Professional Documents
Culture Documents
siiEm
AYLIK SİNEMA—VİDEO DERGİSİ EKİM 1984 - 250. '
DOSYA
Yeni mevsimin tüm filmleri
NİJAT ÖZÖN
Film duyumu
SELİM İLERİ
Amerikan Gecesi
v&Z, 0\
s##»**
«SJB
«*"’''*,***■
_ S HS^ ' •«* ^e' ^ '"' " *-,**»'
*"£*-** ^ '&&*'
'HSî^' 'ntV
"'V** M,wN|k»
,b\S»1- «#v“"
'VV«"
,**&$**
^ 5r
MiıııV
AYLIK SİNEMA VE VİDEO DERGİSİ
ERCAN ARIKLI
İÇİNDEKİLER
5
84/85 SİNEMA MEVSİMİNDE
İZLEYECEĞİMİZ YABANCI FİLMLER
İbrahim Altmsay, Nezih Coş, Sungu Çapan
24 46
İMPARATORLUK YENİDEN SALDIRIYOR YILMAZ GÜNEY’İN SİNEMASI
İbrahim Altmsay Burçak Evren
30 48
BİR ZAMANLAR AMERİKA’DA YARATICILARI İLE AYNA ÜSTÜNE
Çev: Nezih Coş BİR AÇIKOTURUM
32-33 52
SERGİO LEONE KANLI SİNEMA
ANILAR ÖLDÜRÜLEMEZ Çev: Bertan Onaran
61
AMERİKAN GECESİ KARTALLAR YÜKSEK UÇAR
Selim İleri HÜSEYİN KARAKAŞ İLE SÖYLEŞİ
40 62
FİLM DUYUMU FESTİVALLER
Çev: Nijat Özön Sungu Çapan
64
43 HABERLER
GİAN-MARİA VOLONTE
SİNEMA VE POLİTİKA ÜSTÜNE 66
KONUŞUYOR 1984’TE ÇEKİLEN TÜRK FİLMLERİ
Çev: Tuğrul Eryılmaz Agah Özgüç
Müessese Müdürü:
DENİZ İNSEL
Teknik Müdür:
GÜMAN BİRİNCİOĞLU
Reklam Müdürü: Ceyda Yazıcıoğlu, Halkla İlişkiler Müdürü: İnci Kurmuş, Satış Müdürü:
Yıldırım Ünverdi, Sayfa Düzeni: Mehmet Evren, Fotoğraf Servisi Şefi: Nermi Erdur, Pikaj ve
Montaj Servisi Şefi: Fazıl Mecit, Dizgi Servisi Şefi: Cihat Söylemez, Düzelti Servisi Şefi: Necati
Güngör, Kapak Renk Ayrımı: Çali Grafik, Baskı: İde Ajans Ticaret Ltd. Şti. Dağıtım:
Hürriyet Holding AŞ. Yazışma adresi: Büyükdere Cad, Apa Ofset arkası Levent-îstanbul Tel:
169 24 20 (10 Hat), Ankara: Atatürk Bulvarı, 85/12 Kızılay/Ankara Tel: Santral: 33 07 40
GELİŞİM SİNEMA:
Süreli Yayınlar AŞ. tarafından hazırlanıp Gelişim Basım ve Yayım AŞ. tarafından
yayınlanmaktadır.
niçin bir sinema dergisi
9
BURÇAK EVREN
84/85
SİNEMA MEVSİMİNDE
İZLEYECEĞİMİZ
YABANCI FİLMLER
__HAZIRLAYANLAR:_
• İBRAHİM ALTINSAY • NEZİH COŞ • SUNGU ÇAPAN
İstanbul’da 1984-85 sinema mevsimi, 30 Ha- dıkları fiyatın oldukça üstünde bir fiyat (300 lira;
ziran’dan bu yana gösterilen üç boyutlu 13. yani bir video kaset parası) saptadılar. Bu bilet¬
Gün’ü saymazsak, ağustosun sonlarında sıradan lerin geçen mevsim 150 TL. olduğu düşünülür¬
hareket-serüven filmleriyle açıldı; eylül içinde ve se, film dışalımcılarının ve sinema salonu işlet¬
Kurban Bayramı günlerinde de aynı tür filmlerle mecilerinin haftanın 4 günü için de olsa bu yıl
devam etti. Mevsimin sinema sanatı yönünden yüzü ilk kez gülecek demektir. Bu kesimin talep¬
değer taşıyan filmleri ekimle birlikte gösterime gir¬ lerine “iyi film” izleyebilme adına öteden beri des¬
meye başlayacak. Bunların ilk örneği 3 saat 40 tek olan eleştirmenlerin ve sinemaseverlerin de,
dakikalık özgün uzunluğuyla sunulan Sergio Le- sanırız artık bellibaşlı sinemalarımızın kapılarını
one’nin Bir Zamanlar Amerika’da’sı olmakta. daha düzeyli filmlere açmaları yolunda sert eleş¬
BİLET FİYATLARI ve “KORSAN VİDEO” tiriler yapmaya hakları olacaktır.
SORUNU Gelelim video rekabeti sorununa. Film dışalım-
cıları geçmiş yıllarda getirdikleri ve henüz 5 yıllık
Yeni mevsimin eşiğinde, yabancı film getirici¬
ticari işletme hakkı süresi dolmamış yabancı film¬
si şirketlerin önünde iki önemli sorun vardı. Bun¬
lerin video kasetlerinin video kulüplerince “kor¬
lardan biri, ülkemizdeki korkunç genel fiyat artış¬
larına karşın, belediyelerin sinema biletlerine hâlâ san” biçimde elde edilip, çoğaltılıp, piyasaya sü¬
rülmesiyle gerçekten büyük bir ticari zarara uğ¬
istenen oranda bir zam yapmaması, öbürü, sayı¬
radılar. Buna genel yerlerde konulu film gösteri¬
ları büyük bir hızla artan video kulüplerinin film
minin yol açtığı seyirci kaybı da eklenince soru¬
dışalım şirketlerinin geçmişte ya da yeni satın al¬
nun boyutlan büyüdü. Korsan kaset uygulama¬
dığı ya da almaya hazırlandığı birçok filmi, kısa
larının izlenmesi ve yasal sonuçlara vardırılma-
sürede gümrüksüz, sansürsüz, ama en önemlisi
Türkiye video hakkını satın alma olanağı tanınma¬ sı, şu anda esas olarak zarara uğrayan dışalıma
dan ve Türkiye video hakkını almaksızın ticari şirketlerin kendi çabalarına bağlı. Bazı dışalım-
anlamda tam bir haksız rekabete başvurarak ge¬ cıların kendi ticari çıkarlannı korumak için bu uy¬
tirip dağıtmaları ve kahvehane, gazino gibi genel gulamaları saptama yolunda bir hayli etkin olduk¬
yerlerde konulu film gösteriminin yasağa karşın ları da görülüyor. Ancak köklü çözüm için tüm dı-
durdurulamaması olgusuydu. şalımcılar, pek yakında çıkacağı söylenen video
İlk sorun, yaz aylarında İstanbul Belediyesi’nin yasasını bekliyorlar. Aynı yasa bugünkü mevzu¬
“üç gün belediye fiyatı, dört gün sinemacı fiya¬ ata göre yurt dışından sinema filmi dışında video-
tı” uygulamasıyla belli ölçüde yumuşatıldı. Eylül’- f ilm (dolu kaset) getirtme olanağı bulunmayan (ve
den başlayarak yeni mevsimde “1. vizyon” film bu nedenle bir başıboşluğa ve yasasızlığa sürük¬
sunan birinci sınıf sinemalar bu uygulama çerçe¬ lenmiş olan) video kulüplerce de beklenmektedir.
vesinde kendi günleri için yaz aylarında uygula¬ Öte yandan İçişleri Bakanl.ığı’nın 1983’deki gen-
6 elgesiyle konmuş “genel yerlerdevideodankonulu Oşima, Blier, Lucas, Spielberg, Boorman, Pol-
film gösterme yasağı”na uymayanlara daha sert lack, Truffaut, Miller gibi yönetmenlerin ilan edi¬
cezalar getirilmesi bekleniyor. len tüm filmleri gösterilebilirse, nitelikli bir mev¬
Tabii işin bir de sinemaseveri ilgilendiren ycr sim geçirmiş olacağız. Ama her mevsim açıkla¬
nü var. Video aygıtı olan sinemasever seyirciye nan filmlerin %30-40’ının bir sonrakine aktarıldı¬
(ki eş-dost evlerindeki seyirler, olgunun yaygınlı¬ ğı da istatistiklerle belli bir gerçek olduğuna gö¬
ğını mutlak duruma getirmek üzere) Türkiye’de re, çok fazla umutlanabilmek olanaksız.
gösterilmemiş pek çok ünlü, eski ve yeni filmi,
hem de Türkçe altyazılı olarak izleme olanağı sağ¬ Dışalımcılarımızın saptadıkları (ama kimilerinin
ladı. Yeni video yasası, umalım ki, bu alana bir “korsan” videoculardan çekinerek, gereksiz ye¬
sansür getirip sinemaseverin hevesini kursağın¬ re, liste bastırıp duyurmaktan kaçındıkları) film¬
da bırakmasın ve meraklılarını yeni yasadışı yol¬ lerin -ki bunları dergimize özel olarak açıkladılar-
lara yönelmeye kışkırtmasın. Çünkü sorunun te¬ %60 kadarı yine Amerikan sineması ürünleri.
mel noktası, evlerde izlenen videoya sansür ko¬ Fransız filmleri, genellikle güldürü ağırlıklı olarak
yup koymamak değil, ticari alanda haksız reka¬ %20-25 oranla ikinci sırada yer alıyor'. İtalyan ve
beti önlemek, yani video kulübüne dağıttığı ya¬ Uzakdoğu kaynaklı niteliksiz serüven filmleri ya¬
bancı filmin video hakkını satın alabilme olana¬ nında, B.Alman, Avustralya, Kanada, Japonya ve
ğını tanımak sonra da bunu yerine getirip getir¬ SSCB yapımı kimi dikkate değer örnekleri görme
mediğini denetlemektir. Bu da çok güç bir iş ol¬ olasılığımız büyük. Ama gerek İtalyan, gerekse
masa gerek. Eğer videocu, dağıttığı kasetin Türk¬ Fransız ve B.Alman sinemasının önemli yönet¬
iye video haklarını alabilir duruma gelir ve alırsa menleriyle bu ülkelerden sayıca pek çok olan yeni
buna film dışalımcısının söyleyeceği bir şey ola¬ sinemacıların ilginç yapıtlarını görebilme umutla¬
maz. Bu arada bugüne değin yabancı film dışa- rımızı yine yabancı kültür merkezlerinin gösteri¬
lımcılarımızın getirdikleri filmlerin video haklarını lerine ve “İstanbul Sinema Günleri 85”e sakla¬
satın almak gibi bir konuyla pek ilgilenmedikleri¬ mak zorundayız.
ni, oysa ilgilenmeleri gerektiğini de vurgulayalım.
Aşağıda bu mevsim izleyeceğimiz yabancı film¬
NELER İZLEYECEĞİZ? leri (çok niteliksiz olanları dışta bırakarak) toplu¬
Yeni mevsimde sinemalarımızda karşımıza çı¬ ca tanıtıyor ve sinemaseverlere tüm mevsim bo¬
kacak filmler arasında, belki de video olgusunun yunca ellerinin altında tutabilecekleri bir kılavuz
etkisiyle oldukça yeni ve düzeyli örnekler var. sunuyoruz. (Mevsimi daha geç açacak olan yerli
Coppola, VVenders, Leone, Gavras, Lang, Lumet, filmleriyse ikinci sayımızda tanıtacağız).
AHTAPOT
(THE OCTOPUSSY)
Yön.: John Glen
Oyn.: Roger Moore, Maud
Adams, Kabir Bedi, Louis
Jourdan. ABD- Kanada
ortak yapımı, 1983
130 dakika
Dışalıma firma: Film Pop
[
ni Deli Etme bir güldürü olma terime çıkan bu film ve yönet¬
savı taşıyor. İşlerinden atılan meniyle ilgili geniş bir dosya¬
biri zenci iki arkadaş (G. Wil- yı öbür sayfalarımızda
der ve R. Pryoı) zengin olma¬ bulacaksınız).
ya karar verirler. Ama bu ara¬
da işlemedikleri bir hırsızlık BLUCİNLİ KIZLAR
BAĞDAT HIRSIZININ SON suçundan 125 yıl hapse mah¬
MACERALARI (HOT T-SHİRTS)
kum olurlar. Film, iki kafada¬ Yön.: Chuck Vincent
'THE THİEF OF
BAGHDAD) rın cezaevindeo kaçabilme Oyn.: Ray Holland,
Yön.: Clive Donner planlarını işlerken, buradaki Stephanie Lawlor.
Oyn.: Kabir Bedi, Marina yaşam ve insanlar üstüne ki¬ ABD yapımı, 1982
Vlady ABD yapımı, 1980 mi gözlemler de getiriyor. An¬ 90 dakika
Dışalıma firma: UFM cak Poitier’nin sinema dilinin Dışalıma firma: Özen Film
genel olarak ağır tempolu ve
kişiliksiz olduğu, hava olarak BOLERO
Mel Brooks çizgisini yakala¬ (BOLERO)
maya çalıştığı ama pek güldü- Yön.: John Derek
remediği belirtiliyor. Oyn.: Bo Derek, George
Kennedy ABD yapımı, 1983
BEYAZ ALEV Dışalıma firma: UFM
(WHITE FİRE)
Yön.: Jean-Marie Pallardy 1950’lerin bebek yüzlü
Oyn.: Robert Ginty, Fred Hollwood erkeği John Derek’-
Williamson, Belinda Mayne, in Ursula Andress’den sonra
Jess Hahn. ünlendirmeye çabaladığı Bo
Fr-Tiirk ortak yapımı, 1984 Derek’in oynadığı Bolero iki
Dışalıma firma: UFM mevsimdir listelerde. John
Derek’in yönetmenlik uğraşı¬
BİR BLUCİN BİR KAZAK nın ciddiye alınamayacağı bu Pollack’ın 1973’den kalma il¬
(JEAN, T-SHIRT) filmde, Bo’nun 1920’lerin ginç bir müzikal güldürüsü.
Oyn.: Nino D’Ancelo, İspanya’sında geçen, boğa Arthur Laurerrtz’in kendi ro¬
Roberta Olivieri, Fiorella otlaklarından büyük bir mata¬ manından hareketle yazdığı
Maselli. dorun yatağına atlayıveren, senaryo, genç ve zengin bir
Bağdat Hırsızının Son İt. yapımı, 1982 aşk ve şehvet dolu erotik se¬ roman yazarıyla Yahudi asıllı
Maceraları Dışalıma firma: Uzlar-Uluç rüvenleri görüntüleniyor ol- aydın bir genç kızın
Film dukça tecimsel bir biçimde. 1930’larda başlayıp 40 ve
BASİT KAN
50’lerde devam eden aşk ve
(BLOOD SİMPLE)
Yön.: Joel Coen BİR ZAMANLAR BULUNDUĞUMUZ YOL evliliklerini öykülüyor. Pol¬
Oyn.: John Getz, Frances AMERİKA'DA lack, kahramanlarının duygu¬
(THE WAY WE WERE) sal gelişimlerinin yanı sıra, bi¬
McDormand, Dan Hedaya, (ÖNCE UPON A TİME İN Yön.: Sydney Pollack
M. Emmet Walsh AMERICA) raz pembe bir biçimde, top¬
Oyn.: Robert Redford,
ABD yapımı, 1984 Yön.: Sergio Leone lumdaki siyasal olaylar karşı¬
Barbra Streisand, Viveca
Dışalıma firma: Yeni Tual Oyn.: Robert De Niro, sındaki tutumlarından da söz
Lindfors, Bradford Dıilman,
James Woods, Elizabeth Lois Chiles. etmeye çalışmış. Hollyvvood’-
McGovern, Treat Williams, ABD yapımı, 1973 da 1970’lerin başlarında göz¬
Tuesday IVeld, Burt Young, 118 dakika de olan nostaljik konulu film¬
Joe Pesci. lerin görece nitelikli örnekle¬
Dışalıma firma: UFM
ABD-lt. ortak yapımı, 1984 rinden. Filmin Marvin Ham-
220 dakika ABD sinemasının düzeyli lish’e ait olan özgün müziği
Dışalıma firma: Saray Film yönetmenlerinden Sydney ve ana şarkısı Oscar ödüllü.
Basit Kan
c
filmde. Ne var ki, sinema sa¬ çen mevsim beğeni toplayan
natı adına öyle pek fazla Cazcı Kardeşler’le tanıyıp
önemsenecek bir yapıt olma¬ benimsediği Dan Aykroyd-
dığını da belirtelim bu tipik John Belushi İkilisinin de ilk
Amerikan aşk ve serüven fil¬ kez bir araya getirildiği bu
minin... w filmde ayrıca Toşiro Mifune’-
10 1980 Avoriaz (İsviçre) Fan¬ loş metro dehlizlerinde çekil¬ Bridges, Beverly, D’Angelo,
tastik Film Şenliği “jüri özel miş, günün modası Break- Geraldine Page.
ödülü”nü ve 1961 Paris, Fan¬ dance’a da yer veren, mo¬ ABD yapımı, 1982
tastik ve Bilimkurgu Filmleri dern bir West Side Story 106 dakika
Şenliği “büyüködül” ünü ka¬ uyarlaması. Filmin yapımcısı Dışalımcrtfirma: Özen Film
zanan bir Avustralya filmi. Bu ve müzikçisi Belafonte, Beat
Streat’in beyazların çıkarları İngiliz kökenli yönetmen
filmin tüm dünyada ilgi gör¬
doğrultusunda iyice yozlaştır¬ DAĞLARDAN GELEN John Schlessinger’in Ameri¬
mesi üzerine Miller’ın çektiği ADAM
Mad Max II, Savaşçı adıyla dıkları popüler Zenci kültürü¬ ka serüveni devam ediyor. Bu
(THE MAN FROM SNOVVY kez yol geçeceği haber alının¬
bizde de gösterilmişti. Çılgın nün gerçek temsilcisi niteli¬ RİVER)
Max yakın bir geleceğin top- ğinde, önemli bir film olduğu¬ ca bütün “atmosferi” değişen
Yön.: George Miller küçük bir Amerikan kasaba¬
lumunda, bir yol polisinin çev¬ nu belirtiyor. Seyredebilirsek Oyn.: Kirk Douglas, Jack
reye şiddet ve dehşet saçan ne denli önemli bir film olup sına çeviriyor kamerasını
Thompson, Tom Burlinson,
hız tutkunlarıyla savaşımını di¬ olmadığını göreceğiz Beat Schlesinger. Kalabalık bir
Sigrid Thornton.
Street-Çılgınlar Sokağı’nın... oyuncu kadrosuna sahip olan
le getiriyor. Filmin son bölü¬ ABD yapımı, 1983
mü klasik vvestern’leri anım¬ 93 dakika Honky Tonk Freeway-
satan bir "öç kapışması" bi¬ Dışalıma firma: Özen Film Deliren Dünya’da delidolu bir
çiminde. Fransa’da bile san¬ ÇILGIN YARIŞ komedi anlayışı ağır basıyor.
sürün kimi sahnelerinin kesil¬ (LE COUP DE Geleceğe yönelik karamsar Ve son anda yetkililerin yol
mesi koşuluyla gösterimine PARAPLUİE) yorumlar içeren Mad Max için gerekli izni vermemesiy¬
izin verdiği bu çarpıcı film Yön.: Gerard Oury filmleriyle tanıdığımız genç le olaylar hızlanıyor... Mevsi¬
özellikle şiddet sahneleri¬ Oyn:: Pierre Richard, Gerd AvustralyalI yönetmen Miller min ilgi çekebilecek filmlerin¬
Froebe, Gordon Mitchell, bu kez yüzyılın başına dönü¬ den biri sayılabilir Honky
nin ustaca görüntülenişiyle
Valene Mairesse, Gerard yor. Dağlardan inen bir genç Tonk Freevvay-Deliren Dün¬
ünlendi. Ama ideolojik tutu¬
Jugnot, Christine Murillo. çalışmaya başladığı at çiftli¬ ya.
muyla eleştirmenlerden iyi
Fransız yapımı, 1980
not almadığını belirtelim. 90 dakika ğinde aşkı ve yaşamı tanıyor.
Film, eleştirmenlerce fazla DOST BULAN HAZİNE
Dışalıma firma: Fono Film
Amerikanvari bulundu. Geniş BULUR
mekanların ve birbirinden gü¬ (WHO FİNDS A FRİEND)
ÇILGINLAR SOKAĞI Oury-Richard İkilisinin pa¬
zel atların öyküyü bastırdığı Yön.: Sergio Corbucci
(BEAT STREET) halıya çıkmış bir polisiye gül¬ Oyn.: Bud Spencer, Terence
Yön.: Slan Nathan belirtildi.
dürüsü. Öykü, Paris’te bir gül¬ Fiili. İt. yapımı, 1981
Oyn.f Gyy Davis, Rae Dawn dürü sanatçısının yanlışlıkla Dışahmcı firma: Özen Film
Chong, John Cardiet, bir cinayet şebekesinin içine D.C. CAB
Robert Taylor, Leon Grant. düşmesi, beklenen kiralık ka¬ Yön.: Joel Schumacher
ABD yapımı, 1984 Oyn.: Adam Baldwin, DÜNYANIN KADERİ
til sanılması ve kendisine St. (THE CHINA SYNDROME)
Dışalıma firma: Film Pop Charlie Barnett, irene
Tropez’de zengin bir sanayi¬ Yön.: James Bridges
ciyi öldürme.görevi verilmesi Carra, Mr. T, Anne De
Salvo. ABD yapımı, 1983 Oyn.: Jane Fonda, Jack
Şarkıcılıktan film yapımcılı¬ üzerine kurulu... Yine bir ka¬ Lemmon, Michael Douglas
104 dakika
ğına geçen Harry Belafonte’- çıp kovalamaca, yine bir Scott Brady, James
Dışalıma firma: Yeni Tual
nin, son Cannes Film Festiva¬ “yanlışlıklar komedyası”. Hız¬ Film Hampton. ABD yapımı,
linde lanse ettiği Beat lı, deli dolu biranlatım taşıyan 1980, 122 dakika
Street-Çılgınlar Sokağı, Stan film, Oury’nin Belalı Tatil ve VVashington’daki D.C.Cab Dışalıma firma: UFM
Nâthan'ın yönetmenliğinde, Şahane Oyun gibi en formda taksi şirketinde çalışan şoför¬
genç zenci oyuncularla olduğu yapıtlarının düzeyinde lerin öyküsü... Slahlı soygun¬ Listelerde önceki yıllardan
Bronx’un ara sokaklarında ve sayılmıyor. lar, çocuk kaçılmalar... TV di¬ kalan bir film daha... Nükle¬
zilerini andıran film, değişik er santralların yarattığı tehli¬
Çılgınlar Sokağı tipleriyle ilginç olabiliyor. kelere dikkat çekmesiyle gös¬
terime çıktığı yıl büyük yankı¬
lar uyandıran film, etkili öykü-
DEDEKTİF BOGARD
(THE MAN WITH BOGARD
FACE)
Yön.: Robert Day
Oyn.: Robert Sacchi, Oİivia
Hussey, Franco Nero, Dedektif Bogard
Miehelle Philips.
ABD yapımı, 1983
Dışalıma firma: Met Film
Humphrey Bogart’a
tıpa tıp benzeyen Robert
Sacchi, Dashiel Hammett’in
roman kahramanı Sam Mar-
low adını taşıyan bir tipi can¬
landırıyor. Maıfovv’un dedek¬
tifliğe heveslenmesi çevresin¬
de, gelmiş geçmiş tüm ajan
ve dedektif türleri, trükleri ala¬
ya alınıyor.
DELİREN DÜNYA
(HONKY TONK FREEVVAY)
Yön.: John Seli leşin ger
Oyn.: H'illianı Devane, Teri
Garr, Peter Biilingşley, Bean
dâİMİ
süyle hâlâ tazeliğini koruyor. EMMANUELLE IV Öykü yine bir Stallone bu¬ 1970’lerin en önde gelen
Yaşamından bezmiş bir tek¬ (EMMANUELLE İV) rukluğu taşıyor ve kişisel yük¬ Japon yönetmeni Nagisa Oşi¬
nisyen (Jack Lemmon), çalış¬ Yön.: Francis Giacobetti selme temasını işliyor. Filmde ma, ilk kez birdışalımcı şirke¬
tığı nükleer santralda büyük Oyn.: Mia Nygren, Sylvia
hareketli sahnelerin sayısı da timizin ilgisini çekiyor. Hem
bir felakete yol açabilecek bir Kristel, Patrick Bauçhau.
az değil. de kadın-erkek cinselliğine
yapım hatası buluyor. Hükü¬ Fr. yapımı, 1984
Dışalıma firma:. Sunar Film yoğun yer veren önceki film¬
met oJayı örtbas etmeye çalı¬
FURYO leriyle değil de kadınsız bir
şırken işe basın karışıyor...
(FURYÖ-MERRY filmle. Furyo (sözcük anlamı
Genç kuşak yönetmenlerden
Savaş Tutsağı), bir başka
f
Bridges, bu güncel konuyu CHRISTMAS MR.
hareketli bir anlatımla perde¬ LAVVRENCE) güçlü Japon yönetmeni, Şo-
Yön.: Nagisa Oşima hei İmamura’nın Narayama
ye getirirken filmin sonunda
Oyn.: David Bowie, Tom Türküsü ile birinci olduğu
küçük umut ışıkları da bırakı¬
Conti, Ryuişi Sûkamolo, 1983 Cannes Şenliği’nde ilgi
yor. Bu filmdeki oyunuyla
Johnny Okura, Jack görmüş, ancak ödül alama¬
Cannes’da ödül alan Jack
FEDAİ Thompson, Takeşi mış bir yapıt. Oşima, 1942’de
Lemmon’ın çizdiği kom¬
(PARADİSE ALLEY) Japon yapımı, 1983 Nazi yandaşı Japonların İndo-
pozisyon nefis. 120 dakika
Yön.: Sylvester Stallone nezya’daki bir toplama kam¬
Oyn.: Sylvester Stallone, Dışalıma firma: Fono Film pında tutsak İngiliz subayla-
DÜNYANIN ÖTESİ
Anne Archer, Lee Canalito,
(GREMLINS) Furyo
Yön.: Joe Dante Armand Assante, Frank
Macrae. ABD yapımı, 1978
Oyn.: Zach Galligan, 108 dakika
Phoebe Cates, Hoyt Axton Dışalıma firma: Film Pop
ABD yapımı, 1983
Dışalıma firma: Saray Film
Hollyvvood’da ilk Rocky fil¬
Bu yaz gösterime çıkan miyle birdenbire üne kavuşan
film, esrarengiz bir yaratığın İtalyan göçmeni, senaryocu-
çevresinde ilghç bir atmosfer oyuncu Sylvester Stallone’nin
yaratıyor. Ste\en Spielberg'- yönetmenliği denediği ilk film.
in destekledig proje etkileyi¬ Dönem 1946 ABD’si, dekor
ci bulundu. New York’un yoksul bir kenar
mahallesi. Stallone, bu çevre
içinde dümenini çevirip köşe¬
yi dönmeye çalışan İtalyan
göçmeni üç erkek kardeşin
yaşamlarına eğiliyor.
E
İçlerinden biri de bok¬
sör Olarak sivrilmeye çalışıyor,
Ama bu tahminlerin tersine
Stallone değil, Lee Canalito’-
nun canlandırdığı tip.
12 rıyla Japon kamp yöneticileri
ve gardiyanlanarasındaki iliş¬
kileri anlatıyor. Çıkış noktası
Laurens Van der Post’un
“The Seed and the Sovver”
(Tohum ve Ekicisi) romanı.
Oşima, yapımcıların Kwai
Köprüsü türünden bir serü¬
ven filmi yapmasını istedikle¬
rini, oysa kendisinin Renoir’-
ın savaş karşıtı, hümanist ya¬
pıtı Harp Esirleri’ni (La Gran-
de İllusion,1937) örnek aldı¬
ğını söylüyor. Bu “Japon Go-
dard’ı”, dar bir çevrede ve
bolca yakın planlarla kahra¬
manlarının ruhsal durumları¬
na, insani özeBiklerine yaklaş¬
maya çalışmış. Eşcinsellik de
işlediği temalar arasında.
Furyo, gösterilirse mevsimin
en sözü edilecek filmlerinden
biri olmaya aday, iki "şarkıcı"
David Bowie ve Ryuişi Saka-
moto filmi sürükleyen
oyuncular.
GANGSTERLER KULÜBÜ
(THE COTTON CLUB)
Yün.: Francis Coppola
Oyn.: Richard Gere, George
Hines, Diane Lane, Nicolas
Cage. ABD yapımı, 1984
Dışalıma firma: UFM
GECELERİN KADINI 1940’larda Paramount'ın saları, insan ilişkileri. Farmer kili bir anlatım taşıdığı söyle¬
(FRANCES) Marlene Dietrich’e, Carole rolünde, Postacı Kapıyı İki niyor.
Yön.: Graeme Clifford Lombard'a rakip olarak Kere Çalar ın güçlü oyuncu¬
Oyn.: Jessica Laııge, Sanı ' star”laştırdığı, ama iyi film¬ su Jessica Lange var. Yönet¬ Senaryo, Eric Bergren,
Shepard, Kim Stanley, Alan lerde oynayamadığı için unu¬ men Clifford, Avustralya kö¬ Christopher Devore (Fil
Rich, James Karen. tulup giden, kendisini harca¬ kenli ve TV’den yetişme bir Adam’ın senaryocuları) ve
ABD yapımı, 1983 yan sinema düzenine karşı sanatçı. Daha önce Altman, Nicholas Kazan tarafından
139 dakika Roeg, Jevvison, Peckinpah gi¬
savaş açan, sonunda da akıl yazılmış. Film, Fransız eleştir¬
Dışahmcı firma: Özen Film
hastanesine düşen bir kadın bi yönetmenlerin filmlerinde meni Pascal Merigeau’ya gö¬
Hollywood, bir kez daha oyuncunun, Frances Farmer’- kurguculuk, vb. gibi teknik re Kazan ya da Penn’i anım¬
kendi geçmişine ve gerçekle¬ ın yaşamı. Bu arada Hollyvvo- görevler almış. İlk filmi Fran- satan olgun bir anlatıma sa¬
rine eğiliyor: 1930’larda, od’un acımasız kuralları, ya¬ ces’in klasik yapıda ama et¬ hip..
GIRGIR HAFİYE ve Carpentervari gerilimiyle
(INSPECTEUR LA fantastik sinemaya E.T. den
BAVURE) farklı boyutlar getiren türünün
Yön.: Claude Zidi çarpıcı bir örneği. Buzlar ara¬
Oyn.: Coluche, Gerard sında yitmiş bir kutup istasyo¬
Depardieu, Dominique nunda mahsur kalmış, dün¬
Lavanant, Julien Guiomar, yayla ilişkisi kesilmiş bir grup
Hubert Deschamps. insanın, başka dünyalardan
Fr. yapımı, 1980 İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN gelmiş, istediği biçime girebi¬
100 dakika (THE THING) len. ürkünç ve iğrenç bir ya¬
Dışalıma firma: Fono Film Yön.: John Carpenter ratıkla yüzyüze kaldığında
Oyn.: Kurt Russell, olup bitenleri öyküleyen Ca-
Fransız sinemasından bir A. H'Hford Brimley, David rpenter’ın anlatımı, film bo¬
polisiye güldürü daha. Bu Clennon, T.K. Cart er.
yunca yer yer dehşeti ta için¬
ABD yapımı, 1982
mevsim seyredeceğimiz üç den duyuran bir düzeye ula¬
106 dakika
Zidi güldürüsünden biri. Ün-, Güçlü ve Sert şıyor. Kimi eleştirmenlere gö¬
Dışalıma firma: Film Pop
lü oyuncu Coluche, bir stajyer re, şimdiden Carpenter’ın bel¬
polis müfettişi, Fransız sine¬ ki de en olgun ve kusursuz
Weekend-Güçlü ve Sert de Yeni Amerikalı yönetmen¬
masının bir numaralı “jönü” yapıtı sayılan, bu tür içinde.
Depardieu ise bir numaralı yeni mevsim listelerinde yer ler kuşağında kendine özgü E.T’ye karşıt ucu temsil eden
alıyor. Çok başarılı olmasa bir yer edinen, "dehşet uzma¬
“halk düşmanı” bir gangster The Thing-İçimizdeki Şey¬
da. Sam Peckinpah adı, Os¬ nı” John Carpenter’ın,'Ame¬
rolünde. tan, yeni mevsimin ilginç
terman VVeekend için yete¬ rikan sinemasının ustaların¬
Öykü, Coluche’ün, meslek¬ sürprizlerinden biri olacak
rince bir ilgi odağı oluştura¬ dan Hovvard Havvks’ın 1951
taşları tarafından, gangsterin kuşkusuz. Carpenter’ın ge¬
caktır sşnırız vine de... Burt yapımı The Thing From
bir suç ortağıyla karıştırılma¬ dikli oyuncusu Kurt Russell,
Lancester, Dennis Hopper ve Another VVorld adlı ünlü
sı ve üst üste onlara yardım New York’dan Kaçışdaki
Craig T. Nelson oynuyorlar... bilim-kurgu klasiğinin yentden
etmek zorunda kalması, vb. "Yılan” Plisken rolündeki
gibi motiflerle gelişiyor. Fran¬ çevirimi niteliğindeki yedinci denli seyirlik bir oyun çıkarı¬
sız filmlerinde genellikle övü¬ filmi The Thing-İçimizdeki yor alkolik helikopter pilotu
lerek gösterilen polis örgütü, Sevtan. özel qörsel efektleri MacReady rolünde...
Zidi’nin filminde, kişi düzle¬
minde de olsa t’ye alınmış gi¬ içimizdeki Şeytan
bi.
İSTİLA
(STRANGE INVADERS)
Yön.: Michael Laughlin
Oyn.: Paul LeMat, Nancy
Ailen. ABD yapımı, 1982
95 dakika
Dışalıma firma: Özen Film
r
Lord’un yönettiği Visiting
Hours-Kanlı Ziyaretçi. Filmin maya çalışmaları. Bu ilişkide 1981 sonunda, iki ülkedeki
gözünü budaktan esirgeme¬ “çocuk” kahraman, E.T.’de toplam geliri 77 milyon dolar).
yen kadın kahramanı (Lee de olacağı gibi önemli bir yer
Grant), televizyondaki röpor¬ tutuyor. Ama film aslında “bü¬ KAYIP
tajlarıyla ünlü bir TV “repor- yüklere yönelik bir peri masa¬ (THE MISSING)
ter”ı. Kanlı Ziyaretçi, güzel lı”. Bu arada Spielberg’in Yön.: Kosta Gavras
televizyoncunun, kadın düş¬ başka dünyalılara bakışının Oyn.: Jack Lemmon, Sisy
KABA KUVVET yine dostça ve insancıl oldu¬ Spacek, Melanie Mayron,
manı, manyak bir katille he¬ John Shea. ABD Yapımı,
(GO FOR İT) saplaşmasının alışılmış öykü¬ ğu belirtiliyor. Aynı zamanda
Yön.: Sergio Corbucci 1982
sü... bir heyecan ve gerilim filmi 116 dakika
Oyn.: Bud Spencer, Terence olan Kapalı İlişkiler, teknik
Hill. İt. yapımı, 1980 Dışalıma firma: Film Pop
KAPALI İLİŞKİLER yönden de görkemli. Çekim¬
Dışalıma firma: Özen Film (CLOSE ENCOUNTERS de baş görüntü yönetmeni V. Ûlümsüz-İtiraf gibi politik
OF THE THIRD KIND) Zsigmond’un dışında 10 ka¬ filmleriyle tanınan Yunan asıllı
KADIN ASKER OLUNCA Yön ve Sen: Steven dar başka usta görüntü yönet¬ yönetmen Kosta-Gavras bu
(PRIVATE BENJAMIN) Spielberg meni de görev almış (araların¬ kez Şili darbesine el atıyor.
Yön.: Howard Zieff Oyn.: Richard Dreyfuss, Ülkesine gönülden bağlı
da W. Fraker, D. Slocombe
Oyn.: Armand Assante, François Truffaut, Teri Amerikalı Bay Horman, Şili’-
Garr, Melinda Dillon, Cary ve L. Kovacs gibi adlar var).
Coldie Hawn, Robert de kaybolan oğlunu ararken,
IVebber, Eileen Brennan, Guffey. ABD yapımı, 1977 Özel etkileri, filmin en başa¬
rılı yönlerinden. Uzaylı maket¬ darbenin ardındaki gerçeğe
Sam IVanamaker, Harry 135 dakika
Dışalıma firma: UFM lerini sonradan E.T.’yi de ya¬ ve Amerikan elçiliğinin rolüne
Dean Slanton.
ratacak olan Carlo Rombardi ilişkin ipuçlarına ulaşıyor.
ABD yapımı, 1980
112 dakika Bela - Duel ve Jaws’ın yö¬ hazırlamış. Filmin etkili fon Ttiomas Hauser’in aynı adlı
Dışalıma firma: Özen Film netmeni Steven Spielberg’in, müziği John VVilliams’a ait kitabına dayanılarak çekilen
E.T.’sine kaynaklık eden ün¬ (Jaws, Yıldız Savaşları, film, 1982’de En İyi Senaryo
lü bilimkurgu yapıtı. Uzaydan E.T.). Kapalı İlişkiler, ABD Oscar’ını almış, aynı yıl Can-
Adına yeni yeni rastladığı¬
gelen gizemli “ziyaretçiler”le ve Kanada’datüm zamanla¬ nes’da Altın Palmiye’yi Yol’-
mız yönetmen Hovvard Zieff-
sıradan dünyalıların ve bilim rın en çok gelir getiren filmleri la paylaşmıştı. Geçen yıl ge¬
ın Private Benjamin-Kadın
adamlarının (Dreyfuss, Truffa- listesinde 13. arada yer alıyor tirilen film bu mevsime kaldı.
Asker Olunca'sı, Amerikan
ordusundaki bir kadın askerin
öyküsünü bol gırgırlı bir ko¬ Kapah İlişkiler
medi navasında görüntülüyor.
Hele o kadın asker Goldie
Hawn olursa...
KANLI MEYDAN
(SLAYGROUND)
Yön.: Terence Bedford
Oyn.: Peter Coyote, Mel
Snıilh, Billie Whitelaw.
A BD yapımı, 1983
88 dakika
Dışalıma firma: Özen Film
KANLI ZİYARETÇİ
(VISITING HOURS)
Yön: Jean Claude Lord
Oyn.: Lee Gram, IVilliam
Slıaıner, Michael Ironside,
Linda Pıırl.
ABD yapımı, 1981
105 dakika
Dışalıma firma: Özen Filin
Yine Amerikan sinemasın¬
dan bol bol örneklerini izledi¬
ğimiz türden, beylik bir geri¬
lim denemesi. Jean-Claude
17
KEDİ KARATECİ KIRKSEKİZ SAAT KORKUNÇ ŞÜPHE ruşturma, poSs müfettişi (L.
Hongkong yapımı, 1983‘ (48 HOURS) (GARDE A VUE) Ventura) ile yörenin saygın
75 dakika Yön.: Watter HilI Yön.: Claude Miller noterini (M. Serrault) karşı
Dışalıma firma: Yeni Tual Oyn.: Nick Nolte, Eddie Oyn.: Lino Ventura, Michel karşıya getiriyor. İki başoyun¬
Film Murphy, A net te O’Toole, Serraull, Romy Schne 'ıder,
Frank%McRae, James cunun yanı sıra unutulmaz
Guy Marchand, Elsa
Remar, Sonny Landham. Romy Schneider’in ve Guy
KELEPÇELİ ASIKLAR Lunghini. Fr. yapımı, 1981
ABD yapımı, 1983 85 dakika Marchand’ın (bir başka polis
(CATCH ME IF YOU CAN) müfettişi) oyunları da özellik¬
Yön.: Carlo Vanzina 97 dakika Dışalıma firma: Fono Film
Dışalıma firma: Özen Film le anılıyor. Film, 1981'de er¬
Oyn.: Laııra Antoneili,
Ruhbilimsel derinlikler taşı- kek oyuncu (M. Serrault), yar¬
Dieogo Abaıantuono Beyaz polis Nick Nolte, 48
İt. yapımı, 1980 yan bir Fransız polisiye “sus- dımcı erkek oyuncu (G. Marc¬
saatliğine hapishaneden çı¬ pense”ı... En İyi Yürüme Bi¬ hand) ve kurgu Cesar’larını,
Dışalıma firma: Fono Film
kardığı zenci tutuklu Richard çimi (bizde AKM’de gösteril¬ Louis Lumiere Büyük Ödülü’-
Pryor'un yardımıyla azılı bir di) ve Ona Sevdiğimi Söyle nü ve Montreal Şenliği en iyi
KERTENKELE soyguncuyu yakalıyor ve bu filmlerinin yönetmeni Claude senaryo ödülünü (John Wa-
(THE SALAMANDER) arada polisle tutuklu arasında *inwright’ın “Masa Başına / A
Miller, bu kez daha gelenek¬
Yön.: Peler Zinner klasik bir dostluk başlıyor. Ye¬ Table" adlı romanından C.
sel bir türde, ama taşıdığı in¬
Oyn.: Anlhony Quinn, nilerden VValter Hill’in yöneti¬ celiklerle beğeni toplamış bir Miller, Jean Herman ve Mic¬
Franco Nero, Sybil minde profesyonel bir ustalı¬ ürün imzalamış. Taşrada, iki hel Audiard) almış. Fon mü¬
Danning, Christopher Lee, ğın sergilendiği, ABD sinema¬ küçük kızın iğfal edilip öldü¬ ziği Georges Delerue’nün im¬
Claudia Cardinale, Martin sına özgü hızlı tempolu, poli¬
Balsam. ÂBDyapımı, 1979 rülmeleri üzerine gelişen so- zasını taşıyor.
siye bir gerilim denemesi 48
Dışalıma firma: Harun Film
Saat. Neon renklerine bulan¬ 48, Saat
Kertenkele mış bir San Fransisco kenti
dekorunda gerçekleştirilmiş
48 Saat, Nick Nolte-Richard
Pryor İkilisinin oyunları ve
VValter Hill’in tıkır tıkır işleyen
hızlı anlatımıyla, yeni mevsim¬
de kuşkusuz bu türün merak¬
lılarınca epey ilgi görecek bir
Hollywood yapımı. Bilindiği gi¬
bi bu film, geçen yıl Fransa’¬
da düzenlenen Polisiye Film¬
ler Yarışması’nda birinci se¬
çilmişti.
KIZLAR YARDIMA KOŞUN
(H.O.T.S.)
Yön.: Gerard Sindell
Oyn.: Susan Kiger, Lisa
London. ABD yapımı, 1982
Dışalıma firma: Sunar Film
18 KORKUNÇ. YILLAR
Yön.: Sergey Kolosov
SSCB-Pol. ortak yapımı,
1974
Dışalıma firma: Tuğra Film
KOMA
(COMA)
Yön.: Michael Crichton
od’un basit bir serüven filmi ye gidemeyen bir Hollyvvood MAHŞERİN FEDAİSİ
Oyn.: Michael Douglas,
Genevieve Bujold, Richard anlayışı, ciddi Fransız yönet¬ yapımı. Kuduzun (ya da şey¬ (BLADE RUNNER)
fVidmark. menlerinin de (Bresson, Roh- tanın) ele geçirdiği sevimli, Yön.: Ridley Scott
ABD yapımı, 1978 mer) oldukça aydınca yakla¬ evcil köpek azmanı Cujo'nun Oyn.: Harrison Ford,
110 dakika şımlarla ele aldıkları çağ, çev¬ vahşet ve dehşete dönüşen Rutger Hauer, Sean Young,
Dışalıma firma: Film Pop re ve kahramanları (Merlin, tedirgin edici öyküsü... Joanna Cassidy, Edward
Kral Arthur, Lancelot, Perce- James Olmos.
Bir kadın doktor, çalıştığı val, vb) XV. yy. yazarı Tho- ABD yapımı, 1982
hastanede hastaların organ¬ mas Malory’nin “Arthur’un 116 dakika
H
Ölümü” adlı uzun öyküsün¬ Dışahmcrfirma: Özen Film
larının alınarak başkalarına
takıldığını öğreniyor... Hitc- den hareketle ve alegoriye
cock’u anımsatan film zama¬ ağırlık vererek yansıtmış; her Yaratık - Alien filminin yö¬
nında olumlu eleştiriler almış¬ şeyin ötesinde de çarpıcı gö¬ netmeni Ridley Scott, bilim¬
tı. rüntüler yakalamaya çalışmış. kurgu ve heyecan türlerini bir
Excalibur’un Conan tipi şid¬ arada kullanan yeni bir örnek
det sömürüsü yapan bir film MACERALI TATİL
veriyor. Philip K Dick’in 1967
KÖR ŞAHİT (JOYEUSES PAOUES)
olmadığını belirtelim. Ancak basımı romanından uyarlanan
(BLIND DATE) Yön.: Georges Lautner
Boorman’ın Şeytan ll’yi çek¬ Oyn.: Jean-Paul Belmondo, konu, 2019 yılında Los Ange-
Yön.: Nico Mas t orak is miş (bizde oynamadı), meta¬ les’de geçiyor. Tehlikeli araş¬
Oyn.: Joseph Bottoms, Marie Laforet, Sophie
fizik yaklaşımlara bağlı bir si¬ Marceau, tırmalar yapmak amacıyla
James Daughton, Kristie nemacı olduğuna da dikkat uzaya gönderilen 6 özel ro¬
Al/ey, Lana Clarkson Fr. yapımı, 1984
çekelim. Excalibur, 1981 95 dakika bot, bir süre sonra kaçıp dün¬
ABD yapımı, 1983
Cannes Şeniği’ade şiirsel, Dışalıma firma: UFM yaya dönüyor ve Los Ange-
Dışalıma firma: Yeni Tual
Film görsel ve teknik başarısından les’in karanlıklarında kaybo¬
ötürü, Boorman’a “en yüksek Belmondo yine kadınların luyorlar. Kentin güvenlik güç¬
sanatsal katkı” ödülünü ka¬ karşı koyamadığı, atak, zehir leri olan “Blade Runner”lar
KRALLAR SAVAŞIYOR zandırdı. zemberek bir işadamı rolün¬ onları aramaya koyuluyor. İç-
(EXCALIBUR) de döktürüyor, Georges Laut-
Yön.: John Boorman ner’in 1984 yapımı, tipik iş fil¬
Oyn.: Nigel Terry, Helen KUJO mi Maceralı Tatil-Joyuses Mahşerin Fedaisi
Hirren, Nichohs Clay, Nico! (CUJO) Paques'ında. Ne var ki 18 ya¬
Williamson, Cheri Lunghi. Yön.: Lewis Teague şındaki bir genç kıza (Sophie
İrlanda-ABD ortak yapımı, Oyn.: Dee Wallace, Daniel Marceau) rastlayınca işler de¬
1981, 130 dakika Hugh Kelly, Ed Lauter, ğişiyor. Karısı (Marie Laforet)
Dışalıma firma: Saray Film Christopher Stone.
onları bastığındaysa, genç kı¬
ABD yapımı, 1983
103 dakika zın gerçek, öz kızı olduğu ya¬
1980’lerde "tarihsel fantas¬ Dışalıma firma: Özen Film lanına bir güzel inandırıyor
tik” yapıtların (Conan, vb.) karısını... Kahramanımızın her
yolunu açan görsel yönden Günümüzün beylik “fan¬ zamanki akrobasi gösterileri¬
gözalıcı bir deneme. Görkemli tastik” ve serüven romanları nin de eksik olmadığı, Cöte
kılıç Excalibur’un serüveni yazarı, Amerikalı Stephen d’Azur dekorunda çekilmiş,
boyunca, Ortaçağ’ın ünlü Kra! King’in çok satan romanından artık ezberlenen komedi klişe¬
Arthur ve Yuvarlak Masa Şö¬ Lewis Teague eliyle sinema¬ lerinin yinelendiği, Belmondo-
valyeleri efsanesi, bir kez da¬ ya uyarlanan Kujo-Cujo, Lautner işbirliğinin en son
ha sinemada. Son olarak Zar- Amerikan sinemasına özgü ürünü, önemsiz ve alışılmış
doz - Taş Tanrı , Kurtuluş - olanaklarla yenilir-yutulur ha¬ bir hareket filmi Maceralı Ta¬
Deliverance gibi filmlerini le getirilmiş, oyalayıcı ama so¬ til. Fransız sinemasının nite¬
izlediğimiz Boorman beyaz¬ nuçta bu türün önemsiz ör¬ liksiz “eğlencelik” yapımla¬
perdede daha önce Hollywo- neklerinden biri olmaktan öte¬ rından.
lerinden yalnızca biri (H. Ford) Oyuncu ve yönetmen Ser¬ METROPOLİS 19
MAVİ YILDIRIM
robotların izini bulacak ve on¬ (BLUE THUNDER) gey Bondarçuk, SSCB- (METROPOLİS)
ları yok etmeye çalışacaktır... Yön.: John Badham Meksika-İtalya ortak yapımı Yön.: Fritz Lang
Scott’un bu filmi Yaratık’la bir Oyn.: Roy Scheider, W ar ren. bu pahalı filmde, benzeri ABD Oyn.: Brigitte Helm, Gustav
hayli ortak yönler taşıyor. Oates, Candy Clark, Daniel üstün yapımlarının reçetesini Frötich, Rudolf Klein -
Başrolde Kutsal Hazine Av- Stern, Malcolm McDovvell. yineliyor. Meksika, yıl 1913. Rogge, Alfred Abel. F.
cıları’ndan tanıdığımız Harri- ABD yapımı, 1983 Ünlü Amerikalı gazeteci John Lang’ın ünlü sessiz filminin
son Ford var. Filmin, türünün 110 dakika Reed (Franco Nero), Meksika (1926 Almanya), Giorgio
meraklılarına seslenmenin Dışalıma firma: Film Pop Moroder tarafından
devrimi üstüne yazı yazmak müziklendirilmiş ve
ötesinde ne denli önem taşı¬ için Meksika’ya geliyor ve
dığını zaman gösterecek. Geçen mevsim Cumartesi renklendirilmiş versiyonu,
cephe gerisinde ileri görüşlü 1984. 120 dakika
Gecesi Ateşi adlı filmle tanı¬ ve akıllı devrim önderi Emili-
dığımız dikkate değer yeni Dışalıma firma: UFM
ano Zapata’yla tanışıyor. Sü¬
Amerikan yönetmenlerinden regelen devrimin yoksul halk¬ Fritz Lang’ın ünlü sessiz bi¬
John Badham, bu kez içerik¬ la bütünleştiğini fark eden limkurgu filminin yeniden
li bir hareket-heyecan filmiy¬ John Reed,ordu kuvvetlerinin gösterime çıkarılan kopyası
le karşımıza çıkacak. Mavi gaddarlığı karşısında, yoksul da listelerde. Yapıt, elektronik
Yıldırım, 1984 Los Angeles köylülerin ve devrimin safla¬ aygıtlarla yeniden renklendi¬
Olimpiyatları sırasında terö¬ rında yer alıyor kısa sürede. rilmiş ve Flashdance, Kedi
ristlere karşı savaşım görevi Gözlemci bir gazeteci giderek Kız Manken-American Gi-
üstlenecek bilgisayar dona¬ devrimin aktif partizanına dö¬ golo filmlerinin müzikçisi Gi¬
nımlı, silah ve vuruculuk gü¬ nüşüyor ve bizzat savaşa ka¬ orgio Moroder tarafından ek¬
cü çok yüksek bir süper- tılıyor. Özellikle, devrimin ön¬ lenen-“rock” müziğiyle yeni
helikopterin adı. Film, insanın de gelen kişiliklerinden Pan¬ bir hava kazanmış. Konu ve
teknoloji ve onun kötüye kul¬ ço Villa’dan son derece etki¬ oyuncular doğallıkla aynı. 21.
lanımı karşısındaki korkuları¬ leniyor John Reed. 70 mm. ve yüzyılda büyük bir iş adamı¬
nı yansıtabiliyor yabancı eleş¬ üstün yapım olanaklarıyla çe¬ nın yönettiği bir kentte, zen¬
tirmenlere göre. Filmin özel¬ kilen Meksika Yanıyor “Kızıl ginler görkemli asma bahçe¬
likle ‘‘gösteri” olarak kusur- Çanlar” adlı ikilemenin birin¬ lerde yaşarken, kentin yeral¬
Şuz bir düzey taşımasının bu ci bölümü. Sergey Bondar- tı bölümlerinde çok sayıda işçi
temanın daha iyi işlenmesini çuk'un bu filminin geçen yıl robot gibi çalışırlar. Dinsel
sağladığı belirtiliyor. Başrolde da ilan edilip getirilemediğini dernek üyesi bir genç kız iş¬
Manken Jaws ve Gece’de izlediğimiz de ekleyelim. çilere sürekli, durumlarından
Roy Scheider var. Bu film, ge¬
MANKEN çen mevsim, yani olimpiyatlar
(AMERICAN GIGOLO) öncesinde gösterilseydi, sanı¬
Yön.: Paul Schrader rız etkisi daha büyük olurdu.
Oyn.: Richard Gere, Lauren
Hutton, Hecıor Elizondo,
Nina Van Patlandı. MEÇHUL SAVAŞÇI
ABD yapımı, 1980 (I PALADİNİ-HEARTS AND
117 dakika ARMÖUR)
Dışalıma firma: Film Pop Yön.: Giacomo Battiato
Oyn.: Barbara De Rossi,
Ötedenberi filmlerinde top- Leigh McCloskey, Maurizio
lumuna yönelik ahlaki eleşti¬ Nichetti, Zeudi Araya,
rilere girişen yönetmen Paul Tanya Roberts, Ron Moss,
R ick Edwards.
Schrader. 1980 yapımı Ame¬
İt. yapımı, 1983
rican Gigolo-Manken’leçar- 101 dakika
pıcı bir görsellikle sunulan Dışalıma firma: Özen Film
Los Angeles kentinin yüksek
burjuvazisinde yer edinmeye
Bir aşk hikayesini, kılıçlı,
çalışarf bir jigolonun(Richard
miğferli ve zırhlı savaş sahne¬
Gere) aşk serüvenlerini epey¬
leriyle karıştırarak sunan ta¬
ce cilalayarak öykülüyor.
rihsel İtalyan yapımı Hearts
John Bailey’in usta işi görün¬ And Armour (I Paladini)-
tü çalışması ve Schrader’ın
Meçhul Savaşçı. Kendi türü
vurucu anlatımıyla değer ka¬
içinde “parlak bir eğlencelik”
zanan Manken’in, yaşamını
olarak nitelenen ve Amerikan
yaşlı, zengin kadınlarla yata¬ dağıtım şirketlerince pazarla¬
rak kazanan kahramanı, gü¬ nan bu İtalyan işi, fantastik
nün birinde genç ve 'bir ka¬ destanı Sergio Leone’yle se¬
pak kızı denli güzel” Lauren narist olarak çalışmış Giaco¬
Hutton’la karşılaşınca neler mo Battiato yönetmiş.
oluyor, bunu mevsimin çizgi
dışı, Paul Schrader imzalı bu
Amerikan filminde izleyece¬ MEKSİKA YANIYOR
ğiz- (MEXICO İN FLAMES)
Yön.: Sergey Bondarçuk
MATA HARİ Oyn.: Franco Nero, Ursula
(MATA HARI) Andress, Eraclio Zepeda,
Yön.: Curtis Harrington Blanca Guerra.
Oyn.: Sylvia Kristel, Gaye SSCB-İt.-Mek. ortak
Brown. ABD yapımı, 1982 yapımı, 1981. 130 dakika
Dışalıma firma: UFM Dışalıma firma: İrfan Film
hoşnut olmayı öğütler. Çılgın Olayların Gidişi ve Hammett bir sürükleyicilikle izlettirme¬ rını bütün uyan ve korkutma-
20 calara karşın açığa çıkarma¬
bir bilginin ürettiği bu genç kı¬ adlı filmleri gösterilmişti) son si oluyor. Anlatılan az önem¬
zın ikizi bir robot, giderek hal¬ Cannes Şenliği’nde “büyük li, anlatımsa en önemlisi: Bu, sının ve kolayca tahmin edi¬
kı başkaldırıya yöneltir. Thea- ödül" dahil, 3 ödül alan son eski “yeni-dalga"cı Truffaut’- lebileceği gibi işinden el çek¬
von Harbou’nun düz çizgili filmiyle, ilk kez ve tabii baş da süregiden kolay kabul edil¬ tirilerek ülkesini terk etmeye
senaryosu, özellikle sermaye- oyuncusunun Nastassia Kins- mez bir anlayış. Filmin müzi¬ mecbur bırakılışının öyküsü
emek uzlaşmasını öneren ki oluşu nedeniyle ticari sine¬ ği yönetmenin değişmez bes¬ anlatılıyor, Sidney Lumet’in
iyimser finaliyle çok eleştiril¬ malarda karşımıza çıkacak. tecisi Georges Delerue’nün. şimdiden türünün klasikleri
miştir. 1976’daöİen Lang da Fransa’da hiçbir eleştirmen¬ arasına girmiş, 1973 yapımı
kendisiyle yapılan son söyle¬ den kötü not almayan ve ge¬ POLİS OKULU ünlü yapıtı Serpico’da; bir
şilerinden birinde Metropo- nellikle “başyapıt” olarak ni¬ (POLİÇE ACADEMY) kez fincancı katırları ürkütül-
lis’i “yanlış bir film” olarak ni¬ telenen film, VVenders’in ön¬ Yön.: Hugh VYilson meye görsün, her şey gelebi¬
telemiştir. Ama film, güçlü ceki yapıtlarında da rastlanan Oyn.: Steve Guttenberg, lecektir onurlu vatandaş, kü¬
oyuncu yönetimi, titiz görün¬ temaları yoğun ve etkili bir bi¬ Kern Cattrall, George' çük polis memuru Frank Ser¬
tü araştırmalan (Kari Freund) çimde bir araya getiriyor. Ku¬ Gaynes. ABD yapımı, 1983 pico’nun başına... Yıllardır
Dışalıma firma: Saray Film sansüre takılan bu filmi, so¬
ve dışavurumcu dekorlarıyla- rulu düzenle uyumsuz bir
sinema tarihinde sanatsal adam, dört yıl önce terk etti¬ nunda bu mevsim başında iz¬
ği karısını (N. Kinski) arama¬ Polis okulunu, değişik po¬ leyebileceğiz. Sdney Lumet’¬
yönden önem taşımaktadır.
ya karar veriyor ve onu bir lis tiplerini alaya alan deli do¬ in hüzün ve şiddetle yoğrul¬
MİHRACENİN GÖZDESİ seks merkezinde çalışır bulu¬ lu bir güldürü... ABD de hâlâ muş gerçek bir olaydan kay¬
(FAR PAVILUON) yor. Sonuç, ikinci bir kopuşun gösterimde bulmuyor ve iyi iş naklanan ve gazeteci-yazar
Yön.: Peter Duffel kaçınılmazlığı oluyor. yapıyor. Peter Maas'ın yazdığı bir ro¬
Oyn.: Ben Cross, John VVenders, daha önce Alice mandan sinemaya uyarladığı
Gielgud, Amy Irwing, Omar Kentleri Dolaşıyor’da da Serpico, gerçekçi ve belgesel
Sharif. yaptığı gibi (Bu film AKM’de bölümleriyle olduğu denli Al
tng. yapımı, 1982
Dışalıma firma: Saray Film
MİMİNO
(MİMİNO)
SSCB -yapımı, 1980
gösterilmişti) günümüz ABD’-
sini yorumluyor bir süre; ürkü¬
tücü teknolojik gelişmeye kar¬
şın insani değerlerin çözülü¬
şünü vurguluyor. Yine küçük
$
SALDIR VE YOK ET
Pacino’nun yorumuyla da öv¬
güler aldı, beğeni kazandı.
Sidney Lumefin Serpico’su
kuşkusuz mevsimin kaçırıl¬
maması gereken filmlerinden
bir çocuğun tanıklığına yer ve¬ (ATTACK AND DESTROY) biri.
Dışalıma firma: Tuğra Film
riyor. VVenders de, Antonioni Yön.: K. Watanabe SINIR
ya da bu mevsim Ayrı Oda- Oyn.: Dante Rivero, Eddie (THE BORDER)
lar’ını izleyeceğimiz Fransız Garda, Yön.: Tony Richardson
Blier gibi Batı toplumunda ile¬ Filipinier yapımı, 1982 Oyn.: Jack Nichoison,
tişimsizliğin, yalnızlığın, sev¬ Dışalıma firma: Özen Film Harvey Keitel, W ar ren
gisizliğin dramı üstünde duru¬ Oates, Valerie Perrine,
yor. Bu gerçekliği en çarpıcı SANTO DRAKULA VE Elphidia Carillo.
(ve doğallıkla karamsar) bi¬ KURT ADAMA KARŞI ABD yapımı, 1981
çimde sergiliyor. Mevsimin en Dışalıma firma: Yeni Tual 107 dakika
beklenmeye değer yapıtların¬ Film Dışalıma firma: Film Pop
dan. SAYGON 1960’ların başlarındaki İn¬
(COME BACK) giliz “özgür sinema” akımının
Yön.: Hal Bartlett önemli adlarından olan Tony
PENCEREDEKİ KADIN Oyn.: Prisdlla Presley,
(LA FEMME D’A CÖTE) Michael Landon, David Richardson, bu kez MeksikalI
Yön.: François Truffaut Leonard, Gabriele Tinti, göçmenlerin sınırdan kaçak
Oyn.: Gerard Depardieu, Cathy Bartlett. olarak ABD topraklarına so¬
Fanny Ardant, Henri ABD yapımı, 1983 kuluş olgusuna eğiliyor; Ame¬
Garcin, Michele 90 dakika rikan sınır polisinin bu işlerde¬
Baumgartner, Veronigue Dışalıma fîrma: Özen Film ki suç ortaklığını vurguluyor.
Silver. Richardson'ın bu soruna yö¬
Fr. yapımı, 1981 SENİ ÖLDÜRMEYE nelirken ABD toplumunun öz¬
106 dakika GELDİM eleştiri geleneğinden yarar¬
Dışalıma firma: Fono Film landığı bir gerçek (Bu, ABD
(TERMINATÖR)
Yön.: James Cameron için nüfus patlaması ve baş¬
Duyarlıklı öyküleri uçarı, yu¬ (Oyn.: Arnold ka toplumsal sorunlara neden
muşak ve akıcı bir sinema di¬ Schwarzenegger, olan önemli bir sorun).‘Ancak
liyle anlatmasıyla tanınan ABD Yapımı, 1983 yabancı eleştirmenler yönet¬
PARİS TEKSAS François Truffaut, Pencere¬ Dışalıma firma: Film Pop. menin olay örgüsünün ötesin¬
(PARİS TEXA$) deki Kadın’da bir tutku öykü¬ de, kişilikleri yeterli bir derin¬
Yön.: Wim W6nders sü görüntülüyor. Grenoble ya¬ SERPİKO likle yansıtmadığını, klişeler
Oyn.: Harry Dian Stanton, kınında yaşayan evli ve ço¬ (SERPİCO) halinde bıraktığını belirtiyor,
Nastassia Kinski, Dean cuklu bir genç adam (G. De¬ Yön.: Sidney Lumet yapıtı Amerikan sinemasının
Stockwell, A uıpre Clement, pardieu), yanlarındaki eve ta¬ Oyn.: Ai Padno, Biff alışılmış “hareket filmi” düze¬
Hunter Carson şınan yeni evli kadının (F. Ar¬ McGuire, Cornelia Sharp,
yine indirgiyorlar. Yalnızca
B.Alm.-Fr ortak/yppimı, Barbara Young, Ed Grover,
dant) yedi yıl önceki sevgilisi başrolündeki büyük oyuncu
1984. 140 dakika Jack Kehoe.
olduğunu görüyor ve komşu¬ ABD yapımı, 1973 Jack Nichoison için bile izle¬
Dışalıma firma: UFKİ luk ilişkisi içinde ona giderek nebilir bizce.
130 dakika
artan bir tutkuyla yeniden Dışalıma firma: UFM'
Günümüz Batı sinemasının bağlanıyor. Filmin sonu daha SİLAHIN GÜCÜ
büyük yönetmenlerinden en başından sunuluyor. Buna Namuslu New York polisi (MAGNUM FORCE)
Wim VVendersde (Son iki İs¬ karşın, Truffaut’nun sanatını Frank Serpico’nun (Al Paci- Yön.: Ted Post
tanbul Sinema Günleri’nde temize çıkaran, filmini büyük no), polisin yozlaşmış yanla¬ Ovn.: Clint Easnvood, Hal
Holbrook, Mitch Ryan, ğanüstü düzeydedir. Çağdaş dan Fransa’da en çok seyir¬
David Soul, Felton Perry. Amerikan sinemasının en ciyi toplayan yapıt oldu
ABD yapımı, 1973 önemli sinema adamlarından (1.062.023 bilet).
124 dakika biri sayılan Francis F. Cop-
Dışalıma firma: Özen Film pola'nın bu umulmadık filmi, SON METRO
kuşkusuz mevsimin ilginç (LE DERNİER METRO)
1973'lerden kalma Mag- Amerikan filmlerinden biri ol¬ Yön.: François Truffaul
num Force-Silahın Gücü, maya aday. Oyn.: Catherine Deneuve,
ünlü oyuncu Clint Eastvvood’- Gerard Depardieu, Heinz
un komiser Harry Callahan Ben neni, Andrea Ferreol.
SOKAKLARIN KANUNU Fr. yapımı, 1981
rolünü üstlendiği ve benim¬ (LA BALANCE) 131 dakika
settiği bir dizi polisiyenin en Yön.: Bob Swaim Dışalıma firma: Fono Film
tipik filmlerinden biri. Şidde¬ Oyn.: Nathalie Bay e,
tin vurgulandığı Silahın Gü- Richard Berry, Philippe 1942 Eylül’ü... İşgal altın¬
cü’nde, kahramanımız Harry Leotard, Christoph daki Paris... Direniş üyesi ti¬
Callahan her zamanki soğuk- Malavoy, Maurice Ronet. yatro oyuncusu Bernard Subay Ve Centilmen
kanlığıyla gangsterleri darma¬ Fr. yapımı, 1982 Granger (Gerard Depardieu),
dağın ediyor, ABD toplumu- 100 dakika Marion Steiner’in (Catherine
nun çağdaş adalet uygulayı¬ Dışalıma firma: Fono Film Deneuve) yönettiği Theâte Yönetmen Taylor Hack-
cısı olarak, polisin ya da ada¬ Montmartre’a girer. Polonya ford’un An Officer And A
let mekanizmasının ulaşama¬ Paris’in Arap mahallesi Yahudisi olan kocasını tiyat¬ Gentieman-Subay Ve Cen-
dığı yerlerde yine salt kaba Belleville'in yasa dışı evrenin¬ ronun mahzeninde saklayan tilmen'i 1980’li yılların Holl-
gücüyle suçluların hakkından den bir kesit. Küçük gangster¬ Marion’la Bernard arasında yvvood’unun bakış açısını
geliyor. ABD sinemasına öz¬ ler, orospular, blucinli (!) po¬ bir aşk filizlenir... Filmlerinin yansıtan bir "peri masalı”.
gü bir polisiye gerilim dene¬ lisler, vb... Çete çıkarları, har¬ önemli bir bölümünü izlediği¬ Subay olabilmek uğruna ça¬
mesinin yönetmeniyse bir-iki cananlar, ucuz aşklar, aldat¬ miz ünlü yönetmen Truffaut, lışıp çabalayan serseri bir
yıl önce ölen Ted Post. malar, ihanetler... Genç yö¬ bu kez bir tiyatro grubundaki gencin duygusal öyküsü çer¬
netmen Bob Swaim, Fransız insanların minik evrenlerinde, çevesi içinde, çağdaş ABD
SİNBAD, KAPLANIN önemli tarihsel anlarda kişinin
•sinemasının 1950’lerdeki po¬ toplumunda erkeğin üstünlü¬
GÖZLERİ
lisiyelerinin geleneğini sür¬ yazgısını inceliyor. Yine ince ğü ve ABD ordusu şak¬
(SİNBAD AND THE EYES
OF TIGER) dürmek ve bir “atmosfer fil¬ ayrıntılar, yine duyarlı bir de¬ şakçılığı gibi mesajları vurgu¬
Yön.: Sam fVanamaker mi” vermek istiyor. Fransa’¬ rinlik... İki yıl önce Fono Film layan Subay Ve Centilmen ¬
Oyn.: Jane Seymour, da A. VVajda’nın Danton’la tarafından ithal edilen yapıt, de, son yıllarda gittikçe ken¬
Patrick Wayne. “en iyi yönetmen”, B. Ed- salonsuzluk yüzünden izleyi¬ dini kabul ettiren güzel Deb¬
İng. yapımı, 1981 ■ wards’ın Victor Victoria’sı¬ ciye ulaşamamış, sadece Si¬ ra VVİnger, Richard Gere, Da-
Dışalıma firma: UFM nın da “en iyi yabancı film” nema Günleri ’83’te ve Anka¬ vidt Keith ve sadist zenci ça¬
seçildiği 1983 Cesar ödülleri ra’da gösterilebilmişti. Anka¬ vuşta ilgi çeken Louis Gosset*
dağıtımında,Sokakların Kanu¬ ra’daki gösterimler sırasında Jr. oynuyorlar.
SİYAM BALIĞI
nu, en iyi film, baş oyuncula¬ tahribolan kopyanın yerine
(RUMBLE FISH-RUSTY
JAMES) rı Nathalie Baye ve Philippe yenisi getirildi. SULTANLAR VE
Yön.: Francis Coppola Leotard da en iyi kadın ve er¬ KÖLELER
SUBAY VE CENTİLMEN SSCB Yapımı, 1980
Oyn.: Malt Dillon, Mickey kek oyuncu seçilmişlerdi. An¬ (AN OFFICER AND A
Rourke, Diane Lane, Dennis cak film, Fransız eleştirmen¬ Dışalıma firma: Tuğra Film
GENTLEMAN)
Hoper, Diane Scarvvid. lerinden pek iyi notlar alama¬ Yön.: Taylor Hackford
ABD yapımı, 1983 dı. Svvaim'in çalışması, genel¬ Oyn.: Richard Gere, Debra SÜPERMEN III
94 dakikçi likle derinlikten yoksun, so¬ Winger, David Keith, Louis (SUPERMAN III)
ğuk bir “olaycık öykülemesi” Gossett Jnr., Robert Loggia. Yön.: Richard Lester
Francis Coppola’nın onun¬ olarak nitelendi. Buna karşı¬ Oyn.:Christopher Reeve,
ABD yapımı, 1983
cu filmi Rumble Fish-Siyam lık 1982’de E.T. ve Belmon- Richard Pryor, Margot
124 dakika
Balığı, Tulsa’da yaşayan do’lu Asların Ası’nın ardın¬ Dışalıma firma: Özen Film Kidder, Robert Vaughn,
Rusty James (Matt Dillon) Jackie Cooper.
adındaki bir delikanlının, mo¬ Siyam Balığı ABD yapımı, 1983
tosiklet tutkunu ve problemli, 123 dakika
asi bir genç olan ağabeyine Dışalıma firma: Özen Film
(Mickey Rourke) duyduğu
hayranlığın öyküsünü anlatı¬ İlk filmde, kaynak çizgi-
yor. Coppola, iki kardeşin iliş¬ roman’daki gibi, ciddi bir tip
kilerini (daha doğrusu küçük olarak düzeni koruma görevi¬
kardeşin ağabeyine çılgınca ni yerine getiren Süpermen,
tapmasını, onu örnek alması¬ Richard Lester’in yönettiği
nı) jşlediği bu filminde, kadı¬ ikinci filmde güçlerini geçici
na yer verilmeyen, asi, sarhoş olarak yitiren bir kahramandı.
ve bulanık bir erkek dünyası Lester diziye belli bir gülme¬
yaratıyor. Rusty James’in aki- ce katmayı bilmiş ve temel tu¬
beti, önceden tahmin edilebi¬ tucu bildiriyi korusa da, mito¬
leceği gibi kaçınılmazdır.Cop- su kırmaya yönelik öğeler kul¬
pola’nın dokuzuncu filmi lanmıştı. Lester Süpermen
Outsiders'la çeşitli benzerlik¬ lll’de de bu anlayışı sürdürü¬
ler içeren Rumble Fish- yor. Bu kez Süpermen, bir sü¬
Siyam Balığı, kolayca zevk re ikinci bir “yoz, kötü kişili¬
alınabilecek bir film değildir ğe” bürünmek durumunda
ama görüntüsel açıdan kimi kalıyor. Petrol bunalımı ve bil¬
bölümleri, özellikle baleyi an¬ gisayar gibi güncel konu öğe¬
dıran kavga sahneleri.vb.ola¬ leriyle de desteklenen filmin
22 sonunda Süpermen, bu ikin¬ ŞAMATACILAR SINIFI Tarzanlara hiç benzemiyor. ÖLÜM VURUŞU
ci ‘‘kötü” kişiliği altedip pet¬ Son derece gerçekçi bir yo¬ (CODENAME THE
(LES SOUS-DOUES)
rol sıkıntısını sona erdiriyor ve rumla, son derece gerçekçi SOLDIER)
Yön.: Claude Zidi mekanlarda geçen, deyim ye¬
Batı dünyasına rahat nefes al¬ Yön.: James Glickenhaus
•Oyn.: Maria Pacöme,
dırıyor. Filmde rastlantı sonu¬ rindeyse, Tarzan’ın gerçek Oyn.: Ken Wahl, Alberta
Hubert Dese hamps,
cu enformatik dehası haline Raymond Bussiere, Daniel yaşam öyküsü bu. Hudson, Wi!son, Klaus Kinski,
gelen işsiz rolünde beğeni Auteuil, Toni Marshall, Fr. Edgar Rice Burroughs’un ay¬ Jeremiah Sullivan, William
toplayan zenci oyuncu Ric- yapımı, 1980 nı adlı romanından uyarladı¬
hard Pryor’a dikkat! (Pryor’i 92 dakika ğı filmde insanın toplumsal ABD yapımı, 1983
Poitier’nin Beni Deli Etme’- kimliğini sorguluyor ve uyar¬ 88 dakika
Dışalıma firma: Fono Film
sinde de izleyeceğiz). İkinci¬ lık olgusuna kendine özgü bir Dışalıma firma: Uzlar-Ulut,
yorum getiriyor. Tarzan’ı Film
si kadar olmasa da yine esp¬
rili ve izlenebilir nitelikte bir Fransız usulü bir “Haba- Fransız oyuncu Christopher
bam Sınıfı” filmi. Lise bitirme Lambert’in oynadığı film bu yıl The Exterminator adlı fil¬
“çocuksu” film deniyor Sü¬
sınavlarında başarısız olan Venedik Şenliği’ne katıldı ve minin tecimsel başarısından
permen III için..
haylaz bir sınıfı yola getirme fazla “felsefe yüklü” bulundu. sonra yönetmen James Glic¬
çabaları, vb, vb... Genellikle kenhaus, ABD, SSCB ve İs¬
SÜPER POLİS rail ajanları arasındaki gizli
(SÜPER SNOOPER) kaba güldürüye dayalı, özgün TUAREG
“gag’Mer yönünden zayıf bu¬ Yön.: Enzo G. Castellari çatışmaları Hollyvvood’un bi¬
Yön.: Sergio Corbucci linen bakış açısından yansı- -
Oyn.: Terence Hill, Ernest lunan bir örnek. Ama yine de Oyn.: Mark Harmon,
sevenler çıkabilir. it. yapımı, 1983 tan Codename: The Soldier-
Borgnine
İtalyan yapımı, 1982 Ölüm Vuruşu’yla karşımıza
98 dakika gelecek. Yine patlatılan ara¬
ŞAMATACILAR TATİLDE balar, teröristler, “code”lar,
Dışalıma firma: Özen Film (LES SOUS-DOUES EN F-14, petrol, plütonyum ve yı¬
VACANCES) ğınla kan, hep barışın hassas
SÜPER JANDARMA VE Yön.: Claude Zidi
dengesini korumak uğruna.
MELEKLERİ Oyn.: Daniel Auteuil, Guy
Marchand, Grace De Görevinde başarılı olduğun¬
(LE GENDARME ET DES
Capitani, Hubert Deschamps, dan CIA şeflerince Avustur¬
GENDARMETTES) ÖLDÜM YAŞADIM ÖLDÜM
Yön.: Jean Girault Patrick Laurent. ya’ya tatile gönderilen asker
Fr. yapımı, 1981 (SEVEN GRAVES FOR kahramanımız (Ken Wahl),
Oyn.: Louis De Funes, ROGON)
Michel Galabru, Maurice 95 dakika Sovyetlerin dünya petrolü üs¬
Oyn.: Rex Harrison, Rod tüne çevirdikleri dümenlerin
Risck, Cat herine Şerre, Guy Dışalıma firma: Fono Film
Taylor, Edward Albert göbeğinde bulunca kendini,
Grosso
1978
Fr. yapımı, 1982 "Şamatacılar”ın yeni bir ski yaptığı Avusturya’nın karlı
102 dakika Dışalıma firma: Yeni Tual
serüveni. Yaz tatili günlerin¬ Film yamaçlarından ayrılıp Berlin,
Dışalıma firma: Fono Film de Paris ve Saint-Trapez'de New York, Suudi Arabistan
geçen gönül serüvenleri. ÖLÜM AJANI ve İsrail’i de içine alan "terö-
Yönetmeni Girault’un ölü¬ Fransız eleştirmenlerinin hiç¬ (MİSTER DEATHMAN.) ristik” bir geziye çıkarıyor se¬
mü üzerine Tony Aboyantz ta¬ bir yeni pırıltı, özgün yan, üs¬ Yön.:Michael Moore yirciyi, ta sonunda dünyayı
rafından tamamlanan bu gül¬ telik iç mantık bulamadıkları Oyn: Stella Stevens.David kurtarana dek. Hızlı ama ol¬
dürü, ünlü'komik De Funös’- bir öykü. Ayrıca eşcinsellik de Broadnax, Brian dukça beylik (hatta bayat), ti¬
nin "jandarma” dizisini sür¬ bir güldürü öğesi olarak kul¬ O’shavghnessy, Arthur pik Amerikan işi bir “politik-
dürüyor. Bu kez kadınların lanılmış. serüven” filmi Ölüm Vuru¬
Dışalıma firma: UFM şu...
jandarma yazılmaları, daha
sonra da kaçırılmalarından ŞANGAY KATLİAMI ÖLÜME ÇEYREK VAR
doğan durumlar işleniyor. De (SHANGAİ MASSACRE) (MYSTERE) ÖRÜMCEK ADAM
Funes’yi sevenler için. Yön.: L. Tso Man Yön.: Carlo Vanzina DRAGONA KARŞI
Oyn.: Wang Hsiung Oyn.: Carole Bouquet, John (SPIDER MAN CONTRE
Hongkeng yapımı, 1982 Steiner, Gabrielle Tinti. DRAGON)
SÜPER JANDARMA Dışalıma firma: Özen Film İt. yapımı, 1981 ABD yapımı, 1982
MEYDAN OKUYOR Dışalıma firma: Saray Film Dışalıma firma: UFM
(LE GENDARME EN
BALLADE) ÖLÜM HÜKMÜ ÖZEL OKUL
Yön.: Jean Girault (DEATH SENTENCE) (PRIVATE SCHOOL)
Oyn.: Louis De Funes, Yön.: Witold Orzechovski Yön.: Noel Black
Michel Galabru. Oyn.: Doris Kunstman, Oyn.: Phoebe Cates, Sylvia
Fr. yapımı, 1983 Kristel
fVojchiec VYysocki, Jerzy
Dışalıma firma: Fono Film Bonczak, G. Kazimierz ABD yapımı, 1982
Konrad. Dışalıma firma: Film Pop
TARZAN
(GREYSTOKE: THE Polonya yapımı, 1982
SÜPER KARATECİLER 100 dakika
w
(36 SUPERKİDS) LEGEND OF TARZAN,
LORD OF THE APES) Dışalıma firma: Özen Film
Yön.: S.J.Fu
Oyn.: H. Y. Peng Yön.: Hugh Hudson
Hongkong yapımı, 1982 Oyn.: Christopher Lambert, Uzun yıllar sonra listelerde
Dışalıma firma: Özen Film Ralph Richardson, lan bir Polonya filmi... ikinci Dün¬
Holm. ya Savaşı sırasnda Nazi işga¬
İng. yapımı, 1984 line karşı bir dreniş öyküsü¬
130 dakika nü, macera kalıpları içinde UFKUN GÖZLERİ
Dışalıma firma: Saray Film' anlatan film, Doğu Avrupa (RAGEVVAR)
S
resmi sinemaanın silik bir ör¬ Yön.: Charles Ban d
Ateş Arabaları adlı filmi neği. Umarız bu önemsiz Oyn.: Richard Moll, Leslie
1982’de En İyi Film Oscar’ını filmle aralanan kapıdan Po¬ fYing, ABD yapımı, 1982
alan genç İngiliz yönetmen lonya sinemaanın seçkin ör¬ Dışalıma firma: Uzlar- Uluç
Hudson’un Tarzan’ı önceki nekleri de ülkemize gelir. Film
z
UÇ BİN YILINDA 23
(EXTERMİNATORS OF
THE YE AR 3000)
Yön.:Jules Harrison
Oyn.: Robert Jannunci,
Alicia Moro
ABD yapımı, 1982
Dışalıma Firma: Sunar
Film. ZAFER YUMRUĞU
(THOUGH ENOUGH)
Yön.: RichardFleischer
Oyn.: Warren Oates, Dennis
V
VAHŞİ ADA
Yaşıyorum
y
ABD yapımı, 1983
FURYO- Merry Christmas Mr. Lavvrence/N.Oşima 106 dakika
GANSTERLER KULÜBÜ- The Cotton Clup/F. Coppola Dışalıma firma: Özen Film
GECELERİN KADINI- Frances/G. Clifford
GÜÇLÜ VE SERT- Osterman Weekend/S. Peckinpah
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN- The Thing/J. Carpenter Çılgınlar Okulu, Cazcı
JEDİ'NİN DÖNÜŞÜ- The Return Of Jedi/R. Marquand Kardeşler, Kırt Adam Lond¬
YANLIŞ KARAR KAPALI İLİŞKİLER- Close Encounters Of The Third Kind/S. ra’da adlı filmlerini geçtiğimiz
(ABSENCE OF MALİCE) Spielberg
yıllarda izlediğimiz genç Ame¬
Yön.: Sydney Pollack KAYIP- The Missing/C. Gavras
48 SAAT- 48 Hours/W. Hill rikan yönetmen John Landis’-
Oyn.: Paul Newman, Sally
in geçen yılın en iyi üçüncü
Field, Bob Balaban, Melinda KORKUNÇ ŞÜPHE- Garde A Vue/C. Miller
KRALLAR ÇARPIŞIYOR- Excalibur/J. Boorman hasılatını sağlayan filmi... Gül¬
Dillon, Luther Adler.
ABD yapımı, 1981 MAHŞERİN FEDAİSİ- Blade Runner/R. Scott dürü sinemasında şimdiden
117 dakika MANKEN- American Gigolo/P. Schrader kendine önemi bir yer yapan
Dışalıma firma: UFM MAVİ YILDIRIM- The Blue Thunder/J. Badham Landis, iki uyanık kafadarın
METROPOLİS/F. Lang büyük patronların gözüne gir¬
PARİS, TEXAS/ W. VVenders me çabaları üzerinde, Ameri¬
Pollack’tan bu mevsim iz¬ PENCEREDEKİ KADIN- La Femme D’a Cote/F. Truffaut kan ekonomik sistemini, in¬
leyeceğimiz ikinci film (öbürü SERPİCO/S. Pollack sanların köşeyi dönme tutku¬
Bulunduğumuz Yol) olan SINIR- The Border/T. Richardson larını gırgıra alıyor. Güldürü
Yanlış Karar, yönetmenin da¬ SİYAM BALIĞI- Rumble Fish/F. Coppola sinemasının geleneksel bi¬
ha önceki yaptları Atları da SOKAKLARIN KANUNU- La Balance/B. Svvaim çimlerini yeniden canlandıran
Vururlar ve Akbaba’nın Üç SON METRO- Le Dernier Metro/F. Truffaut filmde Cazcı Kardeşler’den
Günü gibi toplumsal eleştiri TARZAN- Greystoke, The Legend Of Tarzan, Lord Of The tanıdığımız Dan Aykroyd, Ed¬
dozu yüksek bir çalışma. Baş- Apes/H. Hudson
die Murphy ve korku filmleriy¬
kahraman Michael Gallegher YANLIŞ KARAR- Absence Of Maiice/S. Pollack
le ünlenen Jamie Lee Curtis
ZENGİN VE SEFİL- The Trading Places/J. Landis
(P. Nevvman), eski bir kaçak¬ üstün bir oyun veriyor.
24 Günümüz Amerikan Sineması üzerine notlar:
İmparatorluk
(Lucas’la; Spielberg’le)
yeniden saldırıyor
ALTINSAY
‘ ‘Sinemada hiçbir şey, öyle kafanızda şimşek çakar gibi birdenbire doğ¬
maz. Resimde olsun, mimaride olsun, sinemada, tiyatroda ya da edebi¬
yatta olsun, yaratıcı insanlar, önceki anı ve deneyimlerinin ürünüdürler.
Hepimiz türlü etkiler altındayız. Ben de sürekli etkilenirim ve bu etkilen¬
meler benim varlığımı oluşturur. Bu yüzden, daha altı yaşındayken ba¬
bamın beni sabahın ikisinde kaldırıp bir göktaşının düşüşünü izlemeye
götürüşünü ve omda uzayın ve yıldızların daha yakından ilgilenmeye de¬
ğer olduklarının farkına varışımı sonra, şimdiye dek çevrilmiş tüm Dis¬
ney filmlerini, OzSihirbazı'm, Peter Pan’ı, Hitchcock veKubrick’in tüm
yapıtlarını izleyişimi; Steinbeck ve Faulkner’in tüm romanlarını okudu¬
ğumu; ilkokulda, ortaokulda, lisede ve üniversitede edindiğim deneyim¬
leri bir yana bırakıp, E. T. ’nin gökten tepeme düştüğünü söyleyemem.
‘‘Bence, Raiders Of The Lost Ark /Kutsal Hazine A vciları (1981), Ge¬
orge şimdilik film yönetmekten vazgeçtiği için benim gerçekleştirdiğim,
ama tümüyle ona ait olan bir filmdir. Benim pek yatkm olmadığım bir
tür bu. RepubSc dizilerine benzer şeyler yapmayı hiç düşünmüyorum. Böy¬
le işleri George Lucas’a bırakmak gerek. Tabii, Hazine Avcıları yönetim
olarak benim filmim, ama yaratıcısı George Lucas. George ile her za¬
man ortak olan bir yanımız varsa, o da, izleyiciyi, alıp giden, hayattan
olup bitenin biraz fazlasını içeren filmler yapmaya bayılıyor olmamız.
American Cinematographer’dan
30 Sinema ve evrensel tarih
Sergio Leone’nin 11 yıllık bir suskunluk¬ kan film, bizde de Avrupa gibi 3 saat 40 da¬
tan sonra çektiği Bir Zamanlar Amerika’¬ kikalık özgün kopyasıyla izleniyor. Fransa’¬
da tüm dünyada seyircinin ve eleştirmen¬ nın en çok satışlı ciddi sinema dergisi “La
lerin ortak beğenisini topladı. Bu yıl Can- Revue du Cinema” yazarları da bu filme
nes Şenliği açılışında gösterilen ve Vene¬ topluca olumlu yaklaştılar. Aşağıda bu der¬
dik Film Şenliği’nde ABD'yi temsil eden ya¬ gide yayımlanan film ve Leone’nin sanatı
pıtı Saray Film satın aldı ve 1 Ekim’den üstüne iki yazıyı Nezih Coş’un çevirisiyle
başlayarak İstanbul’da gösterime soktu. sunuyoruz.
ABD’de 2,5 saatlik bir kopyası piyasaya çı¬
Sergio Leone, filmlerinde, sinemanın se¬ leğini sunuyorlar. Burada önemli olan, ki¬
yircinin zevki için yarattığı pek çok mito¬ şilerin söyledıkreri sözlerin anlamı değil ar¬
lojiyi sürekli sorgulamıştır. Onları sürekli tık; onların belli bir dünyada didinmeleri,
bozup kırmış, yeni kalıplara hapsetmeden özgür olmak ve bir güç elde etmek için ka¬
onlara yaşarlık kazandırmıştır. VVestern tü¬ zanmaya çaiışmaları. Büyük bir ustalıkla
rüne el atışı, bir ülkenin (ABD) tarihiyle yansıtılan bu tema, doğrudan sinemanın
onun ürünü çizgi-dışı, aşırı öykülerin bağ- özünü ve mutlak özgüllüğünü duyumsatı¬
daştırılmasına dayalı bir sanatın oluşması yor. Daha önce yaptığı vvestem’lerde Le¬
için eksiksiz bir bahaneden başka bir şey one, düelloları opera düo’lannı andırır bi¬
değildir. Seyircinin tuttuğu “gösteri” anla¬ çimde yansıtıyordu. Bir Zamanlar Ameri¬
yışını benimseyen yönetmen, Amerikan si¬ ka’da filminde son perdeyi, kabul edilme¬
nemasının, dünya halklarının çoğunluğu¬ yen bir düelloyla sonuçlandırarak bu anla¬
nun toplu bilinçsizliği temelinde yükseldi¬ yışının son çeşitlemesini sunuyor. Bu sah¬
ğinin bilincindeydi. Hollyvvood’dan gelen nede kimsenin almadığı bir tabanca görün¬
milyonlarca görüntü düşünce evrenimizi tüsü üzerinde özellikte duruyor. Sonuçta,
sömürgeleştirmişti. Bu görüntüler, duygu ortaya ne aşk, ne dostluk, ne de Noodles’ı
koşullandırmaları ve ayrılmaz şiirleriyle bel¬ Max’le karşı karşıya getiren kin düo’su çı¬
leğimizde titreşip durdular. Zamanla “tech- kıyor; izlediğimiz, bir kurala.göre iletişimin
nicolor”ın ikonları, düşlerimizi besleyen, olanaksızlığı oluyor. Bu “durgu-klişe”nin
davranış ve tepkilerimize belli belirsiz bi¬ reddi, yapıtı alışılmış anlatı dizgelerini aş¬
çimde ve tuhaf bir yönetici-güç olarak si¬ maya götürüyor. Böylece bir çeşit beklen¬
nen hayaller haline dönüştüler. Amerika ve medik içtencilikle gerçekçiliğe ulaşılıyor.
sinemanın, halk kültürünün ayrılmaz par¬ Filmin iki başkahramanı, Amerikan mo¬
çaları haline geldiği o dönemde, Leone, bu delinin temel öğelerini temsil ederler. Max
şaşırtıcı baştan çıkarma olgusuna tanıklık (James Woods) iktidar peşindedir ve bu
edecek bir fresk yapmayı tasarladı. 15 yıl¬ amaçla cinayet örgütleri ya da sendikalar¬
lık diretme ve 11 yıllık suskunluktan son¬ la işbirliğine girişir. Bu yararcı (pragmatik)
ra, bu tasarısını bizlere Bir Zamanlar Ame¬ ve paranoyak kişilik, egemenlik sürmek,
rika’da (Önce Upon a Time in America) emretmek ve sahip olmak ister. Noodles
olarak sunuyor. Pek çok yönüyle zamanı¬ (Robert De Niro) ise bir romantik ve anar¬
mızın büyük mitolojilerine ışık tutan bir pır¬ şisttir. Olanaksız bir aşktan dolayı acı çe¬
lanta - yapıt bu. ker, düzen dışı ve bağımsız olmayı amaç¬
Küçük öyküleri aşma yürekliliğini göste¬ lar. Ama ikisi de Amerika çöplüğünde bo¬
ren film, tümüyle sinemadan ve evrensel ğulacaklardır. Max canından, Noodles düş¬
bir tarihten söz ediyor. Leone düz, çizgi¬ lerinden olacaktır.
sel bir senaryoyu, bir libretto haline dönüş¬ Leone’nin bu filminde, Coppola’nın iyi
türüyor ve bir sinema-bale’ye, bir gölgeler filmlerine egemen olan bulanıklıklardan
ve öldürülmüş bedenler operasına ulaşıyor. uzağız. Leone bir AvrupalI. Amerika ile dü¬
Lirik anlayışladüzenlenmiş bir koreografi, şe kalka iktidarın namussuzluğu görüşüne
bir müzikal biçem, seyirciyi hemen yaka- ulaşmış. Nesnel kalamayan yönetmen, No-
layıveriyor. Burada yönetmenin müzik vur¬ odles’dan yana olduğunu duyumsatıyor.
gulamasında önceki filmlerindeki zevkini Ama bu, haydutluğu onayladığı anlamına
anımsamak gerek. gelmiyor. Yalnızca ona kendi kimliğini ko¬
İtalyan operasının belirgin bir özelliği, de¬ rutuyor. Noodles Yahudi. Bir Yahudi kızı
ğişik perdeler boyunca temaların hareket¬ seviyor: Deborah. Amerika’nın vazgeçil¬
lilik göstermesidir. Ama her zaman, bu te¬ mez siyasal kişiliklerinden biri olmak iste¬
malardan birinin, müzikal anlatımın itici gü¬ ğinde değil Noodles. İktidar ona yalnızca
cü olduğu bir an vardır. Bir Zamanlar kimi olanaklar sağlamaya yarıyor; örneğin
Amerika’da da benzer bir kuruluş taşıyor. sevdiği kızı davet ettiği lokanta gibi. Ancak
Bir giriş, beş perde ve bir sonuç var. Ön¬ bu aşkta düş kırıklığına uğruyor; Max’le iliş¬
ce: Esrar tekkesi ve oradaki Çin gölge ti¬ kisinde olduğu gibi. Max’e dostluğun öte¬
yatrosu. Öykünün tüm öğeleri bu bölüm¬ sinde bir sevgiyle bağlanıyor. Deborah
de duyuruluyor: Dostluk, ihanet, iktidar, güçlü olmak istiyor; Hollyvvood’a giderek
şiddet.seks ve hırsızlık, hep birden düşün buna ulaşıyor. Max güçlü olmak istiyor;
paydasına ve ölüme giden çizgiye yerleş¬ kimlik değiştirip bir sendikanın başkanlığı¬
tiriliyorlar. na gelerek buna ulaşıyor. Bu iki çizginin so¬
Beş perde sırayla birbirini izliyor: Yaşlı¬ nunda Deborah ve Max birleşiyorlar. Yol¬
lık, çocukluk, şiddet, seks ve güç (kudret). da Noodles, Deborah’a zorla sahip oluyor,
Sonuç bölümü bizi yeniden esrar düşleri¬ Max’e ihanet ediyor. Ancak bu iki aşırı dav¬
ne götürüyor. Yapıt, her bölümündeki bas¬ ranış, kimliğini koruma çabasının son bi¬
kın motiflere karşın, tüm olarak yine de kar¬ çimleri oluyor. Uzun yeraltı yaşamı boyun¬
maşık bir görünüş taşıyor; çeşitli anıştırma¬ ca Noodles, asla yeniden sözü edilmeye¬
lara, başka açıklayıcı öğelere başvuruyor. cek bu iki tutumundan dolayı acı çekiyor.
Leone’nin filmi, görkemli bir koreografide Gerçekte Max ve Noodles, aynı kişiliğin
bütünleşen yoğun bir figür’ler dizisi aslın¬ iki yüzüdürler: Göçmen çocuğu. Ancak
da. Bunlar üst üste geçerek bize insan bel¬ Max düşü reddeder ve gerçek yaşama
bağlı kalırken, Noodles yalnızca suçla oyun sel bir ülkü (ideal) peşinde koşanların düş
arasındaki rastlantısal uyumdan hoşlanır. kırıklıklarını vurgulamayı sürdürür. Hiçbir
Suçluluk, Max için, zengin, saygıdeğer ve zaman öc almak istemedikleri için, onlara
rahat bir yaşama ulaşmanın tek yoludur. kalan yalnızca hayaller, düşler dünyasıdır.
Noodles içinse en sevdiği düşe (Deborah)
ulaşmak için aşılması gerekli dolambaçlı
Bir Zamanlar Amerika’da filmini izler¬
bir yoldur.
O halde, Leone’nin bize sunduğu Debo¬ ken alınan yoğun zevkin hüzünlü bir şey¬
rah (Elizabeth McGovern) nasıl bir insan¬ ler içerdiği de bir gerçek. Leone, şiddetin,
dır? Onu önce, tek başına dans ederken, gülmecenin, sevginin ve korkunun ağır
genç Noodles tarafından dikkatle izlenir bastığı sahneleri büyük ustalıkla yönetiyor.
durumda görürüz. Noodles’a olan aşkını iti¬ Tüm zamanların en büyük yönetmenlerin¬
raf bile eder, ama birlikteliklerinin olanak¬ den biri olduğunu sürekli kanıtlıyor bize.
sızlığını da açıklar. Daha sonra ünlü bir si¬ Yalnız heyecan filmi (thriller) ve melodram
nema oyuncusu olur ve makyajlı bir biçim¬ türleriyle hesaplaşmakla kalmıyor. Ayrım¬
de yeniden karşımıza çıkar. Yaşlı Noodles’- dan (sekans) aynma Chaplin’in yönetim bi¬
ın gerçeğe ulaştığı anda o da yüzündeki çiminden (cocuğun, seks düşkünü yetişkin
farları gülünç bir bulamaç halinde çıkara¬ kızı beklerken pasta yediği sahne) ve yeni-
caktır. Sonuç olarak Deborah, verdiği gerçekçi filmlerden esinleniyor (Yahudi
umutlar ve düşler, iktidar çevresiyle işbir¬ getto’sunda geçen tüm sahneler). Böyle-
liği yaparak giriştiği ihanetler ve yüzünde¬ ce Leone, sinemanın geçmişindeki en ku¬
ki makyajlarla doğrudan sinemanın simge¬ sursuz öğelerin bir bireşimine varıyor; ama
sidir. Noodles onunla aşk ilişkisini zora da¬ filminin bir kuğu şarkısı olarak kalacağın¬
yanarak sürdürmek istemez. Hem bağım¬ dan da korkmuşa benziyor. Batı’da Kan
sız kalmak istemek, hem de sinemayı sev¬ Var’ın sonunu anımsayalım: Orada, erkek
mek, acı çekmek demektir çünkü. kahramanlar, sevmek istedikleri ve Leone’¬
Özetlersek Noodles, Deborah’ı (sanat) nin devrimin simgesi olarak vurguladığı ka¬
ve Max’î (iktidar) sever. Ama tıpkı Yaban¬ dını öpüyorlardı. Burada, devrim, sinema
dan Gelen Adam’ın Sean’ü ve Batı’da olmuştur. İki kahraman da onunla aşk yap¬
Kan Var’ın Coyotte’u gibi ancak kurban mak ister, ama o kaçar ve çürüyüşe doğ¬
olabilir. Üçlemenin bu son filmi de, düş¬ ru gider.
Bir efsane yenileyicisi
SERGİO LEONE
FRANÇOİSE NAVAİLH
Sergio Leone, 1929’da Roma’da, bir lerle çalıştı (VVyler’ın Ben-Hur’u, Wise, Zin-
sessiz film yönetmeninin oğlu olarak dün¬ nemann...). 1959’da Pompei’nin Son
yaya geldi. 1948’de Bisiklet Hırsızları fil¬ Günleri’nin (Gli Ultimi Giorni di Pompei)
miyle yönetmen yardımcılığına başladı. İş- yönetmeni Mario Bonnard hastalanınca,
bilir ve hayalgücü zengin bir kişi olarak ara¬ senaryoda imzası da olan Leone filmi ta¬
nan bir yönetmen yardımcısı oldu (toplam mamladı. Ardından yönettiği Rodos Devi
58 film). Özellikle MacCarthy’cilik yüzün¬ (İl Colosso di Rodi) bir “antik vvestern” ola¬
den İtalya’ya kaçmış Amerikalı yönetmen¬ rak büyük ticari başarı kazandı. Daha son-
ra Aldrich için Sodom ve Gomore senar¬ Eskiçağ filmleri ve vvestern’lerden olu¬
yosunu yazdı. Ancak yönetime katılması şan Leone’nin sineması geniş kitleye dö¬
tepkiyle karşılandı. Filmde ikinci yönetmen nük bir sinemadır. Bu kitlenin istediği ne¬
mi, yoksa ikinci ekibin adı silinen yönetme¬ dir? Gösteri, büyük heyecanlar. İtalyan du¬
ni mi olduğu belirsiz kaldı. Her durumda, yarlılığı, burada onur kavramı ve öç duy¬
bir eskiçağ filmleri ustası olarak doğmuş¬ gusunun egemenliği altına girer. Birkaç
tu artık. ABD’ye yaptığı bir yolculuğun ar¬ Dolar İçin’de ve Batı’da Kan Var’da an¬
dından kendi yolunu çizdi. 1964’de Bob latılan aile intikamıdır. Daha geniş bir çer¬
Robertson takma adıyla, Roberto Roberti çevede bakarsak, Leone hep çatışmaları
takma adını kullanan babasına bir saygı ve trajik biten uzlaşmazlıklan konu edinir.
olarak, bir avuç parayla Bir Avuç Dolar’ı Sonlarda düelloların yer alışı kuraldır. He¬
(Per un Pugno di Dollari) çekti ve “spag- saplaşma, “Rosa dei Conti” (2) öyküyü
hetti western’i”nin yaratıcısı oldu. Bu tür, açıklığa kavuşturur ve haklı çıkarır. Bu baş¬
bir 10 yıl beyazperdeleri sardı. Bu çizgideki taki dayanılmaz acıyı (kız kardeşin iğfali,er¬
filmlerini 1973’te yapımcı oiarak çektiği kek kardeşin öldürülmesi) gideren gerçek
Adım Hiç Kimse (İl Mio Nome ö Nessuno) bir arınma (catharsis) bölümü olur. Geçmi¬
ile noktaladı; bu filmin yorgun kahramanı¬ şin anısı (Leone “geriye dönüş”ten yarar¬
nın tek isteği silahını atıp köşesine çekil¬ lanır ve bunu kötüye kullanır) onu silen bu¬
mekti. Bu arada Birkaç Dolar İçin (Per Qu- güne kılavuzluk eder. Kemer tokası bağ¬
alche Dollari in Piû, 1965) ve İyi, Kötü ve lanmıştır. Son sahne hep belli bir mekân¬
Çirkin (İl Buono, il Brutto, il Cattivo, 1966) da geçer (İyi, Kötü ve Çirkin’de mezarlık,
ile önceki türünü sürdürdü ve “dolar üçle- Batı’da Kan Var’da yuvarlak avlu): Evre¬
mesi”ni bitirdi. Uluslararası bir üne ulaştı nin simgesi antik arenadır bu; orada insa¬
ve Batı’da Kan Var’ı çekti (C’era una Vol¬ nın tutkuları sonsuz bir trajedi biçiminde
ta in West, 1968). Senaryosunu Bertoluc- canlanır. Bu bölümlerde aşırı bir tiyatrolaş-
ci ile birlikte yazdığı bu film, vvestern üstü¬ tırma, başkahramanların büyük bir soğuk¬
ne vasiyetnamesini oluşturdu. Daha son¬ kanlılık içinde görkemli sunuluşları (East-
ra Yabandan Gelen Adam’ı yaptı (Giü la wood, Van Cleef), kaçınılmaza doğru zo¬
Testa, 1971). Amerika’yı konu alan bu ye¬ runlu yürüyüşü yansıtan törensel bir ağır¬
ni üçlemesinin son filmini çekebilmek için başlılık, buna eşlik eden uzun bekleyişler
FİLMLERİ: (YÖNET¬ ve kısa parlamalar, çevrinmeler (pan) ve
yapımcı olarak birkaç film gerçekleştirme¬
MEN OLARAK) omuz çekimleri söz konusudur. Leone,
1959 Gli Ultimi Gi- si gerekti.
“yavaşlatılmış hareket”ten yararlanarak,
orni Di Pompei- filmin ya da kimi sahnelerin süresini uza¬
Pompei’nin Son Gün¬ Toplumdışılar üstüne barok bir opera
tarak, ayrımları (sekans) genişletme ve yay¬
leri (Yönetmen Mario
Bonnard’ın başladığı Raoul Walsh, 1955’te “VVestern bitti, se¬ ma yoluna gider. Yabandan Gelen
bu filmin senaryosuna yirci artık istemiyor” diyordu. 1968’de Ba¬ Adam’da Rod Steiger’le James Cobum’-
da katılan S.Leone, fil¬ tı’da Kan Var Fransa’da 13.5 milyon se¬ un ilk karşılaşmaları 30 dakika sürer!
min tanıtma yazıların¬ yirci topladı. Tasfiyeci görüşler, hemen, fil¬ Bu dizge içinde, giriş bölümü temel bir
da 2. ekip yönetmeni min kopya ve taklit olduğunu haykırdılar. işlev taşır. Filmin atmosferi bu bölümde ku¬
gibi belirtilmesine kar¬ rulur. Bu “dolar üçlemesi” için degeçerli-
Unuttukları, ABDvvestern’inin de üzerinde
şın gerçekte filmin yö¬ dir: Jenerik, gözkamaştırıcı güneş, çok kı¬
netmeni olarak filmi oynanan geçmiş tarihin yüceltilmiş görün¬
tüsünden başka bir şey olmadığıydı. Wes- sa ve hemen hemen sessiz çekimlerin art
tamamladı ve kurgula¬
dı.) tern’de Batı, “Amerikan rüyası”nı temsil arda gelişiyle, görüntü önceliğinde, filmin
1960 İl Colosso Di eder: Yeni bir ülkede yeni bir insan. Kendi sonunda çözüme bağlanacak sorun sergi¬
Rodi-Rodos Devi. halinde yaşayan sığır çobanı, kahraman ve lenmiş olur. Her şey yerli yerine oturur. Bu¬
1964 Per Un Pugno “fatih” kovboy haline dönüştürülmüştür. rada dramatik ve lirik operadaki ilke uygu¬
Di Dollari-Bir Avuç Gelenek ve görenekleri, değer yargıları ve lanacaktır: Her kahramana özgü müzik te¬
Dolar (Bob Robertson maları, filmde zaten ya birbirine bağlıdır ya
giyim kuşamının tarihsel gerçeklere ters
takma adıyla) da çatışır. Müzik (hep Ennio Morricone’nin
1965 Per Qualche düşüşü (“jean” pantolonu ancak maden iş¬
çileri giyerdi ) ve çarpıtmalar artık önemli imzasını taşır) olay örgüsüyle hep aynı bi¬
Dollaro İn Piu-Bir Kaç
Dolar Daha İçin. / değildi (Kızılderili soykırımını haklı göster¬ çimde eklemlenir; eşlik eder ama yorum¬
1966 İl Buono, h mek gerekliydi)... İşte Leone bu düşsel Batı lar da; anlatı sürecinin bir parçası olur. Çe¬
Brutto, İl Cattivo-lyi, görüntüsünü altüst etti. Sakallı, uzun saç¬ kimden önce bestelenir (3), çekim sırasın¬
Kötü Ve Çirkin lı, hırpanî, üstü başı kir pas içinde tipleri da parçalanıp dağıtılır! Batı’da Kan Var,
1968 C’Era Una anlattı. Bu kişileri harekete geçiren temel efsaneler Batı’sına vedayı dile getiren bir
Volta İl VVest-Batı’da müziğe dayanarak çekilmiştir. Son görün¬
etmenler, çıkar, açgözlülük ve korku oldu.
Kan Var (önce Upon
Tüm eylemleri acımasız bir şiddete dayan tü için kamera, tren yolundaki erkeklere
A Time İn The fVest)
dı. Bunda haklıydı ama tiplerine gösterdi¬ içecek veren C. Cardinale’yi çerçeveye
1971 Giu La Testa-
Yabandan Gelen ği titizlik, öyküyü aşar durumdaydı. Çün¬ alır; yani uygarlık gelişmektedir. Sonra sa¬
Adam (Duck YouSuc- kü ona göre “VVestern, bir film türü olmak¬ ğa doğru bir çevrinme yapar; kovboy J.Ro-
ker) tan çok, düşlerimizin yurdudur” (ı). Gerçek¬ bards can çekişirken, öcünü alan yalnız
1984 Önce Upon Ti¬ ten de Leone’de gerçeklik, onun kendi ev¬ adam Bronson uzaklaşır. Perde.
me In America-Bir Za¬ renine uyarlanmış durumdadır. Yönetmen, VVestern'lerde o güne dek genellikle yer
manlar Amerika’da verilmeyen kadın, burada büyük önem ta¬
sağlam bir yapı içine düşüncelerini ve ha*
(C’Era Una Volta İn şır. Başta fahişe olan bu tip, filmin sonun-
America). yallerini yerleştirmektedir.
da aşağı yukarı bir genelev sahibesi duru¬ ğişmez bir kuralını buluyoruz: Toplum yer¬
mundadır. Cardinale tipi, özet biçimde, Ba- gisi. Bir Avuç Dolar, Goldoni’nin İki Efen¬
tı’nın fethinin kadınlar düzleminde göste¬ dinin Uşağı Arlecchino’sundan esinlen¬
rilişidir. Yarın, aile gelecek ve kadın ege¬ miş bir Kurosava filminin uyarlamasıdır.
menliğine dayanacaktır. Salt erkekler arası Eastvvood-VVallach ya da Steiger-Coburn
oyunlar bitmiştir; kin ve dostluk, güvensiz¬ İkilisi, sorumlu bir adamla soytarısı arasın¬
lik ve dayanışma arasındaki bulanık ilişki¬ daki klasik düo'yu yeniden yaratırlar. Gül¬
ler bitmiştir. İnançsız ve yasasız, geçmiş¬ mece, alay esin bolluğu ve kendine dıştan
siz ve geleceksiz bu toplumdışı kahraman¬ bakma sanatı ciddiyeti başarılı biçimde ye¬
lar, düşmanca ya da grotesk bir çevre için¬ nilgiye uğratır. Batı’da Kan Var’ın başla¬
de sürekli kulağı kirişte, “kim var ora- rında Kahraman Şerifin (High Noon) bir
da?”larla yaşayan bu yalnız kurtlar artık parodisi vardır. Leone Adım Hiç Kimse’-
son bulmaktadır. Leone içgüdüsel, ilkel ve de de kendi kendisiyle alay eder. Yönet¬
mutlak bir dünyaya olan özlemini açıkça menin bürlesk, tuhaflık ve ölüme değin tut¬
duyumsatır. Amerikalılar için kahraman ku ve zevkini (Rodos Devi’nde bir aşk sah¬
okulu sayılan vvestern, Leone için insanın nesi yeşilimtrak mumyaların arasında ge¬
özünü ortaya koyar. Kim iyidir? Kim kötü¬ çer) ve başarılı oyuncu yönetimini de ek¬
dür? Ya ikisinin de yanıtı, değişik koşullar lemek gerekir. Clint Eastvvood ve Lee Van
içine yerleştirilen aynı insansa? İyi, Kötü Cleef'i dünyaya tanıtan Leone, ideal Ame¬
ve Çirkin aşağı yukarı birbirlerinin yerini ve rikalı Henry Fonda’dan da inandırıcı bir
sanını alabilecek tiplerdir. Yabandan Ge¬ “pis herif” tipi çıkarmıştır; bu, benzersiz ve
len Adam’ın ahlaksız devrimcisi ve safyü- asla yenilenmemiş bir başarıdır.
rekli haydutu aynı ön adı taşırlar: Juan/Se- Yabandan Gelen Adam’dan sonra Le¬
an. Leone, uyumlu bir biçimde bireyden one "Amerika üçlemesi”ni bitirmek için 11
topluluğa ve iktidar ilişkilerine geçer. İyi, yıl beklemek zorunda kalacaktır.
Kötü ve Çirkin filminden başlayarak öne Uzun süre vvestern kalıplarını çok kaba
sürdüğü kimi siyasal görüşlerini gitgide da¬ biçimde dönüştürmekle suçlanan bu efsa¬
ha açıkça dile getirir. Savaş ya da kapita¬ ne yaratıcısı, bu mitos yenileyicisi, Akde¬
lizmin yükselişi karşısında (Batı’da Kan niz’imize geri dönmüştür. Atlantik’i daha iyi
Var’daki MacBain’ler katliamı “uygarlık” geçebilmek için.
hiçbir anlam taşımaz. Her yerde tam bir ka¬
rışıklık ve şiddet egemendir. Peki ne yap¬
malıdır? Boyun eğip teslim mi olmalı (Ya¬
bandan Gelen Adam’ın özgün adı Boyun (1) : “Sergio Leone", G.Lamber, Ed. Solar, 1976.
Eğmek’tir), yoksa tek başına, kendisi için
mi döğüşmeli insan? Bunlar basit, hatta (2) : "İtalyan v/estern’i” L. Staig ve T. Williams,
basitçi görüşlerdir (4). Tehlikeli görüşler: Ed. Minoustchine 1977 .
(3) : Morricone ile söyleşi, "Positif" dergisi. Ni¬
Talion yasasından (“göze göz, dişe diş”)
san 1983
sonra, en güçlünün yasası ve (ya da) en (4) : Bu filmde, başlangıçta Leone yalnızca yapım¬
düzenbazın yasası mı? cıydı ve başka oyuncularla çalışmak istiyordu. Fil¬
Bu noktada Commedia dell’Arte’nin de¬ min zayıf yönleri belki de buradan gelmektedir.
36
Amerikan Gecesi t1)
SELİM İLERİ
emal Tahir’in evinde ta¬ larına, rağbet gören edebiyatçıları¬ suf Sezgin ve Şaziye Moral oynaya¬
nıştığım Hafit Refiğ, bana, mıza biraz dudak büktüğünü ayrım¬ caktı. Küçük, rutubetli bir salonda,
Türk sinemasının yeni senar¬ samıyor değildim. Hem hırçın, hem bol sigara dumanları arasında özgün
yo yazarlarına ihtiyaç duydu¬ alaycıydı. filmi seyrettik. Bunca A.B.D. olan bir
ğunu söylemişti: Bu, dolaylı — Gelsinler; beğenmedikleri Ye¬ filmin bize nasıl uyarlanabileceğim
bir öneriydi. Yeni senaryocularla bir¬ şilçam yazıhanelerinde senaryo oku¬ doğrusu kestiremiyordum. Haydi
likte, sinemamız da yeni nitelikler sunlar, tape etsinler. Okuma yazma¬ uyarlamayı bırakalım, dediğim gibi,
edinecekti... yı öğrensinler, diyor, acımasızca ba¬ senaryo nasıl yazılır... haberim yok¬
Yeşilçam yapımlarına hastalık sıyordu kahkahayı. tu.
kertesinde tutkundum. Hatta diyebi¬ Sinemamızla edebiyatımızın o yıl¬ Korku ve umutsuzluk içinde çalış¬
lirim ki, on beş-on altı yaşlarımı bir lardaki kopukluğunu, sonra, ‘aydın’ maya başladım. İş ilişkilerinde ola¬
sinema kuşu olarak geçirdim. Halit eleştirmenlerimizin sinema yazılarını ğanüstü dürüst bir insandı Halit Re¬
Refiğ’in dolaylı önerisinden sonra bir göz önüne getirdiğimde, irkildiğim fiğ. Senaryo bedelinin yarısını çok¬
kez daha rüyalarıma Lütfü Ö. Akad’- bu tepkiye büsbütün karşı çıkamı- tan bana iletmişti. Maddi bağımlılık
ın ZÜmrüt’ü ve Çolpan İlhan, Mem- yordum. Zaten çok geçmeden Halit beni ayrıca hırpalıyordu. Günler ge¬
duh Ün’ün Üç Arkadaş’ı ve Muhte¬ Refiğ’le birlikte Yeşilçam şirketlerin¬ çiyor, tek satır yazamıyordum. Bir
rem Nur girdiler. Atıf Yılmaz’ın Bir den birinde bulacaktım kendimi. Bu¬ gün yine Kemal Tahir’lere gittim ve
Şoförün Gizli Defteri’nden kokainli rası, Beyoğlu’nun arka sokaklarında durumu açtım. Yalnızca iyilik ve say¬
birkaç sahne anımsadım. Ama en daracık, kuytu bir büroydu. Yapım¬ gıyla andığım, şimdi varlığını çok öz¬
çok Metin Erksan’ın Acı Hayat’ını, cılarınsa sanatla, hatta sinema sa¬ lediğim rahmetli Kemal Tahir kıya¬
bu çok etkileyici aşk filminin son nayii ile uzak yakın bir ilintileri yok¬ metleri kopardı. Senaryo yazmama
sahnelerini anımsıyordum: İntihar tu. daha baştan karşıydı. Şimdiyse hat¬
eden Türkan Şoray / mezarlığa ge¬ Şimdi, geçmişe dönüp bakarken, ta sövüyor, edebiyat çevrelerine be¬
len pişman Ayhan Işık / suçlu Ekrem senaryo yazarlığından pek okuma nim gibi “sefil yaratıkların” pek çok
Bora / bireyliğinin imkânlanndan, ya¬ yazma öğrenemediğimi, çok aziz gelip, pek çabuk geri döndüklerini
rarlanan Nebahat Çehre... Kuşku¬ Halit Refiğ’in bağışlamasına sığına¬ söylüyordu. Kemal Tahir sinirli, ger¬
suz beylik Yeşilçam örnekleri değil¬ rak itiraf edeceğim. Sıcak, sevecen, gin bir kişilikti. Bu konuşmaları Ha¬
di bu filmler. Yine de yüksek gerilim¬ mutlu günler geçirdim oralarda, coş¬ lit Refiğ de, Atıf Yılmaz da bilmez¬
li, sanatlık değer taşıyan abartık bir kular, ortak kıvanç ve üzüntüler. Ne ler. Oysa her iki yönetmen de değer¬
üslup onları bize özgü kılıyordu. Er¬ var ki, çoğun bir gurbet duygusuyla li romancımızın yakın dostlarıydılar.
kek Ali’de Sevda Ferdağ’ın adeta sona erdi senaryo çalışmalarım, he¬ Kemal Tahir’se henüz yolun başın¬
Shakespeare uzantılı oyununu, sev¬ le filmleri beyaz perdede izlediğim¬ daki çok genç bir yazan, edebiyat dı¬
diği adamı (Eşref Kolçak) öldürttük¬ de... Bana kalırsa, popüler sinema¬ şı girişimlerden korumaya çalışıyor¬
ten sonra, kanlı ceset üstünde kur¬ mızın en büyük eksiği, onca duygu¬ du. Yine o karanlık günlerde -hem
şunlara hedef olarak göbek atışını luluğuna karşın, duyarlık kültürün¬ Halit Refiğ’e hiç yardımcı olamıyor-
da eklemeliyim. Halit Refiğ’e onun, den, bir gönül tarihinden yoksun olu¬ dum, hem iki bin beş yüz lirayı har
siyah-beyaz dönemden Şehirdeki şunda aranabilir. Melodramın öte¬ vurup harman savurmuştum- Bilgi
Yabancı’sını söylediğimi anımsıyo¬ sinde var olanı paylaşmak hemen Yayınevi’yle aramda çok soğuk bir
rum: Göksel Arsoy’la liseli Nilüfer hemen imkânsızdır. mektuplaşma geçti ve Kemal Tahir
Aydan bir kayalıkta konuşurlar - Bir şey daha itiraf edeceğim: Se- artık gurursuzluğumda, kendimi ko¬
ayrılık mıydı; kimbilir. Annemle bir¬ naryoculuğun abc’sini bile bilmiyor¬ rumaktan aciz oluşumda kesinkes
likte Beyoğlu’ndaki Rüya Sinema¬ dum. Ama heyecanıma ve isteğime karar kıldı. Öylesine bağırıp çağır¬
sında gördüğümüz, Erdoğan Tokatlı son yoktu. Başka bir talihsizlik; şir¬ mıştı ki bana, rahmetli eşi Semiha
imzalı Son Kuşlar da benim öykü ket bizden bir Amerikan filminin Hanım araya girdi ve susturdu.
dünyamda belirleyici olmuştu: İşte, uyarlamasını talep ediyordu. Filmde — Yeter! Görmüyor musun, ço¬
gerçek anlamıyla Ayşe Şasa’lık bir Fikret Hakan, Sevda Ferdağ, Arzu cuk titriyor, diyordu. Hem Selim’in
senaryo... Okay -adı yeni yeni duyulan, sonra¬ ne kabahati var bunda? Yeter Ke¬
Fakat bunca sevgicil yaklaşmama ki image’ından o kadar farklı, han¬ mal!
karşın,Halit Refiğ’in günümüz yazar¬ diyse çocuk yaşta bir kızcağız-, Yu¬ Kemal Tahir:
— Senaryo yazsın o daha... diye — Yarabbim, bu kızcağız nasıl Bazen sevgili arkadaşım Ayşe Şaşa
öfkeli öfkeli bir süre söylendi. Shakespeare bilir, demişti. da bizlere yardım ediyordu. Şimdi,
İşte bu aziz insanla ilk ve son dar¬ Herhalde sinemamıza vergi koşul¬ videoda filmi yeniden izlerken, ne
gınlık öykümüz de böyle başladı... lardan birine değiniyordu. Ama Ar¬ olursa olsun bu ufak tefek süslerin
Yine bir akşam, Moda tarafların¬ zu Okay ağır adımlarla merdivenden Günahsızlar’a azıcık anlam kattığı¬
da dolaşırken Haldun Taner’e rast¬ çıktı. O gün, Cennetin Kapısı’nın nı görerek kendime de pay çıkarıyo¬
ladım. Neler yazdığımı, ne yaptığımı son çekim günü oldu. Yapım gider¬ rum. ‘Şarkıcı kadın’ öykülerinin sal¬
sordu. lerinin artık karşılanamayacağını gö¬ tanat kurduğu dönemdi. Günahsız¬
— ... Senaryo yazdığınızı işittim. ren Halit Refiğ işi bıraktı. lar eğlence dünyasının ilişkilerine iyi
Dikkat edin, diyordu, insan bir süre Böylece ilk senaryo deneyim be¬ kötü psikolojik bir boyut katmıştır.
sonra, hele bizim sinema hikâyele¬ yaz perdeye yansımadan bitti. Zaten Cüneyt Arkın’la Sevda’nın eni konu
rinde, her yazdığını çok kolay be¬ yazılmış, tamamlanmış senaryoya ustalıklı oyunlarını da anmak isterim.
ğenmeye, benimsemeye başlar. karşın ben hâlâ senaryoculuk konu¬ Özellikle Sevda Ferdağ sinemamı¬
Evet-evet, herkes bana karşıydı. sunda en ufak bir şey bilmiyordum. zın alışılagelmiş şarkıcı kadın kimli¬
Halit Refiğ evinde harıl harıl çalışır¬ Ne var ki, yıldızların, o renkli kişi¬ ğini yer yer çok gerçekçi bir düzle¬
ken, ben de Dostlukların Son Gü- likleri beni kendine çekmişti. Başka¬ me oturtmuştu.
nü’nde yer alacak “Gelinlik Kız”ı larınca tanınmış olmanın insan teki Ya Cüneyt Arkın? Fırtınalı bir
yazmaya koyuldum, daha önce de üzerindekietkilerini handiyse birgöz- adamdı Cüneyt Arkın. Yıldızdı. O sı¬
yazdım: “Gelinlik Kız” için benden lemci gibi saptıyordum. Bir iki hafta ralar Beyoğlu caddesinden geçme¬
övgülerini esirgemeyen, beni yürek¬ içinde Atıf Yılmaz’ın önerisiyle kar¬ si neredeyse olanaksızdı; yer yerin¬
lendiren sadece Halit Refiğ oldu. Ke¬ şılaştım. Atıf Yılmaz tedirgin edecek den oynuyordu. Bir yanıyla çocuksu,
mal Tahirsuspustu. Haldun Taner’¬ kadar kibardı. Çok sevdiğim Erkek bir yanıyla fazla yaşamıştı. Diyebili¬
se belki görmemişti o sıra hikâyemi. Ali’yi büyük kente uyamayacaktık bu rim ki, madalyonun öteki yüzünü
kez. Bu ‘uyarlama’ sözcüğünden - gördüm. Onda ileneli şairlere, uyum¬
Cennetin Kapısı’nın çekimine Haldun Taner’in kulaklan çınlamış suzlara özgü duyarlıklar, incelikler
Adana ve Mersin’de başlandı. Bir tür olmalı- artık tedirginlik duymuyor¬ yakalıyordunuz. Bir iki kez -
reji asistanlığı yapıyordum ben de. dum. Sahne sıralamasına geçtik. Fil¬ -Günahsızların çekimi sırasında- al¬
Kış aylarıydı. Bununla birlikte Mer¬ min adını yine ben bulamamıştım: kol komasına girdi. Gerçek anlamın¬
sin’i bitmeyen bir ilk yazda bulduk. Günahsızlar. Cüneyt Arkın’la Sev¬ da yaşamdan bıkkındı. Yaşantısın¬
Hava ılıktı. Şehir Kulübü’nün ışıkla¬ da Ferdağ oynayacaklardı. Sevda’- daki ilenç, ona sanatçı olarak herhal¬
rı, portakal bahçelerinden yayılan ra¬ yı tekrar görme fırsatını ele geçiriyor¬ de çok şey katmış ve daha çok şey
yiha hâlâ belleğimdedir. Tuhaf bir dum Günahsızlar sayesinde. Öte katacaktı. Bununla birlikte sinema
yerdi Mersin; Reşat Nuri’nin Eski yandan günler geçiyor, senaryonun sanayiimizin çarpıkçurpuk koşulları
Hastalık romanını ancak bu kadar altından kalkamıyordum. Öykünün onu anlamaktan çok uzaktı. Sonra
çağrıştırabilirdi. Büyük turunçgil dünyası psikolojik açıdan bana çok o usanç... Bir yıl kadar önce bir rö¬
bahçelerinin zenginliği yanında, Şe¬ yakındı, bununla birlikte ortamları ve portajını okudum Cüneyt’in. İbrahim
hir Kulübü’nün allı yeşilli, sarılı ma¬ yaşantıları açık seçik göremiyordum. Tatlıses’in yönetmenlik yaptığı bir ül¬
vili ampulleri ne çok taşra kasaba- Ufak tefek süsleri, kimi diyalogları kede, karate filmleri çektiği için
sıydı! F-ilmden bir de sahne kalmış bir yana bırakılırsa, Günahsızlar Atıf övünç duyduğunu söylüyordu. Na¬
aklımda. Akşam güneşine karışarak Yılmaz’ın senaryosu sayılmalıdır. sıl hak vermezsiniz? Eskiden öykü-
yürüyen Sevda Ferdağ, artık bu bah¬
çelerde, zengin bir adamın metresi Askerin Dönüşü (Yön: Zeki Ökten)
olarak yaşayamayacağına karar ve¬
riyordu. (Sevda’yla dostluğumuz,
benim için, asıl bu sahneden sonra
başladı ve hep sürdü.)
İşin tuhafı, daha biz İstanbul’a
dönmeden yapımcılar iflas etmişti.
Dar olanaklarla birkaç gün de İstan¬
bul’da çalışıldı. Ortaköy’de, şimdi
lüks bir lokal olan bir evde, tiyatro¬
muzun kurucularından Şaziye Mo-
ral’la tanıştım. Ağırbaşlı, soylu bir
hanımefendiydi. Çekimin hayhuyu¬
nu belli bir uzaklık içinde izliyor, han¬
diyse bu dağdağalı ortamın dışında
yerine getiriyordu görevini. Zarif bir
yakınlık kurulmuştu aramızda. Şazi¬
ye Moral’a yardımcı olmaktan büyük
bir haz duymuştum.Ortamın karma¬
şasından tedirgindi. Shakespeare’-
in toplu yapıtı elinde, yeşil kapaklı İn¬
gilizce bir kitap, galiba Hamlet’den
dizeler okuyarak merdivenleri çıkan
Arzu Okay’ı görünce dayanamamış
ve bana:
38 ler yazmıştı, A dergisinde. Arkadaş söz konusuysa o romanı okurum. sözü vardır. Edebiyatla bunca haşır
olduğumuz günlerde yine yazmak Konuyu birine anlattırınm. Sonra bu neşir bir yönetmenin, doğrudan doğ¬
istiyordu; taslak bir senaryosu var¬ ilişkiler üzerine düşünürüm. Bizim ruya kendi edebiyatını sinemaya ak¬
dı, Milyonluk Şehir adını takmış* toplumuzda nasıl geçer, ne olur, ya¬ tarmak isteyen bir senaryocuyla an¬
tık. Sonra, giderek, ilişkimiz koptu. şayışımızda bir yeri var mıdır, şu- laşabilmesi herhalde olasızdı.
Öyle sanıyorum ki, siyasal görüşle- bu... Senaryo yazarlığı konusunda ye¬
ftmiz de farklılaşmıştı giderek. Uzun Yaralı Kurt’u böyle çalıştık. Lüt¬ teneksizliğime bayağı inanmıştım ki,
yıllar hiç karşılaşmadık (Buraya bir fü Bey de, ben de, ayrı ayrı kişiler¬ bir gün, Zeki Ökten telefon etti. Ze-
den dramatik örgüyü öğrenmiştik ki’yi Günahsızlardan beri tanıyor¬
şey daha katacağım: Ömer Kavur
Ben, söz konusu romanın filmini iz¬ dum. Atıf Yılmaz’ın asistanıydı. Ar¬
için yazdığım Göl senaryosunda hâ¬
leyen Çolpan İlhan’dan dinlemiştim. tık asistanlığı bırakarak rejisörlüğe
lâ bir tek Cüneyt Arkın’ın oynaması
Bu, aldatılan bir kiralık katilin öykü- başlamak istediğini biliyordum. Çok,
gerektiğine inanırım.).
süydü. Lütfü Bey, kara polisiye tü¬ ama pek çok sevdiğim bir insandı
rüne öteden beri yakınlık duymuştu. Zeki. Şimdi bana küçük bir şirketten
Beni Lütfü Ö. Akad’a Cüneyt mi
Toplumun kimi açmazlarına ancak öneri aldığını, uzun metrajlı siyah-
salık vermişti, yoksa Atıf Bey mi, şu
gerilim öğesini kullanarak çekicilik beyaz bir film çekeceğini söylüyor¬
an kesinkes anımsamıyorum. Yaralı
katabileceğimiz kanısındaydı. Bana du. Yine yabancı bir polis romanı.
Kurt dolayısıyla Türk sinemasının -
sorarsanız, çok başarılı bir yapıttır Adını, yazarını anımsamıyorum bile.
ve kuşkusuz Türk sanatının- en bü¬
Yaralı Kurt. Yalnızca kapitalizmin Oturduk, galiba bir hafta içinde se¬
yük ustalarından Lütfü Ö. Akad’la ta¬
acımasız koşullarını eleştirmez, bir naryoyu çıkandık. Kadın Yapar adıy¬
nıştım. ilk görüşmemizde etkilenmiş¬
yandan da insan tekinin sorumluluk la çekildi bu senaryo.
tim Lütfü Bey’den. Sessiz, ölçülü,
macerasına derin anlamlar katar. Kadın Yapar’a nedense imza at¬
dingindi. Ne var ki, gözleri bir ışıltı
Cüneyt Arkın yine bana sorarsanız, madım; Zeki mi istemedi, ben mi ka¬
sağanağıydı ve sizi çevreleyen bu
dört dörtlük bir oyunculuk örneği çındım... Çıkaramıyorum. Ertesi
aylanın dışına artık çıkamıyordunuz.
vermiştir bu filmde. mevsim yine Zeki Ökten için ilk ‘öz¬
Lütfü Bey, uzun ve yazınsal diya¬ gün’ senaryomu yazdım: Bir Demet
O aylaya dalıp giderek başladı
loglara karşıydı. Sinemada konuş¬ Menekşe. Şimdi, geçmişin o çok
Lütfü Be/e çıraklığım. Oldum bittim
manın payı onsuz olunamayacak coşkulu zaman dilimini düşündü¬
en çok onun yapıtlarından haz duy¬
yerler içindi. Ve diyalog, mutlaka iz¬ ğümde yine diken diken oluyor tüy¬
muştum. Vesikalı Yarim, Kader
leyicinin belleğinde kalacak özlülük- lerim. Bir Demet Menekşe, Kırık
Böyle İstedi, Ana dağarcığımdaydı.
te kurulmalıydı. Sonra, oyuncuya Bir Aşk Hikâyesi’nden sonra en
Gerçekte Yaralı Kurt’u yine ben
fazla güvenmiyordu Akad usta. sevdiğim senaryomdur. Ben, nice
yazmıyordum. Ama büyük ustam,
— Ben kameranın aıkasındayken zamanlar beni etkilemiş Yeşilçam
öğretmenim, mutluluklarla örülü ça¬
oyuncunun kendi kendine ne yapa¬ öykülerinden yola çıkarak bir şeyler
lışma saatlerimizde senaryo yazar¬
cağını nerden bilirim, derdi. Hiç gü¬ yapmak istedim. Hep o melodram
lığı konusunda galiba ilk ve tek eğit¬
venmem, hiç! kokusu, hep o aşk üçgeni masalı.
menim oldu. Lütfü Bey’le eşi Şükran
Hanım’ın Mecidiyeköy’deki tek kat¬ Onun daima boy planlara yönelik Ama benim masallarım mutlaka si¬
lı evlerine sonsuz sevinçler duyarak tutkusunu şimdi daha açık seçik yah masallar olmalıydı. Oysa daha
girip çıkmaya başladım. Burada dış kavramıştım, uzaktan, hep uzaktan; Bir Demet Menekşe’den, bunu ya¬
dünyanın kuruluğundan, yavanlığın¬ en çok bel plan... Her öykünün sah¬ pımcıya anlatmak eni konu güçtü.
dan adeta öncesiz sonrasız arınıyor¬ ne uzunlukları içerikle bir arada ele Yapımcı ille de “mutlu son” istiyor¬
dum. Lütfü Ö. Akad uçsuz bucaksız alınmalı, gereksiz yere sahne uza¬ du.
bir kültürün adamıydı. Onunla sanat tılmamalı, işin kolayına kaçılarak da İlk nişanlısından ayrıldıktan sonra,
üzerine konuşmak, sinemamızın üs¬ kısa tutulmamalıydı. Bütün iz’ler Lüt- yaşadığı küçük mahallede kendisi¬
luplarını tartışmak, politikayı, ideolo¬ fi Bey’den: Bizim sinemamızda bur¬ ne pek de iyi duygular, ‘temiz his¬
jileri, insan tekinin içsel sorunlarını juva yaşamına dönük öyküler olacak ler’ beslenmeyen terzi kızın, Nesrin’-
değerlendirmek hayatımın en güzel iş değildi, ne kılık kıyafet, ne mekân¬ in yeni kırık aşk serüvenini anlata¬
zamanlarını oluşturdu. Bu büyük lar inandıncı olabilirdi; kalabalık kad¬ caktık Bir Demet Menekşe’de. Bo¬
adam, aylaklıklarla geçip giden ye- rolu öykülerden kaçınacaktınız, yerli ya fabrikatörü Kenan, rastlantı sonu¬
niyetmeliğime yalnızca sanatın kıla¬ film seyircisi yüzleri kolay kolay ak¬ cu tanıştığı bu yaşı geçti geçecek
vuzluk edebileceğini gösteren kişi¬ lında tutamıyordu; önermeyle öykü genç kızda kendi yaşamının cırtlak
lerdendi, Behçet Necatigil ve Kemal arasında seyircinin kendi yaşantısın¬ renklerini yakalayacak ve yeni bir in¬
Tahir’le birlikte. Yine öğreniyor ve da hemen karşılığını bulacağı bir san olmayı deneyecekti. Öysa evliy¬
eğitiliyordum ki, insanoğlunu bir tek çağrışım ve örneksellik dizisi yara- di Kenan ve evliliğini Nesrin’e söy¬
çalışmak onarıp güzelleştirir, çalış¬ tabilmeliydiniz... Lütfü Ö. Akad’la leyemeyecek kadar kaçaktı. Günün
manın ötesinde hiçbir ahlâkî temel Gelin'de, Düğün’de ve Esir Hayat’- birinde lüks butiğe süslü bir kadın
aranamaz... da yine birlikte çalıştık bir süre. Fa¬ gelir, frapan giysiler seçer ve koca¬
Yaralı Kurt da yabancı bir yaza¬ kat ben işin içinden çıkamadım. Ne¬ sının, boya fabrikatörü Kenan’ın ad¬
rın romanından uyarlamaydı. Öte denleri üzerinde uzun boylu durma¬ resini bırakıp gider. Shakespeare ci¬
yandan Lütfü Bey’in yöntemi çok yacağım. Yalnız şu kadarını söyle¬ nayeti işlenivermiştir...
başkaydı. Bana: mek isterim: Akad titiz bir sinema¬ Ne var ki Berker İnanoğlu son bir
— Ne yazık ki bu uyarlama moda¬ cıdır. Kendisinin de birkaç kez be¬ sşhne daha gereksiniyordu:
sından vazgeçemedik, demişti. O lirttiği gibi sinemacılığının ana kay¬ — Fabrikatör, butiğe bir gelinlik ıs¬
zaman yapılacak tek şey kalıyor ge¬ nağı her şeye karşın roman sanatı¬ marlar. Gelinliği nikâh dairesine
riye. Konuyu öğrenmek. Ben ne dır. "Yazamadığım romanların filmi¬ Nesrin götürür. Meğer Kenan karı¬
uyarlanan filmi izlerim, ne de roman ni çekiyorum ben...” gibisinden bir sından boşanmış. Gelinlik Nesrin
için ısmarlanmış... man rastlıyordum. Benden istenen sinden bir romanı; Cingöz’ü Cüneyt 39
Büsbütün anlayışsız bir yapımcı ise, kimi sahneleri çekimiş bu çalış¬ oynayacak... deniyor. Oturup yazı¬
değildi Berker İnanoğlu. Hatta duy¬ mayı düzeltmemdi. Senaryoyu oku¬ yorum. Zeki mi projeyi beğenmiyor,
gusal tarafları vardı. Yüzümdeki dum. Düzeltmek, yeniden düzenle¬ Berker İnanoğlu mu cayıyor, Cüneyt
dehşet ifadesine ister istemez gül¬ mek benim için olasızdı. Türkan Şo- mi isteksiz... geçmiş zaman. Bu
dü ve ‘orta yol’u arandık Bir Demet ray’a görüşlerimi açıkladım. İlk kez Cingöz Recai tasarısını okuyan Atıf
Menekşe’inin sonunda. karşılaşıyorduk. Fâzla heyecanlan¬ Yılmaz’la Lütfü Bey’in övgülerini
dığımı ileri süremeyeceğim. Hatta anımsıyorum bir de.
Tartışmalar olup biterken Zeki soğukça bir konuşma geçti aramız¬ İkincisi, senaryoculuğumun han¬
suskundu. Zeki’nin böylesi suskun¬ da. Rüçhan Bey ikide birde her şe¬ diyse unutulduğu bir zamanda, Fey¬
luklarına daha çok rastlayacaktım yin kendiliğinden düzeleceğini söy¬ zi Tuna için yazılmıştır. Çürüme’nin
sonraları. Suskunluğunu çekim sıra¬ lüyordu. Türkan Şoray fazla dalgın¬ öyküsü Feyzi’nindi. Çok severek ça¬
sında da sürdürdü. Eğer Hâle Soy- dı. Senaryoyu geri verdim. Teşekkür lıştım. Senaryocusuna yardımcı ola¬
gazi’nin bilinçli oyunu olmasaydı, ettiler. bilen rejisörlerdendi Feyzi Tuna. Çü¬
Bir Demet Menekşe, ‘müphem’ an¬ Birkaç ay sonra Rüçhan Bey te¬ rüme siyasal bir senaryoydu. Feyzi
lamlı son sahnesine ulaşamayacaktı lefon etti. bütün çabasına karşın o tarihlerde
gibime gelir. Kartal Tibet klasik jön — Türkan size bir senaryo yazdır¬ film için tek bir yapımcı -bulamadı.
oynuyordu. Kenan’ın karısını Çolpan mak istiyor Selim Bey; görüşebilir Şimdiyse bu öykünün hayli eskidiği¬
İlhan için yazmıştım;gelgelelim Ço'l- miyiz, vaktiniz var mı? diye sordu. ni, önsezilerimizin zaten gerçekleş¬
pan, çekim tarihinde Sadri Bey’le — Hay hay efendim, diye yanıtla¬ tiğini düşünüyorum.
birlikte gazino programı için Anka¬ dım. Sonuncusunun serüveni biraz da¬
ra’ya gitmek zorundaydı. Çolpan’ın Konuyu bitlikte kurmuşlardı. Rüç¬ ha değişik. Amerika’da yaşayan Zer¬
oynamamış olması beni çok üzmüş¬ han Adlı’nın yaşantısından birkaç rin Arbaş’ın Yeşilçam’da star olabi¬
tür. Bununla birlikte Lâle Belkıs tipik sahne bile sözkonusuydu. Ben ken¬ leceğine galiba bir tek Atıf Yılmaz
bir burjuva kadınıydı filmde. Bir De¬ di düşüncelerimi, önerilerimi açıkla¬ inanmıştı. Ayşe Şasa’nın bir film öy¬
met Menekşe’ye canlılık katan, sa¬ dım. Karşılıklı anlaştığımızı sanmış¬ küsünden yola çıkarak Düşman
natçılar arasında Güler Ökten’i, Re¬ tım. Damsız Evler’i yazmaya koyul¬ Gözler’i yazdım. Yazarken Zerrin
ha Kral’ı, hele rahmetli Muallâ Sü- dum. Bana yabancı gelen bir iki bö¬ Arbaş’ı düşünmemeyi yeğliyordum.
rer’i mutlaka anmalıyım. Muallâ Sü¬ lüm vardı; Aydın Sayman’dan yar¬ Bu senaryo hâlâ Atıf Ağabey ve ara¬
rer sinemamızınbenceenbüyükkom- dım istedim. Aydın yazıp getiriyor, da sırada, Ömer Kavur’la ikisinin şir¬
pozisyon oyuncularından biriydi. üzerinden geçiyordum. Damsız Ev keti projesiz kalınca tozlu raflardan
Salon filmi kompozisyonuyla Bir De¬ let nihayet bitti. Ne yazık ki, o gün indirilir. Düşman Gözler toplumda
met Menekşe tarzı toplumsal çizgi¬ bu gün Türkan Şoray’la Rüçhan yapay bir yükselişin olayları üzerine
li filmlerdeki kompozisyonu gerçek¬ Bey’in senaryo üzerinde ne düşün¬ kuruluydu. Biz, genç kızı yeni zen¬
ten üzerinde durulmaya değer ayrın¬ düklerini öğrenememişimdir. Senar¬ gin bir ailenin çocuğu olarak almış¬
tılarla ayırt edebilmiştir. yo filme alınmadı; bu, beğenilmedi- tık. Bazı zorlamaların varlığını yad¬
Bir Demet Menekşe yıllar sonra ğine bir göstergeyse de, olayların sımayacağım. Bununla birlikte Atıf
iki kez oynayacaktı ünlü TV’mizde. akışı konusunda hiçbir fikrim yok. Ağabey gibi düşünmüyor da deği¬
Zeki ve ben ancak o zaman kutla¬ Böyle çekilmeden kalakalan üç lim. Bir manken kızımızın öyküsüne
nacaktık. Ancak o zaman kutlana¬ senaryo daha yazdım. İlki Bir Demet dönüştürülse, günümüz için ilginç
caktık. Ancak o zaman kimler kutla¬ Menekşe’nin hemen ardından zeki olabilir Düşman Gözler.
madı ki... geçiyorum. için yine Berker İnanoğlu’ya yazıldı.
Neler kalmış aklımda Bir Demet Server Bedi’nin Cingöz Recai dizi¬ Gelecek Sayı
AMERİKAN GECESİ II
Menekşe’den: Renkli ampullü gazi¬ Bir Demet Menekşe (Yön: Zeki Ökten)
no sahnesinde figüranlığa çıktım;
butik sahneleri için sevgili dostumuz
rahmetli Melina bir işgünü gözü ka¬
palı bırakmıştı bize Rumeli Cadde¬
sindeki mağazasını; mevsim yaz ol¬
duğundan o bir demet menekşe bir
türlü bulunamıyordu, çiçeklerden hiç
anlamayan Zeki bir akşam elinde
plastik leylaklarla çıkagelmişti, kuru¬
tulmuş bir demet menekşeyi Güler
Ökten, Meral Taygun’dan bulabil¬
mişti; Zeki yeni filmine başlayaca¬
ğından dublajda ben bulunmuştum,
ve bu kez de, muhallebiciyi konuş¬
muştum...
O kış, Bir Demet Menekşe oynar¬
ken galiba, Türkan Şoray’la Rüçhan
Adlı’nın Levent’teki evlerine çağrıl¬
dım. Türkan Şoray bir filnryönetiyor
ve filmde başrolü oynuyordu. Yapı-
| mm haberlerine basında zaman za¬
40
Film duyumu
SERGEY M. EİSENSTEİN
ÇEVİREN: NİJAT ÖZÖN
BURÇAK EVREN
— Sayın Osman Şahin, filme ko¬ ka filme çekmek istediğini belirtti. Ve bu¬
nu oluşturan öykünün yazan olarak, nun üzerine kısa bir çalışmamız oldu. Kı¬
bu öykünün filme alınan diğer öykü¬ sa diyorum, çünkü ben, daha sonra, yaz¬
leriniz arasındaki yerini belirtir misi¬ dığım bir yazıdan dolayı hapse girdim. Er¬
AÇIKOTURUMA
KATI LANLAR niz? den tek başına öykü üzerinde çalışarak bil¬
OSMAN ŞAHİN- Bütün öykülerimi seve¬ diğiniz gibi Ayna filmini yaptı. Filmi henüz
OSMAN ŞAHIS rim. Ayna adıyla sinemaya aktarılan Beyaz görmedim. Ama filme emeği geçen arka¬
(Öykü yazan) Öküz adlı öyküm ise şimdiye dek yazdık¬ daşlarımdan edindiğim bilgilere göre, iyi ol¬
KENAN ORMANLAR larımın en uzun olanıdır. Severek yazdım. duğunu sanıyorum. Bu arkadaşlardan ba¬
(Görüntü yönetmeni) Öykümde genel olarak; insanoğlunun bin¬ zıları filmi başyapt olarak tanımladılar. Ben
NUR SÜRER lerce yıl değişmeyen motifi olan aşkı deği¬ de filmin dünya sinemasında sesler geti¬
(Oyuncu) şik bir mekân içinde anlatmaya çalıştım. receğine inanıyorum.
SU AVI EREN
- Öykünüzün filme alınması nasıl
(Oyuncu) - Sinemamız edebiyatımıza ne za¬
gerçekleşti?
NEZİH COŞ man el atsa, sonuçta yönetmen ile ya¬
(Sinema yazarı) zar arasında bazı görüş aynlıkları or¬
O. ŞAHİN- Erden Kıral ile 1983’ün Ni¬
BURÇAK EVREN taya çıkıyor. Örneğin, film olumlu
san ayında konuştuk. Ona öyküyü anlattı¬
(Sinema yazarı) eleştiriler almışsa, yazar yapıtına sa-
ğımda çok etkilendi. Ve bu öyküyü mutla¬
hip çıkıyor, bunun ters olmuşsa ya¬ K. ORMANLAR- Bilindiği gibi Ayna, Er¬
zar hemen yönetmeni suçlayarak ya¬ den ile ikinci ortak çalışmam. İlk çalışma¬
pıtının çarptırıldığını iddia ediyor. Sa¬ mızda zaman ve mekân farklıydı. Ben Al¬
nırız sizin de Feyzi Tuna’nın Kızgın manya’da, o ise Türkiye’deydi. Erden, Be¬
Toprak filminden dolayı böyle bir an¬ yaz Öküz’ü filme çekeceğine karar verdi¬
laşmazlığınız olmuştu. ği zaman öyküyü gönderdikleri kişiler ara¬
sında ilk ben vardım. Sonra bu öykü filme
çekilmeden önce uzun uzadıya tartıştık.
O. ŞAHİN- Feyzi Tuna’dan Erden Kıral’a
Düşüncelerimizde filmi bir kez çektik.
dek, yapıtlarımı sinemaya aktaran hiçbir
yönetmenle dilediğim şekilde bir çalışma
- Ayna filminin dışarıda çekilmesi¬
ortamı bulamadım. Ben yapıtımı sinemaya
nin bir nedeni var mı?
aktaran her yönetmenle öykü üzerinde
uzun uzadıya konuşmak, tartışmak, öykü¬
K. ORMANLAR- Ayna filminin ekibinin
mü harman etmek isterdim. Ö zamanlar
çoğunluğunu Türkler oluşturmasına karşın,
Feyzi Tuna’ya da öykümü verdim. Feyzi
finanse edenler Alman ve İngiliz TV’siydi.
Tuna bu öyküyü dilediği gibi çekti.
Bunun için öykünün dışarıda çekilmesi için
bazı haklarımızdan feragat etmemiz gere¬
- Erden de Beyaz Öküz’« böyle çek¬ kiyordu. Oysa, Almanlar ısrarla bu öyküyü
medi mi? Türkiye’de çekmek istediler: Ama bunun
sanıldığı gibi kolay olmadığı ortada. Çün¬
kü, öteden-beri Türkiye’de film çekmek is¬
O. ŞAHİN- Erden’in farklı bir kişiliği var. teyen yabancılara hep öcü gözüyle, bakıl¬
Erden bana devamlı sorular sorarak konuş¬ mıştır, üstelik bürokratik engeller ve zaman
turuyordu. Beni durmadan emiyordu. Ve öldürmeler de işin cabası. Alman yapımcı¬
devamlı olarak şurası şöyle, burası böyle lar ise filmin çekim tarihlerini saptamışlar,
olur mu, gibilerden öneriler getiriyordu. Ya¬ kendilerine göre bir program yapmışlardı.
zarla saatlerce konuşuyordu. Ve bu konuş¬ Yani, birtakım bürokratik işlerle zaman yi¬
mayı da severek yapıyordu. Beyaz Öküz’- tirmek istemiyorlardı. Bunun için önce Por¬
de Erden’le uzun uzadıya konuştuk. Filmin tekiz düşünüldü, sonra Yunanistan’ın bir
ana temalarını saptadık. Ama ne var ki hap¬ adasında karar kılındı.
se girmem, bu diyaloğun uzun süreli olma¬
sını engelledi. - Neden Yunanistan?
- Siz öykülerinizin tamı tamına K. ORMANLAR- Filmin Yunanistan’da Nur Sürer, Ayna’da.
filmleştirilmesinden yana mısınız?
PHILIPPE ROSS
“O meleğin ellerinde Düşsel (fantastik) sinema bir süredir, ele türe bağlansalar da) doğrudan doğruya
demir ucu alev aldığı konular ya da sürdürdüğü izlekler açı¬ düşsel sinemaya girmeyen, ama içinde
alev yanan sından durgunluk geçiriyor gibidir; buna böyle sahneler bulunan filmlerin çoğalma¬
altın kakmak uzun sına, kum gibi kaynamasına bakılırsa, bir
karşılık, tam bir aykırılıkla, halkın ilgisi hiç¬
bir kargı görüyordum.
Zaman zaman bir zaman bu denli büyük olmamıştır; tecim- zamanlar yineleme sinemasının küçük bir
bu kargıyı sel başarısıysa onu en değerli, en verimli tür¬ serüveni ya da yan eğilimi sayılan şeyin bu¬
yüreğime saplıyor lerden biri haline getirmektedir. Böylece, bu gün, şimdi girişmeyi önerdiğimiz kesip par¬
bağrıma dek türde uzmanlaşmış yönetmenlerin çiğnene çalayıp incelemeyi hak eden gerçek bir
gömüyordu; çiğnene sakız.haline getirilmiş film öyküle¬ özerk alt-tür haline geldiği söylenebilir.
geri çekerken
kargıyla birlikte rini yenilemekte müthiş bir yeteneksizlik gös¬
eridiğimi terdikleri ve birazcık özgünlük taşıyan bir fil¬ i- KANLI SİNEMA NEDİR? BİR
Tanrı'nın sevdasıyla min gerçek bir başyapıt sayıldığı saptanmak¬ ALT-TÜR’ÜN TANIMI
yandığımı tadır (bunun en çarpıcı örneği Michael Wad-
sanıyordum. ” leigh’in Wolfen ’ıdır). Bu yinelemeler ve üs¬ Kökbilim açısından ele alındığında, “gö¬
(Ermiş Theresa) tünden geçmeler arasında, koşut olarak, arı re” sözcüğü İngilizcede (sözlüğün belirtti¬
bir korku ve yılgı sineması eğiliminin gittik¬ ğine göre, özellikle büyük ölçüde) akıtılan
çe belirginleştiği görülmektedir; bu sinema¬ ya da saçılan kan demek. Bu dar anlam¬
nın başlıca özelliği, hepsi, birbirinden daha da alındığında, şöyle bir görünüp yitse de,
tiksinç, öncelikle aşırı gerçekçi ve kanlı sah¬ söz konusu tanım, kanın gözüktüğü bir sü¬
nelerin bol bol kullanılmasıdır; karınlar de¬ rü filme uygulanabilirdi ve 7. Sanatın kö¬
şilmekte, bağırsaklar yerlere saçılmakta, baş¬ kenlerine dek uzanmak gerekirdi şiddet
lar uçmakta, kollar bacaklar kesilmekte, ko¬ sahnelerinin görüntülenip yapılmasının son
parılmaktadır. Ve bütün bunlar bize, adli tıp yıllara özgü olmadığını sallayabilmek için.
hekimlerinin en katı yüreklisinin bile mide¬ Gerçekte, aradaki ayrım niyetler ve sonuç¬
sini bulandıracak kadar tiksinç ayrıntılarla, lar alanındadır; kanlı sinema seyirciyi kor¬
yakın ya da ağır çekimle gösterilmektedir... kutmak ya da kararsızlık içinde bırakmak
değil, sarsmak, midesini bulandırmak, flk-
sindirmek istiyor. Ya hiç bulunmayan ya da
Iıcıyı neşter ya da kasap sa¬ birbirinden tıpatıp kopya çekilen olay dü¬
tırı sayan birtakım yönetmen¬ ğümleri kanlı bir olaydan öbürüne kolayca
lerin başlıca kaygısı, bugün¬ geçişi sağlayan birer araçtan başka şey de¬
lerde, bir insanı yürüyen ham¬ ğildir. Kol bacak kesme ve cana kıyma, ço¬
burger haline getirmek ve bu ğu kez, seyirciye iletilen tek şeydir. Man¬
işi her türlü anlatı, gerçeklik ya da mantık tık ya da doğrulukla kimsenin pek derdi ol¬
tasasından uzak yapmak galiba. madığından, ilk erek kesip biçmelerin et¬
kilerindeki yetkinlikle bizi olumsuz yönde
Önemli olan tek şey cana kıyma,özellik¬
şaşırtmaktır.
le de, saçılan bütün kanlar, son kertesine
Bunun en ilginç örneği, kanlı filmin ilk ör¬
varmış kanlı şölenler yok olup gitmekte
neği olan, bu alt-türün bütün niteliklerini ta¬
olan bir türün son çırpınmalarıymışçasına,
şıyan Friday13’tür(Cuma13,1981). Ken¬
bu cana kıymaların yapılış biçimidir...
disi de uzaktan uzağa Hitchcock’un
Eleştirmenlerin çoğunca şiddetle ve diz¬ Pyscho ’ sunu (Sapık, 1960) anımsatan
geli olarak yoksanan, tepeden bakılarak John Carpenter’ın Hallovveen’inden (Ya¬
bilmezlikten gelinen ya da küçümsenen bancı, 1978) esinlenmiş Cuma 13 bir din¬
kanlı ya da mide bulandırıcı sinema bal lenme kampındaki öç alma öyküsünden
gibi de vardır. Tıpkı bayağı cinsel sinema, yola çıkarak bize oralarda bulunma talih-
karate ya da bilmem ne filmleri gibi onun sizliğine.'uğrayan yarım düzine gencin na¬
da kendine özgü seyircisi, dip ve başyapıt¬ sıl doğrandığını göstermektedir. Öğreti açı¬
ları var (İkincilerin pek ender olduğunu ka¬ sından yüzde yüz gerici (kurbanların çoğu
bul etmek gerekir); (yıldırma açısından bu tensel bir günah işlemiştir, giderek, çiftin
biri tam sevişirken gebertilmektedir), fam ğındaki Cinayetler”, “Satır ve Sarkaç”. 53
anlamıyla mantıksız ve sersemce bir film Kanlı sahneler uğruna ruhsal inceliği göz¬
olan Cuma 13’ün tek amacı sarsıcı etkile¬ den çıkaran büyük kukla tiyatrosu bir ya¬
riyle bizi pestile çevirmektir; ağı ören ipler nılsama ve şaşırtma tiyatrosuydu.
öylesine kalındır ki, bu ereğine bile her za¬ Feuillade ya da Lang gibi ustalarda iz¬
man ulaşamamaktadır. Az parayla, çok şe¬ lerini gördüğümüz büyük kukla tiyatrosu¬
ye özenmeden çevrilen bu film ABD’de bü¬ nun kimi yanlarıyla kanlı sinemaya kaynak¬
yük bir başarı kazanmıştır; orada, sözümo- lık etmesi son derece doğal ve mantıklıydı
na özgürleşmiş gençliğin belli bir kesimi¬ elbet. Ancak, bu yılgı tiyatrosunun anlayı¬
nin aşırı kalıplaşmış, aşırı çoğalmış türden şı en çok güncel kanlı sinema örneklerin¬
kişilerle kendini özdeşleştirme eğiliminin de ortaya çıkmaktadır ve kusturucu sine¬
hiç kuşkusuz bunda büyük etkisi olmuş, ni¬ manın, büyük bir üstünlükle yerini aldığı
tekim filmin Avrupa’daki başarısı ortayı ge¬ büyük kukla tiyatrosunun tiksinç kalıtçısı ol¬
çememiştir. Her şeye karşın, Cuma 13 bü¬ duğu rahatça söylenebilir.
yük bir kurum (Paramount) tarafından da¬ 1909’da, büyük kukla tiyatrosu İngiltere’¬
ğıtılan ilk kanlı film olmuştur; elde edilen de boy gösterir, ama Fransa’da elde ettiği
kârların bilincinde olan kurum, sonradan yoğunluğa hiçbir zaman erişemez. İngilte¬
aynı örnekten yola çıkarak bir dizi film (San re’de (o sıralar Fransa’dakinden daha sıkı
Valentino’da Kıyım), o arada birincinin ya¬ denetimden ötürü) büyük kukla tiyatrosu kı¬
van yinelenmesinden öteye geçmeyen bir lık değiştirir, seyirciye mantıksal uzantıla¬
ikinci bölüm (Cuma Katili) yaptırdı; ayrıca, rına Hammer filmlerinde kavuşan birtakım
daha şimdiden üç boyutlu üçüncü yavru¬ Dr. Jeckyll ve Drakula uyarlamaları suna¬
nun haberi gelmiştir (13. Gün-Son Bölüm- rak Anglo-saksonlara özgü Got’umsu bir
Friday The 13 tti, Part 3 adıyla bizde oy¬ havaya bürünür. Sıkıdenetimin diktiği git¬
nadı bile, Ç.N.). tikçe gevşeyen duvarları aşan, beyaz per¬
Cuma 13, bile bile üstlendiği sıradanlı- deyle ilgili son yasakları da ortadan kaldı¬
ğıyla, tiksinci göstermedeki dizginsiz kayıt¬ ran kanlı sinema sonunda kesin işleviyle
sızlığıyla kusturucu sinemayı bütün ölçü¬ yerine kavuşur.
süzlük ve yüzeyselliğiyle simgelemektedir.
B) Sıkıdenetimin kötülükleri ya da kav¬
gacı kanlı sinema
II- BÜYÜK KUKLA DAN LUCIO Kanlı sinemanın tarihçesini çizmek hem
FULCI’YE BİR ALT-TÜRÜN ÖYKÜSÜ 7. Sanatın, hem de sıkıdenetimin köken¬
lerine inmek olurdu. Çünkü, elinizdeki çö¬
Kanlı sinema yakın zamanlarda ortaya zümleme boyunca göreceğimiz gibi, bu iki
çıkmış bir görüngü olsa da, kökenleri çok terim öteden beri sıkı sıkıya birbirine bağlı
daha eskidir; yıldırmanın yazınsal ve tiyat- olagelmiştir. Bununla birlikte, bu yüzyılın
rosal tasarımları öteden beri büyük kalaba¬ başlarında, henüz emekleme döneminde
lıkları büyülemiş, ancak seyircinin kendi¬ olan sinema sanatı, elleri makaslılar bu ye¬
sini bir an için de olsa günlük yaşamın tek¬ ni anlatım biçiminin etkisiyle toplumsal ve
düzeliğinden kurtarabilecek güçlü duygu¬ ruhsal işlevinin bilincine varmamışlarcası-
lanımlar arayışını doyurma işlevi kukla ti- na, şiddetin canlandırılması konusunda
yotrosuna düşmüştür. olağandışı bir özgürlüğe sahipti. Nitekim, Piranhas
Griffith, o ünlü Hoşgörüsüzlüğünde (İn- (Yön: Joe Dante)
A) Büyük kukla tiyatrosu ya da tiyat¬
rodaki kanlı oyun
1899’da Max Maurey’nin kurduğu bu ti¬
yatro, Lyon’daki ünlü, geleneksel kukla ti¬
yatrosunun kalıtçısı sayılabilir; Lyon tiyat¬
rosunun başlıca niteliği, dizginsiz şiddet¬
tir ve öç alma burada eylemin başlıca itici
güçlerinden biridir. Başlangıçta ucuz ürper¬
meler arayan, halkla düşüp kalkmak iste¬
yen kentsoylu seyircilere seslenen büyük
kukla tiyatrosu sonradan, altmış yılı aşkın
bir süre, halk tarafından müthiş tutulacak,
ağızları bir karış açık seyirciler bütün o tik-
sinç şeylerin gözleri önünde nasıl yapıldı¬
ğını merak edeceklerdir. Çağın okumuş ay¬
dın kesimince küçümsenen büyük kukla ti¬
yatrosu çok anlamlı adlar taşıyan gürültü¬
lü oyunlar sahneliyordu: “Çılgın Berber”,
“Tiksinç Deneyim” gibi; o arada, adı sanı
bilinmeyen bir oyun yazarı, Oscar Metöni-
er, Edgar Poe’nun en korkunç yapıtlarını
kendine göre uyarlıyordu: “Morgue Soka¬
54 toferance, 1916) bize uçurulan bir kelle, ok¬ romanlar da, filmler gibi, sıkıdenetimle
larla delik deşik edilen askerler, özellikle epey uğraştı. O günkü gençlerin zihinsel
de çıplak bir göğse ağır ağır giren bir mız¬ eğitimindeki bu iki temel öğeye kısa bir sü¬
rak gösterir; bu türlü kanlı sahnelere alış¬ re sonra İngiltere‘den gelen, Hammer Ya-
mamış o günlerin seyircisi için bunlar sert pımevi’nin çevirttiği bir dizi küçük korku fil¬
ve çarpıcı görüntülerdi. mi eklenecekti.
O arada cinselliğin yüzde yüz kapı dışın¬ Sözün gerçek anlamında kanlı film çe¬
da tutulduğunu, perdede görünüşünün virtmemiş olsa da, bu ünlü İngiliz kurulu¬
anıştırma ve simgelerden öteye geçmedi¬ şu sinemada açıkça dile getirilen yeni bir
ğini belirtelim. Bu katı ilkeci gelenekie korku ve şiddet dalgasının öncüsü olacaktı.
WASP öğretisi bir bakıma, Amerikan ulu¬ İşin içine rengin katılması gerçekçiliğin sı¬
sunun ilk söylencelerine damgasını vuran nırlarını daha da öteye götürdüğünden, kan
şiddet düşkünlüğünün dengelediği yumu¬ artık iyice kırmızılaşmıştı.
şamaz cinsellik karşıtlığını açıklamaktadır. Drakula’mn Korkulu Düşü (1958) yada
Kurtların Gecesi (1961) gibi filmler bugün¬
Bununla birlikte, 30’lu yılların sonu ür- kü gördüklerimizin yanında biraz çağını
künç, VV.H.Hayss’in yönettiği MPPDAA’nın doldurmuş gözükse de, o çağın bağlamı
(Sinema Yapımcı ve Dağıtımcıları Birliği’- içinde son derece yenilikçi durduklarını,
nin) kurulması sertleşme yönünde bir ev¬ Hammer filmlerinde sık sık rastlanan kimi
rime yol açacaktı, izleklerin günümüz kanlı sinemasında da
O dönemdeki aşırı şiddetli gangster film¬ kullanıldıklarını belirtmek gerekir (örneğin,
lerinin birbirini izleyişi akıllı uslu yetkilile¬ eylemin başlıca sürükleyicisi olarak öç al¬
rin tepkisine neden olacak, “Catholic Le- ma). İçerdikleri şiddet ve aşırılıkla büyük
gion of Decency” (Edep İçin Katolik Birlik) kukla tiyatrosunun dolaysız kalıtçıları olan
ve “Federal Council of Churches” (Fede¬ Hammer filmleri (sofular vampirlerin kalbini
ral Kiliseler Birliği) gibi yobaz ve gerici ör¬ delmekte, değişik Frankenstein uyarlama¬
gütlerin baskısıyla sinema alanındaki üre¬ larında kesip biçme işlemleri büyük bir ör-
timi “aktöre sınırları içine almak” üzere gensel sahicilikle yansıtılmaktadır) tam an¬
ünlü sınıflandırma dizgesi doğacaktı. On¬ lamıyla Anglo-saksonlara özgü özel bir ha¬
dan sonra, sınıflandırma işaretini almayan vaya sahiptirler; bunlarda kanlı sahneler ki¬
film dağıtılmayacaktı. Cinsellikle şiddet, el¬ şilerin ve güdülenmelerinin derinlemesine
bette, ilk hedeflerdi ve bundan böyle yer¬ incelenmesiyle dengelenmektedir; bütün
leşen “iyi beğeni” kurallarına göre, öldür¬ bunlara tartışılmaz bir cinsel yanı da ekle¬
me uygulayımları, asmalar, elektrik verme¬ mek gerekir. Burada, şimdi aramızda bu¬
ler ya da daha başka kesip biçme işlemle¬ lunmayan, kuruluş hesabına bir sürü film
ri artık beyaz perdede yer alamayacak, yal¬ çekerek yapımevinin kendine özgü hava¬
nız bunların köpeksi anıştırılmalarına izin sının gelişmesine katkıda bulunan ve ruh-
verilecekti. Hayes’in sınıflandırması iç ka¬ bilimle çarpıcı bir şiirsellik taşıyan apansız
rartıcı işlevini 60’lı yılların ortalarına dek kanlı şiddet sahnelerinin el ele verdiği yep¬
sürdürecek; törelerdeki özgürleşmenin ve yeni bir korku türünün yaratıcısı Terence
cinsel özgürlüğün sınırlarını genişletmenin Fisher’ı anmak gerekir.
sürekli saldınları sonucu yerini bugünkü Hammer yapımevinin etkisini Roger Cor-
harf dizgesine bırakacaktı (G: Herkese man’ın yapıtlarında, Amicus Yapımevi’nin
açık, P.G.: Ana-baba yanında, R: Sınırlı, ve filmlerinde, giderek Andy VVarhol’un Fran-
ünlü X: Küçüklere yasak); bu dizge, aşağı kenstein’ında (1972) görürüz; işin içine
yukarı, bizim o yıllardaki sınırlandırmaları¬ üçüncü boyutun katılması kanlı sinemaya
mıza denktir (13,16 ve 18 yaş). dayanılmaz bir etki kazandırmıştır (bir mız¬
Bonnie ve. Ctyde. (Bonnie And Clyde, rağın ucunda sallanan karaciğer örneğin).
1967), ya da Vahşi Belde (The Wild Bunch,
1969) (başlangıçta X’le damgalanmış, son¬ Bununla birlikte, seyirci yavaş yavaş sisli
ra kesilmiştir) gibi o dönemde çevrilmiş ki¬ şatolardan ve alh pullu giysilerden bıkıp da¬
mi yapıtlar sıkıdenetimin özgürleşmesine ha gerçekçi, daha günlük ve bugünkü kent
büyük ölçüde katkıda bulunmuşsa, kanlı si¬ bezemine oturtulmuş bir yılgıya yönelme¬
nema denen alt-türün sinema işleyimi (sa¬ ye başlamıştır. Bu koşullarda, yeni kanlı si¬
nayii) tarafından benimsenip geliştirilmesi¬ nema dalgası bütün beyaz perdeleri sara¬
ne yardım etmişse de, bugünkü kanlı sine¬ caktır...
ma filmlerinin gerçek kökenini bulabilmek
için Hammer filmleriyle birlikte 60’lı yılla¬ D) Herschell “gore”-don Levvis ya da
rın başlarına uzanmak gerekir 1. kan dökmek için kanlı sinema.
Her ne kadar kanlı sinema tam olgunlu¬
50’li yılların sonlarındaki gençlerin dün¬ ğa 80’li yıllarda ulaşacaksa da, gerçek an¬
yası, büyük ölçüde, rock and roll’le çizgi lamda kanlı sinema olarak beyaz perdede
romanlardan oluşuyordu; bu ürkünç çizgi boy göstermesi Herschell Gordon Levvis’-
in çevirdiği bir düzineye yakın filmle 60’lı
(1) O arada, merhum Hitch ‘in ünlü Pvscho ’su
yıllara rastlar. Herschell Gordon Levvis ilk
nu, alabildiğine sarsıcı iki öldürme sahnesini (özel¬
likle merdiven sahnesini) unutmamak gerekir. yapıtlarında bize çıplak genç kızlar göster-
dikten ve gönülden bağlı bulunduğu konu¬ gelmeyen, hiçbir varlıkları bulunmayan
nun büyük yapımevlerinin eline geçtiğini oyuncuların kullanıldığı Herschell Gordon
gördükten sonra, daha başka amaçlarla, Levvis filmleri yalnız ve ancak kan dökmek
yine sevimli genç kızlar kullanarak, yeni için vardırlar ve kanlı sinema adını taşımayı
bölgelerde dolaşmayı kararlaştırmıştır. Film hak eden biricik filmlerdir.
Sınıflandırma Dizgesi daha önce adını an¬ Sıradan uygulayımlarına (tekniklerine)
dığımız gözüpek filmlerin birbiri ardına in¬ karşın, yine de eğlendiricidirler, çünkü iç¬
dirdikleri keski vuruşlarıyla epey sarsılmış lerinde bir tür ağrkanlı acı alay vardır; ge¬
olsa da, Gordon Lewis, farkına varmaksı¬ nellikle çok kötü kotarılmış, ender gerçek
zın, sürüp gitmekte olan son tabuyu da or¬ kanlı sahnelerde öyle bir beceriksizlik göze
tadan kaldıracaktır: Kan dökme. çarpar ki, ister istemez gülünçleşirler; buy¬
1963’te haklı olarak ilk kanlı sinema ör¬ sa, yineleme sinemasına vurgun en güç
neği sayılan Blood Feast (Kanlı Şölen) or¬ beğenir kişilerin bile yüreğini yumuşatır,
taya çıkacaktır. Mezbahalarıyla ünlü Şika- gönüllerini çeler.
go’da dokuz günde çekilen, yüz bin dolar¬ Sözün kısası, Herschell Gordon Lewis’-
dan aza patlayan, Frankenstein’ınkine ya¬ in filmleri hiçliklerini bütünüyle üstleniyor,
kın bir konuyu işleyen film kusursuz bir var¬ böylece seyirciye tiksinç içinde gülünç bir
lık yaratmak üzere canlı kurbanlarının kol¬ büyüklük sunuyor gibidirler. O arada, de¬
larını, bacaklarını, dillerini kesen, bağırsak¬ ğeri bilinmemiş bu üstün yeteneğin bir ba¬
larını deşen iblis sırıtışlı kaçık bir bilgin gös¬ kıma gerçek kanlı sinemanın öncüsü oldu¬
termektedir bize. ğunu, ondan sonra bu alt-türün sinemada
Eleştirmenlerin yerden yere vurdukları bize Romero, Hooper, Craven gibi 60’la 80
Blood Feast Güney Amerikan illerindeki arasındaki yeni korku dalgasının yeni ye¬
arabalı açıkhava sinemalarında büyük bir teneklerini tanıtacak yeni bir anlatım biçi¬
başarı kazanacaktır ve Gordon Levvis’i baş¬ mi haline geldiğini belirtelim.
ka bir film, 2000 Manyak’ı (2000 Maniacs,
1964) çekmeye itecektir; daha geniş bir E) Başka zamanlar, başka cana kıyma¬
bütçeyle çevrilen film, güneyde geçen çıl¬ lar ya da toplumsal kanlı sinema
gınca bir öç alma öyküsünü kullanarak bi¬
ze gerçi bir kan dökme şöleni gösteriyor¬ —GEORGE A. ROMERO: ALAYCI
du. Bunu daha başka bir sürü film izleye¬ KANLI SİNEMA
cekti; 1964’te Color me Bloodred (resim¬
lerini boyamak için modellerinin kanını kul¬ Belli bir üne kavuşan ilk kanlı film hiç
lanan kaçık bir ressam), 1965’te Monster kuşkusuz 1968’de çekilen Canlı Ölüler
a Gogo (kana susamış bir uzay canavarı¬ Gecesi (Night Of The Living Dead, 1968)
nın sağda solda dolaşması), 1967’de A oldu. Pittsburg yakınlarında siyah-beyaz
Taste of Blood (Hammer filmlerinden çekilen Gece öyküsünün bir bölümünü ün¬
esinlenmiş bir vampir öyküsü), özellikle de lü Richard Matheson’ın Ben Bir Efsane-
1968’de, gittikçe güncelleşeh kadın hakları yim’inden almıştır; filmdeki kana susamış
savunuculuğunun da yardımıyla çevrilmiş, canlı-ölüler, kitaptaki vampirlerin yerini al¬
yönetmenin yapıtında belli bir evrimi dile mıştır görkemli bir biçimde..
getiriyor gibi duran She Devils on Whe- Herschell Gordon Levvis’in filmlerinin ter¬ La maisorı pres du
els (cehennem melekleri üstüne bir gang sine, burada kanlı sahnelerin çoğu, pek de cimetiire
filmi) bunlar arasında sayılabilir: İlk filmle¬ özgün olmayan olay düğümüne katılmıştır. (Yön: Lucio Fulci)
rinde dövülen, işkence edilen, sakatlanan
suçsuz kadın kurbanlar hoşlarına gitmeme
yanlışlığına düşen erkekleri işkenceye so¬
kup sakatlayacaklardır. 1971’de, Herschell
Gordon Levvis bize allı pullu adlar taşıyan
son üç filmini sunacaktır: Göre Göre Giriş,
Blood Orgy ve VVizard of göre... (Kanlı
Kanlı Kızlar, Kanlı Toplu Sevişme, Kanlı
Büyücü....)
Başarısı hiçbir zaman merak sınırını aş¬
madığından, Gordon’ın filmleri ABD’nin bü¬
yük bölümünde hiç bilinmez, hele ancak
(1978’deki Berlitz Şenliği gibi) şenlik seyir¬
cilerinin Levvis çılgınlıklarını tadabildiği
Fransa’da kimsenin onlardan haberi yok¬
tur. Bu arada, karışık parasal işlerden ötü¬
rü, yönetmenin artık kendi filmlerini göre¬
bilme hakkına sahip bulunmadığını, yakın
bir gelecekte de kavuşamayacağını belir¬
telim.
Sıradan görüntülerle alelacele çekilmiş,
kurgusu, düğümü bulunmayan, uğraştan
56 Yapıtın başarısı E.C.Comics’i andıran çiz¬ te, kızın yakınlan onları korkunç bir biçim¬
gi roman yanından gelmektedir; bu bölüm¬ de öldürmektedir). Son Ev bize hemen he¬
ler sinemada ender görülen bir acımasız¬ men dayanılmaz sahneler, sonradan bol
lığa ve iç karartıcı alaya sahiptirler (küçük bol öykünülen düşünler sunar (Peckinpah’-
bir kız anasıyla babasını gebertip yer); Ro- ın Şeref MadalyasTnda (Cross of Iron,
mero’nun tartışıcı imgelem gücü filmin sim¬ 1976) yinelenen ısırarak iğdiş etme ile Ho-
gesel sonucunda kendini gösterir: Canlı oper’dan iki yıl önce işlenen elektrikli tes¬
kalan biricik zenci polis tarafından zombi tereyle adam öldürme bunlar arasındadır),
sayılır ve gebertilir. ABD’de gerçek bir ta¬ ancak kimi yanları çoktan eskimiştir, film
pınma filmi sayılan Gece, “geceyarısı gös- öyküsü son derece zayıftır, kişiler de ya¬
terileri”nin suçortaklığına yandaş seyirci¬ lınkattır. Hiç kuşkusuz işi biraz fazla ileri
lerini çekmiş, yatırılan paranın on iki katı¬ götürdüğünü fark eden Craven şimdi ilk ya¬
nı getirmiş, öbür kanlı filmlerin başarıları pıtlarını yadsımaktadır; bununla birlikte, Or-
kendisinin de ikinci kez gösterime çıkarıl¬ taçağ’dan kalma bir anlatının özgür uyar¬
masını sağlamıştır. laması olan ikinci filmi Tepelerin Gözleri
Vampirlik izleğine yeni bir yaklaşımı de¬ Var’da (The Hills Have Eyes, 1977) ben¬
neyen Canlı Kaçıkların Gecesi (1973) ve zer bir konuyu işleyecekti. Örnek sayılabi¬
Martin (1976) adlı filmlerinin birbirini izle¬ lecek orta sınıf Amerikan ailesine saldıran
yen başarısızlıklarından sonra, Romero se¬ yozlaşmış, kan dökücü bir ailenin öyküsü¬
yircisine ikinci kanlı filmini sunacaktır: Can¬ nü dile getiren filmde yönetmenin pek sev¬
lı Ölüler Gecesi’nin güncelleştirilmiş, renk¬ diği izlekler karşımıza çıkmaktadır; bunlar¬
li bir arkası, daha doğrusu yeniden çekimi dan biri, saldırıya uğrayanlar saldırganlar¬
olan Zombi (Dawn of The Dead, 1979). dan daha korkunç olduğu için bir bakıma
Uzunluğuna ve kişilerinin ruhsal zayıflıkla¬ anlamını yitiren yasal özsavunmanın gök¬
rına karşın, Zombi yalın eylem sahnelerin¬ lere çıkarılmasıdır. Birkaç alaylı bölümün
deki çizgi film tadıyla, yüzlerin boyanma¬ yavanlığa düştüğü Soldaki Son Ev’in ter¬
sında ve aşırı şiddetli özel olayların yetkin¬ sine, Craven burada yozlaşmış aileyi be¬
liğiyle (zombileri kulakta döndürülen torna¬ timlerken yırtıcı bir alay ortaya koymakta¬
vida gibi yok etme “buluşu” bunlar arasın¬ dır ve saldırganlardan birinin canlı bir ka¬
dadır), bu konunun büyükustası Tom Sa- naryayı çiğnemeden yutuşu kolay kolay
vini’nin çeşitli hünerleriyle, hele yönetme¬ unutulmayacaktır...
nin son kertesine vardırılmış tüketim top- Bu ailenin yozlaşması izleği kuşkusuz iki
lumuna çevrilmiş o arıtıcı bakışa sürekli yıl önce Tobe Hooper’ın ünlü Elektrikli
katmayı başardığı acı alayla sıradışına çık¬ Testereyle Kıyım’ında (Texas Chainsaw
mayı becermektedir: Canlı ölülerin genel Massacre, 1975) işlenmişti. Pek çok eleş¬
saldırısı sırasında canlı kalan son insanla¬ tirmence bu türün yerleşik (klasik) yapıtı sa¬
rın sığındıkları tecim merkezini kolaçan yılan Kıyım, adına karşın, tam anlamıyla
eden yabanıl zombilerin bizim kenar .ma¬ kanlı bir film değildi, çünkü ürkünç sahne¬
hallelerdeki betondan süpermarketleri ar¬ ler gösterilmekten çok anıştrılıyordu. Wis-
şınlayan boş bakışlı ev hanımlarından hiç consin’li kana susamış katil Ed Gein’in ba¬
mi hiç ayrımı yoktur. şından geçenlere dayanan Kıyım (ki bun¬
lar Bloch’un romanı Psycho’ya esin kay¬
—WES CRAVEN İLE TOBE HOPPER: nağı olmuşlardı daha önce), öncelikle fil¬
AİLEYİ KONU ALAN KANLI SİNEMA me egemen olan çılgın ve dönüşümceli (is¬
terik) hava ile gözde mezbahalarının ka¬
Romero her ne kadar toplumsal eğilimli panmasıyla işsiz güçsüz kalmış o kaçık ka¬
çağcıl kanlı sinemanın öncüsü olmuşsa da, sap ailenin acı alaylı anlatımından ötürü de¬
bu tür en dolu anlatımına Wes Craven’le ğer kazanmaktadır. Bu arada, Tepelerin
Tobe Hooper’ın yapıtlarında kavuşacaktır; Gözleri Var’daki gibi, yozlaşma nedenle¬
söz konusu yönetmenler, gözüpeklikleriy- rinin öncelikle toplumsal ve siyasal oldu¬
le, bütün yerleşik kuralları sarsacak, beyaz ğunu belirtelim (atom bombası denemele¬
perdeye yansıtılan şiddetin sınırlarını biraz ri ve işsizlik), bu da, yapıtlarının gittikçe
daha öteye götüreceklerdir. Wes Craven’in gençleşen, çağın sorunlanyla ilgili seyirci¬
garip bjr biçimde Bergman’ın Kaynak’ın- leri üzerindeki etkisinin bilincine varmış bu¬
dan (Jungfrukallen, 1959) etkilenmiş Sol¬ lunan yeni korku dalgası yönetmenlerinin
daki Son Ev’i (Last House On The Left, başlıca kaygılarını ve niyetlerini açıkça or¬
1972) sıkıdenetimle epey uğraşmıştır ve taya vurmaktadır.
şimdiye dek çevrilmiş en sağlıksız, en çök-
türücü filmlerden biridir kuşkusuz. Şişiril¬ —DAVID CRONENBERG:
miş 16’lıkla çekilmiştir, buda filme çok da¬ CİNSEL KANLI SİNEMA
ha gerçekçi bir röportaj havası vermekte¬
dir. Son Ev, öç alma izleğini işlemekte, bu¬ KanadalI David Cronenberg’in en göze
nu bütünüyle aile ortamında yapmaktadır çarpıcı üç kanlı filmi (Ürpertiler-Shivers,
(dört serseri iki genç kızı kaçırmakta, ırz¬ 1976; Kuduz -Rage, 1977; Kromozom 3
larına geçip öldürmekte, sonra arabaları -Chromosome 3, 1979) ortak bir paydada
bozulunca kızlardan birinin evine düşmek¬ birleşir: Cinsel düşlerle bunların doğurdu-
ğu ruhsal bozukluklara bir bakıma saplan¬ G) Bava, D’Argento, Fulci vb. ya da 57
tıyla bağlanma: Ürpertilerdeki erkeklik or¬ spagetti kanlı sinema.
ganını andıran kan emici, tiksinç, Montre¬ İtalyanlar, birbiri ardından Eskiçağ tari¬
al’in bir varlıklı kişiler mahallesinde insan¬ hine, vvesterne ya.da polis filmlerine el at¬
lara ağız yoluyla bulaşan, hepsini cinsel çıl¬ tıktan sonra, hem iyi hem kötü yanlarıyla
gınlıklara iten sülükler; Kuduz’daki baya¬ kanlı sinemaya göz diktiler. İyi yanı Mario
ğı cinsel filmlerin ünlü oyuncusu Marilyn Bava ve tinsel kalıtçısı Dario Argento ger¬
Chambers’in kolunda biten kamış biçimin¬ çekleştirdi; bu sonuncu, kimi sahneleri Cu¬
deki kocaman, kan emici uç Kromozom ma 13, Kaygı Ürpermeleri ya da Suspi-
3’teki, Samantha Eggar’ın kasığında geli¬ ria (1977) gibi filmlerde utanç verici biçim¬
şen tiksinç dölüt (cenin). de tıpatıp yinelenen Kanlı Koy (1973) ve
benzeri filmlerinde bize insanı coşturan be¬
Böylece David Cronenberg’in filmleri
zem ve görüntülerle garip, gerileyen yapıt¬
benzerlerinden konularının özgünlüğü, çe¬
lar sunmaktadır; kan dökme bu bezem ve
kimlerindeki özen ve özellikle de çoğu kez
görüntüler içinde öylesine apansız ve şid¬
saçma ve çılgınca gözüken bir izleğin or¬
detli çılgın sahneler halinde karşımıza çı¬
tasına yerleştirilmiş kudurgan bir gerçek¬
kar ki, seyirci başdöndürücü, büyüleyici bir
çiliğin yarattığı yarı öğretici havayla ayrılır¬
korkulu düşe kapıldığını sanır.
lar; söz konusu izlek, kurbanların üzerle¬
Kötü örnekleri de, Lucio Fulci gibi nite¬
rinde ya da içlerinde birdenbire gelişen o
liksiz yönetmenler vermektedir; onun film¬
canavarımsı uzantıların simgelediği gizli
leri kusturucu sinema nitelemesini bütü¬
katı ilkeciliği pek gizleyememektedir doğ¬
nüyle haketmektedir; bu öyküsüz imgelem-
rusu; bu uzantılarsa, besbelli ki, yönetme¬
siz filmler alabildiğine bol aynntı, yakın çe¬
nin gözünde aşırı izin verici sayılan bizim
kim, kaydırma çekim gibi mide bulantısı¬
Batı uygarlıklarının değerlerinin yoldan sa¬
nı artıran yöntemlerden ötürü hepsi birbi¬
pışını ve çürüyüşünü dile getirmektedir.
rinden tiksinç cana kıyma sahnelerinin art
arda eklenmesinden oluşmaktadır. Kimile¬
F) “Şeytan”, “Kehanet” ve daha baş¬ rinin anlaşılmaz biçimde göklere çıkardık¬
kaları ya da dinsel kanlı sinema ları Fulci’nin yapıtı sersemlikten, yineleme¬
1974’te Mark of Devirin (ikinci bölümü¬ lerden, bayağılıktan başka bir şey değildir.
nün) gösterime çıkışı özgün bir tanıtım dal¬ Görüntü ve bezemlerin güzelliği kimi film¬
gasıyla oldu; seyirciler salona girerken mi¬ leri (örneğin Apansız Korkular, Öbür Dün¬
de bulantısına yol açacağı öne sürülen fil¬ ya) kurtarmaya yetse bile, Lucio Fulci ki¬
me karşı ellerine birer kâğıt torba tutuştu¬ mi uzmanlaşmış eleştirmenlerin sürekli ola¬
ruluyordu. Kusturucu sinema benimsen¬ rak kendisine yönelttiklerini övgüleri kuş¬
mişti, ve bağımsız yönetmenlerin gerçek¬ kusuz hak etmemektedir. Ne yazık ki Ful¬
leştirdikleri bu filmlerin basanları karşısın¬ ci’nin izinden gidenler vardır, örneğin Zom-
da, o .güne dek bu alt-türe küçümseyici bilerin Yılgısı’nda (1980) yalnızca kustu¬
gözlerle bakan büyük kuruluşlar da bu ala¬ rucu yanlarını saklayarak Romero’nun film¬
na el atıyor; böylece hem yaygınlaşması¬ lerinden esinlenen Frank Martin; Alien’i
nı, hem de öğretisel ereklerle kullanılma¬ (Yaratık, 1979) bütünüyle “yutan” Luigi
sını sağlıyorlar; dolayısıyla, hepsi birbirin¬ Cozzi; Bulaşma’da (1981) karın deşmeler
den değersiz film bolluğundan ötürü, kan¬ insanın kursağını ağzına getirtecek kadar Vendredi 13
lı sinemanın yozlaşması başlıyordu. çok yinelenmektedir. Bu arada, FrancisGi- Yön: Sean Cunnighan
Kartallar Yüksek Uçar’ın temasına rından giysilerine dek özenti bir hal alıyor.
değinmeden önce, bize dizi hakkında Banazlı Grubunun bir başka ferdi ise yine
teknik bilgiler verir misiniz? Avrupa'dan hippy değerinde dönüyor.
Diziyi 12 bölüm halinde hazırladım. Bu Yani Batı, bu iki ailenin fertlerini
haliyle şimdiye değin TV’nin yaptığı en yalnızca yozlaştırıyor mu?
uzun yerli dizi oldu. Her bölüm ortalama 50
Evet.
dakika uzunlukta. Kabarık oyuncu kadro¬
sunun dışında yaklaşık olarak on bine ya¬ TV'de dizi film yapmanın belli-
kın figüran kullanıldı. Kuşkusuz bu figüran¬ başlı kıstasları ne oluyor?
ların sekiz binine yakını ücretsiz kişilerden
oluşuyor. Örneğin dizide bir bölüm olan TV dizilerinde bir ana öğe var. O
Akasyalar Bahçesini doldurmak için bu üc¬ da seyircinin devamlı dinamik tutul¬
retsiz olan figüranlardan iki bin kişi gere¬ ması. Bu da dizide çok iyi bir tem¬
kiyordu. Dizinin tüm maliyeti ise 54-milyon ponun olmasına bağlı. Ayrıca tiple¬
lira. Diğer yerli dizilerin maliyetleri gözö- rin çok iyi verilmesi, dramatik çatı¬
nünde tutulduğu zaman bu rakam olduk¬ nın sağlam kurulması ve atmosferin
ça düşük. Örneğin Feyzi Tuna’nın Üç İs¬ yaratılması da gereklidir.
tanbul’u daha evvelce çekildiği halde bu Tüm bu öğeleri yabancı diziler içe¬
riyor. TV izleyeni bu şablon anlatı¬
diziden daha fazla bir paraya mal oldu. Ta¬
mı benimsemiş durumda. Ben de bu
bii bu dizide kostüm, dekor gibi maliyeti ar¬
tırıcı bir çok faktör vardı. şablonları kullanmaya çalıştım.
Dizide rol alan sanatçılar arasında Sad- Oysaki siz bir sanat dergisinin yap¬
ri Alışık, Selda Alkor, Can Gürzap, Serap tığı soruşturmaya yanıt verirken Türk
Aksoy, Özlem Onursal, Hüseyin Peyda, sinemasını şabloncu olarak suçladı¬
Selçuk Özer ve Necmeddin Çobanoğlu nız.
var.
Evet, Yeşilçam’ın şablonumsu bir anla¬
Dizide işlemek istediğiniz ana tema tımı vardır. Bu, halkı aptal yerine koyan bir
ne? anlatımdır.
Kartallar Yüksek Uçar son otuz yılın Sizin ki de aynı şablon değil mi?
Türkiyesine bakıyor. Bilindiği gibi bu son
otuz yılda gerek sosyal, gerek kültürel ve Hayır benim şablonum farklı bir şeydir.
ekonomik alanda Türkiye’de hızlı ve çarpıcı Seyirciyi dinamik tutan, dramatik yapıyı iyi
gelişmeler, değişmeler oldu. Bu gelişme¬ kuran farklı bir şablondur.
ler sonucu iyi-kötü bazı sermaye birikim¬ Genellikle TV’deki yönetmenlerin 1948’de Hozat’ta
leri sağlandı. Buna paralel olarak da kül¬ doğdu. Ankara Üni¬
sinemamızı küçümseyen tavrı bir ge¬ versitesi Fiziki ve Jeo¬
türel açmazlar oldu. Biz tüm bu gelişme¬ lenek halini aldı. Oysaki suçladığınız loji Coğrafya bölümü¬
leri ve açmazları iki aile üzerinde odaklaş- yönetmenlerin sizlere oranla bir çok nü bitirdi. TV’ye
tırdık. Bu ailelerden biri Hanımağa Grubu. dezavantajları var. Örneğin, gişe ha¬ 72’de kurgucu olarak
Bu ailenin (daha doğrusu grubun) özellik¬ sılatı, sansür, işletme vs. vs. girdi, bir yıl sonra pro¬
leri, köy-kasaba kökenli olması ve serma¬ düktör oldu. 1974’te
Evet... Bu söylediklerinizin hepsi doğru. İşte Hayat, 76’da Ka¬
ye birikimini yasal olmayan yollardan (ör¬
Ama bizim de birtakım zorluklarımız var. mera I, 78’de Sam Ye¬
neğin son günlerde de olduğu gibi kaçak¬ li, programlarını hazır¬
çılık yeraltı dünyası vs...) elde etmesi. Di¬ Ben Yeşilçam’daki anlayışa karşıyım.
ladı.
ğer aile ise Banazlı Grubu. Bu ticari burju¬ Hep Yeşilçam diyorsunuz? Neden?
vazi içinde kentte oluşmuş bir aile. Sonun¬
da bu ailenin gelişmesi holdingleşmeye Bence Yeşilçam ile Türk sineması ayrı¬ FİLMLERİ:
dır. 1975: Yılkı Atı
dek varıyor. Her iki ailede de ekonomik ge¬
lişmeye paralel olarak sosyal bazı değiş¬ Türk sineması sizce nedir? Örnek 1978: Çırpınış
verebilir misiniz? 1979: Paranın Kiri
meler de oluyor. Örneğin, Hanımağa Gru¬ 1981: Sekiz Sütuna
bu feodal yapısına sıkı sıkıya bağlı olduğu Bence Türk sineması Otobüs filmi de¬ Manşet
için Avrupa’ya giden kızları son derece ya¬ mektir. Bu film Türk sinemasının mihenk 1984: Kartallar Yüksek
bancılaşmış halde yurda dönüyor. Tavırla¬ taşıdır. Uçar
•Venedik
FESTİVALLER
27 Ağustos - 7 Eylül arasın¬ America- Bir Zamanlar Ame¬ Sonatine, ABD’den Andrey KanadalI Micheline Lanctot’-
da düzenlenen 41. Venedik rika’da, Francesco Rosi’nin Mihalkov Konçalovski, Ma- nun Sonatine’ine verildi.
Film Şenliği sürpriz sayılacak Carmen, Pasquale Squitie- ria’s Lovers- Maria’nın Aşık¬ Seçici kurul özel ödülünü,
sonuçlarla noktalandı bu yıl. ri’rıin Claretta, Paolo ileVit- ları ve Hindistan’dan Goutam ilk kez Batı’da film çeviren
Gian Luigi Rondi’nin torioTaviani’nin Kaos, Gavi- Ghosh Paar- Bir Çift adlı film¬ Gürcü asıllı Sovyet yönetmen
1980’den beri yeniden eski no Ledda Ybris ve Flores- leriyle Venedik'e katılırken, Otar Yosseliani’nin Les Fa¬
saygınlığına kavuşturma yo¬ tano Vancini’nin La Neve şenliğin yarışmalı bölümü voris De La Lune- Ayın Fa¬
lunda başarılı olduğu Vene¬ Nel Bicchiere’si), Fransız si¬ SSCB sinemasından ikinci fil¬ vorileri aldı. Teknik üstünlük¬
dik’te bu yıl Avrupa sinema¬ neması 5 filmle (Alain Resna- mini gerçekleştiren şair Yev¬ lerinden ötürü, İtalyan Pupi
sının gövde gösterisi vardı. is’nin L’Amour A Mort- Öle¬ geni Yevtuşenko’nun Dets- Avati’nin Noi Tre- Biz Üçü-
siye Aşk, Jacques Rivette’- kij Sad- Çocukluğun Bahçe¬ müz’ü de özel bir ödülle de¬
Mostra Internazionale Del in L’Amour par Terre- Yer¬ leri ve Âleksandr Alov- ğerlendirildi.
Cinema’nın yarışmalı bölü¬ deki Aşk, Eric Rohmer’in Les Vladimir Naumov İkilisinin Fransız sinemasının tanın¬
münde düzeyi aşabilen bir tek Nuits De La Pleine Lune- Bereg- Sahil’iyle tamamlanı¬ mış oyuncularından Bulle
Hollyvvood yapımına rastlan¬ Dolunay Geceleri, Otar Yos- yordu. Ogier’nin kardeşi Pascale
dı ki yönetmeni de Sovyet Mi- seliani’nin Les Favoris De Erden Kıral’ın Federal Al¬ Ogier, Eric Rohmer’in Dolu¬
halkov Konçalovski’ydi. Mic- La Lune- Ayın Favorileri ve manya adına Venedik’e katı¬ nay Geceleri’ndeki yorumuy¬
helangelo Antonioni’nin Jean Rouch’un Dionysos’u) lan ama yazarından oyuncu¬ la en iyi kadın oyuncu, Hint fil¬
başkanlığındaki seçici kurul, ve Federal Alman sineması suna değin bir Türk filmi sa¬ mi Bir Çift’in erkek kahrama¬
şair Rafael Alberti, Yevgeni da 2 filmle (Erden Kıral’ın yılabilecek Ayna'sı, Alain nı Nasreddin Şah da en iyi
Yevtuşenko, yazar Günter Der Spiegel- Ayna ve Edgar Resnais, Jacques Rivette ve erkek oyuncu seçildiler.
Grass, Erica Jong, Isaac B. Reitz’ın Heimat- Vatan ’ı) Eric Rohmer gibi Fransız si¬ Venedik’te ayrıca Bunuel’e
Singer, ressam Balthus, is¬ temsil ediliyordu. Polonya'¬ nema ustalarının filmleriyle Saygı, Yeni İtalyan Sinema¬
veçli oyuncu Erland Joseph- dan K. Zanussi, Rok Spokoj- birlikte 41. Venedik Film Şen- sı ve İtalya’da ilk kez gösteri¬
sori ve Tavlani kardeşler gi¬ nego Slonca- Sakin Güneş liği’nin Altın Aslan adayı yapıt- len Claude Berri’nin Tchao
bi seçkin adlardan oluşuyor¬ Yılı, İspanya’dan Carlos Sa- larındandı. Venedik’e bizzat Pantin- Selam Kukla, Claude
du. ura, Los Zancos, Portekiz’¬ katılan ve Ayna’daki Zeliha Lelouch’un Vive La Vie- Ya¬
31 filmin katıldığı yarışma¬ den Jorge Silva Melo, Nin- rolüyle başarılı bir oyun ser¬ şasın Hayât ve Spielberg’in
lı bölümde İtalyan sineması guem Duas Vezes, Finlandi¬ gileyen Nur Sürer de Şenlik Indiana Jones gibi filmlerinin
11 filmle (Pupi Avati’nin Noi ya’dan Eija-Eline Bergholm, boyunca eksilmeyen bir ilgiy¬ sunulduğu özel gösteriler de
Tre- Biz Üçümüz, Luiği Co- Angelas Krig, Danimarka’¬ le çevrelenen oyunculardan yoğun bir ilgiye neden oldu.
mencini’nin Cuore-Yürek, dan Palle Kjaerulff-Schmidt, biriydi. Venedik-De Sica bölü¬
Marco Ferreri’nin İl Futuro E Tukuma, Filipinler’den Miki Şenliğin son günlerinde münde, genç İtalyan yönet¬
Donna- Gelecek Kadındır, De Leon, Sangandaan, İngil¬ gösterilen Krzysztof Zanus¬ meni Francesca Comenci-
Pasçuale Festa Campanile’- tere’den Hugh Hudson, si imzalı Polonya filmi Rok ni’nin Pianoforte’si ilk filmle¬
nin Una Scandalo Perbene- Greystoke, The Legend Of Spokojnego Slonca- Sakin re verilen ödülü alırken
İyi Bir Skandal, Alberto Lat- Tarzan, Lord Of The Apes, Güneş Yılı, umulmadık ve Venedik-TV bölümündeyse
tuada’nın Christoforo Co- Macaristan’dan Andras Je- beklenmedik bir biçimde bü¬ İngiliz Richard Eyre’in La-
lombo, Sergio Leone’nin les, Angyali Üdvözlet, Kana- yük ödül Altın Aslan’ı kazanır¬ ughter House’uyla Krzysztof
Önce Upon A Time İn da'dan Micheline Lanctot, ken Gümüş Aslan ödülü de Zanussi’nin Blau Bart’ı birin-
En iyi film (Altın Aslan Ödülü): Sakin En iyi ikinci film (Gümüş Aslan ödülü): En iyi erkek oyuncu: Nasreddin
Güneş Yılı (Yön. Krzysztof Zanussi) Sonatine (Yön. Micheline Lanctot) Şah (Bir Çift adlı filmiyle)
cilik ödülünü ortaklaşa kazan¬
dılar.
Venedik-Uluslar bölümün¬
de de, birincilik ödülü Brezil¬
•Locamo
yalı Vera De Figueiredo’nun
Dünyanın Yaratılışı Samba-
sı'yla Cezayirli Belkasım Ha-
cac’ın Boziyan El Kalay’ı
arasında paylaştırıldı. Tunus’-
lu Ferit Bugedir'in Afrika’nın
Kamerası özel bir ödül kaza¬
nırken, Antiller’den Julius-
Amödö Laou’nun Yalnız’ına
en iyi kısa metraj ödülü veril¬
di. O.C.I.C. ödülü Yoselia-
ni’nin Ayın Favorileri’ne gi¬
derken, İtalyan sinemasının Sinemanın tecimsel yanını Nürrea Famos Tao Felices lüyle Anne Massey’e verildi.
bizde pek tanınmayan ustası geri plana itip, sanatsal yönü¬ ve 29 yaşındaki Macar Bela Gümüş Leopar Gözü’nü
Florestano Vancini’yle Ka¬ nü önemseyen önemli sine¬ Tarr’ın Özsi Almanch’i) pay¬ Amerikalı Michael Rappa-
nadalI Micheline Lanctot da ma şenliklerinden biri sayılan laştırıldı. Juliet Berto (Fr.), Lu- port’un Amelia Üstüne Bir¬
özel ödüllerle değerlendirildi¬ Locarno Film Şenliği, Ağus¬ cia Bose (İsp.), Renato Berta kaç Anlatım'ı, Bronz Leopar
ler. tos ayı sonlarında 37. kez ger¬ (isv.) Pal Erdöss (Mac.), VVolf Gözünü’de Brezilyalı Alfonso
A.N.C.C.-S.A.C.I.S. ödülü çekleştirildi. Bir yönetmenin VVondratschek (F.Alm.) ve Grisoli’nin Toprağın Öksüzle¬
iki İtalyan filmi (Paulo Ricag- ancak ilk, ikinci ya da üçün¬ Gary Essert’deo (ABD) olu¬ ri aldı. Locarno’da ayrıca ya¬
no’nun Pirata-Korsan’ı ve Gi- cü filminin yarışmalı bölüme şan seçici kurul İsviçreli yö¬ rışma dışı olarak, Wim Wen-
useppe Schito’nun II Ragaz- katılabildiği 37. Uluslararası netmen Pıerre Maillard'ın ders’in Paris, Texas, John
zo Di Ebalus- Ebalus’un Kı¬ Campo Europa- Avrupa Huston’ın Under The
Locarno Film Şenliği’nde bü¬
zı) arasında paylaştırıldı. Kampı adlı filmine de özel Volcano- Yanardağın Altında
yük ödül Altın Leopar’ı genç
UNESCO ödülü de Comen- ödül'verdi. ve John Cassavetes'in Love
Amerikalı yönetmen Jim Jar-
cini'nin Yürek’iyle Goutam Bu yıl Locarno’da televiz¬
musch’un, bu yıl Cannes’da Streams- Aşk Irmakları gös¬
Ghosh’un Bir Çift’i arasında yon filmleri bölümünde de
da Altın Kamera ödülünü alan terildi. Hitchcock’un 1948-58
bölüştürüldü. ödüller verildi. Büyük ödül
Stranger Than Paradise- arası 5 filmi, İtalyan Lux Stüd¬
Pasinetti ödülü’nü de, Al¬ olan Altın Leopar Gözü’nü,
Cennetten de Yabancı adlı ilk yolarında 1934-54 arası yapı¬
tın Aslan’ı kazanan, Zanus- geçen yılın Sinema Günleri’-
filmi kazandı. Gümüş Leopar, lan filmler, film eleştirmenle¬
si’nin Sakin Güneş Yılı aldı, nde Basileus Dörtlüsü’yle
Fransız Fahrice Cazeneuve- rinin seçtiği filmler ve İtalyan
Pasinetti en iyi erkek oyuncu beğeni toplayan İtalyan yö¬
ün ilk yönetmenlik denemesi yönetmeni Bernardo Berto-
ödülünü Fernando Fernan netmen ve senaryocusu Fa-
Le Roi De La Chine- Çin Kra- lucci’nin seçtiği 5 film (Çete
Gomez (Los Zancos/Carlos bio Carpi’nin Les Chiens De
lı’na verilirken Bronz Leopar Ayrılıyor/Godard, 42. Cadde
Saura), Pasinetti en iyi kadın Jerusalem- Kudüs’ün Köpek¬ /Lloyd Bacon, Almanya Sıfır
oyuncu ödülünü de Claudia üç film arasında (Fassbinder’- leri adlı Fr.-İsv. yapımı kazan¬ Yılı/ Rossellini, Madame
Cardinale (Claretta/Pasqua- in görüntü yönetmeni, Avus¬ dı. Jean Rochefort bu filmde¬ De..,/ Max Ophuls, Ukrayna/
le Squitieri) kazandılar. turyalI Xaver Schvvarzenber- ki rolüyle en iyi erkek oyuncu Boris Barnet ve Sansho Da-
Erwin Gyertyan’ın başkan¬ ger’in ikinci filmi seçilirken, en iyi kadın oyun¬ yu/ Mizoguşi) Locarno’nun
lığındaki Ryszard Koniczek, Donauwalzer-Tuna Valscisi’- cu Journey Into The diğer bölümlerinde sinemase¬
Eugenia Voda, Eva Geijers- yle 34 yaşındaki Brezilyalı yö¬ Shadovvs- Gölgelere Yolcu¬ verlerin ilgisini çeken göste¬
tam, Carla Rhode, Jean Roy, netmen Marilo Salles’in luk adlı BBC yapımındaki ro- riler oldu.
Harry Hosman, Dan Fainaru,
Karsten Alnaes.Ninos Feneck
Mikelides, Mirko Bevilacqua,
Ron Hollovvay ve Derek Mal-
colm gibi sinema yazarların¬
dan oluşan seçici kurul FİP- La Rochelle, her şeye kar¬
•La Rochelle
toplam olarak. 22 Haziran-7 el Povvell dışında, 1939 do¬
RESCI ödülünü Alman yönet¬ şın gerçek sinema tutkunları¬ Temmuz 1984 arasında mü¬ ğumlu Alman Reinhard Hauff,
meni Edgar Reitz’ın Heimat- nın, yedinci sanat meraklıla¬ zik, tiyatro, dans gibi değişik Godard’la FelSni’den etkilen¬
Vatan adlı filmine verdi. rının Kâbe’si olmayı başara¬ sanat dallarında etkinlik gös¬ miş, 1934 doğumlu Yugoslav
biliyor, tabii yöneticisi Jean- teren şenliğin 10 gün süren Matiaş Klopçiç, 1967’den beri
En iyi kadın oyuncu: Pascale Ogier Loup Passek’in ve Florence sinema bölümü yine bir şölen ABD’ye yerleşmiş EtiyopyalI
(Dolunay Geceleri adlı filmiyle) Bory, Bruno Colomb, Bert- niteliğindeydi. La Rochelle’in Haile Gerima ve 1942 doğum¬
rand Giujuzza, Nicole Karou- genç, dinamik ve sadık izle¬ lu Fransız yönetmen Claude
bi ve Fabien Labourer gibi yicilerine seslenen filmler bir¬ Miller gibi genç ve çağdaş si¬
yardımcılarının çabaları saye¬ kaç başlık altında toplanmış¬ nema adamlarından oluşu¬
sinde. 1973’ten beri geçici tı. İsveç sinemasının eski ve yordu. Afrika Sinemasına Ba¬
modaların ötesinde, sinema¬ yeni 2 ustasını tanıtmayı kış adlı bölümde Tunus, Ma¬
nın gerçek değerlerini sergi¬ amaçlayan toplu bir gösteride dagaskar, Senegal ve Nijerya
lemeyi ilke ecSnen, “çizgi dı¬ Victor Sjoström’le filmlerinden örnekler gösteril¬
şı bir festival” niteliğindeki La (1879-1960) 1931 doğumlu di.
Rochelle, aynı zamanda Türk Jan Troell’in artık klasik diye¬ Olduğu Gibi Dünya bölü¬
sinemasının dünyaya açılma¬ bileceğimiz filmleri sunuldu. münde değişik ülkelerden ge¬
sında ve tanıtılmasında baş¬ Geçen yıl La Rochelle’e ko¬ len ve birbirinden ilginç film¬
lıca rollerden birini oynamış¬ nuk olup bir süre önce ölen lerle tamamlanan 12. La Roc¬
tır bilindiği gibi. Bu yıl 12. La Robert Aldriche adanan 12. helle Sinema Şenliği bu yıl da
Rochelle Sinema Şenliği’de La Rochelle Sinema Şenliği’- sinema tutkunu izleyicilerine
yine 4 ayrı salonda günde 5 nin bu yılki konukları 1905 do¬ sinemayla dolu dolu geçen
gösteriden 75 film sunuldu ğumlu Ingiliz sinemacı Micha- günler yaşattı.
64
•Deauville
ley VVinters, Ftock Hudson, da ilk kez gösterildi. Bağım¬
Eylül ayı içinde, Fransa’nın
Deauville kentinde düzenle¬
nen geleneksel Amerikan
Jodie Foster, Ryan O’Neal,
Kim Basinger, Keith Carradr-
sız Amerikan yapımlarından
Paul Bartel’ın Not For Publi-
HABERLER
Filmleri Şenliği’nin bu yıl ne, Diane Lanegibi eski-yeni cation, Randal Kleiser’ın
birçok ünlü deDeauviile’e ka¬ Grandview: USA, Jonathan
onuncusu yapıldı. Şenliğin Demme’in Stop Making Sen¬
tıldı.
George Stevens’a ayrılan bö¬ 10. Deauville Amerikan se, John Sayles’in The Brot-
lümünde, George Stevens’ın her From .Another Planet, 21. ANTALYA ULUSAL
Filmleri Şenliği’nde Tony Ric-
oğlu tarafından babasına ada¬ Joel Caen’in Biood Simple, ALTIN PORTAKAL FİLM
hardson’ın Hotel New Hamp-
nan George Stevens: Bir shire, VValter Hill’in Streets vb. gibi filmleri de sunuldu. YARIŞMASI
Yönetmenin Günlüğü adlı Of Fire, -Ateş Sokakları
film ilk kez gösterildi. Fransız Alan Rudolphın Choose Me, Ayrıca Normandiya çıkartma¬
yapımcı Alain Sarde’ın finan¬ Gene VVilder’in The Woman< sının 40. yılı dolayısıyla özel Yeni bir Marmaris Sanat
İn Red, Kırmızılı Kadın,Barry bir gösteride seyirci karşısına Festivali (!) olmasından korku¬
se ettiği, Paul Morrissey’in lan 21. Antalya Ulusâl Altın
Mixed Blood-Karışık Kan’ı Levinson’ın The Naturel - gelen Garson Kanin ve Carol
Doğal ve Stuart Rosenberg’- Reed’in The True Glory, - Portakal Film Yarışması’na
da ilk kez gösterilen başka bir katılması kesinlik kazanan
filmdi. Onuncu yıl şerefine in Village Dreams -Village Gerçek Zafer’i de oldukça ilgi
Düşleri gibi filmleri Fransa’¬ topladı. filmlerin sayısı, dergimiz bas¬
Amerikan sinemasının Shel- kıya hazırlanırken şimdilik 4’e
ulaştı. Bu filmler Nesli Çölge-
^7
Bond filminde RogerMoore’un
ortak yapımı olan son filmi The
karşısında oynayacak “kötü
Never Ending Story-Sonu Ol¬
adam" bulundu sonunda:
mayan öykü’yle (1984) Ameri¬
Christopher VValken.
ka’da büyük bir başarı kazan¬
dı. Walt Disney’in en iyi zaman¬
• Poliçe Academy-Polis Aka¬ larındaki canlı resim filmleriyle
demisi adlı ilk filmiyle (bu kıyaslanan, sinemada E.T.’den
film büyük bir olasılıkla biz¬ beri en parlak fantastik yapıt
IDEOTHEÇUE de de gösterilecek bu mev¬ olarak nitelenen VVolfgang Pe-
sim) ABD ve Avrupa'da çok tersen’in The Never Ending
MONSİEUR VERDOUX C.CHAPLIN iyi “iş” yapan yönetmen Story- Sonu Olmayan Öykü’-
8 1/2 F. FELLİNİ Hugh VVilson'm yeni tasarı¬ sü, 12 yaşlarındaki bir kız çocu¬
MAMMA ROMA P.P.PASSOLİNİ sı bir Western komedisi: ğunun düşsel serüvenlerini an¬
1 VİTELLONİ F.FELLİNİ Rustler’s Rhapsody. Baş rol¬ latan ve teknik olanakların var¬
LO SCEİCCO BİANCO F.FELLİNİ de Tom Berenger var. dığı son aşamayı örnekleyen
DİE DRİTTE R.W fantastik bir masal filmi. Sonu
GENERATİON FASSBİNDER Olmayan Öykü gösterildiği Av¬
BICYLE THIEVES V.DE SİCA •Alan Arkin'le Peter Falk’ın rupa ülkelerinde de başarı ka¬
HAMLET L.OLİVİER oynadıkları bir komedi olan zanıyor şu sıralarda.
ALPHAVİLLE J.L.GODDARD
VOYZECK V/.HERZOG MİGUEL LİTTİN YUNANİSTAN'DA
AND THEN THERE
VVHERE NONE R.CLAİR Sürgündeki ünlü Şilili sinemacı Miguel Littin, Yunanistan ’da
TRAFFIC J.TATI yeni bir film çevirecek. Nahudtero Çakalı, Yoldaş Başkan, Ma-
rusias Girişimi, Vaadedilmiş Toprak, Yönteme Başvurma ve Mon-
HIGH AND LOW A.KURUSOVA tiel’in Dulu gibi filmleriyle tanınan Miguel Littin bilindiği gibi
SİLK R. 1973 ’te Allende’nin devrildiği askeri darbeden sonra ülkesini ter-
STOCKINS MAMOULİAN ketmek zorunda kalmıştı. Littin 'in kendi özyaşamsal öyküsün¬
THE BİTTER TEARS den kaynaklanan senaryo, vaktiyle Yunanistan ’dan kalkıp Gü¬
PETRA VON R.W. ney Amerika’ya göç eden dedesinin yaşantısına dayanıyor ve baş
KANT FASSBİNDER rol için Burt Lancaster düşünülüyor. Ekim ayında, Yunanistan’da
FANNY AND çekimine başlanacak olan filmde Fransız Bernard Blier, Stepha-
ALEKSANDER I.BERGMAN ne Audran, İspanyol Francisco Rabal ve Teo Angelopulo’nun
son filmi Kitera’ya Yolculuk da çok başarılı otan Yunanlı Ma¬
MERKEZ: Germencik Sok. No. 4 BEBEK/İSTANBUL nas Katrakis gibi oyuncular da yer alacak. Bir İspanyol - Fran¬
sız - Yunan ortak yapımı olarak gerçekleştirilecek filmin müzi¬
Telefon: 165 62 31 ği niyse Mikis Teodorekis hazırlayacak.
KAYNAKÇA
ACI AŞK (Ayşem) - (35 mm) - Bilun Nazhhan, Erol Taş, Akbaş/ G.y.: Erhan Canan/
Y.: İbrahim Tatlıses/ S.: Safa Damla İra, Turgut özatay. Ka¬ O.: Aydemir Akbaş, NeşeAk-
1984’TE ÇEKİLEN Önal/ G.y.: Kaya Ererez/ O.: dir Savun/ Y.e: Sezer F. (Ber- soy, Ayşen Gruda, Erdinç Ak¬
İbrahim Tatlıses, HülyaAvşar, ker tnanoğlu) baş, Ali Şen, Sırrı Elitaş/ Y.e.:
TÜRK FİLMLERİ Nilgün Saraylı, Süleyman Tu¬ Kök F. (Engin Karabağ)
ran, Meral Sima, Abdurrah- K.: Karısı öldürülen, Mardinli
man Palay, Diler Saraç/ Y.e.: aşiret reisi Şehmuz’un inti¬ K.: İzlediği filmlerin etkisi al¬
Burak F. (Sungur Esendağ, İb¬ kam öyküsü tında kalan, hayalperest bir
rahim Mertoğlu), kasabalı gencin gangsterler¬
N.: İstanbul bölgesinde, 1. le olan macerası.
K.: Stadyumda halka konser haftada 13 sinematik konbin-
verirken, gizli bir hastalık ne¬ de 14.086.115 TL. hasılat top¬ BİR YUDUM SEVGİ (35 mm)-
deniyle yaşamını yitiren bir ladı. Y.: Atıf Yılmaz/ S.: Latife Te¬
DERLEYEN: türkücünün dramı. kin/ G.y.: Çetin Tunca/ O.:
SEVDALANDIM (35 mm)- Y.: Kadir İnanır, Hale Soygazi,
AGAH ÖZGÜÇ Meral Çetinkaya, Macit Ko-
ACI EKMEK (35 mm)- Y.veS.: İbrahim Tatlıses/ S.: Mehmet
Yılmaz Duru/ G.y.: Ali Uğur Aydın/ G.y. Kaya Ererez/ O.: per. Dursun Ali Sağıroğlu, Fü¬
• Kısaltmalar: Y.: Yönetmen/ M. : Muzaffer Özpınar/ ö.: İbrahim Tatlıses, Sezer Güve- sun Demirel, Madelet Tibet,
Y. ve S.: Yönetmen ve senar¬ Bülent Ersoy, Fikret Hakan, nirgil, Bülent Kayabaş, Haya¬ Ayşegül Uyguner, Tuncay Ak¬
yo/ G.y.: Görüntü Yönetme¬ Yılmaz Duru, Oktay Gürsel, ti Hamzaoğlu/ Y.e.: Star F. ça, Osman Alyanak, Ülkü Ül¬
ni/ M.: Müzik/ O.: Oyuncu¬ Nur Ergin, Hüray Gürsel, Ha¬ (İbrahim Tatlıses) ker, Ece Örge, Sena Yılmaz,
lar / Y.e.: Yapımevi/ F.: Film/ va Gani/ Y.e.: Türk-kan Video Nurettin Şen, Nilgün Kahra¬
K.: Konu/ O.: Ödüller/ N.: (Sabri Demirdöğen) K.: Sarhoş bir anne ile üvey- man, Cengiz Tünay, Gülşen
Notlar baba arasında bunalıp ve ço¬ Girginkoç/ Y.e.: DeltaF. (Atıf
K.: Zengin bir adamın yanına cukluğunda gözlerini yitiren Yılmaz)
“sütannesi” olarak kapılanıp, bir genç kızla, onu yaşama
sonradan ünlü bir şarkıcı olan döndüren bir inşaat işçisinin K.: Gecekondu mahallesinde
üç çocuklu bir köylü kadının aşkı.' yaşayan dört çocuklu mutsuz
öyküsü. bir kadınla, ailesi içinde aynı
SOYSUZ (35 mm)- Y.: Yücel mutsuzluğu yaşayan evli bir
BİRKAÇ GÜZEL GÜN İÇİN Uçanoğlu/ S.: Vural Pakel/ fabrika işçisinin aşkı.
(35 mm)- Y.: İrfan Tözüm, G.y.: Ali Yaver/ O.: Mahmut
Cüneyt Arkın/ S.: Bülent Tuncer, Müge Akyamaç, Bü¬ ZALİM DÜNYA (16 mm)- Y.ve
Oran/M.: Cahit Berkay/ O.: lent Bilgiç, Hülya Tuğlu, Ne¬ S.: Cevat Okçugil/ G.y.: Soner
Cüneyt Arkın, Necla Nazır, riman Köksal, Nilgün Yurda- Saygılı/ O.: Bülent Bilgiç, İn¬
Cemal Gencer, Tuğrul Meteer, gel, Osman Alyanak/ Y.e: Ba¬ ci Saner, Cesur Barut, Talat
Diler Saraç, İsmet Erten, Hü¬ rış Prodüksiyon (Vural Pakel) Gözbak, Levent Çakır, Nilgün
seyin Peyda, Ekrem Dümer, Ceylan, Yadigar Ejder, Yılmaz
Nubar Terziyan/ Y.e.: TekF. K.: Üçlü bir aşk öyküsü. Kurt/ Y.e.: Kabaret Video F.
(Mehmet Ali Yılmaz) (İlker Şen)
FİDAN (35 mm)- Y.: Erdoğan
K.: Zengin bir kadınla, katil Tokatlı/ S.: Macit Koher/ K.: Birbiriyle çatışan iki köylü
damgası yiyip, gerçekte suç¬ G.y.: Salih Dikişçi O.: Fikret ailesinin öyküsü.
suz olan bir adamın aşkı. Hakan, Talat Bulut, Nur Sü¬
N. : İrfan Tözüm’ün ilk yönet¬ rer, Deniz Erkanat, Ayşe Gül, POSTACI (35 mm)- Y.: Mem-
menlik denemesi. Çekim sıra¬ Eray Kurşuncu/ Y.e. OrasF. duh Ün/ S.: Umur Bugay/
sında yönetmenle oyuncu G.y.: Orhan Oğuz/ O.: Kemal
arasında çıkan bir anlaşmaz¬ K.: Daha iyi bir yaşam sağla¬ Sunal, Fatma Girik, Gülümser
lık nedeniyle filmi Cüneyt Ar¬ mak amacıyla köyden kente Gülhan, Ulvi Alacakaptan,
kın tamamladı. gelip bir gecekondu mahalle¬ Necdet Yakın, Erdal özyağcı-
sine yerleşen bir ailenin dra¬ lar, Harun Aşıcı, İhsan Yüce,
DAMGA (35 mm)- Y.: Osman mı. Orkide Yenice/ Y.e: Uğur F.
F. Seden/ S.: Erdoğan Tünaş/ (Memduh Ün)
G. y.: Salih Dekişçil/ O.: Tank KAÇAKLAR (16mm)- Y.veS.:
Akan, Yaprak Özdemiroğlu, Savaş Eşici/ G.y.: Erhan Ca¬ K.: Evde kalmış bir kızla, bu
Yusuf Sezgin, Salih Kırmızı, nan/ O.: Deniz Uğur, Kasım kıza sevdalı bir postacının gül¬
Hayati Hamzaoğlu, Sümer Til- Gündüz, Kazım Kartal/ Y.e.: dürüsü.
maç. Berrin Tuncel/ Y.e.: Uz¬ Sun F. (Erol Şenbecerir)
man F. (Ferit Turgut.) TAÇSIZ KRALİÇE (35 mm)-
K.: Kan kanseri bir şarkıcı kız¬ Y.: Orhan Elmas/ S.: Erdoğan
K.: Üç kişi tarafından kaçırı¬ la, hapisten kaçan bir gencin Tünaş/G.y.: Çetin Tunca/ O.:
lıp tecavüz edilen bir kızla, in¬ öyküsü. Ahu Tuğba, Burçin Oraloğlu,
tikam peşinde koşan nişanlı¬ Nuri Alço, Raik Alnıaçık/
sının öyküsü. N.: Anadolu takımlarında oy¬ Y.e.: Erler F. (Türker İnanoğ-
nayan futbolcu Kasım Gün- lu)
İMPARATOR (35 mm)- Y.: düz’ün ilk filmi.
Melih Gülgen/ S.: Erdoğan K.: Sonradan ünlü bir yıldız
Tünaş/ G.y.: Çetin Gürtop/ LODOS ZÜHTÜ (35 mm)- Y.: olan bir manikürcü kızla, bir
O. : Kadir İnanır, Seda Sayan, Ümit Efekan/ S.: Aydemir taksi şoförünün öyküsü.
w>DD>a:pom2;
“Hafif
Türk
San’at
Müziği”
türündeki
yeni
eserlerle
bir kez
daha
sizlerle...