You are on page 1of 2

9. SINIF DKAB / 1.

ÜNİTE
KAVRAMLAR

İslam’da bilginin kaynakları


 İslam’da bilginin kaynakları selim akıl, doğru haber ve salim duyulardır.
 Akıl, düşünme, anlama, kavrama gücü, kavrayış, anlayış ve zeka gibi anlamlara gelir. Terim olarak
ise, insanın tehlikeye düşmesine ve yok olmasına engel olan, her türlü eylemlerine anlam kazandıran
ve ilahi emirler karşısında yeti ve yükümlülük altına girmesini sağlayan, ona düşünme, kavrama ve
bilgi elde etme gücü veren bir özdür.
 İnsanın doğru karar vermesini sağlayan, herhangi bir olumsuzluktan ve kötü ortamdan etkilenmeyen,
yaradılışındaki temizliği koruyan akla, aklı selim adı verilir.
 Haberin bilgi kaynağı olabilmesi için doğru olması gerekir. Onun için de İslam’da bilgi kaynağı olan
haber, haberi sadık, yani doğru haber olarak adlandırılır. Doğru haber ise, vahiy ve mütevatir haber
olmak üzere ikiye ayrılır.
 Yüce Allah’ın insanlar arasından seçmiş olduğu peygamberleri vasıtasıyla onları doğru yola iletmek
için gönderdiği ilahi bilgilere vahiy denir. Kuran-ı Kerim vahiylerin toplandığı son ilahi kitaptır.
 Yalan üzerine birleşmesi mümkün olmayan bir topluluğun vermiş olduğu haberlere mütevatir haber
denir. Örneğin Kuran-ı Kerim mütevatir haberdir. Yine Hz. Peygamber’den doğru bir rivayetle gelen
ve böyle olduğu ilmi yöntemlerle ispatlanan haberler yani onun sünnetleri de mütevatir haber
kapsamındadır.
 İslam düşüncesinde Kuran ve sünnete dayalı olarak elde edilen bilgilere doğru bilgi denir.
 Herhangi bir etkenle kendisine ait özelliğini kaybetmemiş işitme, görme, koku alma, tatma ve
dokunma duyularına salim duyular denir.
 Aklın ve duyuların yetersiz kaldığı kabul edilen konularda sezgi yoluyla elde edilen bilgi anlamına
gelen keşif, doğru bilgi kaynağı değildir. Akıl yürütme ve düşünmeye dayanmaksızın Allah’ın sevdiği
kullarının gönüllerine çeşitli konularda bilgiler vermesi anlamına gelen ilham da İslam âlimleri
tarafından bilgi kaynağı kabul edilmez. Çünkü bu türden bilgiler öznel bir özelliğe sahiptir. İlham,
keşif, rüya yoluyla elde edilen bilgiler kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir veya bir benzeriyle
çelişebilir. Dolayısıyla bu yollardan elde edilen bilgilerin bir geçerliliği yoktur.
 İslam bilgiye önem vermiş, Medine’de yapılan Mescid-i Nebi aynı zamanda bir eğitim yeri olarak
kullanılmıştır.

İslam inancında imanın mahiyeti


 İslam, itaat etmek, boyun eğmek, bağlanmak, teslim olmak, emniyette olmak, barışta olmak gibi
anlamlara gelir. Genel anlamda, Hz. Âdem’den itibaren bütün peygambere gönderilen dinin adıdır.
Özel anlamda ise, Allah tarafından peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed’e (sav) vahiy yoluyla
bildirilerek bütün insanlığa gönderilen son ve hak dindir.
 İnanç bir düşünceye gönülden bağlı bulunma, Allah’a, bir dine inanma, iman, itikad, inanılan şey,
görüş ve öğreti gibi anlamlara gelir.
 Türkçede inanç kavramı ile birlikte iman ve akide kelimeleri de kullanılmaktadır. Gönülden bağlanılan,
sağlam olarak inanılan şeyler anlamına gelen akide, inanılması zorunlu olan ilke anlamına gelir.
Çoğulu akaidtir. Kişinin Allah’ın varlığı, birliğini, sıfatlarını, peygamberlerini, ahiret gününü ve
bunlardan başka iman edilmesi gereken şeyleri kalp ile tasdik edip dil ile söylemesidir.
 Yüce Allah’ın var ve bir olduğuna inanmak tevhid inancıdır.
 İman, kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve uzuvlarla amel etmektir. Kur’an’da kalp, derinlemesine düşünmek,
olayların önünü ve arkasını görmek, onların sevap hikmetini anlamaktır.
 Kişinin imanını dil ile ikrar etmesi (ifade etmesi), o kişinin mümin olarak tanınıp, bilinip Müslüman
olarak muamele görmesi açısından önemlidir. Örneğin, Kestiği hayvanın eti yenir, ölünce cenaze
namazı kılınır ve Müslüman mezarlığına defnedilir. Dolayısıyla ikrar, yani kalpte bulunan imanın dil
ile söylenmesi imanın bir parçası değil, adeta onun dünyevi bir şartıdır.
 Mümin: Yüce Allah’a, Hz. Peygamber’e ve onun tebliğ ettiklerine kalpten inanıp kabul eden kişiye
mümin denir.

1
 Kâfir: İslam’ın temel esaslarından birini, bir kaçını veya tamamını inkâr eden kişiye denir.
 Münafık: İmanın şartlarını kabul ettiğini söylediği, Müslüman gibi yaşadığı halde, kalpten inanmayan
kişiye münafık denir.
 Müşrik: Allah’ın varlığını inkâr etmeyen, ancak onunla birlikte başka tanrılar kabul eden kişidir.

 İmanın zıddı inkârdır. Hz. Peygamber’in getirdiklerini kabul etmek iman, reddetmek ise küfürdür.
 Niteliği açısından iman taklidi ve tahkiki diye ikiye ayrılır.
 Kişinin çevresine bakarak hiçbir araştırma yapmadan, delillere dayanmadan sadece çevrenin telkini
ile inanmasına taklit, bu çeşit imana da taklidi iman denir. Bu tür iman geçerlidir. Ama delillere
dayanmadığı için sarsıntıya uğrayabilir.
 Delillere, araştırmaya ve incelemeye dayalı imana ise tahkiki iman denir. Düşünen, araştıran, gerçeği
keşfeden kişi, inancını sağlam temellere oturtur.
 Salih amel, güzel, yararlı iş ve davranışları ifade eder. Dayanaklarını Kuran ve sünnetten alan, insanın
imanını güçlendirmek için niyetli olarak yapılan tüm güzel davranışlar, inançlar, ibadetler ve insanlığın
faydasına yapılan işlerdir.
 İman ve amel birbirinin alternatifi değil, birbirinin tamamlayıcısıdır. Amel imanı kuvvetlendirirken
iman da kişinin hayatını anlamlandırmasına, daha iyi bir hayat sürmesine katkı sağlar. İslam’a göre
iman sadece kuru bir benimseyiş ve onaylama değildir.
 Dini hükümleri, gönülden benimsemiş, ancak çeşitli sebeplerle bunları yerine getirememiş veya
yasakları çiğnemiş bir kişi, işlediği günahı helal görmeği sürece mümin kabul edilir.

 İsra suresi Mekke’de inmiştir. Adını birinci ayette geçen gece yolculuğu yapmak anlamına gelen
esra kelimesinden alır.
 İsra suresi 36. Ayette “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve
gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” buyurulmaktadır. İslam, doğru kararlar alınıp, doğru
davranışlarda bulunabilmesi için her hususta bilgiye dayalı olarak hareket edilmesini ister. Kişi kesin
bilgisi olmadığı konularda konuşup hüküm vermemelidir. Zanna göre hareket etmemelidir.

 Mülk suresi, Mekke’de inmiştir. Yüce Allah’ın varlığı ve birliği, büyüklüğü, evrendeki hükümranlığı,
tek ilah ve yaratıcı olduğu, hayatın ve ölümün var ediliş amacı ve öldükten sonra dirilme, insanlığın
ilahi vahyin uyarıcılığına olan ihtiyacı konuları yer almaktadır.
 Mülk suresi 23. Ayette “(Resulüm) De ki: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren
odur. Ne az şükrediyorsunuz.” İnsan sahip olduğu nimetlerin kıymetini bilerek, inanıp güzel ve
yararlı işler yaparak şükretmiş olur.

You might also like