Professional Documents
Culture Documents
Karin Wallis:
Romanın kadın kahramanı.
Mattew Vallis:
Karin in erkek kardeşi.
Henrv Wallis :
Karin in büyükbabası.
David:
Karin’in eski sevgilisi.
Geogte Wallis :
Karin'ın babası.
Sopnia Wallis :
Karin’in annesi.
Stellios ;
Xante’in kuzeni.
Atnena ;
Xante'ın eski nişanlısı.
Despina Rossi ;
Xante'ın annesi.
BÜYÜLÜ GÜL
BİRİNCİ BÖLÜM
5
CAROL MARINELLI
rını süslerler. Annesi ile babası birkaç yıl önce öldü. Erkek kardeşi
biraz hovarda ve hoş bir genç kız olan kardeşi, yatılı okula gidiyor."
"Ya Karin, onun hakkında ne biliyorsun?"
"Basın ona, 'Buz Kraliçesi' adını taktı. Ama bunun, sadece yap-
tığı kayak seyahatleriyle ilgili olduğunu söyleyenler de var. Bir
İsviçre gezisinden daha yeni döndü. "Ama..." Albert patronuna
nasihat verir durumda kalmaktan hoşnutsuz olduğunu belli ederce-
sine öksürdü. Bu, patron ve çalışanının düzenli olarak yaptıkları bir
danstı. "Ama açıkçası efendim, onunla boşa zaman harcarsınız.
Kimse Karin Wallis'e yaklaşamaz." Onlara doğru ilerleyen başka
bir çifti gören Albert, konuşmayı sonlandırdı. "Hemen dönerim,
efendim."
Xante başını sallayarak resepsiyona gitti ve oyunculardan biri
geldiği anda kendisini haberdar etmelerini istedi.
Muhteşem yakışıklılığı ve inanılmaz servetiyle Xante'nin kadın-
ları kendine çekmek konunda hiç sıkıntısı yoktu. Bir Yunan adasın-
da, dul annesiyle birlikte büyümüştü. Çocukluğu, zengin turistlerin
gittiği restoranların çöp kovalarım karıştırıp, yiyecek aramakla geç-
mişti. Babasının ölümü onu mahvetmişti. Fakat o lanetli gün, dokuz
yaşındaki Xante'yi dehşete düşüren bir şey daha olmuştu.
Annesi evde bir mucize olması için dua ederken, Xante, amcala-
rı ve kuzenleriyle birlikte sahilde bekliyordu. Sonra tekne, o kor-
kunç yüküyle birlikte geri dönmüştü.
Babasıyla balığa çıkmış olan bir amcası, Xante'ye acı haberi ve-
rip metin olmasını söylemişti. Bu arada rahip de eve, annesine git-
mişti. Xante eve nasıl gittiğini hiç hatırlamıyordu. Tek anımsadığı,
eve girdiğinde annesini baştan aşağı karalara bürünmüş halde gör-
düğüydü. Henüz yirmili yaşlarında olan kadıncağız, o gün
Xante'nin gözünde onlarca yaş ihtiyarlamıştı. Rengi sanki uçup
gitmiş, bütün canlılığı yok olmuştu. O lanetli gün, Xante sadece
babasını değil, annesinin kahkahalarını da kaybetmişti. Nasıl isterdi
yeniden gülmesini, yeniden renkli elbiseler giyip, makyaj yapmasını,
ya ada o güzel saçlarını kara bir örtüyle gizlemek yerine, omuz-
larına dökmesini... Fakat o güzel günler, tıpkı babası gibi yitip git-
7
CAROL MARINELLI
9
CAROL MARINELLI
10
BÜYÜLÜ GÜL
İKİNCİ BÖLÜM
12
BUYULU GUL
14
BUYÜLU GUL
15
CAROLMARINELL1
17
CAROL MARINELLI
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
dan iki yıl önce meydana gelen bir tekne kazası, George ve
Sophia'm ölümüyle sonlanınca, tüm bunlar unutulmuştu. Tek oğul-
ları Matthew, olaydan çok etkilenmiş görünüyordu. Basın onun
yanlış yollara düşmesini görmezden geldi. Ve görünüşe göre, Karin
dünyayı dolaşarak, kışları İsviçre'ye kayağa, yazları ise güney Fran-
sa sahillerine giderek, acısının üstesinden gelmeye çalışıyordu. En
genç Wallis, Emily ise yatılı okulda eğitimine devam ediyordu.
Wallis ailesinin zevk ve eğlence düşkünü, uçarı davranışların-
dan, bir keresinde Xante de nasibini almıştı. Wallislerin kaza yapıp,
içinde öldükleri tekne, onun şirketlerinden birine aitti. Bu bilgiye
ulaşması, beş dakikadan kısa sürmüştü. Kazanın ölümle sonuçlan-
masıyla birlikte, sigorta müfettişleri teknenin mekanik güvenliğini
sorgulamışlardı. Avukatları önce olayı araştıran görevlinin raporuna
ulaşmış ve sonra birkaç başka çarpıcı gerçeği ortaya çıkarmışlardı.
Müfettişler, bu kazada teknenin sahibi olan şirketin hiçbir ihmalinin
olmadığını, ancak bu kazada ölen iki kişinin kan testlerinde, uyuştu-
rucu ve alkol seviyesinin tehlikeli sınırlarda olduğunu rapor etmiş-
lerdi.
Xante her zamanki gibi satır aralarını okuyunca, Karin'ın bu-
günkü korkunç davranışının mantığını anladı. Doyasıya yiyip, do-
muzlar gibi büyükbabalarının yalağından beslenmişler, her şeyi silip
süpürmüşlerdi ve Karin hâlâ açgözlülükle daha fazlasını istiyordu.
Xante sinirlenmişti. Kızgın bir şekilde onun süitinin kapışma
vurdu. Bu geceyi biran öce bitirmek ve Karin'inden kurtulmak isti-
yordu.
Sonra onu gördü ve mantığını yine kaybetti.
İnce, uzun bedenini kırmızı kadife bir elbise örtüyordu. Çıplak
kollan ve kaymak gibi teni, Xante'ye sarılan diğer kadınların solar-
yum yanığı tenlerinden bin kat daha güzel görünüyordu. İki pırlanta
yaka düğmesi dışında mücevher takmamıştı, zaten ihtiyacı da yoktu.
Sapsarı uzun saçları şık ve zarif bir şekilde tepesinde topuz yapıl-
mıştı. O anda Xante'nin içinden o güzel saçları çözmek ve omuzla-
rına döküldüğünü görmek geçti.
19
CAROL MARINELLÎ
21
CAROL MARINELLI
Xante itiraz etmemek için kendini zor tuttu. Kendi babası çalı-
şırken ölmüştü, o ayıktı ve şirketi onu kötü donanımlı bir tekneyle
gönderdiği için ölmüştü. Karin'in ailesinin ahlakdışı ölümleriyle
asla bir benzerliği yoktu. Tüm bunları söylemek yerine, kibarca
başını salladı.
"Peki ya, annen?" diye sordu Karin.
"Annemi şu ana mutlu eden bir tek şey var. Yaklaşık şu boyut-
larda..." Ellerini otuz santim kadar açıp, kahkaha attı. Öyle içtendi
ki, Karin de kendini nedenini anlamaksızın gülerken buldu. "Çok
gürültülü ve kokan bir şey... Gelecek hafta bir vaftiz töreni için eve
gidiyorum. Kuzenim Stellios'un, ki aynı zamanda en yakın dostum-
dur, bir bebeği oldu."
"Kokulu ve gürültülü bir şey..." diye tekrarladı Karin.
Xante başıyla onayladı. "Tüm hafta sonu, iş, spor ya da saçma
şeylerle uğraşacağıma, güzel bir Yunan kızla evlenip, çocuk yap-
mam konusunda başımın etini yiyecekler."
"Kardeşlerin var mı?"
"Tek çocuğum." Xante gözlerini yuvarladı.
"Oh, aman tanrım!" Karin gülümsedi, artık gerçekten hoş vakit
geçirdiğini düşünüyordu. Xante Rossi yanında oturmuş, ona özel
hayatından bahsediyordu. Ciddi şekilde yakışıklı olmasının yanı sıra
inşam kendine çeken hoş bir mizah duygusu vardı. "Öyleyse gele-
cek hafta için iyi şanslar."
Xante'nin dilinin ucunda bir^ey vardı; onunla birlikte gelmesi
gibi saçma bir teklif... Fakat neyse ki, tam o sırada tören formalite-
leri başladı, teşrifatçı ayağa kalktı, ışıklar söndü ve Xante büyük bir
rahatlamayla derin bir nefes aldı.
Evinden ayrıldığından beri, oraya kimseyi götürmemişti. Eğer
şimdi götürecek olursa, aile içinde büyük yankı uyandırırdı. O bun-
ları düşünürken, Karin sahnede yapılan konuşmalar hakkında bir
şey söylemek üzere ona doğru eğildi ve Xantö'nin burnuna, onun
parfümünün kokusu geldi, sonra saçları hafifçe yanağına dokundu.
Biranda kendini öylesine kaybetti ki, Karin'dan söylediği şeyi tek-
rarlamasını istedi.
22
BUYULU GUL
Pırı! pırıl bir gönde, uzaklardan duyulan bir gök gürültüsü gibi, bu
adamın tehlikeli bir yanı vardı. Seksi dudaktan nadiren oynasa da,
hiçbir ağız bu kadar çekici olamazdı. Kusursuz görünen takım elbisesi
içindeki bedeni yoğun bir enerji ve gerginlik içinde kıpır kıpırdı. Ve
gözleri Karin’inkiler ile buluştuğunda, her ne kadar konuşurken son
derece kibarsa da, gözleri seksten, günahtan, ahlaksız şeylerden ve özel
yerlerden söz ediyordu. Ve şayet şuan Xante ile birlikteyse, bu
gerçekse, o zaman gazeteler muhakkak bu gece ona eşlik etmesini
yanlış yorumlayacaklar, dolayısıyla onu yanlış tanıtacaklardı. Çünkü
Xante ile birlikte olmak, onun yanında olmak demek, göz göze
oturmaktan daha fazla anlam ifade edecekti.
Kaygılı ve sıkıntılı halinden, söyledikleri yanlış anlaşılacak diye
tedirginlik duyarak, Xante ile dans pistine doğru ilerledi.
Xante ise kollarındaki bu gergin, sert ve soğuk görünüşlü kadının
halinden çok memnundu, çünkü bugünlerde kadınlar hep çok hevesli
ve Xante'nin istediklerim vermeye hep çok hazırdı.
Ama bu kadın öyle değildi.
Dans pistinin loş ışıklan artında, ince, narin belini gevşek bir
şekilde tutuyordu. Acelesi yoktu. O ne yaptığını biliyordu.
Karin ise bilmiyordu.
Adamın gözlerinden, açık bir arzu duyduğu belliydi. Bu Karin'i
sinirlendirmişti. Oh, evet Xante çok kibar bir beyefendi gibi dav-
ranmıştı ve hâlâ öyle davranıyordu. Dans ediş şeklinde cüretkâr bir
tutum yoktu.
"Birazdan sona erer," dedi Xante kibarca, kadının başının üs-
tünden.
"İyi," dedi Karin, göğsüne başını yaklaştırarak. Fakat o anda hiç de
mantıklı olmayacak bir hayal kınklığı duygusu yaşadığını hissetti.
Xante'nin onu istemesini istemiyordu ve fakat istiyordu da.
Beline dolanan elleri sıcaktı, parfümünün kokusunu şimdi daha iyi
alabiliyordu ve o anda Karin bir dilekte bulundu. Bu gecenin gerçek
olmasını, Xante’nin dikkatini çeken kadının Ve ilişki yaşadığı kadının
kendisi olmasını diledi. Basının neler yazdığım biliyordu, insanlar onun
soğuk olduğunu düşünüyordu. Oysa bu soğuk görü-
24
BÜYÜLÜ GÜL
nüşün altında sevilmek, kucaklanmak için can atan bir ruh vardı. Ne
yazık ki, şuana dek bu gerçekleşmemişti Ama bu adamın kollarında
tüm bunları unutabilmişti. Kendini .güneşin kıyısında dans ediyor
gibi hissediyordu. Tek bir yanlış hareketle, ufacık bir tökezlemeyle
hemen düşecek ve hoş bir şeylerin içinde eriyecek gibiydi sanki.
Xante onu hemen hemen avucuna aldığını düşünmeye başladı.
Vücudunun sıcaklığını ellerinde hissedebiliyor, kadının gözle-
rindeki çıplak şehvet duygusunu görebiliyor, heyecanlandığım ve
içinin kıpırdadığını sezebiliyordu. Fakat kısa süre sonra hepsi
kayboldu. Müzik biterken, Karin araya yeniden mesafe koydu.
Işıklar yandı, insanlar öpüşüp birbirleriyle vedalaştı, büyülü gece
sona eriyordu. Xante için ise mücadele yeni başlıyordu. Evet, bu bir
mücadele olabilir, diye düşündü hevesle Xante. Biraz zaman
alabilecek bir mücadele. Ama şimdiye kadar hiç kaybetmemişti.
"Sana bir araba çağırayım." Karin'ın gözlerini kırpıştırdığını
gördü, yanında lobiye doğru hızla ilerlerken kadının tetikte olduğu-
nu biliyordu.
"Xante." Kaptan onlara yaklaştı. "Karin... Bak, ben bugün olan-
lar için gerçekten özür dilerim."
"Lütfen, üzülme." Karin her zamanki gibi nazik bir şekilde gü-
lümsedi. "İngiliz rugby takımı buradayken, mücevherle birlikte
yangın çıkışından fırlayıp gidersem, yakalanmayı da göze almam
gerekir."
"Canım acıtmadım, değil mi?"
"Kesinlikle hayır."
"Pekâlâ, ikinizi gelecek Cumartesi günkü maça davet etmek
istiyorum. "
"Aslında..." Karin'in, farkında olmadan yine yüzü pembeleşti.
İngiliz kaptan onu zor durumda bırakmıştı. "Çok isterdim,-. Çok
isterdik, ama ben zaten Cumartesi günü orada hazır bulunacağım.
Maç öncesi efsane oyuncuların şerefine bir davet veriliyor. Orada
bir konuşma yapmam istendi."
25
CAROL MARINELLI
26
BUYULUGUL
27
CAROL MARINELLI
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
bir öfke ve babası için bir anlık bir koruma duygusu hissetmişti. Ve
tabii babasının öğrenebileceğine dair içinde feci bir korku...
Sonra onu görmüştü. Saygın, itibarlı babası, karısını izlerken,
başka bir kadının göğüslerini okşuyordu. O an adeta dünya Karin'ın
başına yıkıldı, ailesinin ahlaksızlığının geldiği son nokta buydu.
"Hey, ne oldu?" Aktörün alçak sesi hâlâ kulaklarındaydı, başını
adamın göğsüne yasladığında, nasıl ağladığını hâlâ hatırlıyordu.
"Yok, bir şey..." '
"Hayır, var." Çığlık atmak istemişti o an, annesini saçlarından
tutup havuzdan çıkarmak geçmişti içinden. Fakat bunları yapmak
yerine, adamın onu oradan uzaklaştırıp, yukarı çıkarmasına izin
vermişti ve ancak ondan sonra hiç de kendinde olmadığını anlaya-
bilmişti. Bacakları tutmuyor, başı dönüyordu. Fakat adamın onun bu
haline aldırdığı yok gibiydi.
Karin, daha sonra olanları düşünmeye cesaret edemiyordu. Her
zammı yaptığı gibi işin olumlu yanına bakmak için elinden geleni
yaptı. O dehşet anlarından geri kalan bir avuntu varsa, o da bir kez
olsun kendini savunabilmiş olmasıydı. Dokuz yaşındaki kardeşin-
den, sekiz yaş büyüktü ve onu korumak için her şeyi yapardı. Anne-
sinden, Emily'i özel bir yatılı okula vermesini istemişti. Bu, elbette
kesin bir çözüm değildi. Emily, sık sık eve küçük arkadaşlarını ge-
tirmek istiyordu ve Karin daima bir çözüm yolu buluyordu. Wallis
ailesinden gelen bir tatil daveti, her küçük kızın istediği bir şeydi.
Böylece Paskalya'yı Roma'da, ya da yaz tatillerini Fransa kumsalla-
rında veya Noel'i İsviçre'de geçiliyorlardı.
Bir Wallis için yaşam eğlencelerden, partilerden ibaretti.
Basın bu konuya dikkat çekmekte gecikmedi. Bir dağın tepesin-
den aşağı kayarken resmini yayınlayarak, Karin'in sadece buzlu
dağlarda canlandığını yazdı.
Gerçekten de öyleydi, Londra'dan ve ailesinin yarattığı yıkım-
dan uzakta, yanında Emily ile birlikte soğuk beyaz dağlarda kısa bir
süre için de olsa gerçeklerden uzaklaşabiliyor, unutabiliyordu.
Bu bir kaçıştı. Tehlikeli bir kaçış, ama hiç değilse bu şekilde
dağlara sığındığında olanları unutabiliyordu.
31
CAROL MARINELLI
33
CAROLMAR1NELLI
'Teşekkür ederim."
Karin hemen elini çekip, dimdik karşıya baktı. Xante bir şey
söylememek için kendini zor tuttu ki, o esnada başka bir rugby ef-
sanesi mikrofonu eline aldı.
"Miss Wallis," diye seslendi resmi bir görevli tüm konuşmalar
sona erdikten sonra. "Artık geçit törenine başlayabiliriz,"
Geçit töreni mi? Xante kaşlarım çattı. Fakat Karin ayağa kalkın-
ca o da kalktı ve salondan çıkıp, hep birlikte tribünlerin altındaki
koridorlardan geçtiler. Xante çok şaşkındı, ama belli etmemeye
çalışıyordu. Yaşlı olanlar ve artık hayatta olmayanların aileleri ön-
de, diğerleri arkada herkes sıraya dizilmişti.
Tünel soğuk ve rüzgârlıydı. Londra'da yağmur halen sürüyordu
ve Karin'in stada çıkmak için sırasını beklediği tüneli® içinde rüz-
gâr onlara doğru esiyordu. O anda Xante'ye, Karin son derece yal-
nız göründü.
"Mr. Rossi sizinle birlikte yürüyecek mi?" diye sordu görevli.
"Hayır, ben yalnız olacağım," dedi Karin.
Her bir İngiliz efsanesinin adı anons edildikçe, tek tek dışarı çı-
kıyorlardı. Xante, o anda, bugünün Karin için ne kadar önemli ol-
duğunu anlayamadığı ve onu otel lobisinde beklettiği için büyük
pişmanlık yaşadı. Hatta neredeyse onu gülsüz gönderecekti.
"Bugünün bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum."
"Önemli olmasa, seni arar mıydım?"
Gözlerinin dolduğunu gören Xante, işi kişiselleştirmemeye gay-
ret etti, zaten sıra ilerledikçe kadının kendini güçlükle tutabildiği
belli oluyordu. "Her şey iyi gidecek."
Karin'in kafası çok karıştı. Niçin birdenbire iyi davranmaya
başlamıştı bu adam? Kendisi de ona insaflı davranmıyordu, ama
bunun bir sebebi vardı. Ancak böyle davranarak ayakta kalabiliyor-
du. Onu arayıp kendini küçük düşürdüğünde neler hissettiğinden
haberi var mıydı? Telefonda hıçkırıklara boğulmasını dinlerken,
daha önce kimsenin yanında ağlamamış olduğunu biliyor muydu?
Xante söz konusu olunca, Karin'in dürtü kontrolü ancak iki yaşın-
daki bir çocuğunki kadardı. Çok üşüyordu. Dışarı çıkınca olacaklar-
35
CAROL MARINELLI
dan rahatstaüık duyuyordu. Çıkacak şamata ve alkışlardan korkuyor,
bütün o kalabalığın ailesi hakkındaki gerçekleri bilmesi durumunda
neler hissedeceğini düşünmek bile istemiyordu»
Büyükbabasının ismi anons edildiğinde kalabalık adeta çıldırdı,
müthiş bir alkış tufanı koptu. Xante o anda onun yüzüne baktı.
Bıraksalar oradan kaçıp, gidiverecek gibiydi,
"Her şey iyi olacak," Kadını kendine doğru çekip, kısa bir süre
kollarlında sıktıktan sonra, alnına bir "öpücük kondurdu. Okulun ilk
gününde çocuğunu öpen bir baba gibi, saçlarını okşadı ve onu dışarı
yolladı, O, azgın kalabalığın içine doğru ilerlerken, Xante kendini,
balina tarafından yutulan, Yunus peygamberi izler gibi hissetti.
Bundan daha yalnız, bundan daha küçük hiç kimseyi görmemişti
hayatında. Gülüyor, insanlara el sallıyordu, ama aslında içinin kan
ağladığını biliyordu Xante. Bilmediği ve anlayamadığı ise, bunun
neden kendisini rahatsız ettiğiydi.
36
BÜYÜLÜ GÜL
"Beni içeri davet edecek misin?** diye sordu, bir kahvenin çok
da problem olmayacağım düşünerek.
"Hayır. "
"öyleyse neden arabadan inmiyorsun?**
"Kapımı açmadın ki." Olabilecek en aptal cevaptı bu. Züppe,
kendini beğenmiş ve Karin'in asla hissetmediği bir dohı şeyi içeri-
yordu bu cevap, fakat biranda ağzından çıkıvermişti işte*
"İzninle," dedi Xante. Centilmenler, hanımların kapısını açardı,
fakat o her şeyi kendi bildiği gibi yapmayı seviyordu. Kadının üs-
tünden eğilip emniyet kemerini çözdü. Ama hâlâ arabadan inmeye
teşebbüs etmiyordu. Xante, onu ne istediğini biliyordu, bunu hisse-
debiliyordu. Peki, onu durduran neydî?
Yeniden üzerinden eğilip, kapısını açtı. Birden içeri dolan buz
gibi hava, aralarındaki harareti azaltmaya yetmedi. Xante koltuğuna
dönmemişti, başını çevirip gözlerini ona dikti,
"İyi geceler Karin," dedi soğukkanlı bir sesle, fakat hâlâ gözle-
rini onunkilerden ayırmıyordu. Karin İ8$, için için titriyordu. Aklı
karmakarışık olmuştu. Kapı açıktı, hemen çıkıp gidebilirdi. Aslında
bu korkunç günü bitirmek ve bu görgüsüz adamın yüzünü bir daha
asla görmemek istiyordu, ama bir türlü yerinden kıpırdayamıyordu.
"Neden savaşıyorsun Karin?"
"Neyle savaşıyorum?"
"Bununla." Dudaklarını hafifçe onunkilerin üstüne koydu. Bu
temas Karin'i heyecanlandırdıysa da, karşılık vermeyi reddetti.
"Neden?" diye sordu Xante başını geri çekerek. MNeden bu ka-
dar güzel bir şeye karşı koyuyorsun?"
Yeniden onu öptü. Bu kez o kadar küçük bir öpücük değildi.
Çok hoş ve çok yumuşaktı, Karin'in bugüne kadar tattığı her şeyden
kesinlikle daha güzeldi. Onun karşılık verdiği gören Xante, tutkuyla
öpmeye devam etti.
Karin sonsuza kadar onunla öpüşebilirdi, çünkü ilk kez unut-
muştu. Kendisini tamamen kaybetmişti, bu muhteşem bir duyguydu.
Xante'nin elleri, kadının göğüslerine doğru kaydı. Büyük bir
zevkle onu öpen Karin'in da istediği buydu, sadece ellerim bluzun-
37
CAROL MARINELLI
38
BÜYÜLÜ GÜL
BEŞİNCİ BÖLÜM
Eve giremedi.
Araba uzaklaştıktan sonra kaim meşe kapıya başını dayayıp bir
düre öylece durdu. İçe girip, gerçek yaşamının keşmekeşiyle yüz-
leşmek istemiyordu.
Xante'yi istiyordu.
Bütün gün onu istemişti. Ve sorun, onu nasıl elde edebileceğiy-
di. Evindeki pisliği ona nasıl gösterebilirdi? Etrafındaki bütün o
ihtişamlı hayatın sahte olduğunu nasıl açıklayabilirdi? Ya kendisini
ona nasıl gösterebilirdi?
Büyükbabasıyla konuşmak istiyordu.
Birinin ona bu pislikten çıkıp, doğru adımlar atması için ne yap-
ması gerektiğini söylemesini istiyordu.
Bu düşüncelerle arabasını atladı ve adeta otomatik pilota bağla-
nış gibi, doğruca Twichenham'a gitti. Rugby caddesini geçip,
Buttercup sokağının otoparkına park etti. Neyse ki, gece görevlile-
rinden bir tanesi onu tanıdı da, içeri aldı. Dondurucu soğukta, bom-
boş tribünlere bakarak, ne yapması gerektiğine karar vermeye çalı-
şarak, yalnız başına uzun bir süre oturdu.
39
CAROL MARINELLI
Şimdiye kadar hiç bu kadar pes edip, her şeyi olduğu gibi bıra-
karak, çekip gitmek istememişti. Bu kez gerçekten umutsuz bir du-
rumdaydı.
'Umutsuz olduğuna inandığın anda, umutsuzsundur/ demişti
büyükbabası bir keresinde. Henüz dört ya da beş yaşında olmasına
rağmen, büyükbabasının sürekli anlattığı o zafer hikâyesini hâlâ
anımsıyordu.
Ve şimdi, yine. büyükbabasının sesini duyuyordu.
'Xante’ye anlat,'diyordu.
Sesini duyabiliyordu ve hatta böyle tuhaf isimli bir adamı onay-
ladığı için, hafiften bir şekilde gülümsediğini bile görebiliyordu.
Anlatamazdı. Defalarca neler söyleyeceğinin provasını yapmış-
tı, ama o yargılayan, kısılan siyah gözler aklına geldikçe...
'Göğsümde bir yara izi var... Bir araba kazasında oldu.'
Ya sonra ne diyecekti?
düştü."
40
BÛYÜLÜGÜL
sözleri çok inandırıcıydı. Ne var ki, adamın vücudu onu küçük dü-
şürücü bir şekilde başarısızlığa uğramıştı*
Tekrar tekrar başarısız olmuştu.
"Sebep sen değilsin," diyerek onu ikna etmeye çalışmıştı. Ama
Karin, sebebin kendisi olduğunu biliyordu.
"Beceremiyoruz sevgilim.**
Karin teşekkür edip oradan ayrılmıştı. Arabasına bindiğinde bir
süre öyle oturup kalmış ve işin iyi yanını düşünmeye çalışmıştı.
Çünkü her şeyin daima olumlu bir yanı olurdu.
En azından David basına haber vermemişti. İktidarsızlığı ortaya
çıkacak bir adam, asla böyle bir hikâyeyi satmaya kalkışmazdı.
Pazar günleri öğle yemeği için büyükbabasının onu getirdiği ka-
feteryaların önünden geçerken, alaycı bir şekilde gülümsedi. Yuka-
rılarda bir yerden onu seyrettiğini biliyordu.
43
CAROL MARINELLÎ
Onu tiksindiriyordu.
Döpiyesi buruşmuş, makyajı akmış ve elinde bir kadeh viskiyle»
bu pislik içinde duruyordu. Xante'nin içinde ona karşı ufacık bir
suçluluk duygusu kalmışsa bile o anda yok oldu. Bu kadın hiçbir
tür duyguya laik değildi.
Onun duygularını hak etmiyordu.
Karin onu kütüphaneye aldı. Hiç değilse buradaki halı temizdi
ve sigara dumanı yoktu.
Xante, gözlerini kırpıştırarak elindeki kutuya baktığını gördü.
Onun tek düşündüğü paraydı, büyükbabası falan umurunda değildi.
Her şey bir oyundu onun gözünde, her şey bir araç. Nakit paraya
ulaşmasını sağlayan ve yavaş yavaş tükenmekte olan hatıraların hiç
değeri yoktu.
"Bir içki ister misin?** Söylenebilecek en aptalca şeydi. Sözcük-
ler daha ağzından çıkarken, Karin cevabı biliyordu.
"Hayır, teşekkür ederim. Ama sen devam edebilâşsin." Karin9m
yüzü buruşmaya başlamıştı ve bu Xante9yi daha da kızdırmaktan
başka bir işe yaramadı* Onun gözyaşlarına, yalanlarına ve oyunları-
na sinir oluyordu.
"Sadece yeniden seni tatmak istedim."
Xante, onu bileğinden tutup, kendine doğru çekti. Yaşadığı ha-
yal kırıklığı onu fazlasıyla kırbaçlamıştı. Dilini, kadının dudakların-
da gezdirdi. "Seni yalancı, pis ayyaş..."
"Bu sadece bir parti,./' Karin gözyaşlarını güçlükle tutabiliyor-
du. Su götürmez gerçeklere rağmen, hâlâ büyük Wallis adını koru-
maya çalışıyordu. Çocukluğundaki gibi»normalmiş gibi yaparak...
Xante geri çekilip, onun güzel yüzüne baktı ve onu tokatlamak
istedi, öpmek istedi. Nefesindeki viski kokusunu alabiliyordu. Söy-
lediği yalanlar yüzünden yaşadığı hayal kırıklığı bir yana, hâlâ onu
isliyordu.
Evet, onu istiyordu.
Onu bu pislikten çıkarmak ve aniden hayatına giriveren o soğuk
gözlerdeki güzelliği görmek istiyordu. Aslında gülü verip oradan
ayrılabilir ve ter şeyi unutabilirdi. Ama bunu yapmayacaktı.
45
CAROL MARINELLI
47
CAROL MARINELLI
ALTINCI BÖLÜM
51
CAROL MARINELLI
55
CAROL MARINELLI
YEDÎNCÎ BÖLÜM
56
BUYULU GUL
58
BÜYÜLÜ GÜL
otel mağazasını arayıp, acilen bir çift gümüş kol düğmesini gön-
dermelerini emretti.
Her şey hazır olduktan sonra, adaya gitmek üzere otelden ayrı-
lıp, sahildeki lüks tekneye bindiler.
"Ne zamandır birlikte olduğumuzu sorarlarsa» onlara ne cevap
vereceğim?" diye sordu Karin.
"İki, üç aydır." Xante biran düşündü. "Bu benim için uzun bir
süre."
"Ailene, ya da arkadaşlarına bahsetmen gerekmez miydi?"
"İlişkilerimle onları sıkmam. Bir aile toplantısına, yanımda bir
arkadaş getirmem yeterli."
"Ne için yeterli?" diye sordu, ama Xante yanıt vermedi.
O sırada garson şampanya getirdi, Karin maden suyu içeceğini
söyleyerek, geri çevirdi. "Tam bir hanımefendi," dedi Xante, garso-
nun bardağa doldurduğu maden suyu köpürürken. Yanında viski
ister misin?"
"Hayır, bu yeterli..."
"Öyleyse, benim tadımı hatırlamak istemiyorsun?"
Kadının yüzünün kızardığını görünce sırıttı ve sonra konuyu de-
ğiştirip, tekrar ailesini anlatmaya başladı. "Stellios benim için sade-
ce bir kuzen değildir, biz birlikte büyüdük. Nikâhında şahitlik yap-
tım, şimdi de vaftiz babası olacağım. Bu benim için büyük bir onur.
Ailelerimiz birbirine çok yakın, yani akrabalarımın hemen hepsi
vaftiz töreninde olacak. Vaftiz, Yunanistan'da çok önemlidir. Eski
nişanlım Athena da orada olacak." Ne kadar sıradan bir şeymiş gibi
söylüyordu. Karin'in gözleri kocaman oldu. Xante devam etti, "Bi-
raz gerginlik olabilir."
"Beni uyarmalıydın."
"Şimdi uyarıyorum işte." Omuzlarını silkti. "Uzun zaman önce,
bir yıl nişanlı kaldık." Bu konudan bahsetmek canı sıkıyordu. "Bir
hafta kala nikâhı iptal ettim. Ailelerimiz ve arkadaşlarımız bunu
pekiyi karşılamadı."
"Bir hafta kala mı?" Karin çok şaşırmıştı. "Niçin?"
"Çünkü..." Xante bir sineğe vurur gibi havada elini salladı.
59
CAROL MARINELLI
60
BUYULÜGÜL
Christos'un başını kutsal yağ ile mesh etti. Daha sonra Xante de
bebeği mesh ederken, "Günahlarından arındırmak için bunu yapı-
yor," dedi Athena.
Bebek üç kere suya daldırılıp çıkarıldıktan ve başında haç gez-
dirildikten sonra, bembeyaz örtülerle sarmalandı.
O anda Karin kendini bir sahtekâr gibi hissetti. Bu özel, ruhani
toplantıya uymayan bir seyirciydi o. Ama aynı zamanda büyülen-
mişti. Sadece tören değij, Xante de onu büyülemişti.
O asi, başına buyruk, acımasız adam gitmiş, yerine ciddi, gurur-
lu, görevinin bilincinde bir insan gelmişti. Karin'ın zaman zaman
yaptığı sahte çabalamalardan çok daha fazla hevesle görevini yerine
getiriyordu. Aniden içini bir kıskançlık ateşi sardı. Geleneklerine
bağlı, birbirlerine kenetlenmiş olan bu aileyi kıskanmıştı. Kendi
ailesinden öylesine farklıydılar...
Sonra Xante onun bulunduğu tarafa bakıp, gülümsedi. Bu sade-
ce, iyi olduğundan emin olmak için onu kontrol etme gülümseyişiy-
di. Hiçbir şey bundan güzel olamazdı. Karin gözlerinin dolduğunu
hissetti. Çünkü şimdi de bir gün Xante'ye sahip olacak kadını kıs-
kanmıştı. O kadın çok şanslıydı, çünkü devamlı bu güzel gülümse-
yişi görebilecekti. Xante iyi olduğu zamanlarda, muhteşem bir in-
sandı. O kadın çok şanslıydı, çünkü birbirine sımsıkı kenetlenmiş bu
aileye katılacaktı ve Xante onunla bir bedel karşılığı yatmayacaktı.
Onu önemsemediği ve hakkında kötü şeyler düşündüğü için
Xante'yi suçlayamazdı, bu kendi hatasıydı ve zaten canı da bu yün-
den yanıyordu.
Kilise çıkışı, Stellios'ün evinde verilen partiye gittiler. Hava yi-
ne çok güzeldi. Bahçede kuzu çevriliyordu ve masalar her türlü
deniz ürünleriyle doluydu. Bu gerçekten hatırlanmaya değer bir
gündü. Bebeğin şerefine kadeh kaldırdıkları için, Karin nezaket
icabı uzodan bir yudum aldı. Xante onu şaşırtmaya devam ediyor-
du. Her zamankinden daha rahattı. Karin da dâhil olmak üzere, her-
kesle sohbet ediyor, şakalaşıyor, kahkahalar atıyordu.
62
BUYULU GUL
63
CAROL MARINELLI
64
BÜYÜLÜ GÜL
66
BUYULU GUL
67
CAROL MARINELLI
SEKİZİNCİ BOLUM
Gerçekten rahatlamıştı.
"İşte planladığın gibi gitmedi» öyle değil mi?" dedi yumuşak
bir sesle. Bu kez alay etmiyordu.
Xante ona bakıp hırsla güldü» sonra bir kez daha güldü. Ama bu
daha kinayeli ve komik bir gülüştü. Karin da kendirtî tutamayıp
gülemeye başladı.
Her ne kadar Karin, Meride kayınvalidesiyle yaşamak istemedi-
ğini söylediyse de, Despina çok hoş, eğlenceli bir insandı. Ayrıca,
cin gibi gözleriyle bu zarif hanım, mükemmel bir ev sahibesiydi.
Karin’ı güldürebiliyor, hatta onu biranda şok edebilecek şeyler
söyleyebiliyordu.
Xante tıpkı annesine benziyordu.
"Seni dağa çıkarmasını söyledim. Motosikleti hâlâ burada;.."
"Motosikletin mi var?**
"Bütün Yunanlı çocukların vardır. Ama çok eski. Çalışacağın-
dan emin değilim. Yürüyerek çıkarız."
Ama görünüşe göre, kuzeni onu hâlâ kullanıyordu ve Xante kısa
bir kontrolden sonra motosikletle gitmeye de razı oldu. Despina,
Karin*a tığ işi krem rengi bir hırka ve düz ayakkabılar verdi. Xante
gömleğinin kollarım sıvadı, ama babasının eski kazağını giymeyi,
kesinlikle reddetti. Kahvaltıdan sadece bir saat sonra, Despina bir
örtü ile paketlediği öğle yemeklerini vermiş, arkalarında el sallıyor-
du. Xante kask takmamıştı, zaten ortada kask da yoktu. Karin, hızlı
gitmeyeceklerini düşünüp, kendini avutmaya çalıştı. Tepeye doğru
çıkarlarken Karin'ın kulakları uğulduyor, saçları rüzgârda savrulu-
yor, etekleri uçuşuyordu. Kış olmasına rağmen çok sıcak bir hava
vardı, ama tepeye doğru çıktıkça, biraz soğumaya başladı. Bir süre
sonra rampalı araziden çıkıp, daha düz bir yola girdiklerinde, Karin
adama daha sıkı sanlmaya başladı, çünkü motosikletin üstünde
durmak istiyorsa, başka şansı yoktu. Hızlanan araç, onu daha da
Xante'nin üstüne doğru iterken, yanakları, onun saçlarına sürtünü-
yordu.
Ormanın içinde hızla giderlerken, Xante bu anı daha önce de
yaşadığı gibi tuhaf bir hisse kapıldı. Karin başta bacaklarını ona
69
CAROL MARINELLI
70
BÜYÜLÜ GÜL
yerde oturmak istemiyor. Paranın onun için hiçbir anlamı yok, hiç-
bir şeyi değiştiremez, ölene dek siyahlar giyecek."
"Mutlu görünüyor."
Xante olumsuzca başını salladı.
"Öyle," diye ısrar edecek oldu Karin. Fakat aslında ne demek is-
tediğini biliyordu. Sevgisini paylaşmak isteyen bu güzel, dinamik
kadın hayatta yapayalnızdı. Bu adil değildi. "Baban öldüğünde kaç
yaşındaydı?"
"Otuz."
Karin konuşmadan önce, biran nefesini tuttu. "Şuan senin oldu-
ğun yaşta..."
"Sen yirmi beş yaşındasın, öyle değil mi?" diye sordu Xante.
Karin başıyla onaylaydı. "Annem beni on altı yaşında doğurmuş ve
hayatı, senin şu anki yaşında sona erdi."
"Sona ermedi," diye atıldı Karin. Bu sözler onu incitmiş, canım
acıtmıştı. Elbette, çocuklar, torunlar, kariyer ya da mal mülk değildi
bahis konu olan, ama aşk, seks, tutku ve romantik duygulardı. Yani
Karin'in, Xante'den önce, tüm yaşamım bunlar olmadan geçirmek
zorunda kalacağından emin olduğu şeyler. "Daha sık buraya gelme-
lisin," dedi bunun üstüne vazife olmadığını bildiği halde.
"Üzüldüğünü, acı çektiğini görmek için mi? Benim hakkımdaki
şikâyetlerini dinlemek için mi? Bırakıp gittiğim ve onu hayal kırık-
lığına uğrattığım için sürekli söylenmesi için mi?" Xante başım
salladı. "Geçmişte ona çok acı çektirdim..." Yüzü asıldı.
"Athena konusunu kapatmış görünüyor."
"Sadece o değil. Asi bir delikanlıydım. Hayata karşı öfke duyu-
yordum. Geçmişte çok çılgınlıklar yaptım, onu utandırdım."
"Gençler böyle şeyler yaparlar, her şeye isyan ederler, ama son-
ra büyüyüp, olgunlaşırlar,"
Neden ,doğruları söyleyip, kendini iyi hissetmesini sağlıyordu?
Xante bunları şimdiye kadar kimseyle paylaşmamış, kimseye açıl-
mamıştı. Hoşlanacağından bile emin değildi.
"Ya sen?" diye sordu. "Nasıl bir genç kızdın?"
71
CAROL MARİNELLI
"Nasıl öğrendin?"
"Bu planı aklına koyduğunda, sırlarını bir arkadaşına açmış,
Benimle evlenip zengin, rahat bîr hayat sürmek istediğini söylemiş.
Kıskanç arkadaşı, düğünden bir hafta önce, ona yolladığı tüm e-
postaları bana gönderdi.**
"Ailene bu bildiklerini anlatmadın mı?" diye sordu Karin.
"Hayır."
"Niçin?"
"Çünkü..." Omuz silkti. "Bunu açıklamak zor... Onun bekâre-
tini almıştım. Nişanlıydık, bir yüzük takıyorduk. Athena için bu
büyük bir utanç kaynağı olurdu. O burada yaşayacaktı. Benim içinse
kolaydı, gerçeği öğrendikten sonra, burada kalmak gibi bir niyetim
yoktu."
"Ya şimdi? "
"Şimdi, bazı geceler beni arıyor, bazen aşırı duygusal davranı-
yor, aslında aramızda hiç olmayan bir şeylerin ateşini yeniden yak-
maya çalışıyor. Çok uzun zamandır ayrıyız, artık buna alışması
lazım."
"Ve ben de bu yüzden buradayım?"
Sebeplerden bîri buydu. Fakat Xante hâlâ neden ona tüm bunları
anlattığını anlayamıyordu. Konuyu değiştirmek istedi. "Biraz sen
anlat. Yakışıklı albayınla aranda neler oldu?"
"Athena gibi, ben de göründüğüm gibi bir kadın değildim. Ve
tıpkı senin gibi David de bundan hoşlanmadı."
"Sen Athena gibi değilsin."
"Değil miyim?"
"Hayır, bir fahişe gibi davranmak zorunda olduğunu unuttuğun
zamanlar, sen gerçekten iyi bir insansın. Anlat bana Karin."
"Niçin?" Kızgınlık içinde adamın gözlerine baktı. "Konuşmak
için burada değilim, hatırladın mı?"
"Belki seni tanımak istiyorumdur."
"Belki tanıdığında sevmeyeceksin." Aslında Karin konuşmaya
çok yaklaşmıştı» ama onu kandıramayacağından korktu. Eski nişan-
lısı gibi, Karin'ın da kafasında başka planlar olduğunu sanabilirdi.
73
CAROL MARINELLI
74
BÜYÜLÜ GÜL
DOKUZUNCU BÖLÜM
75
CAROL MARINELLİ
için çok daha fazla anlam ifade ediyordu. Yıllar sonra ilk kez, onun
sayesinde vücuduyla barışmıştı. Xante, vücudunu tanımasını ve
zevk almasını öğretmişti ona.
Bununla birlikte Karin, geçmişinden bahsetmemeyi tercih et-
mişti* çünkü yatak odasında kendisine acınılmasını ve şefkat du-
yulmasını istemiyordu. Özellikle maddi durumunun çok kötü oldu-
ğunu açıklayarak, tam da Kante'nin beklediği şeyi yapmaktan ke-
sinlikle kaçınıyordu.
Hoşça kal diyip ayrılmayı hiç istemiyordu, ama öyle olmalıydı.
Gözlerim açmadan, yaşadığı anın tadım çıkarmaya çalıştı.
Kante'nin parmakları uzun bir süre karnında, bacaklarında ve kasık-
larında gezindi, sonra uzun san saçlarını kaldırıp, boynunu öpmeye
başladı. Yumuşak dudaklarıyla uzun bir süre öptükten sonra, elini
Karin’in tişörtünden içine sokmaya çalıştı. Genç kadın karasızlık
içindeydi. Bir yandan hiçbir şey gizlemeden, her şeyiyle bu adama
teslim olmak istiyor, bir yandan da sağ göğsünün üstündeki kalın
yarayı gördüğü anda, Xante'nin yüzünün alacağı şekli düşünüyordu.
Bu mükemmel anı bozacak böyle bir şeye irin veremezdi.
"Xante."
Adamın hayret dolu bakışları altında aniden onu geri itti.
"Karin, sana dokunmak, öpmek hoşuma gidiyor. Bunları yap-
mak istiyorum."
"Hayır." Çok basit bir sözcüktü ve Xante için anlamı çok açıktı.
Karin, hayır diyebilirdi ve başka bir açıklama da yapmayabilirdi. Ne
de olsa onlarınki duygusal bir alışveriş değil, sadece işti.
Karin, arzu ve utancın arasına sıkışıp kalmıştı. Biranda karar
verdi ve ateşli bir şekilde onu öpmeye başladı. Sonra onun herhangi
bir şey yapmasına fırsat vermeden, bikinisinin altını çıkarıp, adamın
üzerine oturdu. Xante çoktan sevişmeye hazırdı, fakat şaşkınlığı ve
kızgınlığı yüzünden anlaşılıyordu. Karin da öfkeliydi. Bugününü
mahveden geçmişine öfkeliydi, yarın her şeyin son bulacak olması-
na öfkeliydi. Ama her şeye rağmen, kendini şu anda harika hissedi-
yordu. Xante ile sevişmek, dünyanın en güzel duygusuydu.
77
CAROL MARINELLI
79
CAROL MARINELLI
80
BUYULU GUL
84
BUYULUGUL
85
CAROL MARINELLI
ONUNCU BÖLÜM
86
BÜYÜLÜ GÜL
87
CAROL MARINELLI
88
BÜYÜLÜ GÜL
90
BUYULU GUL
"Çok feci öyle değil mi? Oturup bunları dinlemek... Ama sü-
rekli hatırlayan biri için, daha da feci. Bunlar benim hayatımı mah-
vetti. Birisine güvenmeye başlamam, bir ilişkiye girmem yıllarımı
aldı. David kibar bir insandı. Göğsümdeki yaraların onu etkileme-
yeceğini söylüyordu, ama gördükten sonra etkilendi ve bu yaralar
bana olan ilgisini kaybetmesine neden oldu."
"Karin, bilmiyordum."
"Artık biliyorsun."
"Bırak sana yardım edeyim."
"Yardım etmek mi?" diye haykırdı acı acı, kahkahaya benzer bir
sesle. "Neredeyse sana güvenmeye başlamıştım. Ama sen, mükem-
mel ahlaklı bir Yunan tanrısı gibi, yüksek standartlarına uyan birisini
arıyordun." Karin böylesine içini dökebildiği için çok rahatladığını
hissetti. Düşündüklerini söyleyebilmek ne güzel, ne ferahlatıcı bir
duyguydu. "Sanki kendininmiş gibi kupaları, ödülleri, başkalarının
en değerli eşyalarını toplayıp, sergiliyorsun. Büyükbabam o gülü
elde etmek için bir ömür verdi. Rugby ile yaşar, rugby ile nefes alır,
rugby ile uyurdu. Sense ancak para saçıp bu değerli şeyleri satın
alabilirsin. Tıpkı beni satın aldığın gibi... Ve şimdi karşıma geçmiş,
yeterince iyi olmadığıma karar veriyorsun. Pekâlâ ama tahmin et
bakalım ne oldu? Senin sahte sarışının olmak istemiyorum Xante.
Başkalarının bakıp beğenmesi için koleksiyonuna koyacağın
değersiz bir biblo olmayacağım."
"Öyle değilsin."
"Öyleydim."
"Hayır, Karin her defasında sana inanmak istedim. Bana kızı-
yorsun, çünkü geçmişinle ilgilenmemem gerekiyordu. Ama ilgileni-
yorum, çünkü senin her şeyinle ilgileniyorum."
Karin öylece ayakta duruyordu, daha fazla tartışacak, hatta dü-
şünecek bile dermanı kalmamıştı. "Git artık."
Merhameti onu ürkütmüştü, ama artık Xante de öfkeliydi. "Bu
kadar gururlu davranıp durma. Sana zorla gerçeği anlattırdığımı
söyleyip duruyorsun, oysa seninle yattığım anda, gerçekleri bilmeye
hak kazanmıştım."
91
CAROL MARINELLÎ
92
BÜYÜLÜ GÜL
ONBÎRÎNCİ BÖLÜM
"Çok kızıyordun..."
"Elbette, çünkü büyükanne olmak istemiyordum Xante. O yıl-
larda pek çok şeye kızgın ve Üzgündüm. Yas tutuyordum."
"Hâlâ tutuyorsun."
"Hayır." Başını salladı.
"Hep karalar giyeceksin."
"Eskiden yas tuttuğum için siyah giyiyordum. Şimdi ise, arada
fark olduğunu hatırlamak için giyiyorum. Ben her sabah baban için
giyiniyorum ve bu şekilde mutluyum Xante. Benim için endişelen-
mene gerek yok artık."
Annesinin ışıl ışıl parlayan boncuk karası gözlerine bakarken,
Karin'ın haklı olduğunu düşündü. Belki de ilk kez, buraya gelmesi-
nin ne kadar önemli olduğunu fark etti. Sadece ailesiyle barışmak
için değil, kendisiyle barışması için de bu gerekliydi,
"Şimdi yasta olan sensin," dedi Despina.
"Evet," diye başıyla onayladı Xante. Şu anki halini tanımlaya-
cak en uygun kelime, buydu gerçekten. Keder, pişmanlık, suçluluk
duyguları içinde boğuluyordu ve böyle olmayı hak ediyordu.
"Onu aradım, mesaj gönderdim, çiçekler yolladım..."
"Bu konu çiçeklerle halledilemeyecek kadar ciddi. Ona yazmayı
denedin mi?"
"Mail gönderdim."
Despina başını salladı. "Babanın bana gönderdiği her mektubu
saklıyorum. Dört sokak ötede otururdu, ama flört ettiğimiz günlerde
her Cuma posta kutusuna koşardım. Mektup farklıdır. Ona mektup
yazmalısın," diyerek kalktı ve oğlunu öpüp mutlu yıllar diledikten
sonra, yatmaya gitti.
Xante düşününce, gerçekten mektup yazmanın daha farklı ve
daha zor olduğuna karar verdi. Boş beyaz bir sayfaya bakıp, ne ya-
zacağını düşünmek, e-mail yazmak kadar kolay değildi.
Bir kâğıt aldı ve uzun süre uğraştıktan sonra sadece gerçeği,
içinden geçenleri aynen yazdı. Sonra imzalayıp, kâğıdı bir zarfa
koydu, üstüne adresi yazdı ve yeni yıl gecesi saat üçte köye inip,
mektubunu postaladı. Sonra da hemen pişman oldu. Yazdığı her
95
CAROL MARINELLI
97
CAROL MARINELLI
98
BUYULU GUL
99
CAROLMARTNELLI
100
BUYULU GUL
ON İKİNCİ BÖLÜM
101
CAROL MARINELLI
103
CAROL MARINELLI
104
BÜYÜLÜ GUL
106
BÜYÜLÜ GÜL
107
CAROL MARINELLI
109
CAROL MARINELLI
BİTERKEN
Ne yapacağımı bilmiyorum.
Xante
Herhangi bir vaat ya da bir beklenti yoktu, sadece dürüst bir iti-
raf vardı.
111
CAROL MARTNELLI
Karin onu hep sevmişti, ama şimdi altı aylık evli ve beş aylık hamile bir eş
olarak ona sonsuz bir güven duyuyordu.
Aşk bir armağandı, ama güven çok değerli bir mükâfattı.
Bebek sakinleşmişti, artık tekmelemiyordu. O anda Karin çok cesurca bir
şey yaptı. Geceliğini çıkarttı ve yatak odasına gidip, Xante'nin yanına yattı.
"Xante!" Yarı uykulu kocasının elini tutup, göğsüne koydu ve yavaşça
aşağı kaydırdı. Ne tepki vereceğini, ne söyleyeceğini çok merak ediyordu.
Çünkü önemliydi.
Xante bir süre dokunduktan sonra, eğilip yarasını öptü. O anda Karin'ın
tüm acısı tüm kederi dindi.
"Başına gelen kötü şeyler için çok üzgünüm. Bunları yaşadığın için çok
üzgünüm. Ama bunlar seni sen yapan şeyler, bunlar seni güçlendirdi."
"Biliyorum."
"Ve çok güzelsin."
"Bu şekilde değil."
"Evet," diye karşı çıktı Xante. "Büyükbabanın da yaraları vardı, ama onu
sevmeni engellemiyordu, öyle değil mi?"
"Doğru."
"Onunkiler bir öykü anlatıyordu, seninkiler de senin öykünü."
"Sana itici gelmiyor mu?"
"Hey, bir Yunan erkeğini hiçbir şey durduramaz."
Karin hem ağlıyor, hem gülüyordu. Xante ise hiç etkilenmemiş
görünüyordu gerçekten. Karısıyla sevişmeye hazırdı bile.
"Hiçbir şey seni durduramaz mı?"
"Asla. Yani alışsan iyi olur."
Karin derin bir iç çekti.
"Seni seviyorum Karin."
Oyun oynamıyor, şaka yapmıyordu. Onu seviyordu.
Aşk hem çok basit, hem de çok karmaşık bir duyguydu.
SON
112