You are on page 1of 8

10.

SINIF SÖZLÜ EDEBİYAT ÜRÜNLERİ


TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
1. KOŞUK: *Aşk, sevgi, tabiat güzellikleri, yiğitlik, savaş, av eğlenceleri,
DERS NOTLARI günlük yaşam gibi konuların dile getirildiği lirik şiirlerdir. *Sığır denilen
sürek avları ve şölen adı verilen kurban törenlerinde ozanlar tarafından
ŞİİR ÜNİTESİ kopuz eşliğinde okunur. *Hece ölçüsü ve dörtlük nazım birimiyle söylenir.
*Genellikle yarım uyak kullanılır. *Uyak düzeni aaab/abab, cccb, dddb
şeklindedir. *İçerik olarak halk edebiyatındaki koşmaya, divan
edebiyatındaki gazele benzer.
2. SAGU: *Bir kimsenin ölümünden duyulan üzüntüyü dile getiren, ölenin
yiğitliğini, erdemlerini anlatan şiirlerdir. *Yuğ adı verilen ölüm/yas
törenlerinde okunur. *Sadece konu yönüyle koşuktan ayrılır, diğer
ÜNİTE KONULARI : özellikleri koşukla aynıdır. *Koşuklar gibi müzikle iç içedir ve kopuz
• İslamiyet Öncesi Türk Şiiri eşliğinde söylenir. *Ölüm temasını işlemesi bakımından, halk
• Geçiş Dönemi (11-12.yy) Türk Edebiyatı edebiyatındaki ağıt, divan edebiyatındaki mersiyenin karşılığıdır. *Türk
• Halk Şiiri sözlü edebiyatının ilk örneklerinden olan, tamamı 12 dörtlükten oluşan Alp
• Divan Şiiri Er Tunga sagusu, bu türün en ünlü örneğidir. Bu şiirde Saka adlı Türk
devletinin hükümdarı olan Alp Er Tunga'nın Türk-İran savaşlarında İran
hükümdarı Keyhüsrev'e yenilerek öldürülmesi anlatılır.
3. SAV: *Bugünkü atasözlerinin ilk şekilleridir. *Yaşam, toplum, insan
doğasıyla ilgili öğütler veren hikmetli, özlü sözlerdir. *Kolay söylenmesi ve
akılda kalması için çoğu şiir gibi söylenmiştir. *İlk söyleyeni unutulduğu
için anonim nitelik taşır. *Birçok sav, değişerek günümüzde yaşamaya
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK ŞİİRİ devam etmektedir. Örnek: Tag tagka kavuşmas, kişi kişige kavuşur. (Dağ
dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.)
4. DESTAN: *Toplum hayatını derinden etkileyen ve tarihi önem taşıyan
savaş, göç, doğal afet, yangın gibi olayları manzum olarak anlatan anonim
Orta Asya coğrafyasında başlayıp gelişen, başlangıç tarihi bilinmeyen, ürünlerdir. *Yunanca "epope" kelimesinden gelir.*Destanlarda, milletlerin
Türklerin İslamiyet'i kabul ettiği 10. yüzyıla kadar süren bir edebiyattır. hafızasında, derin izler bırakan olaylar, kahramanlarla ilgili efsaneler ve
Bu dönem Destan Devri Türk edebiyatı olarak da bilinir. Eserlerin bir kısmı mitolojik hikâyeler işlenir. *Bilinmeyen bir zamanda oluşmuş ve ağızdan
anonimdir, sözlü gelenekte devam etmiş, sonradan yazıya geçirilmiştir. Bazı ağza yayılarak bugüne gelebilmiştir. *Milletlerin edebiyatını oluşturan
eserler ise söylendiği anda yazıya geçirilmiştir. Sözlü edebiyat ürünleri şiirsel ve tarihsel ilk anlatı biçimleridir. *Epik şiirin en eski örnekleridir.
destan, sav, sagu, koşuk'tur. Yazılı edebiyat ürünleri ise Köktürk *Olaylar ve kişiler olağanüstü özelliklere sahiptir. *Kahramanlar; lider ve
Kitabeleri ve Uygur Metinleri'dir. kurtarıcı rolündedir. *Toplumun dini, milli ve kültürel özelliklerini yansıtır.
*Zaman ve mekân, en belirsiz unsurlardır, bunların gerçek coğrafya ve
tarihsel zamanla ilişkisi zayıftır. *Genellikle manzumdur, nazım-nesir
karışık olanlar da vardır. Bazıları, günümüze düzyazı şeklinde ulaşmıştır.

B) YAZILI EDEBİYAT DÖNEMİ

* KÖKTÜRK YAZITLARI : Türklerin yazılı edebiyatı 8. yy.da


başlar.Türk edebiyatının ilk yazıl ürünleri Köktürk Kitabeleri'dir. 8.
yüzyılda dikilen bu yazıtlar Köktürklere aittir. "Türk" adının geçtiği ilk
metinlerdir.Türk dilinin ve tarihinin, hitabet sanatının ve anı türünün ilk
örneği kabul edilir. Günümüzde Moğolistan'ın kuzeydoğusundaki Orhun
Vadisi'nde bulunmaktadır. Yazıtlar; "Köktürk Kitabeleri, Göktürk
Yazıtları, Orhun Anıtları, Orhun Yazıtları, Orhun Abideleri" olarak da
adlandırılır. Bu devirden kalma birçok eser olsa da en önemlileri,
sonsuzluğu simgelediğine inanılan Bengü Taşlardır. Bu taşlardan en
ünlüleri, Köktürk Yazıtları olarak anılan, Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge
Kağan yazıtlarıdır. Metinler; Köktürk alfabesiyle yazılmıştır. 38 harften
oluşan Göktürk alfabesi, 4'ü ünlü 34'ü ünsüz; yukarıdan aşağıya ve sağdan
sola doğru yazılır. Kitabelerin bir yüzü Çince, diğer üç yüzü Köktürkçe
A) SÖZLÜ EDEBİYAT DÖNEMİ yazılmıştır.

* Türklerin yazıyı kullanmadıkları mitolojik dönemde oluşmaya başlamıştır.


* Anonim olan dönemin başlıca ürünleri destan, sav, sagu ve koşuk'tur.
* Ürünlerinin gelişip yayılmasında sığır (av töreni), şölen (kurban, ziyafet
törenleri) ve yas (ölüm) törenleri etkili olmuştur.
* Bu törenler; hekim, büyücü, din adamı, müzisyen ve şair özelliği olan
ozan, şaman, baksı, kam, oyun adı verilen kişiler tarafından yönetilmiştir.
* Şiirler; kopuz eşliğinde, ozanlar tarafından belli bir ezgiyle söylenmiştir.
* Şiirlerde, dörtlük nazım birimi ve hece ölçüsü kullanılmıştır.
* Şiirlerde ahenk; yarım uyak ve redifle sağlanmıştır.
* Şiirlerin uyak düzeni şöyledir: aaab (veya abab), cccb, dddb...
* Aşk, ölüm, yiğitlik, savaş, din, doğa güzellikleri, günlük yaşam, av
eğlenceleri gibi konular işlemiştir. * UYGUR METİNLERİ : 9. yy.da Uygurların yazdıkları metinler, 14
* Dil, yabancı etkilerden uzak arı bir Türkçedir. harfli Uygur alfabesiyle yazılmıştır. *Turfan kazıları esnasında ortaya çıkan
* Eserlerin çoğu manzumdur. Nazım-nesir karışık bazı destanlar, günümüze metinler daha çok Manihaizm ve Budizm dinleriyle ilgilidir. “Altun
nesir halinde ulaşmıştır. Yaruk” ( Budizmin esaslarını ve Buda’nın hayatını anlatır.), “Sekiz
* Türk edebiyatının ilk örnekleri sayılan sagu, koşuk, sav örneklerine Yükmek” (Budizmin öğretilerini içerir.) “ Kalyanamkara ve Papamkara
destanların bazı parçalarına Divanü Lügati't- Türk'te ve Çin Hikayesi” (İyi yürekli bir şehzadenin maceralarını işler.), “Irk Bitig” (fal
kaynaklarında yer verilmiştir. kitabı) bu dönem eserleridir.*Yazılı edebiyatın ilk şiirleri Uygur Türklerinin
Mani ilahileridir. *Şiirlerde dörtlük nazım birimi ve hece ölçüsü *Araplara Türkçe öğretmek, Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil
kullanılmıştır. olduğunu kanıtlamak amacıyla yazmıştır. Bu nedenle Arapça olarak kaleme
alınmıştır.

*Eserde 7500 Türkçe sözcüğün Arapça karşılığı verilmiştir. Türkçe metin


GEÇİŞ DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI Hakaniye lehçesiyle, açıklamalar Arapçayla yazılmıştır.
Türkçe sözcükler açıklanırken; bunların kullanıldığı örnek cümle veya
şiirlere, sagu, koşuk, sav, deyim örneklerine, bazı destan parçalarına, dil
bilgisi kurallarına yer verilmiştir.
*O dönemdeki Türk boylarını gösteren bir haritaya yer verilmiştir.
11 - 12. YÜZYILLARDA İSLAMİYET VE TÜRK KÜLTÜRÜ *Sözlü dönem Türk edebiyatı ürünleri olan destan, sav, sagu ve
koşuklardan söz eden ilk yazılı eserdir.
* 7. yüzyılda Araplarla ve İslamiyet'le tanışan Türkler, 10. yy.dan itibaren *Orta Asya'daki bazı Türk lehçelerinin ve pek çok sözcüğün kökeni
İslamiyet'i kabul etmeye başlamışlardır. * Müslüman ilk Türk devleti hakkında bilgi verdiği için etimolojik bir eserdir.
Karahanlılardır. * Türklerin, İslamiyet'i kabul etmesi Türk dilini ve *Kavramlarla ilgili tarihi bilgi verdiği için ansiklopedik sözlük özelliği
edebiyatını etkilemiştir. * İslam kültürü etkisinde oluşmaya başlayan Türk taşır.
edebiyatının ilk dönemlerinde ve eserlerinde hem İslamiyet öncesi Türk *Bu eserle birlikte edebiyatımızda sözlük yazma geleneği başlamıştır.
edebiyatının hem de İslami Türk edebiyatının özelikleri bir arada görülür.
Bu nedenle 11 ve 12. yüzyıldaki bu döneme "İslamiyet'e Geçiş Dönemi
Türk Edebiyatı" adı verilir. * Arap alfabesinin de kullanılmaya
başlanmasıyla Arapça, Farsça kelime ve tamlamaların yer aldığı bir
"Türkçe" ortaya çıktı. 20. yy.ın başlarına kadar devam eden Türk dilinin bu
dönemine "Osmanlı Türkçesi" adı verilir.

İslami Dönemde İlk Dil ve Edebiyat Ürünleri (11 - 12. yy.)

* 11. yy.da başlayan İslami Dönem Türk Edebiyatı iki asırlık bir geçiş
dönemi yaşamıştır. Bu dönemde Arap ve Fars edebiyatları Türk edebiyatını
etkilemiş, ulusal edebiyatımız olan halk edebiyatı devam ederken klasik
Türk edebiyatı (divan edebiyatı) ve tasavvuf edebiyatı ilk ürünlerini
vermeye başlamıştır.
* İlk İslami eserlerin yazıldığı bu yüzyıllarda edebiyatın her alanında bir
ikilik göze çarpmaktadır. Bu da geçiş döneminin bir özelliğidir. *
İslamiyet’in etkisi altında gelişen Türk edebiyatının ilk dil ve edebiyat
ürünleri şunlardır:
1. Kutadgu Bilig - Yusuf Has Hacip (11. yy.)
2. Divanü Lügati’t-Türk - Kaşgarlı Mahmut (11. yy.)
3. Atabetü’l-Hakayık - Edip Ahmet Yükneki (12. yy.)
4. Divan-ı Hikmet - Ahmet Yesevi (12. yy.)

1. KUTADGU BİLİG:

*Yusuf Has Hacip, okuyanlara yol gösterip mutluluk versin diye


"Mutluluk Veren Bilgi" adını verdiği eserini 1069-1071 yılları arasında
yazarak Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a sunmuştur.
*İslam kültürü etkisindeki Türk edebiyatının sanat değeri taşıyan ilk
eseridir. Bu dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını, devletin nasıl iyi
yönetileceğini anlatır.
*Devlet adamlarına öğüt verdiği için edebiyatımızın ilk siyasetname
örneğidir. *Türk edebiyatındaki ilk mesnevi örneğidir. *Mesnevi nazım 3. ATABETÜ'L-HAKAYIK:
şekliyle yazılan eserde 6645 beyit ve 173 dörtlük vardır. Mani şeklinde
kafiyelenen dörtlükler beyitlerin arasına serpiştirilmiştir. Dolayısıyla eserde * Hakikatlerin Eşiği anlamına gelen eser, Edip Ahmet Yükneki
hem aruz hem hece ölçüsü kullanılmıştır. tarafından 12. yüzyılda yazılmıştır.
*Hakaniye Türkçesiyle (Karahanlı Türkçesi) yazılmıştır. *Alegorik *Ayet ve hadislerin yer aldığı dinî, didaktik, ahlak ve öğüt kitabıdır.
(sembolik) bir anlatımı vardır. Kanun, saadet, akıl ve akıbet'i temsil eden *Eserde; cömertliğin, dindarlığın, doğruluğun, alçak gönüllü olmanın,
dört sembolik kahramanın konuşmaları sohbetleri, tartışmaları tiyatro havası bilginin yararlarından ve bilgisizliğin, cimriliğin zararlarından söz edilir.
içinde verilmiştir. *Dili, dönemin diğer eserlerine göre daha ağırdır.
* Karşılıklı konuşma şeklinde öğütler verilen eserdeki sembol kişiler ve *Eser 14 bölümden oluşur. Allah'ın, Peygamber'in, Dört Halife'nin ve
temsil ettikleri kavramlar şunlardır: Semerkant hükümdarının övüldüğü, eserin yazılışıyla ilgili giriş kısmı (ilk 5
bölüm); gazel tarzında uyaklanmış ve 40 beyitten oluşmuştur. *Asıl
Kahraman İsim Temsil Ettiği Görevi konunun anlatıldığı diğer 9 bölüm mani biçiminde uyaklanmış (aaxa) ve 101
Anlamı Kavram dörtlükten ibarettir.
Kün Togdı Gün Doğdu Kanun (doğruluk, Hükümdar *Aruz ölçüsünün kullanıldığı eser, "Geçiş Dönemi"nin diğer eserleri gibi
adalet) Hakaniye Türkçesiyle yazılmıştır.
Ay Toldı Dolunay Saadet (mutluluk, Vezir
talih) 4. DİVAN-I HİKMET:
Ögdülmiş Övülmüş Akıl (anlayış, bilgi) Vezirin oğlu, Bilge
*12. yüzyılda ilk mutasavvıf şair Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.
Odgurmış Uyanmış Akıbet (yaşamın Vezirin kardeşi, *Ahmet Yesevi, şiirlerine -onları aynı biçimsel özellikleri taşıyan şiirlerden
sonu) Derviş ayırmak için- hikmet adını vermiştir. Bu hikmetler, Divan-ı Hikmet adı
altında toplanmıştır. Şair bu hikmetlerle müritlerine dervişliğin kurallarını
2.DİVANÜ LÜGATİ’T-TÜRK: öğretmeye çalışmıştır.
*İslamiyet'i ve tasavvufu yaymak amacıyla yazıldığı için tasavvuf (tekke),
*Türk Dilleri Sözlüğü anlamına gelen eser, 1072-1077 yılları arasında şiirinin ilk örnekleri sayılır. *Dini içerikli olan bu şiirler, Anadolu'da
Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılarak Abbasi halifesi Ebul Kasım ortaya çıkan "ilahi"nin ilk örnekleridir. *Hz. Muhammed'in hayatı ve
Abdullah'a sunulmuştur. mucizeleri, İslam menkıbeleri, dervişliğin faziletleri, ilahi aşk, cennet ve
ibadet gibi dinî konuları içerir. *Ahlâki, tasavvufi, didaktik bir eserdir. * Anlatım, içten, canlı ve yalındır. Divan edebiyatındaki kadar edebî
*Hikmetler, hece ölçüsünün 7'li ve 12'li kalıbıyla koşma nazım şekliyle ve sanatlara fazla yer verilmemiştir fakat söyleyiş güzelliği oluşturmak için
dörtlükler halinde yazılmıştır. *Hakaniye Türkçesiyle yazılan eserin dili kalıplaşmış benzetmelere (mazmunlara) başvurulmuştur. İnci: diş, kalem:
sadedir. kaş, elma: yanak, ok: kirpik...

* Şiirlerde, aşk, ayrılık, sevgiliye özlem, doğa güzelliği, ölüm, toplumsal


olaylar, kahramanlık, din ve tasavvuf gibi temalar işlenmiştir.
* Şiirlerin nazım birimi genellikle dörtlüktür
* Şiirler, hece ölçüsüyle söylenmiş, en çok 7, 8 ve 11'li kalıplar
kullanılmıştır. Divan şiirinden etkilenen bazı şairler aruz ölçüsünü de
kullanmıştır. (Âşık Ömer, Dertli, Gevheri, Erzurumlu Emrah gibi.)

HALK EDEBİYATI
* Halk şiirinde ahengi sağlamak için genellikle yarım ve cinaslı
uyak kullanılmıştır. Bazen de sadece redife yer verilmiştir. Halk şiiri
geleneğindeki şairler özellikle ölçü ve uyak yönünden divan şairleri kadar
titiz değiller, biçim mükemmelliğine önem vermezler. Örneğin 8'li hece
ölçüsüyle söylenmiş bir şiirin bazı dizelerinde 7 veya 9 hece bulunması, iki
dizesinde tam kafiye bulunan bir dörtlüğün üçüncü dizesinde yarım kafiye
Türklerin 11. yy.dan başlayarak yurt edindikleri Anadolu'da sözlü kullanılması halk şiirinde zaman zaman karşılaşılan bir durumdur.
geleneğin bir devamı olarak günümüze kadar sürdürdükleri edebiyata, * Biçimle ilgili bu kusurların nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: Bazı, şairlerin
"halk edebiyatı" adı verilir. Anadolu’ya gelenler arasında şiir söyleme okur yazar olmaması, biçim ve uyak konusunda yeterli bilgiye sahip
geleneği devam ederken bir yandan da 13 ve 15. yy.larda destan olmaması, şairlerin, şiirlerini saz eşliğinde ve hazırlıksız (irticalen)
edebiyatından halk hikâyelerine geçilmiştir. 13. yy.da Yunus Emre, 15. söylemeleri, şairlerin biçim güzelliğini değil, anlam güzelliğini ön
yy.da Kaygusuz Abdal ve Hacı Bayram-ı Veli, tasavvuf ve din çerçevesinde planda tutmaları... * Kulak için kafiye anlayışı benimsenmiştir.
şiirler yazmış, halk şiiri geleneğinin ilk şairleri sayılmıştır. 15 y.y.dan * Halk edebiyatında nesirden çok şiir alanında ürün verilmiştir.
itibaren toplum düzeni değişmiş, göçebelikten yerleşik yaşama geçilirken * Koşma, semai, mani, türkü, varsağı gibi nazım şekilleri
ozanlar yerlerini elinde sazıyla kasaba kasaba dolaşan âşıklara bırakmıştır. kullanılmış; konuları bakımından şiirler güzelleme, koçaklama, taşlama,
Destansı şiirlerin yerini koşmalar almış; çalgı aleti kopuzun yerine ağıt, nefes, ilahi, sathiye gibi isimler almıştır. İşledikleri konuya göre
saz kullanılmaya başlanmıştır. Bu yüzyılda Bektaşiliğin etkisi artmış, din adlandırılan bu ürünler halk şiiri nazım türlerini meydana getirmiştir.
ve toplumla ilgili düşünce ve eleştiriler önem kazanmıştır. 16. yy.da Pir * Şiirler çoğu zaman müzikle iç içedir, belli bir ezgiyle söylenir.
Sultan Abdal, Köroğlu gibi şairlerle gelişimini sürdüren halk şiiri 17. yy.da
da güzellemeleri ile ün salmış Karacaoğlan gibi usta bir saz şairini
yetiştirmiştir. 17. yy.dan itibaren bazı halk şairlerinde divan şiirinin etkisi A) ANONİM HALK EDEBİYATI
görülse de geleneksel çizgi devam etmiş ve başarılı şairler yetişmiştir. 18.
yy.da Erzurumlu İbrahim Hakkı, 19. yy.da Erzurumlu Emrah, Seyrani,
Söyleyeni belli olmayan, halkın ortak malı sayılan ürünlerin oluşturduğu,
Dadaloğlu, Bayburtlu Zihni ön plana çıkarken 20 ve 21. yy.larda Âşık
sözlü geleneğe dayalı edebiyattır. Sözlü olduğu için, ürünler; halk arasında
Veysel, Âşık Mahzuni Şerif, Âşık Murat Çobanoğlu, Neşet Ertaş gibi usta
dilden dile geçtikçe zaman, kişi, yer unsurlarına bağlı olarak değişikliğe
sanatçılar halk edebiyatının başarılı örneklerini vermişlerdir.
uğramıştır. Anlatım, sözlü edebiyat geleneklerine uygundur. Süsten uzak,
Halk edebiyatı, ortaya konan ürünlerin gösterdiği biçim ve içerik
açık, net, anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Daha çok; aşk, hasret, yiğitlik, ölüm
özelliklerine göre üç bölüme ayrılır: a) Anonim halk edebiyatı b) Tasavvuf
gibi tüm insanlığı ilgilendiren konular işlenmiştir. Anonim halk edebiyatı
(tekke) edebiyatı c) Âşık edebiyatı
nazım biçimleri :
HALK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
MANİ: *Genellikle sevgi, tabiat, övgü, yergi, evlât sevgisi, ayrılık, hasret
ve aşk konularını işler. *Konu sınırlaması yoktur. *aaxa şeklinde
* İçerik, tema ve şekil yönünden İslamiyet'ten önceki Türk şiir geleneğiyle
kafiyelenir. *Genellikle tek bir dörtlükten oluşur, yedili hece ölçüsüyle
benzerlikler gösterir.
yazılır.Mani çeşitleri :
* Halk şiiri geleneğinde eser verenlerin çoğu halkın içinde gelip onların
Düz Mani: Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Kafiyeleri çoğunlukla
ortak duygularını yansıtmayı amaçlayan, düzenli bir eğitimden almamış
cinassızdır. (Gidene bak gidene / Güller sarmış dikene / Mevlâ sabırlar
kişilerdir. Özellikle anonim halk şiiri ve âşık tarzı halk şiiri, genel olarak
versin / Gizli sevda çekene)
ekonomik durumu çok iyi olmayan, edebiyat estetiğinden çok ; ince bir
Kesik (cinaslı ) mani: Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız
sezgi, duyuş algılama yeteneğine sahip Anadolu insanının zihniyet dünyası
bir sözcük grubu olan manilerdir. Bu kesik dize sadece kafiyeyi hazırlar.
etrafında oluşmuştur.
Kesik maniler, en az 4, en çok 18 dizedir. Kesik manilerde eğer kafiye
* Halk şiiri, divan şiirinde olduğu gibi yüce, yüksek ve ideal olmaya
cinaslı ise bunlara cinaslı mani de denir. (Karaca / Aldım aşkın
değil hayatın gerçeklerine yönelik bir şiirdir. Bu şiirde önemli olan biçim
tüfeğin / Vurdum birkaç karaca / Dünyada bir yar sevdim / Kaşı gözü
değil "mana"dır. Bu yönüyle soyut unsurlardan çok somut unsurlar, hayali
karaca)
güzellerden çok gerçek güzeller; mitolojik kahramanlar, olağanüstü olay ve
Yedekli (artık) mani: Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha
olgulardan çok günlük hayatın gerçekleri şiirde işlenir.
eklenerek söylenen manilerdir. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri
* Sözlü gelenek içinde çoğunlukla da irticalen (doğaçlama, birdenbire ve
anlamlıdır. (Ağlarım çağlar gibi / Derdim var dağlar gibi / Ciğerden
içinden geldiği gibi söylemek) oluşturulan halk şiiri, sonraki kuşaklara da
yaralıyım / Gülerim sağlar gibi / Her gelen bir gül ister / Sahipsiz bağlar
genellikle sözlü gelenek yoluyla aktarılmıştır.
gibi)
* Şairlerin çoğu şiirlerini ilk söylediklerinde yazıya geçirmedikleri
Karşılıklı mani (deyiş): İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir. Soru
için, şiirlerin birçoğu unutulmuş, hafızalarda kaldığı kadarıyla günümüze
yanıt şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı
ulaşmıştır. Günümüzde bu edebiyata ait bir şiirin, Anadolu'nun farklı
şekilleri de vardır. (Adilem sen naçarsın / İnci mercan saçarsın / Dünya
yörelerinde, farklı varyantlarıyla karşımıza çıkmasının nedeni budur.
deniz olanda / Gönlüm nere kaçarsın ) ( Ağam derim naçarım / İnci mercan
(Varyant: Bir eserin aslından çok az ayrılan değişik
saçarım / Dünya deniz olunca / Ben kuş olup kaçarım)
biçimi)
* Divan şairleri, kendi şiirlerinden beğendiklerini divan adı verilen
TÜRKÜ: *Anonim Halk edebiyatı nazım şekli ve türüdür. *İlk kez kimin
kitaplarda toplayıp yazıya geçirmişlerdir ancak halk şiiri, yazılan bir şiir
tarafından söylendiği bilinen türküler de vardır, isimleri bilinen saz
olmaktan ziyade söylenen bir şiir olduğu için şairlerin hayattayken kendi
şairlerinin söyledikleri de giderek halka mal olmuştur ancak türkülerin
şiirlerini bir araya getirip yazıya geçirmeleri pek mümkün olmamıştır. Bu
büyük çoğunluğu anonimdir. *Halkın duygularını, sevinçlerini ve acılarını
nedenle bu şairlerin şiirleri başkaları tarafından "cönk" diye adlandırılan
ifade
defterlerde toplanmıştır.
etmek için söylenir. *Daha çok aşk, doğa, güzellik, kahramanlık, toplumsal
* Zaman zaman Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmışsa da halkın
olaylar işlenir.
konuşma diliyle oluşturulmuştur. Özellikle anonim halk şiiriyle âşık
*Türkülerin kalıplaşmış bir nazım şekli yoktur, iki bölümden oluşur. Birinci
tarzı halk şiirinde Türkiye Türkçesinin ortak sözcüklerinin yanında
bölüm asıl sözlerin bulunduğu bölümdür ki buna "bent" adı verilir ikinci
ürünlerin dilinde yöresel sözcüklere de rastlanır.
bölüm ise bentlerin sonunda yinelenen nakarattır. Bu bölüme "bağlama" ya * Bazı ürünlerde yöresel özellikler görülür.
da "kavuştak" denir. Her türküde kavuştak (nakarat) olmayabilir. *Çok * Şiirler genellikle hazırlık olmaksızın irticalen yani içe doğduğu gibi
çeşitli uyak düzeni kullanılır. 7'li, 8'li veya 11'li hece ölçüsüyle söylenir. söylenir.
*Türküler besteleriyle söylenir. Bu nedenle bir türkünün ilk kez * Divan edebiyatında görülen kalıplaşmış benzetmeler (mazmun) halk
söylenmesine "türkü yakmak" denir. edebiyatında da vardır. Buna göre sevgili anlatılırken yeşil başlı ördek, inci
diş, elma yanak, badem göz, kiraz dudak, keman kaş, sırma saç, selvi boy
gibi benzetmeler kullanılmıştır.

* Halk edebiyatında şair gördüğünü, yaşadığını anlatır. Bu nedenle somut


*Türküler ezgilerine, konularına ve yapılarına göre ayrılır. bir edebiyattır. Ayrıca Divan Edebiyatı'nda sevgilinin tipi çizilir, adı
Ezgilerine Göre Türküler: Uzun havalar (Divan, koşma, hoyrat), Oyun söylenmez. Halk Edebiyatı'nda ise sevgilinin adı vardır ( Elif,
havaları, Bozlak, Kayabaşı, Çukorova… Ayşe...)
Konularına Göre Türküler: Ninniler ve çocuk türküleri, tabiat üzerine
türküler, aşk, ayrılık, ölüm, düğün, kahramanlık, askerlik, tören, iş, eşkıya, * Şiirler, işlenen konulara göre "koçaklama, güzelleme, taşlama,
acıklı olaylarla ilgili türküler, güldürücü türküler, karşılıklı söylenen ağıt" gibi adlar alır.
türküler, oyun türküleri, ağıtlar. * Âşık Edebiyatı hayali olaylardan çok, gerçekçiliğin ön plana çıktığı bir
Yapılarına Göre Türküler: Asıl bölüm olan ana dizelerin dize sayısına edebiyattır.
göre üçleme, dörtleme, beşleme gibi adlar alır.
ÂŞIK EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ VE BİÇİMLERİ
AĞIT: *Sevilen bir kişinin ölümünden duyulan acıyı dile getiren ve her
zaman bir ezgiyle söylenen şiirlerdir. *Ağıtlar aslında bir türkü KOŞMA: *Âşık Edebiyatı'nın en sevilen ve en yaygın olarak kullanılan şiir
çeşididir. *Dörtlüklerden oluşur. *11'li hece ölçüsüyle söylenir. *Genellikle biçimidir. *Koşmalar genellikle lirik konularda söylenir. *Dörder mısralık
uzun hava ve kırık hava denilen ezgilerle terennüm edilir. *Koşmanın bir bölümlerden oluşur. *Dörtlük sayısı genelde üç ile beş arasında değişir. Altı
çeşidi olan ağıtla karıştırılmamalıdır. Âşık Edebiyatı'ndaki ağıtın söyleyeni dörtlükten oluşan koşmalar da vardır. *11'li hece ölçüsüyle (6+5 ya da
bellidir. *Ağıt işlediği konu bakımından İslamiyet öncesi Türk edebiyatında 4+4+3 duraklı olarak) yazılır/söylenir. *Sözlü Türk Edebiyatı’ndaki koşuk
sagu, divan edebiyatında mersiye ile ortak özellik taşır. nazım şeklinin devamı niteliğindedir. *Koşmalarda değişik kafiye örgüleri
Kızılırmak parça parça olasın Köprüye vardıkta köprü yıkıldı kullanılır. En yaygın kafiye örgüsü: abab cccb dddb cccb ... veya; aaab
Her parçanı bir diyara salasın Beş yüz atlı birden suya döküldü cccb dddb... veya; xaxa bbbc ccca ddda... şeklindedir. *Son dörtlükte
Sen de benim gibi yârsız kalasın Koç yiğidin evde beli büküldü şairin adı veya mahlası geçer. *Koşmalar konu yönünden Divan
Kızılırmak nettin allı gelini Kızılırmak nettin allı gelini Edebiyatındaki gazel ve şarkı'ya benzer. *Türk Edebiyatı'nın tanınmış
NİNNİ: *Her zaman bir ezgiyle söylenen, türkü biçiminde oluşturulan ve koşma şairleri Karacoğlan, Bayburtlu Zihni, Âşık Ömer ve Erzurumlu
küçük çocukları uyutmak için söylenen şiirlerdir. Aslında bir türkü çeşididir. Emrah'tır. *Aşk ve doğa konularının yanı sıra, ayrılık, özlem, yalnızlık,
Genellikle dörtlüklerden oluşur. *8'li ve 11'li hece ölçüsü gurbet, sıla, ölüm gibi temaları işler. *Koşmalar konularına göre dört
kullanılmıştır. *Bazı ninnilerde hece ölçüsüne dikkat edilmediği çeşittir:
görülür. *Söyleyeni belli olmayan bu ürünler dörtlüklerden ve nakarat a) Güzelleme: İnsan, hayvan ve tabiat güzelliklerinin anlatıldığı koşmalara
bölümlerinden oluşur. (Çaya vardım çay susuz / Çadır kurdum yaylasız / denir. En ünlü şairi Karacaoğlan'dır. Güzelleme örneği: Çukurova
Benim yavrum pek huysuz / Ninni yavrum ninni) bayramlığın giyerken / Çıplaklığın üzerinden soyarken / Şubat ayı kış yelini
kovarken / Cennet demek sana yakışır dağlar …
TEKERLEME: *Ses ve kelime benzerliğinden yararlanılarak oluşturulan b) Koçaklama: Yiğitçe bir anlatımla söylenen, kahramanlık ve savaş
yarı anlamlı, yarı anlamsız, hoş söyleyişli sözlerdir. *Tekerlemelerde vezin, konulu koşmalardır. Bu türün en başarılı
kafiye, seci ve aliterasyonlardan yararlanılır. *Duygu, düşünce ve hayaller, sanatçıları Köroğlu ve Dadaloğlu'dur.
tezada, abartmaya, güldürmeye, tuhaflığa ve şaşırtmaya dayalı olarak (Benden selam olsun Bolu Beyi’ne / Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır / Ok
ustalıkla anlatılır. (Altı kere altı otuz altı / Dedemin sakalı yolda kaldı / gıcırtısından kalkan sesinden /Dağlar gümbür gümbür seslenmelidir…)
Sakalını aldı dereye attı / Dedem sakalsız kaldı) c) Taşlama: Toplumun ve insanların eksik yönlerinin ele alınarak, bunların
eleştirildiği koşmalardır. Aynı konunun işlendiği şiirler divan
BİLMECE: *Bir varlık veya nesnenin adını anmadan niteliklerini üstü edebiyatında hiciv, Batı edebiyatında satir, çağdaş edebiyatta yergi olarak
kapalı bir biçimde söyleyerek o varlık, nesne veya kavramın ne olduğunu adlandırılır. Bu türün ünlü ozanı Seyrani'dir.
dinleyene buldurmayı amaçlayan sözlerdir. *Çoğu ölçülü, kafiyeli, (Bir vakte erdi ki bizim günümüz / Yiğit belli değil mert belli değil / Ehl-i
aliterasyonlu ve cinaslı olan bilmeceler birer söz oyunu fukaranın yüzü gülmüyor / Deva belli değil dert belli değil…)
niteliğindedir. *Bilmecelere divan edebiyatında muamma adı verilmiştir. d) Ağıt: Ölüm ve doğal afetler üzerine özel bir ezgiyle söylenen
(Bir acayip nesne gördüm / Alem bilir ismini / Başını sürter kendine, koşmalardır. Ölüm konulu şiirlere Sözlü Türk Edebiyatı'nda Sagu, Divan
öldürür cismini: kibrit) Edebiyatı'nda Mersiye adı verilir. Ağıt örneği:
Çeyizim sandıkta basılı kaldı / Kınalar ellerde yakılı kaldı / Bayrağım ağaçta
B) ÂŞIK EDEBİYATI asılı kaldı / Düğünüm mahşere kaldı neyleyim?

SEMAİ: *Semai, "işitilerek öğrenilen şiir" demektir. *Âşık edebiyatının


* Âşık veya ozan denilen kişilerin, saz eşliğinde söyledikleri şiirlerden kimi yönlerden koşmaya benzeyen bir nazım biçimidir. *8'li hece ölçüsüyle
oluşur. söylenir. *Koşma gibi 3-6 dörtlükten oluşur. *Halk şiirinde aruzla
* Genelde sözlü olmasına rağmen şairler, şiirlerini "cönk" dedikleri söylenmiş semailer varsa da bunlar Divan şiirine özenen kimi ozanlar
defterlerde toplamışlardır. tarafından söylenmiştir. *Uyak düzeni koşmaya benzer abab cccb dddb
* Şairler, sazlarını omuzlarına alarak köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir cccb... *Koşmada işlenen temalar ve konular semaide de işlenir. *Semainin
dolaşmışlardır.* Şiirlerde anlatım içten, canlı ve yalındır. de güzelleme, koçaklama, taşlama... gibi türleri vardır. *Genellikle aşk ve
* Şairler, halkın içinden çıktığından halk dilini kullanmışlardır. Bu sade dil doğa konusu işlenir. *Kafiye düzeni ve dörtlük sayısı bakımından koşmaya
18. ve 19. yy.larda bazı şairler tarafından divan edebiyatının etkisinde benzer fakat semailerde 8'li hece ölçüsü kullanılır. Ayrıca semailerin
kalmasıyla eski arılığını kaybetmiştir. kendine özgü bir de ezgisi vardır. *Karacoğlan'ın semaileri ünlüdür. Semai
* Nazım birimi dörtlüktür. örneği:
* Koşma, semai, destan, varsağı nazım şekilleri kullanılmıştır. Gönül gurbet ele varma / Ya gelinir ya gelinmez / Her dilbere meyil
* Hece ölçüsünün 7'li, 8'li ve 11'li kalıplarına ağırlık verilmiştir. verme / Ya sevilir ya sevilmez
* Aşk, tabiat, gurbet, ayrılık, ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik,
toplumun sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili eleştiriler konu VARSAĞI: *Güneydoğu Anadolu'da yaşayan Varsak boyu ozanlarınca
olarak işlenmiştir. söylenen şiirlere varsağı denilmiştir. *Çok yaygın olmayan bir nazım
* Şiirlerin son dörtlüğünde şairin adı veya mahlası geçer. biçimidir, ölçüsü ve uyak düzeni semai gibidir. (8'li ölçü, abab /cccb
* Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır. /dddb...) özel bir ezgisi vardır. *Genellikle 3 - 5 dörtlükten oluşur. Dörtlük
* Benzetme (teşbih) ve kişileştirme (teşhis) dışında edebi sanatlara fazla yer sayısı daha fazla da olabilir. *Koşma ve semaide işlenen konu ve temalar
verilmemiştir. varsağıda da işlenir. *Müziğinde ve sözlerinde meydan okuyan, babacan,
erkekçe, yiğitçe bir hava duyulur. Bu da dörtlüklerin içindeki "bre" "hey" ile yazılan ilâhiler de vardır. Aruz ölçüsü kullanılan ilâhiler gazel
"behey" gibi ünlemlerle sağlanır. *Hayattan ve talihten şikâyet üzerinde sık şeklindedir. *Şair son dörtlükte mahlasını veya adını söyler. *İlâhi türünün
sık durulur. *Bu türün en güzel örneklerini Karacaoğlan vermiştir. Varsağı en ünlü şairi Yunus Emre’dir.
örneği: Bre ağalar bire beğler / Ölmeden bir dem sürelim / Gözümüze kara NEFES: *Bektaşî tarikatından olan tekke şairlerinin yazdıkları tasavvufî
toprak / Dolmadan bir dem sürelim… şiirlerdir. *Vahdet-i vücut (varlığın birliği) kavramı, nefeslerin başlıca
konusudur. Bunun yanı sıra Hz. Muhammet ve Hz. Ali için övgüler de
DESTAN: *Âşık edebiyatındaki destanı, ulusların başından geçen söylenir. *Tekke şairleri nefesleri kutsal bir esinle söylediklerine inanırlar.
kahramanlık olaylarını anlatan destan (epope) ile karıştırmamalıdır. Âşık *Nefeslerde kalenderâne ve alaycı bir üslûp göze çarpar. *Pir Sultan Abdal,
edebiyatındaki destanlar, toplumu yakından ilgilendiren savaş, ayaklanma, nefesleriyle ünlüdür.
eşkıyalık, kıtlık, deprem, yangın gibi olaylar; toplumsal yergiler; cimrilik, DEME: *Alevîlerin dini törenlerde söyledikleri tasavvufî görüşlere uygun
dalkavukluk, mirasyedilik... gibi gülünç hayat olayları üzerinde şiirlerdir. *Genellikle 8’li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde
durur.Duygusal öğelere hemen hiç yer verilmez. *11'li ya da 8'li hece kendine özgü bir makamla söylenir.( Güzel aşık cevrimizi / Çekemezsin
kalıbıyla söylenir. demedim mi / Bu bir rıza lokmasıdır / Yiyemezsin demedim mi…)

*Dörtlüklerle oluşur. *Uyak düzeni koşmaya benzer. Konusu ve uzunluğu NUTUK: *Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat
bakımından koşmadan ayrılır. *Halk şiirinin en uzun nazım derecelerini ve tarikat âdâbını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.
biçimidir. Kimi destanlarda dörtlük sayısı yüzden fazladır. Dörtlük sayısı *Didaktik şiirlerdir. *Belli usullerde ezgili söylenir.Örnek : Evvel tevhid
konunun özelliğine bağlıdır. *Kendine özgü bir ezgisi vardır. *Destanın son sürer mürşid dilinden / Erişir canına fazl-ı Hüdâ’nın / Kurtulursam emâretin
dörtlüğünde şair mahlasını söyler. *Seyranî, Âşık Ömer ve Kayıkçı Kul elinden / Erişir canına fazl-ı Hüdâ’nın
Mustafa bu alanda ünlüdür. Kayıkçı Kul Mustafa'nın Genç Osman DEVRİYE: *Tasavvuftaki “devir” kuramını anlatan şiirlerdir. *Devir
Destanı en ünlüsüdür. (Kul Mustafa karakolda gezerken, / Gülle kurşun sözcüğü dönmek dolanmak bir şeyin kendi çevresinde dönmesi ya da
yağmur gibi yağarken / Yıkılası Bağdat seni döğerken, /Şehitlere serdar oldu yörüngesi üzerinde dolanması; zaman, çağ anlamlarına gelir. Tasavvufta
Genç Osman…) devir terimi insanın yaradılışı konusunda geliştirilen kuramın adıdır.
NOT: Halk şiirinde aruz ölçüsüyle düzenlenmiş şiirler de vardır. Bunlar Mutasavvıflara göre insan evrenin özüdür, evrenden süzülmüştür. Var olan
Divan edebiyatının Halk edebiyatına etkisiyle oluşmuştur. Halk âlemlerin en alt basamağındaki madde alemine düşen varlık önce ( su, ateş,
edebiyatında özel bir adla anılan ve aruzla oluşturulan bu yoldaki nazım hava, toprak) daha sonra mahlukat, bitki, hayvan ardından insan biçiminde
biçimleri şunlardır: Divan (Divani), Selis, Semai, Kalenderi, Satranç, görünür ama devir burada bitmez, insan belirli aşamalardan geçerek insan-ı
Vezn-i ahar kâmil olur. Sonra da kendi varlığından geçerek yokluk içinde varlığı bulur.
Yani Tanrısal güce ulaşır. Kısacası yine aslına başlangıç noktasına
ulaşır. Örnek :
C) TASAVVUF (TEKKE) EDEBİYATI Katre idim ummanlara kavuştum / Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir /
Âlemleri kaç devredip dolaştım / Bir sanata kaç sarıldım kim bilir…
“Allah'ı bilmek nasıl olur? Kâinatın yaratılışı nasıldır? Biz neyiz? Niçin ŞATHİYE: Arapçada alaylı söz anlamına ”Şath” kelimesinden türeyen
geldik dünyaya? Yaşamımızın anlamı, var olmanın aslı, gerçek, başlangıç ve şathiyeler, inançlardan alaycı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. İlk
son nelerdir?” Bu ve bunun gibi fizik ötesi sorulara cevap vermeye çalışan bakışta saçma veya dine hakaret gibi algılanan bu şiirlerin yorumlandığında
düşünüş yoluna tasavvuf düşüncesi denir. Bu düşünceye göre Allah tek tasavvufla ilgili çeşitli kavramlara değindiği anlaşılır. Şathiyelerde Allah’ın
varlıktır (vücud-i mutlak). Aynı zamanda tek güzelliktir (hüsn-i mutlak). cezalandırıcılığından çok bağışlayıcı yönünün ön plana çıkarıldığı
Tek varlık olan Allah kendisini görecek gözler, sevecek gönüller istemiş ve düşünülür. Şathiyelere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır. Örnek :
kâinatta bilinmek istemiştir. Bu tıpkı aynayla kaplı bir odada olmak gibidir. Ben dervişim diyene, / Bir ün edesim gelir / Seğirdüben sesine, / Varıp
Ayna varlığın çeşitli görüntülerini yansıtır. O halde, evren ve tüm insanlar yetesim gelir/Sırat kıldan incedir, / Kılıçtan keskincedir / Varıp anın
Allah'ın bir görüntüsüdür. Öyleyse insanlar arasında renk, inanç, dil, ırk gibi üstüne, / Evler yapasım gelir/Altında gayya vardır, / İçi nar ile pürdür /
ayrımlar yapmak anlamsızdır. Bütün görüntülerde "varlık" ve "yokluk" Varuben ol gölgede, / Biraz yatasım gelir/Ben günahımca yanam, / Rahmet
öğeleri bir aradadır. İnsan dünyaya bağlı tutku ve zevklerini yok ederek suyunda yunam / İki kanat takınam, / Biraz uçasım gelir
"varlık" ögesini geliştirir. Bunun yolu da tekkelerden (tarikatlar) geçer.
Burada insan sıkı bir eğitimle dünya nimetlerinden vazgeçerse sonunda özü HALK EDEBİYATININ ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİ
olan Allah'a kavuşabilir. Bu da gerçek aşktır. İnsanların birbirlerine
duyacakları aşk ise mecazidir. Bu, kişiyi Allah'tan uzaklaştırır. "Bir hırka, YUNUS EMRE: Engin hoşgörüsü, insan sevgisiyle sadece bizim değil
bir lokma" insana yetmelidir. Tekkelerde bu yolla Allah'a ulaşan insan bütün dünyanın beğenisini kazanmış eşsiz bir şair, fikir insanıdır. *İlahi aşkı
sonunda istediği yere varır. Bu kişilere insan-ı kâmil ya da ermiş denir. ve insan sevgisini eserlerinde işlemiştir. *Hem aruzu hem de hece veznini
Tasavvuf terimleri: *Vahdet-i Vücud (Varlığın Birliği): Evrende sadece kullanmıştır. *Şiirlerinde dili oldukça sadedir, zamanının halk dilini
Allah’ın varlığı söz konusudur. Diğer varlık zannettiğimiz, bu “mutlak kullanmıştır. *Nazım biçimi olarak “ilahi”yi seçmiştir. *“Risalet”ün
varlığın”, Allah’ın bir parçası ve görüntüsüdürler. *Tekke: Tasavvuf ehli Nushiye” (Nasihatlar Kitabı) ve “Divan” adlı kitabı vardır.
kişilerin, tarikat mensuplarının barındıkları, eğitim gördükleri yer, kuruluş. PİR SULTAN ABDAL: *Halk edebiyatında lirik şiirin öncülerindendir.
*Pir: Tarikat kurucusu *Şeyh: 1.Tarikat kurucusu. 2. Tarikatta en yüksek *Halk içinde çok sevildiği için isimsiz birçok şiir onun adında
dereceye ermiş kişi. 3. Tarikat kollarından birinin başında bulunan kimsedir. yayımlanmıştır. *Tasavvufu, halkın anlayışıyla birleştirmiştir. *Bütün
*Tarikat: Allah’a varma yolunda benzer biçimde düşünenlerin oluşturduğu şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır. *Dili oldukça sadedir. *Bektaşi tarikatına
topluluk. *Derviş: Bir tarikata girmiş, onun kurallarına uygun yaşayan mensup olduğu için “nefes” türünde yazdığı şiirleri ünlüdür.
kimse. *Abdal: Gezgin derviş *Halife: Tarikat kurucusunun ya da şeyhin HACI BEKTAŞI VELİ: *Bektaşi tarikatının kurucusudur. *Büyük bir
kendisine vekil tayin ettiği, yetki verdiği kişidir. tasavvuf önderidir. *Orta Anadolu'da etkin olmuştur. *“Makalat” adlı
Tasavvuf Edebiyatı Özellikleri: *Kurucusu 12. yüzyılda Doğu tasavvuf eseri ünlüdür.
Türkistan’da yetişen Hoca Ahmet Yesevi’dir. *Tekke Edebiyatı, KAYGUSUZ ABDAL: *Kendisinden önceki şairlerden etkilenmiştir.
Anadolu’ya 13. yy.’dan itibaren gelişmiştir. *Bu edebiyat şairleri tarikat (Özellikle Yunus'tan) *Hem hece hem de aruz veznini kullanmıştır. *Alaylı,
merkezi olan tekkelerde yetişmiştir. *Nazım birimi genellikle dörtlüktür. nükteli, eleştirisi bol şiirler yazmıştır. *“Budalaname, Kitab-ı Miglate”
*Hem aruz hem hece ölçüsü kullanılmıştır. *Şiirlerin çoğu ezgilidir, saz adlı eserleri vardır.
eşliğinde söylenir. *Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular KÖROĞLU: *Başkaldırının, isyanın şairidir. *Din dışı konularda şiirler
işlenmiştir. *İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım şekilleri yazmıştır. *Sultan Murat (II.) zamanında savaşlara katılmıştır. *Köroğlu
kullanılmıştır. *Dili aşık edebiyatına göre ağır, divan edebiyatına göre adlı halk kahramanıyla aynı adı ve özellikleri taşıdığı için ikisi aynı kişi
sadedir. *Aşık, maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara yer verilmiştir. olarak anılmıştır.
DADALOĞLU: *Toroslar bölgesinde yaşamıştır. *Devlet yönetiminin
TASAVVUF EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ aşiretiyle olan mücadelesi üzerine söylediği: “Ferman padişahınsa dağlar
İLAHİ: *Allah’ı övmek, ona yalvarmak için yazılan şiirlerdir. *İlâhiler bizimdir” dizelerinin nakarat olarak kullanıldığı şiiri oldukça beğeni
genel anlamda bir tarikatın izini yansıtmadan Allah’ı överler. Yine de toplamıştır. *Varsağı, semai ve destanları meşhurdur.
ilâhiler tarikatlara göre adlar almıştır: Mevlevîler ilahiye “âyin”, KARACAOĞLAN: *Şiirlerini sade bir dille yazmıştır. *Hece ölçüsünü
Bektâşîler “nefes” , Gülşenîler “tapuğ”, Halvetîler “durak”, diğer ustalıkla kullanmıştır. *Saz şairliğinin piri sayılır. *Din dışı konularda
tarikatlar “cumhur” veya “ilahi” demişlerdir. *Özel bir ezgi ile söylenir. yazmıştır. *Koşmaları oldukça sevilmiştir. *Kuvvetli lirik söyleyiş hâkimdir
*Divan şiiri türlerinden tevhit ve münacaatın halk edebiyatındaki şiirlerine. *Anadolu”yu at sırtında gezip şiir söylemiştir.
karşılığıdır. *İlâhilerde genellikle 8’li hece ölçüsü kullanılır. *Aruz ölçüsü
ÂŞIK VEYSEL: *Cumhuriyet döneminin önemli saz şairlerindendir. *Âşık * Şiirler "divan" adı verilen el yazması kitaplarda toplanmıştır.
edebiyatının son büyük şairidir. *Bir gözünü küçük yaşlarda geçirdiği * Şiirlerin son biriminde mahlas (takma ad) kullanılmıştır.
çiçek hastalığından dolayı, diğerini ise bir değneğin ucunun batması sonucu * Konuya değil üsluba, yani anlamdan çok söyleyiş güzelliğine önem
kaybetmiştir. *Zengin bir iç dünya kurmuş, gözleri kapalı, kalp gözü açık verilmiştir.
şair olmuştur. *Aşk, tabiat, hayat, ölüm, gurbet, yurt sevgisi ve sosyal * Konu bütünlüğü değil, beyit bütünlüğü esas alınmış, her beytin anlamı
meseleleri anlatmıştır. *Karacaoğlan geleneğini sürdüren sade bir dil kendi içinde tamamlanmıştır. Diğer bir ifadeyle "bütün güzelliği" yerine
kullanmıştır. *Anadolu köylüsünün saf, içten duygu ve hayallerini "parça güzelliği"ne önem verilmiştir.
yansıtmıştır. *Lirik, didaktik ve tasavvufi şiirleriyle insanlığa seslenmiştir. * Belli bir olay etrafında oluştuğu için mesnevilerde konu bütünlüğü
*Halk şiirinde yurt ve Atatürk sevgisi içerikli şiirleri ilk defa o dile vardır.
getirmiştir. *Şiirlerini "Sazımdan Sesler" ve "Deyişler" kitaplarında * Şiirlerde başlık kullanılmamış, şiirler redifleri veya nazım biçimlerinin
toplamış, bu iki kitap daha sonra Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından "Dostlar adıyla anılmıştır.
Beni Hatırlasın" adlı kitapta bir araya getirilmiştir * Arap ve İran edebiyatından alınan gazel, kaside, mesnevi, kıt'a, rubainin
yanında Türklerin bu edebiyata kazandırdığı tuyuğ ve şarkı nazım şekilleri
kullanılmıştır.

* Şiirler işledikleri konuya göre "tevhit, münacat, naat, methiye, fahriye,


DİVAN EDEBİYATI mersiye, hicviye" gibi türlere ayrılmıştır.
* Sanat için sanat anlayışıyla şiirler yazılmıştır.
(KLASİK TÜRK EDEBİYATI) * "Aşk, şarap, sevgili, ölüm, övgü, yergi, din" gibi konular işlenmiş,
somut konulara pek yer verilmemiştir.
* Şiirde en önemli tema aşktır. Ağırlıklı olarak dünyevi, beşeri aşk
anlatılmış, ilahi aşka da yer verilmiştir.
* Aşk acısından duyulan mutluluk dile getirilmiştir.
* Duygu ve düşünceler, "mazmun" adı verilen kalıplaşmış sözlerle
anlatılmıştır. Örneğin bülbül-âşık, gül-sevgili, servi-boyu, ok-kirpiği, yay-
kaşı, inci-dişi, mah-yüzü, gül-yanağı sembolize etmiştir.

KLASİK TÜRK EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ

A) BEYİTLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ

GAZEL: *Divan şiirinin en önemli nazım şeklidir. "Güzel ve aşıkâne söz"


anlamına gelen gazel Arapçadır. *Gazelde İlahi aşk, beşeri aşk, kadın,
şarap, özlem, mutluluk, tabiat gibi konular işlenebilir.
*Şairler, şiir konusundaki hünerlerini gazel türündeki şiirlerinde diğer nazım
biçimlerine göre daha iyi sergileyebilirler. *Gazel en az 5, en çok 15 beyit
olabilir. Gazelin kafiye düzeni aa, ba, ca, da... biçimindedir. *Gazelin ilk
beytine "matla", ikinci beytine "hüsnimatla", son beytine "makta", en
güzel beytine de "beytü'l-gazel (şah beyit)" denir. Son beyitte şairin
mahlası yer alır. *Gazelde konu bütünlüğü yoktur; bütününde aynı konu
işlenen gazellere "yek-ahenk gazel", beyitlerinin tümü aynı söyleyiş
güzelliğine sahip olan gazellere de "yek-âvâz gazel" denir. *Musammat
* Türkler, 11. yy.dan itibaren kitleler halinde Müslüman olmaya
Gazel: Mısraların ortalarının birinci mısranın sonu ile kafiyeli olduğu
başlamıştır. Yeni bir uygarlıkla (İslam uygarlığı) tanışan Türkler, ahlak,
gazellere denir. Musammat gazelde beytin her mısrası ikişer mısra haline
eğitim, hukuk, kültürel yapı ve edebiyat başta olmak üzere bütün yaşam
getirilerek bir dörtlük oluşturulabilir.
tarzlarını da buna göre yeniden şekillendirmiştir. Kuran- Kerim'in dili olan
Arapça ve Anadolu'ya yerleşen Türklerin hemen yanı başında köklü bir
KASİDE: *Övgü ve hiciv şiiri olan kasidenin kafiye düzeni gazel gibidir.
edebiyata sahip bulunan İranlıların dili olan Farsça, Müslüman olan
*Kaside en az 33, en çok 99 beyitten oluşur. *Kasidede de ilk beyte
Türklerin edebiyatlarında önemli bir yer bulmuştur.
"matla", son beyte "makta", şairin mahlasının geçtiği beyte "taç beyit"
* 13. yy.dan itibaren bu iki dilin yoğun etkisi altında kalan sanatçılar,
denir. Kasidede mahlas son beyitte olabileceği gibi sona yakın beyitlerden
Türkçe-Arapça-Farsça karışımı yeni bir edebiyat dili (Osmanlıca)
birinde de olabilir. Kasidenin en güzel beytine "beytü'l-kasid" denir.
oluşturarak güçlü bir edebiyat meydana getirmiştir. Böylece bir yandan
*Gazellerin olduğu gibi kasidelerin de bir başlığı yoktur. Kasideler nesib
sözlü gelenekten gelen halk edebiyatı kendi mecrasında gelişimini
bölümünde işlenen temaya ve rediflerine göre adlar alabilir: Su kasidesi,
sürdürürken diğer yandan yeni bir edebiyat oluşmaya başlamıştır.
Adem kasidesi, Kerem kasidesi gibi; bahariyye, şitaiyye, ramazaniyye...
* Ortak temalar işleyen, belirli kurallar çerçevesinde gelişen bu yeni
*Kasidenin bölümleri vardır. Tam bir kasidede şu bölümler yer alır:
edebiyat şiir ağırlıklı olmuştur. Sanatçıların, şiirlerini topladıkları el
a) Nesib ya da teşbib: Bu bölümde betimlemeler yer alır. Bu
yazması kitaplara divan dendiği için, divan edebiyatı adıyla anılagelmiştir.
betimlemelerin asıl konu ile ilgisi yoktur. Bahar, yaz, kış mevsimleri veya
Bu edebiyat, klasik kurallara bağlı olduğu için Klasik Türk Edebiyatı;
bir şehir betimlenebilir. Kasideler nesib bölümündeki betimlemeye göre
saray ve çevresine yönelik olduğu için Saray Edebiyatı, Yüksek Zümre
adlar alabilir. Bahar tasviri olan kasidelere "kaside-i bahariyye", bayramdan
Edebiyatı olarak da anılmıştır.
söz edenlere "kaside-i bayramiyye" denir.
* Bu edebiyatı meydana getiren sanatçılar, medrese öğrenimi görmüş ve
b) Girizgâh: Giriş beyti de denir. Uygun bir fırsat düşürülerek asıl konuya
saray çevresinde yetişen kültürlü, aydın kişilerdir.
geçişin yapıldığı beyittir. Girizgâh genellikle, tek beyitten oluşur.
* Divan edebiyatı geleneği, 13. yüzyılda Hoca Dehhani ile başlayıp
c) Methiyye: Allah, Hz. Muhammet ya da devrin ileri gelenlerinin
Tanzimat Dönemi'nden itibaren Türklerin Batı kültürüne yönelmesiyle 19.
övüldüğü uzun bir bölümdür.
yy.ın sonlarına doğru önemini yitirmiştir.
d) Fahriye: Şairin kendi şiirini ve kendini övdüğü bölümdür, birçok
kasidenin son bölümüdür.
DİVAN ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ e) Tegazzül: Kasidenin içine yerleştirilen gazeldir. Bu bölüm, her kasidede
yer almaz.
* Nazım birimi çoğunlukla beyit, bazen dörtlük ve benttir. f) Dua: Kasidenin sunulacağı kişi için Allah'tan iyilik ve güzelliklerin
* Şiirler Arap edebiyatından alınan aruz ölçüsüyle yazılmıştır. dilendiği bölümdür.
* Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır bil dil kullanılmıştır.
* Edebi sanatlara önem verilmiş, süslü ve sanatlı bir anlatım tercih MESNEVİ: *Fars edebiyatından Türk edebiyatına geçmiş bir nazım
edilmiştir. biçimidir. *Her beytin mısraları kendi aralarında kafiyelidir: aa, bb, cc,
* Daha çok tam ve zengin uyak kullanılmış, göz için kafiye ilkesi dd... gibi. *Mesneviler oldukça uzun şiirlerdir, beyit sayısı herhangi bir ölçü
benimsenmiştir. ile sınırlı değildir. *Mesneviler, genellikle aruz ölçüsünün kısa
kalıplarıyla yazılır. *Mesneviler kendi devirlerinin manzum romanlarıdır,
demek yanlış olmaz. Ancak yazılış maksadı ve konu bütünlüğü açısından * Terciibentte, bentleri birbirine bağlayan vasıta beyti her bentten sonra
bugün bildiğimiz romanla alakası yoktur. *Beş mesneviden oluşan eserler aynen tekrarlanır. *Terkibibent ile terciibendin farkı, terkibibentte vasıta
toplamına "hamse" denir. Beş mesnevisi olan şaire "hamse sahibi şair" beyti değiştiği halde terciibentte vasıta beytinin sürekli
denir. Türk edebiyatında ilk hamse sahibi şair Ali Şir Nevai'dir. tekrarlanmasıdır. *Vasıta beyti tekrarlandığı için terciibentte, bentlerde
işlenen konular arasında uyum olmak zorundadır. Dolayısıyla terciibent
MÜSTEZAT: *Müstezat "artırılmış" demektir. Beyitleri bir uzun bir kısa türündeki şiirlerde konu bütünlüğü vardır. *Terciibentte işlenen konular;
mısradan oluşan özel bir gazel biçimidir. Uzun mısradan sonra kısa mısra din, doğa, yaşam... konularıdır. *Ziya Paşa ve Şeyh Galip bu tarzda eser
gelir. Kısa (ilave) mısralara "ziyade" denir. *Uzun mısralar kendi veren tanınmış şairlerdir.
aralarında, kısa mısralar de kendi aralarında gazeldeki gibi kafiyelidir.
*Müstezatta gazelde olduğu gibi aşk, şarap, güzellik ve aşkın ıstırabı gibi MUHAMMES: *Beşer mısralık bentlerden oluşan bir muhammes, 4 - 7
konular işlenir. *Divan şiirinin sanatlı ve artistik şekillerindendir. Kısa bentlik bir nazım biçimidir. *Her konuda yazılan muhammeslerde; ilk
dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütünlük oluşturur. bendin esas kafiyesi diğer bentlerin beşinci mısralarında devam ederse böyle
muhammeslere müzdevic muhammes denir. Birinci bendin sonundaki
mısra ya da beyit her bentte aynen tekrar edilirse buna da mütekerrir
muhammes denir. *Kafiye düzeni şöyledir: aaaaa bbbba cccca...
KIT'A: *Genellikle matla beyti olmayan gazel biçimindeki şiirlerdir.
*Konu olarak; felsefe ve toplumsal düşünceler, nükte, yergi gibi konular
işlenir. *Kafiye düzeni, xa xa xa... biçimindedir. *Kıt'a en az 2, en çok 12 DİVAN EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ:
beyitten oluşur. *Kıt'ada genellikle şairin mahlası olmaz. *Kıt'anın
beyitleri arasında anlam bağı vardır. TEVHİD: Allah’ın birliğini dile getirmek için yazılan şiirlerdir. Genellikle
kaside biçiminde yazılır.
B) DÖRTLÜKLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ MÜNACAT: Allah’a yalvarmak, günahları affettirmek için yazılan
şiirlerdir. Kaside biçiminde yazılır.
RUBAİ: *İran edebiyatı kaynaklı, tek dörtlükten oluşan, dört mısralık bir NAAT: Hazreti Muhammed’i övmek için yazılır. Kaside biçimindedir.
nazım biçimidir. *Rubainin kafiye düzeni aaxa biçimindedir. *Rubai, MERSİYE: Ölen kişinin ardından, üzüntüleri dile getirmek ve o kişinin
kendine özgü aruz kalıpları (24 kalıbı var) ile yazılır. *Rubailerde; felsefi iyiliklerini anlatmak için yazılır.
ve tasavvufi düşünceler, dünya görüşü, aşk konusu işlenir. *Rubainin en METHİYE: Ünlüleri, devlet büyüklerini, sevilen sayılan kişileri övmek
önemli ismi İran edebiyatının rubai şairi Ömer Hayyam'dır. Türk için yazılır.
edebiyatında pek çok şair rubai yazmıştır, ancak rubai şairi olarak tanınan HİCVİYE: Bir kişinin ya da toplumun aksaklıklarını göstermek için yazılan
şair Azmizâde Hâleti'dir. şiirdir.
FAHRİYE: Şairin kendisini övmek için yazdığı şiirdir.
TUYUĞ: *Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım biçimidir. NAZİRE: Bir şairin şiirine başka bir şair tarafından aynı ölçüde, aynı
*Rubai gibi dört mısradan oluşur, tek dörtlüktür. Kafiye düzeni de rubai kafiyede yazılan şiirdir.
gibidir: aaxa (aaaa şeklinde uyaklı olanları da vardır.) *Aruz ölçüsünün
"fâilâtün-fâilâtün-fâilün" kalıbıyla yazılır. *Tuyuğ, halk edebiyatındaki
maninin etkisiyle ortaya çıkmış bir nazım biçimidir. *Rubaide işlenen DİVAN EDEBİYATININ ÖNEMLİ ŞAİRLERİ
konular tuyuğda da işlenir. Tuyuğda, mani ve rubaide olduğu gibi önemli bir
fikir söylenmeye çalışılır. Bu nedenle zor söylenen şiirlerden sayılır.
*Mahlassız bir şiirdir. *En tanınmış şairi, Kadı Burhanettin'dir.
HOCA DEHHANİ (13. yy.): *Anadolu'da divan edebiyatı tarzında din
dışı şiirleri ilk yazan şairdir. *Divan şiirinin ilk temsilcisi, ilk şairi kabul
ŞARKI: *Şarkı da Divan şiirine Türklerin kazandırdığı bir nazım biçimidir.
edilir. *Aşk, şarap, tabiat gibi konuları ele almış; din ve tasavvufa
18. yüzyılın başında ortaya çıkmıştır. Türk şairlerinin Halk edebiyatındaki
değinmemiştir. *Sultan III. Alaaddin'in Keykubat'ın emriyle Farsça 20 bin
koşma ve türkünün etkisiyle ortaya koydukları bir nazım biçimidir. *Şarkı,
beyitlik "Selçuklu Şehnamesi" adlı eseri vardır.
bestelenmek amacıyla dörtlükler halinde yazılır. 3-5 dörtlükten oluşur.
*Kafiye düzeni; abab , cccb , dddb... veya aaaa bbba ... biçimindedir.
MEVLANA (13. yy.): *Horasan'ın Belh şehrinden Konya'ya gelmiştir. Asıl
*Şarkılarda her dörtlüğün son mısrası nakarat olarak tekrarlanır. Birinci
adı Celaleddin'dir. Mevlana "efendimiz", Rûmî ise "Anadolulu" demektir.
dörtlükte, ikinci mısra da tekrarlanan mısra durumundadır.
*Büyük bir mutasavvıf, düşünür ve şairdir. Yaşadığı çağdan günümüze
* İşlenen konular "aşk, sevgi, eğlence, içki, doğa"dır. *Divan şiirinde şarkı
kadar geniş kitleleri etkilemiştir. *Irk, din, mezhep ayrımı gözetmeksizin
yazan ilk şair Nedim'dir.
tüm insanlara sevgi ve hoşgörü diliyle seslenmiştir. *Sadece İslam
dünyasında değil Batı dünyasında da büyük ilgi görmektedir. *Tasavvuf
MURABBA: *Kelime anlamı "dörtlük" demektir. Bent adı verilen dörder
edebiyatının en büyük ismi kabul edilir. *Şiirlerinin temelinde ilahi aşk
mısralık bölümlerden oluşan nazım biçimidir. *Aruz ölçüsünün uzun
vardır. *Eserlerini o dönemin edebiyat dili olan Farsça olarak kaleme
kalıplarıyla yazılır; en az 3 en çok 7 bentten oluşur.* Birinci dörtlükte tüm
almıştır. *En tanınmış eseri, birçok dile çevrilen 26 bin beyitlik
mısralar birbiriyle kafiyelidir. Diğer dörtlüklerde ilk üç mısra kendi
"Mesnevi"dir. *Oğlu, Sultan Veled, babasının düşüncelerini kaynak alarak
aralarında dördüncü mısra ise birinci dörtlükle kafiyelidir: aaaa bbba
Mevlevilik tarikatını kurmuştur. *İlahi aşkla yanıp tutuşan Mevlana "Ölüm,
ccca... *Başta felsefe ve aşk olmakla birlikte birçok konuda yazılabilir.
Allah'a kavuşmaktır. Benim öldüğüm gece, bir düğün gecesi, en büyük
*Şarkının bestelenmemiş biçimi olan murabba, Divan edebiyatında 15.
sevgiliye kavuşma gecesi, vuslat gecesi olacaktır." der. Bu nedenle her yıl
yüzyılda kullanılmış; Tanzimat edebiyatında Namık Kemal bu türün başarılı
Mevlana'nın ölüm tarihi olan 17 Aralık'ta "düğün gecesi" anlamına gelen
örneklerini vermiştir.
"Şeb-i Arus" törenleri yapılır. *2007 yılı UNESCO tarafından Dünya
Mevlana Yılı ilan edilmiştir.
C) BENTLERLE OLUŞTURULAN NAZIM BİÇİMLERİ
Mesnevi: Mevlana’nın Farsça yazdığı mesnevisidir. Yaklaşık 26 bin
beyitlik eserde Mevlana, tasavvufi fikir ve düşüncelerini hikâyelerden
TERKİBİBENT: *Genellikle 5-15 arasında değişen bentlerden oluşan bir
hareketle anlatmıştır.
nazım biçimidir. Her bent 5-10 beyitten oluşur. *Bentlerin kafiye düzeni
Divan-ı Kebîr: Mevlana’nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu
gazel gibidir. Bentlerin arasındaki beyte "vasıta beyti" denir; vasıta
divanda yer almaktadır. Eserin dili Farsçadır, içinde az sayıda Arapça,
beytinin mısraları birbiriyle kafiyelidir. Terkibibendin her bendine
Türkçe ve Rumca şiir de yer almaktadır.
"terkiphane" denir. Terkibibentte vasıta beyti her bentten sonra farklıdır.
Mektubat: Başta Selçuklu hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerine öğüt
*Terkibibentte dini-felsefi-tasavvufi düşünceler, toplumsal yergi, talihten,
vermek, kendisine sorulan dinî ve ilmî konularda açıklayıcı bilgiler vermek
hayattan şikayetler, ölüm konuları işlenir. *Bağdatlı Ruhî'nin terkibibendi
için yazdığı 147 adet mektuptur.
ve Ziya Paşa'nın ona nazire olarak yazdığı terkibibendi edebiyatımızda
Fihi Mafih: Mevlana’nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu Sultan
önemlidir.
Veled tarafından toplanması ile meydana gelmiştir.
Mecalis-i Seb’a: Yedi Meclis anlamına gelen eser, Mevlana’nın yedi
TERCİİBENT: *Bent sayısı ve beyit sayısı yönüyle terkibibentten farklı
sohbetinin not edilmesinden meydana gelmiştir.
değildir. Bentlerin kafiye düzeni de terkibibentteki gibidir. *Terciibentte 5-
10 beyitten oluşan her bir bende "tercihane" denir.
ŞEYHİ (15. yy.): *İran’da tasavvuf ve edebiyatın yanında tıp öğrenimi de
yapmıştır. Kaynaklarda "Hekim Sinan" adıyla da anılmaktadır. *Tasavvuf
eğitimi almış olmasına rağmen eserlerinde tasavvufi öğeler yoktur. Din dışı eğlence ve hayattan zevk alma temalarını işlemiş, tasavvufi konularda şiir
şiirler yazmayı tercih etmiştir. *Divan edebiyatı kurallarını derli toplu ilk yazmamıştır. *Mesnevi tarzında hiç eser vermeyen sanatçı gazel üstadı
defa uygulayan şairdir * Şiirlerini Divan'ında toplamış, mesnevileriyle sayılmıştır. *Kanuni'nin ölümü üzerine terkibibent nazım şekliyle yazdığı
tanınmıştır. *Asıl başarısını sosyal içerikli hicivlerinde göstermiştir. *Çelebi "Kanuni Mersiyesi" ünlüdür.
Mehmet tarafından kendisine tımar olarak verilen Tokuzlu köyünü almaya
giden Şeyhi, yolda tımarın eski sahipleri tarafından saldırıya uğrar. Bu NEF’İ (17. yy.): *Divan şiirinin en büyük yergi ve övgü şairidir. Özellikle
durumu padişaha haber vermek için "Harname"yi yazar. kaside ve hicivleriyle ün kazanmıştır. *Kasidelerinde ağır ve sanatlı,
Harname; 126 beyitlik eleştirel, didaktik ve alegorik özellikte bir gazellerinde yalın bir dil kullanmıştır. *Daha çok din dışı konulu şiirler
mesnevidir. Edebiyatımızın hiciv ve fabl türündeki ilk eseridir. yazmış, tasavvufa yönelmemiştir. *Anlam açıklığına ve kusursuz söyleyişe
Hüsrev ü Şirin: II. Murat’ın isteği ile yazılan eser 6944 beyitten önem vermiş, tekniği sağlam şiirler yazmıştır. *Fahriyelerinde abartıya
oluşmaktadır. İranlı şair Genceli Nizami'nin aynı adı taşıyan mesnevisinin kaçmış, kendini İran şairlerinden üstün görmüştür. *Dönemindeki birçok
tercümesidir. Eser, İran hükümdarı Hürmüz’ün oğlu Hüsrev ile Ermeni devlet adamına yönelik korkusuzca hicivler yazmıştır, IV. Murat'ın hiciv
meliki Mehin Banu’nun yeğeni Şirin arasındaki aşk hikâyesi anlatılır. tarzı şiir yazmaması emrine uymadığı ve Sadrazam Bayram Paşa'yı
hicvettiği için sarayın odunluğunda boğdurularak öldürülmüştür. * "Siham-
ı Kaza" (Kader Okları) adlı eseri Türk edebiyatının hiciv tarzındaki en
önemli eserlerindendir. Kaside nazım biçimiyle yazdığı eserinde nükteli
hicivlerin yanında sövgü derecesine varan şiirlere de yer vermiştir.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (15. yy.): *Hz. Muhammet'in doğumunu anlatan NABİ (17. yy.): *Didaktik şiirler yazmış, duygudan çok düşünceye önem
tür olan "mevlit" yazma geleneğini başlatmıştır. * "Vesiletü'n-Necat" adlı vermiştir. *Nabi Ekolü olarak bilinen, düşünceyi ön planda tutan "hikemi
mesnevisiyle Türk edebiyatına özgü ilk ve en başarılı "Mevlit"i yazmıştır. şiir"in öncüsü ve en büyük temsilcisidir. *Düşüncenin ağır bastığı bu ekole
*Kelime anlamı "Kurtuluş Vesilesi, Kurtuluş Yolu" demek olan Vesiletü'n- hikemi tarz veya hakimane şiir de denir. *Eserlerinde devrin sosyal ve
Necat, Hz. Muhammet'in doğumunu ve hayatını anlattığı için halk arasında ahlaki bozukluklarını eleştirmiştir. *Gündelik hayatın içindeki sorunlara
"Mevlit" olarak bilinir. Mevlit, Arapçada "doğma, doğum" demektir. çözüm üreten, öğüt veren bir şiir anlayışını benimsemiştir. *Manzum
Süleyman Çelebi, Bursa'da imamlık yaparken İran'dan gelen bir vaizin eserlerinde sade, mensur eserlerinde süslü bir dil tercih etmiştir.
Muhammet ile diğer peygamberler arasında hiçbir fark olmadığını * "Hayriyye" Oğlu için yazdığı öğütleri içeren didaktik bir mesnevidir.
söylemesi üzerine bu eseri yazmıştır. Pendname (nasihat) tarzındaki eser hikemi tarzın en güzel
örneklerindendir. Eser, o dönemi yansıtan sosyal hiciv örneğidir.
ALİ ŞİR NEVAİ (15. yy.): *Anadolu dışında, Çağatay sahasında ürün *"Hayrabad" Ferüdüddin Attar'ın "İlahiname" adlı eserinden çeviri olup
veren bir sanatçıdır. *Hem şiirleri hem de nesirleriyle döneme damgasını aşk konulu bir mesnevidir.
vurmuştur. *Türk edebiyatının ilk şairler tezkiresi olan Mecalisü'n-
Nefais'i yazmıştır. *Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu ispatlamak NEDİM (18. yy.): *Divan edebiyatının en önemli şairlerindendir. *Lale
amacıyla düz yazı biçimde kaleme aldığı Muhakemetü'l-Lügateyn adlı Devri'nin zevk ve eğlence hayatını şiirlerine yansıtmıştır. *İstanbul'un köşk,
eseri önemli bir sözlüktür. *Hamse sahibi ilk Türk şairidir. *Türkü bahçe, mesire yerlerini; Çırağan sefalarını, bayram şenliklerini tüm
sözcüğünün geçtiği ilk eser olan Mizanü'l-Evzan adlı eserinde aruz vezni ihtişamıyla şiirlerinde anlatmıştır. *Hayatı bütün hazlarıyla yaşamış, kendini
ve nazım biçimleriyle ilgili bilgi vermektedir. zevk ve eğlenceye vermiş, bunları şen şakrak bir üslupla dile getirmiştir. *
Bir şarkısında geçen "Gülelim, oynayalım kam alalım dünyadan" dizesi
FUZULİ (16. yy.): *Asıl adı Mehmet'tir. Ömrü Kerbela, Bağdat ve Necef şairin hayat felsefesini özetler. *İstanbul Türkçesini şiir dili haline
bölgesinde geçmiştir.* Hayatı sıkıntılar içinde geçmiş, geçimini sağlamak getirmiştir. *Halk söyleyişleri ve yerli motifleri tercih etme, yalın ve basit
için Hz. Ali'nin türbesinde görev yapmıştır.* Vakıf gelirlerinden kendisine bir dille şiir yazma geleneği onda üst seviyeye çıkmış; bu yönüyle
bağlanan maaşı düzenli alamayınca Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi'ye Mahallileşme (yerlileşme) akımının en güçlü temsilcisi sayılmıştır. *Dini
ünlü "Şikayetname" adlı mektubu yazmıştır. *Arapça, Farsça ve Türkçeyi tasavvufi şiir yazmamış; ilahi aşkı değil, beşeri aşkı dile getirmiştir.
çok iyi bilen, zamanın geçerli bütün ilimlerini öğrenen bilgin bir şairdir. *Şiirlerinin konusu genellikle aşk, şarap ve sevgilidir. *Gazel ve
*Türkçe Divan'ının ön sözünde "Şiir, kaynağı Allah sanatında bulunan şarkılarında açık ve anlaşılır, kasidelerinde ağır bir dil kullanmıştır. *Hece
bir marifettir; ilimsiz şiir, temelsiz duvar gibidir." sözleriyle, şiirin vezniyle bir türkü yazmıştır. *Şarkı nazım şeklinin divan edebiyatındaki
doğuştan gelen bir yetenek olduğunu, bunu ilimle geliştirmek gerektiğini en güzel örneklerini veren Nedim İstanbul şairi olarak ünlenmiştir.
ifade etmiştir. *Divan edebiyatının en büyük ve en lirik şairlerindendir.
*Şiirlerini genellikle Azeri şivesiyle yazmıştır. *Gençliğinde beşeri aşkı, ŞEYH GALİP (18. yy.): *Genç yaşta Mevlevi Şeyhi olmuş, inançlarını
ilim tahsilinden sonra tasavvufi aşkı anlatan şiirler yazmıştır. Ondaki beşeri tasavvufi derinlik içinde dile getirmiştir. *İlk şiirlerinde Esed, sonraki
aşk, ilahi aşka giden ilk basamak gibidir. *Geniş bir tasavvuf kültürüne şiirlerinde Galip mahlasını kullanmıştır. *Divan edebiyatının son büyük
sahiptir fakat mutasavvıf bir şair değildir. *Aşk acısını, çaresizliği, şairi kabul edilir. *Fuzuli gibi derin ve duygulu, Nedim gibi coşkulu ve
yalnızlığı, vefayı coşkun bir lirizmle anlatmıştır. *Gazel tarzında aşk neşeli şiirler yazmıştır. *Derin bir tasavvufi düşüncenin hakim olduğu
şiirleriyle ün kazanmıştır. *Gazel ve mesnevilerinin temel konusu aşk ve şiirlerinde hayaller renkli, canlı ve güçlüdür. *Eserlerinde dile getirdiği aşk
güzelliktir. *Şiir tekniği sağlam, muhtevaya önem veren özgün bir ise ilahi aşktır. *Duygularını mecaz, benzetme, hayal ve sembollerle
sanatçıdır. *Aşk ve ızdırap şairidir. Aşk acısı çekmekten şikayetçi değildir. anlatmış; divan şiirinin daralan ufkunu yeni imajlarla genişletmiştir. *Anlam
Her kavuşmanın sonunda dayanılmaz bir ayrılık olduğu için sevgiliye derinliği ve kapalılığına dayanan, bir çeşit sembolizm olan Sebk-i Hindi
kavuşmayı istemez. Kavuşmanın aşkı öldürdüğüne acı çekmeninse insanı ve akımının önemli temsilcisidir. Şiirde; "açık söyleyişi bırakıp zor anlaşılır
aşkı olgunlaştırdığına inanır. *Karamsar bir şairdir, ona göre dünya bir tarzı benimsemek, derin acı ve tasavvufi görüşlere yer vermek,
acılarla dolu geçici bir mekandır. *Divan şiirine özgü mazmunları başarılı çözümlenmesi zor mazmunlar kullanmak, geniş bir hayal gücüne yer
bir şekilde kullanmıştır. *Hüzünlü bir aşk hikayesini işleyen "Leyla ve vermek" Sebk-i Hindi tarzının, dolayısıyla Şeyh Galip'in temel
Mecnun" mesnevisi ve Hz. Muhammet'i anlatan naat türündeki "Su özellikleridir. *Eserlerinde ağır ve süslü bir dil kullanmıştır. *Hece vezniyle
Kasidesi" ünlü eserlerindendir. *"Beng ü Bade" Afyonla (beng) şarabın bir türkü de yazmış; şiirlerini Divan'ında toplamıştır. *İlahi aşkı anlatan
(bade) karşılaştırılarak şarabın üstün tutulduğu 440 beyitlik bu mesnevi, "Hüsn ü Aşk" adlı tasavvufi, alegorik mesnevisi edebiyatımızın en güzel
Fuzûlî’nin ilk mesnevisidir. Eser, Osmanlı Padişahı II. Bayezid ile Şah ve en başarılı örneklerindendir. Eserdeki bütün kahramanlar birer
İsmail arasındaki mücadeleyi sembolize eden alegorik, tasavvufi bir eserdir. sembolden ibarettir. Hüsn - Allah’ı, aşk - Allah sevgisine ulaşmak isteyen
*"Hadikatü’s-Süeda" Arada bazı manzum parçaların da yer aldığı bu dervişi, mekteb-i edep - dergâhı, Molla-yı Cünun - dervişi, gayret -
mensur eserde Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilmesi anlatılmaktadır. çabayı, ismet- dürüstlüğü, kalp kalesi - gönlü temsil eder. Aşk yani mürit,
bütün engelleri aşarak Hüsn’e yani Allah sevgisine ulaşır.
BAKİ (16. yy.): *Asıl adı Mahmud Abdülbaki'dir, İstanbul'da yaşamıştır.
*Kanuni'nin himayesinde rahat bir hayat sürmüştür. *Müderrislik, kadılık ve
kazaskerlik yapmıştır. *Yaşadığı dönemde Sultanü'ş-Şuara (Şairler
Sultanı) olarak anılmıştır. *Osmanlı için "muhteşem yüzyıl" olarak
nitelenen 16. yy.ın bütün ihtişamını, zenginliğini şiirlerine başarıyla
yansıtmıştır. *Kasidelerinde ağır bir dil, gazellerinde temiz, akıcı İstanbul
Türkçesini ustaca kullanmıştır. *Şiirlerinde duygudan çok akla önem
vermiştir. *Aruzu ve söz sanatlarını ustaca kullanmıştır. *Aşk, tabiat, içki,

You might also like