You are on page 1of 15

OSMANLI DEVLETİ DURAKLAMA DEVRİ ( 1579- 1699 )

DURAKLAMANIN İÇ NEDENLERİ

1 DEVLETİN YAPISININ BOZULMASI


Osmanlı Devleti çok uluslu bir devlet idi. Uzun yıllar adaleti, hoşgörüsü ve güçlü ekonomisiyle çeşitli
ulusları bir arada tutmayı başaran Osmanlı Devleti zamanla bu özelliklerini koruyamadı. Devlet
otoritesi sarsıldığı anda yönetimden memnun olmayan ülke içindeki diğer unsurlar isyana başladı.

2 PADİŞAHLARIN YETERSİZLİĞİ
Türk devlet geleneklerine göre devletin hakimi ve son kararları verme hakkı padişahın elindeydi. Bu
nedenle Osmanlı Devleti’nin durumu doğrudan padişahların durumuyla ilgiliydi İlk dönemlerde
devletin büyümesinde padişahlar etkili olduğu gibi devletin duraklamasında da padişahların durumu
doğrudan etkili olmuştur. Duraklama devrinde padişahların bir kısmı çocuk denecek yaşta bir kısmı
ise padişahlık yapamayacak durumdaydı. 2. Selim, ordunun başında hiç sefere çıkmadı. 1. Ahmet
sancak beyliği yapmadan 14 yaşında iken hükümdar oldu. 1. Mustafa ve 2. Osman tecrübesiz kişilerdi.
Sultan İbrahim uzun yıllar kafes hayatı yaşadıktan sonra padişah oldu. 4. Mehmet ise 7 yaşında iken
padişah oldu.

3 VERASET YÖNTEMİNİN DEĞİŞMESİ


Şehzadelerin taht kavgalarında birbirlerini öldürmemeleri için egemenlik anlayışında değişikliğe
gidildi. 1. Ahmet döneminde EKBER VE ERŞED SİSTEMİ getirildi. Böylece yaşça en büyük ve en
aklı başında şehzadeye hükümdar olma hakkı verildi. Şehzadelerin sancağa çıkmalarına da son
verildi. Şehzadeler için KAFES SİSTEMİ ( saraya hapsetme) uygulanmaya başlandı. Sancakta görev
yapan son hükümdar 3. Mehmet’tir Sancağa çıkmadan padişah olan son hükümdar ise 1. Ahmet’tir.

4 SARAY KADINLARININ YÖNETİME KARIŞMASI


Padişahların çocuk yaşta tahta geçmesi ve kendi başlarına karar verememeleri, annelerinin yönetime
karışmasına neden oldu. 4. Murat’ın annesi Valide Kösem Sultan ve 4 Mehmet’in annesi Valide
Turhan Sultan bir süre ülkeyi yönettiler. Kadınların yönetime karışması, sarayda pek çok entrikanın
yaşanmasına neden oldu.

5 DEVLET ADAMLARININ YETERSİZLİĞİ


Padişahların çocuk yaşta olması nedeniyle devlet valide sultanlar yönetime karışmaya başladı. Ayrıca
kendi şehzadelerini tahta geçirmek için devlet adamlarını kendi yanlarına çekmeye çalıştılar. Devlet
adamları yetenek ve bilgilerine göre değil çıkarlarına göre makamlara gelmeye başladılar. Makam ve
mevkilere getirilen kişiler rüşvetle bu makamlara geldiler. Bu nedenle adalet ve otorite bozulmaya
başladı. Devlet görevlileri sık sık değiştirildi.

6 ORDU VE DONANMANIN BOZULMASI


Uzun yıllar Osmanlı Devleti’nin düşmanlarını korkutan Yeniçeri Ocağı bu dönemde bozulmaya
başladı. Askerlikle ilgisi olmayan kişiler Kapıkulu Ocağına alındı. Devşirme Sisteminin bozulmasıyla
Ocak gelenekleri yozlaştı “OCAK DEVLET İÇİNDİR” görüşü yerine “ DEVLET OCAK İÇİNDİR”
görüşü hakim oldu. Maaşlar gününde verilmediğinden Yeniçeriler, savaştan kaçmaya ve yasak
olmasına rağmen evlenmeye başladılar.
Tımarların asker olmayanlara verilmesi, tımar sisteminin bozulmasına neden oldu. Bunun sonucunda
da Tımarlı Sipahi sayısı azaldı ve paralı olan Kapıkulu Askerlerinin sayısı arttı.
NOT: Tımarlı Sipahilerin azalması ve Kapıkulu Askerlerinin çoğalması devletin askeri dengesini
bozdu. Ayrıca ücretli asker sayısı arttığından bu durum devletin ekonomisinin bozulmasında etkili
oldu.
Ayrıca Avrupa ateşli silahlar kullanırken Osmanlı geleneksel silahlarla savaşıyordu.
İnebahtı yenilgisinden sonra yetersiz kişiler donanmanın başına geçirildi. Ayrıca Girit’in fethinden
sonra donanmaya gereken önem verilmedi

7 EKONOMİNİN BOZULMASI
Yükselme Devri’nin sonlarında gerek Avrupa’da gerekse Osmanlı Devleti’nde koşulların değişmesi
ekonominin bozulmasında etkili oldu.
1. Savaşlar uzun sürdü ve ganimetler azaldı
2. Yabancı ülkelerin verdiği ganimetler ve hediyeler azaldı
3. Saray masrafları, lüks ve israf arttı
4. Padişahların sık sık değişmesi ile CÜLÛS bahşişi verilmesi arttı
5. Tımarların iltizama verilmesi ve savaşların uzaması sonucu topraklar belli kişilerin eline
geçti. Bunun sonucunda toprak gelirleri azaldı.
6. Coğrafi Keşifler nedeni ile İpek ve Baharat Yolları önemini yitirdi.
7. Akdeniz ticaretini geliştirmek amacıyla Avrupa ülkelerine verilen kapitülasyonlardan
dolayı gümrük vergileri azaldı.
8. Coğrafi Keşifler sonucunda Avrupa’ya gelen altın ve gümüş gümrüksüz olarak Osmanlı
topraklarına girdi. Bu durum Osmanlı parasının değerini düşürdü enflasyon meydana
geldi.

8 İLMİYE SINIFINI BOZULMASI


İlim adamları rüşvetle tayin edilmeye başlandı. Avrupa’da bilim alanında gelişmeler olurken, Osmanlı
medreselerinde pozitif ilimler kaldırıldı. Müderrisler rüşvetle atanmaya başladı. Bazı zamanlarda yeni
doğan müderrisin çocuklarına müderrislik verildi. Böylece “BEŞİK ULEMASI” ortaya çıktı.

9 EYALET YÖNETİMİNİN BOZULMASI


Devlet merkezinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet atamaları eyaletlere yapılan atamalarda da etkili
oldu. Yani rüşvet vererek atanan eyalet yöneticileri ile tayin edilen vali, kadı ve memurlar da rüşvetle
iş yapmaya başladı. Atanan memurlar görev yerlerine gitmeyerek yerine vekiller bıraktı. Eyalet
yöneticileri halktan haksız vergiler almaya başladı.

10 SOSYAL ALANDAKİ BOZULMALAR


Devlet ve eyalet yönetiminde başlayan yozlaşmalar, adalet ve huzuru bozduğu gibi devlete olan güveni
de sarstı. Anadolu’da Celâli İsyanları baş gösterdi. Köylüler topraklarını bırakarak eşkıyalığa başladı.
Köylerden şehirlere göç yaşandı ve işsizlik arttı. Tımar sisteminin bozulması can ve mal güvenliğini
sarstı.

DURAKLAMANIN DIŞ NEDENLERİ


1 Osmanlı Devleti’nin DOĞAL SINIRLARA ulaşması duraklamanın nedenlerindendir. Osmanlı
Devleti’nin sınırları 16. yy.’da doğuda Hazar Denizinden batıda Viyana önlerine ve Adriyatik
Denizi’ne, Kuzeyde Karadeniz’in kuzeyi ve Ukrayna steplerinden güneyde, Fas, Habeşistan ve
Büyük Sahra’ya kadar genişlemişti. Büyük denizlerle ve okyanuslarla karşılaşılması ayrıca
merkezden uzaklaşılması devletin genişleme olanaklarını önlemişti.
2 Avrupa Devletleri’nin Osmanlı aleyhine sürekli Haçlı ittifakları kurmaları
5 Avrupa’nın bilim ve teknikte ilerlemesine karşın Osmanlı Devleti’nin bu gelişmeleri yakından
izleyememesi
6 Coğrafya Keşifleri nedeniyle Avrupa’nın yeni ticaret yolları bulması ile İpek ve Baharat
yollarının önemini kaybetmesi

OSMANLI SİYASİ TARİHİ

NOT: 17. yüzyıl Osmanlılarda DURAKLAMA DEVRİDİR. 1579 Sokullu Mehmet Paşa’nın ölümüyle
başlar 1699 Osmanlı’nın İLK TOPRAK KAYBINA NEDEN OLAN KARLOFÇA ANTLAŞMASINA
kadar sürer
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ (1595-1774)

XVII. YÜZYIL SİYASİ ORTAMINDA OSMANLI DEVLETİ


UZUN SAVAŞLARDAN DİPLOMASİYE
Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılın sonlarına doğru batıda Avusturya, doğuda Safeviler le mücadele etmiş
KUZEYDE DE YENİ BİR GÜÇ OLARAK RUSYA ORTAYA ÇIKMIŞTIR. Bu mücadeleler, iç
isyanlar, değişen ticaret yollarının Osmanlı ekonomisine olumsuz etkisi, orduda düzenin bozulması
Osmanlı Devleti'nin üç kıtaya yayılmış topraklarında merkezî otoriteyi kaybetmesine neden olmuştur.
OSMANLI-AVUSTURYA (HABSBURG) MÜCADELESİ
Osmanlı-Avusturya (Habsburg) ilişkileri Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nde Mohaç Meydan
Muharebesi (1526) ile başlamış, Avusturya 1533'te imzalanan İstanbul Antlaşması ile Osmanlı
Devleti'nin üstünlüğünü kabul etmişti. Uzun süre ılımlı seyreden Osmanlı-Avusturya ilişkileri
1593'te sınır ihlalleri ve vergiler nedeniyle yeniden bozuldu. Bunun üzerine Padişah III. Mehmet
ordusunun başında sefere çıktı. Erdel ile Avusturya arasındaki bağlantıyı kesmek için Eğri
Kalesi'ni aldı. Ardından 1596'da Avusturya ile yapılan Haçova Savaşı kazanıldı. Bu zaferden
sonra Kanije ve Estergon Kaleleri Osmanlı kuvvetleri tarafından fethedildi. Avusturya'nın barış
istemesi üzerine Sultan l. Ahmet Dönemi'nde bu devletle 1606 yılında Zitvatorok Antlaşması
imzalandı

İstanbul Antlaşması (1533) Zitvatorok Antlaşması (1606)

Avusturya, Macaristan üzerindeki veraset iddialarından *Antlaşma 20 yıl geçerli olacak


*Avusturya, Macaristan üzerindeki veraset
iddialarından vazgeçecek. *Avusturya Arşidükü ( Kralı) protokol
*Avusturya’nın Macaristan’da fiilen hakim bakımından Osmanlı padişahına denk
olduğu topraklar kendisine ait sayılacak yazışmalarda “Avusturya Kralı”
sayılacak.vusturya’nın Macaristan’da fiilen
Avusturya Arşidükü (Kralı) Osmanlı Vezir-i yerine “roma cesarı”unvanı kullanılacak.
Âzamına denk sayılacak
*Avusturya’nın Macaristan için ödediği vergi
Avusturya, elindeki bu topraklar için her yıl
Osmanlı Devleti’ne otuz bin altın vergi kaldırılacak, Avusturya sadece bir defaya
verecek mahsus200 000 altın tazminat ödeyecek.

Zitvatorok’un Düşündürdükleri !!!!!!!!!!

1-Zitvatorok Antlaşması ile Osmanlılar, Macaristan’da durumunu korumuş hatta Eğri ve Kanije
adlarında iki yeni beylerbeylik oluşturmuştur. Fakat Osmanlılar; eski Macaristan Krallığı’ndan,
Habsburglarda kalan yerler üzerindeki iddialarından ve bunun için ödenen yıllık 30 bin altın
vergiden vazgeçmiştir. Bu durum, Habsburglar karşısında Osmanlılar için açıkça bir gerileme ifade
etmiştir.
2- Osmanlı padişahının, rakibini “Caesar” unvanıyla kendisiyle eşit bir hükümdar olarak tanıması ve
antlaşmayı yirmi yıl için imzalaması, Osmanlı Devleti’nin artık Kanuni Sultan Süleyman
Dönemi’ndeki büyük iddialarından vazgeçtiğini göstermiştir.
3-Uzun savaş yılları Osmanlı Devleti’nin, Habsburglar karşısında askerî zaaflarını
ortaya çıkarmıştır. Yeni harp teknolojisini kullanan Avusturya askeri karşısında eski
usul ile savaşan Tımarlı Sipahilerin yetersizliği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte Osmanlı
hükûmeti, Anadolu’da tüfek kullanabilen sekban askeri toplamak zorunda kalmıştır.
4-Zitvatorok Antlaşması, Osmanlı Devleti’ne dış politikada prestij kaybettirmişti. Bu antlaşma,
Osmanlı Devleti’nin sadece Macaristan’da toprak kazanma amaçlarından vazgeçmesi anlamına
gelmiyordu. Aynı zamanda Zitvatorok Antlaşması, Avusturya’nın ödemek zorunda olduğu vergilerin
kaldırılmasını, Avusturya’nın büyük devlet seviyesine çıkmasını ve Osmanlı Devleti ile diplomatik
protokolde eşit olmasını sağlıyordu.

5-Avusturya ile süren uzun savaşlar, iki buçuk asırdan beri Balkanlar ve Orta Avrupa’yı hedefleyen
Osmanlıların bundan sonra uygulayacağı politikaları da belirledi. Uzun savaşlar sonucunda
imzalanan Zitvatorok Antlaşması ile birlikte Osmanlı Devleti artık Avrupa diplomasisinde
mütekabiliyet esasını kabul etti
6- Osmanlılar da Batı’daki askerî yapıda meydana gelen teknik değişimleri fark etti.

OSMANLI - SAFEVİ MÜCADELESİ


*Osmanlı Devleti ile doğu sınır komşusu İran'da hüküm süren Safevi Devleti arasındaki temel
mücadeleyi; Safevi lerin Anadolu'ya hakim olma düşüncesi, Osmanlı şehzadelerini kışkırtması, İpek
Yolu üzerinde denetim kurmak istemesi, Osmanlı Devleti aleyhine ittifaklara girmesi ve Şiilik
propagandası yapması oluşturmuştur.
*III. Murat Dönemi'nde 1590'da imzalanan 1)Ferhat Paşa Antlaşması ile Tebriz,
Karabağ, Dağıstan ve Şirvan gibi yerler Osmanlı Devleti'nin eline geçmiştir. Osmanlı Devleti
bu antlaşma ile doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmıştır.
*III. Mehmet Dönemi'nde Safeviler, Osmanlı Devleti'nin Avusturya ile savaşlarını ve Celali
İsyanlarını fırsat bilerek Osmanlı Devleti'ne savaş açmıştır. Safeviler Tebriz, Nahcivan ve Erivan'ı
ele geçirmiştir.
*Safevilerin bu saldırıları üzerine tahta geçen I. Ahmet, İran'a sefere çıktı. Yapılan savaş sonunda
1612'de Nasuh Paşa Antlaşması imzalandı. 2)Osmanlı Devleti Ferhat Paşa
Antlaşması'yla kazandığı yerleri Nasuh Paşa Antlaşması ile İran'a
geri verdi. Buna karşılık İran, Osmanlı'ya her yıl iki yüz deve yükü ipek vermeyi kabul etti.
*II. Osman (Genç Osman) Dönemi'nde Safevilerin Nasuh Paşa Antlaşması ile Osmanlı'ya vermesi
gereken ipeği vermemesi üzerine Osmanlı Devleti İran'a savaş açtı. 1618'de yapılan 3)Serav
Antlaşması ile İran tekrar ipek vermeyi kabul etti.
*IV. Murat, Safevilerin tekrar saldırıya geçmesi nedeniyle Bağdat Seferi'ne çıktı.
Bağdat Kalesi'ni aldı ve Safevilerle 4)1639'da Kasr-l Şirin Antlaşması'nı imzaladı.
Kasr-ı Şirin Antlaşması ile Revan Safevilerde, Bağdat Osmanlı Devleti'nde kaldı. iki taraf arasında
Zagros Dağları sınır kabul edildi. Kasr-l
Şirin Antlaşması ile bazı küçük
değişiklikler dışında bugünkü Türkiye-İran sınırını da belirledi.

XVII. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ’NİN DIŞ POLİTİKASI

OSMANLI -LEHİSTAN İLİŞKİLERİ:


Osmanlı Devleti'nin XVI ve XVII. yüzyıllarda Avusturya, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu ve
Rusya ile mücadele ettiği dönemde Karadeniz'in kuzeybatısında yer alan Lehistan, tampon bölge
konumundaydı. Lehistan'ın aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin Baltık Denizi'ne ulaşabileceği geçiş
koridoru olması da stratejik önemini arttıran sebeplerdendi.
XVII. yüzyılın başlarında Lehistan'ın, Osmanlı Devleti'nin himayesinde bulunan Eflak, Boğdan ve
Erdel'in iç işlerine karışması ve Osmanlı topraklarına saldırılar düzenleyen Kazakları koruması
üzerine II. Osman, 1621 'de Lehistan Seferi'ne çıktı. Mücadeleden her iki taraf da net bir sonuç
alamadı.
Ufak sınır çatışmaları şeklinde devam eden çatışmalar 1623, 1634 ve 1640 yıllarındaki ahitnamelerle
sonlandırıldı. 1654 yılında Rusya, doğudan Lehistan'ı işgale başladı. İsveç de kuzeyden Lehistan'a
saldırdı. 1669'da Lehistan, Rusya ve Habsburglar'la yakınlaştı.
1672'de Lehistan, Osmanlı Devleti'nin himayesindeki Ukrayna'ya saldırdı. Bunun üzerine IV.
Mehmet Dönemi'nde Osmanlı Devleti, Lehistan'a sefer düzenledi. Sefer sonucunda Podolya
bölgesindeki Kamaniçe Kalesi ele geçirilince Lehistan barış istemek zorunda kaldı. İki taraf arasında
1672'de Bucaş Antlaşması imzalandı.
Bucaş Antlaşması ile; Podolya Osmanlı'ya, Ukrayna ise Osmanlı'nın
egemenliğindeki Kazaklara bırakıldı. Osmanlı Devleti bu antlaşma ile
batıdaki en geniş sınırlarına ulaştı.
Lehistan'ın vergi maddesini kabul etmemesi üzerine savaş yeniden başladı. 1676'ya kadar süren
savaşın sonunda, Lehistan vergi yükümlülüğünden kurtulurken antlaşmanın diğer maddelerinde
bir değişikliğe gidilmedi.
Lehistan, 1683te Avusturya İmparatorluğu, Rusya, Venedik, Malta gibi güçlerin oluşturduğu Kutsal
İttifak'ın içinde yer aldı. Osmanlı Devleti'ni tehdit etmeye devam etti.
OSMANLI- VENEDİK İLİŞKİLERİ:
Venedik, İtalya Yarımadası'nın kuzeydoğusunda, Adriyatik Denizi'nin kıyısında yer alan VII.
yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş denizci bir şehir devletiydi. Osmanlı-Venedik
ilişkileri iki devlet için stratejik öneme sahip olan Akdeniz'de üstünlük kurma mücadelesi ile
başladı.
Fatih Sultan Mehmet, Venediklilere bazı imtiyazlar vererek iki devlet arasındaki ilişkilerin uzun
süreli barış sürecine girmesini sağladı. Bu barış süreci Osmanlı Devleti'nin deniz ticaretini
geliştirdi.
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nde Akdeniz'de üstünlüğün Osmanlı Devleti'ne geçmesi, denizci
bir devlet olan Venediklilerle ilişkilerin bozulmasına neden oldu.
II. Selim Dönemi'nde Kıbrıs'ın alınması (1571) ile Venedikliler, Akdeniz'de üs olarak
kullanabilecekleri Girit'e yoğunlaştı.
Venediklilerin, Malta ve diğer Hristiyan deniz korsanlarının Osmanlı ticaret gemilerine saldırması
nedeniyle Osmanlı donanması 1645'te Girit'i kuşatmıştır. Venedik, Osmanlı Devleti'ni zor durumda
bırakmak amacıyla Ege adalarına saldırıp Çanakkale Boğazı'nı abluka altına aldı. 1656'da İstanbul
üzerine bir saldırı düzenledi. Osmanlı Devleti ancak 1669 yılında Kandiye Kalesi'ni ele geçirerek
Girit Adası'nı fethedebildi. Girit'in yirmi dört yılda zor alınması, Osmanlı donanmasının
zayıfladığını gösterdi.
OSMANLI-RUSYA İLİŞKİLERİ:

XVI yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti'nin kuzey sınır komşusu olan Rusya güçlenmeye
başlamıştı. Rusya, varlığını sürdürebilmek için sıcak denizlere inmek zorundaydı. Karadeniz'in bir
Türk gölü olması buna imkân bırakmıyordu. Öte yandan Ukrayna'nın Osmanlı himayesinde olması
yüzünden Batı'ya da açılamıyordu. Dolayısıyla Rusya'nın büyümesi için Osmanlı engelini aşması
gerekiyordu.
Osmanlı topraklarına giren Kazakların liderlerini Rusların koruması ve Rusya'nın Osmanlı Devleti
himayesindeki Ukrayna'yı istila etmesi üzerine, Vezir-i Âzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
komutasında sefere çıkıldı. Ama Ruslar tam anlamıyla mağlup edilemedi.
1680 yılında IV. Mehmet'in katılımıyla sefere çıkıldı Savaş, Ruslardan Çehrin Kalesi'nin alınması ve
kalenin adıyla ya da "Bahçesaray” olarak da bilinen antlaşma yapılmasıyla sonuçlandı. Özi Nehri
Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki sınırı oluşturdu. Bahçesaray Antlaşması ilk Osmanlı -
Rus antlaşması oldu.
Rusya, Osmanlı ordusunun Avusturya ve Venedik ile savaş hâlinde olmasından yararlanarak
Karadeniz'in kilidi olan Azak Kalesi'ni kuşattı (1695) fakat alamadı. Çar l. Petro, ertesi yıl Azak'ı
nehirden ve karadan olmak üzere, ikinci defa kuşatıp ele geçirdi (1696). Azak Kalesi'nin eline
geçmesi Çar I. Petro'yu Karadeniz'e çıkma konusunda ümitlendirdi.
OSMANLI- AVUSTURYA İLİŞKİLERİ
Orta Avrupa'da yer alan ve Doğu ile Batı güçlerinin stratejik geçiş bölgelerine hâkim olan
Avusturya, Avrupa'nın geneline hükmeden Habsburg Hanedanı'nın yönetim merkezî
konumundaydı,
Habsburg Hanedanı: Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'na katılan (1273) Habsburglar,
Avusturya'ya uzun yıllar (1278-1918) hüküm süren bir hanedandı. XVI. ve XVII. yüzyıllarda
Almanya, Avusturya, İspanya, Hollanda, Belçika ve İtalya'nın büyük bir kısmına egemen olan
Habsburglar, Avrupa'nın en güçlü devletleri arasında yer aldı.
1526'da Kanuni Sultan Süleyman'ın Mohaç Muharebesi'nde Macaristan topraklarını Osmanlı
Devleti'ne bağlamasıyla Osmanlı - Avusturya Habsburg mücadeleleri başladı.
Macar kralı ile akrabalık bağının olması nedeniyle Macaristan toprakları üzerinde hak iddia eden
Avusturya, XVII ve XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti'ni Avrupa'dan atmayı ve Balkan ülkelerini
Rusya ile paylaşmayı planlıyordu.
Avusturya'nın Osmanlı kontrolündeki Erdel'in iç işlerine karışmasından dolayı Köprülü Fazıl
Ahmet Paşa Avusturya Seferi'ne çıktı. Osmanlı kuvvetleri karşısında direnemeyen Avusturya'nın
barış istemesi üzerine iki taraf arasında 1664'te Vasvar Antlaşması imzalandı.
Bu antlaşma ile Erdel Osmanlı Devleti'ne bağlı kalacak, Avusturya Erdel beyini tanıyacak, Uyvar ve
Neograd Kaleleri Osmanlı'ya verilecek, Avusturya savaş tazminatı ödeyecekti.

İKİNCİ VİYANA KUŞATMASI:


Vasvar Antlaşması ile sağlanan barış ortamı Katolik Avusturya'nın, Protestan Macarları mezhep
değiştirmeye zorlaması ile bozuldu. Macar ileri gelenlerinden Tökeli İmre, Avusturya'nın baskılarına
karşı Osmanlı Devleti'nden yardım istedi. Vezir-i Âzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
komutasındaki Osmanlı ordusu IV. Mehmet Dönemi'nde hem Macarların yardım isteğini yerine
getirmek hem de Orta Avrupa'daki Avusturya'nın gücünü kırmak için Viyana üzerine sefer
düzenledi, Osmanlı ordusu 1683'te Viyana'yı kuşattı.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Kırım Hanı'na kuşatma esnasında dışarıdan yardımın gelmesini
engelleme görevini verdi. Ancak Kırım Hanı, Lehistan ordusunun Tuna'yı geçip Osmanlı ordusuna
arkadan saldırmasına engel olamadı. İki ateş arasında kalan Osmanlı ordusu ağır bir mağlubiyet
aldı. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, orduyu Belgrad'a çekti.
Viyana Kuşatması'nın hezimeti, siyasi olduğu kadar idari, sosyal, ekonomik ve kültürel sonuçlar da
yarattı. Osmanlı Devleti'nin Balkan eyaletleri ve başkent İstanbul, ilk anda kargaşa, ekonomik
buhran, eşkıyalık ve ayaklanmalarla karşı karşıya kaldı. Eyaletlerde merkezî otoritenin gücü azaldı
ve halkın büyük bir kesimi kendi güvenliğini sağlamak amacıyla büyük çiftliklere yöneldi. Seferlerin
mali yükünü taşıyan halk, büyük bir ekonomik sıkıntı içerisine girdi. Halkın, askerî ayaklanmalar
yüzünden devlete olan güveni azaldı.

KUTSAL İTTİFAK: Viyana Kuşatması sonrasında Osmanlı Devleti'ni Avrupa’dan atmak için
papanın teşvikiyle Avusturya, Rusya, Lehistan, Venedik ve Malta’nın yer aldığı Avrupa Hristiyan
Birliği (Kutsal İttifak) oluşturuldu.

Kutsal İttifak denilen bu Haçlı Kuvvetleri 16 yıl boyunca Osmanlı Devleti’yle savaştılar.

Bu savaşlarda Osmanlı Devleti en ağır yenilgileri Salankamen(1691) ve Zenta’da (1697) aldı. Bu


yenilgiler üzerine İngiltere ve Hollanda aracılığıyla Macaristan’ın Karlofça kasabasında Avusturya,
Lehistan, Venedik ile Osmanlı Devleti arasında 1699’da Karlofça Antlaşması imzalandı.

Rusya ile de 1700 yılında Osmanlı Devleti İstanbul Antlaşması'nı imzaladı,

KARLOFÇA ANTLAŞMASI (1699)

Macaristan ve Erdel Avusturya'ya verilecek,


Podolya Lehistan'a verilecek,
Mora Yarımadası ve Dalmaçya kıyıları Venedik'e verilecek
Antlaşma Avusturya'nın garantörlüğünde bulunacak.
Antlaşma yirmi beş yıl geçerli olacak
Karlofça Antlaşması'nın Önemi: Osmanlı Devleti ilk defa batıda bu kadar büyük ölçüde toprak
kaybetmiştir. BU NEDENLE DURAKLAMA DÖNEMİ SONA ERMİŞ GERİLEME DÖNEMİ
BAŞLAMIŞTIR.
AVRUPA OSMANLI DEVELETİNE KARŞI SAVUNMADAN SALDIRIYA GEÇTİ. Türklerin geri
çekilişi başladı.

İSTANBUL ANTLAŞMASI:
Azak Kalesi Rusya'ya verilecek
YORUM: Rusya ilk kez Karadeniz'e inme yönünde adım atmıştır.
Rusya İstanbul’da bir elçi bulunduracak.
YORUM: Rusya’nın amacı Osmanlı’nın içişlerine karışmaktır. Özellikle Ortodoks Slavları
Osmanlı’ya karşı kışkırtmaktır.

KARLOFÇA’YLA DEĞİŞEN SİYASET


 Karlofça Antlaşması ile Osmanlı Devleti ilk defa yabancı devletlerin (İNGİLTERE-
HOLLANDA) arabuluculuğunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu kabullenme bir
zamanlar hiçbir devleti kendisi ile eş görmeyen Osmanlı için ÖNEMLİ BİR İTİBAR
KAYBIDIR.
 İngiltere ve Hollanda gibi sömürgeci devletler için Osmanlı ile işbirliği önemli hale
gelmiştir Osmanlı Devleti'ne karşı yapılan Haçlı Seferleri yerini Osmanlı ticaretinden daha
fazla imtiyaz kopartma yarışına bıraktı

 Fransa, Osmanlı Devleti nezdinde giderek itibarını kaybetmeye başladı ve bu boşluğu


İngiliz ve Hollandalılar doldurdu Fransa kurduğu ittifaklarla Osmanlı’nın güvenini
sarsmış Osmanlı Prusya’ya yakınlaşmak istemiştir.
 KONJONKTÜREL İTTİFAK: Bir devletin içinde bulunduğu dönemin durum
ve şartlarını menfaatleri doğrultusunda gözeterek kurduğu dostluk ilişkilerine
“konjonktürel ittifak” denir.
 OSMANLI İLK KEZ MÜZAKERE YOLUYLA bir antlaşma imzalamak zorunda
kalmıştır. Oysaki önceleri şartları belirleyen taraf hep Osmanlı olmuştur.
 Karlofça ile Osmanlı bir daha toparlanamayacağı UZUN BİR SAVUNMA DÖNEMİNE
GİRMİŞTİR.
 Osmanlı Avrupa için tehlike olmaktan çıkmış
 Osmanlı Devleti, bu dönemden itibaren Avrupa diplomatik kuralları kapsamında diğer
devletlerle resmen olmasa bile fiilen eşit bir statüde yer aldı. Karlofça Anlaşması
sonrasında ülkenin ekonomik kaynakları ile birlikte moral kaynağı da yok oldu. Devletin
kötüye giden işlerini düzeltmek için yapılan ıslahatlar, Avrupa örnek alınarak yapılmaya
çalışıldı
VVESTPHALIA BARIŞI
AVRUPA’DA DİN SAVAŞLARINDAN MODERN DEVLETE

OTUZ YIL SAVAŞLARI 1618-1648

*Avrupa’nın gördüğü en büyük din savaşıdır.


*Alman ırkının en çok canını yakan savaştır. Almanlar nüfusunun %60’ını kaybettiler ve 200 yıl
toparlanamadılar. Milyonlarca insan öldü. KRG İmparatorluğuna bağlı prenslikler farklı taraflarda
savaşması sebebiyle bir İÇ SAVAŞ niteliği taşır.
*Bu savaş Protestanlığın Papa ve Katolikliğe karşı zaferidir.

OTUZ YIL SAVAŞLARI'NIN SEBEPLERİ:


1. Marthin Luther’in başlattığı PROTESTANLIK HAREKETİ (PROTESTANLIK NEDİR?)

*Bu savaşlar bir nevi REFORM hareketinin devamıdır. Reform ile Avrupa’da mezhep birliği parçalanmış
KATOLİKLİĞİN yanında yeni mezhepler ortaya çıkmıştır PROTESTANLIK, KALVENİZM, ANGLİKANİZM,
PRESBİTERYENLİK gb.

Fakat buna rağmen Avrupa’da hala KATOLİK çatısı altında insanları birleştirmeye çalışan hükümdarlar vardı.
Bunların başında da KRG İmparatoru II. Frederik bulunmaktaydı.

Augsburg Antlaşmasında yer alan klişe mallarının kamulaştırılmasının yasaklanması maddesine rağmen Protestan
prenslerinin kamulaştırmaya devam etmesi ve önceden Protestan olmayan bazı Alman Prenslerinin Protestanlığı
benimsemesi Otuz Yıl Savaşları’nın başlamasına ortam hazırladı.

Frederik “Ben Protestanlığı kaldıracağım ve herkesi zorla da olsa KATOLİK yapacağım” diyor KRGİ.
içinde herkesi Katolik yapmaya çalışıyor. Buna karşın Almanya’daki PROTESTAN vatandaşlar ve prensler bir isyan
başlatacaklar ve bu isyan savaşa dönüşecek.

2. HABSBURG HANEDANININ AVRUPA’DA TEK HAKİM GÜÇ OLMAK İSTEMESİ (Bu durum başta Fransa olmak
üzere bölgedeki devlet ve prensliklerin başkaldırmasına neden olmuştur)

Taraflar

Protestan Birliği Katolik Birliği


HOLLANDA İNGİLTERE DANİMARKA İSVEÇ KUTSAL ROMA GERMEN İMP. İSPANYA

FRANSA PROTESTAN ALMAN PRENSLİKLERİ AVUSTURYA BAVYERA PAPALIK

OTUZ YIL SAVAŞLARI'NIN GELİŞİMİ

*Habsburg Kralı Ferdinand, hızlı bir şekilde Protestanlaşan küçük Alman prensliklerini işgale başladı. İspanya Kralı
III. Philip de Protestan Kuzey Hollanda'yı işgale başladı. Bu durum üzerine Protestanlar Hollanda, İngiltere,
Danimarka, İsveç ve küçük Alman prenslikleriyle birlikte Katolik ittifakına karşı savaşa girdiler. Habsburglarla
mücadele içerisinde olan Fransa, Katolik olmasına rağmen Protestan ittifakını destekledi. Fransa karşısında güçlü bir
Almanya olsun istemiyor.
*1630'da İsveç de savaşa dâhil oldu ve Ferdinand yenildi. 1635'te ise Fransa İspanya'ya karşı savaşa girdi ve 1640'ta
Portekiz'in İspanya'dan bağımsızlığını ilan etmesiyle İspanya ve Habsburg hızla çözüldü,
*1648'de Katolik müttefikler ile Protestanlar arasında Westphalia (Vestfalya) Barış imzalandı. Bu barışla Protestanlık,
Papa ve Katolikliğe karşı zafer kazandı. Westphalia Barışı ile modern devletler hukukunun temeli atıldı.
WESTPHALİA BARIŞI'NIN SONUÇLARI
 Papalık temsilcisi konferansta dinlenmediği gibi, antlaşma metinleri de Papaya
imzalattırılmamış böylece kilisenin gücü sınırlandırılmıştır.
 Avrupa halkına mezhep seçme özgürlüğü tanındı. Protestanlık mezhebi Katolik
mezhebine denk sayıldı. Protestanlığın ortadan kaldırılması çalışmalarına son
verildi.
 Habsburg Hanedanı itibar kaybetti ve KRG İmparatorluğu parçalandı. Kutsal roma
İmparatorluğu artık ne kutsal ne Roma ne de İmparatorluk
 Almanya'da yerel hanedanlar öne çıktılar. Bu hanedanlıklardan Brandenburg (Birendınbörg) Prensliği giderek
güçlendi ve Prusya İmparatorluğu'nun yani Almanya'nın temelleri atılmış oldu.
 İmparatorun prenslikler üzerindeki otoritesi azalınca, Almanya yüzlerce küçük prensliğe
bölündü.1871’e kadar siyasi birliğini tamamlayamadı. Baskın güç olmaktan çıktı. Alman
nüfusu azaldı üretim durdu Almanya ekonomik darboğaza sürüklendi.
 Fransa; Habsburg çemberini kırdı. Toprak kazandı. Hollanda ve Kuzey İtalya üzerindeki nüfuzunu arttırdı.
XIX. yüzyıla kadar kıta Avrupası'ndaki en güçlü devlet Fransa oldu. Fransa’da monarşi güçlendi.
( Lui “DEVLET DEMEK BEN DEMEK”) Fransa’da güçlü merkezi otorite kuruldu.
Fransa Alsas-Loren bölgesini Almanya’dan aldı.( Alsas-Loren sorunu Westphalia ile başlıyor)
 Hollanda, İsviçre ve Portekiz gibi devletlerin bağımsızlığı tanındı. İsveç kazançlı çıktı.
 Westphalia ile devletler daha seküler (dünyevi) hale geldi. "Din özgürlüğü" Avrupa'da
kesinlik kazandı.
 Alman İmparatorluğu gibi Papalık da darbe aldı. Vatikan ve Papa'nın devletler üzerinde
etkisi kalmadı.
 ROMA-VATİKAN MERKEZLİ BİRLEŞİK AVRUPA YERİNİ ULUSAL DEVLET MERKEZLİ
PARÇALANMIŞ AVRUPA’YA BIRAKTI.
 30 Yıl Savaşlarının en önemli sonucu MODERN DİPLOMASİ ANLAYIŞI’nı ortaya çıkarmış
olmasıdır.30 Yıl Savaşlarına kadar Avrupalıları birbirine bağlayan en önemli payda DİN ve
MEZHEP ti ama bu savaşla Katolik Fransa Protestanların yanında yer aldı. Artık devletler
kendi milli çıkarlarına bakacaklar.
 İspanya da yenilen tarafta yer aldı eski gücünü ve sömürgelerini kaybetti.
Osmanlı bu dönemde çok bunalımlı zamanlar geçiriyor. Savaşa doğrudan katılmıyor. Osmanlı’ya bağlı Erdel Beyliği
KRG İmparatorluğuna karşı savaşıyor.
YORUM: Westphalia ile Avrupa’daki din savaşlarının sona ermesi Osmanlı’nın
zararına olacak batı yönündeki ilerlemesi olumsuz etkilenecek.

17. VE 18. YÜZYILLARDA OSMANLI DEVLETİ’NDE VE AVRUPA’DA DENİZCİLİK


FAALİYETLERİ
SÖMÜRGECİLİK: BİR DEVLETİN BAŞKA ÜLKELERİ ÇEŞİTLİ YOLLARLA ELE GEÇİRİP O ÜLKENİN HER
TÜRLÜ İMKANLARINI KENDİ MENFAATLERİ İÇİN YAĞMALANMASINA SÖMÜRGECİLİK DENİR.

Sömürgecilik faaliyetlerini Coğrafi Keşifler ile birlikte İSPANYA ve PORTEKİZ başlattılar ( 16 yy. ) 30 Yıl
Savaşlarında İspanya darbe aldı ve sömürgelerini kaybetti.
17. yy. da İngiltere ve Hollanda sömürgecilikte ön plana çıktı. ( İngiliz ve Hollanda Doğu Hindistan Şirketleri kuruldu )
İngiltere Hollanda’yı yenilgiye uğratınca 18. yy’da sömürgeci devletler İngiltere ve Fransa oldu.
İngiltere “ÜZERİNDE GÜNEŞ BATMAYAN İMPARATORLUK” oluyor.

OSMANLI DENİZCİLİĞİNDE KADIRGADAN KALYONA GEÇİŞ


KADIRGA: 17. YÜZYILIN SONLARINA KADAR Osmanlı denizciliğinin belkemiğini oluşturmuştur. Akdeniz’de yaz
mevsiminin uzun sürmesi ve havanın durgun gitmesi sebebiyle tercih edildiği gibi koylarda ve küçük limanlarda kürekli
kadırgalar hareket ve manevra kabiliyeti yüksek olduğu için de kullanılmıştır. Bu döneme Barbaros Hayrettin Paşa
damgasını vurmuştur.
KALYON: Osmanlı denizciliğinin ikinci dönemine damga vuran ise kadırgaya göre daha uzun yüksek yelkenli ve
büyük toplar taşıyan kalyon gemiler olmuştur.

ÖZELLİKLE GİRİT SEFERLERİ SIRASINDA OSMANLILARŞ VENEDİKLİLERİN KARŞISINDA HAFİF


KALAN KADIRGALARIN YERİNE KALYON YAPIMINA AĞIRLIK VERDİ
Osmanlı Devletinde yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlar gemi teknolojisinin takip edilememesine sebep olmuştur.
1770 ÇEŞME BASKININA KADAR OSMANLI DONANMASI AKDENİZDEKİ ÜSTÜNLÜĞÜ ELİNDE TUTMAYI
BAŞARMIŞTIR.
Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından 1773 tarihinde “TERSHANE HENDESEHANESİ” adıyla bugünkü Deniz Harp
Okulu’nun temelleri atılmıştır.

1700-1774 YILLARI ARASINDAKİ SİYASİ GELİŞMELER


OSMANLI - RUS İLİŞKİLERİ

■ Rusya, Baltık Denizi ve kıyılarında egemenlik kurma amacıyla Poltova’da (1709) İsveç ile savaşmıştır. Poltova Savaşı’nda Rusya
İsveç’i yenmiş ve İsveç kralı Demirbaş Şarl ve ordusu Osmanlı’ya sığınmıştır. Rusların Osmanlı topraklarına girmesi ve Osmanlı
Devleti’nin İsveç Kralı’nı sınır dışı etmemesinden dolayı gergin bir ortam oluşmuştur. Bunun yanında Kırım Hanı Devlet Giray Han eğer
Kırım elden çıkarsa Rumeli’nin elden çıkacağını ve asıl hedefin İstanbul olduğunu padişaha bildirmiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti
Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutasında Rusya üzerine sefere çıkmıştır. Osmanlı Devleti bu savaşta 1700 İstanbul
Antlaşmasıyla Rusya’ya kaptırdığı yerleri geri almayı ve Rusya’nın Balkanlar'a nüfuz etme politikasını bertaraf etmeyi
amaçlamıştır.
■ Osmanlı ordusu ile Prut ırmağı kıyılarında karşılaşan Rus çarı yenilerek barış istemiştir. 1711 yılında imzalanan Prut Anlaşması na
göre;
- Azak Kalesi Osmanlı Devleti’ne geri verilecek,
- Rusya İstanbul’da elçi bulundurmayacak,
- Rusya Lehistan’ın içişlerine karışmayacak,
- İsveç kralı ülkesine serbestçe dönecekti. (İSVEÇ KÖFTESİ???????)
■ Bu zafer, Rusya’nın Karadeniz’e ve Balkanlar’a inme politikasını bir süre de olsa engellemiştir. Çar I. Petro, ordusunu
kurtarmakla diplomatik bir zafer kazanmıştır. Bu sayede İsveç’e karşı üstünlüğünü devam ettirmiştir. Prut Savaşı’ndan sonra Rus
ordusu yönünü Kafkaslara, Azerbaycan’a, İran’a ve Türkistan’a çevirmiştir.
■ Prut Antlaşması sayesinde Osmanlı Devleti 1700 İstanbul Antlaşma ile Ruslara verdiği yerleri geri
almıştır. Bu durum, Osmanlı devlet adamları arasında Karlofça Antlaşmasıyla kaybedilen yerlerin
geri alınması umudunu doğurmuştur.

OSMANLI - VENEDİK- AVUSTURYA İLİŞKİLERİ


■ Osmanlı Devleti; Karlofça Antlaşmasıyla Venedik’e kaybettiği Mora ve Dalmaçya kıyılarını geri almak,
Ortodoks Mora halkını Katolik Venedik baskısından korumak, Venedik’in Akdeniz’deki Osmanlı gemilerine zarar vermesini ve Karadağ
halkını Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmaya kışkırtmasını önlemek amacıyla savaş açmıştır.
■ Osmanlı ordusu, Mora Yarımadasını almıştır (1715). Avusturya, Osmanlı Devleti’nin Karlofça sürecinde kaybedilen toprakları geri alma
siyaseti kapsamında, Rusya ve Venedik’ten sonra kendisine de yönelebileceğini düşünerek Venedik ile iş birliği yapmaya karar
vermiştir. Karlofça Antlaşmasının şartlarının çiğnendiğini açıklayan Avusturya, garantör sıfatıyla Osmanlı Devleti’ne savaş
açmıştır. Osmanlı Devleti, Avusturya ile yaptığı Petervaradin Savaşı’nda başarısız olmuştur. Avusturya, Petervaradin
Muharebesi’ndeki galibiyetinden cesaretlenerek Osmanlı topraklarında hızla ilerlemiş, Macaristan, Temeşvar ve Belgrad’ı ele
geçirmiştir. Kapitülasyonlar nedeniyle Osmanlı topraklarında çıkarları bulunan İngiltere ve Hollanda’nın aracılığıyla 1718’de
Pasarofça Antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşmaya göre;
- Belgrad, Kuzey Sırbistan ve Eflak’ın batısı Avusturya’ya verilecek,
- Mora Yarımadası Osmanlıya bırakılacak,
- Venedik ise Dalmaçya, Arnavutluk ve Hersek kıyılarındaki bazı kaleleri alacaktı.

PASAROFÇA ANTLAŞMASININ ÖNEMİ

 Bu antlaşma, Osmanlı Devleti’nin kaybettiği toprakları geri alma umudunu sona erdirmiş

 Avrupa’yı daha yakından tanıma çabası içerisine girmesine neden olmuştur.

 Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti’nde uzun bir barış dönemi olan Lale Devri (1718-1730)
başlamıştır.

 Bu antlaşma ile Osmanlı- Venedik savaşları kesin olarak sona ermiştir.

1736-1739 OSMANLI- AVUSTURYA+ RUSYA SAVAŞI


Aralarında anlaşan Avusturya ve Rusya 1736’da Osmanlı’ya saldırdı. Osmanlı Avusturya ordusunu yendi, Rus ordusu
geri çekilmeye başladı .Belgrad ve Özi alındı.
Savaş BELGRAD ANTLAŞMASI (1739 ) ile sona erdi

BELGRAD ANTLAŞMASININ ÖNEMİ


 OSMANLI’NIN 18. YÜZYILDA İMZALADIĞI SON KAZANÇLI ANTLAŞMADIR.
 OSMANLI SON DEFA KAYBETTİĞİ BİR TOPRAĞI GERİ ALMIŞTIR ( BELGRAD )
 KARADENİZ’İN BİR TÜRK GÖLÜ OLDUĞU SON KEZ ONAYLANMIŞTIR.
 BU SAVAŞTA OSMANLI DEVLETİ HALA 2 BÜYÜK DEVLET İLE MÜCADELE EDEBİLECEK KADAR GÜÇLÜ
OLDUĞUNU İSPATLADI VE AVRUPA’DA YENİDEN İTİBAR KAZANDI.

D’argenson Markisi’nin Projesi: Osmanlı devletinin paylaşılması ile


ilgili projedir. Türkler yenilmeli ve herkes kendine düşen payı almalıdır.
DOĞUDA MÜCADELE VE SAFEVİLERİN SONU
Kasrı-Şirin Antlaşması ile Osmanlı İran ilişkileri düzelmiş ve İpek Yolu yeniden canlanmıştı.
1723’de Rus Çarı 1. Petro Bakü’yü işgal edince bölgede bulunan Müslümanların talebi üzerine İran seferine
çıkıldı.
1724 İSTANBUL ANTLAŞMASI: Bu antlaşma ile Iran toprakları Osmanlı Devleti ile Rusya arasında paylaşıldı. Bu
duruma razı olmayan Şah 2.Tasmahb, Osmanlı ordusuna yenildi.
AHMET PAŞA ANTLAŞMASI: Kafkasya Osmanlı Devletine Batı İran ve Azerbaycan İran’a bırakıldı.
DİKKAT: OSMANLI DİPLOMASISININ HALA ZAYIF OLDUĞUNUN KANITI: KAZANILAN SAVAŞ MASA BAŞINDA
KAYBEDİLMİŞTİR.
BU OLAY SONRASI NADİR HAN, ŞAH TAHMASB’I TAHTTAN İNDİREREK KENDİ ŞAHLIĞINI İLAN ETMİŞTİR.
BÖYLECE İRAN’DA 236 YILLIK SAFEVİ HANEDANI SONA ERMİŞ VE AVŞAR HANEDANI BAŞLAMIŞTIR.
1768-1774 YILLARI ARASI OSMANLI-RUS MÜCADELESİ VE ETKİLERİ
1768-1774 YILLARI ARASINDA OSMANLI- RUS MÜCADELESİ VE ETKİLERİ
OSMANLI TARİHİNDE ACI BİR SAVAŞ ACI BİR YENİLGİ:1768-1774 OSMANLI-RUS SAVAŞI
Osmanlı tarihi için en büyük yıkım olaylarından birisi de 1768-1774 Osmanlı- Rus Savaşıdır. Rusya’nın tarihi ve daimi Akdeniz
emeli ve bu emeli gerçekleştirme doğrultusunda Kırım, Karadeniz, Kafkasya ve Balkanlara yönelik aktif politikaları Osmanlı-Rus
savaşlarının değişmez nedenleridir. Ancak 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşının başlamasına neden olan kıvılcım LEHİSTAN
meselesidir.
1763’te Lehistan kralı III. Ogüst ölünce Rusların en güçlü hükümdarlarından biri olan Çariçe II. Katerina kendi taraftarı olan birini
( Stanislas Ponyatofski) Leh kralı seçtirdi. Böylece Lehistanı kendi topraklarına katmanın ilk adımını attı.
Leh vatanseverleri buna karşı çıktılar. Ayrıca Osmanlı Devletinden yardım istediler. Buna karşılık Karlofça Antlaşması’yla
Osmanlı’dan aldıkları Podolya’yı geri vermeyi taahhüt ettiler. Osmanlı Devleti ise zaten böyle bir oldubittiye karşı çıkmaktaydı.
Çünkü Lehistan Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir tampon bölge durumundaydı. Lehistan’ın bağımsızlığını kaybetmesi Rus
yayılması ve Rus kuşatmasına karşı Osmanlı Devleti’ni çaresiz bırakırdı.
Lehler, ülkelerinin geleceğini Rus tehlikesinden korumak amacıyla çalışmalar yaptıkları sırada Rus baskınına uğradılar. Dağılan
Lehlerden bir kısmı Osmanlı’ya sığınmak amacıyla Osmanlı topraklarına girdi. Bunları takip eden Rus kuvvetleri de Osmanlı
topraklarına girdi ve bu sırada hem Lehleri hem de bölgede yaşayan Türk halkını katletti. Böyle bir durum uluslararası ilişkilerde
doğrudan savaş nedenidir. Nitekim bu olay Osmanlı-Rus savaşının başlamasına neden oldu. (1768)
SAVAŞIN GELİŞMELERİ:
* Ruslar 5 koldan saldırıya geçtiler. Osmanlı ordusu her cephede yenildi. Ukrayna’dan Tuna’ya ilerleyen Rus ordusu Eflak,
Boğdan ve Yaş’ı ele geçirdi. Ayrıca Kırım’ı işgal etti.
*Baltık Denizinden hareket eden bir Rus donanması Atlas Okyanusu’ndan Akdeniz’e girmiş ve Mora halkını ayaklandırmak
istemiştir. Bunu başaramayınca İzmir Çeşme Limanında demirli bulunan Osmanlı donanmasını yakmıştır. ( 1770 ÇEŞME BASKINI)
*Osmanlı Devleti Rusya’ya karşı yaptığı her hamlenin başarısız olması ve Rus işgalinin artarak devam etmesi üzerine barış istedi.
Prusya’nın arabuluculuğu ile 1774 yılında KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI imzalandı.
ANTLAŞMANIN MADDELERİ:
 *Kırım bağımsız olacak ancak halkı dinî yönden Osmanlı halifesine bağlı kalacak.
ÖNEMİ: İlk defa halkı tamamen Türk ve Müslüman bir bölge kaybedilmiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti ilk kez
uluslararası ilişkilerde halifeliğin gücünden yararlanmaya çalışmıştır. Dokuz yıl sonra Kırım’ın Ruslar tarafından
işgali ise tam bir hayal kırıklığına sebep olmuştur.
YORUM1: Osmanlı Devleti halifeliğin gücünden yararlanarak Kırım halkıyla dini ve kültürel bağların
korunmasını ve devam ettirilmesini amaçlamıştır.
YORUM2:Rusya’nın amacı Kırım’ı ele geçirmek ve böylece Akdeniz’e inme politikasını gerçekleştirmektir.
Bunun için de Kırım’a bağımsızlık vererek bölgenin işgalini kolaylaştırmıştır. Bu madde açıktan Kırım’ın Rus
işgali tehdidine girdiğini gösterir.
RUS ENTRİKASI: Ruslar Kırım’ı “Siz Cengiz Han neslindensiniz. Osmanlılar sizi bir vali gibi idare ediyor, bize yardım ederseniz
sizin bağımsız bir devlet olmanızı sağlarız.” diyerek kandırmışlardır. Buna kanan Kırım idarecileri Osmanlı Devletine ihanet ederek
savaş sırasında Rusların işini kolaylaştıran ve yolunu açan bir tutum içinde olmuşlardır. Kırım Hanı Şahin Giray bu acı ihanetin
öncülüğünü yapmıştır. 1783 yılında da adeta Kırım’ı Rus işgali için hediye etmiştir.
 *Kırım bölgesinin kuzeyindeki kaleler ve AZAK Kalesi Ruslara verilecek.
SONUÇ: Azak Kalesi bir daha geri alınamamıştır. Kırım ve Azak Kalesinin kaybedilmesiyle Karadeniz’deki Türk üstünlüğü
( Karadeniz'in Türk Gölü olması özelliği) sona ermiştir.
 *Rusya savaşta Osmanlı’dan aldığı yerleri( Eflak Boğdan Besarabya ve Akdeniz’deki
bazı adaları) Osmanlı’ya geri verecek, buna karşılık bu bölgelerde Ruslarla birlikte
hareket edenlere Osmanlı Devleti genel af getirecek, bu bölgelerden bir süreliğine vergi
almayacak ve bölge halkına din ve mezhep özgürlüğü tanıyacak.
YORUM: Rusya bu bölgelerden çekilmekle beraber bu bölgeleri kollayarak ileride yapacağı yayılma
hareketlerinin alt yapısını kurmuştur.
 *Rusya Osmanlı ülkesinde yaşayan Ortodoks halkın haklarını koruyabilecek ( himaye
edebilecek)
RORUM1: Antlaşmanın en tehlikeli maddesidir. BU maddeyle Rusya Osmanlı Devletinin iç işlerine karışma
hakkını elde etmiştir. Bu durum Osmanlı’nın bağımsızlığına gölge düşürmüş ve egemenlik haklarının
zedelenmesine yol açmıştır.
YORUM2: Bu madde ile Osmanlı Devleti Rusya karşısında zayıf düşmüş ve Rusya’nın etkisine açık hale
gelmiştir.
YORUM3: Bu madde ile Osmanlı Devletinde yaşayan Ortodokslar istek ve şikayetlerini Rusya’ya iletme imkanı
bulmuşlardır.
 *Rusya İstanbul’da sürekli elçi bulundurabilecek( bu elçi diğer devletlerin elçilerine tanınan
ayrıcalıklardan yararlanabilecek) ayrıca Rusya gerekli gördüğü yerlerde konsolosluklar
açabilecek.
YORUM: Bu madde ile Rusya’nın Osmanlı içişlerine karışması kolaylaşmıştır. Osmanlı Devleti üzerinde
yaptırım gücü kullanma işi bu elçi ve konsolosluklarla olacaktır.
 *Rus ticaret gemileri Karadeniz, Akdeniz ve diğer Türk sularında ve limanlarında serbestçe
ticaret yapabilecek ayrıca diğer devletlere verilen KAPİTÜLASYONLARDAN Ruslar da
yararlanabilecek.
YORUM1: Rusya ilk kez kapitülasyon hakkı elde etmiştir. Bu sayede de ilk kez Akdeniz’e (ticaret yoluyla da
olsa ) inme fırsatı bulmuştur.
YORUN2: Kapitülasyonların Osmanlının ekonomik çöküşündeki etkisi büyüktür. Kapitülasyon hakkı elde
ederek Osmanlı’nın ekonomik çöküş sürecine Rusya da etki etmiştir.
 *Rusya Kara denizde donanma bulundurabilecek.
YORUM: Osmanlı’nın güvenliği tehlikeye girmiş ve olası bir Rus saldırısına açık hale gelmiştir. Yine bu madde
Kara Deniz’de Türk üstünlüğünün sona erdiğini gösterir. Ayrıca bu madde Rusya’nın Akdeniz’e inme
politikasının bir parçasıdır.
 *Rusya Hristiyanları ve rahipleri kutsal yerleri serbestçe ziyaret edebilecek.
 *Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecek.
ÖNEMLİ: Osmanlı Devleti ilk kez savaş tazminatı ödemiştir. (15000 kese Osmanlı akçası) Bu savaş tazminatı
Osmanlı maliyesine çok büyük zarar vermiştir .Bozulan maliyeyi düzeltmek için ilk kez bu dönemde iç
borçlanmaya gidilmiştir.
DEĞERLENDİRME:
 Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin 18.yy.da imzaladığı en ağır antlaşmadır.
 Rusya bu antlaşma ile Avrupa’nın en güçlü devletleri arasına girerken Osmanlı Devleti ise bu konum ve özeliğini
kaybetmiştir.
 Karlofça Antlaşması’ndan sonraki 200 yıl ( 1700-1900) genel değerlendirmeye tabi tutulursa Osmanlı’nın çöküşünü ve
dağılışını başlatıp hızlandıran üç antlaşma göze çarpar. Bunlardan BİRİNCİSİ
 KÜÇÜK KAYNARCA, İKİNCİSİ
 DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI
 AVRUPA’NIN DÜŞÜNCE YAPISINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER
 ORTA ÇAĞ AVRUPASI
 Orta Çağ’da Avrupa’da siyasi yapı, gücünü Kilise’nin desteğinden alan FEODALİTE denilen düzene
dayanmaktaydı. Derebeylik olarak da bilinen feodalitede krallar ülkenin mutlak hakimi değildi. Derebeyi adı
verilen soylu kişiler, kendilerine ait ve geniş toprakları bünyesinde toplayan MALİKANE adı verilen surlarla
çevrili şatolarda yaşarlardı. Derebeyleri toprak üzerinde yaşayan ve toprağı işleyen köylülerin sahibi olarak
görülürdü. Bu köylülerin bir kısmı derebeylerinin topraklarını kiracı olarak işletir ve kira bedeli olarak vergi
öderdi. Bir kısmı ise derebeyinin malı olarak kabul edilir, alınıp satılabilirdi. Her derebeyinin kendine ait ordusu
yönetim tarzı, hukuku vardı. Kral bunlara müdahale edemezdi. İç işlerinde serbest yaşayan ülkeye bir düşman
saldırdığında kralın etrafında birleşirlerdi. Siyasal birliğin olmadığı bu düzen, Katolik Kilisesinin de desteğiyle
yüzyıllarca devam etmiştir.
 Orta Çağ’da Katolik Kilisesi, dini hakların yanı sıra dünyevi haklara da sahipti. Düşünce hayatı da dahil olmak
üzere insanlar kilisenin koyduğu normlara (kurallara) göre hareket etmek zorundaydı. Bu normların dışına
çıkanlar kilise tarafından ENGİZİSYON Mahkemelerinde yargılanır ve ağır cezalara çarptırılırdı. Kilise ayrıca
AFOROZ, ENTERDİ ve ENDÜLÜJANS gb. yetkilerle krallar ve halk üzerinde baskı kurmuştur.
 AFOROZ: Bir kişiyi dinden çıkarmaktır.
 ENTERDİ: Bir bölgedeki dini ayinleri yasaklamak veya o bölge halkını tamamen dinden çıkarmak.
 ENDÜLJANS: Cennetten yer satmak.
 Feodalitenin ortaya çıkardığı siyasi parçalanmışlık Kilise’nin Kilisenin her geçen gün daha da güçlenmesine
ortam hazırlamıştır. Derebeyleri güçlerini koruyabilmek, Krallar da derebeyleri ve halk üzerinde otorite kurmak
amacıyla Kilisede düzenlenen törenle taç giyiyorlardı. Okuma yazma bilmeyen ve İncil’i yalnızca din
adamlarının aktardığı kadarıyla öğrenen halk, Kilisenin her söylediğini sorgusuz sualsiz doğru olarak kabul
ediyordu. İşte bu Kilise öğretilerine SKOLASTİK düşünce denilmektedir. Skolastik düşüncede akıl ve bilim
kullanılmaz. Bu düşünce tarzı Avrupa’nın yüzyıllarca karanlık içinde kalmasına neden olmuştur.
 Avrupa’nın bu durumu İslam Dünyası ile yaşadığı etkileşim sonucu değişmeye başlayacaktır.
İspanya’nın Müslümanlarca fethedilmesinden bir süre sonra burada kurulan Endülüs Emevi Devleti ve Beni
Ahmer Devleti dönemlerinde Avrupa’dan çok sayıda öğrenci bu devletlerin bünyesinde faaliyet gösteren
medreselerde eğitim almışlardır. Öğrendiklerini Avrupa’da yayarak Skolastik düşünceye karşı bir tepkisel
oluşumu başlatmışlardır. Bunun yan sıra HAÇLI SEFERLERİ Hristiyanların Müslümanları yakından
tanımasına ve İslam Dünyasındaki KAĞIT, MATBAA, PUSULA ve BARUT başta olmak üzere pek çok buluşun
Avrupa’ya götürülmesine ortam hazırlamıştır.
 COĞRAFİ KEŞİFLERİN AVRUPA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
 Pusulanın Avrupalılarca geliştirilmesi ve okyanuslara dayanıklı, rüzgar gücüyle hareket eden büyük yelkenli
gemilerin icadı Coğrafi Keşiflerin başlamasının en önemli nedenleri arasındadır. 15. yy.da Müslümanlardan
öğrendikleri harita bilgisi ve pusula sayesinde korkusuzca açık denizlere çıkmayı başaran İspanyol ve
Portekizli denizciler, yeni kıtalar keşfettiler. Bu kıtaların altın ve gümüş gb. Avrupa’da neredeyse hiç
bulunmayan değerli madenlere sahip olması İngiltere, Hollanda Fransa başta olmak üzeree pek çok Avrupa
ülkesini harekete geçirdi. Yeni keşfedilen topraklar birer sömürge haline getirildi.
 Keşiflerle büyük maden zenginliğine kavuşan Avrupa’da artık Kilisenin en büyük destekçisi olan geniş toprak
sahibi soylular önemini kaybetti. Ticaretle uğraşan BURJUVALAR ön plana çıktı. AVRUPADA TOPRAK
ZENGİNLİĞİ YERİNİ MADEN ZENGİNLİĞİNE BIRAKTI. Bu durum Avrupa Devletlerinin ekonomik politikalarını
da etkiledi. Krallar altın ve gümüşün ülke dışına çıkışını engellemek için MERKANTİLİZM adı verilen politikayı
benimsedi.
 Bu politika doğrultusunda;
 *Ham maddeyi ucuza ülke dışından aldılar
 *Mamul malları ülke dışına pahalıya sattılar.
 *İthalatı mümkün olduğu kadar kısıtladılar. (Paranın dışarıya çıkışını engellemek için)
 * İhracatın artması için tedbirler aldılar.
 Merkantilist politika izlenmesi Avrupa devletleri arasındaki ilişkileri de değiştirmiştir. Devletlerin din birliğine
dayalı ittifakları yerini siyasi ekonomik çıkar ittifaklarına bırakmıştır.
 Coğrafi Keşiflerle başlayan ekonomik zenginlik Kilisenin baskısını reddeden insanların bilime ve araştırmaya
yönelmesini sağlamıştır. Bu durum Orta Çağ insanından daha farklı dünya görüşüne sahip Avrupalı insanı
ortaya çıkarmıştır. Bu değişim kısa süre sonra Rönesans, Reform gibi Avrupa’yı kökten değiştirecek
gelişmeleri beraberinde getirmiştir.
 RÖNESANS HAREKETLERİ
 RÖNESANS: 15. ve 16. Yüzyıllarda önce İtalya’da başlayan sonra Fransa, Almanya ve İngiltere gibi diğer
Avrupa ülkelerine yayılan; bilim, edebiyat ve güzel sanatlar alanındaki gelişmelere, yeniliklere ve anlayışlara
“RÖNESANS ( Yeniden Doğuş )denir.
 HÜMANİZM Akımı: Hümanizm insan ve tabiat gerçeğinden yola çıkar. Hümanizm Akımı, Eskiçağ (Antikite)
Roma ve Yunan uygarlıklarının, onların eserlerinin incelenmesi ve “ ÖZGÜR İNSAN” tipinin ortaya konulması
hareketidir. İlk inceleme de edebiyat alanında olmuştur. Bu dönemde İtalya’da bu işlerle uğraşan kimselere
“parlak ve zarif” anlamına gelen bir deyimle “Hümanist” denilmiştir. İlk hümanistler DANTE, PETRARK VE
BOKAÇİUS’ tur.
 RÖNESANS HAREKETLERİNİN NEDENLERİ:
 *Hümanizm hareketlerinin başlaması
 *Eski Roma Yunan ve Hellen dönemi eserlerinin incelenmesi, tercüme edilmesi ve öğrenilmesi.
 *Kağıt ve matbaanın yaygın olarak kullanılmaya başlanılması.
 *Coğrafi Keşifler ve dünyanın tanınması.
 * İstanbul’un fethinden sonra İtalya’ya giden Bizanslı okumuşların Latinceyi Avrupalılara öğretmeleri.
 * Avrupa’da MESEN sınıfı denilen sanatsever zümrenin bir zümrenin sanata ve sanatçıya değer vermesi
 * İslam Etkileşimi ( Haçlı Seferleri, ticaret, Abbasiler, Endülüs Emevileri Kurtuba Medresesi İbn-i Sina Farabi,
İbn-i Rüşt vs.)
 RÖNESANS’IN İTALYADA BAŞLAMASININ NEDENLERİ
 *İtalya’nın coğrafi konum itibariyle Akdeniz’de etkin bir ticaret merkezi özelliğine sahip olması ve ticaret
sayesinde Akdeniz’in her bir bölgesindeki kültür ve uygarlık mirası birikimlerini kendi ülkelerine taşımaları.
 *İtalya’nın siyasi yapılanmasında Venedik, Ceneviz, Napoli, Floransa Milano gibi şehir devletlerinin olması, bu
nedeenle baskıcı bir merkezi yönetimin görülmemesi, bunun da özgür düşünceyi doğurması.
 *Eski Roma ve Hellen kültürlerinin etkisinin burada hala sürüyor olması
 *Hristiyan aleminin dini merkezi olan İtalya’ya her yıl on binlerce insanın gelmesi ve yapılan bağışlarla
zenginleşen Kilise ve Papalığın bu zenginliği sanat alanında da kullanmaları ve birçok sanatçıyı yetiştirmeleri.
 İTALYA’DA RÖNESANS
 İtalya’da Rönesans edebiyat alanında başladı. Eski Yunan ve Roma’ya ait eserler ortaya çıkarıldı. 15. yy.’ın
sonu ile 16.yy.’ın başında Makyavel Gişarden ve Tasso gibi hümanistler yetişti. Mimari resim ve heykelcilik
alanlarında dahi sanatçılar yetişti (Bramante, Leonardo Da Vinci Rafael Micelaancelo Donatello)
 ALMANYA’DA RÖNESANS
 Almanya’da Rönesans Hümanizm ile başladı ve daha çok dini alanda kendini gösterdi. Martin Luther Erasmus
Röklen dinsel konuları incelediler Albert Dürer dini tablolar yaptı.
 FRANSA’DA RÖNESANS
 Fransa’da Rönesans kralların desteği ile gelişti Özellikle I. Fransuva bu hareketin öncüsü oldu. Rable Ronsar
ve Montaigne öne çıkan sanatçılar. Ünlü mimar Piyer Leskö Louer Sarayını yapmıştır.
 İngiltere’de Şekspir Hollanda’da Rembrand Polonyada Kopernik İspanya’da Servantes ünlü isimlerdir.
 RÖNESANSIN HAREKETLERİNİN SONUÇLARI
 *İnsanların bilim, edebiyat ve sanata bakış açıları değişti. Yeni bir görüş ve düşünüş meydana geldi.
 *Özgür ve pozitif düşünce doğdu.
 *Skolastik düşünce yıkıldı. Kişisel yaratıcılığın önündeki en büyük engel ortadan kalktı.
 *Akılcılık, bilimsellik deney ve gözlem önem kazandı. Teknik gelişmeler hızlandı.
 * Katolik Kilisesine bağlılık azaldı. Dinin toplum üzerindeki etkisi değişti.
 *Reform Hareketlerinin başlamasına neden oldu.
 * Rönesans Hareketlerinden sonra bilim, sanat ve uygarlık gelişmelerinde liderlik ve üstünlük İslam aleminden
Avrupa’ya geçti.




You might also like