You are on page 1of 13

( Zeynep)

DİNLER ARASINDAN AKIP GELEN BİR NEHİR


Latince kaynaklı mistisizm kelimesinin kök anlamında; gizli olmak, dilsiz olmak, gözleri kapamak
gibi anlamları vardır. Mistisizm, hakikatin mistik yolla kavranabileceğini kabul eder. Dini mistisizmin
gayesi hakikati bulmak, Allah’a ulaşmak, kurtuluşa ermektir. Bu gayeye ulaşmak için her toplum, her
mistik kendi düşüncesi doğrultusunda birtakım prensipler ortaya koymuş, zamanla bunlar ekol haline
gelmiştir. Hem ruhani bir hayatı hem de felsefi bir düşünceyi içine alan mistisizmin en bariz
özelliklerinden biri medeniyet ve kültürler arası ortak yorumlar ihtiva etmesidir. Bu yüzden mistisizmi
“dinler arasında akıp gelen büyük ruh nehri” olarak tarif edenler de vardır.
Mistisizmin Özellikleri
1.Mistisizmde belli oranda gizlilik vardır. Mistik hareketler tam değilse bile belli bir oranda gizlidir.
Belli şeyler belli makamlara gelmiş olanlara söylenir.
2.Maddeye karşı tavır vardır. Bunun için bir adı da zühd’dür, perhiz’dir. Dünyaya, eşyaya karşı tavır
almadır.
3.Seyru sülük vardır: Mistik hareketler belli bir terbiyeyi belli bir eğitimle vererek insanı arzulanan
noktaya ulaştırır.
4.Merhaleler vardır: Bu yolculuğun tabii neticesi olarak mistik hareketlerde merhaleler, makamlar,
dereceler vardır.
5.Msitisizm yaşanan bir haldir: Teoriden çok pratiktir. Bütün boyutlarıyla bu hali anlayabilmek için
yaşamak, tatmak gerekir.
6.Mistisizm bir bilgi kaynağıdır: Bu bilgi iç aydınlanma ile elde edilir. Aydınlanma için yolculuğa
çıkmak ve belli merhaleleri katetmiş olmak gerekir.
7.Mistisizm edebi felsefedir: buna göre ilahi hakikat, tarihin çeşitli dönemlerinde, çeşitli bölgelerde ve
değişik kişilerce araştırılmış, yolları gösterilmiştir.
8.Msitisizm yokluğa kavuşmadır: Kötülüğü temsil eden nefsin yok olması, sevgilide yok olması,
sevgilide yok olmasıdır.
9.Mistik hareketlerde fikirle beraber teşkilat da vardır. Fikir, din ve ideolojilerde olduğu gibi mistik
hareketlerde de şu dört unsur vazgeçilmezdir: a)fikir sistemi b)İnsan Unsuru c)Müessese d)Kitap

Doğu-Batı Mistisizmi
Mistisizm her dinin temel felsefesi doğrultusunda gelişme göstermiş, dolayısıyla mistik akımlar
arasında farklar meydana gelmiştir. Mesela Abdühvahit Yahya İslam tasavvufu ile Batı mistisizmi
arasındaki farkları şöyle özetlemiştir:
1.Mistisizmin iki karakteri vardır: Pasiflik ve metodsuzluk. Mistisizmde insanın nereden başlayacağı
ve nereye ulaşacağı pek bilinmez.
2.Mistisizmde şeyhe intisap etme esası yoktur. Tasavvufta ise seyru süluk bir mürşidin huzurunda
başlar.
3.Mistisizmde bir mürşidler silsilesi yoktur. Halbuki tasavvufi terbiyenin ortak vasıflarından biri de
silsiledir.
4.Mistisizmde mürşid olmadığı için onun telkin edeceği evrad-ezkar da yoktur.
5.Mistisizmde istidat ve kabiliyet yeterlidir. Tasavvufta ise intisap birbirini takip eden üç safha
gösterir.
6.Mistisizmde teknik kaidelere rastlanmaz. Halbuki tasavvufta tarikatların adab-erkan denilen hususi
usulleri vardır.
7.Evrad-ezkar mistisizmde şart değildir. Mistiğin yaptığı ibadetler sıradan herkesin yaptığı
ibadetlerdir.
8.Mistikler netice itibariyle İlme’l-yakin derecesine yükselebilirler. Sufiler ise ayne’l-yakini geçerek
Hakka’l-yakine, insan-ı kamil noktasına ulaşırlar.
9.Mistik hallerde bir kendinden geçme söz konusudur. Salik için derunilik vardır.
10.Mistisizmde hiyerarşi yoktur. Tasavvufta ise piramite benzer bir yapı vardır. herkesin yeri bellidir.
11.Mistisizmde ızdırap esastır. Tasavvufi eğitimde ise bu usule zaman zaman baş vurulur, hususi bir
yeri yoktur.

İSLAM MİSTİSİZMİ
İslam dünyasında ortaya çıkan mistik-deruni ahlaki hayata, ruhani fikir ve hareketlere tasavvuf adı
verilmektedir. Tasavvuf, Kuran ve hadislerde yer alan, insanın mistik yönüne ve gönül terbiyesine
işaret eden, maddenin ve dünyanın geçiciliğini işleyen, kalbi davranışları esas alan kaidelerin değişik
yorumlarından ibaret bir ahlak ve tefekkür sistemidir.
Tasavvuf bir gönül terbiyesidir. Gönül de insanda bulunduğu için tasavvufun konusu insandır, gayesi
ise onun kalbi ahlaki yönünü eğiterek, olgunlaştırarak kemal derecesine ulaştırmaktır denilebilir. Bu
noktaya ulaşan kimseye insan-ı kamil denir.
Tasavvuf, insanla ilgili bu faaliyetini hedef alınan noktaya götürebilmek için birtakım vasıtalar
kullanır: Tekke, tarikat, zikir, makam vs. Sufilere göre bunları gaye edinenler esas hedefe ulaşamaz,
vuslatı gerçekleştiremezler.
Tasavvuf, her toplumun sosyal psikolojisi bir yönüyle o toplumda gelişen mistik düşüncelerle
yakından ilgili olmuş, milletlerin, medeniyetlerin zihniyetine doğrudan tesir etmiştir.
İBN HALDUN
Mücadele ve riyazet hayatının gayeleri için İbn Haldun Şifaus-sail adlı eserinde üçlü tasnif yapmıştır:
1. Gayesi takva olan mücadele. Bu mücadelenin hakikati vera’dır.Allah’ın sınırlarını muhafaza etmek.
2. Gayesi istikamet olan mücadele. İstikamet ve itidali gerçekleştirmektir. Böylece adi, basit istekler
yok edilir.
3. Gayesi keşf ve ıttıla’ olan mücadele. Bu, takva ve istikameti gerçekleştirmekle beraber tasavvufi
terbiyenin usullerini bilen bir mürşide bağlanmaktır.
ZAHİR-BATİN
İslami ilimler ilk yıllarda bir bütündü. İlk yıllarda bir bütündü; fıkıh, tasavvuf gibi ayrılmış değildi.
Söz konusu tasnifler daha sonraki yıllarda ortaya çıkmıştı. Bu açıdan bakınca “tasavvuf Hz.
Peygamber devrinde yoktu, batıldır.” Şeklinde ileri sürülen tez kendiliğinden çürümektedir. Daha
sonraki asırlarda İslam alimleri çeşitli sebeplerle Kuranı Kerim ve hadislerin ışığında düşüncelerini
ortaya koymuştur. Ruhi eğitim, insan-eşya münaseberleri ile ilgili olanlar da zühd ve tasavvufun
temelini teşkil etmiştir.
İslam âlimlerinin metotlarında bazı farklılıkların bulunduğunu tesbit edilir;
1.Meselelere sadece nass yani Kuran ve hadisler ile yaklaşmak
2.Meselelere bakışta nassı esas almakla beraber aklını da esaslı bir unsur olarak devreye sokmak
3.Aklın ve naklin ötesinde kalp kaynaklı bilgilere önem vermek
İşte zahir-batin dengesini arayan tasavvuf bu son maddede yerini almıştır. Diğer ilimler söylenen
nakledilendir. Tasavvufta ise yaşanan ilimdir. Tasavvufa İslami ilimlerin özü, kaynağı olarak da
bilinir.
TENKİT
Sufilerin hiçbir kanaati tenkit edilmemiştir denemez. Tarih içinde ehl-i batın temsilcileriyle ehl-i zahir
arasında sert tartışmaların vuku bulduğu bilinmektedir. Özellikle sufiler arasında kelam ve felsefenin
temel aldığı akla karşı marifet anlayışının yaygınlık kazanması ve vahdet-i vucud ile ilgili fikirlerinin
gelişmesiyle bu tartışmalar daha değişik noktalara ulaşmıştır.
Tasavvuf işraki felsefeye yaklaştığı oranda felsefe de sufilere etki etmiş, bir başka ifade ile sufilerin
şemsiye altında diğer medeniyetlere ait felsefe de İslam dünyasında tutunabilecek bir yer bulabilmiştir.
Tasavvufun bazı yönlerine tenkit yöneltme işinde genellikle İbn Temiyye akla gelir. Sufiler de her
konuda aynı fikri benimsemiş kişiler değildir. Değişik islami ilimlere mensup âlimler zaman zaman
birbirlerini tenkit etmişlerdir.
GAZALİ
Gazali kendi döneminde hak ve hakikati arayanları dört grubta toplamıştır.
1.Kelam Âlimleri
2.Batiniler
3.Filozoflar
4.Sufiler
Gazali dini ilimlerin dirilişi için büyük gayretler sarfetmiş fakat netice itibariyle tercihini tasavvuftan
yana ortaya koymuştur.
SUFİ KELİMESİNİN KAYNAĞI VE SUFİNİN TARİFLERİ
Sufi kelimesinin hangi kökten türediğine dair farklı görüşler vardır;
1. durgunluk anlamına gelen “safv” kökünden
2.Benu Sufe kabilesinin adından
3.Medine mescidinde yapılan “Suffa”dan
4.Sıfat kelimesinden
5.Bir çöl bitkisi olan ”sufane”den
6.saff-ı evvelden
7.Yün anlamına gelen “suf”tan
En çok tutulan ve dil kaidelerine en uygun gelen görüş son görüştür.
Sufi Kimdir?
Cüneyd Bağdadi; Sufi toprak gibidir. Kötü olan her şey onun üzerine atılır. Fakat ondan güzelden
başka bir şey çıkmaz. Sufi yer gibidir, iyisi de kötüsü de ona basar.
Nuri; Bulamadığı zaman sükun ve huzur içinde, bulduğu zaman başkasını kendine tercih edendir.
Sema dinleyen, emir ve yasaklara uyan kişidir.
Tasavvuf Nedir?
Nasrabazi; Kitap ve sünnete dört elle sarılmak, heva-heves ve bidatlara tabi olmamak, şeyhlere hürmet
etmeye büyük değer vermek, ruhsat ve te’villere göre hareket ermeyi terk etmektir.
Gazali; Kalbi Hakk’a bağlayıp masiva ile ilgiyi kesmektir.
Fazlullah b. Ahmed; Ubudiyete nefsi terketmek, rububiyete kalbi bağlamak, bütünüyle Allah’a
bakmaktır.
Sufilere Verilen Diğer İsimler
1. Zahid: kendini ibadete veren
2. Arif: nihayete eren kişi
3. Derviş: bir şeyhe intisap etmiş kişi
4. Fakir: sadece Allah’a muhtaç kişi
5. Aşık: Allah’ı seven
6. Veli: Allah’a itaat eden
7. Erenler: ermişler
8.Ehlullah: allah ehli
9. Musuhi: seyahat eden
10. Miskin: Fakir, düşkün
11. Seyyah: mürşitlerden istifade etmek için devamlı gezen gezgin dervişler
12. Garib: Seyru süluk ve tasavvufi terbiyeleri için vatanlarını terkeden
13. Nuriye: Nurlu, kalbi nurlu olan
14. Cuiye: nefis terbiyesi için aç kalanlar
15. Şikeftiye: Sahralarda yalnız başına dolaşan
16.Nüssak: ibadet eden
17. Ubbad: Kulluk eden
18.Bekkaun: Allah aşkıyla ağlayanlar
19.Haifun: Korkan, endişe eden
20.Kurra: kendini ibadete veren
21. Kussas: vaaz eden
22. İhvan: Kardeşler
23. İşan: daha çok türk cumhuriyetinde kullanılmaktadır.
TASAVVUFUN KAYNAKLARI
1.Kuranı Kerim
Tasavvufi düşüncenin esasları Kuranı Kerim’den alınmıştır. Bir derviş için hepsinden önemlisi Kuranı
Kerim’dir, onun tespit ve tavsiyeleridir. Sufi zikir ve vird olarak Kuranı okur, okurken tefekkür eder,
ayetlerin mana ve sırları üzerinde düşünür ve yeni yorumlar getirir. Bu tefekkürle kendi manevi
hayatını da geliştirir ve kemale doğru ilerler.

Temel Terimler
1. Tevbe: Günahtan dönmek, vazgeçmek anlamına gelen tevbe, sadece tasavvuf ve tarikatların değil
bütün dinlerin ortak terimlerindendir. Tasavvufa tevbe ile girilir. Şeyh müritten ilk önce günahlarından
tevbe etmesini ister.
2. Zühd: dünyaya, eşyaya ve Allah dışında şeylere yani masivaya karşı takındığı tavrı ifade eder.
Zühde dünyanın geçiciliği bir tarafa, onun bir tuzak olduğu kabul edilir.
3. Sabır: Dayanmak, direnmek anlamına gelir. Nefse ve nefsi arzulara karşı bir savaş vermeyle iç içe
olan tasavvufi hayat ile sabır arasında yakın bir münasebet vardır.
4.Riyazet-Mücadele: Terbiye etmek ve itaat ettirmek manalarına gelen riyazet, tasavvufta nefsin ve
bedenin arzularını terk ederek ve ya en aza indirerek ibadetle meşgul olmak demektir.
5. Tefekkür: Düşünmek anlamına gelen tefekkür, tasavvufi hayatın önemli bir unsuru olan murakabe-
muhasebe denilen kendini kontrol etmesi ve hesaba çekmesi meselesiyle yakından ilgilidir.
6. Allah korkusu, haşyet, gözyaşı: tasavvufi terbiye ile manevi ağırlıklar ve kirlerden kurtulan gönül
Allah korkusu, Allah aşkı ile dolar. Kendisiyle hakikat arasında bulunan perdeleri eriten gönül elde
ettiği rahatlık ile gözyaşı döker.
7. Tevekkül-Teslimiyet: tevekkül, işi üzerine almak , teslim olmak demektir. Allah’ın yüceliğini
kalbinde hisseden kişi tevekkül edilecek ve teslim olunacak O’ndan başka varlığın olmayacağına
inanır.
8. Zikir-Tesbih: zikir anmak, unutmamak demektir. Zikir tasavvuf ve tarşkatlerin esas unsurudur.
Allah’ı her an hatırda tutmak, O’nun isimlerini çeşitli şekillerde ve sayılarda söylemek zikrin esasıdır.
9. İlm-i ledün: Sufilere göre akıl ve nakilden başka ilham, ilm-i ledün denen bir diğer bilgi
kaynağıdır. Bu kaynaktan bilgi ve marifet elde edebilmek için önceden mücadele gereklidir. Tasvufun
gayelerinden biri de budur. Tasavvuf eğitimi ile kalbi temizlenen, hakikatle arasındaki perdeleri
kaldıran ve eriten sufinşn kalbi parlar ve hakikati aksettirir.
(Nebile)
İŞARİ TEFSİR HAREKETİ

 Kur’an-ı Kerim’i kendi düşünce ve yaşayışları doğrultusunda izah ve tefsir


çalışmalarına denir
 Ayetlerin dış manasının ötesinde batıni manasını arayan işari tefsirler, zaman zaman
Bâtıniliğe, sembolizme oradan da Hurufiliğe kadar uzanmıştır.
 Kur’an-ı Kerim sırrını kavrayabilmek için nefis tezkiyesini şart koşarlar.

İŞARİ TEFSİR ÖRNEKLERİ

 Hasan Basri elbiseni temizle(Müddesir74\4) ayetini “huyunu güzelleştir” şeklinde


açıklamıştır. Ebu hafs, ahlak nedir? Sorusuna şu ayetle cevap vermişti: Affı al ve
iyiliği emret”
 Müminlerden Allah’a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi bu uğurda
canını vermiş kimi de beklemektedir, ahitlerini hiç değiştirmemişlerdir(Ahzab 33\32)
ayetinin birinci bölümü, fena fillah mertebesine ulaşıp “ölmeden evvel ölenler”e ikinci
bölümü ise tarikata intisap edip bu noktaya doğru ilerleyen salikle işaret etmektedir.
 Müminlere de ki gözlerini sakınsınlar (Nur24\30) ayetini Şibli şöyle açıklamıştır: Baş
gözlerini namahremden, kalp gözlerini masiyadan Allah’ın dışındaki her şeyden
sakınsınlar, korusunlar.

TASAVVUFİ TEFSİRLER

1. Sehl bin Abdullah Tusteri: Tefsiru’- Kur’ani’l Azim


2. Ebu Abdurrahman Sülemi: Hakiku’t- Tefsir
3. Abdulkerim Kuşeyri: Letaifu’l- İşarat
4. Ebu’l Feyz Ahmed bin Muhammed Meybudi: Keşfu’l- Esrar
5. Ruzhiban Bakli: Araisu’l- beyan

NOT: Kızlar beş tane yazdım hangisi önemli bilemedim sayfa 50 – 51 oradan bakar bakmak
isteyen
HADİSLER

1. Tevbe: Kulun tövbesinden dolayı Allah Teâlâ’nın sevinci, sizden birinizin çölde
devesini kaybedip de tekrar bulduğundaki sevincinden daha fazladır.
2. Zühd: Dünyaya karşı zahid olan ve zühd konusunda kendisine vaaz etme meziyeti
ihsan olunan bir kimse gördünüz mü ona yaklaşın, Çünkü hikmet telkin eder.
3. Sabr: Sabır, hadisenin sarsıntı tesiri yaptığı, ilk anda gösterilen tahammüldür.
4. Riyazet – Mücahede: Bir gün peygamber ashabına: Allah’tan hakkıyla haya ediniz.,
demişti. Ashab: Elhamdülillah, hayâ ediyoruz ya resul Allah şeklinde cevap
vermişlerdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle dedi: Hakiki hayâ o değildir. Gerçek
manada Allah’tan hayâ eden başı ve başın içindekileri korusun, karnı ve karnın ihtiva
ettiğini kontrol etsin, ölümü ve musibetleri hatırlasın. Ahireti isteyen dünya hayatının
ziynetini terk etsin. Böyle yapanlar, Allah’tan gerçekten hayâ etmiş olurlar.

5. Tevekkül: Eğer Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, Allah sizlere kuşlara rızık
verdiği gibi rızık verirdi.
6. Allah Korkusu – Haşyet: Kıyametin dehşetinden insanlar öyle terlerler ki çıkan terler
yetmiş arşın kadar nüfuz eder. Ter onların kulaklarına kadar ulaşır, onları ter deryasına
gark eder.
7. Zikir: Ben kulumun beni zikrettiği gibiyim. Kulum beni zikrederse onunla beraber
olurum. Kulum beni içinden ve gizlice zikrederse ben de onu içimden ve gizlice
zikrederim. Kulum beni halk ve topluluk içinde zikrederse ben de onu daha hayırlı bir
topluluk içinde zikrederim. Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir kulaç
yaklaşırım. O bana bir kulaç yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana yürüyerek
gelirse ben ona koşarak giderim.
8. Hüzün: İnsan dünyada nasıl sevinebilir ki su sahibi boruyu ağzına koymuş ne zaman
üfüreceğine dair emir beklemektedir.
9. İnziva – Tebettül: Vallahi, eğer benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok
ağlardınız. Tebettül; kişinin bütün kalbiyle Allah’a yönelmesi demektir.
10. İlm-i Ledün: İlm-i ledün yoluyla kalp, hakikat ilmini –ayın güneşi yansıttığı gibi-
aksettirdiği için sufilere kameri meşreb de denilmiştir.
Muhammed Belhi bilgiyi üçe ayırıyor: Allah vasıtasıyla elde edilen bilgi, Allah’tan
gelen bilgi ve Allah’la olan bilgi.

Hz. PEYGAMBER’İN RUHANİ HAYATİ

 En önemlisi peygamberin vahiy almasıdır.


 Miraç olayından sonra müşriklere beytü’l Makdis’i anlatması.
 Hira’daki münzevi hayat

ASHABIN ZÜHD VE TAKVASI

 Günlük ibadetlerin dışında sahabeler, peygamber sohbetlerine katılırlar.


 Kur’an okuması, melekler tarafından dinlenen sahabeler vardır.

AYRI BİR NOT: Seha (İbrahim), Rıza(İshak), Sabır(Eyyüb), İşaret(Zekeriya), gurbet(yahya),


suf giyme(Musa), Seyahat(İsa), Fakr(Muhammed).
RÜYA YOLUYLA HADİS

 Ebu Ali Şebevi bir gece Hz. Peygamber’i rüyasında görmüş ve “ya resulallah”
benim saçlarımı Hud suresi ağarttı, sözünün senden rivayet edildiği doğru mudur?
Bu doğru ise Hud suresinin hangi ayeti seni ihtiyarlattı? Resulallah bunun üzerine:
Bunların hiçbiri değil sadece o surede geçen “ emrolunduğun gibi istikamet üzere
ol” sözü beni ihtiyarlattı, dedi.
!!Şimdi de hadisler sufiler tarafından nasıl anlaşılıyor ona bakalım:
 Allah’ım senden sıhhat, iffet, emanet, güzel ahlak ve kaza kaderine rıza diliyorum.
Sıhhat emirleri yerine getirmek için, iffet yasaklardan korunmak için, emanet
günah işleyen organları kötülemek için, güzel ahlak halkın yükünü taşımak için,
kazaya rıza ise Rububiyet ve Ulûhiyeti temaşa etmek içindir.

TASAVVUFİ DÜŞÜNCEDE HADİSLER

 Bu noktada sufiler değişik bir hadis alma yolu daha kullanmaktadırlar. O da mana
âleminde Hz. Peygamber ile görüşüp hadisi bizzat o’ndan öğrenmek veya hadisin
sıhhatini ona tasdik ettirmektir.
 Bayezid Bistami, zahir ulemasına “siz ilminizi ölülerden biz ise hay ve la yemut
olan Allah’tan alırız.”
Tasavvufi Düşünce İle Doğrudan veya Dolaylı Olarak İlgili Olan Hadisler:
Gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim ve mahlûkatı yarattı.
Nefsini bilen Rabbini bilir.
 Sufiler bu hadislerden hareket ederek, alemin yaratılışı, insanın – eşya – evliya
meselesine, hakikat-ı Muhammediye konusuna şeyhlik, dervişlik ve zühdün diğer
unsurlarına geniş boyutlar getirmişlerdir.

SÜNNET’E BAKIŞ

 Tasavvufun esaslarını sıralayan Nasrabazi ise şunları söylüyor: “Tasavvufun aslı


kitap ve sünnete yapışmak, heva, heves ve bidatlara tabi olmamak, şeyhlere
hürmet etmeye önem vermek, halkın özürlerini hoş karşılamak, vird ve zikre
devam etmek, ruhsat ve tevillere göre değil de azimet yolunu tercih etmektir.

İNSANIN ÖZELLİKLERİ

 Tasavvufi düşünce yapısını Kur’an ve hadis’ten sonra etkileyen insanların yaratılış


gereği getirdiği özelliklerdir.
a) Siyas-i İçtima-i Durum:
 Bazı sahabeler aşırı zühd hayatına girmek istemişler ama peygamber bunun doğru
bir şey olmadığını söyleyerek onları bu fikirden vazgeçirmiştir.
 Sahabenin zühde girmek istemesinin en temel sebepleri ayet ve hadislerdir.
 Hulefa-i Raşidin dönemi, Emeviler dönemindeki olaylar sebebiyle bazı insanlar
zühd hayatına yönelmek istemişlerdir.
 İmam Azam’ın Fetvası = Sufilerin ilham yoluyla elde ettiği bilgi
(Onlar böyle olması gerektiğini söylüyor.)
b) Yabancı Tefsirler Meselesi:
 İnsanın düşünce dünyası çevresindeki kültür ve medeniyetlerden etkilenir.
 Tasavvufta da yabancı unsurlara rastlamak mümkündür. (Hulul, İttihad, Vahdet-i
Vucüd)
 Bu nokta şu görüşler dikkate alınmalıdır:
1. Hakikatler ortaktır. İlahidir, dinidir.
2. Taklit ve tesir tabii bir şeydir.
3. Başka düşünce ve medeniyetlerin bazı yönlerini almak dince de yasak değildir.
Yeter ki alınan ve kabul edilen şeyler dinin temel esasları ile ters düşmesin.
4. Birbirine benzeyen şeylerin mutlaka birinin diğerinden alınmış olması
gerekmez. Tesadüf olabilir.

(Büşra)
TASAVVUFUN TARİHİ SEYRİ TASNİFİ

I. 1. Tarikatlar öncesi tasavvuf


2. Tarikatlar sonrası tasavvuf
3. Asrımızdaki durum
.
II. 1. Kuruluş devri
2. Gelişme devri
3.Taklid Devri

III. 1. Sünni tasavvuf


2. Selefi tasavvuf
3. Şii tasavvuf

IV. 1. Zühd devri


2. Tasavvud devri
3. Vahdet-i vücud (felsefi tasavvuf)
4. Tarikatlar devri
5. Çağdaş Durum

 1. Ve 2. Tasnif kullanılmamıştır.
 3. Tasnifi Abdulkadir Mahmud kullandı
 5. Tasnif en çok kullanılan tasniftir.
 Tasavvufun ilk 2 dönemi Abbasi dönemine rastlar
 Vahdet-i vücud Selçuklu ve Osm. Döneminde oluştu.

ZÜHD VE UNSURLARI

 Dünyaya, maddeye eşyaya karşı bir tavır koyma ve bunlara karşı isteksiz olma hali
ruhu mana alemine hazırlama faaliyetine ZÜHD denir.
 Kaynakları 1.Kuran 2.Hadis

ZÜHDÜN UNSURLARI

1. Halvet –Uzlet
Halvet ve uzlet insanlardan ayrı yalnız yaşamaktır. Zıddı ihtılattır. Vuslatı gerçekleşenler beden ile
değil kalp ile inzivalarını sürdürürler.

2. Riyazet-Mücahede

Nefsin isteklerine karşı durmak, onunla savaşmak, tabi ihtiyaçları en aza indirmek. (yeme-içme-uyku)
*Riyazet: terbiye ettirmek Mücahede: içe dönük mücadele etmek*

3. Sabır

Sıkıntılara karşı dirençli olmaktır.

4. Tevekkül

Allah’a güvenmektir.

5. Haşyetullah

Haşyet ve havf korku demektir. Haşyet ve havfullah Allah korkusu demek.

6. Vera

Haram bir tarafa şüpheli olan şeylerden ve boş şeylerden uzak kalmak demektir.

7. Hüzün

Kalbin hüzünlü olması, gaflet vadilerine dalmamak için önemli bir unsurdur. Sufi boş geçen günlerine
hüzünlenir. Hüzün geçmişle ilgili korku ise gelecekle ilgilidir.

8. Aşk –Muhabbet

9. Zahid- Arif

Dünyaya rağbet etmeyen dinin emirlerine riayet eden takva sahibi, dindar kimse.

ZÜHD DÖNEMİNİN MEŞHUR ZAHİDLERİ

1. Hasan Basri:
 Tasavvuf düşüncesine tesir eden ilk zahidlerin en büyüğüdür.
 Allah korkusuna dayanan zühd takvası hüzün esaslıdır.
 Hitabeti güçlü
 Mümin sürekli iç hesaplaşmayı yapmalı, gülüp eğlenecek zamanı olmamalı.
 Zahiri ilimleri tahsil etmiş.
2. İbrahim Edhem:
 Prensin oğludur.
 Av esnasında “bunun için mi yaratıldın?” diye bir ses duyar, uyanır ve Sevri ve
Iyaz ile görüşür.
 Müsteşrikler tahtını terk etme işinden dolayı Buda’ya benzetirler.
3. Fudayl Iyaz
 Gençliğinde eşkıyalık yapmış.
 Hayatında 2 kere tövbe etmiştir.
1.Sevdiği kadını görmekten geri çekildikten sonra
2.Harebe de eşkıyalık hakkında kendisi için söylenenlerden sonra
4. Davud Tai
 İmam azam’ın ilim meclisinde bulunmuş.
 Zühde yönelip bekâr yaşamış.
 Kitaplarını Fırat nehrine atmıştır.
5. Şakik Belhi
 Zühdü tevekküle dayanır.
6. Veysel Karani
 Hz. Ali’nin taraftarı olarak şehit oldu.
 Uveysilik tarikatı ondan etkilendi.
7. Cafer Sadık
 12 imamdan 6.dır
 İmam azamın batıni dünyasının mimarı olarak görülür.
8. Ebu Haşim Sufi
 Sufi lakabını ilk alan zahid
 İl tekke kuran kişi
9. Süfyan Sevri
 Melametiye ilk işaret eden zahid
 İlk fakih ve zahidlerdendir.
10. Abdullah Mübarek
 Kitabus zühd eseri var
11. Rabiatul Adevviye
 Kadın sufidir.
 Allah korkusuna dayalı tasavvufu Allah aşkını üzerinde toplamıştır.

TASAVVUF VE KADIN

 Kadının tarikata girişi meselesi


1) Kadın kocasının tarikatına girer.
2) Kadınlar erkekler beraber sesli zikir yapamazlar.
3) Kendi aralarında sesli zikir için mürşid izni gerekir.
4) Müride, şeyhin elini öpemez.
5) Kadınlardan halife olmaz.

KADIN ZAHİDELER

1. Lubabe
2. Meryem Basriye
3. Şuvane
4. Fatıma-i Nişaburiye

SUFİ TABAKALARI

 İlk 5 asrın sufi tabakası Suleme’nin Tabakatu’s sufiyesindeki tasniftir.


TASAVVUF VE UNSURLARI

1) Hal –Makam
 En çok kullanılan terimdir.
 Tasavvuf eğitimi kademeyle ilerler, basitten mürekkebe şeklinde.
 Bu yolculuktaki konaklama yerlerine makam denir.
Makam:
 Müminin yaptığı ibadet, riyazet ve mücahede ile Allah katında elde ettiği manevi yerdir.
 Süreklidir.
 Kesbidir.
 Sufinin hangi makamda olduğunu mürşidi bilir. Ona rehberlik eder.
 Makamların sayısı net değildir. Yaygın olarak 10 tane kullanılır.

1.tevbe 2.zühd 3.tevekkül 4.kanaat 5.uzlet 6.devamlı zikir 7.Allah’a teveccüh 8.sabır 9.Murakabe
10.Rıza

Hal:
Allah’ın anlık olarak lutfettiği batıni duygudur.
 Geçicidir.
 Vehbidir.
 Ruzbihan Bakli’inin makam tasnifi bu aynı zamanda tasavvufun temel ıslahatlarıdır.

1.Bidayat 2.ebvab 3.muamelat 4.ahlak 5.usul 6.edviye 7.ahval 8.velayet 9.hakaik 10.nihayet

2) Marifet
 Tasavvufun canlılık sebebidir.
 İlimden farklıdır. İlim bilmek. İlim yolunda olana alim marifet tanımaktır. marifet
yolunda olana arif denir.
 Marifet, kalp kaynaklı vasıtasız bir bilgidir.
 Çalışarak elde edilemeyen bilgiler. 1-vahiy 2-ilham (sufilere ait bilgi yoludur)
 Marifeti sadece sufiler kabul eder.

Gazaliye göre marifeti elde etmeye 5 perde (engel) vardır bunlar.

1. Eksiklik perdesi: çocuklarda olur.


2. Günah perdesi: günah kalni kirletir, kalp hakikatı göremez.
3. Kalbi yönlendirme perdesi: kalbin hakikate çevrilmesi.
4. Cehalet perdesi: usul bilmeyen marifeti elde edemez.
5. İlim perdesi irfan ve keşif için kalbin hazırlanması gerekir.

Marifetin dereceleri

 Kuşeyrinin tasnifi
1. Muhadara/ ilmel yakin: ilk safhadır. Kalp huzurludur.
2. Mükaşefe/aynel yakin: 2. Safhadır. Şüphe yok. Kulla gayb arasında perde yok.
3. Müşahede: perdeler kalkmış. benlik yok Hak var.
 İbn Arabi tasnifi
1. Akıl ilmi
2. Haller ilmi: zevkle bilinir.
3. Sırlar ilmi: bunu bilen tüm ilimleri bilir.
 Necmeddin Kübra
1. Ammenin irfanı: zahirdeki ayet ve işartelerle istidlaldir.
2. Hassanın irfanı: hem zahiri hemde gaybte gizli ayetler.
3. Hassatul hassanın irfanı: ayetler üstüne ayetlerle istidlal yoludur.

You might also like