You are on page 1of 36

SEYYîD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ

Pîr-i Sâni-i Halvetî

ESERİ Kaddesallâhu sırrâhu’l âli

‫ما براي وصل کردن آمديم ني براي فصل کردن آمديم‬


Mâ berâ-yı vasl kerden âmedim
Ne berâ-yı fasl kerden âmedim

« Biz bölmeye, parçalamaya gelmedik. Biz ayrılanları buluşturmaya, uzak düşenleri kavuşturmaya geldik »

28 Ocak 2019, Bakü

Slide 1 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Yevme lâ yenfa'u mâlun ve lâ benûn
illâ men etâllâhe bi kalbin selîm
O gün, ne mal fayda verir, ne oğullar ancak
Allah'a selîm bir kalb ile varan başka... [Şuara:89]

Kalb-i selîm olmayınca tarikata girmek olmaz. Yolumuz kalp ile amel
etmektir. Tarîkat ehil olan gönüller ilmini bilmelidir ki ondan tâlibin
murâdı hâsıl olsun. Eğer gönül ilminden haberdar olmayıp cehâlet ile
yola adım atsa «ehl-i tarîkim» diye da’vâ etse o ahmaktır. Böylesine
inanan dahi ahmaktır.

O’na mürîd olan, iradesini teslim eden o gözsüzü gör!


O’na mürşid olan o yüzsüzü de gör!

Mâdem Hak tâliplerine o gün bu gündür, gelip geçen her demde kalb-i
selim isterler, buyrun efendim Seyyid Sultanımız elimizden tutsun, bizi
kalbimizle tanıştırsın, işi kolay kılsın.
Slide 2 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Lâ yese'unî ardî ve lâ semâi ve vesa’anî kalbî abdi’l-mü’min
Ben, ne yere sığdım ne göğe sadece mümin kulumun kalbine sığdım

Bütün mülk'ü ile birlikte O'nu ihâta eder kalbin


Yüzünü O'na çevirip bir gül gibi açıldığın zaman

Kalbü'l-mümini beytullâh ve kalbü’l-mümini arşullâh ve kalbü’l-mümini hazâinullâhi


Mü’minin kalbi Beytullah’dır (Allah’ın evidir). Mü’minin kalbi Arşullah’dır (Allah’ın arşıdır).
Mü’minin kalbi, Hazâinillah’dır (Allah’ın hazineleridir).

ve yine saadetle buyurdu: Dikkat edin, vücutta öyle bir et parçası


vardır ki o iyi (sağlam, doğru) olursa bütün vücut iyi olur o fâsid olursa
bütün beden bozulur, vücut hasta olur. Dikkatli olun o et parçası kalptir.

ve yine Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdu:


“Mü’minin kalbi Rahman’ın iki parmağı arasındadır.
Rahman o kalbi dilediği şekle çevirir.” Slide 3 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

Şeyh Yahyâ (k.s.) şöyle dedi: Kalb; ruh (gök) ile nefs (yer) arasında bir netîcedir ve bu ikisi
arasında geçit olarak bulunur. Nefis ile ruh arasında mevcut olan manevî bağın varlığından
dolayı kalbin her iki tarafa da meyli vardır.

Eğer kalb, ruh tarafına meyleder ve onunla birleşirse; ilim ruhu ile canlanır. Ruhun yardımıyla
kuvvetlenir ve mârifet nuru ile nurlanır. Bunun neticesinde, nefsi kendisine tâbi kılarak ondan
birtakım faydalı bilgiler ve ilhamlar elde eder. Böylece kalb nurlanır ve etrafındakileri de
aydınlatır. Neyin zararlı, neyin faydalı olacağını görür, istikrâr bulur. Nefsin gözü aydınlanır,
itminâna ulaşır ve asıl kaynağına dönerek, hevâsından emin olur. Yitirdiğini bulur, Allah’ın
emrine uyar, sıhhate kavuşur, kalbin iradesine girerek kurtulur. Böylece Allah’ın: “Nefsini maddî
ve manevî kirlerden arındıran felâha erer.” [Şems:9)] fermânının şerefine lâyık olur. Allah onun
için: “Ey gönül huzuruna ermiş (mutmain) nefs” [Fecr:27] diye taltîf buyurmuştur.

Slide 4 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

Eğer nefs (kalb) ruha tabi olmaktan imtina ederse yoldan çıkar. Hevasına tâbi olup azgınlaşır.
Arzularının peşine düşer ve neticede ameli boşa gider. Kendisine faydalı olacak işleri bırakıp
zarar verecek şeyleri yapmaya başlar. Nitekim Allah (c.c.) onun hakkında: “Nefsini günahlarla
örten kimse hüsrana uğrar.” [Şems:10] buyurmuştur.

Allah korusun! Eğer kalp nefis tarafına meylederse,

Bu meyil nasıl olur ve insan nasıl günah işler?


Kalbin merkezindeki rahmânî sıfatlar Haktan yana çeker seni. Ammâ kalbin dış yüzüne yakın
kenarındaki sıfatlar, kendini nefs-i emmâre lezzetleriyle takdîm edip yeni gelin gibi
cilvelenerek insanı cezb ettiğinde, günaha karşı kendinde bir cesâret bulursun!

Slide 5 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

Yürek usulcâ pas tutar, gelip geçerken günler, günâhlar…

Kalp hayatı kesintiye uğradığında ilmi perdelenir, mârifeti azalır. Nefsi


onu kendisine uydurarak hevâ vâdilerine atar. Gözü rüşd yolundan çıkar,
hevâ yoluna sapar. Böyle olunca da, neticesinde alçaklık vadilerinden
hangisini isterse orada helâk olur gider. Bu durumda ondan ruhun
yardımı kesilir, ilâhî feyiz ve fetihlerin kaynağı kapanır, zafer ve nusret
ruhları zuhur ve vuzuh sebebi ile ondan yüz çevirirler.

Eğer tevbe ederse, “Allah tevbe ile kendisine dönenleri sever,


temizlenenleri de sever.” [Bakara:222] hükmünce Allah (c.c.) tevbesini
kabul eder ve rahmetiyle mukâbele ederek onu affeder.

Slide 6 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Fesâdı ise nefsin hep fesâd işlerinden gelir
[ETVÂR-I KULÛB ESERİNDEN]
Âgâh olasın gönlün yedi tavrı var Hayatı, ilmi ve aklı hep ruhtan alır
Her tavrın bir ismi ve bir seyri var Nefse gelince bunları ben ettim sanır

Birisi suâl eyledi: âhi kalp nedir? DER BEYÂN-I ETVÂR-I DİL
O latîf mi yoksa kesîf bir şey midir? Kalp, insanın maddi ve manevi hayat noktasıdır.
Allah'ın iki parmağı arasında oynatarak takallüb
Zâhirde bir et parçasına kalp denir ettirdiği (yönünü değiştirdiği) ve kâh cemal, kâh
Fayda, zarar hep onun sûretinden gelir celaliyle tecelli ettiği yer burasıdır. İnsanın; kâh neşeli,
kâh sıkıntılı oluşunun sebebi de, bu tecellilerin
birbirini takip etmesidir. Çünkü kalp, hangi esma
Kalbin selâmeti ancak ruhun sıfatından gelir etkisinde olursa olsun kendine, yani aynasına yansıyan
tecelliyatı, sema-yı arşın icmaldeki temsilcisi olan
dimağa (ayna nöronlar:fuad) aksettirmektedir. Bu
yüzden zihin kapasitesi hudutlu, kalp kapasitesi yani
aşk ve istekler ise hudutsuzdur.

Tasavvuf bilmekdir etvâr-ı kalbi


Eridüp koymıya kalbinde kalbı
Slide 7 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
İnsan kendi kalp aynasına İnsanın ıslah olması, kalbini
dikkatle nazar ettiğinde kendini okumaya başlaması ile
görür ama kalp, gaflet mümkündür. Beka âleminin
örtüsüyle örtülü olursa o cümle sırları kalpte tecelli
zaman hiç bir şey görülemez. etmektedir.
İnsan, Allah'ı kalbinde
bulabilirse mirac etmiş olur. Kalptenin sırr-ı zât
Bulamadığı takdirde ise, Kalbin aksi kâinat
kalbinin Beytullah değil,
şeytanın evi olacağını
unutmamalıdır.

Allah, her şeyi bilir, kul ise, kalbi


nazargâh-ı ilâhi olduğu için,
sezer. Çünkü Allah kalbe nazır
olduğundan, bu nazarının bir
ucu kendinde, diğer ucu ise
kulunun kalbinde demektir.
İyilik ve kötülüğün, insanın
kalbine ferahlık ve sıkıntı, yahut
genişlik ve darlık olarak Slide 8 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
[DİL (GÖNÜL) TABAKALARI] Allah, her zerrede mevcut olduğu
Gönül gönüldür olsa da sînesinde kahpenin
Onu yıkan gitmesin tavafına Ka’benin
halde, insana kalbinden hitap
eder. «Kalb-i mümin beytulllah»
«Bir müşkülünüzü halledecek
kimse bulamazsanız kalbinize
danışın, o size doğruyu söyler»
«Bir insan kırk gün takva üzere
bulunursa onun kalbinden hikmet
pınarları fışkırır» hadisleri hep
buna işarettir.

Gönül tabakalarını sayacak


olursak bunlar sırasıyla sadr
İslâm, kalb iman mahallidir,
akletme kalbin işlevidir; şeğaf (dış
kalb zarı) sevgi ve şefkat mahalli,
fuâd temaşa, habbetü’l-kalb ilâhî
aşk, süveydâ gaybı mükâşefe, ilm-
i ledün ve ilâhî sırların mahallidir; Slide 9 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
1. SADR-Sîne-Göğüs-İslâm
(Biz) onların (cennet ashâbının) sadırlarında Arz’da hiç gezip seyretmediler (ibret almadılar;
ğıl’dan (ayrı görmekden kaynaklanan kin- seyr-i sülük yapmadılar) mi ki, bu sayede
düşmanlık, sevgisizlik) ne varsa söküp attık... akledecekleri kalbleri yahut kendileri ile
[Arâf:43] işitecekleri kulakları olsun... Çünkü basarlar
Allah kimi doğru yola iletmek, hidâyet etmek a’ma olmaz, sadırların içindeki kalbler a’ma olur
dilerse, onun sadrını İslam’a (teslim olmaya) açar [Hac:46]
(genişletir)... Kimi de saptırmayı dilerse, onun da
sadrını (öyle) daraltıp zorlaştırır (ki o) sanki Vakta ki gevher-i İslâm’dan hâlî ola küfr ü şirk
Semâ’da yükseliyor gibidir... [Enâm:125] vesvese-i şeytân olur Allahumahfaznâ
Allah kimin sadrını İslâm’a şerhetti (açtı, SADR: Mahall-i gevher-i İslam,
genişletti) ise o Rabbinden bir nûr üzere değil Nefs karşılığı: Emmâre Seyri: İlallah
midir?! [Zümer:22] Dârı: Şerîat Nûru: Mavi
(Mûsâ) dedi ki: “Rabbim, sadrımı açıp genişlet
(hakkel yakîn eyle)”. [Tâ-hâ:25]
Senin için sadrını inşirâh etmedik (açıp
genişletmedik) mi? [İnşirâh:1]

Slide 10 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Ki onun birinci katı SADR diye bilinir Sen bu manayı ikizin kitaptan oku
Burada ancak İslâm cevheri aranır Ellezî yüvesvisü fî sudûrin Nâs: O ki, insanların sadırlarında
(sinip sinip geri döneni insanı bedenselliğe düşüren-nefse
uyduran) vesvese üretir. [Nas:5]
SADRın izâhına dâir Hak buyurmuş* Bu vesvâsın yolu hep sadırdan tarafa gelir
Onda İslâm'ın nuru aks olunmuş Candan bil ki vesveseden uzak durmak gerekir
Efemen şeraha(A)llâhu sadrahu lil-islâmi
fehuve ‘alâ nûrin min rabbih(i)[Zümer:22]
Kalbin derûnuna, şeytanın yolu yoktur
Eğer Haktan inen bu nur olmasaydı Hafıznâhâ buyurdu Hak Kuran'da oku dur
O küfr ve zulmete yelken açardı Ve hafıznaha min külli şeytânin raciym;
Ve onu (zahirde birinci kat gök-batında sadr) şeytân-ı
racîm’den (bâtıl kökenli evham ve düşüncelerden) biz
Sadr, şeytânın vesvese ma’deni olurdu koruduk. [Hicr:17]

Kalp ilâhi sırlar hazînesine mahzen olur


Vesvâs-ı şeytan kalpten hep uzak durur

Slide 11 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Peygamberimiz Kâbe'yi fethettiğinde, önce
Kalp ilâhi sırlar hazînesine mahzen olur içindeki putları atmıştır. Biz de Beytullah olan
Vesvâs-ı şeytan kalpten hep uzak durur kalp Kâbemiz'i açmadan evvel, içindeki şeytanı
çıkarabilmek için, önce onu anıyor ve
Kur'an okumaya başlarken Şeytanın adı neden “Sığınırım” diyerek, ondan Allah'a sığınıyoruz.
Rahman'dan önce anılıyor, yani niçin önce:
Euzubillahimineşşeytanirracim: Kovulmuş Şeytan veya şeytanın putları nelerdir? Kötü
şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım denip, huylar, dedikodular, fesatlıklar... Bu tip kötü
sonra besmele çekiliyor diye düşünmek huylar, insanın kalbinde şeytan işi olan birer
lazımdır. Bunun nedeni: Peygamberimiz'in puttan ibarettir. Allah'ta böyle şeyler olmadığı
Kâbe'de yaptığı muameleyş, kendi kalp için, Allah sadece temiz nazar eder. Kalp
Kâbemiz'de tekrarlamaya çalışmamız gerektiğini temizlenmeden, orada Allah'ı bulmak mümkün
anlamaktır. değildir. Onun için önce istiaze ile şeytanın
eserlerini kalbimizden atıyor, sonra da besmele
ile kitabı okumaya başlıyoruz.

Slide 12 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

Tavr-ı evvelde sadr okurlar adın


Gerçi âhirde bedr okurlar adın

Sadr menzil-i vesvâsdur, ol vesvâs ki hannâsdur. (gizlenmiştir,


şeytânî) Ey miskîn anun meskenidür nefy ü isbât tâ tapıla anda
sabr u sebât. Anun makâmı seyr ila’llâhdur bilür bu sırrı ol kim
âgâhdur. Anı evvelki ism eyler meşrûh tâ kim ola ser-be-ser
mazhar-ı rûh. Elemneşrah leke sadrek beyân eyler, ol gizlü nükteyi
‘iyān. İslâm menzilinde karar tapar, gâh inkâr ve gâh ikrâr tapar.
[DEDE ÖMER RÛŞENÎ, MÜŞKİL-GÜŞÂ TERCİ-BENDİ]

Slide 13 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
2.KALP: İman Allah, kalbin nakşını daima yapmaktadır. İnsana
düşen; oradaki putları, yani kendi düşünceleriyle
Bir şeyin içini dışına çıkarmak, altını üstüne meydana getirip, ilâhlaştırdığı fikirleri
getirmek, ters çevirmek, bir şeyi başka bir şeye temizlemek, atmaktır. Allah, âyetlerini âfakta ve
dönüştürmek ve değiştirmek manâsına rabbânî enfüste geçerli kılmıştır. Misal: Mekke'yi
bir latîfedir. mübarek kılıp, orayı insanların toplanma yeri
yapması işin âfaki yönüdür. Enfüste ise, herkesin
Kalp tasfiyesi veya nefis tezkiyesi denilen bir kendi Kâbe'si ve o Kâbe'de kendi putları vardır.
yöntemle temizlenen kalp, ilâhî hakikatleri
doğrudan ve aracısız olarak bilecek kabileyette KALP: Mahall-i gevher-i iman, makam-ı nur-ı akl
yaratılmıştır. Kalp, idrak, ilim, mârifet ve Nefs karşılığı: Levvâme Seyri: Billâh
düşünme aracıdır. Dârı: Tarîkat Nûru: sarı

Slide 14 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
İşte Allah onların kalplerine imanı nakşetmiş ve
Kur’an’da akletme (düşünme) fiili kalbe nisbet Kendi tarafından bir ruhla onları desteklemiştir.
edilmiş yani düşünmenin kalbin bir işlevi olduğu [Mücâdele:22]
belirtilmiştir. Aynı şekilde fıkhetmenin de (keskin
görüş, ince anlayışa) kalbin bir işlevi olduğuna Allah kalplerinize îmanı süsleyerek sevdirdi,
dikkat çekilmiştir. küfrü, fıskı ve isyanı da çirkin gösterdi...
[Hucûrât:7]
Onların da kalpleri vardır ama (gerçeği)
kavramazlar, gözleri de vardır ama ilerisini
görmezler, kulakları da vardır ama
(söz) dinlemezler [Araf:179]

Demek ki kalp cesedin âmiri, Hakk'ın memûrudur.


Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. (nüfûz
eder, müdâhele eder) [Enfâl:24]

Slide 15 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Onun ikinci katını kalp oku Kalbin iman nuru ile beslenir
İmanın madeni nâmıyla oku İman da tahkîk meyvesin verir

Kalbinde imanın kitabesi yazılı durur Kalbinden tahkîke doğru kapı açarlar
Aklın nuru buna kesinkes burhân olur Açılan o kapıdan sana yol gösterirler
Akıl, kalbin lemîsesidir (dokunma hissi) Gönül âyînesin sûfî
Eğer ider isen sâfî
Akıl nuru ile imana kuvvet bulunur Açılur sana bir kapu
Cilâsını her an elinde bulundur Ayân olur cemâlullah
[Şems-i Tebrîzî v. 1247]
Tahkîk: Hakk’a ermek,
hakîkati bulmak için
gayret sarfedip
netîcede Hakk’ın
sıfatlarıyle sıfatlanma,
Hakk’ı âlemde
müşâhede etme.

Slide 16 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

İkinci tavr anun kalb oldı ismi


Egerçi genc-i ma‘nâdur tılsımı
Anun îmân ola dâ’im yemini
Mesîhâ tek tapa ol Meryem’ini
Hem ola sevk-i şevk içinde re’yi
Kıla hoş zevkile bey‘ u şirâyı
Bu gülşenden illâ būy-ı me‘ânî
Ola Keşşâf-ı keşf anun beyânı
Anuñ maķāmı seyr li’llāhdur ey ‘ārif tā ķurbet bisātından olmaya
münḥarif. Sülūk ide bu ŧavrile, ħoş geçe ķahr u cevrile. İsm-i
düvüme müdāvemet ide, ol ŧavr ile Ŧūr’a gide.
[DEDE ÖMER RÛŞENÎ, MÜŞKİL-GÜŞÂ TERCİ-BENDİ]

Slide 17 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Âşık, aşk içinde feryâd eder
3. ŞEĞAF (Dış zar): Sevgi ve şefkat mahalli
Duygu merkezi burasıdır. Aşk, çok aşırı derecede Bazılarının kemâli bu makamdır
bir sevgidir. Sonra bu aşk "şeğaf" denilen ve Onun işi bu menzilde tamamdır
kalbin ta kökünü ve içini saran bir makama erişir
ki buradaki hâdiseye "gönlünü kaptırma" da Yolda tekamülü, ezelden takdîr buraya kadar
denilir. Bundan öteye niceleri yol bulmadı zinhâr
Kad şeġafehâ hubben
… O’na olan aşkı onun kalbinin içine nüfûz etmiş,
derinlerine işlemiş… (Aşktan yüreğinin zarı
delinmiş) [Yusuf:30]

ŞEĞAF: Mahall-i muhabbet ve aşk


Nefs karşılığı: Mülheme Seyri: ‘Alellâh
Dârı: Marifet Nûru: kırmızı

Gönlün üçün katı şeğaf diye bilinir


Muhabbet her zaman burada aranır
Slide 18 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Tevekkül menziline ola nāzil
Ķıla bu ŧavrile ķat‘-ı menāzil
Nüzūl ola aña nüzl-i maḥabbet
Bisāŧ-ı inbisāŧ üzre ḥaķįķat
Şi‘ār ide şerį‘atden hemįşe
Diŝār idüp ŧarįķatden hemįşe
Tecellį-gāh-ı esmā ola ķalbi
Nažar-gāh-ı müsemmā ola ķalbi

Üçünci ŧavr ey ķalbi ṣāf, anuñ adıdur şeġāf. Maḥabbete mesken olur, genc-i ‘ışķa
maḥzen. Matla‘-ı envār-ı maḥabbet olur, menba‘-ı esrār-ı meveddet. Noķṣānı
kemāle döner, celāli cemāle. Aħlāķ-ı deniyyesi ḥamįdeye döner, ‘Anķā kimi Ķāf-ı
ķurba ķonar. Seyr ‘ala’llāh olur maķāmı, Hū şarābından içer müdāmī. İsm-i
siyümden semāya çıķa, sįmāsına nūr-ı esmā çıķa.
[DEDE ÖMER RÛŞENÎ, MÜŞKİL-GÜŞÂ TERCİ-BENDİ]

Slide 19 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
4. FUÂD: Gönül, temâşâ Hakkında ilmin olmayan şeyin ardına düşme,
Böylece kuluna vahyettiğini (vâsıtasız) vahyetti. izleme! Muhakkak ki sem’ (işitme kuvvesi), basar
Rü’yet ettiği şeyi fuad yalanlamadı (HAKKın kendisi). (görme kuvvesi) ve fuad, işte onların her biri
[Necm:10-11] ondan mes’ul’dur (ilimsiz bu melekeler koza
örebilir). [İsra:36]
Görüşü ne kaydı (gayrı kavramına) ne de haddi aştı
(hakikati müşahededen dolayı tanrılık davasına düşüp FUÂD: Mahall-i gevher-i mükâşefe,
firavunlaştı)Andolsun ki Rabbinin (Hakikatini müşâhede ve rü'yet
oluşturan esmâ özelliklerinin) işaretlerinden en Nefs karşılığı: Mutmainne Seyri: Ma‘allâh
büyüğünü gördü! [Necm:17-18] Dârı: Hakîkat Nûru: Beyâz
Habîb-i Ekrem ve Resûl-i Muhterem salla’llâhu
te‘âlâ aleyhi ve sellem hazretlerinin bendinden
ayrılmayıp kevneyn ve mâfîhâya asla nazar-ı
iltifât eylemeyesin.

De ki: “Sizi inşa eden (mülk aleminde meydana


getiren) ve sizin (kendinizi-hakîkatınızı tanımanız,
bilmeniz) için sem’ (işitme işlevi; hakîkatınızı
algılama kuvvesi), ebsar (gözler; görme-idrâk Slide 20 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Hakkın kelamından sıdkile doğru haber verir
Dilin dördüncü katına fuad denir Burada olan kelama Kuran şahitlik eder*
Ki burada dâimâ perdeler açılır O kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor. [Necm:3]

Mahall-i rü'yet burada yüz gösterir


Kendini gösterip kalpleri feth eder
Bu makamda fuad ne derse o Hak'dır
Çünkü daima Hak kendi sırrını açandır Onda zerre miktarı Hak’tan ayrılık yoktur
Bu güzel ahlakı, Allah’ın ikrâmı durur

Kalbin dile gelmesi ancak Hak emriyle olur


Dostun sırrı işte bu mertebede a’yân olur

Slide 21 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

Dördünci ŧavr içre adıdur fu’ād, Ĥaķ’dandur aña bu ad. Ey oħıyan ağdan ķara,
oħı mā keẕebe’l-fu’ādü mā re’ā. Felek-i çārümde sālik ola, dimen melek
mülkine mālik ola. Maḥv olur ḥicāb-ı mā-siva’llāh, maķāmı olur sırr-ı
ma‘allāh; ism-i çehārüme sırren ve cihāren, meşġūl olup leylen ve nehāren.
[DEDE ÖMER RÛŞENÎ, MÜŞKİL-GÜŞÂ TERCİ-BENDİ]

Slide 22 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

5. Habbetü’l Kalb: Kalp tohumu:Beytü’l Haram

Burası kalbin en değerli yeridir. Burada siyah bir nokta vardır. Canın canı, aşığın maşuku
buradadır. O nokta, madden yoğun bir damla kandan ibarettir. Bütün tecelli denizleri, bütün
aşk fırtınaları, işte o bir damla kanda dalgalanıp çırpınır. Aşırı sevgi bu damlayı tahrip edip
dağıtırsa, parçaları bütün vücuda dağılır. Aşk işte bu dağılmanın adıdır ve bir dağılırsa âşık
artık ne yaptığını bilmez olur.

HABBETÜ’L KALB: Kalp cenneti


Nefs karşılığı: Raziyye Seyri: Fillâh
Dârı: Velâyet Nûru: Yeşil

Slide 23 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Yüreğin beşinci katına habbetü'l-kalb derler
Marifet sevgisini bu kalpte bulurlar

Böylesi kalpte ancak muhabbet olur


Onun neticesinde meveddet hâsıl olur
Bu kalp muhabbete dâim vatan olur Dosttan gelen her bir hal olur yerli yerince
Allah aşkı bu kalpte kâim makam olur Gamlı canına şifâ bilir kaynağı bir bilince

Muhabbet içinde kalp öylece gark olur Eğer bu kalbin sahibi halinden kalsa uzak bir dem
Firak ve vuslat artık fark etmez olur Böylesi kalp için bu hal Mevt-i külli olur ol dem

Slide 24 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Şühūd-ı sırr-ı esmā žāhir ola Bişinci ŧavr içinde ḥabbetü’l-ķalb
Ne kim ġāyibdür aña ḥāżır ola Oħurlar adın anuñ ķılmagil selb
Geçe ġaybetden ol ŧapa ḥużūrı Maķāmı seyr fi’llāh ola anuñ
Vire žulmet-i žalāmın ala nūrı Özi ser-pūş ola genc-i nihānuñ
Gehį telvįni temkįn ola Ĥaķ’dan Şühūd-ı źāt ola seyri bu yolda
Gehį temkįni telvįn ola Ĥaķ’dan Gözine almaya ġayrı bu yolda
Bu telvįndür ħalāyıķ da‘vetiyçün
K’ola lāyıķ ķamu Ĥaķ ḥażretiyçün
Gehį sırr-ı ezel rūşen dilinden Tevḥįd şarābından mest muvaḥḥid ola, taķlįd
Gehį nūr-ı ebed lāyiḥ dilinden meyinden içüp dime muķallid ola. Ķayd-ı
‘alāyıķdan küşāde olur, cānı bend-i ‘avāiķdan
āzāde. İsm-i pencümden pençegįr olup
ḥavāss-ı ħamsesi bir olup hey hey didügi
Ĥayy Ĥayy olur, hā diyince Hū’yı bulur. Gāhį
keŝreti iħtiyār ider ve gāhį vaḥdetde ķarār
dutar tā keŝreti vaḥdete döne, vaḥdeti
keŝrete.
[DEDE ÖMER RÛŞENÎ, MÜŞKİL-GÜŞÂ TERCİ-BENDİ]

Slide 25 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
6. SÜVEYDÂ
Kendisiyle, mümin kalbine tecellî eden “Kalbin aksi kâinat” dendiğine göre kalp denen
Cenâbıhakk’ın müşâhede edildiği ve kalbin tam şey aslında bir manâdır ve görünen âlem, o
ortasında bulunduğu kabul edilen siyah nokta, manânın zuhuruyla ortaya çıkıp bu adı almış, o
insan varlığında ilâhî tecellînin odak noktası, kalpteki insanlar da bu âlemde: “Mübarek Mekke”
Kalpte rûhun ve hayâtın merkezi olduğu kabul [Âl-i İmrân:96] demeye başlamıştır.
edilen, madde ile manânın birleştiği nokta.
SÜVEYDÂ: Mahall-i ilm-i ledün
O nokta çalışmadığı zaman geri kalanlar işe Nefs karşılığı: Marziyye Seyri: 'anillâh
yaramaz. Allah'ın nazar-ı İlâhisi, o noktaya nazırdır. Dârı: Zât Nûru: Siyah
Yapılan bir şeyin doğru mu, eğri mi olduğunu
anlamak için kalbe bakılmasının nedeni budur.

Allah, insanı nasıl ana rahminde elli, ayaklı, gözlü,


kulaklı, yani her şeyi tam ve yerli yerinde
yaratıldıysa, onun kalbi olan Kâbe-i muazzamayı
da, içindeki nokta-yı süveyda denilen Hacer-i
Esvet'iyle birlikte, bizzat oluşturmuştur. Nokta-yı
süveyda denen o nokta, nazargâh-ı İlâhidir.
Slide 26 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Yüreğin altıncı katına süveydâ derler Allemel esmâ ayeti tafsilatı ile ikram olur
Gaybın sırlarını burada açık ederler Değme canların bu mertebeye yolu yok durur

O ki keşf-i manâ ma’deni olur Meleklerin hepsi bu ilimde âciz kalmıştır*


Ondan yüz tür beyân peydâ olur Hilm ile ilim Adem'e nasip kılınmıştır
(Melâike de): “Subhansın (ya Rab), bizim için senin
Allah bu kalbe gayb sırlarını ihsân eder bildirdiğinden başka ilim ne mümkün?; muhakkak ki
Ona "allemel esma" âyetinden ikramlar eyler sensin Alîm ve Hakîm” dediler. [Bakara:32]
Ve Adem’e bütün Esma’yı ta’lim etti [Bakara:31]
Nice gizli talepler müphem sırlar
Bu mertebe Subhan'dan gelen lütfun kaynağıdır Ona ayn-i ayandan açıldıkça açılır
Bu mertebe yüz tür burhan apaçık peyda olur
Melekler bu esrarı anlamaktan kaldılar mahrum
Yalnız Adem'in kalbi yaradının sırrına mahrem

Slide 27 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Dertli yürek ilahi hazinelerle dopdoludur
Ancak bu yürekte şâhın sırları gizli durur Eğer sen böyle bir kalbe yol bulursan
Subhanellezi ayetinden devlet ve şeref bulursun*
Padişaha ancak bu yürek lâyık durur Kendini, rabbini bildirecek mirac ve fetih gerçekleşir
Böylesi yürek sultânî sırrı idrâke kâbil durur *Fenâfişşeyh makamına işaret

Allah bu tür yüreği has olanlara bahş eyler Böyle bir yürek Hakkın nazargâhıdır*
Bu yürek vahdet nuru ile her yana ışık saçar Mârifetin kemali ondan hâsıl olur
Kâbe bünyâd-ı Halil-i âzerest.
Halk bu yürek vesilesi ile şifâ bulur Dil nazargâh-ı celil-i ekberest
Eksiği fazlası yok bu sözün tamam durur
Böyle bir kalp kurb-u sultân'a vesîle olur
Yolun sonunu görmek ancak bu kalple mümkün olur
Kim böyle bir yüreğe sahip olursa kurtulur
Dünya ve ahiret kayıtlarından halâs olur

Slide 28 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Ĥāle döne māżį vü müstaķbeli
Żū’ ile miṣbāḥ ola rūşen dili
Her neye ķılsa nažar anı göre
Gizlü ise genc-i nihānı göre
‘Ālem-i tecrįd ola menzil-gehi
Kūşe-i tefrįde vara geh gehį

Altıncı ŧavra süveydā dimişler, bu sevdāyı ‘ālemde hüveydā dimişler. ‘İlm-i ledünnįden sebaķ
ala ve ma‘nā denninden (küp) cām-ı murevvaķ (süzülmüş kadeh). Aña bir nice ma‘den keşf
ola Ĥaķ’dan, istegil söyleyem men bu varaķdan. Birisi anuñ ‘ilm-i esmādur, birisi ‘ālem-i
müsemmādur; birisi bilmek durur ḥikmet-i a‘yānı, birisi derk itmek durur ma‘nā-yı insānı. İsm-i
şeşüm şeş cihetden anı ķaplaya tā fe-ŝemme vechu’llāhi’den yüz duta ķıbleye. Anuñ bürhānı
ḥüccet-i ķātı‘ olur, bu göñül arżu’llāha vāsi‘ olur.

[DEDE ÖMER RÛŞENÎ, MÜŞKİL-GÜŞÂ TERCİ-BENDİ]

Slide 29 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
7. MÜHCETÜ'L KALB: İlahî sıfatların tecelligâhı

Yedinci tavra mühcetü’l-kalb denir ki envâr-ı


Hudâyı ol kılur celb. Mertebe-i ve lekad-kerremnâ
benî âdeme bu makamdır. Temâm olur safâ-yı dil
bu yirde, Dil-i ‘ârif bulur bunda bülûgı MÜHCETÜ’L KALB: Kalbin özü, canı, ruhu
Nefs karşılığı: Sâfiye Seyri: lillâh
Tâlibîn-i râh-ı Hak ve râğibîn-ı vücûd-ı mutlak Dârı: Lâ-mekân Nûru: Bî-reng (Her-reng)
İbrahim meşreb olup ‘aklın necmine ve kalbin
kamerine ve rûhun şemsine aldanmayanların
makamıdır.

Slide 30 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
O sebepten zâti nurlara kâbil olur
Yüreğin yedinci katına mühcetü'l kalb denir
Haktan gayrı her ne varsa hepsi burada silinir Bu kalbe her zaman Haktan yardımlar gelir
Bu yardımlarla işleri doğru yolunda gider
Bu yürek ilahi nurun mâdeni olmuş
Onda şahın tecellileri parlar olmuş Allah Kuran'da buna şahitlik eder
Lekad kerremnâ beni Ademe ayeti nasihat eder
Her dem tecelli-yi sıfat bahş olunur Andolsun ki Ademoğullarını mükerrem (Ruh-akıl
Bu ikramdan sâlikin kalbi sükûnet bulur işlevleri dolayısıyla şerefli, üstün; gittikçesürekli ikrâma
nâil olan; kerametli) kıldık... [İsra:70]
Bu tecelliden dembedem kemâl bulur
Ta ki kalp ruhun sırlarına şehir olur Âdem'in kerâmeti işte bu kalp durur
* Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır Tecellî eseri yardımlar hep hazır durur
Fenafirresul makamına işaret
Âdem'in kalbi bu tecellileri kabul eder
Haktan her nefes yeni bir hayat bulur Bu lütuf bu ihsan Mevlâdan feyezan eder
Meleklerde bu kemâl ne gezer
Hak ikram için Âdem'i seçer
Slide 31 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

Bu sırra mahrem değil ancak Adem lâyık


Şahın bu lokmasına ancak şahbaz lâyık
Yağmur gökten yağar, muhabbet maşukta diri
Heyhat o maşuk-u hakiki, bense aşık-ı sûri
Meleklerin hepsi sanki serçe gibidir Aşk odu evvel düşer ma'şuka andan âşıka
Elbet bu lokma boğazlarına büyük gelir Şem'i gör kim yanmadan yandırmadı pervâneyi
buyurmuş Sunullah Gaybî (ks) hazretleri târif için
Yarattıkları içinde Adem'i mükerrem eyledi Böylece Adem'e melekler secde eyledi
Bütün isimlerinin sırlarını ona talim eyledi Adem'in kalbi Allah'ın azâmetli evi
...
O'nun kalbini, sırlarının kaynağı eyledi Kalbin yedinci katını vatan tutmuşsan
Hak, Adem'e işte böyle bir aşk besledi Şüphesiz sen din içinde itibar bulmuşsun
"Gizli bir hazineydim, bilinmekliği sevdim" sırrı
Adem'de nümayan olmuştur Bu kalbi her haliyle Kurana âlim bil
Ondan gelen her bir sözü de Kuran Bil
Bu aşkı kabul etmek de Adem'e yazıldı Yüzü insan, sözü kuran, özü rahman
O’ndan bütün alemlere rahmet yayıldı
Bu kalbe Kuran kâmilen nazil olmuştur
Bu kalp için Kuran menzil olmuştur
Slide 32 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Hemįşe genc-i ‘ışķa perde oldur
‘Arş ü kürsį diseñ yaraşur aña Ne perde belki ħoş perverde oldur
Rūh-ı ķudsį diseñ yaraşur aña Olup heft ism aña seb‘u’l-meŝānį
Sırr-ı esrāra ķābil ola o dil Olur ol vāḥide ḥamdile ŝānį
Nice şerḥ ide ol rumūzı bu dil
Ol dil āyįne-i İlāhį’dür
Maḥzen-i genc-i pādişāhįdür Bu dil her kimde mesken dutdı ey yār
*** Olup bu ŧavrile seyrinde seyyār
Yidinci ŧavrile bil bu ŧılsımı Melekdendür anuñ seyri mu‘allā
Ĥaķįķat mühcetü’l-ķalb oldı ismi Kemįne-pāyesidür mülk-i bālā
Tecellįden yanar bir şem‘ anuñçün “Yer ve göğe sığmadım ama mümin kulumun
Ki ḥayrān ķala görgeç cem‘ anuñçün kalbine sığdım" anuñ şānındadur, maḥabbet-
i ezelį anuñ cānındadur. Pes her dil ki bu
ŧavrile seyr eyler, ġayret idüp nefy-i ġayr
eyler; faķr kişverinüñ şehenşāhı olur, yoħluġ
sipihrinüñ mihr ü māhı olur; el-faķru faħrį
iftiħārı olur, ḥadįŝi ṣaḥįḥ-i buħārį olur. Çün
mücmelen dinledüñ bu eŧvārı, mufaṣṣal
isteriseñ varı; maķāmāt-ı İlāhį’den iste bu
rāzı. [DEDE ÖMER RÛŞENÎ, MÜŞKİL-GÜŞÂ TERCİ-
BENDİ] Slide 33 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ
Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, Vardığında görürsün ki üzerindeki nimetleri kim
doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, verdi, nefsindeki ahlâk-ı mezmûmeyi kim giderdi,
içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. ahlâk-ı Mahmûde’yi kim verdi. Hepsini Hak'tan bile,
Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret ümidini Hakk'a bağlaya.
gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını
umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni Yüzbin cefâ bizden, Kerîm Mevlâ'dan gelense hep
iyiler arasına kat. [Şuara:78-83] vefâdır. Bunları gösterirse O Subhân, sevdiği kulu
murâdi üzere yürütür. Bütün azalarını fenâ ahlaktan
Nefs, kalp, ruh ve fikirden haberdar olmadan O'na ve kötü işlerden sakındırır. En sevdiğinin ahlâkı ile
ârif olamazsın. Mârifet bostanının sâhibi, sâfi süsler.
münezzeh bir ilahtır. O'na varmak için sâfi tefekkür
ile nefsi kalp berzâhından ıstıfâ ile süzerek sâfi ruh'a Şâyet böyle olsa kalbi muhafaza edilen kimsenin içi
erdirmek gerek. arşın altında Allah'a açılır. Bu durumda haşyeti artar.
Haşyeti arttıkça bir hicâb, mahcûbiyet hali gelir.
Nefsinin cefâsını ve Mevlânın hilmini hatırlar.
Bunlardan tekraren mahcûb olur, özür beyân eder.
Tevbesi kabul olunur ve affedilir.

Bunun neticesinde onun dilini hikmete, gözünü


ibrete, nefsini hizmete, kulağını hikmeti işitmeye,
elini vermeye ve kalbini muhabbete açar. Sonra
onu şevk ve muhabbetinin ateşiyle yakıp kül eder.
Ta ki bundan sonra göz açıp kapayıncaya kadarSlidene
34 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

Ve dıraht-ı vücûd-ı mecâzisini ‘âlem-i nâsûtdan ref‘ idüp ve


‘âlem-i lâhûta ‘urûc eyleyüp taht-ı vücûd-ı kafâsında karâr
reh olmağla Muhammed-dem olup her ân mi‘râc-ı
ma‘neviyyeden hâlî olmayup şürb-i şarâb-ı mey-i
ma‘allâhdan mest ve iki ‘alemden tehî-dest olup kîl u kâlden
hâmûş ve özün ferâmûş eyleye.

İmdi her sâlik kendi neş’esinin kâbiliyyet ve isti‘dâdı


muktezâsıyla bir mi‘râcı vardır. Ve mi‘râc-ı sâlik ol vakt
tamâm olur ki atvâr-ı kalbi yedi tavra dek ana mekşûf olup
bu fütûhât-ı rûhâniyyeden seyr-i ma‘allâh anın nakd-i vakti
ola.

Slide 35 / 99
SEYYÎD YAHYÂ-YI ŞİRVÂNÎ ESERİ

EVRÂD-I CERRÂHÎYYE’DEN İKTİBÂS


Halvetîye yolunun yüce gönüllerinden, Hazret-i Pîr (kuddise sırruhu’l-hatîr)’in dergâh-ı
aliyyeden niyâz-ı mürşidâneleridir. Bundan ma‘lumdur ki Hazret-i Pîr Nûreddîn-i Cerrâhî
tarîkat-ı aliyyelerini, vücûd-ı beşerde mekârim-i ahlâkın şeref-i zuhûruna sebeb-i ma‘nevî
olmak üzere tarîkat-ı aliyyelerini ictihâd buyurmuşlardır.

Nes’elüke bi izāmi’l-lâhûtiyyeti en tenkule tibâanâ min tibâi’l-beşeriyyeti. Ve en terfea


mühecenâ maâ melâiketike’l-ulviyyeti: Ma‘nâ-yı şerîfi: “Azîm-i lahûtiyenle, tabâyiimizi,
(tabiat, mizaç, huy, karakter) tabâyi-i beşeriyyeden nakleyle, melâike-i ulviyyenle birlikte
ervâhımızı ref‘ ü is‘âd eyle”

Tâ böylece devâm-ı zikrullâh ile ifnâ-yı efkâr edip


uluvv-i himmet ile esrâr-ı melekûta râğıb olasınız.
Slide 36 / 99

You might also like