You are on page 1of 8

ZEKERİYYA ER-RAZÎ’DE AKLA ÖVGÜ VE AŞK

LOVE AND PRAİSE TO REASON IN PHILOSOPHER ER-RAZÎ

Müfit Selim Saruhan


GİRİŞ : Zekeriyya er-Razî 250/854-313/935
İslâm Felsefesi Tarihi kaynaklarında Deist ve Naturalist 1 olduğu ortak
kabulle dile getirilen Ebû Bekir Zekeriyya er-Razî’yi ,Meyerhof, Legacy of Islam adlı
eserinde bütün zamanların en büyük tabiplerinden biri olarak takdim eder 2. Rey
şehrinde dünyaya gelmiştir. Yunan bilim ve felsefesiyle ilk tanışıklığı burada
oldu.İslâm düşünce tarihinin erken dönem bibliyografyacıları olan İbn Ebî
Usaybia, Uyûnu’l-Enbâ fî Tabakâti’l-Etıbbâ adlı eserinde İbn Hallikan, Vefeyâtu’l-
A’yân’da İbn Nedim de Fihrist’inde, onun tıp ilmi başta olmak üzere çok sayıda
eser verdiğini aktarırlar.İbn Usaybia, ona ait 232,İbn Nedim ise 148 eser adı
vermektedir3. Paul Kraus tarafından neşredilen ve Birunî’ye ait olan Razî
bibliyografyası da Razî’nin çok çeşitli sahalardaki eserlerine işaret etmektedir 4.
Bütün kaynaklar, Razî’nin tıp, fizik, metafizik, ilâhiyat, psikoloji, optik,
kimya, astronomi ve matematik gibi ilimlerde eserler ortaya koyduğunda
hemfikirdirler. Tıp dalında klinik çalışmalar ve deneye dayalı bir araştırma
yöntemi izlemiştir. Deist bir filozof olan Zekeriyya er-Razî, İslâm düşüncesi
tarihinde fikir hürriyetinin ne denli rahat bir çalışma olanağı sağladığının
örneklerinden biridir. X.yüzyılda yaşayan Razi, peygamberlik ve din karşıtı

1
Macit Fahri, İslâm Felsefesi Tarihi, çev. Kasım Turhan, İstanbul 1992, s. 110; Cum’a, Lûtfi, Tarih
Felsefeti’l-İslâm fi’l-Meşrık ve’l-Mağrib, Kahire 1927; Boer, T.J., The History of Philosophy in Islam,
Londra 1933 ;Hüveydi, Yahya, Tarihu Felsefeti’l İslâm, Kahire 1965, s. 5,15. ; Fahuri, Hanna, Elcerr,
Halil, Tarihu’l Felsefeti’l Arabiyye, (I-II), Beyrut 1982, c. I, s. 10; Abdurrazık, Mustafa, Temhid li
Tarihi’l Felsefeti’l İslâmiyye, Kahire 1966, s. 7 vd.,
2
Latinler onu Rhazes olarak isimlendirirler.M. Meyerhof, Legacy of Islam, 323.;Bedevi, , “Muhammad Ibn
Zekeriya er-Razî, A History of Muslim Philosophy içinde, Türkçe’ye çeviren O. Bilen, c. 2, 54-55, İstanbul
1990.

3
İbn Useybia, Uyûnu’l-Enbâ fî Tabakâti’l-Etıbbâ, şerh-tahk.: Dr..Nizar Ruza, Beyrut trhs.; İbn Hallikan,
Vefeyâtu’l-A’yân, tahk. İhsan Abbas, Beyrut 1977. c. 5, 158; İbn Nedim, el-Fihrist, neşr. Gustaw
Flügel, Beyrut 1964 416-419.
4
Eserlerinden günümüze ulaşanları şunlardır;et Tıbbu’r Ruhani, es Siretü’l Felsefiye,Kitabü’l Lezze,Kitab el
İlme’l İlahi, ve birde İstanbul Ragıp Paşa Kütüphanesinde 1463 tarihli varak (90a-90b) kayıtlı ona atfedilen
ama Ferruh’un tespitiyle sahte olan Makale Fi Ma ba’de’t Tabia adlı bir çalışmada bulunmaktadır. Epitre
de Birunî, Contenant le reportoire des ouvrysed Muhammed Ibn Zekeriya ar-Razî, Publiee par Paul Kraus,
Paris 1936.
2

görüşlerine rağmen İslam kültür ve coğrafyasında çalışmalarına özgürce devam


edebilmiştir.

A) Razi’de Aklın Kusursuzluğu ve Akla Övgü


Razî, akılcı bir filozoftur. Tıp ve fen bilimlerinde ne denli deney ve gözleme
önem verdiyse, aynı şekilde felsefî ve dinî meselelerde de o denli akılcı bir
yaklaşım sergiler.
Sistematik bir felsefî sistem kurmamakla beraber, aklı biricik otorite
görmekle İslâm düşünce tarihinde akılcılığın öncüsü olmuştur. Onun felsefe, ahlâk
ve özellikle din hakkındaki görüşlerini değerlendirebilmek için mevcut olan et-
Tıbbu’r-Ruhanî, es-Sîret el-Felsefiyye ve parçalar halinde Kraus tarafından
yayımlanan, Kitab el-Lezze, Kitab el-İlme’l-İlâhî gibi eserler yanında Fahreddin er-
Razî’nin el-Mebâhise’l-Meşrıkîyye Muhassal’ı ve Ebû Hatim er-Razî’nin A’lâm el-
Nübüvve5si bize fikir verecek kaynaklığı yapmaktadırlar.
Zekeriyya er-Razî’nin akla verdiği büyük önemi ve izlediği akılcılığı en iyi
şekilde et-Tıb er-Ruhanî’nin ilk bölümü olan “Aklın Kusursuzluğu ve Akla
Övgü”de buluyoruz. O, bu bölümde aklın, şimdi ve gelecekte elde edeceğimiz
menfaatlerinin biricik vasıtası olduğunu vurgulayarak,
aklın bir ilâhî armağan olduğunu,
aklın hayatı güzelleştirdiğini, kolaylaştırdığını,
bilimleri oluşturduğunu,
ilkel devlet yönetimlerinden kurtardığını dile getirerek
aklı rehber almamız gerektiğini,
ona göre davranmamızın bizim biricik kurtuluşumuz olduğunu söyler6.
Razi,aklın pratik değerinden hareketle sisteminde aklın önemini
vurgulamaktadır. Akıl,kurtarıcı ve yol gösterici olması yönünden uygarlıkların
sanatın ve bilimin kaynağıdır.Akıl,tanrısal bir armağan olması cihetiyle insanlığa
yapılan en büyük yardım niteliğini taşımaktadır.
Bedevî’nin ifadesiyle “en akılcı zekâ bile, aklı bu kadar açıkça ve yüksek sesle
göklere çıkaramaz. er-Razî’de vahiy ya da mistik sezgiye yer yoktur. Bilgi ve davranışın
5
Fahreddin er-Razî, el-Mebâhis el-Meşrıkîyye, Haydarabad 1343/1924; Muhassal, thk. Hüseyin Atay,
Ankara.
6
er-Razî, al-Tıbb al-Ruhanî (The Spiritual Physics), ed. P. Kraus, In Rakariyya al-Razi, Cairo 1939, Beyrut
1973, Trans. A. Arberry, The Spiritual Physics of Rhazes, London, John Murray 1950.
3

tek ölçütü yalnızca mantıkî akıl yürütmedir. O, peygamberliğe, vahye ve akıl dışı düşünce
eğilimlerine karşıdır.”7
Razî, peygamberliği inkâr etmekle birlikte bir yaratıcı olduğuna inanır.
“Akla Övgü” bölümünde “akılla, biz sahip olabileceğimiz en yüce bilgiye Tanrı’nın
bilgisine varis olduk”8 diyerek, Tanrı inancı hakkında aklın rolüne değinir.
“Allah,bize sayesinde şimdi ve gelecekte elde edeceğimiz en kıymetli faydayı temin
etmemiz için aklı vermiştir;O, Tanrının en güzel hediyesidir.Akıl yoluyla bizim için
faydalı olan ve hayatımızı güzelleştiren bütün her şeyi elde ederiz.Onun
aracılığıyla,muğlak ve gizlenmiş olanları biliyoruz.Biz ,onunla sahip olabileceğimiz en
yüce bilgiye,Tanrının bilgisine varis olduk.Madem ki akla bu denli önem verildi ve bu
kadar mevkii var,onun derecesini düşürmemeliyiz; o yargılayıcı iken,biz onu
yargılamamalıyız.Denetleyici o iken,biz onu denetim altına almayalım,ya da emreden o
iken,biz ona amir olmayalım; tam tersine her şeyde ona başvurmalıyız ve bütün
meselelerde onunla hüküm vermeliyiz.O bize nasıl yapmamızı emrediyorsa öyle
davranmalıyız.9
Razî, akılcı metodu içinde beş ezelî prensip sunar. Bunlar ; Tanrı, Küllî Ruh,
İlk Madde, Mutlak Mekân ve Mutlak Zaman’dır.Birunî’ye göre er-Razî’nin bu
görüşünün kaynağında eski Yunanlılar vardır 10.

B) er-Razî’nin Akılcı Sisteminde Tanrı’nın Kural Koyuculuğu


Er-Razî’nin Tanrı anlayışına göre, Tanrı, beş ezelî prensipten ilkidir. Beşli
bir ezelî birliğin birincisidir. Razî, Tanrı’nın hikmetini mükemmel olarak tavsif
eder. Bu mükemmel Tanrı, eksiklikten münezzehtir. Saf ve yetkin akıldır. Hayat
ondan, güneşten ışığın çıkışı gibi taşar. Her şey onun kudretinin sınırları içindedir.
Razî’nin ikinci varlık olarak gördüğü Ruh, hayat sahibidir, fakat ilmi
yoktur. Ruh, bilgisizliği sebebiyle bir başka ezelî varlık olan maddeye tutkun olur,
maddî hazlar elde etmek için maddeden suretler teşkil eder. Buna karşın madde,
şekillere karşı çıkar, Tanrı, madde karşısında ruha yardımcı olur, Tanrı’nın insana
yardımcı oluşuna er-Razî’nin sistemine göre en önemli örnek, Allah’ın insan aklını

7
Bedevî, a.g.e C. 2, 54-55
8
Arberry çevirisi “by it we have achieved even the knowledge of the Almighty, our Creator, the most
profitable atteinment”, 20. Ayrıca bkz. Bedevî, a.g.e., Türkçesi, 54.
9
Opera Philosophica C.I,s.17-18; , The Spiritual Physics of Rhazess.20
10
Goodman, L., “Al Razi, Abu Bakr Muhammed b. Zakeriya”, Encyclopedia of Islam, VIII, 474-77, 1994.
4

yaratmasıdır. İnsan aklı, ruhu uyandıracak ve ruha madde karşısında bağımsızlık


kazandıracak yegâne vasıtadır. Ruh, akıl ve idrakle gerçek dünyasını hatırlar Beş
ezeliden sadece Tanrı ve Ruh canlı ve faildir. Madde pasif ve cansızdır. 11
Razi’nin sisteminde, üçüncü sıradaki ezel olan maddedir. Madde ezelden
beri vardır. Bir şeyin yoktan meydana geldiğini kabul etmek mümkün değildir. 12
Dördüncü sıradaki ezeli olan mekandır. Ezeli olan madde bir mekan işgal
ettiğine göre,ezeli mekan var demektir.Boşluk mekanın iç yüzünde ve bunun
sonucu olarak da maddenin iç yüzündedir.Mekan,mekanla birleşmiş şeyler için
bir zarftan başka bir şey değildir.Boşluğun cisimleri çekme gücü vardır;Bundan
dolayı ağzı açık olarak baş aşağı suya daldırılan bir şişeye su dolar.13
Beşinci ezeli, zamandır. Zaman akan bir cevherdir.(Cevherün Yecri) zamanı
cisimlerin hareketlerinin sayısı olarak görenlere karşı çıkar.Mutlak zaman ezelidir
ve işlemektedir.Sınırlı zaman ise,feleklerin,güneşin ve yıldızların
hareketindendir.14
Razî’ye göre akıl, iyiyi ve kötüyü tespit edebilecek güçtedir. Ona göre akıl,
bize Tanrı’yı bildirdiği için peygambere ihtiyaç duymayız. İnsanlar, akıl
yönünden eşit doğarlar. Farklılıkların kökeninde, çevre ve eğitim koşulları yer alır.
Razî, sosyolojik olaylardan hareketle, nübüvvete ve nübüvvetin değer
belirleyiciliğine inanmaz, ona göre peygamberlerin aynı Tanrı’dan gelme
iddialarına rağmen, farklılıkları birbirleriyle çekişmeleri ve mensuplarının da
hakikati sadece kendi çatıları altında görecek kadar tekelci bir kurtuluş anlayışına
gitmelerini şiddetle tenkit eder15.
Razî, aklı temelde ilâhî bir lütuf görmekle beraber kural ve değer
belirleyicilik açısından biricik kaynak olarak belirlemekte, vahyî bilgiyi kabul
etmemektedir.
C) Akılcı Razî’nin Aşk Hakkındaki Görüşleri
Razî’nin aşk hakkındaki düşüncelerinin anlaşılmasında lezzet ve elem
görüşünün bilinmesi önem arz etmektedir.

11
Goodman, L., “Razi’s Myth of the Faal of the Soul: Its Function in His Philosophy”, in G. Hourani (ed.),
Essays in Islamic Philosophy and Science, Albany, New York 1975, 125-40.
12
Nasır-ı Hüsrev,Zad el-Musafirin,Kaviyani neşri,Berlin 1922,s.114-16 aktaran Bedevi.a.g.e. s.58
13
Fahreddin er Razi,el Mebahis el Meşrikiyye,Haydarbad,1343/1924,C.1.s.246.
14
Ebu Hatim er Razi,A’lam en Nübüvve,Opera Philosophica içinde C.1, s.304
15
Goddman, a.g.m., 215; Bedevî, a.g.e., 60-61.
5

Razî, et-Tıbbu’r-Ruhanî’de lezzet hakkında müstakil bir eser kaleme aldığını


kaydeder16. Bu eser elimizde mevcut değildir. Parçalar halinde bulunmaktadır 17.
ed-Dırâsat en-Nefsâniyye inde’l-Ulemâi’l-Muslimîn adlı kitabında M. Osman Necati,
er-Razî’nin lezzet konusundaki görüşlerinin kaynağında Plato’nun Timaeus’un
etkisi olduğunu ve bu etkinin de, doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki yolla
olduğunu ifade eder. Buna göre er-Razî, Plato’yu doğrudan okumakla birlikte
Calinus’un özetini okuyarak dolaylı yoldan öğrenmiştir.
Razî’ye göre lezzet, elemden rahatta bulunma durumudur. “Lezzet
rahatlatıcı bir histir. Acı ise, sıkıntı veren bir histir. His, hisseden kimse için duyulur bir
etkidir. Etki ise etkilenende bir etki fiilidir. Etkilenme, etkilenenin durumunun değişmesi
ile ilgili bir ibaredir. Böylesi bir durum ya doğaldır ya da doğal olanın dışındadır. Etki,
etkileneni doğal durumundan hareket ettirirse elem ve ezâ meydana getirir. Etki, etkileneni
doğal durumuna döndürdüğünde lezzetler ortaya çıkar.”18
Razî, lezzeti doğal olanla, elemi ise doğal durumdan sapma ile
nitelemektedir. Razî, elem ve lezzet hakkındaki görüşlerini, aşk hakkındaki
değerlendirmelerine basamak yapmaktadır.
Razî, âşıkların tutumundan hareketle aşk hakkında değerlendirmelerde
bulunur. Lezzet, elemin ardı sıra gelen bir şeydir. Âşıklar gayelerine ulaştıkları
zaman elde edecekleri lezzeti, kalplerine bir ezâ ve elem ulaşmaksızın tahayyül
ederler. Âşık, aşktan dolayı kendisine isabet eden etkiyi, aklını kullandığı zaman
azaltabilir. Âşıklar mutlu olduklarını sandıkları noktada üzüntüye,
lezzetlendiklerini düşündükleri noktada da eleme duçar olabiliyorlar. Her lezzete
bir çaba ve uğraşı ile ulaşıyorlar. Çoğu kimse açlığa, mecnunluğa ve kuruntulara
kapılmaktadır. Bu elemin kaynağında ise şehvet vardır. Şehvet, daima sonuç
olarak elemi hazırlamaktadır. er-Razî, üzüntünün temelinde sevilen şeylerin
kaybedilişini bulur.İnsan aklı sayesinde kâinatın bir kevn ve fesad âlemi olduğunu
devamlı düşünecek, üzüntüye yol açan sebepleri bilecek ve irade melekesi ve
bilerek iş yapmak ile uzak duracaktır19.

16
et-Tıbbu’r-Ruhanî, takdim ve tahkik Abdullatif A., Kahire 1978.
17
Nâsır Husrev (ö. H. 481) “Zâdu’l-Misafîr” adlı Farsça kitapta seçmeler halinde zikreder. Ayrıca Paul
Kraus da “Resâil Felsefiyye” adlı eserde iktibaslarda bulunur.“Resâil Felsefiyye lî Ebî Bekr er-Razî”, 139-
140.
18
A.g.e., 148-149.
19
et-Tıbbu’r-Ruhanî, 36, 40; Resâil Felsefiyye, 15.
6

Razî, aklı aşk karşısında bir kontrol edici ve dengeleyici unsur olarak
görmektedir. Aklî melekelerini devreye sokan âşık, aşkın kendisinde açtığı
duygusal tahripleri önleyebilir. Dikkat edilmesi gereken husus Razî’nin elimizde
mevcut bulunan eserinin ismidir. et-Tıbbu’r-Ruhanî, ruhanî, manevî tıp anlamına
gelmektedir. Razî, el-Hâvî isimli tıp eseri ile bedensel hastalıklar üzerinde durduğu
gibi, Ruhanî Tıp adlı kitabında da psikolojik hastalıkları gidermeyi hedefler 20. el-
Hâvî fiziksel hastalıkların teşhis ve tedavisini ihtiva eden bir eser, et-Tıbbu’r-
Ruhanî ise ahlâkî hastalıklardan korunmaya ve erdemli bir kişi olmaya rehberlik
eden bir eserdir.
et-Tıbbu’r-Ruhanî’nin içeriği incelenecek olursa, yirmi konunun incelendiği
görülür. Bu yirmi konunun hepsinde de akıl kriter alınarak meselelere ışık
tutulmuştur .İlk incelenen konuda aklın yüceliği ve övgüye değer oluşu
hakkındadır.
“Aklı yüceltmek ve akla övgü;
Tutkuları yenmek ve Plato ve filozofların görüşlerinin özeti;
Nefsin kusurları; Kişinin kendi kusurlarını bilmesi;
Cinsel aşk; Kendini beğenme; Kıskançlık; Öfke; Yalan,
Cimrilik; Zararlı düşünce;
Üzüntü; Hayâsızlık; Sarhoşluk; Şehvet düşkünlüğü;
Taassup,Kazanma ve Harcama,
Dünyasal mertebeleri arayış;
Erdemli hayat;
Ölüm korkusu
Razî’ye göre, erdemli bir hayatın temelinde bilgi ve adalet bulunur.
Bedensel tutkulara insanın kendini kaptırmaması gerekir. Bununla birlikte Razî,
aşırı bir zühd hayatını izleyen sûfilere de karşı çıkar. Adalet kişinin aynı zamanda
aklın rehberliğinde aşırılıklardan uzak durmasıdır.
Razî’ye göre akıl, tüm işlerimizde biricik rehber olduğundan aklın sağlıklı
işletilmesine engel olan tutkulara karşı koymak gerekir. Tutkulara karşı koymak
için de iradeye ve bilgiye sahip olmak önem arz eder.

20
Çağrıcı, Mustafa, İslâm Düşüncesindeki Ahlâk, İstanbul 1989, 45.
7

D) Razî’nin Akılcı Sisteminde Bilmek Değişmektir


Razî, ahlâkî eğitim için iki aşamanın gerekli olduğunu söyler. Bunlar,
tutkular üzerinde aklı egemen kılmak ve şehvet ile tutkuları dizginlemektir. Akıl,
davranışlarımızda egemen olursa, davranışlarımız güzelleşir, gelişir, öte yandan
akıl davranışlarımızın mahkûmu olursa biz bu kez kötü davranışların mahkûmu
oluruz. Tutku ve şehveti dizginlemekle, davranışlarımızı güzel ahlâkın
öngördüğü noktaya çekebiliriz. İradenin öncülüğünde bilgi ve eylem bizi kötü
davranışlardan alıkoyacaktır.
Razî’ye göre tutku ve şehvetin saptırıcı kötü fiillerinden kurtulmak zor bir
iştir. Fakat eğitim açısından “aşamalı”, “tedricî” bir yaklaşımla insanın kendisini
alıştıracak “nefs-i nâtıka” “düşünen nefsin” boyunduruğuna vermesi gerekir. O
ahlâkî eğitimle insanların iyi gidişat üzerine yaptıkları övgülerde olumlu rol
oynar21.
Razî “tedricîlik” metodunun yanı sıra “Ted’îm” pekiştirme ve ödül
metotlarına da önem verir. Bir deist olup vahyi ve peygamberliği kabullenmeyen
Razî’nin tedricîlik metodunu Kur’an’dan aldığını söyleyen Necati Osman, bu
metodun modern psikologlarca ancak yirminci yüzyılda gereğince uygulanmaya
başlanıldığını söylemektedir22.
Razî, ahlâkî eğitimde önemli bir konuya da temas etmektedir. Kişi kendi
eksikliklerini bizzat bildiği ve farkında olduğu ölçüde değişim açısından başarıya
ulaşabilecektir. Çoğu insan, bu bilişten uzaktır. Böylesi bir biliş ve farkındalık
sürecinde yetersizlik gösteren kişilerin kendilerine iyi ve aklî olanı hatırlatacak
birine dayanmaları ve böylesi bir uyarı imkânı karşısında kızgınlıktan çok
teşekkür etmeleri gerektiğini söylemektedir.
Razî, insanın kendini düzeltmesi hususunda çok ilginç bir metot daha
önerir. Calinus’un “iyi insanlar düşmanlarından da yararlanır” başlıklı bir kitap
yazdığını kaydeder. Kendisi de bu görüşü eserinde işler. İnsan kendisi hakkında
sevsin sevmesin herkesin sesine kulak vermelidir. Calinus’un adı geçen eserinden

21
A.g.e., 32.
22
Necati, ed-Dırâsat en-Nefsâniyye inde’l-Muslimîn, Kahire 1953.s.44
8

olduğu kadar “Kişinin kendi kusurlarını bilmesi” başlıklı yazısından da etkilenen


Razî, bu görüşleri ile Gazzâlî ve İbn Miskeveyh’i de etkilemiştir23.
Razî, kibir ve kıskançlık gibi kötü duyguların hem bedene hem de ruha
zarar verdiğini söyleyerek, fiziksel hastalıkların da kökeninde kötü duyguların
olabileceğine dikkat çekmektedir. Örneğin kıskançlık, uykusuzluk, kötü beslenme
ve mizaç bozukluğuna yol açmaktadır. Kişi, bu ve benzeri duygulardan
kurtulabilmek için öncelikle bu kötü duyguları taşıdığının farkında olmalıdır. Bu
farkındalığın ardından bu duyguları kontrol altına alarak dizginlemeye
çalışmalıdır. Razî’nin akılcı sisteminde, ahlâkî eğitim açısından akıl birinci
derecede önem kazanmaktadır. Kişi, duygularını aklıyla dizginleyip kontrol altına
alarak, sebep ve sonuç bağlarını düşünerek, tabiî olanı isteyecek ve kendini
geliştirmekle meşgul olacaktır.
Razî’nin eğitim sisteminde ortaya çıkan önemli bir özellik de onun “bilmeyi
değişmek” olarak görmesidir. Kişi, kendi eksikliklerini bildiği ölçüde erdemli bir
yaşayışa adım atabilmektedir. Öyleyse bilmek, değişimin kendisidir. Bilmek
demek değişme sürecine adım atmak demektir.

23
Gazzâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Kahire 1962. c. 3, 64; İbn Miskeveyh, Tehzîbu’l-Ahlâk, Beyrut
1985,157-8; Necati, a.g.e., 45.

You might also like