Professional Documents
Culture Documents
* 11. yy.da başlayan İslami Dönem Türk Edebiyatı iki asırlık bir geçiş
dönemi yaşamıştır. Bu dönemde Arap ve Fars edebiyatları Türk edebiyatını
etkilemiş, ulusal edebiyatımız olan halk edebiyatı devam ederken klasik
Türk edebiyatı (divan edebiyatı) ve tasavvuf edebiyatı ilk ürünlerini
vermeye başlamıştır.
* İlk İslami eserlerin yazıldığı bu yüzyıllarda edebiyatın her alanında bir
ikilik göze çarpmaktadır. Bu da geçiş döneminin bir özelliğidir. *
İslamiyet’in etkisi altında gelişen Türk edebiyatının ilk dil ve edebiyat
ürünleri şunlardır:
1. Kutadgu Bilig - Yusuf Has Hacip (11. yy.)
2. Divanü Lügati’t-Türk - Kaşgarlı Mahmut (11. yy.)
3. Atabetü’l-Hakayık - Edip Ahmet Yükneki (12. yy.)
4. Divan-ı Hikmet - Ahmet Yesevi (12. yy.)
1. KUTADGU BİLİG:
HALK EDEBİYATI
* Halk şiirinde ahengi sağlamak için genellikle yarım ve cinaslı
uyak kullanılmıştır. Bazen de sadece redife yer verilmiştir. Halk şiiri
geleneğindeki şairler özellikle ölçü ve uyak yönünden divan şairleri kadar
titiz değiller, biçim mükemmelliğine önem vermezler. Örneğin 8'li hece
ölçüsüyle söylenmiş bir şiirin bazı dizelerinde 7 veya 9 hece bulunması, iki
dizesinde tam kafiye bulunan bir dörtlüğün üçüncü dizesinde yarım kafiye
Türklerin 11. yy.dan başlayarak yurt edindikleri Anadolu'da sözlü kullanılması halk şiirinde zaman zaman karşılaşılan bir durumdur.
geleneğin bir devamı olarak günümüze kadar sürdürdükleri edebiyata, * Biçimle ilgili bu kusurların nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: Bazı, şairlerin
"halk edebiyatı" adı verilir. Anadolu’ya gelenler arasında şiir söyleme okur yazar olmaması, biçim ve uyak konusunda yeterli bilgiye sahip
geleneği devam ederken bir yandan da 13 ve 15. yy.larda destan olmaması, şairlerin, şiirlerini saz eşliğinde ve hazırlıksız (irticalen)
edebiyatından halk hikâyelerine geçilmiştir. 13. yy.da Yunus Emre, 15. söylemeleri, şairlerin biçim güzelliğini değil, anlam güzelliğini ön
yy.da Kaygusuz Abdal ve Hacı Bayram-ı Veli, tasavvuf ve din çerçevesinde planda tutmaları... * Kulak için kafiye anlayışı benimsenmiştir.
şiirler yazmış, halk şiiri geleneğinin ilk şairleri sayılmıştır. 15 y.y.dan * Halk edebiyatında nesirden çok şiir alanında ürün verilmiştir.
itibaren toplum düzeni değişmiş, göçebelikten yerleşik yaşama geçilirken * Koşma, semai, mani, türkü, varsağı gibi nazım şekilleri
ozanlar yerlerini elinde sazıyla kasaba kasaba dolaşan âşıklara bırakmıştır. kullanılmış; konuları bakımından şiirler güzelleme, koçaklama, taşlama,
Destansı şiirlerin yerini koşmalar almış; çalgı aleti kopuzun yerine ağıt, nefes, ilahi, sathiye gibi isimler almıştır. İşledikleri konuya göre
saz kullanılmaya başlanmıştır. Bu yüzyılda Bektaşiliğin etkisi artmış, din adlandırılan bu ürünler halk şiiri nazım türlerini meydana getirmiştir.
ve toplumla ilgili düşünce ve eleştiriler önem kazanmıştır. 16. yy.da Pir * Şiirler çoğu zaman müzikle iç içedir, belli bir ezgiyle söylenir.
Sultan Abdal, Köroğlu gibi şairlerle gelişimini sürdüren halk şiiri 17. yy.da
da güzellemeleri ile ün salmış Karacaoğlan gibi usta bir saz şairini
yetiştirmiştir. 17. yy.dan itibaren bazı halk şairlerinde divan şiirinin etkisi A) ANONİM HALK EDEBİYATI
görülse de geleneksel çizgi devam etmiş ve başarılı şairler yetişmiştir. 18.
yy.da Erzurumlu İbrahim Hakkı, 19. yy.da Erzurumlu Emrah, Seyrani,
Söyleyeni belli olmayan, halkın ortak malı sayılan ürünlerin oluşturduğu,
Dadaloğlu, Bayburtlu Zihni ön plana çıkarken 20 ve 21. yy.larda Âşık
sözlü geleneğe dayalı edebiyattır. Sözlü olduğu için, ürünler; halk arasında
Veysel, Âşık Mahzuni Şerif, Âşık Murat Çobanoğlu, Neşet Ertaş gibi usta
dilden dile geçtikçe zaman, kişi, yer unsurlarına bağlı olarak değişikliğe
sanatçılar halk edebiyatının başarılı örneklerini vermişlerdir.
uğramıştır. Anlatım, sözlü edebiyat geleneklerine uygundur. Süsten uzak,
Halk edebiyatı, ortaya konan ürünlerin gösterdiği biçim ve içerik
açık, net, anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Daha çok; aşk, hasret, yiğitlik, ölüm
özelliklerine göre üç bölüme ayrılır: a) Anonim halk edebiyatı b) Tasavvuf
gibi tüm insanlığı ilgilendiren konular işlenmiştir. Anonim halk edebiyatı
(tekke) edebiyatı c) Âşık edebiyatı
nazım biçimleri :
HALK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
MANİ: *Genellikle sevgi, tabiat, övgü, yergi, evlât sevgisi, ayrılık, hasret
ve aşk konularını işler. *Konu sınırlaması yoktur. *aaxa şeklinde
* İçerik, tema ve şekil yönünden İslamiyet'ten önceki Türk şiir geleneğiyle
kafiyelenir. *Genellikle tek bir dörtlükten oluşur, yedili hece ölçüsüyle
benzerlikler gösterir.
yazılır.Mani çeşitleri :
* Halk şiiri geleneğinde eser verenlerin çoğu halkın içinde gelip onların
Düz Mani: Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Kafiyeleri çoğunlukla
ortak duygularını yansıtmayı amaçlayan, düzenli bir eğitimden almamış
cinassızdır. (Gidene bak gidene / Güller sarmış dikene / Mevlâ sabırlar
kişilerdir. Özellikle anonim halk şiiri ve âşık tarzı halk şiiri, genel olarak
versin / Gizli sevda çekene)
ekonomik durumu çok iyi olmayan, edebiyat estetiğinden çok ; ince bir
Kesik (cinaslı ) mani: Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız
sezgi, duyuş algılama yeteneğine sahip Anadolu insanının zihniyet dünyası
bir sözcük grubu olan manilerdir. Bu kesik dize sadece kafiyeyi hazırlar.
etrafında oluşmuştur.
Kesik maniler, en az 4, en çok 18 dizedir. Kesik manilerde eğer kafiye
* Halk şiiri, divan şiirinde olduğu gibi yüce, yüksek ve ideal olmaya
cinaslı ise bunlara cinaslı mani de denir. (Karaca / Aldım aşkın
değil hayatın gerçeklerine yönelik bir şiirdir. Bu şiirde önemli olan biçim
tüfeğin / Vurdum birkaç karaca / Dünyada bir yar sevdim / Kaşı gözü
değil "mana"dır. Bu yönüyle soyut unsurlardan çok somut unsurlar, hayali
karaca)
güzellerden çok gerçek güzeller; mitolojik kahramanlar, olağanüstü olay ve
Yedekli (artık) mani: Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha
olgulardan çok günlük hayatın gerçekleri şiirde işlenir.
eklenerek söylenen manilerdir. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri
* Sözlü gelenek içinde çoğunlukla da irticalen (doğaçlama, birdenbire ve
anlamlıdır. (Ağlarım çağlar gibi / Derdim var dağlar gibi / Ciğerden
içinden geldiği gibi söylemek) oluşturulan halk şiiri, sonraki kuşaklara da
yaralıyım / Gülerim sağlar gibi / Her gelen bir gül ister / Sahipsiz bağlar
genellikle sözlü gelenek yoluyla aktarılmıştır.
gibi)
* Şairlerin çoğu şiirlerini ilk söylediklerinde yazıya geçirmedikleri
Karşılıklı mani (deyiş): İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir. Soru
için, şiirlerin birçoğu unutulmuş, hafızalarda kaldığı kadarıyla günümüze
yanıt şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı
ulaşmıştır. Günümüzde bu edebiyata ait bir şiirin, Anadolu'nun farklı
şekilleri de vardır. (Adilem sen naçarsın / İnci mercan saçarsın / Dünya
yörelerinde, farklı varyantlarıyla karşımıza çıkmasının nedeni budur.
deniz olanda / Gönlüm nere kaçarsın ) ( Ağam derim naçarım / İnci mercan
(Varyant: Bir eserin aslından çok az ayrılan değişik
saçarım / Dünya deniz olunca / Ben kuş olup kaçarım)
biçimi)
* Divan şairleri, kendi şiirlerinden beğendiklerini divan adı verilen
TÜRKÜ: *Anonim Halk edebiyatı nazım şekli ve türüdür. *İlk kez kimin
kitaplarda toplayıp yazıya geçirmişlerdir ancak halk şiiri, yazılan bir şiir
tarafından söylendiği bilinen türküler de vardır, isimleri bilinen saz
olmaktan ziyade söylenen bir şiir olduğu için şairlerin hayattayken kendi
şairlerinin söyledikleri de giderek halka mal olmuştur ancak türkülerin
şiirlerini bir araya getirip yazıya geçirmeleri pek mümkün olmamıştır. Bu
büyük çoğunluğu anonimdir. *Halkın duygularını, sevinçlerini ve acılarını
nedenle bu şairlerin şiirleri başkaları tarafından "cönk" diye adlandırılan
ifade
defterlerde toplanmıştır.
etmek için söylenir. *Daha çok aşk, doğa, güzellik, kahramanlık, toplumsal
* Zaman zaman Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmışsa da halkın
olaylar işlenir.
konuşma diliyle oluşturulmuştur. Özellikle anonim halk şiiriyle âşık
*Türkülerin kalıplaşmış bir nazım şekli yoktur, iki bölümden oluşur. Birinci
tarzı halk şiirinde Türkiye Türkçesinin ortak sözcüklerinin yanında
bölüm asıl sözlerin bulunduğu bölümdür ki buna "bent" adı verilir ikinci
ürünlerin dilinde yöresel sözcüklere de rastlanır.
bölüm ise bentlerin sonunda yinelenen nakarattır. Bu bölüme "bağlama" ya * Bazı ürünlerde yöresel özellikler görülür.
da "kavuştak" denir. Her türküde kavuştak (nakarat) olmayabilir. *Çok * Şiirler genellikle hazırlık olmaksızın irticalen yani içe doğduğu gibi
çeşitli uyak düzeni kullanılır. 7'li, 8'li veya 11'li hece ölçüsüyle söylenir. söylenir.
*Türküler besteleriyle söylenir. Bu nedenle bir türkünün ilk kez * Divan edebiyatında görülen kalıplaşmış benzetmeler (mazmun) halk
söylenmesine "türkü yakmak" denir. edebiyatında da vardır. Buna göre sevgili anlatılırken yeşil başlı ördek, inci
diş, elma yanak, badem göz, kiraz dudak, keman kaş, sırma saç, selvi boy
gibi benzetmeler kullanılmıştır.
*Dörtlüklerle oluşur. *Uyak düzeni koşmaya benzer. Konusu ve uzunluğu NUTUK: *Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat
bakımından koşmadan ayrılır. *Halk şiirinin en uzun nazım derecelerini ve tarikat âdâbını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.
biçimidir. Kimi destanlarda dörtlük sayısı yüzden fazladır. Dörtlük sayısı *Didaktik şiirlerdir. *Belli usullerde ezgili söylenir.Örnek : Evvel tevhid
konunun özelliğine bağlıdır. *Kendine özgü bir ezgisi vardır. *Destanın son sürer mürşid dilinden / Erişir canına fazl-ı Hüdâ’nın / Kurtulursam emâretin
dörtlüğünde şair mahlasını söyler. *Seyranî, Âşık Ömer ve Kayıkçı Kul elinden / Erişir canına fazl-ı Hüdâ’nın
Mustafa bu alanda ünlüdür. Kayıkçı Kul Mustafa'nın Genç Osman DEVRİYE: *Tasavvuftaki “devir” kuramını anlatan şiirlerdir. *Devir
Destanı en ünlüsüdür. (Kul Mustafa karakolda gezerken, / Gülle kurşun sözcüğü dönmek dolanmak bir şeyin kendi çevresinde dönmesi ya da
yağmur gibi yağarken / Yıkılası Bağdat seni döğerken, /Şehitlere serdar oldu yörüngesi üzerinde dolanması; zaman, çağ anlamlarına gelir. Tasavvufta
Genç Osman…) devir terimi insanın yaradılışı konusunda geliştirilen kuramın adıdır.
NOT: Halk şiirinde aruz ölçüsüyle düzenlenmiş şiirler de vardır. Bunlar Mutasavvıflara göre insan evrenin özüdür, evrenden süzülmüştür. Var olan
Divan edebiyatının Halk edebiyatına etkisiyle oluşmuştur. Halk âlemlerin en alt basamağındaki madde alemine düşen varlık önce ( su, ateş,
edebiyatında özel bir adla anılan ve aruzla oluşturulan bu yoldaki nazım hava, toprak) daha sonra mahlukat, bitki, hayvan ardından insan biçiminde
biçimleri şunlardır: Divan (Divani), Selis, Semai, Kalenderi, Satranç, görünür ama devir burada bitmez, insan belirli aşamalardan geçerek insan-ı
Vezn-i ahar kâmil olur. Sonra da kendi varlığından geçerek yokluk içinde varlığı bulur.
Yani Tanrısal güce ulaşır. Kısacası yine aslına başlangıç noktasına
ulaşır. Örnek :
C) TASAVVUF (TEKKE) EDEBİYATI Katre idim ummanlara kavuştum / Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir /
Âlemleri kaç devredip dolaştım / Bir sanata kaç sarıldım kim bilir…
“Allah'ı bilmek nasıl olur? Kâinatın yaratılışı nasıldır? Biz neyiz? Niçin ŞATHİYE: Arapçada alaylı söz anlamına ”Şath” kelimesinden türeyen
geldik dünyaya? Yaşamımızın anlamı, var olmanın aslı, gerçek, başlangıç ve şathiyeler, inançlardan alaycı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. İlk
son nelerdir?” Bu ve bunun gibi fizik ötesi sorulara cevap vermeye çalışan bakışta saçma veya dine hakaret gibi algılanan bu şiirlerin yorumlandığında
düşünüş yoluna tasavvuf düşüncesi denir. Bu düşünceye göre Allah tek tasavvufla ilgili çeşitli kavramlara değindiği anlaşılır. Şathiyelerde Allah’ın
varlıktır (vücud-i mutlak). Aynı zamanda tek güzelliktir (hüsn-i mutlak). cezalandırıcılığından çok bağışlayıcı yönünün ön plana çıkarıldığı
Tek varlık olan Allah kendisini görecek gözler, sevecek gönüller istemiş ve düşünülür. Şathiyelere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır. Örnek :
kâinatta bilinmek istemiştir. Bu tıpkı aynayla kaplı bir odada olmak gibidir. Ben dervişim diyene, / Bir ün edesim gelir / Seğirdüben sesine, / Varıp
Ayna varlığın çeşitli görüntülerini yansıtır. O halde, evren ve tüm insanlar yetesim gelir/Sırat kıldan incedir, / Kılıçtan keskincedir / Varıp anın
Allah'ın bir görüntüsüdür. Öyleyse insanlar arasında renk, inanç, dil, ırk gibi üstüne, / Evler yapasım gelir/Altında gayya vardır, / İçi nar ile pürdür /
ayrımlar yapmak anlamsızdır. Bütün görüntülerde "varlık" ve "yokluk" Varuben ol gölgede, / Biraz yatasım gelir/Ben günahımca yanam, / Rahmet
öğeleri bir aradadır. İnsan dünyaya bağlı tutku ve zevklerini yok ederek suyunda yunam / İki kanat takınam, / Biraz uçasım gelir
"varlık" ögesini geliştirir. Bunun yolu da tekkelerden (tarikatlar) geçer.
Burada insan sıkı bir eğitimle dünya nimetlerinden vazgeçerse sonunda özü HALK EDEBİYATININ ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİ
olan Allah'a kavuşabilir. Bu da gerçek aşktır. İnsanların birbirlerine
duyacakları aşk ise mecazidir. Bu, kişiyi Allah'tan uzaklaştırır. "Bir hırka, YUNUS EMRE: Engin hoşgörüsü, insan sevgisiyle sadece bizim değil
bir lokma" insana yetmelidir. Tekkelerde bu yolla Allah'a ulaşan insan bütün dünyanın beğenisini kazanmış eşsiz bir şair, fikir insanıdır. *İlahi aşkı
sonunda istediği yere varır. Bu kişilere insan-ı kâmil ya da ermiş denir. ve insan sevgisini eserlerinde işlemiştir. *Hem aruzu hem de hece veznini
Tasavvuf terimleri: *Vahdet-i Vücud (Varlığın Birliği): Evrende sadece kullanmıştır. *Şiirlerinde dili oldukça sadedir, zamanının halk dilini
Allah’ın varlığı söz konusudur. Diğer varlık zannettiğimiz, bu “mutlak kullanmıştır. *Nazım biçimi olarak “ilahi”yi seçmiştir. *“Risalet”ün
varlığın”, Allah’ın bir parçası ve görüntüsüdürler. *Tekke: Tasavvuf ehli Nushiye” (Nasihatlar Kitabı) ve “Divan” adlı kitabı vardır.
kişilerin, tarikat mensuplarının barındıkları, eğitim gördükleri yer, kuruluş. PİR SULTAN ABDAL: *Halk edebiyatında lirik şiirin öncülerindendir.
*Pir: Tarikat kurucusu *Şeyh: 1.Tarikat kurucusu. 2. Tarikatta en yüksek *Halk içinde çok sevildiği için isimsiz birçok şiir onun adında
dereceye ermiş kişi. 3. Tarikat kollarından birinin başında bulunan kimsedir. yayımlanmıştır. *Tasavvufu, halkın anlayışıyla birleştirmiştir. *Bütün
*Tarikat: Allah’a varma yolunda benzer biçimde düşünenlerin oluşturduğu şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır. *Dili oldukça sadedir. *Bektaşi tarikatına
topluluk. *Derviş: Bir tarikata girmiş, onun kurallarına uygun yaşayan mensup olduğu için “nefes” türünde yazdığı şiirleri ünlüdür.
kimse. *Abdal: Gezgin derviş *Halife: Tarikat kurucusunun ya da şeyhin HACI BEKTAŞI VELİ: *Bektaşi tarikatının kurucusudur. *Büyük bir
kendisine vekil tayin ettiği, yetki verdiği kişidir. tasavvuf önderidir. *Orta Anadolu'da etkin olmuştur. *“Makalat” adlı
Tasavvuf Edebiyatı Özellikleri: *Kurucusu 12. yüzyılda Doğu tasavvuf eseri ünlüdür.
Türkistan’da yetişen Hoca Ahmet Yesevi’dir. *Tekke Edebiyatı, KAYGUSUZ ABDAL: *Kendisinden önceki şairlerden etkilenmiştir.
Anadolu’ya 13. yy.’dan itibaren gelişmiştir. *Bu edebiyat şairleri tarikat (Özellikle Yunus'tan) *Hem hece hem de aruz veznini kullanmıştır. *Alaylı,
merkezi olan tekkelerde yetişmiştir. *Nazım birimi genellikle dörtlüktür. nükteli, eleştirisi bol şiirler yazmıştır. *“Budalaname, Kitab-ı Miglate”
*Hem aruz hem hece ölçüsü kullanılmıştır. *Şiirlerin çoğu ezgilidir, saz adlı eserleri vardır.
eşliğinde söylenir. *Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular KÖROĞLU: *Başkaldırının, isyanın şairidir. *Din dışı konularda şiirler
işlenmiştir. *İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım şekilleri yazmıştır. *Sultan Murat (II.) zamanında savaşlara katılmıştır. *Köroğlu
kullanılmıştır. *Dili aşık edebiyatına göre ağır, divan edebiyatına göre adlı halk kahramanıyla aynı adı ve özellikleri taşıdığı için ikisi aynı kişi
sadedir. *Aşık, maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara yer verilmiştir. olarak anılmıştır.
DADALOĞLU: *Toroslar bölgesinde yaşamıştır. *Devlet yönetiminin
TASAVVUF EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ aşiretiyle olan mücadelesi üzerine söylediği: “Ferman padişahınsa dağlar
İLAHİ: *Allah’ı övmek, ona yalvarmak için yazılan şiirlerdir. *İlâhiler bizimdir” dizelerinin nakarat olarak kullanıldığı şiiri oldukça beğeni
genel anlamda bir tarikatın izini yansıtmadan Allah’ı överler. Yine de toplamıştır. *Varsağı, semai ve destanları meşhurdur.
ilâhiler tarikatlara göre adlar almıştır: Mevlevîler ilahiye “âyin”, KARACAOĞLAN: *Şiirlerini sade bir dille yazmıştır. *Hece ölçüsünü
Bektâşîler “nefes” , Gülşenîler “tapuğ”, Halvetîler “durak”, diğer ustalıkla kullanmıştır. *Saz şairliğinin piri sayılır. *Din dışı konularda
tarikatlar “cumhur” veya “ilahi” demişlerdir. *Özel bir ezgi ile söylenir. yazmıştır. *Koşmaları oldukça sevilmiştir. *Kuvvetli lirik söyleyiş hâkimdir
*Divan şiiri türlerinden tevhit ve münacaatın halk edebiyatındaki şiirlerine. *Anadolu”yu at sırtında gezip şiir söylemiştir.
karşılığıdır. *İlâhilerde genellikle 8’li hece ölçüsü kullanılır. *Aruz ölçüsü
ÂŞIK VEYSEL: *Cumhuriyet döneminin önemli saz şairlerindendir. *Âşık * Şiirler "divan" adı verilen el yazması kitaplarda toplanmıştır.
edebiyatının son büyük şairidir. *Bir gözünü küçük yaşlarda geçirdiği * Şiirlerin son biriminde mahlas (takma ad) kullanılmıştır.
çiçek hastalığından dolayı, diğerini ise bir değneğin ucunun batması sonucu * Konuya değil üsluba, yani anlamdan çok söyleyiş güzelliğine önem
kaybetmiştir. *Zengin bir iç dünya kurmuş, gözleri kapalı, kalp gözü açık verilmiştir.
şair olmuştur. *Aşk, tabiat, hayat, ölüm, gurbet, yurt sevgisi ve sosyal * Konu bütünlüğü değil, beyit bütünlüğü esas alınmış, her beytin anlamı
meseleleri anlatmıştır. *Karacaoğlan geleneğini sürdüren sade bir dil kendi içinde tamamlanmıştır. Diğer bir ifadeyle "bütün güzelliği" yerine
kullanmıştır. *Anadolu köylüsünün saf, içten duygu ve hayallerini "parça güzelliği"ne önem verilmiştir.
yansıtmıştır. *Lirik, didaktik ve tasavvufi şiirleriyle insanlığa seslenmiştir. * Belli bir olay etrafında oluştuğu için mesnevilerde konu bütünlüğü
*Halk şiirinde yurt ve Atatürk sevgisi içerikli şiirleri ilk defa o dile vardır.
getirmiştir. *Şiirlerini "Sazımdan Sesler" ve "Deyişler" kitaplarında * Şiirlerde başlık kullanılmamış, şiirler redifleri veya nazım biçimlerinin
toplamış, bu iki kitap daha sonra Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından "Dostlar adıyla anılmıştır.
Beni Hatırlasın" adlı kitapta bir araya getirilmiştir * Arap ve İran edebiyatından alınan gazel, kaside, mesnevi, kıt'a, rubainin
yanında Türklerin bu edebiyata kazandırdığı tuyuğ ve şarkı nazım şekilleri
kullanılmıştır.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (15. yy.): *Hz. Muhammet'in doğumunu anlatan NABİ (17. yy.): *Didaktik şiirler yazmış, duygudan çok düşünceye önem
tür olan "mevlit" yazma geleneğini başlatmıştır. * "Vesiletü'n-Necat" adlı vermiştir. *Nabi Ekolü olarak bilinen, düşünceyi ön planda tutan "hikemi
mesnevisiyle Türk edebiyatına özgü ilk ve en başarılı "Mevlit"i yazmıştır. şiir"in öncüsü ve en büyük temsilcisidir. *Düşüncenin ağır bastığı bu ekole
*Kelime anlamı "Kurtuluş Vesilesi, Kurtuluş Yolu" demek olan Vesiletü'n- hikemi tarz veya hakimane şiir de denir. *Eserlerinde devrin sosyal ve
Necat, Hz. Muhammet'in doğumunu ve hayatını anlattığı için halk arasında ahlaki bozukluklarını eleştirmiştir. *Gündelik hayatın içindeki sorunlara
"Mevlit" olarak bilinir. Mevlit, Arapçada "doğma, doğum" demektir. çözüm üreten, öğüt veren bir şiir anlayışını benimsemiştir. *Manzum
Süleyman Çelebi, Bursa'da imamlık yaparken İran'dan gelen bir vaizin eserlerinde sade, mensur eserlerinde süslü bir dil tercih etmiştir.
Muhammet ile diğer peygamberler arasında hiçbir fark olmadığını * "Hayriyye" Oğlu için yazdığı öğütleri içeren didaktik bir mesnevidir.
söylemesi üzerine bu eseri yazmıştır. Pendname (nasihat) tarzındaki eser hikemi tarzın en güzel
örneklerindendir. Eser, o dönemi yansıtan sosyal hiciv örneğidir.
ALİ ŞİR NEVAİ (15. yy.): *Anadolu dışında, Çağatay sahasında ürün *"Hayrabad" Ferüdüddin Attar'ın "İlahiname" adlı eserinden çeviri olup
veren bir sanatçıdır. *Hem şiirleri hem de nesirleriyle döneme damgasını aşk konulu bir mesnevidir.
vurmuştur. *Türk edebiyatının ilk şairler tezkiresi olan Mecalisü'n-
Nefais'i yazmıştır. *Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu ispatlamak NEDİM (18. yy.): *Divan edebiyatının en önemli şairlerindendir. *Lale
amacıyla düz yazı biçimde kaleme aldığı Muhakemetü'l-Lügateyn adlı Devri'nin zevk ve eğlence hayatını şiirlerine yansıtmıştır. *İstanbul'un köşk,
eseri önemli bir sözlüktür. *Hamse sahibi ilk Türk şairidir. *Türkü bahçe, mesire yerlerini; Çırağan sefalarını, bayram şenliklerini tüm
sözcüğünün geçtiği ilk eser olan Mizanü'l-Evzan adlı eserinde aruz vezni ihtişamıyla şiirlerinde anlatmıştır. *Hayatı bütün hazlarıyla yaşamış, kendini
ve nazım biçimleriyle ilgili bilgi vermektedir. zevk ve eğlenceye vermiş, bunları şen şakrak bir üslupla dile getirmiştir. *
Bir şarkısında geçen "Gülelim, oynayalım kam alalım dünyadan" dizesi
FUZULİ (16. yy.): *Asıl adı Mehmet'tir. Ömrü Kerbela, Bağdat ve Necef şairin hayat felsefesini özetler. *İstanbul Türkçesini şiir dili haline
bölgesinde geçmiştir.* Hayatı sıkıntılar içinde geçmiş, geçimini sağlamak getirmiştir. *Halk söyleyişleri ve yerli motifleri tercih etme, yalın ve basit
için Hz. Ali'nin türbesinde görev yapmıştır.* Vakıf gelirlerinden kendisine bir dille şiir yazma geleneği onda üst seviyeye çıkmış; bu yönüyle
bağlanan maaşı düzenli alamayınca Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi'ye Mahallileşme (yerlileşme) akımının en güçlü temsilcisi sayılmıştır. *Dini
ünlü "Şikayetname" adlı mektubu yazmıştır. *Arapça, Farsça ve Türkçeyi tasavvufi şiir yazmamış; ilahi aşkı değil, beşeri aşkı dile getirmiştir.
çok iyi bilen, zamanın geçerli bütün ilimlerini öğrenen bilgin bir şairdir. *Şiirlerinin konusu genellikle aşk, şarap ve sevgilidir. *Gazel ve
*Türkçe Divan'ının ön sözünde "Şiir, kaynağı Allah sanatında bulunan şarkılarında açık ve anlaşılır, kasidelerinde ağır bir dil kullanmıştır. *Hece
bir marifettir; ilimsiz şiir, temelsiz duvar gibidir." sözleriyle, şiirin vezniyle bir türkü yazmıştır. *Şarkı nazım şeklinin divan edebiyatındaki
doğuştan gelen bir yetenek olduğunu, bunu ilimle geliştirmek gerektiğini en güzel örneklerini veren Nedim İstanbul şairi olarak ünlenmiştir.
ifade etmiştir. *Divan edebiyatının en büyük ve en lirik şairlerindendir.
*Şiirlerini genellikle Azeri şivesiyle yazmıştır. *Gençliğinde beşeri aşkı, ŞEYH GALİP (18. yy.): *Genç yaşta Mevlevi Şeyhi olmuş, inançlarını
ilim tahsilinden sonra tasavvufi aşkı anlatan şiirler yazmıştır. Ondaki beşeri tasavvufi derinlik içinde dile getirmiştir. *İlk şiirlerinde Esed, sonraki
aşk, ilahi aşka giden ilk basamak gibidir. *Geniş bir tasavvuf kültürüne şiirlerinde Galip mahlasını kullanmıştır. *Divan edebiyatının son büyük
sahiptir fakat mutasavvıf bir şair değildir. *Aşk acısını, çaresizliği, şairi kabul edilir. *Fuzuli gibi derin ve duygulu, Nedim gibi coşkulu ve
yalnızlığı, vefayı coşkun bir lirizmle anlatmıştır. *Gazel tarzında aşk neşeli şiirler yazmıştır. *Derin bir tasavvufi düşüncenin hakim olduğu
şiirleriyle ün kazanmıştır. *Gazel ve mesnevilerinin temel konusu aşk ve şiirlerinde hayaller renkli, canlı ve güçlüdür. *Eserlerinde dile getirdiği aşk
güzelliktir. *Şiir tekniği sağlam, muhtevaya önem veren özgün bir ise ilahi aşktır. *Duygularını mecaz, benzetme, hayal ve sembollerle
sanatçıdır. *Aşk ve ızdırap şairidir. Aşk acısı çekmekten şikayetçi değildir. anlatmış; divan şiirinin daralan ufkunu yeni imajlarla genişletmiştir. *Anlam
Her kavuşmanın sonunda dayanılmaz bir ayrılık olduğu için sevgiliye derinliği ve kapalılığına dayanan, bir çeşit sembolizm olan Sebk-i Hindi
kavuşmayı istemez. Kavuşmanın aşkı öldürdüğüne acı çekmeninse insanı ve akımının önemli temsilcisidir. Şiirde; "açık söyleyişi bırakıp zor anlaşılır
aşkı olgunlaştırdığına inanır. *Karamsar bir şairdir, ona göre dünya bir tarzı benimsemek, derin acı ve tasavvufi görüşlere yer vermek,
acılarla dolu geçici bir mekandır. *Divan şiirine özgü mazmunları başarılı çözümlenmesi zor mazmunlar kullanmak, geniş bir hayal gücüne yer
bir şekilde kullanmıştır. *Hüzünlü bir aşk hikayesini işleyen "Leyla ve vermek" Sebk-i Hindi tarzının, dolayısıyla Şeyh Galip'in temel
Mecnun" mesnevisi ve Hz. Muhammet'i anlatan naat türündeki "Su özellikleridir. *Eserlerinde ağır ve süslü bir dil kullanmıştır. *Hece vezniyle
Kasidesi" ünlü eserlerindendir. *"Beng ü Bade" Afyonla (beng) şarabın bir türkü de yazmış; şiirlerini Divan'ında toplamıştır. *İlahi aşkı anlatan
(bade) karşılaştırılarak şarabın üstün tutulduğu 440 beyitlik bu mesnevi, "Hüsn ü Aşk" adlı tasavvufi, alegorik mesnevisi edebiyatımızın en güzel
Fuzûlî’nin ilk mesnevisidir. Eser, Osmanlı Padişahı II. Bayezid ile Şah ve en başarılı örneklerindendir. Eserdeki bütün kahramanlar birer
İsmail arasındaki mücadeleyi sembolize eden alegorik, tasavvufi bir eserdir. sembolden ibarettir. Hüsn - Allah’ı, aşk - Allah sevgisine ulaşmak isteyen
*"Hadikatü’s-Süeda" Arada bazı manzum parçaların da yer aldığı bu dervişi, mekteb-i edep - dergâhı, Molla-yı Cünun - dervişi, gayret -
mensur eserde Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilmesi anlatılmaktadır. çabayı, ismet- dürüstlüğü, kalp kalesi - gönlü temsil eder. Aşk yani mürit,
bütün engelleri aşarak Hüsn’e yani Allah sevgisine ulaşır.
BAKİ (16. yy.): *Asıl adı Mahmud Abdülbaki'dir, İstanbul'da yaşamıştır.
*Kanuni'nin himayesinde rahat bir hayat sürmüştür. *Müderrislik, kadılık ve
kazaskerlik yapmıştır. *Yaşadığı dönemde Sultanü'ş-Şuara (Şairler
Sultanı) olarak anılmıştır. *Osmanlı için "muhteşem yüzyıl" olarak
nitelenen 16. yy.ın bütün ihtişamını, zenginliğini şiirlerine başarıyla
yansıtmıştır. *Kasidelerinde ağır bir dil, gazellerinde temiz, akıcı İstanbul
Türkçesini ustaca kullanmıştır. *Şiirlerinde duygudan çok akla önem
vermiştir. *Aruzu ve söz sanatlarını ustaca kullanmıştır. *Aşk, tabiat, içki,