You are on page 1of 6

View metadata, citation and similar papers at core.ac.

uk brought to you by CORE


provided by Istanbul Sehir University Repository

teker I
MİLLİYETÇİ FİKİR VE EDEBİYAT DERGİSİ 10 ÜR/I

NİHAL ATSIZ
20, Yüzyılın Büyük
Türkçüsü

Nihal Al SIZ
Dergimizin geleneğini sürdürerek bu sayımızı
vam etti. Fakat bir hafta sonra askere çağrıldı. Tecil
ölümünün ikinci yıldönümünde Nihal Atsız’ın aziz isteği kabul edilmeyince 28 Ekim 1926 tarihinde as­
anısına sunuyoruz. kere gitti. Vatanî görevini İstanbul Taşkışla’da 5.
Piyade Alayı’nda er olarak yaptı. Terhis olunca tek­
Büyük Türkçü, araştırmacı, romancı ve hikâyeci, rar Yüksek Öğretmen Okulu’ndaki öğrencilik haya­
şair Nihal Atsız, 12 Ocak 1905 tarihinde İstanbul’da tına başladı. Ahmet Naci isimli bir arkadaşı ile bir­
doğdu. Dedesi, Deniz Makina Yüzbaşısı Hüseyin Efen­ likte hazırladığı Anadolu’da Türklere Ait Yer İsim­
di, Gümüşhane ilinin Dorul ilçesine bağlı M'di kö­ leri başlıklı makalesinin Türkiyat Mecmuası’nda ya­
yünde Çiftçi Oğullan diye bilinen bir ailenin çocu­ yınlanması üzerine hocası Prof. Dr. M. Fuat Köprü-
ğudur. Babası Mehmet Nail Bey Deniz Güverte Bin­ lü’nün dikkatini çekti. 1930 yılında Edirneli Nazmî’-
başısıdır. Annesi Fatma Zehra Hanım ise Trabzon’un nin Divan-i Türkî-i Basit adlı eseri ile ilgili olarak
Kadı-Oğulları ailesinden Den'z Yarbayı Osman Fev­ hazırladığı mezuniyet tezini tamamlayarak mezun ol­
zi Bey’in kızıdır. Midi Köylü Çiftçi ailenin soy kü­ du. Bir yıl sonra Prof. Dr. M. Fuat Köprülü’nün ya­
tüğünü 19. asnn başlarına kadar götürmek müm­ nma asistan olarak girdi. Ayni yıl ilk eşi Mehpare
kündür. Bu derinlik Nihal Atsız’ın asıl ve köklü bir Hanım’la evlendi. Fakat bu evlilik ona mutluluk ge­
aileden geldiğinin açık ifadesidir. tirmedi. 1935 yılında bu eşinden ayrıldı.
Atsız fakültedeki çalışmalarının yanı sıra 15 Ma­
Atsız :lk tahsiline altı yaşında iken Kadıköy’deki yıs, 1931’den 25 Eylül 1932 tarihine kadar 17 sayı
Fransız Okulu’nda başladı. Fakat dil bilmemesi do­ devanı eden Atsız Mecmua’yı çıkardı. M. Fuat Köprü­
layısıyla derdini anlatamamakta ve çok sıkıntı çek­ lü, Zeki Vçlidi Togan, Abdülkadir tnan gib: edebiyat
mekteydi. Ayrıca buradaki Rum çocukları ile anlaşa­ ve tarih bilginlerinin de yazı kadrosunda bulunduğu
mıyordu. Bir gece çıkan yangında okul yanınca Atsız bu dergi, ilim, fikir ve sanat alanında Türkçü bir
da sevmediği bu çevreden kurtuldu ve latin harfleri çığır açmış, âdeta Cumhuriyet devri Türkçülüğünün
ile öğretim yapan bir başka okula, Alman Mektebi­ öncüsü olmuştur.
ne verildi.
1932 Temmuzunda Ankara’da toplanan Birinci
Bir müddet sonra Kızıl Deniz’de bulunan ve Ma­ Türk Tarih Kongresi’nde millî olmayan tarih tezine
latya Gambotunun süvarisi olan babası Mehmet Nail karşı çıkan Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’a Dr. Reşit
Bey’in yanına gitti. Babası onu Süveyş’te bir Fransız Galip’in yaptığı haksız hücum üzerine Atsız bir kaç
îlk Okulu’na verdi. Fakat Atsız burada da İtalyan arkadaşı ile birlikte Dr. Reşit Gaiip’e «Zeki Velidi’nin
çocukları ile geçinemez. Mehmet Nail Bey’in İstan­ talebeleri olmakla iftihar ederiz» d:yen bir protesto
bul’a dönme emrini alması üzerine İstanbul’a gelir telgrafı çekmiş ve bu telgraf üzerine de mimlenmiş-
ve Kasımpaşa’daki Cezayirli Gazi Haşan Paşa Mek- tir. Bu olay dolayısıyla hocası Köprülü ile arası açı­
tebi’ne verilir. Ailes:nin Kasımpaşa’dan Kadıköy’e lan Atsız, 1933 yılında Dr. Reşit Galip — Hikmet Ba-
taşınması üzerine Osmanlı Ittihad Mektebi’nde tah­ yur — Haşan Ali Yücel üçlüsünün işbirliğiyle asis­
siline devam eder. Atsız babası Birinci Cihan Har tanlıktan çıkartılarak Malatya Orta Okulu’na Türkçe
bi’ne gid’nce bu okuldan ayrılarak Kadıköy Sulta­ öğretmeni olarak tayin edTdi. Kısa bir müddet bu­
nisine girer. Buradan da İstanbul Sultanisi’ne geçen rada çalıştıktan sonra Edime Lisesi edebiyat öğret­
Atsız, 1922 yılında lise tahsilini tamamlayarak, ayni menliğine verildi. Burada Atsız Mecmua’nm devamı
yıl içinde Askerî Tıbbiye’ye girdi. O günlerde Tıbbi- mahiyetinde olan Orhun adındaki aylık Türkçü der­
ye'de komünistlik ve bir takım azınlık nrlliyctçiliği giyi yayınlamaya başladı. Fakat yine rahat bırakıl­
yapan öğrenciler vardı. Türk öğrencileri ile araların­ maz. Türk Tarih Kurumu tarafından hazırlanmış
da tartışmalar olmaktaydı. Atsız da bu tartışmalara olan ve Liselerde ders kitabı olarak okutulan dört,
katılır. Hatta bu yüzden çıkan kavgadan dolayı ağır ciltlik ta rh kitabındaki yanlışlıklan tenkid ettiği için
bir şekilde cezalandırılır. Askerî Tıbbiye’nin üçüncü bakanlık emrine alındı. 28 Aralık 1933 tarihinde de
sınıfında bulunduğu yıl yine bir sebepsiz suça kar­ Orhun Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldı. Dokuz
şılık verilen ceza ile 4 Mart 1925 tarihinde okuldan ay bakanlık emrinde kaldıktan sonra Kasımpaşa’daki
çıkarılır. Bu olaydan üç ay sonra onu Kabataş Lise­ Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’na Türkçe öğretmeni
sinde yardımcı öğretmen olarak görüyoruz. Daha olarak tayin edildi. 1936 yılında İkinci eşi Bedriye
sonra ise Deniz Yollarının Mahmut Şevket Paşa adlı Hanım’la dünya evine girdi. Bu evlil'kten iki oğlu
vapurunda kâtip yardımcılığı yapar. oldu. Atsız Bedriye Hamm’dan da 1975 Martında ay­
rıldı. 1938’de müdürle arasındaki bir anlaşmazlık yü­
1926 yılında İstanbul Dariil Fünımıı'na girdi. \ü'<- zünden Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’ndan ihraç
sek öğretmen Okulu’na kayıtlı olarak tahsiline de­ Lütfen Sayfayı Çeviriniz

TOKER — 5
edilen büyük Türkçü, 1944 yılına kadar özel liselerde Dergi'nin sorumlu müdürü Mustafa Kayabek hakkın­
öğretmen olarak çalıştı. Son olarak özel bir okul olan da tahkikat açıldı ve ikisi de on beşer ay hapse mah­
Boğaziçi Lisesi’nde öğretmenlik mesleğine devam kûm edildi. Çeşitli rahatsızlıkları bulunan ve 68 ya­
eden Atsız, bir taraftan da daha önce kapatılmış olan şını doldurmuş olan büyük Türkçü, Haydarpaşa Nü-
Orhun Dergisi’ni yayınlamaya başladı. Bu derginin mune Hastahanes:’nin dört aylık raporuna rağmen
15. sayısında komünistlerin İsmail Hakkı Baltacıoğ- ceza evine konuldu. Kendisi istemediği halde milli
lu’nun bir konferansında yaptığı küstahça hareket­ yetçi teşekküllerin Cumhurbaşkanı’ndan affını iste­
ler üzerine zamanın Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na meleri üzer'ne iki buçuk ay hapis yattıktan sonra
hitaben bir açık mektup yayınlayarak komünistlerin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından affedildi.
faaliyetlerini belirtti. 16. sayıda ise ikinci bir açık Kendini Türklüğe adayan y'rminci yüzyılın Türk­
mektup yayınlayarak Ahmet Cevat Emre, Pertev Na- çülüğünün en büyük isimlerinden Hüseyin Nihal At­
:li Boratav, Selâhattin Ali ve Saadetti nCelâl'in komü- sız 11_ Aralık 1975 günü geçirdiği bir kalh krizi so­
nizan faliyetlerini bütün belgeleri ile açıklayarak Mil­ nucu hayata gözlerini yumdu. 13 Aralık 1975 günü
lî Eğitim Bakanı Haşan Ali Yücel'i istifaya davet etti. kenefim seven büyük bir kalabalığın iştirakiyle yapı­
Bu ikinci mektup yurt içinde büyük bir millî he­ lan cenaze tören nden sonra Karacaahmet Mezarlı­
yecana sebep olmuş, başta İstanbul, Ankara olmak ğına kardeşi Necdet Sançar’m yanma gömüldü.
üzere b:r çok şehirlerde komünizm aleyhine gösteri­
ler yapılmıştır. Bu durum Ankara'daki yetkilileri te­ FİKİR VE EDEBİYAT DÜNYAMIZDAKİ YERİ
dirgin etmekte idi. Gelişmelerden rahatsız olan Ha­
şan Ali Yücel ilk iş olarak Atsız’ın Boğaziçi Lisesi’n- Nihal Atsız, Cumhuriyet sonrası yıllarında millî
deki öğretmenliğine son verdi. Orhun Dergisi ise Ba­ ve tarihî amaçlarla eser vererek gençlik üzerinde bü­
kanlar Kurulu kararıyla ikinci defa kapatıldı. Atsız’m yük etkiler meydana getiren büyük bir Türkçü’dür.
vatan haini olarak nitelendirdiği Sabahattin Ali de O, Atsız ve Orhun gibi dergilerin sahibi ateşli milli­
kışkırtılarak hakaret davası açtırıldı. Bu dava üze­ yetçi ve bu uğurda hayatım ortaya koyacak derece­
rine Ankara’ya gelen Atsız, istasyonda Türkçü - Mil­ de mücadeleci b’r karakter sahibidir. Daha öğrenci­
liyetçi gençler tarafından coşkun b 'r şekilde karşı­ lik yıllarında dikkati çeken fikirlerini ve İlmî yayın­
lanarak bir otelde misafir edildi. 19 Mayıs 1944 günü larını İstanbul Dariil Fünunu’nu bitirdikten sonra sis­
yapılan karar oturumunda da Sebahattin Ali’ye va­ temli bir şekle dönüştürdü, ilk olarak kendisinin çı­
tan haini dediği için altı aya mahkûm edildi. Fakat kardığı Atsız adlı bir dergi ile çalışmalarını sergTeyen
cezası millî tahrik gerekçesiyle tecil ed:ldi. Atsız ser­ Nihal Atsız, bu dergide başta kendi şiirleri, inceleme­
best bırakılmasına rağmen daha mahkeme kapısın­ leri, ülkücü makaleleri olmak üzere çeşitli ve oldukça
dan çıkarken tevkif olunur. Aynı yıl 19 Mayıs töre­ değerli yazılar yayınladı. O, araştırmacılığı, mücadele-
ninde Cumhurbaşkanı îsmet İnönü Atsız ve arkadaş­ ciliği ,daha açık ifade ile fik:r ve aksiyon adamlığı
larını ağır bir şekilde itham eden nutkunu Söyler ve kadar da büyük bir edebiyatçı idi. Hayatı boyunca
bu nutuk üzerine Atsız ve otuz dört arkadaşı Bir Nu­ bağlı kaldığı tek bir hedefi vardı: Türkçülük ve Bü­
maralı Sıkı Yönetim Mahkcmesi’nde 7 Eylül 1944;de yük Türk Ülküsü. Ona göre bu hedefe varmak için
yargılanmaya başlanır. Aralarında birçok değerli ilim fikir ve aksiyon kadar sanat da büyük bir önem ta­
ve fikir adamlarının bulunduğu sanıklar çeşitli :şken- şımaktadır. işte Atsız bu noktadan hareketle edebi­
celere maruz bırakıldıktan sonra mahkeme huzuru­ yatı ihmal etmez, İlmî araştırma ve makalelernin ya­
na çıkarılarak Irkçılık — Turancılık suçuyla itham nı sıra roman, hikâye ve şiir türlerinde de eserler
edilmişlerdir. Mahkeme sonunda Atsız 6,5 yıla mah­ verir. Türk dilini çok iyi bilmesi, Türk Edebiyatı’na
kûm edilir, fakat Askerî Yargıtay, müracaat üzerine ve tarihine derinlemesine vukufu, sanatkâr Atsız’m
kararı esasından bozar. Böylece 1,5 yıl tutuklu kalan verdiği değeri-' eserlerde kendini gösterir.
Atsız, 23 Ekim 1945 tarihinde serbest bırakılır. Dava Böylesine çok yönlü bir dava adamı olarak işe
5 Ağustos 1946'da 2 Numaralı Sıkı Yönetim Mahke- başlayan büyük Türkçü’nün kısa zamanda genç nesil­
mesi’nde yeniden başladı ve hepsinin beratı ile ne­ ler üzerinde büyük etki meydana getirerek gönüllerde
ticeye bağlandı. Bu olaydan sonra :ki yılını işsiz ola­ yer tutması çok tabii idi. Geliştirilmiş ve kültür dili
rak geçirir. Sınıf arkadaşlarından Prof. Tahsin Ban- haline gelmiş bir Türkçeye taraftar olan Atsız eser­
guoğlu Millî Eğitim Bakanı olunca 25 Temmuz 1949’da lerinde de dil anlayışı olarak daima bu prensibe bağ­
Süleymaniye Kütüphanesine uzman olarak tayin lı kalmıştır. Hiçbir zaman millî kültürümüzle yoğ­
edildi. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle de rulmamış İlmî dayanağı bulunmayan uydurma bir dil
Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğ’ne getirildi. kullanmamış ve kullananları da hoş görmemiştir. Hal­
4 Maviş 1952 tarihinde Ankara Atatürk lisesi’nde kın anlamadığı ağır ve ağdalı Osmanlıca’yı da be­
verdiği «Türkiye'nin Kurtuluşu» konulu konferans nimsemeyen Atsız, dil hususunda millî çizgiyi bularak
yüzünden tekrar görevinden alınarak muvakkat kay- herkesin anladığı b:r dil kullanmayı başarmıştır. Türk
diyle Süleymaniye Kütüphanesindeki görevine iade kültür diline yabancı kelime ve terimlerin Türkçeleş-
edildi. EmekFlik tarihi olan 1 Nisan 1969’a kadar bu tirilmesini savunarak hiç bir zaman bu yolda da mü­
görevde kaldı. cadele vermekten geri durmamıştır. Köklü bir gramer
bilgisi vardır. Cümlelerinde genellikle sağlam bir
Kendisini tamamen İlmî çalışmalara veren Atsız, mantık örgüsü görülür. Güçlü bir üslûp sahibi olarak
ötüken Dergisi’nin 40. sayısından itibaren Türk Dev­ roman ve hikâyelerinde akıcı bir dil göze çarpar.
letinin birliğine ve bütünlüğüne yönelmiş hainane Onun şiirleri engin bir heyecanın etkisiyle ortaya çı­
faaliyetler konusunda ilg:lileri uyaran çeşitli yazılar kan güçlü bir romantizmin en güzel örneklerini ser­
yayınladı. Bu yayınları kendileri için tehlikeli bulan giler. Aynı güzelliği roman ve hikâyelerinde de gör­
komünist teşekküllerin yaygaraları üzerine Atsız ve mek mümkündür. Sıfatlardan çok fiile önem veren

TOKER — 6
Atsız’m bu yönü daha ziyade İlmî yazılarında görülür. (I
Bu görünüş, ondaki keskin mantıık ve zekâ örgüsü­
nün iradesidir. Üslûbunun tabiiliği ve süsten uzak ÇİÇEĞE AÇIK ELLERİMİZ
oluşu ilk bakışta dikkati çöker.
Büyür serin sessizliğince meydanların
ROMANCILIĞI Şu Bendağı insanın bitmez savaşı
Kaldırılmamış ölü duruşla sokakların
Daha ziyade tarihî roman türünde başarıya ulaş­ Ebabil kuşlara lâyık toprağı, taşı
mış olan Nihal Atsız'm bu yönünü hazırlayan üç te­
mel sebep vardır: Yürüdü nefreti savaşa, kana
1 — Mizacı ve ülküsü, Barışa, huzura boy verdi insan
2 — İlmî ve kültürel birikim, Yaşamak sevgiden hem aşktan yana
3 — Şairliği. Ateşten, baruttan değildir inan!..
Türk edebiyatına roman tekniği, sanat değeri ve
konuları bakımından ölmez eserler kazandıran Hüse­ j A. Rahim BALCIOĞLU
yin Nihal Atsız, şair, romancı ve tarihçi yönleriyle I ................................. ........... — —
Avrupa edebiyatında Walter Scott ve bizde Namık
Kemal’; hatırlatır. Denilebilir ki tarihî roman saha­
sında Namık Kemal’le görülen ilk örnek, Nihal Atsız­
ın eserleriyle doruk noktasına ulaşmıştır. Gerçekten beraber bazı şiirlerinde anız veznini seçmiştir. Aruz­
onun büyük bir teknik ve araştırmanın ortaya koy­ la yazdığı şiirler daha çok gazel ve kaside tülünde­
duğu gerçekler ışığında kaleme aldığı Bozjkurtlarin dir. Hece ile söylediği şiirler ise beyit esası üzerine
Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor romanları edebiyatı­ kurulmuştur. Türk Halk Şiiri’nin nazım şekillerinden
mızın tarihî roman türünde verilmiş ender eserlerin­ de yararlanan Atsız, çoğunlukla Koşma ve Varsağı
dendir. Bir tarihî roman yazarında bulunmsı gere­ tarzını tercih etmiştir. Bu şiirlerinde içli bir ruh,
ken vasıfların başlıcaları olan millî şuur, coşkun ruh, orjinal halk söyleyişi ve âşık tarzının olgun örgüsü
zengin muhayyile, tarih ve mazi sevgisi gibi özellik­ sergilenir. Türk tarihinin enginliğinden beslenen coş­
ler Atsız’da fazlasıyla mevcuttu. Roman sahasında üs­ kun bir ruh dünyası içinde yaşamakta olması dola­
tün başarı elde etmesinde şüphesiz ki bu vasıfların yısıyla şiirlerinde genellikle vatan, Türklük, Turancı­
büyük etkisi vardır. Nitekim Bozkurtlar’da Bögii Alp, lık ve kahramanlık temaları üzerinde durmuştur. Sa­
Kür-Şad, Tonyukuk, Urungu; Deli Kurt'da Murat At- nat düşüncesinden önce, fikrî yapısının esas abnması
sız’dan önemli çizgiler taşırlar. Romanlarındaki tiple­ onun şiirlerinin başlıca hareket noktasıdır. Türk Mil-
rin bazılarını çoğu zaman kendi mizacı ile süslediği leti’nin tarihî şahsiyetinde üstün bir kahramanlık şuu­
görülür. runu sezen Büyük Türkçü, bu düşüncesini Türkler’in
Düşüncesi şiirinde:
İkinci sebep olarak ileri sürdüğümüz İlmî ve kül­
türel birikim ise onun Türk kültür ve medeniyet ta­ Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan
rihi üzerine yaptığı çalışmalarıyla oluşmuştur. Özel­ Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türk'leriz.
likle Türk Tarihinde Meseleler adlı kitabındaki tes-
bitlerinde millî tarihimize nasıl İlmî ve gerçekçi bir Yakarış şiirinde :
zihniyetle yaklaştığını açıkça göstermektedir.
Üçüncü sebep niteliğim gösteren husus şiirlerin­ Rahat yatakta ölmek acap olmaz mı çile?
deki özdür. Dikkat edilirse şiirlerinin muhtevası ile Kanlı sınır boylan bize mezar olmalı.
romanları arasında büyük yakınlıklar görmek müm­
kündür. Meselâ şiirlerini topladığı kitabın adı olan Genç Fatih’in ordusu yine Tekbir almca
«Yolların Sonumun, ayni zamanda Deli Kurt’un son Söndürürüz Kâfirin Meryem Ana mumunu.
bölümüne ad olarak verilmesi dikkat çekicidir.
Yukarıdaki kısa mütealâdan anlaşıldığı gibi Ni­ Yann Yavuz dirilip bize buyruk verince
hal Atsız’m tarihî romancılığa yönelmesinin altında Kızgın kum çöllerini yeni baştan aşarız.
bu üç temel çizginin büyük yeri vardır. Altı roma­
nından üç tanesi tarihî niteliktedir. Bunlar Bozkurt- beyitleri ile gayet açık bir şekilde dile getirir.
lar’m Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor ve Deli Kürt’tür. İkinde daima engin bir Türklük sevgisi taşıyan
Diğer üç romanından Dalkavuklar Geces: ile Z Atsız, bu duygularını şu mısralarda değişmez bir
Vitamini daha ziyade h'cvî bir özellik taşır. Ruh Adam prensip olarak ortaya koyar:
ise derin iç gözlemlere dayanan ve yaşanmış bir ha­
yatın muhasebesi hissini veren bir eserdir. T"-rk duvgusu her Türkçüye en tatlı kımızdır
Türk ülküsü candan da aziz bayrağımızdır.
ŞAİRLİĞİ
Millî şuurdan yoksun gençlerin durumundan bü­
Şiirleri sayı bakımından az olmasına rağmen tek­ yük üzüntü duyar ve onların bu hale getirilmesine is­
nik ve muhteva bakımından son dereec üstün bir yan eder. Bazı şiirlerinde, Türklük için önemli bir
özellik taşır. Şiiri de inandığı fikirleri anlatmak için tehlike kabul ettiği bu meseleye kesin ifadelerle par­
bir vasıta kabul eden Atsız’m 1931 yılından ölümüne mak basar. «Topal Asker» isimli şiirinde millî benli­
kadar yazdığı şiirlerin hemen hepsinde coşkun bir ğinden uzak bir genç kızın karşısına savaşta ayağı­
lirizm, temiz ve sade bir dil hak’mdir. Ekseriya hece nı kaybeden bir askeri çıkararak onun millî hislerini
veznini kullanmış, ayrıca çok az miktarda olmakla Lütfen Sayfayı Çeviriniz

TOKER — 7
harekete geçirmek ister:
ESERLERİ
Sen Şişli’de dansederken her gece gündüz
Biz ötede ne ovalar, çaylar ne dümdüz 1 — ROMANLARI
Yaylaları geçtik, karlı dağlan aştık;
Siz salonda dansederken bizler savaştık. a — Dalkavuklar Gecesi
b — Z Vitamini
Onun bütün umudu gençliktedir. İnandığı fikir­ c — Bozkurtlarm Ölümü
lerin Türklük ateşiyle kalbi yanan gençlerin ellerin­ d — Bozkurtlar Diriliyor
de mutlaka zafere ulaşacağına inanıyordu. Şiirlerinin e — Deli Kurt
bir kısmı ise bu yolda gençliği teşvik edici özellik f — Ruh Adam
taşır. Kömen şiirinde:
2 — HİKÂYELERİ
Ülkü uğrunda gönüller delidir
Kişiler ülkü için ölmelidir. Henüz kitap haline getirilmemiş bir çok hi­
kâyeleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
diyen Atsız, Kahramanlık adını taşıyan şiirinde de a — Dönüş,
kahramanlığı şöyle tarif e d e r: b — Şehidlerin Duası
c — Erkek Kız
Kahramanlık : Saldırıp bir daha dönmemektir. d — İki Onbaşı, Galiçya ... 1917
e — F»r Çağın M asalı: Boz Oğlanla Sarı
FİKİRLERİ Yılan
Türkçü bir fikir yapısına satün o'an Nibni Atsız, 3 — ŞİİRLERİ
hayatı boyunca çalışmalarını Türklüğü yüceltmek Yolların Sonu
amacına yöneltmiştir. Ona göre bir milletin var ol­
ması nrllî bir ülkü taşıması ile mümkündür. Ülküsüz İNCELEME VE ARAŞTIRMALARI
milletlerin yükselmesi ve hayatını devam ettirmesi
imkânsızdır. Çünkü ülküsüz bir topluluk yığından Nihal Atsız’m edebî, İlmî, tarihî ve fikrî sahalarda
farksızdır. Bir yazısında ülküyü sövle tarif eder: «Ül­ yayınlanmış bir çak eserleri vardır. En önemlileri
küler, gerçekle hayalin karışmasından doğmuş olan, şunlardır:
düne bakarak yarım arayan, milletlere hız veren ve
uğrunda ölünen büyük dileklerdir.» 1 — Divan-ı Türkî-i Basit, Gramer ve Lügati
«Türkçülük Türk soyunun ruhunda, kanında, bey­ 2 — Türk Tarihi Üzerine Toplamalar
ninde yaşayan hayat prensiplerinin fikir haline gelmiş 3 — Türk Tarihinde Meseleler
bir şeklidir» diyen Atsız, Turancılığı da «Bütün Türk’­ 4 — Aşıkpaşaoğlu Tarihi
leri bir devlet halinde birleştirmek ülküsü» olarak
ifade eder. 5 — Evliya Çelebi Seyahatnamesinden Seçmeler
6 — Oruç Beğ Tarihi
Dinin millet hayatındaki verine ve ö n e m in e her 7 — Osmanlı Tarihleri
fırsatta işaret eden değerli fikir adamı, İslâmiyet’in 8 — B'raili Mehmet Efendi Bibliografyası
hurafelerden arındırılmış, gerçek yapısının ortaya çı­ 9 — Türk Edebiyatı Tarihi
kartılmasını ister. Ahlâkı da milletin varlığı için bir 10 — Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları
temel taşı olarak kabul eder ve şöyle d e r : «Biz Türk Tarihi
ahlâkına tam olarak sahip olduğumuz sürece yüksel­ 11 — Osmanlı Tarihine Ait Takvimler
dik, vabanc’inrın ahlâkım alarak bozulduğumuz za­ 12 — Çanakkale’ye Yürüyüş.
man ise geriledik.»
Bir milletin gerçek bağımsızlığında ekonomik ya­
pının önemli faktör olduğuna inanır ve Ou sebeple
millî gelirin sosyal adalet ilkelerine göre dağıtılması­
nı savunur. Ona göre sosyal adaleti gerçekleştirme­
dikçe sağlıklı bir yapıya ulaşmak mümkün değildir. TOKER’İN 100 BÜYÜK EDIB
Bu eksiklik millî bünyenin çöküşünü hazırlar. Türk VE ŞAİR DİZİSİNDEN
dünyasının en büyük düşmanı komünizm ise ancak
böyle hastalıklı bir bünyede gel:şme imkânı bulur.
Türk Tarihi’nde bütünlüğü esas alan bir görüşe
sahiptir. Ona göre hanedanlar dolayısıyla yalnız isim­
NİHAL ATSIZ
ler değişmiş, aslında Türk Devleti tarih boyunca bü­
tünlüğünü korumuştur. Hanedanlara göre devlet — Yazan : Sâkin ÖNER
millet bütünlüğünü ayrı ayrı bölümlere avırmak yan­
lıştır, tehliker /ir. O Türk Tarihi’nin 1071’den başla­ Fiat! : 15 Lira
tılmasına da karşıdır. Zira 1071 tarih'nden öncesine
uzanan zaman ve medeniyet açısından son derece Dağıtım : ANDA ve Milli Eğitim Bakanlığı
zengin bir Türk Tarihi vardır. 6u büyük mirası gör­ Yayınevleri
memek ve belirli yerden keserek öncesini reddetmek
millî varlığımız için son derece zararlıdır.

TOKER — 8
NİHAL ATSIZ DAN SEÇMELER o

BÜYÜKLÜK ÜLKÜSÜ san toplumlar! İnsanî meziyyetlerle yaşar. Hayvan­


laşmış toplumlar refah ve dıştan büyüklük içinde de
Şahsî çıkara önem vermeyen, toplumun iyiliğini olsa yıkılmaya mahkûmdur. Eski Roma gibi...
isteyen her düşünce İnsanîdir. Bu İnsanî düşünce, Türk Milleti, ülküsü olan mutlu toplumlardan bi­
toplumun maddî kazançları ile yet'nmeyip manevî ka­ ridir. Bütün tarihi boyunca büyüklük ülküsü ardın­
zanç davası da güderse, o zaman «ülkü» olur. Ülküler
birer büyüklük davasıdır. Bundan dolayıdır ki, büyü dan koşmuş, birlik ve fetih savaşları yapmış ve Bi­
mek isteyen, büyüklük ardında koşan milletlerin ül­ rinci Dünya Savaşı’nm sonuna kadar da daima bir
küsü vardır. Bir Nepal’ın bir Panama’nın veya İsviç­ büyük devlet:n sahibi olmuştur.
re’nin ülküsü olamaz. Bunların millî davalarının son
basamağı, nihayet, huzur ve bolluktur. Huzur ve bol­ Bugün, Türider arasındaki mayalanmanın Kızıl
luk ise ülkü olmak özelliğini taşımaz. Çünkü huzur
ve bolluk isteğ’, milletleri heyecanlandırmaz. Veczi Elma, TurancıliK, Uluğ Türkistan veya Büyük Türk
haline getiremez. Onları ölüme kadar varan fedâ­ İli adları ile adlandığını görüyoruz. Bunun manası
kârlığa sürükleyemez. «Büyüyüp birleşme» veya «Birleşip büyümek istiyo­
Büyüklük davası, yani ülkü, savaşla elde edildiği rum» demektir.
içindir ki, insanlık tarihinde büyük savaşçıların, bü­
yük kumandanların ve kahramanların daima seçkin
bir yer' olmuştur. Savaşlar, kahramanlık ruhunu bes­ Ancak kabiliyetli ve enerjik olanlar büyüklük ül­
lemiş, erdemli insanların yetişmesine sebep olmuş, küsü ardından koşar. Çünkü büyüklük ülküsü, büyük
destanî edebiyatı yaratmıştır. Yirminci yüzyıla doğ­ fedakârlıklar ülküsü demektir. Bundan dolayıdır ki
ru yaklaştıkça savaşlar daha ızdıraplı bir hal almak­ korkaklarla aşağılıklar büyüklükten korkar, daima
la beraber, hiçbir şey onun ahlâkî karşılığı olmamış­
tır. Ve uzun zamandır savaşmayan milletlerde ahlâkî küçük kalmak ister. NİHAL ATSIZ
bir bozulmanın başladığı gözden kaçmamaktadır. Me­
selâ İsveç’te kültür ve refah son dereceye vardığı, bu (Büyük Türk Eli, II. Sayı, 25 Nisan 1962)
alanda Amerika ve Almanya’dan bile üstün bulun­
duğu halde, İsveç halkının ahlâkındak1 günden güne
çoğalan yozlaşma, düşündürücü bir hal almaktadır.

Bazı bayramlarda İsveçli gençlerin topyekûn yaptığı


rezaletler memleketteki homoseksüel demeklerinin SONA DOĞRU
yasa ile tanınması, cocuk yetiştirebilecek kabilivette-
ki aileler arasında bile sun’i ilkahla çocuk sahibi ol­ Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesinueyim:
mak gibi gariplikler, bu milletin bir iç sıkıntısı, bir
manevi bocalama içinde olduğunu gösteriyor, İsveç, Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim.
iki yüzyıldan beri savaşmamıştır. Bir zamanlar «Bü­ Dünya denen mezellete dalsın her isteyen;
yük Devlet» olan İsveç’in artık hiçbir büyüklük eme­
linin kalmayışı, uzun bir süredir devam eden taraf­ Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.
sızlık, atom savaşma tam manasıyla hazırlanacak ka­ Herkes bir özleyişle yaşar... Ben de öylece
dar maddî güc göstermesine rağmen manevî kuvvet­
lerden yoksunluğu bu sonuçlan hazırlamıştır. Soy­ Altaylar’m ve Tanrı Dağ’m çevresindeyim.
suzlaşma durdurulmazsa, İsveç, günün birinde tıpkı Merdânelikle şöyle bakıp ayrüıklara
Estonya, Letonya ve L:tvanya gibi bolşevikliğin ağma
düsüverecektir. Çünkü İsveç milletinin heyecan veri­ Son menzilin hüzün dolu kâşânesindeyim.
ci bir ülküsü, bir büyüklük emeli yoktur. Artık vedâ zamanma pek fazla kalmadı;
Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim—
Bu örnekler epeyce çoğaltılabilir. Şu kadanm
söyleyeyim ki, hükümet darbelerinin sanat haline Nihal ATSIZ
geldiği belirli ülkelerde bunun bas sebebi bu ülkelerin
bir büyüklük ülküsünden voksun bulunuşlandır. İk­ DÖRTLÜKLER’den
tisadî yoksulluk, siyasî buhran işin dış tarafıdır. Asıl
ve gerçek sebep, millî ülküsüzlüktür. Üç ömre bedel kırk yedi yıl gün gibi geçti,
Dünyadaki her zevke dedim: Yok kadar azmış.
Millî ülküler, milletleri yüzyıllar boyunca ayakta Bir başka hayat, başka cihan özlüyorum ben,
Bildim ki ölümden öte gerçek olamazmış»
tutacak enerji kaynağıdır. Ülkücü milletler, fedakâr
Nihal ATSIZ
insanlarla doludur. Fedakâr insanların çokluğu her
türlü İnsanî meziyyetlerin hâkimiyeti demektir. İn­

TOKER — 9

Taha Toros Arşivi

You might also like