I j p_a j *■' J J 8j J -a _ İ_ 9 onu gizlemiyeceksiniz.»
** ^ 1 ' X ^ X
b iti s e m e n e n ka lılâ v e ş te r a v v e r â e z u liû r ih im fe n e b e z û h ü
diye söz almıştı. Onlar ise
m â y e ş te rfın fe b i/s e
ne kadar bunu kulak ardı ettiler ve
Yaptıkları bu alışveriş ve onu az bir dünyalığa I değiştiler i kulak ardı ettiler I Onlar ise bunu
kötüdür onu az bir dünyalığa de­
ğiştiler. Yaptıkları bu alış­
I jJ Ü u L j p j L İ j 1J A -0 w -3 t,._ < J İ U I L İ j j- â j ^ j j l y veriş ne kadar kötüdür.
b im â le m y e f'a lû enyyühm edû ] v e y ü h ib b û n e b im â e te v lle z n e y e fr a h û n e lâ te h s e b e n n e 188. O yaptıklarına sevi­
sevinen sanma
nen ve yapmadıkları şey­
ve yapmadıkları şeylerle de
lerle de övülmek isteyen­
lerin (onacaklarını) san­
ma! Onların azaptan kur­
m ü lk ü s s e m :v â ti ; v e lillâ h i 'a z â b ü n e lim v e le h ü m 1 m in e l'a z â b b im e fâ z e tin m fe lâ te h s e b e n n e h ü m tulacaklarını da sanma!
kurtulacakları­ Onlar için can yakıcı bir
Göklerin mülkü I Allah'ındır I can yakıcı bir azap | Onların azaptan sanma
nı da azap vardır.
t t>
189. Elbette göklerin ve
3 V I3 O İ3 -* yerin mülkü Allah'ındır.
v e le r d i fı h a lk i s s e m .ıv â ti ın n e k a d ir 'a lâ k ü lli ş e y in i v e llâ h ü i v e le rd Allah her şeye kadirdir.
i
ve yerin | göklerin yaratılışında Elbette kadirdir her şeye ve yerin 190. Göklerin ve yerin ya­
V X _ jı o S. 0x0 X ratılışında, gece ile gün­
A İl D j i - S i p ® v L 4 J V I o lA V J 4 J U ^ İ 5 düzün birbiri ardınca ge­
lip gidişinde selim akıl
llâ h e i y e z k ü rû n e e lle z n e liü lî le lb â b I le ly â til v e n n e h â ri v e h tilâ fi Neyli sahipleri için gerçekten
^ gerçekten
gece birbiri ardınca gelip
Allah'ı anarlar Onlar selim akıl sahipleri için açık, ibretli ile gündüzün
gidişinde
açık, ibretli deliller vardır.
deliller vardır
191. Onlar ayaktayken,
p3 j ^ j ^ ^ 3 otururken ve yanları üze­
rine yatarken Allah'ı anar­
v e le rd fı h a lk i ssem> ıv â ti v e y e te fe k k e r û n e v e 'a lâ c ü n û b ih im v e k u 'û d e n v k iy â m e n v
lar; göklerin ve yerin ya­
ve yerin göklerin yaratılışı üzerinde düşünürler ve yanları üzerine yatarken j otururken | ayaktayken ratılışı üzerinde düşünür­
ler. Ve «Rabbimiz! Sen
I l ı Ü J 3 jt İJ I l l p lt> L Ş İ l i . 3 İ İ I u Ü 4 j bunu boş yere yaratma­
dın, Sen yücesin, bizi ate­
in n e k e I ra b b e n â 'a z â b e n n â r I fe k in â i sübhâneke b â tilâ i hâzâ ! m â h a le k te j ra b b e n â
şin azabından koru.» der­
Sen i Rabbimiz bizi ateşin azabından j koru derler | Sen yücesin
i I b ™ i l'^ 'r ^ iz l'” ' ler.
192. «Rabbimiz! Sen kimi
İ j L j | L j- 3 j {2 ^ j l —^ 1 ^ 3 -A -e J U â J U L o 3 j L j J I cehennem ateşine sokar­
m en
san muhakkak onu re­
in n e n â ra b b e n â m in e n ş a r liz z â lim ın e e h z e y te h fe k a d j n n â ra | tü d h ili
onu rezil etmiş­ muhak­ cehennem j zil etmişsindir. Zalimlerin
Biz I Rabbimiz! hiç yardımcıları Zalimlerin I yoktur sokarsan kimi
sindir kak ateşine hiç yardımcıları yoktur».
jı '
193. «Rabbimiz! Biz,
j flc I ** L i _ Ş j L İ J 0 I3 ^ -S L 3 3 -? ^ > 3 _ o l ö l j L İ İ İ l j L İ - 4 L x . x - o — 4*j
'Rabbinize iman edin'
fe g fir ra b b e n â i fe â m e n n â b ira b b ik ü m ^ cim in û : en lilım â n i yünâdı : m ü n â d îe n y s e m i'n â diye imana çağıran bir
hemen iman davetçi işittik, hemen
bağışla Rabbimiz! Rabbinize iman edin diye imana çağıran bir davetçi işittik
ettik iman ettik. Rabbimiz! Gü­
nahlarımızı bizlere bağış­
L İ^ İ3 L İ4 J e J İ3-İV I ^ Ü 3 3 5 3 Iİ^ Iİ4 - ^ 1 ^ 3 ^ L İJ la, kötülüklerimizi ört, biz­
v e a tin â ; ra b b e n â m e 'a le b r a r v e te v e ffe n â s e y y iâ tin â v e k e f fir 'a n n â zünûbenâ le n â leri sana ermiş kullarınla
bize vaad bizleri sana ermiş beraber yanına al».
Rabbimiz! yanına al kötülüklerimizi ört Günahlarımızı bizlere
ettiğini kullarınla beraber
194. «Rabbimiz! bize
peygamberlerine vaad
J L a _ o J I V A - o ^ ^ l ^ 3 ^ L j * ^ [3 j L ijî j- p 3 ^
ettiğini ver, kıyamet günü
Im î'â d lâ t ü h lifü in n e k e y e v m e Ik iy a m e h v e lâ tü h z in â 'a ld r u s ü lik e m â v e 'a d te n â bizi rezil etme. Muhakkak
verdiğin sözden dönmezsin
Muhak­
kıyamet günü bizi rezil etme peygamberlerine ver sen verdiğin sözden dön­
kak sen
mezsin».
Sûre:3 (Âl-i İmron, 195-200) 75 VÛ

e v ü n sâ m in z e k e rin m in k ü m 'a m e le 'â m ilin m lâ ü d ı'u e n riı (-a b b ü h ü m j le h ü m fe s te c â b e


zayi etmeye­
kadın olsun erkek olsun sizden | hiçbir çalışanın amelini Ben Rableri onlara şu karşılığı verdi
ceğim
195. .Rableri onlara şu
E
O ya g
karşılığı verdi; «Ben, er­ 1 ^ o
L a V Vj â J L3 f*
kek olsun, kadın olsun,
sizden, hiçbir çalışanın veûzû m in d iy â r ih im v e ü h r ic û fe lle z n e h â c e rû b e 'd u k ü m m im b e'd

annelini zayi etmeyece­ eziyet edi­


yurtlarından çıkarılanlar Göç edenler Sizler birbirinizdensiniz
lenler
ğim. Sizler birbirinizden- J i.
siniz. Göç edenler, yurt­
larından çıkarılanlar, yo­
c e n n â tin v e le ü d h ile n n e h ü m i s e y y iâ tih im le ü k e ffIra n n e 'a n h ü m v e k u tilû v e k â te lû f l se b ili
lumda eziyet edilenler,
savaşanlar ve öldürülen­ cennetlere de onları koyacağım | Onların günahlarını elbette örteceğim ve öldürülenler savaşanlar yolumda

ler... Onların günahlarını


elbette örteceğim ve
Allah katından bir mü­ I

hüsn ü ssevâb 'in d e h û v e llâ h ü m in 'in d i İlâ h isevâbânm ^ le n h â r m in te h tih e te c h


kafat olmak üzere, onla­
bir mükafat
En güzel mükafat katindadır Allah ve Allah katından ırmaklar altından akan
rı altından ırmaklar akan lolmak üzere
A
cennetlere de koyaca­
ğım. En güzel mükafat
Allah katindadır».
m e /v 'h ü m |sümmej m e tâ 'u n k a lilü n f î Ib ilâ d lle z n e k e fe rû te k a llü b ü lâ y e g u rra n n e k e
196. Kâfirlerin diyar di­ onlann varacak­
diyar diyar Kâfirlerin dolaşmaları sakın seni aldatmasın
Sonra | Bu, az bir geçimliktir
ları yer
yar dolaşmaları sakın t .
I

seni aldatmasın.
197. Bu, az bir geçimlik­
c e n n â tü n le h ü m ıra b b e h ü m i l le z n e t t e k a v lâ k in i Im ih â d v e b i/s e c e he n n em
tir. Sonra onların vara­
Onlara
cakları yer cehennem­ akan cennetler
vardır
Rablerinden gereğince korkanlar için Fakat bir yataktır orası Ne kötü cehennemdir

dir. Ne kötü bir yataktır


orası!
198. Fakat Rablerin-
v e m â 'in d e İlâ h i m in 'in d i İlâh jnüzülenm fıhâ h â lid ın e le n h â ru m in te h tih e
den gereğince korkanlar I ağırlana­ orada ebedf
Allah katindakiler Allah katından kalacaklar ırmaklar altlarından
için altlarından ırmaklar caklardır olarak !

akan cennetler vardır. 1» o

Onlar orada ebedî ola­ İL Ü I ^ S is e


rak kalacaklar, Allah ka­ ile y k ü m 1 v e m â ü n z ile b illâ h i le m e n y y ü /m in ü m in e h li Ik itâ b i v e in n e | lile b r â r
tından ağırlanacaklardır. daha
size indirilene Allah'a inanırlar Kitap ehlinden öyleleri var ki Şüphesiz 1 iyiler için
hayırlıdır
İyiler için Allah katinda­
kiler daha hayırlıdır.
U j J k a İ C i - i i i l I cu l: ; L 5 j A İİJ V 4 ı IJ . Ij
y - 1 -- y ^ ^ - y y L T i. , ^ v ^ ^ ^ J
199. Şüphesiz kitap eh­
linden öyleleri var ki, ü lâ îk e s e m e n e n ka lılâ bl yâti İlâhı lâ y e ş te r û n e lillâ h ii h â ş i'n e ile y h im v e m â ünzile
Alla­ boyun eğerek
Allah'a inanırlar, size in­ bunlar az bir değere Allah'ın âyetlerini değişmezler
h'a inanırlar
ve kendilerine indirilene

dirilene ve kendilerine
indirilene Allah'a boyun
eğerek inanırlar. Allah'ın
y â e y y ü h â lle z n e e m e n û s e r 'u Ih is â b in n e llâ h e ■ 'in d e r a b b lh im e c ru h ü m | lehüm
âyetlerini az bir değe­
Şüphesiz
re değişmezler. Onların Ey iman edenleri hesabı çabuk görendir Allah katindadır mükafatı da I onların
Allah
mükafatı da Allah katin­
dadır. Şüphesiz Allah, e o . - ^ IJ - İ3 İS
hesabı çabuk görendir.
le 'a lle k ü m tü flih û n llâ h e v e tte k û v e r â b itû v e ş â b irû
200. Ey iman edenler! gereğince düşmanlarınıza karşı
kurtuluşa eresiniz Allah'dan nöbet bekleşin
korkun ki sebat gösterin
Sabredin, düşmanla­
rınıza karşı sebat gös­
t ^ l - : = y y - y Z' t y t i ,
terin, nöbet bekleşin, Â J I o J -X -K y L tJ J J A_> l_ 0 j s-l

Allah'dan gereğince
korkun ki, kurtuluşa ere­ NİSÂ' NİSÂ SURESİ
siniz.
S j j l
vn 76 Sûre:4 (Nisâ, 1-6)

4. NİSA SURESİ
M ed ine dönem inde in ­
rrahım llâhirrahm ni bismi
m iş tir. 176 â y e ttir.
ve Rahim I Rahmân olan Allah'ın I ismiyle
Rahmân ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla.
Ö J J 1. Ey insanlar! Sizi bir tek
nefisten yaratan ve on­
vebesse zevcebâ minhâ vehaleka min nefeinvvâhidetinv llez halekaküm rabbekûmü ttekû yâ eyyühe nnâsü
Rabbiniz-
dan eşini yaratıp ikisinden
üreten ı eşim : ve ondan: yaratıp bir tek nefisten Sizi yaratan korkun Ey insanlar'
den bir çok erkekler ve kadın­
J" - . . . . . E lar üreten Rabbinizden kor­
kun; kendi adına birbiriniz­
den dilekte bulunduğu­
aleyküm kâne llâheıinne velerhâm bihı llez tesâelûne ilâhe vettekû venisâ/ kesrânv ricelen minhümâ nuz Allah'dan ve akrabalık
(bağlarını kırmak)tan sa­
“ nizde
r ı - « - * < 's s s B î r a : “t s s r * — .— ı < » < -■ . —
kının. Şüphesiz Allah sizin
üzerinizde gözeticidir.
2. Öksüzlere mallarını ve­
emvâleliüm velâ te/külü bittayyibi h a b fe velâ tetebeddelûem vâlefiüm lyetâmâ ve tû rakbâ rin ve kötüsünü (onlara ve­
karışbrıp yemeyin | iyisiyle (o n b r a v w w ^ değiştirmeyin mallarını | Öksüzlere ; verin ■ gözeticidir rerek) iyisiyle değiştirme­
yin. Onların mallarını, ken­
di mallarınıza karıştırıp ye­
1 3 İ5 İ[ j ^ { j S J \ j \ j L ..-5 3 j I ; i L > ö \ j 0 C 6 l i - I ;İJ Iş :;IJ I
meyin. Zira bu, büyük bir
fenkihû fî lyetâm ellâ tüksitû vein biftüm kâne hûben kebrâ iımefi .i ilâ emvâliküm günahtır.
öksüz kızlarla evlen-, onlara karşı adaletli ! . . knrkarsamz
evlenebilirsiniz diğinizde davranamamaktan I bger korkarsanız büyük bir günahtır jzira bu kendi mallarınıza 3. Eğer öksüz kızlarla evlen­
diğinizde onlara karşı adalet­
li davranamamaktan korkar­
Jİ y i m U s L i
sanız, hoşunuza giden diğer
ev fevâhideten ellâ te'dilû fein biftüm verubâ' vesül se m eât mine nnisâi leküm mâ tâbe kadınlardan iki, üç ve dörde
ve- o zaman bir , adaleti gözetme-
Eğer korkarsanız
ve dörde ■ -
iki diğer kadınlardan ■ size |
kadar evlenebilirsiniz. Eğer
ya i tane ile mekten kadar ! “5
adaleti gözetmemekten kor­
t .
karsanız, o zaman bir tane
ile veya elinizin altındakiy-
leküm fein tibne nihleh şadi^âtihinne nnisâe ve tû ellâ te'ûlû ednâ İılik e mâ m eleket eymânüküm le (sahip olduğunuz câriye
daha el­ elinizin altındakiyle (sahip ile) yetinin. Doğruluktan ay-
size bağışlarlarsa 1 mehırlerini ; Kadınlara , verin : 3 bu
verişlidir olduğunuz câriye ile) yetinin nlmamak için bu daha elve­
rişlidir.
4. Kadınlara mahirleri­
nâhü İle t ce'ale emvâlekümü ssüfelîâe velâ tü /tû henrenmmetîâ fekülûhü nefsen m infiü 'an şeyinm ni gönül hoşluğuyla verin.
Alla-i Eğer onlar gönül rızasıyla
onlar ki kıldı mallarınızı i aklı ermezlere . vermeyin afiyetle ; | b i r ş e y
h'ın size bir şey bağışlarlarsa
onu afiyetle yiyin.
5. Allah'ın, sizi başına dik­
lyetâm vebtelû kavlenm me'rûfa vekûlû lefiüm vreksûfiüm fh â verzükûhüm kiyâmenv leküm tiği mallarınızı aklı ermez­
başına lere vermeyin; o mallarla
yetimleri : gözetip deneyin güzel söz ve onlara söyleyin ! giydirin {o mallarla onları besleyin
diktiği onları besleyin, giydirin ve
E E
onlara güzel söz söyleyin.
6. Evlenme çağına gelinceye
velâ te/külûliâ emvâlefiüm ileylîim fedfe'ü ruşden minhümı fein .înestüm nnikâh izâ belegû hattâ kadar yetimleri gözetip dene­
Evlenme
yin. Onların akılca olgunlaş-

E
fS âr Onların görürseniz
çağına
gelinceye i kadar
tıklannı görürseniz, maHannı
kendilerine teslim edin. «Bü­
yüyecekler de mallarına sa­
hip olacaklar» endişesiyle on­
felye/kül vemen kâne fek ran felyeste'fif vemen kâne ganiyyen enyyekberû vebidâran isrâfenv
ları israf ederek, tez elden ye­
onların malını yemekten j onları israf
yesin Fakir olan ise Zengin olan | Büyüyecekler de tez elden meyin. Zengin olan, onların
çekinsin ederek

. t
malını yemekten çekinsin.
Fakir olan ise, meşrû surette
yesin. Mallarını kendilerine
has bâ billâhi vekefâ 'aleyhim feeşhidû emvâtehümj ileyftim feizâ defe'tüm bilm e'rûf verdiğiniz zaman, bunu şa­
hitler karşısında yapın. Flesap
görücü olarak Allah yeter.
Sûre:4 (Nisa, 7-11) 77 VV

7. Ana, baba ve akrabala­


rın miras olarak bıraktık­
m im m â te ra k e neş bünm | v e lin n is â i v e le k r a b û n e Iv â lid â n i m im m â te r a k ö n e ş b ü n m lirric â ii
larında erkeklerin hissesi
miras olarak
vardır. Kadınların da ana, bıraktıklarında I hisseleri Kadınların da vardır ve akrabalann Ana, baba hissesi erkeklerin vardır
bıraktıklannda
baba ve akrabaların bırak­
tıklarında hisseleri vardır. Ia I i O t i j ^ l l i - ^ i l j i L l; 6 3İ V15 o IIJI I
Bunlar, az olsun çok ol­
v e iz â h a d a ra n e ş b â n m m e fr û d â ev kesür m im m â k a ile m in h ü v e le k r a b û n e Ivâ lid â n i
sun, farz kılınmış bir his­
sedir. hazır bulunurlarsa farz kılınmış bir hissedir çok olsun ; Bunlar, az olsun j ve akrabaların | ana, baba

8. Paylaşma sırasında ak­


rabalar, öksüzler, yoksul­
lar hazır bulunurlarsa, on­
v e k û lû m in h ü ; fe r z ü k û h ü m v e lm e s â k n ü v e ly e tâ m â ü lû Ik u rb Ikism e te
lara da bir şey verin ve on­
Paylaşma
lara güzelce sözler söyle­ söyleyerek j ondan | onlara da bir şey verin j yoksullar î öksüzler akrabalar
sırasında
yerek gönüllerini alın.
9. Kendileri, geriye zayıf 6 ü L i ü i'j 1 y J I J J 4 J i © 6 j İ A i V iS
çocuklar bıraktıkları tak­
z ü r r iy y e te n d i'â fe n m in b a lfih im lle z n e le v te r a k û v e ly e h ş e k a v le n m m e 'r û fâ | lehüm
dirde, onların geleceğin­ güzelce sözler gönüllerini
zayıf çocuklar Kendileri, geriye bıraktıkları takdirde, onların ve onlara
den endişe duyacak olan­ alın
lar, (yetimler hakkında da
aynı) endişeyi duysunlar, ö jJLS’U jJI o \ O I j j l û IjJ 3^4-^j 1 I jjL >
Allah'dan sakınsınlar ve
in n e lle z .n e y e /k ü lû n e k a v le n s e d d â v e ly e k û lû llâ h e fe ly e tte k û b â fû 'a le y h im
doğru söz söylesinler. i geleceğinden e i'lışe d u y a c a k
Allah’-
yiyenler ve doğru söz söylesinler sakınsınlar i olanlar, (yetimler hakkında da
10. Yetimlerin mallarını dan aynı) endişeyi duysunlar
haksız yere yiyenler, mu­
hakkak ki karınlarını ateşle l'_rt-«A. û i İ A A - i i î j l i İ 4 3 44 J D j İ i b U İI t J İ ^ lİ A J I j l i i l
doldurmuş olurlar ve ce­
se ra v e s e y e ş le v n e n â râ i fı b ü tû n ih im y e /k ü lû n e in n e m â z u lm e n e m v a le ly e tâ m
hennemi boylarlar.
ve cehennemi boylarlar | ateşle ; karınlarını o k lrl™ ^ ^ ™ k ki" i I Yetimlerin mallarını
11. Allah size evlatlarını­
E
■* fi °
zın miras taksimini şöy­
le emrediyor: Çocukla­ ^J>- J-İa jJÜ ^ jV jî ^ 0
rınızda, erkeğe iki kadın n is â e n ; fe in k ü n n e h a zzi lü n s e y e y n m is lü liz z e k e ri f r e v lâ d ik ü m i llâ h ü yûşküm ü
payı kadar, eğer hepsi ka­
dın olmak üzere ikiden de
kadın o t ' iseler iki kadın payı I i ^ taksimini Söyle emrediyor
mak üzere
fazla iseler, bunlara mira­ ^ fi fi
sın üçte ikisi ve eğer bir
tek kadın ise o zaman ona
n n iş f ; fe le h â v â h id e te n v e in k â n e t s ü lü s â m â te r a k fe le h ü n n e fe v k a s n e te y n i
malın yarısı vardır. Eğer malın yarısı ; o zaman bir tek kadın
ve eğer mirasın üçte ikisi bunlara ikiden de fazla
ölen, ana ve baba ile bir­ vardır ona ise
likte çocuklar da bırakmış­
sa ana babanın her birine
ölenin terekesinden al­
v e le d in k â n e le h u m im m â te r a k e : ssü dü sü m in h ü m â lik ü lli v â h id in m : ve lie b e v e y h i
tıda bir; şâyet ölenin ço­
çocuklar i ölen, ana ve b a b a
cuğu yok da, mirasçı ola­ Eğer bırakmışsa ; ölenin terekesinden: altıda bir ikisinden ana babanın her birine
da ile birlikte
rak ana ve babası kalmış­ fi i

sa, ananın payı üçte bir­ (S u i i i j ı ü s P ^ ^ (S ıi


dir. Eğer ölenin kardeşleri
fe liü m m ih i ib v e tü n k â n e le h ü fe in s s ü lü s fe liü m m ih i e b e v â h ü yeverise h ulve te d ün Y fe ille m y e k ü lle h û
varsa terekenin altıda biri
ananındır. Bu paylar, öle­ ananındır , kardeşleri : ölenin varsa | Eğer | üçte birdir | ananın payı; şâyet ölenin yok da
nin borçları ödenip, vasi­
yeti de yerine getirildik­
ten sonra hak sahiplerine
verilir. Baba ve çocuklar­ lâ te d r û n e veebnâuküm . bâuküm deyn ev y û ş . b ih â I m im b e 'd i v e ş iy y e ü n y | ssüdüsü

dan, hangisinin size fay­ I ödenip yerine getirildikten ‘ terekenin altıda


siz bilmezsiniz ve çocuklardan Baba
i sonra hak sahiplerine verilir biri
da bakımından daha ya­ t 1 E
kın olduğunu, siz bilmez­ A. i . 5 l i iiı I o I ? İ 14 ^ j î tö s ; İJ 4, s i l I
siniz. Bütün bunlar Allah
tarafından farz kılınmış­ hak mâ k â n e 'a l m e n llâ h e ; in n e m in e İlâ h ; f e r d a te n m ; n e f'â le k ü m ; e k ra b ü eyyühüm
tır. Şüphesiz Allah alîmdir, hakîmdir
daha yakıı
,W İ, I » h i 5 î - | , E “ ni kımından » • i
hakîmdir.
. U j J I
VA 78 Sûre:4 (Nisâ, 12-14)

O «
fl_ m3 -*
J J 12. Eğer hanımlarınızın
ille m y e k ü lle h ü n n e ezvâcüküm m â te r a k e n iş fü v e le k ü m çocukları yoksa, bıraktık­
Eğer yoksa hanımlarınızın bıraktıkları mirasın yarısı sizindir ları mirasın yarısı sizindir.
E Şâyet bir çocukları var­
sa o zaman mirasın dört­
te biri sizindir. Bu paylar,
m im m â te ra lc n e j r r u b ü 'u fe le lc ü m ü j v e le d ü n fe in l<âne le h ü n n e v e le d ölenin vasiyeti yerine ge­
0 zaman mirasın dörtte biti sizindir bir çocukları Şâyet varsa
tirildikten ve varsa, bor­
j çocukları
cu ödendikten sonra ve­
rilir. Eğer siz çocuk bırak­
V Ö 4 JS 3 ' madan ölürseniz, geriye
rr u b ü 'u v e le h ü n n e deyn ev m im b e 'd i v e ş iy y e tin y y û ş in e b ih â bıraktığınız mirasın dört­
varsa, borcu te biri hanımlarınızındır.
dörtte biri hanımlarınızındır ve Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten sonra verilir
ödendikten Şâyet çocuklarınız varsa
A
o zaman bıraktığınız mira­
^ İ J j ^ ö l s Ö İJ İJ 3 ^ ^ û l 1 1 . sın sekizde biri hanımları-
fe in k â n e le k ü m
nızındır. Bu paylar, yaptı­
s s ü m ü n ü Ife le h ü n n e lv e le d ü n i v e le d I ille m y e k ü lle k ü m m im m â te r a k tü m
j ğınız vasiyetler yerine ge­
hanımlarını- çocukla­
sekizde biri Şayet varsa çocuğunuz Eğer yoksa geriye bırakbğınız mirasın
zındır rınız tirilip ve varsa borcunuz
ödendikten sonra verilir.
J -J » j <J L 5 Ü j. j J 3 ' O j —3 3 -> 3 (> 0 fv > -S j- ı Lob^ Eğer ölen bir erkek veya
kadının çocuğu ve babası
v e in k â n e ra c ü lü n ! deyn ev m im b e 'd i v e ş iy y e tin tû ş û n e b ih â m im m â te r a k tü m
bulunmadığı halde kelâle
varsa Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ödendikten sonra o zaman bırakbğınız
Eğer ölen bir erkek ve olarak (yan koldan) mira­
borcunuz verilir mirasın
* b a ^ o O - ^ ^ ^ ıS t ^ ^ 4 ^ ^ ^ s sına konuluyor ve kendisi­
■ A -5 --k .o Jv. 5 J İ= 4 3 3 -3 ^ 1 J İ ^1 Sİ İ,5 3 İ nin bir erkek veya kızkar-
deşi bulunuyorsa, bunlar­
fe lik ü lli v â h id in m m in h ü m â ü h tü n ehun v e le h ö I m r a e tü n v evi k e lâ le te n y û ra s ü
dan herbirinin miras payı
bulunu­ kelâle olarak mirasına konu­
bunlardan herbirinin miras payı terekenin kızkardeşi veya bir erkek
yorsa
kadının veya
(yan koldan) luyor terekenin altıda biridir.
Eğer mevcut olan kardeş­
o ü il J 54^ Jü3 i o ! ^ ler bundan daha çok ise­
ler, bu takdirde kardeşler
fâ s s ü lü s i fe h ü m ş ü ra k â ü m in z â lik e fe in k â n û e k s e ra ssüdüs mirasın üçte birini zarara
bu takdirde kardeşler | aralarında eşit olarak taksim ! Eğer mevcut olan kardeşler daha çok
bundan albda biridir uğratılmaksızın aralarında
mirasın üçte birini i ederler I iseler
t I _ - C
eşit olarak taksim eder­
>
*

y ji j 5 L -s b ^ OJ♦♦
51 L '6-i ^ : î ^ Cy^
ler. Bu paylar ölenin vasi­
yeti yerine getirilip ve var­
m in e İlâ h v e ş iy y e te n m j g a y ra m ü d â r r | d e y n in ev m im b e 'd i v e ş iy y e tin y y û ş a b ih â sa borcu ödendikten son­
Bunlar, Allah varsa bor­ Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ödendikten ra verilir. Bunlar, Allah ta­
bir emirdir zarara uğratılmaksızın | ve
tarafından cunuz sonra verilir
rafından bir emirdir. Allah
>
her şeyi bilen ve yarattık­
*oJ 3 - ^ j 3 J j JÜ b<3> jJL
♦♦
ff- ^ 1 5- y
larına çok yumuşak davra­
v e ra s û le h . i llâ h e 5 ü ti'i vem eny i h u d û d ü İlâ h tilk e h a lim 'a lim ü n v e llâ h ü nandır.
İAllah'ın koyduğu hüküm- işte bütün bu i ve yarattıklarına çok
ve Peygamberine Allah'a itâat ederse her şeyi bilen Allah 13. İşte bütün bu hüküm­
i ler ve çizdiği sınırlardır hükümler iyumuşak davtanaidır
ler, Allah'ın koyduğu hü­
“ o o ^ I "

j J ü . L 4 :k <L
kümler ve çizdiği sınırlar­
'l4 ^ J '- Ö - 0 -?
) dır. Kim Allah'a ve Pey­
fih â h â lid n e le n h â ru m in te h tih e te c r c e n n â tin y ü d h ilh ü gamberine itâat ederse
I
ebedî olarak kalacak­ Allah onu altlarından ır­
Onlar, orada ımnaklar ahlanndan akan cennetlere I Allah onu koyar
lardır
maklar akan cennetlere
koyar. Onlar, orada ebedî

3—^ J J
; a iji O h »
-9 0 > 5e 5
J İ- İJ I olarak kalacaklardır. İşte
v e y e te 'a d d e i v e ra s û le h llâ h e I y e 'ş i vem env Ife v z ü l'a z ım v e z lik e büyük kurtuluş budur.
aşarsa I ve Peygambenne Allah'a | isyan eder Kim de işte büyük kurtuluş budur 14. Kim de Allah'a ve
t Peygamberine isyan eder
^ i l S ö f J j 1 i i-t f j i s i - u - i i î ü j U . ve Allah'ın koyduğu sınır­
ları aşarsa Aliah onu da
'a z â b ü n m m ü h în v e le h fih â h â lid e n n â ra n ; y ü d h ilh ü hudûdeh ebedî kalacağı cehennem
Onun için ve Allah'ın koyduğu ateşine koyar. Onun için
alçaltıcı bir azab ebedî kalacağı “ a S r 1Allah onu da koyar
vardır sınıriarı
alçaltıcı birazab vardır.
Sûre:4 (Nisa, 15-19) 79

^ x x .-r X ® t ''
JF . a i. l C.
y U ~ ~ v _ 5 v ^
y y
'a le y h in n e fe s te ş h id û m in n is â îk ü m Ifâ h iş e te v e li t y e /â t ne
15. Kadınlarınızdan zina e rb e 'a te n m

edenlere karşı, içinizde- dön aleyhlerinde şahit getirin Kadınlarınızdan zina edenlere karşı

naleyhlerinde dört şahit •r X . X O . ^ C J I O


o y ^ \ y ^ ^ ^
getirin. Eğer onlar, şa­
hitlik yaparlarsa, bu ka­
Im e v tü y e te v e ff liü n n e ! h a tt" f î Ib ü y û ti fe e m s ik û h ü n n e fe in ş e h id û i m inküm
dınları, ölüm alıp götü-
bu kadınlan alıp
rünceye kadar veya Al­ ölüm kadar evlerde hapsedin
götürünceye kadar i ' • • ' t i . S * ' " î
lah onlara bir çıkış yolu - . ^ ^ y
açıncaya kadar evlerde liu a j j l S

hapsedin.
fe z û h ü m â 1 m in k ü m v e lle z â n i y e /tiy â n ih â s e b lâ le h ü n n e llâ h ü ; ye c 'a le ; ev
16. Sizlerden zina eden­ açıncaya
eziyet edin Sizlerden | zina edenlerin her ikisine de bir çıkış yolu onlara Allah jveya
lerin her ikisine de ezi­
yet edin. Eğer onlar tev-
Ç l ^ o L ^ a il ^ i u ; . l g U lS ö G
be edip kendilerini ıslah
ederlerse onlardan vaz­ ra h m â k â n e te v v â b â r ; llâ h e in n e . 'a n h ü m â fe e 'r id û v e e ş le h â j fe in tâbâ

geçin. Çünkü Allah tev- ve çok merha­


tevbeleri kabul eden j Allah Çünkü onlardan vazgeçin
kendilerini ıslah
Eğer onlar tevbe edip
met edendir ederlerse
beleri kabul eden ve çok
merhamet edendir.
^ 3 İ J 1 U İI< 3 >
17. Ancak Allah'ın ka­
y e tû b û n e ^ûmn» b ic e liâ le tin ssue y e 'm e lû n e lille z n e 'a le İlâ h i tte v b e tü ınnem a
bul etmesini vaad bu­
tevbe edenlerin o kimseler Allah’ın kabul vaad buyurdu­
yurduğu tevbe, o kim­ i sonra bilmeyerek günah işleyip Ancak
tevbesidir içindir ki etmesini ğu tevbe
seler içindir ki, bilmeye­
rek günah işleyip hemen
tevbe edenlerin tevbe-
hak mâ 'a l m e n 'a le y h im ; llâ h ü y e tû b ü fe ü ia îk e m in |<ar bin
sidir. İşte Allah bunların hakîmdir (hikmet i alîmdir (Her şeyi işte tevbelerini
onların bunların hemen
tevbelerini kabul eder. sahibidir) bilendir) Allah kabul eder

Allah alîmdir hakîmdir. . » X X


(Her şeyi bilendir, hik­ 3 I İ 4J J I İ 3 3 İJ I
m et sahibidir). s s e y y iâ t y e 'm e lû n e tte v b e tü ve le yse ti
ehadehüm ü h a ttâ izâ h a d a ra
18. Yoksa günah işleyip kendisine gelince Yoksa günah işleyip de tevbesi kabul edilmez
de kendisine ölüm gelin­
“ T > t 5 X
ce: «İşte ben şimdi tev­
J L s o ^ iJ I
be ettim.» diyen kimse­
lerin tevbesi kabul edil­ ü lâ îk e v e h ü m k ü ffâ r lle z n e y e m û tû n e v e lâ ne in n . i k â le ı Im evtü

mez. Kâfir olarak ölen­ işte bunlara i Kâfir olarak ölenlerin de tevbeleri işle ben | diyen I ölüm
1X 1
lerin de teybeleri ka­ X . X A
bul edilmez. İşte bunla­ jjî û I V la i U if Ç ® L ^ iJ i Ç ı l î ;4 J U l i i î
ra ahirette can yakıcı bir y
e n te r is û le k ü m . lâ y e h illü | y â e y y ü h â lle z n e ;m e n û 'a z â b e n e l m â le h ü m e 'te dn â
azap hazırlamışızdır.
kendileri
varis olmanız i size | helal değildir i Ey iman edenler! ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır
19. Ey iman edenler! için
y.
Kadınlara zorla varis ol­ % tS A

manız size helal değil­ V Iy L İJ İU U ı


~ ^ ^ X X
dir. Verdiğiniz mehrin v e lâ te 'd u lû h ü n n e k e rh â nnısae
illâ b ib e 'd i m â 't e y tü m û h ü n n e lite z h e b û
bir kısmını kurtaracaksı­ onları sıkıştırmanız da helal
başka Verdiğiniz mehrin bir kısmını kurtaracaksınız diye zorla Kadınlara
nız diye, onları sıkıştır­ değildir
X E
manız da helal değildir. 5 A
- X o ' ^
A ® x M "i * A a I 1 . ^ “ ' Î ' ' ^ A ~ * \ ' ^
Ancak açık bir hayasızlık j- o J L a J - S o ^ v jî j j J İa J L j 3 y j^ 3 ‘ L .T lJ » U L j L j OI
x * ^ ^ X ^ X ^ X
yapmış olurlarsa başka. fe in k e r ih tü m û h ü n n e b ilm e 'r û f v e 'â ş ir û h ü n n e | b ifâ h iş e tin m m ü b e y y in e h e n y y e y tn e
Onlarla iyi geçinin. Eğer iyi i Onlarla geçinin , Ancak açık bir hayasızlık | yapmış olurlarsa
Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa
kendilerinden hoşlan-
madınızsa, olabilir ki, siz
bir şeyden hoşlanmasa-
<«> l^j »^ I j 4 - ^ 5—^ 3 ^ J J —*-5e3 J Ü_A IJ - A J *^3 ^^
nız da Allah onda bir çok h a y ra n k e s râ fh i llâ h ü i v e y e c 'a le i şeyenv j e n te k r a h û fe'asâ

hayır takdir etmiş bulu­ bir çok hayır onda Alkıh isiz bir şeydenl hoşlanmasanız da j olabilir ki
bulunur
nur.
.L IİJ I
A ‘ 80 Sûre:4 (Nisâ, 20-23)

ih d â h ü n n e v e a te y tü m ! z e v c in v m ekâne z e v c in m s tib d e le v e in e r a d tü m ü
1 mehir vermiş de
öncekine diğer bir eş yerine bir eşi bırakıp da almak Eğer isterseniz 2 0 . Eğer bir eşi bırakıp g
I bulunsanız

JI :
da yerine diğer bir eş ^
G Iİ4 4 ‘i- j j jvj>-Lj I I ®^ 4—JUyO ^ f j L - U 9 alm ak isterseniz, ö nce­
b ü h tâ n e n v e te /h u z û n e fiû şeyâ
kine yüklerle m ehir ver­
m in h ü fe lâ te /h u z û k in tâ r a n
O malı yaparak geri alır m iş (ile bulunsanız, on­
bir iftira bir şey ondan geri almayın yüklerle
mısınız? dan bir şey geri a lm a ­
\
yın. O m alı bir iftira ve
İa J t.
açık bir günah isnadı
b e 'd u k ü m ilâ b e 'd in v e k a d e fd â te /h u z û n e h ü v e k e y fe v e ls m e n m m ü b .n â yaparak geri alır m ısı­
kaynaşıp başbaşa kal­ verdiğinizi geri alabilir nız?
Birbirinizle nasıl ve açık bir günah isnadı
mışken misiniz?
2 1 . Birbirinizle kayna­
u ü V j O Ü İ İ İ İ L â d ^ x - j o şıp başbaşa kalm ışken
ve onlar sizden kuvvet­
m â nekeha v e lâ te n k ih û m is â k a n g a lız â m in k ü m vveehazne
li bir te m in a t alm ışken
nikahladığı j evlenmeyiniz | kuvvetli bir teminat onlar sizden ve almışken
verdiğinizi nasıl geri
alabilirsiniz?
JJUı l i U VI vjM 2 2 . Cahiliye devrinde
v e m e k tâ i k â n e fâ h iş e te n v in n e b û l illâ m â k a d s e le f m in e n n is â i âbâuküm g eçen ler m üstesna,
Şüphe Cahiliye devrinde geçenler müs­
iğrenç idi o, pek çirkindi
yok ki tesna
kadınlarla babalarınızın babalarınızın nikahladı­
^ -* J '. JI
t ğı kadınlarla e v le n m e ­
^ ^ 1" - * “ j yiniz. Şüphe yok ki o,
pek çirkindi, iğrenç idi,
v e e h a v â tü k ü m v e b e n â tü k ü m i ü m m e h â tü k ü m 'a le y k ü m h u r r im e t s e b lâ vesae
j şunları nikahlamak I
o ne fen a bir âd etti.
ve kız kardeşleriniz ve kızlarınız Anneleriniz Size bir âdetti o ne fena
i haram kılındı 1
2 3 . Size şunları nikah­
lam ak haram kılındı:
^ L p l 3 9 ^ V I ^ V l J :,L l4 3 p iİL U s
A nneleriniz, kızlarınız,
Iv e ü m m e h â tü k ü m ü l v e b e n â tü lü h ti v e b e n â tü le h i v e h â lâ tü k ü m v e 'a m m â tü k ü m kız kardeşleriniz, hala­
ve süt anneleriniz ve kız kardeşlerinizin kızları ve erkek kardeşlerinizin kızları I ve teyzeleriniz ve halalarınız larınız, teyzeleriniz, er­
kek ve kız kardeşleri­
nizin kızları, sizi em zi­
ren süt anneleriniz, süt
n is â îk ü m v e ü m m e h â tü m in e rra d â 'a ti v e e h a v â tü k ü m llâtT e r d a 'n e k ü m
kızkardeşleriniz ve ka­
ve karılarınızın anneleri süt ve kız kardeşleriniz sizi emziren
rılarınızın anneleri, ve
1
JI JI kendileri ile zifafa gir­
o ♦♦ t ^ ^ 1 diğiniz kadınlarınızdan
llâ tı d e h a ltü m m in n is â îk ü m ü llo tı fı h u c û r ik ü m v e r a b â îb ü k ü m ü olan ve evlerinizde bu­
zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan üvey kızlarınız
lunan üvey kızlarınız.
fl O
Eğer üvey kızlarınızın
^ J ^ ^
i
,İ = 4 JL p
C L - ^ 5 0 0 - ^ jJ Sj i id d L S anneleri ile zifafa gir­
m em işseniz onlarla ev­
'a le y k ü m fe lâ c ü n â h a b ih in n e fe ille m te k û n û d e h a ltü m b ih in n e lenm enizde size bir gü­
onlarla evlenmeniz­
de size
bir günah yoktur anneleri ile Eğer üvey kızlarınızın zifafa girmemişseniz ive kendileri ile nah yoktur. Sulbünüz­
^ JI ^
den gelen (öz) oğulla­
0 * J p— ı j j rınızın hanım ları ile ev­
lenm eniz ve iki kız kar­
v e e n te c m e 'û I lle z n e m in e ş lâ b ik ü m e b n â îk ü m ü v e h a lâ îlü
deşi birlikte nikah lam a­
ile evlenmeniz i Sulbünüzden gelen |öz| oğullarınızın hanımları
nız da haram dır. A n ­
cak cahiliyyet devrin­
e L -^ 3 o l JJUr l i U VI ^ de geçen geçm iştir.
ra h m â kâ n e g a fû râ r in n e llâ h e illâ m â k a d s e le f b e y n e lü h te y n i Şüphesiz ki Allah gafur
ve çok merhamet gafur (çok bağışlayıcı)
^ av 1 1
Şüphesiz ki Allah
V K I
i devrinde geçen
geçmiştir
deşi birlikte
ve iki kız kardeşi
manızz da
birlikte nikahla-
nil (çok bağışlayıcı) ve çok
edicidir da tharamdır
m e rh a m e t edicidir.
J1
L İJ li^ J
Sûre:4 (Nisâ, 24-26) 81. A)

c >■

24. Bir de harb esiri ola­


<U)I l jL O^
f*—
I d J lj

rak sahibi bulunduğunuz k itâ b e İlâ h i m â m e le k e t e y m â n ü k ü m illâ m in e n n ıs a i v e lm ü h ş a n â tü


cariyeler müstesna, evli Bütün bunlar Allah'ın farz | Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz müs­ kadınlaria evlenmeniz de size
evli
kıldığı hükümlerdir i cariyeler tesna haram kılındı
kadınlarla evlenmeniz de
size haram kılındı. Bü­
ı ^ L I D İ ^
tün bunlar Allah'ın üze­
rinize farz kıldığı hüküm­ m ü h ş in n e b ie m v â lik ü m e n te b te g û m â v e r â e z a lik ü m I le k ü m v e ü h ille i 'a le y k ü m
lerdir. Bunların dışında iffetli olarak
mallarınızla mehir vermek
evlenmek istemeniz j Bunlann dışında kalanlar ise helal kılındı I üzerinize
suretiyle
kalanlar ise iffetli olarak
zina etmeksizin malları­ ^ ° „ o ^ o I J
j- 9 ^ j rJLXJL.O LJL^ I I. 3 L i-O
nızla mehir vermek sure­
tiyle evlenmek istemeniz fe rd a h ü c û ra h ü n n e i fe a tû h ü n n e i m in h ü n n e fe m e s te m te 'tü m b ih g a y r a m ü s â fih n
size helal kılındı. O halde bu farzdır mehirierini
kendilerine ve- i O halde
nikah ile faydalanmanıza karşılık zina etmeksizin
rin ki i onlardan
onlardan nikah ile fayda­
lanmanıza karşılık mehir-
lerini kendilerine verin ki, 3 - ^ I ^ lig
bu farzdır. O mehri tak­ llâ h e ın n e m im b e 'd i Ife n d a h fim â te r â d a y tü m b ih 'a le y k ü m | v e lâ cünâha
dir edip kesinleştirdikten
Allah Şüphesiz g kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde size bir mahzur yoktur
sonra birbirinizi razı et­
menizde bir mahzur yok­
tur. Şüphesiz ki Allah her
t
şeyi çok iyi bilendir, hü­ ta v le n m in k ü m v e m e lle m y e s te ti' hak mâ k â n e 'a lîm e n
küm ve hikmet sahibidir.
bir zenginliğe Sizden her kim gücü yetmiyorsa hüküm ve hikmet sahibidir her şeyi çok iyi bilendir
25. Sizden her kim hür
mümin kadınları ni­
kah edecek bir zengin­
liğe gücü yetmiyorsa, fe m in m m â m e le k e t e y m â n ü k ü m Im ü h ş a n â ti Im ü /m in â ti e n y y e n k ih a

ona da ellerinizin altında­ ona da ellerinizin altındaki hür mümin kadınlan nikah edecek
ki mümin cariyelerinizden
) t
efendilerinin rızası ile ni­
kahlamak var. Allah sizin
; İ İ I 'İ . İ 3 İA jl
imanınızı daha iyi bilir. Siz b e 'd u k ü m m im b e 'd b r m â n ik ü m e 'le m ü I v e llâ h ü m in fe te y â tik ü m ü Im ü /m in â t
birbirinizdensiniz. O halde Siz birbirinizdensiniz sizin imanınızı
daha iyi i , mümin cariyelerinizden efendilerinin rızası ile nikah­
bilir I lamak var
sahiplerinin izni ile ve me-
hirlerini örfe göre vermek
suretiyle cariyelerden if­
fetli olan, zina etmeyen, m ü h ş a n â tin b ilm e 'r û fi ü c û ra h ü n n e ı v e a tû h ü n n e b iiz n i e h lih in n e | fe n k ih û h ü n n e
dost da edinmeyenlerle cariyelerden iffetli olanj örfe göre ve mehirierini vermek suretiyle O halde sahiplerinin izni üe j evlenin
evlenin. Evlendikten son­ c
ra bir fuhuş yaparlarsa, o
vakit hür kadınlar hakkın­
da gerekli bulunan ceza­ b ifâ h iş e tin fe in e te y n e fe iz â ü h ş in n e ehdân v e lâ m ü tte h iz â ti g a y r a m ü s â fih â tin v
nın yarısı kendilerine la­ bir fuhuş i yaparlarsa Evlendikten sonra dost da edinmeyenlerle zina etmeyen
zım gelir. Bu hükümler, t
içinizden günah işlemek­
ten korkanlaradır. Sabret­
vİpJkJLlI viUj 1^1jJÜI ı^ L l .(o Pe-oJI Lo
meniz ise, sizin için daha l'a n e te lim e n h a ş iy e z â lik e ı m in e l'a z â b m â 'a le Im ü h ş a n â ti n iş fü i fe'a le yh inn e
hayırlıdır. Allah Gafûrdur, günah işle­ Bu hü-
korkanlaradır hür kadınlar hakkında gerekli bulunan
mekten kümler
Rahimdir (çok bağışlayı­
cıdır, çok merhamet edi­
cidir).
26. Allah, sizlere bilme­ le k ü m liy ü b e y y in e illâ h ü ! y ü rd ü rahîm g a f û r u r iv e llâ h ü ile k ü m i h a y r u l veen te b ir û minküm

diklerinizi bildirmek, siz­ jbilmediklerinizi daha


sizlere | Allah istiyor Rahimdir Gafûrdur Allah sızın ıçın Sabretmeniz ise içinizden
bildimıek hayırlıdır
den öncekilerin yollarını
size göstermek ve tövbe­
nizi kabul etmek istiyor.
Allah, her şeyi çok iyi bi­ h a k im ; 'a lim ü n | v e llâ h ü ı v e y e tû b e 'a le y k ü m lle z n e m in k a b lik ü m i sünene ve yehdiyeküm
lendir, hüküm ve hikmet hüküm ve hikmet her şeyi çok| .
ve tevbenizi kabul etmek sizden öncekilerin j yollarını size göstermek
sahibidir iyi bilendir i________
sahibidir.
.U j J I s
AT 82 Sûre:4 (Nisâ, 27-33)

^ » t - ' ^ A î ı i - '
— ') I Jkj 4 jü I J
) t 27. Allah sizin tevbeni­
ş ş e h e v â ti lle z n e y e tte b i'û n e v e y ü rd ü ı 'a le y k ü m e n y y e tû b e yü r dü : v e llâ h ü
zi kabul etmek istiyor.
Hâlbuki
uyanler ise istiyorlar sizin tevbenizi kabul etmek istiyor Allah
şehvetlerine Hâlbuki şehvetlerine
> E j. uyanlar ise, sizin doğru
yoldan büyük bir meyi
v e h u lik a ! 'a n k ü m e n y y ü h a ffıfe llâ h ü y ü rd ü m e y le n 'a z m â
ile sapmanızı istiyorlar.
e n te m ılû

yaratılmıştır
I din hususundaki
hafifletmek Allah istiyor
sizin doğru yoldan
sapmanızı
28. Allah, din hususun­
lağır teklifleri sizdert büyük bir rrteyl ile
daki ağır teklifleri siz­
L İJ h den hafifletm ek istiyor.
V l> î^ i o , ; J l L 4 İ I L J ® C ju j l İ y i L i i V I
Çünkü insan sabır ve
e m v â le k ü m lâ te /k ü lQ y â e y y ü fiâ lle z n e m enü d a 'f â lin s â n ü taham m ül bakımından
sabır ve tahammül
Mallarınızı yemeyin Ey iman edenler!
bakımından zayıf
Çünkü msan zayıf yaratılmıştır.
o 29. Ey iman eden­
K 'o
ler! Mallarınızı aranız­
'a n te r â d in m m in k ü m e n te k û n e tic â ra te n ' illâ ı b llb â till beyneküm
da haksızlıkla yemeyin.
Ancak kendi rızanızla
kendi rızanızla yaptığınız ticaretle yemeniz helaldir Ancak haksızlıkla aranızda
yaptığınız ticaretle ye­

İ J İ jjL İ ^ âl I 3İ İ İ J Vş meniz helaldir. Birbiri­


nizin canına kıymayın.
z î lik e : y e f'a l vem eny ra h m â b ik ü m kâne llâ h e in n e e n fü s e k ü m v e lâ te k tü lü Şüphesiz Allah, size
bu yasak­ çok Şüp­ karşı çok m erham etli­
işlerse Kim size karşı olandır ı Allah Birbirinizin canına kıymayın
ları merhametlidir hesiz
dir.
30. Kim, zulüm ve teca­
vüz yolu ile bu yasakları
y e s .râ 'a le İlâ hi z İlke vekâne n a ra fe s e v fe n ü ş l h i v e z u lm e n 'u d v â n e n v
i Onu ateşe j cehennem zulüm ve teca­
işlerse, yakında onu ce­
pek kolaydır Allah'a olandır ve yakında onu atacağız haddi aşarak
I atmak da ^ ateşine vüz yolu ile i hennem ateşine ataca­
* *
^ 0 X 0 ğız. Onu ateşe atmak
f* - da Allah'a pek kolaydır.
s e y y iâ tik ü m n ü k e ffır 'a n k ü m m â tü n h e v n e 'a n h ü k e b â îra in te c te n ib û 31. Eğer siz, yasaklan­
büyük günah­ dığınız büyük günahlar­
diğer kusurlannıa örter Eğer siz, yasaklandığınız sakınırsanız
lardan
dan sakınırsanız, diğer
kusurlarınızı örter, sizi
güzel bir makama ko­
b e 'd a k ü m b ih ı llâ h ü m â fe d d a le i v e lâ te te m e n n e v m ü d h a le n k e r m â v e n ü d h ilk ü m
yarız.
ikendi- Bir de : fazla verdiği
bazınıza temenni etmeyin 1 güzel bir makama j sizi koyarız
I si ile Allah'ın i şeyleri 32. Bir de Allah'ın ba­
zınıza, diğerinden fazla
verdiği şeyleri tem en­
neş bün v e liln n is â i m lm m â k te s e b û neşbünm i lirric â li 'a lâ b e 'd ni etmeyin. Erkekle­
1

bir pay Kadınlara da vardır hak ettiklerinden bir pay Erkeklere vardır
re hak ettiklerinden bir
1 i diğerinden
pay vardır. Kadınlara da
kendi kazandıklarından
bir pay vardır. İstekle­
'a l m â b ik ü lll ş e y in kâne llâ h e ın n e m in fe d lih llâ h e v e s e lû m m im m â k te s e b n rinizi Allah'ın fazlından
Ger­ fazlından ve İsteklerinizi
hakkıyla bilendir her şeyi olandır Allah I Allah'ın kendi kazandıklarından ve kereminden isteyin.
çekten kereminden isteyin
»xO Gerçekten Allah her
" *
şeyi hakkıyla bilendir.
33. Anne, baba ve ak­
v e lle z n e 'a k a d e t v e le k ra b û n Iv â lid â n i m im m â te r a k e m e v â liy e c e 'a in â v e lik ü llin
bırakükları ve herbırı rabaların bıraktıkları her
akdıyle mirasçı kıldıklannızm ve akrabalann Anne, baba bir mirasçı tayin ettik
her şey için için şey için bir mirasçı ta ­
L
yin ettik. Yemin akdiy-
le mirasçı kıldıklarınızın
şebdâ ! 'a lâ k ü lli ş e y in kâne i llâ h e in n e neş behüm fe îtû h ü m eym ânüküm paylarını da verin. Şüp­
şahittir j her şeye 1 olandır | Allah Şüphesiz paylarını da j verin 1 Yenlin
hesiz Allah, her şeye
şahittir.
Sûre:4 (Nisâ, 34-37) 83 Ar

34. Erkekler, kadın üzeri­


ne idareci ve hakimdirler. 'a t ; b e 'd in v b e 'd a h ü m : llâ h ü ^ fe d d a le i b im â 'a le n n is â i kavvâm ûne e lrric â lü
Çünkü Allah birini (cihad, diğerinden (cihad, ima­ üstün idareci ve
Erkekler
birini Allah Çünkü kadın üzerine
met, miras gibi işlerde) yaratmıştır hakimdirler
imamet, miras gibi işler­
de) diğerinden üstün ya­ .0 1 o 1 II^ ^
I3 -0 1 I J
ratmıştır. Bir de erkek­
ler mallarından (aile fert­ liig a y b i h â fiz â tü l k â n itâ t( jn fe ş ş â lih â tü m in e m v â lih im v e b im â e nfe kû
lerine) harcamaktadır­ kocalarının , Bir de erkekler mallarından
harcamaktadırlar
bulunmadığı koruyanlardır itaatkar olanlar İyi kadınlar
lar. İyi kadınlar, itaatkar zamanlarda da i (aile fertlerine)

olanlar ve Allah'ın korun­ Jl ^ A Ji


masını emrettiği şeyle­ Ö - ® ' j O - * - ?
ri kocalarının bulunmadı­ v â b c ü rû h ü n n e f e lz û h ijı ı n e nüşûzebünne v e li; t. te h â fû n e İlâ h I b im â hafıza
ğı zamanlarda da koru­ yataklarında onlan önce kendilerine Fenalık ve ve korunmasını emret­
korktuğunuz kadınlara gelince
yanlardır. Fenalık ve ge­ yanlız bırakın öğüt verin geçimsizliklerinden Allah'ın tiği şeyleri
n
çimsizliklerinden korktu­ > o ^
> » t . ı
ğunuz kadınlara gelince; L U I 0 - ®
Önce kendilerine öğüt s e b lâ 'a le y h in n e fe lâ te b g û fe in e ta 'n e k ü m v e d r ib ijh ijn n f î Im e d â c il
verin, yataklarından ayrı­ başka bir kendilerini Bunlar da fayda
aramayın Eğer size itaat edederse yataklarından ayrılın
lın. Bunlar da fayda ver­ bahane incitmeye vemnezse dövün

mezse dövün. Eğer size > o I

itaat ederlerse kendile­ 6İ


rini incitmeye başka bir fâ b 'a s û ş ik â k a b e y n ih im â v e in h iftü m k e b râ 'a liy y e n kâne llâhe inne
bahane aramayın. Çün­ kendilerine karı-koca arasının Eğer endişeye
çok büyüktür çok yücedir olandır Allah Çünkü
kü Allah çok yücedir, çok gönderin açılmasından düşerseniz
E
büyüktür.
35. Eğer karı-koca arası­ '“i l Öo-tiL:.! ö i 4 L1ö - C i- î -
nın açılmasından endişe­ llâ h ü ! y ü v e fh k i iş lâ h a n y in y y ü n 'd â m in e h lih â iv e h a k e m e n m l m in e h lih ı ih a k e m e n m
ye düşerseniz bir hakem dargınlık yerine Bu arabulucu ha­
kemler gerçekten isterierse kadının ailesinden bir hakem de erkeğin tarafından bir hakem
Allah
erkeğin tarafından, bir geçim verir b a rış tırm a k
hakem de kadının ailesin­
den kendilerine gönde­ «O I j —<âj j j ^
rin. Bu arabulucu hakem­ b ih . v e lâ tü ş r ik û llâ h e v e 'b ü d û h a b râ k â n e 'a lim e n 1 llâ h e in n e b eyn e h üm â
ler gerçekten barıştırmak her şeyin aslından i Şüphe­ karı-koca
O'na ortak koşmayın ! Allah'a I ibadet edin ve hakkıyla bilendir Allah
haberdardır sizle arasındaki
isterlerse, Allah karı-koca i

arasındaki dargınlık yeri­


ne geçim verir. Şüphesiz ^ U - Ü İ5 û L iJ - l C 4İ
ki Allah hakkıyla bilendir, v e lm e s â k n i v e ly e tâ m â v e b iz î Ik u rb ii ih s â n e n v v e b ilv â lid e y n i i şeyenv
her şeyin aslından haber­
yoksullara yetimlere akrabaya iyilik edin Sonra anaya, babaya | hiçbir şeyi
dardır.
36. Allah'a ibadet edin
J U
ve O'na hiçbir şeyi ortak
koşmayın. Sonra anaya, v e ş ş â h ib i b ilc e m b i v e lc â ri Ic ü n ü b i v e lc â ri zî Iku rb a
babaya, akrabaya, ye­ yanında bulunan arkadaşa akraba olan komşulara yakın komşulara
timlere, yoksullara, akra­ J,
ba olan komşulara, yakın
komşulara, yanında bulu­
nan arkadaşa, yolda ka­ m e n k â n e m ü h tâ le n lâ y ü h ib b ü llâ h e in n e v e m â m e le k e t e y m â n ü k ü m v e b n i sseb li
lanlara, sahip olduğunuz kibirlenen
kimseyi
Allah
Şüphe­
sahip olduğunuz kölelere yolda kalanlara
sevmez siz
kölelere iyilik edin. Şüp­
A
hesiz Allah, kibirlenen ve
övünen kimseyi sevmez.
37. Onlar ki hem kıska­ v e y e k tü m û n e b ilb ü h li nnase v e y e /m ü rû n e e lle z 'n e y e b h a lijn e fe h û râ

nır, cimrilik ederler, hem hem de Onlar ki hem kıskanır,


gizlerler cimrilik tavsiye ederler ve ve övünen
herkese cimrilik ederler
de herkese cimrilik tav­ 1
siye ederler ve Allah'ın
^ 1 C- j I
kendilerine lütfundan ver­ )
diği nimeti gizlerler. Biz 'a z â b e n m m ü h in â lilk â fir în e v e e 'te d n â m in fe d lih I llâ h ü m â â tâ h ü m ü
kendilerine
kâfirlere alçaltıcı bir azap alçaltıcı bir azap Biz kâfirlere hazıriadık. lütfundan I Allah'ın
verdiği nimeti
hazırladık.
( ^ I I i ^ >
&l ,u.t, -Vı,JI o^
A i 84 Sûre:4 (Nisâ, 38-44)

38. Bunlar, A llah'a ve ahi­


v e lâ b ily e v m i la h ir l b illâ h i I v e lâ y ü /m in û n e | riâ e n n a s i e m v â le h ü m I v e lle z n e y ü n fik û n e ret gününe iman etm e­
Bunlar, iman etmedikleri insanlara gösteriş dikleri halde mallarını, in­
ve ahiret gününe mallarını harcarlar
Allah'a halde yapmak için
sanlara gösteriş yapm ak
için harcarlar. Şeytan ki­
m in arkadaşı olursa, o ne
b illâ h i' le v a m e n û i 'a le y h im I vem âzâ k a r.n â fe s â e i k a rin e n le h û ş ş e y tâ n ü i y e k ü n i |vem eny kötü arkadaştır!
ne zarar ken-
A İ İ a h 'a I etselerdi | kendilerine
gelirdi?
arkadaştır ! o ne kötü i arkadaşı Şeytan olursa kimin 39. Bunlar, Allah'a ve ahi­
dişine
re t gününe iman etse ler­
a il o i < 3 > C . ^ ^ a i ı û L is a İi ^ ( * ^ ts di ve A llah'ın verdiği rızık-
tan gösterişsiz harcasa-
llâ h e in n e 'a lm â i b ih im i llâ h ü v e k â n e ; İlâh im im m â ra ze ka h ü m ü v e e n fe k û i v e ly e v m i la b iri lardı kendilerine ne zarar
Allah Şüphesiz ki h S ' i onların j Allah
çok lyı bilendir ! ! ’ L ıS 'J i « a ve ahiret gününe gelirdi? Allah onların söz
G ve işlerini çok iyi bilendir.
I 'ö i j ^ ^ ^ i i4 i^ U 4 İ 5 ö Ij 8S S J ı i L j G ik . ■j 40. Şüphesiz ki Allah, hiç
kim seye zerre kadar zu­
e c ra n 'a z ım â ' m ille d ü n h ü i v e y ü / ti | y ü d â 'ifh â h a s e n e te n y j v e in te k ü j m is k â le z e rra h i iâ y e z lim ü
lüm etm ez. Eğer yapılan
onun sevabını iyilik zerre hiç kimseye
büyük bir mükafat kendi katından Ve verir Eğer yapılan i zulüm etmez iyilik zerre kadar da olsa,
kat kat artırır kadar da olsa zerre kadar
onun sevabını kat kat ar­
11^ ^ ı i U s 5^1 j i ^ İ3 İ tırır. Ve kendi katından
büyük bir m üka fa t verir.
şehdâ 'a lâ h â u lâ i I b ik e i v e c i/n â b iş e h ıd in v h iin k ü lli ü m m e tim izâ c i/n â fe k e y fe
ve sem zaman bakalım 41. Her ü m m e tte n bir şa­
bir şahit onların üzerine yaptığımız bir şahit Her ümmetten kâfirlerin hali ne ! getirdiğimiz
de olacak!.. hit getirdiğim iz ve seni de
L
onların üzerine bir şahit
O"® >1 J J—^ j J I IJ ^ yaptığım ız zaman baka­
lım kâfirlerin hali ne ola­
le rd le v tü s e v v â b ih im ü rra s û le v e 'a ş a v ü lle z n e k e fe rû yeveddü y e v m e îz in y
cak!..
yerin dibine geçirilmiş olmayı peygambere isyan edenler j Allah'ı, inkâr edip 1isterler | 0 kıyamet günü
42. Allah'ı, İnkâr edip
peygam bere isyan eden­
8 3 , - ^ 1 1
ler, o kıyam et günü yer­
ş ş a l.ıte lâ te k ra b û y â e y y ü h â lle z in e â m e n û h a d ıs â I llâ h e i v e lâ y e k tü m û n e
le bir olmayı isterler.
I Allah'-1 A lla h 'ta n hiçbir sözü giz­
namaza yaklaşmayın Ey iman edenler! i hiçbir sözü gizleyemezler
i tan I leyem ezler.
)
,«! jr ji < ^ K * . -> o -r
43. Ey im an edenler! Sar­
k5 l T hoş iken ne söylediği­
I ) '
h a tt I 'â b irî s e b ilin i İllâ i v e lâ c ü n ü b e n 1 m â te k û lû n e te 'le m û i h a tt v e e n tü m s ü k â râ nizi bilinceye kadar na­
müs­ maza yaklaşmayın. Cü­
kadar yolcu olanlar Cünüb iken de ne söylediğinizi i bilinceye kadar Sarhoş iken
tesna
nüb iken de yolcu olanlar

^ LxJ I ^ -'->11L» j i j\ ,U -j^ û jj I jJ—«JLij m üstesna gusül edince­


ye kadar namaza yaklaş­
m in e ig â îti j e h a d ü n m m in k ü m i câe | ev : 'a lâ s e fe rin i ev : m e rb â k ü n tü m v e in ; te g te s ilû mayın. Eğer hasta olur,
abdest bozmaktan biriniz i gelince 'i^ u f'I bulunursanız
veya yolculukta bulunur­
i yolculukta |veya! hasta olur Eğer i gusül edinceye
sanız veyahut biriniz ab­

—lU U l.A.x.Ja I I j-La-aJLs &U« i j ■ ' T . 1 II ^ 1 ^ 1Sİ de st bozm aktan gelince


veya cinsî m ünasebette
fe m s e h û ş a 'ıd e n ta y y ib e n ; fe te y e m m e m û m âen i fe le m te c id û n n is â e \ lâ m e s tü m ü ev bulunup, su da bulamaz­
sürün
o zaman tertemiz
teyemmüm edin
cinsi münase­ sanız o zaman tertem iz
su da bulamazsanız kadınlarla veya
bir toprak ile bette bulunup
bir top ra k ile teye m m ü m

S'Jİ 01 jjİL P i jİLff- ûLİ’ ^1 û| ,^-^.UİS S < 5* 3-İ edin. N iyetle yüzlerinize
ve ellerinize sürün. Şüp­
>•
ilâ lle z in e û tû e le m te r a I g a fû r â i k â n e 'a fü v v e n | llâ h e ın n e v e e y d îk ü m b iv ü c û h ik ü m hesiz ki Allah çok affed i­
verilmiş olanları
gormuyor çok bağışla­ Şüphe­ cidir, çok bağışlayıcıdır.
çok affedicidir Allah VB ellerinize Niyetle yüzlerinize
musun? yıcıdır siz ki
t- A 44. Kendilerine kitaptan
bir nasib verilm iş olanları
gö rm üyo r musun? Onlar,
s s e b il e n te b illû v e y ü rîd û n e d d a lâ le te i y e ş te r û n e m in e Ik itâ b i i n e s ıb â n m sapıklığı satın alıyorlar ve
sizin de yoldan sapmanızı ve istiyorlar Onlar, sapıklığı j satın alıyorlar j Kendilerine kitaptan I bir nasib sizin de yoldan sapmanızı
istiyorlar.
Sûre:4 (Nisâ, 45-51) 85 Aû

45. Allah sizin düşmanla­


rınızı çok iyi bilir. Gerçek
m in e lle z n e h â d û n e ş :ra b illâ h i I v e k e fâ v e liy y e n b illâ h i I v e k e fâ b ie 'd â îk ü m e 'le m ü jvellâhü
bir dost olarak Allah yeter. Ve yardımcı Gerçek çok iyi
Yahudilerden bir kısmı Allah yeter bir tfost Allah yeter sizin düşmanlarınızı Allah
Ve yardımcı olarak da Al­ olarak da olarak bilir
lah yeter.
46. Yahudilerden bir kısmı,
(Allah'ın kitabındaki) keli­
I v e y e k û lû n e 'a n m m e v â d i'ih i 1 Ik e lim e y ü h a rrifû n e
meleri esas mânâsından
dinlemez olası diyorlar esas mânâsından kelimeleri kaydırıp
kaydırıp; dillerini eğerek ettik
ve dine saldırarak, «Sözü­
nü işittik, emirlerine isyan ı l i i b ijJ li 1411 ^ £ J tic ı^ j
ettik, dinle, dinlemez olası
v e le v e n n e h ü m k â lû 1 f î d d ın v e ta 'n e n b ie ls in e tih im leyyem vve râ'in â
ve râinâ (bizi gözet)» diyor­
Hâlbuki onlar, ve râinâ (bizi
lar. Hâlbuki onlar, «işittik ve ve itaat ettik
I İşittik i
deselerdi ve dine saldırarak dillerini eğerek
gözet)
itaat ettik; dinle ve bize de
bak» deselerdi bu, kendile­
ri için daha hayırlı ve daha '' ^ '' w
doğru olurdu. Fakat Allah, b ik ü fr ih im llâ h ü lle 'a n e h ü m ü i v e la k il ve e k v e m e le h ü m b a y râ l le k â n e v e n z u rn a ve sm e'
küfürleri yüzünden kendile­ küfürleri yüzünden Allah
kendilerini
Fakat
ve daha bu, kendi
daha hayırlı olurdu ve bize de bak dinle
lanetlemiştir doğru leri için
rini lanetlemiştir. Artık on­
lar, pek azı müstesna, iman
etmezler.
47. Ey kendilerine kitap b im â n e z z e ln â â m in û Ik itâ b e y â e y y ü h â lle z n e û tû illâ k a lîlâ fe lâ y ü /m in û n e
verilenler! Gelin yanınız­ indirdiğimiz
bu kitaba
kitap Ey kendilerine verilenler Artık onlar
pek azı müstesna, iman
iman edin etmezler
da bulunan (Tevrat)ı tas­
dik etmek üzere indirdiği­
miz bu kitaba iman edin. 3»

Biz birtakım yüzleri silip de ev 'a lâ e d b â rih â i fe n e r u d d e h â ! vücûhen m in k a b li e n n e tm is e lim â m e 'a k ü m I m üşaddikal
enselerine çevirmeden ya­ ya­ Biz birtakım Gelin yanınızda tasdik etmek
enselerine çevirmeden silip de
hut cumartesi halkını (ya- hut yüzleri bulunan (Tevrat)ı

hudileri) lanetlediğimiz gibi J1 . . ^


onları lanetlemeden önce . a s ı a il ı l ü U İ ;4 j J L İS
iman edin. Yoksa Allah'ın
lâ y e g fir u llâ h e i in n e : m e f'û lâ I e m r u İlâ h i vekâne i eşhâbe ssebt k e m â le 'a n n â n el'a n eh ü m
emri mutlaka yerine gele­
Doğru- mutlaka yerine j Yoksa Allah'ın onları lanetlemeden
cektir. asla affetmez Allah olandır cumartesi halkını (yahudileri) lanetlediğimiz gibi
su gelecektir I emri önce iman edin
48. Doğrusu Allah, kendi­ £ o -r
sine ortak koşulmasını asla
affetmez. Ondan başkasını
fe k a d i fte r â b illâ h i y ü ş r ik vem eny lim e n y y e ş â / m â d ü n e z â lik e I v e y e g fir u b ih i enyyü şra ke
(diğer günahları) ise, dile­
gerçekten iftira etmiş dilediği kimseler Ondan başkasını (diğer bağışlar ve ken­
diği kimseler için bağışlar Allah'a şirk koşarsa ortak koşulmasını
olur Her kim için günahları) ise ! disine
ve mağfiret buyurur. Her
kim Allah'a şirk koşarsa t t l ; ÖA fA l j ş C İl
gerçekten pek büyük bir
günah ile iftira etmiş olur. m enyyeşâü | yüzekk llâ h ü b e li e n fü s e h ü m j ilâ lle z m e y ü z e k k û n e e le m te ra is m e n az.ma
Ancak görmüyor
49. Kendi nefislerini te­ dilediğini j temize çıkarır Hayır! Kendi nefislerini temize çıkaranları pek büyük bir günah ile
Allah musun?
mize çıkaranları görmüyor
musun? Hayır! Ancak Al­ "o vŞ J l İ J I O J j JJLJ o
lah, dilediğini temize çıka­
rır. Onlara kıl kadar zulme­ v e k e fâ b ih î ! Ik e z ib 'a le İlâ h i y e fte r û n e k e y fe ûnzur fe b lâ v e lâ yü zle m û n e

dilmez. bu yeter j yalan Allah'a uyduruyorlar nasıl da Bak Onlara kıl kadar zulmedilmez

50. Bak nasıl da Allah'a


yalan uyduruyorlar. Apaçık
bir günah olarak bu yeter.
b ilc ib ti y ü /m in û n e ; m in e Ik itâ b i neşbânm te r a ilâ lle z m e û tû e le m is m e n m m ü b nâ
51. «Şu kendilerine kitap­
Şu kendilerine kitaptan görmüyor
tan (okuma yazmadan) bir Onlar puta inanıyorlar
(okuma yazmadan)
bir nasib verilmiş olanları
musun!
Apaçık bir günah olarak

nasib verilmiş olanları gör­


müyor musun! Onlar puta i jJLo i jJ I ^ JkJbI jJû Ij y j jjy o ^ jJLj j jÜ JaJI j
ve şeytana inanıyorlar.
Ve Allah'ı tanımayanlara, s e b lâ m in e lle z n e 'm e n ü ehdâ 1 h â u lâ i lille z n e k e fe rû v e y e k û lû n e v e ttâ g û ti

«Bunlar, müminlerden daha yoldadır I müminlerden jdaha doğru| Bunlar Ve Allah'ı tanımayanlara diyorlar | ve şeytana
doğru yoldadır.» diyorlar.
86 Sûre:4 (Nisâ, 52-59)

52. Onlar, Allah'ın lanet et­


tiği kimselerdir. Allah kime
n e ş b ü n m lle h ü m l e m I n e ş râ M ıû ! fe le n te c id e llâ h ü l v e l'a n i ivemenvl İlâ h i lle z n e le 'a n e h ü m ü û lâ îk e
lanet ederse artık ona asla
artık asla lanet i Alla-
mı vardır i | | yardımcı | ona bulamazsın
Allah
ederse
kime
I h'ın
lanet ettiği kimselerdir Onlar bir yardımcı bulamazsın.
53. Yoksa onların mülkten
ie Jj. j . ılı 1 5 j ;î 0 1 V i-îS j ı l L Io p i i V 6 ti 4 İ Ü I ^ bir payı mı vardır. Eğer öyle
olsaydı, insanlara bir çekir­
'al-ı m â ât/ h ü m ü j nnâse | yehsüdûne | em : n e k râ nnâse ı lâ y ü / t û n e : fe iz e l i m in e Im ü lk i
değin zerresini bile ver­
onlara verdiği nimetleri '• insanlara i kıskanıyorlar mı? Yoksa
z L m s i n f b H e i i f o ^ l
mezlerdi.
E 54. Yoksa onlar, Allah’ın lü­
û f= Jii ^ I İ I İ İ S İs J l-J is 4»iİ4=Ji f;^ :> 4 Ü ı ^ 4^» liS ^ tuf ve kereminden insanla­
ra verdiği nimetleri kıskanı­
m ü lk e n , v e te y n â h ü m v e lh ik m e te j Ik itâ b e j ı l e ib r â h m e , fe la d ite y n â m i n f e d l ih illâ h ü |
yorlar mı? Şüphesiz biz, İb­
bir mülk ve j Hem de lütuf ve j Alla-
saltanat ' onlara ihsan ettik ve hikmeti ! kitap İbrahim ailesine de | ^verırHştik'^
kereminden ! h’ın
rahim ailesine de kitap ve
hikmeti vermiştik. Hem de
0 \ f v - * - ıg . ( .5 ’^ 3 ^ o ^ 2 r-a l ^ a A j ^ g-
onlara büyük bir mülk ve
saltanat ihsan ettik.
inne i se'irâ jbicehennemej vekefâ i şadde'anh Imeniveminhijmibih iamerfâmen: feminhüm i 'azımâ 55. İşte o yahudilerden bir
Şüphe­ |0 iman etmeyen- Bir kıs­ I iman j bir İşte o
siz ki
alevi
i lere cehennem
yeter | yüz çevirdi
mı da
ondan
yahudilerden
i büyük kısmı ona iman etti. Bir
: etti ! kısmı
kısmı da ondan yüz çevir­
^ L İ j L u k t U j 3 ^ L b U L Ij ^ J l di. O iman etmeyenlere
cehennem alevi yeter.
b e d d e ln â h ü m c ü lû d ü h ü m k ü lle m â n e d ic e t n â râ s e v fe n ü ş lih im bi y â b n â lle z n e k e fe rû
i
56. Şüphesiz ki âyetlerimizi
kendilerine I biz yarın j
Derileri piştikçe atacağız âyetlerimizi inkâr eden kâfiden inkâr eden kâfirleri biz ya­
vereceğiz bir ateşe I
rın bir ateşe atacağız. Deri­
I J I J I <S l i ’ ^ I â 14 1l i J 11J / j 4 J U 34i IJ J l 4 leri piştikçe azabı duysun­
lar diye, kendilerine başka
v e lle z 'n e “ m e n ü hak mâ k â n e 'a z z e n îllâ h e lin n e j l ’a z â b liy e z û k û i O a y ra h â c ü lû d e n deriler vereceğiz. Çünkü,
iman edip
hüküm ve hikmet gerçekten
Allah duysunlar diye I başka j deriler
Allah gerçekten çok güçlü­
sahibidir çok güçlüdür
dür, hüküm ve hikmet sa­
hibidir.
57. İman edip salih ameller
h â lid n e le n h â ru m in te h tih e te c r ; cennâön ; s e n ü d h ilü h ü m | ş ş â lih â b i v e 'a m ilû işliyenleri ise, altlarından ır­
kalacaklar ırmaklar j altlarından | akan j cennetlere koyacağız I salih ameller i işlıyenleri ise
maklar akan cennetlere ko­
yacağız. Orada ebedî ola­
rak kalacaklar. Onlara ora­
da tertemiz eşler vardır.
y e /m ü r u k ü m illâ h e l in n e j z ille n za l lâ v e n ü d h ilü h ü m je z v â c ü n m m ü ta h h e r a h fî h â le h ü m e b e d â : fıb â
Onları, koyu gölgeler altın­
şüphe­ Onları Onlara ebedî da bulunduracağız.
size emrediyor j Allah koyu gölgeler altında tertemiz eşler orada Orada
siz bulunduracağız vardır olarak
b
58. Şüphesiz Allah size,
^ o ^ a Y
A - ^ o ■
emanetleri ehline verme­
âjJ W I i'l ^ I I ^15 9 L i V d /ü S i ö i nizi ve insanlar arasında
in n e b il'a d l e n te h k ü m û beyne nnâsi ; v e iz â h a k e m tü m ; ilâ e h lih â le m â n â b e n tü e d d û
hükmettiğiniz zaman ada­
G er­ letle hükmetmenizi emre­
adaletle hükmetmenizi i ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman I ehline emanetleri vermenizi
ç e k te n diyor. Gerçekten Allah, bu­
nunla size ne güzel öğüt
IjJLUsll \ ö\^ \ ö\<\^ veriyor. Şüphesiz ki Allah
her şeyi hakkıyla işiten,
e ti'û y â e y y ü h â lle z n e a m e n û b e ş râ k â n e s e m ı'a m llâ h e jin n e y e lz u k ü m b ih n ilm m â illâ h e
hakkıyla görendir.
hakkıyla her şeyi hakkıyla j «|i.L,§“ Pİte- bununla size
itaat edin Ey iman edenler! ne güzel Allah
görendir i işiten i siz ki öğüt veriyor 59. Ey iman edenler!
Allah'a itaat edin. Pey­
gambere de itaat edin ve
sizden olan emir sahibi­
ilâ İlâ h i fe ru d d û h ü i fı ş e y in fe in te n â z e 'tü m m in k ü m i v e ü lî le m r i rra s û le v e e t 'û llâ h e
ne de itaat edin. Eğer her­
ve emir sahibine de Alla­
^ la h arz edin! anlaşmazlığa düşerseniz I sizden olan Peygambere de î itaat edin hangi bir şeyde anlaşmaz­
itaat edin h’a
lığa düşerseniz; Allah'a ve
j j» j 4 - ^ I j 4 * 4 iİ j L İ - S” û l J j _ u u j J l j ahiret gününe gerçekten
inanıyorsanız, onu Allah
t e / v lâ . eehsenü ; h a y ru n v | z â lik e I v e ly e v m i la h ir i b illâ h i i in k ü n tü m tü /m in û n e v e rra s û li ve Resulüne arz edin. Bu,
b a k T m S d a i daha güzeldir |daha iyidir Bu ve ahiret gününe i Allah’a i gerçekten inanıyorsanız ve Resulüne daha iyidir ve sonuç bakı­
mından da daha güzeldir.
Sûre:4 (Nisâ, 60-65) 87 AV

J 4J 1 J > i l L i I
.AJ 1^ 1 I

vem a ile y k e b im â ü n z ile e n n e tîü m m enü ilâ lle z n e y e z 'u m û n e ; e le m te ra


60. Şunları görmüyor
ve o Kendilerinin i Şunlan görmüyor
musun? Kendilerinin şeyler k sana
indirilene inandıklarını ileri sürüyoriar da
! musun?
sana indirilene ve sen­
den önce indirilene inan­
dıklarını ileri sürüyorlar
da tağuta inanmamala­ v e k a d ü m ir ö ilâ ttâgûti e n y y e te h â k e m ü y ü rd û n e m in k a b lik e ünzile

rı kendilerine emrolun- emrolunduğu halde tağut önünde muhakemeleşmek istiyoriar senden önce indirilene

duğu halde, tağut önün­ * o


^ " I ^
de muhakemeleşmek is­ ® iL i ö I o U 4 --İ- ■ İJ-İ3 -d O
tiyorlar. Şeytan da onları
d a le le m b e ' d â e n y y ü d ille b ü m ş ş e y tâ n ü v e y ü rd ü I b ih e n y y e k fü rû
bir daha dönemeyecek­
onları bir daha tağuta inanmamaları
iyice sapıklığa düşürmek Şeytan da istiyor
leri kadar iyice sapıklığa dönemeyecekleri kadar kendilerine
düşürmek istiyor. t

61. Onlara; «Allah'ın in­


dirdiğine ve Peygambere ra e y te v e ilâ rra s û li 1 llâ h ü 1 ilâ m â e n z e le i te 'â le v 1 le h ü m v e iz â k le
gelin!» denince, müna­
görürsün , ve Peygambere 1Allah'ın | indirdiğine gelin ! Onlara denince
fıkların senden büsbütün
uzaklaştıklarını görürsün. t - > o
«Ol
62. Ya nasıl, elleriyle
yaptıkları yüzünden baş­ m ü ş b e tü m izâ e ş â b e tfiü m fe k e y fe şudûdâ 'a n k e yeşuddûne Im ü n â flk ne

larına bir felaket gelince, bir felaket başlarına gelince peki nasıldır büsbütün senden uzaklaştıklarını münafıkların
hemen sana geldiler de:
«Biz sadece iyilik etmek
ve arayı bulmak istedik.» >*
diye Allah'a yemin edi­ ih s â n e n illâ in e n a d n â b illa h i y e h lifû n e c â iik e jsümmei e y d h im ' b im â k a d d e m e t

yorlar. Biz hemen sana


iyilik etmek istedik diye Allah'a yemin ediyorlar i sonra ! Ya nasıl, elleriyle yaptıkları yüzünden
sadece geldiler de
63. Onlar, Allah'ın kalble-
rindekini bildiği kimseler­
dir; Onlara aldırma, onla­
'a n h ü m fe e 'r id f i k u lû b ih im mâ llâ h ü lle z n e y e 'le m ü û lâ îk e z v e te v fik â
ra öğüt ver ve onların iç­
oşey-
lerine tesir edecek güzel Onlara aldırma kalblerindekini Allah'ın bildiği kimselerdir Onlar ve arayı bulmak
erdir k
söz söyle! e. %

64. Biz hangi peygam­ Û j © C p P V } J ;p - J S İ J j_ 3 j p i P i


beri gönderdikse, sırf v e lz b O m
v e m i e rs e ln â k a v le m b e l 9 â f r e n fü s ih im le h ü m vekul
Allah'ın izni ile itaat edil­
gönderdik güzel söz içlerine tesir edecek ; ve onların söyle o n la ra ö ğ ü t v e r
mek üzere gönderdik.
t
Eğer onlar kendilerine • ^ ^

zulmettikleri zaman sana


>>
gelseler de Allah'tan gü­ b iiz n i İlâ h liy ü tâ 'a illâ m irra sû lin
c â ık e e n fü s e h ü m iz z a le m ü i v e le v e n n e h ü m
nahlarının bağışlanması­ sana itaat edilmek Biz hangi peygamberi
kendilerine zulmettikleri zaman j Eğer onlar Allah'ın izni ile sırf
nı dileselerdi ve Resul de gelseler de üzere gönderdikse

onların bağışlanmasını
dileseydi, elbette Allah'ı Çlji kil iUİJ3İİİİİJ kil Ijiiiiil^
affedici, merhametli bu­ ra h m â te v v â b â r llâ h e le v e c e d û r ra s û lü le h ü m ü ; v e s te g fe ıa llâ h e fe s te g fe rû
lurlardı. bağışlanmasını ] Allah'- günahlarınınbağışlanma-
merhametli affedici i Allah'ı i elbette bulurlardı ve Besul de onların
dileseydi ' tan sını dileselerdi
65. Hayır! Rabbine an-
dolsun ki iş bildikleri gibi
değil, onlar aralarında çı­ O > ^ > 4
kan çekişmeli işlerde beynehüm f.m â ş e c e ta h a ttâ y ü h a k k im û k e lâ y ü /m in û n e v e ra b b ik e felâ

seni hakem yapıp son­ Babbine


onlar aralarında | çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp iman etmiş olamazlar H ay ırl
andolsun ki
ra da senin verdiğin hük­
me karşı içlerinde hiçbir
3 4 - ^ L l. ; ...1 2 1 j İ 3 İ ^ V p
sıkıntı duymaksızın, tam
bir teslimiyetle boyun v e y ü s e llim û te s l m â j m im m â k a d a y te ; h a ra c e n m f r e n fü s ih im lâ y e c id û süımıe

eğmedikçe iman etmiş senin verdiğin so n ra


tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe hiçbir sıkıntı içlerinde duymaksızın
^hükm ^ça^^ da
olamazlar.
. U j J I s
AA 88 Sûre;4 (Nisâ, 66-74)

66. Eğer biz onlara: Ne­


J İ ,rc V l \ J j 3 \ o » fislerinizi öldürün, veya
yurtlarınızdan çıkın.» diye
m in d iy â r ik ü m h ru c û evi e n fü s e k ü m e n i k tü lü 'a le y h im e n n â k e te b n â
yazmış olsaydık, içlerin­
yurtlarınızdan çıkın veya Nefislerinizi öldürün biz oniara diye yazmış oisaydık
den pek azı hariç, bunu
yapamazlardı. Fakat ken­
^ r j 4 J . û L ij^ 6 3İ U 1 J iik S u dilerine verilen öğütle­
ri tutsalardı, elbette hak­
le tîü m j h a y râ l ! le k â n e i m â y û 'a z û n e b ih ı v e le v e n n e h ü m fe 'a lû k a lîlü n m m in h ü m i illâ i m â fe 'a lû h ü
hakla- j hem daha Fakat kendilerine
larında hem daha hayır­
elbette tutsalardı içlerinden pek azı '—
rında I hayırlı verilen öğütleri yapamazlardı lı, hem de daha sağlam
olurdu.
5 I
I'j J-I i l l i ;İIİ4 İV fjlş e b L j-J i I
67. Ve o zaman elbet­
v e le h e d e y n â h ü m e c ra n 'a z ım â m ille d ü n n â lâ te y n â lîü m | v e iz e l v e e ş e d d e te s b tâ
te kendilerine katımızdan
elbette kendilerine hem de daha büyük mükafat verirdik.
Ve onları elbette iletirdik büyük mükafat katımızdan Ve o zaman
verirdik sağlam olurdu
68. Ve onları elbette doğ­
ru yola iletirdik.
69. Kim Allah'a ve Pey­
llâhü lle z ın e e n 'a m e Im e 'a fe û lâ îk e v e rra s û le llâ h e v e m e n y y ü ti'i ş lr â ta n m m ü s te k m â gambere itaat ederse
Alla­ birlik-
nimet verdiği işte onlar ve Peygambere Allah'a Kim itaat ederse doğru yola işte onlar, Allah'ın kendi­
h'ın tedir
lerine nimet verdiği pey­
gamberlerle, sıddıklarla,
-i ’ 1 1 ^ , X ^ X şehidlerle, iyilerle birlikte­
û lâ îk e ! vehasüne v e ş ş â lih in veşşühedâi v e ş ş id d îk în e 1 m in e n n e b iy /în e 'a le y h im dir. Bunlar ne güzel arka­
Bunlar ne güzei iyilerle şehidlerle sıddıklarla j peygamberlerie kendilerine daştır!
70. Bu lütuf Allah'tandır.
I I^ 11 U 0 IİaJ^ ^ U j ^ I^ J lıiJ IJU j 0 (lA-d3 Bilen olarak Allah yeter.
71. Ey iman edenler!
y â e y y ü h â lle z ın e a m e n û 'a l.m â 1 b illâ h i v e k e fâ m in e İlâ h z â lik e Ife d lü | ra fîk â
Düşmana karşı her türlü
Ey iman edenler! Bilen olarak Allah yeter Allah'tandır Bu lütuf rkadaştır
savunma tedbirinizi alınız.
Onlara karşı ya küçük bir­
likler halinde hareket edi­
niz veya topyekün sefer­
m in k ü m v e in n e c e m ı'a n firû evi s ü b â tin f e n fir û i h iz ra k ü m huzû
içinizden bir seferber Onlara karşı ya ber olunuz.
Düşmana karşı her türlü
Şüphesiz topyekün veya küçük birlikler hareket ediniz alınız
kısmı vardır ki olunuz savunma tedbirinizi 72. Şüphesiz içinizden bir
nalinde
o :: " I* s o o - kısmı vardır ki, pek ağır
davranır. Eğer başınıza
le m e k ü n iz 'a le y y e | llâ h ü k a d e n 'a m e 1 k â le m ü ş ib e tü n fe in e ş â b e tk ü m le m e lle y ü b e ttie n n
bir musibet gelirse: «Al­
lah bana lütfetti de onlar­
bulunmadım 1 zira bana j Allah lütfetti de der bir musibet Eğer başınıza gelirse pek ağır davranır
la beraber bulunmadım.»
1 o ^ ^
der.
f*
73. Ve eğer Allah'tan size
k e e lle m te k tim le y e k û le n n e m in e İlâ h i fe d lü n m v e le în e ş â b e k ü m şeh dâ m e 'a h ü m bir lütuf ve zafer erişecek
bu seTer de hiç
sanki yokmuş gibi şüphesiz şöyle Allah'tan
bir lütuf ve
Ve eğer size erişecek olsa hazır
I onlarla olsa, sizinle kendisi ara­
diyecek
oıyec zafer beraber
sında hiç sevgi yokmuş
s ^ o >

. t - .
gibi, bu sefer de hiç şüp­
hesiz şöyle diyecek: «Ah
fe v z e n 'a z ım â fe e fû z e i m e 'a h ü m k ü n tü y â le y te n meveddetünyl v e b e y n e h beyneküm ne olurdu, onlarla bera­
büyük murada ereydim
böylece onlarla
olaydım da Ah ne olurdu hiç sevgi | sizinle kendisi
ber olaydım da büyük
arasında
kazanırdım beraber
murada ereydim.»
J» I o

74. O halde geçici dün­


J ya hayatını, ebedî ahiret
vem en! b ilâ b ir a t Ih a y t e d d ü n y â lle z m e y e ş rû n e h s e b il İlâ h i ! fe ly ü k â til hayatı karşılığında sata­
ebedî ahiret
Her kim geçici dünya hayatını satacak olanlar Allah yolunda O halde savaşsınlar cak olanlar, Allah yolun­
hayatı karşılığında
da savaşsınlar. Her kim
Allah yolunda savaşır da
{ 3 > L flL - U â ^ ^ 5 “^ . ^ v j J — «L9 j I J - jL S İS J - a - a _______ ^ J .jL E j
öldürülür veya galip gelir­
e c ra n 'a ^ im â fe s e v fe n ü / t hi y e g iib ; ev | fe y ü k te l f. s e b li İlâ h i y ü k â til se, her iki durumda da b z
her iki durumda da biz ona yarın pek büyük bir
pek büyük bir mükafat galip gelirse veya öldürülür Allah yolunda savaşır da
^ ^ n a ^ a n n v | r K | ğ iz _
mükafat vereceğiz.
Sûre:4 (Nisâ, 75-79) 89 A<\

75. Hem size ne oluyor ki,


A a < .° ii 11 j ^ I û V ^ .S L IL « j
Allah yolunda: «Ey Rabbi-
miz! bizleh bu halkı zâlim v e lv ild a n i : v e n n is â i m in e r ric â li v e lm ü s te d 'a f n e f i s e b t i İlâ h i lâ tü k â tllû n e Iv e m â leküm
olan memleketten çıkar, ve çocukların
savaşa Hem size ne
kurtarılması j kadınlar erkekler zayıf ve zavallı Allah yolunda
tarafından bizi iyi idare uğrunda çıkmıyorsunuz? oluyor ki

edecek bir sahip ve bize


katından bir kurtarıcı gön­
der» diye yalvarıp duran
le n â v e c 'a l e h lü h â ^ lim i m in h a z ih i It e r y e ti e h r im â nabbenâ lle z n e y e k û lû n e
zayıf ve zavallı erkekler, bizleri bu Ey Rabbi­
bizi gönder zâlim olan memleketten çıkar bizi çıkar diye yalvarıp duran
kadınlar ve çocukların kur­ halkı miz!
tarılması uğrunda savaşa
çıkmıyorsunuz?
76. İman edenler, Allah f i s e b ili İlâ h y ü k â tilû n e , e lle z n e a m e n û n e ş itâ ! m ille d ü n k e i le n â i v e c 'a l v e liy y â i m ille d ü n k e
yolunda savaşırlar, inkâr iyi idare
Allah yolunda savaşırlar j İman edenler 1 bir kurtancı i katından jve bize i gönder edecek tarafından
edenler de tağut yolun­ 1 1 i 1
bir sahip V»
da savaşırlar. O halde siz
şeytanın taraftarlarına Sı o U 4 i J i I J
karşı savaşın. Çünkü şey­
in n e e v liy â e ş ş e y ö n fe k â tilü f s e b ili tt â g û ti y ü k â tilû n e v e lle z 'n e k e fe rû
tanın hilesi zayıftır. 0 halde siz şeytanın
Çünkü i savaşın tağut yolunda savaşırlar İnkâr edenler de
77. Kendilerine, «Ellerinizi taraftadarına karşı

savaştan çekin, namazı kı­


lın, zekât verin» denilenle-
ri görmedin mi? Üzerlerine
veekm û e y d iy e k ü m | k ü ffü | İlâ lle z n e k t e le h ü m e le m te ra k â n e d a 'f â k e y d e ş ş e ytâ n i
savaş yazılınca hemen iç­
kılın Ellerinizi Kendilerine denilenleri görmedin mi? zayıftır şeytanın hilesi
lerinden bir kısmı insanlar­
E
dan, Allah'tan korkar gibi,
hatta daha çok korkarlar (3 ^ j- 31j j JÜLLİI LoJÜ) a^ y i \ \ j J U a J I
ve «Rabbimiz! Niçin bize
nnase yehşevne m in h ü m I izâ fe r ik u n m Ik itâ lü I 'a le y h im ü ife le m m â k ü tib e zzekat j v e a tû | şşalote
savaş yazdın? Ne olur­
hemen
du bize azıcık bir müddet insanlardan korkariar bir kısmı savaş Üzerlerine yazılınca zekât namazı
içlerinden
E
daha tanımış olsaydın da O y*

biraz daha yaşasaydık?» P J L i a J I L ı.A J L f’ p j ^ ^ y p L .> S


derler. Onlara de ki: «Dün­
e b b a rte n â le v lâ Ik ite l 'a le y n â | k e te b te İlim e ; rabbenâ v e k a lû | e şedde başyeh I e v , k e b a ş y e ti llâlii
ya zevki ne de olsa azdır, bize tanımış
Ne hat-j
ahiret, Allah'a karşı gel­ olsaydın da biraz savaş bize yazdın? derler daha çok ! Allah'tan korkar gibi
daha yaşasaydık? olurdu ıbimizli ta i
mekten sakınan için daha E.,

hayırlıdır ve size kıl kadar


haksızlık edilmez.»
fe tılâ v e lâ tü z le m û n e İlm e n i tte k '> î b a y r u l I v e lâ b ira tü i k a lil î m e tâ 'u d d ü n y â j k u l! ilâ e c e lin karîb
78. Her nerede olursa­
ve size i Allah'a karşı gelmek- daha I ne de olsa j
nız olun ölüm size yetişir, haksızlık edilmez ahiret Dünya zevki azıcık bir müddet daha
kıl kadar ! ten sakınan için hayırlıdır î azdır !
son derece sağlam kale­
ler içinde de bulunsanız
yine kurtulamazsınız. On­ o
h a s e n e tü n v e in tü ş ib h ü m f î b ü rû c in m m ü ş e y y e d e h : v e le v k ü n tü m Im e v tü y ü d r ik k ü m ü e y n e m â te k û n û
lara bir iyilik erişirse «Bu,
Allah'tandır» derler, bir bir iyilik Onlara erişirse
kötülüğe uğrarlarsa, «Bu,
senin yüzündendir.» der­
ler. Ey Muhammedi De
ki: «Hepsi Allah'tandır.» m in 'in d i İlâh |küllüniT ku l m in 'in d ik h a z ih î y e k û lû teyyietüny v e in tü ş ib h ü m i m in â n d i İlâ h iho zih î yekûlû

Bu topluma ne oluyor ki, senin derler PL^ötülüğe


Allah'tandır Hepsi Deki Bu kendilerine Allah'tandır Bu derler
yüzündendir I uğrarlarsa
hiç söz anlamaya yanaş­
mıyorlar?
79. (Ey insanoğlu!)
sana gelen her iyilik fe m in e İlâh m in h a s e n e tin m â eşâbeke h a d is â lâ y e k â d û n e y e fk a h û n e h â u lâ i Ik a v m i i fem â li
(Ey insanoğlu I) ne oluyor
Allah'tandır, sana ne kö­ Allah'tandır her iyilik söz hiç anlamaya yanaşmıyorlar? Bu topluma
sana gelen ki
tülük dokunursa kendin- t

dendir. Ey Muhammedi
Biz seni bütün insanlara
bir elçi olarak gönderdik. ş e h 'd â b il l â h i : v e k e fâ ’ ra s û lâ liln n â s i v e e rs e ln â k e fe m in n e fs ik im in s e y y ie tin j v e m i eşâbeke
Buna şahit olarak da Al­ Buna bir elçi bütün insan- I Ey Muhammedi
Allah yeter kendindendir ne kötülük sana dokunursa
.şahit olarak da olarak lara I Biz seni gönderdik
lah yeter.
. L llJ r r ,
• 90 Sûre:4 (Nisâ, 80-92)

80. Kim peygambere ita­


at ederse Allah'a itaat et­
'a le y h im fe m â e rs e ln â k e i te v e ll. I vem en : İlâ h ' fe k a d e tâ 'a rra s û le y ü ti'i I m eny miş olur. Kim de yüz çevi­
itaat
onlara I biz seni göndermedik | yüz çevirirse i Kim de i Allah'a ] itaat etmiş olur I peygambere Kim rirse, biz seni onlara bekçi
ederse
olarak göndermedik.
81. Sana «Peki» derler, fa­
kat senin yanından çıktık­
m in h ü m i tâ îfe tü n m j b e y y e te ı m in I n d ik e ı fe iz â b e ra z û tâ 'a h v e y e k û lû n e h a f zâ
larında, içlerinden birta­
içlerinden birtakımı j söylerler | fakat senin yanından j çıktıklarında , «Peki» Sana derler bekçi olarak kımı, geceleyin (gündüz)
t > söylemiş olduklarının ter­
sini söylerler. Allah onla­
rın geceleyin tasarladıkla­
'a le İlâ h | v e te v e k k e l 'a n h ü m fe e 'r id m â y ü b e y y itû n ; y e k tü b ü i v e llâ h ü g a y ra lle z te k û l rını yazıyor. Sen onlara al­
onların geceleyin Allah i geceleyin (gündüz) dırma. Allah'a güven. Ve­
Allah'a | güven | Sen onlara aldırma yazıyor
tasarladıklarını söylemiş olduklarının tersim
kil olarak Allah yeter.
82. Onlar hâlâ Kur'ân'ı ge­
reği gibi düşünüp anlama­
m in i n d i g a y r i İlâ h i v e le v k â n e Ik u rd n e fe lâ y e te d e b b e rû n e v e k lâ b illâ h i v e k e fâ ya çalışmazlar mı? Eğer o
Eğer o Allah'tan başkası gereği gibi düşünüp
olsaydı Onlar hâlâ Kur'ân'ı Vekil olarak Allah yeter Allah'tan başkası tarafın­
tarafından indirilmiş anlamaya çalışmazlar mı?
dan indirilmiş olsaydı mut­
laka onda birçok çelişkiler
U -S J
bulurlardı.
eza u Ih a v fi evi m in e le m n i e m ru n m v e iz â c â e h ü m fı h i h tiiâ fe n k e s 'râ le v e c e d û
83. Kendilerine güven
hemen güven bir mutlaka
yayıverirler
korku veya
hususunda haber
Kendilerine geldiğinde onda birçok çelişkiler
bulurlardı veya korku hususunda bir
A Xo haber geldiğinde onu he­
O j 1 k m ^ ^ l_8 j j j y j o men yayıverirler. Hâlbuki
onu peygambere ve arala­
lle z n e y e s te m b itû n e h u ıle 'a lim e h û j m in h ü m v e ilâ û lî le m ri ilâ rra s û ll v e le v ra d d û h ü b ih rında yetkili kimselere gö­
Hâlbuki onu |
sonuç çıkamıaya gücü yetenler | ^gnlarter ™ î \ ''® vetkili kimselere peygambere türselerdi, onlardan sonuç
götürselerdi I
çıkarmaya gücü yeten­
© ît a i VI o ii^ J jı #iı j i S ler, onu anlarlardı. Allah'ın
üzerinizdeki lütfü ve rah­
k a lılâ i illâ i ş ş e y iâ n e i le tte b e 'tü m ü v e ra h m e tü h û i 'a le y k ü m ı fe d lü İlâ h i ; v e le v lâ ; m in h ü m meti olmasaydı, pek azınız
pek azınız hariç şeytana j uyardınız ve rahmeti i üzerinizdeki | Allah'ın lütfü j olmasaydı | onlardan hariç, şeytana uyardınız.
84. (Ey Muhammed) Al­
'« il
1 " • t > 11
j j L ^ 'i J j3 liS lah yolunda savaş! Sen
ancak kendi yaptığından
llâhü a sa Im ü /m in .n v e h a rrid i illâ n e fs e k e lâ tü k e lle fü f . s e b ili İlâ h fe k â til sorumlusun. Müminleri
Sen ancak kendi (Ey Muhammedi de savaşa teşvik et. Umu­
Allah Umulur ki Müminleri de savaşa teşmk et ! sorumlusun savaş
Allah yolunda
® t ^ ^ ^ lur ki, Allah kâfirlerin gü­
cünü kırar. Hiç şüphesiz ki
^ J ^ l j C iu L j < U )I j \j^yJLS j j l Û İ
Allah kuvvet ve kudretçe
y e ş fe ' m eny t e n k lâ v e e ş e d d ü b e /s e n v ie şe d d ü i v e llâ h ü b e /s e lle z n e k e fe rû i e n y y e k ü ffe çok daha güçlü, ve ceza­
1
aracılık I daha | kuvvet ve Çok dahaj Hiç şüphe-
kâfirlerin gücünü I kırar sı daha çetindir.
Kim ve cezası
ederse i çetindir i kudretçe i güçlü İsiz ki Allah i
85. Kim güzel bir işte ara­
M o . ü - I r ^ o r ! . o I - ! ^ ^ ^ cılık ederse, ona o işin se­
<U V y ^ ^ L fl- u J * Q v J M J t—,). X ■> < U * ^ X ,o .., > ■ 4 - P L fl- o J
X ^ I vabından bir pay vardır.
y e k ü lle h û ı ş e fâ 'a te n s e y y ie te n y y e ş fe ' i v e m e n y | m in h â I n e ş lb ü n m : y e k ü lle h ıi j ş e fâ 'a te n h a s e n e te n y Kim de kötü bir şeyde ara­
aracılık ona o ışın cılık yaparsa, ona da o kö­
vardır kötü bir şeyde Kim de bir pay vardır güzel bir işte
yaparsa sevabından
tülükten bir pay vardır. Al­
lah her şeye gücü yeten­
dir.
b ite h iy y e tin v e iz â h u y y ıtü m m ü k itâ 'a ld k ü lli ş e y in m llâ h ü i vekâne m in h â ;k iflü n m 86. Siz bir selam ile se-
ona da o
karşılık v e rin ] | gücü yetendir her şeye j Allah olandır bir pay lamlandığınız zaman, siz
i kötülükten
de ondan daha güzeliyle
karşılık verin veya verilen
selamı aynen iade edin.
h a s lb â 'a la k ü lli ş e y in kâne ı llâ h e i in n e ı ru d d û h â ı ev ı b ie h s e n e m in h â i fe h a y y û Şüphesiz Allah, her şeyin
hesabını gereği gibi her şeyin i yapandır] Allah
Şüphe­
veya
siz de ondan
bir selam ile hesabını gereği gibi ya­
siz apıcn iade edin ’ daha güzeliyle
pandır.
Sûre;4 (Nisâ, 87-91) 91
87. Kendinden başka ilâh
olmayan Allah, sizi kıya­
met gününde mutlaka bi- le y e c m e 'a n n e k ü m hüv illâ |lâ ilâheiellâhü
m in e İlâ h i; eşdeku V em en fih i lâ ra y b e ilâ y e v m i Ik iy a m e ti i
raraya toplayacaktır. Bun­ kim asla şüphe sizi mutlaka biraraya
ÎKendindep
ı'tan daha doğru Bunda kıyamet gününde O İbaşka ilâh; Allah
da asla şüphe yoktur. olabilir? yoktur toplayacaktır 'olmayan'
Allah'tan daha doğru söz­ s ■
^ ili ^ <
lü kim olabilir? u j

88. O halde, siz niçin mü­ leküm fe m â hadsâ


e tü n d û n e b im â k e s e b û e rk e s e h ü m jv e llâ h ü j fie te y n i ; f î Im ü n â fık n e
nafıklar hakkında iki gruba kazandıklan O halde.
mi istiyorsunuz? | A lla h i münafıklar hakkında niçin sözlü
ayrılıyorsunuz? Allah onları günah yüzünden dondurduğu halde ayrılıyorsunuz?;
kazandıkları günah yüzün­ J1 o > o ■
den terslerine döndürdü­
ğü halde Allah'ın saptırdı­ 1 '' ''
le v te k fü r û n e veddû ; s e b lâ |lehû( fe le n te c id e i llâ h ü y ü d lili yem eny| İlâ h i m e n e d a lle : e n te h d û
ğını yola getirmek mi isti­ i sen i i ! A i u _ I

yorsunuz? Allah kimi sap­ sizin de küfür işleyip arzu ettiler bir çıkış yolu jpnun| bulamazsın Allah j saptırırsa | kimi | saptırdığını i yola getirmek
1 : |ç |n > I 1 I İ lin

tırırsa, sen onun için bir çı­


kış yolu bulamazsın. Ij ^ıg-Â-O I j ÂJStjLj vj ) <yj Ij
89. Onlar, küfür işledikle­
y ü h â c irû hatt e v liy â e m in h ü m fe lâ te tte h iz û sevâen fe te k û n û n e k e m â ke fe rû
ri gibi, sizin de küfür işle­
kendileriyle Onlar, küfür
yip kendileriyle bir olma­ hicret edinceye kadar dost içlerinden edinmeyin olmanızı
bir işledikleri gibi
nızı arzu ettiler. Onun için,
onlar Allah yolunda hicret
edinceye kadar içlerinden
dost edinmeyin. Eğer bun­ v e lâ te tte h iz û h a y s ü v e c e d tü m û h ü m v e k tü lû h ü m fe h u z û h ü m fe in te v e lle v I f i s e b ili İlâh
Eğer bundan Onun için,
dan yüz çevirirlerse onları ne edinmeyin onları ve bulduğunuz yerde öldürün yakalayın
yüz çevirirlerse onlar Allah yolunda
yakalayın ve bulduğunuz )■
A ^
yerde öldürün; Onlardan
ne bir dost, ne de bir yar­
J (^4-^443rrSLİl^ j. ^ Iû> L ^ xJI'i?1
01 3CJ 3^4^
dımcı edinmeyin. I m sâkun vebeynehüm b e y n e k ü m ! ila k a v m im lle z n e y e ş ilû n e illâ v e lâ n e ş râ ivelîyyenv m inhüm
9kimselere dokun­
90. Ancak o kimselere do­ anlaşma olan | aralarında bir kavme sığınmış bulunurlar Ancak j ne de bir yardımcı bir dost Onlardan
mayın ki, sizinle
kunmayın ki, sizinle ara­
larında anlaşma olan bir
kavme sığınmış bulunur­ >•
lar. Yahut ne sizinle, ne de llâ h ü i v e le v ş â e kavm ehüm e v y ü k â tilû e n y y ü k â tilû k ü m h a ş ir a t ş u d û r u h ü m câuküm i ev
kendi kavimleriyle savaş­ ne sizinle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp
tarafsız olarak | Ya-
Allah Eğer dileseydi | ®|e®|l^e ! savaşmayı size gelmişlerdir! hut
mayı gönüllerine sığdıra- ,e
mayıp tarafsız olarak size
gelmişlerdir. Eğer Allah di-
leseydi, onları size musal­ v e e lk a v fe le m y ü k â tilû k ü m fe in i 'te z e lû k ü m fe le k â te lû k ü m 'a le y k ü m le se lle fa h ü m
lat kılardı, onlar da sizin­ teklif onlar da sizinle onlan musallat
sizinle savaşmayıp Eğer onlar sizden uzak dururlar size
le savaşırlardı. Eğer onlar ederlerse I savaşıriardı blardı

sizden uzak dururlar, si­


zinle savaşmayıp size ba­
rış teklif ederlerse, Allah,
y ü rd û n e i â b a rn e . s e te c id û n e s e b tâ , 'a le y h im ; le k ü m llâ h ü fe m â c e 'a le ile y k ü m ü sselem e
sizin için onlar aleyhine bir
yol vermemiştir. «<•*' i's s s r! bir yol | onlar aleyhine
U
ıçın
! Allah vermemiştir size banş

91. Diğer birtakım kim­


seleri de bulacaksınız ki;
hem sizden emin olmak,
f hâ ü rk is û ile Ifıtn e ti k ü lle m â m d d û ; kavm ehüm v e y e /m e n û I e n y y e /m e n û k ü m
hem de kavimlerinden her davet I hem de
onun içme başaşağı dalarlar Fitne için emin olmak hem sizden emin olmak
emin olmak isterler. Fit­ , olunuşlannda i kavimlerinden
ne için her davet olunuş-
larında onun içine başaşa-
ğı dalarlar. Eğer bunlar siz­
v e k tü lû h ü m fe h u z û h ü m e y d iy e h ü m ; v e y e k ü ffû : s s e le m e ; ile y k ü m ü v e y ü lk ü fe ille m y e 'te z ilû k ü m
den çekinmezlerse, sizinle
kendilerim ; saldırmakatan | banş
barış yapmaya yanaşmaz­ ve öldürün yakalayın ellerini ' ' çenmezıerse yapmaya
sizinle yanaşmazlar Eğer bunlar sizden çekinmezlerse

lar, saldırmaktan ellerini t t'

çekmezlerse, kendilerini
bulduğunuz yerde yakala­
yın ve öldürün, işte bunlar s ü lö n e n m m ü b n â 'a le y h im le k ü m ce'ainâ v e û lâ îk ü m h a y s ü s e k iftü m û h ü m

aleyhinde size açık bir fer­ açık bir ferman aleyhinde size verdik İşte bunlar bulduğunuz yerde
man verdik.
92 Sûre:4 (Nisâ, 92-94)

m ü /m in e n k a te le vem en h a ta â illâ m ü /m in e n ; e n y y e k tü le lim ü /m in in vem â kâne


92. Hata dışında bir mü­
bir mümini I öldürürse I Ve kim I Hata jdışında j öldürmesi bir mümin I olmaz
I I I ; * I rnuminı min, diğer bir mümi­
ni öldürmesi olmaz. Ve
U l
^ ) y ^ Id u : ^ İ J
** jy j ^ g1g ■dj kim bir mümini yanlışlık­
}
illâ ilâ e h liliT Iv e d iy e tü n m m ü s e lle m e tü n r a k a b e tin m m ü /m in e tin v fe te h r r u h a ta e n la öldürürse, mümin bir
Ancak
ölenin ailesine I ve teslim edilecek bir diyet - ..... köle azad etmesi ve öle­
(varislerine) ! vermesi gerekir i mumın bir kole azad etmesi i yanlışlıkla
nin ailesine (varislerine)
teslim edilecek bir diyet
vermesi gerekir. Ancak
fe te h r r u v e h ü v e m ü /m in ü n , le k ü m i 'a d ü v v il; m in k a v m in fe in k â n e enyyeşşaddekû ölünün ailesinin bağışla­
azad etmesi gerekir j mümin olmakla beraber | size düşman bir kavimden ise Eğer öldürülen
i ölünün ailesinin ması müstesnadır. Eğer
(bağışlaması müstesnadır
öldürülen, mümin ol­
1*
»• makla beraber size düş­
man bir kavimden ise,
m sâkun i vebeynehüm i beyneküm m in k a v m im v e in k â n e ; r a k a b e tin m m ü /m in e h o zaman, öldürenin bir
antlaşma olan I sizinle i aralannda bir kavimden ise Eğer öldürülen i o zaman, öldürenin bir köle köle azad etmesi gere­
E 1» ^ 1»
kir. Eğer öldürülen sizin­
y t ® ^
1 le aralarında antlaşma
olan bir kavimden ise,
fe m e lle m yeckJ r a k a b e tin m m ü /m in e h v e te h rru ilâ e h lih , fe d iy e tü n m m ü s e lle m e tü n
öldürenin, ölenin ailesi­
ve azad etmesi
Bunlara gücü yetmeyenin de mümin bir köle i öldürenin, ölenin ailesine | diyet vermesi ne diyet vermesi ve mü­
gerekir
min bir köle azad etm e­
C «_aJLp <U) i L ^= > j a İİ i s .J h > ^ j- 2 L ü L İ ^ ^___ 1 9 si gerekir. Bunlara gücü
} y ^ * . ** } *• y
yetmeyenin de Allah ta ­
'a l m e n ; llâ h ü vekâne m in e İlâ h tevbeterm ş e h ra y n i m ü te tâ b i'a y n i fe ş iy â m ü
AHmdir (her j tevbesirwı
rafından tevbesinin ka­
iki ay oruç tutması
olandır I Allah tarafından arka arkaya
şeyi bilendir) 1 kabulü için gerekir bulü için arka arkaya iki
Of B ay oruç tutması gerekir.
Allah, Alimdir (her şeyi
h â lid e n , cehennem ü i fe c e z â u h /ı jm ü te 'a m m id e n m ü / m i n e r m i y e k tü l vem eny
bilendir). Hakimdir (hü­
hak mâ
ebedî olarak ; Hakimdir (hüküm ve küm ve hikmet sahibi­
cehennemdir cezası kasten b irm û m m | öUönjrse | Kim
kalacağı hikmet sahibidir) dir).
93. Kim bir mümini kas­
@ f .jhi- L l l i i J İJ - b « J jÜ S j4 j U i i l L
ten öldürürse, cezası,
'a z â b e n mâ leh, v e e 'a d d e ; v e le 'a n e h ., 'a le y h i llâ h ü v e g a d ib e fh â içinde ebedî olarak kala­
büyük bir azab Allah I gazab içinde cağı cehennemdir. Allah
ona gazab ve lanet et­
miş ve onun için büyük
\^ J 6 • Îi \ J -!ri^ j ^ ^ l o l l ^ İ 5 ^ J l L 4 İ l e
bir azab hazırlamıştır.
v e lâ te k û lû | fe te b e y y e n û f s e b l i İlâ h i iz â d a r a b t ü m yâ e y y ü h â lle z n e o m e n ü
i mümini kâfirden ayır-
94. Ey İman edenler! Al­
Allah yolunda i cihada çikbğffiız zaman i Ey İman edenleri
hnak için iyice araşorm lah yolunda cihada çık­
tığınız zaman, mümini
kâfirden ayırmak için iyi­
'a ra d a Ih a y t i d d ü n y â
ce araştırın. Size selam
i te b te g û n e , m ü /m in â 1 le ş te s s e lâ m e ile y k ü m ü lim e n e k â
Sen veren kimseye, dün­
dünya hayatının menfaatini gözeterek selam Size veren kimseye
d e p s in ya hayatının menfaatini
gözeterek, «Sen mümin
4 jb l jı— jo ( - d
değilsin» demeyin. Allah
i'llâ h ü fe m e n n e m in k a b lü k e z lik e k ü n tü m m e g â n im ü k e s r a h fe 'in d e İlâ h i katında çok ganimetler
Sonra; hjtufta İslâm'a ilkönce var. İslâm'a ilk önce gir­
siz de öyle idiniz çok ganimetler j A la h katmda var
Allah i bulundu girdiğiniz zaman
f A ) . 1 * a ^ ^ ^ . X
diğiniz zaman siz de öyle
idiniz. Sonra Allah size
V 6 L «-» O aı U L p
lutufta bulundu. Onun
1 y
h a b râ b im â te 'm e lû n e kâne llâ h e in n e ; fe te b e y y e n û 'a le y k ü m için iyice araştırın. Şüp­
Şüphe- I Onun için iyice hesiz ki Allah, yaptıkları­
haberdardır yaptıklarınızdan | olandır Allah size
siz ki !
nızdan haberdardır.
Sûre:4 (Nisâ, 9 5 -i 01) 93

95. Müminlerden özür sa­ fı s e b t i İlâ hi v e lm ü c â h id û n e g a y r u û lî d d a ra ri m in e Im ü /m in m e Ik â 'id û n e lâ y e s te v î


hibi olmaksızın oturanlar­ Allah yolunda cihad edenler özür sahibi olmaksızın Müminlerden oturanlarla eşit olamazlar
la Allah yolunda mallarıy­
A o-r 1 A
la, canlarıyla cihad eden­
ler eşit olamazlar. Allah,
mallarıyla, canlarıyla cihad 'a le Ik â 'id ın e v e e n fü s ih im b ie m v â lih im Im ü c â h id ın e llâ h ü ı fe d d a le i v e e n fü s ih im b ie m v â lih im
edenleri, derece itibariyle, üstün
oturanlardan canlarıyla mallarıyla cihad edenleri Allah canlarıyla mallarıyla
oturanlardan üstün kıldı. kıldı
t t
Allah onların hepsine de
cenneti vaad etmiştir. Bu­
nunla beraber Allah müca­
e c ra n 'a z ım â 'a le Ik â 'id ın e [m ü c â h id in e llâ h ü v e fe d d a le | Ih u s n a llâ h ü v e 'a d e veküllenv d eracetî
hitlere, oturanların üzerin­ vaad onların derece
büyük bir ecir oturanların üzerinde mücahitlere Allah vermiştir cenneti Allah
de büyük bir ecir vermiştir. etmiştir h e p s i n e d e itibariyle
t
96. Kendi katından derece A < . 1

derece rütbeler, bir mağ­


firet ve rahmet vermiştir.
in n e lle z m e t e v e f f ıh ü m ü ra h ım â Ş a fû r â r i v e k â n e llâ h ü v e ra h m e h vem egfiratenv m in h ü d e ra c â tin m
Öyle ya, Allah çok bağış­ kişilerin canlarını çok merhamet çok bağış­ vermiş­ Kendi katından dere­
Öyle ya, Allah ve rahmet bir mağfiret
layıcı, çok merhamet edi­ aldıklarında, onlara edicidir layıcı tir ce derece rütbeler
cidir.
97. Melekler, kendilerine 'o f J L İİI J lİ ^ \jJ l3 İL Ü lÜ I
zulmeden kişilerin canları­
f î le rd 1 k ü n n â m ü s te d 'a fın e k â lû h m e k ü n tü m k â lû e n fü s ih im zâlim T i
nı aldıklarında, onlara, «Ne
yer yüzünde Onlar da: Biz zayıf kimselerdik derler Ne işte idiniz? derler kendilerine zulmeden Melekler
işte idiniz?» derler. Onlar
da: «Biz yer yüzünde za­
yıf kimselerdik.» derler.
Melekler: «Allah'ın yeryü­
vesâet ic e h e n n e m fe û lâ îk e m e /v h ü m fıh â fe tü h â c ir û jv â s i'a te n î e rd u İlâ h i le le m t e k ü n ! kâlû
zü geniş değil miydi, siz
siz de Melekler:
de orada hicret etseydiniz O ne kötü jcehennemdir işte bunların varacakları yer
orada
hicret etseydiniz ya? geniş
Allah'ın yeryüzü
değil miydi? derler

ya?» derler, işte bunların


varacakları yer cehennem­ -1
*♦
6 İ1 J j u
dir. O ne kötü gidiş yeridir.
h d e te n v lâ y e s te t 'û n e v e lv ild â n i v e n n is â i m in e r ric â li Im ü s te d 'a fın e illâ m e ş râ
98. Ancak gerçekten aciz
Ancak gerçekten aciz
ve zayıf olan, çaresiz kalan hiçbir şeye çaresiz kalan ve çocuklar kadınlar erkekler hariç gidiş yeridir
ve zayıf olan
ve hicret etmeye yol bula­
mayan erkekler, kadınlar
ve çocuklar hariç...
g a fû râ j'afüvven llâ h ü I v e k â n e 'a n h ü m | e n y y e 'fü v e i llâ h ü 'a s â fe û lâ îk e s e b lâ v e lâ y e h te d û n e
99. Umulur ki, Allah bu
çok I çok ve hicret
kimseleri affeder. Allah Allah olandır onları affeder Allah Umulur ki bu kimseleri bulamayan
bağışlayıcıdır i affedici etmeye yol
çok affedici, çok bağışla­ I

yıcıdır.
100. Her kim Allah yolun­
y e h ru c vem eny v e s e 'a h m ü râ g a m e n k e s râ n v | f î le rd i y e c id fı s e b li İlâ h i y ü h â c ir vemeny
da hicret ederse, yeryü­
zünde gidecek çok yer de çıkar da | Her kim genişlik de gidecek çok yer de bulur j yeryüzünde bulur Allah yolunda hicret ederse Her kim

bulur, genişlik de bulur.


Her kim Allah'a ve Pey­
gamberine hicret etmek
maksadıyla evinden çıkar 'a le İlâ h e cruh iJ [feka d v e k a 'â Im e v tü y ü d r ik h ü « e v e ra s û lih ' ilâ İlâhı ! m ü h â c ira n
onun kuşkusuz kendisine son­ ve hicret etmek
da sonra kendisine ölüm edicidir Allah'a
mükafatı düşer
ölüm Allah'a evinden
yetişirse ra Peygamberine maksadıyla
yetişirse, kuşkusuz onun
mükafatı Allah'a düşer. Al­
lah çok bağışlayıcıdır, çok
merhamet edicidir. e n te k ş u r û I cünâhun i 'a le y k ü m | fe le y s e I f î le rd i v e iz â d a r a b tü m ra h .m â I g a fû râ r llâhü
çok bağış­
101. Yeryüzünde sefere kısaltmanızda bir vebal size yoktur Yeryüzünde sefere çıktığınızda çok merhamet
layıcıdır
Allah
çıktığınızda kâfirlerin size A o '
bir kötülük yapacağın­
dan korkarsanız namazı kı­
saltmanızda size bir vebal 'a d û v v e n m m ü b n â le k ü m kânû 1 I k â fir n e innel lle z m e k e fe rû e n y y e ftin e k ü m ü in b iftü m I m in e şşalati
i
yoktur. Kuşkusuz kâfirler apaçık düşmanmızdır | sizin j oldular kâfirler
Kuş-
kâfirlerin
size bir kötülük
korkarsanız I namazı
(usuzl yapacağından
sizin apaçık düşmanmızdır.
.LİİJls Sûre:4 (Nisâ, 102-105)
M 94
- 0
0 ♦
AJLj L U ;
A
S 1 İ 4 I 0 - 0 - 5 L3 ,g A 9 S İ İ = > l j

i m in h ü m tâ îfe tü n m fe lte k u m | ş ş a l.ıte I le liü m ü ; fe e k a m te i fıh im v e iz â k ü n te


seninle 102. Sen onların arala­
içlerinden j bir kısmı namaza dursun namaz i onlara j kıldırdığında | bulunup da
beraber
rında bulunup da onlara
namaz kıldırdığında içle­
o liJ s S f ı/-> ^= > 4 İ^ rinden bir kısmı seninle
v e lt e / t i m in v v e râ îk ü m ı fe ly e k û n û fe iz â s e c e d û e s lih a te h ü m v e ly e /h u z ü beraber namaza dursun.
Bunlar secdeye Silahlarını da yanlarına
gelsin : diğer bir kısmı arkanızda | beklesin Silahlarını da yanlarına alsınlar
vardıklarında
alsınlar. Bunlar secde­
I i-L lJ j -iJLJLo Ij 1 'a191j i s_5,!>— A_iLjLt> ye vardıklarında diğer bir
kısmı arkanızda beklesin.
h iz ra h ü m v e ly e /h u z û m e 'a k e fe ly ü ş a llû le m y ü ş a llû tâ îfe tü n ü h ra Sonra o namaz kılmamış
seninle Sonra o namaz olan diğer kısım gelsin
kılsınlar diğer kısım
beraber kılmamış olan
seninle beraber kılsınlar
E
ve ihtiyatlı bulunsunlar,
r
silahlarını yanlarına alsın­
v e e m ti'a tik ü m 'a n e s lih a tik ü m le v t e g fü lû n e lle z n e k e fe rû jveddej v e e s lih a te h ü m lar. Kâfirler arzu ederler
j arzu I ki, silahlarınızdan ve eş­
ve eşyanızdan silahlarınızdan bir gafil olsanız da | Kâfirler ki silahlarını
lederleri
A yanızdan bir gafil olsa­
««•r >
JL. nız da size ani bir baskın
jâ l û L f ö l ;İ4 J L İ V 'î l i ^ l i h Ş
yapsalar. Eğer size yağ­
ezen b ik ü m in k â n e i 'a le y k ü m G ü n â ha v e lâ m e y le te n v v â h id e fi 'a le y k ü m fe y e m lû n e mur gibi bir eziyet erişir
bir i
Eğer size erişir | size bir vebal | yoktur bir baskın yapmayı veya hasta olursanız si­
eziyet I
-''I i « O
lahlarınızı bırakmanızda
< 1 p J L J jl İ3 - * - ö x J Û l
bir vebal yoktur. Bunun­
1 ^ 3 İJ İ^ S -
la beraber ihtiyatı elden
e 'ad d e llâ h e in n e j h iz r a k ü m vehuzû e s lih a te k ü m e n te d a 'ü k ü n t ü m m e rd â ev Iminmmetarin bırakmayın. Kuşkusuz Al­
hazırla Kuş­ Bununla beraberi elden bırak-
Allah silahlarınızı bırakmanızda hasta olursanız veya yağmur gibi lah kâfirlere alçaltıcı bir
mıştır k u su z ihtiyatı mayın
azap hazırlamıştır.
L u j 4İ111j 3û 5J lö j I 13i j e ç 153 lijj 103. O korkulu zamanda
namazı kıldınız mı gerek
k iy â m e n llâ h e i fâ z k ü rû şş a l ite fe iz â k a d a y tü m ü 'a z â b â n m m ü h n â lilk â fir n e
ayakta, gerek otururken
O korkulu
gerek ayaktaj^llgP il zikredin kıldınız mı alçaltıcı bir azap kâfirlere ve gerek yanlarınız üze­
zamanda namazı I
rinde hep Allah'ı zikredin.
Korkudan kurtulduğunuz­
da namazı tam erkanı ile
şşal te İn n e ş ş a lı h fe e k m û fe iz â tm e /n e n tü m v e 'a lâ c ü n û b ik ü m v v e k u 'û d e n v
kılın. Çünkü namaz mü­
namaz jÇünkü namazı i tam erkanı ile kılın | Korkudan kurtulduğunuzda ve gerek yanlannız üzerinde gerek otururken minlere belirli vakitlerde
yazılı bir farzdır.
j. J İ J I j I C » [j^ y .y j^ ^ \ 104. Düşman topluluğu­
f î b b g â i Ik a v m v e lâ te h in û k itâ b â n m m e v k û tâ 'a le Im ü /m in n e kânet
nu takip etmede gevşek­
Düşman topluluğunu lik göstermeyin. Eğer siz
gevşeklik göstermeyin belirli vakitlerde yazılı bir farzdır müminlere I oldu
takip etmede acı duyuyorsanız, kuş­
E
* i, ° , kusuz onlar da sizin acı
S 4İ û l duyduğunuz gibi acı çeki­
m in e İlâ h i i v e te rc û n e k e m â t e /le m û n y e /le m û n e fe in n e h ü m in te k û n û te /le m û n e
yorlar. Oysa siz Allah'tan
Oysa siz onların ümit edemeye­
umuyorsunuz sizin acı duyduğunuz gibi acı çekiyorlar j ; Eğer siz acı duyuyorsanız
Allah’tan cekleri şeyleri umuyorsu­
nuz. Kuşkusuz Allah her
V l l d I J l İ J I l I İ > 3 1i l I ® 4Î11 o L s 3 û ö f V U şeyi bilendir, hikmet sa­
Ik itâ b e ile y k e ^ e n z e ln â in n â hak mâ 'a l m e n i llâ h ü vekâne m â lâ y e rc û n
hibidir.
Kitab (Kur’ân)ı ; sana | indirdik ki Biz hikmet sahibidir
her şeyi İKuşkusuz; , . onların ümit 105. Biz sana Kitab
bilendir ! Allah I edemeyecekleri şeyleri
y t (Kur'ân)ı hak olarak in­
dirdik ki, insanlar arasın­
da Allah'ın sana göster­
baş m â lilb â în n e v e lâ te k ü l 1 İlâ h ı b im â e ra k e b eyne nnâsi lite h k ü m e i b ilh a k k i diği şekilde hüküm vere­
; Alla- sana gösterdiği sin. Sakın hainlerin savu­
savunucusu Sakın hainlerin olma insanlar arasında hüküm veresin I hak olarak
I h'ın şekilde
nucusu olma!
Sûre;4 (Nisâ, 106-113) 95 <\û

X i» 1
1 1 = . a jb i
ö ! .İJ

v e lâ tü c â d il ra h ım â k â n e g a fû r â r llâ h e in n e İlâh v e s te g firi


106. Allah'tan bağışlan­ bağışlayıcıdır Allah I Şüphesiz |
Allah ' - 1
bağışlanmanı dile
savunma esirgeyicidir
manı dile. Şüphesiz, Al­
lah bağışlayıcıdır, esirge­
yicidir.
C u^ J )ii 6l , A

W
^ jJ l

107. Kendilerine hain­ esm a m en kâne havvânen lâ y ü h lb b ü j llâ h e ın n e e n fü s e h ü m 'a n i lle z n e y e h tâ n û n e

lik edenleri savunma. Mu­


günahkârları | hain Allah Kendilerine hainlik edenleri
hakkak
Muhakkak Allah hain
günahkârları sevmez.
108. Bunlar, insanlar­
iz y ü b e y y itû n e m e 'a h ü m ıv e h ü v e i m in e İlâ h i v e lâ y e s te h fû n e m in e n n a s ı y e s te h fû n e
dan (hainliklerini) gizler­
onların yanı Bunlar, insanlardan
geceleyin kurarlarken Oysa O Allah'tan gizlemezler gizlerler de
ler de, Allah'tan gizle­ başlarındadır (hainliklerini)
mezler. Oysa O, gecele­
yin istemediği şeyi kurar­
larken onların yanı baş-
h â u lâ i h â e n tü m m ü h tâ b im â y e 'm e lû n e llâ h ü vekâne m in e Ika vl m â lâ y e rdâ
larındadır. Allah, onların
o kimseler­
Haydi siz j (ilmiyle) kuşatmıştır] onların yaptıklarını Allah olandır sözden j istemediği şeyi
yaptıklarını (ilmiyle) ku­ siniz ki
şatmıştır. <
** y ^ oy Q
109. Haydi siz dünya ha­ «L ouJ L J İ . ' i i i i l J j L ^ t J İ U İ İ
yatında onları savunuver­ y e v m e lk iy “:m e ti i 'a n h ü m llâ h e y ü c â d ilü ! fe m e n y f î Ih a y .iti d d ü n y â 'a n h ü m ; c â d e ltü m
diniz (diyelim). Peki kıya­ Allah'ın savunuverdiniz
Peki kıyamet gününde onları savunacaktır? kim dünya hayatında onları
huzurunda (diyelim)
met gününde Allah'ın
huzurunda onları kim sa­
vunacaktır? Yahut onlara
kim vekil olacaktır? y e s te g fir i Simmel n e fs e h ü ! y e z lim i ev sûen y e 'm e l | vem eny v e k lâ 'a le y h im yekûnü jmeny

110. Kim bir kötülük iş­ bir kötü­


işler Kim vekil onlara olacaktır? i kim
İT İ — I IE lük
ler, yahut nefsine zulme­
der, sonra da Allah'tan * A
'A 'J . û f . h \ ^ : ; i j j U ^ î ı İ A > : ; a ı
bağışlanmasını dilerse,
Allah'ı bağışlayıcı ve esir­ y e k s ib ü h u fe in n e m â ; is m e n y e k s ib i vem eny ra h .m â i g a fû râ r llâ h e ' y e c id i ■
Allah’­
geyici bulur. kotuluk etmiş olur 1 yalnızca ibir kötülük işlerse 1 Kim ve esirgeyici bağışlayıcı | Allah'ı | bulur
tan
111. Kim bir kötülük iş­
lerse, yalnızca kendi nef­
J
sine kötülük etmiş olur.
ev h a fle te n y e k s ib vem eny hak mâ 'a l m e n llâ h ü vekâne 'a la nefsih
Allah her şeyi hakkıy-
şeyi hakkıyle Allah
le bilendir, hikmet sahi­ veya bir hata işler de Kim hikmet sahibidir kendi nefsine
bilendir her
bidir.
112. Kim bir hata veya ^ j ^ Loujjj Lj L,g-» I Ju-2-9 Cj jJ ^ I—ftj].
bir günah işler de sonra b ü h tâ n e n v b e rıe n b ih ı y e r m i îammej ismen
v e le v lâ v e is m e n m m ü b n â fe k a d i h te m e le
onu bir suçsuzun üzerine bir suçsuzun
olmasaydı ve apaçık bir günah iftira etmiş muhakkak yüklenmiş olur onu atarsa j sonra j bir günah
atarsa, muhakkak iftira üzerine
t i,
etmiş ve apaçık bir gü­ I» jr

nah yüklenmiş olur.


113. Eğer Allah'ın sana e n y y ü d illû k m in h ü m i tâ îfe tü n m i le h e m m e t v e r a h m e tü h û 'a le y k e fe d lü İlâhi
lütuf ve merhameti ol­ seni sapıtmaya onlardan bir güruh çalışırdı ve merhameti sana ; Eğer Allah'ın lütuf
masaydı, onlardan bir
güruh seni sapıtma­
4 , 1İ 4 J I i i j u k i Ij s il 5 ; id j u 5 •! Ib u j
ya çalışırdı. Hâlbuki on­
lar, ancak kendi nefisleri­ Ik itâ b e 'a le y k e ! llâ h ü ! v e e n z e le 1 m in ş e y / v e m â y e d u rrû n e k e ; e n fü s e h ü m j illâ | v e m â y ü d illû n e
ni saptırırlar, sana hiçbir Kitab (Kur'an)ı j sana Allah indirmiş hiçbir sana zarar veremezler kendi nefislerini [ Hâlbuki onlar saptırırlar
zarar veremezler. Allah,
sana Kitab (Kur'an)ı ve
e i i l 5 li- / iÜ L İ 3 U İ s ii- ş İ sJ l J ij
hikmeti indirmiş ve sana
bilmediğin şeyleri öğret­ azm a 'a le y k e fe d lü İlâ hi vekâne , m â le m te k ü n te 'le m v e 'a lle m e k e v e lh ik m e te
i ve sana
miştir. Allah'ın sana olan büyüktür sana olan Allah'ın lütfü ve oldu j bilmediğin şeyleri ve hikmeti
öğretmiştir
lütfü büyüktür.
Sûre:4 (Nisâ, 114-121)

114. Bir sadaka vermeyi


yahut iyilik yapmayı ve­
m e 'r û fin e v ! b iş a d e k a tin | m e n e m e ra illâ m in n e c v a h ü m f i k e s r in m ] lâ h a y ra yahut da insanlar arasını
iyilik yapmayı jyahutj
Bir sadaka
emreden(ler)inki i hariç
onların aralarındaki
çoğunda jhiçbir hayır yoktur düzeltmeyi emreden(ler)
vermeyi gizli gizli konuşmalarının
inki hariç, onların arala­
rındaki gizli gizli konuş­
a l Ji
A Îıl îL İa :i-d J a 0 -4 4 malarının çoğunda hiçbir
m e r d â ti İlâ h i bögâe z â lik e y e fa l vem eny beyn e nnâs iş lâ h im ev hayır yoktur. Kim bunla­
sırf Allah'ın rızasını kazanmak için bunları yaparsa Kim İnsanlar arasını düzeltmeyi
veya rı sırf Allah'ın rızasını ka­
lut da E
zanmak için yaparsa, ya­
kında ona büyük bir mü­
kafat vereceğiz.
m im b e 'd i m â te b e y y e n e rta s û le y ü ş â k ik i vem eny e c ra n 'a z m â fe s e v fe n ü /tîh i 115. Kim kendisine doğru
besbelli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar Kim büyük bir mükafat \ yakında ona vereceğiz yol besbelli olduktan son­
ra Peygamber'e karşı çı­
' Jl
A J kar, müminlerin yolundan
c başkasına uyup giderse
v e n ü ş lih ı m â te v e lla i n ü v e llih ı g a y ra s e b ili Im ü /m i n ın e i v e y e ttte
te b i' 1 Ih ü d â ! le h : onu döndüğü yolda bıra­
onu başkasına kendi­ kırız ve cehenneme soka­
ve sokarız döndüğü yolda müminlerin yolundan doğru yol
bırakırız uyup giderse sine
U rız. Orası ne kötü bir gidiş
yeridir.
116. Şüphesiz Allah ken­
v e y e g fir u i b ih î e n y y ü ş ra k e lâ y e g fir u I llâ h e ' in n e m e ş ıra vesâet cehennem
disine ortak koşulması­
bağışlar ortak koşulmasını bağışlamaz Allah Şüphesiz bir gidiş yeridir Orası ne kötü cehenneme nı bağışlamaz. Bunun dı­
U şında dilediğini bağışlar.
IJv_oıJj V ^Lsb J -s b ^ j __ iL j o ^ Allah'a ortak koşan, mu­
hakkak ki, derin bir sapık­
d a le le m b e ' d â fe k a d d a lle i b illâ h i I y ü ş rik vem eny lim e n y y e ş â / m â d ü n e z a lik e
lığa düşmüştür.
muhakkak ki
derin bir sapıklığa Allah’a i ortak koşan kim dilediğini Bunun dışında
117. Onlar, Allah'ı bıra­
düşmüştür
kırlar da, yalnız dişile­
0I V], v3 o jS -^1 J"* ^ re taparlar. Böylece an­
cak inatçı şeytana tap­
ş e y tâ n e n m m e r d â illâ I v e in y y e d 'û n e in a s a illâ m in d û n ih î in y y e d 'û n e
mış olurlar.
Onlar, Allah'ı
matçı şeytana
ö tapmış olurlar dişilere yalnız j
bırakırlar da
taparlar
118-119. Allah o şey­
tana lanet etti. Ve o da:
4 İ U V 5 ® Ü H -fâ i . J I İ 5 İ İ I ü iÜ «Elbette senin kulların­
m in 'ib â d ik e : le e tte h iz e n n e v e k â le İlâ h le 'a n e h ü
dan belirli bir pay alaca­
v e le ü d ille n n e h ü m n e ş b â n m m e fr û d â
onları mutlaka senin kullarından ğım, onları mutlaka sap­
belirli bir pay I Elbette jve o da dedi Allah I o şeytana
saptıracağım alacağım i lanet etti tıracağım, onları boş ku­
1X runtulara sokacağım, ve
o A , x . x \ t x
o ^ V ^ I
J o V I A l i ' V— >“ f*
,g X X onlara emredeceğim de
hayvanların kulaklarını
v e le 'm ü r a n n e h ü m " z â n e le n 'â m i fe le y ü b e tti k ü n n e i v e le m ü r a n n e h ü m i v e le ü m e n n iy e n n e h ü m
ve onlara onları boş kuruntulara yaracaklar, onlara emre­
onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar
emredeceğim de sokacağım deceğim de Allah'ın ya­
ratışını değiştirecekler»
dedi. Kim Allah'ı bırakıp
da şeytanı dost edinirse,
fe k a d h a s ira m in d û n i İlâ h i ivelîyyenm ş ş e y râ n e y e tte h iz i vem eny h a lk a İlâ h fe le y ü g a y y ir u n n e
şüphesiz o
şüphesiz o, apaçık bir zi­
Allah'ı bırakıp da dost şeytanı edinirse Kim Allah'ın yaratışını değiştirecekler
uğramış olur yana uğramış olur.
* 120. Şeytan onlara vaad
^ 1 U ^ . f i l ^ ^ r X X
“ X - X ~ t ~ “ i
eder ve onları boş umut­
ş ş e y tâ n ü v e m â y e 'id ü h ü m ü v e y ü m e n ı lîh im y e 'id ü h ü m h u s râ n e n m m ü b .n â larla oyalar. Oysa şeyta­
onlara vaadi ve onları boş Şeytan onlara nın onlara vaadi, aldat­
Oysa şeytanın apaçık bir ziyana
bir şey değildir umutlarla oyalar vaad eder madan başka bir şey de­
ğildir.
121. Bunların varacakları
m e h iş â 'a n h â v e lâ y e c id û n e cehennem ü û lâ îk e m e /v h ü m 1 g u rû râ illâ yer cehennemdir. Ondan
kurtulmak için çare Ondan | bulamazlar 1 cehennemdir j Bunların varacakları yer aldatmadan başka kurtulmak için çare bula­
mazlar.
Sûre:4 (Nisâ, 122-127) 97
O ^
1 • " V n İo - » jjl3
. İm an edip iyi işler o L k J I M i 1 , U p ; İJ
122 f' « ^ X 'j ), j

yapanları da altlarından te c r c e n n â tin s e n ü d h ilü h ü m ş ş â lih â ti v e 'a m ilû v e lle z n e m enü |


ırm aklar akan c e n n e t­ iyi işler yapanlan da İman edip
akan cennetlere sokacağız
lere sokacağız, orada
e b e d î olarak kalacak­
0 - 0 - 9
lardır. Bu, A llah'ın ger­
çek vaadidir. Allah'dan eşdeku vem en j hakkâ i v e 'd e İlâ h i | ebedâ fh â h â lid n e le n h â ru m in te h tih e
Bu,
daha doğru sözlü kim daha doğru kim olabilir?
gerçek
Allah'ın vaadidir ebedî orada olarak kalacaklardır ırmaklar altlarından

olabilir? t

123. (İş), ne sizin ku­ o ^ y L İ 5 J I p

runtunuza, ne de ki­ m e n y y e 'm e l e h li Ik itâ b v e lâ e m â n iy y i b ie m â n iy y ik ü m le y s e kdâ \ m in e İlâhi


tap ehlinin kuruntusu­ sözlü I Allah'dan
yapan ne de kitap ehlinin kuruntusuna (işi, ne sizin kumntunuza göre değildir
na göredir. Kötülük y a ­
pan, o yüzden c e za ­
O M J % 0 - 9 - ^ O - o ^ f — f ^ 3 -^
landırılır. O, kendisine
A llah'tan başka ne bir vem en v e lâ n e ş râ v e lîy y e n v m in d û n i İlâ hi le h v e iâ y e c id b ih yücze sueny
O, ken­ o
dost, ne de bir yardım ­ kim ne de bir yardımcı ne bir dost Allah'tan başka
disine
bulabilir
yüzden
cezalandnlır Kötülük

cı bulabilir.
124. Erkek veya kadın,
kim m üm in olur da gü­ y e d h u lû n e fe û lâ îk e v e h ü v e m ü /m in ü n e v ü nsa m in z e k e rin m in e ş ş â lih â ti
zel am ellerden işlerse,
girerler işte onlar mümin olur da veya kadın Erkek güzel amellerden işlerse
işte onlar c en n e te gi­
rerler. Zerre kadar da
haksızlığa uğratılm az­
lar. vechehu m im m e n e s le m e ı d nenm ehsenü n e k râ v e lâ y ü z le m û n e Ice n n ete
din bakı-
125. İyilik yaparak ken­ kendisini daha iyi Zerre kadar da | haksızlığa uğratılmazlar I cennete

disini A llah'a teslim


eden ve İbrahim 'in di­ j
nine dosdoğru olarak v e h ü v e m ü h s in ü n v jlillâhi
ib r 'h m e I llâ h ü | v e tte h a z e h a n fâ m ille te ib r ^ h m e v e tte b e 'a
tâbi olan kim seden, dosdoğru olarak
İbrahim'i i Allah i edinmişti ve İbrahim'in dinine kimseden İyilik yaparak j
din bakım ından daha tâbi olan

iyi kim olabilir? Allah,


İbrahim 'i dost edinm iş­
J a ii) J J u 4İJ e O -
ti. b ik ü lli ş e y in i llâ h ü vekâne f î le rd m â ve f î s s e m v â ti m â i v e lillâ h i hal lâ

1 26. G öklerde ve yer­ her şeyi | Allah ve olandır yerde olanların jhepsi Göklerde
le fk T
dost

de olanların hepsi A ° ,
Allah'ındır. A llah, her ! 1 1 0 . i İ ı l
X
11 •<» — V-/ j r' ^ JJ V.
y
şeyi kuşatıcıdır.
v e m â y ü tl fh in n e y ü ft küm llâ h ü 1 k u li f î n n is â / v e y e s te ftû n e k e m m ü h tâ
j
1 27. Kadınlar hakkın­ j Onlar
fetvayı size veriyor Allah 1 Deki Kadınlar hakkında senden fetva isterler kuşatıcıdır
âyetler vardır
! hakkındaki
da senden fe tv a ister­
ler. De ki: Onlar hakkın-
daki fetvayı size Allah
veriyor; Yazılm ış hak­ II : t lâ tü /t û n e h ü n n e f y e tâ m e n n is â i f î Ik itâ b i I 'a le ykü m
yazılmış hakları
ları olan m irası kendi­ olan mirası
kendilerine vermediğiniz
1
öksüz kızlar i hakkında Kitap'ta size okunan

lerine verm ediğiniz ve > a


• - . *♦ O ^
nikahlanm ayı is te m e ­ u.a.0 -

diğiniz öksüz kızlar ve


v e e n te k û m û m in e Iv ild â n i v e lm ü s te d 'a h n e e n te n k ih û h ü n n e ; v e te rg a b û n e
zavallı çocuklara ve bir
davranmanız çocuklara ve zavallı nikahlanmayı I ve istemediğiniz
de yetim lere a d a le t­
le davranm anız hakkın­ 0 X o

da K itap'ta size okunan t İ C l i . .


1 w — t ^ 1 ^ ıM .îı
y
9
*
â yetler vardır. Sizin her 'a fm â b ih . i kâne llâ h e fe in n e i m in h a y rin | v e m â te f'a iû b ilk is t lilye tâ m -i
yaptığınız iyiliği, m u­ bilir onu I olandır | Allah muhakkak j iyiliği Sizin her yaptığınız adaletle ve bir de yetimlere
hakkak Allah bilir.
A
.U jJ I »
98 Sûre:4 (Nisâ, 128-134)

'a le y h im i cünâha ! fe lâ | i'râ d a n ev nüşuzen m im b e 'lih â h â fe t ' m r a e tü n i v e in i 128. Eğer bir kadın ko­
onlara bir günah yoktur
kendisinden yüz
yahut
geçimsizliğin­
kocasının endişe ederse bir kadın Eğer casının geçimsizliğin­
çevirmesinden den
den, yahut kendisinden
A t
A . ® V H ( X I» ° ^ t A | x J ‘ ' f ° x | yüz çevirmesinden endi­
’J L İJ İS
c - şe ederse, aralarında bir
le n fü s ü v e ü h d ir a ti hayr v e ş ş u lh u ş u lh â beynehüm â e n y y ü ş lih â sulh yapmalarında, onla­
Zaten nefisler hazırdır hep hayırlıdır Sulh
bir sulh
aralarında düzeltmelerinde
ra bir günah yoktur. Sulh
yapmalarında
hep hayırlıdır. Zaten ne­
fisler kıskançlığa hazır­
I ^ j J l İ j L j \Jo-t o !r^ ^ I j) X ui O İJ dır. Eğer iyi geçinir ve ge­
h a b râ b im â te 'm e lû n e llâ h e fe in n e i v e te tte k û v e in tü h s in û şşühh çimsizlikten sakınırsanız,
haberdardır yaptıklarınızdan şüphesiz
ve geçimsizlik-,
Eğer iyi geçinir kıskançlığa
şüphesiz Allah yaptıkları­
ten sakınırsanız!
nızdan haberdardır.
A A

I jJ -A -a J ^ }Jj & 129. Kadınlarınız arasın­


^ O
da her yönden adaletli
fe lâ te m ılû v e le v h a ra ş tü m b e y n e n n is â i e n te 'd ilû v e le n te s te b 'ü davranmaya ne kadar uğ­
her yönden ne kadar raşsanız buna güç yetire­
kapılıp da Kadınlarınız arasında adaletli davranmaya buna güç yetiremezsiniz
uğraşsanız
y mezsiniz. Bari birisine ta­
mamen kapılıp da diğeri­
a il \ J h j o !s J 4 -Ü I
ni askıya alınmış gibi bı­
llâ h e i fe in n e I v e te tte k û v e in tü ş lih û k e lm ü 'a lle k a h fe te z e rû h â k ü lle Im e y li rakmayın. Eğer arayı dü­
ve haksızlıktan zeltir ve haksızlıktan koru­
Allah şüphesiz Eğer arayı düzeltir askıya alınmış gibi diğerini bırakmayın Bari birisine tamamen
korunursanız
nursanız, şüphesiz Allah
çok bağışlayıcı ve esirge­
yicidir.
llâ h ü ! vekâne m in s e 'a tih küllenm llâ h ü i yügni | v e in y y e te fe r r a k â ra h m â k â n e g a fû r â r
130. Eğer karı-koca bir­
Alla­ onların muhtaç Eğer karı-koca birbirlerinden
h'ın
olandır geniş lutfuyla
her birini
Allah
bırakmaz ayrılacak olurlarsa
ve esirgeyicidir çok bağışlayıcı birlerinden ayrılacak olur­
larsa, Allah, onların her
birini geniş lutfuyla muh­
taç bırakmaz. Allah'ın lut­
veşşayna v e le k a d f î le rd m a ive f î s s e m a v â ti m â i v e lillâ h i ı hak mâ | v â s i'a n fu geniştir, hikmeti bü­
hep-
emrettik andolsun ki yerde ne varsa Göklerde j hepsi I Allah'ındır hikmeti büyüktür j lutfu geniştir yüktür.
A o X o t > A A . X , A. A A 131. Göklerde ve yerde
o
û U I j S j l s L 2 û I s a jijl I 3 İ J İ Û İ ^ 4 ^ U 5 J I i^ j I S ^ fJ l ne varsa hepsi Allah'ındır.
Sizden önce kendilerine
fe in n e i v e in te k fü r û İlâh tte k û eni I v e iy y â k ü m i m in k a b lik ü m Ik itâ b e lle z .n e û tû
kitap verilenlere ve size
Allah'­ ■ I Sizden önce
biliniz ki j Eğer inkâr ederseniz korkmanızı diye kitap verilenlere Allah'tan korkmanızı em­
tan ! kendilerine
t
" A X
rettik. Eğer inkâr eder­
seniz, biliniz ki, göklerde
ve yerde ne varsa hep­
ma v e lillâ h i h a m dâ g a n iy y e n llâ h ü vekân e f î le rd i mâ ve f î s s e m a v â ti m â fillâ h i
si Allah'ındır. Allah hiç­
hamd ve senâ O'na, hiçbir şeye hep­ Alla-
hepsi Allah'ındır Allah ve olandır yerde ne varsa ve göklerde hepsi bir şeye muhtaç değildir,
yakışır muhtaç değildir si h'ındır
A 1 y hamd ve senâ O'na yakı­
lU U f^ j U lj j ^ 4 o f j o lj- » - ^ ' 3 şır.
132. Göklerde ve yerde
y ü z h ib k ü m i in y y e ş e / vek lâ î b illâ h i i v e k e fâ vem â fî le rd f î s s e m v â ti
ne varsa hepsi Allah'ındır.
sizi giderir de Eğer Allah dilerse Vekil olarak Allah yeter ve yerde ne varsa Göklerde
Vekil olarak Allah yeter.
133. Ey insanlar! Eğer Al­
Jw j j j û L S ^ JkJ dJÜ j D L S ’ S (3 -:; j - > U o U j
lah dilerse sizi giderir de
kâne yü n d ü I m en I k a d ırâ j 'a lâ z â lik e : llâ h ü I v e k â n e : b iâ h a r in ^ v e y e / ti ; e yyüh e nnâsü başkalarını getirir. Ve Al­
lah, buna kadirdir.
isterse, bilsin ki I Kim kadirdir buna Allah Ve olandır başkalarını getirir Ey insanlar!

£, ^
134. Kim dünya nimetini
isterse, bilsin ki dünya ve
1 1 ahiret nimeti Allah katin­
b e ş râ ; s e m î'a m ! llâ h ü i vekâne i ve l-^ h ira h sevâbü ddünyâ | fe 'in d e İlâ h i i sevâbe ddünyâ dadır. Allah her şeyi çok
r çok iyi g ö m n d ir f^ ^ ^ ^ V ^ ^ 'V 'I Allah olandır ve ahiret nimeti dünya sevabı da Allah katindadır I dünya nimetini iyi işiten ve çok iyi gören­
dir.
Sûre:4 (Nisâ, 135-140) 99

j I ^.SLw. fl j I Jj j I JouLaJL; 1^ IjJUol U


e v li e n fü s Ik ü m v e le v 'a lâ lillâ h ii ş ü tîe d â e | b lIkisU i kavvâm ne | kûnû y â e y y ü h â lle z n e .ım enû
135. Ey iman edenler!
Allah şahitlik eden
Adaleti ayakta tutan ve ve kendiniz aleyhine de olsa
için kimseler
Adaleti ayakta tutan olunuz Ey iman edenleri

kendiniz, ana-babanız ve ^ . t 0^0


yakın akrabanız aleyhi­
ne de olsa, yalnız Allah
fe lâ te tt e b i'û | b ih im â i e v lâ fe llâ h ü I e v fe k îr a n I g a n iy y e n | in y y e k ü n ! le k ra b n ve IvâlideynI
için şahitlik eden kimse­
ler olunuz. Zira zengin de
olsa, fakir de olsa, Allah
uyarak
Iikisine de
! (sizden)
j

1
daha
yakındır
Allah
P İS "! olsa I yakın akrabanız
E
ana-babanız

ikisine de (sizden) daha


yakındır. Nefsinizin ar­
zusuna uyarak adalet­ h a b râ b im â te 'm e lû n e k â n e i llâ h e fe in n e tü 'r id û ev v e in te lv û e n te 'd ilû Ihevâ
şüphe­ Eğer dilinizi eğer, adaletten Nefsinizin
ten uzaklaşmayın. Eğer haberdardır yaptıklarınızdan olandır Allah çekinirseniz
siz bükerseniz uzaklaşmayın arzusuna
(şahitlik ederken) dilini­
zi eğer, bükerseniz veya

ha- 'al-, ra s û lih ı ; llez. n e z z e le | v e lk itâ b i verrasûlih. b illâ h i a m in û y â e y y ü h â lle z n e - m enü

berdardır. Peygamberine i indirdiği j Kitab'a Peygamberine Allah'a iman edin Ey iman edenler!

136. Ey iman edenler!


Allah'a, Peygamberine,
Peygamberine indirdiği
v e k ü tü b ih î v e m e lâ îk e tih ı b illâ h i v e k fü r vem eny m in k a b l llezT e n z e le v e lk itâ b i
Kitab'a, ve daha önce in­
peygamber­
dirdiği kitaba iman edin. lerini
kitaplarını meleklerini Allah'ı inkâr ederse Kim ve daha önce indirdiği kitaba

Kim Allah'ı, meleklerini,


kitaplarını, peygamber­ p Ij P i jJ I J -* b
lerini ve ahiret gününü
k e fe iT j sümme in n e lle z n e â m e n û d a le le m b e ' d â fe k a d d a lle v e ly e v m i lah lrl
inkâr ederse sapıklığın en
koyusuna düşmüş olur. inkâr eden sonra iman edip sapıklığın en koyusuna j düşmüş olur ve ahiret gününü

137. iman edip sonra .»

inkâr eden, sonra iman P


P
edip tekrar inkâr eden,
v e lâ liy e h d iy e h ü m i le h ü m | liy e g fir g | llâ h ü süınıııe: k e fe rû sümme m enü
sonra da inkârlarında ileri
sonra tekrar inkâr
ne de doğm eriştirecektir j olar Allah değildir j inkârtannda ileri gidenleri sonra iman edip
gidenleri Allah ne bağış­ j I
da ' eden
layacak, ne de doğru yola V

eriştirecektir. jJ İ Ql p j ûLü ^4--^ * J -p


138. Münafıklara da ha­ e lle z n e y e tte h iz û n e 'a z â b e n e lım â b ie n n e le h ü m I m ü n â fik n e b e ş ş irl seb lâ
ber ver ki, kendileri için kendileri için |
ediniyorlar çok acı bir azab Münafıklara da haber ver ki yola
çok acı birazab vardır. vardır !
t
139. Onlar, müminleri bı­
rakıp kâfirleri dost edini­
yorlar. Onların yanında iz­ l'iz z e te fe in n e I l'iz z e te | 'in d e h ü m ü e y e b te g û n e m in d û n i Im ü /m in n e v liy â e Ik â fir ne
zet ve şeref mi arıyorlar? bütün izzet
Hâlbuki
izzet ve
Onların yanında mi anyorlar? Onlar, müminleri bırakıp dost kâhderi
ve şeref şeref
Hâlbuki bütün izzet ve şe­
ref Allah'a aittir.
140. Allah size Kitab
(Kur'an)da: «Allah'ın y ü k fe n j ry â ti İlâ h i e n izâ s e m i'tü m f î Ik itâ b i 'a le y k ü m v e k a d n e z z e le llllâ h i ce m 'â

âyetlerinin inkâr edildiği­ inkâr Allah'ın


işittiğiniz zaman Kitab (Kur'an)da Allah size diye hüküm indirdi Allah'a aittir
edildiğini âyetlerinin
ni ve onlarla alay edildiği­
ni işittiğiniz zaman, baş­
ka bir söze geçmedikle­
ri müddetçe, o kâfirlerle in n e k ü m l f i h a d s in g a y rih h a tts y e h û d û im e 'a h ü m j fe lâ te k 'u d û | b ih â ; v e y ü s te h z e ü I bihâ

oturmayın. Aksi halde siz Aksi haldej ve


başka bir söze geçmedikleri müddetçe o kâfirlerle oturmayın alay edildiğini
sizde I onlarla
de onlar gibi olursunuz» V
diye hüküm indirdi. Mu­
hakkak ki Allah, müna­
fıkların ve kâfirlerin hep­ c e m 'a f l cehennem e v e lk â fir n e c â m i'u I m ü n â fik n e llâ h e ın n e m is lü h ü m jzenm

sini cehennemde topla­ Muha­ onlar gibi o za-


hepsini cehennemde ve kâfirlerin münafıkların toplayacaktır Allah
kkakla olursunuz man
yacaktır.
. U jJ I s
1* * 100 Sûre:4 (Nisâ, 141-147)

;J ] 13JÜ f i l ^ ;İJ û L i ^
m e 'a k ü m !e le m n e k ü n m İ k â lü m in e liâtni Ifethunm le k ü m I fe in k â n e i b ik ü m e lle z n e y e te ta b b e ş û n e 141. Onlar sizi gözetleyip
Biz sizinle
değil miydik? derler
Allah
bir zafer Eğer nasip olursa Onlar sizi gözetleyip dunrrlar dururlar. Eğer Allah tara­
beraber tarafından
fından size bir zafer nasip
< m ' * "î ' ' O olursa: «Biz sizinle bera­
------------------------- 7 r S - J jJ S e J k . ^ ^ L İJ J û L iilS ber değil miydik?» derler.
v e n e m n e 'k ü m j 'a le y k ü m e le m n e s te h v iz l^ lû neşbün lilk â fir n e i v e in k â n e Şayet kâfirlerin zaferden
SİZİ konjmadık mı? Size üstünlük sağlayarak derler
zaferden
kâfirierin Şayet olursa
bir payı olursa: (Bu defa
bir payı
da onlara): «Size üstünlük
t A A 't
A y. sağlayarak sizi müminler­
den korumadık mı?» der­
lilk â fir n e I llâ h ü I v e le n y y e c 'a le | y e v m e Ik iy m e h | b e y n e k ü m j yehküm ü fe llâ h ü m in e Im ü /m in n ler. Allah, kıyamet gü­
kâfirlere I Allah i vermeyecektir kıyamet gününde j aranızda
hükmünü
Allah müminlerden
nünde aranızda hükmünü
verecektir
verecektir. Allah, mümin­
lerin aleyhine kâfirlere
hiçbir yol vermeyecektir.
h â d i'u h ü m v e h ü v e j llâ h e y ü h â d i'û n e I m ü n â fik n e in n e s e b lâ 'a le Im ü /m in n e 142. Münafıklar, Allah'ı
o r to ı oyunlarını Hâlbuki Şüphe- aldatmaya çalışırlar.
Allah'ı aldatmaya çalışırlar Münafıklar hiçbir yol müminlerin aleyhine
başlatma geçirecektıı Allah
Y Hâlbuki Allah, onların
oyunlarını başlarına ge­
İİI ^ 3 O ^ L İJ I J L d r 1 s J l4 J I J n ^ i 3 1 3 I3
>• çirecektir. Onlar, nama­
lâ h e l v e lâ y e z k ü rû n e nnase y ü râ û n e k ü s e lâ kâm û İlâ şşal tl v e iz â lâ m û za kalktıkları zaman tem­
gösteriş bel tembel kalkarlar, in­
Allah'ı anarlar insanlara tembel tembel kalkarlar Onlar, namaza kalktıkları zaman
yaparlar
I
^ j j sanlara gösteriş yaparlar.
Allah'ı pek az anarlar.
^ 1 • Y j j V V . ^ 1 V d J j ,^ 4 4 « iS L f i Y İ
O O 143. Münafıklar, küfür ile
y ü d lili i vem eny il.ı h â u lâ / i v e lâ i ilâ h â u lâ i lâ I b e y n e z İlke m ü z e b z e b ne illâ kal lâ
iman arasında bocala­
doğra yoldan bu müminlere Münafıklar, küfür
saptınrsa
kimi şu kâfirlere ne de
bağlanırlar
Ne
ile iman arasında
bocalamaktadırlar pek az maktadırlar. Ne bu mü­
minlere bağlanırlar, ne
^ jâ lü i •Yı>Lil ^ J ı 14İI ç e 'J I a Sy i i iı de şu kâfirlere. Allah kimi
doğru yoldan saptırırsa,
Ik â fir n e lâ te tt e h iz û I y â e y y ü h â lle z n e m enü s e b ılâ le h u i fe le n te c id e I llâ h ü sen artık ona kurtuluş
kâfirieri edinmeyin I Ey iman edenler! kurtuluş yolu bulamazsın I Allah yolu bulamazsın.
144. Ey iman edenler!
£ 1 ^ 6 ü J lİ Ö İ5 j _p l ID Müminleri bırakıp da
k 1
kâfirleri dost edinmeyin.
s ü lö n e n m m ü b ın â 'a le y k ü m lillâhi e n te c 'a lû m in d û n i Im ü /m in n e v liy â e
Kendi aleyhinizde Allah'a
Kendi Alla­
apaçık bir delil mi vermek Müminleri bırakıp da dost apaçık bir delil mi vermek
aleyhinizde h'a
E istiyorsunuz?
;4 J ^ ÖJS j L U i « 145. Şüphesiz ki müna­
fıklar, cehennem ateşinin
n e ş râ le h ü m v e le n te c id e , m in e n n â r f î d d e r k i le s fe li Im ü n â fik n e in n e
bir yardım
en aşağı tabakasındadır-
Onlara bulamazsın 1cehennem ateşinin en aşağı tabakasmdadırtar münafıklar Şüphesiz ki
edici de lar. Onlara bir yardım edi­
0 y ^ 0 ci de bulamazsın.
<01 J î . î L
> t ♦ 4 ) L I , n 3 İ 3 l . ^ - : , İ 3 İ ,?— ; — — ✓ 146. Ancak tevbe eden­
ılillâhi! d n e h ü m ; v e e h le ş û b illa h i v e 'te ş a m û v e e ş le h û lle z n e tâ b û illâ ler, durumlarını düzelten­
jAllahl samimi olarak durumlarını ler, Allah'a sarılanlar ve
dinlerine Allah'a satılanlar ve tevbe edenler Ancak
için i bağlananlar müstesna düzeltenler Allah için dinlerine sa­
t A
mimi olarak bağlanan­
lar müstesna, işte bunlar
e c ıa n 'a z m â Im ü /m in n e llâ h ü ^ v e s e v fe y ü / t i m e 'a Im ü /m in n fe û lâ îk e müminlerle beraberdirler.
Allah, müminlere büyük
büyük bir mükafat müminlere Allah I verecektir müminlerle beraberdirier j işte bunlar
bir mükafat verecektir.
147. Eğer şükreder ve
iman ederseniz Allah size
'a l m â ş â k ira n ! llâ h ü i v e k â n e I ve m e n tü m | in ş e k e rtü m b i'a z â b ik ü m i llâ h ü y e f'a lü mâ azabı ne yapar? Allah,
ıkredenlerin i
size azabı I Allah I yapar | ne
şükredenlerin mükafatını
i.h .,, M „ d .! mükafatını
|j“ ™ verenı I « . - . j * » » » «
veren ve her şeyi bilendir.
» L U I
Sûre:4 (Nisâ, 148-154) o *:
101 ^ *)

'a l,m â s e m î'a n lllâ h ü i v e k â n e 1 m e n z u lim illâ m in e Ik a v li bissüi Ic e h ra llâ h ü j lâ y ü h ib b ü


148. Allah, zulme uğra­ hakkıyla her şeyi
Allah ve olandır
zulme dışın­
sözün çirkin
açıkça söylen­
Allah hoşlanmaz
bilendir hakkıyla işiten uğrayanların da mesinden
yanların dışında, çirkin
» * o f
sözün açıkça söylenme­
sinden hoşlanmaz. Allah
j j j v j I jiLP uLir <u)l ^j İ ljlj j I 6
her şeyi hakkıyla işiten, k a d ırâ | k â n e 'a fü v v e n ; llâ h e fe ln n e j 'a n s û in t e 'fû ev tü h fû h ü ev h a y ra n in tü b d û
hakkıyla bilendir. bağışlarsanız
yahut
gizlerseniz | j Bir hayrı açıklar
kıyb kadirdir I Çok bağışlayıcıdır j j biliniz ki j bir kötülüğü
da
149. Bir hayrı açıklar ya­
hut gizlerseniz, yahut da
bir kötülüğü bağışlarsa­
nız, biliniz ki, Allah da çok v e ru s ü lih , b e y n e İlâ h i , e n y y ü fe r r ik û veyürdûne verusülihı { billâhi | in n e lle z n e y e k fü r û n e
ile p e y ^ m - ve peygam- | Onlar,
bağışlayıcıdır, her şeye Allah arasını | ayırmak isterler inkâr ederler
berlerinin herlerini ^ Allah'ı
hakkıyla kadirdir.
150. Onlar, Allah'ı ve pey­
gamberlerini inkâr eder­
beyne Zdllke e n y y e tte b iz û veyündûne b lb e 'd in v v e n e k fü r u b ib e 'd in v n ü /m in ü v e y e k û lû n e
ler, Allah ile peygamber­
Bu ikisinin (imanla
lerinin arasını ayırmak is­ küfrün) arasında
tutmak isterler kimini inkâr ederiz Kimine inanırız derler
terler. «Kimine inanırız,
kimini inkâr ederiz» der­ L I l i Se L L U U l i ; Is f î i 5 j L Ü I ^ ib J jî o î ı ^
ler. Bu ikisinin (imanla 1 1 ^ ^ ^ ^ I

'a z â b â n m m ü h .n â lilk â f ir n e v e e 'te d n â hakk Ik â fir û n e û lâ îk e h ü m ü sebilâ


küfrün) arasında bir yol
tutmak isterler. alçaltıcı bir azab Biz de kâfirlere hazırlamışızdır gerçek kâfirlerdir işte onlar bir yol

151. işte onlar gerçek


kâfirlerdir. Biz de kâfirlere
alçaltıcı bir azab hazırla-
s e v fe û lâ îk e m in h ü m b e y n e e h a d in m | v e le m y ü fe r r ik û v e ru s ü lih ı billâhi v e lle z n e A m enû
mışızdır. (Allah) pek ve peygamber
işte onlar onlar ve arasında ayırım yapmayanlara Allah'a iman edenler
152. Allah'a ve peygam­ yakında lerine
t
berlerine iman edenler
ve onlar arasında ayırım
yapmayanlara (Allah) pek e h lü Ik itâ b i y e s e lü k e re h tm â g a fû r â r llâ h ü vekâne ü c û ra h ü m y ü /tıh im
yakında mükafatlarını ve­ çok bağışla­
Kitap ehli senden istiyorlar çok merhametlidir Allah ve olandır | mükafatlarını verecektir
recektir. Allah çok bağış­ yıcıdır

layıcıdır, çok merhamet­ ■ . I


^ y *

lidir. . U ,f,l
y ♦ VK'

153. Kitap ehli, senden, m in fo lik e ; e k b e ra m usa fe k a d s e e lû i m in e s s e m â i k itâ b â n m 'a le y h im


kendilerine gökten bir ki­ bundan
daha
Musa'dan istemişler ve gökten indirmem
1 bir kitap kendilerine
büyüğünü
tap indirmeni istiyorlar.
o Jl
Musa'dan bundan daha
I
büyüğünü istemişler ve:
«Allah'ı bize açıkça gös­ tte h a z û jsümttıej b iz u lm ih im şşâ'ikatü fe e h a z e th ü m ü c e h r a te n llâ h e î e rin â fe k a lû
ter» demişlerdi. Haksız­ (tanrı) edinmiş-; | Haksızlıklan cebe­ bize
yıldınm onları çarptı açıkça Allah'ı demişlerdi
lıkları sebebiyle onları yıl­ lerdi S i biyle göster
C o
dırım çarptı. Sonra kendi­
lerine açık deliller geldi­
ği halde buzağıyı (tanrı) m û s .; I v e te y n â i 'a n z â lik fe 'a fe v n â Ib e y y in â tü m im b e 'd i m â c â e th ü m ü l'icle
edinmişlerdi. Onları bun­ I Onları bundan
Ve Musa'ya (yetki) verdik affettik açık deliller kendilerine geldiği halde buzağıyı
dan dolayı da affettik. dolayı da

Ve Musa'ya açık bir delil


(yetki) verdik. LLLJj L â_x _3 J J G U aJLi
154. Söz vermeleri için d b u lû le h ü m ü v e k u ln â b im s â k ih im tt û r a fe v k a h ü m ü i v e ra fe 'n â s ü ltâ n e n m m ü b nâ
Tur dağını üzerlerine kal­ girin i Onlara dedik Söz vermeleri için tu r dağını | üzerlerine kaldırdık açık bir delil
dırdık. Onlara: «O kapı­
dan secde ederek girin»
dedik. Yine onlara: «Cu­
martesi yasağını çiğne­ m s â k a n g a l zâ m in h ü m veehaznâ f i s s e b ti lâ te 'd û jle h ü m v e k u ln â ısüccedenvl Ibâbe
meyin» dedik ve onlardan sağlam bit söz I ve onlardan I aldık Cumartesi Yine secde
yasağını çiğnemeyin | | dedik j ederek
sağlam bir söz aldık.
i . >
. U j J I ö j
^ ‘ T 102 Sûre:4 (Nisâ, 155-162)

155. Verdikleri söz­


lJ^_J
İ U u J
den dönmeleri, Allah'ın
âyetlerini inkâr etmeleri,
b ig a y ri h a k k i n v ! le m b iy â e I v e k a tlih im ü I bi ly â t i İlâ h i ! v e k ü fr ih im ; m sâkahüm | fe b im â n e k d ih im
haksız yere peygamberle­
haksız yere peygamberlerini öldürmeleri Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri Verdikleri sözden dönmeleri
I i i
rini öldürmeleri ve «kalb­
lerimiz kılıflıdır» demelerin­
den dolayı (başlarına tür­
lü belalar verdik). Doğru­
illâ kal lâ i fe lâ y ü /m in û n e | b ik ü fr ih im | 'a le y h â j llâ h ü j ö b e 'a bel gulf k u lû b ü n â | v e k a v lih im su Allah, inkârları sebebiy­
Doğru­ ve demelerinden
Pek azı hariç i onlar inanmazlar | inkârları sebebiyle j |(g|p|*j^j Allah kılıflıdır kalblerimiz dolayı (başlarına le onların kalplerini mühür-
su türlü belalar verdikl
lemiştir. Pek azı hariç onlar
L x - IjL 9 L j | ^ •âj j ^ l .» X lâ g ^ ^ ^ j ** i ^ ^ inanmazlar.
156.(Kalblerinin mühürlen­
k a te ln â in n â i v e k a v lih im ^ b ü h tâ n e n 'a z m â 1 'a ld m e ry e m e v e k a v lih im v e b ik ü fr ih im mesinin diğer bir sebebi
Bir de ve (Kalblerinin mühürlenmesinin diğer bir
öldürdük demeleridir i büyük bir iftirada. Meryem'e de İsa'yı) inkâr etmeleri ve
Biz bulunmalarıdır sebebi de İsa'yı) inkâr etmeleri
Meryem'e büyük bir iftira­
da bulunmalarıdır.
157. Bir de «Biz Allah'ın pey­
ve in n e le h ü m şübbihej v e l.ık in ; v e m â ş a le b û h ü v e m â k a te lû h ü i ra s û le İlâh Im e s ıh a ' sâ b n e m e r y e m e gamberi Meryem oğlu İsa
Ger­ Fakat öldür- i Oysa onu ne Allah'ın peygam­
onlara ne de astılar Meryem oğlu İsa Mesih'i Mesih'i öldürdük» demele­
çekte gösterildi! dükleri kimse öldürdüler beri
E S y ridir. Oysa onu ne öldürdü­
Ji
6j JLj Lj L oj Lo I j İ lLu . »! j JI ler, ne de astılar. Fakat öl­
dürdükleri kimse, onlara İsa
v e m â k a te lû h ü i t t ib â 'a z z a n n İllâ I m in 'ilm in Ib ih .jm â le h ü m l m in h le fı ş e k k in m f hi lle z n e h te le fû gibi gösterildi. Onun hak­
Onu öldürmediler zanna uyuyorlar
Sa­
bir bilgileri
o hu­
yoktur
ondan tam bir kuşku Onun
anlaşmazlığa düşenler
kında anlaşmazlığa düşen­
dece susta yana içindedirler hakkında
ler, ondan yana tam bir kuş­
ku içindedirler. O hususta bir
bilgileri yoktur. Sadece zan­
m in e h li Ik itâ b i v e in m i hak mâ I 'a z z e n I llâ h ü ! v e k â n e I ile y h llâ h ü a fe 'a h û j be yeknâ
na uyuyorlar. Onu kesinlikle
öldürmediler.
Kitap ehlinden hiçbir kimse yo ktu rkıj hıkmetsahibidir A lb h jv e o la n d r r j^ ^ ^ | A » a h | S : | ! kesinlikle
158. Fakat Allah onu ken­
o >

JLJâ>k_9 I j j I j»^ j o ^ [ disine yükseltmiştir. Allah,


aziz (daima üstün)dir, hik­
fe b iz u lm in m şe h dâ 'a le y h im | yekûnü i v e y e v m e Ik iy - m e ti ! t e b le m e v tih b ih î illâ le y ü /m in e n n e
met sahibidir.

şahitlik onlara edecektir I Kıyamet gününde o j ölmeden önce


ona
iman etmiş olmasın
159. Kitap ehlinden hiçbir
zulmetmeleri
(İsa'ya)
kimse yoktur ki, ölmeden
önce ona (İsa'ya) iman et­
miş olmasın. Kıyamet gü­
'a n s e b II İlâ h i v e b iş a d d ih im le h ü m ü h ille t fa y y ib â tin j 'a le y h im h a rra m n â m in e lle z n e h â d û
nünde o, onlara şahitlik
edecektir.
Allah yolundan ve alıkoymalar, helâl kılınan temiz şeyleri | kendilerine haram krldık Yahudilerin
160-161. Yahudilerin zul­
V,
O< metmeleri ve birçok kim­
° S -
seleri Allah yolundan alı­
koymaları, yasaklandık­
bilbâtil e m v â le n n â s i ! v e e k lih im i v e k a d n ü h û 'a n h ü rribi v e e h z ih im ü k e s ıiâ
yemeleri
ları halde faiz almaları ve
haksız yere ve insanların mallarını yasaklandıkları halde faiz almaları birçok kimseleri
sebebiyle insanların mallarını hak­
sız yere yemeleri sebe­
4 -x -e ^ ö ^ -> 1 -^ 1 ^ 1 C I J lP (S ri LS j J L p Î j biyle daha önce kendileri­
ne helâl kılınan temiz şey­
m in h ü m i f î l'ilm i î rrâ s ih û n e İç k in i 'a z â b e n e l m â î m in h ü m lilk â fir n e v e e 'te d n â
leri haram kıldık. Onlardan
onlardan ilimde derinleşmiş olanlar Fakat can yakıcı bir azap Onlardan kâfir olanlara hazırladık kâfir olanlara can yakıcı bir
azap hazırladık.
î j i ^ \ y ^ £ i J i j  ı ; j ^ j J ^ ı ı l^ û j L o ° ^ û j - L y i J f j 162. Fakat onlardan ilim­
de derinleşmiş olanlar ve
şşal^ıte v e lm ü k im n e i m in k a b lik e i v e m â ü n z ile | ile y k e | b im â ü n z ile | y ü /m in û n e | v e lm ü /m in û n e
iman edenler, sana indiri­
Onlar, namaaj kılan | ve senden önce j indirilenlere | sana j indirilene | iman ederler j ve iman edenler lene ve senden önce indi­
rilenlere iman ederler. On­
lar, namazı kılan, zekât ve­
ren, Allah'a ve ahiret gü­
e c ı^ n 'a z m â | û lâ îk e s e n ü / t h im v e ly e v m i l ı h i r Ib illâ h i j v e lm ü /m in û n e j z z e k te nüne iman edenlerdir, işte
büyük bir mükafat | işte onlara vereceğiz j ve ahiret gününe Allah'a iman edenlerdir zekât onlara büyük bir mükafat
vereceğiz.
J ..L U İİİİJ
Sûre:4 (Nisâ, 163-170) 103 1 *r

veevhaynâ m im b e 'd ih v e n n e b iy în e ı ^ ila n û h in v kem â evhaynâ ile y k e evhaynâ i inna


ondan sonra
vahyettik ve peygamberlere Nuh'a vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik I biz
gelen
163. Muhakkak biz,
Nuh'a ve ondan son­
ra gelen peygamberlere
vahyettiğimiz gibi, sana veeyyûbe v e 'ıs a v e le s b â ti v e y e 'k û b e v e is h â k a v e is m ı' le ilâ ib rn fiim e
da vahyettik. İbrahim'e, Eyyûb'a İsa'ya torunlanna Yakub'a İshak'a İsmail'e İbrahim'e
İsmail'e, İshak'a,Yakub'a E
torunlarına, İsa'ya, Ey-
yûb'a, Yunus'a, Harun'a fv -a jL ı* ' j j j -i j *—*—d—’ ' J J ^ J 3 3^3
ve Süleyman'a da vah­ te d kaşaşnâhüm v e ru s ü le n z e b û râ ıd â v .ıd e ı v e ıte y n â ı v e s ü le y m în v e h a rû n e veyûn ü se
yettik. Davud'a da Ze­ anlattığımız peygamberlerle Zebur'u
Davud'a
verdik j ve Süleyman'a da Harun'a Yunus'a
da
bur'u verdik. t
1

164. Daha önce sana an­


lattığımız peygamberler­
le, anlatmadığımız başka te k i m â m ûs • ; llâ h ü v e k e lle m e ı 'a le y k te m n e k ş u ş h ü m v e ru s ü le l m in te b lü 'aleyke
Ve peygamberle-
peygamberlere de (vah­ bir konuşma ile i Musa ile de I , konuştu i sana anlatmadığımız başka
■e de (vahyettik)
Daha önce sana

yettik). Ve Allah M usa ile


de konuştu.
165. Peygamberleri müj­
h u c c e tü r r 'a le İlâhi lin n â s i lie llâ y e k û n e v e m u n a r ne m ü b e ş ş ir n e m sü le n m
deciler ve azab haberci­ ve azab habercileri
bir baha­ Peygamberteri
Allah'a karşı insanların olmasın müjdeciler
leri olarak gönderdik ki, neleri olarak gönderdik ki
peygamberlerden son­
ra insanların Allah'a kar­ d J Ij Il i . 'J i I r> , Io l i
şı bir bahaneleri olmasın.
ile y k e b im â e n z e le y e ş h e d ü | llâ h ü I,ik in i hak mâ 'a z z e n llâ h ü vekâne b e 'd e rrusül
Allah mutlak üstündür, olduğuna yegane hikmet mutlak üs­ peygamberlerden
indirdiğini Allah Fakat Allah ve olandır
yegane hikmet sahibidir. şahitlik eder sahibidir tündür

166. Fakat Allah, sana


indirdiğini kendi ilmiy­
le indiimiş olduğuna şa­ lle z n e k e fe rû in n e şehdâ i b illâ h i v e k e fâ yeşhedûn v e lm e lâ îk e tü b i'ilm ih ; enzelehû
hitlik eder. M elekler de i Şüphe-1 buna şahitlik
Melekler de | ilmiyle
kendi
inkâr edip şahitliği de ! Allah'ın i kafidir.
ederler indirmiş
buna şahitlik ederler. A
I
Allah'ın şahitliği de kafi­
jU J i j Ij ^ ıJ I â I© lW ş •S Ş L 3 , 1 j i i l i jjû I i * Ij j
dir. 1 ^ 1 ' X ,

167. Şüphesiz inkâr edip, v e z a le m û | in n e lle z n e k e fe rû d a le le m b e ' d â | ö d d a llû 1 'a n se b d i İlâ hi 1 veşaddû

insanları Allah yolundan ve zulmedenleri | Muhakkak, inkâr edenleri derin bir sapıklığa düşmüşlerdir ' insanları Allah yolundan alıkoyanlar
alıkoyanlar, derin bir sa­
pıklığa düşmüşlerdir.
168. Muhakkak Allah,
ö r ıte cehennem e illâ ö r |<â v e lâ liy e h d iy e h ü m liy e g fir a le h ü m llâ h ü lem yeküni
inkâr edenleri ve zulme­
cehennemin yoluna Onları ne de doğru
denleri ne bağışlar, ne de eriştirir ne bağışlar i Allah değildir
(iletecek ve) ancak bir yola
doğru bir yola eriştirir.
169. Onları ancak cehen­ ^ l l l l I 4 İ I Ç © 1 ' ^ 4İI J l İ J U İ öl 3=>i l'udl ,Sx J l i .
nemin yoluna (iletecek yâ e yyü h e nnâsü y e s râ 'a le İlâhi z lik e vekâne ebedâ■ f hâ hâlid ne
ve) onlar orada ebedî ebedî
Ey insanlar çok kolaydır Allah'a Bu ise ve olandır I onlar orada kalacaklardır
olarak kalacaklardır. Bu olarak

ise Allah'a çok kolaydır.


j i J L I l i
170. Ey insanlar. Resul
size, Rabbi'nizden hak­ le k ü m (layrâl fe m in û m ir r a b b ik ü m b ilh a k k i rra s û lü ( a d c â ekü m ü
kı (gerçeği) getirdi. Ken­ Kendi
yaranmza
ona inanın Rabbi'nizden hakkı (gerçeği) Resul sizeç
olarak
di yararınıza olarak ona t
inanın. Eğer inkâr eder­
seniz, bilin ki göklerde
<g>C._k-SL> ^ Iû j ^ 3 ^ 13 9 13-LLI I J U ü Ij
ve yerde olanların hepsi hak mâ 'a l m e n i llâ h ü vekâne : v e le r d f î s s e m v â ti m â |lillâ h iife in n e i v e in te k fü iû

Allah'ındır. Allah bilendir, hikmet sahibidir I bitendir Allah i ve olandır i ve yerde olanların göklerde ^®P^'lhündıı i ederseniz
hikmet sahibidir.
U ls
^‘ i 104 Sûre:4 (Nisâ, 171-175)

J i J ı I V S j I V
illâ Ih a k k "ale İlâ h i v e lâ te k û lû i fı d ın ik ü m lâ te g iû 1 y â e h le Ik itâ b i

ancak doğru olanı ve Allah hakkında | söyleyin Dininizde taşkınlık etmeyin j Ey kitab ehli!
171. Ey kita b ehli! Di­
ı ^ u t ninizde ta şkın lık e tm e ­
J > ^ j <>4* h f U İI
k5 ^ C ~ 1
yin ve A lla h hakkında
ild m e ry e m e e lk â h â v e k e lim e tü h ra s û lü İlâ hi Im e s h u '^sâ b n ü m e r y e m e j in n e m â
a n ca k do ğ ru olanı sö y­
Meryem'e atmış olduğu j kelimesi Allah'ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih I sadece leyin! M e ry e m oğlu İsa
t
M e s ih , sa d e ce A lla h 'ın
e lçisi, M e ry e m 'e a t­
m ış o ld u ğ u k e lim e ­
le k ü m h a y râ l in te h û i se l ıse h | v e lâ te k û lû v e ru s ü lih b illa h i | f e - m in û m in h iv e r û h u n m
si ve O 'ndan b ir ruh tu r.
ıJ (Allah) ve peygamber­
Kendi yararınız için buna son verinj qçjqj. demeyin ' Allah'a inanın O'ndan ve bir ruhtur
lerine A lla h 'a ve p e y g a m b e r­
le rine inanın (A llah) ü ç ­
U s o l s ^ l J U
u İ J s o ' ^ L k p L > I S tll U j I tü r d e m e yin . Kendi ya­
rarınız için buna son v e ­
ma v e f î s s e m .ıv â ti i mâ î leh,îı le h u v e le d i enyyekûne sübhânehü ilâ h ü n v v â h id i llâ h ü jin n e m â
hep- O'nun­ O yüce Muhak- rin. M u h a kka k ki A llah
ve Göklerdeki hepsi çocuk sahibi olmaktan tek bir ilâhtır Allah
dur (münezzeh)dir kak ki te k b ir ilâhtır. O, ço cu k
I,
o^ ^ sah ib i o lm a k ta n yüce
> 4 -^ û j i u o l J lS L Ü J J y s 4 4 j (m ün ezze h)dir. G ökler­
'a b d e l enyyekûne Im e s h u I le n y y e s te n k ife j v e k lâ | b illa h i ; v e k e fâ I f î le rd deki ve ye rd e kile rin he p ­
Hiçbir zaman si O 'n un dur. V ekil olarak
bir kulu olmaktan çekinmez Vekil olarak Allah yeter yerdekilerin
Mesih de
A lla h y e te r.
U
J< S
172. H içb ir zam an M e ­
sih de A lla h 'ın bir kulu
v e y e s te k b ir 'a n 'ib â d e tih ı i y e s te n k if vem eny v e lâ Im e lâ îk e tü Im ü k a r r a b û n jlillâ h i o lm a k ta n çekinm ez,
ve büyüklük taslarsa Alla-
bilsin ki
O'na kulluk etmekten çekinir Kim Allah'a yakın melekler de
h'ın
A lla h 'a yakın m e le k le r
de. K im O'na kulluk e t­
j : , L 4 | L y 11 J U İ ^ S m e k te n ç e k in ir ve bü­
yüklük ta sla rsa bilsin ki
ş ş â llh â ti v e 'a m ilû | fe e m m â lle z m e d m e n û c e m î'â ! ile y h i I fe s e y e h ş ü r u h ü m
O, onların h e psini huzu­
güzel işler yapanlara gelince] inanıp hepsini I huzuruna i O, onların toplayacaktır runa to p la y a c a k tır.
173. İnanıp güzel işler
I j j - ^ I 0 ^ 4 * 4 İS 4 '^ ^ | W - a- 9 S - a-9
-k -A — yap an lara ge lin ce , on la ­
v e e m m â lle z n e s te n k e fû m in fe d lih veyezdühüm ü c û ra h ü m fe y ü v e ffıh im rın m ü ka fa tla rın ı eksiksiz
onlara daha fazlasını onların ö d e ye ce k ve lü tfu n d a n
Allah'a kulluktan çekinip ve lütfundan eksiksiz ödeyecek
da verecektir mükafatlannı
onlara daha fazlasını da
V
v e re c e k tir. A lla h 'a kul­
lu kta n çe kin ip büyüklük
m in d û n i İlâ hi le h ü m v e lâ y e c id û n e 'a z â b e n el m e n v fe y ü 'a z z ib ü h ü m , v e s te k b e r û ta sla ya n la ra da ş id d e tli
kendile- bir şekilde azab e d e ce k
ve onlar Allah'dan başka ne, bulamayacaklardır şiddetli bir şekilde | azab edecek | büyüklük taslayanlara da
ve on la r A lla h 'd a n başka
ke n dilerine ne bir d o st,
S U 4 - li v J -L İJ i u^ı c v4 ı İ J s ne de bir yard ım cı bula-
m ir r a b b ik ü m b ü rh â n ü n m kad câ ekü m yâ e yyüh e nnâsü v e lâ n e ş ırâ v e lîy y e n v m aya caklardır.
Rabbinizden bir delil 1 Size IMuhammed) geldi Ey insanlar! ! ne de bir yardımcı j bir dost 174. Ey in san lar! Size
Rabbinizden bir de lil
o I> l- ix iil3 İ ı b l> U l ^ J l Ü Ü e C i ^ IJ ;İl4 J I L İ J S jlj (M u h a m m e d i g e ld i ve
size ap açık bir n u r in d ir­
bihı] v e 'te ş a m û b illâ h i fe e m m â lle z n e .ım e n û n û râ n m m ü b ın â ile y k ü m v e e n z e ln â
dik.
O'na I sımsıkı satılanları | Allah'a inanıp apaçık bir nur ve size indirdik
175. A lla h 'a inanıp O 'na
B^ sım sıkı sarılanları (A l­
< ı-k ..A .A ~ w ,.0 Û .I lah), ke n d isin d e n bir
ş ir â ta n m m ü s te k m â ile y h i v e y e h d ıh im v e fe d lin v m in h ü f , r a h m e tin m ; fe s e y ü d h ilü h ü m ra h m e t ve lu tfa soka cak
ve kendi­ kendi­ ve ke n d isin e vara n d o s­
dosdoğru yola iletecektir ve lutta bir rahmet I sokacak
sine varan sinden
d o ğ ru yola ile te c e k tir.
Sûre:4(Nisâ, 176)
;L j L U İ İ ^ I
Sûre:5 (M âide, 1-2) O "
105

176. Senden fetva isti­


yorlar. Deki: «Allah size
velehûllefi veledünv le y s e h e le k e ' m r u ü n ı in i f î Ik e lâ le h y ü ftk ü m llâ h ü ' k u li : y e s te ftû n e k
kelâle (babasız ve ço­
kelâle (babasız ve size mirası hakkmdai . . .
cuksuz kimse) nin mi­ Çocuğu olmayan öfase b k ld ş i fakat
çocuksuz kimse)nin hükmünü aç*kyor i
Deki Senden fetva istiyartar

rası hakkında hükmünü i. a ^ ^ o •»


açıklıyor: Çocuğu olma­
yan, fakat kız kardeşi bu­
fe in k â n e tâ s n e te y n i velerd ille m y e k ü lle h â I v e ln ü v e y e r is ü liâ | m â t e ıa k n iş fü fe le h â i ü h tü n
lunan bir kişi ölürse, bı­
Eğer (ölenin) r™.,,™.! olmayan i erkek kardeş ona vans bıraktığı
raktığı malın yarısı o (kız iki kız kardeşi varsa kız kardeş ölürse i olur mahn
yansı
' nundur
'S r ‘‘e?
kardeşijnundur. Çocuğu
olmayan kız kardeş ölür­
^ ^ ^ ^ ^ y
se, erkek kardeş ona va­
fe liz z e k e ri I v e n is â e n ı r ic â le n v i v e in k â n O ih v e te r m im m â te r a k s s ü lü s â n i i fe leh ü m â
ris olur. Eğer (ölenin) iki
I vekız
kız kardeşi varsa, bırak­ erkeğin hissesi erkek Eğer kardeşler bıraktığının üçte ikisi ; onianndv
olurlarsa
tığının üçte ikisi önlerin­
dir. Eğer kardeşler erkek
ve kız olurlarsa, erkeğin
'a l m b ik ü lli ş e y in v e llâ h ü : e n te d illû le k ü m : llâ tiü iy ü b e y y in ü : h a ^ lü n s e y e y n mislü
hissesi, iki kızın hissesi
(hükümlerini)
i
kadardır. Şaşırmamanız hakkıyla büendır her şeyi ARah Şaşırmamanız için Allah iki kızın hissesi kadardır
açıklıyor
için Allah size (hüküm­
lerini) açıklıyor. Allah, her
şeyi hakkıyla bilendir.
<01 D j ^ o Lo ^ ^ ^ 3 o I 0^

MÂ-'İDEH MÂİDE SURESİ


5. MÂİDE SÛRESİ
Medine döneminde in­
miştir. 120 âyettir.
nah m llâ h ir r a h m a n i b is m i
Rahman ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla. v e R ahim Rahmân olan Allah'm ismiyle

1. Ey iman edenler! Söz­


leşmeleri yerine getirin. ; İ ; İ p
İhramlı iken avlanmayı
'a le y k ü m m â y ü tla illâ b e h m e tü le n 'â m i deküm | ü h ille t b il'u k û d i e v fû i y â e y y ü h â lle z n e m enü
helal saymamanız şartıy­ okunacak müs
size çeşitli hayvanlar I size helal kılındıj Sözleşmeleri | j Ey iman edenler!
la, çeşitli hayvanlar size olanlar tesna
helal kılındı. Ancak ha­
ram oldukları size oku­ h U İ L ^ I e o l - j 4 u a il D İ? S ^ ^ î j j4 ^ i
nacak olanlar müstes­
y i e y y ü h â lle z n e m enü y ü r îd i m â y e h k ü m ü l^ h e inne) v e e n tü m b u ru m şşa ydi m ü h illî gayra
na. Şüphesiz Allah dile­ helal
Ey iman edenler! dilediği şeye hükmü verir Anah İhramlı iken avlanmayı şartıyla
diği hükmü verir. hesıZ' saymamanız
Jl,
2. Ey iman edenler!
Allah'ın alâmetlerine, ha­
. ^ 1 5 - iİ ill V5.JSİ4J! V i f 13_kJI S4--İ-IIV5 ?iil SiL»_A IjJ L « ^
ram aya, kurbanlık hedi­ v e lâ â m m n e v e lâ Ik a lâ îd e v e lâ Ih e d y e v e lâ ş ş e h ra Ih a râ m e ş e 'â îra İlâhi lâ tiih illû
yelere, gerdanlıklarına ve gerdanlıklanna ve 1 kurbanlık hediyelere | haram aya 1 Allah’ın alâmetlerine
sakm saygısızlık
yönelenlere etmeyin
Rablerinden lutuf ve rıza
bekleyerek Kabe'ye yö­
nelenlere sakın saygı­
sızlık etmeyin. İhramdan fe ş tâ d û v e iz â h a le ltü m v e rid v â n â m ir r a b b ih im fe d le n m y e b te g û n e Ib e y te Iharâm e
çıktığınız zaman avlana­ avlanabilirsiniz
İhramdan çıktığınız
ve rıza Rablerinden lutuf bekleyerek Kabe’ye
bilirsiniz. Sizi Mescid-i
Haram'dan çevirdiklerin­
den dolayı bir topluma
karşı olan kininiz, sizi sal­ v e te 'â v e n û e n te 'te d û 'a n i Im e s c id i Ih a râ m i i en şaddûküm şene n ü ka vm in ; v e lâ yeCTİm enneküm
dırıya sevk etmesin. İyi­ yardımlaşın saldınya Mescid-i Haram’dan
Sin çevırdiklennden bir topluma ^
dolayı karşı olan kınınız
lik ve takva üzerinde yar­
dımlaşın, günah ve düş­
manlık üzerinde yardım­
laşmayın. Allah'tan kor­ ş e d d ü l'ik â b lllâ he in ne İlâh v e tte k û v e l'u d v â n i ; 'a le lis m i : v e lâ te 'â v e n û v e tte |w 'a le Ibirri

kun. Çünkü Allah'ın aza­ azabı çetindir


jAlla-iÇünjAlla-j
! korkun j ve düşmanlık ! günah ûzennde | yardımlaşmayın ve takva iyilik üzennde
I h'ın kü ih'tani
bı çetindir.
^•n 106 Sûre:5 (M âide, 3-5)

3. Leş, kan, domuz eti,


0 ^ 1 U s u ^ s f İJ is ;u A u l^ U iS J .
Allah'tan başkasının adı
bih .| lig a y ri İlâ h i v e m â ü h ille v e le h m ü Ih in z ıri veddem ü im e y te tü 'a ie y k ü m ü hurrimet anılarak kesilen; boğul­
j Allah'tan başkası- muş, vurulmuş, yukar­
kesilen domuz eti I kan I Leş size haram kılındı
I nın adı anılarak
dan düşmüş, boynuzlan­
J S İ Loj mış, canavar yırtmış olup
j L o
c
« A g . J l 5 _ ? tU a J Ü I J s j 4 J -X _ İe J U e J I J
da canlı iken kesmedik­
mâ z e k k e y tü m leriniz; dikili taşlar (put­

i
iliâ I v e m â e k e le s s e b ü 'u | v e n n e th a tü ıv e lm ü te ra d d iy e tü i v e lm e v k û z e tü v e lm ü n h a n ik a tü
canlı iken dışın- lar) üzerine boğazlanan
canavar yırtmış olup da I boynuzlanmış j yukardan düşmüş j vurulmuş boğulmuş
kesmedikleriniz da
hayvanlar ve fal oklarıyla
kısmet (şans) aramanız
U s
size haram kılındı. Bun­
y e is e e ly e v m e fis k z .'lik ü m b ile z lâ m j v e e n te s te k s im û 'a le n n ü s u b i i v e m â z ü b ih a ların hepsi doğru yoldan
ümitsizliğe
Bugün
doğru yoldan
^hepsT oklarıyla i kısmet (şans) aramanız (putlar) üzerine!
boğazlanan çıkmaktır. Bugün kâfirler,
düşmüşlerdii çıkmaktır hayvanlar
dininize karşı ümitsizliğe
Ji ^ o<
düşmüşlerdir. Onlardan
korkmayın, benden kor­
d neküm le k ü m e k m e ltü e ly e v m e vehşevn fe lâ te h ş e v h ü m m in d n ik ü m lle z n e k e fe rû kun. Bugün dininizi ke­
dininizi size
kemale
Bugün benden korkun Onlardan korkmayın dininize karşı kâfirler
male erdirdim, size nime­
erdirdim
timi tamamladım. Size
din olarak İslâmî beğen­
^ U - jJ — g>VI
dim. Kim açlıktan dara­
m e h m e ş a tin d tu r r a f. fe m e n i d nâ lis lâ m e İle küm ü v e ra d tü n i'm e t 'a le y k ü m lır, günaha istekle yönel­
açlıktan daralır Kim din olarak İslâmî Size beğendim nimetimi
meden bunlardan yemek
üzerinizdeki tamamladım
zorunda kalırsa, ona gü­
nah yoktur. Çünkü Allah
bağışlayan, merhamet
lekümüj ü h llle î ku l llehüm l ü h ille i m âzâ! y e s e lû n e k e I ra h m ! g a f û r u r lllâ h e ife in n e illis m in g a y ra m ü te c â n ifil edendir.
Size 4. Sana, kendilerine ne­
kılındı » « ' İ S L S J — İ i " S S * N ' M “ “ ı t « « lı r '™ '» C 2 lS 5 S S ‘
-> . 1
yin helal kılındığını soru­
yorlar. De ki: «Size iyi ve
temiz şeyler helal kılın­
fe k ü lû i İlâh jmimmâ 'a lle m e k ü m ü jtü 'a llim û n e h ü n n e i m ü k e llib n e m in e Ic e v â rih i v e m â 'a lle m tü m i tta y y ib â tü dı.» Allah'ın size öğretti­
yiyin
i Alla- ji
| size öğrettiğinden ğinden öğreterek yetiş­
öğreterek alıştırarak i avcı hayvanlann yetiştirdiğiniz j iyi ve temiz şeyler
tirdiğiniz avcı hayvanların
sizin için tuttuklarını yiyin
ve üzerine Allah'ın adı­
s e r 'u l h is â b illâ h e ü n n e İlâh v e tte k û . 'a le y h i j v e z k ü rû s m e İlâ hi 1 'a le y k ü m nı anın (besmele çekin),
I

hesabı çabuk görendir j Allah


Allah'­
korkun ve üzerine
Allah'ın adını anın
sizin İçin tuttuklarını
Allah'tan korkun. Muhak­
tan (besmele çekin)
kak Allah, hesabı çabuk
görendir.
| iU - « L x. İ 7S J u U L k - ^ l 13 J J İ j J I ^ L x i s S ‘^ L U - İ a J I J U l ^ S 4 -^ ^ O
5. Bugün size iyi ve temiz
v e ta 'â m ü k ü m le k ü m h illü l Ik itâ b e lle z n e 'ıtû ; v e ta 'â m ü tt a y y lb â t ileküm ü ü h ille i e ly e v m e şeyler helal kılındı. Ken­
helal ol­ Kendilerine
Isizin yiyeceğiniz dej size
kitap
verilenlerin [ yiyecekleri iyi ve temiz şeyler I size ; Bugün dilerine kitap verilenlerin
duğu gibi
yiyecekleri size helal ol­
duğu gibi, sizin yiyeceği­
niz de onlara helâldir. Ve
Ikitâbe m in e lle z n e r.tû v e lm ü h ş a n â tü m in e Im ü /m in â ti v e lm ü h ş a n â tü le h ü m i h illü l müminlerden iffetli hür
kendilerine Ve müminlerden
verilenlerden namuslu hür kadmlar olanlarıyla onlara helâldir kadınlar ve sizden önce
kitap hür kadmlar
kendilerine kitap verilen­
lerden namuslu hür ka­
u - i-
dınlar, zina etmeksizin,
v e lâ m ü tte h iz T g a y ra m ü s â fih n e m ü h ş in n e i ü c û ia h ü n n e ! izâ " te y tü m û h ü n n e I m in k a b lik ü m gizli dost tutmaksızın, na­
namuslu bir şekilde ödedi- j muslu bir şekilde mehir-
tutmaksızın zina etmeksizin iffetli mehirlerifit ve sizden önce
ğiniz takdirde, size helâldir
t
lerini ödediğiniz takdir­
^Ö~i. I S ^3A>• jJl3 ûU -j VU _^İlSLj ^^3 Û
^3 -3^J rkUgC- 1 de, size helâldir. Her kim
imanı inkâr ederse, ame­
m in e Ih â s ir n f î lâ h ira ti y e h ü v e j 'a m e lü h fe k a d h a b ita b il m â n i y'ekfür vemenyi ehdân li boşa gitmiş olur ve o,
inkâr ahirette zarara uğrayan­
zarara uğrayanlardandır ahirette | ve o | ameli boşa gitmiş olur imanı Her kim gizli dost
ederse
lardandır.
Sûre:5 (M âide, 6-9) 107 ) *v

vücûheküm fâ g s ilû İlâ şşa l tl izâ k u m tü m y â e y y ü h â lle z n e .îm e n ü


6. Ey im an edenler!
N am az kılm aya kalktı­ yüzlerinizi yıkayın Namaz kılmaya kalktığınız zaman Ey iman edenler!

ğınız zam an, yüzlerinizi


ve dirseklere kadar el­
>•
lerinizi yıkayın. Başları­
ile Ik e 'b e y n v e e r c ü le k ü m b lr u û s lk ü m vem sehû ile Im e râ fik l v e e y d iy e k ü m
nızı m eshedin, iki to p u ­
iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın Başlarınızı meshedin dirseklere kadar ve ellerinizi
ğa kadar da ayaklarını­
I
.» o >
zı yıkayın. Eğer cünüp I»» *
I i -N
iseniz tem izlenin. H as­ iL » -3 * O İ J I j ^

ta iseniz, yahu t yolcu­ câe ev 'a lâ s e fe rin ev k ü n tü m m e rd â v e in fâ tta h h e r û v e in k ü n tü m c ü n ü b e n

lukta iseniz, yahut bi­ gelmişse yahut yolculukta iseniz yahut Hasta iseniz eğer temizlenin Eğer cünüp iseniz
riniz ab d est bozm ak­
( s C y 1.
tan gelm işse yahu t ka­ 1 A A A A . J 'C, S i l 1 i Ü s l 2 İ J h 1 V V o XS-j^ , v ^ 1
' j r — * •* ' J 1- ti 1 * ^ ............. y y
dınlara dokunm uşsa­
nız, su da bu lam am ış­ fe te y e m m e m û i m â e n fe le m te c id û n n ıs a e Ic im e s tü m ü ev m in e Igâfti e h a d ü n m m in k ü m
dokunmuş-
sanız, te m iz bir to p ra­ teyemmüm edin i su da bulamamışsanız kadınlara yahut abdest bozmaktan biriniz
sanız
ğa te y e m m ü m edin. J|
* 'iA * I ^ .
Bunun için de yüzlerini­
)
zi ve ellerinizi o toprak­ llâ h ü ^ mâyürdü m in h veeyd küm ; b lv ü c û h ik ü m fâ m s e h û ş a ' id e n ta y y ib e n
la m eshedin. Allah size o top­
Allah istemiyor ve ellerinizi i Bunun için de yüzlerinizi meshedin temiz bir toprağa
bir güçlük çıkarm ak is­ rakla

tem iyor, fa k a t sizi te ­


m izlem ek ve şükrede­
siniz diye de üzeriniz­ n i'm e te h u Iv e liy ü tim m e : liy ü ta h h ir a k ü m i yü r dü | v e l.ik in y ! m in h a ra c in v j 'a le y k ü m liy e c 'a le

deki nim etini ta m a m la ­ üzerinizdeki i ve |


sizi temizlemek istiyor fakat bir güçlük size çıkarmak
nimetini I tamamlamak I
m ak istiyor.
7. Allah'ın, üzerinizde­
ki nim etini ve «işittik, 'a le y k ü m
vem sâkahû i 'a le y k ü m i n i'm e te İlâ h i v e z k ü rû le 'a lle k ü m te ş k ü r n
ita at ettik» dediğinizde
ahdini i üzerinizdeki 1 Allah'ın, nimetini hatırlayın şükredesiniz diye de size
sizden aldığı ve kendi­
t I jı ° o ^
siyle sizi bağladığı a h ­
t i l ö l j j j jjl
dini hatırlayın. A llah'tan
korkun, çünkü Allah in n e İlâ h v e tte k û v e e ta 'n â s e m i na k ü ltü m İz lle z v â s e k a k ü m bihT

göğüslerin özünü çok Allah'­ sizden aldığı ve kendisiyle


korkun itaat ettik ve işittik dediğinizde zaman
tan sizi bağladığı
iyi bilir.
*
8. Ey im an edenler, ^ Ij j I jAJol **
^** O jX oly y
Allah için hakkı ayak­
şühedae ilillâ h i k a v v â m ın e kûnû y â e y y ü h â lle z m e o m e n û b iz â ti ş ş u d u r
ta tu ta n la r ve a d a le t­ ve adaletle | Allah
ayakta tutanlar yapanlar olunuz Ey iman edenler göğüslerin özünü
le şahitlik yapan lar olu­ şahitlik 1 için

nuz. Bir kavm e olan ki­


niniz, sizi adaletsizliğe J l İ . j. 3 3 ö k O ' J f i V iV A a jö
sevketm esin. A daletli hüve i'd ilû 'a lâ e llâ te 'd ilû ş e n e ' n ü k a v m in v e lâ y e c r im e n n e k ü m b ilk ls ti

olun, çünkü o, takvaya çünkü


Adaletli olun adaletsizliğe Bir kavme olan kininiz sizi sevketmesin hakkı
0
daha yakındır. A llah'tan
Jl ^ , X® 1X > s: ^
korkun. Şüphesiz Allah, V C "i j, 1 a iı 1J^ 1 - ^ ; ^ 'j J \
O * J- X
yaptıklarınızdan habe r­ }
llâ h ü v e 'a d e b im â te 'm e lu n h a b ru m llâ h e in n e İlâh v e tte k û litte k v â ekrabü
dardır.
Şüphe-; Allah'­
Allah 1 ^“e t m ^ " 1 yaptıklarınızdan I haberdardır Allah korkun j takvaya daha yakındır
9. Allah, im an ed e n le ­ siz tan
y-^
re ve salih am el işle­ 1» 0

.11 t f î o . 1 ^ 1 l î l 1 1 — i jJI
yenlere şöyle vaad e t­ '— ^

miştir; Onlar için m ağfi­ v e e c ru n 'a zım i m e g fir a tü n v le h ü m | ş ş â lih â ti 1 v e 'a m ilû lle z n e a m e n û
ret ve büyük bir m üka­ ve büyük bir mükafat vardır mağfiret Onlar için | ve salih amel işleyenlere iman edenlere j
i
fa t vardır.
1 * A 108 Sûre:S (M âide, 10-13)

4,Lk^l LİjUL Ij4İ^S tji-i 1 0 . İnkâr e d e n ve


â y e tle rim iz i y a la n la ­
e ş h â b ü Ice h m | û lâ îk e | b i y â tin â vekezzebû v e lle z n e k e fe rû
yan lara g e lin c e , işte
cehennemliktirlef j işte onlar î ve âyetterimiâ j yalanlayanlara gelince İnkâr eden onlar, c e h e n n e m lik tir-
- -
fl-» ”o , iI *•
ller.
o -î C • I ^ \(
_kJLp ^ I c>,ObJt-j I J J _ ^ J j j J I l j <3>
11. Ey im an e d e n - _
kavm ün|liem m ei iz I İlâ h i 'a le y k ü m n i'm e te z k ü rû yâ e y y ü h â lle z n e m enü ler! A llah 'ın size olan S
bir yelten-
Hant size olan Allah'm nknebni hatırlayın Ey iman edenler! n im e tin i h atırlayın. ^
to p lu lu k mişb de

t 1.
H ani bir to p lu lu k size ^
II S~ I' “ ^ ° ' K°\ \ i ®^ ° î o^ ° 11 I t * °\ el u z a tm a y a (te c a v ü ­
ze) y e lte n m iş ti d e , O
İlâ h v e tte k û 'a n k ü m e y d iy e h ü m fe k e ffe e y d iy e h ü m lle y k ü m e n y y e b s ü tû
Aüah'- O (Allah) onların | (A llah) onların e lle ­
korkun sizden çekmişti el size uzatmaya (tecavüze)
tan ellerini i rini sizden ç e k m iş ti.
A lla h 'ta n korkun. M ü ­
m in le r yalnız A lla h 'a
b e n f is 'â îl 1 m sâka llâ h ü ehaze Im ü /m in n fe ly e te v e k k e li v e 'a le İlâ h i dayan sınlar.
Israüoğulanndan söz Allah almıştı Müminler dayansınlar yalnız Allah'a 1 2 . A lla h , İsrailo ğ u la-
rından söz alm ış tı. İç­
iû U - s l lerinden on iki m ü fe t­
le în e k a m tü m ü m e 'a k ü m j in n i llâ h ü | v e k â le nekbâ s n e y 'a ş e ra m in h ü m ü v e b e 'a s n â tiş g ö n d e rm iş tik ... A l­
dosdoğm kıldığınız
sizinle Ben, mu­
Allah
şöyle
müfettiş on iki İçlerinden I
I
göndermiştik
lah şöyle d em işti: «
berabenm hakkak demişti
B en, m u h a k k a k sizin­
A o

pnO ^ \ j s ^ S ^ ı s ^ L k J i le b e ra b e rim . N a m a ­
zı d osd oğru kıldığınız,
v e e k r a d tü m ü v e 'a z z e rtü m û h ü m b iru s ü l : v e m e n tü m I z z e k te v e te y tü m ü ş ş a l te
ze k â t verdiğiniz, p e y ­
sarfett^inız takdirde I | peygamberlerine | iman ettiğiniz zekât verdiğiniz Namazı
g a m b e rle rim e im an
e ttiğ in iz ve o nlara y a r­
a il d ım d a bulu nduğun uz,
v e le ü d h ile n n e k ü m 'a n k ü m s e y y iâ tik ü m le u k e ffir a n n e k a rd a n h ase n e l I llâ h e (m allarınızı) A llah y o ­
ve SİZİ günahlarınızı mutlaka örter güzelce
I Allah lunda g ü zelce s a rfe t-
lyolunda
X E tiğiniz ta k d ird e , g ü ­
i- !
J ü j w " . ,. 0 nahlarınızı m u tla k a ör­
X ♦
te r v e sizi altın d an ır­
m in k ü m b e 'd e z lik e k e fe ra fe m e n ; le n h â r m in te h tih e te c r c e n n â tin
Fakat her |
m a k la r akan c e n n e t­
sizden bundan sonra küfrederse ırmaklar atandan akan korum cennetlere
kim de I lere korum . F akat siz­
d en h er kim d e, b u n ­
X— a L l _ * J I ^ ‘) L L ^ 1 <2> Jl XI J — A- f l - 9
X ^ X X ■* * dan sonra k ü fred erse,
le 'a n n â h ü m m sâkahüm fe b im â n e|< dih im sevâe sseb I fe k a d d a lle d osd oğru yoldan s a p ­
onları lanetledik Sözlerini bozdukları için dosdoğm yoldan sapmış olur m ış olur.
V A A 13. S özlerini bozdu k­
ları için onları la n e t­
venesû 'a n m m e v â d i'ih Ik e lim e y ü h a r r ifû n e k â s iy e h i k u lû b e h ü m v e c e 'a in â
ledik ve kalblerini k a ­
unuttular yerlerinden Kelimelen değiştiriyorlar katılaştırdık
tılaştırdık. K e lim e le ­
1 ve kalblerini hale gebrdik
ri yerlerin d e n d e ğ iş ­
V l ; _ ^ 5 _ b l j . L l j iL ü .
tiriyorlar. U yarıld ıkla­
rı şe y d e n p a y a lm ay ı
illâ i m in h ü m 'a l 1 h â în e tin ırı v e lâ te z â lü t e tt a li'u m im m â z ü k k ir û b ih hazzanm
u n u ttu la r, içlerin d en
daima
hariç hainlik görürsün Uyarıldıkları şeyden
onlardan pay almayı p ek azı hariç, d aim a
o n lard an hainlik g ö rü r­
sün. Y in e de onları a f­
Im ü h s in n : y ü h ib b ü 1 llâ h e ^ in n e v e ş fe h i 'a n h ü m : fe 'fü i m in h ü m 1 k a l le n m fe t, a ld ırm a . Çünkü A l­
güzel davrananları sever | Allah | Çünkü j aldırma jvine de onları j affet İçlerinden | pekaa
lah güzel davran an ları
s e ver.
Sûre:5 (M âide, 14-17) 109 1 M

" 3 \1 ^ L İ İ İ . I L İ I I > J I İ

fenesCı m sâkahüm ehaznâ n e ş â râ in n a v e m in e lle z n e k â lü

unutmuşlardı söz almıştık hıristiyanız I Biz diyenlerden de

v e lb e g d â e l'a d â v e te I beynehüm ü fe e g ra y n â m im m â z ü k k ir û b ih hazzanm

M Biz de onların Onlar da kendilerine


kin ve düşmanlık soktuk çoğunu
arasına hatırlatılan şeylerin
^ 14. «Biz hıristiyanız» t »
d iyen lerd e n de söz a l­ . . . ' .^Jl o
■d j
m ıştık. O n la rd a ken d i­
b im â k â n û y e ş n e 'u n , llâ h ü I v e s e v fe y ü n e b b iü h ü m ü ilâ y e v m i Ik iy a m e h
lerine h atırla tılan ş e y ­
ne yapmış olduklarını Allah onlara elbette haber verecektir kıyamete kadar sürecek
lerin çoğ u n u u n u t­ i

m uşlard ı. Biz de o n la ­
rın a ra sın a, k ıy a m e te
kad ar sü re c e k kin ve k e s ra n m le k ü m y ü b e y y in ü ra s û lü n â kad câeküm y â e h le Ik itâ b i
dü şm an lık soktuk. A l­ çoğunu size açıklayan peygamberimiz size geldi Ey kitap ehli!
lah, ne y a p m ış oldu k­
larını onlara e lb e tte t = ^ X I ~
J l
y
h a b e r v e re c e k tir.
'a n k e s r v e y e 'fû m in e Ik itâ b i m im m â k ü n tü m tü h fû n e
15. Ey kitap ehli! Ki­
çoğundan da vazgeçen Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin
ta p ta n g izlem iş o ldu­
y
ğunuz şeylerin ç o ğ u ­ «ı# Jl -v*
ı U
nu açıkla y an , ç o ğ u n ­ I

v e k itâ b ü n m m ü b n n û ru n v m in e İlâ hi kad câeküm


dan da v a z g e ç e n p e y ­ llâ h ü b ih i I yehdı

g a m b e rim iz size geldi. Allah o kitablai ile t i r ve apaçık bir kitap da bir nur Allah'tan Ayrıca size gelmiştir

A yrıca size, A lla h 'ta n Jl


" H l . ^
bir nur ve a p a ç ık bir JLJ I V o
CT^
kitap da gelm iştir. m in e z z u lü m â ti v e y ü h r ic ü h ü m s ü b ü le s s e lâ m i rid v â n e h û m e n i tte b e 'a

16. A llah o kitab la rı­ karanlıklardan Onları çıkarır selamet yollarına rızasına uygun hareket edenleri
zasına uygun h a re k e t A
e d e n le ri s e la m e t yol­
larına iletir. O nları iz­
le k a d il - ş ir â ü n m m ü s te k m v e y e h d ih im b iiz n ih ilâ n n û rl
niyle karanlıklardan
Muhakkak ki! dosdoğru yola ve onları sevk eder izniyle aydınlığa
aydınlığa çıkarır ve
onları d osd oğru yola
İ L ^
sevk ed er. j

fe m e n ku l h ü v e Im e s h u b n ü m e ry e m in n e llâ h e iie z n e k â lü kefe ra


17. M u h a k k a k ki, «A l­
kâfir olmuş­
lah, a n c a k M e ry e - » » 1 ; ancak Meryemoğlu İsa Mesih'tir Allah diyenler
lardır
m oğ lu İsa M e s ih 'tir» )

diyen ler kâfir o lm u ş ­ I j i j i J Ü L İJ


lardır. (O nlara) de ki: Im e s h a b n e m e ry e m e e n y y ü h lik e in e râ d e şeyen m in e İlâ h i yem likü
«A llah, M e ry e m o ğ - helak etmek istese engel O'na (Allah'a) olabilir?
Allah, Meryemoğlu İsa Mesih'i
lu İsa M e s ih 'i, a n a s ı­
nı ve bütü n y eryü zü n -
o J » y v l j
dekileri h elak e tm e k
v e le r d i m ü lk ü s s e m v â ü v e lillâ h i c e m 'â f î le rd i vem en veüm m eti.
istese O 'na kim e ngel
Allah'a
yerin Göklerin bütün yeryüzündekileri İve o kimseler ki
olabilir?» G öklerin, y e ­ aittir

rin ve ikisi ara s ın d a k i-


lerin m ülk iyeti s a d e c e
A lla h 'a a ittir. O, diled i­ te d T 'a l 1 k ü lli ş e y in v e llâ h ü m â yeşâ/ y e h lü k u v e m â beynehüm â
ğini y a ra tır. A llah , her kadirdir her şeye Allah O, dilediğini yaratır
ve ikisi arasındakilerin mülki-
yeti sadece_______
şeye kadirdir.
a J ^ L ^ I s
^1* 110 Sûre;5 (M âide, 18-23)

y ü 'a z z ib ü k ü m fe lim e ' kul I v e e h ib b â u h e b n â ü İlâ h i i nehnü i v e n n e ş â râ • ly e h û d ü ; v e k â le ti 18. Bir de Yahudiler ve


size azap ediyor? ''' ! ''® sevgilileriyiz! Allah’ın oğulları | Biz i ve Hıristiyanlar} Bir de Yahudiler i dediler Hıristiyanlar, "Biz, Allah'ın
oğulları ve sevgilileriyiz!"
dediler. De ki: "Öyley­
se, niçin günahlarınızdan
velillâhii m enyyeşâ/ i v e y ü 'a z z ib ü | lim e n y y e ş â ü | y e g fir u m im m e n h a le k beşerunm e n tü m ı b e l ; b iz ü n û b ik ü m dolayı size azap ediyor?
Allah'- i bir beşer- Doğru- günahlarınızdan
I dilediğini de | azap eder O, dilediğini bağışlar iOnun yarattıklarından Doğrusu siz. Onun ya­
su dolayı
A o rattıklarından bir beşersi­
niz. O, dilediğini bağışlar,
dilediğini de azap eder.
y â e h le Ik itâ b i i Im e s ır : v e ile y h i i v e m â b e y n e h ü m â i v e le r d i m ü lk ü s s e m ":v â ti Göklerin, yerin ve arala-
' " 1 i i
Ey ehl-i kitap! j Sonunda dönüş j Onadır j ve aralarındakilerin | yerin Göklerin egemenliği rındakilerin egemenliği
Allah'ındır. Sonunda dö­
Ü i u û î J 3 4 l ; İ J ^ L İ l i nüş, Onadır."
19. Ey ehl-i kitap! Pey­
m a caena e n te k û lû m in e m u s ü li 'a l'- fe tr a tin m | le k ü m ly ü b e y y in ü r a s û lü n â kad câ e kü m
i tatlı ve acı
gamberlerin arasının ke­
Peygamberlerin ara­
Bize gelmedi demeyesiniz diye
sının kesildiği zamanda
fetret zamanında size i gerçekleri rasulümüz size geldi sildiği zamanda, fetret
■ açıklayan .
A b zamanında, "Bize hiçbir
İİIS İZ İ V5 ^ S . müjdeci ve uyarıcı gel­
medi" demeyesiniz diye,
k a d ir 'a lü k ü lli ş e y in I v e llâ h ü I venez r i beşV unv I fe k a d c â e k ü m : v e lâ n e z rin I m im b e ş rin v
size tatlı ve acı gerçekleri
bir müjde-
gücü yeter her şeye Allah'ın ve uyarıcı
leyici
İşte size geldi ve uyarıcı hiçbir müjdeci açıklayan rasulümüz size
geldi. İşte size bir müj-
deleyici ve uyarıcı gel­
di. Allah'ın her şeye gücü
fık ü m I iz c e 'a le 'a le y k ü m i n i'm e te İlâ h i z k ü rû y â k a v m i ; lik a v m ih - i m ûs ı k â le v e ız
yeter.
şöyle
İçinizden j çıkarmış size verdiği i Allah'ın nimeti j düşünün Ey halkım! i halkına i Musa Bir zamanlar
I demişti 20. Bir zamanlar Musa,
halkına şöyle demişti: "Ey
halkıml Allah'ın size ver­
diği nimeti düşünün: içi­
yâ k a v m i m in e l'â le m n ehadenm m â le m y ü / t i v e .ib ık ü m m ü lû k e n s v e c e 'a le k ü m ; e m b iy â e
1
1 nizden peygamberler çı­
Ey halkım! âlemlerden hiçbirine | vermediği şeyleri j size vermişti j krallar | sizi yapmış |peygamberler karmış, sizi krallar yap­
mış, size âlemlerden hiç­
J lp ^ 4 i4Ü- 5_z
:uİİüi j,y^ı ıjj.:ı birine vermediği şeyleri
vermişti."
'a lâ e d b â r ik ü m v e lâ te r te d d û , le k ü m llâ h ü , İle t k e te b e le rd a Im ü k a d d e s e te d h u lû
Elaydi, 21. "Ey halkım! Haydi,
arkanıza dönmeyin size bahşettiği Arz-ı Mukaddes'e, Kutsal Topraklara! girin
i Allah'ın i Allah'ın size bahşettiği
j
Arz-ı Mukaddes'e, Kutsal
\ l \ j ji4 - ^ i3 ^ l ^ . x *9 ö \ 4 4 ^ 4 ^ 0 O n . ^ 4 - 1Y d j j j L 3 Topraklara girin, arkanıza
in n e fıh â ya m usa k â lû
dönmeyin, yoksa pişman
veınna kavm en ce bb â r ne fe te n k a lib û h â s ir n
olursunuz."
biz zorba bir topluluk Orada var yoksa pişman olursunuz
22. (Onlar şöyle) dediler:
"Ey Musa! Orada zorba
bir topluluk var, onlar ora­
d â h ilû n fe in n â m in h â fe in y y e h r u c û m in h â h a tt y e h ru c û le n n e d h u le h â dan çıkmadıkça, biz ora­
ya girmeyiz. Eğer oradan
gireriz biz de oradan Eğer çıkarlarsa lonlar oradan çıkmadıkça oraya girmeyiz
çıkarlarsa, biz de gireriz."
<■
>
23. Onların o korktukla­
rı kimselerden Allah'ın
d h u lû 'a le y h im ü Ib â b 'a le y h im â llâ h ü ie n 'a m e m in e lle z n e y e b â fû n e ra c ü lâ n i k â le kendilerine nimet verdiği
nimet iki adam çıkıp şöyle dedi:
Üzerlerine saldırın, kapıyı tutun j kendilerine Allah'ın Onların o korktukları kimselerden iki adam çıkıp j
verdiği
"Üzerlerine saldırın, ka­
e 4 . _ o 4 y d i o i i 4 İ 4 i 4 ı y : ^ s 3 4 J u ^ ı i i 4 İ İ 4 j i 3 ı i pıyı tutun. Bir kere ora­
ya girdiniz mi, muhakkak
in k ü n tü m m ü /m in n i fe te v e k k e lû v e 'a le İlâ h i ; g a lib û n e ; fe in n e k ü m I fe iz â d e b a ltü m û h ü siz galipsinizdir. Eğer ger­
Eğer gerçekten müminlerseniz j güvenin Allah’a ı galipsinizdir j muhakkak siz I Bir kere oraya girdiniz mi çekten müminlerseniz,
Allah'a güvenin."
Sûre:5 (M âide, 24-31) 111 111

24. (Sözlerine devamla


şöyle) dediler: "Ey Musa!
v e r a b b ü k e e n te ; fâ z h e b f ih â m â dâm û iebedenm le n n e d h u le h â ın n a y â m û sâ kâlû
Onlar orada bulundukça,
Haydi ebediy­
biz oraya ebediyyen gir­ Rabbinle
sen
i Onlar orada bulundukça
yen
oraya girmeyiz biz Ey Musa! dediler

meyiz. Haydi sen Rabbinle


git, ikiniz savaşın, biz işte j J L 3 < 3 > » o L x - , g .a Mj LL3
burada oturacağız."
lâ e m lik ü in n ı : ra b b i i k â le k â 'id ü n h â h ü n â ı in n â i fe kâ tilâ
25. (Bunun üzerine Musa
söz geçiremi- Ey Rab- Musa şöyle
şöyle) dedi: "Ey Rabbim! ben oturacağız işte burada biz ilkiniz savaşın
yorum bim! dedi
Görüyorsun, ben nefsim­
le kardeşimden başkası­ ,^ 4 - ^ J ı j ^ L L } I j» j i J i
na söz geçiremiyorum. Bi­
zimle günahkâr halkın ara­ 'a le y h im m üha rra m e tü ni fe in n e h â i k â le v e b e y n e Ik a v m i Ifâ s ik m beynenâ fâ fru k
Allah şöyle
sını ayır!" onlara haramdır ! Artık orası günahkâr halkın arasını Bizimle ayır
buyurdu
Z
26. Allah şöyle buyurdu: L « î.
"Artık orası onlara kırk yıl
haramdır. Oldukları yerde
'a le Ik a v m i Ifâ s ik în fe lâ te /s e f î le rd i y e tıh û n e seneh e r b e 'n e
sersem sersem dolaşıp
sersem sersem
duracaklar. O günahkâr O günahkâr topluluk için üzülme Oldukları yerde
dolaşıp duracaklar
yıl kırk

topluluk için üzülme!" Jl r.

27. Onlara Adem'in iki oğ­ U _»^l C ib p b p j l J İJ U , fü l ^ 1 Ui J jlj


lunun kıssasını hakkıy­
m in e h a d ih im â i fe tü k u b b ile | k u rb â n e n k a rra b â b ilh a k k n e b e e b n e y , id e m e I 'a le y h im I ve tlü
la oku. Hani ikisi birer ya­
ikisi birer sunmuşlar Adem'in iki oğlunun
kınlık sunmuşlardı da, bi­ birinden kabul edilmiş
yakınlık dı da
Hani hakkıyla
kıssasını
Onlara oku

rinden kabul edilmiş, di­ t


> o
ğerinden edilmemişti. Ş .; '4 İ I İ J J j z t j U i l J ü z L -J L U V J li
(Sunduğu kabul edilme­
yen), "Seni kesinlikle öl­ m in e Im ü tte k m - llâ h ü |ye te ka b b e lü | in n e m â I k â le le e k tü le n n e k k â le m in e lâ h a r v e le m y ü te k a b b e l
Seni kesinlikle
düreceğim!" dedi. Diğe­ muttakilerinkini i Allah : kabul eder. | ancak dedi diğerinden I edilmemişti
şöyle dedi öldüreceğim!
ri ise şöyle dedi: "Allah, -JJI
ancak muttakilerinkini ka­
bul eder."
mm lie k tü le k | y e d iy e b ib â s itin y enâ mâ 1 lite k tü le n ı i leîm b e s e tte
28. " Yemin olsun, sen
seni öldürmek | uzatacak Yemin olsun, sen
beni öldürmek için bana Ben elimi ' ben elim bana uzatsan da
için ! değilim beni öldürmek için
elini uzatsan da, ben seni o

öldürmek için sana eli­


mi uzatacak değilim!
Ben, âlemlerin Rabbi olan fe te k û n e j v e is m ik e | b iis m ı e n te b û e ü rid ü innT j ra b b e l'â le m în llâ h e ehâfü

Allah'tan korkarım." olmanı


hem de kendi j hem benim
senin yüklenip isterim Ben âlemlerin Rabbi olan Mlah'tan korkarım
günahını günahımı
29. "Ben, senin hem be­
nim günahımı, hem de
J ' 0 - ?
kendi günahını yüklenip
cehennemliklerden olma­ n e fs ü h û i le h û fe ta v v e 'a t c e z â û z z â lim ın v e z fliik e m in e ş h â b i n n â r

nı isterim." İşte, zalimlerin kendi-


nefsi kolay gösterdi zalimlerin cezası işte budur cehennemliklerden
sine
cezası budur.
30. Bunun üzerine nefsi, L 3 tJ I <JL jL L 9 ıJ ^
kendisine kardeşini öldür­
meyi kolay gösterdi. O da yebhasü g u râ b â n y llâ h ü fe b e 'a s e m in e Ih â s ih n fe e ş b e h a fe k a te le h û j k a tle e h h i

0 da tuttu,
tuttu, onu öldürdü. Son­ eşeleyen bir karga gönderdi j Sonra hüsrana uğrayanlardan oldu kardeşini öldürmeyi
onu öldürdü
ra hüsrana uğrayanlardan
oldu.
31. Derken Allah, kardeşi­
e 'a c e z tü y â v e y le tâ ! k â le s e v e te e h ıh y ü v â rî k e y fe liy ü r iy e h û f î lerdi
nin cesedini nasıl örtece­
ona göstermek
ğini ona göstermek için, aciz ni kaldım? Eyvah! I dedi kardeşinin cesedini örteceğini nasıl
için
yeri

yeri eşeleyen bir karga £ Jl J o


gönderdi. "Eyvah! Şu kar­
{3 ) J L jJ I ^® ^ l5 J^ ^ ^I J - İ - o ü j.5 ^ 1 ü
ga kadar olup da, kardeşi­
min cesedini örtemekten m in e n n â d im ın fe e ş b e h a s e v e te e hı fe ü v â r iy e i m is le h a z â Ig u râ b i en ekûne

âciz mi kaldım?!" dedi. Pişman olanlardan oldu. I kardeşimin cesedini örtemekten Şu karga kadar olup da
Pişman olanlardan oldu.
*
i l l J l r ,
^ ^ Y Sûre:5 (M âide, 32-36)

l—* ij JJL9 4_jl J jl j.


32. Bu nedenden dola­
n e fs e m I k a te le | m e n | e n n e fı: i 'a lâ b e n î is râ île k e te b n â m in e d i z â lik
yı, İsrail oğullarına kitap­
kitapta
bir insanı öldürürse Kim İsrail oğullarına bildirdik Bu nedenden dolayı ta şunu bildirdik: Kim bir
şunu
insanı, insana karşılık ol­
maksızın ya da yeryüzün­
\
de bir bozgunculuğa kar­
vem en c e m ı'â nnase k a te le fe k e e n n e m â i f î le rd i i fe s â d in ev b ig a y r i n e fs in
şılık olmaksızın öldürür­
öldürmüş b ir bozguncu­ ya
Kim de bütün insanları sanki yeryüzünde insana karşılık olmaksızın I
gibi olur luğa karşılık
da se, sanki bütün insan­
Olmaksızın
u
s ları öldürmüş gibi olur.
L ıJ — ili j 14- ^ ^ L a L L -^ -H Kim de bir insanın haya­
tını kurtarırsa, sanki bü­
ru s ü lü n â c â e th ü m v e le k a d cem : a nnase ehyâ fe k e e n n e m â ehyâhâ
Yemin ol­
tün insanların hayatını
hayatını kurtar­ bir insanın hayatı­
rasullerimiz onlara geldi bütün insanların sanki
sun ki mış gibi olur nı kurtarırsa kurtarmış gibi olur. Ye­
min olsun ki, rasullerimiz
J J^yvı j O ' onlara mucizelerle geldi.
Sonra içlerinden birçoğu,
le m ü s r ifû n f î le rd i b e 'd e z â lik e m in h ü m in n e k e s îtâ n m |süınme| b ilb e y y in â ti
ozgunculuk ve cinayette bütün bunların
bütün bunların ardından,
yeryüzünde içlerinden birçoğu Sonra mucizelerle
aşırı gitmektedirler ardından yeryüzünde bozguncu­
luk ve cinayette aşırı git­
mektedirler.
f î le rd i i v e y e s 'a v n e v e ra s û le h û llâ h e lle z n e y ü h â r ib û n e ın n e m a c e z a u 33. Allah'a ve rasulüne
yeryüzünde çalışanların
savaş açanların, yeryü­
ve rasulüne Allah'a savaş açanların cezası
zünde bozgunculuk yap­
o - »l - *o' f xo o't
il 1,
maya çalışanların ceza­
sı, öldürülmeleri veya
v e e r c ü lü h ü m e y d ıh im t ü k a tta 'a ev y ü ş a lle b û ev e n y y ü k a tte lû fe s â d e n asılmaları veya elleri ve
ve ayaklarının elleri kesilmesi veya asılmaları veya öldürülmeleri
bozgunculuk ayaklarının çapraz kesil­
yapmaya
mesi veya bulundukları
yerden sürülmekten baş­
ka bir şey değildir. Bu, on­
v e le h ü m fî ddünyâ h iz y ü n le h ü m z â lik e m in e le r d j y ü n fe v ! ev m in h ilâ fin ların dünyada çekecekle­
kendilerine
dünyada çekecekleri bir zillettir onların Bu bulundukları yerden
sürülmekten ri bir zillettir. Ahirette ise,
vardır başka bir şey veya çapraz
değildir kendilerine büyük bir azap
e =^ a' 1 o
vardır.
34. Ancak elinize ge­
m in k a b il e n te k d ir û 'a le y h im lle z n e tâ b û İllâ 1 'a z â b ü n 'a z îm 1 f î lâ h ir a ti çirmeden önce tövbe
elinize geçirmeden önce tövbe edenler olursa Ancak büyük bir azap 1 Ahirette ise edenler olursa, (onları,
bu şekilde cezalandırma­
a il 1^ 1 J l L^ı ^1 o ' yınız). Allah'ın, çok ba­
ğışlayan ve çok acıyan
llârtei tte k û y â e y y ü h â lle z m e :m e n û r a h im gafûrur e n n e llâ h e fe 'le m ü
olduğunu bilin.
Allah'­ ve çok acıyan
korkun Ey iman edenler! çok bağışlayan Allah'ın bilin
tan olduğunu 35. Ey iman edenler!
o
Allah'tan korkun ve Ona
yaklaşmaya vesile ara­
le 'a lle k ü m tü flih û n f i s e b illh ı v e c â h id û
yın. Onun yolunda cihad
Iv e s le t e ; ile y h i i v e b te g û
Ona yak­ edin. Kurtuluşa erebile­
Kurtuluşa erebilesiniz Onun yolunda cihad edin vesile ve arayın
laşmaya siniz.
36. Şüphesiz o kâfirler
I j j l j
var ya, bütün yeryüzün­
v e m is le h û m e 'a h û | c e m î'a n v m â f î le rd i le v e n n e le h ü m lle z ;n e k e fe rû ın n e dekiler ve bir o kadarı
ve bir o kadarı daha bütün yeryüzündekiler onların olsa o kâfirler var ya
Şüphe­ daha onların olsa, bunla­
siz
rı kıyamet gününün aza­
bından kurtulmak için
ı-J İA -p j L« I ı j l jg p <o Ij ju Lîl ^
fidye verecek olsalar, bu
'a z â b ü n e lim I v e le h ü m m in h ü m m â tü k u b b ile m in 'a z â b i y e v m i Ik iy jm e t i liy e fte d û b ih ı kendilerinden kesinlikle
i Onlar için bu kendile­ kesinlikle kabul kurtulmak için fidye kabul edilmez. Onlar için
acı veren bir azap bunları kıyamet gününün azabından
I vardır rinden edilmez verecek olsalar
acı veren bir azap vardır.
Sûre:5 (M âide, 37-41) O ": ) \ r
113

37. Onlar, ateşten çık­ I ^


v e le h ü m I m in h â v e m â h ü m b ih â r lc n e m in e n n â ri e n y y e h ru c û y ü r düne
mak isteyecekler, ancak
Onlar için ancak
oradan çıkacak değiller­ çıkacak değillerdir Onlar, ateşten çıkmak isteyecekler
vardır oradan
dir. Onlar için daimi bir
î 13Ö - L O j4 11 ü i i j 1_1J 13 1 j LÖJ13 ® ;U*ıi VI l i
'' ,
azap vardır.
38. Hırsızlık yapan erkek 'a z â b ü n m m ü k îm
cezâem | e y d iy e h ü m â i fe k ta 'û v e s s â rik a tü v e s s â rik u
ile hırsızlık yapan kadının
bir cezadır | ellerini | kesin ile hırsızlık yapan kadının Hırsızlık yapan erkek daimi bir azap
ellerini kesin. Bu hüküm,
o s
yaptıklarına karşılık Al­
lah tartından konulan
caydırıcı bir cezadır. Al­ m im b e 'd i z u lm ih ı tâ b e fe m e n h a k im 'a z iz ü n v e llâ h ü m in e İlâ h n e k e le n m b im â kesebâ
lah, çok güçlü, işini sağ­ tövbe Allah tartından Bu hüküm, yaptıkları­
yaptığı zulmün ardından Kim de hikmet sahibidir çok güçlü Allah caydırıcı
edip konulan na karşılık
lam yapan ve yaptığında
bir hikmet bulunandır.
39. Kim de yaptığı zul­
mün ardından tövbe e le m te 'le m ra h im g a fû ru r llâ h e in n e y e tû b ü 'a le y h llâ h e fe in n e 1 veeşleha
onun tövbesini kabul
edip kendini düzeltirse, bilmez misin? i çok acıyandır çok bağışlayan Allah Çünkü
buyurur
Allah elbette kendini düzeltirse

elbette Allah onun töv­


Jl . \ y y y X y %
besini kabul buyurur. 0 « 1 A i l ^ » V « > IJ I , d h :
J — »* A ♦ X ~ O f ^ O
Çünkü Allah, çok bağış­
v e y e g firu m enyyeşâü j y ü 'a z z ib ü v e le r d i le h û m ü lk ü s s e m .v â ti e n n e llâhe
layan, çok acıyandır.
günahını örter 0, dilediğine azap eder ve yerin Göklerin egemenliğinin Allah'ın olduğunu
40. Göklerin ve yerin
egemenliğinin Allah'ın
olduğunu bilmez misin? V j > i p l 14 İ İ e © j i İİ1 İ3 İIİJ İÖ
O, dilediğine azap eder, lâ y e h z ü n k e y â e y y ü h â rra s û lü k a d ir 'a lâ k ü lli ş e y in v e llâ h ü lim e n y y e ş â /
dilediğinin günahını ör­
seni mahzun etmesin Ey peygamber! gücü yeter her şeye Allah'ın | dilediğinin
ter. Allah'ın her şeye
o i
gücü yeter.
i ^ İ 3 i L I İ ^ I I Â U ö e j - "
41. Ey peygamber!
İnkârda yarış edenler, b ie fv â h ih im j am ennâ k â lü m in e lle z n e 1 f î Ik ü fri lle z .n e y ü s â ri'û n e

seni mahzun etmesin. ağızlarıyla iman ettik! | derler Onlardan kimileri inkârda | yarış edenler

Onlardan kimileri ağızla­


rıyla, "İman ettik!" der­
ler. Oysa onların kalp­
sem m aune lilk e z ib l s e m m â 'û n e v e m in e lle z ın e h â d û 1 k u lû b ü h ü m | v e le m tü /m in
leri, inanmamıştır. Ya­
yalancılık yapmak Oysa onların
hudi olanlardan kimile­ dinlerler dinlerler Yahudi olanlardan kimileri inanmamıştır
için { kalpleri
ri yalancılık yapmak için y

dinlerler, sana gelme­


yen diğer bir topluluk I ^

y e k û lû n e m im b e 'd i m e v â d i'ih Ik e lim e ; y ü h a r r ifû n e le m y e /tû k lik a v m in .ıh a r ne


için dinlerler. Yerli yerin­
derler Yerli yerinde söylenen kelimeleri | sana gelmeye diğer bir topluluk için
de söylenen kelimeleri,
sonradan değiştirip bo­
zarlar. "Size böyle fe t­
va verilirse onu alın, ve­ fe h u z û h ü h zâ in ü ttü m
llâ h ü i y ü rid i iv e m e n y fe h z e rû v e ille m tü / t e v h ü
rilmezse sakının!" der­ böyle i
sapmasını Allah'ın ' g® g" ve kime sakının verilmezse onu alın Size verilirse
ler. Allah'ın sapmasını fetva i

istediğine, sen Allah'a


karşı onun için hiçbir 3 4 İ İ ö ' 'o iı ^ O e iJ t C 4 J ö f
3^
şey yapamazsın. Onlar, e n y y ü fâ h h ir a llâ h ü lle z n e le m y ü r id i ü lâ îk e I şe y â m in e İlâ h i fe le n te m lik e
Allah'ın kalplerini temiz­ sen Allah'a karşı
onun I
yapamazsın
temizlemeyi Allah'ın istemediği kimselerdir Onlar hiçbir şey
için I
lemeyi istemediği kim­
selerdir. Onlar için dün­
yada bir aşağılanma 4 - L 4 İİJ I
vardır. Onlar için ahiret- 'a z â b ü n 'a z îm f î lâ h ir a ti v e le h ü m h iz y ü n v fî ddünyâ le h ü m kulûbehüm
te ise büyük bir azap Onlar için Onlar için
büyük bir azap. I ahirette ise 3İr aşağılanma dünyada kalplerim
vardır vardır
vardır.
^ ^ l 114 Sûre:5 (M âide, 42-45)

4 2 . Onlar, sürekli yalan­


r*"
cılık yapm ak için dinler­
beynehüm fe h k ü m fe in c â û k e lis s ü h t e k k e lû n e | lilk e z ib i s e m m â 'û n e ler, sürekli haram yer­
jOnlar, sürekli yalan-
ister aralarında I hükmet Sana gelirlerse sürekli haram yerler
i cılık yapmak için
dinlerler ler. Sana gelirlerse, is­
y te r aralarında hükm et,
t

ister onlardan yüz ç e ­


şe yâ
vir. Eğer onlardan yüz
fe le n y y e d u r rû k e 'a n h ü rtı | v e ln tü 'r id 'a n fiü m e v e 'r id
çevirirsen, sana hiçbir
hiçbir sana zarar veremezler onlardan | Eğer yüz çevirirsen i ister onlardan yüz çevir
zarar verem ezler. Eğer
h ükm edersen, arala­
g } Q - . '^ iü ı a il ^ 4 1 4 ; b ii
rında ad aletle hükm et.
Im ü te itîn y ü h ib b ü i llâ lîe in n e b ii y s t beynehüm fe h k ü m v e in h a k e m te Çünkü Allah, ad aletle
adaletle davrananları sever Allah Çünkü adaletle aralarında hükmet Eğer hükmedersen davrananları sever.
^ -» 43 . İçinde Allah'ın hük­
0 t ^ ~ ^ s: A
'i- * fv J 4 ) 1 ^ m ü olan T evrat yan ­
larındayken seni na­
y e te v e lle v n e sümıne h ü k m ü İlâ hi ! f hâ 1 t t e v r â tü i v e 'in d e h ü m ü \ y ü h a k k im û n e k e v e k e y fe
i sıl hakem yapıyorlar?
ne diye dönüyorlar? Sonra Allah'ın hükmü olan İçinde i Tevrat yanlarındayken 1 seni hakem yapıyorlar? nasıl
Sonra arkasından (ver­
diğin hükm ü b e ğ e n m e ­
yip) ne diye dönüyor­
fh â tte v rte e n z e ln â İn n â v e m â û lâ îk e b llm ü /m in ın m im b e 'd i z â lik lar? Böylelerin m ü m in ­
içinde Tevrat'ı indirdik
Gerçek­
Böylelerin müminlerie alakası yoktur
arkasından (verdiğin hükmü lerle alakası yoktur.
ten Biz beğenmeyip)
E 44. G erçekten Biz, için­
i j â u I j i . , i _ : . ı o ^ j J ı o > t ? - L i ı 1 - ^ jt k j de hidayet ve nur olan
Tevrat'ı indirdik. A llah'a
lille z n e h â d û lle z ,n e e s le m û n n e b iy y û n e b ih â : yehküm ü venûr hüden
teslim olan p eyg am ­
Yahudilere Allah'a teslim olan | peygamberler j onunla I hükmederierdi I ve nur olan \ hidayet
berler, Yahudilere
onunla h ükm ederler­
di. R abbe bağlı olan­
'a le y h i ! vekânû m in k itâ b i İlâ h i b im e s tü h fiz û v e le h b â n j î v e r r a b b â n iy y û n e lar ve din adam ları da
veolm alan Allah'ın kitabını
korumakla emredilmeleri ha­
ve din adamlan da | Rabbe bağlı olanlar
Allah'ın kitabını koru­
medetlerdi i sebiyle
t . ,
m akla e m re d ilm e le ­
İL a J L j L x -^ » ^ L j U ij j i ^ u ü I i frl
ri ve buna şahitler ol­
m aları hasebiyle (bu­
s e m e n e n kal lâ | bi y â t v e lâ te ş te rû vehşevni | nnâse fe lâ te h ş e v ü şühedâ/ nunla) hükm ederlerdi.
birkaç paraya Benim ayetlenmı değişmeyin Benden korkun jArtık insanlardanl korkmayın ! şahitler A rtık insanlardan kork­
m ayın, Benden korkun,
o X X
ç> « J (ey hâkim ler!) Benim
ayetlerim i, birkaç pa­
v e k e te b n â Ik â firû n fe û lâ îk e h ü m ü llâ h ü b im â e n z e le le m y e h k ü m ; vem el
raya değişm eyin. Kim
şunu da yazdık kâfirlerdir onlar Allah'ın jindirdiği hükümlerle: hükmetmezse j Kim
A llah'ın indirdiği hü­
o d . , oi
o X küm lerle h ü km etm ez­
se, onlar kâfirlerdir.
v e le n fe b ile n fi v e l'a y n e b il'a y n i e n n e n n e fs e b in n e fs i i fT iâ 'a le y h im 4 5 . H em onda onlara
buruna burun göze göz Cana can Hem onda onlara şunu da yazdık: Cana
o J I> o can, göze göz, buru­
na burun, kulağa ku­
lak, dişe diş. Y a ra la m a ­
b lh i te ş a d d e k a j fe m e n kişâş v e lc ü rû h a v e s s in n e b is s in n i v e lü z ü n e b ilü z ü n i
bu sadakasına lar da, birbirine kısastır.
Kim birbirine kısastır Yaralamalar da dişe diş kulağa kulak
hakkın sayarsa Kim bu hakkını sada­
kasına sayarsa, o, ona
bir keffa ret olur. Kim
^ lim ü n fe û lâ îk e h ü m ü llâ h ü i b im â e n z e le le m y e h k ü m : vem el leh k e f f â r a t ü l: fe h ü v e A llah'ın indirdiği hü­
zalimlerdir onlar Allah'ın jindirdiği hükümlerlej hükmetmezse Kim | ona i
bir keffaret ; küm lerle h ü km etm ez­
olur ! °
se, onlar zalim lerdir.
o^
Sûre:5 (M âide, 46-50) 115 ^ 1o

46. Arkadan da o peygam­


berlerin izleri üzerinde, m in e t t e v r ti : lim â b e y n e y e d e y fii | m ü ş a d d ik a l b i'ıs â b n i m e ry e m e 'a lâ â s â rih im v e k a ffe y n â
kendisinden önce (gön- onaylayıp doğ- o peygamberlerin izleri Arkadan da
kendisinden önce (gön­ Tevrat'ı Meryem oğlu İsa'yı
derilen) rulayan olarak üzerinde gönderdik
derilen) Tevrat'ı onayla­
yıp doğrulayan olarak Mer­
3 4 4 ^ o L J 4 - 2 İ j
yem oğlu İsa'yı gönder­
dik. Ona, içinde hidayet ve m in e t t e v n t i ; lim â b e y n e y e d e y h i | v e m ü ş a d d ik a l V e n û ru n v hüden fıh i lin o le v e te y n â h ü
nur olan, kendisinden önce j kendisinden önce (gön- onaylayıp doğru- Ona verdik
Tevrat'ı ve nur olan hidayet içinde İncil'i
(gönderilen) Tevrat'ı onay­ I derilenl layan
t . y ^ „ o A .* -
layıp doğrulayan, muttaki- A o

ler için bir yol gösterici ve


öğüt olan incil'i verdik. v e ly e h k ü m lilm ü tte k .n i v e m e v 'iz a te l ve hü d e n
v e m e li ffi |llâ h ü ; b im â e n z e le e h lü lin d li
47. Ehl-i İncil, Allah'ın Alla­ bir yol
Kim I onda indirdiğiyle Ehl-i İncil hükmetsin m uttakileriçin | ve öğüt olan
onda indirdiğiyle hükmet­ h'ın

sin. Kim Allah'ın indirdiği


hükümlerle hükmetmez­ û iİ 4 jı UJ4JI ılj> S Î 5 <ş>5 i _ - i i j ı '4ıi Js^ı
se, onlar (dinden çıkmış) b im â e n z e le le m y e h k ü m
Ik itâ b e ; ile y k e i v e e n z e ln â Ifâ s ik û n fe û lâ îk e h ü m ü llâ h ü
fasıklardır. (dinden çıkmış) fasık- indirdiği hüküm­
kitabı i Sana da i indirdik onlar Allah'ın hükmetmezse
48. Sana da, kendisinden lardır lerle

önce (gönderilen) kitabı


onaylayıp doğrulayan ve
onu koruyup gözeten bu lim â b e y n e y e d e y h i i m ü ş a d d ik a l i b ilh a kki
beynehüm fe h k ü m 'a le y h i v e m ü h e y m in e n
hak kitabı indirdik. Onun kendisinden önce (gön­ onaylayıp
Onun için sen, bu hak
için sen, onların arasında hükmet onu ve koruyup gözeten kitabı
onların arasında derilen) doğrulayan
Allah'ın indirdiğiyle hük­
met, sana gelen haktan İlL i l k i jİJ ,^ 1 cy. i î l î U i ^Aîlkî l ı k V'i iil JS^Î k c .
ayrılıp da onların arzuları­
m in k ü m i c e 'a in â | lik ü llin ! m in e Ih a k k 'a m m â c â e k e ehvâehüm I v e lâ te t t e b i' ; llâ h ü | b im â enzele
na uyma. Sizden her biriniz
her biriniz
için, bir kanun ve yöntem Sizden belirledik
İÇİP
haktan sana gelen ayrılıp da onların arzularına uyma
'
Allah'ın indirdiğiyle
belirledik. Allah dileseydi,
hepinizi tek bir topluluk ya­ o ü L ^ l j A 1 X p J ^ U L i < C s^L^ğJ^j 3 ^ 3 4
pardı. Ancak O, her birinize
verdiği şeyde, sizi imtihan liy e b lü v e k ü m ! v e la k il jümmetenvvâhidetenvj le c e 'a le k ü m llâ h ü i v e le v şâ e v e m in h â c â I şir'aten v

edecek. O halde durmayın, sizi imtihan edecek i Ancak 0 tek bir topluluk hepinizi yapardı Allah dileseydi ve yöntem 1 bir kanun
hayırlarda yarışıp koşuşun.
Sonunda hep birlikte dö­
nüşünüz, Allah'adır. O za­
k if ik k İ ? S i « i' J 1o I34- I î 11 k k k J
man size, görüş ayrılığına j c e m î'a n m e r c i'u k ü m ilâ İlâ hi Ih a y r â t fe s te b ik û fı m â â tâ kü m
düştüğünüz konuları haber Sonunda hep 0 halde durmayın, her birinize verdiği
haber verecektir dönüşünüz Allah'adır yarışıp koşuşun
verecektir. birlikte hayırlarda şeyde

49. (Ve şu emri indirdik:)


Aralarında yalnızca Allah'ın k y
j aİ I j 341ı l j y
a4444 I o b €> û ju L iiitS ^
y y y ^
indirdiğiyle hükmet. Onla­ v e lâ te t t e b i' llâ h ü b im â e n z e le beynehüm hküm veeni | b im â k ü n tü m fı h i te h te lifu n
rın arzularına uyma, onlar­
uyma Allah'ın indirdiğiyle Aralarında hükmet diye I 0 zaman size, görüş ayrılığına düştüğünüz konuları
dan sakın, Allah'ın sana in­
dirdiği hükümlerin birinden
seni şaşırtmasınlar. Eğer
yüz çevirirlerse, bil ki, Al­
fe 'le m f e in t e v e lle v : ile y k jllâ h ü 'a m b e 'd i m â e n z e le j e n y y e ftin û k e v e h z e rh ü m ehvâehüm
lah, onların bazı günahla­ Onların arzu­
Eğer yüz çevirir­ Alla-
rı yüzünden başlarına mut­ bil ki indirdiği hükümlerin birinden seni şaşırtmasınlar onlardan sakın
lerse h'ın larına
laka bir musibet getirmek
istiyor. Şüphesiz insanla­
rın birçoğu yoldan çıkan
günahkârlardır. le fâ s ik u n m in e n n â s i k e s ırâ n m Hzeinne b ib e 'd i z ü n û b ih im e n y y ü ş ıb e h ü m llâ h ü e n n e m â y ü rd ü
yoldan çıkan Şüphe­ başlarına mutlaka bir
50. Onlar, cahiliye döne­ insanların birçoğu onların bazı günahları yüzünden Allah j istiyor
günahkârlardır siz musibet getirmek
mi hükmünü mü istiyor­ t
lar? Allah'tan daha güzel
hüküm verecek kim vardır?
Bunu, ancak kesin ve şüp­ y û k in û n li(<avminy hukm el m in e İlâ hi i ehsenü vem en yebgûn j e fe h u k m e Icâh iliyye ti
Bunu, ancak kesin ve şüp­ bir topluluk hüküm kim
hesiz bir şekilde inanan bir Allah’tan j daha güzel istiyorlar? | Onlar, cahiliye dönemi hükmünü mü H
hesiz bir şekilde inanan anlayabilir. verecek vardır?
topluluk anlayabilir.
1 ^ 1 116 Sûre;5 (M âide, 51-57)

iO jji ^ 4 U x İJ is j^ 4 4 J i \ j L ^ 1 1 ^ 1 O h 4 ' U İ' G 51. Ey iman edenler! Yahu­


di ve Hıristiyanları koruyucu
e v liy â ü b e 'd u fiü m | e v liy a / | v e n n e ş â râ ly e h û d e lâ te tte h iz û y â e y y ü h â lle z n e â m e n û edinmeyin. Onlar ancak bir­
koruyucuları­ Onlar ancak
koruyucu ve Hıristiyanları Yahudi edinmeyin Ey iman edenler! birlerinin koruyucularıdırlar.
dırlar birbirlerinin
İçinizden kim onlardan biri­
ni koruyucu edinirse, mu­
hakkak o, onlardan sayılır.
fe te r a Ik a v m e z z â lim în lâ y e h d î linne llâhe m in h ü m feinnefiu m in k tim y e te v e lle fiü m vem eny b e 'd Allah, zulmedenleri doğru
görürsün zulmedenleri
doğru yola
Allah
onlardan muhak­ onlardan birini yola çıkarmaz.
içinizden kim bazısının
çıkarmaz sayılır kak o koruyucu edinirse 52. Yüreklerinde nifak has­
E.
' T« Jl o A ^
talığı olanların, onların içle­
rine doğru koştuklarını gö­
fe 'a s â d â îra h e n tü s b e n â nehşâ y e k û lû n e fıh im
rürsün. "Ne yapalım, tersi­
y ü s â r i'û n e im eraduny f i k u lû b ih im lle z n e
dersine bir başımıza gelme­ onların nifak
ne bir dönemin başımıza
Umulur ki korkuyoruz derler doğru koştuklarını Yüreklerinde olanların
dönemin sinden içlerine hastalığı gelmesinden korkuyoruz"
° o' . y derler. Umulur ki Allah, ya­
kında o zaferi İhsan eder
veya katından bir emir bu­
n â d im ın I f f e n fü s ih im I 'a la m â e s e rrû fe y ü ş b ih û m in I n d ih i mm e v I b ilfe th i e n y y e / tiy e llâ h ü
yurur da içlerinde gizledik­
ır emir ve­ yakında o
pişman içlerinde gizlediklerine olurlar katından
luyurur ya zaferi
İhsan eder Allah lerine pişman olurlar.
53. Müminler, "Sizinle be­
raber olduklarına olanca
yeminleriyle Allah'a yemin
h a b ita t lem e'a küm |in n eh ü m | c e h d e e y m â n ih im [ b illâ h i | iie z n e e k s e m û | e h â u iâ i | ile z m e â m e n û I v e y e k û lü edenler, bunlar mıdır?"
Sizinle I oldukla- bunlar derler. Bütün çabaladıkla­
boşa gitti de olanca yeminleriyle Allah'a yemin edenler Müminler derler
beraber I rina mıdır?
rı boşa gitti de hüsran için­
de kaldılar.
J (>^ tj-ÂJal <S^4l L^-Jİ U IjOSej-^Lj ,İ_4L«-Pİ 54. Ey iman edenler! İçi­
'a n d in ih i | m in k ü m ly e rte d d e m e n y y â e y y ü h â lle z m e â m e n û fe e ş b e h û h â s irin e 'm â lü h ü m nizden kim dininden dö­
dönerse, Bütün çabala­ nerse, bilsin ki Allah, onun
dininden İçinizden kim Ey iman edenler! hüsran içinde ka!dı!ar
bilsin ki dıkları yerine Allah'ın kendilerini
sevdiği, onların da Allah'ı
sevdiği, müminlere kar­
şı yumuşak başlı, kâfirlere
'a le Ik â f ir n îe'izzetin 'a le lm ü /m in ,n e lletinjveyühibbû
ezilletinjveyühibbûnehü|yühibbühüm j)ikavm iny)lâhü fe s e v fe y e / t î
I onurlu ve yumu­
karşı onurlu ve güçlü olan
mu- onların da Allah'ı kendilerini Ibir t o p l u - .
kafirlere karşı müminlere karşı getirecektir
Igüçlü olan şak basili
başlı sevdiği sevdiği I luğu bir topluluğu getirecektir.
Onlar, Allah yolunda cihad
ederler, kınayanın kınama­
sından korkmazlar. İşte bu,
vellâhüj m e n y y e ş â / y ü /tih i fe d lü İlâ hi z â lik e i le v m e te lâ îm v e lâ y e h â fû n e i fı s e b II İlâ h i y ü c â h id û n e Allah'ın İhsan ve ikramıdır.
Allah'ın İhsan ve kınayanın kına­
Allah I dilediğine Onu verir
ikramıdır
işte bu korkmazlar i Onlar, Allah yolunda cihad ederler Onu dilediğine verir. Allah,
masından
(ilmiyle ve gücüyle) her
şeyi kuşatandır, her şeyi
çok iyi bilendir.
ş ş a lâ te lle z n e y ü k im û n e v e lle z n e â m e n û v e rra sû lü h ü Illâ h ü iveliyyüküm üi in n e m â i 'a lîm v a s i'u n 55. Sizin koruyucunuz
namazı kılan müminlerdir sonra rasulü
Sizin koruyu- . , | her şeyi çok her şeyi önce Allah, sonra rasulü,
Allah cunuz ! iyi bilendir kuşatandır
sonra da rükû ederek na­
mazı kılan, zekâtı veren
müminlerdir.
h iz b e İlâ h i Feinnel v e lle z n e â m e n û iv e ra s û le h û lâ h e iy e te v e lle lv e m e n y j v e h ü m r â k i'û n ! z z e k .te I v e y ü / tû n e
56. Kim Allah'ı, rasulünü
Allah'ın yanında Şüphe­ A l l a h ' ı ! ''°™vucu
ve iman edenleri koruyu­
ve iman edenleri rasulünü Kim sonra da rükû ederek zekâtı
olanlar siz edinirse cu edinirse, (işte o, gerçek
L
bir koruma altındadırlar).
Ij j j l Ij I jJI U j-aJ ^ Şüphesiz Allah'ın yanın­
da olanlar, işte onlar, galip
velelbenm hüzûenvj d in e k ü m j lle z n e tte h a z û I lâ te tte h iz û i y â e y y ü h â lle z in e â m e n û ig a lib û n [fiümü
gelecek olanlardır.
ve oyun­ galip gelecek | işte
cak
eğlence i dininizi I yerine koyanlarıj edinmeyin | Ey iman edenler! 57. Ey iman edenler! Siz­
olanlardır i onlar
den önce kitap verilen­
lerden dininizi eğlence ve
oyuncak yerine koyanları
in k ü n tü m m ü /m in in llâ h e l v e tte k û I e v liy a / j v e lk ü ffâ ra i m in k a b lik ü m | Ik itâ b e m in e lle z n e û tû ve kâfirleri koruyucu edin­
Alla­ meyin. Eğer müminlerse­
Eğer müminlerseniz korkun koruyucu ve kâfideri Sizden önce kitap verilenlerden
h'tan
niz, Allah'tan korkun.
^
O "
j L i ^ l
Sûre:5 (M âide, 58-64) 117 1w

58. (Onlar, siz) namaz için


ezan okuduğunuzda, onu
eğlence ve oyun yerine ko­ v e iz â n â d e y tü m
kul lâ y e lç ilû n Ikavm ültıienneliüm z â lik e I v e le 'ib â [h ü z û e n v l tte h a z û h â ilâ ş ş a ld ti
yuyorlar. Bu, onların akılla­ ve oyun
rı ermeyen bir güruh olma­ - ‘i I ii lî iS - Bu
yerine
eğlence I onu koyuyorlar namaz için I ezan okuduğunuzda

larındandır.
59. De ki: Ey kitap ehli! Siz j jil L J 4 j l j >Sl l L İ o * Lİ- Q
^
sırf şunun için bizden hoş­
v e m â ü n z ile ; ile y n â v e m â ü n z ile i b illâ h i hm en n â i en i illâ m inn â ^ h e l te n k im û n e y â e h le Ikitâbi
lanmıyorsunuz; Biz Allah'a
iman ettiğimiz gibi, hem
kendimize indirilene, hem
de daha önce indirilmiş
olana iman etmekteyiz. Si­
m el 'in d e İlâ h !m esûbeten| m in z a lik e Ibişerrinm h e l ü n e b b lü k ü m j kul fâ s ik . n v e e n n e e k s e ra k ü m ı m in kablü
zin ise çoğunuz, yoldan çı­
Bun­ daha Size haber vereyim yoldan çıkan
kan günahkârlarsınız. lar
Allah’ın katında! cezaca ondan
I beterini mi?
Deki
günahkârlarsınız
Sizin ise çoğunuz ^

60. De ki: Size, Allah'ın ka­


tında cezaca ondan daha
beterini haber vereyim mi?
û lâ îk e I v e 'a b e d e t t â g û t v e lh a n â z ra | Ik ira d e te |m in hü m ü j v e c e 'a le v e g a d ib e 'a le y h i tlâ h ü le 'a n e h
Bunlar, Allah'ın kendilerine ^ A .. L A n H ıî^ r ı
yaptığı Alla­ kendileri­
lanet ettiği, gazabına uğ­ işte bunlar tağuta tapanlar domuzlar maymunlar j onlardan
kimselerdir
gazabına uğrattığı
h’ın
ne lanet
ettiği
rattığı, onlardan maymun­
lar, domuzlar, tağuta ta­
panlar yaptığı kimselerdir. >•
İşte bunlar, yerleri en ber­ v e k a d d e b a lû âm ennâî kâlO v e iz â c â û k ü m 'a n s e v â i s s e b il v e e d a llü | m e k â n e n v Işemjnm
bat olanlar ve düz yoldan Oysa kâfir girip inandık! deder Size geldikleri zaman olanlar düz yoldan
ve en çok
yerieri
en
sapanlardır berbat
en çok sapanlardır.
61. Size geldikleri zaman,
"inandık!" derler. Oysa
kâfir girip, kâfir çıkmışlar­ k e s ra n m ' v e te r; b im â k â n û y e k tü m u n e 'le m ü jv e llâ h ü l v e h ü m k a d h a ra c û b ih b ilk ü fti
dır. Allah, onların neler giz­ birçoğunu | görürsün | onların neler gizlediklerini '^^bîkr'^' I i çıkmışlardır j küfürle
lediklerini daha iyi bilir.
O
62. Onlardan birçoğunu gü­
naha girme, zulmetme ve
haram yemede yarıştıklarını m â k â n û y e 'm e l i n le b i/s e ı v e e k lih im ü s s ü h t v e l'u d v â n i i f î lis m i y ü s â ri'û n e i m in h ü m
görürsün. Yaptıkları bu şey­ Yaptıkları bu şeyler
ne kadar
ve haram yemede zulmetme günaha girme) yarıştıklarını ! Onlardan
kötüdür!
ler, ne kadar kötüdür!
O O
63. Bari Rabbe bağlı olan­
© J ^ l i U l i î j jk İV I İU J -V İ3 o
lar ve din adamları, bunları,
günah söylemekten ve ha­ le b i/s e ssüht i v e e k lih im ü , lis m e , 'a n k a v lih im ü j v e le h b â ru r r a b b â n iy y û n e | le v lâ yenh.şhüm ü
ram yemekten alıkoysalar! ne kötüdür! haram yemekten i günah ! söylemekten ve ve din adamları
Bari Rabbe bağlı
bunları alıkoysalari
olanlar
Yaptıkları bu şeyler, ne kö­ t
tüdür!
64. Bir de Yahudiler,
"Allah'ın eli bağlıdırl" dedi­ b im â k â lû v e lü ln û e y d ıh im i g u lle t m e g iû le h y e d ü İlâhi ly e h û d ü v e k â le ti : m â k â n û y e ş n e '^ n
ler. Bu dediklerinden dola­ Bu dediklerinden ve lanete
elleri bağlandı! bağlıdır Allah'ın eli
Bir de Yahu-
Yaptıklan bu şeyler
dolayı uğradılar
yı, elleri bağlandı ve lane­
te uğradılar. Hayır, Onun
iki eli de açık, dilediği gibi
bahşediyor. Yemin olsun m irra b b ik e ^ ile y k e m â ü n z ile 1m in h ü m k e s irâ n m v e le y e z d e n n e k e y fe y e ş â / 1 y ü n fik u
ki, sana Rabbinden indiri­ İOnun ik M „,„
Rabbinden i sana indirilen onlardan birçoğunun artıracaktır dilediği gibi bahşediyor açık
len, onlardan birçoğunun T e li de

azgınlığını ve inkârını artı­


racaktır. Biz, onların ara­ l/ J u iir ^ 1 s j l l i Ü I jl4 l4 ; Ü 4 İJ
sına kıyamete dek süre­
evkadû k ü lle m â l ilâ y e v m i Ik iy -im e h v e lb e g d â e | l'a d â v e te Ib e y n e h ü m ü v e e lk a y n â : v e k ü frâ i tu g y â n e n v
cek, düşmanlık ve kin bı­
raktık. Her ne zaman sa­ lo ıS a
' üm an
i Z a lT I d n
!
1 kıyamete dek sürecek ı ve kin j düşmanlık i ^ 3 '
' I d ıd S in d
I
I
bıraktık | ve inkârını I azgınlığını
! I

vaş için bir kıvılcım tutuş-


turdularsa. A" , onu sön­ k i ^ V AÎJİS Îj L : İ J J aİI U L İ İ I Tjü
dürdü. Daima yeryüzünde
bozgunculuk çıkarmak için I m ü fs id n ' lâ y ü h ib b ü v e llâ h ü fe s â d â f î le rd i v e y e s 'a v n e llâ h ü e tfe e h â lilh a rb i nârâl

koşarlar. Allah, bozguncu­ bozgun­ bir


bozgunculuk yapanları ] sevmez Allah 1Daima yeryüzünde koşarlar Allah onu söndürdü! savaş için
culuk kıvılcım
luk yapanları sevmez.
iO J l
^ ^A 118 Sûre:5 (M âide, 65-70)

^ i ^ ı i s j ı jı ı S ı y s
65. Ehl-i kitap iman edip
v e le e d h a ln â h ü m s e y y iâ tih im le k e ffe rn â 'a n h ü m i v e tte k a v | â m e n û i e n n e e h le Ik itâ b i v e le v Allah'tan korksaydılar,
kendilerini koyardık kabahatlerini şüphesiz onların örter | ı^^Ujayjı^ar i i ve eğer şüphesiz onların kaba­
hatlerini örter, kendileri­
ni naîm cennetlerine ko­
^ - ,5 4 - ^ |J > 3 İU 3 v ^ L İ_ 4 *
yardık.
ile y h im v e m â ü n z ile i v e lin c île I tt e v r a te | v e le v e n n e h ü m e k â m û c e n n â ti n n e 'ım
66. Eğer onlar Tevrat'ı,
onlara ve indirileni ! Incil'i I Tevrat'ı i Eğer onlar uygulasalardı naîm cennetlerine Incil'i ve onlara Rablerin­ M
den indirileni uygulasa­ -S

0 : » J 0 - «
lardı, hem üstlerinden,
hem de ayaklarının altın­
üm m etünm m ükteşideh; m in h ü m v e m in t e h ti e r c ü lih im m in fe v k ih im le e k e lû m ir r a b b ih im
dan (kendilerine nimet­
içlerinden h e m d e a y a k la r ın ın a lt ın d a n (kendilerine nim et-i . .“.o tio rin a o n
mutedil bir topluluk yerlerdi Rablerinden ler İhsan ederdik, onlar
vardır ler İhsan ederdik, onlar da bunlardan bol bol)
t da bunlardan bol bol) yer­
İÜ Ij l2 ^ J 114i IÇ $ 5 >UA 5 U î Û. lerdi. içlerinden mutedil
c bir topluluk vardır. Ancak
ile y k e m â ü n z ile bellig y â e y y ü h â rra s û lü m â y e 'm e lu n sâe î m in h ü m vekesm unm
onların çoğu, ne kötü iş­
Ancak
Sana her indirileni tebliğ et! Ey şanlı peygamber! işler yapıyorlar! ne kötü
onların
çoğu ler yapıyorlar!
67. Ey şanlı peygamber!
Sana Rabbinden her indi­
rileni tebliğ et! Eğer böyle
inne llâhei m in e n n a s y e 'ş im ü k e i v e llâ h ü ris â le te h fe m â b e lle g te I v e ille m te f'a l : m ir r a b b ik
Emin ol, Onun (sana yapmazsan. Onun (sana
seni koruyacaktır insanlardan Allah verdiği) peygam­ yapmamış olursun j Eğer böyle yapmazsan | Rabbinden
Allah berlik görevini
verdiği) peygamberlik gö­
o A revini yapmamış olursun.
L O i
Allah, seni insanlardan
I ^ t
koruyacaktır. Emin ol, Al­
h a ttı; tü k ım û 'a lâ ş e y in | le s tü m y â e h le Ik itâ b i kul Ik a v m e Ik â fin n lâ y e h d î
lah kâfirleri muratlarına
değilsiniz-
tutup icra etmedikçe hiçbir şey Evkit^Pehli! jDekil kâfirleri le r Z S tir erdirmeyecektir.
dir.

68. De ki: "Ey kitap ehli!


Siz, Tevrat'ı, Incil'i ve size
m in h ü m | k e s ^râ n m | v e le y e z .d e n n e j m ir r a b b ik ü m | ile y k ü m | v e m â ü n z ile v e lin o le tt e v r a te
Rabbinizden indirilen (di­
ve indirilen (di­ ğerini) tutup icra etme­
onlardan | birçoğunun artıracaktır Rabbinizden Incil'i Siz, Tevrat'ı
ğerini) dikçe, hiçbir şey değilsi-
o X X a^
nizdir." Yemin olsun ki,
sana Rabbinden indiri­
v e k ü frâ tu g y â n e n v m ir r a b b ik e ile y k e m â ü n z ile
len (bu Kur'ân), onlar­
'a le Ik a v m i Ik â firin fe lâ te /s e
Yemin olsun indirilen (bu dan birçoğunun azgınlı­
O halde kâfirlere acımayasın ve inkârını azgınlığını Rabbinden
ki, sana Kur'ân) ğını ve inkârını artıracak­
tır. O halde kâfirlere acı­
4 ^ 1 ^ y o ^ jL s o û J lj J - fL - v a J lj I j j L a I ^ J J o l y —j ^ \ o |( S ) mayasın.
>•
b illâ h i ^m e n e | m e n î v e n n e ş â râ v e ş ş â b iû n e v e lle z n e h â d û lle z n e â m e n û in n e 69. Şüphe yok ki, iman
iman
Hıristiyanlardan Sâbiiler Yahudiler iman edenler
Şüphe edenler, Yahudiler,
Allah'a kim
edip yok ki
Sâbiiler, Hıristiyanlar-
> o
dan kim Allah'a ve ahi-
o is iM J j - i - Stil ll-= J U . j - 4 ; j j_ 4 Vl J4-IİJ ret gününe iman edip sa-
^ '' X X

v e lâ h ü m y e h z e n û n 'a le y h im fe lâ b a v fü n ş a lih a n 1 v e 'a m ile v e ly e v m i lâ b iri lih amel işlerse, artık on­
lara korku yoktur ve onlar
ve onlar mahzun da olmayacaklardır artık onlara j korku yoktur | salih j amel işlerse | ve ahiret gününe
mahzun da olmayacak­
t
lardır.
70. Yemin olsun ki, İsrail
k ü lle m â c â e h û m i ru s ü lâ i ile y h im v e e rs e ln â benT is râ île m ıs â k a ebaznâ | le k a d oğullarından söz aldık ve
Yemin kendilerine rasuller gön­
Onlara geldikçe 1 rasuller kendilerine | ve gönderdik i İsrail oğullarından j söz j aldık
olsun ki
derdik. Onlara canlarının
istemediği bir hükümle
I
rasul geldikçe, onların bir
y e k tü lû n v e fe r k a n y kezzebû fe n k a n e n fü s ü h ü m b im â lâ te h v â ra s û lü m kısmını yalancılıkla itham
öldürdüler bir kısmını da
yalancılıkla itham onların bir
canlarının istemediği bir hükümle rasul ettiler, bir kısmını da öl­
ettiler kısmını
dürdüler.
Sûre:5 (M âide, 71-76) 119 1n

71. Hem başlarına bir


imtihanın gelmeyeceği­ sümmd 'a le y h im ^ llâ h ü tâ b e süm m e veşam m û fe 'a m û f it n e tü n e llâ te k û n e v e h a s ib ü
ni sandılar da kör ve sa­ tövbelerini ve sağır kesil­ Hem başlarına gelme­
Sonra onların Allah Sonra kör bir imtihanın sandılar da
diler yeceğini
ğır kesildiler. Sonra Al­ i.
Jl
lah, tövbelerini kabul bu­ X ^ X 0 J> . & ir 1 y y \ > A
tiJ t. -0 ~-> V - tiL
j r»— ^ IJ— Ij —
yurdu. Sonra içlerinden ♦ ^

birçoğu, yine kör ve sa­ le l^ d b im â y e 'm e lû n beşm m v e llâ h ü m in h ü m k e s ıru n m veşam m û I 'am û
ğır kesildiler. Allah, onla­ Elbette onların neler yaptıklarını görmektedir Allah içlerinden birçoğu ve sağır kesildiler i yine kör
rın neler yaptıklarını gör­ t
0 X 0 t . y i
mektedir.
J ü s P P ı p u
i i ı i ö !
72. Elbette, "Allah, Mer­
yem oğlu M esih'tir" di­ Im e s h u v e k â le h ü v e Im e s ih u b n ü m e ry e m in n e llâ h e i lle z n e k â lü kefera
I
kâfir
yenler kâfir oldular. Oysa Mesih şöyle demişti Meryem oğlu Mesih'tir Allah diyenler
oldular
Oysa Mesih şöyle de­
Jl Jl o
mişti: "Ey İsrail oğulları!
3
Allah'a ibadet ediniz, O
b illâ h i y ü ş rik m e n y in n e h û v e ra b b e k ü m ra b b i llâ h e 'b ü d û y â b e n î is râ île
benim de Rabbim, sizin
Şüphe-
de Rabbinizdir. Şüphesiz Allah'a ortak koşarsa kim sizin de Rabbinizdir
»S™ ibadet ediniz Ey İsrail oğulları!

kim Allah'a ortak koşar­ t d 0 y


X 0
0 • X i X X -
sa, Allah ona cenneti ha­ . V . l l â . 1 1 l
j — '
d i. % A V A A 2 1 ^ 1 1

d i l e v u jl J A fl.fl
w . ;x X" ♦♦
ram kılmıştır, onun vara­
liz z â lim n e vem â nnâr v e m e /v a h û Ic e n n e te 'a le y h i llâ h ü fe k a d h arra m e
cağı yer, cehennemdir.
Zalimlerin hiçbir yardım­ Zalimlerin yoktur cehennemdir onun varacağı yer cenneti ona Allah haram kılmıştır

cısı yoktur."
73. "Allah, üçün üçüncü- Jl U s 'j i b İ J I İ a il â l I p i İ ^
südür" diyenler de kâfir v e m â m in İlâ h in s â lis ü s e tıs e h i in n e llâ h e : lle z m e k â lü le t e d k e fe ra m in e nşâ r
olmuşlardır. Hâlbuki tek
yoktur üçün üçüncüsüdür 1 Allah [ diyenler de kâfir olmuşlardır hiçbir yardımcısı
bir ilahtan başkası yok­
tur. Eğer bu dediklerin­
den vazgeçmezlerse, el­
bette içlerinden kâfir ka­ lle z n e k e fe rû le y e m e s s e n n e 'a m m â y e k û lû n e v e ille m y e n te h û ilâ h ü n v v â h id illâ
lanlara acı veren bir azap Hâlbuki tek bir baş­
kâfir kalanlara elbette dokunacaktır bu dediklerinden Eğer vazgeçmezlerse
ilahtan kası
dokunacaktır.
74. Allah'a tövbe istiğfar
etmeyecekler mi? Allah,
çok bağışlayan, çok acı­ v e llâ h ü j v e y e s te g fir û n e h 1 İlâ İlâhı 1 e fe lâ y e tû b û n e 'a z â b ü n e lim 1 m in h ü m

yandır. Allah istiğfar 1 Allah'a tövbe etmeyecekler mi? acı veren bir azap 1 İçlerinden

75. Meryem oğlu İsa


başka bir şey değil, sa­
dece bir rasuidür. Kendi­
m in k a b lih i k a d b a le t la s û l illâ Im e s h u b n ü m e r y e m e mâ r a h im : g a fû ru r
sinden önce birçok rasul I
sade­
Kendisinden önce gelip geçti | bir rasuidür Meryem oğlu İsa başka bir şey değil çok acıyandır j
gelip geçti. Annesi de ce
gayet doğru bir kadın­
dır. Onların her ikisi de
yemek yerlerdi. Bak, Biz
k e y fe ünzur tte 'â m k â n â y e /k ü lâ n i ş id d ık a h veümmühû rrusül
onlara ayetlerimizi na­ açık açık gayet doğru bir
nasıl Bak yemek Onların her ikisi de yerlerdi Annesi de birçok rasul
sıl açık açık anlatıyoruz. anlatıyoruz kadındır

Sonra yine bak, onlar na­


sıl çevriliyorlar?
76. De ki; "Siz Allah'ı bı­ m in d û n i İlâ h i e te 'b ü d û n e ku l y ü /fe k û n ennâ | nzur jsümmej l ıy â ti ilehümü
rakıp da size kendilikle­
rinden bir zarar verme­
Siz Allah'ı bırakıp da mı tapıyorsunuz? Deki onlar çevriliyorlar? nasıl bak
fe l 1
t.
ye veya bir fayda sağla­ Jl Jl i

maya imkânı olmayanla­


e p p jü i r .*«’ ♦♦

ra mı tapıyorsunuz? Al­ l'a lım s s e m î'u v e llâ h ü h ü v e i v e lâ n e f'â d a rra n v | le k ü m | m â lâ y e m lik ü


lah, çok iyi işiten, çok iyi çok iyi bilendir 1 çok iyi işiten Allah
1 vermeye veya bir kendiliklerin­
size j imkânı olmayanlara
i fayda sağlamaya ! den bir zarar!
bilendir."
eJ^L^I 6
1 Y * 120 Sûre:5 (M âide, 77-82)

vs 3 4 i j \ J J 6 V y lls J l j i l G j J
v e lâ te tte b i'û i g a y ra Ih a k k i I f i d ın ik ü m lâ te g iû y â e h le Ik itâ b i i kul

ardından gitmeyin haksız olarak Dininizde aşın gitmeyin Ey kitap ehli!


77. De ki: "Ey kitap
! Deki
1
ehli! Dininizde haksız
olarak aşırı gitm eyin.
Bundan önce şaşm ış,
'a n s e v â i s s e b I v e d a llû k e s râ n v v e e d a llû m in k a b lü k a d d a llû e h v â e k a v m in birçoklarını da şaşırt­
yolun doğrusundan ve sapmış birçoklarını da şaşırtmış Bundan önce şaşmış bir topluluğun arzuları mış ve yolun doğrusun­
Jl dan sapm ış bir to p lu ­
’j o -î-^ ^
luğun arzuları ardından
>•
>• '' 1 gitm eyin."
dâv de 'a lâ lis â n i m im b e n î is râ île i lle z n e k e fe rû lü 'in e
hem Davu­
diliyle İsrail oğullarından
78 . İsrail oğullarından
inkar edenler lanetlendiler
d'un
inkâr eden ler, hem
Davud'un, hem de
j i J _ j L^=>S i l ü U j
M e ry e m oğlu İsa'nın
v e k â n û y e 't e d i n I b im â 'a ş a v z â lik e v e 'ıs â b n i m e ry e m diliyle lanetlendiler. Bu,
ve hakkın sınırlarını aşmalan nedeniyleydi onların isyan etmeleri Bu hem de Meryem oğlu İsa'nın onların isyan etm e leri
ve hakkın sınırlarını a ş ­
O I- S - f lD ^ 3 —^ G O jJ u L s j S j Jo J -® G jL j V i > j l i m aları nedeniyleydi.

m â k â n û y e f'a lu n le b i/s e i fe 'a lû h 'a n m m ü n k e rin k â n û lâ y e te n â tie v n e


79. Onlar, yaptıkları
kötü bir işten vazg eç­
Gerçekten onlar yapıyorlardı! ne kötü jOnlar, yaptıkları kötü bir işten vazgeçmezlerdi
m ezlerdi. G erçekten
o -» ! onlar ne kötü yapıyor­
r , . 1 <
-/ ~ , lardı!
mâ kaddem et le b i/s e lle z n e k e fe rû y e te v e lle v n e m in h ü m kesTânm terâ 8 0 . O nlardan birçoğu­
j koruyucu edindik-
takdim ettiği şey ne kötüdür inkâr edenleri Onlardan birçoğunun görürsün nun inkâr edenleri ko­
! lerini

0 • X ^ «A> 1 ruyucu edindiklerini


o ■» 1
1 i 1 \ « I I a J 1 ^ 1 1 c z iii 1 - /» ... 0 11 /, 1
| U iu ^ 1 görürsün. Nefislerinin
h â lid u n hüm v e fî l'a z â b i 'a le y h im llâ h û
kendilerine takdim e tti­
e n s e h ita | e n fü s ü h ü m le h ü m
ği şey ne kötüdür! A l­
kalıcıdırlar onlar azapta j onlara j Allah gazap etti Nefislerinin kendilerine
lah, onlara gazap etti,
onlar azapta kalıcıdır­
JL. j j _ j l L _ ^ s 0
lar.
ile y h i v e m â ü n z ile v e n n e b iy y i b illâ h i v e le v k â n û y ü /m in û n e 8 1 . Eğer A llah'a, pey­
ona ve indirilene peygambere I Eğer Allah'a imanları olsaydı g am b ere ve ona indi­
rilene im anları olsay­
Jl * ' ^ i ^
1 ^ k i > l A 4 - V i l U dı, o kâfirleri koruyucu
y ^ , U ^ -3

le te c id e n n e
edinm ezlerdi. A ncak
fâ s ik u n m in h ü m i k e s irâ n m v e la k in n e i e v liy â e i m â tte h a z û h ü m
imandan uzaklaşmış onların çoğu, im andan
bulacaksın onların çoğu Ancak koruyucu 0 kâfirleri edinmezlerdi
(asıklardır uzaklaşm ış fasıklardır.

1 ^ k z% 1 , I s - . r t c ^ ı l j ı i l
82. insanların m ü m in ­
lere düşm anlık bakı­
v e lle z ın e e ş ra k û ! ly e h û d e lille z ın e â m e n û 'a d â v e te l e şe d d e nnâsi m ından en sertini Y a ­
düşmanlık
müşrikleri Yahudilerie müminlere
bakımından
insanların en sertini hudilerle müşrikleri
bulacaksın. M ü m in le ­
lİ I l y i i i I ^ jJ L J 5J ^ •6- i re sevgice en yakınla­
rını da, "Biz, H ıristiya-
n e ş â râ ; in n â i lle z n e k â lû lille z n e â m e n û imeveddetel! e k ra b e h ü m i v e le te c id e n n e
nız!" diyenleri bulacak­
Hıristiyanız! Biz j diyenleri Müminlere sevgice I en yakınlarını da i bulacaksın
sın. Bunun sebebi, on­
ların arasında bilgin ke­
O J ^ - 2 ^ L j L l a j j 3 O şişlerin ve dünyayı terk
lâ y e s te k b iru n v e e n n e liü m i v e ru h b â n e n v kissîs'ne i b ie n n e m in h ü m z,ılike eden rahiplerin bulun­
büyüklenmezler Bunlar
ve dünyayı terk eden l,. • l ■ı
onların arasında
Bunun m asıdır. Bunlar, büyük­
rahiplerin bulunmasıdır! b''9'n keşışlenn sebebi
lenm ezler.
Sûre:5 (M âide, 83-89) 121 ^ T ^

^ j J I ^ L «.b..*.g . j 1 J ^ jş J I ,J | J L o I jJ L tf Ij | j
83. Peygambere indirileni
dinledikleri zaman, hak­ m in e d d e m l te fı d u e 'y ü n e h ü m te r â ilâ rra s û li 1 m â ü n z ile v e iz â s e m i'û
tan öğrendikleri şeyler­ akan yaşlann | taştığını onların gözlerinden görürsün Peygambere indirileni dinledikleri zaman
den dolayı, onların gözle­
o^ ®
rinden akan yaşların taş­
a a I î J I ^ j ö
tığını görürsün. Onlar,
şöyle derler: "Ey Rabbi- m e 'a ş ş â h id n fe k tü b n â jc m e n n â ra b b e n â i y e k û lû n e m in e Ih a k k j m im m â 'anafû
miz! İnandık, bizi şahit şahit olanlarla biriikte bizi yaz j inandık Rabbimizlj | haktan
öğrendikleri şeylerden
dolayı
olanlarla birlikte yaz."
> . ' o
84. "Hem biz niçin Allah'a
ve haktan bize gelene
Ü J U İİ o l İ^ l o - Us ÜJ U j
inanmayalım? Biz, Rabbi- ra b b ü n â e n y y ü d h ile n â v e n e ö T ie 'u i m in e lhakW v e m a caena b illâ h i : v e m â le n â lâ n ü /m in ü
Biz, Rabbi-j
mizin bizi iyi ve güzel dav­ bizi sokmasını umuyoruz i haktan ve bize gelene Allah'a ! Hem biz niçin inanmayalım?
mizin
ranan topluluğun arasına ^^^
^ ' - 1.
sokmasını umuyoruz."
85. Allah, onları, söyle­
m in te h tih â te a i c e n n â tin b im â k â lû ! Ilâ h ü fe e s â b e h ü m ü m e 'a Ik a v m i ş ş â lih în
dikleri bu sözlerden dola­
söyledikleri bu onları ödüllendire-
yı, içlerinde ebedi kalmak altından akan cennetlerle
sözlerden dolayı
Allah
cektir
iyi ve güzel davranan topluluğun arasına

üzere altından ırmaklar


akan cennetlerle ödüllen-
direcektir. işte bu, iyilerin
v e lle z n e k e fe rû c e z â ü Im ü h s in n v e z d ik e fliâ h â lid n e le n h â ru
ödülüdür.
İnkâr edip iyilerin ödülüdür iş te bu içlerinde ebedi kalmak üzere ır m a k l a r
86. İnkâr edip ayetlerimi­
zi yalanlayanlara gelince, t

onlar cehennemliktirler.
87. Ey iman edenler! y â e y y ü h â lle z 'n e â m e n û e ş h â b ü Ic e h ım û lâ îk e b i y â tin â ve kezze b û
Allah'ın size helal kıldığı yalanlayanlara
Ey iman edenler! cehennemliktirier onlar ayetlerimizi
yiyeceklerin temiz olan­ g e lin c e

larını kendinize haram


kılmayın, aşırı gitmeyin.
Şüphesiz Allah, aşırı gi­ I m ü 'te d n lâ y ü h ib b ü illâ h e in n e ı v e lâ te 'te d û ^ le k ü m Ilâ h ü I m â e h a lle ta y y ib â ti | lâ tü h a rrim û
denleri sevmez. Aiı,h-.„i helal kıldığı i j kendinize haram
aşırı gidenleri sevmez j jh e ^ jj aşırı gitmeyin I size yiyeceklerin | » m ız olanlarını j
88. Allah'ın size verdi­
ği helal ve temiz rızık-
lardan yiyin. Kendisine
jJ I aajI I <u>l ^-^-9j j U u I
iman etmekte olduğunuz lle z î e n t ü m b ih . m ü /m in û n : llâ h e : v e tte k û ita y y ib e n v h a le le n , Ilâ hü m im m â ra z e te k ü m ü ve kü lû
Allah'tan korkun. Kendisine iman etmekte olduğunuz
ÎAllah'-
korkun temiz helal ve jAllah'ın size verdiği rızıklardan yiyin
i tan
89. Allah sizi bilmeyerek,
yanlışlıkla ettiğiniz yemin­
lerinizden sorumlu tu t­
'5 1 ^ VI p 1 ^ ; İ L i I> i i s j S U 41J jiİJ b i i I 1yi Y
maz. O, sizi ancak bile le y m â n b im â 'a k te d t ü m ü y ü e h iz ü k ü m , v e la k in y I fT e y m â n ik ü m b ille Ş v i I lâ h ü ; lâ y ü e b iz ü k ü m ü
bilmeyerek,
bile etmiş olduğunuz ye­ yeminlerden i I O, sizi sommlu tutar | ancak yeminlerinizden yanlışlıkla Allah sizi sorumlu tutmaz
ettiğiniz
minlerden sorumlu tutar.
Bunun keffareti de çoluk
çocuğunuza yedirdiğini­
zin orta derecesinden on k is v e tü h ü m ev e h lık ü m m in e v s e ti m â t ü f i m û n e 'a ş e ra ti m e s â k n e it â m ü fe k e ffâ ra tü liü

fakiri doyurmak veya on­ onları giydirmek veyaboluk çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri d o y u rm a k B u n u n k e f f a r e ti d e

ları giydirmek veya bir


köle azat etmektir. Bun­
; İ U J I Sj l i i 5I İ S f 14 ^ 1 :? U ^ J
ları yapma gücü olmayan
kimse, üç gün oruç tut­ k e ffâ r a tü e y m â n ik ü m z â lik e i s e la s e ti e y y â m fe ş iy â m ü fe m e lle m y e c id te h rT U ra k a b e h ev
sun. işte bu, yemin etti­ yeminlerinizin keffaretidir i işte bu | üç gün j oruç tutsun
Bunları yapma gücü
bir köle azat etmektir jveya
olmayan kimse
ğiniz zaman, yeminlerini­
zin keffaretidir. Yeminle­
rinize dikkat edin. Allah,
e o J İ İ L İ İ ; id iü O U i ; İ J I^ İJ U4 n
size ayetlerini böyle açık­ le 'a lle k ü m te ş k ü rû n i â y â tih . ile k ü m lllâ h ü y ü b e y y in ü l k e z flik e I e y m â n e k ü m i v e h fe z ü i izâ hale ftüm
lamaktadır. Belki şükre­ Belki şükredersiniz i yetlerini size Allah I böyle j Yeminlerinize i dikkat edin | '^^'^jam arf'"^
dersiniz.
^ o j, ^

U Y 122 Sûre:5 (M âide, 90-95)

90. Ey iman edenler! içki,


kumar, putlar, kumar alet­
ric s ü n i v e le z lâ m ü I v e le n ş â b ü v e lm e y s iru j Ih a m ru [ in n e m â i y â e y y ü h â lle z n e d m e n ü leri şeytan işi pis bir şey­
dir. Bundan kaçının ki kur­
pis bir şeydir j kumar aletleri putlar I kumar i İçki I ancak Ey iman edenler!
tuluşa eresiniz.
91. Şeytan, içki ve kumar­
^ ıİ4 İJ i u l ı <£>0 J 4 İ İ 0 Iİ4 İJ ' o -
la sadece aranızda düş­
ş ş e y tâ n ü yü r dü ; in n e m â le 'a lle k ü m tü flih u n fe c te n ib û h ü m in 'a m e li ş ş e y tâ n i manlık ve kin sokmak, sizi
Allah'ı anmaktan ve na­
Şeytan ister I sadece kurtuluşa eresiniz Bundan kaçının ki şeytan işi
mazdan alıkoymak ister.
Artık vazgeçiyorsunuz de­
ı L S '- > - v x jj j ^ ^ J lj ^ t »,b X,». .11 j s j l ju jlJ İ ^ 3 A
ğil mi?
'a n z ik ri İlâ h i veyeşuddeküm v e lm e y s iri j f î Ib a m ri v e lb e g d â e l'a d â v e te ıb e y n e k ü m ü e n y y û k i'a 92. Allah'ı dinleyin, pey­
i
gamberi dinleyin, (onla­
Allah'ı anmaktan 1 sizi alıkoymak ve kumarla | içki ve kin 1 düşmanlık 1 aranızda sokmak
rın yasakladıklarından) sa­
kının. Eğer (onlardan) yüz
f* çevirirseniz, bilin ki, rasulü­
müze düşen, yalnızca açık
v e h z e rû rra s û le v e e t 'û î llâ h e l v e e t 'û fe h e l e n tü m m ü n te h û n v e 'a n i ş ş a lâ h
bir tebliğdir.
dinleyin, (onların
sakının peygamberi Allah'ı dinleyin Artık vazgeçiyorsunuz değil mi? ve namazdan
/asakladıklanndan) 93. iman edip salih amel­
ler işleyenler, bundan böy­
le sakınıp iman ederek sa­
lih ameller işlerler, sonra
'a le lle z în e â m e n û le y s e Ib e lâ g u Im ü b m 'a ld ra s û lin â jennemâi fe 'le m û | fe in te v e lle y tü m
yine sakınıp iman ederler,
Eğer (onlardan) yüz
iman edip yoktur açık bir tebliğdir rasulümüze düşen yalnızcaj bilin ki daha sonra tekrar sakınıp
çevirirseniz
(bu kez) iyilik ederlerse,
daha önce tattıklarında bir
sakınca yoktur. Allah, iyilik
ş ş â lih â ti ! v e 'a m ilû | v e c im e n û ; izâ m e tt e k a v I fım â t a l m ü I cünâhun ; ş ş â lih â ti i v e 'a m ilû yapanları sever.
salih ameller j işlerler im anederekj jdaha önce tattıklarındaj bir sakınca j salih ameller | işleyenler 94. Ey iman edenler! Allah,
sizi ellerinizin ve mızrakla­
rınızın erişebileceği av gibi
birşeyle hayvanlarla imti­
y â e y y ü h â lle z n e d m e n û Im ü h s in n iy ü h ib b ü jv e llâ h ü j veehsenû ; tt e k a v jsürme| v e .ım e n ü i tte k a v summe han edecektir. Allah, bunu
(bu kez) iyilik I tekrar daha son­
Ey iman edenler! iyilik yapanları sever I Allah gayben, görüp bilmeksizin
ederlerse ! sakınıp sonra s a to p ra
kendisinden korkanları or­
taya çıkarmak için yapacak­
jS
tır. Kim bundan sonra sınırı
m e n y y e h â fü h ü llâ h ü liy e 'le m e v e r im â h u k ü m e y d ık ü m te n â lü h û m in e ş ş a y d i jb iş e y in m llâ h ü ileyeblüvennekümü aşarsa, işte ona, acı veren
kendisinden
Allah
ortaya çıkar­
ve mızraklarınızın ellerinizin erişebileceği av gibi j birşeyle Allah
sizi hayvanlarla bir azap vardır.
korkanları mak için imtihan edecektir
E 95. Ey iman edenler! Sîz­
ler ihramdayken avı öldür­
I jJLjLEj ^ I I A l ^ ^I .gj I A ^ ^ ^ '^'■A l5 ^ıA ~ ^ ^
meyin. içinizden kim onu
lâ te k tü lû i y â e y y ü h e lle z n e â m e n û 'a z â b ü n e lim fe le h ü b e 'd e z d lik e I 'te d .î ife m e n i b iig a y b kasten öldürürse, kendisi­
işte ona bunu gayben, ne öldürdüğünün benze­
öldürmeyin j Ey iman edenler! acı veren bir azap
vardır
bundan sonra sınırı aşarsa Kim
görüp bilmeksizin ri bir hayvanı kesme ceza­
,» o ' ^'
sı vardır. Buna (bunun öl­
dürülenin benzeri olduğu­
na) içinizden adalet sahibi
y e h k ü m ü m in e n n e 'a m i i m ls lü m â k a te le jfe c e z â ü n m müte'ammideni m in k ü m jkatelehû v e m e n h u r u m ^ e e n tü m l şşayde
hükmetmesi kendisine öldürdüğü-ikesme cezası onu öldü- ıhramday-! gi.ie
iki kişinin hükmetmesi ge­
bir hayvanı kasten İçinizden kim avı
gerekir nün benzeri ı vardır rekir. Ceza, Kâbe'ye ula­
> o şıp orada kesilecek bir kur­
L« tiJJ j j j\ y iA ^LjLjg 8jLâ-^ j l 4-o«-5L)i ^ t_j L j J ij j <0 bandır. Yahut fakirleri do­
yurma şeklinde bir keffaret
ş iy â m e n I 'a d lü z â lik e ev ta 'â m ü m e s â k ın e ikeffâratün e v i b â lig a Ik e 'b e ti |h e d y e m m in k ü m ^e v â 'a d lin m jb ih î
veya yaptığının acısını tat­
oruç tutma Ceza, Kâbe'ye ulaşıp bir kur­ adalet sahibi
vardır
onun dengi veya fakirleri doyurma şeklinde jbir keffaret
orada kesilecek bandır
içinizden
iki kişinin sın diye onun dengi oruç
J> tutma vardır. Allah, geç­
L â ^ Ij j ^ Ij «Lİ-» 4JÜI j Lt j LS-ff-<uj I Li-p oj,^ IJ Lj j (3 j mişte (yapılanları) affetti.
* Kim bunu bir daha yapar­
zû n tik â m 'a z z ü n [v e llâ h ü lm in h llâ h ü |fe y e n te k im ü l 'â d e |vemen| 'a m m â s e le f llâ h ü i 'a fâ v e b â le e m r ih ı liy e z û k a sa, Allah onu elbette ceza­
elbette ceza-bir dahai Kim geçmişte (yapı- landıracaktır. Allah güçlü­
intikam sahibidir güçlüdür Allah Allah i affetti yaptığının acısını tatsın diye
landıracaktır ^lagarea bunu ^ ^ a n l a n ^ ^
dür, intikam sahibidir.
i-y ^ t
Sûre:5 (M âide, 9 6-103) ]2 3 u r

96. Deniz avı ve onun ye­


nilmesi, size ve yolcula­ 'a le y k ü m v e h u r r im e ^ v e lis s e y y â ra li ’ lekürm : m e tâ 'a l v e ta 'â m ü h û ş a y d ü Ib e h ri le k ü m | ü h ille
helal
ra, size geçimlik olarak size j haram kılındı [ ve yolculara j size j ve onun yenilmesi Deniz avı
kılındı
helal kılındı. Kara avı ise,
ihramlı olduğunuz süre­
ce size haram kılındı. Hu­
llâ h ü I c e 'a le llezT ile y h i tü h ş e r û n llâ h e i v e tte k û I h u ru m â m â d ü m tü m ş a y d ü IberrI
zurunda toplanacağınız i
Allah'­
Allah'tan korkun. A llah! faydalı kıldı Huzurunda toplanacağınız
tan
korkun ihramlı olduğunuz sürece Kara avı ise

97. Allah, kutsal ev


Kâbe'yi, haram ayı, bo­
yunları bağlı ve bağ-
v e lh e d y e v e lk a lâ îd v e ş ş e h ra Ih a râ m e k iy â m e llin n â s i Ik e 'b e te Ib e y te Ih a râ m e
sız kurbanlıkları insanla­
boyunları bağlı ve bağsız kurbanlık^
haram ayı insanların bayatlan için kutsal ev Kâbe'yi
rın hayatları için faydalı lan
kıldı. Bütün bunlar, sizin
Allah'ın göklerde ve yer- . ^ j 5 : ^ a j b İ 6 İ S ^ j ^ l j U S 9 İ j ^ l j U ; U L A ^ ^ I o l l j i J L İ : ü d J Ü j

dekileri bildiğini bilmenizi


b ik ü lli ş e y in îllâ tie y e e n n e j v e m â f î le rd i m â f î s s e m v â ti y e 'le m ü e nn e llâhe| lite 'le m O z like
sağlamak içindir. Şüphe­
Şüphe­ Bütün
her şeyi Allah ve yerdekileri göklerde bildiğini Allah'ın i
siz Allah her şeyi çok iyi siz I mak içindir bunlar

bilendir.
98. Allah'ın azabının mtı-
hakkak çok şiddetli ol­ m â 'a le rra s û li ra h im i g a f û r u r iveenne llâhe! ş e d d ü l'ik â b i fenne llâhe i'le m û 'alîm
duğunu, Allah'ın elbette çok acıyan lelbetteçok »n-hSn ! azabmm muhakkak çok
Peygambere düşen i ABah'm bilin şok iyi bilendir
çok bağışlayan, çok acı­ olduğunu I bağışlayan I şiddetli olduğunu
o Jl
yan olduğunu bilin.
99. Peygambere düşen,
yalnızca tebliğ etm ek­ Ih a b s ü lâ y e s te v î ku l v e m â te k tü m û n m â tü b d û n e y e 'le m ü v e llâ h ü Ib e lâ g illâ
tir. Gizlediğiniz ve açık­ pis olanla bir olmaz Deki ve açıkladığınız şeylerin Gizlediğiniz
hepsini yalnızca tebliğ yal­
bilecek olan Allah'tır etmektir nızca
ladığınız şeylerin hepsi­
- ^ a ■ i
ni bilecek olan, yalnızca
Allah'tır.
100. De ki: "Pisliğin çok­ y â û lî le lb â b i ı llâ h e i fe tte k û k e s ra tü Ih a b s v e le v e 'c e b e k e v e tö y y ib ü
Ey temiz özü. düşünen beyni j ABah'-
luğu hoşuna gitse de, pis olanlar! i tan
korkun ki Pisliğin çokluğu hoşuna gitse de temiz olan
olanla temiz olan bir ol­
maz. Ey temiz özü, dü­
şünen beyni olanlar!
Allah'tan korkun ki, kur­ in tü b d e 'a n e ş y â e lâ te s e lû y â e y y ü h â lle z n e m enü le 'a lle k ü m tü flih ü n

tuluşa eresiniz!" açıklandığında şeyleri sormayın Ey iman edenler! kurtuluşa eresiniz


E
101. Ey iman edenler!
Size açıklandığında, sizi İ li o li
üzecek şeyleri sorma­
le k ü m tü b d e Ik u r m ü h n e y ü n e z z e lü 'a n h â v e in te s e lû te s ü /k ü m leküm
yın. Kur'ân indirilirken
şimdilik
bunlar size açıklan» Kur'ân indirilirken onlan sorarsanız sizi üzecek Size
onları sorarsanız, bunlar affetti
size açıklanır. Allah on­
ları şimdilik affetti. Allah, 14i ^ ;ji u e IS
çok bağışlayan, çok mer­
eşbehû sümmö m in t e U ik ü m Itevmünm k a d s e e le h â h a lim I g a fû r u n 1 v e llâ h ü ^ 'a n h â llâhü
hametli davranandır.
bir çok merhametli çok bağış­
okhıiar Sizden öncekilerden buntan sordu da Allah onları Allah
102. Sizden öncekilerden ! topluluk davranandır layan

bir topluluk bunları sordu


da, sonra bu yüzden kâfir
oldular. 1 v e lâ v e ş le t in v ve lâ s â îb e tin v m im b e h ı ta tln v llâ h ü ! m â c e 'a le k â firîn blhâ
103. Allah, bahîre, sâibe, ve hâm hak­
vasBe sâibe bahîre j kâfir
bu
kında yüzden
vasîle ve hâm hakkında
hiçbir hüküm koymamış­
0 O ^ p p - S ' I j 5 -:; j J I 5 - ^ j
tır. Ancak kâfirler Allah'ın
adına yalan uydurarak lâ y e 'k llû n j v e e k s e ru h ü m | Ik e z ib 'a le İlâhi y e fte ıû n e lle z n e k e fe tû iv e l kinne
Ona iftira ediyorlar. On­ aklı ermez Onlarm çoğm un jyalan uydurarak ABah'm adına
Ona iftira edi-
kâfirler Ancak
ycdar
ların çoğunun aklı ermez.
sj o L ^ I sj jJu
>Y l 124 Sûre:5 (M âide, 104-108)

hasbünâ k â lû v e ilâ r ra s û li I llâ h ü ilâ m â e n z e le te 'â le v | le h ü m v e iz â k ile


I Alla- 104. Bunlara, "Allah'ın in­
Bize yeter derler ve resule indirdiğine gelin Bunlara denildiğinde
I h'ın dirdiğine ve rasule gelin!"
denildiğinde, "Bize, atala­
0 o jiiie C ı li ö , i l k i V o l i y ^ î litÇ İ y i i I İ İ İ 5 Ls rımızı üzerinde bulduğu­
muz şeyler y e te ri" derler.
v e lâ y e h te d û n şeyenv 1 lâ y e 'le m û n e j âbâuhüm : e v e le v k â n e 1 âbâenâ 'a le y h i m â vecednâ
Ya ataları bir şey bilmez
ve doğru yola gitmezlerse
bir şey j bilmez i ataları | eğer idiyse de mi? | atalarımızı üzerinde | bulduğumuz şeyler
de mi? ve doğru yola gitm ezler­
se de mi?
yiy4:üJ.ı ısıJi. yi V; <: .K \ ı^'l y,Jı ujı Ç 105. Ey iman edenler! Siz­

y â e y y ü h â lle z ın e â m e n û
ler kendinizi düzeltm eye
ilâ İlâ h i izâ h te d e y tü m m e n d a lle lâ y e d u ır u k ü m e n fü s e k ü m 'a le y k ü m
Siz doğru gittikten öte taraftan size bir zarar ve­ Sizler düzelt- bakın! Siz doğru g ittikte n
Allah'tır kendinizi Ey iman edenler!
sapanlar remez meye bakın! sonra öte taraftan sapan­
lar size bir zarar veremez.
IjJJ«l ^3-:; ^ jİJLİJS’ Lo^ Sonunda hepinizin vara­
cağı yer, A llah'tır. O, size
y â e y y ü h â lle z ın e â m e n û b im â k ü n tü m te 'm e lû n I fe y ü n e b b iü k ü m I c e m î'a n m e r c i'u k ü m
neler yaptığınızı haber ve­
O, size haber vere­ hepinizin Sonunda yaracağı
Ey iman edenler! neler yaptığınızı recektir.
cektir yer

106. Ey iman edenler!


J İP İ S 3 o l l î ı 3 - ^ 1^1 s j
Herhangi birinize ölüm hali
geldiğinde, vasiyet zama­
z e v â 'a d lin m î snâni h in e Iv e ş iy y e ti Im e v tü I ehadeküm ü ı İzâ h a d a ra ş e h â d e tü b e y n ik ü m
nında aranızdaki şahitlik,
adil iki kişi vasiyet zamanında ölüm hali Herhangi birinize geldiğinde aranızdaki şahitlik
ya kendinizden adil iki kişi
veya siz yolculuk ederken
başınıza ölüm m usibe­
ti geldiğinde, sizin dışınız­
m ü ş ib e tü Im e v t fe e ş â b e tk ü m in e n tü m d a r a b tü m f î le rd i m in g a y r ik ü m | , h a râ n i e v im in k ü m
da başka iki kişidir. Bunları
ve- j ya kendi-
ölüm musibeti başınıza geldiğinde i siz yolculuk ederken sizin dışınızda başkaj iki kişidir namazdan sonra alıkoyar-
ya I nizden
sınız, şüphelendiğiniz tak­
dirde Allah'a şöyle yemin
etm elerini istersiniz: "A k ­
semenenvi b ih ı | lâ n e ş te r in i r te b tü m 1 b illâ h i | fe y ü k s im â n i m im b e 'd i ş ş a l ti te h b is û n e h ü m â
raba bile olsalar, yem ini­
bS & E l değişmeyeceğiz Bunları alıkoyarsınız mizi hiçbir bedele değiş­
m eyeceğiz. Allah (için ya­
S I- • pacağımız) şahitliği gizle­
3 4 i o ! ^ r j l l i l ^ l S J İ4 İ ;U İ^ ıJ I j u
m eyeceğiz, biz o takdirde
fe in 'u s ira le m in e l.ıs im in iz e liin n â , ş e h â d e te İlâ h i v e lâ n e k tü m ü v e le v k â n e z â k u rb . şüphesiz günahkârlardan
o tak­ jAllaM yçinjapacağı- gj^ig^ıeyeceğiz ‘ Akraba bile olsalar oluruz."
Eğer anlaşılırsa I şüphesiz günahkârlardan oluruz
dirde
107. Eğer bunların günah
işledikleri anlaşılırsa, öle­
ne daha yakın hak sahi­
m in e lle z n e s te h a k k a 'a le y h im ü m ekâm ehüm â yekûm âni fe h a râ n i is m e n s te h a k k â 'a lâ e n n e h ü m e bi kim selerden diğer iki
hak sahibi kimselerden | bunların yerine: geçer diğer iki kişi | günah | işledikleri ! bunların kişi bunların yerine geçer.
Bunlar, Allah'a şöyle ye­
min ederler: "M uhakkak
bizim şahitliğimiz, onların
innâi v e m â 'te d e y n â m in ş e h â d e tih im â ehakku le ş e h â d e tü n a b illâ h i fe y ü k s im â n i le v le y â n i şahitliğinden daha doğru­
Şüp- dur. Biz hakkı çiğnem edik.
hesü ÇİS'ie'^edik j onların şahitliğinden | ^ | I A İ il'a i §öyle yemin ederler | ölene daha yakın
Şüphesiz o takdirde zalim ­
lerden oluruz."
J L c^ s S U İJ L I
108. işte bu, şahitliği ol­
y e h â fâ ev 'a lâ v e c h ih â b iş ş e h â d e ti : e n y y e / tû ednâ Zclike le m in e z z â lim in izel duğu gibi eda etm elerini
o tak
korkmalarını veya olduğu gibi i şahitliği | eda etmelerini | ' işte bu I zalimlerden oluruz veya yem inlerinden son­
dirde
t ra yem inlerinin reddedil­
t X ®.. . < . r. . . . . , . ->
m esinden korkmalarını
daha iyi sağlar. Allah'tan
Ik a v m e Ifâ s ik în lâ y e h d î v e llâ h ü j v e s m e 'û llâ h e : v e tte k û ı b e 'd e e y m â n ih im e y m â n ü m e n tü ra d de korkun, iyi dinleyin. Allah,
günahkâr topluluğu ^ ta n l i yshiielerınden sonra Veminlenninf®'^g‘|®jg[y® günahkâr topluluğu doğru
yola çıkarmaz.
Sûre;5 (M âide, 109-113) ]2 5 ^ T o

A l f ü J fd e V j f
in n e k e : le n â lâ 'ilm e kâ lû ü c ib tü m m aza fe y e k û lü rr u s ü le i llâ h ü y e c m e 'u i yevm e
109. O gün Allah, pey­ Şüphesiz Bizim I divecekler i Size cevap ne ve diyecek peygamberleri Allah toplayacak Ogün
Sen I yok a'vecekier |
gamberleri toplayacak ve
"Size ne cevap verildi?"
diyecek. "Bizim bir bilgi­
miz yok! Şüphesiz Sen, 'a le y k e j n i'm e t zkür y â ' sâ b n e m e ry e m e llâ h ü i iz k â le | e n t e 'a llâ m ü Ig u y :b
görünmeyen, bilinmeyen Sana
verdiğim i Allah I şöyle diyecek j görünmeyen, bilinm^^^^^
düşün Ey Meryem oğlu İsa!
nimetimi
âlemleri çok iyi bilensin!" r
diyecekler.
110. Allah şöyle diye­
cek: "Ey Meryem oğlu v e k e h lâ f î Im e h d i nnase tü k e llim ü b ir û h i Ik u d ü s i i e y y e d tü k e İZ v e 'a lâ v â lid e tik
İsa! Sana ve annene ver­ ve yetişkin­ konuşuyor­ I seni destek-
Beşikteyken insanlarla Rühu'l-Kudüs (Cebrail) ile Hani ve annene
ken dun i ledim
diğim nimetimi düşün! E
O
Hani seni, Rûhu'l-Kudüs
^ A İn J I V IJ j j j Ü IJ 4A.S—^eJ I J I-J L x .S w l I t i L L o j L P j | J
(Cebrâîl) ile destekledim.
Beşikteyken ve yetişkin­ m in e t t 'n i , te h lü k u ^ v e iz ; v e lin d i v e tte v r .îte v e lh ik m e te Ik itâ b e 'a lle m tü k e veiz
ken insanlarla konuşu­ çamurdan tasarlıyordun Hani ve Incil'i de Tevrat hikmet kitap
sana öğret­
Hani
miştim
yordun. Hani sana kitap,
hikmet, Tevrat ve incil'i
de öğretmiştim. Hani be­
nim iznimle çamurdan v e tü b r iü b iiz n i ö y ra m fe te k û n ü f hâ i fe te n fü h u biizni k e h e y e ti t ö y r i
kuş biçimi gibi tasarlıyor­ o, benim
iyileştiriyordun bir kuş hemen oluvermişti içme üflemiştin de j benim iznimle kuş biçimi gibi
dun, içine üflemiştin de iznimle
a J o C a^o
o, benim iznimle hemen
bir kuş oluvermişti. Ana­
dan doğma körü, alacalı­ benî isrâîle k e fe ftü ! v e iz ! b iiz n î Im e v t tü h r ic ü I v e iz | b iiz n î velebraşa lekm e h e
yı yine Benim iznimle iyi­ uzaklaştır- j „ . Benim hayata çıkar- y • i yine Benim Anadan
İsrail oğullarını ölüleri de
leştiriyordun. Hani ölüleri mıştım I iznimle tıyordun iznimle doğma körü
,
i

d
de Benim iznimle hayata
çıkartıyordun. Hani İsra­ I o l h
il oğullarını senden uzak- illâ : hdzâ ; in minhüm llez ne keferû i fe k â le b ilb e y y in â b c i/te h ü m iz 'anke
laştırmıştım, o zaman sen baş-i g I bir şey i Onların inkar Prianler sen onlara 0 za­
ka 1 i değildir I içinden inkâr edenler i demişlerdi i açık mucizelerie senden
onlara açık mucizelerle gelmiştin man

gelmiştin. Onların içinden


inkâr edenler, "Bu, apaçık
bir sihirden başka bir şey
v e b ira s û lî b, e n .ım in û ile Ih a v â r iy y n e 1 e v h a y tü v e iz s ih n jn m m ü b ın
değildir!" demişlerdi. Bir zaman­
ve rasulüme Bana iman edin! diye j havarilere ilham etmiştim apaçık bir sihirden
111. Bir zamanlar havari­ lar

lere, "Bana ve resulüme


iman edin!" diye ilham
etmiştim. Onlar, (cevap Ih a v â riy y û n e kâ le iz m ü s lim û n b ie n n e n â | veşhed âm ennâ 1 kâlû
olarak), "iman ettik, bizim Bir za­ (Sana) boyun eğip teslim I Onlar, iman
havariler dediler bizim şüphesiz | şahit ol! dediler.
şüphesiz (Sana) boyun manlar olanlardan olduğumuza ettik
a
eğip teslim olanlardan ol­
duğumuza şahit ol!" de­ -d o '
diler. m â îd e te n 'a le y n â e n y y ü n e z z ile ra b b ü k e h e l y e s t e f 'u y â 'is â b n e m e ry e m e
112. Bir zamanlar havari­ bir sofra bize indirebilir mi? Rabbin güç yetirebilir mi? Ey Meryem oğlu İsa!
ler, "Ey Meryem oğlu İsa!
t
Rabbin bize gökyüzünden
bir sofra indirebilir mi?"
l - ıg - O JS L j û t jj I > 2 3 IJ L51 L S lJ J I
dediler. O, "Müminseniz m in h â e n n e / k ü le nündü k â lû in k ü n tü m m ü /m in ,n llâ h e : tt e k û k â le m in e sse m â/
Allah'tan korkun!" dedi. Biz, ondan yiyelim istiyoruz |
Allah'­
j I O, "Müminseniz korkun dedi. gökyüzünden
tan
113. "Biz, ondan yiyelim,
kalplerimiz huzur bulsun
da senin bize doğru söy­
lediğini bilelim, ona şahit­ m in e ş ş â h id n 'a le y h â venekûne e n k a d ş a d e lç te n â iv e n e 'le m e l k u lû b ü n â ! v e te h n e în n e
lik edenlerden olalım isti­ şahitiik edenlerden ona olalım senin bize doğru söylediğini i bilelim j kalplerimiz huzur bulsun da
yoruz!" dediler.
oJoLXJI s
^ T 1 ]2 6 Sûrc;5 (M âide, 114-120)

114. (Bunun üzerine) M e r­


yem oğlu İsa, şöyle yalvar­
le n â I te k û n ü m in e s s e m â i mâîdetenmj 'a le y n â | e n z il I ra b b e n â |lâ h ü m m e | 'îs â b n ü m e r y e m e î k â le dı: "Ya Allah! Ey bizim biri­
bizim
olacak Gökyüzünden
cik Rabbimiz! Gökyüzünden,
bir sofra I bize | ,ndir j Rabbimiz! j Ya Allah! j
için
bizim için, hem öncekileri­
miz hem de sonrakilerimiz
j ı i e < s ^ o i's L i i i j i j için bayram (vesilesi) ola­
cak, Senden bir mucize ola­
llâ h ü : k â le h a y ru rrâ z ik ın i v e e n te j v e rz ü k n â | m in k Iveâyetenmj v e A h irin â lie v v e lin â i 'îd e l
rak bize bir sofra indir! Bize
bir muci-pem de sonrakı- hem önceki­ bayram
Allah dedi nzık verenlerin en iyisisini I Sen I Bize rızık ver! i Senden rızık ver! Sen, rızık veren!e-
İze olarak! terimiz için lerimiz (vesilesi)
rin en iyisisin!"
r. îliiiî v Ç ı ie S iŞ j- l A l i l l i 115. Al!ah, "Şüphesiz Ben,
size onu indiririm. Fakat on­
ehadenm l§ ü 'a z z ib ü h O ! 'a z â b e l I fe in n î ü 'a z z ib ü h û m in k ü m b e 'd ü y e k fü r femeny 'a le y k ü m m ü n e z z ilü h â i in n dan sonra içinizden kim,
hiç uygulamaya­ artık onu cezalan­ ondan nankörlük Fakat Şüphe­ nanköriük ederse, artık onu
bir azapla içinizden size onu indiririm
kimseye cağım dırırım sonra ederse kim siz Ben a!em!erden hiç kimseye uy-
j o > ^ o . t
' -> î'. guiamayacağım bir azapla
i J ^ Ü J Ü ^ ^ 1 U ^0)1 J U jls e s ^ Ü Ü I cezalandırırım" dedi.
116. Allah (bir de şöyle) dedi:
tte h iz û n ^ lin n â s i i k ü lt e ; e e n te i y âi 'îs â b n e m e ry e nm e j l lâ h ü : v e iz k â le m in e l'â le m n
"Ey Meryem oğlu İsa! insan­
diye sen Allah I (bir de şöyle)
Beni edinin' insanlara söyledin Ey Meryem oğlu Isa! alemlerden lara, 'Beni ve annemi, Allah'ın
mi dedi
t yanında iki ilah edinin' diye
> y" O
^ ^ J jJ İ Û İ o Lo v lL ıU a e .^ j L â O jJ ^ Ç ) i; 4
sen mi söyledin?" O şöy­
le dedi: "Münezzeh, sübhan-
m â le y s e li b ih a k k ; e n e k û le ; m â y e k û n ü İT i sübhâneke i k â le i m in d û n i İlâ h | ila h e y n i yeümmiye sın ya Rab! Bana, böy!e doğ­
ru olmayan bir şey söylemek
böyle doğru olmayan bir şey söylemek Bana yakışmaz ^ a n ^ ^ y a Ra^bl' *^de°dM Allah'ın yanında iki ilah :
yakışmaz. Eğer ben böyle bir
şey söylediysem. Sen muhak­
6^1 J l l l J U ?JLİf1 3 s J U kak bunu bilirsin! Sen benim
içimde olanı da bilirsin. Oysa
in n e k e e n te I m â fı n e fs ik i v e lâ e 'le m ü i m â f i n efs" te 'le m ü f e k a d 'a lim t e h I in k ü n tü k u ltü h
ben senin içinde olanı bil­
Şüphesizsen | içinde Sen muhakkak bunu Eğer ben böyle bir şey
bilmem mem! Şüphesiz Sen, görün­
bilirsini söylediysem
“ Jl meyen, bilinmeyen âlemleri
çok iyi bilensin!"
117. "Ben onlara ancak Se­
v e k ü n tü verabbeküm i ra b b illâ h e i 'b ü d û i m â e m e rte n b ih î e n i iillâ le h ü m i m â k ü ltü I 'a llâ m ü Ig u y û b nin bana em rettiğin, "Hem
hem de sizin i benim Alla­ an- j Ben | sözünü söy- görünmeyen, bilinmeyen benim Rabbim, hem de si­
idim ve kulluk edini i Senin bana emrettiğin.
İRabbiniz olanİRabbim h'a cak I onlara ! ledim âlemleri çok iyi bilensinl zin Rabbiniz olan Allah'a kul­
luk edin!" sözünü söyledim,
O - jî j ^ ^ L JL 03 J Lo I içlerinde bulunduğum sü­
rece, onlar hakkında şahit­
v e e n t e : 'a le y h im | rra k be künte ente felemmâ teveffeytenı f him m â d ü m tü : ş e h d e n m 'a le y h im
tim . Beni onların arasından
Zaten | gözetleyecek Beni onların arasından al­ bulunduğum
onları Sen kaldın içlerinde şahittim önlar hakkında aldığında, onları gözetleye­
Sen I olarak dığında sürece
cek olarak Sen kaldın. Zaten
Sen, her şeye şahitsin."
118. "Eğer Sen onlara azap
: le h ü m : v e in t e g f ir 'ib â d ü k jfe in n e h ü m in tü 'a z z ib h ü m i ş e h îd 'a la k ü ili ş e y in edersen, şüphesiz onlar Se­
kendile-1 Yok, eğer bağış- Senin kulla­ i şüphesiz Eğer Sen onlara azap nin kullarındır. Yok, eğer
şüphesiz Sen şahitsin her şeye
rini ' iarsan rındır onlar edersen kendilerini bağışlarsan, şüp­
hesiz Sen, güçlüsün, işi sağ­
o LLj> £ ,^ j L4xİI c IjJa J iJ <5^ lam yapan ve yaptığında bir
hikm et bulunansın."
cennâtün llehümi şidkuhüm î şşâdik.ne iyenfe'u yevmü| h fiâ j llâhü 1 kâle Ih a k m l'a z z ü 119. Allah şöyle buyurur:
Onlara şöyle
cennetler doğruluklarının doğru söyleyenlere v e S ı i gündür [İşte bu Allah hikmet sahibisin güçlüsün "işte bu, doğru söyleyenie-
vardır buyurur
re, doğruluklarının fayda ve­
receği gündür. Onlara, içle­
rinde ebedi olarak kalmak
za like 'a n h v e ra d û 'a n h ü m llâ h ü ra d iy e je b e d â fıh â i h â lid n e I le n h â ru i m in te h tih e te c r üzere altından ırmaklar akan
onlar da cennetler vardır. Allah, on­
işte bu ■azı olmuşj j içlerinde kalmak üzere j ırmaklar j altından j akan
Allah'tan '1 a ° r d 7 ^ ' i lardan razı olm uş, onlar da
A llah'tan razı olmuşlardır,
işte bu, büyük kurtuluştur."
120. Göklerin, yerin ve on-
'a l.ı k ü lli ş e y in Y e h ü v e 1 v e m â fıh in n v e le rd i i m ü lk ü s s e m v â ti ilillâ h i Ife v z ü l'a z im iarda bulunaniarın egemen-
ve onlarda bulu­ Allah'-|
yeter her şeye gücü 1 Onun yerin Göklerin egemenliği büyük kurtuluştur iiği Aiiah'ındır. Onun her
nanların indir 1
şeye gücü yeter.
^ L U İİ^ J
Sûre :6 (En'âm, 1-8) 127 uv

6 . EN'ÂM SÛRESİ
Mekke döneminde in­ o Iû jjL cu j j ^ L« ^ I ej
miştir. Kuvvetli görüşe
göre, 91, 92, 93, 151, EN-'ÂM EN'ÂM SURESİ
152 ve 153. âyetler
Medine 'de inmiştir.
165 âyettir.
Rahmân ve Rahîm olan rra h îm llâ h irra h m c ':n i b is m i
Allah'ın adıyla.
ve Rahîm Rahmân olan Allah'ın ismiyle
1. Her türlü övgü, gökle­
ri ve yeri yaratan, karan­
lıkları ve aydınlığı var eden
Allah'ındır. Sonra hakkı ta­ lle z n e k e fe rû Sünme vennur z z u lü m â ti 1 v e c e 'a le i v e le rd a s s e m a v â ti llezı b s ls k a elham dü
nımayanlar, bunları kendi­ Alla­ Her türlü
hakkı tanımayanlar ve aydınlığı karanlıklan var eden ve yen gökleri yaratan
lerini yaratana denk tutu­ h'ındır övgü

yorlar.
2 .0, sizi topraktan yaratan, e
sonra da bir süre belirle­ In d e h ı j veecelünm m üsem m en e c e lâ kadâ m in tin in llez! h a le k a k ü m hüve y e 'd ilû n b irabbifiim
yendir. Başka bir belirli süre Onun ka­ belirle­ bunları kendi
Başka bir belirli süre de bir süre topraktan sizi yaratan 0 denk tutuyorlar
de Onun katindadır. Sonra tindadır. yendir da ! lerini yaratana

kalkıp (Allah hakkında) hala


şüphe ediyorsunuz.
3. O, göklerde ve yerde v e c e h ra k ü m s irr a k ü m y e 'le m ü v e fî le rd f î s s e m v â ti llâ h ü i v e h ü v e e n tü m te m te r û n şûnme
olan Allah'tır. Sizin içinizi Alla­ kalkıp (Allah hakkında) halajSon-
dışınızı da i Sizin içinizi de î bilir ve yerde olan göklerde O
de, dışınızı da bilir, daha ne h’tır şüphe ediyorsunuz I ra

yapacaksanız onu da bilir.


4. Kendilerine Rablerinin
ayetlerinden herhangi bir m ü 'r id in : 'a n h â illâ k â n û | m in a y â ti r a b b ih im jmin âyetinm v e m â t e / t İnim m â te k s ib u n veye'lem ü
ayet geldiğinde, ondan yüz
yüz çevirmişlerdir ondan | ancak oldular Rablerinin ayetlerinden i ' | Kendilerine geldiğinde i daha ne yapacaksanız onu da bilir
çevirmişlerdir.
5. işte kendilerine hak gel­
diğinde, onu yine yalanla­
u ı f iiı
dılar. Onlara, yakında alay m â k â n û b iliı y e s te h z iû n em bâû l fe s e v fe y e / t h im le m m â c â e h ü m b ilh a k k i fe k a d kezzebû
ettikleri şeylerin haberleri işte kendilerine ı ^ ^
yakında alay ettikleri şeylerin I haberleri Onlara gelecek onu yine yalanladılar
gelecek. geldiğinde I

6. Kendilerinden önce kaç


milleti helak ettiğimizi gör­ .— >

mediler mi? Yeryüzünde m â le m n ü m e k k il f î le rd i m e k k e n n â h ü m ^ in k a rn in m m in k a b lih im e h le k n â ıkem e le m yerav


size vermediğimizi, onlara
vermediğimizi Yeryüzünde onlara vermiş milleti Kendilerinden önce | helak ettiğimizi kaç I görmediler mi?
vermiş, üzerlerine gökyü­
zünü bol bol salıvermiştik,
ırmakları ayaklarının altla­
rından akıtmıştık. Böyley-
m in te h tilî lm te c r; j le n h â ra v e c e 'a in â m id r â r a n v 'a le y h im ssem âe v e e rs e ln â leküm
ken onları, işledikleri gü­
nahları yüzünden helak ayaklarının altlarından akıtmıştık ırmakları ve kılmıştık bol bol üzerlerine gökyüzünü salıvermiştik size

ediverdik. Onlardan sonra


başka milletler yarattık. iL jk J L p J J j j_ > - l l yo L jL ijr lj L i_ ^ _ L a L j
7. Sana kâğıt üzerinde ya­
'a le y k e v e le v n e z z e ln â k a rn e n â h a rîn m im b e 'd ih im : v e e n ş e /n â i b iz ü n û b itîim ; fe e h le k n â h ü m
zılmış bir kitap indirseydik,
varattık i§ledikleri günah- Beyleyken onları helak
onlar da buna elleriyle do- Sana indirseydik başka milletler Onlardan sonra
! lan yüzünden. ediverdik
kunsalardı, inkâr edenler
■V»
(buna rağmen), "Bu, apa­ J L ^ 1 ^ -,^ 8 j J L L L s j J ^
J-
çık büyüden başka bir şey
değildir!" derlerdi. s ih r u n m m ü b n | illâ jh ızâ lle z n e k e fe rû le|<âle b ie y d ıh im i fe le m e s û h ü i f ı k ir tâ s in j kitaben
inkâr edenler (buna onlar da buna
8. Bir de "Şunun üzerine apaçık büyüden Bu derlerdi elleriyle kâğıt üzerinde yazılmış bir kitap
rağmen) dokunsalardı
bir melek indirilse de, gör­ t

sek ya!" diyorlar. Eğer öyle


bir melek indirseydik, azap
OojiiiA Vp VI CsdiOj3İÎy 3İL 4İİ j Vii IJti50
hükmü kesinlikle uygulanı- lâ y ü n z a rû n ^m m e le m ru ; le k u d iy e m e le k e l: v e le v e n z e ln â m e le k i 'a le y h i i le v la ü n z ile vekalû

verirdi. Sonra kendilerine kendilerine bir an bile iİÇ ; azap i kesinlikle öyle bir bir Şunun j indirilse de,
Eğer indirseydik | diyorlar
jjö z ^ jb n lm a z A hükmü Ju^ulanıverirdi melek üzerine I ^ ö rs e ^ ^
biran bile göz açtırılmazdı.
^ L o V I sj
) YA 128 Sûre :6 (En'âm, 9-18)
9. Kendisini melek yapsay­
dık, onu yine bir erkek şek­
<3) o ^ ^ l X tîi k . l . I s ^L > > j 8 L jü L iL ^ e J C sÜ Lo e U ü L iL > ^ j
linde gönderir, düşmek­
m â y e lb is n 'a le y h im -e le le b e s n â ra c ü le n v le c e 'a in â h ü ! m e le k e l v e le v c e 'a in â h ü te oldukları şüpheye onla­
bir erkek rı yine düşürürdük.
düşmekte oiduklan şüpheye i onları yine düşürürdük onu yine gönderir melek Kendisini yapsaydık
I şeklinde
10. Yemin olsun (ey Muham­
o
medi, senden önce gönderi­
len peygamberlerle de alay
b ille z n e s e h irû m in h ü m fe h â k a m in k a b lik e ; b ir u s ü lin m s tü h z ie v e le k a d i edildi. Fakat o alay ettikle­
çepeçevre (ey Muhammedi, sen­ peygamberlerle Yemin ri hak, o maskaralık edenleri
o maskaralık edenleri alay edildi
kuşatıverdi den önce gönderilen de olsun çepeçevre kuşatıverdi.
* . * L
11. De ki: "Yeryüzünde ge­
J L ^ U y iS i p J Ij O ■S U
zip dolaşın, sonra o pey­
k e y fe n z u rû sümme f î le rd i sm kul m â k â n û b ih y e s te h z i m gamberleri yalanlayanların
nasıl sonlarının nasıl olduğuna
bir bakın! sonra gezip dolaşın Yeryüzünde De ki Fakat o alay ettikleri hak
olduğuna bir bakın!"
oyy o y
12. De ki: "Kimin şu gök-
4ÜLS AÜ J j j V 13 9 1 I J U ,t-sJ J j © 15L5J1U 5ti lerdekiler ve yerdekiler?"
k e te b e ! lillâ h kul v e le rd m â f î s s e m v â ti lim e n m kul k â n e 'â k ib e tü Im ü k e z z ib n "Allah'ın!" de! O, kendisi­
ne (kullarına) rahmet et­
yazdı Allah'ın de ve yerdekiler şu gökterdekiler Kimin De ki o peygamberleri yalanlayanların sonlarının
meyi yazdı. Şüphe yok ki,
O, sizi kıyamet gününde
' "
kS —jS
“ -y
^
y
0 ^ - '^ I {
I ~ V ^
»
I • —
1 1 ^
~y
A
y ^
. . . o \
V
1 toplayacaktır. Bunda şüp­
v -s r
he yok. Kendilerine yazık
fıh lâ ra y b e y e v m i ikiy- m e ti le y e c m e 'a n n e k ü m rra h m e h 'a l n e fs ih i
edenler var ya, işte onlar,
Şüphe yok ki. O, I (kullarınal rahmet
Bunda şüphe yok kıyamet gününde O, kendisine
sizi toplayacaktır etmeyi iman da etmezler.
13. Hâlbuki gecede ve gün­
düzde barınan her ne varsa,
hepsi Onundur. O, çok iyi işi­
vennehâr f î Neyli I m â s e k e n e I v e le h j lâ y ü /m in u n fe h ü m i e n fü s e h ü m e lle z n e h a s irû
ten, çok iyi bilendir.
Hâlbuki barınan her ne i hepsi işte onlar
ve gündüzde etmezler Kendilerine yazık edenler var ya
gecede varsa IOnundur im anda 14. De ki: "Göklerin ve ye­
yO rin yaratıcısı Allah'tan baş­
o
v i j o l o ı ı kasını mı koruyucu edine­
ceğim? O, (herkesi) bes­
v e le r d i f â tir i s s e m v â ti v e liy y e n e tte h iz ü e g a y ra İlâ h i | kul l'a l m s s e m 'u vehüve
leyen, kendisi beslenmeye
Allah'tan
ve yerin Göklerin yaratıcısı konıyucu j | [jg ^ ı^ jıg , De ki I çok iyi bilendir | çok iyi işiten | O ihtiyacı olmayandır. De id:
"Ben, (Allah'a) boyun eğip
teslim olanların ilki olmakla
emrolundum." (Bana ayrıca
v e lâ te k û n e n n e e v v e le m e n e s le m e en ekûne ü m ir tü innT kul I v e lâ y ü t'a m y ü t'im ü vehüve şöyle denildi:) "Sakın müş­
(Bana ayrıca şöyle (Allah'a) boyun eğip teslim (herkesi) ■ „
olmakla lemrolundum Ben De ki beslenmeye riklerden olma!"
denildi:) Sakın olma olanların ilki Ii ihtiyacı olmayandır besleyen I
oy 15. De ki: "Ben Rabbime
isyan edersem, cidden bü­
yük günün azabından kor­
'a z â b e y e v m in 'a z m ra b b in 'a ş a y tü e h â fü I in n î ; kul m in e Im ü ş r ik n karım!"
^ [b m d e n ! cidden büyük günün azabından j ftabbime j isyan edersem, i korkarım | Ben 1 De ki i müşriklerden 16. O gün, kimden azap
uzaklaştırılırsa, işte, Allah
t ® y ^ ^ ♦. I ^ ^ it \ y y y ^ * * \ * s . y o y y ^ y • y o> ona gerçekten acımıştır.
işte bu, apaçık kurtuluştur.
v e in y y e m s e s k e Ife v z ü Im ü b n v e z lik e fe k a d ra h im e h y e v m e îz in 'a n h ü y ü ş ra f
17. Eğer Allah senin başı­
işte, Allah ona kendisin-: azap
Eğer senin başına getirirse apaçık kurtuluştur i işte bu O gün na bir sıkıntı getirirse. On­
gerçekten acımışbr den I uzaklaştırılırsa
^ ^ Jl dan başka bunu engelle­
0 '
yecek kimse yoktur. Eğer
^ •• •
sana bir hayır gelmesini is­
'a l k ü lli ş e y in I fe h ü v e b ih a y rin | v e in y y e m s e s k e hüv illâ i le h ü : fe lâ k â ş ife b id u r r in i Ilâ h ü terse, (bunu da engelleye­
Eğer sana gelmesini engelleyecek
her şeye Onun bir hayır Ondan başka bunu bir sıktnb Allah cek kimse yoktur). Onun
isterse kimse yoktur
her şeye gücü yeter.
18. O, kullarına karşı, dai­
ma galip ve üstündür. O, işi
Ih a b r I Ih a k m ü vehüve fe v k a 'ib â d ih Ik â h iru vehüve ! k a c fr sağlam yapan ve yaptığında
İŞİ sağlam yapan ve yapü- j daima galip ve bir hikmet bulunandır, her
her şeyden haberdardır ve O ! kullarına karşı ve O gücü yeter
Ç ja bir lAmet bulıınandif i üstündür
şeyden haberdardır.
I
^ L U İİ^ I
Sûre :6 (En'âm, 19-27) 129
19. De ki: "Şahitlik olarak
d "-.,
hangisi daha büyüktür?" De
ki: "Allah, benim le sizin ara­
nızda şahittir. Bu Kur'ân, h zâ Ik u r n ü ile y y e i v e û h iy e vebeyneküm beyn ; ş e li d ü m illâ h ü k u li şehâdeh e k b e ru e y y ü şeyin kul
bana sizi ve (sizden sonra daha
Bu Kur'ân bana ;vahiy ediliyor sizin aranızda benimle şahittir I Allah De ki i hangisi Deki
Kuran'ın kendilerine) ula­ i olarak büyüktür?

şacağı kimseleri kendisiy­


le uyarmam için vahiy edili­ LaLjj J J JJ ^ û îû j ç A lA j ‘'-f
yor. Siz gerçekten Allah ile
innemâl k u l ; 13 e ş h e d kul a lih e te n ü b r â enne me'a İlâhi! e în n e k ü m le te ş h e d û n e y e m e m b e le g lb ih ' liünziraküm
birlikte başka tanrıların ol­
duğuna şahitlik mi ediyor­ 1
a n ra k i De ki ^ ® "
ancak ju e Kil
De ki i
u e k i:
tanrıların
niH,,;i,,na
olduğuna
Siz gerçekten I
Aihh ıio hiriiirto
Allah ile birlikte
, •
şanıııikm ıeoıyorsunuz.
i
|
ve ulaşacağı kendi-
siyle
sizi uyarmam
için
sunuz?" De ki: "Ben (buna)
şahitlik e tm e m !" De ki: "O,
ancak te k bir ilahtır. Şüphe­
siz ben, sizin ortak koştukla­ y e 'r ifû n e h Ik itâ b e I e lle z n e â te y n â h ü m ü m im m â tü ş r ik û n : b e ıî ü n iv e in n e n libliünvvâhidünvhüve
rınızdan uzağım!"
20. Kendilerine kitap verdi­
ğimiz toplumlann bilginleri, o
peygamberi, kendi oğullarını f j i l © o A f iv V ti^
bildikleri gibi bilirler. Kendile­
e z le m ü ; vem en lâ y ü /m in û n fe h ü m e n fü s e h ü m ! e lle z n e h a s irü i ebnâehüm I k e m â y e 'rifû n e
rine yazık edenler var ya, işte
daha
onlar iman da etmezler. kim vardır? | iman da etmezler j ,j^î® ! Kendilerine ! yazık edenler var ya | kendi oğullarını | bildikleri gibi
zalim I
21. Allah'a iftira ederek yalan
uyduran veya onun ayetlerini
yalanlayandan daha zalim kim
n e h ş ü ru h ü m y e y e v m e : z z â lim û n lâ y ü flih u iinnefk:! b i y â tih k e z z e b e e v ikezibenl 'a le İlâ h i m im m e n i fterâ
vardır? Şüphe yok ki zalimler,
o n la n t^ a y a - | j kurtuluşa [üphel onun iyalanla-
kurtuluşa ermezler. veya ''®'®" ^ Allah'a iftira ederek
cağız ermezler iyok kil ayetlerini i yandan uyduran
22. O gün onların hepsini
toplayacağız, sonra o ortak P € > o jJ I jlU^3Lİ'3-^ I
koşanlara, "Hani, (Allah'a)
ortak olduğunu sandıklarınız sümme! lle z n e k ü n tü m te z 'u m û n ş ü ra k â u k ü m ü i e y n e lille z n e e ş ra k ü n e k û lü isümıtıe! ce m 'an
nerede?" diyeceğiz. Hani, (Allah'a) ' nere- I
Sonra i sandıklarınız o ortak koşanlara. diyeceğiz isonrai hepsini
ortak olduğunu ! de? I
23. Sonra onların cevabı, sa­
dece, "Ey Rabbimiz! Allah'a
yemin ederiz ki, bizler müşrik
^ di UÜJ3^13ijliûî VI
değildik!" demeleridir. kezebû k e y fe unzur m ü ş r ik in m â k ü n n â - r a b b in â v e llâ h i: e n k â lû ili le m te k ü n fitn e tü h ü m
24. Bak, vicdanlarına kar­ i bizler de- ■Ey Rabbi- Allah'a , ^ ___________, ja -
Bak onların cevabı
s ö S d t e r i! nasıl"
"®“ ! I "müşrik
' “ 5'"^ ! ğildik I miz! yentirı. i demeleridir idecel
. 1 -..a ,,,,..,..., ^
şı nasıl yalan söylediler, uy­ ederiz kı '“ ®®®‘
durdukları kendilerini bırakıp
gidiverdiler.
25. İçlerinden kimisi seni v e c e 'a in â ile y k i y e s te m i'u Imeny; v e m in h ü m i m â k â n û y e fte r û n ! 'a n h ü m v e d a lle ' a i e nfü sih ım
Kur'ân okurken dinler. Ancak i Kur'ân okur- i , . - -
geçirmişizdir İçlerinden i uydurdukları I kendilerini |^'[®e,'§||g'j vicdanlarına karşı
Biz, onların kalplerine onu ®®"' î ken dinler I'*™'®'
t
zevkle anlayıp dinlemelerine
engel olan kabuklar geçirmi-
şizdir. Onların kulaklarında da
h a ttâ I b ih â lâ y ü /m in û külle cyetll i v e in y y e ra v ve(<râ I vefT z â n ih im e n y y e fk a h û h ü iekinneten; 'a l > k u lû b ih im
bir ağırlık vardır. Her mucize­
Onların kulakların­ onu zevkle anlayıp engel olarv Ancak Biz, onların
yi görseler de, ona iman e t­ Hatta i ona | iman etmezler ! ! görseler de bir 'iriQ !I IzoKı llv
da da vardır dinlemelerine kabuklar kalplerine
mezler. Hatta sana geldikle­
rinde, seninle tartışırlar. İnkâr
edenler, "Bu, öncekilerin ma­
sallarından başka bir şey de­ yenhevne vehüm e s â t ru le v v e lîn i l i Ih/rzâ in lle z n e k e fe rû i y e k û lü y ü c â d ilû n e k e ^ izâ câûke
ğildir!" derler. baş­ de­
Bu inkâr edenler | derler seninle tartışırlar |
ka ğildir
26. Öbürleri ise, hem ona
yaklaşmayı engellerler, hem
de kendileri ondan uzak du­
rurlar. Yalnızca kendilerini
iz v ü k ifû v e le v te râ v e m â y e ş 'u r û n e n fü s e h ü m ili : v e in y y ü h lik û n e ! 'a n h veyenevne 'anhü
mahvederler de, farkına var­
1 Yal-
mazlar. durdurulup bir görsen farkına varmazlar kendilerini mahvederler de uzak dururlar | ^
Inızca
27. Onları, o ateşin başın­
da durdurulup, "Ah keşke, A >4 A5Lj V 3 ^ A Lj i jJLLs j L ü l
geri döndürüİsek, Rabbimi-
zin ayetlerini yalanlamayıp m in e Im ü /m in ın v e n e k û n e | b i 'y â t i ra b b in â v e lâ n üke zzibeinüraddü y â le y te n â ! fe k â lû | 'a le nnâri

m üm inlerden olsaki" der­ müminlerden olsak Rabbimizin ayetlerini j yalanlamayıp i Ah keşke derken |
ken bir görsen!
' î . >■
* 130 Sûre:6 (En'âm, 28-35)
İ9
28. Hayır, daha önce gizle­
L j i/jU ü ı/y j } J j j ş 3 ^ û J J 4 ı^ ^ ti u ^ 11 : j j yip durdukları karşılarına çıktı
(da ondan böyle konuşuyor­
veinnehüm lim â n ü h û 'a n h ü le 'â d û v e le v r u d d û I m in k a b l m â k â n û y ü h fû n e b e d â le h ü m bel lar). Geri çevrilselerdi, m utla­
Şüphesiz o yasaklandıkları kötü- mutlaka yine ka o yasaklandıkları kötülük­
Geri çevrilselerdi daha önce gizleyip durdukları |karşılarına çıktıj Hayır
onlar lüklere döneceklerdi lere yine döneceklerdi. Şüp­
hesiz onlar, yalancılardır.
29. Yine dönüp, "Hayat, yal­
nızca bu dünya hayatımızdan
v e le v te r â b im e b 'û s ın |n e h n ü |v e m â î h a y â tü n â d d ü n y â illâ in h iy e ı v e k â lû le k â z ib u n
ibarettir! Biz bir daha dirile­
Biz j değiliz I bu dünya hay^ato yalnız-
bir görsen bir daha dirilecek Hayat diyeceklerdi yalancılardır cek değiliz!" diyeceklerdi.
t 30. Sen onları, Rablerinin
huzurunda durdurulduklarını
bir görsen! (Allah), "Bu gör­
l'a z â b e fe z û k û kâ le v e ra b b in â b e lâ k â lû b ilh a k k i h a z â | e le y s e k â le 'a lâ ra b b ih im iz v ü k ifû düğünüz, hak, gerçek de­
diye­ Rabbimize Onlar, doğruymuş gördüğünüz, (Allahı gerçek değil Sen onları, Rable- durdurulduk­ ğil m iym iş?" diyecek. On­
azabı tadın diyecek
cek yemin olsun k Evet diyecekler hak Bu miymiş? rinin huzurunda larını lar, "Evet, Rabbimize yemin
t
^ o > o Jl
olsun ki, doğruym uş!" diye­
3 ) 6 j j- L S L j L i j cekler. (Bunun üzerine A l­
lah), "İnkâr etmenizden do­
s s â 'a tü h a ttâ izâ c â e th ü m ü b ilik â i İlâ h i lle z ın e k e z z e b û k a d h a s ira | b im â k ü n tü m te k fü r u n
layı tadın azabı!" diyecek.
gelip kendilerini yakalayıver- Allah'ın karşısına kendileri kaybet- (Bunun üzerine Allahi, inkâr etmeniz-
Kıyamet saati
diğinde çıkmayı
yalanlayanların 31. Allah'ın karşısına çıkmayı
mişlerdir den dolayı
Jl yalanlayanların kendileri kay­
betmişlerdir. Kıyamet saati
gelip ansızın kendilerini yaka-
'a lâ z u h û r ih im i e v z â ra h ü m | y e h m ilû n e vehüm fh â 'a lâ m â fe r r a tn â y â h a s ra te n â | k â lû ibegteten layıverdiğinde, "Eyvah, dün­
bütün günah­ yüklenmiş Onlar o dünya yaptığımız kusurlardan Eyvah yazıklar olsun diyecek­ ya hayatında yaptığımız ku­
sırtlarına
larını götürüyorlardır vakit hayatında dolayı bize! ler surlardan dolayı, yazıklar ol­
sun bize!" diyecekler. Onlar o
31LJJ j İ4 J S L4 3 İJI s Us 0 o vakit bütün günahlarını sırtla­
rına yüklenmiş götürüyorlar-
v e le d d â r u la h ir a tü i v e le h v |le 'ib ü n v | İllâ i Ih a y a tü d d ü n y â vem a m â y e z irü n sae e lâ
dır. Dikkat et, onlar ne kötü
ve oyalan­ I onlar ne Dik­
Elbette ahiret yurdu bir oyun başka Bu değersiz dünya hayatı nedir ki! yükler götürüyorlar yükler götürüyorlar!
madan ! kötü kat et
32. Bu değersiz dünya haya­

jj ^ jjL j ^ jJ I jı - 9 < 3 / jJ L İJ t- » ^ I o ^ jJ ü j- A _ >


tı, bir oyun ve oyalanmadan
başka nedir ki! Elbette ahi­
lle zı y e k û lû n e | le y e h z ü n ü k e iinnehû ka d n e 'le m ü e fe lâ te 'k ilû n lille z n e y e tte k û n I h a y ru l ret yurdu, korunan m uttaki­
Yemin olsun ki. Biz onların seni gerçekten şüphe- Hala akıllanmayacak ler için daha hayırlıdır. Hala
incittiğini siz
elbette biliyoruz korunanm uttakileriçin j
söyledikleri lafın mısınız? akıllanmayacak mısınız?
33. Yemin olsun ki. Biz on­
ların söyledikleri lafın seni
gerçekten incittiğini elbette
v e le k a d k ü z z ib e t yechadûn bi ry â ti İlâ h i | tâ lim in e fe in n e h ü m lâ y ü k e z z ib û n e k e v e l ‘k in n e biliyoruz. Onların yalancı de­
i
Yemin olsun yalanlandılar
inkâr ediyorlar Allah'ın ayetlerini ; zalimler Onların yalancı dedikleri sen değilsin! Ancak dikleri sen değilsin! Ancak
da
I 1» zalimler, Allah'ın ayetlerini
- Jl
inkâr ediyorlar.
34. Yemin olsun senden
v e lâ I n e ş ru n â e t.rh ü m i h a ttâ i v e uzu k ü z z ib û 'a lâ m â fe ş a b e rû m in k a b lik e Iru s ü lü n m önce gönderilen peygamber­
yok­ [ ve incitilme- yalanlanma­ senden önce gön- | peygam- ler, yalanlandılar da, yalan­
yardımımız onlara geldi sonunda karşı sabrettiler
tur I lerine larına derilen berter lanmalarına ve incitilmelerine
karşı sabrettiler, sonunda on­
34i o L ? 3 is 9 U IİJ J l^ lara yardımımız geldi. Allah'ın
sözlerini değiştirebilecek hiç­
'a le y k e i v e in k â n e k e b ü ra m in n e b e ılm ü rs e lin câ eke I v e le k a d I lik e lim â ti İlâ h m übeddile bir güç yoktur. Muhakkak ki
Muhak- değiştirebile­
Eğer, ağır geliyorsa peygamberlerin haberleri sana geldi Allah'ın sözlerini sana, peygamberlerin haber­
kak ki cek hiçbir güç
leri geldi.
o 1 C
. u . *a
A fl a l 1___tu
^
SI J 035 s - 5 ö l Ö A J ^ I o ö ;4 ^ İ3 İ^ ! 35. Eğer, onların sırt çevirip
gitmeleri sana ağır geliyorsa,
fî ssem âl I s ü lle m e n i ev I f î le rd i jn e fe k a n l e n te b te g iy e fe in i s te ta 'te i'r â d u h ü m yerin dibine inecek bir tünel
gücün yeterse, hiç durma, onların sırt çevirip veya göklere çıkmak için bir
göklere çıkmak için bir merdiven veya yerin dibine inecek bir tünel 1 arayıp
(hemen yap| gitmeleri merdiven arayıp onlara bam­
başka bir mucize getirmeye
S -4 3 -6 -? < J 31) 11 3 '5 L j 0 4 -9 ^ "^ gücün yeterse, hiç durma,
(hemen yap). Allah dilesey­
m in e Ic â h ilin | fe lâ te k û n e n n e i 'a le Ih ü d â le c e m e 'a h ü m I llâ h ü i v e le v ş â e i b in y e h i fe te /t iy e h ü m di, elbette onları hidayet üze­
elbette onları bir onlara getirmeye re toplardı. O halde sakın ca­
O halde sakın cahillerden I olma i hidayet üzere Allah dileseydi
toplardı mucize bambaşka
hillerden olma!!
Sûre :6 (En'âm, 36-44)
y u j\iy ^ ] )T\
131
36. Yalnızca, işitmesi olan­
lar, davete karşılık verirler.
Ölülere gelince, Allah onla­
rı diriltir, sonra hepsi Onun y ü r c e 'u n ile y h i aimme llâ h ü î y e b 'a s ü h ü m ü : v e lm e v t. ı lle z n e y e s m e 'û n y e s te c b ü linnemâ

huzuruna çıkarılırlar, Onun son­ davete karşılık


çıkarılırlar Allah onları diriltir Ölülere gelince işitmesi olanlar Yalnızca
huzuruna ra verirler
37. "Rabbinden ona bam­
başka bir ayet indirilse
yal" diyorlar. De ki: "Şüp­
hesiz Allah'ın ona böyle v e la k in n e j oyeten 'a lâ e n y y ü n e z z ile k â d iru n llâ h e in n e | k u l 1 m ir r a b b ih âyetünm 'a le y h i le v lâ n ü z z ile ve ka lû
bir mucize indirmeye gücü Şüp­
diyorlar
Ancak mucize indirmeye gücü yeter Allah'ın De ki Rabbinden pir ayet ona indirilse ya!
yeter. Ancak onların çoğu hesiz

bunu bilmezler."
38. Yeryüzünde (yürüyen) L l- Ş u J k j ^

hiçbir hayvan ve iki kana­ m in dâbbetin vem â lâ y e 'le m û n e k s e ra h ü m


b ic e n â h a y h i y e tim v e lâ tâ îr in y f î le rd i
dıyla uçan hiçbir kuş yok­
tur ki sizin gibi birer toplu­ iki kanadıyla uçan ve hiçbir kuş Y e r y ü ^ J ly ü - j hiçbir hayvan | yoktur ki bunu bilmezler onların çoğu

luk olmasınlar. Biz kitap­


ta hiçbir şeyi eksik bırak­
madık. Sonra onların hepsi
y ü h ş e ru n ı ilâ ra b b ih im Sümme m in ş e y in | f î Ik itâ b i j m â fe r r a tn â e m s â lü k ü m ümemün
Rablerinin huzurunda top­
airer topluluk
lanacaklardır. »p“ -
hiçbir şeyi | Biz kitapta i eksik bırakmadık sizin gibi
olmasınlar
39. Ayetlerimizi yalanlayan­
lar, sağır ve dilsizdirler, on­ 0 ^ 5 İ İ L k i i il L İ5 İ ^ ^ U İ k lI j ^ l ^ ü
lar karanlıklar içindedirler.
Allah kimi dilerse, onu şa­ vem en i y ü d lilh llâ h ü i y e ş e i [m e n y i f î z z u lü m â t v e b ü k m ü n şummünv b i ly â tin â v e lle z n e kezzebû

şırtır, kimi de dilerse, onu kimi de onu şaşırtır j Allah dilerse


. . ■ i onlar karanlıklar için-
ve dilsizdirler sağır Ayetlerimizi yalanlayanlar
! dedirler
doğru yolda bulundurur.
40. De ki: "Ne diyorsunuz,
Allah'ın azabı başınıza gel­
se veya o kıyamet vakti ba­ ev 'a z â b ü İlâhı in e trik ü m e r a e y te k ü m kul 'a lâ ş ir â t in m m ü s te k m y e c 'a lh ü
şınıza gelse, yine Allah'tan
veya Allah'ın azabı başınıza gelse Ne diyorsunuz De ki onu bulundurur doğru yolda dilerse
başkasına mı dua edersi­
niz? Eğer doğru söylerseniz, ^ o

söyleyin bakalım!" 8İâl JJ ^ âl ^1 ^ L IJ I ^ 1


41. Doğrusu (böyle bir du­
te d 'û n e iy y â h ü bel in k ü n tü m ş â d ik în te d 'û n e ö a y ra İlâ hi s s â 'a tü e te tk ü m ü
rumda) yalnızca Ona dua başınıza
yine Allah'tan
edersiniz. O dilerse, ken­ Doğrusu Eğer doğru söylerseniz, söyleyin bakalım! dua edersiniz? o kıyamet vakti
i 'î r başkasına mı gelse
disinden istediğiniz şeyi t
kaldırır. O zaman siz o or­ L i- J L o p J İ aS J - . İ J L i ü jJ İ j - j J i j t L i o ^
tak koştuklarınızın hepsini
unutursunuz. e rs e ln â j v e le k a d m â tü ş r ik û n v e te n s e v n e in ş â e ile y h i | m â te d 'û n e fe y e k ş ifû
kendisin­
42. Yemin olsun senden istediğiniz şeyi kaldırır
den
önce bazı topluluklara pey­
gamberler gönderdik. (On­
0 O - iS - i- îe d S k ıis ; i - Î İ 4 j w J ü S i ^ ^1 J ı
ları) dinlemediler de, belki
yalvarıp yakarırlar diye, on­ le 'a lle h ü m y e te d a r ra 'û n v e d d a rrâ i b ilb e /s â i i fe e h a z n â h ü m m in k a b lik e
lara sıkıntı ve zorluklar ver­ (Dnları) dinlemediler de, belki yalvarıp
ve zorluklar sıkıntı onlara verdik senden önce
bazı topluluk­
yatanrlar diye lara
dik.
43. Hiç olmazsa verdiğimiz
İU 4 İJ I ^ ilt i'liS
böyle sıkıntılar onlara geldiğin­
de, yalvarıp yakarsaydılar yal ş ş e y tâ n ü lehüm ülvezeyyene k u lû b ü h ü m kaset ; vel.- k in te d a r ra 'û b e /s ü n â iz c â e h ü m felevlâ
Ancak onların kalpleri kaskatı süslemek­ kaskatı yalvarıp yakarsay- verdiğimiz vedeğil-
Şeytan i onlara onların kalpleri Ancak onlara geldiğinde
kesilmiş. Şeytan, onlara yap­ tedir kesilmiş dılar ya! sıkıntılar miydi
tıklarını süslemektedir.
44. Kendilerine yapılan uya­ t kj I ^ I ^ pg.A1p ^ Ij jS j Lo I L<>JL.9 I jA L5^ L«
rıları unuttuklarında, üzerle­
e b v â b e k ü lli ş e y / 'a le y h im I fe te h n â i m â z ü k k irû b ih . | fe le m m â n e s û m â k â n û ye 'm e lü n
rine her türlü (nimetin) kapı­
Kendilerine yapılan
sını açıverdik. Nihayet ken­ her türlü (nimetin) kapısını üzerlerine açıverdik unuttuklarında yaptıklarını
uyarıları
dilerine verilen bu genişlik
ve serbestlikle sevindikle­ <1^ , ^ J ».1/0 I j l ^ 4_JLİ_j IJ-JJİ 1—»-J Ij-J>j-9 lj|
ri sırada, işte o zaman, an­
sızın onları yakalayıp yok h ü m m ü b lis ü n fe iz â b e g te te n ehaznâhüm | b im â û tû h a ttâ izâ fe rih û

ettik. İşte o zaman, bütün işte o onları yakalayıp yok işte o zaman kendileri- Nihayet bu genişlik ve serbestlikle
bütün ümitlerini yitirdiler ansızın
zaman ettik ne verilen sevindikleri sırada ____
ümitlerini yitirdiler.
(.U o V ls
132 Sûre: 6 (En'âm, 45-52)

^ j Lj I j l J 3 I jl J i k j j ^ jk ^ L - s ü Ij I> fc J L Is » j J ! j» j - f l J I j j« 1 ^ 2 .9
45. Artık zulmedip duran
e ra e y tü m kul 1 ra b b i l'â le m în 1l il l â h i : v e lh a m d ü ; lle z n e z a le m û ; d â b ir u Ik a v m i fe k u ti'a
topluluğun kökü kesilmiş­
Söyleyin
bakalım
Deki Âlemlerin Rabbi olan I Allah'a 1 hamdolsun! | Artık zulmedip duran j topluluğun kökü j kesilmişti ti. Âlemlerin Rabbi olan
y X ^ ^ ^ a
Allah'a hamdolsun!
A İ M J k iU l JLp ^ ^ I jk3-l û| 46. De ki: "Söyleyin ba­
kalım, eğer Allah sizin ku­
g a y n j İlâ hi . m e n il ih ü n i 'a ln k u lû b ik ü m v e h a te m e i v e e b ş â ra k ü m s e m 'a k ü m i llâ h ü i in e h a z e laklarınızı ve gözlerinizi alı-
i mühürleyi-
Allah'ın dışında ; hangi ilah kalplerinizi
i verse
ve gözlerinizi sizin kulaklarınızı | Allah eğer alıverip verip kalplerinizi mühür-
X
leyiverse, Allah'ın dışında
X X
hangi ilah size bunları geti­
rip verecek?" Baksana Biz
e r a e y te k ü m ku l y e ş d ifû n ; h ü m isürtımeı I y â ti n ü ş a r r ifü k e y fe , ünzur b ih y e /t küm ayetlerimizi nasıl türlü şe­
l\le diyorsunuz I De ki yüz çevirip giderler onlar |Sonra!Biz ayetlerimizi
türlü şekillere |
nasıl i Baksana şunları
size getirip killere sokuyoruz. Sonra
sokuyoruz verecek?
onlar, yüz çevirip giderler.
47. De ki: "Ne diyorsunuz,
Allah'ın azabı ansızın veya
Ik a v m ü ^ l i m û n illâ h e l y ü h le k ü i c e h ra te n j e v begteteni 'a z â b ü İlâ h i in e t 'k ü m açıkça başınıza gelse, za­
zalimler topluluğundan
baş­
mı helak olacak? açıkça veya Allah'ın azabı başınıza gelse
limler topluluğundan baş­
kası
kası mı helak olacak?"
48. Biz o peygamberleri,
\ ' ancak rahmetimizin müj­
h a v fü n i fe lâ ; v e e s le h a iâmene, fe m e n v e m ü n z ir n ; m ü b e ş ş ir n e | illâ Im ü rs e lın e v e m â n ü r s ilü decileri, azabımızın haber­
korku
salihamel i iman
jy o k tu rj^^ ı^^ ^j^jg ^ ^g ,
Onun için azabımızın
^dUİMII^III haberci-
lldUCIOI- Ij IdlIlIlCUllll^MI
rahmetimizin ! I I n- 1 -1 . . ... cileri olmak üzere gönde­
kim leri olmak üzere i müjdecileri | ancak | Biz o peygamberleri j göndeririz
ririz. Onun için kim iman
X t. ^ edip salih amel yolunu tu­
k_ > ) J k A
X
(* - ^ UkjLjU Ij_4 OdJ jJlS (U» V j tarsa, onlara korku yoktur,
l'a z â b ü yem essühüm ül b i y â tin â v e lle z n e k e z z e b û yehzenûn i hüm v e lâ i 'a le y h im
onlar mahzun olacak da
kendilerine değillerdir.
azap i a li, “ i; ; , I Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince mahzun olacak da | onlar j onlara
dokunacaktır
49. Ayetlerimizi yalanla­
yanlara gelince, günah iş­
lemeyi adet edinmele­
ig a y b e ; v e lâ e 'le m ü h a z â în ü İlâ h i 'in d i le k ü m I lâ e k û lü i kul b im â k â n û y e fs ü k û n
rinden dolayı, kendilerine
bilinmeyen, i benim yanım- , günah işlemeyi adet edinmelerinden azap dokunacaktır.
■ ■■ i bilmem Allah'ın hâzineleri Ben, sizej demiyorum I De ki
dadır dolayı
r 50. De ki: "Ben, size,
o > t ı« ^ ^ X Jİ ^
'Allah'ın hâzineleri benim
c yanımdadır' demiyorum,
le 'm â h e l y e s te v î kul ile y y m â yûhâ illâ in e tte b i'u m e le k i in m : le k ü m . v e lâ e k û lü
bilinmeyen, görünme­
bir mele-j yen âlemi de bilmem, size
Kör bir olur mu? De k i ! bana i vahiy edilene ovarım Ben demem
ğim'de ! 'Ben, bir meleğim' de de­
mem. Ben, ancak bana va­
hiy edilene uyarım." De ki:
"Kör, görenle bir olur mu?
ila ra b b ih im ı e n y y ü h ş e rü lle z n e y e h â fû n e b ih i I v e e n z ir e fe lâ te te fe k k e r û n v e lb e ş r
Artık düşünmez misiniz?"
Rablerinin huzu­ Bu­
toplanacaklarından korkanları da uyar Artık düşünmez misiniz? | ■ görenle
runda nunla 51. Bununla Rablerinin hu­
zurunda toplanacakların­
dan korkanları da uyar. On­
ların, Ondan başka ne bir
lle z n e y e d 'û n e v e lâ t e t r u d i y e tte k û n i le 'a lle h ü m i v e lâ ş e fı'u l yeliyyünvl m in d û n ih ı i le h ü m le y s e
koruyucuları, ne de bir şe­
ne bir ko-
dua edenleri I 1 korunurlar | Umulur ki |
ruyucuları
Ondan başka j Onların | vardır faatçileri vardır. Umulur ki,
korunurlar.
* pr»
X 52. Sabah akşam Rable-
5 - ? - * ^ ^ ı ^ J
V."
rlnin cemalini arzulayarak
m in ş e y in v m in h is â b ih im m â 'a le y k e | vecheh j yündûne v e l'a ş iy y i j b ilg a d .v ti ;rabbeliüm
dua edenleri yanından ko­
Sen hiçbir şekilde j onların hesabından | sorumlu değilsin j cemalini i arzulayarak akşam Sabah I Rablerinin vayım deme! Sen hiçbir
şekilde onların hesabından
0 . ^
^ o - ^ - f J U â J l 0 - > 5LJL9 ° jJ a İ 3 1I C. lL I sorumlu değilsin, onlar da
^ â f
hiçbir şekilde senin hesa­
m in e z z â lim în j fe te k û n e fe te tr u d e h ü m ı m in ş e y in | 'a le y h im m in h is â b ik e vem â bından sorumlu değil! Eğer
o zaman zalimlerden ^ lu r s u r ^ ^ ^ ğ e m ı la r ^ ç o v a r s a r ^ ^ l^ ^ ^ j^ ^ ^ il^ ^ o r u m k ^ e ğ il^ ^ ^ e n ^ ^ onları kovarsan, o zaman
zalimlerden olursun.
Sûre :6 (En'âtn, 53-59) 133 )rr

*
'a le y h im ı llâ h ü m ennei e h â u lâ i liy e lç û lü b ib e 'd il b e 'd a h ü m fe te n n â v e k e z like
ihsanda imtihan
53. "Allah, aramızdan şun­ kendilerine | Allah şunlara mı desinler diye bazısıyla bazılarını böyle
bulundu? ettik
lara mı kendilerine ihsanda
bulundu?" desinler diye,
böyle bazılarını bazısıyla
imtihan ettik. Allah, şükre­ lle z n e y ü /m in û n e 1 v e iz â c â e k e b iş ş â k ir n b ie 'le m e llâ h ü e le y s e m im b eyn in â

den kullarını daha iyi bilir, iman edenler j sana geldikleri zaman şükreden kullarını daha iyi bilir j Allah j değil mi? aramızdan
değil mi?
54. Ayetlerimize iman
edenler sana geldikleri za­
'a m ile iennefi men; r ra h m e te 'a l n e fs ih i ira b b ü k ü m k e te b e j 'a le y k ü m s e lâ m ü n fe k u l i b ia y â tin â
man, onlara şöyle de; "Se­
onlara
lam olsun sizlere! Rabbiniz yapar ! kim i rahmeti kendisine ; Rabbiniz yazdı olsun sizlere Selam Ayetlerimize
şöyle de
kendisine rahmeti yazdı.
* ^ j > “
İçinizden kim bilmeden kö­ o •
tülük yapar, sonra bunun
ardından tövbe edip ken­ ra h m g a fû ru r feennehul v e e ş le h a m im b e 'd ih ı tâ b e summe b ic e h â le tin suem m inkü m
dini düzeltirse, onu affede­ çok acıyandır
çok bağış- Şüphe- cendini düzeltirse
bunun ardından
tövbe
sonra bilmeden kötülük içinizden
layan siz O onu affedecektir edip
cektir. Şüphesiz O, çok ba­
o jı f. o t o >
ğışlayan, çok acıyandır."
55. Biz ayetlerimizi işte
böyle açıklamaktayız. Bu­ n ü h tü ! in n ı (<ul s e b İÜ Im ü c rim m v e lite s te b n e l'y â t i I n ü fe ş ş ilü | v e k e z like
nu hem günahkârların yolu yasaklandım Ben De ki i Bunu hem günahkârların yolu
ortaya çıksın diye
Biz ayetlerimizi
açıklamak­
işte böyle
ortaya çıksın diye yapmak­ yapmaktayız tayız
o ^
tayız.
56. De ki: "Ben, sizin
Allah'tan başka taptıkları­ ka d d a le ltü ehvâeküm i lâ e tte b i'u i kul m in d û n i İlâ h lle z n e te d 'û n e e n e 'büde
nıza ibadet etmekten ya­ sapıtmış olurum
Ben sizin
I uymam! Deki sizin Allah'tan başka taptıklarınıza ibadet etmekten
arzularınıza da i
saklandım." De ki: "Ben si­
zin arzularınıza da uymam!
Eğer uyarsam o zaman sa­
pıtmış olurum. Hidayete b i h ; v e k e z z e b tü m | m ir r a b b j 'a lâ b e y y in e tin m 1 in n İSUİ m in e Im ü h te d n v e m â enâ izenv
erenlerden değilmişim de­ değilmişim 0
Onu j yalanladınız | Rabbimden i bir delil üzereyim j Ben 1 De ki Hidayete erenlerden
mek olur." i demek olur zaman
O t. jt
57. De ki: "Ben, Rabbim- i
den bir delil üzereyim. Siz
ise. Onu yalanladınız. Ace­ vehüve Ih a k k a yekuşşu lillâ h illâ I in i Ih u k m ü m â te s te 'c ilû n e b ih m â 'indi
le istediğiniz azap, benim Allah'­
O O, hak olanı anlatır yalnız i Hüküm Acele istediğiniz azap benim elimde değili
elimde değil! Hüküm, yal­ ındır
nız Allah'ındır. O, hak ola­ JI ✓ o JI
JI o
nı anlatır. O, hükmedenle­ " ’ıV I
J -0
J U x A j

rin en iyisidir."
le m ru le(<udiye j m â te s te 'c ilû n e b ihı le v e n n e in d i kul h a y r u Ifâ ş ilin
58. De ki: "O aceleyle iste­
hüküm verilmiş 0 aceleyle istediğiniz şey benim elimde olsaydı Deki hükmedenlerin en iyisidir
diğiniz şey, benim elimde
olsaydı, benimle sizin ara­ o -r t T o ^ ^ ^
nızda çoktan hüküm ve­ • *•
J U l I L j l U i i İ ı l l

rilmiş, (ceza da uygulan­


m e fâ tih u Ig a y b i v e ln d e h " b iz z â lim .n e 'le m ü v e llâ h ü ; vebeyneküm beyn
mış) olurdu. Allah, zalimle­
Bilinmeyen, görünmeyen daha iyi
ri daha iyi bilendir." âlemin, gaybın anahtarları
Onun katindadır zalimleri
bilendir
Allah sizin aranızda çoktan benimle

59. Bilinmeyen, görünme­


yen âlemin, gaybın anah­ ıy . ; . S u ş j i 4 j I j I j u j Ü L k j / s i . - I n y A i tv
tarları Onun katindadır.
illâ y e 'le m ü h â im in v v e ra k a tin v e m â te s k u tu v e lb e h r i f î Ib e rin m â |v e y e 1 e m ü h ü v 1 illâ lâ ye'le m ü hâ
Onları ancak O bilir. O, ka­
olan- Onlan
rada ve denizde olanları da Onun bilgisi olmadan I bir yaprak | ne düşer ve denizde I O, karada
landa
bilir j 0
ancak
bilir
bilir. Onun bilgisi olmadan
ne bir yaprak düşer, ne de
yerin karanlıkları içine bir
<S>^ J VI VJ V j ^ jV I o U Ü i j VS
dane girer. Yaş kuru yok­ illâ fı k itâ b in m m ü b n .e lâ y â b is in i v e lâ ra tb in v ! f i z u lü m â ti le rd i v e lâ habbetin
tur ki apaçık bir kitapta ya­ apaçık bir kitapta yazılı olmasın | kuru yoktur ki i Yaş yerin karanlıkları içine girer i ne de bir dane
zılı olmasın.
j.U o V IS j> L
134 Sûre:6 (En'âm, 60-68)

60. O, geceleyin sizi kendi­


nizden geçirip alan, gündü­
! y e b 'a s ü k ü m îümme b in n e h â ri m â c e ra h tü m v e y e 'le m ü b ille y li lle z. y e te v e ff k ü m jvehüve zün kazandıklarınızı bilen­
O gün­
sizi diriltendir Sonra gündüzün kazandıklarınızı bilendir geceleyin sizi kendinizden geçirip alan 0 dir. Sonra belirlenen süre
düzde
dolsun diye tekrar sizi 0
1 - <1 - o . = n s l* " g 1 - I 1 ° M gündüzde diriltendir. Son­
> ® j V y o aJ L o v . « - j f v - A - > - S L « _ j , > . S J L a j ^ ^ fv S Ü » -» j-o J - ^ I
c j (J -
ra dönüşünüz Onadır. Son­
vehüve b im â k ü n tü m te 'm e lû n y ü n e b b iü k ü m sümme! m e rc ru k ü m i ile y h i isümmeiecelünmmüsemmâ' liy ü k d â ra O, size neler yaptıklarını­
I O size haber dolsun diye zı haber verecektir.
O I neler yaptıklarınızı Sonra î dönüşünüz Onadır j Sonra j belirlenen süre
verecektir tekrar
61. O, kullarına karşı, da­
ima galip ve üstündür. O,
ü S P i I P 1 1 . 1i L İ I S I J j . t i k l i . p L Ü i^ 5 oJ J p la
size (hareketlerinizi kay­
teveffethü; Im e v tü ehadeküm üî h a ttâ izâ c â e ; h a fe z a h I 'a le y k ü m ! v e y ü r s llü fe v k a 'ib â d ih ı Ik â h iru deden) hafaza melekleri­
onun canını ni gönderir. Sizden birine
alırlar
ölüm vakti i Sizden birine
™SS«İ i i lîf B » ölüm vakti geldiği zaman,
elçilerimiz onun canını alır­
lar. Onlar görevlerinde ku­
sur etmezler.
vehüve! Ih u k m ü le h b e lâ I Ih a k k ı m e v h ıh ü m ü : ilâ İlâ hi r u d d ü fe ü m m d lâ y ü fe r r it ü n v e h ü m | ru s ü lü n â
Onun- döndürü-! Sonra Onlar gö-! 62. Sonra onlar, gerçek
O hüküm serçek i i AUah^
I dur I fürfer I onlar . « Ç * n iw koruyucuları olan Allah'a
^ Jl
döndürülürler. Bilin ki, hü­
Lp j_ N b jo J.P j j j .oP L a-:^ J -^ P J-5< jr}j-A -A .^ L ? Jl^ p u küm Onundur, O, hesap
görenlerin en hızlısıdır.
te d a r r u 'a n v te c l'û n e h û v e lb e h ri m in z u lü m â ti Ib e rri yüneccküm imeny kul e s ra 'u Ih â s ib m
yalvara yal- dualar eder- 63. De ki: "Karanın ve de­
Karanın karanlıklarından sizi kurtarır? kim De ki hesap görenlerin en hızlısıdır
nizin karanlıklarından sizi
kim kurtarır? Ona gizliden
liı j i e s ^ jp iJ jı ^ L i ^ î İP gizliye yalvara yalvara dua­
lar edersiniz: Yemin olsun,
yünecc küm ! llâ h ü ! k u li m in e ş ş â k irın le n e k û n e n n e ! m in h .ız ih ı l leîn e n c a n â i v e h u fy e h
bizi buradan kurtarırsan,
Yemin olsun, bizi kur- ; Ona gizliden
Sizi kurtarır Allah De ki şükredenlerden kesinlikle olacağızl buradan kesinlikle şükredenlerden
tarırsan gizliye
olacağız!"
64. De ki: "Sizi ondan ve
her türlü sıkıntıdan Allah
'a le y k ü m 'a lâ e n y y e b 'a s e Ik â d iru hüve kul e n tü m tü ş r ik û n |^mmei v e m in k ü lli k e r b in m in h â
kurtarır. Sonra yine kalkıp
size salıvermeye gücü yeter Onun Deki yine kalkıp ortak koşarsınız j Sonra I ve her türlü sıkıntıdan ondan ortak koşarsınız."
65. De ki: "Onun, size üstü­
nüzden veya altınızdan bir
azap salıvermeye veya sizi
b e /s e b e 'd i b e 'd a k ü m | v e y ü z ık a ! ş iy e 'a n v y e lb is e k ü m | e v I m in t e h ti e r c ü lik ü m ev m in fe v k ik ü m | 'azâbânm
grup grup yapmaya yahut
ve-i
bazınızın hıncını bazınıza | grup grup SİZİ yapmaya altınızdan veya üstünüzden bir azap sizi birbirinize katıp, bazını­
ya !
za bazınızın hıncını tattırma­
J-3 ^3-ltJI j-a j d Lip o p l X) o U ^ I ü h p jJâjl ya da gücü yeter." Baksa­
na Biz ayetlerimizi nasıl tür­
ku l ! Ih a k k îv e h ü v e ik a v m ü k e b ih ı j v e k e z z e b e i y e fk a h û n le 'a lle h ü m ı l iy â ti i n ü ş a r r ifü i k e y fe ı ünzur lü şekillere sokuyoruz. Umu­
De kil hak iken |Bu böyle ! onu | yalanladılar i bunları anlarlar ! Umulur ki | l**^sS(uyoruT*i ^ Baksana lur ki bunları anlarlar.
66. Bu böyle hak iken se­
i > 4 b 'İİS O o p li^ o - nin halkın onu yalanladılar.
De ki: "Ben, size vekil de­
v e iz â ra e y te v e s e v fe te 'le m û n rrıüstekarruni lik ü lli n e b e in m b iv e k îl ! 'a le y k ü m , le s tü ğilim!
gerçekleşece­
gördüğün zaman Yakında bileceksiniz Her haberin var vekil I Ben, size | değilim 67. Her haberin gerçekle­
ği bir zaman
0 'T
şeceği bir zaman var. Ya­
1^ 4 1 j kında bileceksiniz."
68. Ayetlerimiz hakkın­
f i h a d s in g a y rih h a tt I ye h û d û ! 'a n h ü m fe e 'rid î fr . ı y â t in â lle z n e y e h û d û n e
da münasetsizlik yapanla­
kendilerin­ Ayetlerimiz
başka bir söze dalsınlar diye yüz çevir münasetsizlik yapanları rı gördüğün zaman, başka
den hakkında
bir söze dalsınlar diye ken­
e p İ p İİİ5 ^ İÜ 4 İJ I J lİ4 _ P 4 Llls dilerinden yüz çevir! Eğer
şeytan sana bunu bir an
m e 'a Ik a v m i zzâ lim ıP b e 'd e z z ik r fe lâ te k 'u d şşeyönü v e im m â y ü n s iy e n n e k e unutturursa, hatırına geldi­
hatırına geldiğinde hemen Eğer sana bunu bir an unut­ ğinde hemen kalk, o zalim
0 zalim toplulukla birlikte otunna şeytan
kalk turursa
^ ' ' " ' oturma!
Sûre ;6 (En'âm, 69-73) 135

69. Allah'tan korkanlar,


onların hesaplarından hiç­ le 'a lle h ü m y e tte k ü n z ik râ ! v e k ik in | m in ş e y in v i m in h is â b ih im v e m â 'a le lle z n e y e tte k û n e
bir hatırlat­ Fakat (bu,
bir şekilde sorumlu de­ Belki sakınırlar
madır
hiçbir şekilde onların hesaplarından Allah'tan korkanlar sorumlu değildirler
onlar için)
ğildirler. Fakat (bu, on­
lar için) bir hatırlatmadır.
Belki sakınırlar.
143 J l 4 4 3 ^ 3 IV J 3 ^
I j l ^ı J l j 3j e ^ y
Ih a y 'tü d d ü n y â v e g a rra th ü m ü v e le h e n v ; le 'ib â n v i dm ehüm lle z n e tte h a z û vezeri
70. Dinlerini oyun ve eğ­
kimseleri
lence edinen, kendileri­ bu değersiz dünya hayatının I kendilerini aldattığı | ve eğlence oyun Dinlerini edinen
bırak
ni bu değersiz dünya ha­ >>
yatının aldattığı kimsele­ U .J J — M O '
ri bırak. Bir insanın kazan­
v e liy y ü n m in d û n l İlâ h i le h â le y s e b im â k e s e b e t i n e fs ü m e n tijb s e le b ih î I v e zekkir
dığıyla helake düşmeme­ 1
bir koru­ Orada helake düşmemesi bu Kur­
si gerektiğini bu Kur'ân ile yucu
Allah'tan başka
onun için
ne de vardır kazandığıyla I Bir insanın
gerektiğini 'ân ile
hatırlat
hatırlat. (Drada onun için, Jl

Allah'tan başka ne bir ko­


jJ U 4 i J l J L U ji 14 I . J l® j i J jJ J V j
ruyucu, ne de bir aracı
vardır. Fler türlü fidyeyi lle z n e ü b s ilû û lâ îk e m in h â lâ y ü /b a z j k ü lle 'a d lil j v e in te 'd il v e lâ ş e fi'

verse bile, bu, ondan alı­ helak olanlardır Bunlar : bu, ondan ^^edSrnez^' ' titlveyi i verse bile aracı
nıp kabul edilmez. Bunlar,
kazandıklarıyla helak olan­
lardır. İnkâr etmelerinden
dolayı onlara içecek ola­ b im â k â n û y e k fü rû n v e 'a z â b ü n e h m ü m m in h a m m in v ' ş e râ b ü n m le h ü m î b im â kesebû
rak bir kaynar su ve acı inkâr etmelerinden dolayı ve acı veren bir azap bir kaynar su içecek olarak
onlara
kazandıklarıyla
vardır
veren bir azap vardır.
71. De ki: "Biz, hiç Allah'ı
bırakır da bize ne fayda,
ne de zarar veren varlık­ 'a lâ e 'lâ b in â Ive n ü ıa dd ü : v e lâ y e d u r r u n â m â lâ y e n fe 'u n â m in d û n i İlâ h i e n e d 'û kul
, ne de zarar veren Biz, hiç Allah'ı bırakır yalvarır yakarır
lara yalvarır yakarır mı­ ardımıza donermıyız? bize ne fayda Deki
da mıyız?
yız? Allah, bizi doğru yola
ulaştırmışken, ardımıza J ^ l 4 U l J 34İ 4 I^ J l ^ J )l 4 1 4
dönermiyiz? Arkadaşla­
rı, 'Bize gel!' diye kendisi­ h a y râ n e ş ş e y â tîn ü k e lle z î s te h v e th ü ; Ilâ h ü b e 'd e iz h e d nâ
ni doğru yola çağırıp du­ şaşkın şaşkın ayartarak uçuruma çektikleri bizi doğru yola
dolaşıp
şeytanların i Allah
o avanak kimse gibi mi olalım? ulaştırmışken
rurken, yeryüzünde şaş­
kın şaşkın dolaşıp şeytan­
ların ayartarak uçuruma
çektikleri o avanak kim­ h ü v e Ih ü d â h ü d e İlâ hi irm e i k u l i / t in â 1 ile Ih ü d â y e d 'û n e h ü le h û eşhâbünv
se gibi mi olalım?" De ki: yolun ta kendisidir
Allah'ın Şüp­
D eki 1 Bize gel! \ doğru yola
diye kendisini
Arkadaşları
gösterdiği yol hesiz çağırıp dururken
"Şüphesiz Allah'ın göster­
"» > i , X y - >
diği yol, yolun ta kendisi­
dir. Biz, 'Alemlerin Rabbi-
8j-5jİ3 sj —LjîaJI Ij„ 9İ ^J)İ3 ^ J 1
ne boyun eğin" diye em- v e tte k û h , ş ş a l.ite veen e k m û lir a b b i l'â le m n lin ü s lim e ı v e ü m im â
rolunduk." ve Ondan j
Namaz kılın Âlemlerin Rabbine boyun eğin diye | Biz emrolunduk
sakının!
72. "Namaz kılın ve On­
dan sakının!' O, huzurun­
j V t 3 o İ 3 -® -4 I ^ J l 3 - a j ^ 0 - 3 4 * ^ “^ ^ ^ 1
da toplanacağınız zattır.
73. O, gökleri ve yeri hak­ v e le rd a s s e m v â ti lle z h a le k a vehüve tü h ş e r u n llezT ile y h i vehüve

kıyla, yerli yerinde yara­ ve yeri gökleri yerli yerinde yaratandır O toplanacağınız zattır huzurunda O
tandır. O gün, "01!" der, Jl o o

o da oluverir. Onun sözü, * ^ „ \ y y o y


JLUJ
gerçektir. Sura üflendiği
gün, egemenlik Onundur. y ü n fe b u yevm e Im ü lk ü y e le h û j Ih a k k k a v lü h ü | fe y e k û n kün y e k û lü veyevm ei bilhakiç

O, hem görünmeyen, bi­ üflendiği gün egemenlik Dnundurj gerçektir Onun sözü o da oluverir " 01! " der ; O gün hakkıyla
linmeyen âlemi, hem de
görünen ve bilinen âlemi
bilendir. O, işi sağlam ya­
€> j -® 3 5 j 1 4 -J j İ3 jU JL p J
pan ve yaptığında bir hik­ Ib a b ır Ih a k m ü vehüve i veşşeh â d eh 'â lim ü ig a y b i f î şşûr
met bulunandır, her şey­ her şeyden işi sağlam yapan ve yaptı- hem de görünen O, hem görünmeyen,
O Sura
haberdar olandır ğmda bir hikmet bulunandır ve bilinen âlemi bilinmeyen âlemi bilendir
den haberdar olandır.
\r^ 136 Sûra :6 lEn'om, 74-81)

74.Vaktiyle İbrahim, baba­


sı Azer'e, "Putları kendi­
ne tanrılar mı ediniyorsun?
vekavm eke e r .'k e innT â lih e fi i esnâm en i e te tte h iz ü I z e ra lie b hi i b r ö f im ü i k â le v e iz
Şüphesiz ben, seni ve hal­
seni görüyo­ Şüphesiz
ve halkını
rum ben
tanrılar mı Putları kendine i ediniyorsun? Azer'e babası İbrahim I demişti Vaktiyle kını apaçık bir sapıklık için­
de görüyorum" demişti.
jV I j o l I o p -A -a j ^ l j - j k iI J j J ^Lsb 75. Bu şekilde İbrahim'e
' ' ’ I i» " t ^ 1 göklerin ve yerin egemen­
v e le r d i m e le k û te s s e m v â ti ib rd h ım e 1 nün 1 v e k e z lik e fı d a le lin m m ü b ın liğini gösteriyorduk. Bunu
ve yerin göklerin egemenliğini İbrahim'e 1gösteriyorduk 1 Bu şekilde apaçık bir sapıklık içinde kesin bilgi sahibi olanlar­
dan olsun diye (yapıyor­
duk).
İli. j ı i L i : ^ İ3 J 4 J I 5 4 İ p ^
76. Üzerine karanlık basıp
h zâ: k â le kevkebâ raa lle y lü 'a le y h i fe le m m â c e n n e m in e Im û k in .n , v e liy e k û n e
gece olunca, İbrahim bir
İbrahim bir olsun diye (yapı-
Bu dedi
yıldız
gördü gece olunca Üzerine karanlık basıp iBunu kesin bilgi sahibi olanlardan
yorduk)
yıldız gördü, "Bu, benim
t o A ^
rabbim!" dedi. Yıldız batı-
verince, "Ben, böyle ba­
tanları sevmem!" dedi.
liv z â k â le b â z ig a n i Ik a m e ra fe le m m â ra e | In fil.n lâ ü h ib b ü i k â le fe le m m â e fe le !
11 77. Bu kez ayı doğarken
benim
Bu dedi doğarken Bu kez ayı gördüğü zaman j Ben, böyle batanları sevmem dedi Yıldız batıverince gördüğü zaman, "Bu, be­
rabbim!
nim rabbim!" dedi. O da
batıp gidiverince, "Yemin
olsun ki, eğer Rabbim beni
m in e llça vm i d d â ll n i le e k û n e n n e î ra b b le îlle m y e h d in : k â le I fe le m m â e fe le ra b b î hidayete ulaştırmasaydı,
şu şaşkın topluluktan
elbette biri
Rabbim
Yemin olsun ki, eğer beni hida­
dedi
O da batıp gidive­ benim elbette şu şaşkın topluluk­
olacaktım yete ulaştırmasaydı rince rabbim!
tan biri olacaktım" dedi.
X ^ X ^ X ^ E
78. Güneşi doğarken gö­
J iiO S iL U S iiis iı iJ , ^ ş ilk ju y . j, u , _ A , iiJ n ş llj; S t 2 >
rünce, "Benim rabbim, bu!
k â le fe le m m â e fe le t ekber ; hazâ ! ra b b I h ,.zâ I k â le ! b â z ig a te n I şşem se fe le m m â ra e Bu, hepsinden daha bü­
dedi O da batıp gidince
hepsinden
Bu
Benim
bu dedi doğarken Güneşi görünce
yük!" dedi. O da batıp gi­
daha büyük rabbim
dince, "Ey halkım! Habe­
riniz olsun, ben sizin ortak
koştuğunuz şeylerden uza­
lille z fe ta r a i v e c h iy e i v e c c e h tü 1 ınnı ın im m â tü ş r ik û n b e itü n m inm yâ kavm i
ğım!" dedi.

yaratan (Allah'a) | yüzümü | dön(dür)düm i Ben


sizin ortak koştuğunuz şey-
j uzağım
Haberiniz
Ey halkım!
79. "Ben, her dinden vaz­
' lerden olsun, ben
geçip sadece hakka eğile­
rek yüzümü gökleri ve yeri
ıy,a L j l L o j « ^1 j- o lJ L
yaratan (Allah'a) dön(dür)
kavm üh i vehâccehû m in e Im ü ş rik n ; ene ı vem â i h a n fe n v i v e le r d a s s e m v â ti
düm, ben müşriklerden
! onunla tartışmaya i her dinden i değilim."
Toplumu i girişti müşriklerden I ben i değilim ıvazgeçip sadece! ve yeri gökleri
80. Toplumu onunla tartış­
a X X
maya girişti. "Benimle Al­
f r L i j ö ^ j - l j k j l I İ j ^ i j j j S I J U lah hakkında mı tartışıyor­
İllâ e n y v e ş â e m â tü ş r ik û n e bihT v e lâ e h â fü vekad hed n f î İlâ h i e tü h â c c û n n ı k â le
sunuz? Oysa O, bana ha­
dilemedikçe, onlar Ben sizin ortak koştuğunuz hiçbir zaman Oysa 0, bana hakikati doğ­ Benimle Al­ kikati doğrudan doğruya
mı tartışıyorsunuz? dedi
bana şeylerden korkmam! rudan doğruya gösterdi lah hakkında gösterdi. Ben sizin ortak
^ ^ y "T «!* t koştuğunuz şeylerden hiç­
* j € > > jJ U !iL 9 İ U J i bir zaman korkmam! Rab­
o j ^ 5 ^
bim dilemedikçe, onlar
v e k e y fe e fe lâ te te z e k k e r; n 'ilm â k ü lle ş e y in ra b b î v e s ı'a şeya ra b b
bana hiçbir şey yapamaz.
kuşat- i hiçbir şey
nasıl Artık düşünmez misiniz? ilimle I her şeyi I Rabbim
mıştır ! yapamaz
Rabbim Rabbim, ilimle her şeyi ku­
şatmıştır. Artık düşünmez
o J ;> ii U 4İ 1 L , d i . Ş İ Î o z ^ L İ ^ VJ ğiS'jK\ a jL İ-l misiniz?" dedi.
81. "Siz, Allah'ın, hakkında
m â le m y ü n e z z il b ih , b illâ h i e n n e k ü m e ş ra k tü m v e lâ te h â fû n e m â e ş r a k tü m e h â fü
size hiçbir delil indirmediği
, ben, sizin ortak koştuk­
indirmediği şeyleri I Ona ortak koşmaktan korkmazken
larınızdan
korkarım? şeyleri Ona ortak koşmak­
tan korkmazken ben, sizin
ortak koştuklarınızdan nasıl
korkarım? Şu halde iki ta­
in k ü n tü m te 'le m u n 1 b ile m n ehakku i fe e y y ü Ife r k a y n i ı s ü ltâ n â ; 'a le y k ü m raftan hangisi güvende ol­
daha i l rij, A H r ı h ' ı n
Eğer biliyorsanız, söyleyin! I güvende olmaya uygundur?: Şu halde İki taraftan hangisi | hiçbir delil hakkında size
maya daha uygundur? Eğer
biliyorsanız, söyleyin!"
Sûre: 6 (En'âm, 82-90) 137 ^rv

82. İman edip imanlarına


haksızlık karıştırmayanlar
var ya, korkudan emin ol­ m ü h te d û n vehüm le m n ü û lâ îk e le h ü m ü b iz u lm in m ânehüm v e le m y e lb is û e lle z n e 'm e n ü
mak, işte onların hakkıdır. Hidayete
I onlardır
korkudan işte onların
haksızlık imanlanna
karıştırmayanlar |
İman edip
erenler de emin olmak hakkıdır var ya
Hidayete erenler de onlar-
dır.
83. İşte bunlar, toplumu-
na karşı İbrahim’e verdi­ m en neşâ / d e r a c â tin m I n e tfe 'u 'a ld k a v m ih ib r a h m e te y n â h â h u c c e tü n â v e ö lk e
ğimiz delillerimizdir. Biz di­ Biz dilediğimizi 1 derecelerle j yükseltiriz | toplumuna karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir İşte bunlar
lediğimizi derecelerle yük­ E
seltiriz. Şüphesiz Rabbin,
C :> > j j 3 jla vS A j A j L i —^ 3 j
işi sağlam yapan ve yaptı­
ğında bir hikmet bulunan, venûhan hedeynâ i k ü lle n v e y e 'k û b j ishcika 1 le h û vevehebnâ ı 'a lim hakm ün ıra b b e k e fn n e
her şeyi bilendir.
84. Bundan başka ona is-
Nuh'u
hidayete
erdirdik
I Her
! birini
ile Yâkûb'u da ishak ona 1
— ! saf i I — Şüp­
hesiz

a^ y
hak ile Yâkûb'u da ver­
j j l j SJi
dik. Her birini hidayete er­
dirdik. Daha önce Nuh'u, vem us v e y ü s ü fe veeyyübe , v e s ü le y m n e dâvûde . v e m in z ü r r iy y e tih ı m in k a b lü hed e yn â
onun soyundan gelen Musa'yı Yüsufu Eyyûb'ü Süleyman'ı ; Davud"u ; onun soyundan gelen Daha önce
hidayete
erdirdik
Davud'u, Süleyman'ı, t
Eyyûb'ü, Yûsuf'u, Musa'yı,
Harun'u da hidayete erdir­ - ,
dik. Biz, iyilik edenleri işte v e 'îs â veyehyâ v e z e k e riy y â Im ü h s in in neczî i v e k e z lik e v e h a rü n
böyle ödüllendiririz.
Isa’yı Yahya'yı Zekeriya'yı Biz, iyilik edenleri ödüllendiririz işte böyle Harun'u da
85. Zekeriya'yı, Yahya'yı,
V
İsa'yı, İlyas'ı da (hidayete
erdirdik). Onların her biri, (a A j A j a J -İ
iyi salih kullardandı. v e lü ö i veyunüse v e ly e s e 'a v e is m >'ıie m in e ş ş â lih în k ü llü n m v e ily â s

86. İsmail’i, Elyesa'yı, Lût'u da (hida-i : Onların İlyas'ı da


Yûnus’u Elyesa'yı İsmail’ i 1 iyi salih kullardandı
yete erdirdik)' ' her biri (hidayete erdirdik)
Yûnus'u, Lût'u da (hidaye­
E
te erdirdik). Onların her bi­
rini, diğer insanlara üstün
kıldık. v e ib v â n ih im v e z ü r r iy y â tih im v e m in n b â îh im 'â le l'â le m ın fe d d a ln â veküllen
ve kardeşlerinden (bir Onlann
87. Atalarından, soyla­ Atalarından diğer insanlara üstün kıldık
kısmını da böyle yaptık) ^ her birini
rından ve kardeşlerinden
(bir kısmını da böyle yap­
tık). Bunları seçtik, bunları
doğru yola ulaştırdık. yehdı h ü d e İlâ h i I z â lik e ila ş ir â tin m m ü s te k îm vehedeynâhüm : v e c te b e y n â h ü m
doğruya
88. işte bu, Allah'ın yolu­ ulaştırır
Allah’ın yoludur i işte bu doğru yola bunları ulaştırdık ı Bunları seçtik
dur. Kullarından dilediğini
bununla doğruya ulaştırır.
Eğer bunlar ortak koşmuş
olsalardı, bütün yaptıkları m â k â n ü y e 'm e lû n le h a b ita 'a n h ü m v e le v e ş ra k ü m in 'ib â d ih m enyyeşaü bih

heder olup gitmişti. Eğer bunlar ortak bu­


bütün yaptıkları heder olup gitmişti Kullarından dilediğini
koşmuş olsalardı nunla
89. Onlar, kendilerine, ki­ ı' *
tap, hüküm ve peygam­ s.V 3-0 L4-* J-İ-SL3 ûLs sAA-^^3 l-i^ J I rU»L ijl3 I ^ jJ I aLlI jI
berlik verdiğimiz kimse­
lerdir. Eğer şu karşıdaki­ h â u lâ i b ih â feinyyekfür vennübüvveh v e lh u k m e Ikitâbe lle z ın e â te y n â h ü m ü ülâîke

ler, bunları inkâr ederler­ kendilerine verdiğimiz


inkâr ederlerse ve peygamberlik hüküm kitap Onlar
4 a r î “ »' kimselerdir
se, Biz bunları inkâr etme­
yen başka bir topluluğu bu
iş için getiririz.
^ I ^_5jvj» A i 1 A ^ A jâ ^3-AA ^ l-i-Lv 3
90. Onlar, Allah'ın hidaye­ llâ h ü lle z 'n e h e d e ü lâ îk e b ik â fir în b ih â : le y s ü kavm el b ih â fekad vekkelnâ
Biz
te eriştirdikleridir. Sen de Onlar inkâr etmeyen
bunları
bu iş için getiririz.
onların gittiği yoldan yürü!
De ki: "Ben buna karşı siz­
den bir ücret istemem. O
Kur'ân, sadece âlemleri lil'â le m ın z ik râ i illâ I hüve e c râ in : 'a le y h i lâ e s e lü k ü m kul fe b ih ü d ıh ü m ü kte d ili
aydınlatmak için bir uyarı­ âlemleri aydınlatmak için j bir uyarıdır T l OK®r'ân j b i r ücret sizden istemem i De ki
Sen de onların
gittiği yoldan yürül
dır."
>

j.U o ^ r s
138 Sûre:6 (En'âm, 91-94)

91. Allah'ı gereği gibi ta­


o ^
v_‘>-oJ-9
<
C=y^ T.- t ^
^
J> I
3^ »"T 1 ":^ , A l
I_jJLs j | Bj jJ
~ 1— ® “ ^ ^ \
'-3 i ' \
^ j
.
nıyamadılar, Çünkü onlar,
"Allah, insana birşey in­
m en kul j m in ş e y / i 'a la b e ş e rin m llâ h ü i m â e n z e le kâ !û iz i h a k k a k a d r ih î i llâ h e v e m â k a d e rû
dirmedi!" dediler. De ki;
Çün­
kim Deki birşey insana Allah indirmedi! dediler

gereği gibi Allah'ı tanıyamadılar "Musa'nın insanlara bir nur
ve hidayet olarak getirdiği
ı j yJ\ Jyj \ kitabı kim indirdi? Siz onu
kâğıtlara yazıyor, birazını
k a râ b s e te c 'a lû n e h û lin n â s i vehüden I n û râ n v ! m ûsâ llezı c â e b ihı Ik itâ b e ! e n z e le ortaya çıkarıp çoğunu giz­
ve hidayet liyordunuz. Bu kitapla, sizin
kâğıtlara Siz onu yazıyor insanlara bir nur Musa'nın getirdiği kitabı indirdi?
olarak
Jl t c de, atalarınızın da bilme­
diği şeyler size öğretildi.
'i l J İ e i ,û jî Ij î i i j ^ U !”> i 4 5 o L 4 İ J İ İ
"(Onu indiren), Allah'tır!"
llâ h ü i k u li ! v e lâ â b â u k ü m i e n tü m i m â le m te 'le m û v e 'u llim tü m k e s râ v e tü h fû n e tü b d û n e h â de. Sonra bırak onları, dal­
Alla­ birazını ortaya dıkları bataklıkta oynaya-
de atalarınızın da sizin de j bilmediği şeyler size öğretildi çoğunu gizliyordunuz
h'tır çıkarıp dursunlar.
92. Bu, indirdiğimiz mü­
^ d i y j ' \ \ j
barek bir kitaptır, ken­
llezı b e y n e y e d e y h i jmüşaddikuınübâtakünmi e n z e ln â h ü j k itâ b ü n I v e h a z â ; y e l'a b u n f ı h a v d ih im zerhümstmıne dinden öncekini doğrula­
yıp onaylayandır. (Bunu,
kendinden öncekim ignay^yanSıri ™ barek i indirdiğimiz ibir kitaptırj Bu joynayadursunlar j daldıkları bataklıkta j 1^°"'
sana) şehirlerin merke­
zi olan (Mekke'dekileri) ve
^ (!r» j l5 çevresindekileri uyarman
için (gönderdik). Ahirete
vehüm b ih y ü /m in û n e | b ild h ira ti v e lle z n e y ü /m in û n e v e m e n h a v le h â ü m m e Ik u râ v e litü n z ira
iman edenler, ona da iman
şehirlerin merkezi uyarman için
onlar ma da iman ederler | Ahirete iman edenler ve çevresindekileri
olan (Mekke'dekileri) (gönderdik) ederler, onlar namazlarına
dikkat ederler.
93. Uydurduğu yalanı
Allah'a isnat eden veya
'a le İlâ hi i m im m e n i fte r â e z le m ü vem en y ü h â fiz ü n 'a lâ ş a lâ tih im
Uydurduğu
kendisine bir şey vahiy
diyen veya Allah'a isnat eden daha zalim kim vardır? dikkat ederler namazlarına edilmemişken, "Bana va­
yalanı
hiy olunuyor" diyen kim­
A Ü IJ jjt U JX o J li a4JI seden ve "Allah'ın indirdiği
ayetler gibi ben de indire­
izi! v e le v te r â i İlâ h | m is le m â e n z e le : s e ü n z ilü v e m e n k â le ş e y ü n v j ile y h i v e le m y û h a iile y y e l û h iy e ceğim" diyenden daha za­
Oza­ Alla­ ben de indire­ vahiy edilme­ vahiy
bir görsen! indirdiği ayetler gibi diyenden bir şey kendisine Bana lim kim vardır? O zalimle­
man h'ın ceğim mişken olunuyor
-E ri ölüm dalgaları içinde bo­
ğulurken bir görsen! O za­
man melekler, "Canlarınızı
e n fü s e k ü m i e h r ic û b â s itû e y d ıh im v e lm e lâ îk e tü i fî g a m e r â ti Im e v ti z z â lim û n e çıkarın!" diye ellerini uzat­
Canlarınızı | çıkarın | ellerini uzatmışlardır melekler j ölüm dalgaları içinde boğulurken | O zalimlen
mışlardır. Bugün aşağılan­
ma azabıyla cezalandırıla­
caksınız. Çünkü siz Allah'a
^ 3 - ^ 1 ^ - 3 - ^ (A 3 -İJ S ’ L « _ j ö > 4 4 1 û ^ 4 4 4 1
karşı doğru olmayanı söy­
v e k ü n tü m i g a y ra Ih a k k i 'a le İlâ h i | b im â k ü n tü m te k û lû n e j 'a z â b e Ih û n i tü c z e v n e ı e ly e v m e
lüyor, Allah'ın ayetlerine
cezalandırılacak­ karşı büyüklük taslıyordu­
idiniz doğru olmayanı Allah'a karşı j Çünkü siz söylüyor j aşağılanma azabıyla Bugün
i sınız nuz.
94. (Allah, kıyamet günü
Oj J o J j î L o l ^ " L5 j 3 J j <3 ) 0 j j p s S Lj ^ 1 4 i
onlara şöyle diyecek:) Ye­
evvele merratinv k e m â h a le k n â k ü m fü râ d â c i/tü m û n â | v e le k a d te s te k b ir u n 'a n -ly â tih ı
min olsun ki siz, sizi ilk kez
yarattığımız gibi teker te­
ilk kez sizi yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz i büyüklük taslıyordunuz
Allah'ın ayetlerine
karşı ker bize geleceksiniz. Size
bahşettiğimiz servetleri
arkanızda bırakacaksınız.
’ X-
Kendilerini, ettiğiniz iba­
lle z ın e z e 'a m tü m ş ü fe 'â e k ü m ü m e 'a k ü m i v e m â n e ra m â h a v v e ln â k ü m i v e te r a k tü m
detinizde Allah'ın ortak­
Size bahşettiğimiz ser­
zannettiğiniz şefaatçilerinizi aranızda göremiyoruz arkanızda
vetleri
bırakacaksınız ları olduğunu zannettiği­
niz şefaatçilerinizi aranızda
göremiyoruz. Aranızdaki
bağlar, paramparça oldu.
m â k ü n tü m te z 'u m û n v e d a lle 'a n k ü m beyneküm i le k a tte k a tta 'a ş ü ra k â / fı k ü m ennehüm (Allah'ın ortakları olduğu­
(Allah'ın o rta k larırı_
olduğu
^ ğ u n u ) zannettikle- | hepsi sızı bırakıp gitti | j P a ^m p a ^a oldu j ettiğiniz Kendile- nu) zannettiklerinizin hep­
tinizin ibadetinizde; rini
si sizi bırakıp gitti.
Sûre; 6 (En'âm, 95-101) 139 e>-

95. Şüphesiz Allah, dane- m in e Ih a y y I Im e y y iti i v e m ü h ric ü I m in e Im e y y iti i Ih a y y e i y ü h r ic ü i venneva | Ih a b b i I fâ lik u llâ h e ınne
leri, çekirdekleri patlatan­ diriden de ölüyü çıkarandır O, ölüden diriyi çıkarır çekirdekleri daneleri
patlatan­
Allah
Şüp­
dır hesiz
dır. O, ölüden diriyi çıka­ E
rır, diriden de ölüyü çıka­
randır. işte Allah, budur.
Nasıl da çevriliyorsunuz? veşşem se | sekenenv i lle y le i v e c e 'a le liş b â h fâ lik u t ü /f e k û n fe e n n â | llâ h ü z â lik ü m ü

dinlenme
96. Sabahı yaratandır. güneşi Geceyi kılmıştır Sabahı yaratandır çevriliyorsunuz Nasıl da? Allah iş te budur
zamanı
Geceyi dinlenme zama­
nı, güneşi ve ayı da birer ^ I JJL> ^5 I >a 3 1 ^ ~ I
I^ ,
I^ JU j G LLL s- I j
hesap aracı kılmıştır, işte
bu, çok güçlü olan, her nnücûm e je k ü m ü lle zi c e 'a le vehüve | l'a lîm l'azızi t e k d ir u z â lik e husbânâ ve lkam era

şeyi bilen (Allah'ın) plan­ I her şeyi bilen planlama­


yıldızları jsizin için yaratandır çok güçlü olan İşte bu pirer hesap araç ve ayı da
^ (Allah'ını sıdır
lamasıdır.
97. O, yıldızları karanın 9 bV I L İJ L ^ 1 3 3J 1 J \j 1 j 4 j J
ve denizin karanlıkların­
lik a v m in y y e 'le m û n t lâ y â ti fe ş ş a ln â kad i v e lb e h r f i z u lü m â ti Ib e rri b ih â lite h te d û
da kendileriyle yolu bula­
kendile­ yolu bulasınız
sınız diye sizin için yara­ ilim sahibi olanlar için ayetleri açıkladık
Sİ karanın karanlıklarında
riyle diye
tandır. Gerçekten Biz ilim
sahibi olanlar için ayetle­ 9 ^ ^ ) .<3i.9 j 3 j  . uı^aj ^SÛ^-uja^ s jJ i 3 ^ J
ri açıkladık.
la y â ti fe ş ş a ln â kad v e m ü s te v d e ' jfe m üste karru n vi m in n e fs in v v â h id e tin llezT e n ş e e k ü m vehüve
98. O, sizi tek bir nefisten
ayetleri Gerçek- ve duracak bir yer j (Sizin için) | tek bir nefisten
açıkladık sizi yaratandir O
yaratandır. (Sizin için) ka­ ten vardır I kalacak tek bir nefisten

lacak ve duracak bir yer <X

vardır. Gerçekten Biz ince


anlayış sahibi olanlar için
n e b â te k ü lli ş e y in b ih î fe e h ra c n â i m â/ m in e s s e m â i lle iT e n z e le \vehüve
ayetleri açıkladık.
Onun­ Biz ince anlayiş
her türlü bitkiyi çıkardık bir su gökyüzünden indirendir 0
99. O, gökyüzünden bir la sahibi olanlar için

su indirendir. Onunla her


türlü bitkiyi çıkardık. Son­ ^ (3^3 I A_İ_o LLj:>3-^^
ra ondan bir yeşillik çıkar­ m in ta l'ih â v e m in e n n e h li i h a b b e n m m ü te r â k ib â | m in h ü I n ü b r ic ü i h a d ir â n n ; m in h ü i fe e h ra c n â
dık. Ondan da birbiri üze­ birbiri üzerine Ondan Sonra
tomurcuğundan Hurma çıkarıyoruz bir yeşillik çıkardık
rine binmiş daneler çıka­ binmiş daneler da ondan

rıyoruz. Hurma tomurcu­ . ,,


X ^ 0 îl t 1X
^\ ' ' '
ğundan sarkan salkım­ 1 p lö - >■ J A— A - ı Il JS /- j U j
' *
lar, birbirine benzeyen ve m ü ş te b ih e n i v e rr u m m â n e v e z z e y tû n e m in e 'n â b in v \ v e c e n n â tin m k in v â n ü n d â n iy e tü n v
benzemeyen üzüm, zey­ birbirine i
zeytin üzüm bağlan yetiştiririz sarkan salkımlar
tin, nar bağları yetiştiri­ benzeyen I

riz. Meyve verdiği zaman,


her birinin meyvesine ve p L jV ^ J j- ^ I IÂİ »3 gJI Ij j I o l—İJUe j —
olgunlaşmasına bakın.
le .ıy â tin ı fı z a lik ü m in n e v e y e n lh ıza e s m e ra ilâ se m e rih T u n z u ru v e g a y ra m ü te ş â b ih
Şüphesiz şu gösterilen­ Şüphe­ ve olgunlaş-
M e ^ d i ğ , î h e r b irin in m e y v e s i n e bakın ve benzemeyen
de iman ehli olanlar için siz Z3m3n
ibretler vardır.
l> ^ ç > - ? * - ll *1 — ^ j — ^ f ^ l 3 _ x^ 3 Ş (*j ^
100. Bir de tuttular, cinle­
ri, gizli yaratıkları Allah'a b e n .n e le h û v e h a ra k û j v e h a le k a h ü m ş ü ra k â e Ic in n e lillâ h i v e c e 'a lû j lik a v m in y y ü /m in û n
ortak koştular. Oysa on­ Bir de tuttular,
oğullar Ona Allah'a koştular iman ehli olanlar için
ları, O yarattı. Ona oğullar cinleri ortak

ve kızlar yakıştırdılar, ne
dediklerini bildikleri yok.
O, onların bu niteledikle­ v e le rd b e d ı'u s s e m -vâ ti 'a m m â y e ş ifû n v e te 'a lâ sübhânehû b ig a y r i 'ilm : vebenâtim
rinden uzaktır, yücedir. O, onların bu ne dediklerini
ve yerin O, göklerin yaratıcısıdır yücedir uzaktır ve kızlar
nitelediklerinden bildikleri yok
101. O, göklerin ve ye­
^ ■
j‘ t
rin yaratıcısıdır. Onun eşi
J -S 9 3 j i» 3 ‘ ^ JU " j- S L j^ y l
yokken Onun nasıl çocu­
ğu olabilir? O, her şeyi 'a lîm j b ik ü lli ş e y in yehüvej k ü lle ş e y / i v e h a le k a ı ş â h ib e h le h û v e le m te k ü l veledün^lehû y e k û n u lenn.!
yarattı. O, her şeyi çok iyi çok iyi bilendir her şeyi O I O, her şeyi yarattı eşi Onun yokken çocuğu|on olabilir? nasıl
bilendir.
>-rî. >
\ i * 140 Sûre: 6 (En'âm, 102-110)

102. işte bu (sıfatları taşı­


J i: > j i VI yan) Allah, sizin Rabbiniz-
dir. Başka tanrı yok, ancak
'a\c: k ü lli ş e y in vehüve f e 'b ü d û li k ü lli şe y in h â lik u I h ü v i illâ lilûfiei lâ Ira b b ü k ü m llâ liü Iz u lik ü m ü O vardır. O, her şeyin yara­
O halde Ona kulluk tıcısıdır. O halde Ona kulluk
her şeye karşı dayanılacak O Allah işte bu
edin
E
edin. O, her şeye karşı da­
yanılacak vekildir.
I J VI i j l i j l i v o 103. Gözler, Onu algılaya­
Ih a b îr l le t f ü v e tiü v e le b ş â r y ü d r ik ü vehüve le b ş â r lâ t ü d r ik ü h v e k il maz. O, gözleri algılar. O,
her şeyden , çok ince, ayrıntı i q çok ince, ayrıntı şeyleri bi­
gözleri algılar j O Gözler Onu algılayamaz vekildir
haberdardır I şeyleri bilendir i
lendir, her şeyden haber­
t X ^ E ^ ^ s
- X - >
dardır.

fe 'a le y h â 'a m iy e vem en;


j
fe lin e fe ih e b ş a ra
' C r^
; fe m e n
J O i J-î
m ir r a b b ik ü m ı b e ş â îru câeküm kad
104. Gerçekten Rabbiniz-
den size açık deliller gel­
I
o da onun I körlük m iştir. Artık kim gözünü
a U y tm * ! .d«iS. i I “•» in M a n | as»dalilb i sin g S aisla |Gaıçekıan
açar da, bunları görürse,
kendinedir. Kim de körlük
E a - t a jü l y _ 4 4 J j o l ^ V I l i î l2 s
ederse, o da onun aleyhi­
^ X X ^ ^ > X j-xJ
d e ra s te v e liy e k û lû k ıy â ti n ü ş a r rifü v e k e z lik e 'a le y k ü m b ih a fiz enâ vem â
nedir. Ben, sizin koruyucu­
Sen bunu o k ı^p nuz değilim.
derler böyle sizin koruyucunuz Ben ideğilim
öğrenmişsin!
E 105. Biz ayetleri böyle de­
ğişik değişik açıklarız. O
' i i V I 'jl 3 iy I e fC JT l 0 5 ^ f İİJ körlük edenler sana, "Sen
hüv illâ Şii h e lâ : m iır a b b ik ile y k e m â û h iy e itte b i' y e 'le m û n llik a v m in y v e lin ü b e y y in e h û
bunu okuyup öğrenmiş­
O bir toplu­ sin !" derler. Bunu, bilen bir
ancak! i yok Rabbinden sana vahiy olunana uy! bilen Bunu açıklıyoruz
vardır i ilah luğa topluluğa açıklıyoruz.
106. Rabbinden sana va­
> iJ L ıJ L » -j^ L o j I j > * û l L o a a j U L iİ ^
hiy olunana uy! Başka ilah
'' ’ X X
'a le y h im v e m â c e 'a in â k e m â e ş ra k û llâ h ü v e le v ş â e 'a n i Im ü ş rik in v e e 'rid
yok, ancak O vardır. M üş­
riklerden uzaklaş!
onlara Biz, seni yapmadık | ortak^koşmaz-1 ^ dileseydi j Müşriklerden uzaklaş!
107. Eğer Allah, dilesey­
di, onlar ortak koşmazlar­
^ I j-j-jL j V J n .a _ S ^ ^ O - i I L lo j C ,h x fl dı. Biz, seni onlara koruyu­
m in d û n i İlâ h i lle z n e y e d 'ü n e v e lâ te s ü b b û bi v e k il 'a le y h im e n te vem â h a fz â
cu yapmadık. Sen, onlara
! değil­ vekil de değilsin!
Allah'ın dışında Onların taptıklarına sövmeyin ki vekil de onlara Sen koruyucu
sin!
108. Onların Allah'ın dı­
şında taptıklarına sövme­
^ j ^ 1 p d jJ ü ı J j j ^ yin ki, onlar da kalkıp, bilgi­
il r a b b ih im aiımtıei 'a m e le h ü m lik ü lli ü m m e tin z e y y e n n â k e z d ik e i b ig a y r i 'ilm ı'a d v e m ; llâ h e : fe y e s ü b b û
sizce, sınırı aşarak Allah'a
sövmesinler. Biz, her top­
Rablerinedir İSonra yaptıklannı Biz, her topluluğaj ! böyle
i4S i- 'i — luluğa yaptıklarını böyle
süslemişizdir. Sonra onla­
^ U I J 0 Û IjJ I s \JL) ^ ^ ^ rın dönüşleri, Rablerinedir.
O zaman yaptıklarını kendi­
c e h d e e y m â n ih im b illâ h i | veeksem û b im â k â n û y e 'm e lû n fe y ü n e b b iü h ü m m e r c i'u h ü m
lerine haber verecektir.
j kendilerine haber
olanca yeminleriyle | Allah'a ' yemin ettiler O zaman yaptıklarını I onların dönüşleri
verecektir 109. Eğer kendilerine bir
I o . 10 Ji mucize gelirse, ona ke­
o l — J — 3 ^— ’g-; > 0 — ^ 3 ^ ^ M sinlikle iman edeceklerine
olanca yeminleriyle Allah'a
in d e İlâ h i la y â tü ın n e m a kul b ih â le y ü /m in ü n n e â y e tü l leîn c â e th ü m
yemin ettiler. De ki: "M u ­
kesinlikle iman ede­
Onun katindadır Mucizeler sadece De ki ona bir mucize Eğer kendilerine gelirse cizeler, sadece Onun ka­
ceklerine
V tindadır." O mucizeler gel­
diği zaman onların iman
etmeyeceklerini siz nere­
v e e b ş â ra h ü m e fid e te h ü m v e n ü k a llib ü lâ y ü /m in û n izâ c â e t ^e n n e h â v e m â y ü ş 'ir u k ü m den bileceksiniz.
ve gözlerini döndürürüz ! I Seldiği zaman j ° 110. Biz, onların kalpleri­
t ni ve gözlerini döndürürüz,
° " o . I ^ 1 I V o ' j> . X X 5 X I ts 1 - r ı . “ > o t ı ^
ilkin ona iman etmedikle­
J J 5 îlu x d L ri gibi (daha sonra da iman
y e 'm e h û n fi tu g y â n ih im i v e n e z e ru h ü m le v v e le m e rra tin v ! b ih î I k e m â le m y ü /m in û etmezler). Onları azgınlıkla­
şaşkın şaşkın dolanıp ! Onları bırakırız da ' ilkin i ona i '™ n etmedikleri gibi (daha sonra da rı içinde bırakırız da, şaşkın
azgınlıkları içinde
dururlar 1___________________ iman etmezler)___________
şaşkın dolanıp dururlar.
Sûre;6 (En'âm, 111-118) ]4 ] Ü J İİİ4 J
^ i \

Ü J > S L İİI j J j

111. Eğer Biz onlara m e­ 'a le y h im v e h a ş e rn â Im e v t v e k e lle m e h ü m ü Im e lâ îk e te I ile y h im ü v e le v e n n e n â nezzelnâ


lekler indirm iş olsak, ölü­ karşılarında toplasak ölüler {kendileriyle konuşsa melekler onlara Eğer Biz indirmiş olsak
ler kendileriyle konuş­
sa, bütün varlıkları karşı­
larında grup grup topla-
sak, Allah'ın dilediği dışın­ y e c h e lû n e k s e ra h ü m Ivel k in n e j llâ h ü i envyeşâe i illâ m â k â n û liy ü /m in ü jtubülenm k ü lle şeyin
da onlar yine iman etm ez­ bu hakikatin dışın­
onlar yine iman etmezler grup grup bütün vadıklan
ler. Ancak çoğu, bu haki­ cahilidirler da

katin cahilidirler.
J . * ^ J I j ü Lj L > 0
112. Böylece Biz, her pey­
gam bere insan ve cin şey­ yûh ş e y â t n e lin s i 'a d ü v v e n lik ü lli n e b iy y in j c e 'a in â ı v e k e z like
tanlarını düşm an kılmışız- telkin edip
insan şeytanlannı
ve cm j düşman j her peygambere | kılmışızdır | Böylece Biz
dururiar
dır. Bunlar, aldatm ak için
birbirlerine yaldızlı sözler U \ o ° °' t i » - ’ '’.
telkin edip dururlar. Eğer 8 Lo —A j A J 'J J ^ j ^ f
Rabbin dileseydi, onlar fe z e rh ü m , m â fe 'a lû h ü ra b b ü k e i v e le v ş â e , g u rû râ z ü h m f e Ik a v li b e 'd u h ü m i l ; b e 'd in
bunu yapmazlardı. O hal­ O halde bırak onlar bunu
onlan
I

yapmazlardı
Rabbin | Eğer dileseydi i yaldızh sözler birbirlerine
de bırak onları, uydurduk­
ları hurafelerle haşrolsun-
lar!
113. (Bir de şeytanlar v e liy e r d a v h ü b il h ira ti lle z n e lâ y ü /m in û n e I e fid e tü i ile y h i veliteşgâ v e m â y e fte r n
bunu,) o yaldızlı lafa ahire- o yaldızlı I uydurdukları hurafelerle
tmdan hoşlansınlar | ahirete inanmayanların gönülleri aksın
te inanmayanların gönül­ lafa I haşrolsunlar!
* ^ o
leri aksın, ondan hoşlan­
sınlar, işledikleri günahla­
rı onlar da işlesinler diye v e h ü v e l l e ^ e n z e le hakem env e b te g I e fe g a y ra İlâ h i m â h ü m m ü k te r ifu n veliyekterifû
yaparlar. işledikleri günahları onlar da
indirmişken hakem ısteyeceğmaTben Allah'tan başkasını mı işlesinler diye
yapariar
114. Allah, size apaçık
bir kitap indirmişken, ben
A llah'tan başkasını mı ha­
kem isteyeceğim ? Kendi­ münezzelüniTtenneh y e 'le m û n e Ik itâ b e v e lle z n e ^ te y n â h ü m ü m ü fe ş ş a lâ Ik itâ b e ile ykü m ü
lerine kitap verdiklerimiz,
indirilmiş j onun bilirler j kitap | Kendilerine verdiklerimiz apaçık bir kitap Allah, size
onun senin Rabbinden
hak olarak indirilm iş bilir­ ." t ^ ^ 1
ler. Sakın şüphelenenler­
den olma.
k e lim e tü ra b b ik e v e te m m e t m in e Im ü m te n n fe lâ te k û n e n n e b ilh a k k i i m irra b b ik e
115. Rabbinin kelim e­ Rabbinn kelimesi (olan I
tastamamdır şüphelenenlerden Sakmolma hak olarak l senin Rabbinden
Kur'an)
si (olan Kur'an), doğruluk i»
açısından da, adalet açı­
1 ^ U J L î= J J l ü V V İ - İ 5 U l,^
sından da tastam am dır.
Onun kelim elerini de ğişti­ v e in t ü t i ' raim s s e m 'u , vehüve . lik e lim â tih jlâ m ü b e d d ile v e 'a d lâ i ş id k a n v
rebilecek hiç kim se yok­ adalet I doğruluk
uyarsan çok İyi bilendir çok iyi işiten O Onunkefanelerm.
tur. O, çok iyi işiten, çok kimse yoktur açısından da ^ açısından da

iyi bilendir.
116. Yeryüzündekilerin
çoğuna uyarsan, seni A l­ v e in h ü m zzanne illâ in y y e tte b i'û n e 1 'an s e b II İlâh y ü d illû k e m e n f î le rd i eksera
lah yolundan saptırırlar.
Onlar zan ardından giderler Allah yolundan seni saphrııiar Yeryüzündekilerin çoğuna
Onlar, yalnızca zan ardın­ 1 ca

dan giderler. Onlar, sade­ ^ Ji


ce atıp tutarlar.
İ p î J —a J iJ - ^ le o V I✓

117. Şüphesiz Rabbin, yo­ e 'le m ü vehüve 'an s e b lih y e d illü m e n y i h ü v e e 'le m ü ra b b e k e in n e y e h ru ş n illâ
lundan kimin saptığını en e nıyi „
yolundan sapuğmı kimin en iyi bilendir Rabbin Şüphesiz abp tutarlar
sade­
bilendir “ ce
iyi bilendir. O, doğru yol­
> o jl o
da gidenleri en iyi bilendir. ~ o Ji
^ ^ û ],5 -k -L t^ A I I yS j L a_o i jJ L S L d ^ ^ J u U ^ -o J U
118. Eğer Onun ayetlerine
inanan müm inlerdense- m ü /m in n b i y â tih h k ü n tü m 'a le y h i s m ü İlâ h i ım im m â z ü k ira fe k ü lû b ilm ü h te d n
niz, üzerlerine Allah'ın adı inanan i Onun
mOminlefdenseniz I ayetlerme Eğer | üzerlerine | Allah'm adı olartodan i I gidenleri
anılmış olanlardan yiyiniz.
Sûre;6 (En'âm, 111-118) 14 ]

lI ai

111. Eğer Biz onlara me­ 'a le y h im v e h a ş e rn â Im e v t v e k e lle m e h ü m ü : Im e lâ îk e te î ile y h im ü v e le v e n n e n â nezzelnâ


lekler indirmiş olsak, ölü­ karşılarında toplasak ölüler kendileriyle konuşsa melekler onlara Eğer Biz indirmiş olsak
ler kendileriyle konuş­
«|>
sa, bütün varlıkları karşı­
Ö
larında grup grup topla-
sak, Allah'ın dilediği dışın­ yecheLn e k s e ra h ü m iv e la k in n e l l â h ü ! e n v y e ş â e | illâ m â k â n û liy ü /m in O jkubülenm k ü lle şeyin
da onlar yine iman etmez­ bu hakikatin dışın­
çoğu Ancak Allah'ın dilediği onlar yine iman etmezler grup grup bütün vadıklan
ler. Ancak çoğu, bu haki­ cahilidirler da

katin cahilidirler.
112. Böylece Biz, her pey­
gambere insan ve cin şey­ yûh v e lc in n i ı ş e y â t n e lin s i 'a d ü v v e n : lik ü lli n e b iy y in j c e 'a in â v e k e z like
tanlarını düşman kılmışız- telkin edip I
ve cin insan şeytanlannı | düşman i her peygambere j kılmışızdır Böylece Biz
dururlar i
dır. Bunlar, aldatmak için
birbirlerine yaldızlı sözler
telkin edip dururlar. Eğer
Rabbin dileseydi, onlar fe z e r h ü m , m â fe 'a lû h ü i ra b b ü k e v e le v ş â e g u rû râ z ü h r u fe Ik a v li b e 'd u h ü m İla b e 'd in
bunu yapmazlardı. O hal­ O halde bırak j onlar bunu Bunlar, aldat-
Rabbin Eğer dileseydi yaldızlı sözler birbirlerine
de bırak onları, uydurduk­ onları yapmazlardı mak için

ları hurafelerle haşrolsun-


lar!
113. (Bir de şeytanlar v e liy e rd a v h ü b il. h ir a t i lle z n e lâ y ü /m in û n e ; e fid e tü ile y h i v e lite ş g â v e m â y e fte r n
bunu,) o yaldızlı lafa ahire- ondan hoşlansınlar ahirete gönülleri
o yaldızlı I uydurdukları hurafelerle
inartmayanlann aksın
te inanmayanların gönül­ lafa i haşrolsunlar!

leri aksın, ondan hoşlan­


sınlar, işledikleri günahla­
rı onlar da işlesinler diye v e h ü v e lle a e n z e le hakem env ebteg e fe g a y ra İlâ h i m â h ü m m ü k te r ifü n v e liy e k te rifû
yaparlar. işledikleri günahları onlar da
indirmişken tıakem isteyeceğim?ben Allah'tan başkasını mı işlesinler diye
yapariar
114. Allah, size apaçık
bir kitap indirmişken, ben
Allah'tan başkasını mı ha­
J S i - i i J Î v l İ 4 =j l ^ jJ lj v lis J l iÛLİİl
kem isteyeceğim? Kendi­ münezzdünrriennehûl y e 'le m û n e Ik itâ b e v e lle z n e â te y n â h ü m ü m ü fe ş ş a lâ : Ik itâ b e ; ileyküm ü
lerine kitap verdiklerimiz,
mdirümş | onun | bilider j kitap Kendilerine verdiklerimiz apaçık | bir kitap | Allah, size
onun senin Babbinden
hak olarak indirilmiş bilir­
-£ J L j j O l.» 1 ^ jJ L o l- o J İ ^ İL S J lT ?
ler. Sakın şüphelenenler­
den olma. k e lim e tü ra b b ik e v e te m m e t m in e I m ü m te r n fe lâ te k û n e n n e I b ilh a k k i m irra b b ik e
115. Babbinin kelime­ Rabbinm kelimesi (olan
i tastamamdır şüphelenenlerden Sakmolma hak olarak senin Babbinden
Kur'an)
si (olan Kur'an), doğruluk
açısından da, adalet açı­ •• O

^ o lS e jU jJ L iD t ,.fJ I J j4 J ; , V
sından da tastamamdır.
Onun kelimelerini değişti­ v e in t ü t i ' l'a lım s s e m 'u 1 vehüve 1 lik e lim â tih lâ m ü b e d d ile v e 'a d lâ | şidkanv
rebilecek hiç kimse yok­ değiştirebilecek adalet l doğruluk
uyarsan çok iyi bilendir çok iyi işiten i 0 Onun kelimelerini
tur. O, çok iyi işiten, çok a
uç kimse yoktur açısından da : açısından da

iyi bilendir.
116. Yeryüzündekilerin
^ İ I 5J ^ l V I 5 , ^ i l ’U İ I O f y v i J ; is î
çoğuna uyarsan, seni Al­ v e in h ü m zzanne illâ in y y e tte b i'û n e 'a n s e b li İlâ h y ü d illû k e m e n f î le rd i ek^a
lah yolundan saptırırlar. Onlar
yalnız­
zan ardından gideıler | AHah yolundan seni sapbnrlar Yeryüzikıdekilerin çoğuna
Onlar, yalnızca zan ardın­ ca

dan giderler. Onlar, sade­


-L p İ 5— a j O - ^ O İ ^ O
ce atıp tutarlar.
117. Şüphesiz Babbin, yo­ e 'le m ü vehüve 'a n s e b lih y e d illü ! m e n y I h ü v e e 'le m ü ir a b b e k e i in n e y e h ru ş n
lundan kimin saptığını en enıyı
O yolundan saptığını kimin en iyi bilendir Rabbin Şüphesiz abp tutarlar
sade-
bdendir
iyi bilendir. O, doğru yol­
da gidenleri en iyi bilendir.
118. Eğer Onun ayetlerine
inanan müminlerdense- m ü / m in n b i y â tlh in k ü n tü m 'a le y h i s m ü İlâ h i Im im m â z ü k ira fe k ü iû b ilm ü h te d n
niz, üzerlerine Allah'ın adı inanan < Onun {
Eğer j üzerlerine I ABah'm ad i r,ıT^!tn i I doğru yolda gidenleı
müminlerdenseniz I ayetlerine I
anılmış olanlardan yiyiniz.
^ ^ Y 142 Sûre;6 (En'âm, 119-124)

'a le y k ü m im â h a rra m e i le k ü m t v e k a d fe ş ş a le I 'a le y h i j s m ü İlâ h i m im m â zü kiraî e llâ te /k ü lû v e m â le k ü m


119. Çaresiz yemek zo­
haram kıldıkla-;
nnı ayrı ayrı
bildirmişken üzerierine Allah'ın adı janılmış olanlardan: yemeyeceksiniz? | ne diye runda kaldıklarınız dışın­
da, size haram kıldıkları­
L . ' , J U J ü r nı ayrı ayrı size bildirmiş­
^ ' ken, üzerlerine Allah'ın adı
b ig a y ri 'iİm b ie h v â îh im le y ü d illû n e v e in n e ke s râ l m â d t u r ir t ü m ile y h \ illâ anılmış olanlardan ne diye
halkı sapıklığa düşü- ı dışın­ yemeyeceksiniz? Birçok­
bildiklerinden değil | Birçokları î Çaresiz yemek zorunda kaldıklarınız
rüyorlar I da
ları, bildiklerinden değil,
yalnızca arzularına uyarak
halkı sapıklığa düşürüyor­
in n e v e b â tin e h z â h ira lis m i i v e z e rû j b ilm ü 't e d n e 'le m ü 1 ra b b e k e fiü v e in n e lar. Şüphesiz Rabbin, had­
Çünkü gizlisini de Günahın açığını da bırakın j haddi aşanları en iyi bilendir Rabbin
Şüphe­
siz
di aşanları en iyi bilendir. f
120. Günahın açığını da,
gizlisini de bırakın. Çünkü
günah kazananlar, yarın
v e lâ te /k ü lû b im â k â n û y e k te r ifû n seyüczevne lis m e lle z n e y e k s ib û n e kazandıklarının cezasını
yarın muhakkak muhakkak çekeceklerdir.
yemeyin kazandıklarının cezasını günah kazananlar
çekeceklerdir
121. Üzerlerine Allah'ın
adının anılmamış olanla­
rı yemeyin. Şüphesiz bu,
le y û h û n e şş e y â t ne v e in n e le fis k veinnelîu; 'a le y h i I s m ü İlâ h i m im m â le m y ü z k e ri (Allah'ın emrinden dışa­
Muhak­ Şüphesiz
gizlice söylerler şeytanlar
kak ki
çıkmaktır
bu
Üzerlerine i Allah'ın adının anılmamış olanları rı) çıkmaktır. Muhakkak
ki şeytanlar, kendi dostla­
rına, gizlice sizinle müca­
-X y" dele etmelerini söylerler.
evem en le m ü ş rik u n in n e k ü m v e in e ta 'tü m û h ü m liy ü c â d ilû k ü m ilâ e v liy â îh im Eğer onlara itaat ederse­
Hem bir
müşrik olursunuz siz de Eğer onlara itaat ederseniz sizinle mücadele etmelerini kendi dostlarına niz, siz de müşrik olursu­
adam
nuz.
^ -» I
İ U jİ ^ ü j ı j o ü j L i ^ s ; L i ; 4 J . t i û ş ji o is 122. Hem bir adam ölüy­
ken Biz onu dirilttik, kendi­
m e fe lü h û K em e n m l fî nnâsi b ih yem şı i n û râ n y : le h ü ı v e c e 'a in â fe e h y e y n â h ü k â n e m e y te n sine bir nur verdik, insan­
kendi­
'" h a r t r m u ? ' '"ta n la r arasında jonunlaj yürüyor bir nur
sine
verdik Biz onu dirilttik ölüyken lar arasında onunla yürü­
yor. Bu adamın hali, ka­
ü JLoJt-j I Ls^Lo A J L^Jk-0^ j ^ ^^ ^ ^ ^I ^ ranlıklar içinde kalmış ve
ondan bir türlü çıkama­
m â k â n û y e 'm e lû n lilk â fir n e ^ ü y y in e l k e z d lik e | m in h â j le y s e b ih â r ic in m f î z z u lü m â ti yan kimse gibi olur mu?
süslen- Kâfirlere, yaptıkları işte
yaptıkları Kâfirlere işte böyle ve ondan bir türlü çıkamayan karanlıklar içinde kalmış
Imektedir
böyle süslenmektedir.
123. Böyle her memle­
kette günahkârlarının bü­
fıh â liy e m k ü r û e k â b ira m ü c rim h â j h k ü lli k a r y e tin c e 'a in â v e k e z lik e yüklerini, orada hile yap­
orada hile yapsınlar diye günahkârlarının büyüklerim ! her memlekette : ^tılundurmak- j g -^l^ sınlar diye bulundurmak­
> X 1» ' tayız. Oysa bunlar farkına
varmadan, sadece kendi­
lerine hile yapmaktadırlar.
len n ü /m in e I k â lû ayetün v e iz â c â e th ü m v e m â y e ş 'u rû n ^ b ie n fü s ih im illâ ve m â y e m k ü rû n e
124. Kendilerine bir muci­
bir
S ı l^ 'v o rla r mucize
Kendilerine geldiği zaman hile yapmaktadırlar ze geldiği zaman, "Allah'ın
peygamberlerine verilen
peygamberlik aynen bize
verilmedikçe, asla iman
seyüş bü ris â le te h h a y s ü y e c 'a lü e 'le m ü jellâfiü r u s ü lü İlâ h m â û tiy e m is le : h a tt. n ü /td etmeyiz!" diyorlar. Allah,
peygamberlik daha iyi Allah'ın peygam­ verilen pey­
gelecektir
görevini
kime vereceğini
bilir
Allah aynen bize verilmedikçe peygamberlik görevini
berlerine gamberlik
kime vereceğini daha iyi
bilir. Hilekârlıklarından do­
layı günah işleyenlere, ya­
b im â k â n û y e m k ü ru n v e 'a z â b ü n ş e d d ü m in d e İlâ h i | ş a g â ru n lle z n e e c ra m û rın Allah katından hem bir
hem bir küçüklük, hem de pek şid­
Hilekârlıklarından dolayı i hem de pek şiddetli bir azap | günah işleyenlere
küçüklük
detli bir azap gelecektir.
Sûre :6 (En'âm, 125-131) 143 ^ IX

125. Allah, kimi hidaye­


tine ulaştırmak isterse,
onun göğsünü İslam'a
açar, gönlüne genişlik ve­ y e c 'a l | e n y y ü d ille h ü j y ü r id ^em enyj lilis lâ m I ş a d ra ö û | y e ş ra h e n y y e ö d iy e h û i llâ h ü | y ü r id i |femeny
rir. Kimi de dalalette bı­ kılar
dalalette
isterse Kimi de İslam’a
açar, gönlüne hidayetine
Allah isterse kimi
bırakmak göğsünü genişlik verir i ulaştırmak
rakmak isterse, onun da
kalbini daraltır, öyle sıkış­
tırır ki, sanırsın öfkesinden
I idi I İÜ l l l J Ij İ İ .2 .İ Ls İ l» 3 İd .
göğe çıkacak. Allah, iman rric s e llâ h ü y e c 'a lü i kez, lik e i fî ssem â/ ; k e e n n e m â y e ş ş a /'a d ü i d a y y ik a n h a ra c e n i şadrahû
etmeyenleri pislik içinde hep böyle
i sanırsın öfkesinden
çıkacak daraltır, öyle sıkıştırır ki
onun da
pislik içinde Allah bırakır
kalbim
hep böyle bırakır.
126. Bu, Rabbinin dos­
doğru yoludur. Gerçekten
.3, lü V IIİU J l i İ 33 i. 13 -^ ISi. 3 ® o 3I ; ■S3 i J
aklını başına alacak bir 1 y â ti k a d fe ş ş a ln â m ü s te k m â ş ir â tu ra b b ik e v e h ız â 'a le lle z n e lâ y ü /m in u n
topluluk için ayetleri açık­ ayetleri Gerçekten açıkladık j dosdoğru Rabbinin yoludur Bu iman etmeyenleri
ladık.
127. Rablerinin katında­
ki barış ve esenlik yurdu
(olan cennet), onlarındır. b im â k â n û y e 'm e lu n v e liy y ü h ü m y e h ü v e 'in d e ra b b iö im d â ru s s e lâ m i le h ü m j lik a v m in y y e z z e k k e n . n
onların koru-1 barış ve esenlik aklını başına alacak
O, yaptıkları bütün işler­ yaptıkları bütün işlerde 0 Rablerinin katındaki onlarındır
yunusudur i yurdu (olan cennet) bir topluluk için
de onların koruyucusudur. E
o
128. O, o gün onların hep­
sini toplayacak (ve şöy­
le diyecek:) "Ey cin toplu­ v e k â le m in e lin s k a d i s te k s e r tü m y â m e 'ş e ra Ic in n i c e m 'â
şöyle onları toplayacak I r, „
luğu! insanları yoldan çı­ diyecekler
insanları yoldan çıkardınız Ey cin topluluğu! hepsini
(ve şöyle diyecek:)!
kardınız." Onların insan­
lar arasındaki dostları ise, İIL İŞ 3
ü J ^ . I L U l JLŞS
şöyle diyecekler: "Ey Rab-
bimiz! Bazımız, bazımız­ e c e le n â v e b e le g n â b ib e 'd in v b e 'd u n â s te m te 'a ra b b e n â m in e lin s i e v liy â u h ü m
Onların insanlar ara­
dan faydalandı. Bizim için süreye ulaştık bazımızdan Bazımız faydalandı Ey Rabbimiz!} dostları ise
sındaki
belirlediğin süreye ulaş­ t.
tık." O, şöyle buyuracak:
"Ateş, yaşam alanınızdır.
^ÜJI J U ÜJ
Allah'ın dilediği dışında, m â şâe | illâ | fıh â h â lld ın e m esvâküm n n â ru k â le : le n â lle z î e c c e lte
orada ebedi kalacaklar." dışın-1
orada ebedi kalacaklar | yaşam alanınızdır j Ateş [ buyurarak I ^ 'ç T I belirlediğin
da i
Şüphesiz Rabbin, işi sağ­
lam yapan ve yaptığında
bir hikmet bulunan, her
şeyi bilendir. b e 'd a m z z â lim n e b e 'd a i n ü v e lh v e k e z İlke 'a lim hakm ün ra b b e k e in n e ' llâfı

129. işte Biz, zalimlerin İşte Biz, her şeyi hikmet Şüp-I Alla-
bazısına bazısına ı dost ederiz böyle Rabbin
zalimlerin bazısını bilendir sahibidir hesizi h'ın
bazısını bazısına kazan­ t
dıkları günâhlardan dolayı
böyle dost ederiz.
130. (Allah, onlara şöyle y e k u ş ş û n e i m in k ü m fu sü lü n m elem ye/tiküm i velinsi y â m e 'ş e ra Ic in n i b im â k â n û y e k s ib u n
peygam­
diyecek:) "Ey cin ve insan okuyan İçinizden size gelmedi mi? | ve insan | i kazandıkları günâhlardan dolayı
berler
topluluğu! İçinizden size
ayetlerimi okuyan ve size
bugününüzün gelip çata­
cağını haber veren pey­ ş e h id n â 'a lâ e n fü s in â i k â lû lik â e y e v m ik ü m h. ızâ v e y ü n z ir û n e k ü m âyât : 'a le y k ü m
I
gamberler size gelmedi (Ey Rabbimiz!) Kendi aleyhimize şahitlik
derler bugününüzün gelip çatacağını ve size haber veren ayetlerimi | size
ederiz, (elbette geldiler)
mi?" "(Ey Rabbimiz!) Ken­
di aleyhimize şahitlik ede­
riz, (elbette geldiler), der­
ler." Değersiz dünya ha­ e n n e h ü m k â n û k â fir in 'a lâ e n fü s ih im v e ş e h id û lh a y ,:tü d d ü n y â : v e g a rra th ü m ü
yatı onları aldattı. Kendi kâfirliklerine Kendi aleyhlerinde şahit oldular Değersiz dünya hayatı onları aldattı
aleyhlerinde kâfirliklerine O f f o
şahit oldular.
<3^0 L ^ J L a ij JLJâj ^_5 j j J I
131. Bu şundandır: Rab­
bin, ahalileri habersizken v e e h lü h â g â filu n bizulminvl Ikurâ i mühlike i rabbüke : ellem yekûr z, like

memleketleri, haksızlıkla ahalileri habersizken i haksızlıkla j memleketleri | helak edici i Rabbin I değildir Bu şundandır
helak edici değildir.
^l l ]44 Sûre:6 (En'âm, 132-137)

^ O l A -L j \S s - J j L * j 3 ^ j ^ 3 - L ^ L I ^ o j j j 132. Yaptıklarına karşı­


'a m m â y e 'm e L ın b ig â filin ra b b ü k e j vem â m im m â 'a m ilû d e r a c â tü n m | v e lik ü llin
lık her biri için d erece­
ler vardır. Rabbin, on­
onların yapbklanndan habersiz Rabbm j d e p d ır Yaptıklanna karşıük { dereceter |
ların yaptıklarından ha­
t
® . Ji I . X bersiz değildir.
lL
p _JO b L -4 L -1 V I « U l. S JI J j ^ 3 5 1 33. Rabbin, hiçbir
v e y e s te h lif y ü z h ib k ü m in y y e ş e / z û rra h m e b ig a n iy y ü v e ra b b ü k e şeye m uh taç değildir,
ye m z e geönr sizi yok eder (Nerse Rabbm m e rh a m e t sahibidir. Di­
lerse, sizi yok eder, sizi
j - > I ^
° a ^ j
\J ° ^
^v—^
I * • I \
L < İ J I l <k
^ _ -^1
s- l
A ^ I ^ o ^
U o p —^
^ 1
V V o başka bir topluluğun
soyundan yarattığı gibi,
m in z ü rriy y e ti k a v m in â h a r n k e m i enşeeküm m â yeşâü m im b e 'd ik ü m
arkanızdan yerinize di­
başka bir topluluğun soyuıdan sizi yarattığı gibi dilediğini arkanızdan
lediğini getirir.
o * V I ^
134. Size vaat edilen­
j - 3 e
1
p tA _ O L j X— u I L j « j o
«*
H^ ol ^ ler, e lb e tte gelecektir.
ku l b im ü 'c iz n v e m â e n tü m I le c tin v irm e m â tû 'a d û n e Siz, onun önüne geçe­
D eki onun önüne geçemezsiniz Siz değilsiniz
elbene
Size vaat edilenler mezsiniz.
gelecektir
135. De ki: "Ey halkım!
Bütün gücünüzle yapa­
cağınızı yapın, ben gö­
fe s e v fe te T e m û n e 'â m il ın n ı 'a la m e k â n e tik ü m 'm e lû yâ kavm i
ben göre-1
revim i yapıyorum . Dün­
yakmda bileceksiniz yapıyorum Bütün gücünüzle yapacağınızı ! yapm | Ey halkım!
ya evinin sonunun ki­
min olacağını yakında
e o 3 - U iİJ i V aJ i j i l j ı İ 4 J U ü o j - ^ bileceksiniz. M uhakkak
z z â lim u n I lâ y ü flih u in n e h u 'â k ib e tü d d â r m e n te k û n ü le liû
ki zalim ler, kurtuluşa
Muhak erem ezler."
zalimler kurtuluşa eremezler Dünya evinin sonunun kimin olacağmı
kak ki
) *
136. Tuttular, Allah için
j J U j ( . U b ^ l J 4 3 . ^ 1 o - 1 3 j l _ İ ^ 4 İ I j J u L i j
Onun yarattığı ürünler­
den ve hayvanlardan
fe k â lû nesben v e le n 'â m i m in e I h a r ii m im m â z e ra e ; lillâ h i v e c e 'a lû (putlara) bir pay ayır­
ve hayvanlardan ’ AHah
dediler bir pay
(putlara)
üninlerden Onun yarattığı
için
ayırdılar dılar. Kendi zanlarm ca,
"Bu, Allah'ın, bu da or­
5_ İJ L iJ 3_ İJ I SJb j l_ a tak koştuklanm ızm dır!"
dediler. Ortak koştukla­
liş ü r a k â îliim fe m â k â n e liş ü ra k â în â v e fi :zâ b iz e 'm ih im lillâ h i h zâ
rı (putlar) için olan, A l­
Ortak koştuklan (putlar) için olan ortak koştuklantmzmdffl buda Kendi zanlarmca Allah'm Bu
lah tarafına geçm ez,
Allah için olana gelin­
J l j _ ^ 34^ 4 İI J l J - - Î ^ ce, o, ortak koştukları
ib; ş ü ra k â îh im y e ş ilü : fe h ü v e v e m â k â n e lillâ h i ilâ İlâh fe lâ y e ş ilü (putlar) tarafına g eçer­
ortak koştuklan (putlar) tarafna eçerdi o A8ah için olana gelince I ABah taratma geçmez
di. N e kötü hüküm ve ­
riyorlardı!
*
ı-a. J j jJ L J J ^ y L o t Lor 137. Yine bunun gibi, o
t> :?
taptıkları ortaklar, hem
m in e Im ü ş r ik n e lik e s r in m zeyyene v e k e z lik e 1 m â yehküm ûn sâe
j
onları helak etm e k,
müşriklerden birçoğuna güzel gösterdi Yine bunun grbi | hüküm veriyorlardı Ne kötü hem de dinlerini onla­
0 ♦
A ^ X X 0 ra karm aşık hale getir­
. l î c 1 , t 1 q
?
A - i. ^ J 1 m ek için m üşriklerden
'a le y h im v e liy e lb is û | liy ü r d û h ü m ş ü ra k â u h ü m
birçoğuna çocuklarını
k a d e e v lâ d ih im
öldürm eyi güzel göster­
onlara karmaşık hale getirmek ıçmj hem onlan helak etmek | o taptıklan ortaklar çocuklarım öldütmeyi
di. Eğer Allah dileseydi,
A T onlar bunu yapam azlar­
e o L _ İS ^ j l ^ 6 L _ i 4 İ I ; L J . j J s ;;
dı. O halde bırak onları,
v e m â y e fte r û n fe z e r liü m m â fe 'a lû liü llâ h ü v e le v ş â e d n e tiü m uydurdukları kanunlar­
uydurduktan kanunlarla ne hallen varsa
0 halde bırak onlan onlar bunu yapamazlardı AHah Eğer dileseydi I hem de dmlerım
la ne halleri varsa gör­
güîsünitr
sünler!
İ^ L İJ İİ> ^ I
Sûre :6 (En'âm, 138-142) 145 Uû

138. Zanlarına göre şöy­


le dediler. "Bunlar, doku­ f* -f
nulmaz hayvan ve ekin­
b iz e 'm ih im m e n neşâü i illâ lâ y e t'a m ü h â h k ru n v e h a rs ü n e n 'â m ü n v h â z ih î: vekalû
lerdir, bunları ancak dile­ 1
Zanlarına göre ı dilediğimiz 1ancak bunları yiyebilecek | dokunulmaz ve ekinlerdir hayvan Bunlar j şöyle dediler
diğimiz yiyebilecek. Şun­
lar da sırtlarına yük ko­
nulması haram olan hay­
vanlardır." Diğer bir grup z u h û ru h â h u iT im e t , ve en 'â m ü n
ftir â e n s m e İlâ h i 'a le y h â lâ y e z k ü r û n e i v e e n 'â m ü l
hayvanı da Allah'ın adı­ iftira ederek
I
I Diğer bir grup Şunlar da sırtlarına
Allah'ın adını anmadan boğazlarlar haram olan | hayvanlardır
nı anmadan boğazlarlar. yaparlar hayvanı da yük konulması

Bunları, hep Allah'a ifti­ A


° I '
ra ederek yaparlar. Ettik­ _*JL p
leri iftiradan dolayı, Allah m â f i b ü tû n i . v e k â lû b im â k â n û y e fte r .ın s e y e c z h im 'aleylî
yakında cezalarını vere­ kannlarındaki Allah yakında cezalarını | Bunları,
dediler Ettikleri iftiradan dolayı
cektir. yavrular verecektir ! hep Allah'a

139. "Bir de şu hayvan­


ların karınlarındaki yavru­
lar, sırf erkeklerimizindir, v e in y y e k ü n m 'a lâ e z v â c in â vem üharram ün liz ü k û r in â h â liş a tü l i h iz ih i le n 'â m i
kadınlarımıza ise, haram­ Eğer doğarsa kadınlarımıza ise haramdır erkeklerimizindir sırf Bir de şu hayvanların
dır. Eğer o ölü doğarsa,
*
onda herkes ortaktır" de­ . 1 C ’î . ° ^ 1 *. ■a».
J| 1 i l ^ * « 0 > ~ -

diler. Allah, onları, bu ni­ I ~ . ^ \


) -------- ^

telendirmelerinden dola­ ka d h a k m ü n 'a lım in n e h .'; s e y e c z h im v e ş fe h ü m i ş ü ra k â / fh i I fe h ü m jm e y te te n


yı cezalandıracaktır. Şüp­ Şüphe­ bu nitelendirme­ Allah, onları
ortaktır onda herkes o ölü
siz 0 lerinden dolayı cezalandıracaktır
hesiz O, işi sağlam yapan 5
il X
ve yaptığında bir hikmet
jJ I J -
bulunandır, her şeyi çok
iyi bilendir. v e h a rra m û b ig a y ri 'ilm in v s e fe h e m e v lâ d e h ü m lle z ın e k a te lü h a s ira
haram kılıp kesinlikle hüsrana
140. Bilgisizlikle, düşün­ yasaklayanlar
Bilgisizlikle düşüncesizlikle çocuklarını j öldürenler
uğramışlardır
cesizlikle çocuklarını öl­ t
dürenler, Allah'ın ken­
dilerine rızık olarak ver­
v e m â k â n û m ü h te d ın k a d d a llû 'a le İlâ h ftir â e n llâ h ü I m â ra z e k a h ü m ü
diği nimetleri Allah'a if­
Onlar kesinlikle . i kendilerine rızık olarak
tira ederek haram kılıp doğru yolu bulamadılar
sapıttılar
Allab'a iftira ederek
verdiği nimetleri
yasaklayanlar, kesinlik­
* A ® ^ I •
le hüsrana uğramışlardır. 3 L J V " i I--- k- L iil cjJI
s _ S -^
Onlar kesinlikle sapıttılar, i»

v e n n e h le v e g a y ra m e 'r û ş â tin v m e 'r û ş â tin v c e n n â tin m lle z î e n ş e e vehüve


doğru yolu bulamadılar.
humna çardaksız çardaklı bahçeleri yaratandır ve O
141. O, çardaklı çardak-
sız bahçeleri, yenişle-
ri farklı hurma ve ekin­
leri, zeytini, narı birbiri­ v e g a y ra m ü te ş â b ih m ü te ş â b ih e n v v e rru m m â n e v e z z e y tû n e ü k ü lü h ' m ü h te life n ;
ne benzer ve benzemez
ve benzemez şekilde i irbirine benzer narı zeytini yenişleri farklı ve ekinleri
şekilde yaratandır. On­
5 . 1 o ^ i
lardan her biri ürün ve­
rince, ürününden yiyin, j» I j o. i \
hasat günü hakkını ve­ innehu v e lâ tü s r ifû y e v m e h a ş â d ih jh a k k a h ;i v e ıtû izâ e s m e ra m in s e m e r ih î külü
rin. Bununla beraber is­ Çünkü Bununla beraber Onlardan her biri
hasat günü hakkını verin ürününden yiyin
raf etmeyin. Çünkü O, is­ O israf etmeyin ürün verince

raf edenleri sevmez.


I f U İ V I J V
142. Hayvanlar arasın­
dan bazılarını taşım a ve m im m â ra z e k a k ü m ü j k ü lü v e fe rş â , h a m û le te n v v e m in e le n 'â m i Im ü s r ifın i lâ yü hib b ü
ve sergi-yaygı i
sergi-yaygı amacıyla ya­ size rızık olarak verdik­
y iy in taşıma
Hayvanlar arasından
israf edenleri I sev m ez
lerinden bazılarını
ratan da Odur. Allah'ın
size rızık olarak verdik­
lerinden yiyin, şeyta­ e ^ 1 ^ lİi o ü 4 -^ i I
nın adımlarına uymayın. 'a d ü v v ü n m m ü b 'h le k ü m ; in n e h h u tu v â b ş ş e y tâ n v e lâ te tte b i'û llâliü

Çünkü o, sizin için açık açık bir düşmandır sizin için | Çünkü 0 şeytanın adımlarına 1 uymayın Allah'ın
bir düşmandır.
f.U o V ls 5
]4 6 Sûre: 6 (En'âm, 143-146)

O -rJ jJ ) y x J » J \ ( j- a j o L s İa J I
143. (Allah, ayrıca) sekiz
â^ 4z4z ûelk^ e
û r 'a \/ r \ İ
ra y n i I
kL 'uI I İl >
I p n ^ v /n
sneyn \/A rt^ ir < > /^
v e m in e im e 'z i < ^nA vm i
sneynı m in e d d a /n i s e m â n iy e te e z v â c
.S^ ^ çift (yaratmıştır). Koyun­
(Aiiah, ayrıca) sekiz çift dan iki, keçiden iki (yarat­
iki erkeği mi De ki j iki (yaratmıştır) | keçiden ıkı Koyundan
(yaratmıştır) mıştır). De ki: "İki erke­
ği mi, yoksa iki dişiyi mi,
o 4 4 1 2 V I f L i.y ı ^ İJ L ^ İ_ İI U l j.1 yoksa iki dişinin rahimle­
n e b b iu n ı e rh â m ü lü n s e y e y n ş te m e le t 'a le y h i je m m â lü n s e y e y n i ; e m i ı h a rra m e
rinin içerdiklerini mi ha­
ram kıldı? Eğer sözünüz­
bana haber verin iki dişinin rahimierinin içerdiklerini mi | yoksa | iki dişiyi mı jyoksaj haram kıldı?
de doğruysanız, bilgiye
s^ ^ V . . . > o jı o dayalı olarak bana haber
verin."
kul sneyn v e m in e Ib e k a ri sneyni v e m in e llb lll in k ü n tü m ş â d ik m b ilim in 144. Deveden iki, sığır­
Deki İki (yaratmıştır) | sığırdan | ıkı 1 Deveden Eğer sözünüzde doğruysanız
bilgiye da­ dan iki (yaratmıştır). De
yalı olarak
ki: "İki erkeği mi, yoksa
iki dişiyi mi, yoksa iki dişi­
^1 i I j» L > - j l o - J L X lj^ i L «I 2 i j»l j» j- :> - jS jJ I
nin rahimlerinin içerdikle­
''' ^ ^ ^

em e r h â m ü lü n s e y e y n ş te m e le t 'a le y h i jem m â ! lü n s e y e y n i em i h a rra m e : â z z e k e ra y n i rini mi haram kıldı? Yoksa


Yok­
iki dişinin rahimlerinin içerdiklerini mi yoksa iki dişiyi mi yoksa
haram
iki erkeği mi
siz, Allah bunu size emir
sa kıldı?
buyururken orada şahit­
ler miydiniz?" Öyle, bilgi­
^ jJ - 9 İ i: "-^ 3
ye dayanmaksızın insan­
'a le İlâ h i m im m e n i f t e r ı e z le m ü ; fe m e n î b ih zâ I llâ h ü i iz v e ş ş ik ü m ü k ü n tü m ş ü h e d â e ları saptırmak için uydur­
Allah'a isnad edenden daha zalim
kim
bunu
sız,
size emir buyururken
duğu yalanı Allah'a isnad
orada şahitler miydiniz?
vardır? Allah
edenden daha zalim kim
L k a
vardır? Şüphesiz Allah,
V a İ ı l S l ^ j 4 i ^ _ ? , d j l J L i4 J zalimler topluluğunu doğ­
Ik a v m e z z â lim n lâ y e h d î j llâ h e in n e ; b ig a y r i 'ilm nnâse liy ü d ille k e z ib â l ru yola çıkarmaz.
doğru yola çıkar- i ... . Şüp- j Öyle, bilgiye dayan­ 145. De ki: "Bana vahiy
zalimler topluluğunu insanları | saptırmak için | '^'^yg[gpf
maz i I hesiz I maksızın
edilenler içinde, ölü eti
veya akıtılmış kan veya
Dİ v ı t u k J lİ a J ji
>•
bir pislik olan domuz eti,
enyyekûne illâ y e t'a m ü h û j 'a l.ı tâ 'im in y Im ü h a rra m e n j ile y y e j f i m â û h iy e : lâ e c id ü - kul şüphesiz o pistir, veya
olması dışında yemek isteyen I bir kimseye j haram kılınmış Bana j vahiy edilenler içinde ! | De ki açıkça bir günah işlene­
rek Allah'tan başkasının
adına kesilmiş hayvanla­
rın dışında, yemek iste­
übille fiş k a n ev ric s ü n ıfe in n e h û le h m e h in z ırin ev d e m e n m m e s fû h a n i e v ım e y te te n yen bir kimseye haram
kesilmiş açıkça bir gü­
veya pistir I şüphesiz o bir pislik olan domuz eti veya akıtılmış kan jveya ölü eti
kılınmış bir şey bulamı­
hayvanlann nah işlenerek
yorum. Kim zor durumda
)
kalır da (bunlardan, aynı
durumda olan başka biri­
rah m I g a f û r u r i ra b b e k e fe in n e ve lâ 'â d in i g a y ra b â g in v d tu r r a fe m e n i lig a y ri İlâ h i b ih nin hakkını) çiğnemeden
ve aynı zamanda
çok acıyandır
çok bağış­
Rabbin şüphesiz sınırı aşmadan çiğnemeden
zor durumda
Kim Allah'tan başkasının adına
ve aynı zamanda sınırı
layan kalır da
E
yerse aşmadan yerse, (bilsin ki)
şüphesiz Rabbin çok ba­
ğışlayan, çok acıyandır.
v e ig a n e m i : v e m in e Ib e k a ri k ü lle i' z u fü r h a rra m n â v e 'a le lle z n e h â d û 146. Yahudilere her tır­
ve davarın ! sığır her tırnaklıyı haram kıldık Yahudilere naklıyı haram kıldık. Bir
de bunlara sığır ve dava­
e i j ^ l J l A A - „ t U l ? rın sırtlarının veya bağır­
saklarının taşıdıkları ya da
Ih a vâ yâ evi I z u h û ru h ü m â m â h a m e le t illâ I şühûm ehüm â 'a le y h im h a rra m n â kemiğe karışanların dışın­
dışın­ daki yağları da haram kıl­
bağırsaklarının veya | sırtlarının taşıdıkları yağları da Bir de bunlara haram kıldık
daki
dık. Bunu, onların isyanla­
rından dolayı onlara ceza
olarak yaptık. Şüphesiz
le ş â d ik û n v e in n â j b ib e g y ih im cezeynâhüm z â lik e b i'a z m m â h te le ta i ev Biz, her konuda doğru
Şüphesiz [onların isyanlarından olanlarızibette doğru söy­
her konuda doğru olanlarız onlara ceza olarak yaptık Bunu kemiğe j karışanların jya da
Biz I dola'
leyenleriz.
Sûre:6 (En'âm, 147-151) 147
iS iJ ı
^ İV

147. Eğer seni yalanla­


maya kalkışırlarsa, "Si­ b e /s ü h ü v e lâ y ü r a d d ü z û ra h m e tin v v â s r a b j ra b b ü k ü m fe k u r | fe in k e z z e b û k e
bitmez tükenmez i Eğer seni
zin Rabbiniz, bitmez tü ­ Onun azabı engellenemez
bir rahmet sahibidirl
1 Sizin Rabbiniz de
yalanlamaya kalkışırlarsa
kenmez bir rahm et sa­ o ^ 0

hibidir!" de! Günahkârlar


topluluğundan On
llâ b ü le v şâ e lle z n e e ş ra k û s e y e k û lü 'a n i Ik a v m i Im ü c rim n
bı engellenemez.
Allah dileseydi Müşrikler diyecekler Günahkârlar topluluğundan
148. Müşrikler, 'Aüah
dileseydi, ne biz müş­
rik olurduk, ne de atala­
rımız, ne de bir şeyi ha­ lle z n e m in k a b lih im kezzebe k e z d ik e I m in ş e y / v e lâ h a rra m n â v e lâ â b â u n â m â e şra k n â
ram kılabilirdik" diye­ ne de haram ne biz müşrik
Onlardan öncekiler de jyalanladılar böyle bir şeyi ne de atalarımız
cekler. Onlardan önceki­ kılabilirdik olurduk

ler de böyle yalanladılar,


sonunda azabımızı ta ttı­
lar. "Yanınızda bilgi adı­ in te tt e b i'û n e le n â fe tü h r ic û h ü m in 'ilm in b e l 'in d e k ü m kul b e /s e n â zâkû h att.-
na bize sunabileceğiniz Siz ardından bilgi adına
bize sunabileceğiniz Yanınızda var mı? de azabımızı tattılar sonunda
bir şey var mı?" de! Siz gidiyorsunuz
I
bir şey

yalnızca zannın ardından


gidiyorsunuz. Siz, ancak
tahm inde bulunuyorsu­ Ih u c c e tü Ib â lig a b fe lillâ b i kul te h r u ş u n ; illâ v e in e n tü m zzanne İllâ
nuz. yal-
Kesin ve açık delil Allah'ındır De ki tahminde bulunuyorsunuz ancak Siz zannın
149. De ki: "Kesin ve
açık delil, Allah'ındır.
Eğer O, dilemiş olsay­
dı, sizin hepinizi hidaye­ lle z n e y e ş b e d û n e şübedâeküm ü ibelümmej kul e c m e 'în le b e d c ık ü m fe le v şâe
j 1
te erdirirdi." şehadet edecek j tanıklarınızı i getirin De ki hepinizi sizin hidayete erdirirdi
Eğer O, dilemiş
olsaydı
150. De ki: "Bunu,
Allah'ın haram kıldığına S.I jjbl *— ij p *-0 -X^ !iL_9 I ^ I j»j_ ■a İ I o '
şehadet edecek tanıkla­ C
ebvâe v e lâ te t t e b i' m e 'a b ü m fe lâ te ş h e d fe in ş e b id û b âzâ h a rra m e ; e n n e llâbe
rınızı getirin!" Eğer onlar
sen onlarla Eğer onlar gelip şehadet haram
gelip şehadet ederlerse, arzularına uyma
birlikte
tanıklık etme
ederlerse
Bunu
kıldığına
Allah'ın

sen onlarla birlikte ta ­


nıklık etm e! Ayetlerimizi
yalanlayanların, ahirete
b ir a b b ib im i vebüm { b ilâ h ir a ti v e lle z n e lâ y ü /m in û n e b iâ y â tin â lle z n e ke zzeb û
inanmayanların arzuları­
na uyma. Onlar, Rableri- Rablerine Onlar ahirete inanmayanların t Ayetlerimizi yalanlayanların

ne ortak koşuyorlar. t

151. De ki: "Geliniz, Rab­ jiı ı y u o j i e o


biniz size neleri haram şeyâ ! b ib ' e llâ tü ş rik û I 'a le y k ü m ir a b b ü k ü m ih a r r a m e i m â i e tlü | te 'â le v kui y e 'd ilu n
kıldı, size onları okuya­ haram okuya- j
hiçbir şeyi] Ona ortak koşmayın Rabbiniz neleri Geliniz De ki ortak koşuyorlar
yım: Ona hiçbir şeyi or­ I k ıld ı^ yım
t "7 ^ o C
tak koşmayın, babanı­
za ananıza iyilik etm ek­ 5 3 ^ J h. 1 ^ 1 :0 3 û U l İ . 1^ I J I j J L s
ten ayrılmayın, yoksul­ n e rz ü k u k ü m : nehnü m in im lâ k e v lâ d e k ü m v e lâ te k tü lü ih s â n â v e b ilv â lid e y n i
luk yüzünden çocukları­ Sizin de rızkını iyilik etmekten
Biz yoksulluk yüzünden çocuklarınızı | öldürmeyin babanıza ananıza
veririz ayrılmayın
nızı öldürmeyin. Sizin de, E
> o . ^ C-
onların da rızkını Biz ve­
ririz. Açığına da, gizlisine
de kötülüklere kesinlik­ v e lâ te k tü lû v e m â b e ta n m â z a b e ra m in b â Ife v â h iş e v e lâ te k r a b û v e iy y â b ü m
le yaklaşmayın. Allah'ın öldürmeyin gizlisine de Açığına da kötülüklere kesinlikle yaklaşmayın onların da
(öldürülmesini) haram
kıldığı nefsi, haksız yere
^ Ö y L 2 .X j O j f
öldürmeyin. Aklınız erer
(de ona göre davranırsı­ le 'a lle k ü m te 'k ilû n i b ib i i veşş küm ■ f c lik ü m j illâ b ilh a k k I llâ b ü } İle t h a rra m e n ne fse
nız) diye, O size bunları Aklınız erer
O size emretti bunları haksız yere Allah'ın
(öldürülmesini)
nefsi
(de ona göre davranırsınız) diye haram kıldığı
em retti."
<1, f
İ.U 3 V İS j y M J
MA 148 Sûre: 6 (En'âm , 152-157)

152. Ergenliğine erişince­


1 \ o ^^ & Ji
I j- 9 j I j 8 tJ -l V I v s | ye kadar, en güzel yönte­
û-
min dışında yetimin rrıa-
v e e v fû I e ş ü d d e f i! h a t t y e b lü g a b ille t b iy e e h s e n ü I illâ | m â le ly e t m i v e lâ te k r a b û lına da yaklaşmayın. Öl­
dışın­
yapın | Ergenliğine j erişinceye kadar en güzel yöntemin
da
yetimin malına da yaklaşmayın çüyü, tartıyı tam ve denk
a yapın. Biz, bir insana, an­
ı/i 'ci^^îi'^ıEiji ;i.-„;vır...i-. Vı<',\u.;.siı 13^/113J3< cak gücünün yettiği ka­
dar sorumluluk veririz.
fe 'd ilû v e iz â k ü lt ü m I v ü s 'a liâ illâ i n e fs e n i lâ n ü k e llifü b ilk is t v e lm ız â n e : Ik e y le Söz sahibi olduğunuz za­
daima adaleti Söz sahibi olduğu­ gücünün yettiği
gözetin nuz zaman kadar fil: sorumluluk veririz tam ve denk i tartıyı j Ölçüyü man, akrabanız dahi olsa
Ji daima adaleti gözetin.
Allah'a verdiğiniz sözü
yerine getirin. Belki öğüt
le 'a lle k ü m te z e k k e r ’''n b ili. I v e ş ş c ik ü m z a lik ü m e v fû v e b i'a b d i İlâ h i v e le v k â n e zâ k u r b â alır (da ona göre davra­
Belki öğüt alır (da ona göre
davranırsınız! diye
onu j O, size emretti bunları gelirin |A llaha verdiğiniz sözü j akrabanız dahi olsa nırsınız) diye. O, size bun­
Z ları emretti.
153. Şüphesiz bu. Be­
nim dosdoğru yolumdur,
b ik ü m fe te fe r r a k a s s ü b ü le v e lâ te tt e b i'û fe tt e b i'û h m ü s te k m e n ş irâ t; h^zâ veenne
onu izleyin, başka yolla­
saptırıp parçala­
sizi
masınlar
başka yolları izlemeyin ki onu izleyin Benim dosdoğru yolumdur bu Şüphesiz rı izlemeyin ki, sizi Onun
yolundan saptırıp parça­
lamasınlar. Belki sakınır
(da ona göre davranır­
Ik itâ b e m ûsâ te y n â sümme le 'a lle k ü m te tt e k u n b ih ! veşşaküm i z â lik ü m 'a n s e b lih
sınız) diye. O, size bunu
Sonra Belki sakınır (da ona göre davran
o kitabı Musa'ya verdik
Biz nırsınız) diye
O, size emretti bunu Onun yolundan emretti.
154. Sonra Biz, yap­
p
tığı güzel işlere karşı­
lık Musa'ya o kitabı bir
le 'a lle h ü m v e r a h m e te l vehüden lik ü lli ş e y in v î v e te fş le l 'a le llezT e h s e n e i te m â m e n
bir yol gös­ I bir bütün
bütün olarak, her şeyin
Belki onlar ve rahmet olarak her şeyin | açıklayıcısı | yaptığı güzel işlere karşılık
terici I olarak açıklayıcısı, bir yol göste­
t
S . " ■
)> rici ve rahmet olarak ver­
dik. Belki onlar, Rableri-
ne kavuşacaklarına iman
v e tte k û 1 fe tt e b i'û h ü i m ü b â ra k ü n e n z e ln â h ü i k itâ b ü n i v e h zâ y ü /m in u n b ilik â i r a b b ih im
ederler.
ve korunun ki mübarek indirdiğimiz j birkitapür | Bu im anederier | R a b 'e n -^ ^ Ş a c a k -
155. Bu, indirdiğimiz mü­
barek bir kitaptır. Bundan
^ 4 , iİ 4 = J i j y ı böyle ona uyun ve koru­
'alc: tâ îfe te y n i Ik itâ b ü 1 i ü n z ile 1in n e m â ı e n te k û lû le 'a lle k ü m tü r tia m ı n
nun ki, m erham et oluna­
i
sınız.
iki gruba Kitap î indirildi j yalnızca j demeyesiniz merhamet olunasınız
156. "Kitap, bizden önce
0 - ^ 1^ ° i- yalnızca iki gruba indirildi,
j j p î lİÎ y 1 i i e o - J i . > ı «1 doğrusu biz onların oku­
le v e n n â ü n z ile te k û lû : ev le g â filin 'a n d ir â s e tih im v e in k ü n n â m in k a b lin â duklarından habersizdik"
Eğer indirilmiş olsaydı | demeyesiniz Veya habersizdik onların okuduklanndan doğrusu biz bizden önce
demeyesiniz.
157. Veya "Eğer bize ki­
tap indirilmiş olsaydı, biz
kesinlikle onlardan daha
vehüden i m ir r a b b ik ü m Ibeyyinetün-^ fe k a d c â e k ü m i m in h ü m ^ le k ü n n i e h d Ik itâ b ü 'a le y n â doğru yolda olurduk!" de­
rehber Rabbinizden kanıt İşte size geldi kitap bize meyesiniz. işte size, Rab­
“ “ I -
t binizden kanıt, rehber,
rahmet (olan Kur'ân) gel­
di. Artık Allah'ın ayetlerini
seneczı 'a n h â i v e ş a d e fe 1 b i y â ö İlâ h i m im m e n k e z z e b e e z le m ü fe m e n v e ra h m e h yalanlayandan ve onlar­
ve yüz çeviren­ rahmet (olan dan yüz çevirenden daha
cezalandıracağız onlardan Artık Allah'ın ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir?
den Kur'ân)
zalim kim olabilir? Biz, el­
bette ayetlerimizden yüz
V »3 J u s » j I L « _ J 1 ^ 1 J ü J lJ I t y jji I J lJ L jİ vJ ; j j JusaJ j j I
çevirenleri, işledikleri bu
b im â k â n û y e ş d ih n s û e l'a z â b i 'a n fiy â tin â lle z n e y e ş d ifû n e kabahatler yüzünden aza­
işledikten bu kabahatler yüzünden azabın en dehşetiisıyte
Biz. elbette ayetten-
yüz çevırenten bın en dehşetlisiyle ceza­
mizden
landıracağız.
İ.U J İİS 3 J I
Sûre; 6 (En'âm, 158-165) ]4Ç ^ M

158. Onlar, ancak melekle­


rin kendilerine gelivermele­
rini veya Rabbinin geliver­ yevm e y e /t | b e 'd u y â ti ra b b ik y e / t iy e e v abbüke y e /tiy e Im e lâ îk e tü e n te /t iy e h ü m ü | illâ i b e l y e n z u rû n e
mesini veya Rabbinin m uci­ geliverdiği Rabbinin mucizeterinin Rabbh geliver- kendilerme an-
9® **^'lv e v a metekterin bekliyodar
zaman bazısmm mesirs ^ nin gefivermelefini cak
zelerinin bazısının geliverme­
sini bekliyorlar. Rabbinin mu­
cizelerinden bazısı geliver­
diği zaman, eğer bir kimse, kesebet ev m in k a b lü I le m te k ü n o m e n e t i ım â n ü h â n e ts e n lâ y a ı f e 'u I b e 'd u y â ö ra b b ik e
daha önce iman etmemişse eğer bir kimse.|
kazanamamışsa veya iman etmemişse |o zamanki imanı j ona Rabbinin mucizelerinden bazısı
veya imanıyla bir hayır kaza­ dahaörKe varar saglamazi
Jt t
namamışsa, o zamanki im a­
nı, ona kesinlikle hiçbir yarar
sağlamaz. De ki: "Bekleyin,
d nehüm in n e lle z n e fe rr a k û m ü n t ffiir n in n â i n tş ir û 1 k u li i h a y râ f î rnân ih â
Biz bekliyoruz!"
159. Dinlerini bölüp p a rça ­ D illerini böblp parçalayıp j bekSyoruz Biz j Beldeyii De ki 1 b i hayır ımanyla

layıp grup grup olanlar var


ya, senin onlarla b ir işin
olam az. Onların işi ancak
A llah 'a kalm ıştır. Sonra O, bimâ kânû yef'al n yünebbiüliümSimnı^ ilâ İlâhi |emruhüm|innemâ| f şey/ |minhüm| leşte v e k â n û şiye'al
kendderine ha-Son- ! i ı — -
senm gnıp grup olanlar
onların ne yaptıklarını ken­ O, onların ne yapöklannı k ^ b r jo m a n n iş .} ancak I h k iş in | onlarla
ber verecektir! ra olamaz var ya
d ilerine haber ve re ce ktir.
160. Kim b ir iyilikle g e lir­
se, ona, onun on katı v e ­
rilir. Kim de bir kö tülükle m is le h â illâ i fe lâ y ü c z â ■ b is s e y y ie ti i câe i vem en i 'a ş ru e m s â lih â fe le h J | b ilh a s e n e b men
g elirse, o sadece (işlediği osa-
dengiyle cezalandmlır bir kötflökle gelirse Kim de onun on katı verilir ona I bir iyilikle gelirse Kim
dece
kötülüğün) dengiyle ceza­
landırılır. H içbirine haksız­
lık edilm ez.
161. De ki: "Şüphesiz Rab- m ille te ib ra h m e j d nen kiyemennn| ilâ ş ir â tin m m ü s te k m | ra b b î hed n | in n e n 1 kul I v e h ü m lâ y ü z le m n
bim beni dosdoğru bir yola İbrahim'in dinine Sapasağlam,
d o s d o ^ bkyola Rafabkn berk ulaşbrdı Şüphesiz D eki Hiçbirine haksızlık edilmez
ulaştırdı. Sapasağlam, dos­ ulaştırdı dosdoğru olan
a
doğru olan, Allah'ı birleyen
İbrahim'in dinine ulaştırdı.
O, m üşriklerden değildi."
vem em ât vem ehyâye venüsük ; in n e ş a lâ t | kul m in e Im ü ş r ik n vem â kâne i h a n fâ
1 6 2 -1 6 3 . De ki: "B e n im
n am azım , ib a d e tle rim , ha­ ölümüm I hayatım j kıadetlerim I Benim namazım | De ki 0 . müşriklerden j Allah'ı birleyen

y a tım , ö lü m ü m â le m le rin o f f ^ --

Rabbi olan Allah'ındır. Onun Ji JSt o> l ^ V


orta ğ ı yo k tu r. Ben, b u nun­
la e m ro lu n d u m ve ben, kul e v v e lü Im ü s lim n veene ü m ir tü v e b iz M ik e le h ş e rk e lâ ra b b i l'â le m n ilillâhi

A lla h 'a b o y u n e ğ ip te s lim Allah'a boyun eğip te sb n olanlann lAlla-


D eki ve ben etiffotundı*n Ben, bununla Onun ortağı yoktur âlemlerin Rabbi olan
ilkiyim h'md»
olanların ilk iy im ."
1 6 4 . De ki: "O h e r şe yin
R abbi ike n , b e n A lla h 'ta n
b a şka rab is te r m iy im ? 'a le y h â illâ k ü llü n e fs in v e lâ te k s ib ü i ra b b ü k ü lli ş e y / yehüve rabbers i ebgı egayra İlâhi
H e rkesin kazandığı a n c a k kendi boynu-i istet ben Allah'tan
ancak Herkesin kazandığı her şeyin Rabbi iken veO rab
kendi boynuna geçer. Hiçbir na geçer miyim?
.»e
günahkâr, başkasının güna­
hını yüklenmez. Sonra hepi­
niz d ö n ü p R abbinize v a ra ­
b im â k ü n tü m f h i t e h t e l if n ife y ü n e b b iü k ü m i m e r d 'u k ü m i il r a b b ik ü m sunne v iz ra ü h r â jvâziratünv|velâ teziru
caksınız. O za m a n O, size O zaman O, size hepiniz dönüp Son­ başkasmm j Hiçbir
görüş a v r * ^ düştüğünüz gerçeği Rabbinize yüklenmez
görüş ayrılığına düştüğünüz haber verecekti- varacaksınız ra günahını i günahkâr i
gerçeği h a b er v e re c e k tir."
165. O, sizi yeryüzünün ha­
lifeleri yapan, bazınızı ba­
deracâbi b e 'd a k ü m fe v k a b e 'd in v e ra fe 'a h a lâ îfe le rd i lle z c e 'a le k ü m i vehüve
zınızdan derecelerle üs­
üstün
tü n kılandır. Bunun h ikm eti derecelerle bazmızı baznzdan yeryüzünün halifelen ^ya p an veO
kılandır
ise, sizi, size verdiği şeyler­
de im tihan e tm e ktir. Şüphe
yok ki, senin Rabbin, ceza­
landırm ası şiddetli olandır. rah m le g a fû r u r veinneh s e r 'u n k â b i ra b b e k e in n e f mâ t küm liy e b lü v e k ü m
Şüphesiz O, çok bağışla­ Şüfite- senm Şüphe Bunun hikmeti ise.
jçok bağışlayan 1cezalandırması şüdetK olandır size verdiği şeylerde |
sizO Rabbiı y :k k i sizi imtihan etmekti
yan, çok acıyandır.
^ O* 150 Sûre:7(A'tûf,1-ll)
7. A'RÂF SÛRESİ
Mekke dönemin­
ilild i Ö L jL j L o 6j j-u J de inmiştir. 163. 170.
âyetlerin Medine döne­
'A'-RAF A'RÂF SURESİ minde indiğini söyleyen
âlimler de vardır. 206
âyettir.
Rahmân ve Rahîm olan
rrahim llâ h irra h m a n i b ls m l A llah 'ın adıyla.

ve Rahîm Rahman olan Allah'ın İsmiyle 1. Elif, lâm , m îm , sâd.


2. (Bu), ke n d is iy le (in s a n ­
ları) uyarasın diye sana in­
d irile n bir k ita p tır. Bundan
v e z ik râ j b lh î litü n z ira m in h ü h a ra c ü n m f i ş a d rlk e fe lâ y e k û n lle y k e ü n z lle i k itâ b ü n ielif-lâm-mTm-sâd dolayı, g ö ğ sün d e bir darlık
Bundan Elif, lâm, mîm,
b o y a rıd ır bir darlık göğsünde olmasın sana indirilen I bir kitaptır olm asın . O, m ü m in le re bir
rasın diye dolayı sâd
uyarıdır.

3. Rabbinizden size in d iri­


lene uyun. Onun dışında­
e v liy a / m in d û n ih î i v e lâ te tt e b i'û m ir ra b b ik ü m ile y k ü m I m i ü n z lle ; itte b i'û lilm ü /m in n kileri koruyucu e d in m e ­
Onun dışında­
koruyucu edinmeyin Rabbinizden indirilene uyun O, müminlere yin. Siz çok az dü şü nü yo r­
kileri
sunuz!

G u j L L i^ b u ü js J jk i ^ 0 u 4. Biz nice m e m le k e t helak


etm işizdir. Azabım ız on ­
e v i b e y â te n ; b e /s ü n â fe c a e h â ehleknâhâ ı min katYetin i vekem i tezekkerûn I kalılenmmâ lara, geceleyin veya öğle
onlara geliver­ sonrasında uyurlarken ge ­
veya geceleyin Azabımız helak etmişizdir memleket Biz nice düşünüyorsunuz I Siz çok az
miştir
live rm iştir.

5. Azabım ız onlara g e ld i­
ğ inde, onların "Bizler, g e r­
k ü n n â z â lim m in n â en kâlü illâ b e /s ü n â i iz c â e h ü m d e 'v ; h ü m s fe m â k â n e h ü m k â îlu n çe kte n z a lim le rd ik!" de ­
3izier,ge­ öğle sonrasında
zalimlerdik demekten başka Azabımız onlara geldiğinde sözleri olmadı m e kte n başka sözleri o l­
rçekten uyurlarken
m adı.

6. Sonra Biz, e lb e tte pey­


g a m b e r g önderilen to p lu ­
'a le y b im I fe le n e k u ş ş a n n e Im ü rs e lın v e le n e s e le n n e | lle z n e ü rs ile ile y h im i fe le n e s e le n n e luklara soracağız. E lbette
Olan biteni gönderilen peyg am b e rlere
anlatacağız j Sönderılejr peygamber- j Elbette soracağız | peygamber gönderilen topluluklara | ^ “ "^ g ^ ^ e a ğ ıf
kendilerine
de soracağız.

j Lj j I^ OıJLfl.j (3'^^ ^ ^j ^J^ 3 ^ ^ Lâ-S" LXj 7. Olan b ite n i kendilerine


m u tla k bir bilgi ile a n la ta ­
fe û lâ îk e h ü m ü i m e v â z n ü liû | s e k u le t fe m e n i Ih a k k y e v m e ız in ij v e lv e z n ü gâîbin k ü n n â v e m a b i'ilm in v cağız. Öyle ya Biz, o nlar­
ağır ba- | Artık hak bir Öyle ya mutlak bir dan habersiz değildik.
İşte onlar tartıları 0 gün tartı ionlardan habersiz değildik
sarsa 1 kimin tartıdır Biz bilgi ile
8. O gün, ta rtı, hak bir ta r­

Ip l i U . jjl İ A j / ü ) ^ j <3 > û J 4 I Ü I tıdır. A rtık kim in ta rtıla ­


rı ağır basarsa, işte onlar
b im â k â n û i e n fü s e h ü m lle z n e h a s irü fe û lâ îk e i m evâz nühü h a f fe t vem en Im ü flih û n kurtuluşa erenlerdir.
hafif
nedeniyle | kendilerine yazık edenlerdir bunlar da tartıları Kimin de j kurtuluşa erenlerdir 9. Kim in de ta rtıla rı ha­
gelirse
^ o
fif gelirse, bunlar da işte

14 ^ ^ J lu s O o aye tle rim ize zu lm e tm e le ri


nedeniyle kendilerine yazık
f hâ i le k ü m I v e c e 'a in â f î le rd i m ekkennâküm I v e le k a d i y e z lim û n b iâ y â tin â edenlerdir.
Yemin ol­
orada Sizin için yarattık yeryüzüne Biz, sizi yerleştirdik zulmetmeleri işte ayetlerimize 10. Yem in olsun ki. Biz, sizi
sun ki
yeryüzüne ye rle ştird ik. Si­
zin için orada b irçok ge ­
ç im lik ya ra ttık. Siz çok az
k u ln â sümmel ş a v v e rn â k ü m jsümmei v e le k a d h a le k n â k ü m te ş k ü r u n k a lîle n m m â j m e 'â y iş şükrediyorsunuz!
Daha |
dedik size bir biçim verdik I sonra Önce sizi yarattık şükrediyorsunuz Siz çok az I birçok geçimlik 11. Önce sizi ya ra ttık, son­
ra size bir b içim verdik.
Daha sonra da m eleklere,
"A d e m 'e secde e d in !" de­
le m y e k ü n m m in e s s â c id in ib lis i İllâ I fe s e c e d û j liâ d e m e i scüdû lilm e la îk e ti dik. iblîs'in dışında hepsi
O, secde edenlerden olmadı ibtîs'in hepsi secde etti Adem'e secde edin da meleklere secde e tti. O, secde e den­
lerden olm adı.
•r o U J liS ^ I
Sûre:7(A'râf, 12-22] 151 ^o 1

12. (A lla h , İb lîs 'e ), "S a n a Ü iU s j i i s- J ii M ^


e m r e ttiğ im h a ld e , s e c d e
e tm e n e engel olan nedir?" v e h a le k te h û m in n â r in v ! h a le k te n . I m in h |hayrunm i e n â : k â le i iz e m e r t ü k i e llâ te s c ü d e jm e n e 'a k e ı m â i kâle

dedi. "Ben, ondan daha ha­ onu ise ya­ daha ibrs'e), Sana
I,
ateşten Beni yarattın ondan Ben dedi secde etmene engel olan | dedi
rattın hayırlıyım emrettiğim halde
yırlıyım! Beni ateşten yarat­
tın, onu ise topraktan yarat­ ûl dü ^ Lo_9 İn J. g>L3 JL5
tın !" dedi.
13. "İn oradan, orada bü- in n e k e i fe h r u c | fıh â i e n te te k e b b e r a i fe m â y e k û n u le k e i m in h â i f e h b it I k â le m in tın
yü kie n m e k senin ne haddi­ Çünkü I
Haydi, çık! orada büyüklenmek senin ne haddine oradan dedi topraktan
ne! Haydi, çık! Çünkü sen,
a!çaklardan b iris in !" dedi.
14. "Bana, oniarın dirütüe- j ı i ^ İl i j ı i j ı i
ceği güne kadar süre v e r"
kâ le m in e Im ü n z a r n |inneke| k â le | y ü b 'a s ı n ila y e v m i e n z ir n î k â le m in e ş ş â g in n
dedi.
onların Bana
dedi süre verilenlerdensin Sen ! dedi güne kadar dedi alçaklardan birisin!
15. "Sen, süre verüenier- diriltileceği süre ver
d e n s in !" dedi. I ^ ^

16. "Ö y!e ise, beni azdır­


m ana karşıiık, ye m in ede­
m im b e y n i e y d h im le â tiy e n n e h ü m ğ ü m m ^ ş irâ ta k e Im ü s te k m le h ü m leek'udennej fe b im â e g v e y te n
rim ki, ben de oniarı sap­
onlara onlar muhakkak i Öyle ise, beni azdırmana
tırm a k için m uhakkak Se­ önlerinden j Sonra Senin doğru yoluna
sokulacağım için oturacağım i karşılık
nin doğru yoiuna o tu ra c a ­
ğ ım !" dedi.
17. "S o n ra o n lara ö n le rin ­
d en v e a rk a la rın d a n , s a ğ ­ k â le ş â k ir n e k s e ra h ü m i v e lâ te c id ü i v e 'a n ş e m â îlih im | v e 'a n e y m â n ih im i v e m in h a lfih im
larından ve sollarından so­ bulamaya­
dedi şükredici j Sen de çoğunu ve sollarından sağlarından ve arkalarından
caksın
k u la c a ğ ım . S en de ç o ğ u ­
nu şükredici bu la m a ya ca k­
sın !" dedi. '' '' ''
18. "S e n o ra d a n kın a na ­ m in k ü m e c m e 'în te h e n n e m e |le e m le e n n e i m in h ü m te b i'a k e le m e n : m e d h û râ hıezûmenm m in h â I hruc
rak ve kovuim uş oiarak çık. dolduraca- ve kovulmuş Sen
sizin hepinizle cehennemi onlardan sana uyarsa kim kınanarak ç ık
Y e m in o isu n ki, o n la rd a n ğım olarak oradan

kim sana uyarsa, sizin he­


pinizle cehennem i doldura­
S s jo û yi/jSLj L oJ L L ^ > • y-o d J L > -j j j o - jl y ^ ^ \ j»Jİ L jj

ca ğ ım " dedi.
h z ih i ş ş e c e ra te | v e lâ te k r a b â I m in h a y s ü ş i/tü m â I fe k ü lâ i Ic e n n e te I v e z e v c ü k e î e n te | skün jveyâ tdemü
19. "Ey Adem ! Sen ve eşin,
cenneti yu rt edinin! Diledi­ ancak şu ağaca | yaklaşmayın j Dilediğiniz yerden j yiyin j cenneti | ve eşin | Sen jyurtedininj Ey Adem!

ğiniz yerden yiyin, ancak şu


ağaca yakiaşmayın. Yoksa \joJpS- Lo-igj ûUa-i-iJI Ö-? ^
zaümlerden olursunuz."
20. Şeytan, onlara ke n d i­ m â v u r iy e 'a n h ü m â ; liy ü b d iy e le h ü m â ş ş e y tâ n ü i le h ü m â fe v e s v e s e fe te k û n â m in e z z â lim m

lerinin ö rtü lm ü ş olan ayıp örtülmüş olan | açmak için Şeytan ikisine de vesvese verdi Yoksa zalimlerden olursunuz
yerlerini a çm a k için ikisi­
ne de vesvese verdi ve on­ j L a ^ ^ L « - SL ) j l . o - S L ;^ ^ .j L o
lara, "R abbiniz sizi ancak
m elek olm am anız veya te k û n â m in e Ih â lid ın i e v m e le ke yn ije n te k û n â lillâ j'a n hı z ih i ş ş e c e ra ti ]abbükümâ| m â neh k ü m â iv e k â le jm in s e v ttih im â
ce n n e tte ebedi k a lm a m a ­ cennette ebedi Rabbiniz v e onlara onlara kendilerinin
melek olmamanız bu ağacı size yasakladı
kalmamanız için 1ya sizi dedi I ayıp yerlerini
nız için bu ağacı size ya­
sakladı" dedi.
21. "Ş üphesiz ben, sizin
5 3 ^ 1 IJIİ U li « y U İJ ^1 L İ ^ L İ j e
iyiliğinizi is te y e n le rd e n im "
ş ş e c e ra te fe le m m â z â k â i b ig u r û r I fe d e llâ h ü m â le m in e n n â ş ih m le k ü m â l in n . | vekâsem ehüm â
diye ikisine de yem in e tti.
Ağacı I tattıkları zaman i I ikisini de yanılttı iyiliğinizi isteyenlerdenim sızın I diye ikisine de yemin etti
22. Bu şekilde kandıra­ SIZ Den I

rak ikisini de yanılttı. A ğ a ­


cı tattıkları zaman, ikisine \ jo J p j L l - p j L j j O L J Ş e J I ( 3 j 3 û Ib L o _ ^ « J j-k J

de ayıp yerleri açılıverdi.


ra bbühüm â v e n â d h ü m â I m in v v e r a k i Ic e n n e h | 'a le y h im â I v e ta fik â y e h ş ifâ n i | s e v d tü h ü m â lle h ü m â i bedet
Üzerlerini ce n n et yaprağıy­
ikisine de a ç ılıv e r d i
la yam am aya çalıştılar. On­ ”“ a " cennet yaprağıyla Üzerlerini yamamaya çalıştılar ayıp yerleri

lara Rableri şöyle seslen­


di: "Ben, size bu ağacı ya­ 5 1^ u i j o U 4 İ j ı â l ı l i = J j i î s 5 3 ^ 1 u i J b 3 ^ U İ 411 p
saklam am ış mıydım? Size,
'H aberiniz olsun, bu şeytan veekul ş ş e c e ra ti 'a n tilk ü m â e le m e nh eküm â

sizin apaçık düşmanmızdır' Haberiniz olsun, bu dememiş yasaklamamış


apaçık düşmanmızdır j sizin Size bu ağacı Ben, size
.ş e y ta n _ _ _ _ _ _ miydim? mıydım?
d e m e m iş m iydim ?"
1 ÛY 152 Sûre:7(A'râf, 23-30)

23. "Ey Rabbim iz! Biz, ken­


m in e Ih â s ir n i le n e k û n e n n e i v e te rh a m n â le n â : v e ille m t e g f ir e n fü s e n â z a le m n â r a b b e n â k a lâ
dim ize zu lm e ttik, e ğ e r Sen
bize merhamet
biz hüsrana uğrayanlardan j *'' Sen bizi eğer bağışlamaz İBiz, ken(fcnize| zulmettik d e d ile r bizi bağışlam az, bize m e r­
etmezsen
ham et e tm e zse n şüphe
P tjJaj ySJLl!» ^ jlijj I JLİ yok ki, biz hüsrana uğra­
yanlardan o lu ru z!" dediler.
ilih n Ivem etâ'unjm ûstekatTun. i file r d i i v e le k ü m j 'a d ü v v î lib e 'd in b e 'd u k ü m i h b itû ı k â le 24. "Bazınız, bazınıza düş­
belidi bir zamana yerleşip düşman
ve geçinmek yeryüzünde Size vardır baznza Bazmz j mm I dedi m an olarak inin. Size b e lir­
kadar yaşamak olarak
li bir zam ana kadar ye ryü ­
U J ^ I jl5 j» jI Lj ö > j > 0 -3 L ^ -> J J L 5 zünde ye rieşip ya şa m a k ve
g e çin m e k va rd ır" dedi.
k a d e n z e ln â j yâ benî dem e i tü h ra c . n v e m in h â i t e m û tû n e v e ftîâ ; te h y e v n e , fh â k â le
25. "O nda yaşayacak,
indirdik i Ey Adem oğulları! i diıiltileceksiniz ve ondan Ölecek onda I yaşayacak | Onda dedi onda ö le ce k ve ondan d i­
j3 riltile ce ksin iz" dedi.
Ü Jj İJ İ ^ 1 jS L.[SJ 26. Ey A d e m oğulları! Ba­
kın, size ayıp yerlerinizi ö r­
z e lik e j hayr j z lik e v e lib â s ü tt e k v ^ v e rş â i s e v 'ü k ü m i yüvâr lib â s e n y I 'a le y k ü m te c e k b ir elbise ve bir süs
İşte bu h S S rr L & l Fakat takva elbisesi var ya ve bir süs a y ıp y e rle rin iz i örtecek birefeise i Bakın, size indirdik. Fakat ta kva e lb i­
sesi v a r ya, iş te o h e p sin ­
den daha hayırlıdır. İşte
bu, A llah 'ın a ye tle rin d e n -
ş ş e y tâ n ü lâ y e ftin e n n e k ü m ü yâ benî dem e le 'a lle liü m y e z z e k k e r" n m in o y â t i İlâ h i dir. Belki düşünür, ib re t
salon SİZİ d e şaşırtıp yoldan alırlar.
Şeytan Ey Adem oğulani Belki düşünür, ibret aWar ARah'm ayetlerindendrr
çıkarönasm
2 7. Ey A d e m oğulları! Ş ey­

Lol^jI ^ ^ i » t«^ t-o^ig-3-g P jJ 3 I 1-5Lj I^ I Lo-5^ ta n , babanızla annenizi,


onların e lb ise le rin i soya­
s e v ^ tih im â i liy ü riy e h ü m â : 'a n h ü m â lib â s e h ü m â y e n z i 'u i m in e Ic e n n e ti ebeveyküm k e m â e h ra c e rak ke n d ile rin e ayıp ye rle ri­
babanızla ni g ö ste rm e k için ce n n e t­
ayıp yerlerini
“ ■ s ır - i soyarak cennetten
annenizi
çıkardığı gto
te n çıkardığı gibi, sakın sizi
de şaşırtıp yoldan çık a rt­
m asın. Çünkü o ve kabile­

e v liy le şşeyât ne 1 c e 'a in â I in n â I m in h a y s ü lâ te r a v n e h ü m v e k a b lü h


si, sizi, sizin onları g ö re m e ­
hüve y e r -k ü m |inneft
yeceğiniz ta ra fta n gö rü r­
dostlan şeytanlan 1 lukTUşuAr Biz sizn onlan göremeyeceğiniz taraftan j ve kabilesi sizi görürler
1 0 ler. Biz, şeytanları, im ana
g e lm e ye ce kle rin dostları
liis u i İ p I 3 J 1İ L L : > ( i IJ lİlS ıSis e o > l - o ^ V ^ j l j kılmışızdır.

v e llâ h ü sbâenâ v e c B d n â 'a le y h â i k â lû fâ h iş e te n


2 8 . Bir edepsizlik ya p tıkla ­
v e iz â fe 'a lû lille z n e lâ y ü /m in L in
rı zam an, "Biz, atalarım ızı
ve Allah böyle bulduk i derler Bir edepsizlik yapbklan zaman imana gekneyeceklenn
böyle bu ld u k ve bize bunu
A llah e m re tti" derler. De
e<S İJ Ü V U û J ^ iS U L İk İJ L V aİ I û I ü ki: "A lla h , edepsizliği e m ­
retm e z. B ilm ediğiniz şey­
mâ lâ tele m , n 'a le İlâ h i e te is û lû n e b ilfe h ş â / ilâ y e /m ü r u iin n e llâ h e i k u l ; b ih â ie m e ra n â
leri, A llah 'ın üzerine m i a tı­
bize
Bilmediğiniz şeyleri Allah'ın üzerine mi atıyorsunuz? edepsizliği emretmez Allah I D eki bunu yorsunuz?"
emretti
2 9 . De ki: "R abbim , a da­
6 > t J İ j ^ 3 _ a > > j I > ol. > 3 İj m fl J L j le ti e m re tti. Eler m e sc id -
de yüzlerinizi (Ona) d o ğ ­
m ü h liş n e v e d 'û h ü i i n d e k ü lli m e s d d in v vücûheküm veek m û b ilk is t ra b b jem eral k u l
ru tu tu n . Ona, dini sa d e ­
(Ona) (toğru ;
özgülolarak
UZ.yu K N a io n ^ ıHermescıdde
ı cı ı ıp c o u fu u c yüzlerinizi
yu z .ıc in H ii tU tU H c iu cbc u Rabbrm
n d u U H iı )jemretiıj De
c n ıic iu j u ki
c M ce Ona özgü kılarak ib a d e t
edin. Sizi başla n gıçta O ya­
â J ^ L İx J I ^ 4 - ^ ı3 - ^ { 0 û j j jJ L j ^ rattığı gibi, yin e Ona d ö n e ­
ce ksin iz."
d d a lâ le h i 'a le y h im ü i hakka i v e fe rk a n ; hed fe r ka n te 'û d n kem â bedeeküm dd n pehı.
30. Onların b ir b ö lü m ü ­
Bir bölümüne doğru yola Onlann bir yine Ona döne- j Sizi başlangıçta O 1 ^
s a p ık lık üzerlerine hak oldu Ona nü d o ğ ru yola ulaştırdı. Bir
de ulaştırdı bölümünü çeksiniz I yarattığı ^ I
b ö lü m ü n e de sapıklık hak
oldu. Çünkü onlar, A llah'ı
bırakıp şeytanları koruyu­
m ü h te d n C Tnehüıry veyehsebûne i m in d û n i İlâ h i e v liy â e j ş ş e y â tn e tte h a z û tnnehümü cu e d in d ile r, b ir de bun­
1 bunlar i Çünkü lar ke n d ile rin i doğru yolda
doğru yolda zannetmekteydi Allah'ı bıralop koruyucu şeytanlan j edinrMer
'kendilerini i onlar
za n n e tm e kte yd i.
Sûre:7 (A'ınf, 31-37) S .Ü J İİS İJ I lor
153
%^ ^ , * A

31. Ey A d e m oğulları! Her


nam az esnasında süsü­
inneliu v e lâ tü s r ifû v e ş ra b û v e k ü lû i n d e k ü lli m e s c id in v I z n e te k ü m ; huzû
nüz olan elbiselerinizi alın.
Şüphe susunuz olan
İsraf etmeyin için Yiyin Her namaz esnasında 0İın Ey Adem oğullan!
Yiyin, için, is ra f etm e yin . siz O elbiselerinizi
Şüphesiz O, is ra f edenleri
sevm ez.
3 2 . De ki: "A lla h 'ın kulları
v e tta y y ib â ti l ilb â d ih ' İ l e t e h ra c e z n e te İlâ h i (h a rra m e i m e n kul Im ü s r ifın lâ yühibbü
için çıkardığı zin e ti, te m iz ,
haram
temiz, hoş kullan için çıkardığı Oeki israf edenleri ! sevm ez
hoş rızıkları kim ha ra m kıl­
m ış tır? " De ki; "B u n la r, şu
d e ğ e rs iz d ü n y a h a y a tın ­ 1 4 2 İJ I j (S-
da im an e d enlerindir, kıya­
k e z lik e i y e v m e Ikiy; m e h | h â liş a te n y | f î Ih a y iti d d ü n y â lille z n e o m e n û I h iy e kul m in e mizk
m e t g ü n ü n d e ise, sa d e c e
o n la rın d ır." Bilen b ir to p lu ­ bu şekilde j kıyamet gününde ise i i şu değersiz dünya hayatında iman edenlerindir I Bunlar De ki ! azıkları

luk için a y e tle ri bu şekild e


açıklıyoruz. Lo j i J I j» j- > - L S lA İJ -3 j» jiJ
33. De ki: "R abbim ancak
m â ^ h e r a m in h â Ife v â h iş e Ir a b b iy e h a rra m e ln n e m â i kul y e le m u n lik a v m in y I y â ti nüfeşşilü
açığı ve gizlisiyle b ü tün kö­
haram
tü lü kle ri, günahı, haksız açığı bütün kötülükleri ; Rabbim ancak : De ki Bilen ayetleri açıklıyoruz
kılmıştır
yere baş kaldırm ayı, hak­
kında herhangi b ir delil in­
d irm e d iğ i bir şeyi A llah 'a
o rta k koşmanızı ve A llah'a s ü ltâ n e n v ' b ih ı m â le m y ü n e z z il b illâ h i v e e n tü ş r ik û b ig a y r i Ih a k k i v e lb e g y e v e lis m e iv e m â betane
herhangi bir hak­ i
b ilm e diğin iz şeyleri isnad indirmediği bir şeyi | Allah'a ortak koşmanızı haksız yere baş kaldınnayı günahı i ve gizlisiyle
delil kında
e tm e n izi haram kılm ıştır."
34. Her to p lu lu k için b e lir­ I ^ 1 İ J L L jV L o ^ I I jJ j I j
lenm iş bir süre vardır. On­
ların süreleri gelince, ne bir e c e lü h ü m i fe iz â c â e ecel ! v e lik ü lli ü m m e tin m â lâ t e l e m n 'a le İlâ h i v e e n te k û lû
an geri kalabilirler, ne de süreleri bilmediğiniz şeyleri Allah'a ve isnad etmenizi
Onların gelince ^ ^ h s ü re ^ topluluk için vardır
b ir an öne geçebilirler.

35. Ey A d e m oğulları! Size


ne zam an içinizden Benim
a y e tle rim i size anlatan m in k ü m Iru sü lü n m l im m â y e /tiy e n n e k ü m yâ benî dem e v e lâ y e s te k d im " n : s â 'a te n v lâ y e s te /h irû n e
rasuller g e lir de, her kim Size ne zaman gelir de I Ey Adem oğulları! ne de bir an öne geçebilirier biran ne geri kalabilirler
içinizden | rasuller
bunlara karşı çıkm aktan
sakınır, kendini düzeltirse,
a rtık onlara korku yo ktu r,
onlar m ahzun da olm aya ­ yehzenun h ü m v e lâ ( 'a le y h im h a v fü n j fe lâ v e e ş le h a ( t t e k ife m e n i] yât 'a le y k ü m yekuşşûne
caklardır. mahzun da olmaya­ ve de­
onlar size anlatan
caklardır ğildir
36. A ye tle rim izi yalanla­
yanlara, onlara karşı büyük-
û jjJ L > L ^ - ı- 9 ^ jL x J lu L L ^ « l» lv d J L Îjll ^
lenenlere gelince, böylele-
ri ce h e nnem liktirler. Onlar, v e s te k b e r û ı b i'y â t i n â : v e lle z n e kezzebû
h â lid n i fh â Ihüm ! eşhâbü nnâr i û lâ îk e 'a n h â
orada kalıcıdırlar.
kalıcıdırlar orada Onlar i cehennemliktirler 1 böyleleri onlara karşı | Ayettenmizı i yalanlayanlara
37. Çünkü b ir yalanı A llah 'a
isnad edenden veya Onun
a ye tle rin i ya la n la ya n ­
dan daha zalim kim o la ­ neş b üh ü m y e n â lü h ü m : û lâ îk e : b i y â tih kezzebe e v k e a b e n i 'a le İlâ h i ; m im m e n i f t e r : e z le m ü fem en
bilir? İşte bunlar, (Levh-i ' kendılenne ula - 1 , , , i Onun ayet- i yalanla-; (Çünkü bı:| . ’ ' daha '
payları ş a c a k o l a n l a r d ı r '5te b tın la ^ I yandan E yalanı î isnad edenden kim olabilir?
M ah fu z'd a ki) k ita p ta n pay­ zalim

ları ke ndilerine ulaşacak


olanlardır. N ih a ye t ke n d i­
lerine gö n de re ce ğ im iz m e ­
m â k ü n t ü m te d 'û n e eyne' k â lij y e te v e ffe v n e h ü m r u s ü lü n â ; iz â c a e th ü m h a ttâ m in e Ikitâb
lekler, gelip canlarını alır­
nere­ (Levh-i Mahfuz'dakil
larken, "H ani o A llah'ı bı­ taptıklannız ■ canlann, alırlarken ^ kendilerine gelip Nihayet
de? nnde mız melekler kitaptan
rakıp da taptıklarınız n e re ­ A

de?" dediklerinde, "O nlar,


bizi bırakıp g ittile r!" d e r­
e s . IİP I tirf
ler. B öylece kâfir oldukları­ ennehüm kânû kâ hr n 'a lâ e n fü s ih im v e ş e h id û 'a n n â i d a llû k â lû m in d û n i İlâh

na, kendi a leyhlerine ta n ık­ tanıklık etmiş Onlar, j bırakıp Hani o Allah'ı bıra-
Böylece kâfir olduklarına kendi aleyhlerine derler
olurlar__________ bizi i gittiler kıp da
lık e tm iş olurlar.
^ I 211 8 j
\ 0 İ 154 Sûre:7(A'râf, 38-43)

38. "Sizden önce geçen


cin ve insan topluluklarıy­
k ü lle m â d e h a le t i fî nnâr v e lin s i : m in e Ic in n i ! m in k a b lik ü m k a d b a le t f î ü m em in d b u lû k â le
i
la birlikte ateşe girin!" bu­
toplulukla­
girdikçe j ateşe Sizden önce geçen
rıyla birlikte
girin buyurur yurur. Her topluluk girdik­
çe, kardeşine lanet eder.
Sonunda hepsi orada bir­
>• birine ulandığında, son­
liû ld h ü m ü h ra h ü m 1 k â le t c e m ı'a n f hâ izâ d td â rakû h a ttâ ü b te h â le 'a n e t pmmetül rakileri, öndekileri göşte-
öndekileri gös­
sonrakileri i derler hepsi j orada birbirine ulandığında Sonunda kardeşine t o K l M , |" “ | J rerek, "Ey Rabbimiz! işte
tererek

bunlar, bizi yoldan çıkar­
3 ^ 5 j j ^ j i j j ı i jü J i 3^ ı l L i C ı ü ı s J S f . J 'il 0 4 3 dılar. Onun için bunlara
ateşten iki kat azap ver!"
v e l.'k in d i'f ü n v lik ü llin k â le m in e n n â r d i'fe n m | 'a z â b e n i fe d tih im j e d a llû n â | h iu l â i i ra b b e n â derler. "Herkes için iki
Ancak siz iki kattır
Herkes
buyurur ateşten iki kat azap
Onun için bizi yoldan
İşte bunlar
Ey Rabbi­ kattır! Ancak siz, bilmez­
için bunlara ver! çıkardılar miz!
siniz" buyurur.
39. Öndekileri de son­
>» rakilere, "Sizin bize kar­
m in fe d lin I 'a le y n â I le k ü m fe m â k â n e liü h r fh ü m û la h ü m v e k â le t lâ te 'le m u n şı bir üstünlüğünüz olma­
bir üstünlüğünüz bize karşı Sizin olmadı sonrakilere Öndekileri de derler bilmezsiniz dı. Kendi kazandıklarınızın
t cezası olarak azabı tadın!"
i . f f ^
Ij j-*_SLjL*uIj LxjLjLj i 4 ' ^ ü], aj. u,K.~t ^jLİ_S^ \jLj kjl jJÜI Ij J j Jl3 derler.
40. Ayetlerimizi yalanla­
v e s te k b e rû b i ly â tin â in n e lle z n e k e z z e b û b im â k ü n tü m te k s ib ı n l'a z â b e fe z û k û yanlara, onlara iman et­
kibirlerine yedireme­
yenlere
Ayetlerimizi yalanlayanlara Kendi kazandıklarınızın cezası olarak azabı tadın meyi kibirlerine yedire­
meyenlere, onlara gökyü­
zünün kapıları açılmaz ve
deve iğnenin deliğinden
Ic e m e lü | h a tt y e lic e v e lâ y e d b u lû n e e b vâ b ü ssem âi t le h ü m ilâ t ü f e t t e h u i 'a n h â geçmedikçe onlar cen­
onlara iman nete giremezler. İşte Biz,
deve i geçmedikçe onlar ve giremezler gökyüzünün kapıları. ! onlara açılmaz
etmeyi
günahkârları böyle ceza­
landırırız.
41. Onlar için cehennem­
mihâdünvj m in c e h e n n e m e le h ü m Im ü c rim ın v e k e z lik e f i s e m m i Ih iy â t de bir döşek ve üstlerinde
Onlar için
bir döşek cehennemde
vardır
işte Biz, günahkârları böyle iğnenin deliğinden de (ateşten) örtüler var­
dır. işte Biz, zalimleri böy­
le cezalandırırız.
I ^ L ^ S ü 5 > ^
42. İman edip iyi işler ya­
v e 'a m ilû v e lle z n e a m e n û z z â lim ın i n e czî v e k e z . lik e i v e m in fe v k ih im
pan kimselere gelince,
yapan kimsele­ (ateşten)
re gelince
iman edip işte Biz, zalimleri cezalandırırız böyle
örtüler
ve üstlerinde de -Biz bir insana ancak gücü
kadar sorumluluk veririz-
14^ J ıiilj. V o L 4 !U x J I işte onlar cennetliklerdir.
Hep onda kalıcıdırlar.
fıh â I hüm i e ş h â b ü Ic e n n e h û lâ îk e v ü s 'a h â : illâ i n e fs e n lâ n ü k e llifü ş ş â lih â ti
Biz bir
43. Göğüslerinde kin adı­
Hep onda onlar cennetliklerdir işte onlar gücü kadar ancak sorumluluk veririz iyi işler na her ne varsa, hepsi­
f ^ E ni söküp atmışızdır. (Gi­
recekleri o cennetlerin)
altlarından ırmaklar akar.
v e k a lû le n h â r 1 te h tih im ü te c r m in i m in g iiiin f i ş u d û r ih im mâ v e n e z e 'n â h â lid u n
"Bizi buraya ulaştıran
demekte­ (Girecekleri 0 cen­ her nei hepsini söküp
dirler
ırmaklar
netlerin) altlarından
akar kin adına Göğüsierinde
varsa atmışızdır
kalıcıdırlar Allah'a hamdolsun! Eğer
Allah, bizi buraya ulaştır-
jk İJ o î V Ü 4 4 LJL İ U S İ 4 J \\ -> x a ( C j J I <U ) masaydı, bizim kendiliği­
mizden bunun yolunu bul­
câet le k a d İlâh le v lâ e n h e d rnâ v e m â k ü n n â lin e h te d iy e lih .ız â lle z h e d m â lillâ h i! Ih a m d ü
I
mamıza imkân yoktu. Ye­
Yemin Eğer bizim kendiliğimizden bunun yolunu
getirdiler
olsun ki Allah
bizi buraya ulaştırmasaydı
bulmamıza imkân yoktu
buraya Bizi ulaştıran Allah'al hamdolsun! min olsun ki, Rabbimi­
zin elçileri gerçeği getir­
diler" demektedirler. On­
lara şöyle seslenilir: "işte
b im â k ü n tü m te 'm e lu n ü ris tü m û h â e n tilk ü m ü Ic e n n e tü venûdû bilhakk ru s ü lü ra b b in â cennet! Yaptığınız amel­
Yaptığınız amellerden dolayı ona varis kılındınız işte cennet!
Onlara şöyle
gerçeği Rabbimizin elçileri lerden dolayı, ona varis kı­
seslenilir
lındınız."
^ U J İ İ İ ^
Sûre:7 (A'râf, 44-51) 155 î 00

44. Cennetlikler, cehen­


nemliklere şöyle seslenir­ ü4j U Iİİ4 S o l jLU I ^İ4JI 4Lk4'l
ler: "Biz, Rabbimizin bize
vaat ettiğini gerçek olarak h a k k a n r a b b ü n â ; m â v e 'a d e n â I kad ve ce d n â | en e ş h â b e n n â ri e ş h â b ü Ic e n n e tl venâdâ
gerçek BİZ, R a b b ı-
bulduk. Siz de Rabbinizin olarak
bize vaat ettiğini bulduk şöyle cehennemliklere Cennetlikler seslenirler
vaat ettiğini gerçek olarak
buldunuz mu?" "Evet!"
derler. Derken araların­
daki bir çağırıcı, "Allah'ın le 'n e tü İlâ h i | el i b e y n e h ü m Imüezzlnüm fe e z z e n e in e 'a m i k â lû h a k k â -a b b ü k ü m m â v e 'a d e | fe h e l ve ce d tü m
rip rlzp ın I
laneti, zalimler üstüne!" Allah'ın laneti diye abalarındaki bağırır "Evet!" derler
gerçek Siz de
vaat ettiğini buldunuz mu?
olarak Rabbinizin
diye bağırır. E

H 45. "(Onlar), Allah'ın yo- 1—6 - ^ ^ 1 O a J jJ I l~ ^ I


ra lundan alıkoyar ve onu
eğip bükmeye çalışırlar, b ilâ h ir a ti Ivehüm 'iv e c â veyebgûnehâ i 'a n s e b ili İlâ h i | e ile z n e y e ş u d d û n e 'a le z z â lim n

i ahireti de inkâr ederlerdi." ahireti de ve onlar eğip ' ' “ aT"''® llOnlarI, Allah'ın yolundan alıkoyar zalimler üstüne!

46. İki grup arasında bir a»

perde bulunmaktadır.
A'râf üzerinde, herkesi si­
b is ım a h ü m )<üllem y e 'r ifû n e r ic e lü n y v e 'a le le 'r â fi h ic â b vebeynehüm â k â firı.n
malarıyla tanıyan adamlar
adamlar bir perde
vardır. Cennetliklere, "Se­ simalarıyla herkesi tanıyan
vardır
A'râf üzerinde
bulunmaktadır
iki grup arasında inkâr ederlerdi
lam olsun size!" diye ses­
lenirler. Bunlar, umut et­
mekle birlikte henüz daha
oraya girmemişlerdir. v e iz â ş u r if e t v e h ü m y e tm e 'û n le m y e d b u lû h â 'a le y k ü m belâm ün e n e ş h â b e Ic e n n e tl venâdev
Bunlar, umut etmekle henüz daha oraya Selam
47. Gözleri cehennemlik­ çevrildiği zaman
birlikte girmemişlerdir olsun
d iy e Cennetliklere eslenirler

ler tarafına çevrildiği za­


man, "Ey Rabbimiz! Bizi, o
zalimler topluluğuyla be­
raber eyleme!" derler. m e 'a Ik a v m i z z â lim n lâ te c 'a in â Ir a b b e n â i k â lû tilk â e e ş h â b i n n â ri e b ş â ru h ü m
Ey Rabbl-
48. A'râftakiler, kendile­ o zalimler topluluğuyla beraber Bizi eyleme derler cehennemlikler tarafına Gözleri
miz!
rini simalarıyla tanıdıkla­ > o . o ' >

rı adamlara seslenip, şöy­


le derler: "Kalabalık olu­
'a n k ü m m â egnâ k â lû I b iS 'm ^ h ü m | y e 'r ifû n e h ü m ric â le n y e ş h â b ü le 'râ fi venâdâ
şunuzun ve büyüklenme­
hiçbir faydası şöyle
nizin size hiçbir faydası ol­ size
olmadı! derler
simalarıyla kendilerini tanıdıkları adamlara A'râftakiler j seslenip
madı!"
49. "Sizin, 'İmkânı yok, Al­
lah, bunları rahmetine er­
b ira h m e h llâ h ü :lâ y e n e lü h ü m ü lle z n e e k s e m tü m e h â u lâ i v e m â k ü n tü m te s te k b ir u n c e m 'u k ü m
dirmezi' diye yemin et­
Kalabalık
tikleriniz bunlar mıydı?" rahmetine Allah bunları erdirmez diye yemin ettikleriniz bunlar mıydı? ve büyüklenmenizin
oluşunuzun
dedikten sonra, berikile­
re dönüp, "Girin cenne­ jiİJ i 4 1 4 ^ 1 e o V ü ^ ı I
te, size korku yok, artık siz
mahzun olacak da değilsi­ e ş h â b ü n n â ri venâdâ te h z e n u n h a v fü n lâ Ic e n n e te ü d h u lû
ve artık siz
niz!" derler. Cehennemlikler de seslenirler mahzun olacak da korku yok cennete Girin
değilsiniz
50-51. Cehennemlikler 1 t 1

de, cennetliklere şöyle â l Ol I J Ll^ j l îOJI llll^ I Û İ 5 İ^ I 4144,1


seslenirler: "Lütfen soyu­
llâ h e iin n e k â lû İlâ h m im m â ra z e k a k ü m ü ı e v | m in e Im â i I 'a le y n â e fıd û en I e ş h â b e Ic e n n e tl
nuzdan veya Allah'ın size
Lütfen suyu-
verdiği rızıklardan bize de derler Allah'ın size verdiği rızıklardan veya
nuzdan
bize de verin şöyle cennetliklere

verin!" "Doğrusu Allah,


kesinlikle bunları, oyunu
eğlenceyi kendilerine din
edinen ve dünya haya­ Ih a y titü d d ü n y â jvegarrathüm üjvele'ibânvilehevnv d n e h ü m | e lle z n e tte h a z û 'a le I k â f im jharram ehüm â
I ve kendilerini , „ eğlen­ kendilerine [kesinlikle bunları
tının kendilerini aldattığı dünya hayatının edinen kâfirlere
î aldattığı I ceyi din haram kıldı
kâfirlere haram kıldı" der­
ler. Onlar bugünlerine ka­ 0 Ö Loj Ijvjû tLftJ I j ^ ■■■ *■
vuşacaklarını unuttukları
ve ayetlerimizi inkâr ettik­ yechadûn b iâ y â tin â ; vem â kânû I lik â e y e v m ih im h ;zâ kem â nesû [ nensahüm î fe ly e v m e
leri gibi. Biz de onları bu­ inkâr ettikleri ayetlerimizi | ve o şey kı idi |
Onlar b u ^ e n n e Çavuşa- | j S z ^ ^ ı |

gün unutacağız.
^ OT 156 Sûre:7 (A'râf, 52-57)

52. Yemin olsun ki, Biz


o (• ‘'- « ^ ^ J J t 5 “^ P ^ e U U U o -d f v ja U Ü L j: » - J lİ J j onlara bilgiye dayanarak
lik a v m in y y ü /m in . n i v e r a h m e te l hüden I 'aLı i lm in fe s s a ln â h ü b ik itâ b in c i/n â h ü m v e le k a d açıkladığımız, iman ede­
Biz onlara gön­ Yemin cek bir topluluk için hida­
iman edecek bir topluluk için| ve rahmet olan j hidayet j bilgiye dayanarak j açıkladığımız bir kitap
derdik olsun ki yet ve rahmet olan bir ki­
tap gönderdik.
jlJ ^ i ^ ^ IJ ^ Jb ^ b ^^ İL Jb JOJ y i l j 0 53. Onlar sadece, onun,
m in k a b lü | lle z n e n e s û h ü y e k û lü t e / v lü h û y e /t iy e v m e ; te /v le h illâ h e l y e n z u rû n e Kuran'ın akibetini nere­
daha önce | onu unutmuş olanlar
şöyle diye-
|-
Onun akıbe­
geldiği
.. I onun. Kurâ-
sadece nereye varacağını bekliyorlar
ye varacağını bekliyor­
tinin 3 I n'ın akıbetini
lar. Onun akibetinin gel­
diği gün, daha önce onu
3 1 ÜJ 1 İ Ü 3 4İ t l l ü ^ d J J 4 İ J İ J b Ü J j jiz i l i
unutmuş olanlar, şöyle
nüraddi^ e v | le n â ^ fe y e ş fe 'û m in ş ü fe 'â e fe h e l le n â b ilh a k k r u s ü lü ra b b in â caet ka d diyecekler: "Yemin olsun
tebliğ etmiş- Yemin ki, Rabbimizin elçileri hak­
şefaatçilerden hiçbiri Bizim var mı ki hakkı Rabbimizin elçileri
lermiş olsun ki kı tebliğ etmişlermiş. Bi­
. S
zim şefaatçilerden hiçbiri
P İİP j- ^ 3 P ^ ^ 34i var mı ki, bize şefaat et­
'a n h ü m v e d a lle e n fü s e h ü m k a d h a s irü lle z k ü n n â n e 'm e l g a y ra | fe n e 'm e le
sin? Veya geri döndürül-
bırakıp gitmiş­ sek de, yaptıklarımızdan
onları Onlar, kendilerine yazık etmişlerdir yaptıklarımızdan başkasını yapsak
lerdir başkasını yapsak?" Onlar,
kendilerine yazık etmiş­
j.b i5 İ^ j^ 3 V is 9 ijJ d J ijli^ ^ J i4 İijd 4 3 â ıe 6 jiid lerdir. Uydurup durdukla­
f i s itte ti e y y â m in v e le rd a s s e m v â ti lle z h a le k a I llâ h ü |rabbekümü| in n e m â k â n û y e fte r n
rı şeyler, onları bırakıp git­
Alla- I sizin jŞüphe- mişlerdir.
İti günde ve yeri gökleri yaratan Uydurup durdukları şeyler
h'tır i Rabbiniz ! siz
54. Şüphesiz sizin Rab­
* o
biniz, gökleri ve yeri altı
günde yaratan, sonra
veşşem se y ö lü b ü h hassenv i n n e h â ra | lle y le yügşî 'a le l'a rş i ; s te v d isömme arşa egemenliğini kuran,
: egemenliğini | geceyi, durup dinlenme­
güneşi | durup dinlenmeden izleyen j gündüze i geceyi bürüyen arşa I sonra
kuran den izleyen gündüze bü­
rüyen, güneşi, ayı ve yıl­
dızları emrine boyun eğ­
I X ^ ^
v e le m r Ih a lk u le h e lâ b ie m rih m ü s e h h a r â tim i vennücûm e i v e lk a m e ra
dirmiş olan Allah'tır. Ha­
ne kadar Onun­ Habe­ beriniz olsun ki, yaratma
Allah yönetme de | yaratma da riniz emrine boyun eğdirmiş olan j ve yıldızları ayı
yücedir! dur olsun k da, yönetme de Onundur.
û t> t
i X Âlemlerin Rabbi olan Al­
ju u L o J I 2 a j u l j > j L p j- s b - f j I j I V » J lah, ne kadar yücedir!
I m ü 'te d n , lâ y ü h ib b ü iinnehui v e h u fy e h te d a r r u 'a n v jra b b e k ü m ü d 'û ra b b ü l'â le m n 55. Rabbinize yalvara yal­
haddi aşanları sevmez ; I ve için için yalvara yalvara Rabbinize dua edin Âlemlerin Rabbı olan
vara ve için için dua edin.
Şüphesiz O, haddi aşanla­
o> •;
rı sevmez.
j û|GuouI»j b 3 -^ ® jV I I Vj 56. Yeryüzünü, o düzel­
r a h m e te İlâ h i in n e v e ta m e 'â ; h a v fe n v 1 v e d 'û h ü f î le r d i b e 'd e iş lâ h ih â v e lâ tü fs id û tilip düzene konduktan
Şüp- ve üm
korkarak Ona dua ediniz Yeryüzünü, o düzeltilip düzene konduktan sonra ifsat etmeyin sonra ifsat etmeyin. Ona,
hesiz edere
korkarak ve ümit ede­
%
rek dua ediniz. Şüphe­
siz Allah'ın rahmeti, iyilik
b e y n e y e d e y ra h m e b h b ü ş râ m , rriy â h a lle z y ü rs ilü vehüve : m in e Im ü h s in n i ka r bünm edenlere yakındır.
müjdeci
rahmetinin öncesinde
olarak
rüzgârları yollayandır 0 iyilik edenlere yakındır 57. O, rahmetinin önce­
sinde rüzgârları müjdeci
olarak yollayandır. Sonun­
da bunlar, o ağır bulutla­
İm â e i b ih i I fe e n z e ln â lib e le d in n ım e y y itin i süknâhü s e h â b e n s ik â le n izâ e k a lle t h a ttâ rı hafif bir şey gibi kaldırıp
su I oraya | indirir j ölü bir bölgeye j Biz onu gönderir o ağır bulutlan h j b ı r şey gibj yüklendiklerinde yüklendiklerinde. Biz onu
o
ölü bir bölgeye gönde­
e o j i i i s ^ İlL İÎ i j l i 9 1 3 ^ 1 j i rir, oraya su indirir, onun­
la her türlü ürün çıkarırız.
le 'a lle k ü m te z e k k e r n Im e v t n ü h r ic ü k e z lik e m in k ü lli s s e m e r â t b ih { fe e h ra c n â İşte ölüleri de böyle çıka­
Belki düşünür de ibret alırsınız j işte ölüleri de i çıkaracağız böyle her türlü ürün onunlaj çıkarırız racağız. Belki düşünür de
ibret alırsınız.
Sûre:7 (A'râf, 58-67) ^ L İIİİ^ ^ J I ) ûV
157

f j s s VI V41^ 4 4 İJ I liy i s
58. Güzel memleketin ürü­
nü, Rabbinin izniyle çıkar. illâ n e k id â lâ y e h r u c ü v e lle z h a b ü s e b iiz n i ra b b ib n e b â tü lıû | y e h ru c ü v e lb e le d ü tta y y ib ü

Kötüsünün ise, çıkmaz. Çıkan da bir işe


çıkmaz Kötüsünün ise Rabbinm izniyle wunu çıkar Güzel memleketin
varamaz
Çıkan da bir işe yaramaz.
Şükredecek bir topluluk
için ayetleri böyle açıklarız.
59. Yemin olsun ki, Nuh'u, il ■ k a v m ih i nûhan e rs e ln â leted I lik a v m in v v e ş k ü rL În I y â ti n ü ş a r r ifü kez like
toplumuna peygamber gön­ peygamber Yemin
toplumuna Nuh'u Şükredecek bir topM uk için ayetleri açıklanz böyle
derdik. Vardı, şöyle dedi: gönderdik olsım ki

"Ey halkım! Allah'a kulluk


edin, sizin Ondan başka ila­ İ I İ pü L J .1 jliS
hınız yoktur. Ben size büyük
'aleyküm e h â fü ! in n î gayruh m in ila h in le k ü m m â i llâ lie 'büdû yâ kavm i fe kâ le
bir günün azabının inmesin­ Ondan Vardı, şöyle
size korkuyorum I Ben üahiTHZ sizin yoktur Allah'a k u lM e d in EyhaHom!
den korkuyorum." başka derk
60. Halkının ileri gelenleri,
"Biz, seni açık bir sapıklık J ^ j. V -o J I J U ^ ^ 33 4 ^
içinde görüyoruz!" dediler. * \ ^ 1 ^ ^ ^ se ’ I*

61. O, cevap olarak, "Ey f ,i ^d laeleli n


linmmmmüübbîin
n I le n e r k e ; in n â ; m in k a v m ih î Im e le ü k â le 'a z â b e y e v m in
in 'a
'a zz m
ile n g e le n -
halkım! Bende bir sapıklık açık bir sapıklık içinde seni görüyoruz | Biz HaBcınm
le ri
büyük bir günün azabmm inmesinden
yok. Ancak ben, âlemlerin o r»
>> t
Rabbinin bir elçisiyim!"
dedi.
62. "Ben, size Rabbimin ü b e llig u k ü m m irra b b i l'â le m în 1 r a s û lü n m v e l k in n ı 1^ l â l e t ü n v b le y s e yâ kavm i |
mesajlarını iletiyorum, size Ben. size ileti­
âlemlerin Rabbinin bir elçisiyim Ancak ben bir sapıklık Bende yok Ey halkım! derk
yorum
nasihatte bulunuyorum,
Allah'ın (bildirmesiyle), si­
zin bilmediğiniz şeyleri bi­
liyorum." e v e 'a c ib tü m m â lâ t e l e m ûn le k ü m veenşahu ris â lâ b rabb.
63. "Size korkunç sonu ha­ Allah'ın (bildirme-| nasihatte
mi şaşırıyorsunuz? sizin bilmediğiniz şeyleri bkiyonjm size Rabbimin mesajlarını
ber vermek ve korunma­ siyle) bulunuyonım

nızı (sağlamak) için, belki


merhamet edilirsiniz diye, 4 ü 51 ^ 3 J İ-3 > l İ âl
içinizden bir adam aracılı­
v e le 'a lle k ü m : v e lite tt e k û | liy ü n z ir a k ü m | m in k ü m j ' a l i r a c ü lin m ! m ir r a b b ik ü m zikrunmi en câeküm
ğıyla, Rabbinizden size bir
I ve korunmanızı
uyarı gelmesine mi şaşırı­ ve taki siz
! (sağlamak) için haber vermek
i ib ira d a m a ra c ılığ ^ a i Rabbmeden bir uyan size gelmesine

yorsunuz?"
64. Bunun üzerine onu ya­ ü J > İ ş -jjÜ L Ü l <g>û
lanladılar. Biz de kendisini
ve beraberindekileri gemi­ v e e g ra k n â fî Ifülki v e lle z n e m e 'a h ü fe e n c e y n â h ü fe k e z z e b û h ü türhamıın
ye (bindirerek) kurtardık. Biz de kendisini kur- ! Bunun üzerine onu belki merhamet edütt
boğduk gemiye (bindirerek) | ve beraberindekileri
tardık I yalanladılar I siniz diye
Ayetlerimizi yalanlayanları 1>
t
boğduk. Çünkü bunlar, ba­
siretleri körelmiş bir toplu­
luktu. hûdâ ehâhüm I v e il 'â d in ; k â n û k a v m e n 'a m in in n e h ü m b i y â tin â lle z n e ke zzeb û
65. Âd'e de kardeşleri Hûd'u Hûd'u
kardeşlen | Âd'e de | basiretleri körelmiş bir topkihıktu
Çünkü
Ayetlerimizi yalanlayanlan
gönderdik bunlar
gönderdik. Vardı, şöyle dedi:
"Ey halkım! Allah'a kulluk
edin, sizin Ondan başka ila­ 3Lsjı jıi $ 5 i il tiSIİ31İ Jı 3İJ u 3İIIjlilı fiS 14jû
hınız yoktur. Siz hala Onun Im e le ü k â le e fe lâ t e t t e k j n g a y ru h m in il -h in I le k ü m } m â llâ h e I 'b ü d û î y â k a v m i ; kâle
azabından sakınmayacak ileri I Siz hala Onun azabından yok-
dediler Ondan başka ilahınız Allah'a kulluk edin Ey halkım! dedi
mısınız?" gelenleri i sakınmayacak mısmız? tur
66. Halkından inkâra da­ • i *

lanların ileri gelenleri,


"Şüphesiz Biz, seni bir çıl­
m in e Ikâzib^n l e n e ^ n n ü k e i v e in n â i f i s e fâ h e tin v l e n e r 'k e | in n â | m in k a v m ih î lle z n e k e fe rû
gınlık içinde görüyoruz ve
ve biz Şüphe­
biz kesinlikle senin yalan­ yalancılardan olduğımu enm sanıyoruz
kesinlikle
bir çılgınlık içinde sem gonıyoruz
siz Biz
Halkından inkâra dalanların

cılardan olduğunu sanıyo­ 1»


ruz!" dediler.
^4 J J—^ J , 3 ^ ^ j» 3 ^ L j J L 3 ^
67. 0. cevap olarak, "Ey hal­
kım! Bende bir çılgınlık yok. m irra b b i l'â le m n ; ra s û lü n m I v e l k in n ı is e f a h e tü n v j b 1 le y s e | yâ kavm i i kâle

Ancak ben, âlemlerin Rabbi­ âlemlerin Rabbinin | bir elçisiyim Ancak ben bir çılgınlık Bende yok I Ey haHuml I dedi
nin bir elçisiyim!" dedi.
^ OA 158 Sûre:7(A'râf, 68-73)

68. "Ben size Rabbimin


mesajlarını iletiyorum,
ben sizin için güvenilir bir
en câeküm e v e 'a c ib tü m n â s ih u n e m n : le k ü m ; v e e n e : ra b b r is â lâ ti : ü b e llig u k ü m
öğüt verenim!"
: Ben size ileti-
ben Rabbimin mesajlarını
^mıyor da™ '^" î § ® W o t musunuz? j güvenilir bir öğüt verenim! j sizin için I yorüm 69. "Sizi uyarmak için
içinizden bir adam aracı­
lığıyla, Rabbinizden size
bir uyarı geldiğine inan­
iz c e 'a le k ü m v e z k ü rü liy ü n z ira k ü m | m in k ü m j 'a l r a c ü lin m m ir r a b b ik ü m ^ ik r u n m
mıyor da, şaşırıyor mu­
Sizi kıldığını hatırlayın Sizi uyarmak için | içinizden j bir adam aracılığıyla i Rabbinizden | bir uyarı
sunuz? Sizi, Nuh toplu­
E o mundan sonra, halife­
I j l 3 s j a u ^ ,jJL?eJI ı^Jİ j j &UlL3> ler kıldığını, sizi yaratılış­
ta güçlü kıldığını hatırla­
â lâ e İlâ h i fe z k ü rü b e ş ta h f î Ih a lk i vezâd ekü m m im b e 'd i k a v m i n û h in v b u le fa e
O halde Allah'ın unutmayıp hatır­
yın. O halde Allah'ın ni­
bir genişlikle yaratılışta sizi güçlü kıldığını Nuh toplumundan sonra halifeler
nimetlerini layın ki
i
metlerini unutmayıp ha­
tırlayın ki, kurtuluşa ere­
14 ^ o L S ' Lo j a J A
)i\ l 4 - L l J Ü l S jL : > I I <3> O .J S tJ jL j bilesiniz."
m â k â n e y e 'b ü d ü iv e n e z e ra v e h d e h u e c i/te n â k â lü le 'a lle k ü m tü flih u n 70. "Sen, bize yalnız
Sen, bize
diye mi geldin? dediler kurtuluşa erebilesiniz
Allah'a tapalım, atala­
tapa geldiklerini bırakalım
yalnız
rımızın tapa geldikleri­
. e
ni bırakalım diye mi gel­
J lİO v j > U x J o l L i S C l
din? Eğer sözünde doğ­
k â le in k ü n te m in e ş ş â d ik m b im â te 'id ü n â f e /t in â abaunâ ru olanlardan isen, hay­
(Hûd şöyle) I
Eğer sözünde doğru olanlardan isen
haydi bizi, kendisiyle tehdit başımıza getir
atalarımızın
di bizi, kendisiyle tehdit
dedi i edip durduğun azabı bakalım!
edip durduğun azabı ba­
şımıza getir bakalım!"
a
*
I J fv ^ j fl İ J J lİ dediler.
I
fr e s m â in e tü c â d ilû n e n , vegadab ric s ü n v m ir r a b b ik ü m 'a le y k ü m ; k a d v e k a 'a 71. (Hûd şöyle) dedi:
kuru isimler hak­ Siz, benimle mücadele mi
bir gazap bir azap fırtınası işte Rabbinizden üzerinize i indi "İşte Rabbinizden üzeri­
kında ediyorsunuz?
nize bir azap fırtınası, bir
gazap indi. Siz, benimle
sizin ve atalarınızın tak­
fe n te z ir û m in s ü ltâ n b ih â I llâ h ü i m â n e z z e le veabauküm s e m m e y tü m û h â e n tü m tığı kuru isimler hakkın­
onlar
Bekleyin hiçbir delil
hakkında
Allah indirmedi ve atalarınızın sizin taktığı da mücadele mi ediyor­
X sunuz? Allah, onlar hak­
A_Ol . < U (_ «
kında hiçbir delil indirme­
di. Bekleyin, ben de si­
b ir a h m e tin m j v e lle z n e m e 'a h û ; fe e n c e y n â h ü m in e Im ü n te z ir n m e 'a k ü m ın n
zinle birlikte bekleyenler­
bir rahmetle ! ve beraberindekileri Onu kurtardık bekleyenlerdenim sizinle birlikte ben de denim."
X X
72. Onu ve beraberinde­
e t U 3 L İ 3I 4L 13I İ İ ^ j j l 3 ^ 11 L İA J a iS L İo kileri, katımızdan bir rah­
m etle kurtardık. Ayetleri­
v e m â k â n û m ü /m in n bi y â tin â lle z n e k e z z e b û ; d â b ira v e k a ta 'n â m ın n a
katımız­
mizi yalanlayıp iman et­
iman etmeyenlerin Ayetlerimizi yalanlayıp ! kökünü kazıdık
dan meyenlerin kökünü kazı­
dık.
j l ö f 3 = J U a il I j l ö l b j l i fc a J U , ,Ö L İ-I J Y i 73. Semûd'a da kar­
m in il ıh in i le k ü m 1 mâ llâ h e 'b ü d û yâ kavm i i k â le ş a lih â ehâhüm v e il. sem ûde deşleri Salih'i gönder­
yok­
Salih'i gönderdik kardeşleri Semûd'a da
dik. (Onlara şöyle) dedi:
ilahınız sızın Allah'a kulluk edin Ey halkım! dedi
tur "Ey halkım! Allah'a kulluk
edin, sizin Ondan başka
ilahınız yoktur. Rabbiniz­
fe z e rû h â a y e te n : le k ü m i n â k a tü liâ h i h zih. | m ir r a b b ik ü m peyyinetünm k a d c â e tk ü m : g a y ru h den size, açık bir muci­
Bırakın onu
mucize
olarak size Allah'ın devesi! Bu Rabbinizden
açık bir
size geldi jondan başka
ze geldi. Bu, size mucize
mucize
gelen olarak gelen Allah'ın de­
vesi! Bırakın onu, Allah'ın
;İ= » S J ^ İ4 İ V s o f j ' J yeryüzünde otlasın, sa­
'a z â b ü n e lim fe y e /h u z e k ü m b is û in v e lâ te m e s s û h â f r e r d i İlâ h i te /k ü l kın ona bir kötülük yap­
yoksa acı veren bir azaba uğrarsınız bir kötülük sakın ona yapmayın Allah'ın yeryüzünde otlasın
mayın, yoksa acı veren
bir azaba uğrarsınız."
Sûre:7(A'râf, 74-81) 159

74. "Sizi, Âd'dan son­


ra, halifeler kıldığını, sizi te tte h iz û n e f î le rd i yebevveeküm m im b e 'd i 'â d in v h u le fâ e iz c e 'a le k ü m v e z k ü rü
yeryüzüne yerleştirdi­ ediniyorsunuz j yeryüzüne jsizi yerleştirdiğin Âd'dan sonra halifeler Sizi kıldığını | hatırlayın
ğini, ovalarında köşkler
yaptığınızı, dağlarında
A Îıl î l i j u . ^ 1 I4 J 3 4 - İ «
evler yonttuğunuzu ha­
tırlayın. Allah'ın nim etle­ â lâ e İlâ h i | fe z k ü rû ' b ü y û tâ i Ic ib â le v e te n h itû n e k u ş û râ n v m in s ü h û lih â

rini hatırlayın da, yeryü­ Allah'ın nimet-1


hatırlayın da evler j dağlarında yonttuğunuzu köşkler ovalarında yaptığınızı
lerlnl I
zünü bozgunculukla ber­
bat etm eyin."
75. Halkının büyüklük
m in k a v m ih lle z n e s te k b e rû Im e le ü k â le I m ü fs id n f î le rd i v e lâ te 's e v
taslayan ileri gelenle­
ileri gelen­
ri, hırpalanıp ezilmekte Halkının büyüklük taslayan şöyle dedi I bozgunculukla yeryüzünü berbat etmeyin
leri
olanlardan iman eden­ 1«
i o
lere şöyle dedi: "Siz, jJU
Salih'in gerçekten Rabbi
m ü rs e lü n m e n n e ş a lih a n m e te 'le m û n e İlm e n â m e n e m in h ü m lille z n e s tü d îfû
tarafından gönderilmiş gönderilmiş
1 Siz, Salih'in gerçekten biliyor musunuz? iman edenlere hırpalanıp ezilmekte olanlardan
olduğunu biliyor musu­ olduğunu
nuz?" Onlar, "Biz, onunla
gönderilene inanıyoruz!" jJ I J L 3 ^ ^ (J — ^ j l \^ [ 3 lya
dediler. m ü /m in u n b im â ü r s ile b ih ı in n a k â lü m irra b b ih
lle z n e s te k b e rû i k â le
7 6 . 0 büyüklük taslayan- O büyüklük taslayanlar dediler inanıyoruz onunla gönderilene
Onlar,
dediler
Rabbi tara-
Biz hndan
lar, "Biz, sizin iman etti­
ğiniz şeyi inkâr ediyoruz"
dediler.
i oC ' ^
3Ü JI 0 lİI
'a n e m ri ra b b ih im v e 'a te v n n â k a te fe 'a k a r û k â fin in billezT â m e n tü m bihı i innâ
77. Derken deveyi de­
virip kestiler, Rableri- Rablerinin emirlerini çiğnediler Derken deveyi devirip kestiler inkâr ediyoruz sizin iman ettiğiniz şeyi Biz

nin emirlerini çiğnediler


ve "Ey Salih! Eğer sen
peygamberlerden biriy­
m in e Im ü rs e lin in k ü n te b im â t e ld ü n â / t in â y â ş a lih u I ve k a lû
sen, bize, bizi kendisiy­
I bizi kendisiyle tehdit bize azabı i
le tehdit etm ekte oldu­ peygamberlerden biriysen Eğer sen ve Ey Salih! i dediler
i etmekte olduğun getir I
ğun azabı getir!" dediler.
78. Bunun üzerine onları (Ua j Ij J i
sarsıntı tutuverdi, yurtla­ fe te v e lla c â s im m f i d â r ih im fe e ş b e h û r r a c fe tü fe e h a z e th ü m ü
rında çöküp kaldılar. Bunun üzerine onları
ayrıldı çöküp kaldılar yurtlarında ve oldular sarsıntı
tutuverdi
79. Salih, onlardan ay­
Ji o
rıldı ve "Ey halkım! Ben,
ü l j 3 J j> j J i j J l 3 j ^
Rabbimin mesajını size
tam am en tebliğ ettim , le k ü m v e n e ş a h tü ra b b : ris â le te le k a d e b le g tü k ü m yâ kavm i v e k â le ; 'a n h ü m

size nasihatte bulun­ Ben, Rabbi-


size nasihatte bulundum i mesajını size tamamen tebliğ ettim Ey halkım! ve dedi | Salih, onlardan
dum, ancak siz nasihat
edenleri sevmiyorsu­
nuz" dedi.
e te /tû n e lik a v m ih T iz k â le v e lû ta n n n â ş ih în lâ tü h lb b û n e v e l ikil
80. Lût'u da (peygam ­ Lût'u da Ipeygamber
mi yapıyorsunuz? Halkına dedi nasihat edenleri sevmiyorsunuz ancak siz
ber olarak gönderdik). olarak gönderdik)
Halkına, "Siz, sizden
önce milletlerden hiçbi­ 3 1 I İ 3 : U Ü ^ 1 İ J I
rinin yapmadığı rezaleti
le t e / tû n e in n e k ü m m in e l'â le m m m in e h a d in m m â s e b e k a k ü m b ih â Ifâh işe te
mi yapıyorsunuz?" dedi.
gidiyorsunuz Siz gerçekten milletlerden hiçbirinin Siz, sizden önce yapmadığı | rezaleti
81. "Siz gerçekten şeh­
vetinizi (gidermek için)
^ J l—
kadınları bırakıp erkek­
lere gidiyorsunuz. Doğ­ m ü s rifû n Ikavm ünm e n tü m bel m in d û n i n n is â / ş e h v e te n m | rricâ le
rusu siz, aşırı giden bir ; bir toplu- şehvetinizi |
aştrı giden sız Doğrusu kadınları bırakıp erkeklere
: lüksünüz (gidermek için) 1
topluluksunuz."
>n * 160 Sûre:7 (A'râf, 82-87)

►♦«''«A o ♦
r j- ^ O : ? f v - a j- = î - ^ ^ ' 3J L İ o '
m in k a r y e tik ü m I e h r ic û fiü m e n k â lû illâ c e v â b e k a v m ih î vem â kâne

memleketinizden I Onları çıkarın demek yalnızcal Buna halkının cevabı ise j olmuştu
82. Buna halkının c e ­
0 ^ 0 ',
vabı ise, yalnızca 'O n­
^ ı1 ı ;is 1
ları m em leketinizden
kânet m ra e te h İllâ v e e h le h û fe e n c e y n â h ü y e te t a h h e r 'n unasuny in n e h ü m çıkarın! Çünkü bunlar,
Bunun üzerine onu kur­ Çünkü eteklerini çok tem iz tu ­
oldu karısı dışında ve ailesini eteklerini çok temiz tutan insanlar
tardık bunlar
tan insanlar!' dem ek ol­
O IS e ıl m uştu. H
I ' 83. Bunun üzerine onu Q
kâne k e y fe fe n z u r m e ta r â a le y h im v e e m ta rn â ' m in e ig â b in n
ve karısı dışında, ailesi- -g
olduğuna nasıl bak Üzerlerine yağdırdık Ancak karısı, kalıp yeregeçenlerden
ni kurtardık. A ncak karı- ^
sı, kalıp yeregeçenler­
den oldu.
yâ kavm i k â le ş ü 'a y b â ehâhüm v e ila m e d y e n e 'â k ib e tü Im ü c rim ın 84. Üzerlerine bir yağ­
(Onlara mur, (azap) yağdırdık.
Ey halkım! Şuayb'ı gönderdik kardeşleri Medyen'e de Günahkârların sonunun
şöyle) dedi
Günahkârların sonunun
nasıl olduğuna bak!
85. M e d y e n 'e de kar­
m ir r a b b ik ü m beyyinetünm ka d c â e tk ü m g a y ru h | m in ild h in i le k ü m ! mâ | llâ h e ; "b ü d û
açık bir
deşleri Şuayb'ı gönder­
Rabbinizden size geldi Ondan başka ilahınız yoktur Allah'a kulluk edin
mucize dik. (Onlara şöyle) dedi:
o -i ^ o i. "Ey halkım! Allah'a kul­
| V A «■ Jü . ^ L j J I J 4 - ^ t luk edin, sizin Ondan
eşyâehüm nnâse v e lâ te b h a s û v e lm z â n e Ik e y le fe e v fû başka ilahınız yoktur.
eşyalanna insanların | haksızlık etmeyin j tartıyı Artık ölçüyü tam düzgün yapın
Rabbinizden size, açık
bir m ucize geldi. A r­
O ji
* A » Ji
tık ölçüyü, tartıyı tam
J j J J. J L Î
düzgün yapın, insanla­
le k ü m ! h a y ru l Z d lik ü m b e 'd e iş lâ h ih â j f î le rd i v e lâ tü fs id û rın eşyalarına haksızlık
sızın ıçın j daha hayırlıdır bu söylediklerim düzeltilip düzene konduktan sonra yeryüzünü j bozmayın etm eyin, düzeltilip dü­
* A o jı o
zene konduktan son­
1; A
û I ra yeryüzünü bozmayın.
Bana inanırsanız, bu
v e te ş u d d û n e tû 'id û n e b ik ü lli ş ir â tin v e lâ te k 'u d û in k ü n tü m m ü /m in n
söylediklerim sizin için
çevirmeyin Tehdit ederek her yolun başına oturup Bana inanırsanız daha hayırlıdır."
^ a 86. "Tehdit ederek her
< tü I J - » - k __ yolun başına oturup
• ^

v e z k ü rü 'iv e c â v e te b g û n e h â m en m e n e b ih . 'a n s e b ili İlâ h i Allah'ın yolundan Ona


hatırlayın yolun çarpıklığını onu arzulamayın Ona iman edenleri Allah'ın yolundan
iman edenleri çevirm e­
yin, o yolun çarpıklığı­
nı arzulam ayın. Vaktiy­
iiiU 6 li’ i l i Îl J S jl
le az olduğunuzu. Onun
'â k ib e tü Im ü fs id ın kâne i k e y fe v e n z u rû 1 fe k e s s e ra k ü m iz k ü n tü m k a lıle n i SİZİ

Bozguncuların sonunun olduğuna nasıl bakın Onun sizi çoğalttığını vaktiyle az olduğunuzu
1
> jL .o ^ ^ ^ .o jL U j o o - L ^ jI (^ â J L j i i ^SİX^ ûLS" 6 ] , j bakın!"
87. "Eğer içinizden bir
le m y ü /m in û v e ta îfe tü l | b ille z f ü r s iltü b ih . | 'm e n ü m in k ü m v e in k â n e tâ îfe tü n m
grup benim gönderilmiş
inanmamışsa bir grup da benim gönderilmiş olduğum hakikate inanmış içinizden Eğer bir grup
olduğum hakikate inan­
mış, bir grup da inan­
e 5 = > I İ J
J -y
j l j < 0 )1
I •• ?
\y m am ışsa, Allah aram ız­
h a y m Ih â k im ın vehüve | beynenâ llâ h ü ! yehküm e i fe ş b ir û h a t t da hükm ünü verinceye
hakimlerin en iyisidir O I aramızda Allah
hükmünü verince-
sabredin
kadar sabredin. O, ha­
ye kadar
kimlerin en iyisidir."
Sûre:7(A'rof, 88-95) 161 m

88. Halkının büyüklük tas­


layan ileri gelenleri, "Ey
Şuayb! Seni ve senin­ v e l le z n e â m e n û y â ş ü 'a y b ü l e n ü h r ic e n n e k e m in k a v m ih lle z n e s t e k b e r û Im e le ü k a le
le birlikte iman edenle­ ileri
ve im an edenleri Ey Şuayb! Seni çıkaracağız Halkının büyüklük taslayan dediler
ri m em leketim izden çıka­ gelenleri

racağız veya bizim dinim i­


ze döneceksiniz!" dediler.
"İstem esek de mi?" dedi.
k a d i fte ra y n â e v e l e v k ü n n â k â r ih ı n k â le I f ı m i ll e t in â l l e t e 'û d ü n n e l e v | m in k a r y e t i n â Im e 'a k e
89. (Sonra sözlerine şöyle seninle
iftira atm ış oluruz! is te m e s ek d e mi? dedi bizim dinim ize döneceksiniz veya m em leketim izd en
devam etti:) "Doğrusu Al- birlikte

lab bizi ondan kurtarm ış­


ken, sizin dininize dönecek IİJ i ^ U5 iliI t l ^ SI İJo j il
olursak, yalan söyleyerek
le n â vem â yekûnü | m in h â llâ h ü b e 'd e iz n e c e n â f î m i ll e t ik ü m in 'u d n â k e z ib e n 'a le llâ lii
Allah'a iftira atmış oluruz!
Doğrusu dönecek yalan
Rabbimiz Allah'ın dilemesi bizim m üm kün değildir j ondan
Allah
bizi kurtarm ışken sizin dininize
olursak söyleyerek
Allah'a

dışında, bizim ona, sizin di­


ninize dönmemiz mümkün jiıl J j - t i p j i l l i j Ü l is.L İ J ö
y j i! 1 V ! ^J jJ L j O l

değildir. Rabbimiz ilmiyle


'a le İlâ h i 'i İm â k ü lle ş e y in ra b b ü n â I v e s i'a ir a b b ü n â j llâ h ü enyyeşâe illâ fih â e n n e 'û d e
her şeyi kuşatmıştır. Biz,
kuşat­ dışın­ sizin dininize
Allah'a tevekkül ettik. Ey Biz, Allah'a ilmiyle her şeyi Rabbim iz
m ıştır
Rabbim iz Allah'ın dilem esi
da
ona
dönmemiz
Rabbimiz! Halkımızla bizim
aramızda hakka göre hü­ " L Ü I
küm ver! Sen, hüküm ve­
renlerin en iyisisin!" b a y r u If â t ih m v e e n te b ilh a k k i beynenâ fte h ra b b e n â te v e k k e ln â
bizim hüküm Ey
90. Halkının inkâr eden ile­ hüküm verenlerin en iyisisin! Sen hakka göre Halkım ızla
aram ızda ver! Rabbim iz!
tevekkül ettik
ri gelenleri, "Eğer Şuayb'a
uyarsanız, o takdirde siz
kesinlikle hüsrana uğra­
yanlardan olacaksınız" de­ le h â s ir ü n I iz e l in n e k ü m ş ü 'a y b e n I le in i t t e b e 't ü m m i n k a v m ir t i lle z n e k e f e r û Im e le ü v e k â le

diler. hüsrana uğrayanlardan o t a k - siz kesin- ileri


Şuayb'a Eğer uyarsanız Halkının inkâr eden dediler
olacaksınız dirde ■ likle gelenleri
91. Bunun üzerine onları
sarsıntı tutuverdi, yurtla­
rında çöküp kaldılar.
ş ü 'a y b e n e ll e z n e k e z z e b û c a s ım ın f ı d â r ih im fe e ş b e h û rra c fe tü fe e h a z e th ü m ü
92. Şuayb'ı yalanlayanlar,
yalanlayanlar, Bunun üzerine
(öyle bir azaba uğradılar Şuayb'ı çöküp kaldılar yurtlarında v e oldular sarsıntı
löyle bir azaba uğradılar ki) onları tutuverdi
ki), sanki orada hiç zevk
ve sefa sürmemişlerdi.
Şuayb'ı yalanlayanlar var
ya, işte onlar hüsrana uğ­ f e t e v e l la Ib â s ir m liü m ü l kânû ş ü 'a y b e n ! e ll e z n e k e z z e b û fıh â k e e l le m y e g n e v
!
sanki hiç zevk ve sefa
rayanlar olmuşlardı. ayrıldı hüsrana uğrayanlar onlar i° l™ § la ^ d ı Şuayb'ı I yalanlayanlar v ar ya orada
sürm em işlerdi
93. Onlardan ayrıldı ve
"Ey halkım! Ben, Rabbi- ^ İ Ü b J [ 3 j

min mesajlarını size tam a­


men tebliğ e ttim , size na­ asa fe k e y fe le k ü m v e n e ş a h tü r is â lâ t i r a b b y â (< a v m i v e k â le 'a n h ü m
nasihatte Ben, Rabbim in size ta m a m e n
sihatte bulundum. Şim­ acırım nasıl size Ey halkım ! ve dedi Onlardan
bulundum m esajlarını teb liğ e ttim
di kâfir bir halka nasıl acı­
rım !" dedi.
94. Biz hangi m em lekete
bir peygamber gönderdik­ b ii b e /s â i e f i le h â illâ e h a z n â m in n e b iy y in f ı k a r y e t in m v e m â e rs e ln â 'a la k a v m in k â f i m
oranın bir p e y g am ­ Biz hangi
se, oranın halkını yalvarıp sıkıntı düşürm üşüzdür gönderdikse Ş im di kâfir bir halka
halkını ber m e m le k e te
yakarsınlar diye sıkıntı ve
zorluğa düşürmüşüzdür.
95. Sonra kötülüğün ye­
h a t t o 'a f e v Ih a s e n e t e m e k â n e s s e y y ie t i b e d d e ln â s ü m m e le 'a l le h ü m y e d d a r r a 'û n v e d d a rrâ i
rine iyiliği getirdik, ardın­
dan çoğaldılar, "Doğrusu ardından çoğaldılar iyiliği kötülüğün yerine getirdik Sonra yalvarıp yakarsınlar diye ve zorluğa
atalarımızın başına sıkın­
tılı ve rahat zamanlar gel­
m iş!" dediler. Tam o za­
man, akıllarından geçmez­ v e h ü m lâ y e ş 'u r u n |b e g te te n v | fe e b a z n â h ü m v e s s e rra ü d d a rrâ ü abâenâ kad m esse i v e k a lû
ken, ansızın onları tuttuk, Tam o zam an, onları tuttuk, ve rahat Doğrusu
sıkıntılı başına gelm iş dediler
akıllarından geçm ezken yok ediverdik zam anlar atalarım ızın
yok ediverdik.
162 Sûre:7(A'râf, 96-104)

96. Eğer o memleketlerin


ftL o u -L Il ^ j 4 ı^ ıg -r^ -J ^ -g ’ L x - > j ü J i y jj^ \ J - o l o l j J j
halkı iman edip Allah'tan
korksaydılar, elbette üzer­
m in e s s e m a i b e r a k â tin m 'a le y h im le f e t e h n â v e tte k a v ım e n u e n n e e h l e Ik u r â v e le v lerine gökyüzünden, yeryü­
Allah'tan zünden bereketler açıverir­
gökyüzünden be re k etle r üzerlerine e lb e tte açıverirdik im an edip o m e m le k etle rin halkı Eğer
korksaydılar
dik. Ancak onlar, yalanladı­
lar, kendilerini yaptıkların­
J j» î5 - o ü İ < s > o l y . L i ’ U j ^ L S i 3 - Ü l ^ j l i "
dan dolayı tu ttu k yok edi­
e h lü e fe e m in e b im â k â n û y e k s ib u n fe e h a z n â h ü m kezzebû v e la k in v e le rd i verdik.
kendilerini tu ttu k yok 97. Ya şimdi şu kasaba
halkı em in m i oldular? yaptıklarından dolayı yalanladılar A ncak onlar yeryüzünden
ediverdik halkı, geceleyin uyurlar­
ken azabımızın kendileri­
J - a l ^ ^ L j ^ j C j L S -j L â_ o z L Ş I j o I I ne baskın halinde geliver­
meyeceğinden emin mi ol­
e h lü Ik u r â e v e e m ın e v e h ü m n â îm û n b e y â te n v b e /s ü n â e n y y e /t iy e /h ü m Ik u r â
dular?
kendilerine baskın halin Y a şim di şu
Yine o kasaba halkı em in mi oldular? uyurlarken geceleyin azabım ızın
de gelivermeyeceğinden kasaba 98. Yine o kasaba halkı,
E ' ^ Ji kuşluk vakti oynayıp eğle­
^ Ij-X_«L3İ0 ö ^j ♦ r o l nip dururlarken kendilerine
azabımızın geliverm eyece­
fe lâ y e /m e n ü m e k r a İlâ h e fe e m in û v e h ü m y e l 'a b û n duban b e /s ü n â e n y y e /tiy e h ü m ğinden emin mi oldular?
Allah'ın tuzağından kendilerine gelive rm e ­
em in olm az
{kurtulacaklannal
em in m i oldular? oynayıp eğlenip dururlarken kuşluk vakti azabım ızın 99. Allah'ın tuzağından
yeceğin den
I
(kurtulacaklarına) emin mi

^ ; J 5l SUIVI «il 35:^ oldular? Kendilerine ya­


zık eden halklardan başka
le r d a li lle z m e y e r is û n e e v e le m y e h d i I k a v m ü Ih â s in 'ın illâ m e k r a İlâ h i hiç kimse, Allah'ın tuzağın­
şu gerçek ortaya A llah'ın tuzağın­ dan (kurtulacağına) emin
bu toprağa varis olan kim selere Kendilerine yazık ed en halklardan başka
çıkm adı mı dan Ikurtulacağınal
olmaz.
1(D0. Eski sahiplerinden
sonra bu toprağa varis
'a lâ k u lû b i h im j v e n e t t a e 'u | b iz ü n û b i h im eşabnâhüm e lle v n e ş â ü m i m b e 'd i e h li h â olan kimselere şu gerçek
onların da başlarına ortaya çıkmadı mı: Eğer di­
Biz onlann kalplerinin üzerini m ühürleriz j günahlarını Eğer dileseydik Eski sahiplerinden sonra
çarpardık leseydik, onların da günah­
larını başlarına çarpardık.
Biz onların kalplerinin üze­
rini mühürleriz. Onlar da
v e le k a d c â e th ü m m i n e m b â îh â i 'a le y k e nekuşşu t i l k e Ik u r â lâ y e s m e 'û n fe b ü m
hakkı duymazlar.
başlarına gelenlerden
onlara geldiler sana anlatıyoruz işte m e m le k etle r hakkı duym azlar Onlar da 101. İşte memleketler,
bazılarını
başlarına gelenlerden bazı­
i j l i J4İ ^ 1 ^ 1 ^ L i, l ^ y i J LiS o L İ4 4 jW larını sana anlatıyoruz. Ye­
min olsun ki, peygamber­
k e z d lik e m in k ab l b im â k e z z e b û f e m â k â n û li y ü /m i n û b il b e y y i n â t ru s ü lü h ü m leri onlara mucizelerle gel­
inkâr e tm e y i a d e t edindik­ Y em in olsun ki,
işte böyle Daha önce im an e tm e k istem ediler m u cizelerle diler. Daha önce inkâr e t­
leri için peygam berleri
meyi adet edindikleri için
iman etm ek istemediler.
O Allah, kâfirlerin kalplerini
m i n 'a h d lie k s e r ih im vem â vecednâ 'a ld k u lû b i Ik â f ir in llâ h ü y e * e 'u işte böyle mühürler.
H e m Biz, onların ço­ 102. Hem Biz, onların ço­
ahde vefa görm edik kâfirlerin kalplerini Allah m ühürler
ğunda
ğunda ahde vefa görm e­
dik. Şurası kesin ki. Biz on­
1 J o 0 ^ 0
L i _L *4 P 0 ,UJ 1 ^ 1 ü î - j ların çoğunun itaatten çı­
m ûsa
kan fasıklar olduğunu gör­
m i m b e 'd i t î im b e 'a s n â süm m e le f â s ik în e k s e ra h ü m v e in v v e c e d n â
Şurası kesin ki. Biz
dük.
M u s a ’yı onların arkasından gönderdik Sonra ita a tte n çıkan fasıklar olduğunu gördük
onların çoğunun 103. Sonra onların arkasın­
dan Musa'yı mucizelerimiz­
J lL İ jU g le Eiravun'a ve onun konsey
üyelerine gönderdik. An­
'â k ib e t ü Im ü f s id in v e m e lâ ih i ilâ f i r 'a v n e b i ly â t in â
cak onları inkâr ettiler. İnkâr
inkâr ederek bozgunculuk çıka­ v e onun kon­
Firavun'a m ucizelerim izle ederek bozgunculuk çıka­
ranların akıbetinin sey üyelerine
ranların akıbetinin ne oldu­
© ^ ^ U lİ i 3L _ j J L _ 3 j ğuna bak!
104. Musa, "Ey Firavun!
m i r r a b b i l'â l e m în r a s û lü n m in n ı y â f ir 'a v n ü m ûsd v e k ile t Şüphesiz ben, âiemlerin
Şüphesiz Babbi tarafından (gönderi­
âlem lerin Rabbi tarafından (gönderilen) bir elçiyim Ey Firavun! M usa j dedi 1
ben
len) bir elçiyim " dedi.
Sûre;7(A'rot, 105-120) ]fc 3 n r

105. "Birinci görevim,


Allah'a karşı hak ve doğ­
rudan başka bir şey söy­ m irra b b ik ü m bibeyyineünm k a d c i/tü k ü m Ih a k k illâ 'a le İlâ h i e llâ e k û le h a k ik u n 'alâ
lem em ektir. Muhakkak ki Muhakkak ki ben, hak ve bir şey
Rabbinizden bir mucize başka Allah'a karşı Birinci görevim
ben, size Rabbinizden bir size getirdim doğrudan söylememektir
t
mucize getirdim. Artık İs­ o J|
rail oğullarını benimle be­ 14^ o Ls ö l J Lâ © J41 ^ j ^ j ü

raber gönder!"
b ih â fe /ti i b ia y e tin in k ü n te c i/te k â le b e n î is râ îl m e ly e fe e rsil
106. "Eğer sen bir m uci­ hadi ortaya koy benimle
bir mucize Eğer sen getirdiysen dedi Artık İsrail oğullarını gönder
ze getirdiysen, doğru söy- onu bakalım beraber

leyenlerdensen hadi onu


ortaya koy bakalım!" dedi.
107. Bunun üzerine asa­ yedehü v e n e z e 'a s ü 'b â n ü n m m ü b m h iy e fe iz â 'a ş â h ü fe e lk â in k ü n te m in e ş ş â d ik ın
sını bırakıverdi, birden o, koskoca bir ejderha Bunun üzeri­
Elini sıyırdı, çıkardı 0 birden bırakıverdi doğru söyleyenierdensen
koskoca bir ejderha kesi­ kesiliverdi ne asasını

liverdi.
108. Elini sıyırdı, çıkardı, bir­
den o, bakanlara bembeyaz le s â h iru n 'a lim h â z â iin n e j m in k a v m i fir 'a v n e Im e le ü k â le lin n â z in n beydâü h iy e
parlayıverdi. Şüp­ ileri bembeyaz n
çok bilgili bir sihirbaz bu Firavun'un halkının dediler bakanlara u birden
hesiz gelenleri parlayıverdi
109-110. Firavun'un halkı­
nın ileri gelenleri, "Şüphesiz
bu, çok bilgili bir sihirbaz!
Sizi, yurdunuzdan çıkarmak veehâhü e rc ih k â lû te /m ü r ü n fe m â z â m in e r d ik ü m e n y y ü h r ic e k ü m y ü rid ü
is tiy o r!" dediler. Firavun, Firavun, Bu
ve kardeşini Onu eğle dediler diyorsunuz? dedi yurdunuzdan Sizi çıkarmak istiyor
"Bu konuda, ne diyorsu­ konuda, ne

nuz?" dedi.
111-112. "Onu ve kardeşi­
ni eğle, şehirlere toplayıcı­ s s e h a ra tü vecae b ik ü lli s â h ir in 'a lîm y e /tû k e h â ş irîn f î Im e d â în i veersil
lar yolla, sana bütün bilgi­ sana toplayıp
Bütün sihirbazlar geldiler bütün bilgili sihirbazları toplayıcılar şehirlere yolla
li sihirbazları toplayıp getir­ getirsinler

sinler" dediler. i 3
^ o

113. Bütün sihirbazlar ^ jı i o ^ ıS J û i lU 51 ı ^ i i


Firavun'a geldiler, "Eğer v e in n e k ü m n e 'a m k â le ig a lib .n 1 nehnü in k ü n n â | le e c ra n in n e le n â k â lû fir'a v n e
biz galip gelirsek, bize bir
siz Elbette dedi galip j biz Eğer gelirsek bir ödül bize var mı? dediler Firavun'a
ödül var mı?" dediler.
114. (Firavun), "Elbette,
siz bana yakın olanlardan
olacaksınız" dedi. v e im m â e n n e k û n e im m â e n tü lk iy e yâ m ûsâ k â lû le m in e Im ü k a rra b ın
nehnü
115. "Ey Musa! Sen mi Sen mi hünerini bana yakın
biz yoksa olacağız Ey Musa! dediler
ortaya atacaksın olanlardan olacaksınız
hünerini ortaya atacaksın,
yoksa atanlar biz mi olaca­
ğız?" dediler.
4İ ^ 4İ : . İ 5 ^ Ü J I ^ 1 I j^ k i I5UI UJLs 1^1 JU © ,>ifU JI
116. "Siz atın!" dedi. On­ v e s te r h e b û h ü m e 'y ü n e n n â s i s e h a rü fe le m m â e lk a v e lk û k â le Im ü lk in
lar attıklarında, insanların Onlar attıklarında Siz atın dedi atanlar
onları dehşete düşürdüler insanların gözlerini büyülediler
gözlerini büyülediler, onları
dehşete düşürdüler, büyük
bir sihir gösterdiler. iS li J U » P ö j l ö l ^ ^ ^ ^ r ^ ^ Nj»

117. Biz de, Musa'ya fe iz â 'a ş â k e lk i en i ilâ m û s â veevhaynâ b is ih r in 'a z îm vecau


"Asanı bırakıver!" diye Bir de
Asanı bırakıver diye i Biz de, Musa'ya vahiyde bulunduk büyük bir sihir gösterdiler
vahiyde bulunduk. Bir de baktılar ki

baktılar ki, o, onların bü­


tün uydurduklarını yalayıp j Lj i j J Lo J J a j j I ^ O j 9 L j Lo
yutuyor. Ih a k k u fe v e k a 'a m â y e /fik ü n te lk a fü hiye
m â k â n û y e 'm e lu n v e b e ta le
118. Artık hak meydana onların bütün yalayıp
onların bütün yaptıkları boşa gitti Artık hak meydana çıktı
uydurduklarını yutuyor
çıktı, onların bütün yaptık­
ları boşa gitti,
119. Artık orada mağlup ol­
muş, küçük düşmüşlerdi. s â c id ın s s e h a ra tü v e ü İk iy e i v e n k a le b û ş â g in n h ü n â lik e | fe g u lib û

120. Sihirbazlar hep birlik­ hep birlikte secdeye | Sihirbazlar kapandılar küçük düşmüşlerdi [ Artık orada mağlup olmuş
te secdeye kapandılar.
164 Sûre:7(A 'tâf, 121-130)

1 2 1 -1 2 2 . "Â le m le rin
R abbine, M u sa ve
a m e n tü m fir 'a v n ü 1 k â le v e h d rû n mûs< ra b b i râ le rru n b ira b b i i'm e n n â k â lü H a run 'u n Rabbine im an
iman mt e ttik !" dediler.
Firavun dedi ve Harun'un Musa Rabbine Âlemlerin Rabbine jlman ettikj dediler
ettiniz?
123-124. Firavun, "Ben,

j-» j-:? tjJ
. n •>6 ~j S ^
^ - M - ’ ^ ( p_SLI
j S ^ Iju a
o^"t U' J"İi ü♦îl J"t- i°- 9X o size izin verm eden Ona
im an mı ettiniz? Şüphesiz
litü h r ic û f î Im e d n e ti m e k e rtü m û h ü lle m e kru n m h .z â In n e le k ü m k a b le e n ie n e | bu, sizin yerli ahaliyi ora­
çıkarmak için şehirde planladığınız bir hiledir bu Şüphesiz size Ben, izin vermeden Ona dan çıkarm ak için şehirde
planladığınız bir hiledir.
^ ,;x L :> > j l j 0 ü - Ü - L j sJ L ^- l a l L 4 -L fl Yakında anlarsınız. Kesin­
likle ellerinizi ve ayakları­
summe m in h ilâ fin v e e rc ü le k ü m j e y d iy e k ü m le ü te t ti'a n n e fe s e v fe te 'le m u n e h le h â m in h i nızı çaprazlam a kesece­
Kesinlikle kese­ sizin yerli
sonra çaprazlama ve ayaklarınızı ellerinizi Yakında anlarsınız oradan ğim , sonra hepinizi çar­
ceğim ahaliyi
E 1 mıha g e re ce ğ im " dedi.
jı i
125-126. "Şüphesiz Biz,
Rabbimize döneceğiz.
m ın n a v e m â te n k im ü m ü n k a lib .;n ila ra b b in â in n â k â lü e c m e ın le ü ş a llib e n n e k ü m
Senin bize kızman, sa­
Şüphe­
bize Senin kızman döneceğiz Rabbimize dediler h e p in iz i çarmıha gereceğim dece Rabbimizin ayetleri
siz Biz
bize geldiğinde bizim on­
ü S p j l Ü•. “ 4 uİ P ^ J i ü J ^ ü J ^ U - U J ı l j j L İ i i <Sı lara iman etm em izden-
dir. Ey Rabbimiz! Üzeri­
\ ş a b râ n v 'a le y n â e frig ra b b e n â le m m â c â e tn â bi y â ti ra b b in â je n a m e n n â j illâ
mize sabır yağdır! Bizim
Bizim canımızı zirr
al!
sabır Üzerimize yağdır Rabbimiz! bize geldiğinde
Etm S S f t " canımızı im an se la m e tiy­
t le a l!" dediler.
JL 127. Firavun'un halkının
ileri gelenleri, "M u sa'yı
liy ü fs id û jv e k a v m e h u mus<> e te z e n j m in k a v m i fir 'a v n e Im e le ü v e k â le m ü s llm m
bozgunculuk diye mi bı­ ileri gelen­
ve halkını yeryüzünde
ve halkını Musa'yı Firavun'un halkının dediler iman selametiyle
yapsınlar rakacaksın? leri bozgunculuk yapsınlar,
t
seni ve tanrılarını te rk e t­
j ı i j sinler diye m i serbest bı­
1
rakacaksın?" dediler. (Fi­
n is â e fiü m v e n e s te h y ebnâehüm s e n ü k a ttilü k â le v e lilie t e k v e y e z e ra k e f î le rd i
(Firavun), "Oğul­
ravun), "Oğullarını öldü­
seni terk et­
kadınlarını diri tutarız öldürür dedi ve tanrılarını yeryüzünde
larını sinler rür, kadınlarını diri tutarız.
Şüphesiz biz, tepelerinde
i i ^ s^. ^ 5 3i J L 5 0 ü , ^- 4- 9 j j L j|j m utla k kahrımızı yü rü tü ­
rüz" dedi.
v e ş b irû b lllâ h i s te 'în û llk a v m ih l m ûsa k â le k â h iru n fe v k a h ü m v e in n a
acıya tahammül mutlak kahrımızı Şüphesiz 128. M usa, halkına
Allah'tan yardım isteyin halkına Musa dedi tepelerinde
edip dayanın yürütürüz biz "A lla h 'ta n yardım isteyin,
'T
acıya tah am m ül edip da­
1 3 J L 5 0 4 4 - 3 L * J I j L ^ J J ^
yanın. M uhakkak ki yer­
k â lü lilm ü tte k m v e l'â y b e tü m in 'ib â d ih m enyyeşâü y û r is ü h â lillâ b
yüzü, Allah'ındır. Ona,
le rd a ın n e
Allah'­ i^uhak kullarından dilediğini va­
dediler muttakilerindir Akıbet kullarından dilediğini Ona varis kılar yeryüzü
ındır kak ris kılar. A kıbet m u tta k i­
-» A lerind ir" dedi.
(i-SLjj JLİ ük-lLs»- Lo o -o j J4-^ 0"« 129. "Biz, sen bize ge l­
>•
ra b b ü k ü m 'asn k â le i v e m im b e 'd i m â c i/te n â m in k a b il e n te /t iy e n â û zın â m eden önce de sıkıntıya

Rabbiniz umulur
sıkıntıya uğra­ uğratıldık, sen bize ge l­
dedi sen bize geldikten sonra da! Biz, sen bize gelmeden önce de
tıldık
dikten sonra d a !" dedi­

1 ÜS 0 Ûio s j i s 3İ J 4 İ j ^ y ler. "Rabbiniz, düşm anı­


nızı yok edip sizi yeryü­
v e le k a d te 'm e lu n k e y fe fe y e n z u ra f î le rd i v e y e s te h life k ü m I 'a d ü v v e k ü m zünde yö n e ticile r kılacak,
Yemin sizin nasıl işler yapacağı­
sizin yapacağınıza nasıl işler bakacak yeryüzünde sizi yöneticiler kılacak düşmanınızı yok edip
olsun ki
nıza bakacak" dedi.
130. Yem in olsun ki. Fira­
vun ailesini, düşünüp ib­
le 'a lle h ü m y e z z e k k e n .n m in e s s e m e râ ti v e n e k ş in m b is s in ın e â le fir 'a v n e ehazna re t alsınlar diye yıllarca
kıtlık ve eksik­ kıtlık ve ürün eksikliğiy­
düşünüp ibret alsınlar diye ürün yıllarca Firavun ailesini sıktık
liğiyle
le sıktık.
Sûre:7(A'râf, 131-137) 165 no

131. Fakat kendilerine


iyilik ge ld iğind e, "Bu, bi­ /e tt a y y e r û | s e y y ie tü n y v e in tü ş ib h ü m h â z ih le n â k â lû Ih a s e n e tü fe iz â c â e th ü m ü
zim hakkım ızdı" dediler. olanların uğursuzlu­ bizim hak­
bir kötülük Başlarına geldiğinde ise Bu dediler iyilik Fakat kendilerine geldiğinde
ğuna bağlıyorlardı kımızdı
Başlarına bir kötü lük g e l­
diğin de ise, bunu M usa
ve onunla be rab er ola n ­
ların uğursuzluğuna bağ­ lâ y e 'le m u n e k s e ra h ü m Iv e lr k in n e 'in d e İlâ h i tâ îr u h ü m iin n e m â e lâ v e m e n m m e 'a h b im û s
lıyorlardı. D ikkat edin, onların uğursuz­ Dikkat
bunu bilmezler onların çoğu Ancak Allah’ın yanındadır ancak ve onunla beraber bunu Musa
lukları edin
onların uğursuzlukları,
ancak A llah 'ın yanında­
dır. A n ca k onların çoğu
bunu bilm ezler. b im ü /m in .n le k e fe m â n e h n ü b ih â lite s h a ra n â m in â y e til t e / t i n â b ih m ehm â v e k a lû
Sen, bizi büyülemek mucize
132. "Sen, bizi b ü yüle­ inanacak değiliz kendisiyle bize getir ne kadar dediler
için getirirsen
m ek için, bize ne kadar t

m ucize g e tirirse n ge tir,


im kanı yok sana inana­
ly â tin m veddem e v e d d a fâ d i'a v e lk u m m e le v e lc e râ d e tt û f â n e 'a le y h im ü fe e rs e ln â
cak d e ğ iliz!" dediler.
gösterge­
kan kurbağalar haşereler çekirge tufan başlarına gönderdik
133. Biz de gücüm ü­ leri olarak
zün ayrı ayrı g ö s te rg e le ­
ri olarak başlarına tu fa n ,
çekirge, haşereler, kur­
'a le y h im ü v e le m m â v e k a 'a k a v m e n m m ü c r im in vekânû fe s te k b e r û m ü fe ş ş a lâ tin
bağalar, kan gönderdik.
Biz de gücümüzün
üzerlerine çöktüğünde onlar çok günahkâr bir topluluk oldular Yine de inat ettiler
Yine de in a t e ttile r, onlar ayrı ayrı
çok günahkâr bir to p lu lu k
oldular.
134. Azap üzerlerine anna le în k e ş e fte | b im â 'a h id e 'in d e k ra b b e k e le n â d 'u y a m usa k â lû rrıczu
çöktü ğün de , "Ey M usa ! bizim
bizden eğer kaldırırsan Sana verdiği söz hürmetine Fîabbine dua et Ey Musa! dediler Azap
için
Sana verd iğ i söz h ü rm e ­
o X ^ ^
tin e , bizim için Babbine
l- Â .., L w .5 r L d JL d ^ J 4 1 15- ^ ^ k iiJ L o v iJ J y }\
dua et, eğer bizden bu
azabı kaldırırsan, yem in fe le m m â k e ş e fn â b e n î İsra il m e 'a k e v e le n ü r s ile n ı.e i le k e le n ü /m in e n n e rrıcze
olsun ki sana kesinlikle kaldırdık İsrail oğullarını
seninle kesinlikle iman
göndeririz sana bu azabı
beraber eder
im an eder, İsrail oğ u lla ­
rını seninle be rab er gön­
de ririz" dediler.
135. Erişecekleri bir sü­ m in h ü m fe n te k a m n â h ü m y e n k ü s rın izâ hüm bâligûhü ilâ e c e lin rric z e 'a nh ü m ü
kendilerin­
reye kadar azabı onlar­ intikam aldık yeminlerini bozdular derhal Erişecekleri bir süreye kadar azabı onlardan
den
dan kaldırdık, derhal y e ­ o Xx
m in lerini bozdular. i I ; 4 j L J
136. Biz de m u cize le ­
v e k â n û 'a n h â g â filın b iu y â tin â b ie n n e h ü m k e z z e b û f î ly e m m i fe e g ra k n â h ü m
rimizi yalanladıkları ve
Biz de mucizele­
ve onlara kulak asmadıkları için yalanladıkları denizde onları boğduk
onlara kulak asm a dıkla­ rimizi
rı için ken dilerinde n in ti­
kam aldık, onları denizde
boğduk.
v e m e g â rib e h â m e ş â rik a le rd i lle z ın e k â n û y ü s te d 'a fû n e Ik a v m e ve evra sn â
137. Ezilip hor görülen
ve batılarına yeryüzünün doğularına Ezilip hor görülen halkı varis kıldık
halkı yeryüzünün b e re ­
ketle rle do na ttığım ız d o ­
ğularına ve batılarına v a ­
ris kıldık. R abbinin İsra­ b im â ş a b e rû 'a lâ b e n î is râ île k e lim e tü ra b b ik e Ih u s n iı v e te m m e t İle ti b â ra k n â fih â
il oğullarına olan o gü ­ abretmeleri sebe­
İsrail oğullarına olan
tamamen
Rabbinin o güzel kelimesi bereketlerle donattığımız
biyle gerçekleşti
zel kelim esi, s a b re tm e ­
leri sebebiyle ta m a m e n X I -î I i- \ * o' ^ ^ o ^ X I I X \' o s: '• X
^ IyJ l L oj O j 3 j V_•j atS' _y3 l Uo
ge rçe kle şti. Firavun ve
halkının yaptıklarını, yük­ v e m â k â n û y e 'r iş û n vekavm ühû fir 'a v n ü m â k â n e y e ş n e 'u v e d e m m e rn â
s e lttik le ri yapıları yerle yükselttikleri yapıları ve halkının Firavun yaptıklarını yerle bir ettik
bir e ttik.
1 y
]6 6 Sûre;7(A'rof, 138-143)

138. İsrail oğullarını de ­
nizden geçirdik. K endi­
lerine a it putlara tap an
' a l i e ş n â m il y e 'k ü fû n e 'a lâ k a v m in y fe e te v Ib e h ra | b ib e n î is râ île vecâveznâ b ir halkın yanına vardı­
putlara tapan bir halkın yanına vardılar denizden İsrail oğullarını I geçirdik lar. "Ey M u sa ! Onların
tanrıları gibi, bize bir ta n ­
rı y a p !" dediler. "Siz g e r­
; Sİ J l i U ) i ^4J c ^ i i2 j ^ > i W Ü li'; 4 J ç e kte n cah illik eden bir
kavm ün in n e k ü m k â le ! â lih e h i k e m â le h tim j ilâ h e n le n â c'a l yâ m ûsâ k â lû to p lu m s u n u z !" dedi.
bir top- Kendile­
Siz gerçekten dedi tanrıları Onların gibi j bir tanrı bize yap Ey Musal dediler 139. "Ç ünkü o g ö rd ü k­
lutnsunuz rine ait
lerinizin içinde bu lu n­
i jjL ^ = » L o J - U L j j 5 - ^ L o j- x ju > y a û | ^ û j J L ^ . ^ dukları din, yok olm aya
m ah kûm d ur. Onların bü ­
m â k â n û y e 'm e lu n I v e b â tilü n m m â h ü m fı h i mütebbenınm liâ u lâ i ın n e te c h e lu n
tü n yaptıkları ba tıldır."
o gördüklerinizin için­ yok olmaya
Onların bütün yaptıkları i batıldır bunlar Çünkü cahillik eden
de bulundukları din mahkûmdur 140. "B en sizin için
A lla h 'ta n başka bir •3
ilş o ^ Ü Ü I Jj- ş iş C ^ l ^ 1 S 4 ^ l J Iİ ilah mı isterim ? O, sizi
â le m le re üstü n tu ttu "
v e iz 'a le l'â le m ın fe d d a le k ü m v e h ü v e j ilâ lie n v ] e b g îk ü m | e g a y ra İlâ h i k â le
dedi.
zarr^anlar âlemlere sizi üstün tuttu O bir ilah I I Allah'tan başka dedi
141. Bir zam anlar, sizi Fi­
o s- “î
^ I u♦
. 1~ ^ I jü U I & ^ >j ^ ^ ®*a ti ° “ <1 ♦° '
ravun ailesinin zulm ün­
den kurtarm ıştık. Onlar,
ebnâeküm y ü k a ttilû n e s ü e l'a z â b yesûm ûneküm m in â li fir 'a v n e enceynâküm sizi azabın en kötüsüne
boyuna katledi­ sizi zulmünden kurtar­ u ğratıyorlar, oğullarını­
oğullarınızı azabın en kötüsüne Onlar, sizi uğratıyorlar Firavun ailesinin
yorlar mıştık
zı boyuna katle diyorla ı,
t

LSİ^JJ 1^* ^ İJ t’ |i,±=ü j j j j o kadınlarınızı diri tu tu y o r­


lardı. Bunda Rabbinizden
v e v â 'a d n â 'a z ım m irra b b ik ü m b e lâ ü n m v e f i z â llk ü m n is â e k ü m v e y e s te h y û n e sizin için büyük bir im ti­
vaat ettik büyük Rabbinizden sizin için bir imtihan Bunda vardır kadınlarınızı diri tutuyorlardı han vardır.
142. B ird e M u sa 'ya otuz
aJ L J j I <o j kll>t-Lya j,.u. x j La l-Â-Ob.»-*? Ij ^-L ^ gece va a t e ttik . Sonra
* ona, on gece daha ila­
e r b e 'ın e le y le h m îk â tü rabbihT fetemme b i'a ş rin v e e tm e m n â h â s e lâ s in e le y le te n v I m ûsâ
ve e ttik . Böylece Rab­
e Rabbinin belirlediği {onu i Bir de Mu-
kırk gece tam oldu on gece daha Sonra ona, ilave ettik otuz gece binin b e lirled iği (onunla
I nla buluşma, konuşmal süresi i sa'ya
y buluşm a, konuşm a) sü­
resi ta m kırk gece oldu.
M u sa , kardeşi H arun'a
v e lâ t e t t e b i' v e e ş lih fi kavm î h lü fn ı h â rû n e lie h îh i m usa v e j^ le
şöyle dedi: "H alkım için ­
onları düzeltmeye
g it m e Halkım içinde bana halef ol Harun'a kardeşi Musa i şöyle dedi de bana ha le f ol, on la ­
çalış
rı d ü zeltm e ye çalış, boz­
ı ^ S j L d ‘^ S S L f l- x - a J ^L > L o b J s ( j- J A .g .ı,fl a. JI j_ L :V _ A w a z guncuların yoluna g it­
m e !"
ra bb i
lEyRab-l 143. M usa , be lirle d iğ i­
’bim! dedi r Rabbi . , "
m iz süre için gelip Rabbi
S o onunla konuşunca, "Ey
yJU ^ uu jt iJ ı j ı i İÜ ! i i î i R abbim ! (Kendini) bana
s te k a rra ile Ic e b e li fe in i nzur v e lâ k in i le n te r â n î 1 k â le ile y k enzur e r in î g ö s te r de. Sana baka­
Sen, Beni kesinlikle bana y ım !" dedi. "S en, Beni
eğer o durursa dağa bak Ancak dedi Sana bakayım
göremezsini göster de
kesinlikle görem ezsin!
A nca k dağa bak, eğer
^ s J 4 ^ '4 j L liS J S j : İ o L L i o yerinde durursa. Beni
m ûsâ ! v e b a rra c e 'a le h û d e k k e n v j lilc e b e li !rabbûhûj fe le m m â te c e llâ fe s e v fe te r â n î ;m ekân ehû g ö re c e k s in !" dedi. Rabbi

Beni göreceksin
dağa te c e lli ed in ce, onu
Musa da düştü onu unufak etti dağa i Rabbi tecelli edince yerinde
unufak e tti, M u sa da ba­
yılıp dü ştü. Ayıldığında,
i y i İ 4 İ iS L k y - j ı i .J lS l L lİi Ci»^ "S e n her tü rlü eksiklik­
e v v e lü Im ü /m in ıtı veenâ | ile y k e I tü b tü sübhâneke k â le fe le m m â e fâ k a ş a lk â te n uzaksın! Sana tö vb e

ben Sana
tövbe Sen her türlü eksik­
dedi 1 Ayıldığında 1 bayılıp
e ttim , ben m ü m in le rin il­
müminlerin ilkiyim
ettim likten uzaksın!
k iy im !" dedi.
Sûre;7(A'râf, 144-149) nv

144. "E y M u s a ! H aberin


olsun ki, Ben seni, m e ­
sa jla rım la ve se n in le ko­ fe h u z v e b ik e lâ m î b ir is â lâ f 'a le n n â s i ş ta fe y tü k e in n î yâ m ûsâ kâle
n u ş m a m la insanlara üs­ al
ve seninle konuş­
mesajlarımla insanlara seni üstün kıldım Ben Ey Musa! dedi
mamla
tü n kıldım . Ş im d i sana
v e rd iğ im i al, şükrünü b i­
I İ p j i j- iy v ı j u I İ 4 Ü 5 S i G
le n le rd e n o l!" dedi.
m in k ü lli ş e y in m m e v iş t e n f î le lv â h i le rtü v e k e te b n â m in e ş ş â k in n vekünm m â ıteytüke
145. Onun için, (Tevrat)
(Tevrat) levhala­ Onun Şimdi sana ver­
levha larınd a her tü rlü her türlü öğüdü yazdık şükrünü bilenlerden ol
rında için diğimi
öğ üd ü ve her şeyin a çık­ * % *
lam asını yazdık. Haydi i j - JJLo 5 L a J ^ 3 t 3 fr V - ^ ^ L k - v x i.D j

bunları sıkıca tu t, halkı­


b ie h s e n ih â y e /h u z û kavm eke v e /m ü r b ikuvvetinv fe h u z h â v e te fş d e llik ü lli ş e y /
na da bunları en güzel
bunları en güzel
tutmalarını halkına da emret sıkıca Haydi bunları tu t ve her şeyin açıklamasını
b iç im d e tu tm a la rın ı e m ­ biçimde
re t! İleride size, o y o l­
dan çıkanların yurd un u jJ I O -^ LkJ I JİJ ^jLa^
g ö s te re c e ğ im .
lle z n e y e te k e b b e r û n e 'a n r y â tiy e s e e ş rifü d â ra Ifâ s ik ın seünküm
146. Y eryü zün de h a k­ büyüklük taslayanları ayetlerimden uzaklaştıracağım eride y o ld w çıkanların göstereceğim
sız ye re bü yüklük ta s -
layanları a y e tle rim d e n
uza kla ştıraca ğım . O n­ İS e Ö I / l ^ i ^ }5İ I İ İ 3 J
lar, (Onun varlığının) b ü ­ v e in y y e ra v b ih â lâ y ü /m in û k ü lle âyebT v e in y y e ra v b ig a y r i Ih a k k f î lerd i

tü n d e lille rin i g ö rse le r Onlar, bütün


görseler bile ona iman etmezler görseler bile haksız yere Yeryüzünde
delillerini
bile, ona im a n e tm e z ­
ler. Doğru yolu g ö rse le r
bile, onu yol ed in m e zle r.
y e tte h iz û h ü s e b ile ig a y y i v e in y y e ra v s e b ılâ lâ y e tte h iz û h ü s e b île rru ş d i
Eğer sapıklık yolun u g ö ­
rü rlerse, onu yol e d in ir­ onu edinirler Eğer sapıklık yolunu görürlerse yol onu edinmezler Doğru yolu

ler. Çünkü, o n la r a y e t­
le rim izi yalan saym ayı L 4 İ P '> 4 ^ ^
a d e t e d in m iş le r ve on ­
g â f i l ı n 'a n h â vekânû b iâ y â tin â b ie n n e h ü m k e z z e b û z â lik e sebılâ
lardan gafil o lm u şla rd ır.
gafil onlardan 1 ve olmuşlardır onlar ayetlerimizi j yalan saymayı adet edinmişler Çünkü j yol
147. A y e tle rim iz i ve
a h ire te ka vu şa ca kla rı­
nı yalan laya nların b ü tü n û j > 4 4 J -® 0 - ^ - = * - ö j i i J j

a m e lle ri boşa g itm iş tir. h e ly ü c z e v n e e 'm â lü h ü m h a b ita t v e llk â i lâ h ir a ti b iâ y â tin â v e lle z in e kezzebû
Ş üphesiz çe ke ce kle ri,
Şüphesiz çekecekleri j bütün amelleri boşa gitm iştir ve ahirete kavuşacaklarını Ayetlerimizi yalanlayanların
sa d e ce kendi ya p tıkla rı­
nın cezasıdır.

148. M u s a 'n ın ha l­
kı, onun ard ın da n ziy­ m in h u liy y ih im m im b e 'd ih î ka vm ü m ûsâ v e tte h a z e m â k â n û y e 'm e lû n illâ
sade­
n e tle rin d e n , bö ğ ü re n ziynetlerinden onun ardından Musa'nın halkı edindiler kendi yaptıklarının cezasıdır
ce
b ir dana he ykeli e d in d i­ ✓ ^ 0
1^
ler. Onun, on la ra b ir şey ^ Vî V iSl liS d S lii. İJ fA .
s ö y le y e m e d iğ in i, onları
s e b ılâ v e lâ y e h d ıliim lâ y ü k e llim ü tiü m ennehf e le m y e ra v le h û h u v â r Tclen ce sedel
do ğru yola u la ştıra m a d ı-
onlara bir şey söyleyeme­ görmemişler
ğını g ö rm e m iş le r m iydi? doğru yola onları ulaştıramadığını Onun böğüren bir dana heykeli
diğini miydi?
Onu ta n rı e d in d ile r, böy-
le ce z a lim le rd e n oldular.
149. Y aptıklarına p iş­ e n n e h ü m k a d d a llû v e ra e v v e le m m â s ü k ita f r e y d ih im v e k â n û z â lim in itte h a z û liü
m an olup, sap ıttıklarını gördükle­ Onu tanrı edin­
sapıttıklarını Yaptıklarına pişman olup böylece zalimlerden oldular
rinde diler
g ö rd ü kle rin d e şöyle d e ­
diler: "E ğ er Rabbim iz,
bize acım az, bizi bağış­
lam azsa, biz kesinlikle m in e Ih â s ir n le n e k û n e n n e le n â v e y e g fir j ra b b ü n â le îlle m y e rh a m n â kâlû
hüsrana uğraya nla rda n hüsrana uğrayanlardan biz kesinlikle oluruz bizi bağışlamazsa Rabbimiz | Eğer, bize acımaz şöyle dediler
o lu ru z !"
1lA 168 Sûre:7(A 'ıâf, 150-155)

150. M usa, halkına öfke­


^ ^ j-oJ-flJL:> J U Û l^İ û L usb^ ‘*^>5 >« L«J j li ve üzüntülü bir şekilde
m im b e 'd î h a le ftü m û n . b i/s e m â k â le e s ife n gadbâne ilti k a v m ih ı m ûsâ 1 döndüğünde, "Bana, ar­
1 ve üzün- bir şekilde döndü­ kam dan ne kötü halef ol­
arkamdan Bana halef oldunuz! ne kötü öfkeli halkına Musa
! tülü ğünde dunuz! Rabbinizin e m ri­
®.-r £ A ni çiğnediniz m i?" dedi.
p ^1 JU j4 J I'.İ^ ii- b ^ l/V I J-îi (ÛJL? > lP İ
Levhaları attı, kardeşini
k â le ile y h y e c ü r ru h û b ira /s i e h h i veehaze le lv â h a v e e lk a !e m ra r a b b ik ü m ! e 'a c iltü m başından tu ttu , onu ken­
Ey annemin kendine onu çeki­ dine doğru çekiyordu.
dedi kardeşini başından tuttu Levhaları attı j Rabbinizin emrini çiğnediniz mı?
oğlu! doğru yordu "Ey annem in oğlu! inan
olsun, bu halk beni hırpa­
Vj ftIjlp VI ^ jİjJiS Ij jL ^ j ^ jjJLsbJLuul ^ û| ladı, az daha beni öldü­
v e lâ te c 'a in , le 'd â e b iy e fe lâ tü ş m it v e k â d û y e k tü lû n e n s te d 'a fû n . Ik a v m e ı n n e
rüyorlardı. Sen benim le
be­ inan düşm anları sevindirm e,
beni bir tutma düşmanları sevindirme az daha beni öldürüyorlardı beni hırpaladı bu halk
nimle olsun beni bu zalim halk ile bir
tu tm a !" dedi.
151. "Ey Rabbim ! Beni
fı r a h m e tik e v e e d h iln â v e lie h ı ti g f ir I ra b b i | k â le m e 'a Ik a v m i z z â lim ın ve kardeşim i bağışla,
EyRab- bizi rah m etin in içine koy.
rahmetinin içine bizi koy ve kardeşimi Beni bağışla dedi bu zalim halk ile |
bim!
Sen, m e rh a m e tlile rin en
Ji t
m e rh a m e tlis is in !" dedi.
^ I j 4 _ İ. I j j ^ l < ^1® jJ I
152. Danayı tanrı ed in en­
gadabünm s e y e n â lü h ü m İ l d e in n e lle z n e tte h a z û e r h a m ü r r â h im n v e e n te lere R ablerinden bir ga­
bir gazap gelecektir Danayı tanrı edinenlere merhametlilerin en merhametlisisin Sen zap ve dünya hayatında
bir aşağılanm a ge le cek­
tir. İşte Biz, iftira edenleri
böyle cezalandırırız.
v e lle z n e 'a m ilû Im ü fte r n neczî v e k e z İlke f î Ih a y t i d d ü n y â vezilletünj m ir r a b b ih im
153. O kötü am elleri işle­
bir aşağı­
işleyip İşte Biz, iftira edenleri cezalandırırız böyle ve dünya hayatında Rablerinden
lanma yip sonra arkasından tö v ­
be edip im an edenler var
® j i l ) i l l> b U I^ U p o L U J J I ya, işte Rabbin tö vb e ve
im anlarının ardından on­
rahim le g a fû r u r m im b e 'd ih â in n e ra b b e k e j veâm enû m im b e 'd ih â tâ b û s ü m m e s s e y y iâ ti
onlara karşı tövbe ve imanlarının
lara karşı çok m ağ firetli,
iman edenler
çok merhametlidir işte Rabbin arkasından tövbe edip sonra O kötü amelleri
çok mağfiretli ardından var ya çok m erh am e tlidir.
1» E 0x0
154. M usa öfkesi d inin­
ce, levhaları aldı. Onlar-
v e r a h m e tü l hüden v e fı n ü s h a tih â le lv â h ehaze ig a d a b ü 'a n m m û s e v e le m m â s e k e te daki yazıda, Rablerinden
korkanlar için bir hidayet
ve rahmet bir hidayet Onlardaki yazıda vardı levhaları aldı öfkesi Musa dinince
ve rah m et vardı.
155. M usa , Bizim le bu­
luşm ak için halkından
s e b 'în e ra c ü le l kavm eh" mûszı v e h tâ ra y e r lie b n lir a b b ih im 1 lille z n e h ü m y e tm iş kişi seçm işti. On­
yetmiş kişi halkından Musa seçmişti korkanlar Rablerinden onlar için ları sarsıntı tu tu p yaka­
ladığında, şöyle dedi:
"R abbim ! Eğer dilesey­
j J j ^ ,^_4ÜJLaî 0-^—4 ‘t’J J l^ LLLs Lİj ULa- oJ din, onları ve beni daha
m in k a b lü [ e h le k te h ü m le v ş i/te ra b b i I k â le î r ra c fe tü | fe le m m â e h a z e th ü m ü lim ık â tin â önce helak ederdin. Ş im ­
daha önce | onları helak ederdin Eğer dileseydin limi
Rabbim! §öyle sarsıntı DnIarı tutup yakaladığında Bizimle buluşmak için di içim izden beyinsizle­
dedi
E rin e ttikle ri yüzünden bizi

İL L j ^ J-*^ v d jjjıj V| ü| ü l^ İI ^ fl.jüJI JJLs \S-> Li_SLl_^î^Ljjj helak m i edeceksin? Bu,


Senin sınam andan başka
m e n te ş â ü b ih â tü d illü f it n e t ü k illâ h iy e in m in n â j s s ü fe h â ü b im â fe 'a le | e tü h lik ü n â v e iy y â y bir şey değildir. Sen, bu ­
Sen, sapıklıkta Senin sına­ değil­ içimiz­ ettikleri yüzün- j bizi helak mi nunla dilediğini sapıklıkta
dilediğini oaşka Bu beyinsizlerin ve beni
bununla bırakır mandan dir den den I edeceksin?
J. bırakır, dilediğini de doğ­

jiL İJ I ^ ÜJ llİ J j J J Iilii ru yola ulaştırırsın. Sen


bizim koruyucum uzsan,
hayru igâfır n v e e n te j v e rh a m n â i le n â f â g f ir jv e liy y ü n â e n te m e n te ş â / v e te h d i bizi bağışla, bize acı. Sen
I
bizim koru- doğru yola bağışlayanların en iyisi­
bağışlayanların en iyisisin Sen 1 bize acı j bizi bağışla Sen dilediğini de
yucumuzsun ulaştırırsın
sin ."
Sûre:7(A'râf, 156-159) n<\

156. "B ize , hem bu


d ü n ya d a , h e m de ahi-
k â le lle y k tîü d n â in n â v e fî lâ h ir a ti h a s e n e te n v f ı h z lh l d d ü n y â le n â v e k tü b
re tte b ir iyilik ve r. Biz,
Sana tövbe dönüp
Sana tö v b e e d e re k d ö ­ buyurdu Biz hem de ahirette bir iyilik hem bu dünyada Bize ver
ederek geldik
n ü p g e ld ik ." A lla h , ş ö y ­
le b u y u rd u : "D ile d iğ i­
mi aza bım a u ğ ra tırım .
fe s e e k tü b ü h â k ü lle ş e y / v e s i'a t v e ra h m e t m en eşâ/ b ih î ü ş ıb ü 'azâbî
R a h m e tim ise, her şeyi
Onu vereceğim her şeyi kuşatmıştır Rahmetim ise Dilediğimi onu uğratırım azabıma
k u ş a tm ış tır. Onu, ile rid e
ö ze llikle koru na n, zekâtı
v e re n ve a y e tle rim iz e
im a n e d en k im s e le re y ü /m in û n b i " y â tin â v e lle z m e liü m zzek, te 1 v e y ü / tû n e | lllle z n e y e tte k û n e
v e re c e ğ im ."
iman eden j ayetlerimize ve kimselere zekâtı veren ileride özellikle korunan
157. O nlar, y a n la rın d a ­
ki T e v ra t ve In c il'd e (adı ^ jjt-p U iû j jJ I ^ I tL jJ ü i J y } I o jjL a J L j jJ I
ve ö ze llikle ri) yazılı b u ­
'In d e h ü m m e k tû b e n lle z. y e c id û n e h û n n e b iy y e lü m m iy y e rra s û le e lle z m e y e tte b i'û n e
la cakla rı o ra su le , ü m m i
Onlar, yanla- ! (adı ve özellikleri)
p e y g a m b e re u ya rla r. O, bulacakları ümmi peygambere 0 rasule uyarlar
rındaki i
yazılı
k e n d ile rin e iyi ve güzel
olanı e m re d e r, onla ra J t i i j
kö tü ve çirkin olanı y a ­
'a n i Im ü n k e ri veyenhahüm b ilm e 'r û fi y e /m ü r u h ü m v e l İn cil f î tt e v r ti
saklar, on la ra te m iz hoş
O, kendilerine
kötü ve çirkin olanı onlara yasaklar iyi ve güzel olanı ve Incil'de Tevrat
ş e y le ri helal kılar, m u r­ emreder

d a r olan ları da onla ra = J' ^


h a ra m kılar, s ırtla rın ­
c
S j IS J J İ A r J 0 * A
fv—
dan ağ ır y ü k le rin i, üze r­ 'a n h ü m 1 v e y e d a 'u Ih a b â îs e 'a le y h im ü v e y ü h a r r im ü tta y y ib â ti le h ü m ü v e y ü h illü
le rin d e k i bağları, z in c ir­
sırtlarından aldırır, atar murdar olanları da onlara haram kılar temiz hoş şeyleri onlara helal kılar
leri kaldırır, a ta r. Ona
im a n ed e n , onu des­
te k le y ip g ü ç le n d ire n ve
ona y a rd ım e d e n , onun v e 'a z z e rû h ü b ih , fe lle z n e a m e n û İle t k â n e t 'a le y h im v e le g lâ le Işrahüm
onu destekleyip
p e y g a m b e rliğ iy le b irlik ­ Ona iman eden üzerlerindeki bağları, zincirleri ağır yüklerini
güçlendiren
te in d irile n nu ru n a rd ın ­ 0 0 _ > -L ' yS- ^ i ✓
dan g id e n k im s e le r v a r 0 6 l i i Jİ ;U J > J İ ^ j J I 3 j J J I
ya, iş te o n la r k u rtu lu ş a
Im ü flih û n û lâ îk e h ü m ü m e 'a h ü llezT ü n z ile n n û ra v e tte b e 'û v e n e ş a rû h ü
e re n le rd ir.
ardından giden ve ona yardım
kurtuluşa erenlerdir işte onlar birlikte indirilen nurun
158. De ki: "E y in s a n ­ kimseler var ya eden

lar! H a b e rin iz
ben sizin h e p in ize g e ­
olsun ,
9 15U .İJ I i l i Ü ^5 ; İ4 J I I j 5 ^ I J . L İI1 1431Ç j i
len A lla h 'ın ra s u lü y ü m . m ü lk ü s s e m a v â ti 1 lle z î le h û cem ^ani ile y k ü m ra s û lü İlâhı in n î yâ e y y ü h e nnâsü kul
G öklerin v e y e rin e g e ­
Göklerin egemenliği Onundur hepinize gelen sizin Allah'ın rasulüyüm ben Ey insanlar! Deki
m e n liğ i O nu ndu r. O n­
d an ba şka ta n rı yok­
a jü L - .
tu r. O, d iriltir ve ö ld ü rü r.
O nun için g e lin A lla h 'a v e ra s û lin i b lllâ lil yühyî h ü v e i İllâ ilâ lie lâ v e le rd
Onun için ge­
ve re su lü n e , A lla h 'a ve rasulüne O, diriltir Ondan başka tanrı yoktur ve yerin
lin Allah'a
ve O nun b ü tü n s ö z le ri­
ne im a n e d e n o ü m m i
p e y g a m b e re im a n ed in ,
le 'a lle k ü m te h te d ü n v e tte b i'û h ü v e k e lim â tih î b lllâ h i lle z i y ü /m in ü n n e b iy y i lü m m iy y i
onun ard ın d a n g id in ki,
onun ardından ve Onun bütün söz­
doğru yola ulaşabilesiniz Allah'a iman eden o ümmi peygambere
d o ğ ru yola u la ş a b ile s i- gidin ki lerine
niz.

159. M u s a 'n ın ha lkın ­ 0 O 3 - ^ “^ ■İJ ^ ’ > « f* ^


y '

dan, hakka d a v e t eden y e 'd ilû n v e b ih i b ilh a k k i yehdûne ümmetüny v e m in k a v m i m û s â


v e o n u n la a d a le ti s a ğ ­ adaleti sağlayan ve onunla
bir
hakka davet eden Musa'nın halkından vardı
topluluk
layan b ir to p lu lu k vardı.
-rî. >

W 170 Sûre;7 (A'rol, 160-163)

^ 1 t ^ l Û . U ^ İ

ilâ m û s â veevha ynâ üm em â e s b â ta n s n e te y 'a ş ra te v e k a tta 'n â h ü m ü


160. Biz, onları on iki ka­
Musa'ya vahiyde bulunduk topluluğa kabileye on iki 1 Biz, onları ayırdık b ileye , to p lu lu ğ a ayır­
dık. M u s a 'y a halkı, ke n ­
Oy_o .,. :^ 1 1 L3 I ^ l ,.,<a* J —u«julu I d isin d e n su is te d iğ in d e ,
şöyle va h iyd e bu lu ndu k:
m in h ü fe m b e c e s e t i Ih a c e r b i'a ş â k e d r ib eni kavm ühû izi s te s k a h û
"A s a n la ta şa v u r!" H e­
Hemen
fışkırdı I taşa Asanla vur şöyle halkı kendisinden su istediğinde
ondan m e n onda n on iki pınar
fışkırdı. H erkes ke n d isi­
iU ü ü t j ‘; 4 5 > İ s ^ l i b 4 i l i ü ı nin su alacağı yeri b il­

m e ş ra b e h ü m k ü llü ü n â s in m k a d 'a lim e s n e tâ 'a ş r a te 'a y n â


di. B ulutu da üzerle rine
'a le y h im ü v e z a lle ln â
kendisinin su alacağı gö lg e lik yap tık. K en di­
üzerlerine gölgelik yaptık Herkes bildi on iki pınar
yeri le rin e k u d re t helvasıyla
bıldırcın in dird ik. Size rı-
j> u 4 -u jU ^ L iJ s ^ is zık olara k ve rd iğ im iz n i­
m in te y y ib â ti k ü lü v e s s e lv a Im e n n e 'a le y h im ü v e e n z e ln â ig a m â m e m e tle rin te m iz o lan ların­
nimetlerin temiz olanla­ kudret helva­ dan yiyin. O nlar Bize zul­
yiyin bıldırcın Kendilerine indirdik Bulutu da
rından sıyla
m e tm e d ile r. A n c a k ke n ­
d ile rin e zu lm e d iyo rla rd ı.
161. Bir za m a n la r on la ­
y e z lim C n e n fü s e h ü m kânû v e lâ k in v e m â z a le m û n â m â ra z e k n â k ü m
ra şöyle d e n ilm iş ti: "Ş u
zulmediyorlardı kendilerine idiler Ancak Onlar Bize zulmetmediler Size rızık olarak verdiğimiz şe h re ye rle şin , onun (ni­
Jl o
m e tle rin d e n ) d iled iğ iniz
> o ✓
1 " •
i j
’ II j '*•X ^
Ob u° ye rd e yiyin, " h ıtta " (Bizi
ba ğışla !) de yin , s e c d e ­
h a y s ü ş i/tü m m in h â | v e k ü lû h â z ih i Ik a ry e te skünû le h ü m ü | k ile v e ız
le r e d e re k kapıdan girin,
(nimetlerinden) dilediğiniz şöyle Bir za­
onun yiyin Şu şehre yerleşin onlara
yerde denilmişti manlar size günahlarınızı ba-
-> o , ■>>
s Jl Jl ğ ışla yıve re lim . Biz, iyilik
» ^ 1 I k J v ^ L ü l 3 - J İ j 4. J a ^ i j J j J j e d e n le re daha fazlasını
n ~ ,

ve ririz ."
h a tiâ tik ü m le k ü m n e g fir sücced e n n Ib â b e v e d h u lû I h it te tü n v v e k û lû
bağışlayıve- hıtta" (Bizi 162. Derken iç le rin d e n
günahlarınızı size secdeler edereki kapıdan girin deyin
relim bağışla!)
o zu lm e d e n le r, sözü
d e ğ iş tird ile r, ke n d ile ri­
j- ir ^ V 3 — 9 ^ g X a I 3 I J —-A -o J I
ne sö yle n e n d e n başka
I
k a v le n , m in h ü m lle z in e z a le m û fe b e d d e le Im ü h s iriın s e n e z ıd ü b ir şekle so ktu la r. Z ul­
e
bir şekle
Derken daha fazlasını m ü a d e t e d in m e le ri se­
sözü o zulmedenler değiştirdiler Biz. iyilik edenlere
soldular içlerinden veririz
be b iyle Biz de üzerlerine
gö kyüzü nd en b ir azap
S > L u u I J .IS . ı l i j ı r > i j t l u j i j ^ ju j ^ j j ı
indirdik.
b im â k â n û y e z lim û n m in e s s e m â i ric z e n m 'a le y h im | fe e rs e ln â le h ü m lle z î k ile
163. O nlara, deniz ke­
Biz de üzer­ kendile­
Zulmü adet edinmeleri sebebiyle gökyüzünden bir azap indirdik söylenenden narında olan m e m le k e ­
lerine rine
r tin başına g e le n le ri sor.
O zam an, on la r C u m ar­
te s i yasağını ç iğ n iy o rla r­
y e 'd û n e İZ h â d ira te Ib e h r i lle tî k â n e t Ik a r y e ti j v e s e lfiü m 'a n i
dı. O zam an onlar, (iba­
0 memleketin
Oniara başına gelenleri
çiğniyorlardı deniz kenarında olan
zaman sor d e t e tm e k için C u m ar­
®^ O o te s i günü ça lışm ıyo rla r)
o X
. ° ^ ^ o ^ o
C s 5 _ i 1~ l “ \ 1 -V i
J l
1^ . 1 f* o ib a d e t g ü n le rin d e ba ­

ş u rra a n i y e v m e s e b tih im h ıtâ n ü h ü m j te /t îh im İz fîs s e b tI


lıklar yan la rın a ke n d ile ri­
i (ibadet etmek için Cumartesi günü i yanlarına akın akın 0 zaman ni g ö s te re g ö s te re , akın
balıklar onlar Cumartesi yasağını
1 çalışmıyorlar) o ibadet günlerinde 1 geliyorlar onlar akın g e liyo rla r, ça lıştık­
ları d iğ e r g ü n le rd e ise,
0 Û r fl U. <1 J I j j I s L a J jJ -p V D ge lm iyo rla rd ı. Biz on la ­
b im â k â n û y e fs ü k n n n e b lû h ü m k e z d lik e lâ t e / t ih im ; v e y e v m e lâ y e s b itû n e rı, yo ld a n çıkm ala rın da n

yoldan çıkmalarından dolayı


Biz onları imtihan
böyle gelmiyoriardı | çalıştıkları diğer günlerde ise
do la yı, bö yle im tih a n e t­
ettik
tik.
^ ı l ı i i i ^ ı
Sûre:7 (A'râf, 164-170) 171 W)
164. Onların içinden bir
topluluk, "N için Allah'ın
kendilerini helak edece­
L jJ . Ç ili İİI.L :^ o i l Ü li lı,i
ği veya şiddetli bir azap ile 'a z â b e n ş e d ıd â m ü 'a z z lb ü h ü m e v m ü h lik ü h ü m llâ tiü k a v m e n i te 'iz û n e lim e m in h ü m öııımelinır v e iz kâlet
cezalandıracağı bir toplu­ kendilerini helak bir toplu­ ğütte bulum Onların bir top
şiddetli bir azap ile cezalandıracağı veya Allah'ın Niçin dediklerinde
luğa öğütte bulunuyorsu­ edeceği luğa yorsunuz? içinden luluk

nuz?" dediklerinde, o öğüt


a_ı
verenler, "Rabbinize suna­
bileceğimiz bir mazereti­
m â z ü k k irû b ih î fe le m m â n e s û v e le 'a lle h ü m y e tte k ı n ilâ ra b b ik ü m m e 'z ira te n kâlû
miz olsun, belki Allah'tan
bir mazereti­
Kendilerine verilen öğütleri unuttuklarında belki Allah'tan korkar sakınırlar diye! o öğüt verenler, Rabbinize dediler
korkar sakınırlar diye!" de­ miz olsun
diler.
165. Kendilerine verilen 1^ - jjL j I ^4JLJs>
A ~ l
jJ I Lj \ X
û “ ~ ı
jJ I "
öğütleri unuttuklarında,
b i'a z â b im b e îs im lle z ın e z a le m û veehaznâ a n i ssu ı lle z ın e y e n h e v n e e nceyna
kötülüğü yasaklayanları
kurtardık, yoldan çıkmala­ şiddetli bir azaba o zalimleri de uğrattık kötülüğü yasaklayanları kurtardık

rından dolayı o zalimleri de


şiddetli bir azaba uğrattık.
166. O yasaklandıkları şey­
leri çiğnemeye başladıkların­ k ira d e te n h â siîn kûnû jle fiü m k u ln â 'a n m m â n ü h û 'a n h ü fe le m m â 'a te v b im â k â n û y e fs ü k u n

da, Biz de onlara, "Aşağılık Biz de çiğnemeye başladık­


Aşağılık maymunlar olun dedik O yasaklandıkları şeyleri yoldan çıkmalarından dolayı
I onlara larında
maymunlar olun!" dedik.
s;--
167. Rabbin o zaman, kı­
yamete kadar onlara dai­
ma en kötü azabı yapacak s ü e l'a z â b m e n y y e s û m ü fiü m I ilâ y e v m i Ik iy tm e ti I 'a le y h im |le y e b 'a s e n n e |ra b b ü k e ):e e z z e n e veiz
kimseleri üzerlerine gön­ onlara daima yapacak
en kötü azabı kıyamete kadar üzerlerine göndereceğim o zaman
dereceğim diye bildirm iş­ kimseleri
y £
ti. Şüphesiz Rabbin, ceza­
landırması şiddetli olandır.
Şüphesiz O, çok bağışla­ rabbeke
üm em âl f î le rd i v e k a tta 'n â h ü m ra h im le g a fû r u r Iveinnehû le s e rı'u l'ik â b
yan, çok acıyandır. çok bağış­ Şüphe­ Şüp­
Biz, onları ayırdık çok acıyandır cezalandırması şiddetli olandır Rabbin
168. Biz, onları yeryüzün­ , S J > « “ • layan siz O hesiz
de birçok topluluğa ayırdık,
içlerinde iyi, güzel olanlar
vardır. Yine içlerinde bunun
v e s s e y y iâ ti b ilh a s e n â ti v e b e le v n â h ü m d ü n e Z ö lik e v e m in h ü m ş ş â lih û n e m inhüm ü
dışında olanlar vardır. (Yap­
bunun dışında Yine içlerinde İçlerinde
tıklarından pişman olup) bazen de musibetlerle bazen nimetlerle onları imtihan ettik iyi, güzel olanla
olanlar vardır vardır
dönerler diye, onları bazen
nimetlerle, bazen de musi­ 3 j 4 » l j L S J I l > 3 j j ^ ,â J L 3 -
O J
betlerle imtihan ettik.
169. Arkalarından kendileri­ y e /h u z û n e Ik itâ b e v e ris û h a lfü n v m im b e 'd ih im fe h a le fe le 'a lle h ü m y e rc i'û n
Tevrat'a kötü Arkalarından kendi­ (Yaptıklarından pişman olupl
ne kötü bir grup halef oldu, tercih ettiler kitaba ^ol/ST r\l/ıı a
naıeı oıuu
varis oldular bir grup lerine dönerler diye
kitaba, Tevrat'a varis oldu­
lar, şu değersiz dünya ha­
yatının gelip geçici olan
şeylerini tercih ettiler, "Biz, y e /h u z û h m is lü h ü 'a ra d u n m v e in y y e /tih im le n â s e y ü g fe ru v e y e k û lû n e 'a ra d a h :zâ led n â
bağışlanacağız!" dediler. Bununla birlikte, şu değersiz dünya hayatının gelip
onu da alırlar ona benzer bir menfaat Biz bağışlanacağız dediler
kendilerine gelse geçici olan şeylerini
Bununla birlikte, kendileri­
ne ona benzer bir menfa­
at gelse, onu da alırlar. Al­ ljİ 3 Ü 5 | ijlV İ 4 İ ) l ^ l j J ^ V â l y l i s j l 3 L İ ^ ^ . ^ l i . > i j l
lah hakkında doğrudan baş­ 'a le y h im i e le m y ü /h a z
v e d e ra s û illâ Ih a k k a 'a le İlâhi e llâ y e k û lû m s â k u Ik itâ b i
ka bir şey söylemeyecekle­ okuyup anlama­ bir şeysöylemeyecekle-
doğrudan başka Allah hakkında kitabın sözü kendilerinden alınmadı mı?
rine dair kendilerinden kita­ dılar mı? rine dair
>
bın sözü alınmadı mı? Onun
içindekileri okuyup anla­
madılar mı? Oysa ahiret
v e lle z n e y ü m e s s ik û n e e fe lâ te 'k ilu n lille z n e y e tte k û n h a y ru l v e d d â n j Id h ira tü mâ f h
evi, Allah'tan korkanlar için
Hala akıllanmayacak daha Onun içinde­
daha hayırlıdır. Hala akıllan­ sanlanlar Allah'tan korkanlar için Oysa ahiret evi
mısınız? hayırlıdır kileri
mayacak mısınız?
170. Kitaba satılanlar, na­ i A .V , 'Û L İ l' î j İ A J \ JL
mazı kılanlar var ya, (işte
onlara ecir vardır.) Biz, e c ra Im ü ş lih in lâ n ü d i'u in n â şşaLıh v e e jâ m û b ilk itâ b i

iyi ve güzel davrananların iyi ve güzel davrananların ecirlerini boşa çıkarmayız Biz namazı kılanlar var ya Kitaba
ecirlerini boşa çıkarmayız.
^VY 172 Sûre:7(A'râf, 171-178)

171. Biz bir zamanlar, o


I j ü y İS ' o l l^ s J 4 ^ l L l i j j 3 İS dağı bir gölgelik gibi tepe­
lerine çekmiştik, üzerlerine
buzû 1 b ih im e n n e h , v â k i'u m ! vezannü j k e e n n e h u z u lle tü n v fe v k a h ü m Ic e b e le : n e te k n â v e iz
düştüğünü zannettiklerin­
Biz bir
tutun j üzerlerine düştüğünü j zannettiklerinde bir gölgelik gibi tepelerine 0 dağı [ çekmiştik de (şöyle demiştik:) "Size
zamanlar
verdiğimizi sıkıca tutun,

,jJLjj j»-»! j|S o >2JL3(^.SÜ


LjÜ LoIj 5-£=>jlj oj^ ^ içindekileri aklınızdan çı­
karmayın. Böylelikle koru­
ra b b ü k e v e iz e h a z e le 'a lle k ü m te tt e k û n m â fih i v e z k ü rû bikuvvetinv m â d te y n â k ü m nanlardan olursunuz!"
Rabbin alıp Böylelikle korunanlardan olursunuz içindekileri aklınızdan çıkarmayın sıkıca Size verdiğimizi 172. Rabbin, Adem oğul­
larının bellerinden zürriyet­
lerini alıp onları kendileri­
ne şahit tutarak "Ben, sizin
b ira b b ik ü m e le s tü 'a lâ e n fü s ih im veeşhedehüm z ü r r iy y e te h ü m m in z u h û r ih im m im benT a d e m e Rabbiniz değil miyim?" de­
Ben değil miş, onlar da, "Evet, buna
sizin Rabbiniz kendilerine onları şahit tutarak zürriyetlerini beiierinden Adem oğullarının
miyim?
şahitlik ederiz!" demişler­
- .E \ 3 y
\ f
l''. ' 0 ^ di. Bunu, kıyamet günün­
İJ -a ^ lU d l de "Bizim bundan habe­
gâfilin 'an hdzâ künnâ innâ
in n â I1 y e v m e Ik iy â m e ti e n te k û lû ş e h id n â bel k â lû rimiz yoktu" dememeniz
buna şahitlik için yaptık.
haberimiz yoktu bundan idik Bizim Bunu, kıyamet gününde dememeniz için yaptık Evet demişlerdi.
ederiz!
173. Veya "Ancak önce­
den atalarımız ortak koştu­
5^İSS3LİİS J-Îİ cy» üsi<l llll ij Jj si lar, biz onlardan sonra ge­
e fe tü h lik ü n â m im b e 'd ih im zürriyyetenm v e k ü n n â m in k a b lü âbâunâ e ş ra k e in n e m â I te k û lû I ev
len bir zürriyet olduğumuz
bizi helak mi ede­ gelen bir olduğumuz dememeniz ,, için (onların yolunu izledik).
biz onlardan sonra önceden atalarımız ortak koştular Ancak
ceksin? zürriyet için için yaptık Yanlış yapanların yaptıkla­
rından dolayı, bizi helak mi
J -jlj aju» jJ S.ŞX>LJj i^ L j^ I J. fl j ü JUaj_oJI JjLs Lolj edeceksin?" dememeniz
için yaptık.
v e tlü [ v e le 'a lle h ü m y e rc i'ü n la y â ti n ü fe ş ş ilü v e k e z .ilik e Im ü b tilû n b im â fe 'a le
yaptıklarından 174. Biz ayetleri, yaptıkla­
anlat [ yaptıklarından dönerler diye Biz ayetleri açıklıyoruz işte böyle Yanlış yapanların
dolayı rından dönerler diye işte
böyle açıklıyoruz.
5 l ü û L Ü J jl 'o ü ü U Ü L Ij U İ Ü Ü İ ^ Ü I us 175. Onlara, kendisi­
fe k â n e | ş ş e y tâ n ü j fe e tb e 'a h u m in h â fe n s e le h a ly â tin â lle z î c ite y n â h ü nebee 'a le y h im
ne ayetlerimizi verdiğimiz
onu arkasına kendisine verdiğimiz haberini adamın haberini de anlat.
oldu derken şeytan O, onlardan sıyrılıp çıktı ayetlerimizi Onlara
taktı adamın de O, onlardan sıyrılıp çıktı,
derken şeytan onu arkası­
na taktı, sonunda sapan­
lardan oldu.
v e tte b e 'a ile le rd i e h le d e v e lâ k in n e h û b ih â le ra fe 'n â h ü v e le v ş i/n â m in e ig â v ın
peşine alçaklığa o ayet­ 176. Eğer Biz dileseydik,
yere Ancak o onu yükseltirdik Eğer Biz dileseydik sonunda sapanlardan
düştü saplandı lerle onu o ayetlerle yükseltir­
E 3 ^ dik. Ancak o, yere, alçaklı­
ğa saplandı, arzu ve istek­
lerinin peşine düştü. Onun
z â lik e y e lh e s e v te tr u k h ü y e lh e s 'a le y h i in te h m il k e m e s e li Ike lb fe m e s e lü h û l hevh
durumu, köpeğin durumu­
yine dilini dilini salar
işte bu bıraksan Üzerine köpeğin durumuna benzer O n u n d u ru m u l-^^ ;;;;® ^ na benzer: Üzerine varsan,
salar solur solur
dilini salar solur, bıraksan
' 0 * \
yine dilini salar solur. İşte
-
" “ ; bu, ayetlerimizi yalanlayan
le 'a lle h ü m y e te fe k k e r. n Ika şa şa fe k ş u ş i b iâ y â tin â lle z n e k e z z e b û m e s e lü Ik a v m i halkın durumudur. Bu olayı
bakarsın, belki duşunur ders alırlar Bu olayı anlat ki ayetlerimizi yalanlayan halkın durumudur anlat ki, bakarsın, belki dü­
şünür ders alırlar.

O ^a 11^j I s L x jU U I jS jJ I frUv ^ 177. Ayetlerimizi yalanla­


yan halkın durumu ne kö­
k â n û y e z lim û n v e e n fü s e h ü m b io ıyâ tin â lle z n e k e z z e b û i sae tüdür! Onlar, kendilerine
zulmetmektedirler Onlar, kendilerine Ayetlerimizi j yalanlayan halkın durumu ne kötüdür! zulm etm ektedirler.
178. Allah, kimi doğru yola
ulaştırmışsa, işte doğru
yolda olan odur. Kimi de
I h â s in n j fe û lâ îk e h ü m ü y ü d lil vem eny Im ü h te d î fe h ü v e 1 llâ h ü { li I m eny sapıklıkta bırakırsa, hüs­
sapıklıkta rana uğrayanlar, işte un­
hüsrana uğrayanlar 1 işte onlardır
bırakırsa
Kimi de işte doğru yolda olan odur Allah g
i lardır.
SÛre;7(A'ro{, 179-187) 173 w r
179. Yemin olsun kİ, cinler­
den ve İnsanlardan birçoğu­
nu cehennem için yarattık.
Onların kalpleri vardır, onlar­ vele b ü m l b ih â lâ y e fk a h û n e | k u lû b ü l le h ü m v e lin s i m in e Ic in n i k e s ırâ n m lic e h e n n e m e z e ra /n â velekad
la duyup anlamazlar; onla­ onların Onların Yemin
onlarla duyup anlamazlar j kalpleri ve insanlardan cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık
vardır vardır olsun ki
rın gözleri vardır, onlarla gör­
I Jl '
mezler; onların kulakları var­
dır, onlarla işitmezler. Onlar
hayvanlar gibi, hatta daha bel k e le n 'â m i û lâ îk e b ih â lâ y e s m e 'û n e . zânül v e le h ü m b ih â lâ y ü b ş ir û n e e'yünül
şaşkındırlar, işte bunlar, ga­ onlann
hatta hayvanlar gibi Onlar onlarla işitmezler kulakları onlarla görmezler
fillerdir. vardır

180. En güzel isimler,


Allah'ındır. Onun için siz
Ona, onlarla dua edin.
v e z e rü b ih â fe d 'û h ü le s m â ü Ih u s n â v e lillâ h i ig â filo n û lâ îk e h ü m ü h ü m edall
Onun isimlerinde sapıklık,
Onun için siz
eğrilik yapanları bırakın. bırakın onlarla En güzel isimler Allah'ındır gafillerdir işte bunlar daha şaşkındırlar
Ona dua edin
Onlar, yarın yaptıklarının
cezasını çekecekler.
181. Bizim yarattıklarım ız
arasında hakkı gösteren, ûmmetûny v e m im m e n h a le k n â m â k â n û y e 'm e lu n seyüczevne f r e s m â îh lle z n e y ü lh id û n e
birtop Bizim yarattıklarımız arasında
onunla adaleti sağlayan bir Onlar, yarın yaptıklannın cezasını çekecekler Onun isimlerinde sapıklık, eğrilik yapanları
luluk vardır
topluluk vardır. t Jl

182. Ayetlerimizi yalanla­


yanlara gelince. Biz onla­
(^4-^ X
—ıLl_a< lOJjlOLj
x « ^ *
I jJ lj 0 ^ ^ *
O j ıjSeJLj O jj^**
* x x x
rı, bilemeyecekleri taraftan s e n e s te d ric ü h ü m 1 bi y â tin â v e lle z .n e k e z z e b û y e 'd ilu n v e b ih ı b ilh a k k i yehdûne
azar azar helak edeceğiz. Biz onları, azar azar helak
Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince adaleti sağlayan onunla hakkı gösteren
edeceğiz
183. Ben, onlara süre ve­
ririm. Şüphesiz Benim pla­
nım çok serttir.
184. Onlar, kendilerine söz b iş â h ib ih im mâ e v e le m y e te fe k k e r û | m et n keydı in n e lle h ü m v e ü m lı m in h a y s ü lâ y e 'le m u n
söyleyen zatta, delilikten bir Onlar, kendilerine olma­ Benim Şüp- Ben,
düşünmediler mi? 1 çok serttir süre veririm bilemeyecekleri taraftan
eser olmadığını düşünmedi­ söz söyleyen zatta dığını planım hesiz onlara

ler mi? O, sadece ilerideki


tehlikeyi açık bir şekilde ha­ O f J
ber veren bir uyarıcıdır.
v e le r d i f i m e le k û ti s s e m v â ti e v e le m y e n z u rû I nez ru n m m ü b n illâ in h ü v e m in cinneh
185. Onlar, göklerin ve ye­
ilerideki tehlikeyi açık bir şek­ sade­ delilikten bir
rin egemenliğini, Allah'ın ya­ ve yerin Onlar, göklerin egemenliğim düşünmezler mi? 0
ilde haber veren bir uyarıcıdır ce eser
rattığı herhangi bir şeyi, ger­
çekten ecellerinin yaklaşmış
olma ihtimalini düşünmezler
mi? O halde, buna iman et­ fe b ie y y i h a d is im e c e lü h ü m k a d i k te ra b e ve e n 'a s i e n y y e k û n e m in ş e y in v llâ h ü I v e m â haleka

medikten sonra, hangi söze gerçekten herhangi bir


hangi söze ecellerinin olma ihtimalini Allah'ın yarattığı
yaklaşmış şeyi
inanırlar?
186. Allah kimi sapıtırsa,
onu hiç kimse doğru yola
ulaştıramaz. O, onları bıra­ y e 'm e h u n 1 f i tu g y â n ih im jv e y e z e ru h ü m le h fe lâ h â d iy e llâ h ü y ü d lili m eny y ü /m in u n b e'dehû
kır, azgınlıkları içinde körü körü körüne yu­ hiç kimse doğru bunadan
azgınlıkları içinde O, onları bırakır onu Allah sapıtırsa kimi inanırlar
körüne yuvarlanıp giderler. varlanıp giderler yola ulaştıramaz sonra

187. Sana, kıyameti, onun


I4 - J 44 I I p 14 -Ü L ^ U İI o l i l a İ^ L U I ^ e
ne zaman kopacağını soru­
yorlar. De ki: "Onun bilgisi,
lâ y ü c e li h â 'in d e ra b b î 'ilm ü h â İin n e m â kul e y y â n e m ü r s ;hâ 'a n i s s â 'a ti y e s e lû n e k e
sadece Rabbimin yanın­ Onu ortaya Rabbimin onun ne zaman
Onun bilgisi sadece Deki kıyameti Sana soruyorlar
dadır. Onu, tam zamanın­ çıkaracak yanındadır kopacağını
da ortaya çıkaracak olan,
yalnızca O'dur. Onun ağır­
lığı göklere de, yeryüzüne
y e s e lû n e k e illâ b e g te h lâ t e / t k ü m v e le rd f î s s e m v â ti s e k u le t hüv illâ liv e k tih â
de ağır gelmiştir. O, size
ağır yalnız­ tam
ansızın gelecektir." Sana, Sana soruyorlar ansızın 0, size gelecektir yeryüzüne de Onun ağırlığı göklere de O'dur
gelmiştir ca zamanında
sanki sen ondan haberdar­
mışsın gibi soruyorlar. De 0 0 i u ^ l L i 3İ İ I ^ U i i f u 3 l j j I4 İ P İjL İ
ki: "Onun bilgisi, yalnızca
Allah'ın yanındadır." An­ lâ y e 'le m u n e k s e ra n n â s i v e lu k in n a 'İn d e İlâ hi n im ü h â in n e m â ku l 'a n h â Ihafîyyünjkeenneke
Ihafî;
cak insanların çoğu bunu Allah'ın yanın­ haberdar-
habe
bunu bilmezler insanların çoğu Ancak Onun bilgisi yalnızca De ki ondan sanki sen
dadır Imışsı
ıışsın gibi
bilmezler.
'Î.J'

)Vİ 174 Sûre;7(A'râf, 188-195)

188. De ki: "Benim kendi


44 j J I jU il o jJ : y j ü l t U U VI T j^, V i GOJ üU I V J i kendime, Allah'ın dilediğin­
den başka, ne bir yarar sağ­
Ig a y b e v e le v k ü n tü e 'le m ü İlâ h I m â şâ e İllâ v e lâ d a rra n n e f'a n v lin e fs lâ e m lik ü kul
lama, ne de bir zarar verme
bilinmeyen, gör­ bir yarar Benim kendi ne de imkânım
Eğer ben bilmiş olsaydım Allah'ın dilediğinden başka bir zarar verme De ki imkânım var. Eğer ben bilin­
ünm eyen âlem i sağlama kendime var
E meyen, görünmeyen âlemi
,y j VI t i l i l i ^ ı u j _ y J jı 5. i^ A iliv bilmiş olsaydım, daha çok
hayır yapardım. Kötülük de­
lik a v m in v e b e ş ıru l n e z ıru n v İllâ in e n e ss û ü v e m a m e s s e n iy e m in e Ih a y r le s te k s e rtü nen şey de, benim yanıma
bir toplu­ ve müjdeleyi-
uyarıcı sadece
n Kötülük de- benim yanıma uğra­
hayır daha çok yapardım
uğramazdı. Ben, sadece ina­
luk için ciyim nen şey de mazdı
t
nacak bir topluluk için uyarıcı
ve müjdeleyiciyim."
189. O, sizi tek bir nefisten
zevcehâ m in h â v e c e 'a le m in n e fs in v v â h id e tin v lle z h a le k a k ü m hüve y ü /m ln ı ın yaratan, gönlü kendisine ısın­
ondan da yapandır tek bir nefisten sizi yaratan 0 inanacak
sın diye ondan da eşini ya­
eşini
pandır. O, onunla cinsel iliş­
y ^ y 0 ^ y
f . . 1 0 ^ 0 " j ^ kide bulununca, eşi hafif bir
J I ,!.1 J
- v - ^ - ^ u ----------- ~ V ağırlık yüklendi. Onu biraz ta­
> ; “ t

fe le m m â e s k a le t 1 b ih fe m e r r a t | h a m e le t j fe le m m â t e g a ş ş ih â ile y h â | liy e s k ü n e
şıdı. Ağırlaşınca, ikisi birden
O, onunla cinsel ilişkide gönlü kendi­ kendilerini yetiştiren Allah'a
Ağırlaşınca Onu biraz taşıdı eşi hafif bir ağırlık yüktendi ısınsın diye
bulununca sine şöyle dua ettiler: "Bize sağ­
lam bir çocuk ihsan edersen,
g ^ _ ^ L İ J i ^ G j u , I İ İ 4 J İ j y j u 45 j Ü l 15 İ Ü yemin olsun. Sana şükreden­
lerden olacağız."
m in e ş ş â k ir n le n e k û n e n n e ş a llh a l le în .ite y te n â ra b b e h ü m â j llâ h e d e 'a v â
Bize bir çocuk İhsan kendilerini şöyle dua 190. Fakat Allah kendileri­
yemin olsun. Sana şükredenlerden olacağız sağlam Allah'a
edersen yetiştiren ettiler ne sağlam bir çocuk ihsan
edince, onlara verdiği şey­
6J ijiiL ü iiı lerde Ona ortaklar koşma­
ya başladılar. Allah, onların
'a m m â y ü ş r ik û n i llâ h ü fe te 'â le fım â a b ıh ü m â ş ü ra k â e )ertû c e 'a lâ ş a lih a n fe le m m â a tu h ü m â
ortak koştuklarından yüce­
onların ortak koştukla­ ortaklar Fakat Allab kendilerine
Allah yücedir j Ona başladılar sağlam dir.
rından koşmaya bir çocuk ibsan edince
191. Ona, hiçbir şeyi yara­
1^44 o V j 0 0 a iJ L İt J V L o 0 > 5 ’ j - i j ^ 0 tamayan, kendileri yara­
tılmakta olan varlıkları mı
le h ü m v e lâ y e s te t'û n e y ü h le k ü n vehüm şeyenv m â lâ y e h lü k u . e y ü ş r ik û n e
ortak koşuyorlar?
Ona, hiçbir I varlıkları mı ortak koşu-
onların erişemezler yaratılmakta olan kendileri yaratamayan
şeyi I yorlar? 192. Oysa onlar, onla­
rın yardımına erişemezler,
'*1 '^''^^ ~ ''\t ■' II 'tlo'' “ 't
hatta kendilerini bile kurta­
ramazlar.
sevaun lâ y e tte b i'û k ü m İlâ Ih ü d > v e in te d 'û h ü m y e n ş u r .in v e lâ e n fü s e h ü m n e ş râ n v
kisi de
193. Eğer onları doğru yola
size uymazlar doğru yola {tğer onları çağıracak olsanız kurtaramazlar hatta kendilerim bile yardımına
aynıdır çağıracak olsanız, size uy­
mazlar. Onları ha çağırmış­
O j j lyJİ O jJ I o | 0 o 5 ^ ^ - ^ j» l ^ sınız, ha susmuşsunuz fark
etmez, sizin için ikisi de
m in d û n i İlâ h i lle z n e te d 'û n e ın n e e m e n t ü m ş â m it ı n e d e 'a v tü m û h ü m ! 'a le y k ü m
aynıdır.
Allah'ın dışında taptıklarınızın hepsi Çünkü ha susmuşsunuz fark etmez Onları ha çağırmışsınız sızın ıçın
194. Çünkü Allah'ın dışın­
da taptıklarınızın hepsi, si­
0 O l ; İ J zin gibi kullardır. Eğer sö­
zünüzde doğruysanız, hay­
e le h ü m in k ü n tü m ş â d ik m i le k ü m fe ly e s t e c b û fe d 'û h ü m e m s â lü k ü m i 'ib â d ü n
di onları çağırın da size
Ya, onların haydi onları çağı­
Eğer sözünüzde doğruysan I size karşılık versinler sizin gibi kullardır karşılık versinler!
mı var? rın da
j
195. Ya, onların yürüyecek
ayakları mı var? Yoksa on­
ların tutacak elleri mi var?
b ih â y ü b ş irû n e e 'y ü n ü n y e m le h ü m b ih â y e b tiş û n e e y d in y e m le h ü m b ih â I yem şûne | e rc ü lü n y
Yoksa onların görecek göz­
Yoksa onların Yoksa onla­
onlarla görecek gözleri
mi var?
onlarla tutacak elleri
rın mi var?
onlarla ( yürüyecek ayakları leri mi var? Yoksa onların
işitecek kulakları mı var?
0 O j j h X j ^L3 ö js . ^ ^ ^ s .[S j_ z i* \ J 3 O j » » u.^ O I j l De ki: "Çağırın ortak koş­
tuklarınızı, sonra, bana is­
fe lâ tü n z ir û n kdûni summe ş ü ra k a e k ü m d 'û k u li b ih â v e s m e 'u n e 'z â n ü n y e m le h ü m tediğiniz tuzağı kurun, hay­
haydi haydi bana bir an bile bana istediğiniz Yoksa onla­ di haydi bana bir an bile
sonra ortak koştuklarınızı Çağırın D eki onlarla işitecek kulakları
_ _ jö ^ ^ h r m a ^ a ^ ^ ^ tuzağı kurun rın mı var?
göz açtırm ayın!"
SÛre:7(A'm f, 196-206) 175 Wû

196. "Ç ünkü benim koru­


yucum ve kurtarıcım, kita­
bı indiren A llah 'tır. O, her v e lle z ın e te d 'û n e ş ş â llh în I y e te v e lle vehüvej Ik itâ b e llez; n e z z e le llâ h ü v e liy y iy e ınne
zaman iyi ve doğru kulları­ Sizin taptıklarınız ise
her zaman iyi ve doğru koruyuculuk
O kitabı indiren Allah'tır
benim Çün­
kullarına eder koruyucum kü
na koruyuculuk ve kurtarı­
cılık eder." i ^ o y °

197. Sizin Onun dışında


taptıklarınız ise, ne size yar­ v e in te d 'û h ü m y e n ş u ru n v e lâ e n fü s e h ü m lâ y e s te tî'û n e n e ş ra k ü m m in dûnlh:
dım edebilirler, ne de ken­ Eğer onları çağıracak olsanız yardımları dokunur ne de kendilerine ne size yardım edebilirler Onun dışında
dilerine yardımları dokunur.
t
198. Eğer onları doğ­ o -i ^

ru yola çağıracak olsanız,


fv A j y io jiiP
duymazlar. Onların sana lâ y ü b ş irû n vehüm lle y k e y e n z u ru n e v e te r a h ü m lâ y e s m e 'û ile Ihüda

bakıp durduklarını görür­ I Ancak


görmezler sana bakıp durduklarını Onları görürsün duymazlar doğru yola
I onlar
sün. Ancak onlar görmez­
ler.
199. Sen, affetm e yolunu
tut, iyi ve güzel olanı da v e lm m â y e n z e g a n n e k e 'a n i Ic â h ilîn v e e 'rid b il'u r fi v e /m ü r l'a fv e huzi

em ret, kendini bilmezler­ iyi ve güzel olanı Sen, affetme


sana gelecek olursa kendini bilmezlerden uzaklaş emret tut
da yolunu
den uzaklaş!
200. Şeytandan sana her­
1 ^ 1 « f i l O İ O ^ ^ d u P j i 5.
hangi bir ayartm a gelecek
olursa, hemen Allah'a sı­ lle z in e tte k a v in n e 'a lım s e m î'u n innehû| b illâ h fe s te 'lz nezgun m in e ş ş e y tâ n i

ğın. Şüphesiz O, çok iyi işi­ Şüp­ hemen herhangi


Allah'tan korkanlar Muhakkak çok iyi bilendir çok iyi işiten sığın Şeytandan
hesiz O Allah'a bir ayartma
ten, çok iyi bilendir. E

201. Muhakkak Allah'tan 'O ^ J ^ Ij l j IJ jvj ûUapzJI ^ £.u.ı.a I


korkanlar, kendilerine şey­
tandan bir vesvese geldi­ v e ih v â n ü h ü m fe iz â h ü m m ü b ş irû n te z e k k e rû m in e ş ş e y tâ n i tâ îfü n m I izâ m essehüm

ğinde, Allah'a sığınmayı Şeytanların


derhal basiretlerine sahip olurlar | şeytandan bir vesvese
kardeşleri ise
hatırlarlar, derhal basiret­
lerine sahip olurlar.
202. Şeytanların kardeşle­
ri ise, onları sapıklığa sü­ le v lâ tte b e y te h â 1 k â lû 'b iâ y e tin v e iz â le m t e /t ih im lâ y ü k ş ir û n sümme f î ig a y y l yem üddûnehüm

rüklerler, sonra bir daha Onu kendin derleyip 1 bir Sen onlara | bir daha yakalarını
[ derler sonra sapıklığa | onları sürüklerler
getirseydin yal 1 mucize getirmediğin zaman 1 bırakmazlar
yakalarını bırakmazlar.
203. Sen onlara bir mucize 3J U l J i i I j I j i
y i L v a ->
getirm ediğin zaman, "Onu
0 - ? Cyi
c
kendin derleyip getirseydin vehüden j m ir r a b b ik ü m i b e s â îru h azâ m ir r a b b î ile y y e m â yûhâ e tte b i'u in n e m â kul
! i
Bu Ben,
ya!" derler. De ki: "Ben, hidayet ] Rabbinizden gelen | delillerdir Rabbimden bana vahiy edilene uyarım De ki
Kur'ân ancak
ancak Rabbimden bana
s
- 1»
vahiy edilene uyarım. Bu
4 ^ .
Kur'ân, Rabbinizden ge­ ■JJ
len delillerdir. Ayrıca iman v e e n ş itû le h û fe s te m i'û Ik u râ n ü v e iz â k u r ie y ü /m in û n lik a v m in y v e ra h m e tü l
edecek bir topluluk için hi­ susun onu hemen dinleyin Kur'ân okunduğu zaman Ayrıca iman edecek
bir topluluk
ve rahmettir
için
dayet ve rahm ettir."
0 .
204. Kur'ân okunduğu za­ ♦♦ ♦ * f _ i
diO L a ...iv İ| j İ - V , “’y
man hemen onu dinleyin, ~ 1 kJ
V
>
susun. Umulur ki merha­ v e h ıfe te n i te d a r ru 'a n v ; fı n e fs ik e ra b b e k e vezkür le 'a lle k ü m tü r h a m û n
m et olunursunuz. ve korkarak yalvararak içinden Rabbini zikret Umulur ki merhamet olunursunuz
205. Sabahları ve akşam ­
ları Rabbini içinden, yal­
ö \ ^ \ ^ t jS ji V j J L s ö V I j J J u iJ U J ^ J _ p 9 e jl O j j j
vararak ve korkarak gizli­
ce ve alçak bir sesle zik­ ! m in e ig â filın v e lâ te k ü n m v e lâ ş a li b ilg u d ü v v l v e d û n e Ic e h ri m in e Ika vli
ret, sakın gafillerden olma. Zira sakın gafillerden olma ve akşamları Sabahları gizlice ve alçak bir sesle
206. Zira Rabbinin yakının­
da olanlar. Ona ibadet e t­
m ekten çekinmezler, her
zaman Onu teşbih ederler, yescüdûn v e le h tıi v e y ü s e b b ih û n e h û I 'a n 'Ib â d e tlh î lâ y e s te k b ir û n e lle z in e i n d e ra b b ik e
yalnız Ona secde ederler. I yalnız [ her zaman Onu teşbih
secde ederler Ona ibadet etmekten I çekinmezler Rabbinin yakınında olanlar
I Ona I ederler
ISecdej
1V I 176 Sûre: 8 (Enfâl, 1-8)

«x|'C . ^ ° X x ' j So' C x « ^ * ^ x 1 | T * V t | x x 8 . ENFAL SURESİ


o I o jJ i- j- t u j j J U L j 211 8 j
Medine döneminde hic­
ENFÂL ENFÂL SURESİ retin ikinciyüında Be­
dir savacından sonra
inmiştir. 75 âyettir.
1
. ^ 1 ^ 1 Rahmân ve Rahîm olan
o -« -
Allah'ın adıyla.
rra h ım llâ h irr a h m .ın i b is m i
1. Sana ga n im e tle rin
ve Rahim Rahman olan Allah'ın İsmiyle
(nasıl b ö lü ştü rüle ceğ ini)
E *
soruyorlar. De ki: "G a­
i j J ü ^ i j a il Ij İ j Iİ - i j ı ü V I j i J iü v ı n im e tle r, A llah ve rasu­
v e e ş lih û I llâ h e i fe tte k û v e rra s û l i lillâ h i le n fâ lü i k u li 'a n i le n fe l y e s e lû n e k e lünündür. Onun için siz
i Allah'- ganimetlerin (nasıl g e rçe kte n m ü m in le rse ­
düzeltin korkun da ve rasulünündür Allah Ganimetler I De ki Sana soruyorlar
tan bölüştürüleceğini!
niz, A lla h 'ta n korkun da
birbirinizle aranızı düzel­
Ldl , u li tin , A llah 'a ve rasulüne
Im ü /m in û n e ı in n e m â in k ü n tü m m ü /m in in v e ra s û le h û I llâ h e v e e t 'û z â te b e y n ik ü m ita a t e d in ."

Müminler ancak Onun için siz gerçekten müminlerseniz ve rasulüne | Allah'a | itaat edin birbirinizle aranızı 2. M ü m in le r ancak şu
kim se lerd ir: A llah anıldığı
zam an yürekleri ürperir,
kendilerine Onun a y e tle ­
im â n e n v i z â d e th ü m jâ y â tü h i 'a le y h im v e iz â tü liy e t | k u lû b ü h tim v e c ile t llâ h ü izâ z ü k ira lle z n e ri okunduğu zam an (bu
imanlarını I artınr j in d ile rin e
kendilerine yürekleri ürperir
ü r,^rir |anıldığı zaman ji
| Allah janıldığı okunanlar, onların) im a n­
larını artırır, bir de onlar

0 Ö j j L ft^ J 6 ) IÖ Rablerine teve kkül e d er­


ler.
y ü n fik û n i v e m im m â ra z e l< n â h ü m i ş ş a l ite e lle z n e y ü k .m û n e y e te v e k k e lû n v e 'a lâ r a b b ih im
3. O nlar nam azı d o sd o ğ ­
kendilerine nzık olarak verdik­
infak ederler Onlar namazı | dosdoğru kılariar tevekkül ederler : bir de onlar Rablerine
lerimizden ru kılarlar, kendilerine nzık
E X •>« A olarak verdiklerim izden in­
î4 (3j j j ® J li_j> û y L J I J-ü Jİ fak ederler.

v e riz k u n k e r m vem egfiratünv 'in d e r a b b ih im | d e ra c â tü n ' le h ü m ı hakkâ i Im ü /m in û n e ılâîke h ü m ü 4. iş te ge rçek m üm inler,


1 Onlsrs onlardır. Onlara Rableri
ve bol nak bağışlanma Rabferi katında dereceler |\ gerçek i müminler işte onlardır
katında de rece ler, bağış­
lanm a ve bol nzık vardır.
5. Nasıl ki, Rabbin hak
le k â rih û n m in e Im ü /m in n e îv e in n e fe r k a n m | b iih a k k i | m im b e y tik e ira b b ü k e l e h ra c e k e ke m â uğruna (savaş için) seni
bunu istemiyorlardı | müminlerden i bir grup I hak uğruna I evinden I Rabbin i ^ evinden çıkarm ıştı, m ü ­
m in lerd en bir grup bunu
istem iyorla rdı.
6. O rtaya çıkm ışken hak
vehüm l ile Im e v ti yüsâkûne i keenne m â b e 'd e m â te b e y y e n e i f î Ih a k k i y ü c â d ilû n e k e
konusunda seninle ta r­
onlar ölüme sürükleniyorlardı Sanki Ortaya çıkmışken hak konusunda i seninle tartışıyorlardı tışıyorlardı. Sanki onlar,
göz göre göre ölüm e sü­
rükleniyorlardı.
7. O zam an A llah size,
v e te v e d d û n e i e n n e h â le k ü m ih d e ttâ îfe te y n i llâ h ü I y e 'id ü k ü m ü I v e iz y e n z u ru n
size vaat edi­
iki şeyden birinin sizin
istiyordunuz sizin olmasını iki şeyden birinin Allah O zaman göz göre göre
yordu olm asını vaa t ediyordu.
Siz ise, güçsüz olanın si­
zin olm asını istiyordunuz.
C
e n n e g a y r a z â ti ş ş e v k e ti
Oysa A llah , sözleriyle
v e y e ls ta 'a I b ik e lim â tih | Ih a k k a e n y y ü h i(< k a ! llâ h ü : v e y ü r d ü te k û n ü le k ü m
hakkı ortaya koym ak ve
ve kazımak | sözleriyle j hakkı ortaya koymak j j istiyordu | sizin olmasını Siz ise. güçsüz olanm
kâfirlerin de kökünü kazı­
E
V m ak istiyordu.
oj-s’ 3J3 8. Böylece, günahkârlar
Im ü c rim û n v e le v k e rih e Ib â tile v e y ü b tile | Ih a k k a | liy ü h ik k a d â b ira Ik â fiıin iste m e se de, hakkı o rta ­

Böylece, günahkâriat istemese de batılı da


yok etmiş
hakkı i ortaya çıkarmış kâfirlerin de kökünü ya çıkarm ış, batılı da yok
olacaktı
etm iş olacaktı.
Sûre:8 (E n fâl,9-16) 177 1VV

9. O vakit siz Rabbinizden


yardım diliyordunuz. O, si­ b ie lfin m m in e Im e lâ îk e ti m üm iddüküm : e n n le k ü m | fe s te c â b e jr a b b e k ü m te s te Ş is û n e | iz
zin duanıza, "Ben size ardı size yardım O, sizin I şeklinde karşıhk ver- İRabbinuden
bin melekle Ben duanıza î m işti ! ™DOinızaen yardmrSSyordunuz
ardına gelen bin melekle edeceğimi
A Jİ
yardım e d ece ğim !" şek­ E Jİ

linde karşılık verm işti.


10. Allah bunu sırf size v e m â n n e ş ru k u lû b ü k ü m b ih: v e lite tm e în n e : büŞT" illâ llâ h ü v e m â c e 'a le h , m ü rd ifin
müjde olsun, bununla
Yardım ABah i bunuyapm ştı ardı ardna gelen
kalpleriniz yatışsın diye
t .
yapmıştı. Yardım an­
cak Allah'tandır. Gerçek­
ten Allah çok güçlüdür, emenetenm m ü 'â s e . yügaşşküm ü iz h a k im 'a z z ü n llâ h e in n e m in 'h d i İlâh
işi sağlam yapan ve yap­ Gerçek
**tşarelî"' olmak üzere uyku | sizi haline sokmuştu O vakit hikmet sahibidir çok gûçükUr ABah Aüah'taıdır ancak
tığında bir hikm et bulu­ ten

nandır.
1 1 . 0 vakit sizi, kendi ka­ 6 ^ J > s ; j

tından bir güven işare­ 'a n k ü m v e y ü z h ib e ; b ihı liy ü ta h h ir a k ü m j m âel | m in e s s e m â i 'a le y k ü m | v e y ü n e z z ilü j m inh ü
ti olmak üzere uyku hali­ bU” ’ i İren d i
sizden gidermek j ı sizi temizlemek | bir su | Gökyüzünden size ! "* ıy o r
ne sokm uştu. Gökyüzün­
Jİ >
den size bir su indiriyor,
bununla sizi tem izlem ek, jio > ı ı iv ı o 44^45 ^3445 j

sizden şeytanın pisliğini İZ le k d â m b ih i v e y ü s e b b ite 'a lâ k u lû b lk ü m v e liy e r b k a ric z e ş ş e y tâ n i


gidermek, kalplerinizi bir­ bu­ sağlamlaştırmak
o vakit ayaklarıma kaillerinizi I birbirine bağlamak şeytanın piskğn
birine bağlamak, bununla nunla istiyordu

ayaklarınızı sağlam laştır­


mak istiyordu.
12. O vakit Rabbin, m e­ s e ü lk lle z n e â m e n û fe s e b b itû i m e 'a k ü m i e nn" ile Im e lâ îk e ti ra b b ü k e yû h
leklere şöyle vahiyde bu­ I sızinie bera- vahiyde
salacağım haydi imam olanları destekleyin Ben meleklere şöyle Rabbm |
lundu: "Ben, sizinle bera­ ! berim bulundu
Jİ Jİ
berim , haydi imanı olan­
ları destekleyin. Ben,
kâfirlerin yüreklerine kor­
m in h ü m v e d r ib û fe v k a le 'n â k i fe d r ib û r r u 'b e f k u lû b i lle z n e k e fe rû
ku salacağım, hemen bo­
onlarm j vurun ; hemen boyunbnmn üzerine vurun korku Ben, kâfirlerin yüreklerine
yunlarının üzerine vurun,
onların bütün parm akları­
na vurun." U j - l j j < tü l U j \ i jJ L o i L j vdJ j 0

13. Böyle (yapın), çünkü v e ra s û le h llâ h e y ü ş â k ik i j vem eny ı v e ra s û le h i llâ h e I şâkkû jb ie n n e h ü m j z a lik e : k ü lle b e m n
onlar, Allah ve rasulüne
verasulüne |Allah'a| karşıgefose i Kim | verasulüne | ABah jkarşıgelditer çünkü onlar Böyle lyapın): bütün parmakianna
karşı geldiler. Kim Allah'a
ve rasulüne karşı gelirse,
bilsin ki, Allah'ın cezalan­ jL İ J I , 0 ^ jJ s IS J J ö i j i j 3 j 1 3 j 0 ijL İ Ü I ^ 1

dırması, şiddetlidir.
'a z â b e n n â r lilk â fir n e veennej fe z û k û h ü z â lik ü m ş e d d ü IT tâ b fe in n e llâ h e
14. İşte bunu tadın. Şüp­ cehennem azabı
i bilsin ki,
i kâfirlere vardır Şüphesizi tadat İşte bunu cezalanduması, şiddetlidir
Alah'm
hesiz kâfirlere cehennem
azabı vardır.
15. Ey iman edenler! Ordu
halinde kâfirlerle karşılaş­ fe lâ tü v e llû h ü m ü ze h fe n lle z n e k e fe rû izâ le k tü m ü yâ e y y ü h â lle z n e a m e n û
tığınız zaman, artık onlara artık onlara dönmeyin Ordu halinde kâfirlerle karşılaşlrğaırz zaman Ey enan edenler!
arkanızı dönm eyin.
E , o
16. Kim böyle bir günde,
dönüp çarpışmak için geri
çekilm e veya diğer bir m ü te h a y y iz e n ev I I k it â lin ■ m ü te h a r r ife l illâ d ü b t r a h û j y e v m e îz in y ü v e llih im : vem eny le d b a r
birlikte yer | | dönüp çarptş- böyle bir onlara
grupla birlikte yer tu tm a ­ geri çekilme dışmda arkastm Kim arkanzı
tutmamn ! m akıçtn günde dönerse
nın dışında onlara arkası­
nı dönerse, muhakkak o,
0 j - k - s â - d u J l i. L - X - > "g O j L o j y _ ‘y o ı_ j- s 2 a _ X .j t C j XA3 a J l3
Allah'tan bir gazaba uğ­
ramış olur. Onun varacağı Im e ş îr v e b i/s e cehennem v e m e / v r h ı ; 1 m in e İlâ h i i b ig a d a b in m bâe fe k ad ilâ fie tin
yer, cehennem dir. O ise, Onun varacağı Jğrartaş m u h ^ -
akibettir 0 ise, ne kötü j cehennemdir Allah'tan 1 bâ gazaba diğer bir grupla
olur kako
ne kötü akibettir!
) VA 178 Sûre :8 (Enfâl, 17-25)

3 ü J 313 Ü 5 U s ü ü i a il ^ 17. Onları siz öldü rm e di­


niz. A ncak onları Allah öl­
ra m â I llâ h e | v e k ık in n e I iz r a m e y te ' v e m â r a m e y te | k a te le h ü m llâ h e v e la k in n e i fe le m te k tü lû h ü m
dürdü. A ttığın zaman da
attı Allah Ancak I Attığın zaman da sen atmadın onları öldürdü Allah Ancak j Onları siz öldürmediniz sen atm adın. A ncak A l­
O lah attı. Allah, bunu m ü ­
O Jl
\ - • t -* 11 ^ t î" m inleri güzel bir im tihanla
C '- T ’ "
denem ek için yaptı. Ger­
z â lik ü m 'a lim s e m î'u n j llâ h e ı in n e İDelâen h a s e n â j m in h ü ı Im ü /m in ın e , v e liy ü b liy e
çekten Allah, çok iyi işi­
Gerçek­
Bunu gördünüz çok iyi görendir çok iyi işiten Allah güzel bir imtihanla ondan Allah, bunu müminleri i ten, çok iyi görendir.
ten

18. Bunu gördünüz, şüp­


hesiz Allah, kâfirlerin te d ­
birini zayıflatm aktadır.
Ife th fe k a d c â e k ü m ü in te s te ft ih û k e y d i Ik â firin m û h in ü llâ h e veenne
zayıflatmak-1 şüphe- 19. (Ey kâfirler!) Zafer is­
işte zafer sizin aleyhinizde geldi (Ey kâfirler!) Zafer istiyorsanız kâfirlerin tedbirini
tadır !
tiyorsanız, işte zafer sizin
aleyhinizde geldi. Eğer sa­
o J j O İ J y ir ^ u l j l vaştan vazgeçerseniz, bu
'a n k ü m v e le n tü g n iy e n e 'u d v e in te 'û d û le k ü m I h a y ru l fe h ü v e ^ v e in te n te h û sizin için daha hayırlı olur.
Biz de Yok, (savaşmak için) daha hayırlı Eğer savaştan vazgeçer­ Yok, (savaşm ak için) d ö ­
size fayda vermez sızın ıçın bu
döneriz dönerseniz olur seniz
nerseniz, Biz de döneriz.
y
O zam an askeriniz ne ka­
v 3 _ jjJ I ^ ^ ^ < U )I û l j l ® X dar çok olursa olsun, size
m e 'a Im ü /m in in llâ h e v e e n n e v e le v k e s ü r a t , şeyenv j fie tü k ü m zerre kadar fayda vermez.
yâ e y y ü h â lle z în e
Şüphesiz Allah, m üm inler­
Ey edenler! müminler!e beraberdir Allah Şüphesiz ne kadar çok olursa olsun j zerre kadar askeriniz
le beraberdir.
E o ~3 '
S^ İ J \ } J p V j İJ j- ^ 3 j aİJİ lühU.1 l>-U 20. Ey iman edenler!
A llah'a ve rasulüne ita ­
v e e n tü m te s m e 'û n 'a n h ü v e lâ te v e lle v I v e ra s û le h u i llâ h e i e tî'û âm enû a t edin, işitip durduğu­
ondan yüz çevirmeyin ve rasulüne Allah'a i itaat edin nuz halde ondan yüz çe­
işitip durduğunuz halde i

virm eyin.
21. İşitm edikleri halde,
" İş ittik !" diyenler gibi de
ş e rra d d e v â b b i in n e v e h ü m lâ y e s m e 'û n s e m i'n â k e lle z in e k â lû v e lâ te k û n û olmayın.
yeryüzünde yaşayanların i
Çünkü 1 işitmedikleri halde "işittik!" diyenler gibi de olmayın 22. Çünkü Allah katında
en kötüsü
yeryüzünde yaşayanların
en kötüsü, hakkı akılları­
na koym ayan sağır ve dil­
h a y ra l | f ih im j llâ h ü | v e le v 'a lim e lle z în e lâ y e 'k ilû n I Ib ü k m ü 1 şşum m ü | 'in d e İlâ hi
sizlerdir.
bir hayır onlarda i Allah j görseydi hakkı akıllarına koymayan İve dilsizlerdir) sağır ^ Allah katında
23. Allah, onlarda bir ha­
yır görseydi, e lb e tte onla­
ra işittirird i. Bu hallerinde
(hakkı) kulaklarına sok-
y â e y y ü h â lle z în e tm e n û v e h ü m m ü 'r id û n le te v e lle v v e le v e s m e 'a h ü m le e s m e 'a h ü m
dönüp gider­ Bu hallerinde (hakkı) elbette onlara
saydı, yine aldırmazlar,
Ey iman edenler! yine aldırmazlar
lerdi kulaklarına soksaydı işittirirdi dönüp giderlerdi.
24. Ey iman edenler! Sizi,
kendinize hayat verecek

e n n e llâ h e v e 'le m û lim â y ü h y ık ü m izâ d e 'â k ü m v e lir r a s û li llllâ h i s te c ıb û şeylere çağırdığı zaman,
kendinize hayat verecek A llah'a ve rasule olum lu
Allah'ın bilin Sizi, çağırdığı zaman ve rasule Allah'a olumlu karşılık verin
şeylere karşılık verin. A llah'ın ki­
3
şiyle kalbi arasına girdi­
I j_2jİS O o j j —'2" - ^ *-Us 5j —^ J ğini, gerçekten sizin he­
ile y h i tü h ş e r û n veennehû v e k a lb ih ı b e y n e Im e ri pinizin Ona döndürülece­
fitn e te l | v e tte k û
gerçekten sizin hepini­ ğini bilin.
azaptan I sakının döndürüleceğini kalbi kişiyle arasına
zin Ona
25. İçinizden sadece zul­
t.
m edenlere dokunm akla
0 c j l i * J 13 ^ 16 11 > L L p I j L>- |^.SLÜ i j-oJlİİ» P» 3 1 ^ kalm ayacak olan azaptan
ş e d ıd ü n k â b je n n e llâhe! v e 'le m û | hâşşah i m in k ü m lle z n e z a le m û j lâ tü ş 'b e n n e sakının. A llah'ın cezalan­
cezalandırmasının şiddetli oldu- j ^||gf,'|p I dokunmakla kalma- dırmasının şiddetli oldu­
bilin sadece içinizden zulmedenlere
ğunu_____________ ^_________ I yar ak olan
ğunu bilin.
Sûre :8 (Enfâl, 26-33) 179 w<\

ol O V .O İ j ' ^ l ^ j  * ».b a »■'o J -a -L s j \ \


26. Düşünün ki, siz bir za­
e n y y e te h a tta fe k ü m ü te h â fû n e f î le rd i m ü s te d 'a fû n e k a lîlü n m e n tü m iz vezkürû
m anlar yeryüzünde hırpa­
bir za­
lanıp duran azlıktınız, in­ sizi yok edivermesinden korkuyordunuz yeryüzünde hırpalanıp duran azlıktınız siz
manlar
Düşünün ki

sanların sizi yok ediver-


m esinden korkuyordunuz.
Öyleyken O, sizi barındır­
dı, yardımıyla sizi destek­ le 'a lle k ü m te ş k ü r û n i m in e tt a y y ib â ti j v e ra z e k a k ü m i bi n e ş ri hî ve eyye d e küm fe â v â k ü m i nnâsü
°V '® V k e n O j
ledi, şükredesiniz diye te ­ şükredesiniz diye temiz olan şeylerden size rızıklar verdi yardımıyla sizi destekledi
SIZI barındırdı I
miz olan şeylerden size rı-
zıklar verdi.
27. Ey iman edenler!
Allah'a ve rasulüne iha­
e m â n â tik ü m vete h ûn C İ v e rra s û le llâ h e j lâ te h û n û y â e y y ü h â lle z ın e âm en û
ihanet etmiş
net etm eyin, (eğer ihanet emanetlerinize
olursunuz
ve rasulüne Allah'a j ihanet etmeyin Ey iman edenleri

ederseniz) bile bile em a­ V

netlerinize ihanet etm iş


olursunuz.
v e e n n e llâ h e f itn e tü n v v e e v lâ d ü k ü m e m v â lü k ü m ennem â v e 'le m ü v e e n tü m te 'le m û n
28. Mallarınızın ve çocuk­
birer imtihan
Allah'ın ve çocuklarınızın Mallarınızın ancak bilin (eğer ihanet ederseniz! bile bile
larınızın birer im tihan ara­ aracı olduğunu
cı olduğunu, Allah'ın ka­ ^ o " t

tında büyük bir ecrin bu­


lunduğunu bilin.
le k ü m y e c 'a l llâ h e in te tt e k û y â e y y ü h â lle z ın e â m e n ij e c ru n a z ım 'indehü
29. Ey iman edenler! (karşı gelmekten) Büyük bir ecrin bulundu­
bir ölçü verir Allah'a Ey iman edenleri katında
Allah'a (karşı gelm ekten) korunursanız ğunu

korunursanız, size furkan, t y y y o


hakkı batıldan ayıran bir
ölçü verir, sizin kabahat­
z û Ife d li l'a z im v e llâ h ü le k ü m v e y e g fir 'a n k ü m s e y y iâ tik ü m v e y ü k e ffir fü rk â n e n v
lerinizi örter, sizi bağışlar. furkan hakkı
büyük İhsan ve ikram sahibidir Allah sizi bağışlar sizin kabahatlerinizi örter
Allah, büyük ihsan ve ik­ batıldan ayıran
ram sahibidir.
30. Hani bir zamanlar
kâfirler seni tu tu p bağla­ y ü h r ic û k ev I y e k tü lû k e ev ! liy ü s b itû k e lle z ın e k e fe m b ik e yem küm veiz
mak veya öldürm ek veya tuzak kuru­ Hani bir
sürüp çıkarmak için [ veya öldürmek veya seni tutup bağlamak I kâfirler sana
sürüp çıkarm ak için sana yorlardı zamanlar

tuzak kuruyorlardı. Onlar


tuzak kurarlarken, Allah f v
11 c
^
lit 0,3 j
^ ^yy

da onların kurdukları tu ­
'a le y h im v e iz â tü tlâ h a y m Im â k irın v e llâ h ü İlâh veyem küm v e y e m k ü rû n e
zakları bozuyordu. Allah, Allah onların kurduk­ Onlar tuzak kurar­
Onlara okunduğu zaman tuzakların hayırlısını kurar Allah ları tuzakları
tuzakların hayırlısını kurar. da
bozuyordu
larken

31. Onlara ayetlerim iz


okunduğu zaman, "Biz
J - 4 ? L - Ü i.j i L J o jJ l İ M I İ U İU I
bunu işittik, istesek bu­ illâ in h â zâ m is le h âzâ le k u ln â le v n e ş â ü k a d s e m i'n â kâ lû ö yâtünâ
nun gibisini biz de söyle­
başka: Bu bunun gibisini biz de söyleriz istesek Biz bunu işittik diyorlardı ayetlerimiz
riz. Bu, eskilerin efsanele­
rinden başka bir şey de­
ğ il!" diyorlardı.
32. Bir keresinde, "Ey m in 'in d ik e h ü v e Ih a k te in k â n e h azâ llâ h ü m m e i k â lû v e iz e s â t r u le v v e lm
Allah'ım ! Eğer bu. Se­ Senin tarafından
hak bir kitap ise Eğer bu Ey Allah'ım! demişlerdi
Bir kere­
eskilerin efsanelerinden
gelmiş sinde
nin tarafından gelm iş hak
bir kitap ise, durm a üze­
rimize gökten taşlar yağ­
s*
dır veya bize acı veren bir llâ h ü i vem â kâne b i'a z â b in e lîm / t in â I evi i m in e s s e m â i j h ic â ıa te n m 'a le y n â | fe e m tir
azap gönder!" dem işlerdi. durma üzeri-
yağdır
Allah değildir acı veren bir azap bize gönder; veya gökten taşlar
33. Hâlbuki sen onların e
arasındayken, Allah on­ y

lara azap edecek değildir.


Onlar, bağışlanma diler­ v e h ü m y e s te g fir u n m ü 'a z z ib e h ü m j llâ h ü | vem â kâne v e e n te f ih im I liyü 'a zzib e h üm
lerken de Allah kendileri­ kendilerine azap Hâlbuki sen onların ara-
Onlar, bağışlanma dilerlerken de Allah değildir onlara azap edecek
edecek
ne azap edecek değildir.
^A * 180 Sûre:8 (Enfâl, 34-40)

X Jl X
j a» 1 1 A ] 1 » i " a İ I
r V ♦ 4 - ^

'a n i Im e s c id i Ih a râ m i yeşuddûne vehüm llâ h ü e llâ y ü 'a z z ib e h ü m ü | v e m â le h ü m 34. A llah 'ın kendilerine
kendilerine azap etm e­ azap e tm e m e s i için ne­
müminlerin Mescid-i Haram'a girmesini 1 engeHiyoriar Onlar Allah'ın neleri var?
mesi için
leri var? Onlar, m ü m in le ­
rin M e s c id -i H aram 'a gir­
> > 2 l ^ U s
m e sin i engelliyorlar. Üs­
e k s e r a liü m v e ld k in n e Im ü tte k û n e İllâ in e v liy â u h û e v liy â e h | vem â kânû te lik ona hizm et e tm e ye
sade­ Ona hizmet etmeye ehil Üstelik ona hizmetj ehil de değiller. Ona hiz­
onlannçoğu Ancak muttakılerdir değiller
ce olanlar etmeye ehil de
m e t e tm e ye ehil olan­
% ^
lar, sadece m u tta k ile r-
dir. A n ca k onların çoğu,
v e te ş d iy e h | m ükâenv İllâ 'in d e Ib e y ti v e m â k â n e ş a lâ tü h ü m lâ y e 'le m û n bunu bilm ezler.
el çırpmaktan j
sadece Kabe'deki Onların namazları bunu bilmezler 35. Onların Kâbe'deki na­
ih a r p t t i r
ibarettir W

* f o ^ f a fi mazları, sadece ıslık çalıp


.0 ^« ı_« j I J^j U el çırpm akta n ib a re ttir. O
y
halde inkârcılığınızdan
y ü n fik û n e lle z ın e k e fe rû i In n e b im â k ü n t ü m t e k fü r û n l'a z â b e fe z û k û
dolayı azabı tadın.
Şüphe
harcarlar inkâr edenler O halde inkarcılığınızdan dolayı azabı tadın
yok ki 36. Şüphe yok ki inkâr
edenler, m allarını, in ­
sanları A llah'ın yo lu n ­

'a n s e b ili İlâ h liy e ş u d d û I e m v â le h ü m


dan uzaklaştırm ak için
'a le y h im te k û n ü ^ümme fe s e y ü n flk û n e h â
sonra harcarlar. Onlar, bunu
kendilerine olacak Onlar, bunu yine harcayacaklar insanları Allah'ın yolundan uzaklaştırmak için mallannı
bu yine harcayacaklar, son­
ra bu, kendilerine yü­
0 Ü J X ,g : > fv - ^ ö J - rek acısı olacak, so­

liy e m z e y ü h ş e ru n ilâ c e h e n n e m e v e lle z n e k e fe r û y ü g ie b û n jsümmq h a s ra te n


nunda m ağlup olacak­
toplanıp sevk edilecek­ lar. inkârcılıklarında ıs­
ayıracak cehenneme inkârcılıklarında ısrar edenler | mağlup olacaklar! yürek acısı
lerdir rar edenler, top lan ıp c e ­
h e nn em e sevk e d ile ce k­
J—
W • —A k
♦♦ lerdir.
X X
b e 'd a h u 'a lâ b e 'd in Ih a b s e v e y e b a le m in e t ö y y i b i lh a b :te : llâ h ü 37. Böylece Allah, m u r­
;Böylece darı te m izd e n ayıracak,
üst üste murdar olanları bindirip | temizden murdarı
i Allah
m urd ar olanları ü st üste
X ^ . J ^ o ^ ^ A X i- o s,
bindirip hepsini yığacak,
J -9 î- J J ^ - 3
to p u n u ceh en ne m e ko­
kul Ih â s irû n û lS îk e h ü m ü f. cehennem f e y e b a le h u c e m î'a n i fe y e r k ü m e h û yacaktır. İşte onlar, hüs­
şöyle de j hüsrana uğrayanlardır işte onlar cehenneme topunu koyacaktır i hepsini yığacak rana uğrayanlardır.

X o 38. İnkâr edenlere şöyle


I - * ^ y
o I j

li U ^ j-a -Â j 13
y ** *
jJÜ de: "E ğer yaptıklarından
vazgeçerlerse, g e çm iş­
v e in y y e 'û d û m â k a d s e le f lehüm | yügfer in y y e n te h û lille z in e k e fe r û
te ki günahları bağışlanır.
Yok, yine isyana dönerierse geçmişteki günahları! bağışlanır inkâr edenlere Yok, yine isyana dö ne r­
1« lerse, önceki to p lu lu kla ­
ra uygulanan ilahi kanun
g e çti, (onu b e kle sinler)."
f ltn e tü n v lâ te k û n e h a ttâ v e jâ t ilû h ü m s ü n n e tü le v v e lîn fe k a d m e d a t
Siz ortalıkta önceki topluluklara uygulanan ilabi 39. Siz ortalıkta bir fitn e
kalmayıp kadar anlarla cibad edin I geçti, (onu beklesinler)
bir fitne kanun kalm ayıp din, bü tünü yle
Jl ' i X . E , i .
X X 1 X » X 1 X
A llah'ın oluncaya kadar,
> ı ^ 1 û 1 îr
n onlarla cihad edin. Eğer
X
yaptıklarından vazg eçe r­
beşr b im â y e 'm e lû n e fe in n e llâ h e fe in i n te h e v ; lillâ h Ik ü llü h û ddmü veyekûne
ıEğer yaptıklarından vazge- Alla­ bütü­ lerse, Allah, onların ya p ­
görmektedir onlann yaptıklarını I Allah din oluncaya
: çerlerse h'ın nüyle tıklarını g ö rm e kte d ir.
40. Yok, vazg eçm e zler­
se, bilin ki, Allah, sizin
n n e ş ır ! v e n i'm e ( Im e v lâ n i'm e m e v k ik ü m ; e n n e llâ h e ' fe 'le m û ‘ v e in te v e lle v koruyucunuzdur. O, ne
0, ne sizin koruyucu- 1 güzel koruyucu, ne güzel
yardımcıdır j ne güzel j koruyucu güzel Allah i bilin ki 1 vazgeçmezlerse
nuzdur i
yardım cıdır!
^ u ü iiS ^
Sûre:8 (Enfâl, 41-45) 181

J iy i p U -S 1 1

41. Biliniz ki, ganimet v e llr a s û li v e liz î I k u r b i hum üsehû lillâ h i fe e n n e m in ş e y in g a n im tü m ennem a v e 'le m û

olarak aldığınız herhan­ herhangi bir ganimet olarak şüphesiz o


ona yakınlığı olanlara peygambere beşte biri Allah'a Biliniz ki
şeyin aldığınız şeyler ki
gi bir şeyin beşte biri,
I > 0 '
Allah'a, peygambere,
L-» I I J İI
ona yakınlığı olanlara,
yetimlere, yoksullara ve b illâ h l : in k ü n tü m a m e n tü m v e b n i s s e b ili v e lm e s â k n i v e ly e tâ m a

yolda kalmışlaradır. Eğer Allah'a |


Eğer siz iman etmişseniz
ve yolda kalmışlaradır yoksullara yetimlere
bunu böyle bilin
siz Allah'a, hakla batılın
t
birbirinden ayrıldığı gün,
J O o
o iki grubun çarpıştığı y

gün kulumuza indirdikle­ v e llâ h ü I Ic e m 'â n Ite k a yevm e | y e v m e Ifü rk â n i 'a la 'a b d in â v e m â enzelnâ

rimize iman etmişseniz, hakla batılın birbirinden


Allah'ın i o iki grubun | çarpıştığı gün I kulumuza indirdiklerimize
ayrıldığı gün
bunu böyle bilin. Allah'ın
her şeye gücü yeter.
42. O zaman siz, vadi­
nin beri yamacında, on­ b ll'u d v e tl Ik u ş v â vehüm b il'u d v e ti d d ü n y â e n tü m İz k a d ir 'a lâ k ü lli şeyin
0
lar ise öte yamancınday- öte yamancındaydılar onlar ise vadinin beri yamacında siz
zaman
gücü yeter her şeye

dılar. Süvarileri de tam


sizden aşağıdaydı. O ka­
J y s 4 > İ S J ' S
dar ki onlarla sözleşmiş
v e lâ k il f î Im ı'â d i le h te le ftü m v e le v te v â 'a d tü m m in k ü m e s fe le v e rra k b ü
olsaydınız, zamanı be­
görüş ayrılığına dü­ 0 kadar ki onlada sözleşmiş
lirlemede görüş ayrılığı­ Ancak zamanı belirlemede
şerdiniz olsaydınız
tam sizden aşağıdaydı Süvarileri de

na düşerdiniz. Ancak Al­


lah, önceden belirlenmiş
i3 T ~
bir emri yerine getirmek
veyehyâ 'a m b e y y in e tin v j m e n h e le k e liy e h llk e k â n e m e f'û le l e m ra n llâ h ü liye kd iye
için o böyle yapılmış­ I
1 yerine getirmek için
tı. Ölecek olan delil üze­ yaşasın delil üzere | Ölecek olan ölsün j önceden belirienmiş bir emri Allah
o böyle yapılmıştı
re ölsün, yaşayacak olan
da delil üzere yaşasın. El­ j j 4 ^ 1 ö j,j
bette Allah, çok iyi işiten,
f i m e n â m ik e | llâ h ü y ü r kehüm ü | iz i 'a lım | le s e m î'u n | llâ h e | v e in n e I 'a m b e y y in e h | m e n hayye
çok iyi bilendir.
... . sana onları göste- yaşayacak
rüyanda 0 vakit çok iyi bilendir I çok iyi işiten Allah Elbette delil üzere
43. O vakit Allah rüyan­ rıyordu olan da
t.
da sana onları az göste­
riyordu. Eğer sana onla­
rı çok gösterseydi, kor­
v e lflk in n e f î le m ri \ v e le te n â z e 'tü m le fe ş iltü m | k e s râ l | v e le v e r â k e fiü m kal lâ
kacaktınız, (savaşın) yö­
Ancak korkacaktınız çok Eğer sana onları gösterseydi az
netimi konusunda tartış­
t i
maya düşecektiniz. An­ 1

cak Allah sizi, böyle bir . i ^ Â l', ^ . ,A L ]\ ~ . i \ . .a jü i


^ **
I ✓ (r VJ * — ^' ' '
durumdan kurtardı. Çün­ 1
izi Ite k a y tü m v e iz y ü r ik ü m û h ü m b iz â ti ş ş u d û r 'a lîm ü m in n e h u se lle m llâhe
kü O, göğüslerde olanla­ (Düşmanlarınızla)
onları gösteriyor göğüslerde olanları bilir Çünkü 0 sizi kurtardı Allah
rı bilir. karşılaştığınız zaman

44. (Düşmanlarınızla)
karşılaştığınız zaman, on­ l ' ^ l 2ÜİI J j
^ I \
ları sizin gözlerinizde az emran llâhü j liyekdiye f î e'yünihim veyükallilüküm kaillen V f r e 'y ü n ik ü m
gösteriyor, sizi de onla­
emri Allah 1 yerine getirecekti onların gözlerinde sizi de azaltıyordu az sizin gözlerinizde
rın gözlerinde azaltıyor­
du. Çünkü Allah, önce­
den belirlenmiş olan emri 1 ^ 1 a J l L 4 5 l l _ Ş < S > i j J , V I ^ ^ 4 İ I ^ l j ' 5 _ ^ o ' - ^
yerine getirecekti. Bütün y â e y y ü h â lle z in e â m e n û lü m û r tü r c e 'u v e llâ İlâ h i | k â n e m e f'û lâ
işler, Allah'a döndürülür.
Ey iman edenler! Bütün işler döndürülür Allah'a önceden belirlenmiş olan
45. Ey iman edenler! Bir
düşman topluluğuyla kar­
0 O f j ^ 1 I £ İ 3 İ 3İ
şılaştığınız zaman, kararlı
olunuz, Allah'ı çokça ha­ le 'a lle k ü m tü flih û n k e s râ l llâ h e v e z k ü rû fe s b ü tû fie te n izâ le k tü m
tırlayın ki kurtuluşa erebi- kurtuluşa erebilesiniz çokça Allah'ı hatırlayın ki j kararlı olunuz
topluiu-
karşılaştığınız zaman
lesiniz. -ݱ .T -
^ AT 182 Sûre :8 (Enfâl, 46-52)

46. Allah'a ve rasulüne


itaatten ayrılmayın, birbi­
IJ l Ü İ S V j a İI i jJ u Ü . Is
rinizle çekişmeyin, sonra
r ;lıu k ü m v e te z h e b e fe te fş e lû | v e lâ te n â z e 'û v e r a s û le liû llâ h e I v e e t 'û içinize korku düşer, gücü­
sonra içinize korku nüz kuvvetiniz kaybolup
gücünüz kuvvetiniz kaybolup gider birbirinizle çekişmeyin ve rasulüne Allah'a itaatten ayrılmayın
düşer
gider. Sabırlı olun, çünkü
^ j3 - I j j J j L ^ I ^
Allah, sabredenlerle be­
raberdir.
k e lle z n e h a ra c û v e lâ te k û n û m e 'a ş ş â b irîn I llâ h e I in n e v e ş b irû 47. Yurtlarından çalım sa­
çıkanlar gibi olmayın sabredenlerle beraberdir Allah çünkü Sabırlı olun tarak ve insanlara gösteriş
yaparak çıkanlar, Allah yo­
j j ^ j b j O t?
luna (girmeyi) engelleyen­
ler gibi olmayın. Allah, on­
v e llâ h ü 'a n s e b ili İlâ h veyeşuddûne ; v e riâ e n n â s i | b e ta r â n v j m in d iy â r ih im ların bütün yaptıklarını bir
Allah Allah yoluna j (girmeyi) engelleyenler ve insanlara gösteriş yaparak çalım satarak Yurtlarından çember içine almıştır.
48. Bir zamanlar şey­
4J l i V J l İ J ; 4 JUi^ I i Ü4 İJ I ^IJ <i> L i. tan onlara, davranışları­
nı süslemiş, "İnsanlardan
lâ g a lib e I v e k â le i e 'm â le h ü m ş ş e y tâ n ü tlehüm ülzeyyene v e ız m ü h ît b im â y e 'm e lû n e
hiç kimse bugün size ga­
hiç kimse galip Bir zaman bir çember içine
demişti I davranışlannı şeytan onlara süslemiş onların bütün yaptıklarını lip gelemez! Ben de si­
gelemez lar almıştır
C zin destekçinizim!" de­
U lS ^ ^ L İ J I mişti. Fakat iki grup kar­
şı karşıya görününce, ar­
nekeşa Ifie tâ n i fe le m m â te r â e ti | c â ru lle k ü m v e ın n ı m in e n n a s ı ly e v m e lle k ü m ü
kasını dönüp, "Ben, siz­
dönüp Fakat iki grup karşı karşıya görününce sizin destekçinizim Bende insanlardan bugün den uzağım, ben sizin
göremeyeceğiniz şeyler
-î L i-ı J i V u ^ j i J ı î ^1 j ı i î 44^
, 3 görüyorum, ben elbette
Allah'tan korkarım!" dedi.
e h â fü ın n î m â lâ te ra v n e e ra innT 1 m in k ü m ! benünm mm v e k â le 'a lâ 'a k ib e y h i
Allah'ın cezalandırması
ben sizin göremeyeceğiniz görüyo­
korkarım
elbette şeyler rum
ben sizden uzağım Ben dedi arkasını çok şiddetlidir.
49. O vakit, münafıklar ve
kalplerinde hastalık bulu­
nanlar, şöyle diyorlardı:
v e lle z n e f i k u lû b ih im Im ü n â fik û n e I y e k û lü iz ş e d 'd ü l'ik â b v e llâ h ü i İlâh
şöyle Al-
"Onları, dinleri aldattı."
ve kalplerinde münafıklar O vakit cezalandırması çok şiddetlidir Allah'ın
diyorlardı lah'tan Oysa kim Allah'a tevek­
kül ederse, bilsin ki, Allah
N -V - 1 • İ İ I S a 4 1 J U j i j i i f V 'y İ j i J . çok güçlüdür, işi sağlam
1
yapan ve yaptığında bir
h a k im 'a z iz ü n i fe in n e llâ h e j 'a le İlâ hi y e te v e k k e l tv e m e n y j d in ü h ü m h â u lâ i i g a r ta i m e ra d u n
hikmet sahi­ i hikmet bulunandır.
hastalık bulu-
çok güçlüdür j bilsin ki, Allah | Allah'a [tevekkül ederse Oysa kim I dinleri Onlan I aldattı
bidir nanlar 50. Meleklerin kâfirlerin
o y
, ^ canlarını alırken, yüzleri­
j İ j - ^ j i I j jİ- S " O t i - ^ l j l ^ ^ 3 -J j € > ne ve sırtlarına vura vura,
vücûhehüm y e d r ib û n e Im e lâ îk e tü lle z m e k e fe rû y e te v e ffe iz v e le v te r â
"Haydi tadın bakalım ce­
canlarını dedikleri hennem azabını!" dedik­
yüzlerine vura vura Meleklerin kâfirlerin onları görseydin
alırken zaman leri zaman onları görsey­
din!
51. Bu, sizin ellerinizin
I
v e e n n e llâ h ^ b im â k a d d e m e t e y d îk ü m z a lik e 'a z â b e Ih a rîk vezûkû v e e d b â ra h ü m sunduğundan dolayıdır.
Allah I sizin ellerinizin sunduğundan dolayıdır Bu cehennem azabını
Flaydi tadın
ve sırtlarına
Allah, kullarına zalim de­
bakalım
ğildir.
^ ^ t 1
52. (Onların gidişi). Fira­
vun ailesinin, onlardan
k e fe r û i v e lle z n e m in k a b lih im k e d e /b i â li fir 'a v n e lil'a b îd b iz a llâ m il le y s e öncekilerin gidişi gibidir.
(Onların gidişi). Firavun ailesinin gidişi Onlar, Allah'ın ayetlerini
tanımadılar I onlardan öncekilerin kullarına zalim değildir
gibidir
tanımadılar, Allah da on­
ları, işledikleri günahlar­
0 ^ \ İ jJ i J lj j — it ^ o I ^ I rt—A LS a J İ i o J— j J - j
X ^ **r X ^ XX X ^ X * * 4 dan dolayı tuttu, ceza-
şe d d ü l'ik â b k a v iy y ü n ! llâ h e : in n e llâ h ü b iz ü n û b ih im | fe e h a z e h ü m ü bi .y â ti İlâ hi landırıverdi. Çünkü Allah,
k kuvv onları tuttu, cezalan- çok kuvvetlidir, cezalan­
— ı' ” “ lidir
s r ı Onlar, Allah'ın ayetlerini
dırıverdi
dırması çok sert olandır.
Sûre: 8 (Enfâl, 53-61) 183 1A r

53. Bu, A lla h 'ın b ir to p lu ­


m a v e rd iğ i n im e ti, o nlar
içle rin d e k i se b e b i d e ğ iş -
y ü g a y y irû h a tt.; j 'a lâ te v m in e n 'a m e h â i n i'm e te n i le m y e k ü m ü G a y y irâ n n j llâ h e b ie n n e zâlike
tirin c e y e kadar, d e ğ iş tir­
sebebiy­
değiştifinceye kadar bir topluma verdiği nimeti değiştirmemesi Allah'ın Bu
m e m e s i se b e b iy le d ir. A l­ ledir
V
lah iş ite n d ir, b ile n d ir.

54. (O nların g id iş i). Fira­


vun a ile s in in , o n lardan
v e lle z n e m in k a b lih im I k e d e /b i a li fir 'a v n e 'a lim s e m i'u n iv e e n n e llâhej m â b ie n fü s ih im
ö n c e k ile rin g id işi g ib id ir. } (Onların gidişi), Firavun ailesinin,
onlardan öncekilerin bilendir işitendir Allah I onlar içlerindeki sebebi
Onlar, R ablerinin a y e tle ri­ gidişi gibidir
ni ya la n la d ılar. Biz de ke n ­
d ile rin i, g ü nahlarıyla helak ^JS j ö ^ J I L i-J Ij |i-a L i - S Ü L a L s j Lj U I
e ttik . Firavun aile sin i b o ğ ­
v e k ü llü n l â le fir 'a v n v e e g ra k n â b iz ü n û b ih im fe e h le k n â h ü m b ia y â ti ra b b ih im kezzebû
duk. Onların hepsi z a lim ­
Onların |
Firavun ailesini boğduk günahlarıyla Biz de kendilerini helak ettik Onlar, Rablerinin ayetlerini yalanladılar
diler. hepsi

55. A lla h katında b ü tü n


ya ra tılm ışla rın en k ö tü ­
sü, inkâr e d e n le rd ir, o n la r
lâ y ü /m in û n fe h ü m lle z n e k e fe rû 'in d e İlâhi in n e ş e rra d d e v â b b i k â n û z â lim in
im a na ge lm e zle r.
imana gelmezler onlar inkâr edenlerdir Allah katında bütün yaratılmışların en kotusu zalimdiler
56. Sen on la rla an la şm a
yaparsın, sonra o n la r her
de fasın d a a nlaşm alarını
bozarlar, o n la r h iç ç e k in ­ lâ y e tte k û n vehüm f i k ü lli m e r r a tin v 'a h d e h ü m yenkudûne sümme m in h ü m e lle z n e 'â h e d te
m ezler.
hiç çekinmezler onlar onlar her defasında anlaşmalarını bozarlar sonra Sen onlarla anlaşma yaparsın
57. 16343991
^ \ ne za­
m an s a va şta yaka la rsa n ,
ke n d ile riy le arka la rın d aki-
leri ü rkü t. Belki ib re t a lır­ le 'a lle h C lm y e z z e k k e râ n m e n h a lfe h ü m I b ih im i f e ş e r r ld | f î Ih a rb i fe im m â te s k a fe n n e lîü m
lar.
Belki ibret alırlar arkalarındakileri j j ürküt j savaşta jOnun için onları ne zaman yakalarsan
5 8. Flerhangi b ir to p lu lu ­ t
ğun (yapılan a n la şm a ya )
ih a n e t e tm e s in d e n e n d i­
şe e d e rse n , a n la ş m a la rı­ lâ y ü h ib b ü | llâ h e in n e i 'a lâ s e v â / ile y h im fe m b iz h iy â n e te n i m in k a v m in v e im m â te h â fe n n e
nı bo zd uğ u n u d o ğ ru d a n anlaşmalarını bozdu­ ihanet etme- Herhangi bir i
Allah Çünkü kendilerine bildir endişe edersen
ğunu doğrudan sinden I topluluğun 1
ke n d ile rin e b ild ir. Çünkü
A lla h , h a in le ri sevm ez.

59. in k â r e d e n le r, öne
g e ç tik le rin i z a n n e tm e s in ­ lâ y ü 'c iz û n in n e h ü m sebekû lle z in e k e fe rû v e lâ y e h s e b e n n e Ih â în ın

ler. Ş üphesiz onlar, aciz Şüphesiz öne geçtik­


aciz bırakamazlar inkâr edenler zannetmesinler hainleri
onlar lerini
b ırakam azlar.
A
6 0. Siz de o n lara karşı g ü ­
cünüzün y e ttiğ i h e r tü rlü
^ O J - İ- ® J O -;® — oj \Lo İJ J^İJ 0
k u v v e t ve c ih a d için b e s ­ b ih . tü r h ib û n e v e m irrib â ti Ih a y li m in k u v v e tin v m e s te fa 'tü m le h ü m v e e 'id d û
Bu- Siz de on
lenen a tla rla hazırlık y a ­ korkutursunuz ve cihad için beslenen atlarla her türlü kuvvet gücünüzün yettiği hazırlık yapın
nunlal lara karşı
pın. B ununla h e m A lla h 'ın )
dü şm a n ın ı, hem ke n d i
< U )İ ^ 7 j- 0 - L x J J O - r i
düşm anınızı, h e m de o n ­
ların dışındaki d iğ e r d ü ş ­ y e 'le m ü h ü m je llâ h ij! lâ te 'le m û n e h ü m m in d û n ih im v e a h a rın e v e 'a d ü v v e k ü m I 'a d ü v v e İlâhi
hem kendi düşma­ hem Allah'ın
m anları ko rku tu rsu nu z. onları bilir | Allah j Siz, onları bilmezsiniz hem de onların dışındaki diğer düşmanları
nınızı düşmanını
Siz, onları b ilm e zsin iz, o n ­ Xo
ları A llah bilir. A lla h y o ­
lunda her ne h a rc a rs a ­
nız, onun e c ri size e k s ik ­ v e e n tü m lâ tü z le m û n ile y k ü m ; y ü v e ffe f î s e b ili İlâ hi m m ş e y in v e m â tü n fik û
siz ödenir. Fliç de ziyan e t­ eksiksiz
Hiç de ziyan etmezsiniz onun ecri size Allah yolunda her ne harcarsanız
ödenir
m ezsiniz.
o
Ji
61. Eğer o n la r barışa y a ­
e I 1 t i I J İ P 3 û fJ L IU
na şırla rsa , sen de ona y a ­
naş, A lla h 'a te v e k k ü l et. l'a lım s s e m 'u ihüve|nnehü| 'a le İlâh ; v e te v e k k e l j le h â fe c n e h lis s e lm i v e in c e ne h û

Çünkü iş ite n , bilen ancak iancak sen de


bilen işiten Çünkü Allah'a tevekkül et yanaş banşa Eğer onlar yanaşırlarsa
I O'dur ona 1
O 'dur.
\ A i 184 Sûre:8 (Enfâl, 62-69)

62. Eğer sana hile yapmak


isterlerse, şüphesiz sana
b in e s rih ı llezT e y y e d e k e hasbeke fe in n e e n y y e h d e 'û k e v e in y y ü r d O yetişecek olan, Allah'tır.
yardımıyla seni destekleyendir Allah-tır| s a n a y ^ e c e k şüphesiz j sana hile yapmak Eğer isterlerse O, yardımıyla seni ve mü­
t minleri destekleyendir.

î
o a y v ı J^ u 3 ^ 1 y lO'
^ JJİS 1 ✓
63. O, kalplerinin arasını
birleştirdi. Sen yeryüzün­
c e rru 'a n f î le rd i mâ t le v e n fe k te b e y n e k u lû b iliim v e e lle fe v e b ilm ü /m in în
de her ne varsa, hepsini
hepsini Sen yeryüzünde i
I vafS d
i harcamış nisaydın i
I
O, kalplerinin arasını birleştirdi ve müminleri harcamış olsaydın, yine
de onların kalplerini birleş-
tiremezdin. Ancak onların
aralarını Allah birleştirdi.
hakm 'a z z ü n tn n e lîû beynehüm e lle fe ı llâ h e , v e l k in n e b e y n e k u lû b ih im , m â e lle fte Çünkü O, çok güçlüdür, işi
hakimdir jçokgüçlüdür onların aralarını birleştirdi! Allah Ancak yine de onların kalplerini i birieştiremezdin sağlam yapan ve yaptığın­
da bir hikmet bulunandır.
t
64. Ey peygamber! Al­
lah ve müminlerden sana
y â e y y ü h e n n e b iy y ü m in e Im ü /m in m ; v e m e n i tt e b e 'a k e i llâ h ü i hasbüke i y â e y y ü b e n n e b iy y ü uyanlar, sana yeter.
Ey peygamberi ve müminlerden sana uyanlar | Allah sana yeter ! Ey peygamber! 65. Ey peygamber!
Müminleri cihada teşvik
et. Eğer sizden sabrede­
cek yirmi kişi olursa, iki
y e g iib û 'iş rû n e ş â b irû n e m in k ü m i in y y e k ü n m 'a le Ik ite l Im ü /m in ın e
yüz kişiye galip gelirler.
galip gelirler sabredecek yirmi kişi sizden | Eğer olursa cihada Müminleri Eğer sizden yüz kişi olur­
^ X
A .
. A O
sa, inkâr edenlerden bin
kişiye galip gelirler. Çünkü
onlar, hakkı ve sonucu iyi
kavmül ıb ie n n e b ü m m in e lle z n e k e fe rû e lfe n m [ y e g iib û İm ie tü n y m in k ü m i v e in y y e k ü n m | m ie te y n kavrayamayan, anlayışsız
Çünkü onlar inkâr edenlerden bin kişiyel galip gelirler | yüz kişi sizden i Eğer olursa iki yüz kişiye bir topluluktur.
66. Şimdi Allah, sizden
4 ^ İJ u L ib h ^ 1 jL k 3 . 0 Ö V yükü hafifletti. Sizde bir za­
yıflık olduğunu bildi. Şimdi
fe in y y e k ü n m I d a 'fâ enne f küm v e 'a lim e 'a n k ü m llâ h ü ! h a ffe fe ; e lâ n e i lâ y e fk a h û n sizden sabredecek yüz kişi
j bir zayıflık
olursa Sizde bildi sizden olursa, iki yüz kişiye galip
! olduğunu I \ ş ™ ''' rayamayan, anlayışsız
gelirler. Eğer sizden bin
“ " n 1 ^ 1 • -
i j.aJLx^ n o ^
<.ju' /»-SLa^Ooc -^ X
o! l j, » ' 1 1 ( ^ t î X 1; X
s I X i l I„ ^ !
<oLo ^.5Lx.« kişi olursa, Allah'ın izniyle
iki bin kişiye galip gelirler.
e lfe y n i j y e g iib û i e lfü n y j m in k ü m v e in y y e k ü n m m ie te y n | y e g iib û | m ie tü n ş â b ir a tü n y m in k ü m Allah, sabredenlerle bera­
iki bin kişiye | galip gelirler | bin kişi j sizden Eğer olursa iki yüz kişiye j galip gelider 1 sabredecek yüz kişi Şimdi sizden berdir.
67. Hiçbir peygamberin,
) o
yeryüzünde küfrü perişan
etmedikçe, esir alması
e n y y e k û n e le h û e s ra I lin e b iy y in ■ m â kâne m e 'a ş ş â b irın v e llâ h ü b iiz n i İlâ h doğru değildir. Siz, dünya­
esir alması sabredenlerle beraberdir Allah i Allah'ın izniyle nın gelip geçici olan şey­
lerini istiyorsunuz. Allah
ise, ahireti kazanmanızı is­
tiyor. Allah, güçlüdür, işi
v e llâ h ü l lâ h ira h | y ü r dü ! v e llâ h ü | 'a ra d a d d ü n y â tü r d ü n e f î le rd î h a tt~ y ü s h in e sağlam yapan ve yaptığın­
Allah ahireti
kazanmanı-|
Allah ise
dünyanın gelip geçici olan
Siz istiyorsunuz yeryüzünde i küfrü perişan etmedikçe da bir hikmet bulunandır.
zı istiyor ! şeylerini
68. Eğer Allah'tan bir ka­
rar geçmemiş olsaydı, al­
dığınız fidyeden dolayı size
'a z â b ü n 'a z im fım â e h a z tü m ile m e s s e k ü m ı s e b e k a m in e İlâ h i k itâ b ü n m i le v lâ h a k im 1 'a z z ü n mutlaka büyük bir azap
büyük bir azap
b | aldığınız fidyeden dolayı ğeçmemiş Allah'tan | bir karar j j hakimdir | güçlüdür dokunurdu.

t
69. Artık elde ettiğiniz ga­
<3) j j j İ l p < U )I a ü I i j İ j I j l.A > .ıX .|r> 1 3 JL5 L 9 ^
nimetten helal ve hoş ola­
rak yiyin. Allah'a (karşı
ra h im | g a f û r u r | llâ h e ; in n e I İlâ h [ v e tte k û ta y y ib â i h a lâ le n i m lm m â g a n im tü m ! fe k ü lû gelmekten) korunun. Çün­
(karşı gelmek- ve hoş I k „u ı 1 Artık elde ettiğiniz gani- kü Allah, çok bağışlayan,
çok acıyandır | j Allah j Çünkü | Allah'a yiyin
ten)korunun olarak ı i_________metten
çok acıyandır.
Sûre :8 (Enfâl, 70-75) 185 Uû

70. Ey peygamber! Eli­


nizdeki esirlere şöyle de:
"Eğer Allah sizin kalpleri­ h a yra n f i k u lû b lk ü m llâ h ü in y y e 'le m i m in e le s râ l im e n f T e y d k ü m j kul y â e y y ü h e nnebiyyü
nizde bir hayır olduğunu bi­ birhayT şöyle
sizin kalplerinizde A la h Eğer hürse esirtete Ebnzdeki Ey peygamberi
lirse, size, sizden alınan­ olduğunu de

dan daha hayırlısını verir,


günahlarınızı bağışlar. Al­
lah, bağışlayandır, acıyan­
v e in y y ü r d û ra h im | g a f û r u r iv e llâ h ü | le k ü m v e y e O fir m in k ü m m im m â ü h iz e b a y râ n m y ü /tik ü m
dır."
bağışla A teh jg u n ^ daha hayır
Eğer onlar isterlerse acıyarxir bağışlar i sizden I almandan size verir
71. Eğer onlar sana iha­ yanda lısmı

net etmek isterlerse, unut­


masınlar ki, bundan önce a iı ı liS
Allah'a da ihanet ettiler. O
h a k im ! 'a l m ü n v e llâ h ü 1 m in ka b lü llâ h e fe te d hânû h iyâ n e te ke
da onların helak edilmele­ „ , . helak edilme- unutmasınlar ki, A8ah'a
rine imkân verdi. Allah, bi­ hüm et sahibidir b ie n d r A lah 0 da onbnn lerine imkân ihanet ettiler sana ihanet etmek
bundanönce da
verdi
lendir, işi sağlam yapan ve
yaptığında bir hikmet bulu­
nandır. X , ^ X X ^ '

f I s e b ili İlâ h i v e e n fü s ih im b le m v â llh lm vecâhedû v e h â c e rû in n e lle z n e a m en û


72. Şüphesiz iman eden­
ler, hicret edenler, Allah Alahyrâunda vecanlanyla maflanyla dhad edenler hicret edenler Şüphesiz iman edenler

yolunda mallarıyla ve can­ ' .» I

larıyla cihad edenler, (ken­ 1 ^ 1 jJ IS ^ j \ I I j S İ


dilerine sığınanları) barın­ ' ^ '

dıranlar, onların yardımına v e lle z n e :m e n û b e 'd u h ü m e v liy â ü b e 'd û lâ îk e v e n e ş a ru v e lle z 'n e îv e v


onlann yardımına (kendilerine sığınanları)
koşanlar var ya, işte bunlar İman edip bâfaiıietinm dosttan ve konıyuculandıriar işte bunlar
koşanlat var ya banndırantar
birbirlerinin dostları ve ko­
ruyucularıdırlar. iman edip X> '

hicret etmeyenlere gelin­


ce, hicret edinceye kadar, v e in i s te n ş a rû k ü m h a t t ' y ü h â c ir û m in ş e y in m in v v e lâ y e tih im İm â le k ü m v e le m y ü h â c irû
sizin için onlara dostluk ve Bununla birlikte, eğer sizin yarrton-
hicret edinceye kadar hiçbir şey
onlara dostluk ve sizin için
hicret etmeyenlere gelince
nızı isterlerse koruyuculuk adına yoktur
koruyuculuk adına hiçbir
şey yoktur. Bununla bir­
likte, eğer dinde sizin yar­
dımınızı isterlerse, sizinle b im â te 'm e lû n e v e llâ h ü m sâk v e b e y n e h ü m ! b e y n e k ü m j 'a lâ t e v m im illâ I n n e ş r tj | fe 'a le y k ü m ü | f î d d ni
kendileri arasında anlaş­ dışın­ yardm sizin onlara
yaptıklannızı ASah anlaşma olanj j sizinle | bir topluluk dinde
ma olan bir topluluk dışın­ da etmeniz gerekir
da, sizin onlara yardım et­ ^ ti-» ®x; ı ı' ? t o ' T o - * ' * °''l ^ X . 1 1 X •>» X
meniz gerekir. Allah, yap­ «t - k- k- J * O 3 i s. LU j l ^ ^ .< 3 X > I j j fl 'J ^
^ >
tıklarınızı görür.
fit n e t ü n j te k ü n [ illâ te f'a lû h ü b e 'd u h ü m e v liy â ü b e 'd v e lle z n e k e fe rû b eşîr
73. Kâfirler de birbirleri­
bir fitne i olur | Böyle yapmazsanız birbirlerinin dostlan ve konıyuculandıriar Kâfirlerde görür
nin dostları ve koruyucula­
rıdırlar. Böyle yapmazsanız,
yeryüzünde bir fitne ve bü­
yük bir bozgunculuk olur.
n s e b ti İlâ hi vecâhedû v e h â c e ıû v e lle z n e . m e n ü v e fe s â d ü n k e b îr f î lerd i
74. İman edenler, hicret
Allah yolunda cihad edenler hicret edenler iman edenler ve büyük bir bozgunculuk yeryüzünde
edenler, Allah yolunda ci­
k.
had edenler, (kendilerine
sığınanları) barındıranlar,
onların yardımına koşan­
v e riz k u n k e rim jm e g fir a tü n v lle h ü m h a k jâ Im ü /m in û n e I û lâ îk e h ü m ü | v e n e s a rû v e lle z n e âvev
lar var ya, işte onlar, ger­
çekten müminlerdir. Onlar
için bir bağışlanma ve bol
rızık vardır. I j J j Ij K Â-p j l û ^ s! Xö Ij s ji l _> j Ij 3- ^ 3 ^j -kJoI j J Ij <0
75. Sonradan iman edip
v e û lû I m in k ü m | fe û lâ îk e im e 'a k ü m i vecâhedû v e h â c e rû m im b e 'd ü v e lle z n e .m e n ü
hicret eden, sizinle birlikte
cihad edenler
cihad edenler var ya, işte olanlar sîzdendir işte onlar d a ! b ir it e var ya
hicret eden Sonradan iman edip

onlar da sîzdendir. Arala­


rında akrabalık bağı olan­
lar, Allah'ın kitabında (mi­
ras konusunda) birbirlerine 'a lîm b ik ü lli ş e y in i llâ h e tn n e f. k itâ b i İlâh b e 'd u h ü m e v lâ b ib e 'd in le rh â m i

daha yakındır. Şüphesiz Al­ Aralarında akra­


bilendir her şeyi Allah'ın kitabında (miras konusunda) birbirlerine daha yakındır
balık bağı
lah, her şeyi bilendir.
^ A “\ Sûre:9 (Tevbe, 1-6)

O l U j JJ O Lo j 0 0 o
0 -
jJ U i 8 j
n i .
j- u J
^ 9. TEVBE SURESİ
Son iki âyet hariç Me­
TEVBEH TEVBE SURESİ dine döneminde. Pey­
gamber Efendimizin ir-
tihaline yakın bir za­
manda inmiştir. 129
âyettir.
f î le rd i fe s ıh û m in e Im ü ş rik în ilâ lle z ın e 'â h e d tü m v e r a s û lih î im in e llâhiberâetünm
Bundan böyle istediğiniz gibi
1. (Bu sûre), Allah ve rasu-
müşriklerden anlaşma yaptıklarınıza bir ve resulünden Allah ! uyarıdır
yeryüzünde gezip dolaşrn lünden, müşriklerden anlaş­
ma yaptıklarınıza bir uyarı­
dır.
»
2. Bundan böyle yeryüzünde
m ü h z î Ik â fin n tv e e n n e (lâhei g a y ru m ü 'c iz î İlâ h i |e n n e k ü m | v e 'le m û e r b e 'a te e ş h ü r in v
dört ay istediğiniz gibi gezip
kâfirleri rezil rüsva edecektir Allah ! Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz i siz | dört ay dolaşın. Şunu kesinlikle bilin
V ^2 ^ xO ki, siz Allah'ı aciz bırakacak
değilsiniz, Allah kâfirleri rezil
rüsva edecektir.
b e r tü n m je n n e llâtıe| y e v m e Ih a cci le k b e ri ilâ n n â s i v e r a s û lih î m in e İlâ hi veezânünm
3. (Bu aynı zamanda), bü­
Şüphesiz
uzaktır (Bu aynı zamanda], büyük hac gününde insanlara ve resulünden Allah bir ilandır yük hac gününde Allah ve
Allah

> i- r A „ ^ ^ o , £ > > »,» o t f _ y rasulünden insanlara bir


ilandır: Şüphesiz Allah ve
rasulü, müşriklerden uzak­
ennekümi f e îe m û v e in te v e lle y tü m ile k ü m i h a y ru l jfe h ü v e fe in t ü b tü m I v e r a s û lü h | m in e Im ü ş rik ın e tır. Eğer tövbe ederseniz,
Yok, eğer bu uyarıyı
hakkı­ daha Eğer tövbe
siz i bilin ki dikkate almayıp yüz
hayırlıdır
bu ve rasulü müşriklerden bu hakkınızda daha hayırlı­
çevirirseniz nızda ederseniz
S d
dır. Yok, eğer bu uyarıyı dik­
kate almayıp yüz çevirirse­
niz, bilin ki, siz Allah'ı aciz
lle z ın e 'â h e d tü m illâ b i'a z â b in e lim lle z ın e k e fe rû v e b e ş ş iri g a y r u m ü 'c iz î İlâ h bırakacak değilsiniz. Allah'ı,
anlaşma yaptığınız
Ancak dı­
acı veren azabı
Allah'ı, peygamberi tanıma­
müjdele Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz
peygamberi tanımayanla­
şındadır yanlara
ra acı veren azabı müjdele.
4. Ancak anlaşma yaptı­
ğınız müşriklerden sonra
ehaden 'a le y k ü m j v e le m y ü z â h irû şeyenv [ le m y e n k u ş û k ü m ^ümme m in e Im ü ş rik ın e size anlaşmalarında hiçbir
hiç kim­
sizin aleyhinizde ve yardımda bulunmamış
anlaşmala-1
eksiklik yapmamış j sonra müşriklerden
eksiklik yapmamış ve si­
seye rında hiçbir 1
zin aleyhinizde hiç kimse­
ye yardımda bulunmamış
1 ^ 1 İ3 U olanlar bu hükmün dışında­
fe iz â n s e le h a llâ h e in n e ı ilâ m ü d d e tih im 'a h d e h ü m ; fe e tim m ü ile y h im
dır. Bunların anlaşmalarını,
Şüp­ süreleri bitinceye Bunların anlaş-1 süreleri bitinceye kadar ta­
çıktı mı Allah tamamlayın
hesiz 1 kadar malarını mamlayın. Şüphesiz Allah,
0 » } « O ✓ 0^ 0 muttakileri sever.
&
. ■ .^ 1
5. (içinde savaşılması) ha­
vehuzûhüm h a y s ü v e c e d tü m û h ü m Im ü ş r ik n e fe k tü lû 1 le ş h ü ru Ih u ru m ü
ram olan aylar çıktı mı,
(içinde savaşılması) haram olan
müşrikleri nerede bulur­
yakalayın nerede bulursanız müşrikleri öldürün
aylar sanız, öldürün, yakalayın,
hapsedin, onların bütün ge­
î jİ>Jlli3l5S,4^ll jitilsi ji;4 J ljlijl5 ^ jy » il5 çitlerini tutun. Eğer tövbe
ederler, namazı kılıp zekâtı
v e a te v ü z z e k â te v e e k â m û ş ş a l^ te fe in tâ b û k ü lle m e rş a d le lîü m 1 v e k 'u d û v e h s u rû h ü m
verirlerse, yollarını serbest
zekâtı verirlerse namazı kılıp :ğer tövbe ederler bütün geçitlerini onların tutun hapsedin bırakın. Çünkü Allah çok ba­
Ji. ğışlayan, çok acıyandır.
1 ^ 1 û is j> « - ^ ûi 1j i J t j 6. Eğer müşriklerden biri,
aman dileyerek yanına gel­
s te c â ra k e m in e Im ü ş rik ın e tehadünm ve ın ra h im i g a f û r u r îllâ h e i in n e s e b ıle h ü m fe h a llû
mek isterse, ona aman ver
aman dileyerek yanı­ serbest
na gelm ek isterse
müşriklerden biri Eğer çok acıyandır Çünkü yollarını
bırakın ki Allah'ın kelamını dinle­
sin. (Dinleyip de Müslü­
man olmazsa) sonra onu,
güvenli olan bölgesine
k a v m ü llâ y e 'le m û n jb ie n n e h ü m z â lik e m e /m e n e h e b lig h ü sümm^ k e lâ m e İlâ hi h a tt.î y e s m e 'a : fe e c ir h ü gönder. Çünkü bunlar, ha­
hakikati bilmeyen bir topluluk- i . , güvenli olan 1 ona aman kikati bilmeyen bir toplu­
Çünkü onu gönder sonra İAHah'ın kelamını dinlesin
turlar i bölgesine 1 ver ki
lukturlar.
SÛre:9 (Tevbe,7-13) 187 )AV

I . Müşriklerin Allah ya­


J
nında, rasulü yanında na­
sıl bir anlaşmaları olabi­ lle z ın e 'â h e d tü m illâ v e ln d e ra s û lih î 'in d e İlâ h i 'a h d ü n lilm ü ş r ik n e yekûnü keyfe

lir? Ancak Mescid-i Ha­ I anlaşma yaptıklarınız bu Ancak bir anlaş­


rasulü yanında Allah yanında Müşriklerin olabilir nasıl
hükmün kşındadıı maları
ram yanında anlaşma
yaptıklarınız bu hükmün \ I u i l i f
dışındadır. Onlar size t y ^ ^
doğru durdukça, siz de llâ h e ! in n e le h ü m fe s te k m û le k ü m fe m e s te k â m û 'in d e Im e s d d i Ih a râ m

onlara doğru durun. Al­ siz de I


Allah elbette doğru durun ! Onlar size doğru durdukça Mescid-i Haram yanında
onlara
lah, (ihanet etmekten)
sakınanları elbette se­
ver.
fı k ü m lâ y e rk u b û 'a le y k ü m v e in y y e z h e rû k e y fe Im ü tte k în yü hib b ü
8. Nasıl olabilir ki, eğer
(ihanet etmekten) sakı­
hakkınızda gözetirler onlar size karşı eğer zafer kazanacak olsalar Nasıl olabilir ki sever
onlar size karşı zafer ka­ nanları
zanacak olsalar, hakkı­ S Ji jı 0 .
nızda ne akrabalık, ne de ^ J - L 9 fv —
anlaşma gözetirler. Ağız­
v e e k s e ru h ü m k u lû b ü h ü m v e te /b â b ie fv â h ih im y ü rd û n e k ü m v e lâ z im m e h Üllenvl
larıyla sizi hoşnut etme­ akra­
Zaten onların çoğu Kalpleri ise direnir durur Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar na de anlaşma
ye çalışırlar. Kalpleri ise, balık
direnir durur. Zaten onla­
rın çoğu, insanlıktan çık­ <JLk_* uj Ij ^LkJLs <U)I ij o o
) ^ ** * •*> ^ ^ ^
mış günahkârlardır.
'a n s e b lih fe ş a d d û s e m e n e n k a lile n b iâ y â ti İlâ h i iş te ra v fâ s ik û n
9. Allah'ın ayetlerini az insanlıktan çıkmış günah­
Onun yoluna girmeyi 1 engellendiler az bir bedel karşılığında Allah'ın ayetlerini sattılar
kârlardır
bir bedel karşılığında sat­
tılar, Onun yoluna girme­
yi engellendiler. Gerçek­
ten bunlar, ne kötü işler velâ zim m eh ille n vj fî m ü /m in in lâ y e r k u b û n e m â k â n û y e 'm e lû n sâe linnehüm
yapmaktadırlar! akra­ Onlar, bir mümin
gözetirler işler yapmaktadırlar
balık hakkında
10. Onlar, bir mümin hak­
kında ne akrabalık, ne de _Lİ
l^S İJ 5 l j _ i l i î j Ij 4 1 j ö p
anlaşma gözetirler, işte
onlar, haddi aşanlardır. v e a te v ü I ş ş a lâ te veekâm û fe in tâ b û Im ü 'te d û n v e û lâ îk e h ü m ü
Bundan böyle eğer tövbe
I I . Bundan böyle eğer veririerse namazı kılarlar
ederler
haddi aşanlardır İşte onlar

tövbe ederler, namazı kı­


larlar, zekâtı verirlerse,
dinde kardeşleriniz olur­
lite v m in y y e 'le m û n lâ y â ti v e n ü fe ş ş ilü f î d d ın fe ih v â n ü k ü m zze k â te
lar. Biz, bilecek bir toplu­
luk için ayetlerimizi açık­ Biz, bilecek bir topluluk için 1 ayetlerimizi j açıklamaktayız dinde kardeşleriniz olurlar zekâtı

lamaktayız.
12. Eğer verdikleri söz­ j Jlj Lİ S ^ I ü| j
den sonra yeminleri­ m im b e 'd i 'a h d ih im i eym ânehüm i v e in neke sü
fe k â tilû f i d in ik ü m v e ta 'a n û
ni bozar, dininize sal­ saldırmaya kalkar­
hemen öldürün dininize verdikleri sözden sonra yeminlerini j Eğer bozar
dırmaya kalkarlarsa, larsa

inkârcılığın önderlerini ^ o> -


j J l s J I U j İ
hemen öldürün. Çünkü O o
onların yeminleri yoktur. e lâ tü k â tilû n e le 'a lle h ü m y e n te h û n le h ü m e y m a ne lâ in n e h ü m e îm m e te Ikü fri
Olur ki (yaptıklarından) yok­
savaşmaz mısınız? Olur ki (yaptıklarından) vazgeçerler onların yeminleri Çünkü inkarcılığın önderlerini
vazgeçerler. tur

13. Yeminlerini bozan, I i ' ^ 0


1
peygamberi (yurdundan)
çıkarmayı planlayan, ilk vehüm bedeûküm b iih r â c i rra s û li vehem m û i eym ânehüm nekesü l|

önce size karşı saldırı­ bir toplu­


size karşı saldırıyı başlatan peygamberi (yurdundan) çıkarmayı planlayan Yeminlerini bozan
lukla
yı başlatan bir toplulukla
savaşmaz mısınız? Yoksa
onlardan korkuyor musu­
nuz? Eğer müminseniz, in k ü n t ü m m ü /m in în e n te h ş e v h ü ehakku | fe llâ h ü I e te h ş e v n e h ü m e v v e le m errah

Allah kendisinden kork­ kendisinden korkma­ I Yoksa onlardan korkuyor


Eğer müminseniz daha layıktır Allah ilk önce
nıza I musunuz?
manıza daha layıktır.
-X o 4 »I i X ->
O I
) AA 188 Sûre:9 (Tevbe, 14-20)

14. Onlarla savaşın ki, Al­


' o “ 1 l o ^ ° - > t x x o ° - > x o ^ y ,, | ; ı - > o t x J l 1 ~ | S lah sizin ellerinizle onlara
azap etsin, onları alçalt­
v e y e ş fi 'a le y h im v e y e n ş u rk ü m v e y ü h z ih im b ie y d k ü m î llâ h ü y ü 'a z z b h ü m ü k â tilû h ü m sın, onlara karşı size yar­
su serpsin anlata karşı size yardın etsin onları alçaltsn sizin elerinizle NOı onlaıa azap etsin Onlaria savaşm ki dım etsin, mümin toplu­
luğun kalplerine su serp­
t ' j > . l f~ - ' x o^ ^ ^ a 1' • t-*
X .
sin.
«• (,5 " ^ - 3 ^ -3 J ^ j* J J
15. Onların kalplerindeki
'a li m e r r /y e ş â / i llâ h ü v e y e tû b ü g a y z a k u lû b ih im veyüzhb ş u d C ra k a v m in m m ü /m in in kini yok etsin. Allah, dile­
d le d n n e iI A b h jI * ön av sve
b e e tn ^
der
Onların kalplerindeki kini yok etsin mümin topluluğun kalplerine diğine tövbe etmeyi na­
sip eder. Allah, bilendir,
işi sağlam yapan ve yap­
tığında bir hikmet bulu­
lle z n e c â h e d û llâ h ü v e le m m â y e 'le m ii en t ü tr a k û h a s b tü m i em hakm , 'a lm ü n v e llâ h ü nandır.
i kendi halinize bıralala
dhad edenieri Abh bilmeden m i zannettiniz? hikmet sahibidai bdendk Abh
I ve rie ce ğ n zi
i
16. Yoksa siz, Allah, içi­
nizden cihad edenleri, Al­
j ^ Û jJ ( i- J j p - S L i.^ lah, rasulü ve müminler
dışında dost edinmeyen-
ve l ceh v e lâ Im ü /m in n e v e lâ r a s û llh m b d û n i İlâ h i v e le m y e tte h iz û m bküm
leri bilmeden kendi hali­
dost vemümmler rasuki A b h dışında edinmeyenien I içiıizden nize bırakıla verileceğini­
t zi mi zannettiniz? Allah,
İ l İS .U J İ i l 3 ^ j i k u İL İ u e û , k o k i j yaptıklarınızdan haber­
X r ^ X
dardır.
m e s â c id e İlâ h i e n y y e 'm ü r û l ilm ü ş r ik n e m â kâne b im â te 'm e lû n h a b rım v e llâ h ü
17. Müşriklervicdanlarına
A b h 'm m escideıini yapıp konm aları MûşnMer mümkün d e ğ ilir yapbklanrızdan haberdardr Abh
karşı kendi inkârcılıklarına
kendileri şahit olup du­
^ j L L j i " k j j i j l s J i ^ •> ! rurlarken, Allah'ın mes-
cidlerini yapıp korumala­
hüm ' v e fî n n â ri e 'm â lü h ü m habtat û lâ îk e b ilk ü fr 'alâ e n fü s ih im ş â h id n e
ebedi olarak cehen- hayır adına yap- kendi liıânahk-
rı mümkün değildir. On­
Oıiar boşa grtmişbr Onların vcdanlanna karşı kendileri şahit 0 4
nemde tid an lantıa d u ru rk e n ların hayır adına yaptık­
ları, boşa gitmiştir. Onlar
f U l i j - i - 4 U j l < S > 0 j i J L i . ebedi olarak cehennem­
de kalacaklardır.
veekâme: v e ly e v m i lâ h iri b illâ h i jm e n e m e n e m e s â c id e İlâ h i y e 'm ir u in n e m â | h â lid û n
yaw 18. Allah'ın mescidleri-
devam edenj ve a h re t gününe A b h 'a i inanan j A b h 'm m esciderini ancak I kalacaklardr
korurlar ni ancak Allah'a ve ahiret
« S o 1 > gününe inanan, namaza
l ^ i ^ ^ o l ^ J ü J j l U L 9 4JÜİ VI S ^ y J i devam eden, zekâtı ve­
û lâ îk e e r t/y e k û n û fe 'a s â I llâ h e illâ v e le m y e h ş e z z e k te v e te I ş ş a l te
ren, Allah'tan başkasın­
A b h '- başka- dan korkmayan kimseler
işte bunlann oknalan umulur korkmayan kimseler zekâtı
tan smdan yapıp korurlar, işte bunla­
rın başarılı olmaları umu­
, 4 İ J | j l îjL ^ j ^ L 3 J I ; 1 L l ^ I e lur.
v e 'im â r a te Im e s c id i Ih a râ m i s k â y e t e Ih â cci e c e 'a ltü m m in e Im ü h te d ın 19. Siz hacılara su dağıt­
M esad-i Haram'm bakm mı yapmayı Siz haciaıa su dağıUnayı denk mî tuttunuz? başardı
mayı, Mescid-i Haram'ın
bakımını yapmayı, Allah'a
. 1 I
f •< ve ahiret gününe iman
edip de Allah yolunda ci­
v e llâ h ü ' 'r d e llâ h ' lâ y e s te v .n e f s e b II İlâ h vecâhede v e ly e v m i l ıh iri b illâ h i ke m e n , m ene had etmekte olan kim­
Abh
Bunlar. A b h
denkoknazlar A b h yolunda
dhad etmekte
ve a h re t gününe A b h 'a
seye denk mi tuttunuz?
kabnda iman edip de
olan kimseye
Bunlar, Allah katında
denk olmazlar. Allah, za­
lim topluluğu doğru yola
fi s e b li İlâ h i vecâhedû v e h â c e rû e lle z n e m enü k a v m e z z â lim m lâ y e h d î ulaştırmaz.
Abhyoknda doğnıyola 20. İman edip hicret et­
d had etm iş olanlar | hicret etmiş knanedip zakm topkıhjğu
uiaştrmaz
miş, Allah yolunda malla­
%
. O\ rıyla, canlarıyla cihad et­
fv f . L
miş olanlar, Allah katında
Ifâîzûn v e û lâ îk e h ü m ü in d e İlâ h d e ra c e te n ı e ^ a m ü ^ v e e n fü s ih im b ie m v â lih im derece bakımından daha
derece bakı- j daha bü- büyüktür. İşte onlar, ka­
kazananlarthr İşte onlar A b h k a tn d a canlanyia m a bn yla
zananlardır.
SÛre:9 (Tevbe, 21-26) 189 )A^

<2> y J J J

21. Rableri onları, kendi n e 'îm ü n m m ü k îm f hâ I le h ü m i v e c e n n â til v e r id v â n in v m in h ü ib ir a h m e tin m [ra b b ü h ü m |y ü b e ş ş iru h ü m

katından rahmet, hoş­ sürekli bir nimet var


onların
Onlara ve cennetlerle hoşnutluk
kendi
rahmet j Rableri onları müjdeler
içinde katından
nutluk ve cennetlerle
müjdeler. Onlara, onla­
l > L s l ^ j J l t 4 İ l Ç a i l â l f c 4 I Û ^ , S e - j J L İ .
rın içinde sürekli bir ni­
m et var. yâ e y y ü h â lle z n e S m e n ü e c ru n 'a z ım In d e fiü ^ llâ lie in n e ebedâ j fıfiâ b â lid ne

22. Onlar orada ebedi Ey iman edenleri büyük bir ödül vardır katında | Allah ji Ş u P - I| ebedi jOnlar orada| kalacaklardır

kalacaklardır. Şüphesiz
Allah katında büyük bir ö U ^ V I J j - S İÂ J I û lîlŞ J iî / Ç S J Ç İ I j ’j ^ V
ödül vardır.
'a le lım â n Ik ü fra | in i s te h a b b û e v liy â e v e ih v â n e k ü m âbâeküm lâ te tte b iz û
23. Ey iman edenler! onları dost ve
imana karşı inkarcılığı ı eğer tercih ediyorlarsa ve kardeşleriniz Babalarınız edinmeyin
koruyucu
Babalarınız ve kardeş­
leriniz eğer imana karşı
inkârcılığı tercih ediyor­ ûLİ' o l ^o ^ İUJjlS ^
larsa, onları dost ve ko­ abâuküm in k â n e kul z ^ â lim û n | fe û lâ îk e b ü m ü m in k ü m v e te v e lle b ü m vemeny
ruyucu edinmeyin. Siz­ babalarınız Eğer De ki kendilerine zulmedenlerdir | işte onlar Sizden
onlan dost ve koru­
kim
yucu edinecek olursa
den kim onları dost ve
koruyucu edinecek olur­
sa, işte onlar kendilerine
zulmedenlerdir. k te r a ftü m û h â v e e m v â lü n i i v e 'a ş r a tü k ü m veezvâcüküm v e ib v â n ü k ü m veebnâuküm

24. De ki: "Eğer babala­ elde ettiğiniz mallar ! akrabanız eşleriniz kardeşleriniz oğullarınız

rınız, oğullarınız, kardeş­


leriniz, eşleriniz, akraba­
nız, elde ettiğiniz mallar,
m in e İlâ h i ile y k ü m ehabbe te r ^ a v n e h â v e m e s â k in ü kesâdehâ te b ş e v n e i v e tic â ra tü n
kesada uğramasından kesada uğrama­
daha sevim­
korktuğunuz ticaret, ho­ Allah size
liyse
hoşunuza giden j evler
sından
korktuğunuz bcaret

t ^ \ 1 1.
şunuza giden evler, size C

Allah ve resulünden.
Onun yolunda cihad e t­ v e llâ h ü llâ h ü b ie m r ih ; y e /tiy e ; h a tt f î s e b llh; fe te r a b b e ş ü i v e c lh â d in ve rasû llh .
mekten daha sevimliy­
Allah I artık Allah'ın emri j gelinceye Onun yolunda bekleyin i cihad etmekten I ve rasulünden
se, artık Allah'ın emri
t
gelinceye kadar bekle­
J 4 İ I ;;
yin. Allah, günahkârlar
topluluğunu hidayete f i m e v â tin e k e s ra tin v i llâ h ü i le k a d n e ş a ra k ü m ü Ik a v m e Ifâ s ik in lâ y e h d î
ulaştırmaz. günahkârlar topluluğunu hidayete ulaştırmaz
birçok savaş alanında I Allah size yardım etti
25. Allah, size birçok
^ A
savaş alanında yardım
etti. Huneyn günü, bun­
şeyenv 'a n k ü m fe le m tü g n i , k e s ra tü k ü m e 'c e b e tk ü m v e y e v m e h u n e y n in
lardan biridir. O vakit sa­
Huneyn günü, bunlardan
yısal çokluğunuz, sizi hiçbir ancak bunun size i faydası olmamışb | sayısal çokluğunuz jsizi kendinize güvendirmiş
biridir
kendinize güvendirmiş, a y» ®
ancak bunun size hiçbir ® A o ~ ‘’ 1 x ! Î * °
0 •
X’
faydası olmamıştı. Yer­
m ü d b in n v e lle y tü m süm m e; b im â r a h u b e t lerdu 'a le y k ü m ü vedâkat
yüzü bütün genişliğiyle
arkanıza dönüp
bozularak Sonra daj bütün genişliğiyle Yeryüzü size dar gelmişti
size dar gelmişti. Son­ gitmiştiniz
ra da bozularak arkanıza
’l -i ~ •
dönüp gitmiştiniz.
26. Sonra Allah, resulü­ v e e n z e le v e 'a le Im ü /m in n e 'al-; ra s ü lih i s e k n e te h llâ h ü ‘ e n z e le ^ m m e
nün üzerine, müminlerin rasulünün üzerine sükûnet veren Allah
rahmetini
i Sonra
indirdi de | müminlerin üzerine
indirdi
üzerine sükûnet veren
rahmetini indirdi. Gör­
ja L S J iİIS ^ J ı o li- î
mediğiniz ordular indirdi
de kendisini tanımayan­ c e z â ü Ik â fin n v e z lik e lle z n e k e fe rü v e 'a z z e b e j le m te r a v h â cü nü d e l

ları azaba uğrattı. İşte kâfirlerin cezasıdır İşte bu kendisini tanımayanları azaba uğrattı I Görmediğiniz ordular
bu, kâfirlerin cezasıdır.
o j j Ü i s j j Jm
) * 190 Sûre:9 (Tevbe, 27-31)

O J J J ^ P 0 - « j v jM P

ra h m g a fû ru r ! v e llâ liü 'a lâ m e n y y e ş â / m im b e 'd i z tılik e llâ h ü i y e tû b û Isümme


çok bağış­
çok acıyandır Allah dilediğine bunun arkasından Allah '™ ^ r 1 s o n r a 2 7 . Sonra bunun arka­
layan
sından A llah, dilediği­
-i r jJ lL ne tö vb e nasip eder.
A llah, çok bağışlayan,
fe lâ y e k ra b û necesûn Im ü ş rik û n e in n e m â ! y â e y y ü h â lle z n e a m e n û
çok acıyandır.
bir pislikten
yaklaşmasınlar Müşrikler ancak Ey iman edenleri
I ibarettirler 2 8 . Ey im an ed en ­
o y ler! M üşrikler, bir pis­
p p p l i jp ı S p i_ > i l j iS J b İ p
likten ibarettirler. A r­
fe s e v fe y ü g n k ü m ü 'a y le te n v e in h if tü m b e 'd e 'â m ih im h azâ Im e s c id e Ih a râ m e tık bu yıllarından sonra
sizi zengin eder yoksulluktan Eğer korkarsanız Artık bu yıllanndan sonra Mescid-i Haram'a M e s c id -i H aram 'a yak­
t ^ laşm asınlar. Eğer yok­
I j — L j L3 o IX J L 4 İ 1 sulluktan korkarsanız,
' ^ a i ı i ö l î
A llah dilerse, sizi hâzi­
k â b lû h a k im 'a lim ü n llâ h e in n e in ş â / m in fe d lih T
nesinden zengin eder.
savaşın hakimdir bilendir Allah Şüphesiz dilerse hâzinesinden Allah Şüphesiz A llah, bilen­
dir, işi sağlam yapan
^ U V5 jaş-VI f İ 4 J W 4Î i L o V jJ ) ve yaptığında bir hik­
✓ X ^ ^
m â h a rra m e j v e lâ y ü h a r r im û n e i v e lâ b ily e v m i lâ b iri | b illâ h i | lle z n e lâ y ü /m in û n e
m e t bulunandır.

haram kıldığını haram kılmayan ve ahiret gününe Allah'a inanmayan 2 9 . K endilerine kitap
o « ^ Ji
verilenlerden A llah'a ve
X >

o aj jj ah iret gününe inanm a­


yan, A llah'ın ve rasulü­
Ik itâ b e m in e lle z n e ü tü d n e Ih a k k i v e lâ y e d n ü n e v e r a s û lü h i; , llâ h ü
nün haram kıldığını ha­
kitap Kendilerine verilenlerden hak dini din edinmeyen kimselerle VB rasulünün Allah'ın ram kılm ayan, hak dini
^ o^ ^ ^
* din ed inm eyen kim se­
j 4 ^ 1 3 j O û j p a j p ^ ^ j U * j ^ jk . lerle, küçülm üş olduk­
I*?.
u z e y ru n i
ları halde kendi elleriy­
ly e h û d ü v e k â le ti | v e h ü m ş â g ir û n |'a n y y e d in v | Ic iz y e te y ü tû h a tt '
le cizye verinceye ka­
Uzeyr j Yahudiler küçülmüş olduklan halde kendi elleriyle cizye vennceye kadar
dar savaşın.
"1 ^ ^ 11 3 0 . Yahudiler, "Uzeyr,
y w —; , ^1 0 —^
A llah'ın oğludur" d e ­
k a v lü h ü m 1 Zcilike b n ü İlâ h j Im e s h u n n e ş â ra v e k â le ti b n ü İlâ h i diler. Hıristiyanlar da,
söyledikleri
sözlerdir
Bu Allah'ın oğludur | Mesih Hıristiyanlar da 1 dediler i Allah'ın oğludur "M e s ih , A llah'ın oğlu­
u
dur" dediler. Bu, on­
lu l j U p i L i J - I i i J p o > f ların ağızlarıyla söyle­
• » ^ y ^ y
dikleri sözlerdir. Bunu,
İlâ h i k â te le h ü m ü m in k a b l lle z n e k e fe rû k a v le y ü d â h iû n e i b ie fv â h ih im
daha önceden inkâr e t­
j Bunu, daha önceden inkâr etmiş olanların sözlerine benzetiyorlar onların ağızlanyla
m iş olanların sözleri­
ne benzetiyorlar. Allah,
I j j - ^ l © o >
onları kahretsin! Nasıl
e rb â b e n m v e ru h b â n e h ü m e h b â ra h ü m itte h a z û ! y ü /fe k ü n da döndürülüyorlar?
rabler ve papazlannı hahamlarını edindiler döndürülüyorlar? 3 1 . Allah'ı bırakıp ha­
£ ham larını ve papazları­
3 İ - U 1 J V I I ^ İ ^ ) U S ' 4 l c e - p l 5 ? i l o / - > nı, M e ry e m oğlu İsa'yı
rabler edindiler. Oysa
lly e 'b ü d ü illâ v e m a ü m iru v e lm e s h a b n e m e t 7 e m | m in d û n i İlâ h i
onların hepsi yalnızca
ibadet etmekle yalnızca emrolunmuşlardı Meryem oğlu İsa'yı j Allah'ı bırakıp
te k bir ilaha ibadet e t­
)
s J| I ^ ® X m ekle em rolunm uşlar-
t3> ’ >
o U s tJ k . 3 _ a
y
ky J 'i i y
c _ Vp
dı. Başka ilah yok, an­
'a m m â y ü ş rik û n sübhâneh • hüv illâ ! llâ h e lâ ilâ h e n v v â h id â cak O var. O, onların
0. onların ortak koştuklarından uzaktır yok tek bir ilaha ortak koştuklarından
I i “2 ’
uzaktır.
Sûre;9 (Tevbe, 32-36) 191

32. Onlar, ağızlarıyla i ~


Allah'ın nurunu sön­ o
dürmek istiyorlar. A l­ e n y y ü tim m e i illâ | llâ lîü i v e y e /b e b ie fv â h ih im n û ra İlâ h i e n y y ü tfiû y ü r düne

lah da buna razı ol­ tamamlamak


istiyor
sade­
ce
i buna razı olmuyor Onlar, ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar

muyor, sadece nuru­


nu tamamlamak isti­
yor. Kâfirler, isterler­ Ik â firû n k e r ih e i v e le v nûrati
b ilh ü d â I r a s û le h ’ lle iT e rs e le hüve
se, hoşlanmasınlar.
hidayet rasulünü gönderendir O Kâfirier, isterierse
33. O, rasulünü, hida­ e

yet ve hak din ile onu


bütün dinlere üstün
Im ü ş rik û n k e rih e v e le v 'a le d d m i k ü lllh ' liy ü z h ira h u v e d ni iha kki
kılmak için gönderen­
hoşlanma­ onu üstün kılmak
dir. Müşrikler, isterler­ Müşrikler, isterlerse
sınlar
velev ki bütün dinlere
için
ve hak din ile

se, hoşlanmasınlar.
34. Ey iman edenler!
Haberiniz olsun ki, ha­ le y e /k ü lû n e v e rru h b â n i m in e le h b â ri k e s ırâ n m in n e y â e y y ü h â lle z m e â m e n ü
Habe­
hamlar ve papazlar­ yerler ve papazlardan hahamlar birçoğu riniz Ey iman edenler!
)lsun kı
dan birçoğu, insanla­
rın mallarını haksızlık­
la yerler ve Allah yo­ v e lle z n e y e k n iz û n e 'a n s e b II İlâ h veyeşuddûne | b ilb â tili e m v â le n nâsi
luna girmeyi engel­ ve girmeyi engel­
saklayıp Allah yoluna haksızlıkla insanların mallarını
lerler. Altını, gümüşü lerler

saklayıp Allah yolunda


fv - J I v ’ ^ j . u ı A 9 ^ I A L , g - i > V j 4 , fl JIj A -a j J I
harcamayanlar var ya, t X X ^ X . .

işte onları acı veren b i'a z â b in e lim fe b e ş ş irh ü m f î s e b .li İlâ hi v e lâ y ü n fik û n e h â v e lfid d a te zzehebe

bir azap ile müjdele. acı veren bir azap ile işte onları müjdele Allah yolunda harcamayanlar var ya gümüşü A ltın ı

35. O gün bunların ^ O I X ) ° X o X

üzeri cehennem ate­ - s > J L rJ -r!

şiyle kızdırılacak da c ib â h ü h ü m b ih â fe tü k v : f n â ri c e h e n n e m e 'a le y h â y ü h m .; yevm e


kendilerinin alınları, kendilerinin alınları i bunlarla dağlanacak cehennem ateşiyle I bunların üzeri kızdırılacak da | O gün
böğürleri, sırtları bun­ ^
o 4
> > X .
larla dağlanacak. (On­
L
lara, şöyle denilecek:)
fe z û k û lie n fü s ik ü m m â k e n e z tü m h tiz â v e z u h û ru h ü m vecünûbühüm
"Bu, sizin kendiniz için 11
tadın bakalım | sizin kendiniz için sakladıklarınız 1 Bu sırtlan ( b ö ğ ü rle n
sakladıklarınız, haydi
sakladıklarınızı tadın
bakalım!"
36. Doğrusu Allah ka­ s n â 'a ş e ra ş e h ra n 'in d e İlâ h i 'id d e te ş ş ü h û ri in n e m â k ü n tü m te k n iz û n

tında, Allah'ın gökleri on ikidir Allah katında ayların sayısı Doğrusu I haydi sakladıklarınızı

ve yeri yarattığı günkü '^>-*-xxo'(| X° o i^ 0 ( x* i t

yazısında ayların sayı­ <«— * _ » yİ l g-Ao >

sı, on ikidir, bunlardan h u ru m , e r b e 'a tü n m in h â , v e le rd a s s e m .iv â ti h a le k a 1 yevm e f, k itâ b i İlâhi


dördü, (içinde savaşıl­ haram | dördü, (içinde :
ve yeri j gökleri yarattığı 1 günkü Allah'ın yazısında
olanlardır ' savaşılması] '
ması) haram olanlar­
dır. Bu, dosdoğru din­
dir. Bu aylarda ken­
fe lâ te z iim û d d n ü Ik a y y im ü j z İlke
dinize zulmetmeyin, Im ü ş r ik n e v e k â tilû e n fü s e k ü m fh in n e

müşrikler sizinle top­ siz de onlarla savaşın kendinize Bu aylarda zulmetmeyin dosdoğru dindir Bu

luca savaştıkları gibi


siz de onlarla topluca © ö ^ ü i iJ I ^ « i I Ö Ü b i t IS Ö ll= . j b kS l L
savaşın. Allah'ın koru­ m e 'a Im ü tte k m e n n e llâ h e v e 'le m û k â ffe h k e m â y ü k â tilû n e k ü m k â ffe te n
nanlarla beraber oldu­ korunanlarla beraber olduğunu Allah'ın bilin I topluca | müşrikler sizinle savaştıkları gibi topluca
ğunu bilin.
192 Sûre;9 (Tevbe, 37-40)

'o A = 4 j i j i ,j 95 S . j ı L u; y . ^ ^ l U İ I 37. Ayları gerilet­


me âdeti, sadece
'â m e n v y ü h illû n e h ! ı lle z m e k e fe rû ; b ih i i y ü d a llü f î Ik ü fr i z iy â d e tü n n n e s îü ânnem â
inkârcılıkta ileri gitmek­
jonun­
bir yıl : onu haram Kâfirler şaşırtılır inkârcılıkta ! ileri g itm e k tir: Ayları^geriletme j
la tir. Kâfirler, onunla şa­
şırtılır. Allah'ın haram
U I i i l f U 5 İC ly _ tl J İJ CU kıldığı (ayların) sayısına
SJ*
uydurmak için onu bir yıl
İlâh ; m â h a rra m e fe y ü h illû ı llâ h ü ; m â h a r ra m e 'id d e te liy ü v â tiû 'â m e l v e y ü h a r r im û n e h û
Alla- haram, bir yıl da helal kı­
haram kıldığını helal kılarlar
h'ın larlar. Bu şekilde, ken­
dilerince Allah'ın haram
kıldığını helal kılmış ol­
1
Ik a v m e Ik â firîn lâ y e h d î ; v e llâ h ü s ü ü e 'm â lih im le h ü m z ü y y in e maktadırlar. Kötü amel­
leri, süslenip kendileri­
kâfir topluluğu hakka ulaştırmaz | Allah | Kötü ameller,
ne güzel gösterildi. Al­
lah, kâfir topluluğu hak­
j ıS ı ^ u L^J a ka ulaştırmaz.
' I _ t ’ ’
fı s e b îli İlâ h i i n firû le k ü m ü ’ izâ k île m â le k ü m y â e y y ü h â lle z n e n m e n û 38. Ey iman edenler!
Allah yolunda savaşa çıkın size denilince Size ne oldu da j Ey iman edenler! Size ne oldu da size "A l­
lah yolunda savaşa çı­
kın!" denilince, yerinize
çakılıp kaldınız? Yoksa
m in e lâ h ira h b ilh a y â ti d d ü n y â e r a d itü m ile le rd s s â k a ltü m
ahiretten vazgeçip de­
Yoksa ahiretten vazgeçip değersiz dünya hayatına mı razı oldunuz? yerinize j çakılıp kaldınız ğersiz dünya hayatına
mı razı oldunuz? Dünya
I j i ^ V I ® J 4 İ V I 534. V I j u i i ı ı U İ hayatının zevk ve sefa­
sı, ahiretin yanında pek
y ü 'a z z ib k ü m illâ te n fir û illâ k a lîl f î la h ira ti fe m â m e tâ 'u Ih a y iti d d ü n y â
O size azap Eğer toplanıp savaşa
az bir şeydir.
pek az bir şeydir ahiretin yanında Dünya hayatının zevk ve sefası
edecek çıkmazsanız
39. Eğer toplanıp sava­
(fi şa çıkmazsanız, O size
İO
'a İ )lİ 5 fc 4 _ îS j İ - İ İ V 5 C . İ İ J a I î .r .j IL .^ 1 C ılfc
acı veren bir azap ile
v e llâ h ü şe yâ I v e lâ te d u r rû h ü g a y ra k ü m kavm en I v e y e s te b d il 1 'a z â b e n e lım e n v azap edecek ve yerini­
Allah'ın | zerre kadar
Siz Ona zarar veremez­
yerinize bir topluluk ve başka getirecektir i acı veren bir azap ile
ze başka bir topluluk ge­
siniz
tirecektir. Siz Ona zer­
re kadar zarar veremez­

f
siniz. Allah'ın her şeye
iz e h ra c e h ü llâ h ü fe k a d n e ş a ra h û illâ te n ş u r û h ü k a d îr 'a ln k ü lli ş e y in gücü yeter.
lonu çıkardıkları zamar Allah'ın ona yardam emğini bili- | yardım etmezseniz gücü yeter her şeye 40. Eğer siz ona yar­
dım etmezseniz, inkâr
o ^ L > ;k J J j —5 -j j] , j L _ ^ l 1 j|y _ _ 3 _ l_ ı3 l "^ [3 I edenler onu çıkardık­
ları zaman, ikinin biriy­
liş â h ib ih y e k û lü İz f î ig â ri ! hüm â ^ iz i s â n iy e s n e y n i lle z n e k e fe rû
O
ken, hani ikisi de mağa­
i hani ikisi i o vakit
o, arkadaşına diyordu mağaradayken j | ikinin biriyken inkâr edenler
vakit radayken, Allah'ın ona
X
o • ✓ i ^ t yardım ettiğini biliyorsu­
4_İ♦♦JLp
y
t. 1 ,1. i ü ı l A j u a îıi nuz. O vakit o, arkadaşı­
'a le y h i s e k n e te h ü llâ h ü fe e n z e le m e 'a n â ! llâ h e
na "Üzülme, çünkü Al­
j in n e lâ te h z e n
bizimle bera­ lah bizimle beraberdir!"
onun üzerine sükûnetini Allah indirdi Allah çünkü Üzülme
berdir diyordu. Derken Allah
onun üzerine sükûnetini
1
y ♦ j - U indirdi. Onu, görmediği­
lle z n e k e fe rû k e lim e te v e c e 'a le le m te ra v h â b ic ü n û d il veeyyedehû niz ordularla destekledi.
inkâr edenlerin sozunu yaptı
İnkâr edenlerin sözünü
görmediğiniz ordularla I Onu destekledi
en alçak yaptı. Allah'ın
J» o o
sözü, o en yüksek olan­
3 l '. i; ! ! X X ^ -
dır. Allah, çok güçlü­
hakm 'a z z ü n j v â llâ h ü j l'u ly â v e k e lim e tü İlâ h i s s ü flâ dür, işi sağlam yapan
hikmet sahibidir çok güçlüdür Allah I en yüksek olandır Allah'ın sözü en alçak ve yaptığında bir hikmet
bulunandır.
Sûre:9 (Tevbe, 41-47) 193 1 <\r

41. Sizler ister hafif, is­


terse de ağır olarak sa­
vaşa çıkın, Allah yolunda f, s e b .li İlâh v e e n fü s Ik ü m b ie m v â llk ü m v e c â h id û j v e s ik â le n v 1 h ifâ fe n v j Infirû

mallarınızla ve canlarınız­ Allah yolunda ve canlarınızla mallarınızla cihad ediniz ^^'^Sizler ister hafifj savaşa çıkın
la cihad ediniz. Eğer bilir­
seniz, bu sizin için daha
hayırlıdır.
v e s e fe ra n k â ş id e n 'a ra d a n k a n b â n v le v k â n e in k ü n tü m te 'le m û n le k ü m b a y ru l
42. Eğer o, yakın bir ga­
ve normal bir yolculuk daha
nimet ve normal bir yol­ yakın bir ganimet Eğer o olsaydı i Eğer bilirseniz sizin için bu
olmuş hayırlıdır
culuk olmuş olsaydı, V . ^ . o o . i ^
mutlaka sana uyarlardı. L l. 3 Ü a jL < l> l ö i O jJ L j ^yS Jj d)
Ancak o zorlu mesafe,
le v i s te ta 'n â b illâ h i v e s e y e h lifû n e i şşükkah i 'a le y h im ü I b e 'u d e t | v e lâ k im I le tte b e 'û k e
kendilerine uzak geldi.
Bununla beraber yakında \ AHgh'a o zorlu mutlaka sana
Bununla beraber yakın­ yemin edecekler kendilerine uzak geldi Ancak
Eğer gücümüz olsaydı i mesafe uyarlardı
C
da "Eğer gücümüz olsay­ £,
dı, elbette sizinle bera­
ber çıkardık" diye Allah'a
le k â z ib û n in n e h ü m y e 'le m ü v e llâ h ü I e n fü s e h ü m y ü h lik û n e m e 'a k ü m leh araç nâ
yemin edecekler, kendi­
onların helake sürükleye­
yalancı olduklarını bilmektedir Allah ! kendilerini sizinle beraber j elbette çıkardık
lerini helake sürükleye­ kesinlikle cekler
cekler. Allah, onların ke­ s ^ o , . I.
sinlikle yalancı oldukları­
nı bilmektedir.
v e te 'le m e lle z in e ş a d e k û le k e y e te b e y y e n e ' h a ttâ | le h ü m e z in te ; lim e 'a n k ; llâ h ü ; 'afâ
43. Allah, seni affetti. i kadar bek-| izin verdin
bilinceye doğru söyleyenler sana i belli oluncaya i onlara Neden seni ! Allah j affetti
Neden onlara izin ver­ lemedin? de

din de doğru söyleyenler


sana belli oluncaya, ya­
lan söyleyenleri de bilin- v e ly e v m i lâ b iri b illâ h i lle z n e y ü /m in û n e lâ y e s te /z in ü k e Ikâ zibîn
ceye kadar beklemedin?
ve ahiret gününe Allah'a iman edenler izin istemezler yalan söyleyenleri de
44. Allah'a ve ahiret gü­
nüne iman edenler, mal­
U İ I aİi IS ^ t ^ 4 6 '
larıyla ve canlarıyla ciha­
da katılmamak için izin in n e m â b ilm ü tte k în 'a lim ü m v e llâ h ü i v e e n fü s ih im b ie m v â lih im e n y y ü c â h id û

istemezler. Allah, mutta- ancak I muttakileri bilir Allah ve canlarıyla mallarıyla cihada katılmamak için
1
kileri bilir.
45. Senden ancak
Allah'a ve ahiret günü­
k u lû b ü h ü m v e r tâ b e t v e ly e v m i lâ h ir i i b illâ h i i lle z n e lâ y ü /m in û n e i y e s te /z in ü k e
ne iman etmeyen, kalp­
leri şüphe etmekte olan kalpleri I şüphe etmekte olan I ve ahiret gününe ! Allah'a | iman etmeyen i Senden İzin isterler

ve şüphelerinde çalkala­
nıp duranlar izin isterler.
46. Eğer onlar cihada fe h ü m f i ra y b ih im
'uddetenv le h u ; le e 'a d d û Ih u rû c e v e le v e râ d û y e te r a d d e d û n
çıkmayı isteselerdi, el­ bir ; onun elbette hazırlık i
cihada çıkmayı Eğer onlar isteselerdi çalkalanıp duranlar ve şüphelerinde
bette onun için hazırlık hazırlık I için yaparlardı

yaparlardı. Ancak Allah, ^ ^ ^


0 ° 1
1 l < i. J 1
böyle davranmalarını is­ j f» .0 r - ^ *

temedi de onları alı koy­ m e 'a Ik â ld în k 'u d û 1 v e k le fe s e b b e ta h ü m m b i'â s e h ü m llâ h ü k e rih e j vel.-kin
du. Onlara, "Oturanlarla i
Onlara, Oturanlarla beraber oturun 1 denildi | onları alı koydu böyle davranmalarını Allah iistemedi del Ancak
beraber oturun!" denildi.
47. Eğer sizinle çıkmış
olsalardı, size bozguncu­
luktan başka bir katkıları b ilâ le k ü m v e le e v d a 'û b a b â le n v İllâ m â zâdûküm fık ü m le v b a ra c û
olmayacak, sizi sıkıntıya, aranızda koşuşturup duracaklardı bozgunculuktan başka size bir katkıları olmayacak sizinle Eğer çıkmış olsalardı
kargaşaya düşürmeyi is­ E
teyerek aranızda koşuş­
LJâJ L j y U ı P ygJ Ö ^ X9 j I
turup duracaklardı. İçi­
nizde onları dinleyecek b iz z â lim ın 'a l m ü m i v e llâ h ü i le h ü m I s e m m â 'û n e v e f küm Ifitn e h I yebgûneküm ü

olanlar vardır. Allah, za­ zalimleri bilir Allah onları dinleyecek olanlar içinizde vardır
sıkıntıya, karga-
sizi isteyerek
limleri bilir.
O jJ J I 8 JJ^
194 Sûre:9(Tevbe, 48-54)

J» o

J 3 İ ^ I JÜ I J 4 - 9 J h >
48. Gerçekten bunlar,
Ih a k k u câe h a tt.. lü m û ra le k e v e k a lle b û m in k a b lü Ifitn e te le k a d i b te g a v ü kargaşayı daha önce çı­
Gerçekten bunlarçıkar- karmak istediler, sana
hak geldi sonunda türlü işler sana çevirdiler daha önce argaşayı
mak istediler
türlü işler çevirdiler, so­
nunda, hak geldi, Allah'ın
emri yerini buldu. Onlar,
/z e l m e n y y e k û lü v e m in h ü m k â rih û n vehüm e m r u İlâ h i v e z a h e ra (dini) istemedikleri halde
Aman I I . , j (dinil istemedikleri halde i „ ı (onu görünüşte kabul et­
izin ver diyen de j Allah'ın emri yerini buldu
bana ! (onu görünüşte kabul ettiler)! Onlar
- i. tiler).
49. içlerinde, "Aman
bana izin ver, başımı der­
b ilk â fir în le m ü h .ta tü m i cehennem e v e in n e i s e k a tû 1 f î Ifitn e ti e lâ i v e lâ t e ft in n î
de sokma!" diyen de var.
asıl kendileri i Bilmiş
kâfirleri kuşatıp kaplar cehennem Şüphesiz derde başımı derde sokma Bilmiş ol ki, derde asıl
düştüler ! ol ki
jı o . E ^ o kendileri düştüler. Şüp­
hesiz cehennem kâfirleri
kuşatıp kaplar.
kad ehaznâ y e k û lû m ü ş ıb e tü n y v e in tü ş ib k e I te s ü / h ü m h a s e n e tü n in tü ş ib k e
jbu onları üzüntü- 50. Sana güzel bir şey
almıştık derler bir kötülük Yok, sana gelirse güzel bir şey Sana gelirse
! ye sokar gelirse, bu onları üzün­
tüye sokar. Yok, sana bir
kötülük gelirse, "Biz, ön­
İllâ i le n y y ü ş ıb e n â kul v e h ü m fe rih ü n v e y e te v e lle v m in k a b lü e m ra n a
ceden tedbirimizi almış­
dışın­ Bizim başımıza asla bir şey tık!" derler, sevine sevi­
De ki sevine sevine dönüp giderler Biz, önceden tedbirimizi
da gelmez ne dönüp giderler.
t
51. De ki: "Bizim başımı­
za, Allah'ın bizim için tak­
Im ü /m in û n fe ly e te v e k k e li v e 'a ie İlâ hi m e v l ınâ ; h ü v e ı le n â i llâ h ü m â k e te b e dir ettiğinin dışında asla
Müminler tevekkül etsinler | yalnızca Allah'a
bizim koruyucu-
O
bizim
Allah'ın takdir ettiğinin bir şey gelmez. O, bizim
muzdur için
t o jı
koruyucumuzdur. Mü­
o X ■
J>L.
minler, yalnızca Allah'a
'J
tevekkül etsinler."
n e te ra b b e ş u venehnü ih d e Ih u s n e y e y n i illâ I b in â h e l te r a b b e ş û n e kul
52. De ki: "Siz, bizim ba­
L „„a l,|S iz , bizim
bekliyoruz Biz ise ! iki güzellikten birinin
başımıza
gelmesini beklersiniz De ki şımıza ancak iki güzel­
likten birinin gelmesini
I ^
I a-^za-» \ \L l'_ » -X_>
“ I
L » “9 II " ö
"
\U “h > t—> 1 *^
I -XJLj •’ î ı İ J ' ^
<U) I ^ ^
a x ,.y a ^ y “•) II o ^ beklersiniz. Biz ise, size
Allah'ın kendi katından
fe te r a b b e ş ü b ie y d ın â 1 ev m in 'ind ihT I b i'a z â b in m 1 llâ h ü e n y y ü ş ıb e k ü m ü b ik ü m
veya bizim ellerimizle
Bekleyin bizim ellerimizle i veya j kendi katından 1 bir azap I Allah'ın i size indirmesini i size size bir azap indirmesini
bekliyoruz. Bekleyin, biz
“ " i l ”* ° ^ _ o \ 1^ _ o f I ~*°f ıs ^ > X X > o ^ X If ( de sizinle beraber bekli­
J - x İJ L ^ L a j^= s> j I L p 34s> i I J - 9 <«> O 3 -^ J - ^ x,o
yoruz."
le n y y ü te k a b b e le e v k e rh e l ta v 'a n e n flk û kul m ü te r a b b lş u n m e 'a k ü m , in n â
hiçbir zaman kabul „ö n,-.ir.,-„ I ister iste-
53. De ki: "İster isteye­
edilmeyecektir isterse de gönülsüz | infak edin De ki bekliyoruz sizinle beraber biz de
rek, isterse de gönülsüz
. t .
Ji o jı infak edin, yaptığınız yar­
JJ^ ^ I L_oJ <3> ^ ^ ^ o

r dımlar sizden hiçbir za­


e n tü k b e le m e n e 'a h ü m | vem â k ü n tü m k a v m e n fâ s ik în in n e k ü m m in k ü m
man kabul edilmeyecek­
tir. Çünkü siz, yoldan çık­
kabul edilmesini engelleyen j şey yoldan çıkmış bir topluluksunuz Çünkü siz I yaPtıâınız yar-
^ ' dımlar sizden mış bir topluluksunuz."
X i | x v t x t - » X x f. I ( ^ 1 İL o -’ ^ f v l o 54. Kendilerinin yardım­
larının kabul edilmesini
v e lâ y e /tû n e v e b ira s û lih b lllâ h i k e fe rû ennehüm I illâ i n e fe k â tü h ü m m in h ü m engelleyen şey, sebep
gelmektedirler ve rasulünü Allah'ı inkâr ettiler Bunlar
yalnızca
yardımlarının Kendilerinin
yalnızca şudur: Bunlar,
şudur
Allah'ı ve rasulünü inkâr
ettiler, namaza ancak
L
üşene üşene gelmekte­
v e h ü m k â rih û n illâ v e lâ y ü n flk û n e ve h ü m küsel illâ ş ş a lit e dirler, infak ettiklerini de
istemeye istemeye vermektedirler ancak I infak ettiklerini de üşene üşene ! ancak I namaza ancak istemeye isteme­
ye vermektedirler.
Sûre:9 (Tevbe, 55-61) 195 1

", 0 c-> ' 1


55. Sakın onların malla­ 0 A
/9
x
t
î
V
x
«
A
L
f A
1 ^
x
Ü
(
1
A
1
rı ve çocukları, seni im­ î
-------- ® ^ x
X

rendirmesin. Ancak Allah, b ih â liy ü 'a z z ib e h ü m 1 llâ h ü i yürdü in n e m â v e lâ e v lâ d ü h ü m e m v â lü h ü m fe lâ tü 'c ib k e

onlara bunlarla şu değer­ bunlarla onlara azap etmek Allah istemektedir Ancak ve çocukları Sakın onların malları seni imrendirmesin
siz dünya hayatında azap
etmek ve kâfir olarak can­
larının çıkmasını istemek­
o J
tedir. b illâ h i ; v e y e h lifû n e v e h ü m k â fir im e n fü s ü h ü m v e te z h e k a f î Ih a y .ıti d d ü n y â

56. Kesinlikle sizden ol­ Allah'a yemin de ederler ve kâfir olarak canlarının çıkmasını şu değersiz dünya hayatında
duklarına dair Allah'a ye­
min de ederler. Oysa on­ X A ^ o t xs, X ® ^ _ • 0 -*

lar sizden değildirler. An­


cak onlar ödleri patlayan le v y e c id û n e k a v m ü n y y e fr a k u n v e lâ k in n e h ü m ! vem â le m in k ü m innetiüm

bir topluluktur. değildir­ sizden oldukla­


Eğer bulsalardı ödleri patlayan bir topluluktur Ancak onlar sizden Kesinlikle
onlar ler rına dair
57. Eğer sığınacak bir yer
veya barınacak mağaralar
veya sokulacak bir delik
bulsalardı, koşa koşa ora­ v e m in h ü m vehüm yecm ehün ile y h i le v e lle v | m ü d d e h a le l ev m e g â r â tin m elceen
sokulacak bir barınacak mağa­
ya giderlerdi. içlerinde vardır koşa koşa oraya giderlerdi veya veya sığınacak bir yer
delik ralar
58. içlerinde sadakala­
rın dağıtılması konusunda
sana imalı söz söyleyenler
m in h â v e ille m y ü 'ta v ra d ü m in h â fe in ü 'tü fî şşadekât m e n y y e lm iz ü k e
vardır. Çünkü ondan ken­
memnun sadakaların dağıtılması sana imalı söz söyle­
dilerine verilmişse, mem­ ondan bir şey verilmezse
olurlar
Çünkü ondan kendilerine verilmişse
konusunda yenler
nun olurlar, ondan bir şey
verilmezse, hemen kızar­
lar.
v e k a lü v e ra s ü lü h ü llâ h ü m â â tâ h ü m ü ra d ü I v e le v e n n e h ü m izâ h ü m y e s h a tu n
59. Ne olurdu bunlar Al­
şöyle desey- kendilerine verdik­ •aziolsaydılaj ^3 bunlar
lah ve rasulünün kendi­ ve rasulünün Allah hemen kızarlar
diler lerine
lerine verdiklerine razı ol­ L y

saydılar da şöyle desey-


diler: "Bize Allah yeter,
râ g ib ü n İlâ İlâ hi ın n a v e ra s ü lü h ü m in fe d lih i llâ h ü s e y ü /tn â I llâ h ü hasbünâ
Allah, bize hâzinesinden
Şüphe­
yine verir, rasulü de verir. arzulayanlarız Allah'ı rasulü de verir hâzinesinden Allah bize yine verir Allah Bize yeter
siz biz
Şüphesiz biz, Allah'ı arzu­ A A o
layanlarız."
y i5 ^ IS ^ Ü Ü I j ^ IS. 13İ i b i l i
60. Zekât, ancak şunların
v e lm ü e lle fe ti k u lü b ü h ü m 'a le y h â v e l'â m ilm e v e lm e s â k în i lllfü k a r â i s s a d e k â tü innemâ
hakkıdır: Fakirler, yoksul­
kalpleri İslam'a ısındırılmakta
lar, onunla görevli olan­ olanlar
onunla görevli olanlar yoksullar Fakirler Zekât 1 ancak

lar, kalpleri İslam'a ısın-


dırılmakta olanlar, köleler, Jl
borçlular, Allah yolundaki-
ler, yolcular. Bu, Allah ta­ fe n d a te n m j v e b n i sse b 'I v e fı s e b t i İlâ h i v e ig â r im m e v e fî rrik â b i
kesin olarak i
rafından kesin olarak böy­ yolcular Allah yoiundakiler borçlular köleler
böyle farz kılındı!
le farz kılındı. Allah, her O
şeyi bilendir, işi sağlam
yapan ve yaptığında bir
İİılS 4İ 1I
hikmet bulunandır. v e y e k ü lü n e n n e b iy y e lle z n e y ü /z ü n e v e m in h ü m ü hakim 'a h m ü n | v e llâ h ü m in e İlâh
Onların içinde her şeyi Allah tarafın­
61. Onların içinde pey­ diyorlar peygamberi incitenler
vardır
hikmet sahibidir
bilendir
Allah
dan
gamberi incitenler vardır. ■A A A o A A ->
X
Onun hakkında, "O, her .33 3 -İL ;İJ a U 6İ I 3 İ
söyleneni dinleyen bir ku­
laktır!" diyorlar. De ki: "O, v e ra h m e tü l lilm ü /m in ın e v e y ü /m in ü b lllâ h i 1 ü z ü n ü h a y ril j kul I ü zün ; hüve
O, sizin bir
sizin için bir hayır kulağı­ bir rahmettir müminlere inanır 0, Allah'a
için
bir hayır kulağıdır De ki
kulaktır
O
dır. O, Allah'a inanır, mü­
minlere inanır, sizin iman jJ J
edenleriniz için bir rah­
mettir. Allah'ın rasulünü 'a z â b ü n el m le h ü m ra s ü le İlâ hi v e lle z m e y ü /z ü n e m in k ü m lille z ın e âm enû

incitenler var ya, onlar için onlar için


acı veren bir azap Allah'ın rasulünü incitenler var ya sizin iman edenleriniz için
vardır
acı veren bir azap vardır.
I S^
196 Sûre:9 (Tevbe, 62-68)

E Jl

» > * A O
62. Size, sizi hoşnut et­
e n y y ü rd û h ü | ehakku v e ta s û lü h O i v e llâ h ü ! liy ü r d û k ü m ■le k ü m b illâ h i y e h lifû n e
i öncelikle
mek için Allah'a yemin
daha doğrudur ve rasulünü sizi hoşnut etmek için 1 Size Allah'a yemin ederler
! Allah ederler. Eğer hunlar mü­
min iseler, öncelikle Al­
lah ve rasulünü hoşnut
etmeleri daha doğrudur.
v e ta s û le h ü ı llâ h e ı y ü h â d ld i m e ny ^nnehi e le m y e 'le m ü in k â n û m ü /m in in
I Onlar, 63. Onlar, şunu bilmedi­
ve rasulüne Allah'a karşı çıkarsa Kim bilmediler mı Eğer bunlar mümin iseler
! şunu ler mi: Kim Allah'a ve ra­
. t
sulüne karşı çıkarsa mu­
hakkak ki ona içinde ebe­
yehzenj Ih iz y ü l'a zîm z a lik e f hâ h â ild e n . n â ra c e h e n n e m e ' le h ü fe e n n e di kalacağı cehennem
çekinirler
muhak­ ateşi vardır. İşte bu, bü­
büyük bir rezilliktir işte bu içinde i ebedi kalacağı] cehennem ateşi
kak ki yük bir rezilliktir.
Jl Jl
.i t
64. Münafıklar, kendileri­
U J O ' 0 3
X ' X X ^ X ne kalplerindekileri haber
k u ll I b im â f i k u lû b ih im I tü n e b b iü h ü m I s û r a tü n 'a le y h im e n tü n e z z e le < Im ü n â fik û n e verecek bir sûrenin tepe­
I
kendilerine haber i lerine inmesinden çeki­
Oe ki I kaipierindeklleri r surenin tepelerine inmesinden Münatıklar
verecek
nirler. De ki: "Eğlenin ba-
kalım! Çünkü Allah sizin
o çekindiklerinizi meyda­
le y e k û lü n n e i v e le în s e e lte h ü m m â te h z e rû n m ü h r ic ü n m l llâ h e ' in n e s te h z iû / na çıkaracaktır."
derler I Eğer sen onlara soracak olursan | sizin o çekindiklerinizi çikaracakhr I i ! Eğlenin bakalım 65. Eğer sen onlara so­
racak olursan, "Biz sırf
j i 4JULSS İÜ U İI lafa dalmış, şakalaşıyor­
duk!" derler. De ki: "Siz,
k ü n tü m te s te h z iû n v e ta s û lih ' i v e c iy â tih . i b illâ h i i e kul v e n e l'a b | künnâ nehûdu in n e m â
Allah'la, ayetleriyle ve re­
Siz alay ediyordunuz j ve rasulüyle j ayetleriyle j Allah'la mi De ki şakalaşıyorduk | Biz lafa dalmış 1 sırf sulüyle mi alay ediyordu­
nuz?"
p-S LO 5_ûJLI3 ö\ p jL O I J a j ^ j fl s3 IJ J jJ Ü L j V ^ 66. Boşuna mazeret uy­
durmayın, iman ettiği­
m in k ü m | 'a n tâ îfe tin m in n e 'fü b e 'd e m â n ik ü m k a d k e fe r tü m lâ te 'te z ir û
nizi söyledikten sonra,
İçinizden I bir kısmını atfedersek iman ettiğinizi söyledikten sonrai inkânnızı açığa vurdunuz ; Boşuna mazeret uydurmayın
İnkârınızı açığa vurdunuz.
t İçinizden bir kısmını affe­
o L f l j l O İ J l j ^ ijL jL e J Î 0 1 SJl j \S> 4 ^ j J o dersek, bir kısmına gü­
nah işlemedeki ısrarla­
v e lm ü n â fik â tü e lm ü n â fik û n e b ie n n e h ü m k â n û m ü a im în I tâ îfe te m ı n ü 'a z z ib
rından dolayı azap ede­
kadınları da Münafıkların erkeklen de günah işlemedeki ısrarlarından dolayı w .» ™ : ceğiz.
- O O .
Jl ® X P . - >11 ^ J l > | x ' ^ O x o B^ i o^ 67. Münafıkların erkekle­
O - ^ 3
X
w O J J - o '- t i 0 > f M ri de, kadınları da birbir­
'a n i Im e 'rû fi veyenhevne b ilm ü n k e r i y e /m ü r û n e b e 'd u h ü m m im b e 'd lerinin aynısıdırlar. Kötü
ve çirkini emrederler, iyi
iyi ve güzel otanı yasaklarlar I Kötü ve çirkiN j emrederler i birbirlerinin aynısıdırtar
J,
ve güzel olanı yasaklar­
lar, cimrilik ederler. Onlar
ö ^ y - x S 3 \S J o J \ o \ I ö Allah'ı unutmuş, Allah da
h ü m ü Ifâ s ik û n Im ü n â fik n e in n e fe n e s iy e h ü m llâ h e v e y e U J id û n e e y d iy e h ü m onları unutmuştur. Mu­
yoldan çıkanların ta kendi­ Muhak-: Allah da onlan . Onlar hakkak ki münafıklar, yol­
münafıklaT cimrilik ederler
leridirler i kak ki I unutmuştur dan çıkanların ta kendile­
o
ridirler.
jML _ z" M J İS o L İ 3 L U
68. Allah, münafıkların
n â ra c e h e n n e m e v e lk ü ffâ r a v e lm ü n â fitâ ti Im ü n â fik n e erkeklerine ve kadınları­
cehennem ateşmı kâfirlere vekadmlanna münafiklann etkeklenne na, kâfirlere içinde ebedi
ı> olarak kalmak üzere ce­
y
1 hennem ateşini vaat etti.
p _ ^ J ^ 1 p ^ ^J fV l O j J ü .
O, onlara yeter. Allah,
'a z â b ü n m m ü k im v e le h ü m ı İlâ h ı v e le 'a n e h ü m ü ı hasbühüm f hâ pâlid n e onları rahmetinden uzak-
sürekli olan bir azap
Onlatiçın i | onlan rahmetinden
onlara yeter içinde ' ebedi olarak kalmak I laştirdl. Onlar İÇİn sürekli
' Wolan bir azap vardır.
Sûre:9 (Tevbe, 69-72) 197 \ <\V

/e e v lâ d â e m v e le n v .e e k s e ra kuvvetenv m in k ü m kânû eşedde k e lle z .n e m in k a b lik ü m


69. Sizden öncekiler, çoluk çocuk (uvvetbak-
mal mülk daha çoktular sizden daha güçlü Sizden öncekiler
kuvvet bakımından siz­ bakımından da ımından

den daha güçlü, mal


mülk, çoluk çocuk bakı­
Al
mından da daha çoktu­ k e m e s te m te 'a b ih a lâ k ik ü m fe s te m te 'tü m b ih a lâ k ih im fe s te m te 'û
lar. Dünya hayatından nas" zevk ve sefa^ürmek ,3te- | siz de k g , j^yınıza ve sefa sürmeye baktınız Dünya hayatından ken­ zevk ve sefa sürmeye
di paylarına düşenle bakmışlardı
kendi paylarına düşen­
le zevk ve sefa sürme­
ye bakmışlardı. Sizden
öncekiler kendi payları­ h a b ita t û lâ îk e k e lle z h â d û v e h u d tü m b ih a lâ k ih im lle z n e m in k a b lik ü m
na düşenle nasıl zevk ve boşa gitti Onların
Siz de onların batağa dalıp saplan­
saplanıp kaldınız
kendi paylarına
Sizden öncekiler
ması gibi düşenle
sefa sürmek istedilerse,
siz de kendi payınıza dü­
şenle zevk ve sefa sür­ 3 l ® 0 3 1 4 İİII j
meye baktınız. Siz de on­ e le m y e /tih im Ih â s irü n v e û lâ îk e h ü m ü v e lâ b ira h fî ddünyâ e 'm â lü h ü m
ların batağa dalıp saplan­ Onlara gelmedi mi?
hüsrana uğrayanların ta kendi­
Onlar ve ahirette dünya yaptı klan
leridirler
ması gibi saplanıp kaldı­
nız. Onların dünya ve ahi- I o -J* A ^
-d . j j J ^ j - 3
rette yaptıkları boşa gitti.
Onlar, hüsrana uğrayan­ v e k a v m i ib râ h .m e esem ûde v e 'â d in v ^ k a v m i n û h in v lle z n e m in k a b lih im
ların ta kendileridirler. İbrahim'in halkının Semûd'un Âd'ın Nuh halkının kendilerinden öncekilerin haberi

70. Onlara, kendilerin­


den öncekilerin, Nuh hal­ o L İ U J 9 L İ4 4 J L
kının, Âd'ın, Semûd'un,
llâ h ü j fe m â k â n e b ilb e y y in â t i ru s ü lü h ü m e te th ü m v e lm ü /t e fik â t ve e ş h â b i m edyene
İbrahim'in halkının, Med-
Onlara gelmiş­
yenlilerin, Lût halkının Allah [ değildi hep mucizelerie peygamberieri
lerdi
Lût halkının Medyenlilerin

haberi gelmedi mi? On­


lara, peygamberleri hep
mucizelerle gelmişlerdi.
v e lm ü /m in â tü v e lm ü /m in û n e y e z lim û n î e n fü s e h ü m kânû v e la k in j liy e z lim e h ü m
Allah, onlara zulmetmiş
değildi, ancak onlar ken­ kadın bütün müminler Erkek 1 zulmediyoriardı 1 kendilerine idiler ancak onlar j onlara zulmetmiş

dilerine zulmediyorlardı.
P - . A t l x o X . x x . J l ® x t l X JIJIlx , > ^ Ox
71. Erkek kadın bü­ j- S - i- ö J i 3 — p o j ^ j o j fv -F v » -* -;
tün müminler, birbirleri­
'a n i Im ü n k e ri veyenhevne 1 b ilm e 'ıû fi y e /m ü rû n e b e 'd u h ü m e v liy â ü b e 'd
nin koruyucularıdırlar, iyi i
kötü ve çirkin olanı ise yasaklarlar | iyi ve güzel olanı emreder birbirierinın koruyucularıdırlar
ve güzel olanı emreder,
kötü ve çirkin olanı ise "T jıt
s: 11 I jı
yasaklarlar, namazı dos­ szsJ I O j - olJ U U j
doğru kılarlar, zekâtı ve­
û lâ îk e v e ra s û le h i llâ h e i v e y ü f 'û n e zzekte v e y ü / tû n e ş ş a la te v e y ü k im û n e
rirler, Allah ve rasulüne
işte bunlara ve rasulüne Allah itaat ederier zekâb veririer namazı dosdoğru kılarlar
itaat ederler. Allah, işte
bunlara merhamet ede­ )

cektir. Çünkü Allah, çok ^ lx - o p J \ j p J \ A)i \ < 3 ^ ^ _ ç S L :>

güçlüdür, işi sağlam ya­ v e lm ü /m in â ti Im ü /m in n e : llâ h ü v e 'a d ei h a k îm 'a z z ü n llâ h e in n e ilâ h : s e y e rh a m ü h ü m ü


İlâ
pan ve yaptığında bir hik­ j i
kadınına j müminlerin erkeğine Allah vaat etti j hakîmdir çok güçlüdür Allah Çünkü Allah merhamet edecektir
met bulunandır.
72. Allah, müminlerin
erkeğine, kadınına içle­ -O J

rinde ebedi kalacakla­ v e m e s â k in e ta y y ib e te n fih â h â lid ın e le n h â ru m in te h tih e teCT; c e n n â tin


rı altından ırmaklar akan hoş meskenler 1 içlerinde | ebedi kalacakları ırmaklar altından akan cennetler
cennetler, adn cennet­
lerinde hoş meskenler
vaat etti. Allah'ın hoş­
jU -U k iJ I 3jlJ I jii .jAJj ^ O İ> s b jj Ü İİ- O İ İ - > J
nutluğu ise, hepsinden Ife v z ü l'a zîm z; lik e h ü v e ekber i n ^ine İlâhi v e r id v â n ü n m f ı c e n n â ti 'a d n
büyüktür, işte bu, büyük büyük kurtuluştur j İşte bu
1 hepsinden
j Allah'ın | hoşnutluğu ise adn cennetlerinde
1 büyüktür
kurtuluştur.
o I 8
<\A 198 Sûre:9 (Tevbe, 73-79)

73. Ey şanlı peygamber!


p jjL tf j iâJLe-l j p p j L L U l j j LL sÜ I I__p l U Kâfirlerle, münafıklarla ci-
had et, onlara karşı sert
1 'a le y h im v â g iü z v e lm ü n â fik m e Ik ü ffâ ra c â h id i y â e y y û h e n n e b iy y ü
Onların varacakları
davran. Onların varacakla­
onlara karşı sert davran münafıklarla Kâfirlerle cihad et Ey şanlı peygamberi
yer rı yer, cehennemdir. O, ne
o > kötü bir dönüş yeridir!
jü ü l 3 3 xkJj I jJ L d
1 JL Lo 6j i i - p p - s < -o J I 3 j p p _ > 74. Söylemediklerine dair
Allah'a yemin ediyorlar.
k e llm e te Ik ü frl k â lû iv e le k a d m â k â lû | b illâ h i | y e h lifû n e Im e ş T î v e b i/s e i cehennem
onlar o küfür, inkâr Yemin Söylemedikleri­
Yemin olsun ki, onlar o kü­
söylediler Allah’a j yemin ediyorlar bir dönüş yeridir I O, ne kötü I cehennemdir
sözünü olsun ki ne dair für, inkâr sözünü söyledi­
ler. İslam'a geldikten son­
VII p ij Us'lj-Jüp pJ l -O—> I' j 8— 9 A
f *-A
- ^-0 İJ ra yine kâfirlik ettiler. Ba­
şaramayacakları, ulaşama­
illâ j vem â nekam û b im â le m y e n â lû i vehem m û 1 b e 'd e is lâ m ih im I v e k e fe rû
yacakları bir şeye kalkıştı­
Hâlbuki intikam almaya I ulaşamayacakları
liaşkal
kalkışmaları için
Başaramayacakları
ibir şeye kalkıştılar
İslam'a geldikten sonra yine kâfirlik ettiler lar. Hâlbuki intikam alma­
ya kalkışmaları için, kendi­
lerini Allah'ın, rasulüyle ih­
p j I - P I J -^ J J P -P b -^ ' o
san ve ikramından zengin­
lehüm h a y râ l ; yekû , fe in y y e tû b û m in fe d lih v e ta s û lü h û llâ h û , en egn â h üm ü leştirmiş olmasından baş­
i
olur [ Eğer tövbe ederlerse İhsan ve ikramından rasulüyle Allah'ın
kendilerini zenginleştirmiş ka bir sebep de yoktu. Eğer
nnda‘ 1 olmasından
tövbe ederlerse, bu, hakla­
rında daha hayırlı olur. Yok,
U j ; â _ iV Iİ U i i f l J C .^ 1 Ç i l i i i l I1 ÎS İ5 ö ! 5 eğer yan çizerlerse, Allah
vemâ le h ü m v e lâ h ira h fî ddünyâ 'a z â b e n e lim e n i llâ h ü : y ü 'a z z ib h ü m ü v e in y y e te v e lle v onları dünya ve ahirette acı
veren bir azap ile cezalan­
onların ne olur ve ahirette dünya acı veren bir azap ile Allah onları cezalandırır | Yok, eğer yan çizerlerse
dırır. Yeryüzünde onların ne
bir koruyucusu, ne de bir
( S :? ^ ^ j j j < S :« I J yardımcısı olur.
. . . . . . .. I# ' ^
75. Onlardan Allah'a şöy­
m in fe d lih i le în â tâ n â I llâ h e m e n 'â h e d e v e m in h ü m n e ş ir i v e lâ m in v v e liy y in v f î le rd i
lisan ve ikramın­ şöyle söz veren­ le söz verenler de vardır:
Eğer bize sunarsa Allah’a Onlardan vardır bir yardımcısı ne de ı bir koruyucusu Yeryüzünde
dan ler de "Eğer bize İhsan ve ikra­
d - ' mından sunarsa, muhak­


> ^
= •>
^ IU L 1 3 I^ 53 1 J kak ondan sadaka verece­
ğiz, iyilerden olacağız."
b e h ilû b ih î m in fe d lih i | fe le m m â a ta h ü m I m in e ş ş â lih ın v e le n e k û n e n n e leneşşaddekanne
Allah, İhsan ve I muhakkak ondan 76. Allah, İhsan ve ikra­
cimrilik edip onlara istediklerini verince i iyilerden I olacağız
ikramından I sadaka vereceğiz mından onlara istedikleri­
ni verince, cimrilik edip yüz
çevirdiler. Zaten onlar, yan
çizip duruyorlardı.
ilâ y e v m i y e lk a v n e h û f i k u lû b ih im j n ifâ k a n fe e 'k a b e h ü m m ü 'r id u n v e h ü m 1 v e te v e lle v
i O da bu fiillerinin son-| 77. Allah'a verdikleri sözü
yerleştirdi yan çizip duruyorlardı O T İ a l' i çevirdiler tutmadıkları ve yalan söyle­
meyi adet edindikleri için, O
aİIol 13IİP pİ! e <Spi pu- L p s u lil IJ İX '\ ip da bu fiillerinin sonucu ola­
rak kalplerine kıyamet gü­
erme llâ h e e le m y e 'le m û v e b im â k â n û y e k z ib " n m â v e 'a d û h ü llâ h e ; b im â e h le fû
nüne kadar sürecek müna­
Allah'ın bilmediler mi? ve yalan söylemeyi adet edindikleri için verdikleri i Allah'a sözü tutmadıkları fıklığı yerleştirdi.
iy 78. Allah'ın sırlarını da,
O - J p l I <S>‘r ’ If ^ lü l O İ J P 4 tJ J - W j fısıltılarını da bildiğini,
Allah'ın bilinmeyen, görün­
e lle z n e y e lm iz û n e 'a llâ m ü ig u y û b v e e n n e llâ h e î v e n e c v jh ü m s ir r a h ü m y e 'le m û
meyen âlemlerin yegâne
bilinmeyen, görünmeyen âlem­
başka türlü laf atarak Allah'ın fısıltılarını da sırlarını da bilicisi olduğunu bilmedi­
lerin yegâne bilicisi olduğunu
ler mi?
V I ^ o - p ils J o ^ y j l o 79. Gönülden sadaka ba­
ğışında bulunan müminle­
İllâ i v e lle z n e lâ y e c id û n e f î ş ş a d e k â ti m in e Im ü /m in n e Im ü tö v v i' ne
re bir türlü, güçlerinin yet­
baş­ Gönülden bağışında
bulamayanlara sadaka müminlere bir türlü tiğinden başkasını bulama­
kasını bulunan
yanlara başka türlü laf ata­
S- y o ) -
rak bunlarla eğlenenler var
ya, Allah işte onları mas­
'a z â b ü n e lim i v e le h ü m i m in h ü m ! llâ h ü ; s e h ira m in h ü m fe y e s h a r û n e cühdehüm karaya çevirecektir. Bir de
I Bir de onlara güçlerinin yetti- onlara acı veren bir azap
acı veren bir azap eğlenenler var ya
i vardır
vardır.
;;^ U Ü İİ> ^ I
Sûre:9 (Tevbe, 80-86) 199

80. Onlar için ister bağış­


lanma dile, ister dileme.
Onlar için yetmiş kere ba­ fe le n y y e S fira s e b 'in e m e r ra te n le h ü m i in te s te g fir le h ü m e v lâ te s te g fir le h ü m is te g fir
ğışlanma dilesen de Al­ ister bağışlanma
bağışlamayacaktır yetmiş kere Onlar için bağışlanma dilesen de onlar için ister dileme Onlar için
dile
lah, onları bağışlamaya-
caktır. Bu, onların Allah'ı
ve rasulünü inkâr etmele­ "^ ,İX İİJ I f V İİİJ J ö - i â İJ .İİS 'il
ri sebebiyledir. Allah, yol­ Ik a v m e If â s ik n lâ y e h d î ; v e llâ h ü v e ra s û lih b illâ h i k e fe rû bie n n eh ü m ; z â lik e ile h ü m illâ h ü
dan çıkmışlar güruhunu doğru yola ulaş­ onlar sebe­
yoldan çıkmışlar güruhunu Allah ve rasulünü Allah’ı inkâr etmeleri Bu onları Allah
doğru yola ulaştırmaz. tırmaz biyledir

81. Allah'ın rasulüne kar­


şı çıkıp (savaşa) katılma­
yanlar, oturup kalmala­ e n y y ü c â h id û v e k e rih û h ilâ fe ra s û li İlâ hi b im e k 'a d ih im | Im ü h a lle fû n e fe rih a

rına sevindiler. Allah yo­ cihad etmekten hoşlanmadılar Allah'ın rasulüne karşı çıkıp oturup kalmalarına I (savaşa) katılmayanlar sevindiler
lunda mallarıyla, canla­
rıyla cihad etmekten hoş­
lanmadılar, "Bu sıcakta
savaşa çıkmayın!" dedi­ n âm cehennem e kul fîlharr lâ te n fîr û v e k a lû f i s e b ili İlâ h i v e e n fü s ih im b ie m v â lih im
ler. De ki: "Cehennem Cehennem ateşi Deki Bu sıcakta savaşa çıkmayın dediler Allah yolunda canlarıyla mallarıyla
ateşi, daha sıcaktır." A XX
Keşke bilselerdi!
82. Artık kazandıkları gü­
nahın cezası olarak az cezaem ke s.râ v e ly e b k û k a lıle n v fe ly e d h a k û le v k â n û y e fk a h u n e ş e d d ü harrâ
cezası
gülsünler, çok ağlasınlar. çok ağlasınlar az gülsünler Keşke bilselerdi! daha sıcaktır
olarak
83. Allah, seni onlardan
bir grubun yanına dön­ J liL ^ j< S ü > e o
dürür de, başka bir ciha­
fe s te /z e n û k e m in h ü m j ilâ tâ îfe tin m llâ h ü fe irra c e 'a k e b im â k â n û y e k s ib rın
da çıkmak için izin ister­
izin isterlerse onlardan bir grubun yanına de Allah seni döndürür Artık kazandıkları günahın
lerse, (onlara) "Artık siz
benimle birlikte sonsu­ >
za dek (savaşa) çıkmaya­
caksınız. Benimle birlikte
radtüm jin n e k ü m 'a d û v v â i m e 'iy e I v e le n tü k â tilû lebedenvi m e 'iy e le n te h r u c û fe k u l lilh u rû c i
hiçbir düşmanla çarpış­
hiçbir düş- Benimle sonsuza benimle (savaşa) çıkmayacak­ başka bir cihada
mayacaksınız. Siz başta arzu ettiniz Siz çarpışmayacaksınız de
manla birlikte dek birlikte sınız çıkmak için
oturup kalmayı arzu etti­
niz, şimdi de geri kalan­
larla birlikte oturun!" de.
m â te m in h ü m i 'a iâ e h a d in m v e lâ tü ş a lli m e 'a Ih â lifîn fe k 'u d û evvele merratini b ilk u 'û d i
84. içlerinden biri öldü­ öldüğün­ onun (cenaze) şimdi de geri kalanlarla
içlerinden I biri oturun başta oturup kalmayı
ğünde onun (cenaze) na­ de namazını kılma birlikte

mazını kesinlikle kılma,


mezarı başında da dur­ 4 -5 -v u L j X-Aj I j j L o j 4J j_ _ o j ^ 4 (^ -" ^ 1 ^ J
ma. Çünkü onlar, Allah
v e h ü m f â s ik t n v e m â tû v e ra s û lih . ı b iliâ h i 1 k e fe rû jin n e h ü m ! 'a la k a b r ih ıv e lâ tejçumiebedenv
ve rasulünü tanımadılar,
kâfir olarak can verdiler ve rasulünü Allah I tanımadılar | j mezarı başında da | durma jkesinlıkle
kâfir olarak can verdiler.
85. Sakın onların malla­
rı ve çocukları, seni im­ 1 4 İ İ J I J L 4 , ; 4

rendirmesin. Allah, on­ fî ddünyâ j b ih â e n y y ü 'a z z ib e h ü m ; ilâ h ü yü r dü in n e m â v e e v lâ d ü h ü m e m v â lü h ü m v e lâ tü 'c ib k e
lara bunlarla ancak dün­ istemek­ Sakın onların
seni imrendirmesin
dünyada j bunlarla onlara azap etmek ; Allah ancak ve çocukları
tedir malları
yada azap etmek ve kâfir
olarak canlarının çıkması­
nı istemektedir.
86. Allah'a iman edin, re­ v e c â h id û b illâ h i r.m in û en s û r a tü n v e iz â ü n z ile t v e h ü m k â fir u n e n fü s ü h ü m ve te z h e k a

sulüyle birlikte cihad edin cihad edin Allah'a iman edin diye bir sûre indirildiğinde ve kâfir olarak canlarının çıkmasını
diye bir sûre indirildiğin­
de içlerinde servet sahi­
bi olanlar senden izin is­
tediler, "Bırak bizi, otu­ m e 'a Ik â 'id n n e k ü n m | z e rn â | v e k â lû ^ m in h ü m i û iû tta v ii s te /z e n e k e m e 'a ra sûlihi

ranlarla beraber olalım!" senden izin iste­


oturanlarla beraber olalım Bırak bizi dediler içlerinde servet sahibi olanlar rasulüyle birlikte
diler
dediler.
3
o j
r •* 200 Sûre:9 (Tevbe, 87-93)

^ y g -3 3 -^ t T ^ ^ I o L j i> ^b j

fe h ü m lâ y e fk a h û n 'a la k u lû b ih im v e tu b i'a m e 'a Ih a v â lifi b ie n y y e k û n û ı^ d û 87. Kadınlarla beraber


Artık anlayamazlar kalplerine mühür vuruldu Kadınlaria beraber olmaya razı oldular olmaya razı oldular, kalp­
lerine mühür vuruldu. Ar­
tık anlayamazlar.
') i j y g J I I j Jo&L:> <L*Jo I jJJo l jJ I j J yJI J^
88. Ancak peygamber
v e e n fü s ih im b ie m v â lih im câhedû i m e 'a h u v e lle z n e â m e n û rra s û lü Id k in i
ve beraberindeki iman
j berabe-
canlarıyla mallarıyla cihad ettiler
I rindeki
ve iman edenler peygamber Ancak edenler mallarıyla, can­
larıyla cihad ettiler, işte
bunlar içindir bütün ha­
yırlar! İşte bunlar, kurtu­
c e n n â tin i le h ü m llâ h ü e 'a d d e Im ü flih û n v e û lâ îk e h ü m ü Ih a y râ tü v e û lâ îk e le h ü m ü
luşa erenlerdir.
cennetler j onlara } Allah | hazırladı kurtuluşa erenlerdir işte bunlar bütün hayıriar işte bunlar içindir
89. Allah, onlara içle­
rinde ebedi kalacakla­
I j y J I j L g- ^ j I L g. y ^ rı, altından ırmaklar akan
Ife v z ü l'a z im z â lik e fıh â 1 h â lid ın e le n h â ru m in te h tih e te c r:
cennetler hazırladı, işte
bu, büyük kazançtır.
büyük kazançtır işte bu içlerinde | ebedi kalacakları i ırmaklar altından akan
90. Bedevilerden özür
bahane edenler, kendi­
4JÜ İ ^ J l İ İ lS s y iJ S - 0 3 İ ^ t lerine izin verilsin diye
llâ h e I lle z n e k e z e b û i v e k a 'a d e ; le h ü m ; lly ü /z e n e m in e le 'râ b i Im ü 'a z z iiû in e geldiler. Allah'a ve resu­
Allah'a yalan söyleyenler de oturdular
kendile­
izin verilsin diye ! Bedevilerden özür bahane edenler
lüne yalan söyleyenler
rine
de oturdular. Muhakkak
bunların kâfir olanlarına
acı veren bir azap isabet
le y s e 'a z â b ü n e lim m in h ü m lle z n e k e fe ıA s e y ü ş :b ü v e ra s û le h edecektir.
Muhakkak
yoktur acı veren bir azap
bunların
kâfir olanlarına isabet edecektir ve resulüne 91. Allah ve rasulü için
nasihat ettikleri takdirde
Ö U \ A tt K .s a ll zayıflara, hastalara, har­
cayacak bir şeyi bula­
m â y ü n fik û n e v e lâ 'a le lle z n e lâ y e c id û n e v e lâ 'a le Im e r d ' 'a le d d u 'a fâ l mayanlara (cihada katıl­
harcayacak bir şeyi bulamayanlara (cihada katılmadıklarından dolayı) ! hastalara zayıflara madıklarından dolayı) bir
günah yoktur, iyilik eden­
^ J3 y i I Ij], ^ leri de sorumlu tutmak
için bir yol yoktur. Allah,
v e llâ h ü m in s e b I 'a le Im ü h s in .n e mâ 1 v e ra s û lih 1 l illâ h i: izâ n e ş a h û i h a ra c ü n
çok bağışlayan, çok acı­
... , . sorumlu tutmak için nasihat ettikleri tak­
! bir yol
iyilik edenleri de yoktur I ve rasu lü için ; Allah
dirde
i bir günah yandır.
92. Her zaman kendileri­
ni donatıp cihada gönde­
resin diye sana geldikleri
lâ e c id ü i k ü lte lite h m ile h ü m izâ m â e te v k e v e lâ 'a le lle z ın e r a h im j g a fû r u r
dediklerine kendilerini donatıp cih-
zaman, "Sizi donatacak
bulamıyorum sana geldikleri zaman bir sorumluluk yoktur
de î ada gönderesin diye bir şey bulamıyorum!"
dediklerine de bir sorum­
luluk yoktur. Onlar bu ko­
e llâ y e c id û hazenen ^ te fı d u m in e d d e m 'i 1 v e e 'y ü n ü h ü m te v e lle v m â e h m ilü k ü m 'a le y h i
nuda sarf edecek bir şey
bulamadıkları için hüzün­
bulamadıktan için hüzünlerinden yaş döke döke gözleri i döndüler i Siâ donatacak btr şey
lerinden gözleri yaş döke
'■ 3 o döke döndüler.
j i y® 3 3 -j 3Ü L .I..J jJ I ]I Lo
93. Sorumlu tutulacak
ra d û v e h ü m e g n iy â / 'a le lle z n e y e s te /z in û n e k e s s e b İÜ in n e m â m â y ü n fik û n olanlar, ancak zengin ol­
razı oldular zengin oldukları halde senden izin isteyenlerdir
Sorumlu tutula­
ancak
Onlar bu konuda sarf dukları halde, senden izin
cak olanlar edecek bir şey
isteyenlerdir. Onlar ka­
3>
dınlarla beraber olmaya
razı oldular, Allah kalp­
fe h ü m lâ y e 'le m û n 'a lâ k u lû b ih im | llâ h ü : v e fâ b e 'a m e 'a Ih a v â lifi b ie n y y e k û n û lerine mühür vurdu. Ar­
Artık başlarına geleceği bilmezler kalplenne ! Allah j mühür vurdu! Onlar kadınlarla beraber I olmaya tık başlarına geleceği bil­
mezler.
^ j U J \ iy jJ i
Sûre:9(Tevbe, 94-99) 201 Y ♦ )

94. Yanlarına döndüğü­


nüzde size mazeret bildi­ le k ü m le n n ü / m in e 1 lâ te 'te z ir û kul ile y h im izâ ra c e 'tü m ile y k ü m y e 'te z irû n e
recekler. De ki: "Maze­ kesmlikle mazeret
size Mazeret bildirmeyin Deki Yanlarına döndüğünüzde size
ret bildirmeyin, kesinlikle inanmayacağız bildirecekler

size inanmayacağız. Doğ­


rusu Allah, bize sizinle ilgi­
li birçok haber verdi. Bun­ llâ h ü jnebbeenâj kad
tü r a d d û n e ^m m ej v e ıa s û lü h û 'a m e le k ü m ı llâ h ü ı v e s e y e ra m in e h b â r ik ü m
dan böyle Allah ve rasulü, ! i '
Allah I bize birçok jDoğru-
götürüleceksiniz I sonra ; ve rasulü yaptığınızı | AUah | görecek ^ sizinle ilgili
yaptığınızı görecek, sonra ' Ihaberverdiî su
bilinmeyen ve görünme­ > o «
o
İL
^ • i ' ^ ^ ^ -
yen, bilinen ve görünen -J L » - X 3
r
(âlemleri) bilen Allah'ın
b im â k ü n t ü m te 'm e lû n fe y ü n e b b iü k ü m v e ş ş e h â d e ti ilâ 'â lim i Ig a yb i
huzuruna götürüleceksi­
bilinmeyen ve görünmeyen bilen Allah'ın
niz. O, size yaptıklarınızı yaptıklannızı 0. “ " î s r huzuruna
haber verecektir."
95. Yanlarına döndüğünüz
zaman, kendilerini ceza­
fe e 'rid û 'a n h ü m i litü 'r id û ile y h im izâ n k a le b tü m le k ü m s e y e h lifû n e b illâh i
landırmaktan vazgeçesi­
i cezalandırmaktan
vazgeçin kendilerini Yanlarına döndüğünüz zaman size yemin billah edecekler
niz diye size yemin billah vazgeçesiniz diye
c. t
edecekler. Onlardan vaz­ j
I
geçin. Çünkü onlar mur­
dardır, yaptıklarının cezası
b im â k â n û y e k s ib û n cezâem ; c e h e n n e m | v e m e / v ;h ü m rıc s u n in n e h ü m : 'anhüm
olarak gidecekleri yer de
Çünkü
cehennemdir. yapaklarının j cezası olarak cehennemdir | gidecekleri yer de murdardır
onlar
Onlardan

96. Siz kendilerinden razı E

olasınız diye size yemin V i i ı S û ı^ : > 3 ö ! ^ «i


edecekler. Ancak siz on­
lâ y e rd d llâ h e I fe in n e i 'a n h ü m fe in te r d a v 'a n h ü m lite r d a v 1 le k ü m j y e h lifû n e
lardan razı olsanız bile,
şüphesiz Allah yoldan çık­ razı olmaz AUah jşûphesizj onlardan j Ancak siz razı olsanız bile | razı olasınız diye | size i yemin edecekler
I
mış topluluktan razı ol­
maz. V l Û IİJ İ l'jis l i l İ I 3İ V I © , > ^ 1İ J I ^
97. Bedeviler, inkâr ve
e llâ y e 'le m û .eeodeıu .e n ifâ k a n v I k ü fr â n v |e ş e d d ü e le 'r â b ü 'a n i Ik a v m i Ifâsikîn
münafıklık bakımından
daha anlaşılabilir ve münafridık I daha
Bedeviler yoldan çıkmış topluluktan
daha serttirler. Bunun­ bim em eleıi inkâr
birdunjmdur bakımından i serttirler
la birlikte, onların Allah'ın 1
rasulüne indirdiği sınırları y l:^ V I ^ 5 i i l j J ^ i i l J > ^ l Û
bilmemeleri daha anlaşı­
v e m in e le 'râ b i h a k im I 'a l m ü n v e llâ h ü 'a la ra s û lih ; llâ h ü ! m â e n z e le ' hudûde
labilir bir durumdur. Allah, i

I her şeyi
her şeyi bilendir, işi sağ­ Bedevilerden hakimdir bilendir
Allah rasulüne j Allah'ın | indirdiği sınırlan

lam yapan ve yaptığında


bir hikmet bulunandır. o i l l d x s , l ^ o

98. Bedevilerden kimileri,


d â îra tü s s e v / 'a le y h im d d e v â îr , b ik ü m ü .e y e te ra b b e ş u m e g ra m e n v i m â y ü n fik u ; >ette h izü meny
infak ettiğini kayıp sayar,
çeşitli sizii
sizin başınıza çeşitli sıkın­ Sdunblann en kötüsü onlarm olsun
sıkıntılann başınıza
gelmesini bekler | kayıp infak ettiğini

tıların gelmesini bekler. > o

Sıkıntıların en kötüsü, on­ ^ V l 4 Î ı b v ' S ^ V I ^ 5 a i5


ların olsun. Allah, her şeyi
işiten, her şeyi bilendir. v e ly e v m i I h iri b illâ h i y ü /m in ü i m eny v e m in e le 'râ b i 'alim s e m 'u n vellâhü

99. Bedevilerden kimileri ve ahıret gününe A«ah inanır ikimileri de| Bedevilerden
m S i* » '! * ''! * ’ ! *“
de, Allah ve ahiret gününe
inanır, infak ettiğini Allah
yanında yakınlıklara, pey­
L 4İ I 5 î J J i l I İ j . o L 4 S 3
in n e h â e lâ v e ş a le v â ti rra s û l | i n d e İlâ hi : k u r u b â tin m â y ü n fik u ve yette h izü
gamberin dualarına ulaş­
gerçek­ Ddckat
maya vesile sayar. Dikkat peygamberm dualarına ulaşmaya Ateh ysuvnda | yakmiıklara infak ettiğmt vesile sayar
ten onlar edin i
edin gerçekten onlar, ken­
dileri için yakınlıktır. Al­
lah, ileride onları rahmeti­
0% ■ j o l j

nin içine koyacaktır. Çün­ ra h im ı g a fû m r , llâ h e in n e f r a h m e tih i llâ h ü ı s e y ü d b ilü h ü m ü lehüm kurbetül

kü Allah, çok bağışlayan, kendileri


çok acıyandır ı çok bağışlayan! A teh i Çünkü ralvnetinın içine i Allah I ilende onlan koyacaktır yakmlıkty
için
çok acıyandır.
<0 I oj _3-uJ
T • T 202 Sûre:9 (Tevbe, 100-106)

100. M uhacir ve ensarın


öne geçenleri, ilkleri ve
onları güzel bir şekilde iz­
b iih s â n ir v e lle z n e tt e b e 'û h ü m | v e le n ş â ri m in e Im ü b â c in n e v e s s â b ik û n e le v v e lû n e leyenler var ya, Allah işte

güzel bir şekilde ilkleri ve onları izleyenler var ya | ve ensarın Muhacir öne geçenleri onlardan razı oldu, on­
lar da Allah'tan razı oldu­
ı-^9. . .^ 9 y o ^
lar. Allah, onlara içlerinde
ebedi olarak kalacakları
le n h â ru te h te b e te c rî c e n n â tin | le h ü m jvee'addej 'a n h ü I v e ra d û i 'a n h ü m ; llâ h ü | ra d iy e altlarından ırmaklar akan
cennetler hazırladı. İşte
ırmaklar altlarından akan cennetler | onlara j hazırladı i | razı oldular
o n IfrL n I A "® *' I bu, büyük kurtuluştur.
101. Çevrenizdeki bedevi­
,s 3 İ İ J I J j ' j G j!
ler içinde, münafık olanlar
m in e le 'râ b i ı v e m im m e n h a v le k ü m Ife v z ü l'a z ım ; z tılik e ebedâ fıh â h â lid m e vardır. M edineliler arasın­

bedeviler içinde vardır | Çevrenizdeki I büyük kurtuluştur işte bu


ebedi
içlerinde kalacakları
da da vardır. Onlar, m üna­
olarak
fıklığa alışmışlardır. Onla­
rı, sen bilmezsin. Onla­
rı, yalnızca Biz biliriz. Biz,
n e 'le m ü b ü m nehnü lâ te 'le m ü h ü m 'a le n n ifâ k i j m e ra d û v e m in e h li Im e d ın e ti m ü n â fik û n onlara iki kere azap ede­
ceğiz. Sonra onlar büyük
Onları biliriz ^alnızca Biz Onları, sen bilmezsin Onlar, münafıklığa j alışmışlardır Medineliler arasında da vardır münafık olanlar
bir azaba daha uğratıla­
» >> : - - caklar.
J t P ^ - J lJLJO*>
102. Diğerleri günahlarını
'te r a fû v e a h a rû n e ilâ 'a z â b in 'a zîm y ü ra d d û n e jsümme m e r r a te y n i s e n ü 'a z z ib ü h ü m itira f ettile r, iyi bir am el­

uğratılacaklar Sonra iki kere


Biz, onlara azap le, diğer bir kötüsünü ka­
itiraf ettiler Diğerleri onlar büyük bir azaba daha i I
edeceğiz
rıştırdılar. Belki Allah, tö v ­
belerini kabul eder. Çünkü
O j , 4^ j j J j ût <U)I 1—? tJ L ^ I jI-a 1 :> jo Allah, çok bağışlayan, çok
i e n y y e tû b e llâ h ü 'asâ v e â b a ra s e y y îâ 'a m e le n ş â lih a n v h a le tû b iz ü n û b ih im acıyandır.

tövbelerini kabul eder Allah Belki diğer bir kötüsünü iyi bir amelle karıştırdılar günahlarını 103. Onların mallarından,
onunla kendilerini tem iz­
leyecek ve arıtacak bir sa­
p j p p p a j \ ya 1 3 - J
daka al. Haklarında dua
ve ş a lli b ih â I v e tü z e k k h im I tü ta h h ir u h ü m jş a d e k a te n i m in e m v â lih im | huz ra h im î g a f û r u r lllâ h e ediver. Çünkü senin duan
kendilerini temiz- i
çok acıyandır
onların kalplerini yatıştırır.
dua ediver onunla ve arıtacak bir sadaka ■ Onların mallarından al
leyecek
Allah, her şeyi işiten, her
şeyi bilendir.
P» I pP y ^ ^ ö \ p.gA.l.g’
c 104. Allah'ın, evet sadece
h üve| e n n e llâ h e j e le m y e 'le m û 'a lım I s e m î'u n iv e llâ h ü le h ü m sekenül i ş a lâ te k e l in n e : 'a le y h im Onun, kullarından tövbeyi
her şeyi her şeyi onların kabul ettiğini, sadakala­
Onun! Allah'ın bilmiyorlar mı? Allah yatıştırır I senin duan Çünkü Haklarında
bilendir işiten kalplerini
rı aldığını bilm iyorlar mı?
Allah gerçekten, tövbeleri
P _ ^ p l p i j İ J I p . o l s 1 3 İ J S o j L U ^ p J I J İ 5 J
kabul eden, çok acıyandır.
rra h ım tte v v â b ü v e e n n e llâ h e h ü v e i ş ş a d e k â ti I v e y e /h u z ü | 'a n 'ib â d ih ı : tte v b e te y e k b e lü 105. De ki: "Yapın, yap­
tövbeleri kabul ı ! ' kabul
çok acıyandır Allah gerçekten sadakaları ı aldığını kullarından tövbeyi tığınızı, Allah, rasulü ve
eden ettiğim
m üm inler göreceklerdir.
Bilinmeyen ve görünm e­
yen, bilinen ve görünen
v e s e tü ra d d û n e v e lm ü /m in û n ve rasû lü hC ı ; 'a m e le k ü m llâ h ü i fe s e y e ra 'm e lû v e k u li (âlemleri) bilen Allah'ın
i
götürüleceksiniz ve müminler rasulü I yaptığınızı Allah göreceklerdir Yapın De ki huzuruna götürüleceksi­
niz. O, size yaptıklarınızı
haber vere cektir."
e ü , ^ o S L p İJ is p u J ı
106. Diğer bir grubun tö v ­
v e â h a rû n e b im â k ü n tü m te 'm e lu n fe y ü n e b b iü k ü m v e ş ş e h â d e ti ilâ 'â lim i ig a y b i belerinin kabulü, Allah'ın
bilinen ve görünen Bilinmeyen ve görünmeyeni
Diğer bir grubun i yaptıklarınızı i O, size haber verecektir dilem esiyle ge ciktirilm iş­
(âlemleri) bilen Allah'ın huzuruna
tir. O, ya onlara azap ede­
^ o 1 o jı
cek ya da tövbelerini ka­
*
bul edecektir. Allah, her
hak m i 'a lım ü n ! v e llâ h ü 'a le y h im ! y e tû b ü |ve im m â |yü 'a z z ib ü h ü m | im m â lie m ri İlâ h i i m ü rc e v n e şeyi bilendir, işi sağlam
her şeyi kabul ede- onlara azap i „ „ i Allah'ın dileme- tövbelerinin kabulü yapan ve yaptığında bir
hakîmdir Allah I tövbelerini ya da
bilendir lcektir _ je c ik t ir ilm ^
hikm et bulunandır.
SÛre:9(Tevbe, 107-111) Y‘Y

1' ^ ‘ ^ j J l j
107. Zarar vermek,
b e y n e Im ü /m in n e v e te fr ik a m v e k ü fr â n v d ir â r â n v m e s e ld e n v e lle z n e tte h a z û
inkarcılık, müminler ara­
müminler arasında bölücülük yapmak inkârcılık Zarar vermek mescid yapanlar var ya
sında bölücülük yapmak,
bundan önce Allah ve ra-
sulü ile savaşan kimse­ o! J 4 İ O:? İl IjUjİj
ye gözcülük yapmak için
illâ in e ra d n â v e le y e h lifü n n e m in k a b l v e ra s û le h û llâ h e lim e n h â ra b e veirşâdel
mescid yapanlar var ya,
i gözcülük yapmak
"Bizim bununla güzel­ başka muradımız yoktu yemin edecekler bundan önce ve rasulü ile I Allah savaşan kimseye
I için
lik istemekten başka bir
✓ t**
muradımız yoktu!" diye
yemin edecekler. Allah,
ü s s is e le m e s c id ü n 1 ebedâ i fıh i lâ te k u m I le k â z ib u n in n e h ü m yeşhedü v e llâ h ü Ih u s n I
şahittir ki bunlar, şüphe­
asla Onun
siz yalancıdırlar. kurulan mescid
I içinde
[ namaz kılma j şüphesiz yalancıdırlar bunlar şahittir ki Allah güzellik

108. Onun içinde asla o5


o
namaz kılma. Ta ilk gün­ o - * 1 1 ^
^
V
^ i» o *
den takva üzerine kurulan
y ü h ib b û n e ric â lü n y fıh i fıh e n te k û m e ehakku m in e v v e li y e v m in 'a le tte k v â
mescid, içinde namaz kıl­ Dnün için­ elbette daha
seven adamlar içinde namaz kılmana Ta ilk günden takva üzerine
mana elbette daha layık­ de vardır layıktır
tır. Onun içinde temizlen­
meyi seven adamlar var­ \ J. <Ü Jİ J IJ ü l
t ^
dır. Allah, temizlenenle-
'a lâ te kvci bünyânehû e ss e s e e fe m e n Im ü tta h h ir în ; y ü h ib b ü v e llâ h ü e n y y e te ta h h e rû
ri sever. I
korkusu i 0 halde yapısını kurmuş olan mı | temizlenenleri sever Allah temizlenmeyi
109. O halde yapısını Al­
lah korkusu ve Allah rı­
zası üzerine kurmuş olan
mı hayırlıdır yoksa yapısı­ 'a ld ş e fâ c ü r u fin h â rin bünyânehû m e n essese em h a y ru n v e r id v â n in m in e llâlii
nı, selin altını oyduğu yı­
selin altını oyduğu yıkılacak bir yarın üzerine yapısını kurup da yoksa hayırlıdır ve Allah rızası üzerine Allah
kılacak bir yarın üzerine
kurup da onunla beraber
cehennem ateşine yuvar­ J l> d V e o i - J d j l f ; i j l V 'İ1 İ5 İC İ4 A -jL i J o j L A ü

lanan mı? Allah, zalimler lâ y e z â lü Ik a v m e z z â lim in lâ y e h d î v e llâ h ü I f i n â ri c e h e n n e m b ih î fenhâra


topluluğunu hidayete er­
kalacak zalimler topluluğunu I hidayete erdirmez j Allah cehennem ateşine onunla yuvarlanan
dirmez.
u
110. Onların yapmış ol­
dukları yapılar, kalple­ 2Ü1İ5 ö ' V I ^ ' ' ' ' J lİ J 1 l 4 - jI I '
ri paramparça oluncaya v e llâ h ü 1 k u lû b ü h ü m illâ e n te k a tta 'a fı k u lû b ih im r ıb e te n lle z b e n e v bünyânühüm ü
dek, kalplerinde bir nifak Allah kalpleri paramparça oluncaya dek kalplerinde ukdesioLp i Onların yapmış oldukları yapılar
ukdesi olup kalacak. Al­
lah, her şeyi bilendir, işi
sağlam yapan ve yaptı­
ğında hikmet bulunandır. v e e m v â le h ü m [ e n fü s e h ü m m in e Im ü /m in ın e ş te r 1 in n e llâ h e h a k im I 'al mün
i h er şeyi
111. Allah, müminler­ ve mallarını ! canlarını müminlerden satın aldı Allah hakimdir
bilendir
den canlarını ve malla­
rını, cennet kendilerinin
olması karşılığında satın o>
aldı. Onlar, Allah yolun­ v e 'd e n . v e y ü k te lû n e f e y e k tü lû n e f i s e b li İlâ h i y ü k â tilû n e Ic e n n e h le h ü m ü b ie n n e

da çarpışacaklar, öldü­ bir sözdür ve öldürülecekler öldürecekler Onlar, Allah yolunda çarpışacaklar cennet
kendileri­ k arşılı­
nin olması ğında
recekler ve öldürülecek­ ) t>
ler. Bu, Allah'ın Tevrat'ta,
Incil'de ve Kur'ân'da ger­
<üııl o l > l l 5 A ^ V İ J ö : ,^ I j A-Lİ
çekleşmesini üzerine al­ m in e İlâ h i b i'a h d ih î e v fâ vem en v e l k u ra n v e lin c îli i f î tte v r . iti ; hakkan I 'aleyhi

dığı hak bir sözdür. Sö­ Allah'tan Sözüne


dahabağ- . ve Kur'ân'da ger-
Incil'de Bu, Allah'ın Tevrat'ta hak
üzerine
olan çekleşmesini aldığı
züne Allah'tan daha bağ­
lı olan kim vardır? O hal­
de yaptığınız bu alış veri­
şinizden dolayı size müj­ Ife v z ü Tazim v e z a lik e h ü v e lle z b â y e 'tü m b ih b ib e y 'ik ü m ü fe s te b ş irû
deler olsun! işte bu, bü­ büyük kazançtır İşte bu O halde yaptığınız
bu alış verişinizden
size müjdeler olsun
dolayı
yük kazançtır.
Y* i 204 Sûre:9 (Tevbe, 112-117)

112. (Onlar), tövbe


Û J İ^ L U I D jlo ü J l 6 ^ \ 1 edenler, ibadet eden­
s s â c id û n e r r â k i'û n e s s â îh û n e Ih â m id û n e l'â b id û n e e ttâ îb û n e ler, hamdedenler, oruç
secde edenler rükû edenler oruç tutanlar hamdedenler ibadet edenler tövbe edenler
tutanlar, rükû edenler,
secde edenler, iyiyi ve
> t o
güzeli emredenler, kö­
j - -o - p O > a L L I I j 3 j j —* - o J U Jj—
tüyü ve çirkini yasakla­
v e lh â fız û n e 'a n i Im ü n k e ri vennâhûne b ilm e 'r û fi k ım ir û n e yanlar ve Allah'ın çizdi­
ve koruyanlardır i kötüyü ve çirkini yasaklayanlar iyiyi ve güzeli emredenler ği sınırları koruyanlardır.
o
Müminlere müjdele.
t , jı >
113. Ne peygambere,
ne de müminlere akraba
v e lle z n e â m e n ü lin n e b iy y i m â kâne Im ü /m in în . v e b e ş ş iri ' lih u d û d i İlâh
bile olsalar, kendilerine
ne de müminlere i Ne peygam bere! yakışmaz Müminlere ! müjdele i Allah’ın çizdiği sınırları
müşriklerin cehennem­
lik oldukları ortaya çık­
ü -d -H U ^ ^ I > j L S J J j j J l U J I j j - f l A A o l tıktan sonra onların ba­
ğışlanmalarını istemele­
m im b e 'd i m â te b e y y e n e û li kurb<i v e le v k â n ü lilm ü ş r ik n e e n y y e s te g fır û
i onların bağışlanmalannı iste­ ri yakışmaz.
ortaya çıktıktan sonra akraba bile olsalar müşriklerin
meleri
114. İbrahim'in babası­
nın bağışlanmasını is­
temesi, sadece ona
lie b h i v e m â k â n e s tig fâ r u b r â h m e e ş h â b ü Ic e h ım e n n e h ü m le h ü m vermiş olduğu bir söz­
şüphesiz kendile- den dolayı idi. Kendisi­
babasının İbrahim'in bağışlanmasını istemesi cehennemlik olduklan
onlar rine
ne onun Allah'ın düşma­
<Uuo I ^ j—>aJİ j jJ? 4__»I <ü V, L0JL9 öL j I L_a jüp j 8 V yP j | nı olduğu ortaya çıkınca
ondan uzaklaştı. Şüphe­
m in h ! te b e ır a e lillâ h i i'a d ü vvü lle nn e h ıîî le h ü î fe le m m â te b e y y e n e iy y â h v e 'a d e h â 'a n m m e v 'id e tin v illâ siz İbrahim, ince kalpli
1 Kendi- sade­
ondan! uzaklaştı jAllah'ıni‘‘ “ 5'J'?^"İ onun I
! sine
I ortaya çıkınca | ona ! vermiş olduğu I bir sözden dolayı idi
ce
ve çok yumuşak, sabır­
lı biriydi.
>
J l A A -5 C i â3 J - i i ı o L î ® â; 115. Allah, bir halkı on­
ları doğru yola çıkardık­
b e 'd e iz h e d h ü m kavm em | liy ü d ille i llâ h ü vem â kâne h a fim jle e vvâ hü n i b ra h m e iin n e
onları doğru yola çıkardıktan .. . . ionları saptır- i . . . . linçe kalpli vei iŞüp- tan sonra, nelerden sa­
yoktur sabırlı biriydi
sonra i ma ihtimali : Içok yumuşak! ihesiz kınacaklarını kendileri­
ne açıklamadıkça, onla­
«J ^ I > <tü I o| ^ ^ rı saptırma ihtimali yok­
llâ h e le h . ' in n e 'a lîm b ik ü lli ş e y in 1 llâ h e in n e m â y e tte k û n le h ü m h a tt y ü b e y y in e tur. Şüphesiz Allah, her
Muhak­ Şüphe­ nelerden sakmacak- şeyi bilendir.
Allah'ındır bilendir her şeyi ! Allah (enditerme açıklamadıkça
kak ki siz lannı
116. Muhakkak ki gök­
J l J lİ İ lerin ve yerin egemen­
liği Allah'ındır. O diriltir
m in d û n i İlâ hi v e m â le k ü m veyüm t yühy v e le rd m ü lk ü s s e m v â ti ve öldürür. Size Allah'ın
Allah'ın dışında Size vardır ve öldürür O diriltir ve yerin göklerin egemenliği dışında ne bir koruyucu,
ne de bir yardımcı var­
y
a IjI v j b A _ iJ % '! ^ j dır.
117. Yemin olsun ki Al­
v e lm ü h â c ir n e 'a le n n e b iy y i llâ h ü tâ b e lekat v e lâ n e ş r m in v v e liy y in v
tövbele-
., ^ , I Yemin
lah, içlerinden bir gru­
muhacir peygamberin i Allah nnı kabul I g ijy p |(j ne de bir yardımcı ne bir koruyucu
buyurdu
bun kalpleri kayma­
ya yüz tuttuktan son­
Jı L ^ UL o <_>-e ® _> -X _
ra, peygamberin ve zor
m im b e 'd i m â k â d e y e z g u h s â 'a ti l'u s ra ti lle z n e tte b e 'û h ü v e le n ş â ri zamanda ona tabi olan
muhacir ve ensarın töv­
kaymaya yüz tuttuktan sonra ve zor zamanda ona tabi olan veensann
belerini kabul buyurdu.
Sonra, onların tövbele­
b JJ I b rini kabul buyurdu. Ger­
>•
r a h im ra û fü r b ih im in n e h 1 'a le y h im çekten O, onlara karşı
ve merhametlidir şefkatli onlara karşı
Gerçek- |
onların k S ^ u S onra; rçlennden
şefkatli ve merhametli­
ten O 1
dir.
SÛre;9(Tevbe, 118-122) 205 Y * û

b lm â ra h u b e t le rd u 'a le y h im ü izâ d â k a t ! h a ttâ lle z n e h u llifû v e 'a le s s e h s e ti


118. Geriye bırakılan o j o üç kişinin (de tövbelerini
bütün genişliğiyle yeryüzü onlara dar gelmişti j Sonunda Geriye bırakılan
üç kişinin (de tövbeleri­ i kabul buyurdul

ni kabul buyurdu). So­


nunda onlar o kadar bu­ 4 ,1 5 V I iil o - U i i V ö f IJ - t 3 5 İIÖ J
nalmışlardı ki, yeryüzü vezannü ı e n fü s ü h ü m ı 'a le y h im vedâkat
tâ b e isümmeî illâ ile y h m in e İlâ h i e llâ m e lc e e
bütün genişliğiyle onla­ naktan başkc
rini*kabul| Sonra i yine Allah'a j Allah'tan | ^ anlamışlardı j vicdanları da i onları sıkmıştı
ra dar gelmişti, vicdan­ buyurdu
olmadığını

ları da onları sıkmıştı.


Allah'tan, yine Allah'a sı­
ğınmaktan başka çare y â e y y ü h â lle z n e â m e n û rra h îm tte v v â b ü h ü v e i llâ h e ■in n e i liy e tû b û 'a le y h im
olmadığını anlamışlardı. tövbeleri kabul işte i «11 h i Şüp-
Ey iman edenleri acıyan tövbe ettikleri için onların
Sonra, tövbe ettikleri için eden O'dur I I hesiz

onların tövbelerini kabul


buyurdu. Şüphesiz Allah,
işte O'dur tövbeleri kabul v e m e n h a v le h ü m lie h li Im e d in e ti m â kâne m e 'a ş ş â d ik în vekûnû ; llâ h e ! tte k û
eden, acıyan.
ne de çevrelerindeki Ne Medinelilere yakışmaz doğru olanlarla beraber ve olun
119. Ey iman edenler! ır - ı “ •
Allah'tan korkun ve doğ­
ru olanlarla beraber olun.
'a n n e fs ih b ie n fü s ih im v e lâ y e r ^ a b û 'a rra s û li İlâ h i e n y y e te h a lle fij m in e le 'râ b i
120. Ne Medinelilere, ne
de çevrelerindeki bede­ onun nefsinden | kendi nefislerini ; daha üstün tutmaları | Allah rasulünden geri kalmak bedevilere

vilere Allah rasulünden )



geri kalmak, kendi ne­ <U ) I ^ t i) — Ccxj V j l— oJ=> j
fislerini onun nefsinden
fı s e b II İlâ h i ^ v e lâ m e h m e ş a tü n v e lâ n e ş a b ü n v zam eünv; lâ y ü ş ıb ü h ü m b ie n n e h ü m ! zâlike
daha üstün tutmaları ya­
kışmaz. Çünkü onların Al­ Allah yolunda ne bir açlık ne bir yorgunluk i | çekmeleri onların Çünkü

lah yolunda ne bir susuz­


luk, ne bir yorgunluk, ne
bir açlık çekmeleri, ne
illâ n e y le n I m in 'a d ü v v in n v e lâ y e n e lû n e Ik ü ffâ ra j y e g iz u m e v tie n y v e lâ y e ta û n e
kâfirleri öfkelendirecek
bir yeri çiğnemeleri, ne tu r^ 'i! I düşmana karşı ş elde etmeleri ne kâfirleri (öfkelendirecek bir yeri çiğnemeleri

de düşmana karşı bir ba­


şarı elde etmeleri yoktur
ki, karşılığında kendileri
e c ra Im ü h s in in lâ y ü d 'u : llâ h e ın n e ı 'a m e lü n ş a lih i b ih i i le h ü m k ü tib e
için salih bir amel yazıl­ i jmuka- kendileri yazılmamış
mamış olsun. Çünkü Al­ iyilik yapanların sevabını yok etmez i Allah Çünkü I salih bir amel
Ibilinde için olsun
lah, iyilik yapanların se­
vabını yok etmez.
! - ~ NH 1^ 1- - > T vt^ e ^ - --"T • i. > V-
U JİJ ^ j n h B J y J o J.X X^ e j - O U ö ‘U L tU u 2J
121. Küçük büyük bir v e lâ k e b ıra te n v s a g ıra te n v ; v e lâ y ü n fik û n e n e fe k a te n
İllâ k ü tib e . v â d iy e n v e lâ y e k ta 'û n e
masraf yapmazlar, bir
yazılmış olmasın I bir vadi geçmezler ki büyük Küçük I bir masraf yapmazlar
vadi geçmezler ki yaptık­
larının daha güzeliyle Al­
lah onları ödüllendirmek û L f U s e o
için onların hesaplarına Im ü /m in û n e vem â kâne m â k â n û y e 'm e lû n ehsene î llâ h ü I liy e c z iy e h ü m ü leh ü m
yazılmış olmasın! onları ödüllendirmek o n la n n h e ­
Müminler toptan değillerdir yaptıklarının daha güzeliyle Allah
ıçın sa p la rın a
122. Müminler toptan,
hep birlikte savaşa çı­
kacak değillerdir. Onla­
rın her kabilesinden bir liy e te fe k k a h û < tâ îfe tü l I m in h ü m m in k ü lli fir k a tin m fe le v lâ n e fe ra i k â ffe h liy e n firû
grup, savaşa katılma­ iyice öğrenseler | bir grup Onların her kabilesinden savaşa^kablmayıp j j 33 , 3 ^ 3 5 , 3 ,

yıp kalarak dini iyice öğ­


t
renseler, kendilerine geri
döndükleri zaman, halk­
ıV4İxJ ljl IjjjJ U J j J
larını uyarsalar daha iyi le 'a lle h ü m y e h z e n m ile y h im izâ ra c e 'ü kavm ehüm v e liy ü n z ir û f î d d ın i

olmaz mı? Belki böylece Belki böylece sakınırlar kendilerine i geri döndükleri zaman halklarını uyarsalar dini
sakınırlar.
S j
Y‘ n 205 Sûre:9 (Tevbe, 123-129)

IjjL - :? e 4 J j j L L sL İI ı^ -S L j j JL j ^ jJ I i j Jl j I İ I j — xJol ^

v e ly e c id û m in e Ik ü ffâ ri lle z n e y e lû n e k ü m k â tllû y â e y y ü h â lle z n e m enü

bulsunlar Kâfirlerin size yakın olanlanyla çarpışın Ey iman edenleri


123. Ey iman eden­
ler! Kâfirlerin size yakın
8 j j —MJ ^ Ij | j ^_yA _2JLLJI ^ <U)I I 3 -o J L p I j 4 jâ X ^ olanlarıyla çarpışın, on­
s û ra tü n v e iz â m â ü n z ile t m e 'a Im ü tte k ın ı e n n e llâ h e v e 'le m ü g ilz a h f küm lar sizde sert bir kuvvet
Bir sûre | indirildi mi korunanlarla beraber olduğunu Allah'ın bilin
sert bir
onlar sizde
bulsunlar. Allah'ın ko­
kuvvet
A
runanlarla beraber ol­
jJ lU L s
i l ] t ^ ® X o duğunu bilin.
-J İ J I 9JJ- 0 - ®
124. Bir sûre indirildi
fe e m m â lle z n e a m e n û ıiTiânâ h .z ih î z â d e th ü eyyüküm y e k û lü m eny fe m in h ü m
mi, içlerinden biri çıkar,
hanginizin der bin çıkar içlerinden
Evet, imanı olanların imanını Bu artırdı
"Bu, hanginizin imanını
artırdı?" der. Evet, ima­
nı olanların imanlarını
f i k u lû b ih im v e e m m â lle z n e y e s te b ş ir ü n vehüm ım â n e n v fe z â d e th ü m artırmıştır. Onlar, müj­
Kalplerinde olanlara gelince müjdelenip duruyorlar Onlar imanlarını artırmıştır
delenip duruyorlar.
125. Kalplerinde bir
^ 0 - 5 I ^ J I ^ L o j j 1— ı - : » j J İ > 3
hastalık olanlara gelin­
ce, onların da inkârlarına
v e h ü m k â firû n v e m â tû ilâ rk rs ih im 1 ric s e n i fe z â d e th ü m m e ra d u n
inkâr katmıştır. Onlar,
Onlar, kâfir olarak ölüp gitmişlerdir inkâıianna inkâr onları da katmıştır bir hastalık
kâfir olarak ölüp gitmiş­
lerdir.
O -^ -5 -S f ^ 8J-0 f.L P J .S J 0 - 3 - ^ - ^ ^ -3 ' 126. Onlar, her yıl bir
^ ^ ^ I
lâ y e tû b û n e |sümme| m e rr a te y n i i e v ^e rra te n j f i k ü lli 'â m in m | y ü fte n û n e le n n e h ü m j e v e lâ y e ra v n e veya iki kere imtihan
tövbe etmezler
Sonra
iki kere I veya bir h e r yıl j imtihan edildiklerini I Onlar I görmezler mi? edildiklerini görmezler
da
mi? Sonra da tövbe et­
Ji A o ^ T*
' ’t l mezler, düşünüp ibret
almazlar.
b e 'd u h ü m iLı b e 'd n e z a ra ; s û ra tü n n v e iz â m â ü n z ile t v e lâ h ü m y e z z e k k e n .n
kaş göz j
127. Bir sûre indirildi
diye birbirlerine Bir sûre j indirildi mi düşünüp ibret almazlar
ederler I mi, "Sizi, birisi görüyor
^ -r o > mu?" diye birbirlerine
I I
kaş göz ederler. Son­
k a v m ü lıb ie n n e h ü m ; k u lû b e liü m llâ h ü I ş a ra fe n ş a ra fû ^ü m m e m in e h a d in hel ye r küm ra sıvışır giderler. Al­
bir olmalarından i ı „ ı „ ı „ , ;
Allah j çevirmiştir sıvışır giderler | Sonra birisi Sizi, görüyor mu? lah, anlamaz bir toplu­
topluluk dolayı i bunların kalplen
luk olmalarından dolayı
U ‘İL L ff- •>_> •
bunların kalplerini çe­
virmiştir.
m â 'a n ittü m 'a le y h i 'a z z ü n m in e n fü s ik ü m ra s û lü n m câeküm leka d lâ y e fk a h n
onun gücü­ Yemin
128. Yemin olsun ki
sizin sıkılmanız oldukça izzetli kendi içinizden bir rasul size geldi anlamaz
ne gider olsun ki size, kendi içinizden,
o J
. 1> oldukça izzetli bir ra­
j ı S l i J > î „ - > j S j j O r ^ > U L ; sul geldi, sizin sıkılma­
>•
fe k u l i fe in te v e lle v ra h m ra ü fü r b ilm ü /m in n e 'a le y k ü m ! h a rş u n nız onun gücüne gi­
Şöyle d e I a l d ı r n t ^ Yüz ç e v irir- i ç ^ k m e rh a m e tlid ir çok ş e fk a tli Müminlere karşı size I çok d ü ş k ü n d ü r
der, size çok düşkün­
dür. Müminlere karşı
çok şefkatli, çok mer­
hametlidir.
ra b b ü l'a rş i l'a zım vehüve te v e k k e ltü 'a le y h i hüv illâ Il ı h e i lâ İlâ h h a s b iy e
yok­
129. Eğer aldırmayıp
0 tevekkül ettim ben Ona Ondan başka ilah Allah bana yeter
yüce arşın sahibidir
tur yüz çevirirlerse, şöyle
de: "Allah, bana yeter!
Ondan başka ilah yok­
tur, ben Ona tevekkül
YÛNUS YÛNUS SURESİ ettim, O yüce arşın sa­
hibidir."
Sûre: 10 (Yûnus, 1-6) 207 T *V

10. YÛNUS SÛRESİ


r r a h im llâ h ir r a h m .ın i b is m i
40,94,95 ve 96. âyetler
Medine döneminde, di­ ve RaMm Rahmân olan Allah'ın ismiyle

ğerleri Mekke döne­


minde inmiştir. 109 L İ5 ^ :;l ö f ^ tİJ O 5 L İ I O y L İ S J I o t i i i L jJ I
âyettir.
evhaynâ ı en 'a c e b e n | lin n â s i ekâne Ik itâ b i Ih a k ım a y â tü tilk e elif-BıiK:
Rahm an ve Rahîm olan
vahiyde bulun- i çok acayip bir E»,
A llah 'ın adıyla. diye insanlar için mudur? sağlam ve hikmet dolu kitabm ayettendir Buntaı
dumm lâm,ıâ
1. Elif, lâm , râ. Bunlar,
sa ğ la m ve h ik m e t dolu ki­
ta b ın a y e tle rid ir.
k a d e m e ş id k in e n n e le liü m lle z ın e â m e n û v e b e ş ş iri nnâse e n z iri en m in h ü m ila ra c ü lirm
2 . İç le rin d e n b ir a d a m a ,
müminlere de müjdele Insanlan uyar (fiye İçlerinden bir adama
"İnsanları uyar, m ü m in le re 1 ‘. t i r
de k e n d ile rin e R a bleri ka­
tın d a d o ğ ru lu k m akam ı o l­ t İ l i i ö ' , Ö I O İ.İİÖ .J I J I İ j ^
duğunu m ü jd e le l" diye v a ­
llâ h ü I r a b b e k ü m ü ! in n e le s â h iru n m m ü b in in n e h âzâ Ik â fir û n e k â le 'in d e ra b b ih im
hiyde bulunm am ız insanlar
sizin Rabbiniz { Şüphesiz apaçık bir sihirbaz Bu Kâfirler dediler Rableri kahnda
iç in ç o k a c a y ip b ir d u ru m
m udur? K âfirler, "B u, a p a ­
çık b ir s ih irb a z !" d e diler.

3. Şüphesiz sizin Rabbiniz,


yü d e b b iru 'a le l'a rş i s te v .ı sümme fi s itte ti e y y â m in v e le rd a s s e m :v â ti lle z h a le k a
gökleri ve ye ri altı g ü nde
evirip
egemenliğini arşa kuran sonra alb günde ve yeri gökleri yaratan
y a ra ta n , sonra e g e m e n li­ çeviren
ğini arşa kuran, işleri e v i­
rip çe v ire n A lla h 'tır. Onun
izninin dışında, h iç b ir ş e fa ­
e fe lâ te z e k k e ru n fe 'b ü d û h [ra b b ü k ü m jllâ h ü z a lik ü m ü illâ l^’ m in ş e f 'i n mâ lem r
a tç i yo k tu r. İşte bu ö zellik­
sizin Rabbı- dışev-
leri olan A lla h , sizin Rab- Artık düşünmez mismiz? Ona ibadet edin AHah İşte bu O nm iznüm hiçbir şefaatçi yo k tu işleıi
nizdir da
binizdir. Ona ib a d e t edin.
A rtık dü şü nm e z m isiniz?

4. Hepinizin d ö nüşü Ona-


liy e c z iy e yü 'ıd ü h L : summe Ih a lk a y e b d e û jinnelî i h a k k â v e 'd e İlâ h i j m e r c i'u k ü m c e m 'â ı ileyhi
dır. Bu, g e rç e k te n A lla h 'ın
karşılık vermek Çünkü Bu, ger­
tekrar eder sonra yaratmayı başlatır AHah'm sözüdür I Hepinizin dönüşü | Onadr
sözüdür. Çünkü O, y a ra t­ için O çekten
m ayı ba şla tır, sonra onu
im an edip iyi işle r yapan i I 'jjd i ^.,g.) I j V •>—IjJ I j .lA J I j O ^ Lsi»J 11 jJLo-p j 1 I ^ jJ I
kim s e le re a d a le tle kar­
ş e râ b ü n m le h ü m v e lle z n e k e fe rû b ilk iŞ ş ş â lih â ti v e 'a m ilû lle z n e '■m enü
şılık v e rm e k için te k ra r
onlara
eder. K âfirlere g e lin ce , e t­ bir içecek Kâfirlere gelince adaletle ly ı işler yapan kimselere onu iman edip
vardır
tik le ri inkârdan dolayı o n ­
lara kaynar sudan b ir iç e ­
,İ. 11 jJ I > a o J ^ ^ V* ^ J Ü-»
cek ve acı ve re n b ir azap
vardır. şş e m s e lle z c e 'a le hüve b lm â k â n û y e k fü r û n v e 'a z â b ü n e tm ü m m in h a m m inv

5. O, g ü n eşi ışık, ayı nur güneşi yaratan O ettüdeıi inkârdan d o ^ ve acı veren bir azap kaynar sudan

olarak ya ra ta n , yılların s a ­
yısını ve hesabı bilesiniz
diye ona, aya e v re le r b e ­
ö^ f ı>siiSJ jjtö'.jlij r,ö-iSı^ tila
lirle ye n dir. A lla h bunu, a n ­ v e lh is â b 'a d e d e ss in n e i lite 'le m û m e n â z ile v e k a d d e ra h . n û râ n v v e lk a m e ra d iy ie n v

cak hak b ir h ik m e te göre ve hesabı yıfiarm sayısın hilesiniz (fiye aya evreler beirleyenıfir nur olarak ayı ışrk
y a ra ttı. O, b ile ce k b ir to p ­
luluk için a y e tle ri açıkla ­
m akta d ır.

6. Şüphesiz, g e ce ile g ü n ­ f î b tilâ fi in n e y e 'le m û n pikavm iny lâyâti y ü fe ş ş ilü b ilh a k k illâ I l ı l i k e | llâ h ü j m â haleka
birbiri ardınca değişip Şüphe- bir toplu­ açıldamak- hak bir hikme­
düzün birbiri ardınca d e ğ i­ O, bilecek ayetten ancak bunu A lah yarath
durmasında luk için tarfcr te göre
şip du rm a sın da , A lla h 'ın
gö kle rd e ve yeryüzünde
{ 3 ) o > L a J j* j p O I j-LdiJ I 4İJİ Loj kpJI
ya ra ttıkla rın d a korunacak
bir to p lu lu k için (Allah'ın y e tte k û n |lik a v m in y le c y â til ! v e le rd i I f î s s e m rv â ti llâ h ü v e m â h a le k a 1 v e n n e h â ri 1 lleyli

varlığı hakkında) d e lille r korunacak delifier vardır 1 ve yeryüzünde gokieıde AHah'm yarathklannda ile gündüzün gece
vardır.
T • A 208 SûretlO (Yûnus, 7-14)

A^ 7. Bize kavuşmayı arzu


1 4 ^ 14 L S 4 İ S U İ U I s 4 4 J U Ü iL İJ etmeyenler, değersiz
b ih â I vebneennû j b ilh a y :ti d d ü n y â v e ra d û lik â e n â in n e lle z n e lâ y e r c û n e
dünya hayatına razı olup
Bize kavuş­ onunla huzura erenler,
onunla I huzura erenler değersiz dünya hayatına razı olup arzu etmeyenler
mayı işte bunlar ayetlerimiz­
I J
den gafildirler.
8. İşte onların varacakla­
b im â k â n û y e k s ib û n n n â ru û lâ îk e m e /v - h ü m ü g â filû n î 'a n a y â tin â j v e lle z n e h ü m rı yer, kazandıkları şeyler
kazandıkları şeyler sebebiyle tehennemdir İşte onların varacakları yer gafildirler | ayetlerimizden ! işte bunlar
sebebiyle cehennemdir.
9. İman edip güzel amel­
ler işleyenleri Rableri, on­
; 1 4 ; L 9 L k I L 4 J l I âl O
ları imanları sebebiyle hi­
tecT' b iim â n ifiim la b b ü h ü m y e fid illim ş ş â lih â ti v e 'a m ilû in n e lle z n e rm e n û dayete erdirir. Onlar, alt­
onları hidayete larından ırmaklar akan
akan imanları sebebiyle Bableri güzel ameller işleyenleri İman edip
erdirir
naîm cennetlerindedir.

V I 10. Orada duaları, "Sen,


her türlü eksiklikten uzak­
sübhâneke fıh â d e 'v â h ü m f i c e n n â ti n n e 'im le n h â ru m in t e h t iliim ü
sın, ey Allah'ım!", selam­
Sen, her türlü eksiklik­
ten uzaksın
Orada duaları naîm cennetlerindedir ırmaklar Onlar, altlarından laşmaları da "Selam!"
I
şeklindedir. Dualarının
sonu da, "Âlemlerin Rab­
bi olan Allah'a hamdol-
ra b b i l'â le m n lillâ h i e n i Ih a m d ü i v e â h ir u d e 'v a h ü m I s e lâ m | f if iâ i v e te h iy y e tü h ü m illâ tiü m m e
sun!" demektir.
hamdolsun de­
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a Dualarının sonu da Selam orada selamlaşmaları da j ey Allah'ım!
mektir 11. Eğer Allah insanla­
ra iyilik ve güzelliği he­
İJ I men verdiği gibi, kötülü­
r f
ğü de hemen vermiş ol­
ile y fiim i le k u d iy e | b ilh a y ri s ti'c â le liü m 1 ş ş e rra j lin n â s i i llâ h ü I v e le v y ü 'a c c ilü
saydı, süreleri onlara ça­
çabucak
kötülüğü de | insanlara Allah I Eğer hemen vermiş olsaydı
I bitıriliverilirdi I hemen verdiği gibi bucak bitiriliverilirdi. Bize
kavuşmayı arzu etmeyen­
leri, azgınlıklarının içinde
bırakırız da, şaşkın şaşkın
v e ıza m e s s e y e 'm e h û n f i ^ g y â n ih im lik â e n â lle z n e lâ y e r c û n e i fe n e z e ru e c e lü h ü m
bakınıp dururlar.
şaşkın şaşkın Bize kavuş­
dokundu mu azgınlıklarının İçinde arzu etmeyenleri bırakırız da süreleri
bakınıp dururlar mayı 12. İnsana sıkıntı dokun­
du mu, gerek yan yatar­
k le İ r i U İS C jt İ ‘j \ l ' j , ^ l İ i l - Ş - Û A J liU S 'y X ^ \ o l- i V I ken, gerek otururken, ge­
d e 'â n â d d u rru lin s â n e
rek ayaktayken Bize yal­
'a n h ü j fe le m m â k e ş e fn â e v k â lm â e v k â ld e n lice m b ih T
gerek yan ya­ Bize yalvarır varır durur. Ondan sıkıntı­
Ondan kaldırdığımız zaman gerek ayaktayken gerek otururken sıkıntı insana
tarken durur sını kaldırdığımız zaman,
o *
sanki kendine dokunan
bir sıkıntı için Bize yalvar­
mamış gibi geçip gider.
liim ü s r if n e z ü y y in e | k e z lik e m esseh | ilâ d u r r in m k e e lle m y e c fu n â m e r ta d u rra h û
süslenmek­ kendine ; geçip
İşte aşırı gidenlere yap­
İşte aşırı gidenlere bu şekilde bir sıkıntı için Bize yalvarmamış gibi sıkıntısını
tedir. dokunan : gider tıkları, bu şekilde süslen­
mektedir.
13. Yemin olsun ki, siz­
v e c a e th ü m j le m m â z a le m û m in k a b lik ü m Ik u rû n e e h le k n â v e le k a d m â k â n û y e 'm e lû n den önceki memleketle­
Kendilerine gel­ yaptıkları zulümler­ Yemin ri, yaptıkları zulümlerden
sizden önceki memleketleri helak ettik yaphklan
mişler den dolayı olsun ki dolayı helak ettik. Kendi­
lerine peygamberleri mu­
cizelerle gelmişler, ancak
Ik a v m e Im ü c rim m neczî j k e z a lik e j v e m â k â n û liy ü /m in û b ilb e y y in â ti | ru s ü lü h ü m onlar iman etmemişlerdi.
İşte Biz, günahkâr toplu­
İşte Biz, günahkâr topluluklan cezalandırırız böyle ancak onlar iman etmemişlerdi mucizelerle peygamberleri
lukları böyle cezalandırı­
rız.
J L S lA j j V I İL > > ^ ^ 0
14. Sonra onların arkasın­
te 'm e lu n k e y fe lin e n z u ta m im b e 'd ih im f î le rd i h a lâ îfe c e 'a in â k ü m j süm m e dan, nasıl işler yapacağı­
işler yapacağınıza nasıl bakmak için onların arkasından yeryüzünde halifeler sizi yaptık I Sonra nıza bakmak için yeryü­
zünde sizi halifeler yaptık.
Sûre: 10 (Yûnus, 15-20) 209 Y M

15. Ayetlerimiz kendileri­ lik â e n â lle z n e lâ y e rc û n e k â le b e y y in â tin i â y â tü n â 'a le y h im v e iz â tü t l


ne birer açık delil olarak birer açık delil
Bize kavuşmayı arzu etmeyenler dediler Ayetlerimiz kendilerine okunduğunda
okunduğunda, Bize ka­ olarak

vuşmayı arzu etmeyen­


ler, "Ya bundan başka bir
fi
Kuran getir veya bunu en übeddilehü ı İT m â yekûnü kul b e d d ilh ev g a y r i h âza b ik u r n in
I i I /ti
değiştir!" dediler. De ki: bunu
Onu değiştirmem benim için mümkün değildir Deki veya Ya bundan başka bir Kur'ân getir
"Onu, kendiliğimden de­
E
ğiştirmem benim için Jl o ^ « , .* C < .

mümkün değildir. Ben,


ancak bana vahiy edile­ in 'a ş a y tü 1 e h â fü innT ! ile y y j m â yûhâ illâ in e tte b i'u | m in tilk â î n e fs
ne uyarım. Ben, Rabbi-
karşı çıkarsam 1 korkarım Ben j bana | vahiy edilene ancak Ben uyarım kendiliğimden
me karşı çıkarsam, başı­
ma büyük günün azabının
geleceğinden korkarım."
16. De ki: "Allah dilesey- v e lâ e d r - k ü m 'a le y k ü m i m â te le v tü h llâ h ü le v ş â e kul 'a z â b e y e v m in 'a z im ra bb
di, ben size onu okumaz­ böylece size bildirmezdi ben size i onu okumazdım Allah dileseydi D eki
başıma büyük günün azabının gele­
Rabbime
ceğinden
dım, böylece size onu bil­
dirmezdi. Ben, sizin içi­
nizde bundan önce bir
ömür durdum. Artık bir e z le m ü fe m e n e fe lâ te 'k ik ın m in k a b lih 'u m ü r â n m j fk ü m fe k a d le b is tü bih
kez olsun aklınıza başvur­ daha zalim i’ kim olabilir? ı ‘’ aS- bundan önce bir ömür
Ben, sizin içi­
durdum onu
vurmaz mısınız? nizde
maz mısınız?"
17. Artık Allah'a yalan is-
nad edenden veya Onun
ayetlerini yalanlayandan I m ü a im û n lâ y ü flih u iin n e h : b i y â tih kezzebe | e v I k e z ib e n i 'a le İlâ h i m im m e n i ft e r
kurtuluşa ere- Şüphe Onun ayet- yalanlayan­
daha zalim kim olabilir? günahkârlar
mezler yok ki lerini
veya yalan Artık Allah'a isnad edenden
dan
Şüphe yok ki günahkârlar )
kurtuluşa eremezler.
^y f* ^ * j -k -J V j V U ^ 1 U jJ ^
18. Allah'ı bırakıp kendi­
h â u lâ i v e y e k û lû n e v e lâ y e n fe 'u h ü m i m â lâ y e d u r r u h ü m m in d û n i liâ h i v e y e 'b ü d û n e
lerine ne zarar ne de ya­
rar verebilecek şeylere Bunlar diyorlar kendilerine ne zarar Allah'ı bırakıp tapıyoriar

tapıyorlar, "Bunlar, Allah ^ o >


katında bizim şefaatçile- i l i
rimizdir!" diyorlar. De ki:
f î s s e m v â ti 1 b im â lâ y e 'le m ü llâ h e e tü n e b b ii n e kul j 'in d e İlâ h ş ü fe 'â u n â
"Allah'a, göklerde ve yer­
bizim şefaatçileri-
de bilmediği bir şeyi mi göklerde i bilmediği bir şeyi Allah'a mi haber veriyorsunuz? D eki Allah katında
mizdir
haber veriyorsunuz?" O,
onların yakıştırdıkları or­
taklardan uzak, yüksek,
vem â kâne nnâsü 'a m m â y ü ş rik O n v e te 'â l" sübhâneh v e lâ f î ie rd
çok yüksektir.
I O, onların yakıştırdıkları ortak­ yüksek, çok yük­
in s a n la r uzak ve yerde
19. İnsanlar tek bir mil­ lardan seldir
t
letti, sonra görüş ayrılı­
ğına düştüler. Rabbinin
daha önceden geçmiş le k u d iy e m irr a b b ik e 1 k e lim e tü n v e le v lâ fe h te le fû illâ ü m m e te n v v â h id e te n
bir kararı olmasaydı, ara­ daha önceden sonra görüş aynlığına
hüküm verilirdi Rabbinin bir kararı olmasaydı tek bir milletti
larında görüş ayrılığına geçmiş düştüler

düştükleri konularda hü­


~ - i
o l A.
küm verilirdi.
20. Bir de "Rabbinden =yetünır| 'a le y h i le v lâ ü n z ile v e y e k û lû n e f m â f h i y e h te lifu n ! beynehüm
ona bambaşka bir mu­ m u c i­
ona indirilse ya diyorlar görüş ayrılığına düştükleri konularda aralarında
ze
cize indirilse ya!" diyor­ E E
t
lar. De ki: "Bilinmeyen,
görünmeyen âlem an­
cak Allah'a aittir. Bekle­ m in e Im ü n te z irin m e 'a k ü m in n î t fe n te z ir û i lillâ h i ig a y b ü in n e m â 1 fe k u l m irra b b ih
yin, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim sizinle birliktej ben de Bekleyin
Allah'a Bilinmeyen, gör­
ancak De ki
Bir de Rabbin­
aittir ünmeyen âlem den
bekleyenlerdenim."
r ^* 210 Sûre:10 (Yûnus, 21-25)

21. İnsanlara, kendilerine


llâ h ü i k u li i f î a y â tin â )e h ü m m e k ru n i izâ im e s s e th ü rrıj m im b e 'd i d a r r â e ra h m e te n m nnase v e iz â e z e k n â dokunan bir sıkıntıdan son­
Alla­
1 " ^ S ın d a " ^ '" ’ ^bır^erhalj j bir sıkıntıdan sonra j bir rahmet İnsanlara tattırdığımız zaman ra bir rahmet tattırdığımız
h'ın
zaman, mucizelerimiz hak­
kında derhal kötü hileleri
Ij ^ ^5jJ I S İ © 5j İİL Û U 5 ü i i i SI I vardır. De ki: "Allah'ın hi­
f î Ib e rri lle z i y ü s e y y iru k ü m | hüve m â te m k ü r û n y e k tü b û n e i ru s ü le n â j i n n e ; m e k râ e s ra u leye karşılık vermesi, daha
kaydetmekte- | Şüp­ hızlıdır." Şüphesiz elçileri­
denizde sizi gezdirendir j O yaptığınız hileleri dirler ! elçilerimiz hileye jdaha hızlıdır
hesiz miz yaptığınız hileleri kay­
t>
detmektedirler.
L p \ j ^ j j j 3 44-1=» j p l - s ’ Ij i j - k y i j
22. O, sizi denizde ve ka­
^ s' ' ' ' '
b ilîâ I v e fe rih û | b irıh in ta y y ib e t in v 1 b ih im v e c e ra y n e | f î Ifü lk izâ k ü n tü m h a ttâ v e lb e h r rada, hatta içinde bulun­
bu­ içindeki­ içinde bulundu­ duğunuz gemilerde gezdi­
sevinirler hoş bir rüzgârla götürür gemilerde hatta ve karada
nunla leri ğunuz rendir. Gemiler, içindekile­
ri hoş bir rüzgârla götürür,
İS L -A -^ I p j l J j? lyj» L p f r L p gezdirir, onlar da bunun­
la sevinirler. Tam o sırada
e n n e h ü m ü h ıta b ih im j vezannû m in k ü lli m e k â n in v I Im e v c ü vecâehüm ü rih u n 'â ş ifü n v ! c â e th â
ona şiddetli bir fırtına gelir
işlerinin bittiği­ şiddetli bir fırtına Tam o sırada
Tamamen kuşatıldıklannı her taraftan dalga onlara gelir çatar, onlara her taraftan
ni zannederler ona gelir çatar
E dalga gelir. Tamamen ku­
y ^ L İJ I ^ p y L İJ I İ İ L ^ I ^ ^ ^ 1 Ü şatıldıklarını, işlerinin bitti­
ğini zannederler. İşte o za­
m in e ş ş â k ir in : le n e k û n e n n e ' m in h â zih ı | leîn e n c e y te n â d d ın le h u : m ü h liş m e I llâ h e d e 'a v ü man, dini Allah'a özgü kıla­
Söz olsun, eğer bizi çıka- yalvarıp
Sana şükreden kullardan buradan dini özgü kılarak Allah'a rak Ona yalvarıp yakarırlar:
nrsan yakarırlar
"Söz olsun, eğer Dizi bu­
radan çıkarırsan, kesinlik­
le Sana şükreden kullardan
ın n e m a yâ e y y ü h e n n â s ü b ig a y ri Ih a k k i f î le rd i | izâ h ü m y e b g û n e | fe le m m â e n c . h ü m olacağız!"
sadece Ey insanlar! haksızlıkla j yeryüzünde j azgınlığa başlarlar I Onları kurtardığında 23. Onları kurtardığında,
yeryüzünde haksızlıkla az­
L İIJ I p L p İJ i J lp
gınlığa başlarlar. Ey insan­
lar! Sizin azgınlığınız, sa­
fe n ü n e b b iü k ü m ı m e rc i'u k ü m j ile y n â jsümm^ m e tâ 'a Ih a y â ti d d ü n y â ı 'a lâ e n fü s ik ü m ; begyüküm dece sizedir, bu değersiz
i c ™ „ i bu değersiz dünya hayatının zevkini biraz; dünya hayatının zevkini bi­
Biz yapöklannızı î döner gelirsiniz I Bize
sürersiniz raz sürersiniz. Sonra döner
Bize gelirsiniz. Biz, size bü­
j L .a _ s ü I ^ 3 -* ^ L o jJ I o j.- p s J I J J L o ^JL o la j ^ j L İ - 5^ L i j
tün yaptıklarınızı haber ve­
m e s e lü Ih a y s ti d d ü n y â , in n e m â ! b im â k ü n tü m te 'm e lû n
ririz.
m in e s s e m â i i e n z e ln â h ü , k e m â in
Bizim kendisini bir suya 24. O değersiz dünya ha­
gökyüzünden O değersiz dünya hayatının hali | sırf | size haber venriz
in d ird iğ im i^ benzer yatının hali, sırf Bizim ken­
1 t"
disini gökyüzünden indirdi­
ğimiz bir suya benzer. Der­
b ih ' fe b te le ta
ken onunla, insanların ve
le rd u izâ e h a z e ti h a ttâ v e le n 'â m nnâsü m im m â y e /k ü lü n e b â tü le rd i
onun­
hayvanların yediği yeryü­
yeryüzü takınıp Sonunda ve hayvanlann Insanlann yediği yeryüzünün bitkilen birbirine karışır
la zünün bitkileri birbirine ka­
rışır. Sonunda yeryüzü bü­
^ üy IL4P1LÎ4İPo J. p^t tün ziynetini takınıp süs­
lendiği, sahiplerinin, kendi­
le y le n i e m ru n â i e tih â | 'a le y h â k â d ir û n e lennehüm| e h lü h â : vezanne i vezzeyyenet z ü b ru fe h â
lerinin ona egemen olduk­
gecele­ Bizim egernendduk- süslendiği i bütün ziynetim
yin emrimiz
ona geliverir larını zannettikleri sırada,
geceleyin veya gündüzle-
yin ona Bizim emrimiz geli­
verir, bir anda onu öyle bir
likavm inı lû y â ti ! n ü fe ş ş ilü | k e z a lik e ı b ile m s ; k e e lle m te g n e i fe c e 'a in â h â h a ş :d e n n e h â ra n ev biçeriz ki, orası sanki dün
yuk^ni i i ! bir anda onu öyle bir biçenz ki |gündüzleyinj'^' hiç şenlik yokmuş gibi olur,
işte düşünecek bir topluluk
için ayetleri böylece açık­
j l jS ’j A 4 J s \ j0 d jjS A jA
lamaktayız.
ilâ ş ir â tin m m ü s te lö m jm e n y y e ş â ü i veyehdı i ilâ d â r i s s e lâ m y e d 'û i v e llâ h ü ; y e te fe k k e r û n 25. Allah, selam/barış yur­
doğru yola O, dilediğini ulaştınr selam/banş yurduna ^ S r '' i i işte düşünecek
duna çağırmaktadır. O, di­
lediğini doğru yola ulaştırır.
jJ u s -
Sûre; 10 (Yûnus, 26-33) 211 T 11

26. Güzellik yapanlara, J L ıJ jl j j S jL j j j Ij X


daha güzeli ve fazlası var­
dır. Onların yüzlerine ne û lâ îk e I ve lâ z ille h ikaterunv vücûhehüm i v e lâ y e r h e k u I v e z iy â d e h Ih u s n â lille z ın e e h s e n û

bir karalık, ne de aşağılan­ Onlar


ne de aşağı­ ne bir
Onların yüzlerine bulaşır | ve fazlası daha güzeli Güzellik yapanlara vardır
lanma karalık
ma bulaşır. Onlar, cennet­
liktirler. Onlar hep orada
kalacaklardır. fi * * *1 ^

27. Kötülükler kazanan­ c e z â ü s e y y ie tim | s s e y y iâ ti v e lle z in e k e s e b û h â lid û n fih â i tiü m i e ş h â b ü Ic e n n e h

lara ise, yaptıkları kötü­ yaptıkları kötülüğün j K;ö,Qm|ç|gr cennetliktirler


kazananlara ise kalacaklardır | hep orada Onlar i
lüğün cezası misli, ken­ E t
disi kadardır. Onları, aşa­
ğılanma kaplar. Onla­
rı, Allah'ın azabından kur­ vücûhühüm i ü g ş iy e t keennem â m in 'â s im | m in e İlâ h i |le h ü m m â i z ille h j v e te r h e k u h ü m b im islih â

taracak kimse de yoktur. I Allah'ın yok- aşağı­ misli, kendisi


Onların yüzleri sanki kurtaracak Onları Onları kaplar
I azabından J u r lanma kadardır
Onların yüzleri, sanki gece T >
parçalarından kapkaran­
lık bir şekilde kaplanmış­
tır. Onlar, cehennemliktir­ veyevm e b â lid û n fih â hüm eşhâbü nnâr û lâ îk e m ü z lim â k ite 'a n m m in e lleyli
ler. Onlar hep orada kala­ Ogün kalacaklardır hep orada Onlar cehennemliktirler Onlar kapkaranlık gece parçalarından
caklardır.
28-29. O gün onların hep­
sini bir araya toplaya­
cağız. Sonra Allah'a or­ fe z e y y e ln â v e ş ü ra k â u k ü m le n tü m im e k â n e k ü m | lille z m e e ş ra k û n e k û lü sümme c e m i'a n n e h ş ü ru h ü m

tak koşanlara, "Siz ve or­ onları bir araya


ayıracağız ve ortak koştuklarınız Siz yerierinize Allah'a ortak koşanlara diyecek Sonra hepsini
toplayacağız
tak koştuklarınız yerlerini­
ze!" diyecek, onların ara­
İJ .
larını ayıracağız. O ortak
koştukları, "Siz, bize tap­ ş e h ıd e m I b illâ h i : fe k e fâ t e 'b ü d û n I iy y â n â i m â k ü n tü m | ş ü ra k â u h ü m i v e k â le b e yn e h ü m
mıyordunuz. Sizinle bizim yeter tapmıyordunuz bize Siz değildiniz O ortak koştukları derier onların aralannı
şahit olarak Allah
aramızda şahit olarak Al­
i f a . f, ^
lah yeter. Sizin bize yaptı­
I vdJLLa L a -S " o l f i P P - p j L ı_ L ^
ğınız ibadetten, bizim asla
haberimiz yoktu!" derler. k ü llü n e fs in m I te b lû h ü n â llk e le g â filin 'a n 'ib â d e tik ü m I in k ü n n â I vebeyneküm I b eynenâ
30. İşte burada her nefis, Sizin bize yaptığınız bizim ara­
her nefis j deneyecek j işte burada I asla haberimiz yoktu bizidik Sizinle
ibadetten mızda
geçmişte yaptığını dene­
yecek, hepsi gerçek sa­
hipleri olan Allah'a döndü­
rüleceklerdir. Uydurduk­ m â k â n û y e fte r û n 'a n h ü m v e d a lle m e v la h ü m ü Ih a k k i ilâ İlâ h i v e ru d d û m â e s le fe t
ları şeyler, kendilerinden uzaklaşıp gi­
hepsi gerçek sahipleri olan Allah'a
döndürüle­
geçmişte yaptığını
Uydurdukları şeyler cendilerinden
deceklerdir ceklerdir
uzaklaşıp gideceklerdir.
o jı
31. De ki: "Size gökyüzün­
den ve yeryüzünden kim
rızık veriyor? Peki, kulak­ y ü b ric ü /e m e n y v e le b ş â ra I s s e m 'a y e m lik ü emmeny v e le t t i m in e s s e m â i y e rz ü k u k ü m m eny kul

lara, gözlere sahip olan kimdir? gözlere


i Peki, kulak-
sahip olan kimdir? ve yeryüzünden gökyüzünden Size rızık veriyor? kim D e ki
çıkaran
I lara
kimdir? Ölüden diriyi çıka­
f
ran, diriden ölüyü çıkaran
kimdir? Bu işleri yöneten
kimdir?" "(Bütün bunları İlâ h ^ fe s e y e k û lû n e le m r iyüdebbiruyem eny m in e Ih a y y i I Im e y y ite v e y ü b r ic ü j m in e Im e y y iti Ihayye
yapan, elbette) Allah'tır!" Alla-
çıkaran Ölüden diriyi
diyecekler Bu işleri I yöneten kimdir? diriden ölüyü
diyecekler. De ki: "O hal­ h'tır
a f y
> . 1 - '
de sakınmaz mısınız?"
32. işte bu özellikleri olan
Allah, sizin gerçek Rabbi- fe e n n â i d d a lâ l illâ Ihafelsi i b e 'd e i fe m â z â ' Ih a k k labbükümü llâ h ü fe z â lik ü m ü e fe lâ te tt e k û n | fekul
nizdir. Hakkın dışında, sa­ Nasıl da sapıklıktan
baş­
Hakkın dışında ne var gerçek
sizin Rab-
Allah
işte bu özellikleri O halde sakınmaz
D eki
ka binizdir olan mısınız?
pıklıktan başka ne var?
Nasıl da çevriliyorsunuz?
33. Hak yoldan tamamen
çıkanlara Rabbinin hükmü lâ y ü /m in û n iennehüm 'a le lle z n e fe se lçû k e lim e tü ra b b ik e hakkat k e z â lik e tü ş ra fû n

şöyle gerçekleşti: Artık iman etmezler İArtık onlar Hak yoldan tamamen çıkanlara Rabbinin hükmü gerçekleşti şöyle çevriliyorsunuz?
onlar iman etmezler.
Y \ Y 212 Sûre: 10 (Yûnus, 34-42)

p lS i;j J i Pİ İ İ J İ iS ip J a İ ^ j i 34. De ki: "Sizin ortaklarınız­


dan, yaratmayı ilkin yapa­
summe Ih a lk a y e b d e û | llâ h ü k u li y ü 'ı d ü li summe Ih a lk a m enyyebdeû I m in ş ü r a k iîk ü m I hel I kul cak, sonra onu tekrar ede­
sonra yaratmayı ilkin yapar Allah Deki
onu tekrar
sonra yaratmayı ilkin yapacak Sizin ortaklarınızdan var mı? Deki cek olan var mı?" De ki: "Al­
edecek olan
lah, yaratmayı ilkin yapar,
sonra onu tekrar eder." Ar­
tık nasıl saptırılırsınız?
Ilâhü[ k u li ile Ih a k k m enyyehdî m in ş ü ra k â îk ü m hel kul i tü / f e k u n i fe e n n .. y ü ' dühû 35. De ki: "Sizin ortaklarınız­
Allah j De ki doğruya ulaştıran Sizin ortaklarınızdan var mı? De ki saptırılırsınız 1Artık nasıl
onu tekrar dan doğruya ulaştıran var
eder
mı?" De ki: "Allah, doğruya
ulaştırır." O halde doğruya
Ol 3 ı V ^ 61 J ^ ı ^
ulaştıran mı uyulmaya daha
illâ e n y y ü h d â e m m e llâ y e h id d i e n y y ü tte b e 'a i e h a k k u i ile Ih a k k i e fe m e n y y e h d î lilh a k k yehdı layıktır, yoksa doğruya ulaş­
yoksa doğruya ulaştırıl­ daha tırılmadıkça, kendisi ulaşa­
kendisi ulaşamayan mı? uyulmaya O halde doğruya ulaştıran mı doğruya ulaştırır
madıkça layıktır mayan mı? Ne oluyor size?
k.
Nasıl hüküm veriyorsunuz?
36. Onların çoğu, sadece
m in e Ih a k k i lâ y ü § n ı z a n n e ın n e lz a n n a illâ e k s e ru h ü m v e m â y e tte b i'u te h k ü m û n k e y fe ife m â le k ü m
zannın ardından giderler.
Fa­ sade­ hüküm Fakat zan ise, haktan hiçbir
haktan ifade etmez zan ise Onların çoğu ardından giderler Nasıl Ne oluyor size?
kat ce veriyorsunuz? şeyi ifade etmez. Muhak­
kak Allah, onların yaptıkla­
rını bilip durmaktadır.

m in d û n i İlâ h i e n y y ü fte r a h a z â Ik u ra n ü i vem â kâne b im â y e f'a lû n 'a lim ü m I llâ h e ın n e şe y a


37. Bu Kuran, Allah'ın dı­
başka biri tarafından bilip dur­ Mu­ şında başka biri tarafın­
Allah'ın dışında Bu Kufân ve bu olmadı onların yaptıklarını Allah hiçbir şeyi
uydurulamaz maktadır hakkak dan uydurulamaz. .Ancak
o, kendinden öncekini des­
tekleyip onaylayarak, ki­
tabın açıklaması olarak
m ir r a b b i l'â le m ın fh i lâ ra y b e j Ik itâ b i v e te fş T e | lle zı b e y n e y e d e y h i te ş d ık a ; v e la k in
âlemlerin Rabbinden indi­
destekleyip . ,
âlemlerin Rabbinden indirilmiştir Bunda açıklaması olarak j kendinden öncekini rilmiştir. Bunda kesinlikle
ş iS S u r i onaylayarak
şüphe yoktur.
38. Yoksa "Onu kendi­
si uydurdu" mu diyor­
m in d û n i İlâ h i i m e n i s te ta 'tü m v e d 'û m is lih " M s û r a tin m fe /tû i kul I f l e r 'ih I y e k û lû n e j em
lar? De ki: "Öyleyse haydi
onun
Allah'tan başka kime gücünüz yeterse çağırın
benzeri i
bir sûre getirin | De ki | | mu diyorlar? | Yoksa onun benzeri bir sûre ge­
jr f o ^ a tirin. Allah'tan başka kime
a J L jjU P ^ U U J j < L « JL^ i p U l^ i p L İL ^ û j. gücünüz yeterse, çağırın.
Eğer sözünüzde doğruysa­
t e / v lü h v e le m m â y e /tih im | b ilim ih î b im â le m y ü h ıtû kezzebû bel in k ü n t ü m ş â d ik ın nız, bunu yapın."
Eğer sözünüzde doğruysanız,
açıklaması kavrayamadıkları yalanladılar | Hayır
bunu yapın 39. Hayır, onlar ilmini kav­
rayamadıkları ve açıklama­
^3 ıpu ö \j j i i Pfps ^ ^ Jı pli İJİ5- sı kendilerine hiç gelme­
miş olan bir şeyi yalanladı­
v e m in h ü m 'â jd b e tü p l i m i n kâne k e y fe fe n z u r lle z n e m in k a b lih im kezzebe k e z a lik e lar. Onlardan öncekiler de
içlerinde var Zalimlerin sonunun olduğuna nasıl bir bak Onlardan öncekiler de i paynı şekilde aynı şekilde yalanlamışlar­
dı. Zalimlerin sonunun nasıl
olduğuna bir bak!
j j p o j l p l- ^ i jS ^ ^ l U ^ c U
40. İçlerinde buna inana­
v e in k e z z e b û k e b ilm ü fe ld ın e 'le m ü | verabbüke; m e llâ y ü /m in ü b ih v e m in h ü m i b ih ı im e n y y ü /m in ü cak da, inanmayacak da
Eğer seni yalanlarsalar o bozguncuları inanmayacak da : ve onlardan buna inanacak da var. Rabbin, o bozguncula­
S
£ rı çok iyi bilmektedir.
D J U u o L U ü ls iL 1 S .3 U p i u J 41. Eğer seni yalanlarsalar,
"Benim amelim bana, sizin
m im m â te 'm e lû n I b e fîü n m j v e e n e Im im m â e 'm e lü i b erT üne le n t ü m l 'a m e l ü k ü m iv e le k ü m i 'a m e li li i fe k u l ameliniz de size! Siz, be­
Benim nim yapacağımdan uzaksı­
sizin yapacağınızdan I uzağım bende I I uzaksınız | Siz | ^ ^ — z size bana i de
amelim
nız, ben de sizin yapacağı­
nızdan uzağım!" de!
0 O V P s
c 42. İçlerinden seni dinle­
v e le v k â n û lâ y e 'k ilu n ş ş u m m e ; tü s m i'u e fe e n te ^ ile y k : m e n y y e s te m i'û n e v e m in h ü m meye gelenler var. Akılla­
Akılları yokken sağırlara lişittireceksın sen mi I seni i dinlemeye gelenler ı içlerinde var rı yokken sağırlara sen mi
işittireceksin?
o>

Sûre:10 (Yûnus, 43-5 3 ) 213 Y


43. içlerinden sana bakan­
lar da var. Görmeleri yok­
ken, körlere doğru yolu
sen mi göstereceksin? llâ h e ın n e v e le v k â n û lâ y ü b ş ir û n l'u m y e te h d î e fe e n te I ile y k m e n y y e n z u ru v e m in h ü m

44. Şüphesiz Allah insan­ Şüphe­ doğru yolu


Allah Görmeleri yokken körlere bakanlar da içlerinde var
siz göstereceksin?
lara zerrece zulmetmez.
Ancak insanlar kendilerine
zulmederler.
45. Sanki (onlar dünyada) I veyevm e y e z lim û n e n fü s e h ü m nnâse jv e lâ k in n e i ş e y e n v nnâse lâ yezlim ü
sadece gündüzün az bir
vaktinde kalmışlar gibi hep­
hepsini mahşerde
toplayacağı
gün zulmederier kendilerine insanlar I Ancak zerrece insanlara zulmetmez

sini mahşerde toplayacağı


gün, onlar aralarında tanı­ P 1 5 ^ ^ jJ I j.g . j j j l J L p j L p J V n

şacaklar. Allah'ın karşısına k e e lle m ye lb e s û


lle z n e k e z z e b û k a d h a s ira beynehüm y e te 'â r a fû n e s â 'a te n m m in e n n e h â ri illâ
çıkacaklarını yalanlayanlar, gerçekten hüsra­ onlar arala­ sa­ Sanki (onlar dünyadal
yalanlayanlar tanışacaklar gündüzün az bir vaktinde
doğru yolu tutmamış olan­ na uğrayacaklardır rında dece kalmışlar gibi
lar, gerçekten hüsrana uğ­
rayacaklardır.
46. Onlara vaat ettiğimizin
lle z: n e 'id ü h ü m b e 'd a v e im m â n ü riy e n n e k e v e m â k â n û m ü h te d ın b ilik â i llâlîl
bazısını sana göstersek veya
Allah'ın karşısına
senin canını alsak, her iki du­ Onlara vaat ettiğimizin bazısını sana göstersek doğru yolu tutmamış olanlar
çıkacaklannı
rumda da onların dönüşleri
Bizedir. Sonra Allah, onların
yapacaklarına şahittir.
47. Her topluluk için bir ra- v e lik ü lli ü m m e t ir ! 'a lâ m â y e f'a lû n şeh d ü n llâ h ü sümme m e r c i'u h ü m fe ile y n â In e te v e ffe y e n n e k e
sul vardır. Rasulleri geldiği Her topluluk
onların yapacaklarına şahittir Allah Sonra
her iki durumda da
Bizedir senin canını alsak
için vardır onların dönüşleri
zaman, aralarında adaletle
hüküm verilir. Onların hiçbi­
rine zulmedilmez.
48. Bir de "Sözünüzde v e h ü m lâ y ü z le m û n ! b ilk is ti beynehüm k u d iy e ra s û lü h ü m fe iz â c â e rasûl
doğruysanız, bu (bahsetti­
Onların hiçbirine zulmedilmez adaletle aralarında hüküm verilir Rasulleri geldiği zaman bir rasul
ğiniz) vaat, ne zaman (ger­
çekleşecek)?" diyorlar.
49. De ki: "Ben, Allah'ın di­ v v ilJ J lU I V j i p i l i o l İ p p l ili» ^ o
lediğinden başka, kendili­
1 lin e fs lâ e m lik ü 1 !^ul 1 in k ü n tü m ş â d ik m h a z â Iv e 'd ü m e ta v e y e k û lû n e
ğimden ne bir faydaya, ne
ne de bir bu (bahsettiğiniz) ne (gerçekleşecek)?
de bir zarara sahibim! Her kendiliğimden sahibim j Deki j Bir de Sözünüzde doğruysanız
zarara vaat zaman d iyo rla r
l.
topluluk için belirlenmiş bir
süre vardır. Onların (yok
olma) zamanları geldiğinde,
ne bir an geri kalabilirler, ne s â 'a te n v fe lâ y e s te /h ir û n e e c e lü h ü m iza c a e ecel likülll üm m etin İlâ h m â şâe illâ v e lâ nef'an
Onların za­
de bir an öne geçebilirler." ne bir an | geri kalabilirler geldiğinde bir süre Her topluluk Allah'ın dilediğinden başka. ne bir faydaya
manları i ıçın vardır
50. De ki: "Söyleyin baka­ * Jl X X o .» o X
yım, eğer size Onun azabı
yatarken veya gündüzün ge­
lecek olursa, ne yapacaksı­ y e s te 'c ilü m â z â ınehârânm e v b e y â te n 'a z â b ü h û in e ta k ü m e r a e y tü m ku l v e lâ y e s te k d im ü n
nız? Günahkârlar onun neyi­ aceleyle
neyim gündüzün veya yatarken Onun azabı
eğer size Söyleyin
De ki { ne de bir an öne geçebilirler
istiyoriar? gelecek olursa bakayım
ni aceleyle istiyorlar?"
r t > o f X
51. O azap gerçekleştiği
< 3 )Û J U ^ J L İ ^ L 3 o p j J ı 3 j 3 j ^ p j İ ^ p j L J u e i ^ j L e I j | p î { 3 ) Û > e j-9 w J İ4 -X ^
zaman mı Ona iman ede­
ceksiniz? Şimdi mi? Oysa te s te 'c ilû n Ib ih , v e k a d k ü n tü m â lâ n e i b ih i â m e n tü m e s ü m m e izâ m â v e k a 'a Im ü c r im û n iminltü
siz, onun aceleyle gelme­ aceleyle gelmesini Şimdi iman ede­ O azap gerçekleştiği
onun Oysa siz Ona Günahkârlar onun
sini istiyordunuz! istiyordunuz! mi? ceksiniz
C
52. Sonra zulmedenlere,
şöyle denilecek: "Sonsuz­ ö > x . * u .S L jp jL j3 L ljV p j3 - . 3 f tj J - a p 3 e J lp lİ P İ j J j j i p J L J i ^ l İ J

luk azabını tadın bakalım.


b im â k ü n t ü m te k s ib û n illâ h e l tü c z e v n e 'a z â b e Ih u ld zûkû lille z n e ^ l e m û k ile |aiınııe
Siz, yaptıklarınızın dışında
Siz, yaptıklarınızın dışın­ cezalandırılacak tadın şöylede-jSon-
başka bir nedenle cezalan­ başka bir nedenle da değilsiniz
Sonsuzluk azabını
bakalım
zulmedenlere
nilecek I ra
dırılacak değilsiniz!" t
53. "Sahiden doğru mu bu?"
diye sana soruyorlar. De ki: , X X , ^ X

"Evet, Babbime yemin olsun v e m â e n tü m b im ü 'c iz în lehakkunvlinnefiM v e r a b b î î kul h ü v le h a k k u n v e y e s te m b iû n e k e

ki bu, dosdoğrudur. Siz, bun­ (dosdoğru­ Rabbime ye­ . Sahiden


Siz, bundan yakayı kurtaramazsınız bu Evet Deki bu 1, - diye sana soruyorlar
dur min olsun ki (logru mu
dan yakayı kurtaramazsınız."
r ^i 2 ]4 Sûre:10 (Yûnus, 54-61)

54. Zulmetmiş olan her


jü J I I j j ^ j- J l ^ L« j ü l jJ j nefis, bütün yeryüzünde-
n n e d â m e te v e e s e rrû i b ih le fte d e t m â f î le rğ i z a le m e t v e le v e n n e lik ü lli n e fs in kilere sahip olsaydı, ken­
hepsi içten içe bütün yeryüzündekilere dini kurtarmak için onu
pişmanlık veriverirdi Zulmetmiş | olan her nefis
gösterdiler sahip olsaydı veriverirdi. Azabı gördük­
leri zaman hepsi içten
€ > o t jt j P J içe pişmanlık gösterdiler.
e lâ v e h ü m lâ y ü z le m û n b ilkisS beynehüm v e ku d iy e l'a z â b Onların arasında, adalet­
le hükmedilmiştir. Onlara
Uyan Onlara asla zulmedilmez adaletle Oniann arasında hükmedilmiştir Azabı gördükleri zaman
indir
asla zulmedilmez.
55. Uyan, göklerde ve
6 PJLİJ V p k p i l ^ j J i . ^1 âl §1 L)^yVIS 9 İ p ^ l J^ U
fi* yerde her ne varsa,
lâ y e 'le m û n e k s e r a liü m v e la k in n e hajskunv in n e v e 'd e İlâhi e lâ v e le r ğ f î s s e m ıv â ti ma hepsi Allah'ındır. Uyan,
kesinlikle her ne
bunu bilmez onların çoğu Ancak Allah'ın vaadi Uyan ve yerde göklerde Allah'ın vaadi kesinlik­
' haktır varsa
le haktır. Ancak onların
çoğu bunu bilmez.
56. O, hem diriltir, hem
k a d c â e tk ü m yâ e yyü h e nnâsü tü r c e 'û n v e ile y h i v e y ü m ıtü î yühyî hüve
öldürür. Hepiniz döndü­
işte size geldi Ey insanlar! götürüleceksiniz Ona i hem öldürür i hem diriltir O rülüp Ona götürülecek­
siniz.
57. Ey insanlar! İşte size
lilm ü /m in m v e r a h m e tü l I v e h ü d e n I lim â f î ş ş u d û ri v e ş ifâ ü l i m ir r a b b ik ü m jm e v iz a tü n m
Rabbinizden bir öğüt, gö­
nüllerdeki dertlere bir şifa,
müminler için ve rahmet bir rehber gönüllerdeki dertlere bir şifa i Rabbinizden bir öğüt
müminler için bir rehber
ve rahmet geldi.
Q tÖ UUeu-5eu Lol-o p —^ j-a I j - > - P J J-5 58. De ki: "Allah'ın ihsan
m im m â y e c m e 'û n Ibayrunm hüve fe ly e fra h û i fe b iz t ik e v e b ir a h m e tih ı b ife ğ li İlâ h i kul ve ikramıyla. Onun rah­
onların toplayıp durduklarından
daha
O I ferahlayıp sevinin i işte bunlarla i Onun rahmetiyle
Allah'ın ihsan ve
! Deki metiyle, işte bunlarla fe­
hayırlıdır ikramıyla
t rahlayıp sevinin. O, onla­
rın toplayıp durdukların­
dan daha hayırlıdır."
âlâliü kul i v e h a lâ lâ 1 h a r â m e n v j m in h ü i fe c e 'a ltü m î m ir r iz k in i le k ü m llâ h ü i m â e n z e le | e r a e y tü m î kul 59. De ki: "Baksanıza,
Allah

De ki kimisini helal haram kimisini kıldınız nzık olarak Allah'ın indirdiklerinden Baksanıza De ki Allah'ın size nzık olarak
indirdiklerinden kimisi­
ni haram, kimisini helal
kıldınız." De ki: "Size Al­
Ike zibe 'a le İlâhi lle z in e y e fte r û n e i v e m a îa n n ü te ft e r û n 'a le İlâhi em le k ü m i e z in e
lah mı izin verdi, yoksa
İftira mı ediyorsu­ ızın
yalan Allah'a isnad edenler j ne zannediyorlar?
nuz?
Allah'a yoksa Size
verdi
Allah'a iftira mı ediyor­
> o
sunuz?"
60. Allah'a yalan isnad
edenler, kıyamet gü­
lâ y e ş k ü r û n e k s e ra h ü m | v e f ık in n e 'a le n n â s i le z û fe d lin llâ h e in n e ! y e v m e Ik iy ım e h
I
ihsan ve ikram Şüp­ nünü ne zannediyorlar?
şükretmezler onların çoğu | Ancak insanlara karşı Allah kıyamet gününü
sahibidir hesiz Şüphesiz Allah, insanla­
ra karşı ihsan ve ikram
6 6İ j 3 ^ Ij_LLj U j ö \- ^ 6 Uj sahibidir. Ancak onların
* fi * ^ fi fi
m in k u r in in v v e m â te k û n ü f i ş e /n in v
çoğu şükretmezler.
İllâ k ü n n â v e lâ te 'm e lû n e m in 'a m e lin v e m â t e tlû m in h ü

hangi ameli yaparsanız Kur'ân'dan her ne okusan Her ne yapsan


61. Her ne yapsan,
bulunuruz
Kur'ân'dan her ne oku­
san, hangi ameli yapar­
i j j J L S J L o ‘P J p 6 - P U j 5 - :^ v»S J
sanız, siz ona dalıp co­
m in m m is k â li z e rr a tin 'a rra b b ik e v e m â y e 'z ü b ü f 'h iz t ü fı d û n e şühûden ; 'a le y k ü m şarken mutlaka Biz üze­
zerre kadar olan şey bile Rabbinden kaçmaz siz ona dalıp coşarken
nahit I mutlaka Biz rinizde şahit bulunu­
I üzerinizde
ruz. Rabbinden, ne yer­
I
de, ne de gökte zerre ka­
v E i f J •;?I V j aU A > i . i l ^ 5 5 L Ö J IJ V i jV I j dar olan şey bile kaçmaz.
fi \ fi ^ - - f i -
illâ fı k itâ b in m m ü b in i velâ ekbera i min ia like velâ eşgara v e lâ f î s s e m â i f î le rd i Ondan ister küçük, ister­
her şey apaçık bir kitaptadır
isterse de büyük
Ondan ister küçük ne de gökte ne yerde
se de büyük olsun, her
i olsun
şey apaçık bir kitaptadır.
Sûre: 10 (Yûnus, 62-7 0 ) 215 Y) o

62. Uyan! Allah'ın koru­


ması altında olanlar var
e lle z n e m enü yehzenun h ü m î v e lâ 'a le y h im lâ b a v fü n in n e e v liy â e llâ tii elâ
ya, işte onlara korku yok­ mahzun da oknaya- ve Aflah'ın koruması altında olaniaı
Onlar Allah'a iman etmişlerdir onlaı işte o r^ ra korku yr^ctur Uyan
tur, onlar mahzun da ol­ cakiardif değildir var ya
mayacaklardır.
63. Onlar Allah'a iman
etmişlerdir, hep takva ile vefîl binah f î Ih a y t i d d ü n y â Ib ü ş râ le h ü m ü v e k â n û y e tte fe û n
korunur dururlar. ahrret hayatm la da Değersiz dünya hayatında da müjdeler onlara olsun hep takva ile korunur dururlar
64. Değersiz dünya ha­
yatında da, ahiret haya­
tında da onlara müjde­
ler olsun! Allah'ın sözle­ v e lâ y e h z ü n k e Ife v z ü Tazim z d ik e h ü v e llk e lim â ti İlâ h lâ te b d ile
değişiklik, bozulduk
rinde değişiklik, bozukluk seni üzmesin büyük kazançtır İşte bu Allah'ın sözlerinde
yoktur
yoktur. İşte bu, büyük ka­
zançtır.
L r , t
65. Onların lafları seni
in n e lillâ h i e lâ l'a lım s s e m î'u hüve c e m ı'â lillâ h i l'iz z e te j in n e k a v lü h ü m
üzmesin. Çünkü güç kuv­
hepsi Allah'­ Allah'a
vet bütünüyle Allah'a ait­ Uyan hepsini bilir hepsini işitir 0 bütünüyle güç kuvvet Çünkü Onların laflan
ındır aittir
tir. O, hepsini işitir, hep­ jı o
sini bilir.
6 8 . Uyan! Göklerde kim
lle z n e y e d 'û n e v e m â y e tte b i'u v e m e n f î le rd m e n f î s s e m ıv â ti
var, yerde kim varsa hep­
tapanlar dahi tebaası olamazlar yerde kim varsa Göklerde kim var
si Allah'ındır. Allah'tan
başkasına tapanlar dahi
(gerçekte) ortak koştuk­ 0 3*^ o > *
larının tebaası olamazlar. y e b ru S û n İllâ v e in h ü m zanne in y y e tte b i'û n e ş ü ra k â / m in d û n i İlâhi
Onlar sadece zannın ar­ Onlar (gerçekte) örtak
yalan söylerier sadece Onlar zannın ardınca giderler Allah'tan başkasına
dınca giderler. Onlar sa­ sadece koştuklarının

dece yalan söylerler. * K


0 1 I > 0 I j- Â jü J - aJ ^ j- a '0
67. O, sizin için içinde
durup dinlenesiniz diye in n e m ü b g râ v e n n e h â ra fıh i lite s k ü n û i N eyle le k ü m ü lle z; c e 'a le hüve

geceyi, gündüzü de (ge­ Elbette aydınlık


gündüzü de (geçimi
içinde durup dinlenesiniz diye geceyi sizin için yaratandır 0
nizi sağlayasınız) diye
çiminizi sağlayasınız)
diye aydınlık yaratandır.
İjL A I -İ . i ' J j İİİI L i o l i j M İ f a . J , / . : .-.j A s 'i j
Elbette bunda dinleye­ *
cek bir topluluk için ib­ sübbâneh v e le d e n llâ h ü tte b a z e l^ lû y e s m e 'u n lik a v m in y le n y â til f i zâ like

retler vardır. O, böyle bir şeyden bir topluluk


çocuk Allah edindi dediler dinleyecek ibretler bunda vardır
uzaktır için
68 . "Allah, çocuk edindi" X o X t
dediler. O, böyle bir şey­
den uzaktır. Onun böyle
m in s ü ltâ n in in d e k ü m in v e m â f î le rd m â f î s s e m r'v â ti le h û IS a n iy y i hüve
bir şeye ihtiyacı yoktur.
Onun­ böyle bir şeye
Göklerdekilerin ve yer- hiçbir kanıt Elinizde yoktur ve yerdekilerin Göklerdekilerin
dur ihtiyacı yoktur
Onun

dekilerin hepsi Onundur.


Elinizde bu konuda hiçbir
kanıt yoktur. Allah'a kar­
in n e lle z n e y e fte tû n e 1 lOJİ lâ te 'le m û n 'a le İlâ h i m â e te k û lû n e b ih ızâ
şı bilgiyle kanıtlayamaya-
cağınız şeyi mi isnad edi­ isnad edenler j De ki bilgiyle kanıtlayamayacağınız şeyi Allah'a karşı mi isnad ediyorsunuz? bu konuda

yorsunuz?
İ i . De ki: "Allah'a yalan lO i p L 4 İİJ I j V 3 ^ 3 Ü i « İl ^
isnad edenler, kurtuluşa ile y n â Ğ üm m ei fî d d ü n y â m e tâ 'u n lâ y ü flih û n Ik e z ib e 'a le İlâhi
eremezler." azıcık zevk ve
Bizedir | Sonra | Dünyada kurtuluşa eremezler yalan Allah'a
sefa sürün
70. Dünyada azıcık zevk
Ji
ve sefa sürün. Sonra dö­ . . -* J o^
O 1 A_> A . e J İ A jU i l j A j ^ X-
nüşleri Bizedir. Sonra e t­
tikleri inkârlardan dolayı b im â k â n û y e k fü r n l'a z â b e ş ş e d d e n ü z ıls u h ü m ü jsümmej m e rc i'u h ü m
onlara şiddetli azap ta t­ ettikleri inkârlardan dolayı şiddetli azap onlara tattıracağız) Sonra | dönüşleri
tıracağız.
Y ^ *\ 216 Sûre:10 (Yûnus, 71-78)

71. Onlara Nuh'un kıssası­


nı oku! O, bir zamanlar hal­
c5 j - d - f jİJ J lJ J ^ *j
kına şöyle demişti: "Ey hal­
v e te z k ın m ekâm ı i 'a le y k ü m in k â n e k e b ü ra y â k a v m i lik a v m ih ı; k â le nebee nûh 'a le y h im i v e tlü kım! Eğer benim duruşum
benim de- bırza- Nuh'un ve Allah'ın ayetlerini hatırla-
ve hatırlatışınn size Eğer ağır geliyorsa Ey halkım! haikına Onlara oku
duruşum mıştı man­ kıssasını
lar tışım size ağır geliyorsa, bi­
lin ki ben Allah'a dayandım.
Artık siz ve ortak koştukla­
e m r u k ü m | lâ y e k û n |sümme v e ş ü ra k â e k ü m | fe e c m i'û e m ra k ü m te v e k k e ltü j fe 'a le İlâ h i b ia y â ü İlâ hi rınız, her ne yapacaksanız
toplanıp bütün azminizle ka­
yapacağınız | yol açmasın |sonra| ve ortak koştuklarınız ^ o p S t o S n a l S dayandım ibilin ki ben Allah'a Allah'ın ayetlerim
rar verin. Sonra, yapacağı­
nız size hiçbir üzüntüye de
yol açmasın, sonra aldığınız
kararı bana uygulayın, eli­
mm ecr fe m â s e e ltü k ü m fe in te v e lle y tü m v e lâ tü n z ir û n lile y y e i kdû ^mmegımmetenl 'a le y k ü m
nizden gelirse, bana bir an
Eğer yüz çevirip uzaklaşır­ elinizden gelirse, bana bir | , üzüntü-i „
bir karşılık Ben sizden istemedim uygulayın i sonra bile göz açtırmayın."
sanız (sorumluluk sizindir) an bile göz açtırmayın I yede
72. "Eğer yüz çevirip uzak­
& Ü L .;â « J L 3 e3P j ı - ^ < 3 ^ JI ^ ö 3 ^ 1 Û İ ^ j.ç 5 laşırsanız, (sorumluluk si­
zindir). Ben sizden bir kar­
fe n e c c e y n â h ü j fe k e z z e b û h ü m in e Im ü s lim 'n en ekûne v e ü m ir tü 'a le İlâ h i illâ in e c riy e şılık istemedim. Bana kar­
Bunun üzerine onu Ona boyun eğip teslim olan­ Ben emrolun- Bana karşılığımı
Biz de onu kurtardık olmakla Allah'a aittir
vermek
şılığımı vermek, sadece
yine yalanladılar lardan dum
Allah'a aittir. Ben, Ona bo­
L L j I j L ; i 3J j J I ^ iJ L İ iJ I o L i yun eğip teslim olanlardan
^ * * 4 1 ^ olmakla emrolundum."
b iu y â tin â lle z n e k e z z e b û v e e g ra k n â h a lâ îfe v e c e 'a in â h ü m f î Ifü lk i vemenmme'afiû 73. Bunun üzerine onu
Ayetlerimizi yalanlayanları ise boğduk
yeryüzünün
onlan yaptık gemiyle
ve beraberinde­ yine yalanladılar. Biz de
halifeleri kileri
onu ve beraberindekile­
ri gemiyle kurtardık, onları
ı v - ^ j- 5 j 8 j J â j L j
yeryüzünün halifeleri yap­
ilâ k a v m ih im ru s ü le n m im b e 'd ih b e 'a s n â süm m e 'â k ib e tü Im ü n z e rîn k â n e | k e y fe fe n z u r
tık. Ayetlerimizi yalanla­
birçok pey­ yanları ise, boğduk. Uya­
halklarına onun arkasından gönderdik Sonra Uyarılanların sonunun olduğuna nasıl bir bak
gamberi rılanların sonunun nasıl ol­
duğuna bir bak!
^ İ J â j l i ^ O İ 3 İ İ 5 - İ 3 İ p S4 J • u S 74. Sonra onun arkasından
»
birçok peygamberi halkları­
n e tb e 'u | k e z a lik e i m in k a b l î b im â k e z z e b û b ih , i fe m â k â n û liy ü /m in û b ilb e y y in â ti fe c â û h ü m
na gönderdik, onlara mu­
mühürleriz işte böyle önceden yalan dediklerine bir türlü inanmak istemediler mucizeler onlara getirdiler cizeler getirdiler, önceden
* * ' yalan dediklerine bir türlü
' a \ ' * ' * o
inanmak istemediler. Sını­
rı aşanların kalplerini işte
ilâ fır'avne veh,5rûne mûsa mim be'dihim t be'asnâ isümmei 'ala kulûbi Imü'tedîn böyle mühürleriz.
Eiravun’a ile Harun'u Musa bunların arkasından gönderdik 1 Sonra j Sınırı aşanlann kalplerini 75. Sonra bunların arka­
sından Musa ile Harun'u,
^ L ® * L ^ L a -ü ) C o p I3 jL 5 ^ 3 I3 j- p J L w jL d L p L s L j
Eiravun'a ve onun konse­
yine mucizelerimizle gön­
Ih a k k u | fe le m m â c â e h ü m ü v e k â n û k a v m e n m m ü c rim în fe s te k b e r û b i ly â tin â v e m e le îh ı derdik. İman etmeyi kibir­
i İman etmeyi kibirlerine lerine yediremediler, onlar
hak I kendilerine geldiği zaman onlar günahkâr bir topluluktular
i yediremediler günahkâr bir topluluktular.
76. Tarafımızdan kendi­
lerine hak geldiği zaman,
"Şüphesiz bu, apaçık bir
le m m â c â e k ü m i lilh a k k i e te k û lû n e 1 m ûsâ 1 k â le 1 le s ih r u n m m ü b în Ih â z â in n e k â lû m in In d in â
Şüp­
sihirdir!" dediler.
Size gelince böyle j hak mi diyorsunuz? Musa dedi apaçık bir sihirdir bu dediler Tarafımızdan
hesiz 77. Musa, "Size hak ge­
lince böyle mi diyorsunuz?
LSLp IJ ıJ ^ J b Ü i 3 J L 5 J " ^ 3 Bu, bir sihir mi? Hâlbuki si­
hirbazlar, kurtuluşa ermez­
'a m m â v e c e d n â lite lfite n â 1 e c i/te n â k â lû 1 s s â h irû n v e lâ y ü flih u h â.M I e s ih ru n
i
ler" dedi.
Sen bizi çevire­ diye mi bize
bulduğumuz yoldan
sin de geldin?
dediler Hâlbuki sihirbazlar kurtuluşa ermezler Bu i bir sihir mi? 78. "Sen bizi, atalarımızı
üzerinde bulduğumuz yol­
L < v -S L ) L 0 3 1^ 3 0 j V I L « l5 L ] ö 3 - 5 L j3 ü i f r O l dan çeviresin de bu yer­
yüzünde büyüklük ikinizin
b im ü /m in ın le k ü m â n e h n ü iv e m â i İe rd Ik ib riy â ü f î ; le k ü m â v e te k û n e ! .'b a e n â ; 'a le y h i olsun diye mi bize geldin?
inanmayız
sizin ikinize
Biz I ' '8 I bu yeryüzünde | büyüklük I ikinizin { olsun atalarımızı I üzerinde Biz, sizin ikinize de inan­
de ' d e ğ iliz '
mayız!" dediler.
Sûre: 10 (Yûnus, 79-88) 217 YW
79. Firavun, "Bana bütün
bilgili sihirbazları getirin!"
^ j l İ 5 > k U l î Û - U İ S © ^
dedi.
le h ü m j k â le s s e h a ta tü ; fe le m m â c â e b ik ü lli s â h ir in 'a b m i /tû n . fir 'a v n ü i
80. Sihirbazlar geldi­
ği zaman, Musa onlara onlara 1 dedi 1 Sihirbazlar j geldiği zaman bütün bilgili sihirbazlan 1 Bana getirin firavun dedi

"Ortaya ne atacaksanız,
atın!" dedi.
81. Attıkları zaman,
s s ih r ; m â c i/ t ü m b ih i i mûs: k â le i fe le m m â e lk a v m â e n t ü m m ü lk ü n e lk û m ûsâ
Musa "Sizin bu yaptığı­
sihirdir 1 Sizin bu yaptığınız | Musa dedi j AtUklan zaman Ortaya ne atacaksanız atın Musa
nız, sihirdir. Muhakkak kkak
Allah, onu yok edecektir. t ^

Şüphesiz Allah, bozgun­


cuların amellerini düzelt­
b ik e lim â tih . i Ih a k k a llâ h ü v e y ü h ik k u 'a m e le Im ü fs id m lâ y ü ş lih u llâ h e in n e s e y ü b tilü h llâhe
mez" dedi. ortaya çıkara- onu yok ede­
Şüp­
söztefiyle hakkı Allah bozgunculann amellerini düzeltmez Allah Allah
82. "Allah, günahkârlar is­ cahır hesiz cektir
t
temese de, sözleriyle hak­
kı ortaya çıkaracaktır." .g J L g - yo 5 ^ ' 0 Q p

83. Musa'ya, Firavun ve 'a la h a v fın m m in k a v m ih ı Izürriyyetûnm illâ lim û s â 1 fe m â m e n e Im ü c rim u n v e le v kerihe
konseyinin üyelerinin, korkusundan kendi halkından | bir grubun dışnda Musa'ya kimse iman etmedi günahkârlar istemese de
kendilerine eza ve sıkın­
tı vereceği korkusundan, . “ V I » İt * \ a * 'i “ î o i fi fi fi ° °\ °
‘^ 1 3 i s > » j J ' (J J L _ x J o t ? f* ^ J o ' â f
kendi halkından bir gru­
bun dışında kimse iman veinneliu f î le rd le 'â lin fir 'a v n e v e in n e e n y y e ftin e h ü m v e m e le îh im m in fir'a v n e
etmedi. Çünkü Firavun o Muhak
eyerde çok üstün idi firavun Çünkü
kendilerine eza ve sıkıntı ve konseyinin
Firavun
ka^ vereceği üyelerinin
yerde çok üstün idi. Mu­
hakkak o, çok aşırı giden­
I jJ !) J L-3 j 0 5 " ^ ^ M.» JI y a S
lerden biriydi.
te v e k k e lG | fe 'a le y h i b illâ h i I in k ü n t ü m :m e n tü m i yâ kavm i | m ûsa v e k â le le m in e Im ü s rifın
84. Musa, "Ey hal­
kım! Eğer siz gerçekten tevekkül edin j artık Ona | Allah'a | | Ey halkım! Musa dedi çok aşın gidenlerden biriydi

Allah'a iman ettiyseniz.


Onun birliğine ihlâs ile
teslim olan Müslüman-
larsanız, artık Ona tevek­ fit n e t e l ^ lâ t e d a ln â I ra b b e n â te v e k k e ln â ; 'a le İlâ hi fe k â lû in k ü n tü m m ü s lim n
Onlar da şöyle Onun birliğine ihlâs ile teslim olan Müs-
kül edin!" dedi. fitne i Bizismama | i te''eEkül ettik | Biz Allah'a
dediler lümanlarsanız
85-86. Onlar da şöyle de­
diler: "Biz Allah'a tevek­ ı lı
kül ettik. Ey Rabbimiz!
veevhaynâ m in e Ik a v m i Ik â fin n b i ra h m e ti k e v e n e c c in â lilk a v m i z z â lim în
Bizi o zalim toplulukla sı­
şu vahyi verdik o kâfir topluluktan Rahmetinle bizi kurtar o zalim toplulukla
nama! Rahmetinle bizi o
kâfir topluluktan kurtar!"
87. Musa ve kardeşine
şu vahyi verdik: "Halkınız veekm û jdbletenv b ü y û t e k ü m ; v e c 'a lû b ü y û te n v b im iş ra lik a v m ik ü m â en tebevve; ve eh hi ila m û s :
için Mısır'da bazı evler I kıble
kılın evlerinizi j yapm ; bazı evler Mısırida i Halkınız için hazırlayın ve kardeşine Musa
hazırlayın, evlerinizi kıble i tarafına

tarafına yapın, namaz kı­


o^Loj J ^ »JLâj jU I 8j Jl
lın. Müminlere müjdele!"
88. Musa şöyle dedi: "Ey vemeteefiü| fir 'a v n e t e y te in n e k e ra b b e n â i m ûs v e k â le Im ü /m in ın v e b e ş ş iri ş ş a lıh
Rabbimiz! Muhakkak ki ve onun I „ ... Muhak-j Ey Rabbi-
konsey i Sen, Firavuna verdin Musa şöyle dedi Müminlere müjdele namaz
kak ki I miz!
Sen, Firavun'a ve onun üyelerine
V fi
konsey üyelerine şu de­
ğersiz hayatta bir ziynet
•t y 3 5 ^ I tL Ş j 143I J 1 8 > 1 İJ I J I 13 j

ve mal mülk verdin. Yo­ tin is ra b b e n â 'a n s e b lik liy ü d illû I ra b b e n â f î Ih a y it i d d ü n y â v e e m v â le n ; zm e te n v


lundan saptırsınlar diye sil süpür i Ya Rab! | Yolundan
saptırsınlar diye I j, |
şu değersiz hayatta i ve mal mülk | bir ziynet
mı I '
mi ya Rab! Ya Rab! On­
ların mallarını sil süpür,
J U i i Oüı ^ ^ âÖ I i ^ IS i I
kalplerini şiddetle sık. On­
lar, o acı veren azabı gö­ l'a z â b e le b m h a tt y e ra v ü fe lâ y ü /m in û 'a la k u lû b ih im ; veşdüd i 'a lâ e m v â lih im
rünceye kadar iman et­ Onlar, o acı veren azabı j görünceye kadar |iman etmeyeceklerdir | kalplerini şiddetle sık Onların mallarını
meyeceklerdir."
H Sûre: 10 (Yûnus, 89>97)
r ^A 218

89. Allah şöyle buyurdu:


C /-~ I ~ i > " I 1 "Sizin duanız kabul olun­
lle z .n e lâ y e 'le m û n I s e b ile ıı v e lâ te tt e b i'â n n i | fe s te k m â | d e 'v e tü k ü m â | k a d ü c ıb e d k â le
du, siz doğru yolda dur­
siz doğru yolda dur­ maya devam edin, bil­
bilmeyenlerin yoluna j uymayın ^L'ya^devam^edin' Sizin duanız
Sizin duanız | kabul olundu buyurdu
jbuyurdu
maya devam edin meyenlerin yoluna uyma­
yın!"
U - i j f * '( ? * i- <3>
90. Derken İsrail oğulla­
begyenvi ve cün û d üh û ii fir 'a v n ü I| fe e tb e 'a h ü m i IKâhtfra
Ib e h ra I KiKûnT
b ib e n î İcroTick
is râ île I v\/û
e c^ a
â \/â
ve7 nâ
zn 3 rını denizden geçirdik. Fi­
azgınlıkla j I o ıla » " j denizden | Derken İsrail oğullarını j
ravun hemen askerleriyle
azgınlıkla ve saldırganlık­
u
.■f o
la onların arkalarına düş­
O i I t J t i J 3 İJ I 3 SI i l I ^ 3 tü. Sonunda boğulrpa
illâ llezT a m e n e t b ih ı Şlâlie lâ le n n e h u ı a m e n tü k â le ig a ra k u izâ e d ra k e h û h a ttâ v e 'a d v â kendini kapladığında, "İs­
olmadı­ kendini kapladı­
Sonunda ve saldırganlıkla
rail oğullarının iman etti­
iman ettiğinden ^aşka ilahın iman ettim dedi boğulma
ğına ğında
ğinden başka ilahın olma­
r r
o A dığına iman ettim, ben
5 J 4 İ 135 de Ona teslim olanlarda­
v e k ü n te k_ a b lü v e k_ a d 'a ş. a ,y te â lâ n e m in e Im ü s lim in veenâ I b e n û is râ île nım!" dedi.
biriydin Hâlbukida
Hâlbukida- isyan edip karşı çıkmıştın
çıkmıştın Ş'^'^^f öyle , Ona teslim olanlardanım! I ben de ! İsrail oğullaı
oğullarının 91. (Ona, şöyle denir.)
h3
ha onC6
önce nnİ! ı
"Şimdi öyle mi? Hâlbuki
daha önce isyan edip kar­
o I ^ iJ L İJ L i- 3 - p } o İ p Tj P ^ O O -c
şı çıkmıştın, bozguncular­
ly e h ; lim e n h a lfe k e lite k û n e : b ib e d e n ik e nüneccke fe ly e v m e m in e Im ü fs id n dan biriydin."
Biz seni
ibret senden sonrakilere olsun diye bedenini kurtaracağız
kurtaracağız
Bugün bozgunculardan 92. Bugün Biz senin be­
denini, senden sonrakile­
1^ ♦ ^ I
^ ii! p liJ s 0 ^0 d jü J P jb i ^ ^ ı İ J i c re bir ibret olsun diye kur­
taracağız. İnsanların bir­
b e n î is râ île I v e le k a d b e v v e /n â le g â filû n 'a n liy â tin â | m in e n n â s i i v e in n e k e s ırâ n m çoğu ayetlerimizden ha­
İsrail oğullarını | gerçekten yerleştirdik habersizdirler ayetlerimizden | insanların | birçoğu bersizdirler.
93. İsrail oğullarını gerçek­
JL» I jİÜLjLjİ-I LolJ t^l-A-paJI 3-f j JJ (3*^^ ten güzel bir yurda yerleş­
tirdik, onları güzel nimet­
n im h a ttâ c â e h ü m ü fe m â h te le fû m in e t t a y y ib â t v e ra z e k n â h ü m |m ü b e w e e ş id k in v
lerle rızıklandırdık. Görüş
j kendilerine geldikten Görüş ayrılığına
güzel nimetlerle onları rızıklandırdık güzel bir yurda ayrılığına düşmeleri de,
'I'" ' ! sonra oldu düşmeleri de
O ^ ^ ^ kendilerine ilim geldik­
0 j İ l L j L ^ j I jJ L ^ > L p J ) Â -O L -k _ p l j » p -Pj ol ten sonra oldu. Şüphesiz
Rabbin, kıyamet günü gö­
fım â k â n û f ih i y e h te lifû n I y e v m e Ik iy â m e ti beynehüm yekğı r a b b e k e | in n e
rüş ayrılığına düştükleri
hükmünü q , uu,„ ^ Şüp-
görüş ayrılığına düştükleri konularda kıyamet günü aralarında
verecektir i hesiz konularda aralarında hük­
münü verecektir.
94. Şimdi sana indirdiği­
miz şeylerde şüphe ede­
I >1111 r y jt ^ ıııx ııx n ^ ı-> v_ • ^ w ı^ ı w u ı w w, f l ş e k k in m fe in—. k. —ü n te
şüphe
cek olursan, senden önce
senden önce kitap I okuyanlara sor Şimdi sana indirdiğimiz şeylerde olursan
edecek kitap okuyanlara sor. Ye­
min olsun ki, sana Rab-
o - :ö liJ binden gerçek geldi, sa­
kın şüpheye düşenlerden
v e lâ te k û n e n n e m in e Im ü m te r in I fe lâ te k û n e n n e ; m ir r a b b ik e i Ih a k k u i câeke |j le k a d
Yemin
olma.
Sakın olma şüpheye düşenlerden sakın olma Rabbinden gerçek sana geldi
olsun ki 95. Sakın Allah'ın ayetle­
rini yalanlayanlardan da
xi_>. p j j I û i< 3 > p lP ) ip o > s li3 p i o u u i p Ls" p P i olma, yoksa hüsrana dü­
'a le y h im : in n e lle z ın e h a k k a t m in e Ib â s ih n i fe te k û n e , b ij y â t i İlâ h i I m in e lle z ın e k e z z e b û
şenlerden olursun.

aleyhlerinde kesinleşenler | yoksa hüsrana düşenlerden olursun j Allah'ın ayetlerini j yalanlayanlardan da 96-97. Rabbinin hük­
mü aleyhlerinde kesin­
leşenler, kendilerine bü­
5 0 ^ 1 v l i i ü l ll:,5 ^ jii j i ; 4 iîL ^ y i © â V İ4 3 İ ^ 4 İ
tün mucizeler gelmiş
l'a z â b e le lim | y e ra v ü I h a tt.ı Iküllü â yetin v e le v c â e th ü m j lâ y ü /m in ü n | k e lim e tü ra b b ik e olsa bile, onlar o acı ve­
imana gelmezler i Rabbinin hükmü
ren azabı görünceye ka­
onlar o acı veren azabı |görünceyej kadar ZBİ™*^'' I 9 8 İmiş olsa bile
dar imana gelmezler.
Sûre:10 (Yûnus, 9 8-106] 219 r H

„ X ' 1»
- X o ~

ı ^ i l i i ^1 j J
98. O zaman iman edip
de imanları kendilerine le m m â tim e n û kavm e yûnüs illâ 1 âm enet k a r y e tü n fe le v lâ k â n e t

fayda vermiş bir mem­ ikendilerine fayda 0 zaman bir mem­


iman ettiği zaman Yûnus'un halkı Ancak imanları olsaydı
I vermiş iman edip de leket
leket olsaydı! Ancak
Yûnusun halkı iman etti­
ği zaman, değersiz dünya
PaLl-«JLoj LIaSJİ a l.Xfl„.7c5
hayatında rezillik azabını ilâ h n v e m e tte 'n â h ü m f î Ih a y a ti d d ü n y â 'a z â b e Ih iz y i 1 'a n h ü m 1 keşefnâ
onlardan kaldırmış, onla­ belirli bir zamana
jonlan faydalandırmıştık değersiz dünya hayatında rezillik azabını 1 onlardan | kaldırmış
kadar
rı belirli bir zamana kadar
o A
faydalandırmıştık.
99. Eğer Rabbin dilesey-
di, yeryüzünde kim var­ nnâse ; tü k r ih û | e fe e n te | c e m î'â i k ü llü lîü m m e n f î le rd i ile â m e n e jra b b ü k e j v e le v şâe
O halde in­ zorlayacak­ iman
sa hepsi topyekûn iman topyekûn hepsi I yeryüzünde kim varsa | | Rabbin j Eğer dileseydi
sanlar sın?
ederdi. O halde insanlar
mümin olsunlar diye sen
mi zorlayacaksın? j I y j !r f V 1 A j A o p A A L A lA j ® A I V
v e y e c 'a lü illâ b iiz n l İlâh e n t ü / m in e lin e fs in vem â kâne | m ü /m in ın h a ttâ y e k û n û
100. Allah'ın izni olmadık­
ça hiç kimse iman ede­ içinde bırakır Allah'ın izni olmadıkça iman edemez hiç kimse ve olmadı j mümin 1 olsunlar diye

mez. O, akıllarını güzelce


kullanmayanları pislik için­
“p . y v IS o ISİİJI j IS U A A t i I P a D VS; jj I cA A p
de bırakır.
v e le rd f î s s e m a v â ti m âzâ n z u rû k u li 'a le lle z în e lâ y e 'k ilu n rric s e
101. De ki: "Göklerde ve
ve yerde Göklerde ne var bir bakın Deki 0, akıllannı güzelce kullanmayanlan pislik
yerde ne var, bir bakın! O
deliller, o uyarılar, iman
etmeyecek bir topluluğa V!ÖJApie J4İ a o ^ c A A i İİİJİJ A b v ı ^ us
fayda vermez."
1 fe h e l y e n te z irû n e y ü /m in û n 'a n k a v m illâ : v e n n ü z ü ru la y â tü v e m â tü g n î
102. Onlar, sadece ken­ sade­
bir günü bekleder iman etmeyecek bir topluluğa | o uyanlar 0 deliller fayda vennez
dilerinden önce geçenle­ ce
rin günleri gibi bir günü
beklerler. De ki: "Bekle­
yin, ben de sizinle bera­
m in e Im ü n te z ih n in n fe n te z irû kul m in k a b lih im lle z ın e h a le v m is le eyyâm i
ber bekleyenlerdenim!"
sizinle
bekleyenlerdenim j ben de Bekleyin Deki kendilerinden önce geçenlerin günleri gibi
103. Sonra rasullerimi- beraber

zi ve iman edenleri kur­


tarırız. Biz böyle üzerimi­ poJ I LS-> I jJ J o l ^ jJ I j L iJ L İ j pO
ze düşen hak olarak, mü­ Im ü /m in in nünci 'a le y n â hakkan k e z â lik v e lle z : n e â m e n û ru s ü le n â nünecc < sümme
minleri kurtarırız. üzerimize
müminleri kurtannz hak olarak Biz böyle ve iman edenleri rasullerimizi kurtannz j Sonra
düşen
104. De ki: "Ey insan­
f e j. o o >
lar! Eğer benim dinim­
^ j P l L ^ d İ ^ ü J I L p U j j j
den şüphe ediyorsanız,
haberiniz olsun ki ben, si­ lle z n e te 'b ü d û n e fe lâ e 'b ü d ü i m in d in i in k ü n tü m f , ş e k k in m yâ e y y ü h e n n â s ü , kul
zin Allah'ın dışında taptık­ Ey insanlar! De ki
taptıklannıza tapmam | benim dinimden Eğer şüphe ediyorsanız i
larınıza tapmam. Ancak
ben, sizin canınızı alacak "T ® Y -> ■' ^

olan Allah'a kulluk ede­


rim. Ben, müminlerden m in e Im ü /m in n en ekûne ; v e ü m ir tü lle z i y e te v e ff.^ k ü m llâ h e i e 'b ü d ü i v e lS k in m in d û n i İlâhi
olmakla emrolundum." kulluk haberiniz olsun ki ben.
Ben, müminlenJen olmakla emrolundum sizin canınızı alacak olan Allah'a Ancak ben
ederim sizin Allah'ın dışında
105. Sadece hakka yö­ £
nelen hanif olarak yüzü­
nü dine çevir. Asla müş­
f ^ VSa '
jiuJ Iy?
X
V5ûcoj. sjj İlaas îA'iî555’ X '
riklerden olma. v e lâ te d 'u m in e Im ü ş rik n v e lâ te k û n e n n e h a n fâ lid d ın i v e e n e k im v e c h e k e
Sadece hakka yön­
106. Allah'ın dışında, ken­ yalvanp yakanna müşriklerden Asla olma dine yüzünü çevir
elen hanif olarak
di kendine sana ne yarar, £
ne de zarar verebilecek
şeylere yalvarıp yakarma.
a yçA LİJ15- fj!Alü siiii dû i yiç VSiiLLç Vu AI oAy,
Eğer böyle yaparsan, sen m in e z z â lim n Ize n m fe in n e k e ! fe in fe 'a lte i v e lâ y e d u r r u k I m â lâ y e n fe 'u k e : m in d û n i İlâhi

mutlaka o zaman kendine kendine zulmedenlerden I o za- sen ne de zarar verebile- i kendi kendine
Eğer böyle yaparsan Allah'ın dışında
olursun I man mutlaka cek şeylere I sana ne yarar
zulmedenlerden olursun.
. 'i
^
f i
6 J
y
J -U J
* Sûre:10 (Yûnus, 107-109)
YY » 220 Sûre: 11 (Hûd, 1-5)

107. Eğer Allah sana bir ke­


der ve sıkıntı verecek olur­
' 1 ' ' fi ' y ' ' fi > sa, onu Ondan başka kal­
bih? yüş bü lif e d lili radde fe lâ I b ih a y rin v e in y y ü r id k e | h ü v illâ lefiû k â ş ife | fe lâ jb id u rtin |llâ h ü i v e in y y e m s e s k e dıracak olan yoktur. Eğer
0. Onun Ihsan engel- Eğer O sana gel­ On­ baş­ kaldıracaki ^ b ir k e d e r L , . : Eğer sana verecek O sana bir iyiliğin gelmesi­
onu
bahşeder i bir iyiliğin
ve ikramını evecek tur ! mesini istemişse dan ka olan Y o«“ ^ e s ık m t ıl™ '^ : olursa
ni istemişse, o zaman da
Onun İhsan ve ikramını en­
J i j ı l i ^ ı İ J i L ^ ı e j i j <>^1 < !r ? gelleyecek hiç kimse yok­
Ih a k k u kad câ ekü m ü ı yâ e y y ü h e n n â s ü kul i rr a h im i Ig a fû r u iv e h ü v ^ m in I b â d ih ; m enyyeşaü
tur. O, onu kullarından dile­
diğine bahşeder. O, çok ba­
gerçek İşte size geldi | Ey insanlari De ki i çok acıyandır j i O kullarından I dilediğine
ğışlayan, çok acıyandır.
108. De ki: "Ey insanlar!
işte size Rabbinizden ger­
çek geldi. Artık hidayeti
'a le y k ü m je n â Ivema 'a le y liâ y e d illü |feinnem âjvem en d a lle l lin e fs ih ; y e fite d N nnem âl fe m e n i h te d irn k ra b b ik ü m
kabul eden, sadece ken­
değı-i kendi sapmış kendi nefsi kabul etmiş ! „ İArtık hidayeti kabul
size Ben Babbinizden di nefsi için kabul etmiş
lim aleyhine olur sapan da için olur i ! eden
E ı> olur. Doğru yoldan sapan
da, sadece kendi aleyhine
sapmış olur. Ben, size ve­
h a y r u Ih â k im n ve fiüve l İlâ h îy e h k ü m e l h a t t j v e ş b ir i ile y k e m â yûhâ ı v e tte b i' b iv e k ıl kil değilim!"
hükmünü ne vahiy edili­
hüküm verenlerin en iyisidir O lAHah kadar sabret Sana ona uy vekil 109. Sana ne vahiy edili­
verinceye yorsa
yorsa ona uy, Allah, hük­
münü verinceye kadar
ö it» i L j j ÂJ L« 4_k_SİJo J jja Sjj-ı*> sabret. O, hüküm verenle­
rin en iyisidir.
HÛD HÛD SURESİ 11. HÛD SÛRESİ
M ekke dönem inde in ­
m iş tir. 123 â y e ttir.
Rahmân ve Rahîm olan
rra h im llâ h irra h m ni b is m i Allah'ın adıyla.
1. Elif, lâm, râ. Bu, işi sağ­
ve Rahîm Rahmân olan Allah'ın ismiyle
lam yapan ve yaptığında
hikmet bulunan, her şey­
den haberdar olan Allah'ın
I
katından gelen, ayetleri sağ­
e llâ te 'b ü d O h a b ir | m ille d ü n h a k m in j fü ş ş ile t isûmmd ly â t ü h ı | ü h k im e t | k itâ b ü n jeSf-lâm-r
lamlaştırılmış, sonra da açık­
haberdar olan Alla-1 Bu, işi sağlam yapan ve | açıklanmış
kul olmayın
h'm katından gelen i yaptığında hikmet bulunan i olan
I sağlamlaştınlmış| kitaptır lanmış olan kitaptır.
y 2. Allah'tan başkasına kul
r*-^ f v ^ j I j o lj <3> j j j j VI olmayın. Şüphesiz ben.
Onun tarafından size gön­
ileyhi tû b û pûm nKjrabbeküm j v e e n i s te g h rû vebeş r I n e z ru n v m in h ü , le k ü m i in n e n İlâ h illâ derilen uyarıcı ve müjde­
tövbe gönderilen Onun ta- I Şüphesiz Allah'­ başka­
O na
edin ki
I sonra Rabbınizdenj bağışlanma dileyin i ve müjdeciyim ciyim.
uy^ı raftndan ben tan sına
3. Rabbinizden bağışlanma
ıp y ö ı/iü U J jJ A j i 9 ^ 5 ^ J .Ş .I J ı C tllı dileyin, sonra Ona tövbe
edin ki, sizi belirli bir süreye
ve in te v e lle v I fe d le h k ü lle z fe d lin v e y ü /ti ; ilâ e c e lin m m ü s e m m e n : m e tâ 'a n h a s e n e n ; y ü m e t ti'k ü m kadar güzel bir şekilde ya­
Eğer yüz çevirir­ ihsan ve her İhsan ve ikram
belirli bir süreye kadar güzel bir şekilde SİZİ yaşatsın
şatsın, her ihsan ve ikram
seniz ikramını sahibine
sahibine ihsan ve ikramını
E f » . < y »
versin. Eğer yüz çevirirseniz
haberiniz olsun ki, ben size
'a l ' k ü lli ş e y in |v e fiü v e l m e r d 'u k ü m ilâ İlâ h i 'a z â b e y e v m in k e b 'r 'a le y k ü m i e h â fü 1 büyük günün azabının gel­
mesinden korkarım.
her şeye 1 0 1 Hepinizin dönüşü Allah'adır büyük günün azabının gelmesinden size korkanm ben
4. Hepinizin dönüşü,
Allah'adır. O, her şeye
_k_:>3İ 4_x_e IjjL3tA_*u^ U>JLJLJ VI O gücü yetendir.
5. Bak, onlar Ondan gizlen­
h n e y e s te g ş û n e e lâ 1 m in h ; liy e s te h fû i ş u d û ra h ü m j yesnûne S nnehüm i e lâ i k a d ir
Habe­
mek için göğüslerini bükü­
bürünürlerken riniz Ondan gizlenmek için göğüslerini büküyorlar onlar j Bak gücü yetendir yorlar. Haberiniz olsun, on­
olsun
lar örtülerine bürünürler­
0 o İ Â ^ P P p " o 0 - 9 j — ^ P P A- ^ 1 4 4
ken, O, onların neyi gizle­
diklerini, neyi açıkça yap­
b iz â ti ş ş u d û r 'a lm ü m iin n e h u v e m â y ü 'lin û n m â y ü s ir r û n e ly e le m ü ; s iy â b e h ü m tıklarını bilir. Şüphesiz O,
göğüslerde olanları neyi açıkça yaptıklarını j bilir 1 onlar örtülerine göğüslerde olanları bilen­
dir.
S û re :ll(H û d ,6 -1 2 ) 221 YY 1

6. Yeı^üzünde rızkı
A llah'a a it olm ayan hiçbir
L 4 Îİ j 4 İ I V I J a îlî i - Ü i
hayvan yoktur. O, onun vemüstevde'ahâ ; müstekarrahâ i veye'lemü | rizkuliâ 'ale llâHİİ I illâ fî lerdi min dâbbeön vema
yaşadığı yeri de, em a ne t O, onun yaşadrğı o lm a-
e m a n e t olduğu yeri de bilir rızkı A llah 'a a it Yeryüzünde hiçbir hayvan yoktur
yeri de yan
olduğu yeri de bilir. Her 1>

şey apaçık bir kitaptadır.


7. O, gökleri ve yeri altı ^ 1 ’ «r ) ^ 1
f, sitteti eyyâmin velerda 1 ssem :vâti llez haleka j vebüve fî kitâbinmmübin |
günde yaratandır. Onun
tah tı suyun üstündedir. altı günde | v e yeri 1 gökleri yaratandır 0 apaçık bir kitaptadır Her şey

Hanginiz daha güzel am el


yapacaksınız diye sizi im ­
tihan e tm e k için (yarat­
m ıştır). Böyleyken eğer innekümj veleîn külte 'amelâ ehsenü eyyüküm j liyeblüveküm 'ale İmâl 'arşühû vekâne
ç. i Böyleyken eğer sen am el yapa­ sizi im tihan e tm e k
sen, "Siz öldükten sonra daha güzel Hanginiz
için (yaratm ıştır)
suyun üstündedir Onun tah tı ve idi
' dersen caksınız diye
d iriltilece ksiniz!" dersen,
inkâr edenler m utlaka
şöyle derler: "Bu, apaçık
bir aldatm acadan başka sihrunmmübin illâ bâza in llez ne keferû leyekûlenne mim be'di Imevti meb'ûsûne
apaçık bir a ld a tm a ­ değil­ m u tlaka şöyle
bir şey d e ğ ild ir!" başka Bu inkâr edenler öldükten sonra diriltileceksiniz
cadan dir derler
8. Eğer ilerideki belirli bir
süreye kadar kendilerin­
den azabı geciktirirsek, o
yebbisüb i mâ ! leyekûlünne ilâ ümmetinmme'dûdetil l'azâbe 'anbümü i veleîn ehhamâ
zaman da "Onu, (azap e t­
m ekten) ne alıkoyuyor?" Onu alıkoyuyor ne derler ilerideki belirli bir süreye kadar azabı kendilerinden Eğer geciktirirsek

derler. Haberiniz olsun.


Onun, onlara geleceği
gün, kendilerinden çevri­ >• ^
mâ kânû bih yestehziûn bibim i vehâka j 'anhüm meşrûfen leyse ye/t'bim yevmej elâ
lecek değildir. O alaya al­ İH a b e -
sarıvere- Onun, onlara
dıkları şey, onları sarıve- O alaya aldıkları şey onları kendilerinden çevrilecek değildir gün I finiz
cektir geleceği
olsun
recektir. E

9. Eğer insana tarafım ız­ iS l i L , I - İ U İS S P l L o L i i V I l i i s i ^ 5 o


dan bir rah m et tattırır,
leyeûsün jinnebûl minb neze'nâbâ ^mme rahmetenj minnâ | linsâne veleîn ezeknâ
sonra da onu ondan alı- tarafım ız- i
jşüphe- j sonra
çok üm itsiz ondan onu aiıverirsek bir ra h m et insana Eğer tattırır
verirsek, şüphesiz o, çok ' da dan
üm itsiz, çok nankör olur.
J 4, X s .I y —NO ..V * * «• I— o - A —’ o l X 9 j l n \Y / j j O j
10. Eğer ona, başına ge ­
len sıkıntıdan sonra, bir leyekûlenne | messetbü | be'de darrâe ne'mâe veleîn ezelgıâbü kefur
1
m utlu lu k tattırırsak, e l­ uzaklaşıp ı
t
e lb e tte der başına gelen | sıkıntıdan sonra i bir m utluluk Eğer ona tattırırsak çok nankör olur
b e tte "Benden bütün kö­ gitti I

tülü kle r uzaklaşıp g itti"


der. Şüphesiz o, sevinir,
övünür. llez ne şaberû illâ febûr leferihun inneb" 'annî sseyyiâtü
ve'amilû
11. A nca k her iki halde Şüphe­
işleyenler her iki halde sabredip A ncak övünür sevinir Benden bütün kötülükler
s iz e
sabredip salih am e lle r iş­ -r . t
■u>
leyenler başka, onlar böy­
J j j G ^ ü Ü u Ü LS <3> o t - m u j l
le değildir. İşte onlar için
bir bağışlanm a ve büyük târikün | fele'alleke veecrun kebir megfiratünv ülâîke lebüm şşâlihât
bir ecir vardır. terk e d e ce k [Şim di m u h te m elen
ve büyük bir ecir bir bağışlanm a iş te onlar için vardır salih am eller
olursun sen
12. Şim di m uhtem elen
sen "Ona bir hazine indi- Lo
rilse veya beraberinde bir
m elek gelse y a !" diyor­ 'aleybi levlâ ünzile enyyekûlû 1 şadıuke vedâîkum bib. ileyke be'da mâ yûhâ
lar diye göğsün daralarak Ona indirilse ya! diyoriar diye göğsün daraiarak sana vahiy olunanın bazısını
sana vahiy olunanın bazı­
sını bu nedenle te rk ede­
cek olursun. (Şunu bil ki)
sen, yalnızca bir uyarıcı­ vekil 'ala külli şeyinv 1 vellâbü nezr ente innemâ 1 melek me'ab J câe ! ev j kenzün
bir b e ra b e ­
sın. Allah, her şeye ve­ vekildir her şeye 1 Allah sen yalnızca bir m elek gelse veya bir hazine
uyarıcısın rinde
kildir.
YYY 222 S âteU l (HOd, 13-19)

I J1 t
13- Yoksa "Onu kendi uy­
‘' - 4 - ^ j i - ^ l^ jL a J i ‘O j . i j l (»
durdu?" mu diyorlar. De
ved'û i müfterayâtinv mislih bi'aşri süverinm fe/tû jçul fte r.tı yekûlûne em ki: "Haydi onun gibi uy­
Maydi onun Onu kendi Yok durm a on sûre getirin.
çağm I uydurma on süre getinn Deki mu diyorlar
g i» uydurdu? sa
A llah'tan başka gücünü­
zün yettiğ ini de çağırın.
I> J w V -J Ş e J L .L j j L ^ Ö j J I ^
r* Eğer doğru söylüyorsanız,
leküm feillem yestec bû in küntümşâdikın j mh dûni İlâhi meni st^a'tüm bunu yaparsınız."
sue Yok eğer cevap veremedderse Eğer doğm soylüyorsanc. bunu yaparsınjz j Alah'tan başka gucü n u d in y e ttiğ in de 14. Yok eğer size cevap
verem edilerse, artık onun
ancak Allah'ın ilm iyle in­
dirilm iş olduğunu. Ondan
fehel entüm müslimûn i illâ hüv veellâ il:he bi'ilmi İlâhi ünzile ennemâ fe'lemü başka tanrının olmadığı­
Nasıl, artık teslim olup Müslüman akıyorsunuz, indfdmiş artık onun nı bilin. Nasıl, artık teslim
Ondan başka tarmnm oknartğn Alah'ndmıyle bdn
değdin? olduğunu ancak
olup M üslüm an oluyorsu­
nuz, değil mi?
;U ^ U İ:1 ; ^ l J S İI4 I L j j 1 4 İİ)I S j - ^ l O li i
15. Kim değersiz dünya
f hâ t e'mâlehüm ileyhim | nüveffi j veznetehâ Ihay-te ddünyâ kâneyürdü Imen hayatını ve onun süsünü
ameierinin kar­ ta m a m e n
isterse. Biz onlara, am el­
dünyada Bizonlaıa ve onuı susunu değersiz dünya hayatin ■sterse Kim
şılığını ödenz
lerinin karşılığını dünyada

i d j l VI V IJ ^ ^ J l i u j / l ® 5 . iJ 4 4 V 14^ ^ tam am en öderiz. Bu ko­


nuda kendilerine densizlik
nnâru | illâ fîh b ira ti lehüm llez ne leyse ûlâîke vehüm f hâ lâ yübhas n yapılmaz.
ateşten jbaşka ahirette onlar içinj bir şeyleri ofcnaz A ncak onlam Bu konuda kendüeme densızkk yapdmaz 16. Ancak onların ahiret­
1» te, ateşten başka bir şey­
O l j lj —
J ^ ö l S 3 , J L ö jlj i j j L s ' U J J » L j j U g -k -3 1 L o j
leri olmaz. Orada işledik­
leri bütün iyilikler yok olup
j efemen kâne i mâ kânû ye'melûn vebâtilünm f hâ mâ şane'û vehabka gitm iştir, bütün yaptıkla­
bk deki üzere bulunan | bütün yapuldan boştur Orada I ^^edMen bütün yokokjt. rı boştur.
! iyilikler ^ ü m ıto
17. Rabbinden bir de­
J L ^ j l j L o L o j J O ö L ^ 8 j JL L j j < O j lil üzere bulunan, aynı za­
manda onu Onun katın­
ûlâîke verahmeh iimâmenv kitâbü mûsâ vemh kablih minhü işâhidünm I veyetlûhü | mirrabbih dan bir şahidin, Cebrâîl'in
Musa'tan kitabı olan kim se Onun
işte budar ve rahmet olarakj önder kendfeinden önce izlediği, kendisinden önce
(hiç onlara benzer mi?] i katindan
s
. . önder ve rahm et olarak
M usa'nın kitabı olan kim ­
se (hiç onlara benzer mi?)
felâ tekü f miryetinm mev'idüh fennâru mine lehzâbi bih yekfür vemeny bih j İşte bunlar. Ona inanırlar.
onuı varacağı Gruplardan kim Onu inkâr
şüpheye düşme ateş G n ıp b ıd a n Onu «isârerfesse hin Ona İ9
yettür
y a ^ ederse, ateş onun vara­
cağı yerdir. Sakın bunda
^ » > « j O ^X S \ ( 3 " ^ ^ o |
şüpheye düşme. Çünkü
e zle m ü vemen lâyü/m inun eksera nnâsi vel kinne mirrabbike ı Ihakku nneh I minhü bu, Rabbinden gelen hak­
dahazaknn km olab ii? mana gelmezler nsardamçoğu Fakat Rabbnden gelen haku
Çünfcu Sakın tır. Fakat insanların çoğu,
bu buuta
imana gelmezler.
18. Allah'a yalan isnad
J j i j j 0 - ^
edenden daha zalim kim
leşhâdü veyekûlü i 'ahrabbihkn yü'radûne ûlâîke kezibâ 'ale İlâhi mimmeni fter j olabilir? Bunlar, Rableri-
şöyle d iyecek-
Rafaleıine arzediecelider Bif^ar yabn Alah'a ısnaü edenden ne arz edilecekler, şahit­
le td r
ler de şöyle diyeceklerdir:
"İşte buniar, Rableri adına
yalan söyleyenlerdir." Ha­
'ale zzâlirrin le'netü İlâhi ! elâ 'al rabbihim llez ne kezebû i h â u lâ i beriniz olsun ki, Allah'ın
Habe- laneti, zalim lerin üzerine­
zahnleıîn üzeıineıir Alah'm tanen linz Rafalenadna yeian söyleyentefdr i iş t e t^ .fi= >
t. olstr- ki dir.
19. Onlar, Allah'ın yolun­
dan alıkoyarlar, onu eğip
kâfim n hümj bil:hirati vehirn 'ivecâ veyebgûnehâ 'an seb II İlâhi ellezne yeşuddûne bükm ek isterler. Onlar,
i aynı zam anda aynı zamanda ahireti inkâr
vAâr edenlerdi ve arter eğpbûfcmeh onuısterieı j Onlar, Alah'm yolundan
1 abireti
edenlerdir.
S û re :1 l(H û d , 20-28) 223 YTr

20. Bunlar, yeryüzünde


r-5
aciz bırakacak değillerdir. m in e v liy a / m in d û n i İlâ h i ; le h ü m ^ v e m â k â n e f î le rd i le m y e k û n û m ü 'd z m e û lâ îk e
K endilerini, A lla h 'ta n kur­ bir koruyucuları da | Allah'tan kurtaracak I yoktur yeryüzünde aciz bırakacak değillerdir Bunlar
ta ra ca k bir koruyucuları da
yo ktu r. Onlara ka t ka t azap
e d ile c e k tir. Onlar, ne iş ite ­
Ij j L İ U s o i^ jL İ u 4 . 1İ İ Ü 1
biliyorlar, ne de g ö re b ili­ v e m â k â n û y ü b ş irû n m â k â n û y e s te tî'û n e s s e m 'a l'a z â b jlehüm ü! y ü d â 'a fü
yorlardı. kat kat edile­
ne de görebiliyorlardı Onlar, ne işitebiliyorlar azap Onlara
cektir
21. İşte bunlar, kendilerine
" i" Ji
yazık eden kim se le rd ir. O
uydurdukları tanrılar, ken­
dilerini bırakıp g itm iş le rd ir. lâ c e ra m e m â k â n û y e fte n n 'a n h ü m i v e d a lle 1 e n fü s e h ü m lle z m e h a s irû û lâ îk e
22. Şüphe yok ki bunlar, bırakıp
Şüphe yok ki O uydurdukları tanrılar kendilerini kendilerine yazık eden kimselerdir İşte bunlar
gitmişlerdir
a h ire tte en çok hüsrana
uğrayacak olanlardır.
23. İman edip saiih a m eiler
işleyenier, edeple Rablerine ş ş â lih â ti v e 'a m ilû ! in n e lle z m e â m e n û h ü m ü le h s e rû n fî lâhirati tennehüm
boyun e ğ e n le r v a r ya, iş te salih ameller işleyenler iman edip
en çok hüsrana uğrayacak
bunlar
ahirette
olanlardır
onlar, c e n n e tlik tirle r. Onlar
V
orada ebedi kalıcıdırlar.
24. Bu iki g ru b u n ha li, kö r
ve sağır ile gören ve işite n h â lid û n Fhâ 1 hüm e ş h â b ü Ic e n n e h û la îk e ilâ ra b b ih im v e e h b e tû
kim s e n in d u ru m u n a b e n ­ 1 edeple boyun eğen­
kalıcıdırlar orada ebedi! Onlar cennetliktirler 1 işte onlar Rablerine
ler var ya
zer. Hiç bunların d u ru m la ­
rı b ir o lur m u? A rtık d üşün­
m ez m isiniz?
25. Y em in olsun ki, N uh'u h e l y e s te v iy â n i v e s s e m i’ v e lb e ş ıti i v e le ş a m m i k e le 'm ,! m e ^ l ü Ife r k a y n i
kendi halkına gönderdik.
gören ve sağır ile kör Bu iki grubun hali
(Onlara şöyle dedi:) "H a ­
beriniz olsun, ben size aza­
bın n e d enlerini ve k u rtu ­ V j l ^ j i S j ö tS ı i l i ;
luşun yolunu açıklayan bir
n e z r u n m m ü b în : le k ü m in n î ilâ k a v m ih nûhan v e le k a d e rs e ln â e fe lâ te z e k k e rO n ! m eselâ
uyarıcıyım !" taberiniz
açıklayan bir uyarıcıyımj size olsun, kendi halkına 1 Nuh'u j Yemin olsun ki gönderdik 1 Artık düşünmez misiniz? durumlan
2 6 . " A lla h 'ta n b a şka sın a ben
ib a d e t e tm e y in , b en size
acı ve re n b ir g ü nün azabı­ lü I j liS ®^ If V I ; İ 4 İ c J Li-1^ failI 11J i l i S VûI €>
nın g e lm e s in d e n k o rk u y o ­
Im e le ü 1 fe k â le 'a z â b e y e v m in e lim 1 'a le y k ü m e h â fu innT illâ İlâ h e llâ te ls ü d i]
ru m ." gelmesinden Allah'tan
dediler acı veren bir günün azabının i size ben ibadet etmeyin
27. Halkından İnkâr e d e n ­ korkuyorum başkasına

lerin ileri gelenleri, "Biz,


senin yalnızca bizim gibi
bir insan olduğunu g ö rü yo ­
illâ tte b e 'a k e i v e m â n e r ik e m is le n â b e ş e râ n m illâ m â n e râ k e m in k a v m ih : lle z n e k e fe rû
ruz, sana uyanların da an ­ sana uyanla­ .. ; bir insan yalnız-
ancak görüyoruz Biz, seni görüyoruz Halkından inkâr edenlerin
cak b a sit g ö rüşlü en aşa­ rın da 'olduğunu
ğılıklarımızın olduğunu gö ­
rüyoruz, sizin bize fazladan İs ^ i . i i ı h u s ^ S J ' ^
bir ü stünlüğünüzün o ld u ­
nezunnüküm bel m in fe d lim 'a le y n â le k ü m v e m â n e râ ; b â d iy e rn a /y lle z n e h ü m e râ z ilü n â
ğunu da görm üyoruz. H a t­
sizi zannedi­ bir üstünlüğünü­
ta sizin yalancı olduğunuzu Hatta bize fazladan ! sizin görmüyoruz basit görüşlü en aşağılıklarımızın olduğunu
yoruz zün olduğunu da
zannediyoruz" dediler.
28. (Onlara cevap olarak
şöyle) dedi: "Ey halkım!
v e - it.ın î I m irr a b b 'a t ı b e y y in e tin m in k ü n tü I e r a e y tü m I yâ kavm i ‘ k â le k â z ib n
Söyleyin bakalım, eğer ben
bir de bana Söyleyin
Rabbimden gelen bir delil Rabbimden gelen Ibir delil üzerindeysem eğer ben Ey halkım! dedi yalancı olduğunuzu
gelmişse bakalım
üzerindeysem , bir de bana
Onun katından bir rah m e t
gelm işse, size ise onu gö ­
recek göz ve rilm em işse, is­ v e e n tü m le h â k â rih û n e n ü lz im ü k ü m û h â 'a le y k ü m fe 'u m m iy e t I m in In d ih i ra h m e te n m

te m e d iğ in iz halde biz sizi |Onu görecek göz


istemediğiniz halde iz sizi ona zorlayacak mıyız? j size Onun katından bir rahmet
I yerllmemişse
ona zorlayacak mıyız?"
^ i ^ j>
j_ jja
yy i 224 Sûre: 11 (Hûd, 29-37)

29. "Ey halkım! Ben, buna


karşı sizden bir mal istem i­
yorum. Benim ecrim, an­
b i^ r id i ena vem â 'a le İlâ hi illâ in e c rıy e m eâ 'a le y h i iâ e s e iü k ü m veyâ kavm i cak Allah'a aittir. Ben, o
değilim Allah'a aittir ancak Benim ecrim bir mal
Ben,buna
sizden istemiyorum Ey halktml iman edenleri kovacak de­
kovacak Ben
karşı
ğilim. Elbette onlar, Rable­
rine kavuşacaklar. Ancak
j. Lj j Co^ IjiS îi ben sizin cahillik eden bir
kavm en e râ k ü m v e lâ k in n î m ü lâ k û r a b b ih im in n e h ü m ile z ın e â m e n û
topluluk olduğunuzu görü­
veyâ kavm i te c h e iû n
Dİr topluluk sizi görüyo­ Elbette yorum ."
Ey halkım! cahillik eden Ancak ben Rablerine kavuşacaklar o iman edenleri
olduğunuzu rum onlar
30. "Ey halkım! Eğer ben
onları kovarsam, Allah'ın
azabından beni kim kurta­
e fe lâ te z e k k e rû n in ta r a d tü h ü m m in e İlâ h i y e n ş u ru n ı m eny racak? Düşünmez misiniz?"
'in d î le k ü m v e lâ e k û lü
benim
Eğer ben onları kovarsam
Allah'ın aza­
beni kurtaracak kim
31. "Ben size, Allah'ın hâ­
Ben size demiyorum Düşünmez misiniz?
yanımda bından
zineleri benim yanımda,
> ^ -X )
ben bilinmeyen, görünme­
J ^ l V S uU U ^ 1 J ^ l V S 4 4 Î J I f J - il V i 4 İI i ^ l > i yen âlemi bilirim demiyo­
melekünv ın n ı v e lâ e k û lü ig a y b e v e lâ e 'le m ü h a z â în ü İlâ hi
rum. 'Ben, bir meleğim' de
lille z în e te z d e r î v e lâ e k û lü
bir mele­ bilinm eyen, gö­ demiyorum. O sizin gözleri­
hor gördükleri hakkında demiyorum Ben demiyorum bilirim Allah'ın hâzineleri
ğim' de rünm eyen âlem i nizin hor gördükleri hakkın­
da, 'Allah, onlara hiçbir ha­
l'jI ^ 1 i i I iU f e > i Ö J I yır vermez' de demiyorum.
Allah, onların içlerindekini
iz e l ın n ı b im â f r e n fü s ih im e 'le m ü e llâ h ü h a y râ | llâ h ü le n y y ü /tiy e h ü m ü e 'y ü n ü k ü m
daha iyi bilir. (Böyle bir şey
o za­ daha iyi
ben onların içlerindekini Allah hiçbir hayır i Allah onlara vermez O sizin gözlerinizin söylersem), ben o zaman
man bilir
zalimlerden olurum."

li^ iS ü J ı ^ . l i IJ ı i S fJ 32. "Ey Nuh! Sen gerçek­


ten bizimle mücadele et­
fe /t in â c id e le n â fe e k s e r te k a d c â d e lte n â yâ nûhu I ^ lû te m in e z z â lim ın
tin, üstelik bu mücadele­
üstelik bu müca­ Sen gerçekten bizimle
bize getir ileri gittin Ey Nuh! dediler zalimlerden olurum mizde ileri gittin. Eğer sö­
delemizde mücadele ettin
zünde doğru olanlardan
O L d l j l j Û İ l2 lx S isen, haydi bizi teh dit edip
durduğun azabı bize getir!"
in ş â e llâ h ü b ih i y e /tık ü m in n e m â k â le in k ü n te m in e ş ş â d ik în b im â te 'id ü n â dediler.
haydi bizi tehdit edip
isterse Allah Onu size getirir ancak dedi Eğer sözünde doğru olanlardan isen 33. "Onu, size isterse, an­
durduğun azabı
cak Allah getirir, siz Onu
aciz bırakacak değilsiniz!"
û L i-ö l ^ Ol i : ji Ol e
dedi.
in k â n e le k ü m en enşaha in e ra d tü nüşhT v e lâ y e n fe 'u k ü m v e m â e n t ü m b im ü 'c iz in
34. "Ben size nasihat ver­
benim nasi­
eğer sizi Ben size nasihat vermek istemişsem de
hatim
size bir fayda vermez siz Onu aciz bırakacak değilsiniz! mek istem işsem de, eğer
Allah sizi helak etm ek is­
ö j i j k ö l 1 , 'a İI tiyorsa, benim nasihatim
size bir fayda vermez. O,
kul fte r a h y e k û lû n e em tü r c e 'û n v e ile y h i ra b b ü k ü m h ü v e e n y y ü g v iy e k ü m y ü r îd ü I llâ h ü Rabbinizdir. Sonunda Ona
Yoksa Sonunda döndürüleceksiniz."
De ki Onu uydurdu diyorlar döndürüleceksiniz Rabbinizdir O helak etmek istiyorsa Allah
mı Ona
35. Yoksa "Onu uydurdu"
^ İ 3_ > l ol mu diyorlar? De ki: "Eğer
bunu ben uydurdumsa, ve­
enneliu ilâ n û h in v e û h iy e m im m â tü c r im û n b e rîü n m ve en a ic râ m ı fe 'a le y y e in i fte n a y tü h û balim benim boynumadır.
benim boy- Eğer bunu ben uydur- Ben, sizin yüklendiğiniz gü­
şu 1 Nuh'a vahiy edilmişti sizin yüklendiğiniz günahtan uzağım Ben vebalim
numadır dumsa
nahtan uzağım."

^JL-^I j ^ 0 j JLiLflJ IjjLS" Lobj ^ ^ \ -x3 ^ 'ifj ^ 0^ 36. Nuh'a, şu vahiy edilmiş­
ti: "İman edenlerin dışında,
v e ş n e 'i b im â k â n û y e f'a lû n fe lâ te b te îs m e n kad â m ene illâ m in k a v m ik e le n y y ü /m in e artık halkından hiçbir kim­
dışın­ hiçbir kimse se iman etmeyecek, onların
yap onların yaptıklarına üzülme iman edenlerin artık halkından
da iman etmeyecek
X 0 , 0
yaptıklarına üzülme."
1 'T «
ı / p I K u j J i 9 j ı j ı M l h î l 37. "Bizim gözetimimiz ve
f * " v ' X X ~ ;
' ✓ vahyimiz altında gemiyi
m ü g ra k û n in n e h ü m f î ile z ın e z a le m û v e lâ tü b â ü b n î v e v e h y in â b ie 'y ü n in â Ifü lk e yap, zalimler hakkında Ben­
boğulacaklardır
Çünkü
zalimler hakkında Benden bir şey isteme. ve vahyimiz altında Bizim gözetimimiz gemiyi den bir şey isteme. Çünkü
onlar
onlar, boğulacaklardır."
S û re ıll (Hûd, 38-45) 225 TYû

38. O, gem iyi yapıyordu. Ij o ], J L 5 i «Lo ^ j - i LoJLS^ j d U L i J I


Halkından bir topluluk,
yanından her ge çtiğ in ­ in te s h a rû k â le m in h s e h irû m in k a v m ih î meleünm 'a le y h i |v e k ü lle m â m e rra Ifü lk e v e y e ş n e 'u
bir top­
de, onunla alay ediyordu. Siz eğleniyorsanız dedi onunla alay ediyordu Halkından
luluk
yanından her geçtiğinde O, gemiyi yapıyordu

"Siz bizim le eğleniyorsa­


nız, biz de sizinle, sizin bi­ k j l J lP ö j- o J u L j ^ @ (J j ^ .u ı,»
zim le eğlendiğiniz gibi eğ­
leneceğiz!" dedi. 'a z â b ü n m e n y y e /tih i | fe s e v fe te 'le m û n e j k e m â te s h a r û n m in k ü m n e s h a ru fe in n â m innâ 1

39. "Kendisini rüsva ede­ azabın kime geleceğini | ileride bileceksiniz sizin bizimle eğlendiğiniz gibi sizinle eğleneceğiz biz de bizimle
a
cek azabın kime geleceği­
ni, sürekli olan azabın ki­ J > - ^
min başına ineceğini ileri­
tte n n û r u v e fâ ra e m ru n a iza c a e h a ttâ 'a z â b ü n m m ü k îm 'a le y h i v e y e h illü y ü h z ih i
de bileceksiniz."
ve kaynadı­ Kendisini rüsva
tandır emrimiz geldiğinde Nihayet sürekli olan azabın kimin başına ineceğini
40. N ihayet em rim iz gel­ ğında edecek
diğinde ve tandır kaynadı­
ğında şöyle dedik: "G em i­ İJJ. ^ VI J l i î j A İ l i l j i Ö ’ - * 1LAt-s
'' •

* t
°f

^


nin içine her birinden iki­
'a le y h i m en sebeka illâ v e e h le k e ze vceyn ı sneynı m in k ü llin n fıh â h m il kulnâ
şer çift, aleyhinde hüküm
hüküm verilmiş Geminin
aleyhinde dışında aileni ikişer çift her birinden bindir şöyle dedik
verilm iş olan dışında aile­ olan için^
ni ve im an edenleri bin­ 1* )

d ir!" Onunla beraber çok


az kişi iman etm işti.
b is m i İlâ h i fıh â rk e b û v e k â le illâ k a lîl m e 'a h û vem a am ene vem en âm en | Ikavlü
41. (Nuh, şöyle) dedi: Allah’ın ismiy- INuh, şöyle) Onunla
Ona binin çok az kişi iman etmişti ve iman edenleri
"Ona binin, onun g itm e ­ ledir dedi beraber

si ve durması Allah'ın is-


miyledir. Şüphesiz Rab-
bim , çok bağışlayan, çok
f m e v c in b ih im te c rı v e h iy e ra h îm le g a fû r u r ra b b î ın n e v e m ü rs â h â m e c ra hâ
acıyandır." dalgalar içindeki­ çok bağış­ Şüphe­
akıp gidiyordu Gemi çok acıyandır Rabbim ve durması onun gitmesi
42. Gemi, içindekilerle içinde lerle layan siz

birlikte dağlar gibi dalga­


^ V 5 Ü JÜ z J j l o l i j l i : ! f. J j j I S j
lar içinde akıp gidiyordu.
Nuh, ayrı bir yere çekilm iş v e lâ te k ü n m m e 'a n â rk e b yâ büneyye v e k â n e f i m e 'z illn y bnehû nûhuni venâdâ k e lc ib â li
olan oğluna şöyle seslen­ Gel, bizimle şöyle ses­
olma bin Ey oğlum! ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna Nuh birlikte dağlar gibi
di: "Ey oğlum ! Gel, bizim ­ beraber lendi

le beraber bin, kâfirlerle


beraber o lm a !" V J U ;G J I ^1 j j U J ti ® jjL s J I ^
43. O, "Ben, beni sudan a ş ım e lâ k â le m in e İm â / y e 'ş lm ü n ı ilâ c e b e lln y seâvî k â le m e 'a Ik â firîn
koruyacak bir dağa sığı­ O, Ben, beni koru­
kurtulacak yoktur dedi sudan bir dağa sığınacağım dedi kâfirlerle beraber
yacak
nacağım " dedi. (Baba­
sı), "Bugün Allah'ın em ­
rinden, Onun m erham et
e ttiğ i dışında, kurtulacak m in e Im ü g ra k ın fe k â n e Im e v c ü beynehüm â v e h a le m e r r a h im illâ m in e m r i İlâ h i lyevm e
kim se yo ktu r" dedi. Der­ Onun merhamet
o da boğulanlardan oldu dalga Derken aralarına giriverdi dışında Allah'ın emrinden Bugün
ken aralarına dalga giri­ ettiği

verdi, o da boğulanlardan
iO J I **
oldu. 1 •'

44. Şöyle denildi: "Ey to p ­ le m ru v e k u d iy e Im â ü v e g ıd a e k li'î veyâ sem âü m âeki b le 'î y â e rd u v e k ile
rak, yu t suyunu! Ey gök­ bitirildi Su çekildi açıll Ey gökyüzü suyunu yut Ey toprak Şöyle denildi

yüzü, açıl!" Su çekildi, iş
bitirildi, gem i Cudi üzerin­
de durdu. O zalim to p lu lu ­
ğa, "D efolu n!" denilm işti. rabbehû nûhur venâdâ liik a v m i z z â lim in b ü 'd e l v e k ile 'a le Ic û d iy y i v e s te v e t

45. Nuh, Rabbine seslen­ Rabbi­


Nuh seslendi 0 zalim topluluğa Defolun! denilmişti gemi Cudi üzerinde durdu
ne
di ve şöyle dedi: "Ey Rab-
bim ! Şüphesiz oğlum , ai-
4 İİS o i j
lem dendir, senin vaa­
din e lb e tte haktır. Sen, e h k e m ü Ih â k im ın v e e n te Ih a k k u v e 'd e k e v e ın n e m in e h li b nı ın n e ra b b i fekâle

hâkim ler içinde en iyi hük­ Şüp­ Ey Rab- ve şöyle


hâkimler içinde en iyi hükmedenisin I Sen haktır senin vaadin elbette ailemdendir oğlum
hesiz bim! dedi
m edenisin!"
* t ^ *
jj_ a
TYn 226 Sûre: 11 (Hûd, 46-53)

46. "Ey Nuh! O, senin ai­


lenden değildir. Çünkü o,
i l i " o l ! i i u i
doğru olmayan bir iş yap­
fe lâ te s e ln i g a y tu ş a lih in I 'a m e lü n in n e liû m in e h lik le y s e in n e h û | yâ nûh u ; k â le mıştır. Bundan dolayı bil­
I bir iş
Benden isteme doğru olmayan Çünkü o senin ailenden değildir O Ey Nuh! | dedi m ediğin bir şeyi Benden
I yapmıştır
istem e! Ben, sana cahil­
lerden olmamanı öğütle­
^ I y i j l İ © I j j I û û l İJ iP I J I ? ie o İJ o 4 J U
rim " dedi.
innT I ra b b i i kâ le m in e Ic â lillîn e n te k û n e e lz u k e İnnT : m â le y s e le k e b ih ı l lm
47. "Ey Rabbim! Ben, sen­
sana öğüt­
Ben dedi cahillerden olmamanı Ben j Bundan dolayı bilmediğin bir şeyi den, bilm ediğim bir şeyi
Uttil! lerim
istem ekten Sana sığını­
> -r
rım. Eğer Sen beni bağış­
İ 5 l İ İ 5 J V I 5 ;d ^ o J o i y U İ İ l i l û î ü ^ 1
lamaz, bana acımazsan,
ekünm v e te ıtıa m n î lî v e illâ t e g f ir m â le y s e lî b ih ı H m e n e s e le k e ; ben hüsrana uğrayanlar­
olurum bana acımazsan beni Eğer Sen bağışlamaz bilmediğim bir şeyi 1senden istemekten Sana ; sığınırım dan olurum " dedi.
48. Şöyle denildi; "Ey
Nuh! Bizden bir esenlik­
j j € > < S ^ 0 ^
le, sana ve seninle birlik­
v e 'a lâ ü m e m in ı 'a le y k e v e b e ra k â tin ! m in n â ibiselâminm f ib it I yâ nûhu | k ile m in e Ih â s ir'n te olan topluluklara bere­
ve topluluklara bereketlerle Bizden |bir esenlikle gemiden ın Ey Nuh! jşöyle denildi ben hüsrana uğrayanlardan ketlerle gem iden in. Baş­
t ka toplulukları da (nim et­
® i lerimizden) faydalandıra­
cağız. Sonra onlara Biz­
tilk e 1 'a z â b ü n e lim m in n â y e m e s s ü h ü m s ü m m e ıi s e n ü m e tti'u h ü m jveümemün m im m e n m m e 'a k den acı veren bir azap do­
(nimetlerimizden) j Başka top- kunacak."
işte bunlar acı veren bir azap Bizden onlara dokunacak Sonra seninle birlikte olan
faydalandıracağız 1 lulukları da i
49. İşte bunlar, bilinm e­
yen, görünmeyen âlemin
V j S i l U İ U 5 U J u J I j i .^ 4 1 ) 1 5 I4 İ I ^
haberlerindendir. Sana
v e lâ k a v m ü k e e n te m â k ü n te te 'le m ü h â ile y k n û h ıh â m in e m b â i ig a y b i bunları vahiyle bildiriyo­
bunları vahiyle j bilinmeyen, görünmeyen âlemin ruz. Bundan önce bunları
ne de halkın sen bunları ne bilirdin Sana
bildiriyoruz i haberlerindendir
ne sen bilirdin, ne de hal­
kın. Sabret. Şüphesiz so­
j u î j 4 . ; i ü . L U J 15 nuç, m uttakilerindir.
kâ le i liû d â | ehâhüm v e ih ı 'â d in lilm ü tte k în l'â k ib e te iin n e l fe ş b ir m in k a b li h-ızâ 50. Âd'a da kardeşle­
Şüp­ ri Hûd'u gönderdik. On­
Âd'a da muttakilerindir sonuç Sabret Bundan önce
! g « ik ! hesiz
lara şöyle dedi: "Ey hal­

fiS İJ O O jiiL i VI il;S li jl i - ^ U iil I j i l i l i-ii IJ kım! Allah'a kulluk edin,


sizin Ondan başka bir ila­
yâ ka vm i m ü fte r i :n illâ in e n tü m I g a yrvıh m in İlâ h in le k ü m j hınız daha yok. Siz, sade­
yalan uydurup
sadece| Siz Ondan başka bir ilahınız sizin
dah a . ce yalan uydurup durm ak­
Ey halkım!
durmaktasınız yok I
t> tasınız."
X
51. "Ey halkım! Ben, buna
karşı sizden bir mal iste­
e fe lâ te 'k ilû n 'a le lle z fe fa ra n ı illâ in e c riy e e c râ 'a le y h i ; lâ e s e lü k ü m m iyorum . Benim ecrim,
; Ben, buna ancak beni yaratana a it­
Artık akıllanmayacak mısınız? beni yaratana aittir 1ancak Benim ecrim | bir mal sizden istemiyorum
I karşı
tir. Artık akıllanmayacak
mısınız?"
G i j i , î i l ı j ı j ^ : 4 P j 4 i
52. "Ey halkım! Rabbiniz-
midrâranv 'a le y k ü m ssem ae y ü r s ili : ile y h i tû b û Isü m m e ira b b ekü m stegfirû veyâ kavm i den bağışlanma isteyin,
bereketini sonra Ona tövbe edin ki,
bol bol size gökyüzünün Ona edirfki ^ İRabbinizden bağışlanma isteyin Ey halkım!
indirsin
size bol bol gökyüzünün
bereketini indirsin, size,
gücünüze güç katsın, ge­
m â d /te n â yâ hûd ü I k â lû m ü c r im in v e lâ te te v e lle v i İlâ k u v v e tik ü m !kuwetfin| v e y e z id k ü m lin günahkâr günahkâr dö­
Sen, bize getir­
Ey Hûd! Şöyle dediler I günahkâr günahkâr dönüp gitmeyin gücünüze size katsın
nüp gitm eyin."
güç
medin
53. Şöyle dediler: "Ey
Hûd! Sen, bize bir m uci­
ze getirm edin, biz senin
b im ü /m in ın le k e 1 n e h n ü vem â 'a n k a v lik e i lih e tin â | b it â r ik î ! nehnü v e m â b ib e yyine tin v sözünle tanrılarımızı ter-
inanmayız 1 sana | biz ve değiliz senin sözünle 1 tanrılarımızı | terketmeyiz 1 biz vedeğilizj bir mucize ketm eyiz, biz sana inan­
mayız."
Sûre; 11 (Hûd, 54-62)
^ İp ^ lİJ liS İJ İ
227 YTV
54-55. "Biz sadece tanrıla­
rımızın bazısının seni kötü
çarptığını söyleriz." (Onla­
ra şöyle) dedi: "Ben, Allah'ı e n n ., veşhedü | llâ h e ü ş h id ü in n î | k â le j b is ü / b e 'd u â lilie tin â 'te r â k e illâ in n ekû lü
şahit tutuyorum, siz de şa­ siz de şahit şahit
ben Allah'ı Ben dedi kötü tanrılarımızın bazısının seni çarptığını söyleriz
olun ki tutuyorum
hit olun ki, ben sizin Ondan
başka koştuğunuz ortakların
hiçbirini tanımıyorum. Artık
hepiniz toplanın, bana iste­ in n , lâ tü n z ir û n c e m ı'a n fe k ’d û n î m in d û n ih i m im m â tü ş rik O n b e r îü n m
diğiniz tuzağı kurun, sonra Şüphesiz Artık hepiniz hiçbirini
bana süre de vermeyin sonra ^ m ra ğ lk îru n '^ ! koştuğunuz ortakların
bana süre de vermeyin." ben toplanın tanımıyorum
i. ■>»
56. "Şüphesiz ben, benim
de Rabbim, sizin de Rabbiniz
olan Allah'a tevekkül ettim.
ra b b ı ı in n e b in â ş iy e tilıâ d h iz ü m i illâ liü v e m in dâbbetini m â Iv e ra b b ik ü m l ra b b 'a le İlâ h i i te v e k k e ltü
Hiçbir hayvan yoktur ki. O,
tutmuş Q uı,.h;, iyokturl sizin de Rab-1 benim de
onun perçeminden tutmuş Rabbim j j onun perçeminden Hiçbir hayvan I I | Allah'a tevekkül ettim
olmasın
olmasın. Şüphe yok ki Rab­
bim, doğru yol üzerindedir." j j l L i ^ - S u LJ l JL j i

57. "Eğer şimdi siz yüz çe­


virirseniz, (sorumluluk sîzin­ v e y e s te h lifü , ile y k ü m m â ü r s iltü bihT fe k a d e b le g tü k ü m fe in te v e lle v 'a lâ ş ir â tin m m ü s te k im
gönderilmiş olduğum Eğer şimdi siz yüz
dir). Ben elbette size gön­ getirir de Ben elbette tebliğ ettim doğru yol üzerindedir
görevimi çevirirseniz
derilmiş olduğum görevimi
tebliğ ettim . Rabbim, sizin
yerinize başka bir topluluğu
'.U - U J j 5 ,^ j i ^
)
S 1C 4 İ û iS ^ j

getirir de siz Ona zerrece v e le m m â c â e h a fız 'a lâ k ü lli ş e y in ra b b î ın n e şe y a v e lâ te d u r rû n e h û g a y ra k ü m k a v m e n rabb


zarar veremezsiniz. Muhak­ geldiğinde
koruyup göze­ M uha­ siz Ona zarar vere­ başka bir
her şeyi Rabbim zerrece sizin yerinize Rabbim
tendir kkak mezsiniz topluluğu
kak Rabbim, her şeyi koru­
yup gözetendir."
58. Emrimiz geldiğinde,
Hûd'u ve beraberindeki m in 'a z â b in g a liz venecceynâhüm m in n â (oirahm etinm hne'ahû hûdenv
v e lle z in e â m e n û i necceynâ 1 em ru n â
iman edenleri, tarafımızdan tarafı­ berabe­
ağır bir azaptan Biz, onları kurtardık bir rahmet ile ve iman edenleri Hûd'u kurtardık Emrimiz
bir rahmet ile kurtardık. Biz, mızdan rindeki
onları ağır bir azaptan kur-
tardık. 3 ^ 1 1 I j U d J b S 0

59. işte Âd, Rablerinin mu­


e m ra k ü lli c e b b â rin 'a n îd v e tte b e 'û ru s ü le h û v e 'a ş a v I b iâ y â ti r a b b ih im j cehadû i 'â d ü n i v e tilk e
cizelerini inkâr ettiler. Onun
peygamberlerine isyan etti- her inatçı zorbanın emri isyan ettiler Rablerinin mucizelerini inkâr ettiler Ad işte
ier, her inatçı zorbanın emri
ardından gittiler. VI I j j i s " IjL p o ] ,V İ 5 -6 -Â ^ I ^ âJvJlJ ^ I 0
60. Hem bu dünyada, hem
de kıyamet gününde lanete b ü 'd e l e lâ fa b b e h ü m j k e fe rû in n e 'â d e n | e lâ v e y e v m e Ik iy a m e h le 'n e te n v f i h â z ih i d d ü n y â v e ü tb i'û

uğratıldılar. Bak, Âd, Rable- def olup hem de kıyamet gü­


Bak I Rablerini i inkâr etti Âd i Bak lanete Hem bu dünyada uğratıldılar
gitti nünde
rini inkâr etti. Bak, Hûd'un
toplumu Âd, def olup gitti.
61. Semûd'a da kardeşleri
; i j uaiıi ijlliıi-p b j ı i ' ı l = j u . ^ l i - î S J 1 5 © j Uü
Salih'i gönderdik. Onlara şöy­ le k ü m m a llâ h e "b ü d û y â k a v m i | k â le | ş a lih â | ehâhüm v e ilâ s e m û d e li'â d in k a v m i h û d
le dedi; "Ey halkıml Allah'a daha
sizin Allah'a kulluk edin Ey halkım! | dedi j j kardeşleri | Semûd'a da Hûd'un toplumu Âd
kulluk edin, sizin Ondan baş­ yok

ka bir ilahınız daha yok. O, sizi I * ds A -' ' “. 'i ^ * * * “ 11°


topraktan yarattı, orada size I f* - * L4_A _9 ^ ^ jJ k 8

yaşama imkânı ve gücü ver­


tû b û ^mmej fe s te g fırû h ü fıh â v e s te 'm e r a k ü m m in e le r d i enşeeküm hüve g a y r u h m in İlâhin
di. Ondan bağışlanma dileyin, tövbe Ondan bağışlanma size yaşama imkânı ve Ondan
orada topraktan | sizi yarattı 0 bir ilahınız
sonra Ona tövbe edin. Şüphe­ edin dileyin gücü verdi başka
siz benim Rabbim, yakındır,
duayı kabul edendir." i l i j j â J İ İ İ y U b i j û J o f^ y i
62. "Ey Salih! Bundan önce
k a b le h â zâ m e rc ü v v e n fın â I k a d k ü n te y â ş a lih u k â lû m ü c îb (ta rîb ü n m r a b b i ın n e ileyh
aramızda sevilen sayılan bir
sevilen sayılan grçekten öy­ duayı kabul benim Şüp­
adamdın. Şimdi babaları­ Bundan önce
bir adamdın
aramızda
leydin
Ey Salih! dediler yakındır Ona
edendir Rabbim hesiz
mızın tapındığına tapmayı
o o
bize yasaklıyor musun? Biz
kesinlikle senin bizi davet
ÜİI5 bS ÇI İAiş b İİJ 6 öl Ij-si-ıi
ettiğin şey hakkında kuşku­ m ünb I m im m â te d 'û n â ile y h i le fı ş e k k in m v e in n e n a â bâ unâ m â y e 'b ü d ü | e n n e 'b ü d e e te n h â n â
landıran bir şüphe ve endi­ , . I . i senin bizi davet ettiğin bir şüphe ve Biz Şimdi babala bize yasaklıyor
kuşkulandıran | gey hakkında tapındığına tapmayı
endişe içindeyiz kesinlikle musun?
şe içindeyiz" dediler.
i
J _ 3 ja 8 j j ^
Y YA 228 Sûre: 11 (Hûd, 63-71)

63. (Onlara cevap olarak


ol L; J U şöyle) dedi; "Ey halkım !
fe m e n ta h m e te n m in h ü v e â tâ n î m ir ta b b î 'a lâ b e y y in e tin m in k ü n tü e r a e y tü m yâ kavm i k â le Söyleyin bakalım, eğer ben
bir de bana Rabbimden eğer ben üzerin­ Söyleyin Rabbim den gelen bir delil
kim bir rahmet Ondan bir delil Ey halkım! dedi
gelmişse gelen deysem bakalım üzerindeysem, bir de bana
Ondan bir rahm et gelm iş­
se, ben Allah'a isyan e tti­
ğim takdirde, beni Ondan
veyâ kavm i g a y ra te h s ır fe m â te z d û n e n ı in 'a ş a y tü h û m in e İlâ h i y e n ş u ru n ı
kim koruyabilir? Siz, bana
Siz, bana bir şey ben Allah'a isyan
Ey halkım! zarar vermekten başka Ondan beni koruyabilir?
yapmayacaksınız ettiğim takdirde zarar verm ekten başka bir
şey yapmayacaksınız."
. i V j İli ^ jl J jiU U j ^ S i li'l ^ i l ü li 64. "Ey halkım ! İşte bu,

f r e rd i İlâ h i te /k ü l fe z e rû h â â y e te n le k ü m n â k a tü İlâ hi h a z ih ı
size m ucize olarak gelen
b is ü in v e lâ te m e s s û h â
kötü bir
A llah 'ın devesi! Bırakın
sakın ona dokunmayın Allah'ın yeryüzünde yayılsın Bırakın onu mucize size Allah'ın devesi İşte bu
maksatla onu, A llah'ın yeryüzünde
yayılsın, sakın ona kötü bir
j» L jî aİ J L j ( j ^ J L İS j3 maksatla dokunmayın, yok­
sa sizi yakın bir azap ya ­
sel a s e te e y y â m f i d â rik ü m te m e tte 'û fe k â le fe 'a k a rû h â 'a z â b ü n k a r ib fe y e /h u z e k ü m
kalar."
bunun üzerine. Derken onu
üç gün yaşayın dedi yakın bir azap yoksa sizi yakalar
Evinizde tepelediler 65. Derken onu tepelediler,
X X o y. o < . ' bunun üzerine, "Evinizde
j j i i l ^ jjls 1:4 ^ L S ^I tU - llJ L j0 liL i ^ j üç gün yaşayın! İşte bu,
yalanlanm ayan bir v a a t­
v e lle z în e â m e n û ş a llh a n v necceynâ e m ru n â fe le m m â c â e g a y ru m e k z û b v e 'd ü n z â lik e
tir" dedi.
iman etmiş olanları Salih'i kurtardık Emrimiz geldiğinde yalanlanmayan bir vaattir İşte bu
66. Emrimiz geldiğin­
de, Salih'i ve beraberin­
de iman etm iş olanları ta ­
)
hüve ra b b e k e | in n e v e m in h iz y i y e v m iîz m ın n a b ira h m e tin m |m e 'a h û
rafımızdan bir rahm et ile
l'azîz Ik a v iy y ü
senin tarafımız­ ve be- (azaptan) ve o günün zil­
çok kuvvetlidir çok güçlü odur Çünkü (azaptan) ve o günün zilletinden bir rahmet ile
Rabbin dan aberinde letinden kurtardık. Çünkü
V senin Rabbin, çok güçlü,
çok kuvvetlidir.

c â s im m f i d iy â r ih im fe e ş b e h û ş ş a y h a tü lle z in e z a le m û j veehaze 67. Zulmedenleri o korkunç


çığlık tutuve rdi de, yurtla­
çöküp kaldılar yurtlannda ve oldular 0 korkunç çığlık Zulmedenleri jtutuverdi de
rında çöküp kaldılar.
68. (Onlar, öyle bir aza­
ba uğradılar ki), sanki ora­
lis e m û d b ü 'd e l e lâ la b b e h ü m k e fe rû in n e s e m û d â e lâ fîh â k e e lle m y e g n e v da hiç zevk ve sefa sür­
def olup sanki hiç zevk ve m em işlerdi. Bak, Semûd,
Semûd Bak Rablerini inkâr ettiler Semûd Bak orada
gitti sefa sürmemişlerdi
Rablerini inkâr ettiler. Bak,
Semûd, def olup gitti.
o jJ L fc j JL 3 C o %^ I c5 j4 1 L jJ L i j e jfr L » jv İJ j
69. Yemin olsun ki, elçi­
fe m â le b is e s e lâ m kâ le s e lâ m â k â lû b ilb ü ş râ ib r â h im e ru s ü lü n â v e le k a d c â e t lerimiz İbrahim'e m üjdey­
Hemen gitti
Selam
dedi Selam dediler müjdeyle İbrahim'e elçilerimiz Yemin olsun ki geldiler le geldiler, ona "Selam
size!
sana!" dediler. O da on­
a X , o'T lara, "Selam size!" dedi.
/> 1 1 1 1
Hemen g itti, kızartılmış bir
n e k ira h ü m İle y h i lâ te ş llü e y d iy e h ü m fe le m m â raâ b n c lin h a n îz e n câe buzağı getirdi.

bunları tuhaf buldu ona uzatmıyorlar ellerini Baktı ki kızartılmış bir buzağı getirdi 70. Baktı ki ellerini ona
uzatmıyorlar, bunları tu ­
haf buldu, içinde onla­
0 U jJ j> } - 3 l İ I J l ^ V i
ra karşı bir korku hissetti.
İlâ k a v m i l û t ü rs iln â ın n a lâ te h a f k â lû h îfe h m in h ü m veevcese "Korkm a, biz Lût'un halkı­
gönderildik biz Korkma dediler bir korku
içinde onlara
hissetti
na gönderildik" dediler.
Lût'un halkına
karşı
71. Hanımı arkasın­
da ayakta dinliyordu,
bunu duyunca güldü. Bu­
y e 'k û b v e m in v v e râ i is h â k a b iis h .rk a fe b e ş ş e rn â h â fe d a h ik e t k â îm e tü n | v e m r a e tü h û nun üzerine ona İshak'ı,
Bunun üzerine ona bunu duyunca ayakta ishak'ın ardından da
Yâküb'u Ishak'ın ardından da Ishak'ı Hanımı
müjdeledik ^ ^ jü ld i^ ^ ^ in iig ^
Yâkûb'u müjdeledik.
Sûre:11 (Hûd, 72-81) 229
72. "Vay! Ben bir kocaka­
rı, şu kocam da piri faniy­
ken mi doğuracağım? M u­
hakkak bu acayip bir şey!" le ş e y ü n 'a cîb h â zâ ın n e şeybâ b e 'lî vehâzâ acuzunv veene e e lid ü y â v e y le tâ k â le t
dedi. Muha­ mi doğu­
acayip bir şey bu piri faniyken kocam da şu bir kocakarı Ben Vay! dedi.
kkak racağım?
73. "Sen, Allah'ın emrine
mi hayret ediyorsun? Ey
ev halkı! Allah'ın rahm et
ve bereketi sizin üzeriniz- innehû e h le Ib e y t 'a le y k ü m v e b e r a k â tü h û ra h m e tü İlâ h i m in e m r i İlâ h i e te 'c e b în e kâ lû
dedir. Şüphesiz O, her tür­ Şüphe­ sizin üzeriniz- mi hayret ediyor­
Ey ev halkı! ve bereketi Allah'ın rahmet Sen, Allah'ın emrine dediler
lü övgüye layıktır. Onun ih­ siz 0 dedir sun?
sanı boldur" dediler.
74. İbrahim'den korku kay­
bolup gittiğinde, kendine y ü c â d ilü n â Ib ü şrâ v e c â e th ü r ra v 'u 'a n ib râ h îm e fe le m m â z e h e b e m e c îd h a m ıd ü n m
müjde geldi, Lût'un halkı Bizimle mücadele­ Onun ihsanı her türlü öv­
müjde kendine geldi korku İbrahim'den kaybolup gittiğinde
hakkında Bizimle mücade­ ye girişti boldur güye layıktır
t f
leye girişti.
75. Şüphesiz İbrahim, X > ' ' I ** X 1

çok yumuşak, çok içli ve y İ ib râ h îm ü m ü n îb îvvâlîünrr le h a lîm ü n ib râ h îm e ın n e f î k a v m i lû t


(Allah'a) gönülden bağlı (Elçilerimiz, onlara şöyle ve Allah'a) Şüphe­
gönü den bağlı çok içli çok yumuşak İbrahim Lût'un halkı hakkında
olan biriydi. dediler:) "Ey İbrahim!
olan biriydi
siz
E
76. (Elçilerimiz, onlara şöy­
le dediler:) "Ey İbrahim!
Bundan vazgeç. Şüphesiz ru s ü lü n â v e le m m â c S e t g a y r u m e rd û d 'a z â b ü n â tîh im y e in n e h ü m e m r u r a b b ik ka d câe innehû
Rabbinin azap emri gel­ döndürülmesi mümkün Babbinin azap Şüp­
Elçilerimiz geldiklerinde bir azap gelmektedir Onlara geldi
di. Onlara döndürülmesi olmayan hesiz
Jl
mümkün olmayan bir azap
gelm ektedir."
77. Elçilerimiz Lût'a geldik­ kavm ülîû vecâehû y e v m ü n 'a ş îb hâzâ v e k â le v e d â k a b ih im z e r 'a n v b ih im sîe lû ta n
lerinde, onların yüzünden onların
Halkı ona geldiler çok zor bir gün Bu dedi eli ayağı dolaştı fenalaştı Lût'a
fenalaştı, eli ayağı dolaştı. yüzünden
"Bu, çok zor bir gün!" dedi.
78. Halkı ona, koşarak gel­
diler, bundan önce kötü iş­ b e n â ti h â u lâ i yâ kavm i kâ le s s e y y iâ t k â n û y e 'm e lû n e v e m in k a b lü y ü h r a 'û n e ile y h i
ler yapıyorlardı. Onlara, Onlara, "Ey
kızlarım işte şunlar dedi kötü işler yapıyoriardı bundan önce koşarak
"Ey halkım! işte şunlar kız­ halkım!
larım, onlar sizin için daha o X

temiz. Artık Allah'tan kor­


kun, beni konuklarımın ya­
ra c ü lü rra ş îd m in k ü m e le y s e f i d a y fî v e lâ tü h z û n i llâ h e fe tte k û le k ü m e th e ru hünne
nında rezil etmeyin. Hiç içi­
aklı başında olan bir konuklarımın Allah'­
nizde aklı başında olan bir Hiç içinizde yok mu? beni rezil etmeyin korkun sizin için daha temiz onlar
adam yanında tan
adam yok mu?" dedi.
79. "Senin kızlarınla bizim hiç­ J Iİ u jÜ L ilİ İS İS j i - ^ J IİJ U lİJ Ij j l i e
bir alakamızın olmadığını bilir­
k â le m â n ü r id le te 'le m ü v e in n e k e m in h a k k n v f î b e n â tik e m â le n â le k a d 'a lim te kâ lû
sin. Sen, elbette bizim ne is­
bizim ne istedi- elbette hiçbir alaka- bizim olma­
tediğimizi bilirsin!" dediler. dedi Sen Senin kızlarınla bilirsin dediler
ğimizi bilirsin dığını
80. "Keşke benim size > X Jl > Jl

(karşı koyabileceğim bir) b l b il İS İ ^ J ol y


gücüm kuvvetim olsaydı
rtjs ü lü ra b b ik e in n â yâ lû ^ k â lû ilâ n jk n in ş e d îd âvT ev (uvveten b ik ü m le v e n ne lî
veya çok sağlam bir kale­
sığınsay- gücüm Keşke benim
ye sığınsaydım!" dedi. Rabbinin elçileriyiz Biz Ey Lût! dediler çok sağlam bir kaleye
dım
veya
:uwetim
size
olsaydı
81. "Ey Lût! Biz, Rabbinin
elçileriyiz, onlar kesinlikle
sana el süremezler, sen he­
m ra e te k illâ eha d ü n m in k ü m v e lâ y e lt e f it m in e Neyli b ik it in m b ie h lik e fe e s ri ile y k e le n y y e ş ilü
men gecenin bir vaktinde
dışın­ hiç sen hemen onlar kesinlikle el
aileni al götür, karın dışın­ karın içinizden kalmasın bir vaktinde aileni al götür sana
da kimse gecenin süremezler
da içinizden hiç kimse kal­
masın. Çünkü onlara gelen
musibet ona da gelecek.
Şüphesiz onların azap vakti, b ik a rib şşubhu e le y s e şşubh m e v 'id e h ü m ü in n e m â eşâbehüm m ü ş îb ü h â innehû
sabahtır. Sabah, yakın değil onlara gelen
yakın Sabah değil mi? sabahtır onların azap vakti Şüphesiz ona da gelecek Çünkü
musibet
mi?" dediler.
* t y *
J j- a 6 j j - ^
Yr 230 Sûre: I I (Hûd, 82-88)

s : ,L ş ^ 14 4 İ P ı s y U h U İ ^ u . I4 4 J U li L u 4 U Ü 82-83. Azap em rim iz ge l­


diğinde, derhal şehrin üs­
h ic â ra te n m 'a le y liâ v e e m te m â s â file tiâ 'â liy e liâ c e 'a in â e m ru n â fe le m m â c â e tün ü altına getiriverdik,
derhal şehrin
taşlar üzerlerine yağdırdık altına
üstünü
getiriverdik Azap emrimiz geldiğinde üzerlerine Rabbinin ka­
V tında dam galanm ış, is tif
edilm iş sert, katı taşlar
yağdırdık. Bunlar, zalim ­
m in e z z â lim n e i h iy e vem â 'in d e ra b b ik m ü s e v v e m e te n m in s ic c ılin m m e n ^ û d lerden uzak değildir.
1
1
zalimlerden 1 Bunlar değildir | Rabbinin katında damgalanmış istif edilmiş sert, katı 84. M e d ye n 'e de kar­
deşleri Şuayb'ı gönder­
; J ü u a i ı i j l 4 i i f i i u j t i t 4 J L İ ; i L i . Î 5 5 i ; j e > y . ^ dik. Onlara şöyle dedi:
"Ey halkım! A llah'a kul­
le k ü m i m â llâ h e 'b ü d û yâ kavm i ; k â le ş ü 'a y b â ehâhüm v e ild m e d y e n e b ib e 'îd
luk edin, sizin Ondan baş­
Şuayb'ı
sizin i Allah'a kulluk edin Ey halkım! | dedi kardeşleri Medyen'e de uzak ka bir ilahınız daha yok.
gönderdik
s ı Ölçüyü, tartıyı eksik yap­
^ ;^ :,ı j u ^ ı I^ id ü a- jjı i . mayın, ben sizi bir hayır
içinde görüyorum , ben si­
b ih a y r in v e râ k ü m innT v e lm ız â n e Im ik y â le v e lâ te n k u ş û
zin için, sizi sarıp kuşata­
bir hayır içinde sizi görüyorum ben tartıyı ölçüyü eksik yapmayın Ondan başka i bir ilahınız cak bir günün azabından
korkuyorum ."
J i 4 . ^ J ı IjS j l j i b j f i i 4 .ll£ j ü - i ^15 85. "Ey halkım! A rtık öl­
çüyü, tartıyı dengi den­
Im ik y â le e v fû veyâ kavm i 'a z â b e y e v m in m m ü h î l 'a le y k ü m e h â fü v e ın n î
gine ta m tu tu n , insanla­
Artık ölçüyü tutun Ey halkım! jsizi sarıp kuşatacak bir günün azabından sizin için korkuyorum ben
ra eşyalarını eksik verm e­
yin, yeryüzünde bozgun­
j ı ; io vs ^ l İ J i Ij i J J i v s ^ 4 5 ıs ^ is culuk çıkararak kötülük
yapm ayın."
f î le rd i v e lâ te 's e v eşyâehüm nnâse v e lâ te b h a s û b ilk is ti v e lm z â n e
dengi dengine j 86. "Eğer gerçekten m ü­
yeryüzünde kötülük yapmayın eşyalarını insanlara eksik vermeyin tartıyı
tam i minseniz, Allah'ın hela­
E
linden bıraktığı kâr, sizin
için daha hayırlıdır. Ben,
"a le y k ü m ^enâ i vem â | in k ü n tü m m ü /m in ın le k ü m i h a y ru l b e k iy y e tü İlâ h i m ü fs id in sizin üzerinizde gözcü de­
daha Allah'ın helalinden ğ ilim ."
sizin üzerinizde Ben değilim Eğer gerçekten müminseniz sızın ıçın j bozgunculuk çıkararak
hayırlıdır bıraktığı kâr
87. "Ey Şuayb! A talarım ı­
zın taptıklarını te rk e tm e ­
â s e i liJ o U ö l i i ^ l 4 4 i i U I J l İ ®
mizi veya m allarımızda
m â y e 'b ü d ü e n n e tr u k e 1 t e /m ü r u k e
j e ş a k ıtü k e y â ş ü 'a y b ü k â lû b ih a fız dilediğim izi yapm aktan
l 1
]
1 taptıklannı terk etmemizi sana emrediyor| namazın mı? Ey Şuayb! ; dediler gözcü
vazgeçm eyi sana nam a­
zın mı em rediyor? Şüp­
hesiz sen, çok uslu akıllı­
j ı j & l ^ p ı J S n 'iI s u Ü J I 5İ İ j j j i l s o l âl
sın !" dediler.
)
k â le rra ş ıd Ih a lım ü le e n te in n e k e ; mâ neşâ/ ; f r e m v â lin â e n n e f'a le ev 88. (Onlara cevap ola­
hakikaten Şüphesiz yapmaktan vazgeç-
vazgeç- ^
şöyle dedi akıllısın çok uslu “ n" dilediğimizi [ mallarımızda Yapmaktan 3 rak şöyle) dedi: "Ey hal­
scnsın
sensin sen
S6n * meyi
kım! Söyleyin bakalım ,
eğer ben Rabbim den ge ­
L x _ « ^ L 9 J J J J J ^ J ^ U İ L f
len bir delil üzerindeysem
i m in h ü v e ra z e k a n î m ir ra b b i in k ü n tü i e r a e y tü m yâ kavm i ve kendisinden bana gü­
kendisin­ ve bana İhsan Rabbimden Söyleyin zel bir rızık ihsan etm işse,
güzel bir rızık bir delil üzerindeysem eğer ben Ey halkım!
den etmişse gelen bakalım
ne yapmalıyım ? Ben, size
^ \ ® - o İ '
l yasakladığım şeyleri ken­
dim ele ge çirm ek a m a­
liş lâ h a illâ in ü n d ü ilâ m â e n h u k ü m 'a n h e n ü h â life k ü m vem â ündü cıyla size m u h alefet e t­
Ben, size yasakiadığım şeyleri m ek istem iyorum . Ben,
(sizi) düzeltmek sadece istiyorum size muhalefet etmek istemiyorum
kendim ele geçimnek amacıyla
sadece gü cüm y e ttiğ i ka­
dar (sizi) düzeltm ek isti­
e 4 - o l< lJ IS iJ L k s 5 4 J L p tü > L _ . V I İ 3 s 5 U s ü İ1 - ^ IU
yorum . Benim başarım,
ü n îb v e ile y tii î te v e k k e ltü i 'a le y h i i b illâ h I illâ v e m â te v fı k r m e s te ta 't ancak Allah iledir. Ben
yüz tutarım Ona dayandım ancak Benim başarım gücüm yettiği kadar ancak Ona dayandım.
Ona yüz tu ta rım ."
Sûre; I I (Hûd, 89-97) 231 yr\
89. "Ey halkım! Bana kar­
şı çıkmanız, sakın Nuh'un
^ v m e n û h in m is lü m â e ş â b e e n y y ü ş ıb e k ü m şikâkT lâ y e c r im e n n e k ü m v e y â kavm i
halkının veya Hûd'un hal­
başlarına gelenlerin ben­ Bana karşı
kının veya Salih'in halkının Nuh’un halkının sizin başınıza gelmesine de sakın yol açmasın Ey halkım!
zerinin çıkmanız
başlarına gelenlerin ben­
zerinin, sizin başınıza gel­
mesine de yol açmasın.
Lût'un halkı sizden uzak v e s te g fir û b ib e 'id m in k ü m 1 k a v m ü lû tin m vem â (çavm e ş a lih ev k a v m e h û d in

değildir." bağışlanma dileyin | uzak sizden Lût’un halkı değildir Salih’in halkının veya Hûd’un halkının veya

90. "Rabbinizden bağış­


lanma dileyin, sonra Ona <U ULj
tövbe edin. Şüphesiz be­
nim Rabbim, çok acıyan, m â n e fk a h ü y â ş ü 'a y b ü kâ lû vedûd i ra h ım ü n v ra b b ı in n e j ile y h tû b ü wmme ta b b ekü m
Şüphe-i
çok sevendir." iyi anlamıyoruz Ey Şuayb! dediler çok sevendir Ona tövbe edin I sonra Rabbinizden
R İtm SİZ I
91. "Ey Şuayb! Biz, senin
dediklerinin çoğunu iyi an­
lamıyoruz, biz seni ken­
le ra c e m n â k e ra h ^ k e j v e le v lâ d a 'ifâ fın â le n e r.ik e v e in n â m im m â te k û lü kesırânm
di aramızda çok zayıf gö­
biz seni kesinlikle kendi Biz, senin dedik­
rüyoruz. Eğer senin kabi­ çok zayıf seni görüyoruz biz çoğunu
taşlayarak öldürürdük! | saydı aramızda lerinin
len olmasaydı, biz seni ke­
t 0 y
sinlikle taşlayarak öldürür­ J \ J 0 y ^ y k ^ L jJ J L p ^ 1 L ij
dük. Senin bizim için hiç­ ^

bir önemin yok!" dediler. m in e İlâh 'a le y k ü m e azzu e r a h tr yâ kavm i k â le b i'a z ız 'a le y n â e n te | vem â

92. "Ey halkım! Benim ka­ Allah'tan size S i T i l Benim kabilem Ey halkım! dedi hiçbir önemin bizim için Senin yok

bilem, size A llah'tan daha


mı değerli ki, siz Onu arka­ U j 0 \ jL i 6
nıza atıp unuttunuz. Şüp­ X ’ ^ 1 X ^

hesiz benim Rabbim, bü­ veyâ kavm i m ü h ît b im â te 'm e lû n e | ra b b î in n e v e r â e k ü m z ih riy y â v e tte h a z tü m û h ü

tün yaptıklarınızı (bilgisiy­ Ibilgisiyle) kuşat­ benim Şüphe­


Ey halkım! bütün yaptıklarınızı arkanıza atıp unuttunuz siz Onu
maktadır Rabbim siz
le) kuşatm aktadır" dedi.
93. "Ey halkım! Bütün kuv­
vetinizle yapacağınızı yapın,
y ü h z ıh i 'a z â b ü n y y e /tîh i m eny s e v fe te 'le m û n e 'â m il in n i 'a lâ m e k â n e b k ü m 'm e lû
ben görevim i yapıyorum,
ben ! yapacağınızı
ileride rezil edecek azabın rezil edecek azabın geleceğini kime ileride bileceksiniz yapıyorum Bütün kuvvetinizle
görevimi! yapın
kime geieceğini, kimin ya­ 1

lancı olduğunu bileceksiniz.


0 4 4 ^ U 4 İİ U J s t
Gözetin, ben de sizinle bir­
likte gözetliyorum." necceynâ | e m ru n â | v e le m m â c â e ra k îb m e 'a k ü m in n ı v e r te k ib û k â z ib v e m e n hüve
i Azap em- sizinle
94. Azap emrimiz geldiğin­ kurtardık geldiğinde gözetliyorum ben de Gözetin yalancı kimin olduğunu
î rimiz I birlikte
de, Şuayb'ı ve onunla bir­
likte iman edenleri tarafı­ ^ ^ ^ i I I j-e J U » jJ I Lâ_« ^ 4 jL « i j - U o I U _ a _ x _ İi
mızdan bir rahm et ile kur­
tardık. Zulmedenleri o kor­ ş ş a y h a tü lle z n e z a le m û v e e h a r e ti m in n â b ir a h m e tin m m e 'a h u v e lle z in e ,ım e n û şü 'aybânv

kunç çığlık tutuverdi de, tarafı- onunla


o korkunç çığlık Zulmedenleri tutuverdi de bir rahmet ile ve iman edenleri Şuayb’ı
mızdan birlikte
yurtlarında çöküp kaldılar.
95. (Onlar, öyle bir aza­ l'u Jti V l U - f i 'l i ® j l> İ 4 .iü
ba uğradılar ki), sanki ora­
da hiç zevk ve sefa sür- lim e d y e n e i b ü 'd e l i e lâ | fıh â k e e lle m y e g n e v c â s im m f î d iy â r ih im fe e ş b e h û
def olup sanki hiç zevk ve sefa sürme­
m em işierdi. Bak, Semûd, Medyen de Bak orada çöküp kaldılar yurtlarında ve oldular
gitti mişlerdi
(Ailah'ın rahm etinden) def t

olup gittiğ i gibi M edyen 0 C H ^ L İ3 U L p 4 , liJ U v S I l ü s u i


de def olup gitti.
v e s ü ltâ n in m m ü b ın b i'y â t in â m ûsd e rs e ln â v e le k a d sem ûd k e m â b e 'id e t
96-97. Yemin olsun ki,
(Allah'ın rahmetinden)
Musa'yı m ucizelerimiz- ve açık bir delille mucizelerimizle Musa'yı gönderdik Yemin olsun k Semûd
def olup gittiği gibi
ie ve açık bir delille,
Firavun'a ve onun kon­
sey üyelerine gönderdik.
Onlar, Firavun'un emrine b ira ş îd e m r u fir 'a v n e vem â I e m ra fir 'a v n fe tte b e 'ü v e m e le îh ı ild fir'a v n e

uydular. Oysa Firavun'un ve onun kon-


doğru i Oysa Firavun'un emri | değildi I Onlar, Firavun’un emrine uydular Firavun'a
sev üyelerine
emri, doğru değildi.
> i . >
J _ jJ Û O JJ^
rrr 232 Sûre; 11 (Hûd, 98-108)

e J j *j ‘j _ 'e .
.
j j jJ I j L v J I j v  j j j L a <K-L^aJ \ j» > ^
98. o, kıyamet gününde
halkının önüne düşer, der­
Im e v rû d Iv ird ü v e b i/s e nnâr fe e v ra d e h ü m ü y e v m e Ik iy â m e ti kavm ehû yekdüm ü ken onları suya götürür
derken onları suya önüne gibi ateşe götürür. Varılan
Varılan yer yerdir ne kötü ateşe O, kıyamet gününde halkının
götürür gibi götürür düşer
yer, ne kötü yerdirl
» 1 I > o -'
*«' ft ♦♦ X '
jjU ^J <C a_JU L.
O
_ jj «UljlJ oj a ^ I j JlO İ j
y ^
99. Hem burada, hem de
kıyamet gününde lane­
z â lik e Im e rfû d rr ifd ü b i/s e v e y e v m e Ik iy â m e h le 'n e te n v fı h â z ih ı v e ü tb i'û te uğratıldılar. Bu yapılan
Bu Bu yapılan destek yardımdır ne kötü hem de kıyamet gününde lanete Hem burada uğratıldılar destek, ne kötü yardımdır!
100. Bu, geçm iş m edeni­
^ L x J J L J s> L o j < 5 5 ^ , V ^ ipia > ■ j o L aJ L p j ^ l & L ^ I
yetlerin önemli haberle­
rindendir, sana onu kıssa
v e m â z a le m n â h ü m ve h a ş îd k â îm ü n v m in h â 'a le y k e nekuşşuhû m in e m b â i Ik u râ olarak anlatıyoruz. Onlar­
ayakta Onlardan onu kıssa olar­ geçmiş medeniyetlerin önemli dan ayakta duran da var,
Biz, onlara zulmetmedik yok olup giden de sana
duran davar ak anlatıyoruz haberlerindendir
yok olup giden de.
101. Biz, onlara zulm et­
medik, ancak onlar kendi­
m in d û n i İlâ h i İle ti y e d 'û n e â lih e tü h ü m ü 'a n h ü m fe m â e g n e t e n fü s e h ü m z a le m û ! v e lâ k in lerine zulm ettiler. Rabbi­
Allah'ın dışında taptıkları tanrıları kendilerine fayda sağlayamadılar kendilerine zulmettiler ancak onlar nin azap emri geldiğinde,
Allah'ın dışında taptıkları
tanrıları kendilerine hiçbir
JJ 0 p p ı ^ j j l j L o j L U o -«
fayda sağlayamadılar. Ha­
v e k e z â lik e te tb îb g a y ra vem â zâdûhüm e m r u ra b b ik le m m â c â e m in ş e y il sarlarını artırm aktan başka
hiçbir şeye yaramadı.
işte böyledir Hasarlarını başka artırmaktan Rabbinin azap emri geldiğinde hiçbir
t 102. M em leketleri, zulme-
o < s
derlerken cezalandırdığı
dJ j ^-Ul 8jl3-I Ij | viLj j jl3»
zaman, Rabbinin cezalan­
f, z â lik e in n e ş e d îd e lîm ü n ehze h O in n e ! v e h iy e z â lim e h Ik u râ izâ e h a t e e h z ü ra b b ik e dırması işte böyledir. Şüp­
bunda
Muhak­
çok serttir
çok acı Onun ceza­ cezalandırdığı Rabbinin cezalan­ hesiz Onun cezalandırma­
he^z zulmederlerken Memleketleri
kak verir landırması dırması
1 t. sı, çok acı verir, çok serttir.
103. Muhakkak bunda,
ahiret azabından korkanlar
yevmünın v e z â lik e nnâsü m e c m û 'u lle h û yevmünm z â lik e 'a z â b e lâ h ira h lim e n h â fe leâ ye te l için bir ibret vardır. O, in­
gündür 0 her şeyin insanların toplandığı gündür 0 ahiret azabından
bir ibret sanların toplandığı gündür,
korkanlar için
vardır
o her şeyin (hesabının) gö­
rüleceği gündür.
yi J L İ j V o U f ie VİSÖ-Î-Sİ U j 104. Biz, onu ancak belir­
illâ n e fs ü n lâ te k e lle m ü y e /ti yevm e lie c e lin m m e 'd û d illâ v e m â n ü e b b ir u h û m eşhûd li bir süre için erteliyoruz.
dışın­ bir şey söyle­ (hesabının) görü­
hiç kimse geldiğinde O gün belirli bir süre için ancak Biz, onu erteliyoruz 105. O gün geldiğinde.
da yemez leceği
e .
Onun izni dışında hiç kim ­
y
“i* *♦ A %° 'i
P ÎİA se bir şey söyleyem ez.
o " Onlardan kim isi bedbaht,
fih â le h ü m fe f î n n â ri fe e m m â lle z m e ş e k û v e s e 'îd ş e ld y y ü n v fe m in h ü m b iiz n ih kimisi de mutludur.
onlara
orada
vardır
onlar ateştedirler Bedbahtlara gelince kimisi de mutludur bedbaht Onlardan kimisi Onun izni 106. Bedbahtlara gelin­
ce, onlar ateştedirler, on­
lara orada soluyuş ve hıç­
i l i U V I J b ^ V IS İ l j U U I o : iİ j U 1 4 :^ ^ jJ L ^ kırık vardır.
'' ’ ' I '
illâ m â ş â e v e le rd u s s e m a v â tü m â d â m e ti fih â h â lid in e v e ş e h îk z e fir u n v
107. Gökler ve yer durduk­
dilediği sürenin
dışında
ve yer Gökler durdukça onlar orada kalacaklardır ve hıçkırık soluyuş ça, Rabbinin dilediği sü­
J, renin dışında, onlar ora­
da kalacaklardır. Şüphe­
o l-k U I ç jM ij U I L o Ij ^ J L îlS ö \ j
siz Rabbin, dilediğini ya­
h â lid in e j f e f î Ic e n n e ti v e e m m â lle z n e s ü 'id û lim â y ü r îd fe /'a lü l ra b b e k e j in n e ira b b ü k pandır.
kalacaklardır onlar cennettedirler Mutlu olanlara gelince j dilediğini yapandır Rabbinin 108. M utlu olanlara gelin­
ce, onlar cennettedirler.
e j/jJ b ^ îl U 4 j JLÂ L i V I J . y v i 5 il^ iJ J I ju S İÜ U 1 4 ^ Gökler ve yer durdukça,
Rabbinin dilediği sürenin
g a y ra m e c z û z 'a tâ e n ra b b ü k illâ m â şâ e v e le rd u s s e m â v â tü ! m â d â m e ti fh â dışında, onlar orada kala­
dilediği sürenin caklardır. Bu, kesintisiz bir
Bu, kesintisiz bir ihsandır Rabbinin ve yer Gökler durdukça onlar orada
dışında
ihsandır.
Sûre;11 (Hûd, 109-117) 233

109. O halde sakın onların


ibadet etm elerinden şüp­ âbâuhüm ! illâ k e m â y e 'b ü d ü m â y e 'b ü d û n e h â u lâ / m im m â y e 'b ü d ü fe lâ te k ü f i m ir y e tin m

heye düşme. Onlar, baş­ 0 halde sakın


atalannın ibadet ettiği gibi ibadet ediyorlar ibadet etmelerinden şüpheye düşme
onlann
ka değil, daha önce atala­
rının ibadet ettiği gibi iba­
det ediyorlar. Biz, elbette
onlara nasiplerini bütünüy­ m ûsâ A te yn â v e le k a d g a y ra m e n k û ş 1 n e ş ib e h ü m le m ü v e ffû h ü m 1 v e in n â
le veririz. Yemin Onlar, daha
Musa'ya verdik bütünüyle nasiplerini elbette onlara veririz Biz
olsun ki önce
110. Yemin olsun ki,
Musa'ya kitabı verdik, an­
cak onda görüş ayrılığı­
j yo ^ j-l j v jL L L :> L j v j L l ^ I
na düşüldü. Eğer önceden v e in n e h ü m b e y n e h ü m le k u d iy e j m ir r a b b ik e 1 sebekat ik e lim e tü n l v e le v lâ fil f e h tü lif e Ik ltâ b e
Rabbinden bir karar geç­ Kesinlikle hüküm verilip Eğer ancak görüş ayrılığına
aralarında Rabbinden geçmemiş bir karar kitabı
memiş olsaydı, aralarında onlar bitmişti olsaydı onda düşüldü

hüküm verilip bitm işti. Ke­


sinlikle onlar, bundan kuş­
-y
' ^ 1
kulu bir şüphe içindedirler. «r 1
b im â y e 'm e lû n e innehû e 'm â le h ü m 1 m ü r îb m in h ü le fı şe kkin m
111. Gerçekten onların Çünkü amellerinin kendilerine kesinlikle Gerçekten onların her bir şüphe
her ne yapıyorlarsa Rabbin kuşkulu bundan
her biri öyle kimselerdir ki, 0 karşılığını ödeyecektir biri öyle kimselerdir ki içindedirler

Rabbin, kendilerine amel­ < ^ 0 .


lerinin karşılığını kesinlik­
le ödeyecektir. Çünkü O,
b im â te 'm e lû n e in n e h û v e lâ te tg a v m e 'a k e v e m e n tâ b e k e m â ü m ir te fe s te ki m h a b ır
her ne yapıyorlarsa haber­
Şüphe­ Seninle Onun için sen, emro-
her ne yaparsanız azmayın tövbe edenler de dosdoğru ol haberdardır
dardır. siz 0 birlikte lunduğun gibi

112. Onun için sen, em- V

rolunduğun gibi dosdoğru


ol. Seninle birlikte tövbe
le k ü m vem â n n â ru F e te m e s s e k ü m ü ilâ lle z 'n e z a le m û v e lâ te r k e n ü b e ş ır
edenler de (dosdoğru ol­
Sizin yoktur ateş jyoksa size dokunur Zulmedenlere meyletmeyin görmektedir
sunlar), azmayın. Şüphesiz
O, her ne yaparsanız gör­
mektedir.
J
113. Zulmedenlere m ey­
ö r a f e y i n n e h â ri ş ş a lâ te v e e k lm l I lâ tü n ş a r û n ^üm m e m in e v liy â e m in d û n i İlâhi
letmeyin, yoksa size ateş
dokunur. Sizin Allah'tan Gündüzün her iki tarafında namaz kıl kurtulamazsınız i sonra [ koruyuculannız Allah'tan başka

başka koruyucularınız yok­


tur, sonra kurtulamazsınız.
114. Gündüzün her iki ta ­
liz z â k irin z ik râ I z â lik e s s e y y lâ t y ü z h ib n e Ih a s e n â ti in n e m in e lle y l vezülefenm
rafında ve gecenin gündü­ ve gündüze
anlayış ve kavrayışı Şüp­
ze yakın saatlerinde namaz bir öğüttür j Bu kötülükleri giderir iyilikler gecenin yakın saatle­
olanlar için hesiz
rinde
kıl. Şüphesiz iyilikler, kötü­ ^ X
lükleri giderir. Bu, anlayış O j 3 İ i i 3 1 5 V 3 I S 3 J » ı V a i I û U
ve kavrayışı olanlar için bir
m in e Ik u rû n i | fe le v lâ k â n e | e c ra Im ü h s in in lâ y ü d î'u llâ h e fe in n e v e ş b ir
öğüttür.
115. Sabret, elbette Allah, nesiller içinde Keşke olsaydı | iyilik yapanların ecrini yok etmez Allah elbette Sabret

iyilik yapanların ecrini yok


etmez.
116. Keşke sizden önceki
ka l le n m illâ f î le rd i 'a n i Ife s â d i yenhevne û lû b e k iy y e tin y m in k a b lik ü m
nesiller içinde, yeryüzünde
çok az din diyanet sahibikim-
bozgunculuk çıkarmayı ya­ dışında yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayı yasaklayan sizden önceki
kişinin seler
saklayan din diyanet sahibi E

kimseler olsaydı! içlerinden I i j j J j l L o i j _ L İ J s» p A j l j


kurtuluşa erdirdiğim iz çok ^ ~ * X ’ w ^ ^

az kişinin dışında pek kimse vekânû m â ü tr ifû fîh i lle z n e z a le m û v e tte b e 'a m in h ü m m im m e n e n c e y n â
refahın ardına
yok. O zulmedenler, şımar- günahkâr şımartıldıklan O zulmedenler İçlerinden kurtuluşa erdirdiğimiz
düştüler
tıldıkları refahın ardına düş­
tüler ve günahkâr oldular.
< 3 ^6 L ^ J u a ij p j â j d L L , g4 - j j ^ y ^
117. Rabbin o m em leket­
leri, ahalisi doğru düzgün m ü ş lih û n v e e h lü h â b iz u lm in v Ik u râ liy ü h lik e ir a b b ü k e vem â kâne m üCTim în

işler yaparken, haksız yere doğru düzgün işler ya-


ahalisi haksız yere 3 memleketler helak edecek Rabbin değildir ve oldular
_ _ _ jıa ıte r ^ ^ ^ ^
helak edecek değildir.
Sûre:11 (Hûd, 118-123)
y r ı 234 Sûre: 12 (Yûsuf, 1-4)

118-119. Eğer Rabbin di­


leseydi, insanları te k bir
ra b b ü k m e r r a h im e illâ m ü h te lifin v e lâ y e z â lû n e ûmmetenvvâhidetenvj nnâse i le c e 'a le
din topluluğu yapardı.
rabbüke v e le v ş â e
merhamet onlar görüş ayrılığına tek bir din top­ Rabbinin m erh am e t e t­
Rabbinin dışında duracaklardır insanları yapardı Rabbin Eğer dileseydi
ettiği düşüp luluğu tiğ i dışında, onlar görüş
ayrılığına düşüp duracak­
^ 4 -o J -S^ o - A jj ^ -L L > d Ü j J j lardır. Onları, bunun için

e c m e ın v e n n a ssiı
yarattı. Rabbinin şu sözü
I m in e Ic in n e ti |c e h e n n e m e |le e m le e n n ^ k e lim e tü r a b b ik e y e te m m e t b a le k a h ü m ^ v e liz ^îlik e
tam am e n gerçekleşecek:
tamamen j ve insanlarla j cinler | cehennemi |(j^u m c a ğ trıi sözü f I
"M u hakka k cehennem i
ta m a m e n cinler ve insan­
] iJ l j djIyS o ^ İ î U 5Ş 1 larla dolduracağım ."

Ih a k k u f i h /ız ih i vecâeke fü â d e k |m â n ü s e b b itü b ih î m in e m b â i r r u s ü li 'a le y k e j nekuşşu v e k ü lle n n 120. Sana, peygam ber­

hak
yatıştırıp rahatlatacak i kıssayı an- lerin haberlerinden kalbi­
Bu sûrede | sana geldi kalbini peygamberlerin haberlerinden her türlü
olan i tatmaktayız ni yatıştırıp rahatlatacak
olan her tü rlü kıssayı an­
latm aktayız. Bu sûrede
'a ld m e k â n e tik ü m 'm e lû lille z ın e lâ y ü /m in û n e vekul lilm ü /m in in v e z ik râ v e m e v iz a tü n v sana hak, m üm inlere bir
yapacağınızı ö ğ ü t ve uyarı geldi.
Siz yerinizde sayarak im a n e tm e y e n le r e de ki müminlere ve uyarı bir öğüt
yapın
121. İman etm eyenlere de
) Xo c V
ki: "Siz yerinizde sayarak,
< ^ I> ö-< l JI G M j X » Ij J U L p Lj |
yapacağınızı yapın, biz de
v e ile y b i v e le rd i g a y b ü s s e m â v â ti j v e lillâ lii I m ü n te z irû n in n â I v e n te z ir û 'â m ilu n in n â yapacağız."
Göklerin biiinmeyen, görün­
Ona ve yerin
meyen yanları
Allah’ındır gözetiyoruz biz de i Gözetin yapacağız bizde 122. "G özetin, biz de gö­
zetiyoruz."
D :İ S J 6 LU 123. Göklerin ve yerin bi­
linm eyen, görünm eyen
'a m m â te 'm e lû n b ig â filin ra b b ü ke j v e m â 'a le y h v e te v e k k e l fe 'b ü d h ü ik ü llü liu le m r u y ü r c e 'u
t
yanları, Allah'ındır. Bütün
yaptıklarınızdan ve yapacak­ Yalnız Ona döndürüle­
habersiz Rabbin I değildir Ona tevekkül et Bütün işler
larınızdan ibadet et cektir işler. Ona döndürülecek­
tir. Yalnız Ona ibadet et.
t A ', ^ \ . t i t f f i . » Ona tevekkül et. Rabbin,
4 j i B jJ iS ' ^ > - j ^ j 4_» L o jJ o j y u -
yaptıklarınızdan ve ya­
pacaklarınızdan habersiz
YÛSUF YÛSUF SURESİ
değildir.

12. YÛSUF SÛRESİ


r ra h im llâ h irra h m a n i b is m i
Mekke döneminde in­
ve Rahîm Rahmân olan Allah'ın ismiyle miştir. 111 âyettir.
Rahmân ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla.
1. Elif, lâm , râ. Bunlar,
k u râ n e n 'a ra b iy y e l e n z e ln â h ü in n â â y â tü Ik itâ b i Im ü b ın tilk e 1
apaçık olan kitabın a y e t­
Arapça bir Kur’ân olarak onu İndirdik Biz apaçık otan kitabın ayetleridir Bunlar leridir.
0 ^ 0 2. Biz, onu A ra p ç a bir
iJ L U lüı 1 j I L*_» fl JI y .' Kur'ân olara k in dird ik.
ile yke b im â e v h a y n â e h s e n e Ika şa şl
Belki akıl erdirirsiniz.
'a le y k e nekuşşu nehnü le 'a lle k ü m teT çilun

sana vahiy ederek kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz


3. Biz sana bu K ur'ân'ı
Biz Belki akıl erdirirsiniz
vahiy ed ere k sana kıssa­
t ®“ 0 ’ A“ ^
ların en güzelini an la tıyo­
4-L xJ .
ruz. Doğrusu senin bundan
lie b ih i y û s ü fü k â le I iz le m in e Ig â film 1 m in k a b lih ; v e in k ü n te h â z â Ik u r an önce hiç haberin yoktu.
şöyle Bir za­
babasına Yûsuf hiç haberin yoktu bundan önce Doğrusu senin bu Kur’ân’ı 4. Bir zam anlar Yûsuf,
demişti manlar
babasına şöyle de m iş­
ti: "Babacığım , ben rü­
yam da on bir yıldızla, gü­
s â c id n lî I ra e y tü h ü m i v e lk a m e ra I veşşem se i k e v k e b e n v | e h a d e 'a ş e ra i r a e y tü | in m | y â e b e ti neş ve ayı gördüm . Onla­
secde ettiklerini bana Onları gördüm] ve ayı güneş yıldızla | rüyamda on bir | gördüm | ben | Babacığım rın bana secde ettiklerini
g ö rd ü m ."
Sûre:12 (Yûsuf, 5-14) 235 rro
5. O, şöyle dedi; "Yavrum!
Rüyanı kardeşlerine anlat­
ma, sonra sana tuzak ku­
in n e ; k e y d â ! le k e fe y e k ıd û 'a lâ ih v e tik e r tı/y â k e lâ te k ş u ş I yâ b üneyye j kâle
rarlar. Çünkü şeytan, insa­
bir hile sonra 0 . şöyle
nın apaçık düşmanıdır." Çünkü tuzak kurarlar kardeşlerine Rüyanı anlatma Yavrum
dedi
olarak sana
6. "İşte böyle Rabbin seni
seçecek, sana rüyaların
yorumlanmasını öğrete­
v e y ü 'a llim ü k e Ira b b ü k e l y e c te b lk e v e k e z â lik e 'a d ü v v ü n m m ü b 'ın lilin s â n i ş ş e y tâ n e
cek. Daha önce babala­
rın İbrahim ve İshak'a ta ­ sana öğretecek Rabbin seni seçecek İşte böyle apaçık düşmanıdır insanın şeytan

mamladığı gibi, sana ve


Yâkûb ailesine verdiği ni­ I4İJİ i l i b ^ Jİ i l i s H ib
m etini tam amlayacak.
Şüphe yok ki Rabbin, her k e m i e te m m e h â v e 'a lâ â li y e 'k û b e i 'a le y k e n i'm e te liû yeyütim m üj m in t e / v l i le h â d is i

şeyi bilen, işi sağlam ya­ i ta m a m la - 1


tamamladığı gibi ve Yâkûb ailesine verdiği 1 sana nimetim rüyaların yorumlanmasını
I yacak i
pan ve yaptığında hikm et
bulunandır."
7. Yemin olsun ki, Yûsuf
ve kardeşlerinde, soranlar kâne le k a d h a k im I 'a tm ü n ra b b e k e l in n e v e is h â k ib râ h îm e m in k a b lü 'a lâ e b e v e y k e

için ibretler vardır. Yemin I her şeyi


İbrahim Daha önce babaların
vardır
olsun ki
hakimdir
: bilen İSîr ve ishak'a

8. Bir vakit, (kardeşleri)


A X
"M uhakkak Yûsuf ve kar­
deşi, babamıza bizden
daha sevgilidir. Biz ise, veehûhü i le y û s ü fü k â lû iz lis s â îlîn â y â tü l v e ih v e tih T f î y û s ü fe

güçlü kuvvetli bir toplulu­ daha Yûsuf


ve kardeşi Muhakkak Yûsuf dediler Bir vakit soranlar için ibretler ve kardeşlerinde
sevgilidir
ğuz! Şüphesiz babamız,
açık bir yanılgı içindedir"
J ^Lşb - âJ L âLŞİ j J |
dediler. X - ^ ~ ^ ^ 1

9. "Yûsuf'u öldürün veya e viyû sü fe ü k tü lû le fı d a lâ lin m m ü b în e b â n â i in n e 'u ş b e h venehnü i m in n â I ilâ e b nâ


ve­ Şüp­ güçlü kuvvetli!
bir yere atın, böylece ba­ Yûsufu öldürün açık bir yanılgı içindedir babamız Biz ise bizden babamıza
ya hesiz bir topluluğuz!
banızın ilgisi ve sevgi­ X A o

si size kalsın, daha sonra


(tövbe ederek) iyi ve düz­
gün bir topluluk olursu­ k a v m e n ş a lih în ! m im b e 'd ih ı v e te k û n û I v e c h ü e b ik ü m le k ü m y e h lü e rd a n y I öahûhü
nuz." jböylece babanızın ilgisi
iyi ve düzgün bir topluluk | „ ^ S k ) olursunuz size kalsın bir yere | atın
ve sevgisi
10. içlerinden bir söz sa­
hibi, "Yûsuf'u öldürmeyin, 4 a4 J I J » IJ â is V İ 3 l i
onu bir kuyu dibinde bıra­
kın, onu kervanın biri alıp y e lte k ! th ü f ı g a y â b e b ' Ic ü b b i i v e e ik û h ü y û s ü fe lâ te k tü lû 1 m in h ü m k â îlü n m kâle

götürsün. Eğer yapacak­ onu alıp gö­


bir kuyu dibinde onu bırakın Yûsufu öldürmeyin 1 içlerinden bir söz sahibi dedi
türsün
sanız, böyle bir şey ya­
pın!" dedi.
Ü ^ J i î ^ ı ^ ü 's i J b U u e ı J ı i © , i a ^ û ^ l l İ 6 i s j ü i J i J l i :
11. "Ey babam ız! Y ûsuf
hakkında bize niye inanmı­ ' a l ' y û s ü fe ilâ te /m e n n e î m â le k e ! y â e b â n â | k â lû in k ü n tü m fâ n in b e 'd u s s e y y â ra ti

yorsun? Biz, onun hakkında Yûsuf hakkında jbize inanmıyor- Eğer yapacaksanız, böyle bir şey i
niye | Ey babamız! I dediler kervanın biri
yapın!
elbette iyi şeyler düşünüyo­
ruz" dediler.
v_>
Ş i j L İ Ü 'J lS j5 4 J J L 6 5 jd T jİ Ü J U 'J l- İ İ © 6 ’J Ü lj
12. "Onu yarın bizimle be­
raber gönder, gezsin, oy­ le h â fiz ıın * le h ü Iv e in n â v e y e l'a b î v e r te ' g a d e n y m e 'a n â i e rs ilh ü le n â ş ih û n jleh u jve inn â
elbette iyi şeyler düşü­ onun
nasın. Şüphesiz biz onu phe bizimle
koruyup gözetiriz onu oynasın gezsin yarın Onu gönder hak- 1 Biz
biz beraber nüyoruz kında^
koruyup gözetiriz." ^ X

13. "Onu götürm eniz beni


üzer, sizin haberiniz olm a­
dan, ben kurdun onu ye­ v e e n tü m 'a n h ü g â filû n | z z i/b ü e n v v e /k ü le h u v e e h â fü b ih . e n te z h e b û in n . le y e h z ü n ü n T kâle

mesinden korkuyorum " sizin haberiniz olmadan ben kurdun onu yemesinden korkuyorum Onu götürmeniz beni üzer dedi

dedi.
o X
^ »
14. "Biz böyle güçlü kuv­ İ3 İ i J l 4 aJ 1 J I l y i i €>
vetli bir toplulukken onu
kurt yerse, o zaman biz, le h â s irû n 1 iz e l ! in n â 'u ş b e tü n venehnü 2 İ/b Ü le în e k e le h û kâlû

kaybedenlerden oluruz" 0 I hiz I kuvvetli Biz böyle j kurt onu yerse dediler
zaman 1 1bir toplulukken
dediler.
m 236 Sûre:12 (Yûsuf, 15-22)

L x _ > :> jlj I ^ 8 ö i t j j Lo^ \ j <^\> ı- a j LsJLs 15. Onu götürdüklerinde,


veevhaynâ f i g a y â b e ti Ic ü b b e n y y e c 'a lû h ü v e e c m e 'ü | b ih ı i fe le m m â z e h e b û kuyunun dibine koymaya
Biz de karar verdiler. Biz de ona
şöyle vahiy ettik kuyunun dibine koymaya karar verdiler j Onu j götürdüklerinde
ona şöyle vahiy e ttik: "Yem in
olsun ki sen onlara, hiç
Ü t L < 2 ^ ^ L_» I jL = » - j < ; ^ U j > * - < L ^ S > a j IJ u » j -o L j r t --> U U u t u U
farkında değillerken bu iş­
yebkûn Tşâeny ebâhüm vecâvü v e h ü m lâ y e ş 'u tâ n 1 hazâ b ie m r ih im le tü n e b b ie n n e h ü m
lerini haber vereceksin."

ağlayarak Akşamleyin babalarına geldiler hiç farkında değillerken bu işlerini


Yemin olsun ki sen onla­ 16. A kşam leyin ağlayarak
ra haber vereceksin
babalarına geldiler.
X
T > ^ ^ ~
1 4 p L İ 4 1 -t ^
17. "Ey babam ız! Biz g it­
tik , yarış yapıyorduk,
'in d e m e tâ 'in â y û s ü fe v e te ra k n â n e s te b ik u zehebnâ i in n â i y â e b â n â k â lû Y ûsu f'u eşyalarım ızın ba­
eşyalarımızın başında Yûsuf'u bırakmıştık yarış yapıyorduk gittik Biz I Ey babamız! dediler şında b ırakm ıştık. Bir de
E baktık ki, onu kurt yem iş.
i X
Şim di biz doğru da söyle­
sek, sen bize inanmazsın!"
vecau v e le v k ü n n â ş â d ik ın le n â i b im ü /m in il | e n te vem a z z i/b fe e k e le h û dediler.
ve Bir de baktık ki,
sürüp getirdiler Şimdi biz doğru da söylesek bize inanmazsın sen kurt 18. Yûsuf'un göm leği­
değilsin onu yemiş
nin üzerine yalandan
bir kan sürüp getirdiler.
(Yâkûb), "Hayır, nefisle­
fe ş a b ru n c e m ıl e m râ i e n fü s ü k ü m | le k ü m i s e v v e le t I b e l k â le b id e m in k e z ib | 'a lâ k a m iş ih î
riniz sizi aldatm ış, başka
(Bana düşen), güzelce başka bir sizi Yûsuf un gömleğinin
nefisleriniz sevk etmiş Hayır dedi yalandan bir kan bir işe sevk etm iş. (Bana
sabretmektir işe aldatmış üzerine
düşen), güzelce sab ret­
^ j j l j Ij J 4 j L j 8j l 4 - ^ o Lo û U L jU L U I m ektir. Sizin söyledikle­
rinize karşı yardımına sı­
v â rid e h ü m fe e rs e lû s e y y â ra tü n vecaet 'a lâ m â te ş ifû n i Im ü s te 'â n ü v e llâ h ü
ğınılacak yegâne varlık,
j yardımına sığınılacak
sucularını göndermişlerdi Bir kervan gelmiş Sizin söylediklerinize karşı Allah'tır A lla h 'tır" dedi.
yegâne varlık
19. Bir kervan gelm iş,
J L İ İ s J j sucularını gö nd erm işler­
di. Sucu gidip kovasını
'a fm ü m v e llâ h ü b id â 'a h veesem ûhü g u lâ m h a zâ y â b ü ş ra k â le d e lv e h fe e d lâ
saldı, "M ü jd e , bu bir ço ­
bir ticaret malı Tuttular onu sat­ Sucu gidip
biliyordu Allah bir çocuk bu Müjde dedi saldı
gibi mak için gizlediler kovasını c u k !" dedi. T u ttu la r onu,
bir tic a re t malı gibi sat­
4>9 I 8 J J J -a J o j J 8 j> Â û j ^ ^ LobJ m ak için gizlediler. Allah,
^ ^ ^ -a y ** y
onların yapacaklarını bili­
fih i vekânû d e râ h im e m e 'd û d e h b is e m e n im b e h s in v e ş e ra v h ü b im â y e 'm e lû n
yordu.
Ona ve idiler birkaç dirheme { değersiz bir parayla Onu sattılar onların yapacaklarını
20. Onu, değersiz bir pa­
rayla birkaç dirhem e sa t­
tılar. Ona bir değer v e rm i­
'asâ e k r im i m e s v â h û lim ra e tih T m in m m iş ra lle z î ş te râ h û v e k â le
yorlardı.
m in e z z â h id in

umulur ki Buna güzel bak hanımına Mısır'dan onu satın alan şöyle dedi bir değer vermiyoriardı
21. M ısır'dan onu sa­
tın alan, hanımına şöy­
le dedi; "Buna güzel bak,
um ulur ki bize yararı do­
v e lin ü 'a llim e h ıi fî le r d i liy û s ü fe m ekkennâ v e k e z tilik e v e le d â n e tte h iz e h û 1 e v e n y y e n fe 'a n â kunur yahut onu çocuk
Bunu, ona öğrete­
orada
ediniriz." İşte Biz, Yûsuf'u
1 işte Biz, Yûsuf'u yerieştirdik böylece çocuk onu ediniriz yahut bize yararı dokunur
lim (diye yaptık)
böylece orada yerleş­
tirdik. Bunu, ona olayla­
ö J J l â V ^ Ü J l â i s l f ^ j ^ j i l j L e 4 J Û İ i l j ‘' i ^ j L İ . V I J , i j t i , ; ^
'' ' ^ ^ ^ ^ 1 ^
rın yorum larını öğretelim
lâ y e 'le m û n e k s e ra n n â s i ve lâ k in n e 'a lâ e m rih i g a lib ü n v e llâ h ü j m in te /v ı li le h â d ıs (diye yaptık). A llah, işine
hâkim dir. A ncak insanla­
bilmezler insanların çoğu Ancak işine hâkimdir Allah olayların yorumlarını
rın çoğu bilm ezler.
 22. Ergenliğe ulaştığın­
/ ♦
da, Biz ona hikm et ve
Im ü h s in in neczı v e k e z ıilik e v e 'ilm â hukm env â te y n â h ü jeşüddehü v e le m m â b e le g a ilim verdik. Biz, iyi ve gü­
Biz, iyi ve güzel davrananlan ödüllendiririz işte böyle ve ilim hikmet Biz ona verdik Ergenliğe ulaştığında zel davrananları işte böy­
le ödüllendiririz.
Sûre;12 (Yûsuf, 23-30) 237 rrv
r
23. Evinde bulunduğu ha­
nım, onun (erkekliğinden)
yararlanmak istedi, kapıla­
h e y te v e k â le t le b v â b e v e g a lle k a ti 'a n n e fs ih ı İle ti h ü v e f i b e y tih â v e râ v e d e th ü
rı kilitledi, "Haydi ben, şe­
ninim!" dedi. Yûsuf, "(Ben Haydi | dedi kapılan kilitledi onun (erkekliğinden) Evinde bulunduğu hanım yararlanmak istedi

günah işlemekten) Allah'a


sığınırım. Şüphesiz o (senin ^ â ilIs İılS ü L i j l i i j
kocan), benim efendimdir,
bana güzel baktı. Gerçek şu z z â lim û n lâ y ü flih u İn n e h û ehsene m esvây ra b b î inn e liû m e 'â z e İlâ hi k â le lek

ki, zalimler kurtuluşa ulaş­ kurtuluşa ulaş­ Gerçek benim Şüphe­ şeni­
zalimler bana güzel baktı Allah'a sığınırım dedi
mazlar şu ki efendimdir size nim
mazlar" dedi. j

24. Kadın, cidden onunla


birlikte olmayı arzu etm işti.
O da onu arzulamıştı. Rab- 'a n h ü lin e ş rife k e z â lik e b ü r h â n e ra b b ih le v lâ e rra â b lh â vefiemiTie b ih î hem m et velekad

bisinin uyarısını görmemiş Oda arzula- arzu Kadın,


Ondan uzaklaştıralım diye böyle oldu Rabbisinin uyarısını görmemiş olsaydı onunla
onu mıştı etmişti cidden
olsaydı, (olanlar olacak­
tı). Ondan kötülüğü ve fuh­
şu uzaklaştıralım diye böy­
L f l- jjî üj \ j Lj J "o I ^ I S I
le oldu. Şüphesiz o, bizim Ib â b e v e s te b e k â Im ü h le ş m m in îb â d in â in n e h û v e lfe h ş â / ssue
ihlâsa ulaşmış kullarımız- İkisi birden Şüphe­
koşuştular bizim ihlâsa ulaşmış kullarımızdandı ve fuhşu kötülüğü
dandı. kapıya doğru si ze

25. ikisi birden kapıya doğ­


ru koşuştular. Kadın, onun
J
gömleğini arkasından yırt­ cezâü mâ k â le t le d e Ib â b s e y y id e h â v e e lfe y â m in d ü b ü r in v k a m ış a h û vekaddet
tı. Kapının yanında, kadının Kadın, onun
cezası nedir? dedi Kapının yanında kadının beyine rastladılar arkasından yırttı
beyine rastladılar. Kadın, gömleğini

"Senin hanımına kötülük


yapmak isteyenin ceza­ ^ j ü Jİ VI
sı hapse atılmaktan veya
râ v e d e tn i h iy e k â le 'a z â b ü n e lim ev enyyüscene illâ süen b ie h lik e m e n erâde
acı veren bir azaptan baş­
kötülük Kadın, Senin
yararlanmak istedi 0 kendisi dedi acı veren bir azaptan veya hapse atılmaktan başka isteyenin
ka nedir?" dedi. yapmak hanımına
E
26. Yûsuf, "O kendisi, benim
(erkekliğimden) yararlanmak J 49 0 - ® ^ O ; '4 - ^ '
istedi" dedi. Kadının akraba­
m in k u b ü lin kudde k a m ış u h û in k â n e m in e h lih â ş â h id ü n m v e ş e h id e 'a n nefsi
sından bir şahit de şöyle ta­
şöyle tanıklık
nıklık etti: "Eğer onun göm­ ön taraftan yırtılmış onun gömleği Eğer ise Kadının akrabasından bir şahit de benim (erkekliğimden)
etti
leği, ön taraftan yırtılmış ise,
kadın doğru söylemiş, o ya­ J lS _ 9 j j j J v 3 4 .,<3 o. 9 O L 5 ^ ^ ’ c r® J -® J o « -9
lancılardandır."
fe k e z e b e t m in d ü b ü r in ku d d e k a m ış u h û v e in k â n e m in e Ik â z ib m vehüve fe ş a d e k a t
27. "Yok eğer gömleği arka
kadın yalan y ır t ıl­ kadın doğru
taraftan yırtılmış ise, kadın arka taraftan gömleği Yok eğer ise yalancılardandır o
söylemiş mış söylemiş
yalan söylemiş, bu ise doğ­
ru söyleyenlerdendir."
28. Gömleğinin arka taraf­
m in k e y d ik ü n n inn e h û k â le m in d ü b ü r in k u d d e k a m ış a h û fe le m m â raa m in e ş ş â d ik ın vehüve
tan yırtıldığını gördüğünde,
siz kadınların hilelerin­ yırtıldı­
"Anlaşıldı, bu siz kadınla­ bu dedi arka taraftan Gömleğinin gördüğünde doğru söyleyenlerdendir bu ise
den biri ğını
rın hilelerinden biri! Şüp­ E

hesiz sizin hileniz, çok bü­


yüktür!" dedi.
in n e k i liz e m b ik v e s te g fin 'a n h âzâ e 'r id y û s ü fü 'a z ım k e y d e k ü n n e inne
29. (Adam), "Yûsuf! Sakın
(kimseye) Şü^
bundan (kimseye) bahset­ Çünkü sen günahına tövbe istiğfar et Sakın bundan Yûsuf çok büyüktür sizin bileniz
bahsetme
me. Sen de kadın, günahı­
na tövbe istiğfar et! Çünkü
sen, büyük günahkârlardan
oldun!" dedi. tü r â v id ü m ra e tü l'azızi f î Im e d ın e ti n is v e tü n v e k â le m in e Ih â tiîn künti
yararlanmak bazı ka­
30. Şehirde bazı kadınlar, Ulu kişinin hanımı Şehirde dediler büyük günahkârlardan oldun
istemiş dınlar
"Ulu kişinin hanımı delikan­
lısının kendisinden, erkek­
liğinden yararlanmak iste­ <* ) ' 1
miş, ona olan aşkından yü­ in n â le n e râ h â f ı d a lâ lin m m ü b in t e d ş e g a fe h â h u b b â 'a n n e fs ih fetahâ
ona olan aşkından yüreğinin zarı
reğinin zarı çatlamış! Karı Kan besbelli çıldırmış kendisinden delikanlısının

besbelli çıldırmış!" dediler.


y y i . y
y j OJ yu>
YrA 238 Sûre:12 (Yûsuf, 31-37)

31. Kadın onların bu gizliden


gizliye dedikodularını duyun­
ca, onlara bir davetçi gön­
k ü lle v â h id e ö n m ! v e â te t knOttekeenvŞIehünnö v e e 't e d e t i ile y h in n e | e r s e le t b im e k r ih in n e fe le m m â s e m i'a t derdi, onlara dayalı döşeli
.. ; dayalı i , i bir sofra ha- ı „ i birdavetçi ; gizliden gizliye bir sofra hazırladı, onlardan
her birine duyunca
I döşeli ; i zırladı I i gönderdi 1 dedikodularını
her birine birer bıçak verdi.
Delikanlıya, "Haydi, onların
yanına gir!" dedi. Onu görür
e y d iy e liü n n e i v e k a tta 'n e I ekbem eh îfe le m m â ra e y n e h ü i 'a le y h in n ! h ru c | v e k â le ti | s ik k in e n v m in h ü n n e görmez, hepsi onu büyüttü­
hepsi onu ler, şaşırıp kaldılar, ellerini
ellerini | doğradılar ve I Onu görür görmez I onların yanına gir dedi I birer bıçak onlardan
büyüttüler doğradılar ve "Allah'a yemin
olsun ki, bu bir insan değil!
Bu, ancak değerli bir melek
olabilir!" dediler.
llez; lü m tü n n e n ' fe z â lik ü n n e i k â le t m e le k ü n k e r m | illâ in h â z â îb e ş e r â ;h â z â m â ; h â ş e lillâ h i v e k u ln e
32. "Bu gördüğünüz delikanlı,
değerli bir melek an­ denil Allah'a yemin ^ ^
beni kınayıp eleştirdiğiniz dedi Bu bir insan | bu beni hakkında kınayıp eleştir­
nüz delikanlı olabilir cak “ ®9'' olsun ki i
^ t diğiniz, benim kendisinin (er­
o. y
A.J 0^1 L o J - * - İ j ^ O -^ S p .[o K * 4 u.aj A jJ j l j jX I j 4 ^ kekliğinden) yararlanmak is­
teyip de onun kendisini ko­
le y ü s c e n e n n e mâ âmüruhC v e le îlle m y e f'a l fe s te 'ş a m 'a n n e fs ih : ! v e le k a d r â v e d tü h û i fı h
ruduğu kişi! Eğer o, benim
kesinlikle hapse onun kendisini benim kendisinin hakkın­
benim emrimi Eğer o yapmazsa yararlanmak isteyip de emrimi yapmazsa, kesinlikle
atılacak koruduğu kişi (erkekliğinden) da
E ^ hapse atılacak ve aşağılan-
mışlardan olacak!" dedi.
33. "Ey Rabbim! Hapisha-
m im m â y e d 'û n e n î ile y h île y y e e n a b b iı s^nü ra'öbı tâ re T rrm e ^ IŞ tfırı •M eyeİK âyes'rrr, ■pfö, haz'a w )a ;ıa treoi da­
daha
Hapishane
Ey dedi aşağılanmışlardan ve olacak
vet ettikleri fiilden daha
onların beni davet ettikleri fiilden bana
sevimlidir İRabbim!
sevimlidir. Eğer onların
tuzaklarını benden uzak­
laştırmazsan, ben onların
fe s te c â b e m in e Ic â h ilîn Iv e e k ü n m ; ile y h in n e : eşbü Ik e y d e h ü n n e 'a n m v e illâ te ş r if
sevdasına düşer, cahiller­
. i sevdasına i onların tu z a k - 1 den olurum " dedi.
duasını kabul etti cahillerden olurum ben onların I ,3 ^^, | benden Eğer uzaklaştırmazsan
34. Bunun üzerine Rab-
ı>
•"• y y "
\ ey y bi onun duasını kabul etti,
Ij u ^ ^ ^ I I s i^ 4 İ I^ onların tuzaklarını kendi­
sinden uzaklaştırdı. Şüp­
m im be'cJi m â ra e v ü |le h ü m b e d â |sü m m e | l'a lîm | s s e m 'u iinneli. h ü v e ik e y d e h ü n n i'a n h ü fe ş a r a fe jrabbüfiı|lefiu
hesiz O, her şeyi işiten, her
onların tuzak­
gördükleri halde | onlara j I Sonra i her şeyi bilendir | her şeyi işiten Şüphesiz O
larını
uzaklaştırdı i Rabbi^^ şeyi bilendir.
35. Sonra bu kadar delilleri
^ I LoJs j> _ > î J L J û L l S j ILSLi J _ ^ j j gördükleri halde, onlara şu
düşünce galip geldi: Onu bir
innT le h a d ü h ü m â ! k â le fe te y â n j s s ic n e jm e'ahûi v e d e h a le h a ttâ h m I le y e s c ü n ü n n e h ı 1 i fı y â t i süre hapishaneye atsınlar.
i iki delikanlı i Onu hapishaneye ’ bu kadar 36. Onunla beraber hapis­
Ben I Biri i dedi
daha
girmişti bir süre
atsınlar ’ delilleri
haneye iki delikanlı daha
girmişti. Biri, "Ben, rüyam­
j i i â r> ;J . İ P i e - î E p J . p ^ ı j L j \
da kendimi şarap sıkarken
te /k ü lü , h u b z e n I fe v k a ra /s . ehmilü | er.ânî | innî i lâbaru vekâle ; hamrâ e 'ş ir u ! er.tnT görüyorum" dedi. Diğeri
götürdüğü­ kendimi kendimi de, "Ben ise rüyamda ken­
yiyor ekmek ! başımın üstünde Ben ise I Diğeri de | dedi şarap sıkarken
mü görüyorum görüyorum dimi başımın üstünde ek­
£ h
mek götürdüğümü görü­
L o . 5 L x . 'î I J ^ J l_ 3 \ L > | 4 I.J j L j o L â _ L O L jt _ o j- x - J a
yorum, ondan kuşlar yiyor"
dedi. "Bize bunun tabirini
lâ y e / t k ü m â ! k â le m in e Im ü h s in n I n er ke in n â b it e / v lih n e b b i/n â I m in h tt a y r u
Çünkü Bize haber
haber ver! Çünkü biz, seni
Size gelecek dedi iyi ve güzel insanlardan biri olarak | bunun tabirini ondan | kuşlar
biz ver iyi ve güzel insanlardan biri
ı>
y y”
, i olarak görüyoruz" dediler.
L lo u J l o U o l J I İ 4 J L j l l, u J lİ L İ S V I o L İ ^ ^ J L S İ 37. "Size, yiyeceğiniz ye­
mek gelecek, o size gelme­
m im m â 'a lle m e n i z a lik ü m â k a b le e n y y e /tiy e k ü m â b it e / v lih . illâ n e b b e /tü k ü m â tü r z e k â n ih ı ta 'â m ü n
den önce, ben bunun ta­
ben bunun
bana öğrettiklerindendir Bu o size gelmeden önce size haber vereyim yiyeceğiniz yemek birini size haber vereyim.
tabirini
Bu, bana Rabbimin öğret­
tiklerindendir. Çünkü ben,
Allah'a inanmayan toplulu­
k â fir â n I hüm b il h ir a ti jveh ü m ! b illâ h i ! lâ y ü /m in û n e | m ille te kavm il te r a k tü in n î ■ ra b b î ğun dinini terk ettim. Onlar
daima inkâr edenlerdir i ahireti ’ Allah'a inanmayan topluluğun dinini terk ettim t var ya, işte onlar ahireti da­
onlar I ! var ya ben I mm
ima inkâr edenlerdir" dedi»
Sûre:12 (Yûsuf, 38-43) 239

38. "Atalarım İbrahim,


İshak ve Yâkûb'un dini­ e n n ü ş rik e le n â I m â kâne v e y e 'k û b v e is h â k a ib r â h im e m iile te â b â î v e tte b e 'tü

ne uydum. Bizim Allah'a ortak koşmamız Bizim


söz konusu
ve Yâkûb'un ishak İbrahim Atalarım dinine uydum
olamaz
hiçbir şeyi ortak koş­
mamız söz konusu ola­ Ü JI
maz. Bu, bize ve insan­
lara, Allah'ın ihsan ve ik­ e k s e ra n n â s i v e lâ k in n e v e 'a le n n â s i 'a le y n â m in fe d li İlâ h i z â lik e m in ş e y / b illâhi

ramıdır. Ancak insanla­ insanların çoğu Ancak ve insanlara bize


Allah'ın İhsan ve ikra­
mıdır
Bu hiçbir şeyi Allah'a
rın çoğu şükretmezler."
39. "Ey benim hapisha­ a İ I
ne arkadaşlarım! Ayrı y â ş â h ib e y i s s ic n i lâ y e ş k ü rıın
llâ h ü e m i h a y ru n I m ü te fe r r ik û n e e e rb â b ü n m
ayrı birçok tanrı mı daha yoksa
Allah daha iyidir Ayrı ayrı birçok tanrı mı Ey benim hapishane arkadaşlarım! şükretmezler
iyidir yoksa tek olan, her mı?
şeye egemen olan Allah
mı?"
40. "Sizin Onu bırakıp s e m m e y tü m û h â esm âen illâ m in dûn ih T m â te 'b ü d û n e Ik a h h â r Ivâ h id ü
da taptıklarınız, ancak adlandırdığı
bazı isimlerden
ancak Sizin Onu bırakıp da taptıklarınız
her şeye egemen
tek olan
ibarettir olan
sizin ve atalarınızın (tan­
rı diye) adlandırdığı, bazı
3 il t ll o İ o U J lİ '• 'İ l
isimlerden ibarettir. Al­
lah, onların tanrı olduk­ e m e ra |lillâ h illâ in i Ih u k m ü m in s ü ltâ n b ih â llâ h ü m â e n z e le veâbâuküm | e n tü m

ları hakkında bir delil in- emret- Allah'-


m ış t ır in d ir r
ancak Hüküm
i
bir delil
onların
hhakkında
a k k ın d a
Allah indirmemiştir

ve atalarınızın (tanrı
diye)
o ıy e )
dirmemiştir. Hüküm, an­
cak Allah'ındır. O size û 3İ I A 4 p i l ^ İ J I p i l i I î \

kendisinden başkasına
z â llk e iy y â h İllâ î e llâ te 'b ü d û
tapmamanızı emretmiş­ lâ y e 'le m û n e k s e ra n n â s i I v e lâ k in n e j d d in ü Ik a y y im ü
kendisin­ başka­
tir. Doğru ve sağlam din, bilmezler insanların çoğu I Ancak | Doğru ve sağlam din budur
den sına
ta p m a m a n ız ı

budur. Ancak insanların


çoğu bilmezler." j_ > 2 I L o l j I < 0 j >Jv.

41. "Ey benim hapisha­ lâ h a ru ^e e m m â h a m râ |ra b be h û fe y e s k i ehadüküm â te m m â y â ş â h ib e y i s s ic n i


ne arkadaşlarım! Gele­
diğeri | ise şarap i ^slne'" sunacak Sizden biriniz Gelelim Ey benim hapishane arkadaşlarım!
lim rüyalarınıza. Sizden
biriniz efendisine şarap
sunacak, diğeri ise, ası­ 0 o jJ I p I Ij 1 4 ^
lacak, kuşlar başından lle zı f ih i te s te ftiy â n le m ru k u d iy e m ir r a /s ih tt a y r u f e te /k ü lü fe y ü ş le b ü
yiyecek. İşte açıklama­ işte açıklamasını istediğiniz konu halloldu başından kuşlar yiyecek asılacak
sını istediğiniz konu hal­
loldu."
0 U 4 İ J I l l p ^ ^ i l U 4 L 'o l ^
42. Bunlardan kurtu­
lacağını zannettiğine, ş ş e y tâ n ü fe e n s d h û 'in d e r a b b ik z k ü rm m in h ü m â ennehû nâcinm lille z î z a n n e vekâle

"Efendinin yanında ben­ Şeytan ona unutturdu Efendinin yanında benden bahset Bunlardan kurtulacağını zannettiğine dedi

den bahset!" dedi. Şey­


tan ona, efendisinin ya­
nında Yûsuf'tan bahset­
e ra innT Im e lik ü v e k â le b id 'a s in in f î s s ic n i fe le b is e z ik ra rabbihı
meyi unutturdu, o da yıl­ bir gün şöyle efendisinin yanında
larca hapishanede kaldı. görüyorum Ben Kral
dedi
o da yıllarca hapishanede kaldı
bahsetmeyi

43. Kral, bir gün şöy­ ^ X I X I X X < X ° X X » X X I ^ ® X S > X . I X „ I X x X X “ X

le dedi; "Ben, rüyamda L *u u L j j - > Ij 1—> ~ ^ o i j S->

yedi semiz ineği yedi za­ v e ü h a ra y â b is â t v e s e b 'a s ü m b ü lâ tin h u d r in v s e b 'u n 'ic â fü n v y e /k ü lü h ü n n e s e b 'a b e k a r â tin s im ân iny
yıf ineğin yediğini, bir de diğer yedi kuru başak bir de yedi yeşil başakla yedi zayıf ineğin yediğini rüyamda yedi semiz ineği
yedi yeşil başakla diğer
yedi kuru başak görü­ >01^ > o x>

yorum. Ey ileri gelenler!


o
i 1
J ^ ^ 1 5UJI U x l 14
Eğer siz rüya tabir edi­ te 'b ü r û n lir r u /y â in k ü n tü m f î r u /y â y e e ftû n î y â e y y ü h e Im eleü

yorsanız, bana bu rüya­ tabir ediyorsanız rüya Eğer siz bu rüyamı bana tabir edin Ey ileri gelenler!
mı tabir edin!"
T i • 240 Sûre:12 (Yûsuf, 44-52)

44. "Bunlar, karmakarışık


p \ 3
hayallerdir. Biz, hayallerin
' " ' ' ' ^ \ ' fi tabirini bilmeyiz" dediler.
lle z n e c â v e k â le b i'â lim in b ite /v ıli le h lâ m i nehnü vem â e d g â s ü e h lâ m k â lü
45. O ikisinden hapishane­
hapishaneden I ve I Bunlar, karmakarışık
kurtulmuş olanı
dedi bilmeyiz hayallerin tabirini Biz
I değiliz I hayallerdir
dediler den kurtulmuş olanı, nice
zaman sonra (Yûsuf'u) ha­
tırladı ve "Ben, size onun
tabirini haber vereyim, beni
e y y ü h â ş ş id d ık u y û s ü fü fe e rs ilû n b ite /v ılih ı iü n e b b iü k ü m i e n e be'de üm m etinVâddekerai m in h ü m â hemen gönderin!" dedi.
size haber nice zaman ; (Yûsuf'u)
ey sadık dost Yûsuf beni hemen gönderin onun tabirini Ben O ikisinden 46. "Yûsuf, ey sadık dost!
vereyim sonra ' hatırladı ve
içinde yedi semiz ine­
o *
' ‘ ^ ' i ' ^ ' l ' ği yedi zayıf ineğin yediği,
ç X * bir de yedi yeşil başakla di­
v e s e b l s ü m b ü lâ tin h u d r in v s e b 'u n I c â fü n v |v e /k ü lü h ü n n e i f ı s e b 'i b e k a r â tin s im â n in y , e ftin â ğer yedi kuru başağın bu­
bir de yedi yeşil başakla yedi zayıf ineğin i
i
yediği

İçinde yedi semiz ineği
i
[bize tabir et lunduğu rüyayı bize tabir
'i et. Umulur ki ben, insanla­
ra (ikna edici bir cevapla)
Û > J > 5 jü ® ö > d j4 ;4 ju L İ^ ıİJ i ^ o i_ i.jb :;J .ıS dönerim de (senin değeri­
te z r a 'û n e I (<âle le 'a lle h ü m y e 'le m û n ilâ n n â s i e r c ıu le 'a lir ! v e ü h a ra y â b is â til
ni) bilirler."

ekeceksiniz Şöyle dedi (senin değerini) bilirler insanlara dönerim de


Umulur ki diğer yedi kuru başağın bulun- 47. Şöyle dedi: "Arka arka­
ben duğu rüyayı
ya yedi yıl ekeceksiniz. Bi­
raz yiyeceğinizden başka,
p 0 ö J lJ U L L . İ 4 5 V IX !4 l i b h ^
biçtiklerinizi başağında bı­
sümmei k a lile n m m im m â te /k ü lû n I illâ i f ı s ü m b ü lih î ; fe z e rû h ü i fe m â h a ş a d tü m i deebâ s e b 'a s in in e rakınız." l
Sonra Biraz yiyeceğinizden başka başağında bırakınız biçtiklerinizi
Arka
yedi yıl
48. "Sonra onun ardından
arkaya
yedi kurak yıl gelecek, bi­
raz saklayacağınızın dışın­
D VI <>4 U J İI^ ^
da, önce biriktirdiklerinizi
k a lile n m m im m â tü h ş in û n ; illâ |lehünnejmâ kaddem tüm ı y e /k ü ln e s e b 'u n ş id â d ü n y m im b e 'd i z â lik e y e /t' yiyip götürecek."

biraz saklayacağınızın
dışın- j onlar önce biriktirdik- i yiyip götü-
yedi kurak yıl onun ardından gelecek
49. "Sonra onun arkasın­
da I için terinizi I recek
dan, halkın sıkıntıdan kur­
t
tulacağı bir yıl gelecek,
(elde ettikleri ürünleri) sı­
v e jâ le | v e fıh i y e 'ş irû n nnasu yügâsü 'â m ü n fîh i j m im b e 'd i z â lik e | y e /tı j süm m e
kacaklar."

dedi (elde ettikleri ürünleri) sıkacaklar halkın


sıkıntıdan
bir yıl onun arkasından
50. Bunu duyan kral, "Onu
j gelecek Sonra
kurtulacağı
bana getirin!" dedi. Elçi
ona gelince, "Efendine dön
de, ellerini kesen kadınların
m â b â lü n n is v e ti fe s e lh ü ilâ ra b b ik e r c i' k â le rra s û lü fe le m m â c â e h u ı b i h ; /tû n . Im e lik ü
maksatlarının ne olduğunu
ladınların maksatlarının ne ona sor ona sor bakalım. Şüphesiz
Efendine | dön de dedi } Elçi ona gelince ! Onu bana getirin |
olduğunu bakalım Rabbim, onların hilelerini
o i çok iyi bilendir" dedi.
51. Kral, kadınlara,
iz râ v e c ftü n n e m â h a ttJ ü k ü n n e kâ le 'a h m b ik e y d ih in n e i ra b b , i i n n e e y d iy e h ü n n II â tı k a tta 'n e
"Yûsuf'un (erkekliğinden)
yararlanmaya Şüp­ yararlanmaya kalkıştığı­
maksadınız neydi? dedi çok iyi bilendir onların hilelerini Rabbim ellerini kesen
kalkıştığınızda hesiz nızda, maksadınız neydi?"
dedi. "Allah'a yemin ol­
sun ki, biz onun hakkın­
da bir kötülük bilmiyoruz!"
m r a e tü l'a z zi | k â le ti m in s û / i 'a le y h i i m â 'a lim n â I h â ş e lillâ h i i k u ln e I y û s ü fe 'a n n e fs ih
dediler. Ulu kişinin hanımı,
biz onun Allah'a yemin
Ulu kişinin hanımı dedi bir kötülük bilmiyoruz dediler Kral, kadınlara, Yûsuf'un "Şimdi gerçek ortaya çıktı.
hakkında olsun ki
j > Evet, ben, onun kendisin­
o - U A u.ij o - ff- L j j j l j LS Î v 3 U I den (erkekliğinden) yarar­
lanmak istedim, muhakkak
le m in e şşâdijsin veinnehû 'a n n e fs ih i i r â v e d tü h û I enâ Ih a k k u haşhaşa lâ n e o sözü doğru olanlardan­
yararlanmak Evet, dır" dedi.
sözü doğru olanlardandır muhakkak onun kendisinden gerçek ortaya çıktı | Şimdi
istedim ben
^ O
y o ^
o ^ ^ ^ -r . . 1 52. (Yûsuf, şöyle dedi:)
"(Ulu kişi) şunu bilsin ki
ben, gıyabında ona ihanet
k e y d e Ih â în m lâ y e h d ı | llâ h e ; v e e n n e b iig a y b i I le m e h u n h ü i enm 1 liy e 'le m e : z .ılik e etm edim . Gerçekten A l­
b a şa rı^u la ştır- | ona ihanet lah, hainlerin hilesini başa­
hainlerin hilesini gıyabında ben j bilsin ki ı şunu
etmedim
rıya ulaştırmaz."
Sûre: 12 (Yûsuf, 5 3 -6 3 ) 241 Y i \

53. "Ben, nefsimi temize


de çıkarmam. Çünkü ne­
fis, daima kötülüğü emret­ g a f û r u r | ra b b ' jin n e ra b b î m â ra h im e I illâ I b is s û i leemmâratümi n n e fs e in n e i n e fs î i v e m â ü be rriü
çok bağış­ merhamet dışın­ daima kötü­ emretmek­ Ben, temize de çıkar­
mektedir. Rabbimin mer­ Rabbim Çünkü tabbimin nefis Çünkü
layan ettiği dadır lüğü tedir nefsimi mam
hamet ettiği bunun dışın­ . £
♦♦ ® •fi
dadır. Çünkü Rabbim, çok d il JLXJ I O ^ j j Lj fv i- ■J
bağışlayan, çok acıyandır."
in n e k e i k â le |felem m â kelle m eliu j lin e fs î e s te h liş h ü b ih î /t û n , Im e lik ü | v e k â le ra h m
54. Kral, "Onu, bana ge­
tirin, onu kendime tah­ Sen dedi j Onunla konuştuğunda kendime onu tahsis edeyim Onu bana getirin Kral dedi çok acıyandır
sis edeyim!" dedi. Onunla
konuştuğunda, "Sen bu­
gün yanımızda bir makam
mevki sahibi, güvenilir bi­ h a fız u n 'a lâ h a z â în i le rd c 'a ln ı i k â le em m ! m e k in ü n I le d e y n â iyevm e
Çünkü I
i güveniiir bir makam
risin!" dedi. iyi korur yeryüzünün hazineleriyie Beni görevlendir i dedi yanımızda bugün
ben 1 birisin mevki sahibi
55. "Beni, yeryüzünün hâ­
zineleriyle görevlendir.
Çünkü ben iyi korur, iyi bi­
lirim!" dedi. n ü ş ıb ü haysü yeşâ/ m in h â yetebevveü f î le rd liy û s ü fe m ekkennâ vekez.Ş like 'a lım
makam
56. işte bu şekilde Yûsuf'a veririz isterse Neresinde yeryüzünde Yûsuf'a iyi bilirim
tutuyordu
yeryüzünde egemenlik 1o

verdik. Neresinde ister­


se, makam tutuyordu. Biz
h a y ru l v e le e c r u lâ h ira ti e c ra Im ü h s in ın v e lâ n ü d i'u m e n neşâü b ira h m e tin â
rahmetimizi, dilediğimize
daha
veririz, iyilik edenlerin ec­ hayırlıdır
Ahiret ecri İyilik edenlerin ecrini de boşa çıkarmayız dilediğimize Biz rahmetimizi

rini de boşa çıkarmayız.


57. Ahiret ecri, iman eden
ve takva yolunu tutanlar
'a le y h i fe d e h a lû ih v e tü y û s ü fe vecâe v e k â n û y e tte k û n lille z n e cim enû
için elbette daha hayırlıdır.
Onları hemen
yanına girdiler Yûsuf'un kardeşleri çıkageldiler ve takva yolunu tutanlar için iman eden
58. Yûsuf'un kardeşleri çı­ tanıdı

kageldiler, yanına girdiler.


Onları hemen tanıdı. Onlar
ise onu tanımıyorlardı.
b ie h ille k ü m /t û n ı I k â le 1 b ic e h â z ih im v e le m m â c e h h e z e h ü m m ü n k ir u n leh u jveh ü m
59. Onların yüklerini tama­
kardeşinizi Bana getirin dedi 1 Onların yüklerini tamamen hazırladığında tanımıyorlardı onu jOnlar ise
men hazırladığında, "Ba­
na, babanızdan olan kar­
deşinizi getirin! Görüyor­ ^ |U o >LkJ I l j Î 5 J4-SJI j j I ^ 1 o j vf
sunuz ya, ben ölçeği tam fe ille m te /t û n . h a y ru Im ü n z ilın veene | Ik e y le Û fî e n n î | e lâ te r a v n e m in e b küm
ölçüyorum, ben konukse­ ölçüyo­
Eğer bana getirmezseniz konukseverlerin en iyisiyim ben i ölçeği ben Görüyorsunuz ya babanızdan olan
verlerin en iyisiyim!" dedi. rum

60. "Eğer onu bana ge­


tirmezseniz, artık benden
size bir ölçek (bile gıda) v e in n â le fâ 'ilü n e b â h ü i 'a n h ü s e n ü r â v id ü i k â lû v e lâ te k r a b u n in d î le k ü m k e y le fe lâ biti
yok, bana yaklaşmayın!" baba-
bunu her halde yaparız Onu almaya çalışırız j dediler bana yaklaşmayın artık benden size bir ölçek yok onu
sından !
61. "Onu, babasından al­
maya çalışırız, bunu her
halde yaparız" dediler.
62. Uşaklarına, "Sermaye­ le 'a lle h ü m y e 'rifû n e h â f ı r ih a lih im b id â 'a te h ü m c 'a lû lifity â n ih i v e k â le

lerini, yüklerinin içine koyu­ anlarlar yüklerinin içine Sermayelerini koyuverin Uşaklarına dedi
verin! Belki ailelerine dön­
düklerinde, anlarlar belki
yine gelirler" dedi.
63. Bu şekilde babaları­ k â lû 1 ilâ e b ıh im fe le m m â ra c e 'û le 'a lle h ü m y e r c i'u n ilâ e h lih im izâ n kale b û

na döndüklerinde, "Ey ba­ dediler Bu şekilde babalarına döndüklerinde belki yine gelirler Belki ailelerine döndüklerinde
bamız, artık bize bir ölçek
(bile gıda) verilmeyecek, 00 Ü llls j ü j Ü Lİ.I iL lİ J 4 İJ I lL ^ üdq
bu defa kardeşimizi bizim­ ^ '''
le beraber gönder ki ölçüp le h â fiz û n le h ü v e in n â n e k te l i ehânâ m e 'a n â fe e rs il | im in n â m ü n i'a yâ ebânâ
alalım, biz onu kesinlikle kesinlikle koruruz onu biz ölçüp alalım
bu defa bizimle
gönder ki [artık bize
verilmeye­
Ey babamız
kardeşimizi beraber cek
koruruz!" dediler.
< -> i ^ *
v.JLtu 6
T i T 242 Sûre:12 (Yûsuf, 6 4 -6 9 )

t
^ )

I
64. "Ben, onun hakkında
fe llâ h ü m in k a b l 'a lâ e h lili j k e m i e m in tü k ü m i illâ I 'a le y tıi i hel â m e n ü kü m ı k â le size hiç güvenir miyim?
Allah daha önce kardeşi konusunda size güvendiğim gibi j j î güvenir miyim? j dedi Meğerki daha önce kar­
deşi konusunda size gü­
I j ^ >5 I^ İÜ IİJ 5 © I jU -iî SİS tü > L İ. vendiğim gibi, (güvenebi­
lirim). Allah, en iyi koruyu­
vecedû m e tâ 'a h ü m | v e le m m â fe te h û e rh a m ü r râ h im in ! v e tiü v e h a y ru n h â fiz a n v
cudur, O, merhametlilerin
gördüler Yüklerini 1 açtıklarında merhametlilerin en merhametlisidir | Oi en iyi koruyucudur en merhametlisidir" dedi.
65. Yüklerini açtıklarında,
sermayelerinin kendileri­
ne iade edildiğini gördü­
b id â 'a tü n â h â zih ı m â nebgî yâ ebânâ k â lû ile y h im ru d d e t ; b id â 'a te h ü m
iade iade i
ler. "Ey babamız! Başka
sermayemiz de İşte Başka ne isteriz! Ey babamız! | dediler kendilerine sermayelerinin
edilmiş edildiğini I ne isteriz! İşte sermaye­
E
miz de bize iade edilmiş,
J 4 İ i j i j I y S ü ü . I 1 yine ailemize gıda getiri­
riz, kardeşimizi de koru­
k e y lü n y y e s îr z â lik e k e y le b e 'ir [ venezdâdü | ehânâ | v e n e h fe z u I e h le n â j v e n e m ıru i ile y n â
kardeşimizi ruz, hem de bir deve yükü
az bir şey Bu hem de bir deve yükü fazla alırız koruruz yine ailemize gıda getiririz bize
de fazla alırız. Bu, az bir şey!"
t s dediler.
e
VI O . J k _ u u j < U )I _ jL o <ü L ^ j I ^ J L â ^
f* - 66. "Hepiniz alıkonulmak
İllâ bihT le te /tü n n e n ı m in e İlâ h i Im e v s ik a n m h a ttâ t ü / t û n i m e 'a k ü m le n ü rs ile h rı k â le dışında, onu bana geti­
dışın
onu bana getireceğiniz Allah adına i bir söz vermedikçe sizinle
onu kesinlikle
dedi
receğiniz hakkında Allah
da göndermem
adına bir söz vermedik­
çe, onu sizinle kesinlikle
jlİS O j ^ S f il j l i l î ü İ-L İ4 ûl
göndermem" dedi. Ona
v e k â le v e k il 'a lâ m â n e k û lü llâ h ü j k â le sözlerini verdiklerinde,
(Onlara şöyle)
vekildir söylediklerimize karşı Allah j dedi sözlerim : Ona verdiklerinde 1 Hepiniz alıkonulmak "Allah, söylediklerimize
dedi
karşı vekildir" dedi.
o f

67. (Onlara şöyle) dedi:


J İ jJ lIİ y I ^ İ I 3J - » JİS ( î r ? 4
"Ey yavrularım! Tek bir
vem â ügm m in e b v â b in m m ü te fe r r ik a h 1 v e d h u lû i m im b â b in v v â h id in v ; lâ te d h u lû i y â b e n iy y e kapıdan girmeyin, farklı
yapamam farklı kapılardan girin j Tek bir kapıdan j girmeyin i Ey yavrularım! kapılardan girin. Allah'ın
sizin için kararlaştırdı­
ğına karşı bir şey yapa­
mam. Hüküm, ancak
fe ly e te v e k k e li v e 'a le y h i t e v e k k e lt | 'a le y h i lillâ h i illâ in i Ih u k m ü m in ş e y / j m in e İlâ h i \ 'a n k ü m
Allah'ındır. Ben, Ona te­
Allah'­
tevekkül etsinler Ona tevekkül ettim j Ben, Ona ancak Hüküm sizin için vekkül ettim. Tevekkül
ındır i“ S S T i
edenler. Ona tevekkül
etsinler."
r-v ç j- ;
68. Babalarının emretti­
'a n h ü m | m â kâne yü gn î ebûhüm i m in h a y s ü e m e ra h ü m v e le m m â d e h a lû Im ü te v e k k ilû n
ği yerden girdiklerinde,
onlar için yapmış olmuyordu Babalarının emrettiği yerden girdiklerinde Tevekkül edenler
o, Allah'ın onlar için ka­
1 rarlaştırdığına karşı bir
fv if jİ J J VI şey yapmış olmuyordu,
bu sadece Yâkûb'un için­
lezû 'ilm ll v e in n e h û k a d flh â f î n e fs i y e 'k û b e h â c e te n illâ m in ş e y in m in e İlâ hi
Şüphe­ kararlaştırdığına karşı deki bir isteği yerine ge­
bir ilim sahibiydi yerine getirmişti Yâkûb'un içindeki bir isteği sadece o, Allah'ın
siz o bir şey tirmişti. Şüphesiz o. Bi­
zim kendisine öğretme­
mizden dolayı bir ilim sa­
v e le m m â d e h a lû lâ y e 'le m û n e k s e ra n n â s i ! v e lâ k in n e ! Ilm â 'a lle m n â h ü
hibiydi. Ancak insanların
'a la y û s ü fe
I A n ra t î kendisine öğret-
çoğu bilmezler.
Yûsuf'un yanına girdiklerinde bilmezler insanların çoğu
I i memizden dolayı
69. Yûsuf'un yanına gir­
diklerinde, kardeşini ya­
$ 0 İS J L Ş l ^ t i j ji- ilâ l 2 l j t İ ’. ü - l j I J I ^ S İ
nına çekti, "Haberin ol­
b im â k â n û y e 'm e lû n fe lâ te b te îs ehûke j enâ mm k â le I ehâhü â v â ile y h i sun, ben senin kardeşi­
sakın yapacaklarına üzülme
senin karde- j
ben
Haberin
dedi kardeşini yanına çekti nim, sakın yapacaklarına
^^^^iniiT^ olsun
üzülme!" dedi.
Sûre: 12 (Yûsuf, 7 0 -7 8 ] 243 T ir
70. Onlara yüklerini ha­
zırladığında, su kabı­
nı kardeşinin yükü içine
e z z e n e sümme f l ra h li e h îh i s s ik â y e te c e 'a le b ic e h â z ih im fe le m m â c e h h e z e h ü m
koydu. Sonra bir görevli,
diye
"Ey kervan! Siz kesinlikle Sonra kardeşinin yükü içine su kabını koydu yüklerini Onlara hazırladığında
bağırdı
hırsızlık e tm iş s in iz !" diye
bağırdı. ıSu I J ıJ ii ı y ı i © o J jLJ
71. Bunlara d ö nd üle r de, in n e k ü m e y y e tü lîe l'îr u | müezzlnün
m âzâ I 'a le y h im ! v e e k b e lû i k â lû le s â rik û n
"N e arıyorsunuz?" d e d i­ kesinlikle hırsızlık etmiş-
Ne Bunlara döndüler de dediler S iz Ey kervan! bir görevli
ler. Siniz

7 2. "K ra lın su kabını arı­


Lj Ij
yoru z, onu g e tire n e bir
d e ve yükü ba h şiş va r! veenâ b ih î v e lim e n câ e ş u v â 'a Im e lik i n e fk id ü k â lû te fk id û n

Ben b u na k e filim !" d e ­ bir deve yükü bahşiş


Ben onu getirene i Kralın su kabını arıyoruz dediler arıyorsunuz
var
diler.
73. "A lla h 'a ye m in olsun j VI ^ S —u JlIJ i— l— j ^_l J I j_ J U j ^
ki, bizim yeryüzünde boz­
f î le rd i lin ü fs id e m â c i/n â le k a d 'a lim tü m te llâ h i k â lû z e 'îm bilil
gunculuk yapm ak için gel­
bozgunculuk Allah'a ye­
m e d iğ im iz i b iliyo rsu n u z, bizim yeryüzünde gelmediğimizi biliyorsunuz dediler kefilim buna
yapmak için min olsun ki
hırsız da d e ğ iliz!" dediler. ^ o S
i tî s

74. "Yalancı çıkarsanız, oj I


bunun cezası ne? (biliyor
k â lû in k ü n tü m k â z ib în fe m â c e z â u h û k â lû v e m â k ü n n â s â rik ın
m usunuz?)" dediler.
dediler Yalancı çıkarsanız bunun cezası ne dediler hırsız da değiliz
7 5 . "(B u s u çu n ) cezası,
(su kabı) kim in yü kü n d e
çıka rsa , o (n u n a lık o n u l­
m ası) onun c e za la n d ırıl­ z z â lim ın n eczı k e z â lik e cezâuh fe tiü v e f , ra h lih ! i m e n v v ü c id e cezâuhû
masıdır. Biz, zalimleri böy­ Biz, zalimleri cezalandınrız böyle
onun cezalan­ onun alı­
yükünde
(su kabı) kimde (B u suçun)
dırılmasıdır konulması çıkarsa cezası
le cezalandırırız" dediler.
s
76. Bunun üzerine kar­ s- L p J
J -
p j ^ ı j 4j j g ıi- P
deşinin yükünden önce,
onların yüklerinden ara­ m in v v i'â i e h îh s te h r a c e liâ summe k a b le v i'â i e h îlii b ie v 'iy e titiim fe bedee
Bunun üzerine kardeşinin yükün­ a ra m a ya
m aya başladı. Sonra onu kardeşinin yükünden onu çıkardı Sonra onların yüklerinden
den önce b aşla d ı
kardeşinin yükünden çı­
kardı. işte. Biz Yûsuf'a ; lİ J û l VI 4 LU JI ^ j J İ L İ I S J^U J o L i U
böyle bir te d b ir uyg ula­
illâ e n y y e ş â e f l d în i Im e lik i e h â liü Iiy e /b u z e m â kâne liy û s ü f k id n â kezâlike
dık. A llah'ın dilem e sin in
bir tedbir
dışında, kralın ceza ka­ dilemesinin dışında kralın ceza kanununda kardeşini almasına imkân yoktu işte, Biz Yûsuf'a
uyguladık
b öyle

nununda, kardeşini a l­
m asına im kân yo ktu . Biz, (3 j - P û M f v i f ' a jj I
dilediğim izi de rece lerle
in y y e s rik k â lû 'aEm v e fe v k a k ü lli zî û lm in m en neşâ/ d e ra c â tin m n e rfe 'u İlâh
yükseltiriz. Her bilgi sa­
hibinin üstü nde bir bilen Eğer 0 çalmışsa dediler bir bilen vardır Her bilgi sahibinin üstünde Biz, dilediğimizi derecelerie yükseltiriz Allah'ın
1
vardır.
77. "E ğer o çalm ışsa,
daha önce kardeşi de e b u lle h û
v e le m y ü b d ih â f i n e fs ih i y û s ü fü fe e s e rra h â m in k a b l fe k a d seraka
ça lm ıştı" dediler. Yûsuf,
dedi I onlara belli etmedi içine Yûsuf bunu attı daha önce kardeşi de çalmıştı
bunu içine a ttı, onlara
belli e tm e d i. "Siz, çok
kötü bir yerdesiniz! A l­ ^1 ^ J ^ l L ^ l 13 I P L 5 0 O ^ ^
lah, ne dediğinizi çok iyi b lm â te ş ifû n e 'le m ü v e llâ b ü ş e rru n m m e k â n â entüm
in n e y â e y y ü tie l'a zizü k â lû
b ilm e k te d ir" dedi. çok iyi çok kötü bir yerde­
var Ey ulu kişi! dediler ne dediğinizi Allah Siz
bilmektedir siniz!
7 8. "Ey ulu kişi! Onun
çok yaşlı bir babası var,
onun yerine içim izden b i­
® ılı isıiLi liiii LİS Ü4İ. Çı u
rini al. Biz, seni iyilik ya­ m in e Im ü h s in ın n e râ k e in n â m ekâneh ehadenâ fe b u z le h û e b e n ş e y h a n k e b 'ra n

panlardan biri olarak gö­ seni görü­


iyilik yapanlardan biri olarak Biz onun yerine çimizden birini al Onun çok yaşlı bir babası
yoruz
rüyoruz" dediler.
i hi Sûre: 12 (Yûsuf, 7 9 -8 6 )
T t 244

J J L Ü f j \ I İ I İ I İ P L İ ^ I İ - İ \S v ı l i b o i ^ i ı S ü L ^ j ı i 79. "Eşyamızı yanında


le z â lim u n ize l in n â I 'in d e h û m e tâ 'a n â m envvecednâ illâ i e n n e /h u z e m e 'â z e İlâ h i I |« le bulduğumuzdan başka­
O başka­ tutup alıkoymak­ sını tutup alıkoymaktan
zulmetmiş oluruz biz yanında Eşyamızı bulduğumuzdan bizi Allah korusun | dedi
zaman sını tan bizi Allah korusun. O za­
t.
man, biz zulmetmiş olu­
^ I J U G -:^ Ij-k L İ. S_ı L i u j L j e ruz!" dedi.
e le m te 'le m û k e b ın jh ü m I kâ le n e c iy y â i h a le ş û | m in h ü fe le m m â s te y e s û 80. Ondan ümidi kestikle­
bilmiyor musunuz? Büyükleri ^öyle dedij fısıldaşarak uzaklaşıp gittiler Ondan ümidi kestiklerinde
rinde fısıldaşarak uzakla­
şıp gittiler. Büyükleri şöy­
le dedi: "Babanızın siz­
u l
den Allah adına söz aldı­
f. y û s ü f m â fe r r a ttü m v e m in k a b lü i m in e İlâ h i jm e v â k a n m 'a le y k ü m , kad ehaze ğını, daha önce de Yûsuf
I
1
Yûsuf hakkında yaptığınız yanlışı daha önce de Allah adına ' söz sizden 1 aldığını Sabanızın
hakkında yaptığınız yanlı­
şı bilmiyor musunuz? Ba­
bam bana izin verinceye
İİ I il ^ 1 J o J , j V I ^ > 4 1J 3
veya Allah hakkımda hü­
vehüvej lî llâ h ü yehküm e ev ebî rr h a tt.ı y e /z e n e le rd a fe le n e b ra h a küm verinceye kadar ben
f, hakkım-
Allah hüküm verinceye veya Babam bana izin verinceye kadar ben buradan ayrılmam
buradan ayrılmam. O, hü­
^ da
küm verenlerin en iyisi­
dir."
81. "Siz, babanıza dönün
bneke 1 in n e yâ ebânâ 1 fe k û lû 1 ilâ e b ık ü m ırcı u h a y ru Ih â k im n ve şöyle deyin: Ey baba­
oğlun inan Ey babamız! ve şöy!e deyin Siz, babanıza dönün hüküm verenlerin en iyisidir mız! inan, oğlun hırsızlık
yaptı. Biz ancak bildiğimi­
i J‘
,^ 4 J l JLJ U i : U s L 3 U J L ^ U . . U s 3
ze şahitlik ediyoruz. Yok­
sa bilinmeyen, görünme­
v e s e li h â fiz ın liig a y b i I vem â künnâ : b im â 'a lim n â : illâ , v e m â ş e h id n â s e ra k yen âlemin koruyucusu
sor âlemin koruyucusu | n ^n T r^Ive n I i bildiğimize L n r a i, i şahitlik ediyoruz I hırsızlık yaptı değiliz!"
82. "Hem içinde bulundu­
^ jjL v a J U |S L U L a3 İ 1 -S -U 9 ğumuz şehre ve kendisiy­
le geldiğimiz kervana sor.
le ş â d ik û n v e in n â ile t i e k b e ln â fih â v e l'îra İle ti k ü n n â fih â Ik a ry e te Biz, gerçekten doğru söy­
gerçekten doğru söy­
lüyoruz
Biz kendisiyle geldiğimiz ve kervana ! Hem içinde bulunduğumuz şehre lüyoruz."
83. (Yâkûb), "Hayır, nefsi­
ö l AÎıl fj^ l iL t A ll ; i - i ÖJ j li niz size, yaptığınız işi süs­
lemiş. (Bana düşen), gü­
e n y y e /tiy e n î llâ h ü 'asâ fe ş a b ru n c e m il e m ra e n fü s ü k ü m le k ü m , s e v v e le t bel i k â le
zelce sabretmektir. Umu­
ma düşen), güzelce s yaptığınız
bana getirir Allah Umulur ki j nefsiniz süslemiş Hayır i dedi
retmektir işi lur ki, Allah, bana onların
hepsini getirir. Şüphesiz
U J L â s jg J S ^ S ^ I S -^ ^ O, her şeyi bilen, işi sağ­
lam yapan ve yaptığında
y â e s e fâ i v e k â le 'a n h ü m v e te v e llâ Ih a k îm r a lim ü i h ü v e Snnehû c e m ra b ih im
hikmet bulunandır" dedi.
Şüphe­
ve Ah dedi Onlardan yüzünü çevirdi hilmet sahibidir her şeyi bilen O hepsini onların
siz 84. Onlardan yüzünü çe­
virdi ve "Ah Yûsuf, ah!"
^ 1 5 1 5 4 Î 4 0 ^ 1 o - J L İ dedi ve üzüntüden göz­
te llâ h i k â lû ! fe h ü v e k e ^ im m in e Ih u z n i 'a y h â h ü
lerine ak düştü. Artık yut­
v e b y e d ç ja t j 'a lâ y û s ü fe
Allah'a ye­ kunup duruyordu.
dediler Artık yutkunup duruyordu ve üzüntüden gözlerine ak düştü Yûsuf, ah!
min olsun ki
85. "Allah'a yemin olsun
ki, hala Yûsuf'u anıp du­
5 L î jS ly î- a
ruyorsun, artık gamdan
te k û n e m in e Ih â lik ın ev h a ttiı te k û n e h a ra ğ a n y û s ü fe t e ft e û te z k ü r u eriyeceksin veya helak
helak olup gideceksin veya artık gamdan eriyeceksin
olup gideceksin!" dediler.
hala Yûsuf'u anıp duruyorsun
86. "Ben, acımı ve üzün­
% 0 tümü yalnızca Allah'a arz
^ M
r e l ^' . İ J < ,7.1 U ' . lX'j ı i
1 ^ ederim. Allah'ın (bildir­
m â lâ te 'le m û n m in e İlâ h i v e e 'le m ü 1 ilâ İlâ h i ve hu zn T bess eşkû 1 in n e m â k â le mesiyle) sizin bilemeye­
Allah'ın (bildir- ceğiniz şeyleri bilirim"
sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim Allah'a ve üzüntümü Ben, acımı arz ederim yalnızca dedi
mesiyle)
dedi.
Sûre:12 (Yûsuf, 8 7 -9 5 ) 245 y io

87. "Ey oğullarım! Haydi,


gidiniz de, Yûsuf ve kar­
deşi hakkında araştırma m irr a v h i İlâ h v e lâ te y e s û v e e h îh i m in y y û s ü fe fe te h a s s e s û zhebû I y â b eniyye
Haydi, gidiniz
yapınız. Allah'ın rahme­ Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz
ve kardeşi
hakkında
Yûsuf araştırma yapınız
de
Ey oğullarım!
tinden ümit kesmeyiniz.
Çünkü Allah'ın rahmetin­
den ancak kâfirler toplu­
mu ümidini keser." 'a le y h i fe le m m â d e h a lû Ik a v m ü Ik â firû n illâ m ir r a v h i İlâ h i lâ y e y â s ü inneh,.
Onun
88. Onun yanına girdik­ yanına
girdiklerinde kâfirler toplumu ancak Allah'ın rahmetinden ümidini keser Çünkü

lerinde, "Ey ulu kişi! Bize


ve ailemize sıkıntı gel­ IİU İS ç I3J L İ
di, değersiz bir serma­ d d u rru v e e h le n â m essenâ y â e y y ü h e l'a z zü kâlû
b ib id â 'a tin m m ü z c â tin v e c i/n â
ye ile de geldik, sen bize
değersiz bir sermaye ile de geldik sıkıntı ve ailemize Bize geldi Ey ulu kişi! dediler
tamam bir ölçüyle gıda
ver, bize biraz da yardım­
da bulun. Şüphesiz Al­ a il J 4 ^ t L İJ J S Ü
lah, sadaka vererek yar­ Im ü te ş a d d ik ın yeczî llâ h e in n e 'a le y n â v e te ş a d d e k Ik e y le le n â fe e v fi
dımda bulunanları ödül­ sadaka vererek yardımda
ödüllendirir Allah Şüphesiz bize biraz da yardımda bulun tamam bir ölçüyle sen bize gıda ver
lendirir" dediler. bulunanları

89. "Siz cahilliğinizde


Yûsuf'a ve kardeşine ne
^'•» JLa Ls»- L j j »i j I A—k.
yaptığınızı biliyor musu­ iz e n tü m c â h ilü n v e e h îh i b iy û s ü fe m â fe 'a ltü m h e l 'a lim tü m k â le
nuz?" dedi. Siz cahilliğinizde ve kardeşine Yûsuf'a ne yaptığınızı biliyor musunuz? dedi

90. "A, a, sen Yûsuf


musun?" dediler. "Ben
Yûsuf'um, bu da karde­
k â lû
şim. Allah, bize ihsan ve llâ h ü ik a d m e n n e vehâzâ y û s ü fü i ene I k â le yûsüf e in n e k e le e n te
İhsan ve ik­
ikramda bulundu. Ger­ Allah
am da bulundu
bu da Yûsuf'um Ben dedi Yûsuf A, a, sen musun? dediler

çek şu ki, kim Allah'tan


korkar ve sabreder­
se, Allah kesinlikle iyilik
e c ra Im ü h s in m lâ y ü d î'u llâ h e fe in n e v e y e ş b ir y e tte k i m eny in n e h û 'a le yn â
edenlerin ecrini yok say­
Allah'tan Gerçek
maz" dedi. yilik edenlerin ecrini yok saymaz Allah kesinlikle ve sabrederse
korkar
kim
şu ki
bize

91. "Allah'a yemin olsun


ki, Allah seni bize üstün
kıldı. Doğrusu biz, büyük k â le i v e in k ü n n â le h â tiîn j 'a le y n â llâ h ü te llâ h i k â lû
bir suç işledik!" dediler. Allah'a ye­
dedi j Doğrusu biz, büyük bir suç işledikl bize Allah seni üstün kıldı dediler
min olsun ki
92. "Bugün size kınama
yok, Allah sizi bağışlasın.
O, merhametlilerin en
merhametlisidir" dedi. e rh a m ü rr â h im in Iv e h ü v e I le k ü m | llâ h ü y e g fir u ly e v m 'a le y k ü m ü te s rîb e

93. "Siz, benim şu göm­ merhametlilerin en merhametlisidir 0 sizi 1 Allah bağışlasın Bugün size kınama

leğimi götürün, onu ba­


bamın yüzüne bırakın da \ o j i J l S İÂ -«
gözü açılsın. Sonra bü­
'a lâ v e c h i e b î fe e lk û h ü hâzâ b ik a m îş î izhebû
tün ailenizle birlikte bana v e /tû n î b e şırâ y e /ti
, Siz,
gelin!" bana gelin gözü açılsın babamın yüzüne onu bırakın da
benim şu
gömleğimi götürün

94. Kervan ayrılıp yola t

koyulduğunda babala­ € > 0 •• \


rı, "Ben, Yûsuf'un koku­ le e c id ü in n i ebûhüm k â le l'îr u v e le m m â fe ş a le ti e c m e 'în b ie h lik ü m
sunu duyuyorum, bana
duyuyorum Ben babaları dedi Kervan ayrılıp yola koyulduğunda Sonra bütün ailenizle birlikte
bunaklık isnad etmeyin"
dedi.
95. "Allah'a yemin olsun ^ İ l i I İ l
ki, sen eski şaşkınlığında le fı d a lâ lik e Ik a d im in n e k e te llâ h i ! ^ lû le v lâ e n tü fe n n id n n rıh a y û s ü fe
devam ediyorsun!" dedi­ eski şaşkınlığında devam ediyorsunl en
Allah'a ye­
dediler bana bunaklık isnad etmeyin Yûsuf'un kokusunu
min olsun ki
ler.
> -> i ^ j>
8 ^ j-4*>
Y 244 Sâre:12 (Yûsuf, W - I 0 3 )

96. M ü jd e c i g e ld iğ in de ,
p j j i l J lS î'_ > ^ Sj : , Ü şl ^ 5 î l X İ l Û Ü g ö m le ğ i yüzüne bırak­
tı, gözleri açılıverdi. "B en,
le k ü m e le m e k u l k â le i b e ş ırâ i 'a lâ vecrtiHİÎ e lk â h û Ib e ş ru fe le m m â e n c â e
size 'A lla h 'ın (b ild irm e s iy ­
gömleği
size demedim mi? dedi gözleri açılıverdi yüzüne Müjdeci geldiğinde le) sizin b ile m e ye ce ğ in iz
bıraktı
şe yle ri b ilirim ' d e m e d im

üııl;3İüüJ^iii:-ıuuÇıyıi©o4İiSvu jiiî^jOiı ^ı m i? " dedi.


97. "Ey babam ız! Bizim
inn a z ü n û b e n â le n â s te g fir yâ ebâ n â k â lû m â lâ te 'le m i n m in e İlâ h i e 'le m ü mm
günahlarım ızın ba ğ ışlan ­
Bizler günahlarımızın Bizim tövbe istiğfar
ger­ bağışlanması Ey babamız! dediler sizin bilemeyeceğiniz şeyleri ^y|e| bilirim Ben m ası için tö v b e is tiğ fa r
için ediver
çekten
I Cı i ^
e d ive r. Bizler g e rçe k te n
büyük bir suç iş le d ik !" d e ­
diler.
r ra h ım ig a fû r u I h ü v e innehû ra b b î le k ü m s e v fe e s te g fir u i k â le k ü n n â h â tiın
98. "S izin için R abbim e
Gerçek
çok acıyandır çok bağışlayan O ^abbime Sizin için tövbe istiğfar edeceğim dedi büyük bir suç işledik tö v b e is tiğ fa r e d e ce ğ im .
şu ki
G erçek şu ki, O, çok ba­
^ 0
^ 1 o l >->,<3-0 l/ l iû l J Iİ5 ğ ışlayan, ço k acıya nd ır"
dedi.
in ş â e llâ h ü m iş ra d h u lû v e k â le ile y h i e b e v e y h i a va 'a lâ y û s ü fe fe le m m â d e h a lû
99. Y û su f'u n yanına g ir­
cucakladı,
Allah'ın izniyle Mısır'a girin dedi anne babasını Yûsuf'un yanına girdiklerinde d ikle rin de , anne babasını
sarıldı
kucakladı, sarıldı, "M ıs ır'a
A lla h 'ın izniyle e m n iy e t ve
huzur için d e g irin !" dedi.
hâzâ y â e b e ti | v e k â le süccedâ le h û v e h a rrû 'a le l'a rş i ebeveyhi I v e ra fe 'a â m in m
100. A n n e babasını ta h tın
selamlama hepsi Anne
işte bu Ey babacığım! dedi yaptılar tahtın üzerine ^babasın, yıkardı
secdesi ona üzerine çıkardı, hepsi ona
s e la m la m a se cd e si ya p ­
lis £ ı^ ^ 3 I S ^ i- tıla r, "Ey ba b acığ ım ! işte
I I
bu, daha ö n ceki rüyam ın
iz e h ra c e n ı bî vekad ehsene hakkâ ra b b i k a d c e 'a le h â j m in k a b lü | te / v ilü r u /y â y e
y o ru m u d u r. G erçekten
çünkü beni çıkardı bana ihsanda bulundu gerçek Rabbim j Gerçekten onu kıldı I daha önceki I rüyamın yorumudur R abbim , onu g e rçe k kıldı.
R abbim , bana ihsanda bu ­
lundu, çünkü beni h a p is­
^y> o '
te n çıkardı, şe yta n b e n im ­
beynî ş ş e y tâ n ü m im b e 'd i e n n e ze g a m in e Ib e d v i | b ik ü m | vecâe m in e s s ic n i le ka rd e şle rim in arasını
buraya
benimle şeytan bozduktan sonra çölden sızı hapisten b ozd ukta n sonra sizi ç ö l­
getirdi
. t 1> ^ -'is
den buraya g e tird i. Ş ü p ­

j^JiJI S İ'Ö IİL İJ ••

^)
hesiz R abbim , d ile d iğ in e
ço k lü tu fkâ rd ır. G erçek şu
ra b b i Ih a k ım l'a lîm ü h ü v e innehû lim â y e ş â / ie tîfü l ra b b ı in n e v e b e y n e ih v e b ki O, çok iyi bilen, işi sa ğ ­
Ey Rab­ Gerçek çok !ütuf- Şüp­ lam yapan ve yaptığında
hikmet sahibidir çok iyi büen O düediğine Rabbim kardeşlerimin arasını
bim! şu ki kârdır hesiz
h ik m e t b u lu n an d ır" dedi.

101. "Ey R abbim ! Sen,


bana e g e m e n lik ve rd in ,
s s e m â v â ti fâ tir a m in t e / v ili le h â d ıs v e 'a lle m te n ı m in e Im ü lk i k a d â te y te n î bana olayların y o ru m la n ­
Sen, göklerin yaratıcısısın olayların yorumlanmasını bana öğrettin egemenlik Sen, bana verdin m asını ö ğ re ttin . Sen, g ö k­
lerin ve ye rin yaratıcısısın.
Sen, dünyada ve a h ire t­
U _A İ Vls L 4 İ İ J I j ö -iı te b e n im ko ru yu cu m sa n .
v e e lh ik n i m ü s lim e n v te v e ffe n ı v e lâ h ira h fî ddünyâ v e liy y î e n te v e le r d i Benim canım ı M ü s lü m a n
Müslüman benim kor- o la ra k al, beni salih ku lla ­
beni arasına koy Benim canımı al ve ahirette dünyada Sen ve yerin
olarak uyucumsun
rının arasına ko y."
c
102. Bu, sana va h iyle b il­
^ ı j U s ^ 1 J ü 3 e
d ird iğ im iz b ilin m e ye n , g ö ­
le d e y h im v e m â k ü n te I ile y k n û h ıh i 1 m in e m b â i ig a y b i z â lik e b lş ş â llh ın rü n m e ye n dünyanın ha-
sen yanla­ vahiyle bildirdi­ bilinmeyen, görünmeyen dünyanın b e rle rin d e n d ir. Y oksa iş­
değildin sana Bu salih kullannın
rında ğimiz haberlerindendir
le rin e ka ra r ve rip h ilelerini
ku ra rla rken sen yanlarında
d e ğ ild in .
b im ü /m in ın v e le v h a ra ş te e k s e ru n n â s i vem â v e h ü m y e m k ü ru n e m ra h ü m i iz e c m e 'ü 1 0 3 . Sen ne kadar hırslı
Sen ne kadar hırslı Yoksa olsan da, insanların çoğu
mümin insanların çoğu değildir hilelerini kurarlarken karar verip
olsan da işlerine
m ü m in d e ğ ild ir.
S û re ;l2 (Yûsuf, 1 0 4 -1 1 1) 247 YİV

104. Üstelik buna karşı­


lık olarak onlardan bir üc­ ı
V I SİS o l
ret, istemiyorsun. O, an­ v e k e e y y in lil'â le tm n z ik r u l illâ in h ü v e m m ecr 'a le y h i v e m â te s e lü h ü m
cak bütün âlemlere ilahi ilahi bir Üstelik buna
nice bütün âlemlere ancak O bir ücret onlardan istemiyorsun
bir uyarıdır. uyarıdır karşılık olarak
1
105. Göklerde ve yerde
nice ayetler vardır ki, on­
lardan yüzlerini çevirip m ü 'r id u n 'a n h â ; vehüm i 'a le y h â I y e m ü rrû n e i v e le r d i f î s s e m â v â ti I m in âyetin
yanlarından geçerler. ayetler vardır
yüzlerini çevirip onlardan onlar iken yanlarından geçerler ve yerde Göklerde
ki
106. Onların çoğu, Allah'a
ortak koşmaksızın iman
etmezler.
e n te /t iy e h ü m e fe e m in û illâ v e h ü m m ü ş r ik tin b illâ h i I e k s e ru h ü m | v e m â y ü /m in ü
107. Allah'tan onların tü­
onların tümünü gelme- |
münü sarıp kuşatacak bir sinden i
emin mi oldular? ortak koşmaksızın Allah'a i Onların çoğu iman etmezler
azabın gelmesinden veya
onlar farkında olmadan kı­
yametin ansızın kendileri­
ne gelivermesinden emin ku l lâ y e ş 'u ru n i v e h ü m Ibe9tetenvj s s â 'a tü ı t e /t iy e h ü m ü ev m in 'a z â b i İlâ h i g â ş iy e tü n m

mi oldular? kendilerine geli­


De ki farkında olmadan onlar I ansızın | kıyametin veya ı Allah’tan bir azabın Isarıp kuşatacak!
vermesinden
108. De ki: "İşte bu, be­
nim yolum, açık bir deli­
le dayanarak Allah'a da­
v e s ü b h â n e İlâ h i v e m e n i tte b e 'a n î ena 'a lâ b e ş ira tin İlâ İlâ h i e d 'ü s e b îir hâzihi
vet ederim: ben ve bana
Allah'ı her türlü eksiklikten davet ede­
uyanlar. Allah'ı her tür­ ve bana uyanlar ben açık bir delile dayanarak Allah'a
rim
benim yolum işte bu
uzak tutarım
lü eksiklikten uzak tuta­
rım, ben müşriklerden de­
ğilim."
nûhî ric â le n n 1 İllâ m in k a b lik e v e m â e rs e l nâ m in e Im ü ş r ik n ! enâ |
109. Biz, senden önce de
(peygamber olarak) çeşit­ vahiy verdiğimiz erkekleri ancak Biz, senden önce de gönderdik müşriklerden ben değilim

li memleketlerden ancak
kendilerine vahiy verdiği­
miz erkekleri gönderdik.
Yeryüzünde gezip dolaş­ kâne k e y fe fe y e n z u r û f î le rd i e fe le m y e s ırû m in e h li Ik u râ ile yh im
(peygamber olarak) çeşitli
mıyorlar mı ki, onlardan olduğunu nasıl görsünler Yeryüzünde gezip dolaşmıyoriar mı ki
memleketlerden
kendilerine
öncekilerin sonlarının na­
sıl olduğunu görsünler?
Ahiret yurdu, elbette ko­
runanlar için daha hayırlı­ e fe lâ te 'k ilü n lille z ın e tte k a v h a y ru l v e le d â r u lâ b ir a ti lle z in e m in k a b lih im 'â k ib e tü

dır. Hala aklınızı kullanma­ Hala aklınızı kullanmaya­ daha hayır­


elbette korunanlar için Ahiret yurdu onlardan öncekilerin sonlarının
cak mısınız? lıdır
yacak mısınız?
110. Nihayet peygamber­
ler, (onların iman etme­
lerinden) ümit kestikle­ n e ş ru n â : câehüm e n n e h ü m k a d k ü z ib û vezannû rru s ü lü izâ s te y e s e h a ttâ
(onların iman etmelerinden)
rinde, kendilerinin yalan­ yardımımız onlara geldi 1 kendilerinin yalanlandıklarını zannettiklerinde peygamberier Nihayet
ümit kestiklerinde
landıklarını zannettiklerin­
de, onlara yardımımız gel­
di, dilediğimiz kurtarıldı. ^ y y ^
Günahkârlar topluluğun­ le k a d k â n e 'a n i Ik a v m i Im ü c rim ın b e /s ü n â v e lâ y ü r a d d ü m en neşâ/ fe n ü c c iy e

dan bizim azabımız geri Gerçekten Günahkârlar topluluğundan bizim azabımız geri çevrilmez dilediğimiz kurtanidı
çevrilmez.
111. Gerçekten akıl sa­ j ^ û li" U v j U J V I J j V S J
hipleri için onların kıssa­ t t y y ,

larında bir ibret vardır. Bu, te ş d i ka v e lâ k ln y ü fte r â h a d ıs e n y I m â kâne i liû lî le lb â b 'ib r a tü l f î k a ş a ş ih im


onaylayıp bir ibret
uydurulabilir bir söz değil­ Ancak o 'Bu, uydurulabilir bir söz I değildir akıl sahipleri için
vardır
onların kıssalarında
doğrulayan
dir. Ancak o, kendinden
*
öncekini onaylayıp doğru­ ' . i * o : ^ \ ~ y ° y y ^ > y . „ y O ' y y O y .11
layan, her şeyi açıklayan,
iman edecek bir toplu­ y ü /m in û n lik a v m in y v e ra h m e te l vehüden k ü lli ş e y ln v v e te fe d e lle z b e y n e y e d e y h i

luk için bir rehber ve rah­ bir topluluk


iman edecek ve rahmettir bir rehber her şeyi açıklayan kendinden öncekini
için
mettir.
S û r e :1 3 (R a 'd ,l-5 )

13. RA'D SÛRESİ


Âj I û j j o j I j ız J -3 j  -k -S L e J uS’ I Bj j - lo Mekke döneminde in­
miştir. 43 âyettir.
RA'D RA'D SURESİ Rahmân ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla.
1. Elif, lâm, mîm, râ. işte
bunlar, o kitabın ayetle­
rra h ım llâ h ir ra h m â n i b is m i
ridir. Rabbinden sana in­
ve Rahîm ■ Rahman olan Allah'ın ismiyle dirilen, gerçeğin ta ken­
5 i- disidir. Ancak insanların
çoğu, iman etmezler.
2. Allah, gördüğünüz
e k s e ra n n â s i v e lâ k in n e Ihakku m ir ra b b ik e i ile y k e vellezT ü n z ile /ly â tü Ik itâ b tilk e tflâ lIH IİlIH

gerçeğin ta iş te Elif, lâm, gökleri direksiz yüksel­


insanların çoğu Ancak Rabbinden j sana indirilen o kitabın ayetleridir
kendisidir bunlar mîm, râ tendir. Sonra, arşa ege­
menliğini kuran, güne­
şe ve aya boyun eğdir­
stevil summe te ra v n e h â 1 b ig a y ri 'a m e d in s s e m n v â ti llezı ra fe 'a e llâ h ü lâ y ü /m in û n di. Onların her biri, belir­
egemenliğini
yükseltendir Allah iman etmezler
li bir süre akıp gidecek­
Sonra gördüğünüz j direksiz gökleri
kuran tir. O, işleri düzene koy­
b t
yO •f > muş, ayetleri açıklamak­
tadır. Böylelikle siz Rab­
lem ra yüdebbiruj lie c e lin m m ü s e m m â yecr? ıküllüny! v e lk a m e r şşem se v e s e h h a ra 'a le l'a rş i binize kavuşmaya şüp­
O, işleri
düzene
koymuş
belirli bir süre akıp gidecektir her biri ve aya güneşe boyun eğdirdi arşa hesiz ve kesin bir şekil­ i
de iman edersiniz.
3. O, yeryüzünü yayıp
döşeyen, onda dağlar
vece'ale i le rd a lle z m e d d e vehüve | tû k in û n | b ilik â i ra b b ik ü m i le 'a lle k ü m I lâ y â ti y ü fe ş ş ilü
lüphesiz ve kesin
ve nehirler yaratandır.
açıklamak­
jyaratandır yeryüzünü yayıp döşeyen O bir şekilde iman Rabbinize kavuşmaya Böylelikle sız ayetleri Meyvelerin hepsinden
tadır
edersiniz
onda iki çift yaptı. O, ge­
j 9 I3 İ A J I ^ ^ i j j 1- 4 ^ ceyi gündüze bürüyüp
durmaktadır. Muhakkak
yügşî ze vceyn i sneynı fıh â c e 'a le v e m in k ü lli s s e m e râ ti j v e e n h â râ 1 ra v â s iy e fih â
bunda, düşünecek bir
t bürüyüp ve nehirler dağlar onda
iki çift onda yaptı Meyvelerin hepsinden
■naktadır topluluk için ibretler ve
dersler vardır.
û )l j j L ş f e j J ö j
C ti
4. Yeryüzünde birbiri­
Ikita'unmmütecâvirâtünv ; vefî lerdi y e te fe k k e r u n likavminy leıyâtil f ı z .ılik e ir in e n n e h â r ı Meyle ne yakın toprak parça­
Mu-
birbirine yakın toprak parçalan Yeryüzünde vardır düşünecek
bir toplu­ ibretler ve
tunda vardır hak- gündüze jO, geceyi ları, üzüm bağları, ekin­
luk için dersler.
kak ler, çatallı çatalsız hur­
malıklar vardır. Hepsi bir
sudan sulanır. Oysa ye­
b im â in v v â h id yüskâ v e g a y r u ş in v â n in y ş in v â n ü n v v e n e h ılü n v e z e r 'u n v m in e 'n â b in v v e c e n n â tü n m mişlerinde, onların ba­
i 1
Hepsi bir sudan sulanır çatalsız 1 çatallı hurmalıklar | ekinler üzüm bağları zısını bazısına üstün kı­
lıyoruz. Muhakkak bun­
O o -^ 4 ^ f» j İ J 0 1 4 '* ^ (J o l J ^ V I j o ia  j i ^ ■ib * ' » J - Is J lİj
da, aklı olan bir toplu­
* luk için ibretler ve ders­
y e lç ilü n likavm iny le o y â til f î z â lik e in n e î f î lü k ü l 'a lâ b e 'd in b e 'd a liâ v e n ü fe d d ilü
ler vardır.
bir toplu­ Mu-
ibretler ve dersler bunda vardır hak­ Oysa yemişlerinde bazısına onların bazısını üstün kılıyoruz
luk için 5. Eğer şaşıracaksan,
kak
şaşılacak olan onların
ı,iii,w J ıiij/jo j..ijli.> iÜ isÇ i3 jils iS iî^ 3 İi4 u iS 4 4 ^
I ' ^
şu sözleridir: "Biz, top­
llezm e k e fe rû ü lâ îk e e in n â le fı h a lk in c e d ıd jtü r â b e n le iz â k ü n n â k a v lü h ü m l fe 'a c e b ü n i v e in te 'c e b
rak olduğumuz zaman
toprak k olduğumuz onların şu i şaşılacak mı tekrar diriltileceğiz?"
inkâr edenlerdir Onlar tekrar diriltileceğiz Eğer şaşıracaksan
I zaman mı sözleridir i olan Onlar, Rablerini inkâr
E E
y y I f
edenlerdir. Onlar, hal­
0 0
kalar boyunlarında olan­
' " ' 1 ' ' '
h â lid u n fıh â hüm eşhâbü nnâr v e û lâ îk e f r e 'n â k ih im le g iâ lü i v e û lâ îk e ıb ira b b ih im lardır. Onlar, cehennem­
kalacaklardır hep orada onlar cehennemliktirler. Onlar
boyunlarında olan­
halkalar Onlar | Rablerini
liktirler. Hep orada kala­
lardır
caklardır.
S û re :1 3 (R a 'd , 6 -1 3 ) 249 T M

6. Bir de onlar, senden iyi­ j U l l İ 4 J L İ^ l i s I J 4 İ


likten önce kötülüğü is­ Im e s ü lâ t v e t e d b a le t 1 k a b le Ih a s e n e ti b is s e y y ie ti v e y e s te 'c ilû n e k e
terler. Hâlbuki önlerinden kendilerine örnek i
Hâlbuki önlerinden geçmiştir iyilikten önce kötülüğü Bir de onlar, senden isterler
kendilerine örnek olabi­ olabilecek cezalar!
0 Jİ 1
lecek cezalar geçmiştir. i ^ i 0

Gerçekten Rabbin, yap­ I j O İJ J J Ü ^0~y>y İ


tıkları zulümlere rağmen, le z û m e g fir a til ra b b e k e ! veinne
le şe d d ü l'ik â b ra b b e k e v e in n e 'a lâ z u lm ih im lin n â s i
yine de insanlara karşı Bununla yine de insanlara
cezası çok sert olandır Rabbin yaptıkları zulümlere rağmen mağfiret sahibidir
mağfiret sahibidir. Bunun­ beraber karşı l'î f '
la beraber Rabbin cezası 1» '

çok sert olandır. j ^ I U j I ö j ö I ; 4 J lİ j ^ IV y Ij 5 o


7. inkâr edenler, "Ona m u n z ıru n v e n te in n e m â m irra b b ih 1 yetünml 'a le y h i le v lâ ü n z lle lle z n e k e fe rû v e y e k û lü
Rabbinden bambaşka bir
bir uyarıcısın Sen sadece Rabbinden indirilse ya! İnkâr edenler diyorlar
mucize indirilse ya!" di­ m İS zei 0 "^

yorlar. Sen, sadece bir


uyarıcısın. Her toplumun,
tek bir yol göstericisi var­
le rh â m ü ı v e m â teg d u k ü llü ü n s â m â te h m ilü y e 'le m ü e llâ h ü hâd v e lik ü lli ka vm in
dır. neye hamile oldu­ tek bir yol
rahimlerin j neyi eksilteceğini her dişinin bilir Allah Her toplumun vardır
ğunu göstericisi
8. Allah, her dişinin neye
hamile olduğunu, rahim­ j ' ! _ 4 A
lerin neyi eksilteceği­ y

ni, neyi artıracağını bilir. v e ş ş e h â d e ti 'â lim ü ig a y b i bımıkd.ir 'in d e h û v e k ü llü ş e y in v e m â te z d â d
Onun katında her şey bir ile bilinen ve görünen 0, bilinmeyeni ve görünmeyeni
bir ölçüyledir Onun katında her şey neyi artıracağını
ölçüyledir. (âlemleri) bilendir

9. O, bilinmeyen ve gö­
rünmeyen ile bilinen ve
T ° 0 ^
’İ O - O f v ^ ^ SİJ Jİ
görünen (âlemleri) bilen­ v e m e n c e h e ra b ih , I k a v le m e n e s e rra m in k ü m sevaunm Im ü te 'â l Ik e b ru
dir, büyüktür, aşkındır. Onun için,
aşkındır büyüktür
açıkça söyleyen sözü gizleyen birdir
sizden
10. Onun için, sizden sözü
o X
gizleyen, açıkça söyleyen
ve geceleyin gizlenen,
gündüzleyin meydana çı­ m im b e y n i y e d e y h i im ü'akkibâtünm | le h û i b in n e h â r v e s â r ib ü m ! b ille y li v e m e n h ü v e m ü s te b flm
kan birdir. Her biri için, önünden izleyen melekler | vardır gündüzleyin meydana çıkan geceleyin ve gizlenen
11. Her biri için, önünden 1

ve arkasından izleyen me­


lekler vardır. Onu, Allah'ın
emrinden dolayı korurlar. h a tta y ü g a y y irû ; m â b ik a v m in i lâ y ü g a y y ir u llâ h e i in n e m in e m r i İlâ h | y e h fe z û n e h û v e m in h alfih ı

Kesinlikle Allah bir toplu­ bir topluluğa Kesin­ Allah'ın emrinden


değiştirmedikçe değiştirmez Allah Onu korurlar ve arkasından
verdiğini likle dolayı
luğa verdiğini, onlar ken- E . ^ t
»
dilerindekini değiştirme­
O j J L o j «Ü J jJ o Is . İS L U
dikçe değiştirmez. Allah,
bir topluluğa bir kötülük m in d û n ih ı ile h ü m iv e m â le h ife lâ m e ra d d e suen b ik a v m in llâ h ü v e iz â e râ d e m â b ie n fü s ih im
yapmak istedi mi, artık Ondan başka Onların yoktur karşı çıkılamaz bir kötülük bir topluluğa Allah yapmak istedi mi onlar kendilerindekinı
ona karşı çıkılamaz. Onla­
rın Ondan başka bir kurta­
rıcıları yoktur.
12. O, size korku ve ümit s s e h â b e s s ik â l v e y ü n ş iü v e ta m e 'a n v b a v fe n v Ib e rk a lle z i y ü n k ü m ü hüve m in v v â l

içinde şimşek gönderen­ O, yağmur yüklü bulutları yaratır ve ümit içinde korku şimşek size gönderendir 0 bir kurtarıcıları
dir. O, yağmur yüklü bu­
lutları yaratır.
13. Gök gürültüsü. Onu
hamd ile anarak teşbih ş ş a v â tk a v e y ü rs ilü m in b 'fe tih v e lm e lâ îk e tü b ih a m d ih î rra 'd ü v e y ü s e b b ih u
Onun korkusundan Onu hamd ile
eder. Melekler de Onun Yıldırımlar gönderir Melekler de Gök gürültüsü teşbih eder
teşbih eder anarak
korkusundan teşbih eder. J
E '
Yıldırımlar gönderir, onun­
la dilediğine çarpar. On-
larsa Allah hakkında tar­ ş e d 'd ü Im ih â l vehüvei f î llâ h y ü c â d ilû n e j vehüm m enyyeşâü b ih â fe y ü ş ib ü

tışıp duruyorlar. O, azabı Allah hak­


azabı çok şiddetli olandır 0 tartışıp duruyorlar Onlarsa | dilediğine onunla çarpar
kında
çok şiddetli olandır.
“ ö »I i „ s
ş s -y ]
YO * 250 S Û re :1 3 (R a 'd , 14 -18)

14. Gerçek dua, Ona ya­


pılır. Ondan başka yalva­
k e ffe yh i k e b â s iti illâ b iş e y in le h ü m lâ y e s te c ib û n e m in d û n ih ı v e lle z ın e y e d 'û n e ! d e 'v e tü Ih a k k lefiü
rıp durdukları ise, onlara
iki avu­ Onlar hiçbir hiçbir şekilde cevap vere­
açana benzer onlara cevap veremezler Ondan başka yalvarıp durdukları ise Gerçek dua Ona
cunu ancak şekilde mezler. Onlar ancak ağzı­
na gelsin diye suya doğ­
c ru iki avucunu açana ben­
zer, o su ona gelmez.
y e s c ü d ü iv e lillâ h i İllâ f i d a lâ l v e m â d ü 'â ü Ik â fin n e | b ib â lig ili (lü v e vem âj fâ fiü | liy e b lü g a : ile Im â i
hep bir sapıklık için­ ve de-l - . ■ j- I j -
Kâfirlerin duası, hep bir
secde
Allah'a Kâfirlerin duası ona gelmez ağzına
— gelsin diye suya doğru
ederler dedir ğildir I sapıklık içindedir.
15. Oysa göklerde ve
j i © İ J U Y l J i ' J j ^ t i t ^ y v ı j o li. , . ^ 1
yerde kim varsa, kendi­
1 b iig u d ü v v i 1 v e z ilâ lü h ü m v e k e rh e n v i ta v 'a n v v e le r d i f î ssem avâbi m en
leri de gölgeleri de, sa­
m er kul v e lâ ş â l
bah akşam, ister iste­
kimdir? De ki akşam ! sabah j gölgeleri de istemez j ister ve yerde Oysa göklerde varsa kim
mez, Allah'a secde eder­
ler. [S e c d e ]
16. De ki: "Göklerin ve ye­
lie n fü s ih im lâ y e m lik û n e e v liy â e m in dûnihT e fe tte h a z tü m k u l 1 İlâh k u li v e le rd rin Rabbi kimdir?" De ki:
"Allah!" De ki: "Onu bıra­
kendilerine bile imkânı olmayanları koruyucular Onu bırakıp mı ediniyorsunuz? D eki Allah De ki ve yerin Göklerin Rabbi
kıp kendilerine bile fayda
ve zarar sağlama imkânı
olmayanları koruyucular
mı ediniyorsunuz?" De ki:
vennûr z z u lü m â tü h e l te s te v î i em v e lb e ş ıru le 'm â 1 h e l y e s te v î kul v e lâ d a r r â ıne f'a n v
ve zarar sağ­
"Hiç, kör ile gören bir olur
aydınlık karanlıklarla bir olur mu? Yahut ile gören kör bir olur mu? De ki fayda
lama mu? Yahut karanlıklarla ay­
dınlık bir olur mu? Yoksa
Allah'a, Onun yaratması
gibi yaratan ortaklar bul­
h â lik u k ü lli ş e y in v lllâ h ü j k u li | 'a le y h im | Ih a lk u ife te ş â b e h e j k e h a lk ih ı h a le k û | ş ü ra k â e lillâhi c e 'a lû em
dular da, yaratma, kendi­
karışık mı Onun yarat­ Al­ Yok­
her şeyin yaratıcısıdır Allah De ki I kendilerine yaratma yaratan 1 ortaklar buldular da lerine karışık mı geldi?" De
geldi? ması gibi lah’a sa
ki: "Allah, her şeyin yara­
tıcısıdır. O, bir tek olandır,
her şeye üstün gelendir."
fe h te m e le | b ik a d e rih â evdiyetüm fe s â le t m aen m in e s s e m a i e n z e le Ik a h h â r Iv â h id ü vehüve
her şeye üstün
17. O, gökyüzünden bir su
kendi mikta- sel ile dolup
alıp götürdü vadiler bir su O, gökyüzünden indirdi bir tek olandır O
rınca taştı gelendir indirdi, vadiler kendi mik-
tarınca sel ile dolup taştı.
3 3 5 4 L > t L ip i j L İ ji j a4 İ p o j P ^ rp 3 J 4 _ ı Sel, üstteki köpüğü alıp gö­
türdü. Süs veya eşya yap­
letafiinm m e tâ 'in ev h ily e tin btigâe f î n n â ri 'a le y h i v e m im m â y û k id û n e z e b e d e rrâ b îâ s s e y lü
mak için ateşte körükledi­
bir madenler­
köpük
eşya veya Süs yapmak için ateşte
de de
körüklediğiniz üstteki köpüğü Sel ğiniz madenlerde de ona
l, s o benzer bir köpük meyda­
na gelir, işte Allah, hak
ile batılı böyle çarpıştırır.
veemmâ m â yenfe'uı fe y e z h e b ü c ü fâ / fe e m m â zze b e d ü v e lb â til 1h a k k a llâ h ü y e d r ib ü k e z â lik e m is lü h
Köpüğe gelince, o atılır gi­
ona
faydalı olacak olan ise 0 atılır gider Köpüğe gelince ile batılı hak Allah çarpıştırır böyle
benzer
der. insanlara faydalı ola­
cak olan ise, toprakta kalır,
işte Allah, size böyle misal­
ler verir.
lille z n e s te c â b û le m s â l llâ h ü y e d rib ü ! k e z â lik e f î le rd fe y e m k ü s ü | nnâse
18. Rablerinin emrine
İşte
olumlu karşılık verenlere vardır o misalleri
Allah
misaller verir size böyle toprakta kalır İnsanlara olumlu karşılık verenlere,
daha güzeli vardır. Ona
olumlu karşılık vermeyen­
ler ise, yeryüzünde bulu­
vemislehû c e m i'a n v m â f î le rd i lev e nne lehüm le h û v e lle z n e le m y e s te c ıb û Ih u s n â i nanın tümü, onunla birlik­
bir o kadarı Rablerinin
tümü yeryüzünde bulunanın kendilerinin olsa Ona olumlu karşılık vermeyenler ise daha güzeli te bir o kadarı daha ken­
daha emrine
dilerinin olsa, hepsini kur­
{3 ) j -3 - 3 ^ p 3 jL o j vj l — j _Jİ ı Ü - L I j I o IjjJ L a V tuluş fidyesi olarak verir­
lerdi. Hesabın kötüsü on­
1
Im ih â d v e b i/s e c e h e n n e m v e m e /v n h ü m s û ü Ih is â b i û lâ îk e le h ü m b ih le fte d e v me'afi;: lar içindir, onların gidece­
yataktır Orası, ne kötü cehennemdir
onların gideceği
Hesabın kotusu onlar içindir
hep­ kurtuluş fidyesi onunla ği yer, cehennemdir. Ora­
yer sini olarak verirlerdi biriikte
1 sı, ne kötü yataktır!
S û re :1 3 (R a 'd , 1 9 -28 ) 251 T o 1

19. Rabbinden sana indi­


rilenin gerçeğin ta kendi­
si olduğunu bilen, kör gibi
olur mu? Fakat bunu an­ y e te z e k k e ru tn n e m â l e 'm â ik e m e n h ü v e l Ih a k k u m ir r a b b ik e ı ile y k e le n n e m â ü n z lle ; e fe m e n y y e 'le m ü

cak akıl ve vicdanı temiz kavrarlar ancak kör gibi olur mu?
gerçeğin ta ken­
Rabbinden indirilenin bilen
disi olduğunu
olanlar kavrarlar. 0^0 A J
V
20. Onlar, Allah'a verdik­
leri sözü yerine getirirler,
antlaşmayı bozmazlar. Im îs â k v e lâ y e n k u d û n e b i'a h d i İlâ h i e lle z în e y û fû n e û lû le lb â b
Onlar, Allah'a verdik­
21. Onlar, Allah'ın gözetil­ antlaşmayı bozmazlar
leri sözü
yerine getirirler akıl ve vicdanı temiz olanlar

mesini emrettiği hukuku


gözetirler, Rablerine saygı
beslerler, hesabın kötülü­
ğünden korkarlar. s û e Ih is â b v e y e b â fû n e rabbehüm veyebşevne e n y y û ş a le m â e m era llâ h ü bihî v e lle z ın e y e ş ilû n e
Onlar, Allah'ın em
22. Onlar, Rablerinin rıza­ hesabın kötülüğünden korkarlar Rablerine saygı beslerler gözetilmesini hukuku gözetirler
rettiği
sına ermek için sabreder­
ler, namazı dosdoğru kı­
larlar, kendilerine verdiği­
miz azıklardan gizli açık in­ m im m â ra z e k n â h ü m v e e n fe k û ş ş a lâ te î veekâm û v e c h i ra b b ih im btigâe v e lle z n e ş a b e rû
kendilerine verdiğimiz dosdoğru Onlar, Rablerinin
tak ederler, kötülüğü iyilik­ infak ederler namazı
kılarlar
ermek için sabrederler
azıklardan
le savuştururlar, işte ahi­
ret yurdu bunlarındır! û j I sX1 M
IJI Uûjj j 3i
* y ^ ^ .i y ^ y ^ ^
23-24. Onlar, adn cennet­
c e n n â tü 'a d n in 'u k b e d d â r û lâ îk e le h ü m s s e y y le te i b ilh a s e n e ti I v e y e d ra û n e jve'alâniyetenvlsirranv
lerine gireceklerdir. Ata­
larından, eşlerinden, soy­ Onlar, adn cennetlerine işte ahiret yurdu bunlarındır kötülüğü iyilikle savuştururlar açık gizli

larından iyi ve güzel olan­


lar (da oraya girecekler­
dir). Melekler her kapıdan
onların yanına girecek ve y e d b u lû n e v e lm e lâ îk e tü v e z ü r r iy y â tih im i v e e z v â c ih im m in â b â îh im v e m e n ş a le h a y e d h u lû n e h â

"Sabrettiğiniz için selam girecek Melekler soylarından eşlerinden Atalarından iyi ve güzel olanlar gireceklerdir
size, bakın ne güzel ahiret
yurdu!" (diyecekler).
25. Allah'a verdikleri sözü
sağlamlaştırdıktan sonra v e lle z ın e y e n k u d û n e 'u k b e d d â r | fe n i'm e I b im â ş a b e r tü m ! 'a le y k ü m s e lâ m ü n | m in k ü lli b â b | 'aleyhim

bozanlar, Allah'ın gözetilme­ bozanlar ahiret yurdu! j |ve Sabrettiğiniz için | size| selam | her kapıdan j
sini emrettiği hukuku çiğne­
yenler, yeryüzünde bozgun­
O f J
culuk yapanlar var ya, işte
lanet bunlaradır, yurdun kö­ f î le rd i v e y ü fs id û n e e n y y û s a le m â em era llâhü b ih î v e y e k ta 'û n e j m im b e 'd i m ıs â k ih i 'a h d e İlâhi

tüsü de bunlarındırl hukuku çiğne­ Allah'a verdikleri


yeryüzünde Allah'ın emrettiği sağlamlaştırdıktan sonra
I ® » '* " » yenler sözü
26. Allah, rızkı dilediği­
ne genişletir, dilediğine
de daraltır. Onlar, değer­
siz dünya hayatıyla sevinip v e y e k d ir ; lim e n y y e ş â ü rriz k a y e b s ü tu e llâ h ü sOü d d â r v e le h ü m lle 'n e tü û lâ îk e leh ü m ü

oyalanmaktadırlar. Oysa dilediğine


dilediğine rızkı genişletir Allah yurdun kotusu de bunlarındır işte lanet bunlaradır
de daraltır I
dünya hayatı, ahiretin ya­
nında bir yol azığından iba­ J V} 8^__>VI ^ L o jJI 8 L o j L a J ijJ I s j- jo ü L j I j —>
rettir.
27. İnkâr edenler, "Ona v e y e k û lü illâ m e tâ ' f î lâ b ir a ti v e m â Ih a y â tü d d ü n y â b ilh a y â ti d d ü n y â v e fe rih û
bir yol azığından sevinip oyalan­
Rabbinden bambaşka bir diyorlar ahiretin yanında Oysa dünya hayatı Onlar, değersiz dünya hayatıyla
maktadırlar
ibarettir
mucize indirilse ya!" di­
yorlar. De ki: "Şüphesiz
Allah, dilediği kimseyi şa­
şırtır, kendisine gönülden ile y h i: veyehdî m enyyeşâü i y ü d illü llâ h e in n e i k u l jm ir r a b b ih âyetünm 'a le y h i le v lâ ü n z ile lle z n e k e fe rû

boyun eğeni de doğru yola kendi- doğru yola Şüp­ bir


dilediği kimseyi şaşırtır Allah De ki Rabbinden Ona indirilse ya! inkâr edenler
sine ulaştırır hesiz mucize
ulaştırır." t > / o 1 / E
28. Onlar, iman edip kalp­ {£^4^ JLflJ Iy ^ .]ri3 ^ I j S ^ VI ^ I j S ^ j IjJ J o I ^ jJ l-^^* I
leri Allah'ın zikriyle yatı­
şanlardır. Evet, kalpler sa­ Ik u lû b ite tm e în n ü ; b iz ik ri İlâ h i ! e lâ | b iz ik ri İlâ h k u lû b ü h ü m jv e te tm e în n ü : e lle z m e â m e n û m e n enâb
i
dece Allah'ın zikriyle yatı­ gönülden boyun
kalpler vatısır i Evet Allah'ın zikriyle kalpleri yatışanlardır I Onlar, iman edip
I z ik r iy le eğeni de
şır.
fc^ ^ 11 ^ ^ ^
r OT 252 Sûre: 13 (R a 'd , 2 9 -3 4 )

29. Onlar, iman etmişler­


i L L b j l i J İ i a . , ^ U İ A J > 5 ; 4 J ^ > L o L İ J L k I I I J u i- 5 1 A - i l ö e iJ !
dir, salih ameller işlemek­
e rs e ln â k e j k e z a lik e j vehusnü m eâb jle h ü m ! tû b â ş ş â lih â ti v e 'a m ilû e lle z ın e â m e n û tedirler. Müjdeler olsun
onlara, güzel gelecek ön­
seni gönderdik | böyle | güzel gelecek onlanndır | onlara j salih ameller işlemektedirler! Onlar, iman etmişlerdir
lerindir.
30. Onlar Rahmân'ı inkâr
J İ4 J I J ^ J \ Ij J ı i i j l3 j4 İ j J s l i 3^1 J
ederlerken, sana vahiy etti­
ile y k e lle ir e v h a y n a î 'a le y h im ü lite tlü v â p m e m ü l| m in k a b lilîâ k a d h a le t Ifr ü m m e tin ğimiz kitabı kendilerine oku­
nice top­ yasın diye seni, kendilerin­
sana vahiy ettiğimiz kitabı kendilerine okuyasın diye kendilerinden önce i geçmiş olduğu i bir topluluğa
lulukların den önce nice toplulukların
c
geçmiş olduğu bir topluluğa
^^ j 4 J 15 ö J l İ p j Û p ' s İ V I A J I V J1 j Ö J W^ ö j İ Î İ 4 ; - S > 5 böyle gönderdik. De ki: "O,
^
mefc'îb v e ile y h i 'a le y h i
benim Rabbimdir, Ondan
te v e k k e ltü hüv illâ lâ ilâ h e rabb? hüve| ku l i b ir r a h m â n , v e h ü m y e k fü r û n e
dayanıp güven­ baş­ tanrı benim
başka tanrı yoktur, ben Ona
tövbem dr Onadır ben Ona Ondan O De ki i Onlar Rahmân'ı inkâr ederlerken
dim ka yoktur Rabbimdir dayanıp güvendim, tövbem
Jl de Onadır."
31. Eğer bu Kur'ân ile dağ­
lar yürütülmüş veya yeryü­
Im e v tâ b ih i iküllimej e v
i i le rd u i k u t t i'a t b ih i i ev I Ic ib â lü b ih i s ü y y ir a t v e le v e n n e k u râ n e n
kendi­ konuş­ kendi­
zü parçalanmış veya onun­
onunla ölüler turul veya yeryüzü parçalanmış veya dağlar yürütülmüş Eğer bu Kur'ân ile
siyle
saydı siyle la ölüler konuşturulmuş
olsa bile, (onlar yine de
^ ı ljı ^ ^ ı ^ '- iı ı ı li 4 i î ı > İ - i İ 4 i 4 i o ^ ^ i 4 4 ^ î c 4 ^ İİV İ4 İ iman etmezlerdi). Doğru­
su, bütün yetki Allah'ındır,
nnâse i le h e d e | llâ h ü | le v y e ş â ü î el lle z ın e â m e n û e fe le m y e y e s i cem i a le m ru lillâhi b e l iman edenler, kâfirlerden
doğru yola kâfirlerden ümitlerini Allah Ooğ-
insanların
ulaştırırdı
Allah dileseydi şunu iman edenler bütün yetki ümitlerini kesip şunu anla­
kesip anlamadılar mı 'indir
madılar mı: Allah dılesey-
di, elbette insanların hep­
sini doğru yola ulaştırır­
kar b en m te h u llü I e v | k â r i'a tü n i b im â ş a n e 'û i tü ş .b ü h ü m | lle z n e k e fe rû : v e lâ y e z â lü c e m ı'â dı. inkâr edenlerin başla­
yakınına konacak jveyaj musibet I yaptıklarından dolayı inip duracak inkâr edenlerin başlarına 1 ve geri durmaz I hepsini rına, yaptıklarından dolayı
musibet inip duracak veya
yurtlarının yakınına kona­
^ 5 4 ^ 1 İp s t4 ? cak, sonunda Allah'ın azap
s tü h z ie v e le k a d i j Im î'â d ! lâ y û h lifü jllâ b e lin n e ! v e 'd ü İlâ h y e /tiy e | h a tt.; m in d â r ih im sözü gelecek. Şüphesiz Al­
lah, sözünden caymaz.
alay edildi o lsu n ti I sözünden | caymaz Allah gelecek | sonunda yurtlarının
w>5 ^ 32. Yemin olsun ki, sen­
den önce de peygamber­
o li' (U p P t <4? 4 4 P lerle alay edildi. Ben, o
kâ n e Ik â b fe k e y fe e h a z tü h ü m summe lille z n e k e fe rû fe e m le y tü m in k a b ü k e b ir u s ü lin m
inkâr edenlere süre ver­
tuttum , on!arı peygamber­ dim, sonra tuttum, onları
Bakın bakalım azabım nasılmış! sonra Ben, o inkâr edeniere süre verdim senden önce de
ceza!andırdım lerle cezalandırdım. Bakın baka­
oj ' E
lım azabım nasılmış!
- - İ İ -rS İl
33. Herkesin yaptığını gö­
sem m ûhüm ku l ş ü ra k â / lillâ h i 1 v e c e 'a lû b im â k e s e b e t 'a lâ k ü lli n e fs im e fe m e n h ü v e k â îm ü n
zetip duran, böyle olma­
Söyleyin b akalım 1
gözetip duran, böyle olma­ yanlar gibi olur mu? Onlar,
De ki ortaklar Allah'a koştular yaptığını Herkesin
onların adlarını yanlar gibi olur mu? Allah'a ortaklar koştular. De
ki: "Söyleyin bakalım onların
adlarını!" Yoksa Ona yeryü­
zünde bilmediği bir şeyi mi
lille z n e k e fe rû züyyine bel b iz â h irin m m in e Ika vl i em f î le rd i I b im â lâ y e 'le m ü Itü n e b b iü n e h û e m
haber vereceksiniz yoksa
güzel Doğru­ sadece kuru bir laf mı söyleye- yok- Ona haber Yok
inkâra saplananlara yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi sadece kuru bir laf mı söyle­
jösterild su ceksiniz? sa vereceksiniz sa
yeceksiniz? Doğrusu, inkâra
saplananlara hileleri, güzel
gösterildi, onlar hak yolun­
'a zâb ü n le h ü m m in h â d le h u fe m â 1llâ h ü y ü d lili Yem eny 'a n i s s e b ıl i veşuddû I m e k ru h ü m dan saptırıldılar. Kimi de Al­
Onlara
bir azap yola getirecek onu yoktur Allah saptırırsa Kimi de onlar hak yolundan saptırıldılar [ hileleri lah saptırırsa, onu yola geti­
vardır
recek yoktur.

J O :? 4 J U s J - i ı s s _ > ^ ı 4 , ı l i ü s 1 4 i İ J i 5 ^ 4 ^ ! j 34. Onlara, dünya haya­


tında bir azap vardır. Ahi-
m in v v â k m in e İlâ hi jle h ü m v e m â eşekk v e le 'a z â b ü la h ir a ti | f î Ih a y ti d d ü n y â ret azabı ise, daha çetin­
liç kimse
kurtaracak Allah'tan Onları daha çetindir j Ahiret azabı ise dünya hayatında dir. Onları, Allah'tan kurta­
yoktur
racak hiç kimse yoktur.
S û re :1 3 (R a 'd , 3 5 -4 2 ) 253 Y or

35. Muttakilere vaat edi­


len cennetin hali şudur:
dâîm ünv ü k ü lü h â : le n h â r m in te h tih e i te a i 1 Im ü tte k û n i İle t v ü 'id e m e s e lü Ic e n n eti
Altından ırmaklar akar.
Yemişleri ve gölgele­ süreklidir Yemişleri j ırmaklar j Altından | akar I Muttakilere j vaat edilen 1 cennetin hali şudur

ri süreklidir, işte bu, tak­


va yolunu tutanların sonu­
dur. İnkârcıların sonu ise,
ateştir. v e lle z n e te y n â h ü m ü j nnâr i v e 'u k b e 1k â fir n e lle z n e tt e k a v 'u k b e tilk e vezillühâ
1

36. Kendilerine kitap ver­ Kendilerine verdiklerimiz ateştir İnkârcıların sonu ise takva yolunu tutanların sonudur İşte bu ve gölgeleri

diklerimiz, sana indirilen


bu Kuran ile sevinip fe­
rahlıyorlar. Bazı gruplar,
> ^ o ^ jı ° jı
J lIJI j IlL O
b e 'd a ti m e n y y ü n k iru v e m in e le h z â b i ile y k e b im â ü n z ile y e fr a h û n e Ik itâ b e
onun bir kısmını inkâr edi­
onun bir indirilen bu Kur'-
yorlar. De ki: "Ben, sade­ kısmını
inkâr ediyorlar Bazı gruplar sana
ân ile
sevinip ferahlıyorlar kitap

ce Allah'a ibadet etmekle


ve Ona ortak koşmamak-
la emrolundum, ben Ona
v e k e z u lik e m eâb v e ile y h i e d 'û ile y h i | b ih v e lâ ü ş rik e llâ h e e n e 'b ü d e ü m ir t ü in n e m â kul
davet ederim, varacağım
varacağım davet ve ortak koşma- emrolun­ Ben,
yer de Odur." İşte böylece
yer de
Odur
ederim
ben Ona Ona
makla
Allah'a ibadet etmekle
dum sadece
Deki

37. İşte böylece Biz sana


onu Arapça bir hüküm JL*JI Lo j J ij L«l5L>- oLiJ
olarak indirdik. Eğer sen,
m in e H lm i b e 'd e m â c â e k e ehvâehüm v e le în i t t e b e 't e 1 h ü k m e n 'a ra b iy y â e n z e ln â h ü
sana gelen bilgiden son­
Biz sana onu
ra, onların arzularına uya­ bilgiden sana gelen sonra onların arzularına Eğer sen uyacak olursan Arapça bir hüküm olarak
indirdik
cak olursan, seni Allah'a
karşı koruyacak, himaye
edecek hiç kimse yoktur.
v e c e 'a in â ı m in k a b lik e jr u s ü le n m e rs e ln â ; v e le k a d v e lâ v â k m in v v e liy y in v m in e İlâ h i | le k e mâ
38. Yemin olsun ki. Biz Yemin olsun yok­
verdik ' Biz senden önce de I rasuller gönderdik himaye edecek koruyacak Allah'a karşı j seni
senden önce de rasuller ki tur
gönderdik. Onlara eşler o <
ve soy verdik. Hiçbir ra- J il 4İIÇIOL ■Yİ U L ol J j - i y J oL s U 3 ^ 3 0 3 t ^ l i j l
sul, Allah'ın izni olmaksı­
lik ü lli e c e lin İllâ b llz n l İlâ h b iâ y e tin e n y y e /tiy e lira s û lln vem â kâne v e z ü rriy y e h ezvacenv lehüm
zın bir mucize getiremez.
Her ecel için yazılmış bir Her ecel için vardır j Allah'ın izni olmaksızın bir mucize getiremez Hiçbir rasul ve olmadı ve soy eşler Onlara

yazı vardır.
ıiL x J jj> L o û | j ^ « . j I ^ I B jJ u _ p j S 1 ^ 4 » !- ^
39. Allah, dilediğini yok
eder, dilediğini de oldu­ v e ln d e h u v e y ü s b it m â yeşâü llâ h ü yem hû k itâ b
v e in m m â n ü r iy e n n e k e ü m m ü Ik itâ b j
ğu gibi bırakır. Ana kitap. yazılmış bir
sana göstersek Ana kitap dilediğini Allah yok eder
Onun katindadır. yazı

40. Onlara ettiğimiz vaa­


din bir kısmını sana gös­
tersek veya senin canı­ Ih is â b v e 'a le y n â Ib e lâ g u 'a le y k e I fe in n e m â I neteveffeyenneke | e v i b e 'd a lle z n e 'id ü h ü m
nı alsak, (her durumda) (her durumda)
hesap görmektir j Bize düşen de tebliğ etmek sadece senin canını alsak veya Onlara ettiğimiz vaadin bir kısmını
sana düşen sadece tebliğ sana düşen
t.
)■ s
etmek. Bize düşen de he­
sap görmektir. V jU S - k ş 131 4 3 l> l v > â Y I U l I 3 3 O , U 3 l €>

41. Bizim yeryüzünün et­ lâ m ü 'a k k ib e y e h k ü m ü iv e llâ h ü m in e tr â fih â nenkuşuhâ le r ^ n e /tî ennâ e v e le m y e ra v
rafından eksiltip durdu­ karşı çıkacak hiç
hüküm koyar Allah etrafından
eksiltip durduğu-
yeryüzünün geliyoruz Bizim görmüyorlar mı?
kimse yoktur
ğumuzu görmüyorlar mı? L
Allah, hüküm koyar. Onun
hükmüne karşı çıkacak hiç
kimse yoktur. O, hesabı Im e k ru fe lillâ h i i lle z .n e m in k a b lih im v e k a d m e k e ra s e r 'u Ih is a b vehüve lih u k m ih
çok hızlı görendir. hileler |Allah'ındır| Onlardan öncekiler de hile yaptılar hesabı çok hızlı görendir O I Onun hükmüne
42. Onlardan öncekiler de
hile yaptılar. Bütün hileler <»> j l İ J I J Ü Ö -S J y i l i J l J İ U
Allah'ındır. O, her nefsin
kazandığını bilir. Kâfirler, İlm e n 'u k b e d d â r ; Ik ü ffâ n t v e s e y e 'le m ü | k ü llü n e fs 1 m â te k s ib ü y e 'le m ü ce m ı'â

yarın bu yurdun sonunun bu yurdun sonunun kimin olacağını j Kâfirler yarın bilecekler j 0, her nefsin 1 kazandığını bilir i Bütün
1
kimin olacağını bilecekler.
° s II i ^ > Sûre: 13 (R a 'd , 43)
TOİ 254 Sûre:14 (İb ıâ h im , 1-5)

o fi i \ ,
aÎ)1____1 . . (1^ J-9
VI ® -f
JJ»
' 0 ”t 1l j j•“_ f• l ^ o -
' _ jjJ I J
; '-i’
b illâ h i ; k e fâ | kul 1 le ş te m ü rs e lâ lle z ın e k e fe rû v e y e k û lü
43. İnkâr edenler, "Sen,
Allah 1 yeter | Deki Sen, peygamber değilsin! İnkâr edenler ! diyorlar peygamber değilsin!"
diyorlar. De ki: "Benim
0 c_>L
L i t A L L ile sizin aranızda şahit
p s _ 5 -T ^
olarak Allah ve kitaptan
v e m e n In d e h u 'ilm ü Ik itâ b vebeyneküm beym ş e h ıd e m
bilgisi olanlar yeter."
ve kitaptan bilgisi olanlar ile sizin aranızda i Benim şahit olarak

14. İBRÂHÎM SÛRESİ


> j u U - k _ ,l M e k k e d ö n e m in d e in ­
m iş tir . 5 2 â y e ttir.
İBRÂHÎM İBRÂHÎM SURESİ
Rahmân ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla.
1. Elif, lâm, râ. Bu, in­
sanları, Rablerinin izniy­
rrahıtTi llâ h irra h m in i b is m i
le karanlıklardan aydın­
ve Rahim Rahmân olan Allah'ın ismiyle
lığa, çok güçlü olan ve
her türlü övgüye layık
olan Allah'ın yoluna çı­
ilâ n n û r i m in e z z u lü m â ti nnâse litü b r ic e ile y k e e n z e ln â h ü k itâ b ü n elif-lâm-ri karman için sana indirdi­
Elif, lâm, ğimiz kitaptır.
aydınlığa karanlıklardan i Bu, insanları çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır

2. O, göklerde ne var ve
o l J İ İ J I J U ' J ^ i J I İ i I O a ^ I > ; 3İ Ü I i . l > ^ J l D İ L yerde ne varsa hepsi­
r ) ^ y o o ^ nin kendisine ait olduğu
f î s s e m .rv â ti mâ llezî letiıı ellâlil Ih a m îd l'a z iz i ilâ şirâti b il i n i ra b b ih im Allah'tır. Çetin bir azaba
kendisine ait i ve her türlü öv­
O, göklerde İne var Allah'tır Allah'ın yoluna
güye layık olan
çok güçlü olan Rablerinin izniyle uğrayacak olan kâfirlerin
olduğu
y 1> vay haline!
A.
3. Onlar, değersiz dünya
hayatını, ahirete tercih
e lle z n e y e s te h ib b û n e m in 'a z â b in şe d ıd lilk â fir n e veveylül fî lerd
ne
ederler, Allah yolundan
tercih ederler Çetin bir azaba uğrayacak olan kâfirlerin I vay haline! yerde
varsa alıkoyarlar, onun eğril­
mesini isterler. Onlar,
derin bir sapıklık içinde­
veyebgûnehâ 'a n s e b ili İlâ h i veyeşuddûne j 'a le lâ h ir a ti j Ih a y a te d d ü n y â
dirler.

onu isterler Allah yolundan alıkoyarlar ! ahirete I Onlar, değersiz dünya hayatını 4. Biz gönderdiğimiz her
rasulü, onlara iyice açık­
lasın diye ancak içinde
■u ö i . uA > J j J İ j L « j 0
bulunduğu toplumun di­
b ilis â n i k a v m ih i illâ mirrasûlin v e m â e rs e ln â f i d a le lim b e 'îd û lâ îk e ıve ca liyle gönderdik. Allah,
içinde bulunduğu toplu­ a n r a k BİZ gönderdiğimiz |
ancaKi j gönderdik derin bir sapıklık içindedirler Onlar eğrilmesini dilediğini sapıklıkta bı­
mun diliyle
s rakır, dilediğini de hida­
\ j t i — Lj 0 - «
yete ulaştırır. O, güçlü-
dür, işi sağlam yapan ve
l'a z iz ü vehüve m enyyeşâ/ veyehdı m enyyeşâü llâ h ü fe y ü d illü i le h ü m
yaptığında hikmet bulu­
sapıklıkta iyice açıklasın
güçlüdür 0 dilediğini de hidayete ulaştırır dilediğini Allah onlara nandır.
bırakır diye

5. Yemin olsun ki. Biz


lo L o J L J â J I v İL o j 3 ^ o l L L jL jL j L iü _ a j j l Musa'yı, toplumunu ka­
mine zzulümâti i kavmeke | en ebric b ia y â tin â m usa e rs e ln â v e le k a d | Ih a k m
ranlıklardan aydınlığa çı­
mucizelerimizle Yemin ol- ı hümünde hikmet kar, onlara Allah'ın gün­
karanlıklardan i toplumunu çıkar Biz Musa'yı gönderdik
birlikte sun ki ! sahibidir lerini anlat diye muci­
zelerimizle birlikte gön­
O J J lJ. j i l i j i J ob'y İJa J Sı‘-iı f.ıiL derdik. Şüphesiz bunda
* * ' ' I ^ " --

şekûr llk ü lli ş a b b â rin le ^ y â til f i z d lik e in n e b ie y y â m i İlâ h i v e z e k k ir h ü m : ilâ n n û ri çok sabreden, çok şük­
çok şükreden
çok sabreden herkes
deliller bunda vardır
Şüphe­
Allah'ın günlerini | onlara anlat diye j aydınlığa
reden herkes için delil­
için siz
ler vardır.
> i 4 İ J L İ J I İ > 4 J l
Sûre;14 (İbrahim, 6-10) 255 Y 0 0

6. Bir zamanlar Musa,


halkına şöyle demişti:
, İ = 4 İ e . « i l İ s J o ^ 3 İ J L İ İ l j
"Allah'ın size verdiği ni­
meti hatırlayın, O sizi, İZ e n e ; k ü m 'a le y k ü m n i'm e te İlâ h i z k ü ıij lik a v m ih i m us k â le veiz
Allah'ın verdiği şöyle Bir za­
sizi azabın en kötüsüne O sizi kurtarmıştı size
nimeti
hatırlayın halkına Musa
demişti manlar
sürükleyen Firavun ha­ t

nedanından kurtarmış­
tı, o, oğullarınızı boğaz­
ebnâeküm 1 v e y ü z e b b ih ü n e sOe l'a z â b i yesüm üneküm m in e li fir 'a v n e
layıp kadınlarınızı diri bı­
rakıyordu. Bunda Rabbi- 0 , oğullarınızı boğazlayıp azabın en kötüsüne sizi sürükleyen Firavun hanedanından

nizden size büyük bir im ­ o ^


** O ^ y
tihan vardır."
7. Rabbinizin şöyle dedi­ v e iz te e z z e n e 'a z m r ü r r a b b ik ü m b e lâ ü n m v e fı z ılik ü m n is â e k ü m v e y e s te h y ü n e
ğini de hatırlayın: "Eğer şöyle dediğini de ha-
büyük Rabbinizden size bir imtihan Bunda vardır kadınlarınızı | diri bırakıyordu
şükrederseniz, size (ver­ tıriayın

mekte olduğum nim et­


leri) artırırım, eğer nan­ s i l ^ 3
körlük ederseniz, ha­ le şe d ıd 'a z â b in n e v e le în k e fe r tü m le e z 'd e n n e k ü m le în ş e k e rtü m ra b b ü k ü m
beriniz olsun ki. Benim çok çetindir Benim azabım
haberiniz
eğer nankörlük ederseniz
size (vermekte oldu­
Eğer şükrederseniz Rabbinizin
olsun ki ğum nimetleri) artınrım
azabım çok çetindir." V

8. Musa şöyle dedi:
"Siz ve yeryüzündeki-
le g a n iy y ü n fe in n e llâ h e c e m i'a n v e m e n f î le rd i e n tü m in te k fü r ü m üsâ ve kâ le
lerin hepsi nankörlük
etse, (bilin ki) Allah'ın ihtiyacı yoktur (bilin ki) Allah'ın hepsi ve yeryüzündekilerin Siz nankörlük etse Musa şöyle dedi

(hiç kimsenin şükrüne,


ibadetine) ihtiyacı yok­
tur, O her türlü övgüye
v e s e m ü d | ^ e 'â d in v f e v m i n ü h in v lle z n e m in k a b lik ü m î nebeü ! e le m y e /tik ü m h a m ıd
layıktır." O her türiü
Semûd'un ] Âd'ın Nuh halkının sizden öncekilerin haberleri | Size gelmedi mi?
övgüye layıktır
9. Size, sizden öncekile­
rin, Nuh halkının, Âd'ın, o X
^ j J l j
Semûd'un ve onlar­
dan sonrakilerin haber­ b ilb e y y in â b r u s ü lü h ü m c â e th ü m İlâ h illâ lâ y e 'le m ü h ü m v e lle z n e m im b e 'd ih im
leri gelmedi mi? Onla­ mucizelerle rasulleri Onlara geldiler
Alla­ baş­
Onları bilmez ve onlardan sonrakilerin
h'tan kası
rı, Allah'tan başkası bil­
mez. Onlara, rasulleri
«O Jd.
mucizelerle geldiler. El­
lerini ağızlarına götürdü­ b im â ü r s iltü m b ih ı k e fe rn â in n â v e k â lü fr e f v â h ih im e y d iy e h ü m fe ra d d ü

ler de, "Biz, sizinle gön­ sizinle gönderilen şeyi tanımıyoruz Biz dediler ağızlarına Ellerini götürdüler de
derilen şeyi tanımıyoruz,
biz kesinlikle sizin bizi
davet ettiğiniz şey hak­ ^ I

e f î İlâ h i ru s ü lü h ü m k â le t m ü rb m im m â te d 'ü n e n â ile y h i le f ış e k k in m veınna


kında bir şüphe ve endi­
Allah hakkında ve endişe için­ biz kesin­
şe içindeyiz" dediler. edilir mi?
Onların rasulleri şöyle dedi
deyiz
bizi davet ettiğiniz şey hakkında bir şüphe
likle sizin
10. Onların rasulleri şöy­ Jl

le dedi: "Hiç, göklerin ve ^ y .3 ^ ^ o l > i ^ l zU


yerin yaratıcısı olan A l­ v e le rd fâ t ir i s s e m v â ti şekkün
m in z ü n ü b ik ü m le k ü m j liy e g fira y e d 'ü k ü m
lah hakkında şüphe edi­
günahlarınızı 0, size bağışlamak için sizi davet ediyor ve yerin Hiç, göklerin yaratıcısı olan şüphe
lir mi? O, size günahları­
nızı bağışlamak için sizi
davet ediyor ve belirli bir O j / ü j L ■’j ş ' l i p S V ö i y M J . ^ I J I S iJ
I *
süreye kadar size müh­ tü rd ü n e m is lü n â beşerunm illâ in e n tü m k â lû ilâ e c e lin n ım ü s e m m â v e y ü e h h ira k ü m
let veriyor." "Siz, ancak belirli bir süreye kadar ve size mühlet veriyor
istiyorsunuz bizim gibi insansınız ancak Siz dediler
bizim gibi insansınız!
✓ 0
Bizi, babalarımızın tap­
— J• İ ^ i-.. °.l
tıklarından çevirmek is­ < £ > 0 ^ •. 1— j-
— t

^ 1 s#
tiyorsunuz. O halde, bize b is ü ltâ n in m m ü b ın fe /t ü n â i dbâunâ 'a m m â k â n e y e 'b ü d ü e n te ş u d d ü n â
açık bir delil getirin!" de­ açık bir delil
0 halde, bize
babalarımızın taptıklarından Bizi çevirmek
getirin
diler.
y I ®I i X J
yo^ 25^ Sûre:14 (İb ra h im , 1 1-1 8 )

11. Rasulleri onlara şöy­


m is lü k ü m illâ beşe ru n ıv! in n e h n ü i ru s ü lü h ü m i le h ü m I k â le t
le dediler;, "Evet, biz
'a lâ m e n y y e ş â ü yemünnü llâ h e jv e lâ k in n e
ihsan sizin gibi insanız, an­
dilediğine Allah ancak sizin gibi insanız Evet, biz Rasulleri n n la r a i ^ Ö Y İe
eder I dediler cak Allah nimetini kul­
X o
larından dilediğine ih­
san eder. Allah'ın izni ol­
v e 'a le İlâ h i illâ b iiz n i İlâ h b is ü ltâ n in e n n e / tiy e k ü m ( le n â vem â kâne m in 'ib â d ih madıkça, bizim size delil
bizim ve olmadı kullarından
getirme imkânımız yok­
her zaman Allah'a Allah'ın izni olmadıkça delil getirme size imkânımız yoktur
tur. Onun için müminler,
her zaman Allah'a te ­
vekkül etmelidirler."
vekad hedânâ 'a le İlâ h i e llâ n e te v e k k e le v e m â len â Im ü /m in û n fe ly e te v e k k e li 12. "Bize yollarımızı dos­
Bize dosdoğru göster­
mişken
Allah'a tevekkül etmeyelim? biz niçin Onun için müminler tevekkül etmelidirler doğru göstermişken biz
niçin Allah'a tevekkül
1 j s ' ü J l4 _ İ etmeyelim? Bize ver­
diğiniz sıkıntılara kar­
fe ly e te v e k k e li v e 'a le İlâ h i 'a lâ m â â z e y tü m û n â v e le n e ş b ira n n e s ü b ü le n â
şı elbette sabredece­
tevekkül etmelidirler her zaman Allah'a Bize verdiğiniz sıkıntılara karşı elbette sabredeceğiz yollarımızı ğiz. Onun için tevek­
Ji i ^ o J
t > kül edenler, her zaman
Allah'a tevekkül etmeli­
dirler."
m in e rd in â le n ü h ric e n n e k ü m liru s ü llh im lle z m e k e fe rû v e k â le Im ü te v e k k ilû n
13-14. İnkâr edenler,
yurdumuzdan Sizi çıkaracağız peygamberierine İnkâr edenler dediler Onun için tevekkül edenler
peygam berlerine, "Sizi
yurdumuzdan çıkaraca­
t ® •*. "t O -» i X o ®
jL 9 Lx-aJLo ^ OJ j J u J j
ğız veya bizim dinim i­
h â l i m in | le n ü h lik e n n e ra b b ü h ü m ile y h im fe e v h â f ı m ille tin â t le te 'û d ü n n e ev ze döneceksiniz!" de­
Zalimleri kesinlikle yok edeceğiz Rableri 1 onlara diye vahiy buyurdu bizim dinimize j döneceksiniz veya diler. Rableri onlara,
"Zalimleri kesinlikle yok
edeceğiz. Onların ardın­
j L ^ j jL i- o -« J - i İ J j c y } . u k ] j
dan sizi o yurda yerleş­
v e h â fe m ekâm ' lim e n h â fe z a lik e m im b e 'd ih im le rd a v e le n ü s k in e n n e k ü m ü tireceğiz. İşte bu, m a­
korkan makamımdan korkan içindir 1 işte bu Onların ardından 0 yurda sizi yerleştireceğiz kamımdan korkan, te h ­
didimden korkan içindir"
diye vahiy buyurdu.
j- 9 O : ? J
15. Peygamberler yar­
cehennem üj m in v v e râ îh î k ü llü c e b b â rin 'a n îd vehâbe v e s te fte h û v e 'îd
hüsrana uğra­ Peygamberler yardım
dım istediler, bütün zor­
“S S " I Arkasından bütün zorba ve inatçılar tehdidimden
dılar istediler ba ve inatçılar hüsrana
uğradılar.
16. Arkasından cehen­
Im e v tü v e y e /b h i v e lâ y e k â d ü y ü s ig u h û y e te c e rra 'u h fı m in m m â in ş a d îd v e y ü s k ıı nem vardır. Ondaki irin
ölüm ona gelecek boğazından geçilemeyecek
Onu yutmaya çalı­
Ondaki irin suyundan içirilecek suyundan içirilecek.
şacak
J X 1» il
17. Onu yutmaya çalışa­
cak, boğazından geçire-
meyecek, ona her taraf­
m e s e lü 'a z â b ü n g a fiz v e m in v v e râ îh î b im e y y it hüve I vem â | m in k ü lli m e k â n in v
tan ölüm gelecek, ancak
durumu V6
ağır bir azap vardır Bundan sonra da ölmeyecektir her taraftan o, ölmeyecektir. Bundan
şudur değildir
o X X o sonra da ağır bir azap
ıj ^ sl>jJ O İ jU J İ ” ^ ^ L a J^İ İJ vardır.
* b ~ ViX . X X X X I

f i y e v m in 'â ş if rr ih u ş te d d e t b ih i k e ra m â d in i e 'm â lü h ü m b ir a b b ih im lle z n e k e fe rû 18. Rablerini inkâr eden­


lerin durumu şudur:
fırtınalı bir günde rüzgânn savurduğu küle benzer Amelleri Rablerini inkâr edenlerin
Amelleri, fırtınalı bir
X
günde rüzgârın savurdu­
1
r 'j j
ğu küle benzer. Kazan­
d d a lâ lü Ib e 'id 1 h ü v e 1 z â lik e 'a la ş e y / m im m â k e s e b û lâ y e k d ir û n e dıklarından hiçbir şey el­
derin sapıklıktır 0 işte bu hiçbir şey Kazandıklanndan ellerine geçmez
lerine geçmez. İşte bu,
o derin sapıklıktır.
Sûre: 14 (İb ra h im , 1 9 -2 4 ) 257 TûV
19. Allah'ın gökleri ve
yeryüzünü gerçek bir ne­
denle yarattığını görme­
din mi? Dilerse sizi yok v e y e /ti yü zh r küm in y y e ş e / b ilh a k k v e le rd a s s e m :v â ti i h a le k a je n n e llâ h e e le m tera

eder, yeni bir topluluk gerçek bir


getirir sizi yok eder Dilerse ve yeryüzünü yarattığını Allah'ın görmedin mı?
nedenle
getirir. ■S

20. Bu, Allah'a zor değil­ jlİâ jL k j


dir. t s* t ^ ^ ^ t ^ ^
fe k â le c e m ia n lillâ h i v e b e ra z û b i'a z îz 'a le İlâ h i z â lik e vem a b ih a lk in c e d id
21. Hepsi toplanarak huzuruna çıkmış­
dediler Hepsi toplanarak Allah'ın zor Allah'a Bu değildir yeni bir topluluk
Allah'ın huzuruna çıkmış­ lardır

lardır. Zayıflar, büyüklük


taslayıp ezenlere, "Biz,
sizlere bağlı olan kimse­ 'a n n â m ügnûne 1 e n tü m fe h e l te b e 'a n le k ü m k ü n n â I in n â lille z in e s te k b e rû d d u 'a ^ û
lerdik. Şimdi siz, Allah'ın bağlı olan
bizden uzaklaştırabilir Şimdi siz misiniz? sizlere Biz büyüklük taslayıp ezenlere Zayıflar
azabını birazcık olsun biz­ kimselerdik

den uzaklaştırabilir misi­


niz?" dediler. Onlar, "Eğer
Allah, bize hidayet e t­ 'a le y n â sevaün le h e d e y n â k ü m llâ h ü le v h e d a n â k â lû m in ş e y / m in 'a z â b i İlâhi
seydi, biz de size hidayet hepsi biz de size hidayet Onlar, Eğer bize
bizim için Allah dediler birazcık olsun Allah'ın azabını
ederdik. Şimdi sızlansak aynıdır ederdik hidayet etseydi

da, sabretsek de, hep­


si aynıdır. Bizim için ar­ LU ö Ü4 I I I j ı i J ör? ^ H
tık bir kurtuluş yolu yok!" le m m â k u d iy e ş ş e y tâ n ü i v e k â le m in m m e h îş le n â ma e m ş a b e rn â ecezi'n â
dediler. (Hesaplar görülüp) iş Bizim
Şimdi sızlansak da
şeytan şöyle der artık bir kurtuluş yolu yok sabretsek de
bitince için
22. (Hesaplar görülüp)
iş bitince, şeytan şöy­
le der: "Şüphesiz Al­
lah, size doğru olan sözü liy e i vem â kâne I fe e h le ftü k ü m v e v e 'a tü k ü m v e 'd e lha|s|<i v e 'a d e k ü m | llâ h e | in n e ı lem ru
Ben de size bir şey Şüp­
vaat etti. Ben de size bir benim yoktu I ancak size yalancı çıktım doğru olan sözü size vaat etti Allah i§
vaat ettim hesiz
şey vaat ettim, ancak E
size yalancı çıktım. Dün­
yadayken, benim size
vaat ettiklerim hakkında fe lâ te lû m û n lî fe s te c e tü m e n d e 'a v tü k ü m illâ m in s ü ltâ n in 'a le y k ü m
siz de ben
benim herhangi bir de­ Beni kınamayın
davetimi
kabul ettiniz sizi davet ettim herhangi bir delilim size

lilim yoktu, ben sadece il


^ o * o■
- *
sizi davet ettim, siz de 3 j - İ l5 ^ U j > j- v a - p L il L S ^ J L İij\ I p j j j i
davetimi kabul ettiniz.
k e fe r tü in n b im ü ş r ih iy y e n tü m vem â b im ü ş r ih ik ü m enâ ma e n fü s e k ü m ve lû m û
Beni kınamayın, kendini­
zi kınayın. Ben sizi kurta­ tanımadım j Ben beni kurtaramazsınız siz de ve değil sizi kurtaramam Ben değil kendinizi kınayın

ramam, siz de beni kur­ * o


taramazsınız. Ben, bun­
c r f 0
dan önce beni Allah'a
v e ü 'lh ile 'a z â b ü n e lim z z â lim n e le h ü m in n e m in k a b l b im â e ş ra k tü m û n i
ortak koşmanızı tanıma­
dım. Muhakkak zalim­ konulmuşlardır acı veren bir azap zalimler için vardır Muhakkak bundan önce beni Allah'a ortak koşmanızı

ler için acı veren bir azap


vardır."
23. İman edip salih amel­
le n h â ru m in te h b h e t e t' c e n n â tin ş ş â lih â b v e 'a m ilû lle z n e a m e n û
ler işleyenler ise, altın­
ırmaklar altından akan cennetlere salih ameller işleyenler ise
dan ırmaklar akan cen­
i>
netlere konulmuşlardır. ** o
Rablerinin izniyle orada
ebedi kalacaklardır. On­ d a ra b e i k e y fe e le m te ra sel. m fih â te h iy y e tü h ü m b iiz n i ra b b ih im fih â h â lld ne
ların oradaki selamlaş­ Onların
benzediğini nasıl görmedin mi? Selam! selamlaşmaları Rablerinin izniyle orada ebedi kalacaklardır
maları, "Selam!"dır. oradaki
V » I
24. Allah'ın hoş, güzel
bir sözü, kökü sabit, dalı
{3}frLoL4iJI 14-^ j o-^lâ I s aİjİ
gökyüzünde, hoş, güzel fî ssem â/ v e fe r 'u h â i s â b itü n v e ş lü h â k e ş e c e ra tin ta y y ib e ü n k e lim e te n ta y y ib e te n ^ e ş e le n llâhü

bir ağaca nasıl benzedi­ Alla­


gökyüzünde dalı sabit kökü hoş,güzel bir ağaca hoş, güzel bir sözü |
h'ın
ğini görmedin mi?
r ûA 253 Sûre: 14 (İb ıâ h im , 2 5 -3 3 )

lL u j ü a v i '- il V o ^ L ; U İS İ J 'jP
25. Meyvelerini Rab­
lin n â s i le m s â le Ilâ liü v e y e d r ib ü b iiz n i ra b b ih â k ü lle h n im ü k ü le h â tü /tî binin izniyle her zaman
işte böyle benzet­ vermek­
insanlar o misalleri Allah Rabbinin izniyle her zaman Meyvelerini vermektedir. Allah, in­
meler yapar tedir
sanlar kavrayıp düşün­
sünler diye işte böyle
benzetmeler yapar.
c tü s s e t k e ş e c e ra tin h a b s e tin i v e m e s e lü k e lim e tin h a b s e tin le 'a lle h ü m y e te z e k k e r. m
26. Çirkin bir sözün hali
koparılmış çirkin bir ağaca benzer Çirkin bir sözün hali de kavrayıp düşünsünler diye
de, toprağın üzerinden
koparılmış, köksüz, çir­
3İ:x İ ^ İ 4 İ İ 0 U ,
kin bir ağaca benzer.
lle z ıtıe m enü llâ h ü y ü s e b b itü m â le h â m in k a r a r m in fe v k i le rd i 27. Allah, iman edenleri,
iman edenleri Allah destekler köksüz I\ toprağın üzerinden hem dünyada, hem de
ahirette sağlam bir sözle
X X _3t jı j.^ ıJjıJilj 4 destekler. Allah haksızlık
edenleri, şaşırtır. Allah,
z z â lim n e llâ h ü v e y ü d illü | v e fî la h ira h f î Ih a y t i d d ü n y â b ilk a v li s s â b iti
dilediğini yapar.
haksızlık edenleri Allah şaşırtır hem de ahirette hem dünyada sağlam bir sözle
28. Allah'ın nim eti­
ni inkârla değiştirenleri
görmedin mi? Halkları­
v e e h a llû k ü fr â n v n i'm e te İlâ h i ilâ lle z n e b e d d e lû e le m te r a mâ yeşa/ llâ h ü 1 nı helak yurduna yerleş­
yerleştirdiler inkârla Allah'ın nimetini değiştirenleri görmedin mi? dilediğini Allah yapar
tirdiler.
29. Orası, cehennem­
dir, oraya girecekler.
Orası, ne kötü bir yer­
! v e c e 'a lû Ik a râ r v e b i/s e y e ş le v n e h â 1 cehennem d â ra Ib e v a r kavm ehüm
dir!
Al­ 1 Orası, cehen-
koştular bir yerdir I Orası, ne kötü | oraya girecekler helak yurduna I Halklarını
lah'a 1 nemdir 30. Yolundan saptırmak
*
için, Allah'a ortaklar koş­
6 jlİ J I tular. De ki: "Keyfinize
ilâ n n ır m e ş ra k ü m fe in n e te m e tte 'û kul 'a n s e b lih 1 liy ü d illû bakın! Çünkü gidişiniz,
gidişiniz Çünkü Keyfinize bakın Deki Yolundan 1 saptırmak için ortaklar
cehennem edir!"
cehennemedir 1

31. iman eden kulları­


I ^U l_9 j j L<Lo i jifiJ k -jj 8jJLXaJI I j-flL-k-ij I jJJol jJ I jL>-xJ J3 ma, kendisinde hiçbir
alım satımın ve dostlu­
sirranv m im m â ra z e k n â h ü m v e y ü n fik û şşa l t e yük mû lle z n e m enü lilb â d iy e kul
ğun olmadığı gün gel­
kendilerine rızık olarak verdik­
gizli infak etmelerini namazı kılmalarını iman eden kullarıma söyle meden önce, nama­
lerimizden
zı kılmalarını, kendile­

lle z h a le k a e llâ h ü
JS L> V s

v e lâ h ilâ l fıhi
c
b e y 'u n lâ y e v m ü li m in k a b li e n y y e / tiy e
ey»
iz e 'a lâ n iy e te n m
rine rızık olarak verdik­
lerimizden gizli ve açık
hiçbir olma­ olarak infak etmelerini
yaratan Allah ve dostluğun kendisinde alım gün gelmeden önce ve açık olarak
satımın dığı söyle.
o I
« — I • I I d t 32. Allah, gökleri ve yeri
J J ' I y o kj ^J ^J ’ J -*
yaratan, gökyüzünden
riz k a l m in e s s e m e râ ti b ih ı fe e h ra c e m âen i m in e s s e m â i v e e n z e le 1 v e le rd a s s e m v â ti bir su indiren, onun­
rızık olarak turlu ürünler jnunla çıkarandır bir su gökyüzünden indiren ve yeri gökleri la size rızık olarak türlü
E ürünler çıkarandır. De­
j^ L jJ 4 J i j ^ j^ i Ü L L li| b 5 J > k i5 ; iJ nizde kendi emriyle akıp
giden gemileri sizin em ­
le n h 'r le k ü m ü | v e s e h h a ra b ie m r ih i f î Ib e h ri lite c r iy e i Ifü lk e il
rinize verdi. Nehirleri de
Nehirieri de sizin 1emrinize verdi kendi emriyle Denizde akıp giden 1 gemileri | sızın emrinize verdi | sizin emrinize verdi.
33. Birbiri ardınca giden
© 3 4 İJ İJ J4JI 3 X ^ 5 , > l i i i ü 5 x i J i j ^ _ ; ; ^ ı jÛ J güneş ve ayı da sizin
venneh r Neyle jle k ü m ü v e s e h h a ra d â îb e y n v v e lk a m e ra | şşem se le k ü m ü v e s e h h a ra emrinize verdi. Gece ve
ve gündüzü de Gece 1 sizin emrinize verdi
Birbiri ardınca
ve ayı da | güneş sizin emrinize verdi
gündüzü de sizin emri­
giden
nize verdi.
y U ^ lJ U J iiy k
Sûre:14 (İb rah im , 3 4 -4 2 ) 259 r o<\

34. O, size istediğiniz


şeylerin hepsinden ver­
di. Allah'ın nimetini say-
sanız, onu bitiremezsiniz. lâ tü h ş û h â n i'm e te İlâ h i v e in te 'u d d û 1 m in k ü lli m â s e e ltü m û h v e ::b ;k ü m

Şüphesiz insan, çok za­ Şüphe-


onu bitiremezsiniz Allah'ın nimetini saysanız istediğiniz şeylerin hepsinden 0, size verdi
SİZ
lim, çok nankördür.
35. Bir zamanlar İbrahim, ü ^ ı ü ö i İ l i ö ö ı A Ş A l j f A İ J d U ly ı
şöyle demişti: "Ey Rab-
aminenv h z â Ib e le d e c 'a l ra b b l Ib ra h m ü k â le v e ız keffr le z a lû m ü n lin s â n e
bim! Bu beldeyi güven­
Ey Rab­ şöyle Bir zaman­
li kıl, beni ve oğullarımı güvenli Bu beldeyi kıl
bim!
İbrahim
demişti lar
çok nankördür çok zalim in s a n

putlara tapmaktan uzak


i f i i
tu t!" *. /t 1 1 A ' t ♦ ^ 1 '
1j X ^ ^ M . o l
'• r — -
36. "Rabbim! Çünkü on­
k e s ra n m e d le ln e in n e h ü n n e ra b b i le ş n â m e n neTaüde v e b e n iy y e vecnübm
lar, insanlardan birço­
birçoğunu şaşırtırlar Çünkü onlar Rabbim! putlara tapmaktan ve oğullarımı beni uzak tut!
ğunu şaşırtırlar. Bundan
böyle kim benim izimden
gelirse, o bendendir. Kim
de bana isyan edip kar­
ra h m g a fû ru r fe in n e k e 'a ş â n vem en m in n . fe in n e h te b i'a n ı fe m e n m in e n nâ s
şı çıkarsa, şüphesiz Sen, çok bağış­ şüphesiz isyan edip karşı Kim de benim izimden Bundan
çok acıyansın bendendir n
u insanlardan
çok bağışlayan, çok acı­ layan Sen çıkarsa bana gelirse böyle kim
yansın!" i ^
Ji
37. "Ey Rabbimiz! Ben, k5 f j 4 - ^ ^
soyumdan bazısını Se­ in d e b e y tik e Im ü h a rra m i \ g a y r i z z e r in b iv â d in m in z ü r r iy y e t e s k e n tü innT rabbenâ
nin kutsal evinin yanın­ Ey Rabbi­
Senin kutsal evinin yanındaki j ekin bitmez bir vadiye soyumdan bazısını yerieştirdim Ben
miz!
daki ekin bitmez bir vadi­
ye yerleştirdim. Ey Rab­
bimiz! (Bunu) namazı kıl­
sınlar (diye yaptım). Bun­ v e rz ü k h ü m ! ile y h im tehvT m in e n n â s i te fid e te n m fe c 'a l şşalâte liy ü k m û rabbenâ
dan böyle insanların gö­ Bundan böyle in­ kılsınlar (diye Ey Rabbi
onlan nzıklandır onlara meyleder gönüllerini akıt namazı
sanların yaptım) miz!
nüllerini onlara akıt, on­
ları çeşitli ürünlerle rızık-
landır. Belki şükrederler."
38. "Ey Rabbimiz! Sen, v e m â n ü 'lin mâ nühh te 'le m ü in n e k e I ra b b e n â le 'a lle h ü m y e ş k ü r û n m in e s s e m e râ ti

bizim gizlediklerimizi de, açıkça yapıp ettikle­ bizim gizledikleri­


bilirsin Sen Ey Rabbimiz! Belki şükrederier çeşitli ürünlerie
rimizi de mizi de
açıkça yapıp ettiklerimi­
) o
zi de bilirsin. Allah'a, ne
ö lÖ J lS îU A J I J ^ Ş V I j ö f A ' ^ AS
yeryüzünde, ne de gök­ ^ ^ ^

yüzünde bir şey gizli ka­ llllâ h i e lh a m d ü fî ssem â/ le rd i v e lâ m in ş e y in f î 'a le İlâ h i vem â ye hf

lır." Alla­
hamdolsun ne de gökyüzünde ne yeryüzünde bir şey Allah'a gizli kalır
h’a
39. "Bana, ihtiyarlığım­
da İsmail ve ishak'ı ihsan <3>5Lc-UI » e, J
eden Allah'a hamdolsun!
le s e m 'u d d ü 'â / ra b b ' in n e v e is h “ k is m r 'ı le 'a le Ik ib e ri K lle z ' ve h e b e
Şüphesiz benim Rabbim,
benim Şüphe-
duayı işitendir." duayı işitendir
Rabbim
ve İshakî İsmail ihtiyariiğımda Bana ihsan eden

j
40. "Ey Rabbim! Beni ve
° ♦ i 11 ^ ^ yy t i 11y •
soyumu, namaz kılanlar­ I u j j j - i j j L k j j ^ j j ^ j 8 I ^

dan eyle! Ey Rabbimiz!


gfir ra b b e n â d ü 'â / v e te k a b b e l ra b b e n â v e m in z ü r r iy y e t m ü k m e ş şa l.'iti (Yaln rabbi
Duamı kabul eylel" Ey Rabbi- Ey Rab­
bağışla Ey Rabbimizl Duamı kabul eyle! ve soyumu namaz kılanlardan Beni eyle
miz! bim!
41. "Ey Rabbimizl Beni,
*
anne babamı ve bütün
müminleri hesabın ger­
çekleşeceği gün bağış­ g â file n i llâ h e I v e lâ te h s e b e n n e Ih is â b yekûm ü yevm e | v e lilm ü / m in n e v e liv â lid e y y e !
la!" gerçekle­
habersiz Allah'ı Sakın sanma hesabın gün I ve bütün müminleri anne babamı Beni
şeceği
42. Sakın Allah'ı zalim­ %
V t.
lerin yaptıklarından ha­
bersiz sanma. O, sade­
ce onların hesabını, göz­ le b ş â r te ş h a ş u fıh i liy e v m in y ü e h h ir u h ü m in n e m â z te llm û n 'a m m â y e 'm e lü

lerin belereceği güne er­ gözlerin belereceği güne


onların hesabını
0 , sadece zalimlerin yaptıklarından
ertelemektedir
telemektedir.
Yn ‘ 250 ^ûre: 14 (İb ıâ h im , 4 3 -5 2 )

İ 'J J

tie v â / v e e fid e tü h ü m ta tf ü h ü m I ile y h im i lâ y e rte d d ü m Ü K tıl'i ru u s ih im m ü h t i'ı n e 43. Başlarını dikerek ko­
içi bom­ şarlar, bakışları kendile­
yüreklerinin bakışları kendilerine dönmez Başlarını dikerek koşarlar
boş hava rine dönmez, yürekleri­
nin içi bomboş hava ke­
U l4 J 4 . I I İ Ü I ^
J -d
Lül J l silmiştir.
rabb e n â Ile z n e z a le m û fe y e k û lü l'a z â b ü y e /t) h im ü j yevm e nnase v e e n z ırı 44. İnsanlara azabın ken­
Ey Rabbi-
O gün zalimler
şöyle diyecek­
azabın
kendilerine
gunu insanlara hatırlat
dilerine geleceği günü ha­
miz! lerdir geleceği
Y
tırlat. O gün zalimler şöy­
le diyeceklerdir: "Ey Rab-
4
J - L L ■î I ^ ,U j î j-I I j ^ j jJ J -> î L3
bimiz! Bize, az bir süre
e v e le m te k û n ü e- s e m tü m rru s ü l v e n e t t e b il i d e 'v e te k e ' ü c ib ilâ e c e lin k a r b in n e h h ir n â mühlet ver de, davetine
peygamber­ icabet Bize mühlet icabet edelim, peygam­
yemin etmemiş miydiniz? uyalım davetine az bir süre
lere edelim ver de berlere uyalım." Siz, bun­
X i Jl o
dan önce, sizin için bir
son olmadığına yemin et­
lle z n e z a le m û f i m e s â k in i v e s e k e n tü m m in z e v a l m â le k ü m m in ka :lü memiş miydiniz?
zulmedenlerin yurtlarında yaşamıştınız bir son
sizin için olma­
Siz, bundan önce 45. Kendilerine zulme­
dığına
denlerin yurtlarında yaşa­
mıştınız, onlara nasıl yap­
£} J lİ A Y I ü J ü tS ^ J 4 j, û 3 ^ ; ,t.a V
tığımız sizce anlaşılmıştı,
le m s .;l le k ü m ü v e d a ra b n â b ih im ! fe 'a in â k e y fe : le k ü m I v e te b e y y e n e i e n fü s e h ü m size (bunu) örnek olaylar­
(bunu) örnek olaylarla
size onlara yaptığımız nasıl anlaşılmıştı Kendilerine
la da anlatmıştık.
da anlatmıştık
46. Muhakkak onlar, hile­
lerini yaptılar, Allah katın­
da da onlar (için hazırlan­
lite z û le m in h ü I m e k ru h ü m v e in k â n e i m e k ru h ü m j v e ln d e İlâ h i veka m e k e rû m e k ra h ü m mış) hileler vardır. İsterse
yerinden oynatacak onların hileleri isterse olsun I hileler I Allah katında da vardır Muhakkak onlar, hilelerini yaptılar onların hileleri, dağları ye­
rinden oynatacak olsun.
47. Allah'ın peygamberle­
rine vermiş olduğu sözün­
'a zızü n llâ h e in n e ru s ü le h m ü h life ve 'dih ? llâ h e fe lâ te h s e b e n n e Ic ib â l den cayacağını sanma.
peygamber­ vermiş olduğu sözünden
çok güçlüdür Allah (Şüphesiz
lerine cayacağını
Allah'ın sanma Şüphesiz Allah, çok güç­
lüdür, intikam sahibidir.
\ I ^ ’
h jj- iJ o İ İ' 3 İ - L I İ 3 ^ y t il 3 4 i J b ^ V I J İ 4İ r
48. O gün yeryüzü, başka
bir yeryüzüne dönüştürü­
v e b e ra z û v e s s e m a v â tü g a y ra le rd i le rd u tü b e d d e lü yevm e z û n tik a m
lür. Gökler de (başka gök­
huzuruna çı­ Gökler de (başka göklere
başka bir yeryüzüne yeryüzü dönüştürülür Ogün intikam sahibidir lere dönüştürülür). Hep­
karlar dönüştürülür)
si, tek ve egemen olan
Allah'ın huzuruna çıkarlar.
49. O gün günahkârların,
f î le ş fâ d m ü k a rr a n ın e y e v m e îz in m Im ü c rlm ın e v e te r a llllâ h i Iv â h id i Ik a h h â r
zincirlere vurulduklarını
zincirlere vurulduklarını Ogün günahkârların görürsün Hepsi, tek ve egemen olan Allah'ın
görürsün.
y o
50. Onların gömlekleri,
4 İI p 4 -a âJL
3 j O I j i l i O :® katrandandır. Yüzlerini de
llâhü i lly e ız iy e nnâr vücûhehüm ü v e te g ş a m in k a tlr â n in v s e râ b ılü h ü m
ateş kaplamaktadır.
Çünkü
cezalandıracaktır ateş Yüzlerini de kaplamaktadır katrandandır Onların gömlekleri
51. Çünkü Allah, her ki­
Allah
i> şiyi kendi yaptığıyla ce­
o ^
zalandıracaktır. Şüphesiz
^ L l j y ıS J b < H > . â l O ’ Allah, hesabı çabuk gö­
lin n â s i b e lâ g u l j h â zâ s e n 'u Ih is â b ! llâ h e ! İn n e j m a kesebet k ü lle n e fs in m rendir.
tebliğ
insanlara Bu Kur'ân hesabı çabuk görendir Allah Şüphesiz I kendi yaptığıyla her kişiyi 52. Bu Kur'ân, hem ken­
edilmiştir
disiyle uyarılsınlar, hem
0 O j V 11 jJ J 3i l y i 1 3 l i 1 3İ U İ1 1 j î ii A J 3 (u Ij 3 0J 4 J 3 Onun sadece tek bir ilah
olduğunu bilsinler, hem
û lû le lb â b -e lly e z z e k k e ra llâ h ü n v v â h id ü n v h ü v e e n n e m â ] v e liy e 'le m û b lh v e liy ü n z e rû de aklı ve vicdanı temiz
hem de aklı ve vicdanı temiz tek bir ilah oldu- kendi- olanlar öğüt alsınlar diye
öğüt alsınlar diye Onun sadece | bilsinler uyanisınlar
olanlar ğunu
insanlara tebliğ edilmiştir.
İ p l i ğ i
Sûre:l5(Hicr,1-15) 261 r

1 5 . H IC R SURESİ
Mekke döneminde in­ 'E L -H IC R H IC R SURESİ
miştir. 99 âyettir.
Rahmân ve Rahîm olan
Allah’ın adıyla.
1. Elif, lâm, râ. Bunlar, ki­
rra h tm ( lâ h ir r a lim â n i b is m i
tabın ve apaçık Kur'ân'ın
ayetleridir. ve Rahîm Rahmân olan Allah'ın ismiyle

2. Belki bir zaman gelecek,


kâfirler, keşke Müslüman IJ jJ
Ş . -I

IJ İ J O ' y j3 j obi Jüb yi


olsaydık arzusunda bulu­
llezı n e k e fe rû yeveddü ru b e m â v e k u r â n in m m ü b m Ik itâ b i â y â tü tilk e elif-lâm-râ
nacaklar. arzusun­ Elif, lâm,
bir zaman gelecek, kâfirler da buluna­ Belki ve apaçık Kur'ân'ın kitabın ayetleridir Bunlar
3. Bırak onları, yesinler, iç­ caklar râ

sinler, haz alsınlar, (gele­


cekle ilgili iyi) ümit onları
oyalayıp dursun. Yakında
fe s e v fe y e 'le m û n le m e lü v e y ü lh ih im ü : v e y e te m e tte 'û y e /k ü lû z e r fiü m le v k â n û m ü s lim m
bilecekler.
onları oyalayıp yesinler,
Yakında bilecekler ümit haz alsınlar Bırak onları keşke Müslüman olsaydık
4. Biz, hiçbir memleketi dursun içsinler

kendileriyle ilgili belirlen­


miş bir hüküm olmaksızın
helak etmedik.
e c e le h â min üm m etin ı m â te s b ik u k itâ b ü n m m e 'lü m v e le h â illâ m in k a r y e tin v e m â e h le k n â
5. Hiçbir topluluk süresinin belirlenmiş bir hüküm cendileriyle Biz, hiçbir
süresinin Hiçbir topluluk ne önüne geçebilir ancak' helak etmedik
ne önüne geçebilir, ne de olmaksızın ilgili memleketi

erteleyebilir.
6. "Ey kendisine bir uya­
rı ve öğüt (olan Kur'ân) in­ le m e c n û n î in n e k e z z ik ru t 'a le y h i y â e y y ü h â lle zı n ü z z ile v e k a lû v e m â y e s te /h ir û n
dirilen! Şüphesiz sen, deli­ Şüphesiz bir uyarı ve
delisin kendisine Ey indirilen! dediler ne de erteleyebilir
sin!" dediler. sen öğüt
0 ^ 0
7. "Sözünde doğru olan­
lardan isen, bize melekle­
ri getirsene!" illâ i Im e la îk e te m â n ü n e z z ilü in k ü n te m in e ş ş â d ik in b ilm e lâ îk e b le v m â te /tın â
8. Biz o melekleri ancak an-
I Biz o melekleri j bağlı olarak indiririz | Sözünde doğru olanlardan isen melekleri bize getirsene
gerçek bir nedene bağlı ola­
rak indiririz. O zaman, onla­
ra göz açtırılmaz. â Ü I 5 5 İ İ J I L İ İ S i S İ .2 fjl b t i U i

9. Şüphesiz bir uyarı ve le h â fiz u n le h û v e ın n a z z ik ra n e z z e ln â nehnü m ü n z a rın iz e n m vem â kânû b ilh a k k i


öğüt (olan Kur'ân'ı) Biz in­ Biz. mutlaka bir uyarı ve
indirdik
Şüphesiz
onlara göz açtırılmaz
O
ve olmadılar
gerçek bir
koruyacağız
Onu Biz öğüt Biz zaman nedene
dirdik Biz. Onu mutlaka Biz
koruyacağız.
10. Yemin olsun ki, sen­ c
den önce öncekilerin top­ m irr a s û lln v e m â y e /tih im f i şiye"! le v v e lın m in k a b lik e e rs e ln â v e le k a d
luluklarına da rasuller gön­ öncekilerin topluluklarına da senden önce
rasuller gön­
Yemin olsun ki
bir rasul Kendilerine gelmesin ki
derdik
derdik.
11. Kendilerine bir rasul
gelmesin ki onunla alay et­
mesinler. lâ y ü /m in û n e f î k u lû b i Im ü c rim ın n e s lü k ü h u k e z â llk e y e s te h z iû n b ih ı illâ kâ nû
Biz, onu onun­
12. Biz, onu günahkârların iman etmezler günahkârların kalplerine işte böyle alay etmesinler ancak idiler
sokarız la
kalplerine işte böyle soka­ A .

rız. < o 4
l y u i j 5 U J J 1 ^ L y ;. ^ 4 JLp y j ^
13. Onlar, ona iman etmez­
ler. Önlerinde, öncekilerin fe z a llû m in e s s e m â i bâbânm 'a le y h im v e le v fe te h n â s ü n n e tü le v v e lîn v e k a d h a le t bili.
Onlar,
kanunu geçmiştir. ve olsalar gökyüzünden bir kapı Üzerlerine açsak da j Önlerinde, öncekilerin kanunu geçmiştir
ona
14-15. Üzerlerine gökyü­
zünden bir kapı açsak da,
< 3>o j j j j s t J b j » y ^ I j jL ia -J İ < 4 ^ 3 4 ^ Iy < 3> û »-:>■ 5 -b
oradan yükselseler, "Ya
gözlerimiz döndürüldü, k a v m ü n m rn e s h û r u n e b ş â ru n â in n e m â s ü k k ir a t le k â lü y e 'r u c ü n fıhi

belki de biz büyülenmiş bir belki


büyülenmiş bir topluluğuz biz Ya gözlerimiz döndürüldü diyecekler yükselseler
de
topluluğuz!" diyecekler.
r lY 262 Sûre:15(Hicr, 16-31)

16. Yemin olsun ki, Biz


gökyüzünde bazı yıldızlar
v e h a fiz n â h â lin n â z irin .e z e y y e n n â h â b ü rû c e n ^ f î ssem âi c e 'a in â v e le k a d
yarattık, onları bakanlar
Yemin
Onları koruduk bakanlar İçin onları süsledik bazı yıldızlar Biz gökyüzünde yarattık için süsledik.
olsun kİ

17. Onları, kovulmuş her


İ14^U4 j Ü « j j i vı j ûLLi-i' J i şeytandan koruduk.
ş ih â b ü n m m ü b ın fe e tb e 'a h m e n i s te ra k a s s e m 'a illâ m in k ü lli ş e y ö n i ı r a c m 18. Ancak (içlerinde) kulak
Onu da izle­ hırsızlığı yapan olur. Onu
parlak bir yıldız (içlerinde) kulak hırsızlığı yapan olur Ancak kovulmuş her şeytandan
mektedir da parlak bir yıldız izlemek­
tedir.
19. Yeryüzünü de yaydık,
m in k ü lli ş e y in m m e v z ıin fh â v e e m b e tn â ra v â s iy e fh â v e e lk a y n â m edednâhâ v e le rd a
üzerine dağlar koyduk,
onda ölçülü şeyler bitirdik.
ölçülü şeyler onda bitirdik dağlar üzerine koyduk yaydık Yeryüzünü de
20. Orada sizin için ve rız­
kını sağlamak durumunda
û :? o ] . J (V L L J o ^ j 0
olmadıklarınız için geçimi­
v e in m m in ş e y in v e m e lle s tü m l e h , b ir â z ik n m e 'â y iş e fh â le k ü m v e c e 'a in â
nizi sağlayacak şeyler ya­
geçiminizi sağla­ rattık.
Hiçbir şey yoktur ki ve rızkını sağlamak durumunda olmadıklarınız için Orada sizin için yarattık
yacak şeyler
21. Hiçbir şey yoktur ki Bi­
zim katımızda hâzinesi ol­
\ L j ü L I < j l j { 3 ^ j» J L *J o L « j V I,
masın. Biz, onu ancak be­
le v â k ih a rriy â h a v e e rs e ln â b ik a d e r in m m e lû m illâ v e m â n ü n e z z ilü h û h a z â în ü h illâ 'in d e n â
lirli bir ölçüye göre indiririz.

Aşılayıcı rüzgârlar gönderir belirli bir ölçüye göre ancak Biz. onu indiririz hâzinesi olmasın Bizim katımızda
22. Aşılayıcı rüzgârlar gön­
derir, gökyüzünden bir su
indirir, sizi onunla sularız.
^ I İ 4 İ ^ lS $ i3 5 L İ 1 J I ^ L İ J S ^ l S
Onu, depolayan siz değil­
le n e h n ü v e in n â b ih â z in n le h v e m â e n tü m fe e s js a y n â k ü m û h jm â e n m in e s s e m â i fe e n z e ln â
siniz.
evet yalnızca Şüphesiz
depolayan Onu siz değilsiniz sizi onunla sulanz bir su gökyüzünden indirir
23. Şüphesiz Biz, evet yal­
Biz Biz
nızca Biz yaşatırız, öldürü­
^ o ;ı
i - rüz, (hepsinin ardından)
Jk_0 v V k - 0 J U İJ U * ,u ^
> kalıcı olan Bizizdir.
m in k ü m Im ü s te k d im n e 'a lim n â ve le lça d Iv â ris n venehnü v e n ü m tü nühy 24. Yemin olsun ki Biz, içi­
içinizden önce gelenleri de biliriz
Yemin olsun (hepsinin ardından)
Bizizdir öldürürüz yaşatırız
nizden önce gelenleri de
ki Biz kalıcı olan
biliriz, sonra gelecek olan­
ları da biliriz.
25. Gerçekten Rabbin işte
'a l m hak m ün nneh y e h ş ü ru h ü m h ü v e ra bb e ke v e in n e Im ü s te /h in n v e le k a d 'a lim n â O, onları diriltip toplaya­
her şeyi bilendir
hikmet O kes­ onları diriltip
işte O Rabbin Gerçekten sonra gelecek olanları da biliriz
caktır. O kesinlikle işi sağ­
sahibidir inlikle toplayacakbr
lam yapan ve yaptığında

JL«rf»JUö ^ û L jL jV I LjucJL> -vJJ j


hikmet bulunan, her şeyi
şL xJjL > û L ^ I j .-i— ıL i L a ^ bilendir.
h a le k n â h ü v e lc â n n e m in h a m e in m e s n n m in ş a lş a lin m lin s â n e h a le k n â v e le k a d 26. Yemin olsun ki. Biz insanı
yaratmıştık Cinleri
Yemin pişmiş çamurdan, şekillenmiş
şekillenmiş kara topraktan pişmiş çamurdan Biz insanı yaratbk
olsun ki kara topraktan yarattık.
27. Cinleri, daha önce ze­
hirli ateşten yaratmıştık.
m in ş a lş a lin m beşeranm h â lik u m ın n lilm e lâ îk e tl ra bb ü ke k â le v e ız m in n â ri s s e m m m in k a b lü 28. Bir zamanlar Rabbin
yarataca­ Bir za­ meleklere, "Ben pişmiş
pişmiş çamurdan bir insan Ben meleklere Rabbin demişti zehirli ateşten daha önce
ğım manlar
çamurdan, şekillenmiş kara
topraktan bir insan yarata­
cağım!" demişti.
s â c id n le h u fe k a 'û m ir r û h 1 f. h i [ v e n e fe h tü j m in h a m e in m e s n u n 29. "Onu biçimlendirip bir
Onu biçimlendirip bir düzene koyduğumda, ona
secde edin ona derhal ruhumdan da ona üflediğimde şekillenmiş kara topraktan
düzene koyduğumda
ruhumdan da üflediğimde,
ı^ ^-L s ’ â -S Ll L sJ i
derhal ona secde edin!"
30-31. iblîs'in dışında melek­
m e 'a s s â c id n enyyekûne ebâ ib ls illâ ecm e' n k ü llü h ü m Im e lâ îk e tü fe s e c e d e lerin tümü, hep birlikte secde
0, secde edenlerle birlikte olmaktan kaçındı iblîs'in dışında hep birlikte tümü meleklerin secde ettiler ettiler. O, secde edenlerle bir­
likte olmaktan kaçındı.
Sûre:15(Hicr, 32-51) 263

j l i 0 . LiJ I ^ ü V IİJ u J L U ; 113 j l i


32. (Allah ona), "Ey iblîs!
Sen niçin secde edenlerle le m e k ü llie s c ü d e k â le 1 m e 'a s s â c id n 1 e llâ te k û n e m â le k e y â ib t s ü kâle

birlikte olmadın?" dedi. secde edecek değilim dedi secde edenlerle birlikte olmadın Sen niçin (Allah ona). Ey iblîs! dedi
33. "Ben, pişmiş çamurdan,
'
şekillenmiş kara topraktan pvA “ .i; i n ^ . 11
1 1 .^^ î1 .'■ °« .A 4 L 0 1 . .r. 1J
yarattığın insana secde ede­ J "
fi
cek değilimi" dedi. fe in n e k e l m in h â fe h ru c I k â le m in h a m e in m e s n n m in ş a lş a lin m h a le k te h 'i libeşerin
34. "Çık oradani Şüphesiz
oradan Çık i dedi şekillenmiş kara topraktan Ben, pişmiş çamurdan yarattığın insana
sen, kovulmuş bulunuyor­
sun!" dedi.
35. "Bu lanet, ceza günü­ j ı i e ^ u ı , : ^ j ı ^ i ı L ı
ne kadar senin üzerinde
fe e n z irn ı ra b b i j k â le iln y e v m i d d n lle 'n e te v e in n e 'a le y k e tB c m
olacaktır." Öyleyse bana süre kovulmuş bulunu­
Rabbim! t dedi ceza gününe kadar Bu lanet j senin üzerinde olacaktır
36. "Rabbim! Öyleyse bana, ver yorsun
onların diriltilecekleri güne %

kadar süre ver!" dedi.


37-38, "Haydi, sen o belir­
il y e v m i iv e k ti im e 'i m m in e Im ü n z a r n fe in n e k e k â le y ü b 'a s ! n ilr- y e v m i
lenen zamana kadar, süre
verilenlerdensin!" dedi. o belirlenen zamana kadar süre verilenlerdensin Haydi, sen dedi onların diriltilecekleri güne kadar
39. "Rabbim! Beni azdır­
V o < ,<■ “ -»-r
mana karşılık yemin olsun
s ..-
ki, yeryüzünde ben onla-
_ ra (kötülükleri) süsleyece- e c m e 'm v e le ü g v iy e n n e h ü m f î le rd i le h ü m leüzeyyinenne b im â e O v e y te n ra b b i kâle
p ğim, onların hepsini azdıra­ hepsini onların azdıracağım
yemin olsun ki, ben (kötülükleri)
Beni azdırmana karşılık Rabbim! dedi
yeryüzünde onlara süsleyeceğim
na cağım" dedi. ^ .e
40. "Ancak içlerindeki
ihlâslı kulların hariç." j - ' f J İ 3

41. "Kendime söz veriyo­ irm e m ü s te k m 'a le y y e ş irâ tu n h zâ k â le Im ü h le ş n m in h ü m ü 'ib â d e k e illâ


rum ki, bu dosdoğru yol­ Gerçek söz veriyo­
dosdoğru yoldur bu dedi ihlâslı içlerindeki kulların Ancak
dur!" dedi. şu ki rum ki

42. "Gerçek şu ki, sana


uyan azgınların dışında, r
kullarımın üzerinde senin
c e fie n n e m e i v e in n e m in e ig â v n m e n i tte b e 'a k e illâ s ü ltâ n ü n 'a le y h im le k e le y s e "ibâd
bir gücün kuvvetin yoktur."
bir gücün
43. "Elbette bunların hep­ cehennemdir I Elbette azgınların sana uyan dışında üzerinde yoktur kullarımın
kuvvetin
u
sinin varacakları yer, ce­ t
1» jı ^ ° ^
hennemdir." M e .« s. I
44. Onun yedi kapısı vardır.
Her kapısı için, onlardan be­ c ü z ü n m m e te iım m in h ü m llk ü lll b â b in m s e b 'a tü e b v â b le h â e c m e ın le m e v 'id ü h ü m
Onun
lirli bir grup ayrılmıştır. belirli bir grup ayrılmıştır onlardan Her kapısı için yedi kapısı bunların hepsinin varacakları yer
vardır
45. Elbette muttakiler,
cennetler ve pınarlar için­
L ı_ p ^ j Jl-oI La jJ L > jl { ^ ö c f Ljk_>- I
de olacaklardır.
46. (Onlara şöyle dene­ v e n e z e 'n â a m in n i b is e lâ m in ü d h u lû h â ve uy n f i c e n n â tin v I m ü tt e k n e inne
cek:) "Selametle, güven söküp almışızdır güven içinde Selametle oraya girin ve pınarlar
cennetler içinde
muttakiler Elbette
olacaklardır
içinde oraya girin!"
47. Biz onların kalplerindeki I ^ V o ^

kini söküp atmışızdır. Onlar,


kardeş kardeş, köşklerde fh â lâ y e m e s s ü h ü m m ü te k â b ilin 'a t s ü r u r in m ih v â n e n m in g illin m â f i ş u d û rih im
karşı karşıya otururlar. Onlar, kardeş
Orada onlara dokunmaz karşı karşıya otururlar köşklerde kini Biz onların kalplerindeki
48. Orada onlara hiçbir kardeş
zahmet dokunmaz, onlar
oradan çıkarılacak da de­
ğillerdir.
rra h m ig a fû r u
i enâ | enn î Ib â d r n e b b i/ | b im ü h r a c n m in h â | h ü m v e m â neşabünv
49-50. Kullarıma muhak­ Mu-
ve çok acıyan değil­ hiçbir
kak Benim, gerçekten Be­ olduğumu
çok bağışlayan Benim hakkak Kullarıma haber ver! çıkarılacak da oradan onlar
lerdir zahmet
Benim
nim çok bağışlayan ve çok
acıyan olduğumu, azabı­
mın da acı veren bir azap
olduğunu haber ver! 'a n d a y fi ib r ^ h m v e n e b b i/h ü m h ü v e l'a z â b ü le l m v e e n n e 'a z â b

51. Onlara İbrahim'in ko­ İbrahim’in konuklarını da Onlara anlat acı veren bir azap olduğunu azabımın da
nuklarını da anlat.
264 Sûre;l5(Hicr, 52-70)
52. Onun yanına girdiklerin­
de, "Selam!" demişlerdi. O,
"Biz, sizden gerçekten kor­
lâ te v c e l 1 k â lû v e c ilû n 1 m in k ü m in n â k â le s e lâ m â I fe k â lû 'a le y h i j iz d e h a lû kuyoruz!" dedi.
gerçekten korku­ 53. "Korkma, biz sana bil­
Korkma dediler sizden Biz 1 dedi Selam! demişlerdi Onun yanına) girdiklerinde
yoruz
gili bir oğul müjdeliyoruz"
dediler.
54. "Bana ihtiyarlık gelip
fe b im e l Ik ib e ru 'a lâ e n m m e s s e n iy e e b e ş ş e rtü m û m k â le I b ig u lâ m in 'a lım I n ü b e ş ş iru k e i in n â çatmışken, bana mı müj­
Beni, ne bana mı müjde veriyor­
ihtiyarlık Bana gelip çatmışken dedi i bilgili bir oğul \ \ ^ de veriyorsunuz? Beni,
ile sunuz?
ne ile müjdeliyorsunuz?"
dedi.
55. "Biz, seni gerçek olan
vem en k â le m in e Ik â n ltm 1 fe lâ te k ü n m b ilh a k k i b e ş ş e rn â k e k â lû tü b e ş ş ir u n
bir şeyle müjdeliyoruz.
I Onun için sakın gerçek olan bir Biz, seni müjde­
kim
MIH dedi
uouı I ümidiniKCöcıııcıucH
uiHiuıiH kesenlerden j OİfTia
olma Ş6yİ6 lİyOrUZ
liyoruz
dediler
ucuııoı I müjdeliyorsunuz
ınujucııyuıouMuiE. Onun için sakın ümidini ke­
senlerden olma!" dediler.
o > j IL4İI it id ir j d 0 o jJ iX j IVI "ju5 5 ^ J L Iİ5 56. "Rabbinin rahmetin­
den, sapkınlardan başka
e y y ü h e Im ü rs e lû n fe m â h a tb ü k ü m k â le d d â llû n illâ m ir r a h m e ti r a b b ih î y e k n e tu
kim ümidini keser?" dedi.
Bundan sonraki
Ey elçiler! dedi sapkınlardan başka Rabbinin rahmetinden ümidini keser
göreviniz nedir? 57. "Ey elçiler! Bundan son­
raki göreviniz nedir?" dedi.
dİ t J j1 tlı® f j i ^ 1 t l l - j i dİ ly ii 0 L JI
58-60. "Haberin olsun, Lût
le m ü n e c c û h ü m ! in n â | illâ â le lû t ilâ k a v m in m m ü c rim ın ü rs iln â in n â k â lû
ailesi hariç, biz günahkâr
Haberin olsun, (cezalandırmak bir topluluğu (cezalandır­
Biz günahkâr bir topluluğu H s7 dediler
onların kurtaracağız UİZ
Lût ailesi hariç için) gönderildik mak için) gönderildik" de­
y diler. "Biz, hanımı dışında
tJ ji î L İÜ jİİ y !o \ y i 0 - , ^ ı onların hepsini kurtaraca­
ğız. Onun, karısının kalacak­
â le lû tin i j fe le m m â câ e le m in e ig â b irin i in n e liâ i k a d d e rn â : m ra e te h tı | illâ | ecm e m
lar arasında kalmasını ka­
kalmasını
Lût'un ailesine geldiklerinde karısının kalacaklar arasında dışında hepsini rarlaştırdık."
ik ;:; ı;ş b ;; k i
V 61-62 . Elçiler, Lût'un ai­
^ ü A j > J j i j - J t i î IJ L J 0 o 3 J ^ > S -!i lesine geldiklerinde, "Siz,
gerçekten korkulup ürkü­
c i/n â k e : bel jçâlû k a v m ü n m m ü n k e rû n in n e k ü m k â le I m ü ı^ lu n
tecek bir topluluksunuz!"
korkulup ürkütecek
biz, sana getirdik Yok dediler Siz, gerçekten dedi Elçiler
bir topluluksunuz! dedi.
63-64. "Yok, biz, sana on­
ların şüphe edip durdukla­
rı şeyi getirdik. Biz, sana
fe e s ri le ş â d ik u n v e ın n a bilhakki v e e te y n â k e b im â k â n û fı h i y e m te r u n
Şüphesiz
gerçek bir şey getirdik.
yürüt doğru söyleyenleriz gerçek bir şey Biz, sana getirdik onların şüphe edip durdukları şeyi
biz Şüphesiz biz, doğru söyle­
^ ^ -r > 0
0 yenleriz" dediler.
0 < " •
_v - ^ 1 1 ; L 65. "Gecenin bir bölümün­
-------- p p . ------ ^ — -
j y i d i C
v e tte b i' m in e Neyli S ik it in m b ie h lik e
de aileni yürüt, sen de ar­
vem dû ehadünv m in k ü m v e lâ y e lt e f it e d b â ra h ü m
sen de arkala­ bir bölü­
kalarından git, içinizden
geçin gidin hiç kimse içinizden ardına bakmasın git Gecenin aileni
rından münde hiç kimse ardına bakma­
sın, emrolunduğunuz yere
geçin gidin."

m e k tû 'u n m d â b ira h â u lâ i enne z â lik e le m ra ile y h i vekadaynâ h a y s ü tü /m e r u n


66. Ona kesin olarak, şu
Ona kesin emri bildirdik: Sabaha çı­
kesilecek onların arkaları kesinlikte şu emri bildirdik emrolunduğunuz yere
olarak karlarken onların arkaları
kesinlikte kesilecek.
67. Şehirdekiler de haber
d a y fı in n e h â u lâ i k â le ! y e s te b ş irû n e h lü Im e d n e ti vecâe m ü ş b ih ın alıp keyif içinde gelmişlerdi.
benim konuk­
Aman, onlar dedi haber alıp keyif içinde Şehirdekiler de gelmişlerdi Sabaha çıkarlarken 68-69. "Aman, onlar benim
larım
konuklarım! Beni küçük dü­
şürmeyin! Allah'tan korkun,
beni utandırmayın!" dedi.
'a n i l'â le m m e v e le m n e n h e k e k â lij v e lâ tü b z fm llâ h e v e tte k û | fe lâ te fç ja h ,,n 70. "Biz, sana insanları ko­
insanları konuk etmeyi
Biz, sana yasaklama­
dediler beni utandırmayın
Al­
korkun Beni küçük düşürmeyin! nuk etmeyi yasaklamamış
mış mıydık? lah'tan
mıydık?" dediler.
Sûre:l5(Hicr, 71-90) 265 r n o

71. "Eğer (cinsel ilişki­


de) bulunmak istiyorsanız, '' ’
y e 'm e h u n le fı s e k r a tih im in n e fiü m le 'a m r u k e in k ü n tü m f â lb n b e n â tî liâ u lâ i kâle
işte kızlarım, (onlarla evle­
ne halt ettiklerini gerçekten Ömrüne yemin
nin)" dedi. bilmiyorlardı
sarhoşlukları içinde
onlar olsun ki
Eğer bulunmak istiyorsanız kızlarım işte dedi

72. Rasulüm! Ömrüne ye­


min olsun ki, gerçekten on­
lar sarhoşlukları içinde ne
halt ettiklerini bilmiyorlardı. 'a le y h im v e e m ta rn â s â file h â 'â liy e h â fe c e 'a in â m ü ş r ik in ş ş a y h a tü fe e h a z e th ü m ü

73. Derken güneş doğdu­ )erbal şebrii Derken güneş onları yakalayıp
üzerlerine yağdırdık altına | o korkunç ses
üstünü doğduğu sırada yok etti
ğu sırada, o korkunç ses
onları yakalayıp yok etti.
74. Derhal şehrin üstünü
altına getiriverdik, üzerle­ le b is e b lin m m ü k ım v e in n e h â i lilm ü te v e s s im .n le. ly â til fı z â lik e in n e m in s iccıl h ic â ra te n m
rine sert, katı taşlar yağ­ aklı ve anlayışı olanlar için işaretler bunda vardır Elbette sert, katı taşlar
yol üstünde durmaktadır 0 harabe
dırdık.
75. Elbette bunda aklı ve
anlayışı olanlar için işaret­
L>-XÂjLj I j ^ J-oJü d îJ j ûj.
ler vardır. 76. O harabe, fe n te k a m n â le z â lim n v e in k â n e e ş h â b ü le y k e ti lilm ü /m ir iın le -y e te l f î z â lik e Snne
yol üstünde durmaktadır.
intikam aldık zalimlerdi Gerçekten Eykeliler imanı olanlar için bir ders bunda vardırı
77. Elbette bunda imanı
olanlar için bir ders vardır.
78. Gerçekten Eykeliler, za­
limlerdi.
Im ü rs e l n e ş h â b ü Ih ic ri jk e z z e b e v e le k a d le b iim â m in m m ü b n v e in n e h ü m â m in b ü m
79. Biz, onlardan intikam Biz, onlar­
yalanla­
aldık. Onların ikisi de apa­ peygamberleri Hıcr balkı da Yemin olsun apaçık önde bulunmaktadır Onların ikisi de
dılar dan
çık önde bulunmaktadır.
80. Yemin olsun, Hıcr hal­
kı da peygamberleri yalan­
m in e Ic ib â li v e k â n û y e n h itû n e m ü 'rid în I 'a n h â fe k â n û â y â tin â v e ite y n â fiü m
ladılar.
onlar fakat olmuş­ Biz, onlara vermiş­
81. Biz, onlara mucizele­ Onlar, dağlarda yontuyorlardı yüz çevirmişlerdi
bunlardan lardı
mucizelerimizi
tik de
rimizi vermiştik de, onlar
bunlardan yüz çevirmiş­ I L o lJ ^ i p— 4-1 J lJ > L 9 vO— ’ '— ’
lerdi.
82. Onlar, dağlarda güvenli, 'a n h ü m fe m â e g n â müşbihrn ş ş a y h a tü fe e h a z e tb ü m ü a m in n b ü y ü te n

sağlam evler yontuyorlardı. Derken onları yakalayıp


onlara biçbir yararı olmadı sabahleyin o korkunç ses güvenli, sağlam evler
yok etti
83. Derken onları sabahle­
yin, o korkunç ses yakala­
yıp yok etti.
84. Kazandıkları şeylerin b ilh a k k illâ vem â beynehüm â v e le rd a s s e m a v â ti v e m â h a le n â m â k â n û y e k s ib a n
onlara hiçbir yararı olmadı. gerçek bir
ve aralarındakileri yeri Gökleri yarattık Kazandıkları şeylerin
ancak
85. Gökleri, yeri ve arala- nedenle

rındakileri ancak gerçek bir


nedenle yarattık. Kıyamet,
elbette gelecektir. Sen, on­ l'alım Ih a llâ k u b ü v e ra b b e k e ın n e ş ş a fh a Ic e m ıl fe ş fe h i le t iy e tü n v e in n e s s â 'a te
lara güzel bir şekilde dav­ senin Şüp­ elbette
çok bilendir çok yaratan işte O Sen, onlara güzel bir şekilde davran Kıyamet
ran. Rabbin hesiz gelecektir

86. Şüphesiz senin Rabbin,


î l ; V °,c , . l i i J l . " .i U J l \ ° ~ .l
işte O, çok yaratan, çok bi­
lendir.
'a y n e y k e lâ te m ü d d e n n e v e lk u m n e l'a z im m in e Im e s â n . s e '-'a n m rite y n â k e ve le ka
87. Yemin olsun ki, sana, Y e m in
gozunu dikme ve yüce Kur'ân'ı sürekli tekrarlanan yedi sana verdik
sürekli tekrarlanan yedi o l s u n ki

(ayet olan Fâtiha sûresini)


ve yüce Kur an'ı verdik. o > ^ VS U t s i î ^ u ^ 1
88. Sakın kâfirlerden bazı­
cenâhake v e h fld 'a le y h im v e lâ te h z e n e z v â c e n m m in h ü m ila m â m e tte 'n â b ih î
larının haz almalarını sağla­
dığımız şeylere gözünü dik­ Irahmet) kanadını indir onlara üzülme Sakın kâfirlerden bazılarının haz almalarını sağladığımız şeylere
me, onlara üzülme, mümin­
lere (rahmet) kanadını indir.
89. De ki: "Ben, apaçık
uyarıcıyım!" 'a le Im ü te s im ın k e m i e n z e ln â n n e z ru I m ü b n in n î e n e vekul lilm ü /m in n

90. İndirdiğimiz kitabı bö­ bölenlere indirdiğimiz kitabı apaçık uyarıcıyım I Ben Deki müminlere
lenlere.
Sûre:15(Hicr, 91-99)
Y';'; 266 Sûre:16(Nahl,1-6)

CH'
91-93. Kur'ân'ı parça par­
e c m e 'ın i le n e s e le n n e h ü m i fe v e ra b b ik e lk u r? n e e lle z n e c e 'a lû ça ayıranlara, Rabbine ye­
Rabbine yemin min olsun ki, onların hep­
hepsine onların soracağız Kur'ân'ı ayıranlara
olsun ki
sine yaptıklarını soracağız.
94. Sen emrolunduğun
şeyi, kafalarını çatlatırca-
'a n i Im ü ş rik n v e e 'rid b im â tü / m e r u I fe ş d e ' 'a m m â k â n û y e 'm e l n sına anlat. Müşriklere al­
Sen emrolunduğun kafalarını çatlatırcası-
Müşriklere aldımia yaptıklarını dırma.
şeyi I na anlat
) Ji tîx -i 95. Biz, senin adına kesin­
likle alay edenlerin hakkın­
dan geliriz.
ik îlie n â h a r | m e 'a İlâ hi e lle z n e y e c 'a lû n e Im ü s te h z i n k e fe y n â k e I in n â
senin adına kesinlikle i
96. Allah ile birlikte başka
Allah ile
başka bir ilah edinenler alay edenlerin Biz
bidikte hakkından geliriz bir ilah edinenler yarın bi­
V leceklerdir.
97. Yemin olsun ki, onla­
X X 1
rın söylediklerinden dola­
fe s e b b ih b im â y e k û l n i ş a d ru k e yedku e n n e k e n e 'le m ü v e le k a d fe s e v fe y e 'le m n
onların söylediklerinden Biz elbette Yemin
yı, senin kalbinin daraldığı­
Onu teşbih et kalbinin daraldığını senin yarın bileceklerdir
dolayı bilmekteyiz olsun ki nı Biz elbette bilmekteyiz.
98. Rabbini övgüyle ana­
rak Onu teşbih et, secde
ly e k ın y e /tiy e k e h a tt ra b b e k e î v e 'b ü d m in e s s â c id n vekünm b ih a m d i ra b b ik e
edenlerden ol!

ölüm
Sana gelin­
kadar Rabbine ibadet et secde edenlerden ol Rabbini övgüyle anarak
99. Sana ölüm gelinceye
ceye
kadar, Rabbine ibadet et!

I Û J j o L p lIİ J A j l_9 I 6j y jJ J 1 6 . N AH L SÛRESİ


M e k k e d ö n e m in d e in ­
N AH L N AH L SURESİ
m iş tir . 1 2 8 â y e ttir.
Rahmân ve Rahîm olan
3 J U I Allah'ın adıyla.
✓ ’ ^
rra h ım t İlâ h irra h m n i b is m i
1. Allah'ın (azap) emri ge­
lecektir. Onun (gelmesi
ve Rahîm Rahman olan Allah'ın ismiyle
konusunda) acele etme­
yin. O, onların ortak koş­
> o I
tuklarından çok uzak, çok
yücedir.
Im e lâ îk e te y ü n e z z ilü 'a m m â y ü ş rik , n t v e te 'a la sübhâneh fe lâ te s te 'c ilû h ;e m r u İlâ h i I e tâ
Onun (gelmesi konusunda) Allah'ın 2. O, "Benden başka tanrı
melekler indirir onlann ortak koştuklarından j çok yücedir O çok uzak
acele etmeyin (azap) emri çektir yoktur. Benden korunun!"
diye uyararak kullarından
dilediğine melekler Onun
iradesiyle vahyi indirir.
fe tte k n ena illâ ilâ h e lâ enneli e n e n z iru m in 'ib â d ih ı 'a l m enyyeşâü : m in e m r ih b ir r û h i
Benden Ben­ baş­ yok­ 3. Gökleri ve yeri gerçek
tanrı diye uyararak kullarından dilediğine |onun iradesiyle vahyi
korunun den ka tur bir nedenle yarattı. O, on­
ların ortak koştuklarından
çok yücedir!
lin s â n e h a le k a 'a m m â y ü ş r ik n te 'a ld b llh a k k v e le rd a s s e m v â ti h a le k a 4. O, insanı bir nutfeden
gerçek bir yarattı. Bir de bakarsın, o
O, insanı yarattı O, onlann ortak koştuklarından çok yücedir ve yeri Gökleri yarattı
nedenle insan, apaçık bir düşman
£
kesilmiştir.
5. Davarları da sizin için
.e m e n â fi'u | d if ü n v fıh â le k ü m i h a le k a h â I v e le n 'â m e haşm ünm m übn hüve fe iz â m in n ü tfe tin yarattı. Siz onlardan ısı­
ve bazı menfaat- ısınacak onlarda
sızın ıçın yarattı Davarları da apaçık bir düşman kesilmiştirp
Bir Ö6
bir nutfeden
nacak giysiler (elde eder­
teriniz giysiler vardır
siniz) ve bazı menfaatleri­

niz vardır. Ayrıca onlardan
bazılarını yersiniz.
v e h n e te s ra h n h ne tü r hûne 1 c e m â lü n fıh â v e le k ü m te /k ü L n 6. Akşam getirir, sabah
sabah salarken j Akşam getirir
1 ayrı bir
onlarda
sizin için
1 bazılarını yersiniz
Ayrıca onlar salarken onlarda sizin için
i güzellik vardır dan
ayrı bir güzellik vardır.
Sûre:l6(Nahl,7-14) 267 TAV

in n e b iş ik k i le n fü s illâ le m te k û n û b â lig ifii ilâ b e le d il e s k â le k ü m v e te h m ilü


7. Yüklerinizi taşırlar, an­ Şüp­
varabileceğiniz
beldelere kadar
Yüklerinizi taşırlar
çok zorluklaria ancak
hesiz götürürler
cak çok zorluklarla vara­ V
bileceğiniz beldelere ka­
dar götürürler. Şüphesiz ) ^ S

Rabbiniz size karşı, çok lite r k e b û fiâ v e lh a m ra v e lb ig â le j v e lh a y le ra h m le r a u fü r ra b b e k ü m
şefkatli, çok merhamet­ hem onlara binesiniz diye | eşekleri katırları | Atları çok merhametlidir çok şefkatli
Rabbiniz size
karşı
lidir.
8. Atları, katırları, eşek­ L ^ .X .a j J - k j — l J \ 9 L o ^ j j j
leri hem onlara binesiniz
diye, hem de onları süs v e m in tiâ k a ş d ü s se b Ji v e 'a le İlâ h i m â lâ te 'le m u n v e y e h lü k u vezneh
hem de onları
olarak yarattı. Sizin bile­ Ondan vardır Yolu doğrultmak da Allah'a aittir Sizin bilemeyeceğiniz daha neler yaratacak
süs olarak yarattı
meyeceğiniz daha neler t.

yaratacak. l'y -i
y
9. Yolu doğrultmak da
m in e s s e m â i lle z î e n z e le le h e d k ü m v e le v ş â e c â îr
Allah'a aittir. Ondan sa­
sizin doğru yola Bununla birlikte
gökyüzünden j indirendir sapan da
pan da vardır. Bununla ulaştırırdı Allah dileseydi
birlikte Allah dileseydi,
> ! ü
sizin hepinizi doğru yola tu
ulaştırırdı.
le k ü m y ü m b itü tü s m û n e m in h ü j ş e râ b ü n v m in tîü le k ü m m âel
10. O, sizin için gökyü­ onunla
size bitirir otlatırsınız içersiniz Siz ondan sizin için bir su
zünden bir su indiren­ büyür

dir. Siz ondan içersiniz,


ağaçlar onunla büyür,
hayvanları onunla otla­ v e m in k ü lli s s e m e r â t v e le 'n â b e î v e n n e h le v e z z e y tû n e z z e r'a 1 birti
tırsınız. ekin 1Onunla
türlü türlü meyveler I üzümler hurmalıklar zeytin
11. Onunla size ekin, zey­
tin, hurmalıklar, üzümler,
türlü türlü meyveler biti­ J
rir. Elbette bunda düşü­ v e n n e liâ ra Meyle le k ü m ü v e s e h h a ra e te fe k k e r ■n lik a v m in y le 'y e t e l f . z lik e ınne

necek bir topluluk için bir bir topluluk bir ibret


gündüzü Geceyi sizin emrinize verdi düşünecek bunda vardır Elbette
için ve ders
ibret ve ders vardır.
12. Geceyi, gündüzü,
güneşi, ayı sizin emrini­
le y â til f ı ZcSIike in n e b ie m r ih m ü s e h h a r â tü m vennücûm ü v e lk a m e r veşşem se
ze verdi. Bütün yıldızlar
ibretler ve
Onun emrine boyun eğ­ bunda vardır Elbette Onun emrine boyun eğmişlerdir Bütün yıldızlar ayı güneşi
dersler
mişlerdir. Elbette bunda
aklı olan bir topluluk için
ibretler ve dersler vardır.
in n e | e lv â n ü h m ü h te life n f î le rd i le k ü m v e m â z e ra e v e 'k ilu n lik a v m in v
13. Dahası sizin için yer­ bir topluluk
Elbette j renklerde çeşitli yeryüzünde Dahası sizin için yarattığı şeyler vardır aklı olan
yüzünde çeşitli renkler­ için

de yarattığı şeyler var­


dır. Elbette bunda düşü­
*
nüp öğüt alacak bir top­ lit e / k ü lû Ib e h ra lle z s e h h a ra vehüve e z z e k k e r 'n lik a v m in y le 'y e t e l f ı z .jlik e
luluk için bir ibret ve ders bir topluluk bir ibret ve
yiyesiniz denizi emrinize verendir O düşünüp öğüt alacak bunda vardır
vardır. ıçın ders

14. O, kendisinden taze


bir et yiyesiniz ve taka­
14U j L li- i 4-4-L> i >
,11 JL.

cağınız süsler çıkarasınız v e te ra te lb e s û n e h â h ily e te n m in fiü vetestebricû le h m e n ta r îy y e n v m in h ü

diye denizi emrinize ve­ kendisin­ kendisin­


görürsün takacağınız süsler ve çıkarasınız diye taze bir et
den den
rendir. Orada yara yara
giden gemiler görürsün.
(Bütün bunlar). Onun ih­
san ve ikramından nasi­ vele'alleküm teşkür n m in fe d lih ı v e lite b te g û fıh i m e v â h ira Ifü lk e

binizi elde edesiniz diye- (Bütün bunlar). Onun nasibinizi elde


Belki şükredersiniz Orada yara yara gemiler
ihsan ve ikramından edesiniz diyedir
dir. Belki şükredersiniz.^
t ° 4
T nA 268 Sûre:16(Nahl, 15-26)

15. Sizi çalkalayıp sar­


sar diye yeryüzüne dağ­
lar koydu. Dosdoğru gide­
le 'a lle k ü m te h te d u n e s ü b ü le l v e e n h â râ n v | b ik ü m e n te m d e ra v a s ıy e f î le rd i v e e lk .; siniz diye, nehirler ve yol­
çalkalayıp sarsar
Dosdoğru gidesiniz diye
ve yollar da
koydu
nehirler Sizi
diye
dağlar yeryüzüne koydu lar da koydu.
16. Bir de işaretler (koy­
du). Onlar, yıldızla yolları­
nı doğrulturlar.
k e m e llâ y e h lü k e fe m e n .v e h lü k u y e h te d rn hüm v e b in n e m İ v e 'a lâ m â t
17. Yaratan, yaratamaya­
yaratamayana benzer mi? Yaratan yollarını doğrulturlar Onlar yıldızla Bir de işaretler (koydu)
na benzer mi? Artık düşü­
nüp öğüt almaz mısınız?
İ I J ail V L U j i jİJo o is <3>o J 18. Allah'ın nimetini say­
le g a fû r u r Ilâ h e irm e lâ tü h ş û h â n i'm e te İlâ h i v e in te 'u d d û e fe lâ te z e k k e n n maya kalksanız, saya­
çok bağış­
Allah'ın nimetini saymaya kalksanız Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?
mazsınız. Şüphesiz Allah,
Allah Şüphesiz sayamazsınız
layan çok bağışlayan, çok acı­
yandır.
19. Allah, siz neyi gizler,
v e lle z ın e y e 'û n e v e m â t ü 'lin û n m â tü s ir r û n e y e 'le m ü v e llâ h ü ra h m neyi açıkça yaparsanız,
yalvardıkları ise neyi açıkça yaparsanız siz neyi gizler hepsini bilir Allah çok acıyandır
hepsini bilir.
20. Allah'tan başka yal­
vardıkları ise, hiçbir şey
yaratamazlar. Onların
g a y ru e h y â / e m v â tü n y ü h le k ı.n vehüm şeyenz lâ y e h lü k û n e m in d û n i İlâ h i kendileri yaratılıp duru­
diri değildirler (Onlar), ölüdürler yarablıp duruyorlar
Onların
hiçbir şey yaratamazlar Allah'tan başka yorlar.
kendileri
t 21. (Onlar), ölüdürler, diri
değildirler. Ne zaman di-
riltileceklerini bilmezler.
fe lle z n e lâ y ü /m in û n e ilâ h ü n v v d h id ikı h ü k ü m y ü ı 'a s m eyyâne v e m a y e ş u ru n e
22. Sizin ilahınız, tek bir
inanmayanların tek bir ilahtır Sizin ilahınız diriltileceklerini |Ne zaman bilmezler
ilahtır. Ahirete inanma­
^ * yanların kalpleri bunu
inkâr eder. Onlar, büyük­
lük taslayanlardır.
y e 'le m ü e n n e Ilâ h e lâ c e ra m e m ü s te k b in n e h ü m im ü n k ir a tü n v k u lû b ü h ü m I b ilâ h ir a ti
23. Şüphe yok ki Allah,
hepsini bilir Allah Şüphe yok ki büyüklük taslayanlardır Onlar bunu inkâr eder kalpleri I Ahirete
onlar neyi gizler, neyi
t
açıkça yaparlar, hepsini
J - i- f I ^ 1 5 O ö I V ' 4 1 â bilir. Muhakkak ki O, bü­
le h ü m ( v e iz â k ile Im ü s te k b irin lâ y ü h ib b ü In n e h : v e m â y ü 'lin û n j m a y ü s ırru n e
yüklük taslayanları sev­
Muhak­
mez.
Onlara denildiği zaman büyüklük taslayanları sevmez neyi açıkça yaparlar onlar neyi gizler
kak ki 0 24. Onlara, "Rabbiniz ne
indirdi?" denildiği zaman,
i Ls 3 1j j 113L04J<ş) 5VI:;ö(’ 11fJti ;i4 şJ>411^ti "Eskilerin masallarını!"
kâm lleten | e v z â ra h ü m liy e h m ilû e s â t ru le v v e l n k â lû Ira b b ü k ü m i e n z e le m âzâ derler.
tamamen I kendi günahlarını yüklendikten Eskilerin masallarını derler Rabbiniz indirdi 25. Onlar, kıyamet gü­
nünde kendi günahları­
nı tamamen yüklendikten
^ ( S r jf İ ' j * başka bilgisizlikleri yüzün­
m â y e z iru n sâe ! 1 b ig a y r i l lm lle z n e y ü d illû n e h ü m v e m in e v z â ri e v m e Ik iy /ım e ti den saptırdıkları kimsele­
bir yük yükleniyoriar
onlar ne
Bak
başka bilgisizlikleri
saptırdıkları kimselerin ■ S fS f İO N .,1 ,™ ..» » ..*
rin günahlarının bir bölü­
kötü yüzünden
münü de yüklenecekler­
dir. Bak, onlar, ne kötü bir
^ f f l ^ i j l o f â - ^ t4 İi4 İ) l
yük yükleniyorlar!
fe h a rra m in e Ik a v â 'id i bünyânehüm i llâ h ü i fe e te ! lle z n e m in )<ablihim k a ri m e k e ra 26. Onlardan öncekiler hi­
çöktü temellerinden onların yapılarına Allah geldi Onlardan öncekiler hileler kurmuşlardı leler kurmuşlardı. Allah,
onların yapılarına temel­
lerinden geldi, çatı tepe­
{^ o j ^ ‘^ 4 - ^ o -« fö r p ij t!r? lerinden üzerlerine çök­
m in h a y s ü lâ y e ş 'u r n l'a z â b ü v e e t ıh ü m ü m in fe v k ih im s s e - fü i 'a le y h im ü tü, azap kendilerine far­
farkedemeyecekleri bir yönden azap kendilerine geldi tepelerinden çatı I üzerlerine kedemeyecekleri bir yön­
den geldi.
Sûre:16(Nahl, 27-34) 269

27. Sonra kıyamet günün­


de onları rezil rüsva ede­
lle z m e k ü n t ü m tü ş â k k û n e ş ü ra k â iy e eyne j v e y e k û lü y ü h z îliim y e v m e Ik iy â m e ti sürme
cek ve şöyle diyecektir:
Hani I ve şöyle onları rezil rüsva
"Hani nerede o sizin hak­ tartışıp durduğunuz ortaklarım
nerede I diyecektir edecek
kıyamet gününde Sonra
larında tartışıp durduğu­
nuz ortaklarım?" Kendi­
lerine ilim verilmiş olan­
jjt iJ I jL f i ^ I j f i J l ^ > ^ 1 Sı jâ JlI J jl V
J l jlİ ^
lar, "Gerçekten bugün 'a le Ik â firın vessO e ly e v m e Ih iz y e in n e n im e lle z in e û tû k â le fih im
Ger­ Kendilerine verilmiş
bütün rezillik ve kötülük, kâfirlerin üzerinedir ve kötülük bugün bütün rezillik çek­ ilim derler haklarında
olanlar
kâfirlerin üzerinedir!" der­ ten

ler.
28. Melekler, (inkâr ede­
rek) kendilerine zulme­ m â k ü n n â n e 'm e lü fe e lk a v ü s s e le m e z â lim î e n fü s ih im Im e lâ îk e tü e lle z in e t e te v e ff ıh ü m ü
onlar şöyle diyerek teslim (inkâr ederek) kendilerine
denlerin canlarını alırlar­ Biz yapmıyorduk Melekler canlarını alıriarken
olmuşlardır zulmedenlerin
ken, onlar şöyle diyerek
Jl o
teslim olmuşlardır: "Biz,
â lî
bir kötülük yapmıyorduk!"
Hayır, Allah sizin ne amaç­ ebvâbe cehennem e fe d h u lü b im â k ü n tü m te 'm e lu n 'a lîm ü m in n e llâ h e b e lâ m in s û /
la yapmakta olduğunuzu cehennemin kapılarından girin bakalım sizin ne amaçla yapmakta olduğunuzu
kesinlikle
Allah Hayır bir kötülük
bilmektedir
kesinlikle bilmektedir.
X X
29. Onun için, içinde ebe­
di olarak kalmak üzere gi­
I
rin bakalım cehennemin m â zâ I lille z n e tt e k a v v e k ile m e s v e Im ü te k e b b ir n fe le b i/s e fıh â b â lid ın e

kapılarından! Büyüklük Allah'tan korkup sakı­ Onun için, ebedi olarak


ne denildiğinde Büyüklük taslayanlann yeri ne kötüdür
nanlara içinde kalmak üzere
taslayanların yeri ne kö­ : L • .^ - . xX
tüdür!
30. Allah'tan korkup sakı­
nanlara, "Rabbiniz ne in­ v e le d â r u lâ h ira ti haseneh fî h â z ih i d d ü n y â | lille z n e e h s e n û h a y râ k â lû rabbüküm enzele
(0, sadece)
dirdi?" denildiğinde, "(O, Ahiret yurdu güzel bir ödül Bu dünyada güzel iş yapanlara vardır derler Rabbiniz indirdi
hayır indirdi
sadece) hayır indirdi!" X t*
" "T 'l >' o
derler. Bu dünyada güzel ’ C I ° ^ I ^ ^ > X ® °
J - d - >
iş yapanlara güzel bir ödül
vardır. Ahiret yurdu, el­ te c rî v e d h u lû n e h â c e n n â tü 'a d n in y d â r u Im ü tte k m v e le n i'm e bayr
bette daha hayırlıdır. Mut- akan gireceklerdir adn cennetlerine Muttakilerin yurdu ne hoştur
elbette daha
hayıriidır
takilerin yurdu, ne hoştur!
31. Onlar, altından nehir­
ler akan adn cennetleri­ * X ' ''
ne gireceklerdir. Onlara Im ü tte k n llâ h ü yeczî k e z a lik e m â yeşâûn fih â le h ü m le n h â ru m in te h tih e

orada ne isterlerse, hepsi Onlara


muttakileri Allah ödüllendirir böyle ne isterlerse orada nehirler Onlar, altından
vaj;^r
vardır, işte Allah, muttaki- M
leri böyle ödüllendirir.
32. Onlar, meleklerin can­ , X I

larını güzel güzel aldıkları­ Ic e n n e te d b u lû I 'a le y k ü m ü is e lâ m ü n y e k û lû n e ta y y ib n e j Im e lâ îk e tü e lle z n e t e t e v e f f ’ h ü m ü

dır. Onlara, "Selam size, I Onlara,


cennete gınn I derler güzel güzel j Onlar, meleklerin canlarını aldıklarıdır
' Selam
yaptıklarınızın karşılığı ola­ •> o o -* . ^ > O J I
rak cennete girin!" derler.
33. O kâfirler, başka şey
jî 4^ \ I aJl ûî3 |,0 J J-a <E^O Uj
değil, ancak melekle­ y e /tiy e ev Im e lâ îk e tü e n te /t iy e h ü m ü illâ he) y e n z u r û n e b im â k ü n tü m te 'm e lu n

rin kendilerine gelmesini gelmesini veya meleklerin kendilerine gelmesini ancak bekliyorlar yaptıklannızın karşılığı olarak
veya Rabbinin azap em­ t.
rinin gelmesini bekliyor­ 4 J III J jd J L J ı^
lar. Onlardan öncekiler de
böyle yaptılar. Allah, onla­ e n fü s e h ü m : kânü v e h kin llâ h ü Ive m â z a le m e h ü m ü lle z 'n e m in k a b lih im i fe 'a le I k e z â lik e i e m r u ra b b ik
ra zulmetmedi, ancak on­ Rabbinin azap
kendilenne idiler ancak onlar Allah onlara zulmetmedi Onlardan öncekiler de yaptılar böyle
emrinin
lar kendilerine zulmediyor­ £ XX
lardı.
34. Onun için yaptıkları >• X
kötülükler, başlarına musi­ m â k â n û b ih y e s te h z iı n b ih im vehâka m â 'a m ilû s e y y iâ tü fe e s â b e h ü m y e z lim ıın

bet oldu, alay ettikleri şey, sanp kuşatı­ Onun için yap- başlarına musibet
alay ettikleri şey onları kötülükler zulmediyorlardı
verdi tıklan oldu
onları sarıp kuşatıverdi.
YV » 270 Sûre:16(Nahl, 35-42)

^ IS lS s ^ U "4İI t i l y i j ^ i ^ J l jlis 35. Müşrikler şöyle de­


nehnü m in ş e y in n m in d û n ih ı m â 'a b e d n â llâ h ü le v ş â e i lle z n e e ş ra k û v e k â le diler: "Eğer Allah dile-
şöyle seydi, ne biz, ne de ata­
ne biz bir şeye Ondan başka tapardı Allah Eğer dileseydi Müşrikler
dediler larımız Ondan başka bir
şeye tapardı. Onsuz hiç
- !4 - 5 (!r? c U -9 v İJ <Sf V s J bir şeyi de haram kılmaz­
dık." Bundan öncekiler de
lle z n e m in k a b lih im fe 'a le k e z lik e m in ş e y / m in d û n itiı v e lâ h a tr a m n â v e lâ a b â u n â
böyle yaptılar. Peygambe­
Bundan öncekiler de yaptılar böyle hiç bir şeyi de Onsuz haram kılmazdık ne de atalarımız
rin görevi, ancak açık bir
tebliğdir.
V d J i j ü -u r , ^ !ÎÛ l V I j J l J U J 4 İ 36. Yemin olsun ki. Biz,
ra s û le n f i k ü lli ü m m e t ir b e 'a s n â v e le k a d Ib e lâ g u Im ü b n illâ fe h e l 'a le n -u s ü li
her topluluğa "Allah'a iba­
bir peygam­ Yemin det edin, tağuta (ibadet
Biz, her topluluğa gönderdik açık bir tebliğdir ancak Peygamberin görevi
ber olsun ki etmekten) uzak durun!"
diye bir peygamber gön­
!s > ıİJ i I ı/^ ı o ' derdik. Sonra Allah, iç­
lerinden kimilerine hida­
v e m ln h ü m llâ h ü m en hedâ fe m in h ü m ttâ g û t v e c te n ib û ; llâ lie "b ü d û eni
içlerinden (ibadet etmekten) ■
yet nasip etti. Kiminin de
Kiminin de Allah hidayet nasip etti tağuta ibadet edin diye
kimilerine uzak durun t™ '® "® üzerine dalalet (iman et­
t
meyeceği) hükmü vurul­
du. Yeryüzünde gezin de,
peygamberleri yalanla­
'â k ib e tü kâne k e y fe fe n z u r û f î le rd i fe s rû d d a lâ le h ; 'a le y h i i
yanların sonunun nasıl ol­
(iman etmeyeceği)
sonunun olduğuna nasıl bakın Yeryüzünde gezin de dalale üzerine duğuna bakın!
hükmü vuruldü

37. Sen onların doğru


yola ulaşmalarına çok is­
tekli olsan da, (yapabile­
vem â m e n y y ü d illü lâ y e h d fe in n e llâ h e 'a lâ h ü d h ü m in te h r iş Im ü k e z z ib n
sapıklıkta bıraka­ doğru yola Sen onların doğru yola peygamberleri yalanla­
ceğin bir şey yok). Allah,
yoktur Allah çok istekli olsan da
cağı kimseleri ulaştırmaz ulaşmalarına yanların sapıklıkta bırakacağı kim­
seleri doğru yola ulaştır­
4İ U I 4 J maz, onların yardımcıları
da yoktur.
llâhü j lâ y e b 'a s ü | c e h d e e y m â n ih im b illâ h i ve e jç s e m û m in n â ş ir n le h ü m
38. "Allah, ölen kimse­
Allah I diriltmez bütün güçleriyle Allah'a yemin ettiler yardımcıları da onların
yi diriltmez!" diye bütün
V
güçleriyle Allah'a yemin
o-i
ettiler. Hayır, diriltecektir.
Bu, Allah'ın, üzerine aldığı
liy ü b e y y in e lâ y e 'le m û n e k s e ra n n â s i v e la k in n e |h a k k a n v 'a le y h i i v e 'd e n bel m enyyem ût
üzerine
hak bir sözdür. Ancak in­
hakkı anlatsın bilmezler insanların çoğu Ancak hak bir sözdür: Hayır ölen kimseyi
sanların çoğu, bilmezler.
39. Diriltecek ki, böylelik­
e l ^ l i J l ; O İ 4 J 5 ^ le onlara, hakkında görüş
v e liy e 'le m e | lle z y e h t e lifû n e f hi (le h ü m ü
ayrılığına düştükleri hakkı
k â n û k â z ib n ennehüm lle z n e k e fe rû
anlatsın; onu inkâr eden­
yalancı olduklarını kendileıının onu inkâr edenler de bilsinler j hakkında görüş ayrılığına düştükleri 1 onlara
ler de kendilerinin yalancı
olduklarını bilsinler.
40. Bizim, olmasını iste­
v e lle z n e h â c e rû fe y e k û n kün le h u e n n e k û le izâ e ra d n â h ü I İş e y in k a v lü n â jin n e m â diğimiz bir şeye sözümüz,
o da hemen Bizim, olmasını ona yalnızca "01!" demek­
hicret edenlere gelince 01! ona demektir bir şeye sözümüz yalnızca
oluverir istediğimiz tir, o da hemen oluverir.
41. Zulme uğradıktan
sonra Allah yolunda hicret
v e le e c ru lâ h ir a ti haseneh fî ddünyâ le n ü b e v v ie n n e h ü m j m im b e 'd i m â z u lim û f î İlâ h i edenlere gelince, onla­
Ahiret sevabı ise güzel bir yere dünyada onları yerleştiririz Zulme uğradıktan sonra
Allah yo­ rı dünyada güzel bir yere
lunda
yerleştiririz. Ahiret sevabı
ise, daha büyüktür. Keşke
bunu bilseler!
y e te v e k k e l n v e 'a f > ra b b ih im e lle z n e ş a b e rû le v k â n û y e 'le m û n ekber 42. Onlar, sabretmişler,
daha daima Bablerine tevekkül
tevekkül etmişlerdir daima Bablerine Onlar, sabretmişler Keşke bunu bilseler
büyüktür
etmişlerdir.
^ 1^1
Sûre:16(Nahl, 43-54) 271 TV)
43. Biz senden önce de d
rasul olarak başkasını de­ v U - j V Iy
ğil, ancak kendilerine vahiy
verdiğimiz erkekler gönder­ e h le z z ik ri nûhT ric e lâ n n \ illâ v e m â e rs e ln â

dik. Bilmiyorsanız, bilenle­ vahiy verdi­ erkekler ancak I Biz senden önce de | tasul olarak başkasını
bilenlere kendilerine ancak
ğimiz gönderdik
re sorun.
44. (O peygamberleri),
3 4 4 İJ 3 İ ^ ı J lİ J i L İİS İ iy ji> J i3 o H î4 jW € > û iı
açık deliller ve kitaplarla
(gönderdik). Sana, bir öğüt litü b e y y in e z z ik ra i ile y k e v e e n z e ln â vezzübür b ilb e y y in â ti in k ü n tü m lâ te 'le m u n
(olan Kur'ân'ı) kendilerine açıklayasın bir öğüt (olan i ve kitaplarla i (0 peygamberleri), açık
Bilmiyorsanız
Sana indirdik
indirileni insanlara açıkla- diye Kur'ân'ı) 1 (gönderdik) 1 deliller

yasın diye indirdik. Belki


o t i ^ 11J 3 İ L İ 3 i J 1 3 ^ t S Î <Ş> 5 J İ İ İ Î J 3 Ij y u ^ d u
düşünürler,
45. Kötü planlar kuranlar, 1 v e le 'a lle h ü m y e te fe k k e r û n ile y h im m â n ü z z ile j linnâsi
s s e y y iâ ti
Allah'ın onları yerin dibine emin mı
Kötü planlar kuranlar Belki düşünürler kendilerine indirileni j insanlara
geçirmesinden veya akıl­ oldular?
larına, hayallerine gelme­
yecek yönlerden kendileri­
ne azabın gelivermesinden
ev m in h a y s ü lâ y e ş 'u rû n l'a z â b ü y e /tiy e h ü m ü ev le rd a b ih im ü llâ h ü e n y y e h s ife
emin mi oldular?
akıllarına, hayallerine kendilerine geli­ dibine geçirme­
46. Ya da onlar dönüp do­ Yada
gelmeyecek yönlerden
azabın
vermesinden
veya yerin onları Allah'ın
sinden
laşırlarken kendilerini ya-
kalayıvermesinden? Onlar,
Onu aciz bırakacak değil­
lerdir. fe in n e 'a lâ te h a v v ü f y e /h u z e h ü m ev b im ü 'c iz în hüm fe m â f i te k a llü b ih im y e /h u z e h ü m

47. Yahut da kendilerini korkuta korkuta. kendilerini alıver- Yahut değil­ onlar dönüp kendilerini yakala-
Şüphesiz Onu aciz bırakacak Onlar
eksilte eksilte mesinden da lerdir dolaşırlarken yıvermesinden
korkuta korkuta, eksilte ek-
silte alıvermesinden? Şüp­
hesiz Rabbiniz, çok şefkat­
li, çok merhametlidir. z ilâ lü h û 1 y e te fe y y e û | m in ş e y in y [ llâ h ü ilâ m â h a le k a e v e le m y e r a v rahim le r a û fü r rabbeküm
48. Allah'ın yarattığı her­ Onun çok merhamet­
döner dolaşır herhangi bir şeyi Allah'ın yarattığı görmediler mi? çok şefkatli Rabbiniz
hangi bir şeyi görmedi­ gölgesi lidir

ler mi? Onun gölgesi sağ


ve sollarından sürünerek
Allah'a secdeler ederek
f î s s e m u v â ti mâ yescüdü v e lillâ h i | v e h ü m d â h ir û n lillâ h i s ü c c e d e l v e ş ş e m â îli 'a n i İye m ni
döner dolaşır. secdeler
ne secde Alla­
Göklerde Allah'a i sürünerek ve sollarından
49. Göklerde ne var, yer­ var ederler h'a ederek
de ne varsa bütün hayvan­
lar ve melekler, Allah'a sec­ J ^ o l J iw > f (j
de ederler. Onlar, Ona kar­
rabbehüm j y e b â fû n e lâ ye s te k b irC m vehüm v e lm e lâ îk e tü m in d â b b e tin v f î le rd i vema
şı büyüklük taslamazlar.
ne
[S e c d e ] Rablerindenj korkarla Ona karşı büyüklük taslamazlar Onlar ve melekler bütün hayvanlar yerde
varsa
50. Üstlerinde hâkim olan
Rablerinden korkarlar. Ken­
dilerine emredileni yaparlar.
^ I Mj IJ L5 J
51. Allah şöyle buyurdu; h ü ve iin n e m â ilâ h e y n i s n e y n lâ te tte h iz ü llâ h ü i v e k â le m â y ü /m e r u n : v e y e f'a lû n e m in fe v k ih im
"İki ilah edinmeyin. O, an­ 0 I ancak İki ilah edinmeyin Allah
şöyle
Kendilerine emredileni
I
yaparlar
üstlerinde hâkim
buyurdu olan
cak tek bir ilahtır. Yalnız
Benden korkun!"
52. Göklerdekiler ve yerde- C y ^ l5 3 ^ U I 'U 3 ^ 3 V l5 9 İ iiJ J I j U 'J s O o J - i3 ljjÇ tjl- > l5 ÎJ !
kiler, Onundur. Din de da­ v â ş ib â d d nü velehu v e le r d i m â f î s s e m ıv â ti v e le h û fe r h e b u n fe iy y â y e ( ila h ü n v v â h id
ima Onundur. Böyleyken, Onun­ Yalnız Ben­
daima Din de ve yerdekiler Göklerdekiler Onundur korkun tek bir ilahtır
Allah'tan başkasından mı dur den

korkuyorsunuz?
53. Sizde nimet adı­
na her ne varsa, hepsi
fe ile y h i d d u rru izâ m e s s e k ü m ü ajmmej fe m in e İlâ h i i m in n i'm e tin | b ik ü m vem â | te tt e k u n i e fe O a yra İlâhi
Allah'tandır. Sonra başını­
bir sıkıntı i ‘'"^'nıza geldiği hepsi korkuvorsunuz Böyleyken, Allah'tan
za bir sıkıntı geldiği zaman, Sonra nimet adına Sizde varsa '‘ “ ^ y o rs u n u z başkasından mı
Ona I zaman Allah'tandır
hepiniz Ona sığınırsınız. , C

54. Sonra O, başınızdaki l 3 l ^


sıkıntıyı sizden giderdiğin­
de, içinizden bir kısım in­ y ü ş rik u n Ife rk u n m izâ 1 'a n k ü m d d u rra { izâ k e ş e fe ı^ m m e 1 te c e ru n

san, hemen Rablerine or­ bir kısım başınızdaki;


ortak koşarlar Rablerine I içinizden sizden giderdiğinde Sonra 0 sığınırsınız
insan men 1 sıkıntıyı 1
tak koşarlar.
o i
J
YVY 272 Sûre:16(Nahl, 55-64)

55. Kendilerine verdiğimiz ni­


ö j- L J L a J V L o J û jJ L iL ş fc j » ,4 - İjL j ^ i jjL İ . o J L d |^ ü k _ ^ I L ^ I metlere karşılık böylece nan­
körlük ederler. Biraz daha
lim â lâ y e 'le m û n e v e y e c 'a lû n e fe s e v fe te 'le m u n fe te m e tt e 'û b im â .ıte y n â h ü m liy e k fü r û zevk ve sefa sürün bakalıml
bilmedikleri ayırıyorlar Fakat yarın bileceksiniz
Biraz daha zevk ve Kendilerine verdiğimiz böylece nankörlük Fakat yarın bileceksiniz.
sefa sürün bakalım! nimetlere karşılık ederler 56. Bir de Bizim kendilerine rı-
zık olarak verdiklerimizden tu­
tuyorlar, (yarar veya zarar ve­
rip vermeyeceğini) bilmedikle­
lillâhl v e y e c 'a lû n e 'a m m â k ü n t ü m te ft e r û n le tü s e lü n n e t e llâ fii m im m â r a z e k n â fiü m neş bânm
Allah'a lir de Bizim kendilenne nzık ola­
ri (putlara) bir pay ayırıyorlar.
mutlaka hesaba
isnad ediyorlar yaptığınız bu iftiralardan yemin bir pay Allah'a yemin olsun ki sizler,
çekileceksiniz rak verdaderimizden tutuyorlar
olsun ki
^ O y yaptığınız bu iftiralardan mutla­
^ V L ^ r jijB ö u 9 Ü 4 ka hesaba çekileceksiniz.
57. Allah'a kızlar isnad edi­
vechühû z a ile b ilü n s â ehadühüm v e iz â b ü ş ş ira m â y e ş te liu n v e le h ü m s ü b h â n e liü Ib e n â ti yorlar. O, böyle bir yakıştır­
yüzü oluyor kız çocuğu
Oysa onlardan Beğendikleri (erkek kendileri­ madan uzaktır! Beğendikle­
müjdesi venidiğınde O, uzaktır kızlar
birine çocuklar ise) nindir ri (erkek çocuklar ise), ken­
dilerinindir.
58. Oysa onlardan birine kız
çocuğu müjdesi verildiğin­
'a k ı h û n in e y ü m s ik ü h .. m â b ü ş ş ira b iti m in s û i m in e Ik a v m i y e te v â r â v e tiü v e k e z îm müsvedden,
aşağdanmıslık V de, içi öfkeyle dolarak yüzü
onu hayatta mı O, kendisine olumsuz etki­
ezilmişlik duygu halktan gizlenir içi öfkeyle dolarak simsiyah simsiyah oluyor.
suna rağmen bırakacak verilen müjdenin sinden dolayı
59. O, kendisine verilen
müjdenin olumsuz etkisin­
den dolayı, halktan gizlenir.
b il h ira ti lille z n e lâ y ü /m in û n e m â y e h k ü m jn sâe e lâ fîttü râ b y e d ü s s ü liu e m İçinde bulunduğu aşağılan-
tutup onu mu yok mışlık ve ezilmişlik duygusu­
Ahirete imanı otmayanlann vardır hüküm veriyorlar ne kötü Bak toprağa
gömecek? sa na rağmen onu öldürmeyip
, I. A L hayatta mı bırakacak yok­
id il j v 3 - i s i jjls ji . j i J i jjj» sa tutup onu toprağa mı gö­
mecek? Bak, ne kötü hüküm
llâ liü I v e le v y ü â h iz ü Ih a k m l'a z zü 1v e h ü v e Im e s e lü le 'lâ v e lillâ tii m e s e lü s s e v /
veriyorlar!
hemen cezalandınver- Allah İçin
Allah
seydi
hılmet sahibidif güçlüoian 0 en yüce sıfatlat
vardır
kbtü sıfatlar 60. Ahirete imanı olmayanla­
o > rın kötü sıfatlar vardır. Allah
için ise, en yüce sıfatlar var­
dır. O, güçlü olan, işi sağlam
ilâ e c e lin m m ü s e m m â y ü e h h ir u liü m v e lâ k in y m in d âb b e tinv 'a le y liâ m â te r a k e b iş j i m il i im nnase yapan ve yaptığında hikmet
0. (cezalandırmayı) b e M bir yaptıkları zulüm- bulunandır.
ertelemektedit Ancak Nçbır yaratık yeryüzünde kalmazdı nsanlan
süreye

You might also like